16 Ekim 2014 Perşembe

Yüzlerce kişi hastaneye koştu

Gaziantep'in Nizip ilçesinde içtikleri şebeke suyundan zehirlendikleri iddiasıyla 2 bin 400 kişi hastaneye başvurdu.

Nizip ilçesinde akşam saatlerinde karın ağrısı, kusma, yüksek ateş, mide bulantısı ve ishal nedeniyle Nizip Devlet Hastanesi ve ilçede faaliyet gösteren iki özel hastaneye giden çok sayıda vatandaşa serum tedavisi uygulandı.

Çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan vatandaşlar, bir süre hastanede gözlem altında tutulduktan sonra taburcu edildi.

Hastanelere başvuran 2 bin 400 vatandaşın içtikleri sudan etkilendikleri iddia edildi.

Bu arada, yaşanan gelişmeler üzerine hastanede kriz masası oluşturuldu.

KAYMAKAM: OLUMSUZLUK YOK

Kaymakam Harun Sarıfakıoğulları, ilçe genelinde akut ishal vakalarının görüldüğünü, bu nedenle içme suyu şebekesinden örnekler alınarak incelemeye gönderildiğini söyledi.

"Su numunelerinde yapılan ilk analizlerde olumsuz bir bulguya rastlanmadı" diyen Sarıfakıoğlulları, şöyle konuştu: “Ciddi bir sağlık sorunlarının olmadığı tespit edilmiştir. Su numuneleri üzerinde ayrıntılı incelemeler devam ediyor. Ancak vatandaşlarımızın kullanmış oldukları şebeke sularını kaynatarak içmeleri ve hijyene çok dikkat etmeleri gerekmektedir.

Yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda Hıfzısıhha Kurulu'nun kararı gereğince ilçedeki su depolarının rutin olarak klorlanması kararlaştırıldı. Nizip Devlet Hastanesi'nin yanı sıra ilçedeki aile sağlığı merkezlerinin de 4 gün boyunca 24 saat açık kalmasına karar verildi.'' (Milliyet)

Sosyal medyadan vasiyetini paylaşıp kendini astı

İstanbul’da bir kişi, sosyal medya üzerinden intihar edeceğine dair video paylaşıp kendini astı. Videoyu izleyip eve koşan yakınları gözyaşlarına boğulurken, videoda yer alan vasiyeti dikkat çekti.

MEHMET PİŞKİN'İN ÖLÜMÜ ŞOKE ETTİ

İstanbul’da şoke eden olay! Mehmet Pişkin, sosyal medya üzerinden intihar edeceğine dair video paylaşıp  yaşamına son verdi. Videoyu izleyip eve koşan yakınları gözyaşlarına boğulurken, videoda yer alan vasiyeti dikkat çekti.

Olay, sabah saatlerinde Nişantaşı Orhan Ersek Sokak 27 numaralı apartmanda yaşandı.  Yazılımcı olduğu öğrenilen Mehmet Pişkin, sabah saatlerinde sosyal medya üzerinden “İntihar Notu” adıyla bir video paylaştı. Videoyu izleyen yakınları ve arkadaşları büyük bir şok yaşadı. Eve koşan yakınları Mehmet Pişkin’in doğalgaz borusuna iple asılı halde buldu. Bunun üzerine polise haber verildi. Videoyu izleyen arkadaşları da Mehmet Pişkin’in evine koştu. Evin önünde toplanan arkadaşları gözyaşlarına boğuldu. 5 saatlik incelemenin ardından cenaze evden çıkartılarak, Şişli Belediyesi’ne ait cenaze aracına taşındı. Bu sırada Pişkin’in annesi ve kız kardeşi gözyaşlarına boğuldu. Cenaze daha sonra gözyaşları arasında Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

İNTİHAR VİDEOSU PAYLAŞTI

Mehmet Pişkin, sabah saatlerinde sosyal medya üzerinden paylaştığı videoda ise intihar nedenini ve vasiyetini anlattı. Pişkin, videoda, “Bu bir intihar notu. Bu sabah yaşam defterimi kapatıyorum. Bana ayrılan sürenin sonuna geldik. Bir aksilik çıkmaz umarım. Gördüğünüz üzere alkollü, ya da herhangi bir uyuşturucu madde etkisi altında değilim, gayet aklım başında. Konuyu serbest irademle, yeterince ve uzun süre değerlendirdiğimi düşünüyorum. Birçok arkadaşımla konuştum bu süreçte. Okudum, araştırdım, hatta doktora gittim. Ama sonunda bu kararı aldım. Çok uzun zamandır mutsuzum. İntihar benim için yeni bir şey değil. Elbette bardağı taşıran damlalar oluyor. Ama taşan bir bardakta birkaç damlayı sorumlu tutmak çok doğru gelmiyor bana. Son aylarda sürekli bu fikirle uyanıyorum. Hayatımın geri kalanına devam etmek için istek duymuyorum. Bu kısır döngüyü kıramadım” ifadelerine yer verdi.
İntihar için hamile olan bir arkadaşının doğum yapmasını beklediğini anlatan Mehmet Pişkin, videoda, sevdikleriyle vedalaşmak istediğini belirterek, “Çok güzel bir hayat yaşadım” dedi.

"GÖMÜLMEK İSTEMİYORUM"

Mehmet Pişkin, hazırladığı videoda vasiyetini de açıklayarak, şöyle dedi:
“Herhangi bir dini inancım yok. Gömülmek istemiyorum. Bir kadavra yapsınlar, bilimsel araştırmalara versinler bedenimi. Çocuklar iskeletimle oynasın. Olmadı balıklara atsınlar. Ama mezar istemiyorum.”
İntihar videosu Pişkin’in, “Hoşçakalın. Aşkla yaşayın. Çok güzel olsun hayatınız” sözleriyle son buldu. (Milliyet)

15 Ekim 2014 Çarşamba

Uçakta olay çıkaran ABD'li aktris Kanada'da gözaltına alındı

ABD'nin New York şehrinden bindiği Paris uçağında alkol alıp olay çıkaran sinema sanatçısı Harlee McBride, Kanada'da gözaltına alındı.

Kanada Kraliyet Atlı Polisi RCMP Sözcüsü Sheldon Walsh'ın yaptığı açıklamaya göre, Paris'e gitmek üzere New York'tan Air France uçağına binen 64 yaşındaki ABD'li aktris, kalkıştan itibaren taşkınlık yapmaya başladı.

Yolcuların ve mürettebatın ikazlarına aldırış etmeyen Harlee McBride, bir süre sonra çığlıklar atmaya ve bağırmaya başladı.

UÇAK ACİL İNİŞ YAPTI
McBride'ın kendisine getirilen servisleri tepsileriyle yolculara fırlatmaya başlaması üzerine, pilot Kanada'nın Newfoundland eyaletine bağlı Gander kentine acil iniş izni istedi.

Uçağın Gander Havaalanı'na inmesinden sonra, McBride'ı kelepçeleyerek alan RCMP timi, ünlü yıldızı hakim karşısına çıkardı. Mahkemenin 10 bin dolar kefalet ücreti koyduğu McBride'ın, paranın Kanada'ya havalesi gerçekleşinceye kadar gözaltında tutulmasına karar verildi.

Paranın mahkeme hesabına intikalinin ardından ünlü yıldız salıverilecek. McBride'ın duruşması 18 Kasım'da Gander'da yapılacak.


İşte 'Alman polisi' modeli: İzleyebilir, dinleyebilir, eve de girer ama...

Hükümetin yeni güvenlik paketinde örnek alacağını açıkladığı ‘Almanya polisi’ modeli her eyalette farklı yürütülüyor. İşte ilk kez Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın gündeme getirdiği, bir diğer Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un ise "İnceliyoruz ama çok sert" tanımında bulunduğu o uygulamalar:

Almanya’da gösteri ve toplantı özgürlüğü anayasal bir hak olmakla birlikte her eyaletin kendine özgü bir düzenlemesi var. Buna göre, bir gösterinin başlamadan 48 saat önce polise bildirilmesi gerekiyor ancak bu süre, örneğin Bavyera Eyaleti’nde 72 saat. Polisin toplumsal olaylara müdahale konusundaki yetkileri ise özetle şöyle:

İPTAL 
Almanya’da gösteri özgürlüğüne polis sadece belirli şartlar altında müdahale edebilir. Bir gösterinin iptaline sadece son çare olarak başvurulabilir. Eğer gösteri polise bildirilmediyse, verilen bilgilere uymuyorsa, örneğin belirli sayıda güvenlik gücü sayısına aykırı hareket edildiyse, gösteri iptal edilebilir.
Gösterinin iptali çok açık bir dille ifade edilmelidir. İptale uymamak ve gösteriye buna rağmen katılmak cezaya tabiidir.

YASAKLAMA 
Gösteri belirli yerlerde ve durumlarda yasaklanabilir. Örneğin Nazi kurbanlarının anısına ayrılan yerlerde veya kamu güvenliği ve düzeni doğrudan tehlikeye girerse, gösteri yasaklanabilir.
Yasak için çok somut ipuçları gerekir. Yasaklanan gösteriye çağrı ve katılım suça girer. Olaysız yürüyen bir gösteriyi bozmaya çalışanlar uzaklaştırılır. Gerekirse polis göz yaşartıcı ve tazyikli su araçlarına başvurabilir. Geçerli olan, müdahalenin orantılı olmasıdır. Gösteriyi bozmaya çalışmak cezaya tabidir.

GÖZALTI 
Barışçıl olmayan veya silahlı gösteriler, toplantı ve gösteri özgürlüğü koruması altına girmez. Güvenlik güçleri bu durumda polise özel yetki veren araçlara başvurabilir.
Kişilere ya da eşyaya zarar veren, saldırgan davranan gösterici barışçıl olmayan gösterici demektir. Polis bu kişilerin kimliğini tespit eder, yanındaki eşyalarını kontrol eder, gerekirse zorla götürebilir ya da tazyikli su gibi araçlara başvurabilir. Olay çıkaran, kişilere, eşyalara saldıran, şiddete başvuran göstericiler gözaltına alınır. Ancak gözaltına alındıktan en geç ertesi günün aynı saatine kadar yargıç karşısına çıkarılmak zorundadır.


TERÖRLE MÜCADELE 
Almanya’da polis 2008’de genişletilen yetkilerle terör şüphelilerinin bilgisayarlarını izleyebilir, telefonlarını dinleyebilir ve evlere girebilir. Federal Asayiş Şubesi terörle mücadele kapsamında ‘önleyici’ soruşturmalar yapabilir.
Yasaya göre, ağır suçlar söz konusuysa ve soruşturma sırasında somut bir tehlike seziliyorsa, Emniyet yetkilileri hâkim izniyle kişisel bilgisayarlara giriş yapabilir. Acil durumlarda Federal Emniyet Teşkilatı Başkanı hâkim izni olmadan müdahale etme yetkisine sahiptir.

(Celal Özcan / Hürriyet)

Adli Tıp harekete geçti! DNA örneği alındı

Münevver Karabulut'u öldürmekten 24 yıl hapis cezasını çarptırılan ve kaldığı Silivri 5 No'lu Cezaevi'nde intihar eden Cem Garipoğlu'nun anne ve babası, Adli Tıp Kurumu'na DNA örneği verdi. Örnekler, Cem Garipoğlu'nun DNA profili ile karşılaştırılacak.



Münevver Karabulut'un ailesinin başvurusu üzerine Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebiyle alınan mahkeme kararı doğrultusunda, Cem Garipoğlu'nun annesi Tülay Makbule Garipoğlu ve babası Mehmet Nida Garipoğlu, sabah saatlerinde Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na geldi.

Kurumda yarım saat kalan Garipoğlu çiftinden, DNA analizi için kan ve tükürük örneği alındı. Örnekler ile intihar eden Cem Garipoğlu'ndan alınan DNA profili, Adli Tıp Kurumu Biyoloji İhtisas Dairesi'nde karşılaştırılacak.

Sinirlerini bozan hastaları öldürmüş!

İtalya’nın kuzeyindeki Logo kentinde 42 yaşındaki hemşire Daniela Poggiali’nin 38 hastayı “sinir bozucu olduklarını düşündüğü için” potasyum enjekte ederek öldürdüğü iddia edildi.



POGGIALI’nin işlediği sanılan cinayetler Rosa Calderoni isimli 78 yaşındaki bir hasta üzerinde gerçekleştirilen otopsi sonucunda ortaya çıktı. Rutin bir hastalık nedeniyle hastaneye yatan ancak aniden hayatını kaybeden Calderoni’nin kanında yüksek miktarda potasyuma rastlandı. İtalyan polisi, Calderoni’yi öldürdüğü şüphesiyle tutukladıkları hemşirenin bakımındayken hayatını kaybeden 37 hastanın daha dosyasını incelemeye aldıklarını ve bu ölümlerden 10’unun “aşırı derecede şüpheli göründüğünü” söyledi.

İtalyan Libero Quotidiano gazetesi Poggiali’nin geçmişte ölen hastalardan birinin cesediyle fotoğraf çektirdiğini ve durumu ağır olan bir hastaya yüksek dozda potasyum vermek istediğini söyleyerek “şaka” yaptığını yazdı. Polis yetkilileri, potasyumun ölümden sonraki birkaç gün içinde dolaşım sisteminde atıldığını söyleyerek soruşturmanın zorluğuna dikkat çekti.

14 Ekim 2014 Salı

Doğan Güreş vefat etti

21. Eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral Doğan Güreş vefat etti. Güreş, bir süredir GATA’da tedavi görüyordu. Güreş, 88 yaşındaydı.

4 Aralık 1990 tarihinde Genelkurmay başkanı olan Doğan Güreş 30 Ağustos 1994 tarihinde emekliye ayrılmıştı.    

DOĞAN GÜREŞ KİMDİR? 
1926 yılında Adana'da doğdu. 1945 yılında Kuleli Askeri Lisesi'nden, 1947 yılında Nakliye (Ulaştırma) Asteğmen rütbesi ile Harp Okulu'ndan mezun oldu. 1949 yılında Ulaştırma Sınıf Okulu'nu bitirdi. Muhtelif karargah ve birliklerde Kısım Amirliği, Bakım Subaylığı, Takım ve Bölük Komutanlığı yaptı. 1963 yılında girdiği Harp Akademisi'ni 1965 yılında bitirerek Kurmay oldu. 1973 yılına kadar çeşitli karargah ve birliklerde, Atina'da görev yaptı.

1973 yılında Tuğgeneral, 1977 yılında Tümgeneral, 1981 yılında Korgeneral, 1985 yılında Orgeneralliğe yükseldi. Tuğgeneral rütbesi ile Kara Kuvvetleri Tayin Daire Başkanlığı, SHAPE Lojistik ve Silahlanma Dairesi Başkan Yardımcılığı ve Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tugay Komutanlığı, Tümgeneral rütbesi ile Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı, Korgeneral rütbesi ile Genelkurmay Personel Başkanlığı ve 3 ncü Kolordu Komutanlığı görevlerinde bulundu.
Orgeneral rütbesinde Harp Akademileri Komutanlığı ve 1 nci Ordu Komutanlığı yaptı.  

23 Ağustos 1989 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na, 6 Aralık 1990 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı görevine atandı. Doğan Güreş'in görev süresi dönemin başbakanı Çiller tarafından teammüllere aykırı bir biçimde yeniden uzatıldı. 30 Ağustos 1994 tarihinde emekliye ayrıldı.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev süresi bitmesinin ardından Doğru Yol Partisi ile politikaya girdi. 20 ve 21. dönemde Kilis Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev yaptı.

Güreş'in görev süresi 27 Temmuz 1993'te Bakanlar Kurulu kararı ile uzatılmıştı. Aynı tarihte Kara Kuvvetleri Komutanı olan  Muhittin Füsunoğlu, 30 Ağustos'u beklemeden görevinden alınmış, yerine İsmail Hakkı Karadayı atanmıştı.

Hüseyin Üzmez yaşamını yitirdi

Akit Gazetesi eski yazarı Hüseyin Üzmez, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Cenazesi belediye tarafından kaldırılacak olan Üzmez, Ankara'da Karşıyaka Mezarlığı'na defnedilecek.

Bursa’da 2008'de 14 yaşındaki B.Ç.’ye cinsel tacizde bulunmak suçundan 13 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasını İstanbul’daki Metris Cezaevi’nde çeken 83 yaşındaki Hüseyin Üzmez, psikolojik sorunları ve prostat rahatsızlığı nedeniyle 12 gün önce tahliye edilmişti. Hüseyin Üzmez,  Ankara’da tedavi gördüğü Eryaman Hastanesi'nde hayatını kaybetti.

CENAZESİNİ BELEDİYE KALDIRACAK, KARŞIYAKA'YA DEFNEDİLECEK
Özel Eryaman Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Sedat Ünal, Hüseyin Üzmez'in dün gece 112 acil ambulansı ile hastanelerine getirildiğini söyledi. Geldiğinde kalbinin durmuş olduğunu ve yapılan müdahale ile yeniden çalıştırıldığını bildiren Ünal, "Ancak bu sabah kalp yetmezliğinden vefat etti" dedi.

Ünal, hastaneye Üzmez'in oğlu ve avukatının geldiğini belirterek, cenazesinin belediye tarafından kaldırılacağını ve Karşıyaka Mezarlığı'nda defnedileceğini söyledi.

Avukatı Emir Ali Kav, Hüseyin Üzmez'in kalp rahatsızlığı nedeniyle yaşamını yitirdiğini ve  cenazesinin yetişmesi halinde bugün Ankara'da toprağa verileceğini belirtti.

Şarkıcı Bergen'i öldüren eşi konuştu

Sanat dünyasının bir dönemine şarkılarıyla ve hayatı ile damgasını vuran ünlü şarkıcı Bergen’in hayat hikayesi eşi Halis Serbest’in yaşanılanları tüm ayrıntılarıyla Yazar Ayça Öztorun’a anlatması ile senaryolaştırılarak beyaz perdeye uyarlanacak.

Yıllardır konuşulan ve son dönemlerde sıklıkla gündeme gelen Bergen'in hayat hikayesini konu alan programlardan rahatsız olan Bergen'in eşi Halis Serbest, Bergen'le yaşadığı evliliği ve bu ilişkinin içeriğini, yıllarca sır gibi sakladığı gerçekleri tek tek anlattı.

Bergen’le yaşadıkları dönemle ilgili çıkan kitabı ve yapılan açıklamaların gerçekleri yansıtmadığını kaydeden Halis Serbest, Yavuz Hakan Tok'un 'Acıların Kadını Bergen' adlı kitabın da gerçekleri yansıtmadığını kaydederek, adalete başvuracağını söyledi.

"KEZZAP ATACAK, CİNAYET İŞLEYECEK İNSAN DEĞİLDİM"
Serbest, “Yıllardır hakkımda yapılan yorumlara suskun kaldım. Cezamı yatıp çıktım. Beni bu duruma iten nedenleri asla kimseye açıklamadım. Yavuz Hakan Tok'un kitabını sonuna kadar okudum. Başlı başına yalan yanlış bilgileri bardağı taşıran son damla oldu. Rahmetli Bergen'in yeğeni o zamanlar küçük bir kız çocuğuydu. Nerden biliyormuş bizim birebir nasıl yaşadığımızı? Kitapta Bergen'in dilinden bana mektup yazıp romana, "Bergen'in Halis'e yazdığı mektuplar" diye okuru kandıran Yavuz Hakan Tok'a sormak lazım yaşanılan bu acı olayı yalan bilgilerle hortlatması mesleğine yakışır mı? Cinayetin nedenini Bergen'in ailesine olan saygımdan dolayı açıklamamıştım ama beni boş verin artık evlatlarımın ötekileştirilmesini istemiyor ve tüm nedenlerini tek tek anlatmak istiyorum. Ayrıca okurlarını yalan yanlış sağdan soldan topladığı bilgi ile kandıran Sayın Tok, sırtımdan para kazanmayı hedefleyip adımı kullanmıştır. Bu konuda adalete başvuracağım. Tabi ki cinayet tasvip edilir bir durum değil. Ben de cinayet işleyecek ve kezzap atacak insan değildim. Bu olay nasıl oldu, niye oldu bunu açıklama sırası bana geldi. Ben bu konuyu yeni nesil adına da konuşmak istiyorum. Çünkü hiç bir konuda şiddete başvurulmaması gerektiğini ve iğrenç kışkırtmalara kulak asmanın anlık cinnete sürükleyeceğini bilmeleri ve bu duruma alet olmamaları için konuşmalıyım." diye konuştu.

"CİNAYETİ BERGEN VE ANNESİ İLE BİRLİKTE İŞLEDİM"
Serbest, “Kimse bu dünyaya hayatını karartmak için gelmez, kötü bir geleceğe de imza atmak istemez. Ben bu cinayeti ataerkil toplum, Bergen ve annesi ile birlikte işledim. Bu cinayetten sonra üçümüz birlikte öldük. Cezamı adalet nezdinde çektim ama şu unutulmamalı cezaların hükmü de, beraatı da vicdanda başlar, vicdanda biter. Bu nedenle artık susmayıp tüm netliği ile ben yaşıyorken anlatmayı istiyorum.” diye konuştu.

Konuyla ilgili bir açıklamada bulunan Yazar Ayça Öztorun, "Halis Bey, beni arayıp yıllarca Bergen'le yaşadığı olayları ve olayın arkasındaki nedenleri 'Hiçbir yerde konuşmadım. Bunu fırsat bilen insanlar bu konu hakkında farklı farklı yorumlar yapıp para kazanmayı hedeflediler. Ben tüm gerçekliği ile Bergen ve benim için yara olan bu talihsiz durumu açıklamak istiyorum' deyip, görüşme talebinde bulundu. Halis Serbest'le aynı memleketin insanları olmamdan dolayı onun hikâyesini çocuk yaştan bu yana biliyordum. Hatta babamın milletvekilliği döneminde Halis Serbest eşi Bergen ile bizim evimize konuk olarak geldiğini hayal meyal hatırlıyorum." şeklinde konuştu.

Öztorun, "Cinayet nedeninin hiçbir türlüsü tasvip edilemez. Bu işlenen cinayetlerin ardında yatan nedenler araştırılmalı toplum her konuda aydınlanmalı ki bir daha cinayetler işlenmesin. Bu yaşanmış olayı da hem Halis Bey’in anlatımının yanısıra bu yaşama tanık olmuş birçok kişinin anlatımlarını da dinleyerek toplumumuzun bilgilerine sunmak üzere senaryolaştırdım." diye konuştu.

BEYAZ PERDEYE YAPIMCI HEKİMOĞLU AKTARACAK 

Halis Serbest ve Bergen’in yaşamını anlatan senaryoyu sinema sanatçısı ve yapımcı Mahmut Hekimoğlu'nun da beyaz perdeye aktarmak üzere çalışmalarına başladığı öğrenildi. Hürriyet

13 Ekim 2014 Pazartesi

Türk eşcinsel çift: Ailelerimiz bizi rahat bıraksın

Türkiye’nin ilk eşcinsel evliliğini yapan 21 yaşındaki Ekin Keserile 28 yaşındaki Emrullah Tüzün, evliliklerinin basına yansımasıyla ailelerinden ve çevrelerinden tepki aldıklarını, sosyal medyadan ise tehdit edildiklerini söyledi. Çiftin bundan sonra istediği tek şey ise aileleri ve çevreleri tarafından rahat bırakılmak.

Fırat Alkaç’ın Hürriyet’te yer alan haberine göre, Emrullah Tüzün yaşadıklarını “Ailem ve kardeşlerim, beni ölümle tehdit ediyor. Evliliğimiz basına yansıyınca, çevremiz de tepki gösterdi. Ev sahibimiz evden ayrılmamızı söyledi. Kadıköy’de garson olarak çalışıyordum. İşimden çıkarıldım. Ekin üniversitede okuduğu için çalışmıyor. Gelir kaynağımız olmadığı için zor durumda kaldık” şeklinde anlattı.

Kadınlardan da tehdit

Ekin Keser de, tehditler nedeniyle okula dahi gidemediğini anlattı. Özellikle sosyal medya üzerinden ölüm tehditleri aldığını anlatan Keser şunları söyledi: “Aslen Antakyalıyım. Antakya’nın ismini kötüye çıkardığım gerekçesiyle ölüm tehdidi geliyor. Ailem eşcinsel olduğumu biliyordu. Ancak evlenmeme çok tepki gösterdiler. Emrullah’la üç yıldır arkadaşız. Birlikte yaşıyorduk. Tabuları yıkmak için evlendik. Ama gördük ki tehdit eden homofobik kesim, azınlıkta. Bir kısmı da kadın... Çevremizin yüzde 95’i bizi tebrik etti. Bizim arkamızda olduklarını söylediler. Şimdi tek isteğimiz ailemizin ve çevremizin bizi rahat bırakması.”

Böyle ayak fetişisti görülmedi

ABD'nin en kalabalık şehirlerinden New York'ta, kadınların ayakkabılarını ayağındayken çalan hırsız polisi alarma geçirdi.

New York metrosu şu sıralar ilginç bir hırsızlık vakasıyla karşı karşıya. Metroya binen kadınların ayakkabılarını ayağındayken çalan hırsız, çoğu kez ayakkabının tekini alıp kaçıyor.

Şikayette bulunan kadınların sayısındaki artış ise polisi harekete geçirdi. Polise hırsızın arkadan yaklaşıp doğrudan ayakkabılarına yöneldiğini söyleyen kadınlar korku dolu anlar yaşıyor.

Kamera kayıtlarını inceleyen polis, esrarengiz hırsızı tespit etmeye çalışıyor. Görüntülerde koyu renk giysiler giymiş ve siyah şapkalı bir kişi, arkasından yaklaştığı kadının ayakkabısını alıp hızla kaçarken görülüyor.

New York Polis Departmanı, iki kadının saldırganı teşhis ettiğini açıkladı.

MODEL AYIRT ETMİYOR

Ayakkabı hırsızının genellikle kadınların ayakkabılarının sağ tekini çaldığını ancak, topuklu, düz veya spor ayakkabı ayrımı yapmadığı belirlendi.

AYAK FETİŞİSTİ OLABİLİR

New York Post’a konuşan bir yetkili “Herhalde bir ayak fetişisti” dedi.

Kayıtlara göre hırsız son olarak Coney Adası’nda Batı 8. Cadde İstasyonu’nda saat 08.18’de metroya binmeye çalışan bir kadının ayağından Nike marka spor ayakkabısının tekini çalıp kaçtı.

Barzani: Türkiye yardım etti, açıklamadık

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Sky News Arapça’ya verdiği mülakatta, Türkiye’nin Kürt yönetimine silah yardımında bulunduğunu ancak Ankara’nın konjonktür gerekçesiyle bunun açıklanmasını istemediğini belirtti.

El Cezire Türk'ün haberine göre, Barzani verdiği mülakatta konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı:

“Gerçekleri söylememiz lazım. IŞİD tarafından saldırıya uğradığımız ilk gece İranlılar bize silah dolu iki uçak gönderdi. Bu o an için büyük bir yardımdı. Başkalarından da geldi. Ama gelen ilk silah yardımı İran’dandı. Türkiye’den de beklenirdi. Türkiye de daha sonra gönderdi ama iç konjonktürlerinden dolayı bizden açıklamamamızı istediler. O zaman cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidiyorlardı ve IŞİD’in elinde rehineleri vardı."

Barzani “Sizin ilişkileriniz Türkiye'yle iyiydi. Bazıları Türkiye’nin size yardımda yavaş davrandığını söylüyor. Yorumunuz ne?” sorusuna, “Türkiye’den daha güçlü bir tutum bekliyorduk. Gördüğümüzden daha güçlü bir tutum bekliyorduk. Daha çabuk hareket etmelerini daha fazla silah göndermelerini… Ama bununla birlikte onların problemlerini anlıyoruz” yanıtı verdi.

Kürt lider “Sizce bu yavaş hareket etmede başka boyutlar da olabilir mi?” sorusunu ise “Türkiye açık ve kararlı tutum almakta çekinceli davranıyordu. Tabii bunun sebebi iç durum ve rehineler meselesiydi. Bu sebepleri anlayışla karşıladık. Söylememiz gerekir ki, Türkiye de yardımda bulundu. Ama dediğim gibi daha fazlasını bekliyorduk” sözleriyle yanıtladı.

Barzani, “Türkiyenin samimi olduğuna inanıyor musunuz?” sorusuna ise şu cevabı verdi:

“Ben Türkiye’yi dost olarak görüyorum. Ve Türkiye’nin Kürdistan Bölgesi’nin gelişimine karşı duracağını sanmıyorum. Bağımsızlık konusu ise başka bir konu. Açıkçası bağımsızlık konusunda Türkiye ve başka ülkelerin nihai tutumlarının ne olacağını bilmiyorum. Ancak Türkiye ile bu büyük ilişkiler devam ediyor ve kuvvetini koruyor. Elimizde Türkiye’nin IŞİD’İ desteklediğine dair veriler yok. Ama görüyoruz ki bu devletlerin politikalarında kesişmeler var. Açıkçası bu girift ilişkilere girmek istemiyorum. Kürdistan Bölgesi olarak bölgedeki ülkeler arasındaki bu ihtilaflar ve çekişmelerden uzak durmak istiyoruz.” (Medyafaresi)

Fethullah Gülen'den Zaman ve Bugün'e tiraj hedefi

Fethullah Gülen yayınlanan son sohbetinde Cemaatin yayın organlarının etkisini ve gücünün artması gerektiğini söylüyor. Gülen Zaman ve Bugün gazetelerinin hakikatin sesi olarak tiraj artırması gerektiğini de belirtiyor.



İŞTE FETHULLAH GÜLEN'İN O SÖZLERİ..

Mesela televizyonunuz var sizin, televizyonlarınız var. İşte Bugün gazetesinin yanında televizyonunuz var. Aynı zamanda da Zaman’ın yanında da Samanyolu Televizyonu var, Irmak var, Mehtap var filan. Aynı zamanda nazarların bunlara çevrilmesini sağlamak lazım. Burada da elden geldiğince 1’i 10 yapmak lazım. Çünkü küfür, yalan, tezvir, iftira, gıybet, isnad, kin, nefretle bir yönüyle dimağlar yaralanıyor. Ruhlar yara alıyor, hançerleniyor. Bunlara karşı kimseyi yaralamadan belki yaptığı şeyler, ona da olumsuzluk diyecekseniz, sadece bu yapılan şeyler mevzuunda tavzihler, tashihler, tekzipler, tazminatlar. Doğru düşüncenin, doğru yolun bir yönüyle sesi soluğu oluyorlar. Onun için ister o alanlara yönlendirme. Ekim, kasım o gazetelerin bir yönüyle abone mevsimidir. Zannediyorum Zaman’da da başlayacaklar, Bugün’de de başlayacaklar. Orada da bence 1’i 10 yapmak lazım. Bu seneki rakam ne olmalı diye kıtmire dediklerinde 1 milyon 250 bin, 300 bin olmalı, öbür gazete de en azından 200 bini aşmalı. Şimdi öyle bir mevsimde bence o hususlarda 1’i 10 yapma hatta 1’i 100 yapma gayretinde olmalı. O gazetenin şimdi tirajı şöyle böyle 900 binlerde yani. Biz onu Allah’ın izni inayetiyle 600 bin üzerine yükleyerek 1 buçuk milyon yapmalıyız. Öbüründe 250 bin yapalım. Öyleyse seferber olalım kendi dünyamız, kendi dünya görüşümüzün tercümanı olan, Allah yolunda yürüyen insanların bültenleri, gazeteler, mecmualar nelerse o mevzuda yoğunlaşarak orada 1’i 100 yapmaya bakalım Allah’ın izni inayetiyle. Fakirin Türkiye’ye gitmesi bir probleme sebebiyet vermeseydi daha evvelki dönemlerde geldim ben yani şimdikilerden kaçarak değil. Ama ne zaman giderseniz gidin problem olabilirsiniz orada. Bu da pozitif oluşumlar adına zarar verir. Ben hizmete zarar vermeme adına Cenabı Hakk’ın elli defa canımı almasını isterim. Ruhum budur yani bilesiniz. Ama kendisi için böyle bir şey olmayan arkadaşlarımız gitmeli oraya harıl harıl çalışmalı, bir küheylan gibi koşmalı, kalpleri duruncaya kadar yolu var. Allah üzerinizden inayetini eksik etmesin. Allah’ın inayetine bu yapacağınız şeylerle davetiye çıkarın. (Herkul.org)

Erdoğan'ın bahsettiği 'Churchill’in Hıçkırığı' nedir?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,Marmara Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı konuşmasına,Ortadoğu'nun yakın tarihi hakkında akademik bilgiler vererek başladı. Bölgenin, Osmanlı bakiyesi olduğunu ve geçmişte İstanbul'dan yönetildiğini hatırlatan Erdoğan, sınırların 1. Dünya Savaşı'nın ardından cetvelle çizildiğini belirtti.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, tarih literatürüne 'Churchill’in Hıçkırığı' olarak geçen rivayetten de bahsetti. Erdoğan, "Ülkelerin adını vermek istemiyorum, fazla detaya girmek de istemiyorum ama iki ülkenin haritasında zikzak var. Buna da Churchill’in Hıçkırığı deniliyor" şeklinde konuştu.

HARİTA ÇİZİLİRKEN CHURCHİLL HIÇKIRINCA...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bahsettiği 'Churchill’in Hıçkırığı', tarih literatürüne girmiş bir rivayettir. Rivayet odur ki; Ürdün ile Suudi Arabistanarasındaki sınırın Amman’a yönelen bir girinti oluşturan zikzaklı kısmı, mükellef bir yemek sonrası bu işle ilgilenen İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in bir hıçkırığının sonucu oluşmuştur. Churchill, haritayı çizerken hıçkırmış, zikzak bu şekilde oluşmuş ve harita o haliyle belirlenmiştir. Literatüre “Churchill’in hıçkırığı” diye geçen olayın gerçeklik payı tartışmalı olmakla beraber, işaret ettiği algının, bölgenin dünü kadar bugününe de etkisi büyük olmuştur. (Habertürk)

81 yaşında ameliyatla kadın oldu!

İngiltere'de, Kraliyet Havayolları’ndan emekli James Rose, ülkede cinsiyet değiştirme ameliyatı olan en yaşlı insan olarak kayıtlara geçti.

81 yaşındaki Rose, Ruth adını kullanmaya başladı. “Her zaman yanlış bedende olduğumu biliyordum; şimdi çok mutluyum” diyen Rose’un ameliyat masraflarının İngiliz sağlık sistemi tarafından karşılanması kamuoyunun tepkisini çekti.

Temmuz ayında ameliyat olan Rose ise “Devlet ısrarla uyuşturucu, sigara kullananı, kilo vermeyeni tedavi ediyor benim ameliyatımı neden üstlenmesin?” diyor ve tek pişmanlığının göğüslerinin daha büyük olmaması olduğunu dile getiriyor. (Medyafaresi)