Haftalık mizah dergisi Leman, 14 aralık operasyonunu kapağına taşıdı. Kapakta Fethullah Gülen gözalına alırken slogan atıyormuş gibi çizildi.
Haftalık mizah dergisi Leman, Fethullah Gülen Cemaati’ne ‘paralel yapıyla mücadele’ gerekçesiyle başlatılan operasyonu bu haftaki sayısının kapağına taşıdı.
Leman, gazeteci Ahmet Şık’ın Gülen Cemaati’ne dair yazdığı kitabın taslağı yüzünden gözaltına alındığı sırada söylediği ‘Dokunan yanar’ sözlerini, bu sefer Fethullah Gülen’e söyletti. Dergi, üç yıl önce Ahmet Şık’ın gözaltına alınmasına yer verdiği kapağını da hatırlattı.
23 Aralık 2014 Salı
22 Aralık 2014 Pazartesi
Servetlerini böyle açıkladılar
AK Partili 4 eski bakan hakkında Yüce Divan kararının verileceği karar toplantısı öncesi Ankara’da müthiş bir trafik yaşandı.
Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış servet ve para hareketleriyle ilgili MASAK’ın hazırladığı bilirkişi raporuna karşı, son dakikada yazılı yanıt gönderdiler. Bunun üzerine Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, 3 bakanın yanıtını bilirkişiye vererek yeniden değerlendirme yapmasını istedi. Muhalefetin tepkisine rağmen komisyon toplantısı 5 Ocak’a ertelendi.
AK Partili eski bakanlar Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’la ilgili rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında karar toplantısından önce siyasi kulisler son ayların en hareketli trafiğini yaşadı. Soruşturma Komisyonu’ndan çıkacak kararın ocak ayın sonunda Genel Kurul’da yapılacak oylamasında, Yüce Divan kararının çıkabilmesi içen en az 50-60 vekilin destek vermesi gerekiyor. Ak Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü başkanlığındaki komisyonun dünkü tarihi görüşmesinden bir gün önce kulisler hareketlendi. AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş’ın AK Partili komisyon üyeleriyle önceki gün bir araya geldiği ve durum değerlendirmesi yaptığı öğrenildi. Aynı gün Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun partisinin Ankara il kongresindeki, “Kim milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız” sözleri, kulislerde, 4 eski bakandan bazılarının Yüce Divan’a gönderilebileceği beklentisi doğurdu.
3 BAKAN’DAN YANITLAR
Ancak Bayraktar dışındaki 3 bakanın servetleri ve para hareketleriyle ilgili MASAK uzmanınca hazırlanan bilirkişi raporuna karşı son dakikada yazılı yanıt göndermeleri, AK Parti’deki havayı değiştirdi. Bir gün önce üyelerle bir araya gelen Elitaş, dün de bütçe görüşmelerinin büyük bölümüne katılmadı. Genel Kurul’da önceden aldığı söz hakkını da diğer Grup Başkanvekili Ahmet Aydın’a devreden Elitaş, öğleden sonra ilerleyen saatlerde Meclis’e geldi. Bu saatlerde AK Partili 9 soruşturma komisyonu üyesinin de kulislerde görünmemesi “Yeni bir toplantı mı yapıldı” sorularını gündeme getirdi.
BAŞBAKANLIK TRAFİĞİ
Komisyon Başkanı Hakkı Köylü de, önceden bildirdiği toplantı saatinde Başbakanlığa gitti. Son dakikada gelen yazılı yanıtlar ve bu trafik nedeniyle toplantı 45 dakika geç başladı. Başbakan Davutoğlu da Makedonya ziyaretinin hareket saatini 3 saat dolayında geciktirdi. Soruşturulan 4 bakan da bütçe görüşmelerinin yapıldığı Meclis Genel Kurulu ve kulislere uğramadı. Görüşme, Meclis Genel Kurulu’nda 2015 bütçesinin ele alındığı saatlerde gerçekleştirildi.
JAMMER ÇALIŞTIRILDI
Toplantı yapılan salonun dışarıdan dinlemelere karşı korumaya alınması ve görüşmelerle ilgili mesajlaşmaların önlenmesi amacıyla tüm koridoru kapsayan jammer (sinyal kesici) çalıştırıldı. Toplantıda 3 bakanın MASAK tespitleriyle ilgili yanıtlarını açıklayan Köylü, bunları incelemeden karar veremeyeceklerini vurguladı. Bazı AK Partili üyelerin, ayrıntılı inceleme yapmak amacıyla oylama gününü erteleme tekliflerine muhalefet partileri karşı çıktı.
KILIÇDAROĞLU İLE DEĞERLENDİRME
Bunun üzerine toplantıya 1 saat ara verilerek üyelerin görüş oluşturmak üzere raporu incelemeleri sağlandı. Bu sırada CHP’li üyeler Erdal Aksünger, Rıza Türmen, Emre Köprülü ve Osman Korutürk, bütçe görüşmelerine katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile makamında bir araya gelerek gelişmelerle ilgili bilgi verdi. Bayraktar dışındaki bakanların, ek dilekçelerinde, bilirkişinin “kayıtlı gelirleri ile açıklanamayacak şekilde orantısız” bulduğu, kaynaklarıyla ilgili kuşku ifade ettiği ve mal beyanlarında yer almadığı için yasaya aykırılık gördüğü tespitlerle ilgili açıklamalar yaptıkları öğrenildi.
5 OCAK’A ERTELENDİ
Ara verildikten sonra yeniden toplanan komisyonda, oylamanın ertelenmesi tartışıldı. Komisyon Başkanı Hakkı Köylü, 3 bakanın yanıtını bilirkişiye vererek yeniden değerlendirme yapmasını istedi. Bilirkişi bunun için birkaç güne ihtiyacı olduğunu belirtince Köylü, oylamanın ertelenmesi gerektiğini söyledi. CHP’lilerin itirazlarına rağmen toplantı 5 Ocak’a ertelendi.
AK PARTİ’SİZ OLMAZ
TBMM İçtüzüğü’ne göre, soruşturma komisyonlarının raporlarının oylanması aşamasında, partilerin bu konuda blok hareket etme kararı alma olanağı bulunmuyor. Oylamanın gizli yapılması da müdahale imkanını ortadan kaldırıyor. Komisyonun raporu bakanların bir kısmı veya tümü için Yüce Divan’a sevk yönünde olmasa bile, Genel Kurul’da yapılan oylama ‘bunun yönünü’ değiştirebilecek. Muhalefet partileri ve bağımsızların hiç fire vermemesi durumunda, bakanların Yüce Divan’a gönderilmesini isteyenlerin sayısı 224’de kalıyor. Yüce Divan’a sevk için ise en az 276 oy gerekiyor. Bu da AK Parti içerisinde en az 52 kişinin bakanların aleyhine oy kullanması anlamına geliyor. Muhalefetin fire verme olasılığı da hesaba katıldığında bu desteğin 60 civarında olması gerekiyor.
Etiketler:
ak parti,
chp,
kemal kılıçdaroğlu,
mhp,
reza zarrab
Devlet, Reza Zarrab'a 55 Bin TL faiz ödeyecek
17 Aralık soruşturması kapsamında işadamı Reza Zarrab ile birlikte "Rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek" ve "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçundan tutuklanan Abdullah Habbani'nin iş yerinde ele geçirilen paraları ve 2 kilogram külçe altını iade edilecek.Habbani'nin adli emanette bulunan parasına bir yıl içinde yaklaşık 55 bin lira faiz geldiği öğrenildi.
17 Aralık soruşturması kapsamında işadamı Reza Zarrab ile birlikte "Rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek" ve "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçundan tutuklanan Abdullah Habbani'nin işyerinde ele geçirilen paralar bugün faiziyle iade edilecek. Zarrab'a yakınlığı ile bilinen Habbani'nin adli emanette bulunan parasına bir yıl içinde yaklaşık 55 bin lira faiz geldiği öğrenildi. Habbani'ye paraların yanı sıra adliyenin emanetinde bulunan 2 kilogram külçe altın da iade edilecek.
TAKİPSİZLİK KARARI
17 Aralık soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, 17 Ekim'de işadamı Reza Zarrab, Süleyman Aslan, Barış Güler ve Kaan Çağlayan'ın da aralarında bulunduğu 53 kişi hakkında "Usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve herhangi bir örgüte rastlanmadığı" gerekçesiyle takipsizlik kararı vermişti.
Dosyada tek şikayetçi olarak yer alan eski Fatih Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce de takipsizlik kararına 64 sayfalık dilekçeyle itiraz etmiş, İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği ise itirazı reddetmişti.
Hakimliğin verdiği bu kararla takipsizlik kararı kesinleşti, Barış Güler ve Abdullah Happani'nin paralarının faiziyle iade edilmesinin yolu da açılmış oldu.
KÜLÇE ALTINI VE PARALARI İADE EDİLECEK
Bu gelişmelerin ardından, işadamı Reza Zarrab'a yakınlığı ile bilinen Abdullah Habbani'nin şirketinden ele geçirilen paraların iade edilmesi için işlemler başladı. Habbani'nin avukatları savcılığa başvurarak, paralarını ve 2 kg külçe altının iade edilmesi için talepte bulundu.
BİR YILDA 55 BİN TL FAİZ
17 Aralık Operasyonu kapsamında Habbani'nin şirketinden 1 milyon TL, 800 bin Euro, 60 bin dolar ve 2 kg külçe altın ele geçirilmişti. Savcılık, yasa gereği değer kaybetmemesi için söz konusu paraları bir devlet bankasına yatırdı. Bir yıl içinde Habbani'nin işyerinden ele geçirilen paralara yaklaşık 55 bin lira faizi geldi. Habbani'den ele geçirilen 2 kg külçe altın ise adliyenin alt katında bulunan adli emanet odasında tutuluyor.
Habbani, bugün İstanbul Adalet Sarayı'na gidip, bankadaki paralarını alabilmek için gerekli imzaları atarak talimat yazısı alacak. Bu arada adli emanette bulunan 2 kg külçe altın da Habbani'ye elden iade edilecek.
GÜLER'İN PARASINA 20 BİN TL FAİZ
Öte yandan, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler de 17 Aralık soruşturması kapsamında el konulan paralarını faiziyle birlikte alacak.
Operasyon kapsamında, Güler'in 350 bin TL, 350 bin Euro ve 90 bin Dolar'ına el konulmuştu. Güler'in bu parasına bir yıl içinde 20 bin TL faiz geldi. Güler, paralarını almak için henüz savcılığa başvuruda bulunmadı.
Aynı operasyonda eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın evinde bulunduğu belirtilen 4,5 milyon dolarla ilgili son sözü ise İstanbul Valiliği söyleyecek.
Etiketler:
ak parti,
haber,
istanbul,
reza zarrab,
tbmm
Ankara-Eskişehir YHT’de içki servisi kalktı
Yüksek hızlı trenin (YHT) Ankara-Eskişehir hattında da alkol satışı kalktı. Böylece YHT’nin hiçbir hattında artık alkol servisi kalmadı. YHT restoranlarını işleten Beşler Şirket yetkilileri talep eksikliği nedeniyle böyle bir karar aldıklarını belirttiler.
Şirket yetkilileri Hürriyet’e, Ankara-Konya hattında daha önce talep eksikliği nedeniyle alkol servisini kaldırdıklarını söylediler.
Ankara-Eskişehir hattında da aynı gerekçeyle böyle bir karar aldıklarını kaydeden yetkililer şu bilgileri verdi:
"Ankara-İstanbul hattı alkolsüz başlamıştı. Şu an alınan kararla yüksek hızlı trenlerde alkol servisi kalktı. Ancak konvansiyonel hatlarımızda alkol servisi devam ediyor. Uzun hatlarda bir değişiklik yok. Bu karara ekonomik olarak bakmak gerekir."
Şirket yetkilileri Hürriyet’e, Ankara-Konya hattında daha önce talep eksikliği nedeniyle alkol servisini kaldırdıklarını söylediler.
Ankara-Eskişehir hattında da aynı gerekçeyle böyle bir karar aldıklarını kaydeden yetkililer şu bilgileri verdi:
"Ankara-İstanbul hattı alkolsüz başlamıştı. Şu an alınan kararla yüksek hızlı trenlerde alkol servisi kalktı. Ancak konvansiyonel hatlarımızda alkol servisi devam ediyor. Uzun hatlarda bir değişiklik yok. Bu karara ekonomik olarak bakmak gerekir."
Dört eski bakanla ilgili Yüce Divan oylaması ertelendi
Dört eski bakanla ilgili 'Yüce Divan' oylaması için toplanan TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu toplantısından, oylamanın 5 Ocak tarihine ertelenmesi kararı çıktı.
Hürriyet'ten Bülent Sasrıoğlu'nun haberi; Komisyonun bugün saat 15.00’te toplanacağı açıklanmıştı. Ancak toplantı saat 15.45’te başladı.
Tarihi toplantıya basın büyük ilgi gösterirken alınan güvenlik önlemleri dikkat çekti. Basın mensupları salonun bulunduğu koridora alınmazken sinyal kesici jammerlar nedeniyle telefonların çalışmadığı görüldü.
Zafer Çağlayan için 'altın çıkışı' Muammer Güler için 'imtiyaz sağlamak' Egemen Bağış için 'Reza Zarrab'a aracılık' ve Erdoğan Bayraktar için 'tavassut göz yumma' suçlamaları oylanacak. Soruşturma önergesine göre Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar hakkında 2, Egemen Bağış hakkında 3, Muammer Güler hakkında ise 4 ayrı suçlama bulunuyor.
TOPLANTIYA ARA VERİLDİ
Toplantının başlamasının ardından MASAK raporuyla ilgili bazı tespitlere eski bakanların gönderdiği yazılı cevaplar gündeme geldi. Erdoğan Bayraktar dışındaki 3 bakanın, bilirkişinin mal varlığı raporuna yazılı cevap verdiği öğrenildi.
Erdoğan Bayraktar ile ilgili bilirkişi, bir kuşku ve orantısızlık tespitinde bulunmamıştı. Bu cevapları değerlendirip karar oluşturmaları için komisyon üyelerine 1 saat süre verildi.
'OYLAMA ERTELENSİN' TALEBİ
Bu arada AK Partili üyelerin oylamanın 5 Ocak tarihine ertelenmesi yönünde talebi olduğu öğrenildi.
CHP'Lİ ÜYELER KILIÇDAROĞLU İLE BULUŞTU
Verilen aranın ardında CHP’li üyeler Erdal Aksünger, Emre Köprülü, Osman Korutürk ve Rıza Türmen Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun makamına geçtiler.
Kılıçdaroğlu ve CHP’li üyeler durum değerlendirmesi yaptı ve görüşme yaklaşık 15 dakika sürdü.
AK Partili üyeler de verilen ara nedeniyle durum değerlendirmesi gerçekleştirdi.
BİLİRKİŞİ BAKANLARIN CEVAPLARINI İNCELEDİ
Bakanların gönderdikleri cevaplar bilirkişi tarafından incelendi. Bilirkişinin, cevapları MASAK raporuyla karşılaştırdığı öğrenildi.
Komisyon Başkanı Hakkı Köylü konuyla ilgili açıklama yaparak, “Bilirkişiye bakıyorum. İşin içinden çıkabilirse görüşeceğiz. Çıkamazsa ertelemeyi düşünüyoruz” dedi.
CHP’Lİ ÜYE: 4 GÜNDE RAPOR NASIL YAZILACAK
CHP’li üye Emre Köprülü toplantının tekrar başlamasından önce şunları söyledi:
Fark ettiğimiz şey bugün kararın çıkartılmayacağı. Ve toplantının 5 Ocak’a bırakılacağı yönünde. Bu durum hoş bir algı oluşturmuyor. 9 Ocak’a kadar süre kalıyor. 4 gün içinde bu rapor nasıl yazılacak. Bakanlar dilekçe verdiği için yeni bir rapor yazılacağı söyleniyor.
Büyük ihtimalle toplantıyı erteletmek isteyecekler dedi.
VE ERTELENDİ
Saatler süren bekleyişin ardından oylama toplantısının 5 Ocak tarihine ertelendiği açıklandı.
YENİ RAPOR YAZILACAK
Erteleme kararına yeni raporun yazılacak olması gerekçe gösterildi. 3 bakanın gönderdiği yazılar üzerine bilirkişiden tekrar rapor yazması istendi.
Komisyon Başkan Vekili Yılmaz Tunç, bu incelemenin birkaç gün süreceğini belirterek “siyasi bir yanı yok. Sadece süreye ihtiyaç olduğu için 5 Ocak’a ertelendi. 5 Ocak’ta karar toplantısı yapılacak 9 Ocak’ta da karar toplantısı yapılacak” dedi.
Hürriyet'ten Bülent Sasrıoğlu'nun haberi; Komisyonun bugün saat 15.00’te toplanacağı açıklanmıştı. Ancak toplantı saat 15.45’te başladı.
Tarihi toplantıya basın büyük ilgi gösterirken alınan güvenlik önlemleri dikkat çekti. Basın mensupları salonun bulunduğu koridora alınmazken sinyal kesici jammerlar nedeniyle telefonların çalışmadığı görüldü.
Zafer Çağlayan için 'altın çıkışı' Muammer Güler için 'imtiyaz sağlamak' Egemen Bağış için 'Reza Zarrab'a aracılık' ve Erdoğan Bayraktar için 'tavassut göz yumma' suçlamaları oylanacak. Soruşturma önergesine göre Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar hakkında 2, Egemen Bağış hakkında 3, Muammer Güler hakkında ise 4 ayrı suçlama bulunuyor.
TOPLANTIYA ARA VERİLDİ
Toplantının başlamasının ardından MASAK raporuyla ilgili bazı tespitlere eski bakanların gönderdiği yazılı cevaplar gündeme geldi. Erdoğan Bayraktar dışındaki 3 bakanın, bilirkişinin mal varlığı raporuna yazılı cevap verdiği öğrenildi.
Erdoğan Bayraktar ile ilgili bilirkişi, bir kuşku ve orantısızlık tespitinde bulunmamıştı. Bu cevapları değerlendirip karar oluşturmaları için komisyon üyelerine 1 saat süre verildi.
'OYLAMA ERTELENSİN' TALEBİ
Bu arada AK Partili üyelerin oylamanın 5 Ocak tarihine ertelenmesi yönünde talebi olduğu öğrenildi.
CHP'Lİ ÜYELER KILIÇDAROĞLU İLE BULUŞTU
Verilen aranın ardında CHP’li üyeler Erdal Aksünger, Emre Köprülü, Osman Korutürk ve Rıza Türmen Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun makamına geçtiler.
Kılıçdaroğlu ve CHP’li üyeler durum değerlendirmesi yaptı ve görüşme yaklaşık 15 dakika sürdü.
AK Partili üyeler de verilen ara nedeniyle durum değerlendirmesi gerçekleştirdi.
BİLİRKİŞİ BAKANLARIN CEVAPLARINI İNCELEDİ
Bakanların gönderdikleri cevaplar bilirkişi tarafından incelendi. Bilirkişinin, cevapları MASAK raporuyla karşılaştırdığı öğrenildi.
Komisyon Başkanı Hakkı Köylü konuyla ilgili açıklama yaparak, “Bilirkişiye bakıyorum. İşin içinden çıkabilirse görüşeceğiz. Çıkamazsa ertelemeyi düşünüyoruz” dedi.
CHP’Lİ ÜYE: 4 GÜNDE RAPOR NASIL YAZILACAK
CHP’li üye Emre Köprülü toplantının tekrar başlamasından önce şunları söyledi:
Fark ettiğimiz şey bugün kararın çıkartılmayacağı. Ve toplantının 5 Ocak’a bırakılacağı yönünde. Bu durum hoş bir algı oluşturmuyor. 9 Ocak’a kadar süre kalıyor. 4 gün içinde bu rapor nasıl yazılacak. Bakanlar dilekçe verdiği için yeni bir rapor yazılacağı söyleniyor.
Büyük ihtimalle toplantıyı erteletmek isteyecekler dedi.
VE ERTELENDİ
Saatler süren bekleyişin ardından oylama toplantısının 5 Ocak tarihine ertelendiği açıklandı.
YENİ RAPOR YAZILACAK
Erteleme kararına yeni raporun yazılacak olması gerekçe gösterildi. 3 bakanın gönderdiği yazılar üzerine bilirkişiden tekrar rapor yazması istendi.
Komisyon Başkan Vekili Yılmaz Tunç, bu incelemenin birkaç gün süreceğini belirterek “siyasi bir yanı yok. Sadece süreye ihtiyaç olduğu için 5 Ocak’a ertelendi. 5 Ocak’ta karar toplantısı yapılacak 9 Ocak’ta da karar toplantısı yapılacak” dedi.
Hidayet Karaca tutuklama kararına itiraz etti
14 Aralık Operasyonu kapsamında "Terör örgütü yöneticiliği" gerekçesiyle tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne konulan Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca tutuklama kararına itiraz etti.
Karaca'nın avukatı Fikret Duran tarafından İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'ne sunulan 6 sayfalık dilekçede, tutuklama kararının kaldırılması istendi.
Hidayet Karaca ile Fethullah Gülen arasında geçtiği iddia edilen ve internette dolaşan telefon görüşmelerinin "montaj" olduğu ifade edilen dilekçede, konuya ilişkin olarak da ilgililer hakkında suç duyurusunda bulundukları hatırlatıldı.
Dilekçede, Gülen'in talimatıyla 'Tek Türkiye' isimli diziye "Karanlık Kurul" sahnesinin konulduğu iddialarına da değinildi. Dizinin 9 Nisan 2009 ve 15 Nisan 2009 arasında yayınlandığına dikkat çekilen dilekçede, Gülen ile Karaca arasında geçtiği iddia edilen konuşmanın ise 20 Eylül 2013 tarihinde geçtiğinin savcılık tarafından değerlendirildiği belirtildi. Dilekçede, "Bu haliyle dahi baktığımızda, dizinin yapıldığı iddia edilen konuşmadan 4 yıl önce yayınlandığı anlaşılmaktadır. Gülen'in talimatıyla 'Karanlık Kurul' sahnesinin konulduğunu iddia etmek, hayatın olağan akışına ve hiçbir hukuk, mantık kaidesi ile izah edilemeyecek bir iddiadır" denildi.
Soruşturma için 'makul şüphe" yetse de, somut delile dayalı şüphe şartı aranması gerektiği vurgulanan dilekçede, Hidayet Karaca'nın kaçma şüphesinin olmadığı belirtilerek, tutuklama kararının kaldırılması istendi.
KARACA'NIN AVUKATI AÇIKLAMA YAPTI
Avukat Fikret Duran, dilekçeyi sunduktan sonra, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın "C" kapısı önünde bir açıklama yaptı. Sulh Ceza Hakimliklerinin verdiği tutuklama kararının adil ve tarafsız olduğuna inanmadıklarını söyleyen avukat Duran, “Başkaca müracaat makamı olmadığı için, itiraz dilekçemizi sunmuş olduk. Sayın Hidayet Karaca'nın özgürlük mücadelesini sonuna kadar götüreceğiz. Bununla da yetinmeyeceğiz, Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvurumuzu yapacağız ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de hak özgürlükleri ve kısıtlamalar nedeniyle her türlü yasal hakkımızı sonuna kadar savunacağız" dedi.
“ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞTURULMASINI İÇEREN BİR KARAR BEKLİYORUZ"
3 gün içinde mahkemenin itirazı değerlendirip karar vermesini beklediklerini belirten avukat Duran, “Tek Türkiye dizisi 2009 yılının Nisan ayında yayınlanmış, fakat sayın Hidayet Karaca ile Fethullah Gülen Hocaefendi arasındaki konuşmalar, ifadede de yazıldığı üzere 2013 tarihine ait. Şayet hukuka uygun bir değerlendirme yapılırsa, Hidayet Bey'in kesinlikle özgürlüğüne kavuşturulmasını içeren bir karar bekliyoruz. Tutuklama gerekçesinin hakim tarafından yazılmadığını düşünüyorum ben. Kesinlikle bugün tutuklama kararının kaldırılması gerekiyor, çünkü tutuklama kararında 'Somut olguya dayalı kuvvetli şüphe' denmiş. Konan belgelerle bu çürütülmüştür" diye konuştu.
“ANILARINI DA YAZMAYA BAŞLAMIŞ"
Hidayet Karaca'nın durumunun iyi olduğunu ifade eden avukat Fikret Duran, “Morali çok iyi. Kendi ifadesi, bir söz var, 'Eğer mazlum suçsuz yere cezaevine konmuşsa, 1 saati 24 saat hükmündedir. Bir günü de 24 gün hükmündedir' diyor. Kendisi, kendi ile baş başa. Kitap okuyor, yazıyor. Anılarını da yazmaya başlamış. Belki bu süreç bittikten sonra çok aydınlatıcı bir ürün de ortaya koymuş olacak" şeklinde konuştu.
Serpil KIRKESER- Arzu KAYA / İstanbul DHA
Karaca'nın avukatı Fikret Duran tarafından İstanbul 1. Sulh Ceza Hakimliği'ne sunulan 6 sayfalık dilekçede, tutuklama kararının kaldırılması istendi.
Hidayet Karaca ile Fethullah Gülen arasında geçtiği iddia edilen ve internette dolaşan telefon görüşmelerinin "montaj" olduğu ifade edilen dilekçede, konuya ilişkin olarak da ilgililer hakkında suç duyurusunda bulundukları hatırlatıldı.
Dilekçede, Gülen'in talimatıyla 'Tek Türkiye' isimli diziye "Karanlık Kurul" sahnesinin konulduğu iddialarına da değinildi. Dizinin 9 Nisan 2009 ve 15 Nisan 2009 arasında yayınlandığına dikkat çekilen dilekçede, Gülen ile Karaca arasında geçtiği iddia edilen konuşmanın ise 20 Eylül 2013 tarihinde geçtiğinin savcılık tarafından değerlendirildiği belirtildi. Dilekçede, "Bu haliyle dahi baktığımızda, dizinin yapıldığı iddia edilen konuşmadan 4 yıl önce yayınlandığı anlaşılmaktadır. Gülen'in talimatıyla 'Karanlık Kurul' sahnesinin konulduğunu iddia etmek, hayatın olağan akışına ve hiçbir hukuk, mantık kaidesi ile izah edilemeyecek bir iddiadır" denildi.
Soruşturma için 'makul şüphe" yetse de, somut delile dayalı şüphe şartı aranması gerektiği vurgulanan dilekçede, Hidayet Karaca'nın kaçma şüphesinin olmadığı belirtilerek, tutuklama kararının kaldırılması istendi.
KARACA'NIN AVUKATI AÇIKLAMA YAPTI
Avukat Fikret Duran, dilekçeyi sunduktan sonra, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nın "C" kapısı önünde bir açıklama yaptı. Sulh Ceza Hakimliklerinin verdiği tutuklama kararının adil ve tarafsız olduğuna inanmadıklarını söyleyen avukat Duran, “Başkaca müracaat makamı olmadığı için, itiraz dilekçemizi sunmuş olduk. Sayın Hidayet Karaca'nın özgürlük mücadelesini sonuna kadar götüreceğiz. Bununla da yetinmeyeceğiz, Anayasa Mahkemesi'nde bireysel başvurumuzu yapacağız ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde de hak özgürlükleri ve kısıtlamalar nedeniyle her türlü yasal hakkımızı sonuna kadar savunacağız" dedi.
“ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞTURULMASINI İÇEREN BİR KARAR BEKLİYORUZ"
3 gün içinde mahkemenin itirazı değerlendirip karar vermesini beklediklerini belirten avukat Duran, “Tek Türkiye dizisi 2009 yılının Nisan ayında yayınlanmış, fakat sayın Hidayet Karaca ile Fethullah Gülen Hocaefendi arasındaki konuşmalar, ifadede de yazıldığı üzere 2013 tarihine ait. Şayet hukuka uygun bir değerlendirme yapılırsa, Hidayet Bey'in kesinlikle özgürlüğüne kavuşturulmasını içeren bir karar bekliyoruz. Tutuklama gerekçesinin hakim tarafından yazılmadığını düşünüyorum ben. Kesinlikle bugün tutuklama kararının kaldırılması gerekiyor, çünkü tutuklama kararında 'Somut olguya dayalı kuvvetli şüphe' denmiş. Konan belgelerle bu çürütülmüştür" diye konuştu.
“ANILARINI DA YAZMAYA BAŞLAMIŞ"
Hidayet Karaca'nın durumunun iyi olduğunu ifade eden avukat Fikret Duran, “Morali çok iyi. Kendi ifadesi, bir söz var, 'Eğer mazlum suçsuz yere cezaevine konmuşsa, 1 saati 24 saat hükmündedir. Bir günü de 24 gün hükmündedir' diyor. Kendisi, kendi ile baş başa. Kitap okuyor, yazıyor. Anılarını da yazmaya başlamış. Belki bu süreç bittikten sonra çok aydınlatıcı bir ürün de ortaya koymuş olacak" şeklinde konuştu.
Serpil KIRKESER- Arzu KAYA / İstanbul DHA
Yasa dışı dinleme iddiasına 238'er yıl hapis istemi
Adana'da 'yası dışı dinleme' iddiasıyla polisler hakkında yürütülen soruşturmalar kapsamında 4'üncü bir dava daha açıldı. 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan davada yargılanan tutuksuz 31 polis hakkında 238'er yıla kadar hapis cezası istendi.
Adana'da hakim ve savcılar ile emniyet mensuplarının yasa dışı olarak dinlenmesiyle ilgili biri emekli 14 polis hakkında ilk olarak 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir dava açılmıştı. Tutuksuz polisler hakkında 25'er yıla kadar hapis cezası istenirken 'yasa dışı dinleme' iddialarıyla ilgili 6'ncı ve 7'nci Ağır Ceza Mahkemeleri'nde de farklı şikayetçiler tarafından yapılan başvurular nedeniyle bazı polisler hakkında davalar açıldı ancak duruşmalara henüz başlanmadı.
DÖRDÜNCÜ DAVA AÇILDI
Devam eden soruşturma kapsamında aralarında Adana Adliyesi'nde görev yapan memurlar ve polislerin de bulunduğu 14 kişiyi sahte kimlik ve uydurma suçlar işlemiş gibi göstererek yasa dışı dinledikleri iddiasıyla 31 polis hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün yapıldı.
Aralarında daha önceki davalarda yargılanan polislerin de bulunduğu tutuksuz sanıklar hakkında 'Haberleşmenin gizliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği' suçlarından 238'er yıla kadar hapis cezası istendi.
9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına 31 sanığın 24'ü katıldı. Duruşmaya sanıkların 1'inci derece yakınlarının dışında kimse alınmadı.
Salih ÜÇTEPE/ ADANA, (DHA)
Adana'da hakim ve savcılar ile emniyet mensuplarının yasa dışı olarak dinlenmesiyle ilgili biri emekli 14 polis hakkında ilk olarak 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir dava açılmıştı. Tutuksuz polisler hakkında 25'er yıla kadar hapis cezası istenirken 'yasa dışı dinleme' iddialarıyla ilgili 6'ncı ve 7'nci Ağır Ceza Mahkemeleri'nde de farklı şikayetçiler tarafından yapılan başvurular nedeniyle bazı polisler hakkında davalar açıldı ancak duruşmalara henüz başlanmadı.
DÖRDÜNCÜ DAVA AÇILDI
Devam eden soruşturma kapsamında aralarında Adana Adliyesi'nde görev yapan memurlar ve polislerin de bulunduğu 14 kişiyi sahte kimlik ve uydurma suçlar işlemiş gibi göstererek yasa dışı dinledikleri iddiasıyla 31 polis hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün yapıldı.
Aralarında daha önceki davalarda yargılanan polislerin de bulunduğu tutuksuz sanıklar hakkında 'Haberleşmenin gizliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği' suçlarından 238'er yıla kadar hapis cezası istendi.
9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına 31 sanığın 24'ü katıldı. Duruşmaya sanıkların 1'inci derece yakınlarının dışında kimse alınmadı.
Salih ÜÇTEPE/ ADANA, (DHA)
Soma hakkında korkutan iddia
MANİSA’nın Soma İlçesi’nde, 301 madencinin hayatını kaybettiği Eynez bölgesindeki ocak ile Atabacası ocağından toplam 2 bin 831 işçinin geçen 1 Aralık itibariyle işten çıkartılmasının yankıları sürerken; CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin 600-700 kişiyi daha işten çıkarmayı planladığını öne sürdü. İlçede açılması planlanan iki yeni maden ocağına ise sadece 200 işçinin alınacağını kaydeden Özel, "Soma’da işten çıkartılanlar ortada kaldı" dedi.
Soma’daki faciadan sonra şirketin iki ocağında yapılan denetimlerde çok sayıda eksiklik bulunup, çalışmaların sonlandırıldığını belirten Milletvekili Özgür Özel, "İşçilerin işsiz kalma endişesi vardı. İktidar partisi ve bizlerin takibi sonucunda belli bir süreyle işsizlik fonundan yapılan özel bir düzenleme ile işçilerin maaşları ödendi. En önemli sıkıntı gerekli maden güvenliğiyle ilgili tedbirlerin alınmamış olmasıydı. En büyük eksik iş güvenliğinde kaldı. Şirket eski mevzuata göre üretime hazır olduğunu defalarca dile getirdi. Daha sonra birçok kişi araya girdi madenlerin açılması için. İşçileri işsizlikle korkutarak maden sahipleri madenleri açılması için imza kampanyaları bile düzenledi. Yeniden çalışma izni verildi. Ancak izin verilmesinden 5-6 gün sonra madenlerin birinde yangın çıktı. Facianın kıyısından dönüldü. Madenler tekrar kapatıldı. Firma işçilere bundan sonra para ödeyemeyeğini, içeride tutulan parasının serbest bırakılmasını istedi. Şirketin binlerce kişiyi arkasında alacaklı bırakıp kaçmasından da endişe ediliyordu. Mahkeme bu talebi reddetti. 2 bin 831 madenci işten çıkartıldı. Şimdi bu işçilere verilen en bariz söz kimsenin işsiz kalmayacağı, devletin kimseyi yüzüstü bırakmayacağıydı. Madende ölenlere iktidar partisi sürekli ’şehit’ diyor. Eğer onlar şehitse o madende ölmeden kurtulanlar bu facianın gazileridir. Bu kişiler yüzüstü bırakılmamalıdır" dedi. İşten çıkartılan madencilerin çaresiz bekleyişinin 22 gündür sürdüğüne dikkati çeken Milletvekili Özel, her gün kendisini arayıp, zor durumda olduklarını söylediklerini aktardı.
"İŞ-KUR SADECE 200 MADENCİ İLANI VERDİ"
İktidar milletvekillerinin yeni açılacak olan Demir Export ’ta İmbat madenciliğin işten çıkarılan işçilerinin istihdam edeceği açıklamalarını hatırlatan Özel, "İŞ-KUR’un sitesinde bir firma 100, öteki firma da 100 olmak üzere 200 madenci için ilan var. Yani iktidar milletvekillerinin söylediği gibi 2 bin 831 kişi istihdam edilmeyecek. Oysa oralarda çalışılması için 200 kişilik bir istihdam bildirilmiş. Bu 2 bin 831 işçi kışın ortasında yüzükoyun kalmış durumda" diye konuştu.
İşten çıkarmaların devam edeceğini öne süren Özel, "Daha 600-700 işçinin de durumu sallantıda. Her an onlara da çıkış verileceği söyleniyor" dedi.
"SOMA YOĞUN BAKIMDA"
İşten çıkarmalar nedeniyle hiçbir geliri olmayan madenciler ve ailelerinin büyük travma yaşadığını da dile getiren Milletvekili Özel, şunları söyledi:
"Sadece işsizlik maaşına başvurdularsa oradan para alabiliyorlar. Bu parada 400-600 lira kadar. ’Unutulduk, çoluğumuz çocuğumuz aç’ diyorlar. 2 bin 831 işçi demek aileleriyle birlikte 10 bin kişi demektir. Bir anda ilçede 10 bin kişinin harcaması piyasadan çekilince, Soma suyu çekilmiş göle döndü. Soma çok ciddi bir travma altında. Bir şehrin komple çöküşüne şahitlik edebiliriz. Soma şu anda yoğun bakımda."
’SOMA’DA UYGULAMA MADENİ KURULSUN"
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından devlet eliyle Soma’da uygulama madeni kurulmasını öneren Milletvekili Özel, Soma’nın ardından Zonguldak ve Ermenek’te de bunun uygunabileceğini kaydetti. Devlet eliyle kurulacak bu madenin Türkiye’ye örnek olacak bir maden olması gerektiğini savunan Özel, "Bu maden mühendisliği bölümü öğrencileri mezun olduklarında işe başlamadan önce pratik eğitimleri alacakları en ileri teknolojinin kullanılacağı bir uygulama madeni olmalı. Dünyanın birçok yerinde uygulama madenleri var. Türkiye’de Soma bu uygulama madenlerinin ilk örneği olsun. Soma’ya Türkiye’nin en güvenli madenini yapalım. Hem de bu işçiler işsiz kalmasın" dedi.
Mehmed Hakkı ÖZBAYIR/ MANİSA,(DHA)-
Soma’daki faciadan sonra şirketin iki ocağında yapılan denetimlerde çok sayıda eksiklik bulunup, çalışmaların sonlandırıldığını belirten Milletvekili Özgür Özel, "İşçilerin işsiz kalma endişesi vardı. İktidar partisi ve bizlerin takibi sonucunda belli bir süreyle işsizlik fonundan yapılan özel bir düzenleme ile işçilerin maaşları ödendi. En önemli sıkıntı gerekli maden güvenliğiyle ilgili tedbirlerin alınmamış olmasıydı. En büyük eksik iş güvenliğinde kaldı. Şirket eski mevzuata göre üretime hazır olduğunu defalarca dile getirdi. Daha sonra birçok kişi araya girdi madenlerin açılması için. İşçileri işsizlikle korkutarak maden sahipleri madenleri açılması için imza kampanyaları bile düzenledi. Yeniden çalışma izni verildi. Ancak izin verilmesinden 5-6 gün sonra madenlerin birinde yangın çıktı. Facianın kıyısından dönüldü. Madenler tekrar kapatıldı. Firma işçilere bundan sonra para ödeyemeyeğini, içeride tutulan parasının serbest bırakılmasını istedi. Şirketin binlerce kişiyi arkasında alacaklı bırakıp kaçmasından da endişe ediliyordu. Mahkeme bu talebi reddetti. 2 bin 831 madenci işten çıkartıldı. Şimdi bu işçilere verilen en bariz söz kimsenin işsiz kalmayacağı, devletin kimseyi yüzüstü bırakmayacağıydı. Madende ölenlere iktidar partisi sürekli ’şehit’ diyor. Eğer onlar şehitse o madende ölmeden kurtulanlar bu facianın gazileridir. Bu kişiler yüzüstü bırakılmamalıdır" dedi. İşten çıkartılan madencilerin çaresiz bekleyişinin 22 gündür sürdüğüne dikkati çeken Milletvekili Özel, her gün kendisini arayıp, zor durumda olduklarını söylediklerini aktardı.
"İŞ-KUR SADECE 200 MADENCİ İLANI VERDİ"
İktidar milletvekillerinin yeni açılacak olan Demir Export ’ta İmbat madenciliğin işten çıkarılan işçilerinin istihdam edeceği açıklamalarını hatırlatan Özel, "İŞ-KUR’un sitesinde bir firma 100, öteki firma da 100 olmak üzere 200 madenci için ilan var. Yani iktidar milletvekillerinin söylediği gibi 2 bin 831 kişi istihdam edilmeyecek. Oysa oralarda çalışılması için 200 kişilik bir istihdam bildirilmiş. Bu 2 bin 831 işçi kışın ortasında yüzükoyun kalmış durumda" diye konuştu.
İşten çıkarmaların devam edeceğini öne süren Özel, "Daha 600-700 işçinin de durumu sallantıda. Her an onlara da çıkış verileceği söyleniyor" dedi.
"SOMA YOĞUN BAKIMDA"
İşten çıkarmalar nedeniyle hiçbir geliri olmayan madenciler ve ailelerinin büyük travma yaşadığını da dile getiren Milletvekili Özel, şunları söyledi:
"Sadece işsizlik maaşına başvurdularsa oradan para alabiliyorlar. Bu parada 400-600 lira kadar. ’Unutulduk, çoluğumuz çocuğumuz aç’ diyorlar. 2 bin 831 işçi demek aileleriyle birlikte 10 bin kişi demektir. Bir anda ilçede 10 bin kişinin harcaması piyasadan çekilince, Soma suyu çekilmiş göle döndü. Soma çok ciddi bir travma altında. Bir şehrin komple çöküşüne şahitlik edebiliriz. Soma şu anda yoğun bakımda."
’SOMA’DA UYGULAMA MADENİ KURULSUN"
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından devlet eliyle Soma’da uygulama madeni kurulmasını öneren Milletvekili Özel, Soma’nın ardından Zonguldak ve Ermenek’te de bunun uygunabileceğini kaydetti. Devlet eliyle kurulacak bu madenin Türkiye’ye örnek olacak bir maden olması gerektiğini savunan Özel, "Bu maden mühendisliği bölümü öğrencileri mezun olduklarında işe başlamadan önce pratik eğitimleri alacakları en ileri teknolojinin kullanılacağı bir uygulama madeni olmalı. Dünyanın birçok yerinde uygulama madenleri var. Türkiye’de Soma bu uygulama madenlerinin ilk örneği olsun. Soma’ya Türkiye’nin en güvenli madenini yapalım. Hem de bu işçiler işsiz kalmasın" dedi.
Mehmed Hakkı ÖZBAYIR/ MANİSA,(DHA)-
06melihchina kullanıcısı gözaltında!
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek adına @06melihchina kullanıcı adı ile açtığı parodi hesapta Gökçek ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Ersan Taş (30), “Hakaret kastım yoktu, komedi ve güldürü amaçlı paylaşımlar” dedi.
Polis, Gökçek ile Erdoğan’ın şikayetçi olduğu, haftada bir gün karakola imza şartıyla bırakılan Taş’a montaj paylaşımların yanı sıra Che Guevara’ya ait, “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için “size mi ait” diye sordu.
SAVCILIK TALİMATIYLA ŞİFRELER DEĞİŞTİ
Onbinlerce takipçisi bulunan hesabın şifresi savcılık talimatıyla değiştirilip polise verildi ve hala faal. Twiter, profilinde ‘parodi hesap’ yazan hesapları kapatmıyor. Taş’ın avukatı Bekir Korkmaz twiter hesabından “Ekmek almaya gidenin terörist, eylem yapan taraftar grubunun darbeci olduğu ülkemizde mizahın suç (hakaret) olarak görülmesi ne yazık ki şaşırtıcı değildir” açıklaması yaptı.
GÖKÇEK ŞİKAYETÇİ OLDU, GÖZALTINA ALINDI
Melih Gökçek’in avukatı @06melihchina adlı, profilinde İbrahim Melih Gökçek yazan ve bu ismin Noel baba şapkası giydirilmiş fotoğrafı bulunan hesapla ilgili şikayetçi oldu. Suç duyurusunda “Kamu görevlilerinin ve onların gönlünde taht kurmuş mütedeyyin milyonlarca yurttaşın onur ve saygınlığını rencide etmesi sebebiyle” şüphelinin yakalanarak hakaret suçundan cezalandırılması istendi. Ersan Taş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in şikayeti üzerine 14 Aralık sabahı İstanbul’da çalıştığı işyerinde gözaltına alındı. Avukatı Bekir Korkmaz “Sıradan bir internet korsanının ortalama 5 dakikada yerini tespit edeceği bir şahsı aylar süren teknik ve fiziki takip, iki yıllık kovalamaca, iki ev baskını ve yüzlerce sayfalık yazışma sonucu ele geçiren emniyet güçleri sayesinde artık daha az gülüp, daha huzurlu uyuyabiliriz” dedi. Taş’ın el konulan dizüstü bilgisayarı, harddiski ve cep telefonunda yapılan bilirkişi incelemesinde şikayet konusu @06melihchina hesabının oluşturulduğu tespit edildi.
DEVLET BÜYÜKLERİMİZİN ELİ-KOLU UZUN!
Avukat Korkmaz, müvekkili sağlık kontrolünün ardından emniyete getirildiğinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatı tarafından faks çekilerek şikayette bulunulduğunu belirterek, “Savcı bey tarafından yapılan ‘Devlet büyüklerimizin eli-kolu uzun, haber alıyorlar bir şekilde’ uyarısı tarafımızca yeterince haklı bulunduğu için üzerine gidilmemiş, Cumhurbaşkanının çaldığı şeyin, fotoğrafta görülen ‘saz’ olduğu belirtilmiştir” dedi. Taş polis ve savcılıkta hesabın kendisi tarafından oluşturulduğunu kabul ederek, “Bilgisayardaki fotomontajları eğlence amaçlı ve mizah ürünü eserler olarak, boş zamanı geçirmek için, küçük düşürmek amacıyla değil mizah amacıyla yaptım” dedi, özür diledi.
CHE’NİN SÖZÜ İÇİN: “SİZE Mİ AİT, AMACINIZ NE?”
Ersan Taş’a polis sorgusunda, baş kısmında çoğu Melih Gökçek’e, bir kısmı Erdoğan’a ait fotomontajlar tek tek soruldu. Polis yazılı bir paylaşımda Che Guevara’ya ait “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için Taş’a, “size mi ait, bu söz Türk toplumuna yönelik bir söz mü, size aitse bunu paylaşmaktaki amacınız nedir?” sorusunu yöneltti. Taş, beğenip paylaştığını, sahibini bilmediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili fotomontajlara yanıt vermeyen Taş, Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Hakim her Pazar akşamı en yakın karakola imza verme şartıyla Taş’ı serbest bıraktı.
PARODİ HESABI, SUÇ YOK, TWITTER KAPATMIYOR
Avukat Bekir Korkmaz önceki gün twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
“@06melihchina hesabının, ortalama zeka ile kolaylıkla anlaşılacak olsa da, profilinde ‘PARODİ HESABI’ olduğu açıkça belirtilmiştir. “Herhangi bir suç unsuru taşımayan hesabın şifresi, savcı talimatıyla değiştirilmiş olup, halen polisin kontrolü altındadır. Hiçbir kredi kartı hırsızlığı/dolandırıcılığı, çocuk pornosu, yasadışı kumar vb. suçların işlenmediği, Atatürk’e ve diğer Türk/Dünya büyüklerine hiçbir hakaretin edilmediği cennet ülkemizde @06melihchina twitter kullanıcısı etkisiz hale getirilerek umarız beklenen sonuç elde edilmiştir. Teknik yetersizlikler nedeniyle kısa süre aranızda olamayacak @06melihchina, dizüstü bilgisayar ve ilgili teçhizatları temin ettiğinde yeni fotomontajlarıyla aramızda olacaktır.”
Polis, Gökçek ile Erdoğan’ın şikayetçi olduğu, haftada bir gün karakola imza şartıyla bırakılan Taş’a montaj paylaşımların yanı sıra Che Guevara’ya ait, “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için “size mi ait” diye sordu.
SAVCILIK TALİMATIYLA ŞİFRELER DEĞİŞTİ
Onbinlerce takipçisi bulunan hesabın şifresi savcılık talimatıyla değiştirilip polise verildi ve hala faal. Twiter, profilinde ‘parodi hesap’ yazan hesapları kapatmıyor. Taş’ın avukatı Bekir Korkmaz twiter hesabından “Ekmek almaya gidenin terörist, eylem yapan taraftar grubunun darbeci olduğu ülkemizde mizahın suç (hakaret) olarak görülmesi ne yazık ki şaşırtıcı değildir” açıklaması yaptı.
GÖKÇEK ŞİKAYETÇİ OLDU, GÖZALTINA ALINDI
Melih Gökçek’in avukatı @06melihchina adlı, profilinde İbrahim Melih Gökçek yazan ve bu ismin Noel baba şapkası giydirilmiş fotoğrafı bulunan hesapla ilgili şikayetçi oldu. Suç duyurusunda “Kamu görevlilerinin ve onların gönlünde taht kurmuş mütedeyyin milyonlarca yurttaşın onur ve saygınlığını rencide etmesi sebebiyle” şüphelinin yakalanarak hakaret suçundan cezalandırılması istendi. Ersan Taş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in şikayeti üzerine 14 Aralık sabahı İstanbul’da çalıştığı işyerinde gözaltına alındı. Avukatı Bekir Korkmaz “Sıradan bir internet korsanının ortalama 5 dakikada yerini tespit edeceği bir şahsı aylar süren teknik ve fiziki takip, iki yıllık kovalamaca, iki ev baskını ve yüzlerce sayfalık yazışma sonucu ele geçiren emniyet güçleri sayesinde artık daha az gülüp, daha huzurlu uyuyabiliriz” dedi. Taş’ın el konulan dizüstü bilgisayarı, harddiski ve cep telefonunda yapılan bilirkişi incelemesinde şikayet konusu @06melihchina hesabının oluşturulduğu tespit edildi.
DEVLET BÜYÜKLERİMİZİN ELİ-KOLU UZUN!
Avukat Korkmaz, müvekkili sağlık kontrolünün ardından emniyete getirildiğinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatı tarafından faks çekilerek şikayette bulunulduğunu belirterek, “Savcı bey tarafından yapılan ‘Devlet büyüklerimizin eli-kolu uzun, haber alıyorlar bir şekilde’ uyarısı tarafımızca yeterince haklı bulunduğu için üzerine gidilmemiş, Cumhurbaşkanının çaldığı şeyin, fotoğrafta görülen ‘saz’ olduğu belirtilmiştir” dedi. Taş polis ve savcılıkta hesabın kendisi tarafından oluşturulduğunu kabul ederek, “Bilgisayardaki fotomontajları eğlence amaçlı ve mizah ürünü eserler olarak, boş zamanı geçirmek için, küçük düşürmek amacıyla değil mizah amacıyla yaptım” dedi, özür diledi.
CHE’NİN SÖZÜ İÇİN: “SİZE Mİ AİT, AMACINIZ NE?”
Ersan Taş’a polis sorgusunda, baş kısmında çoğu Melih Gökçek’e, bir kısmı Erdoğan’a ait fotomontajlar tek tek soruldu. Polis yazılı bir paylaşımda Che Guevara’ya ait “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için Taş’a, “size mi ait, bu söz Türk toplumuna yönelik bir söz mü, size aitse bunu paylaşmaktaki amacınız nedir?” sorusunu yöneltti. Taş, beğenip paylaştığını, sahibini bilmediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili fotomontajlara yanıt vermeyen Taş, Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Hakim her Pazar akşamı en yakın karakola imza verme şartıyla Taş’ı serbest bıraktı.
PARODİ HESABI, SUÇ YOK, TWITTER KAPATMIYOR
Avukat Bekir Korkmaz önceki gün twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
“@06melihchina hesabının, ortalama zeka ile kolaylıkla anlaşılacak olsa da, profilinde ‘PARODİ HESABI’ olduğu açıkça belirtilmiştir. “Herhangi bir suç unsuru taşımayan hesabın şifresi, savcı talimatıyla değiştirilmiş olup, halen polisin kontrolü altındadır. Hiçbir kredi kartı hırsızlığı/dolandırıcılığı, çocuk pornosu, yasadışı kumar vb. suçların işlenmediği, Atatürk’e ve diğer Türk/Dünya büyüklerine hiçbir hakaretin edilmediği cennet ülkemizde @06melihchina twitter kullanıcısı etkisiz hale getirilerek umarız beklenen sonuç elde edilmiştir. Teknik yetersizlikler nedeniyle kısa süre aranızda olamayacak @06melihchina, dizüstü bilgisayar ve ilgili teçhizatları temin ettiğinde yeni fotomontajlarıyla aramızda olacaktır.”
Erdoğan: Yıllarca doğum kontrolü ihanetiyle..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte dün akşam Bisse gömleklerinin sahibi Mustafa Kefeli'nin oğlu Onur Kefeli ile Cansu Pişirgen'in düğün törenlerine katıldı. Erdoğan burada da 'en az üç çocuk' çağrısını yineleyerek, "Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın kıydığı nikahta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik çiftin nikah şahitliğini yaptı.
"BU ÜLKEDE YILLARCA BİR DOĞUM KONTROLÜ İHANETİ YAPTILAR"
Nikah töreninin ardından konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çiftlere mutluluklar diledi. Erdoğan, "Evlilik uzun bir yolculuk. iyi günler var, kötü günler var. iyi günler paylaştıkça çoğalır ama kötü günlerde sabrettikçe elbet mutluluğa dönüşür. Beypazarı'ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim..." dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz milletimiz güçlü kılmak için, hem nüfus itibariyle daha çok genç nüfusa, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Hem de yetişmiş nüfusa ihtiyacımız var. Bunu ihmal etmeyeceğiz ve muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım. Ekonomide bir kaide vardır, 'genç, dinamik demek'. Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli. Ben sizlere inanıyorum ve aile cüzdanımız da kızımıza verelim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlilik cüzdanını geline vererek tekrar mutluluklar diledi.
Düğüne ayrıca, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ve çok sayıda milletvekili, belediye başkanlarının yanı sıra, sanat ve iş dünyasından ünlü isimler katıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın kıydığı nikahta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik çiftin nikah şahitliğini yaptı.
"BU ÜLKEDE YILLARCA BİR DOĞUM KONTROLÜ İHANETİ YAPTILAR"
Nikah töreninin ardından konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çiftlere mutluluklar diledi. Erdoğan, "Evlilik uzun bir yolculuk. iyi günler var, kötü günler var. iyi günler paylaştıkça çoğalır ama kötü günlerde sabrettikçe elbet mutluluğa dönüşür. Beypazarı'ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim..." dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz milletimiz güçlü kılmak için, hem nüfus itibariyle daha çok genç nüfusa, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Hem de yetişmiş nüfusa ihtiyacımız var. Bunu ihmal etmeyeceğiz ve muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım. Ekonomide bir kaide vardır, 'genç, dinamik demek'. Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli. Ben sizlere inanıyorum ve aile cüzdanımız da kızımıza verelim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlilik cüzdanını geline vererek tekrar mutluluklar diledi.
Düğüne ayrıca, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ve çok sayıda milletvekili, belediye başkanlarının yanı sıra, sanat ve iş dünyasından ünlü isimler katıldı.
Fethullah Gülen: Lenin ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir
Fethullah Gülen, 'herkul.org' isimli internet sitesinde 'Ne kadar hâlimsin Rabbimiz' başlıklı açıklamasında ''İnanın Lenin, Allah’ı inkar ettiği halde, Marksizm çizgisinde, o ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir'' dedi.
İşte Gülen'in açıklamasından önemli satırbaşları:
O dert ve ızdırabı çeken ilk siz değilsiniz. Şimdiye kadar bütün enbiya-ı izâm ve rusül-ü fihâm efendilerimiz, sonra sahabe-yi kiram efendilerimiz ve hemen bütün salih seleflerimiz hep çekmişler.
Lenin ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir
Siz de onların çektiklerine benzer ya da ondan küçük şeylere maruz kaldığınız zaman herhalde “Allahım demedik şey bırakmadılar; ne kadar halîmsin Allahım!..” sözüyle soluklanacaksınız.
Dün, arkadaşlar sadece en galizlerini seçmişlerdi, kocaman bir dosya, bir seneden beri tam 400 tane küfür lafı var. İnanın Lenin, Allah’ı inkar ettiği halde, Marksizm çizgisinde, o ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir. Her şeyi Nazizm’e bağlamak isteyen ve ona muhalif gelen herkesi yok etmek suretiyle bir yönüyle dünyada farklı bir şey tesis etmeye çalışan Hitler, o kadar merhametsiz, o kadar gaddar olmasına rağmen 400 tane küfür kullanmamıştır. Bunlara dense dense küfür müctehidi denir. Oturup kalkıp sürekli kafalarını o istikamette kullanmak suretiyle kafalarında küfür üretiyorlar ve lisanları da ona tercüman oluyor.
İnsan bir söz söylediğinde; bir, o söz onu ne derece dinin dışına iter, dalalete sürükler bakması lazım; bir de konumuna bakması lazım. Cemaat içinde sıradan bir insan bir ite -afedersiniz- it dese, insanlar biraz bunu mazur görürler. Fakat milletin önündeki imam kalkar dilini bununla kirletirse şayet, belki onu tutup camiden dışarı atmak icap eder. Bu da konuma yakışıksız düştüğünden dolayıdır. Enbiya-i izam hazretleri, onca olumsuz şeye maruz kalmalarına rağmen, onun milyonda biri, onların lisan-ı nezihlerinden sadır olmamıştır.
Sözün bittiği yer
Binlerce insan belki şu anda yaşadığı ızdırabı (İmam Şazilî hazretlerinin duası gibi) farklı sözlerle seslendiriyor. İnsanlar günlerdir, haftalardır, aylardır hep bununla sızlanıp durmuşlarsa imtihanı vermişler demektir; bu defa sözün bittiği yerdir orası!.. Sözün bittiği yer, fiil-i ilahînin başladığı yerdir. O varsa, ne gam var!..
Bir intikam hissi değil.. “Allah kahretsin, cehenneme yuvarlasın” değil. Cenâb-ı Allah ıslah eylesin, mülayemet lütfeylesin, hakikati doğruyu göstersin. Bir yönüyle, ruh-u Muhammedî’den gelen tecellilerle onların ufkunu da açsın. Onların gözlerini de hakikate açsın ve onları da insanca yaşamaya muvaffak kılsın.
Paralel (söylemi) nifakın takıyyesidir
O günlerde milletimizin hepsi bir irtica paranoyası yaşamıyordu. Bahsediliyordu; bir kesim tarafından mü’minler terörist olarak gösteriliyordu. Bu defaatle yaşandı. İşin hakikatini anladıkları zaman da çok defa hukuk sistemi doğru işledi. Beri tarafta, meseleyi uzaktan seyreden bir sürü vicdanlı insan vardı, onların da yürekleri yanıyor, vicdanları sızlıyordu. O en kötü dönemlerde bile -şöyle böyle- sizi himaye eden, sizin hakkınızda olumlu bahseden insanlara şahit olduk. 27 Mayıs’ta da, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de aynı şeylere şahit olduk. Hatta denebilir ki, bir ölçüde 28 Şubat’ta da…
'Oh oluyor' diyenler var
Belli bir dönemde gerçekten Allah’a inanmış insanlar, yeniden ruhlarının abidesini ikame etmeye çalışan insanlar, Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) ses ve soluğu dünyanın dört bir yanına duyurmak isteyen insanlar, ruh ve mana köklerinden gelen değerleri bir abide şeklinde bütün dünyanın gözüne sokmak isteyen insanlar, o irtica paranoyasıyla hep eziliyor, elekten geçiriliyordu. En yakın dönem itibarıyla Hazreti Pir’i ve talebelerini düşünebilirsiniz. O irtica paranoyası hiç durmadı ama belli bir kesim tarafından… Diğer yığınlar ve kitleler de o mevzuda o ölçüde duyarlı değillerdi, öyle bir şey olduğunun farkında bile değillerdi. Bir kesim zulüm yapıyor, haksızlıklarda bulunuyordu, beri tarafta bir şeyden anlamayan insanlar da “Galiba bunlar hak etmişler, ondan dolayı” diyorlardı. Şu anda da çokları tarafından söylenen sözler, “Oh oluyor!..” diyenler bile var.
Birisi delice bir şey attı ortaya
Birisi delice bir şey attı ortaya, diğerleri de onu dillerine pelesenk ettiler, tekrar edip durdular. “Hukukta böyle bir tarif var mı, bu dediğimiz şeyi yarın bize tarih sorarsa, hukukçular sorarsa, dünya bu meseleyi bize sorarsa diyeceğimiz bir şey var mı? En azından diyecek şey adına aklımızı kullanmalıyız. Bütün bütün akılsız davranmamalıyız.” Bunları düşünmeliydiler ama…
Devlet adamlarına telefon ediyorlar
Elli defa yabancı misyon şefleriyle konuşuyorlar, o devlet adamlarına telefon ediyorlar. “Size şu avantajları tanıyacağız -bugüne kadar kimseye müyesser olmayan- o camianın açtığı okulları kapatalım. Dünyanın kurtuluşu bu okulların kapatılmasına bağlı!.”. gibi mantığı olmayan, insanî yanı olmayan, mürüvvetle irtibatı olmayan tahribat.. yapılmamış bir şeyi milletimiz yapmış, onu yıkmaya çalışma şenâetin, denâetin, fezâetin hiçbir kıstasla kabul edilemeyecek en korkunç şeklidir.
Allah (celle celaluhu) o okulları/hizmetleri lütfediyor, şimdi onu yıkmak için uğraşıyorlar. Neye bağlayarak bunu? Bir dönemde başkaları irticaya bağlıyorlardı, irtica paranoyasıyla hareket ediyorlardı. Vakıa “irtica” deyip o paranoyayla açtıkları mahkemeler de beraatla sonuçlandı, temyiz de tasdik etti o meseleyi.
“İrtica küfrün takıyyesiydi; bugün de paralel, nifakın takıyyesidir!” denebilir mi? Hiç tereddüt etmeden söyleyebilirsiniz. Çünkü bir-iki asırdan beri İslam dünyasında Müslümanlar, Müslüman görünenler arasında da bir sürü münafık var. Bu da o münafıkların takıyyesidir.
İşte Gülen'in açıklamasından önemli satırbaşları:
O dert ve ızdırabı çeken ilk siz değilsiniz. Şimdiye kadar bütün enbiya-ı izâm ve rusül-ü fihâm efendilerimiz, sonra sahabe-yi kiram efendilerimiz ve hemen bütün salih seleflerimiz hep çekmişler.
Lenin ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir
Siz de onların çektiklerine benzer ya da ondan küçük şeylere maruz kaldığınız zaman herhalde “Allahım demedik şey bırakmadılar; ne kadar halîmsin Allahım!..” sözüyle soluklanacaksınız.
Dün, arkadaşlar sadece en galizlerini seçmişlerdi, kocaman bir dosya, bir seneden beri tam 400 tane küfür lafı var. İnanın Lenin, Allah’ı inkar ettiği halde, Marksizm çizgisinde, o ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir. Her şeyi Nazizm’e bağlamak isteyen ve ona muhalif gelen herkesi yok etmek suretiyle bir yönüyle dünyada farklı bir şey tesis etmeye çalışan Hitler, o kadar merhametsiz, o kadar gaddar olmasına rağmen 400 tane küfür kullanmamıştır. Bunlara dense dense küfür müctehidi denir. Oturup kalkıp sürekli kafalarını o istikamette kullanmak suretiyle kafalarında küfür üretiyorlar ve lisanları da ona tercüman oluyor.
İnsan bir söz söylediğinde; bir, o söz onu ne derece dinin dışına iter, dalalete sürükler bakması lazım; bir de konumuna bakması lazım. Cemaat içinde sıradan bir insan bir ite -afedersiniz- it dese, insanlar biraz bunu mazur görürler. Fakat milletin önündeki imam kalkar dilini bununla kirletirse şayet, belki onu tutup camiden dışarı atmak icap eder. Bu da konuma yakışıksız düştüğünden dolayıdır. Enbiya-i izam hazretleri, onca olumsuz şeye maruz kalmalarına rağmen, onun milyonda biri, onların lisan-ı nezihlerinden sadır olmamıştır.
Sözün bittiği yer
Binlerce insan belki şu anda yaşadığı ızdırabı (İmam Şazilî hazretlerinin duası gibi) farklı sözlerle seslendiriyor. İnsanlar günlerdir, haftalardır, aylardır hep bununla sızlanıp durmuşlarsa imtihanı vermişler demektir; bu defa sözün bittiği yerdir orası!.. Sözün bittiği yer, fiil-i ilahînin başladığı yerdir. O varsa, ne gam var!..
Bir intikam hissi değil.. “Allah kahretsin, cehenneme yuvarlasın” değil. Cenâb-ı Allah ıslah eylesin, mülayemet lütfeylesin, hakikati doğruyu göstersin. Bir yönüyle, ruh-u Muhammedî’den gelen tecellilerle onların ufkunu da açsın. Onların gözlerini de hakikate açsın ve onları da insanca yaşamaya muvaffak kılsın.
Paralel (söylemi) nifakın takıyyesidir
O günlerde milletimizin hepsi bir irtica paranoyası yaşamıyordu. Bahsediliyordu; bir kesim tarafından mü’minler terörist olarak gösteriliyordu. Bu defaatle yaşandı. İşin hakikatini anladıkları zaman da çok defa hukuk sistemi doğru işledi. Beri tarafta, meseleyi uzaktan seyreden bir sürü vicdanlı insan vardı, onların da yürekleri yanıyor, vicdanları sızlıyordu. O en kötü dönemlerde bile -şöyle böyle- sizi himaye eden, sizin hakkınızda olumlu bahseden insanlara şahit olduk. 27 Mayıs’ta da, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de aynı şeylere şahit olduk. Hatta denebilir ki, bir ölçüde 28 Şubat’ta da…
'Oh oluyor' diyenler var
Belli bir dönemde gerçekten Allah’a inanmış insanlar, yeniden ruhlarının abidesini ikame etmeye çalışan insanlar, Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) ses ve soluğu dünyanın dört bir yanına duyurmak isteyen insanlar, ruh ve mana köklerinden gelen değerleri bir abide şeklinde bütün dünyanın gözüne sokmak isteyen insanlar, o irtica paranoyasıyla hep eziliyor, elekten geçiriliyordu. En yakın dönem itibarıyla Hazreti Pir’i ve talebelerini düşünebilirsiniz. O irtica paranoyası hiç durmadı ama belli bir kesim tarafından… Diğer yığınlar ve kitleler de o mevzuda o ölçüde duyarlı değillerdi, öyle bir şey olduğunun farkında bile değillerdi. Bir kesim zulüm yapıyor, haksızlıklarda bulunuyordu, beri tarafta bir şeyden anlamayan insanlar da “Galiba bunlar hak etmişler, ondan dolayı” diyorlardı. Şu anda da çokları tarafından söylenen sözler, “Oh oluyor!..” diyenler bile var.
Birisi delice bir şey attı ortaya
Birisi delice bir şey attı ortaya, diğerleri de onu dillerine pelesenk ettiler, tekrar edip durdular. “Hukukta böyle bir tarif var mı, bu dediğimiz şeyi yarın bize tarih sorarsa, hukukçular sorarsa, dünya bu meseleyi bize sorarsa diyeceğimiz bir şey var mı? En azından diyecek şey adına aklımızı kullanmalıyız. Bütün bütün akılsız davranmamalıyız.” Bunları düşünmeliydiler ama…
Devlet adamlarına telefon ediyorlar
Elli defa yabancı misyon şefleriyle konuşuyorlar, o devlet adamlarına telefon ediyorlar. “Size şu avantajları tanıyacağız -bugüne kadar kimseye müyesser olmayan- o camianın açtığı okulları kapatalım. Dünyanın kurtuluşu bu okulların kapatılmasına bağlı!.”. gibi mantığı olmayan, insanî yanı olmayan, mürüvvetle irtibatı olmayan tahribat.. yapılmamış bir şeyi milletimiz yapmış, onu yıkmaya çalışma şenâetin, denâetin, fezâetin hiçbir kıstasla kabul edilemeyecek en korkunç şeklidir.
Allah (celle celaluhu) o okulları/hizmetleri lütfediyor, şimdi onu yıkmak için uğraşıyorlar. Neye bağlayarak bunu? Bir dönemde başkaları irticaya bağlıyorlardı, irtica paranoyasıyla hareket ediyorlardı. Vakıa “irtica” deyip o paranoyayla açtıkları mahkemeler de beraatla sonuçlandı, temyiz de tasdik etti o meseleyi.
“İrtica küfrün takıyyesiydi; bugün de paralel, nifakın takıyyesidir!” denebilir mi? Hiç tereddüt etmeden söyleyebilirsiniz. Çünkü bir-iki asırdan beri İslam dünyasında Müslümanlar, Müslüman görünenler arasında da bir sürü münafık var. Bu da o münafıkların takıyyesidir.
Dikkat çeken açıklama: Gülen kaçabilir!
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Fethullah Gülen için hem kırmızı bülten çıkarılacağını hem iade talebinde bulunulacağını açıkladı.
Bozdağ gerekçenin ise "Gülen'in bulunduğu adresten kaçma ihtimali" olduğunu söyledi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ katıldığı televizyon programında, hakkında yakalama kararı çıkarılan Fethullah Gülen'in iadesi konusunda açıklamalar yaptı. Bozdağ, Gülen'in kaçma ihtimaline karşı hakkında hem İnterpol'de kırmızı bülten çıkarılacağını hem Amerika'dan iadesinin talep edileceğini söyledi.
Bozdağ, Amerika'nın iade talebine olumlu yanıt vermesini beklediklerini de belirtti.
Bozdağ, "paralel yapıların tarih boyunca görüldüğünü ancak her seferinde tarihe gömüldüklerini" ifade etti. Medyafaresi
Bozdağ gerekçenin ise "Gülen'in bulunduğu adresten kaçma ihtimali" olduğunu söyledi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ katıldığı televizyon programında, hakkında yakalama kararı çıkarılan Fethullah Gülen'in iadesi konusunda açıklamalar yaptı. Bozdağ, Gülen'in kaçma ihtimaline karşı hakkında hem İnterpol'de kırmızı bülten çıkarılacağını hem Amerika'dan iadesinin talep edileceğini söyledi.
Bozdağ, Amerika'nın iade talebine olumlu yanıt vermesini beklediklerini de belirtti.
Bozdağ, "paralel yapıların tarih boyunca görüldüğünü ancak her seferinde tarihe gömüldüklerini" ifade etti. Medyafaresi
21 Aralık 2014 Pazar
Ve Recep Sert muradına erdi
Türkiye'nin 5'inci yüz ve ilk çene nakli yapılan Recep Sert ile nişanlısı Esma Akyurt, törenle dünyaevine girdi.
Recep Sert, Esma Akyurt ile İnegöl Alyans Düğün Salonu’nda düzenlenen törenle dünya evine girdi.
Çiftin akrabaları, sevdikleri ve yakınlarının katıldığı nikah töreni öncesi basın mensuplarına açıklama yapan Recep Sert, çok mutlu olduğunu söyledi. Balayı için bir plan yapmadıklarını belirten Sert, yaşamlarını bundan sonra İnegöl’de devam edeceklerini ve İnegöl Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başlayacağını kaydetti. Esma Akyurt ise bugün çok mutlu olduğunu belirterek, “Hayat arkadaşımla yolumu birleştiriyorum” dedi.
Çiftin nikahını İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş kıydı. Nikahta Sert’in şahitliklerini İnegöl Kaymakamı Ali Akça ile damadın arkadaşı Erdal Recep Bayraktar yaptı. Akyurt’un nikah şahitleri ise İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Gülhan Şahin ile gelinin arkadaşı Gül Çekiç oldu. Bir ömür boyu birlikteliğe 'evet' diyen çiftin, evlilik cüzdanını ise İnenöl Kaymakamı Ali Akça verdi. Mutlu bir evlilik için 5S kuralının çok önemli olduğunu söyleyen Akça, bunların sevgi, saygı, sorumluluk, sadakat ve sabır olarak sıraladı. Mutlulukları gözlerinden okunan çift nikah töreninin ardından ilk danslarını yaptı.
Recep Sert, Esma Akyurt ile İnegöl Alyans Düğün Salonu’nda düzenlenen törenle dünya evine girdi.
Çiftin akrabaları, sevdikleri ve yakınlarının katıldığı nikah töreni öncesi basın mensuplarına açıklama yapan Recep Sert, çok mutlu olduğunu söyledi. Balayı için bir plan yapmadıklarını belirten Sert, yaşamlarını bundan sonra İnegöl’de devam edeceklerini ve İnegöl Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başlayacağını kaydetti. Esma Akyurt ise bugün çok mutlu olduğunu belirterek, “Hayat arkadaşımla yolumu birleştiriyorum” dedi.
Çiftin nikahını İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş kıydı. Nikahta Sert’in şahitliklerini İnegöl Kaymakamı Ali Akça ile damadın arkadaşı Erdal Recep Bayraktar yaptı. Akyurt’un nikah şahitleri ise İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Gülhan Şahin ile gelinin arkadaşı Gül Çekiç oldu. Bir ömür boyu birlikteliğe 'evet' diyen çiftin, evlilik cüzdanını ise İnenöl Kaymakamı Ali Akça verdi. Mutlu bir evlilik için 5S kuralının çok önemli olduğunu söyleyen Akça, bunların sevgi, saygı, sorumluluk, sadakat ve sabır olarak sıraladı. Mutlulukları gözlerinden okunan çift nikah töreninin ardından ilk danslarını yaptı.
Tarihinde bir ilk olacak!
İktidar ve muhalefet, bugünkü kritik hamleler için stratejilerini belirledi. Bu süreçte ilk kilit hamle oylama yöntemi olacak. Geçmişte suç fiillerini ayrı ayrı oylama örneği ise bulunamadı
17-25 Aralık operasyonlarının yıldönümünde gözler, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun Ak Partili eski bakanlar Erdoğan Bayraktar, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Güler hakkında bugün yapacağı oylamaya çevrildi.
Komisyonda her bakan için oylama ayrı ayrı yapılacak ve haklarında verilen kararlar da, ‘suçun şahsiliği’ dikkate alınarak ayrı ayrı kaleme alınacak. Komisyonda bakanlar hakkındaki oylamalar açık olacak. Buna göre komisyon, Meclis soruşturma önergesinde haklarında iddia edilen suçlar için bakanların Yüce Divan’a sevk edilip edilmemelerine ilişkin kararlarını 11 ayrı oylama sonucu netleştirecek. Komisyonda haklarındaki suçlamalar doğrultusunda Güler için 4, Çağlayan için 3, Bağış ve Bayraktar için ise 2’şer kez, ‘Suçlu mu, değil mi?’ oylaması gerçekleştirileceği konuşuluyor. 4 eski bakan için Yüce Divan kararı çıkmazsa muhalefet partileri, muhalefet şerhi yazabilecek.
Örnek bulunamadı
Oylama öncesinde kulislere oldukça ilginç bilgiler yansıdı. TBMM uzmanları, iktidar ve muhalefet partileri ile soruşturulan bakanların ‘oylamanın yöntemi’ konusunda hummalı bir araştırma yaptığı ortaya çıktı. Komisyonun iktidar kanadının oylamada suç fiillerinin de ayrı ayrı oylanması konusuna odaklandığı öğrenildi.
Komisyon ve TBMM’nin hukukçu uzmanları Yüce Divan oylamasında suç fiillerinin ayrı ayrı oylanmasını araştırırken, geçmişteki soruşturma komisyonlarında böyle bir uygulama bulunmadığı tespit edildi.
‘Suç daraltılabilir’
Kulislerde komisyonun bakanlar hakkındaki suç fiillerini ayrı ayrı oylatırsa, daha komisyon aşamasında suçların kapsamı daraltılacağı için bakanların Yüce Divan’a gitseler dahi suçsuz bulunma olasılığının yüksek olabileceği konuşuluyor.
Çağlayan’a “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, resmi belgede sahtecilik ve rüşvet”, Güler’e, “resmi belgede sahtecilik, nüfuz ticareti, gizliliğin ihlali, Bağış’a, “nüfuz ticareti ve rüşvet”, Bayraktar’a ise, “nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma” suçlamaları yöneltiliyor.
Komisyonun birbirinden bağlantısı olduğu gerekçesiyle isnat edilen bu suç fiillerini ayrı ayrı oylatılacağı görüşünün ağırlık kazandığı dile getiriliyor.
Tarihinde ilk olacak
4 Bakan hakkında soruşturma yapan komisyon, ayrı ayrı bir oylama gerçekleştirilirse geçmişte böyle bir uygulama olmadığı için soruşturma komisyonu bir ilki gerçekleştirerek tarihe geçmiş olacak.
Soruşturma Komisyonu’nun Ak Partili bir üyesi suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması gerektiğini dile getirdi. Her kişi ve fiil için ayrı oylamanın kaçınılmaz olduğunu belirten Ak Partili üye, 5 ayrı suç isnat edilmişse birinci fiilin suç oluşturup oluşturmadığının bağımsız olarak karara bağlanması gerektiğini kaydetti. Ak Partili üye, bugünkü toplantıda muhalefet üyeleriyle birlikte oylamanın yöntemini oylayacaklarını kaydetti.
‘Mahkemeye güvenilebilir’
Bazı bakanların basit suçlamalarla Yüce Divan’a gönderileceği tartışması kulislerde kulaktan kulağa dolaşırken üst düzey bir Ak Parti yöneticisi ise ilginç bir çıkış yaptı. Üst düzey yönetici, bakanların Yüce Divan’a gitmeleri halinde Anayasa Mahkemesi’ne ne kadar güvenilebileceği konusunda “İptal davalarında güvenmemek mümkün, siyasi şeyler bunlar. Anayasaya aykırı der iptal eder. Fakat Yüce Divan olarak baktığı kararda, ağır ceza mahkemesi formatını, dikkatini koruyor mahkeme. Yüce Divan kararlarında mahkemeye güvenilebilir” diye konuştu.
Bakanlar kulisten ayrılmıyor
Soruşturulan bakanların son günlerde TBMM kulisinden hiç ayrılmayarak Ak Partili milletvekilleriyle yoğun temaslarda bulundukları gözlendi. Soruşturulan bir bakanın Komisyon ve TBMM hukukçularına “Muhalefet önerge verebilir mi? Verirse ne olur?” sorusunu yönelttiği öğrenildi.
Anketlerle ölçülecek
Kulislerde Ak Parti’nin “4 bakanı veya bir kaçını Yüce Divan’a göndermesi halinde yolsuzluk suçlamalarını kabul etmiş görüntüsü vereceği” ile “Yüce Divan’a gönderme olmazsa iddiaları umursamadığı, yolsuzlukları sahiplendiği yönünde kanaat oluşacağı” handikabıyla karşı karşıya olduğu öne sürülüyor.
Ak Parti Genel Merkez yönetiminin komisyonda çıkacak Yüce Divan’a gönderme veya göndermeme kararının Genel Kurul’daki son oylamasına kadar kamuoyunda algıyı anketler aracılığıyla tespit ederek ona göre tavır belirleyeceği dile getiriliyor.
CHP ‘tek oylama’ istiyor
Komisyonun CHP kanadı ‘tek oylama’ istiyor. CHP’liler suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması halinde Ak Partililerin ağır suçlara ilişkin fiillerde bakanları Yüce Divan’a göndermeyip daha hafif suçlamalarda bulunarak yargılamadan fazla yara almadan kurtulmalarını amaçladıklarını düşünüyor. “Bakın Yüce Divan’da aklandılar” görüntüsünün verilmek istenebileceğini dile getiriyor.
İşte komisyondaki 14 üye
Dört eski bakan hakkında yapılacak oylama nedeniyle gözler TBMM Soruşturma Komisyonu’nda... Tarihi oylamada, Ak Parti’den tamamı hukukçu 9, CHP’den 3’ü hukukçu 1’i işletme mezunu 4, MHP’den ise işletme mezunu bir milletvekili olmak üzere toplam 14 üye karar verecek
Hakkı Köylü
Komisyon Başkanı. Ak Parti Kastamonu milletvekili.
İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Eski cumhuriyet savcısı. Partisinin üç dönemlik milletvekillerinden.
Mustafa Akış
Ak Parti Konya milletvekili. Yerel seçimlerden sonra, yedek listeden partinin kongreden sonraki en üst organı olan MKYK’ya girdi.
Yusuf Başer
Ak Parti Yozgat milletvekili. TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu’na Zeyid Aslan’ın istifasının ardından başkanlık yapmıştı.
M. Kemal Şerbetçioğlu
Ak Parti Bursa milletvekili. 1969 doğumlu. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. 1996 yılından itibaren serbest avukat olarak çalıştı.
Bilal Uçar
Ak Parti Denizli milletvekili. İskanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Basın yayın alanında çalıştı, serbest avukatlık yaptı.
İlknur İnceöz
Ak Parti Aksaray milletvekili. İki dönemdir parlamentoda. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı.
Ayşe Türkmenoğlu
Ak Parti Konya milletvekili. İkinci dönemi. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Konya’dan 72 yıl aradan sonra Meclis’e giren ilk kadın milletvekili.
İsmet Su
Ak Parti Bursa milletvekili. İÜ Hukuk fakültesi mezunu. Grup Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı ve Anayasa Komisyonu sözcüsü.
Yılmaz Tunç
Ak Parti Bartın milletvekili. Grup Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Merkez Siyasi Hukuki İşler Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyor.
Rıza Türmen
CHP İzmir milletvekili. Büyükelçi, yargıç ve gazeteci. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçlığı yaptı.
Erdal Aksünger
CHP İzmir milletvekili. İşadamı. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Bilişim çalışmalarıyla biliniyor. Çeşitli vakıflarda başkanlık yaptı.
Osman Korutürk
CHP İstanbul milletvekili. CHP’li Ercan Cengiz’in istifası sonrası komisyona girdi. 6. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk’ün oğlu.
Emre Köprülü
CHP Tekirdağ milletvekili. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Köprülü, 2002 yılında CHP üyeliği ile aktif siyasete başlamıştır.
Mesut Dedeoğlu
MHP Kahramanmaraş milletvekili. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunu. Araştırma ve inceleme dalında 2 kitabı yayımlandı. (Önder Yılmaz / Milliyet)
Komisyonda her bakan için oylama ayrı ayrı yapılacak ve haklarında verilen kararlar da, ‘suçun şahsiliği’ dikkate alınarak ayrı ayrı kaleme alınacak. Komisyonda bakanlar hakkındaki oylamalar açık olacak. Buna göre komisyon, Meclis soruşturma önergesinde haklarında iddia edilen suçlar için bakanların Yüce Divan’a sevk edilip edilmemelerine ilişkin kararlarını 11 ayrı oylama sonucu netleştirecek. Komisyonda haklarındaki suçlamalar doğrultusunda Güler için 4, Çağlayan için 3, Bağış ve Bayraktar için ise 2’şer kez, ‘Suçlu mu, değil mi?’ oylaması gerçekleştirileceği konuşuluyor. 4 eski bakan için Yüce Divan kararı çıkmazsa muhalefet partileri, muhalefet şerhi yazabilecek.
Örnek bulunamadı
Oylama öncesinde kulislere oldukça ilginç bilgiler yansıdı. TBMM uzmanları, iktidar ve muhalefet partileri ile soruşturulan bakanların ‘oylamanın yöntemi’ konusunda hummalı bir araştırma yaptığı ortaya çıktı. Komisyonun iktidar kanadının oylamada suç fiillerinin de ayrı ayrı oylanması konusuna odaklandığı öğrenildi.
Komisyon ve TBMM’nin hukukçu uzmanları Yüce Divan oylamasında suç fiillerinin ayrı ayrı oylanmasını araştırırken, geçmişteki soruşturma komisyonlarında böyle bir uygulama bulunmadığı tespit edildi.
‘Suç daraltılabilir’
Kulislerde komisyonun bakanlar hakkındaki suç fiillerini ayrı ayrı oylatırsa, daha komisyon aşamasında suçların kapsamı daraltılacağı için bakanların Yüce Divan’a gitseler dahi suçsuz bulunma olasılığının yüksek olabileceği konuşuluyor.
Çağlayan’a “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, resmi belgede sahtecilik ve rüşvet”, Güler’e, “resmi belgede sahtecilik, nüfuz ticareti, gizliliğin ihlali, Bağış’a, “nüfuz ticareti ve rüşvet”, Bayraktar’a ise, “nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma” suçlamaları yöneltiliyor.
Komisyonun birbirinden bağlantısı olduğu gerekçesiyle isnat edilen bu suç fiillerini ayrı ayrı oylatılacağı görüşünün ağırlık kazandığı dile getiriliyor.
Tarihinde ilk olacak
4 Bakan hakkında soruşturma yapan komisyon, ayrı ayrı bir oylama gerçekleştirilirse geçmişte böyle bir uygulama olmadığı için soruşturma komisyonu bir ilki gerçekleştirerek tarihe geçmiş olacak.
Soruşturma Komisyonu’nun Ak Partili bir üyesi suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması gerektiğini dile getirdi. Her kişi ve fiil için ayrı oylamanın kaçınılmaz olduğunu belirten Ak Partili üye, 5 ayrı suç isnat edilmişse birinci fiilin suç oluşturup oluşturmadığının bağımsız olarak karara bağlanması gerektiğini kaydetti. Ak Partili üye, bugünkü toplantıda muhalefet üyeleriyle birlikte oylamanın yöntemini oylayacaklarını kaydetti.
‘Mahkemeye güvenilebilir’
Bazı bakanların basit suçlamalarla Yüce Divan’a gönderileceği tartışması kulislerde kulaktan kulağa dolaşırken üst düzey bir Ak Parti yöneticisi ise ilginç bir çıkış yaptı. Üst düzey yönetici, bakanların Yüce Divan’a gitmeleri halinde Anayasa Mahkemesi’ne ne kadar güvenilebileceği konusunda “İptal davalarında güvenmemek mümkün, siyasi şeyler bunlar. Anayasaya aykırı der iptal eder. Fakat Yüce Divan olarak baktığı kararda, ağır ceza mahkemesi formatını, dikkatini koruyor mahkeme. Yüce Divan kararlarında mahkemeye güvenilebilir” diye konuştu.
Bakanlar kulisten ayrılmıyor
Soruşturulan bakanların son günlerde TBMM kulisinden hiç ayrılmayarak Ak Partili milletvekilleriyle yoğun temaslarda bulundukları gözlendi. Soruşturulan bir bakanın Komisyon ve TBMM hukukçularına “Muhalefet önerge verebilir mi? Verirse ne olur?” sorusunu yönelttiği öğrenildi.
Anketlerle ölçülecek
Kulislerde Ak Parti’nin “4 bakanı veya bir kaçını Yüce Divan’a göndermesi halinde yolsuzluk suçlamalarını kabul etmiş görüntüsü vereceği” ile “Yüce Divan’a gönderme olmazsa iddiaları umursamadığı, yolsuzlukları sahiplendiği yönünde kanaat oluşacağı” handikabıyla karşı karşıya olduğu öne sürülüyor.
Ak Parti Genel Merkez yönetiminin komisyonda çıkacak Yüce Divan’a gönderme veya göndermeme kararının Genel Kurul’daki son oylamasına kadar kamuoyunda algıyı anketler aracılığıyla tespit ederek ona göre tavır belirleyeceği dile getiriliyor.
CHP ‘tek oylama’ istiyor
Komisyonun CHP kanadı ‘tek oylama’ istiyor. CHP’liler suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması halinde Ak Partililerin ağır suçlara ilişkin fiillerde bakanları Yüce Divan’a göndermeyip daha hafif suçlamalarda bulunarak yargılamadan fazla yara almadan kurtulmalarını amaçladıklarını düşünüyor. “Bakın Yüce Divan’da aklandılar” görüntüsünün verilmek istenebileceğini dile getiriyor.
İşte komisyondaki 14 üye
Dört eski bakan hakkında yapılacak oylama nedeniyle gözler TBMM Soruşturma Komisyonu’nda... Tarihi oylamada, Ak Parti’den tamamı hukukçu 9, CHP’den 3’ü hukukçu 1’i işletme mezunu 4, MHP’den ise işletme mezunu bir milletvekili olmak üzere toplam 14 üye karar verecek
Hakkı Köylü
Komisyon Başkanı. Ak Parti Kastamonu milletvekili.
İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Eski cumhuriyet savcısı. Partisinin üç dönemlik milletvekillerinden.
Mustafa Akış
Ak Parti Konya milletvekili. Yerel seçimlerden sonra, yedek listeden partinin kongreden sonraki en üst organı olan MKYK’ya girdi.
Yusuf Başer
Ak Parti Yozgat milletvekili. TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu’na Zeyid Aslan’ın istifasının ardından başkanlık yapmıştı.
M. Kemal Şerbetçioğlu
Ak Parti Bursa milletvekili. 1969 doğumlu. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. 1996 yılından itibaren serbest avukat olarak çalıştı.
Bilal Uçar
Ak Parti Denizli milletvekili. İskanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Basın yayın alanında çalıştı, serbest avukatlık yaptı.
İlknur İnceöz
Ak Parti Aksaray milletvekili. İki dönemdir parlamentoda. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı.
Ayşe Türkmenoğlu
Ak Parti Konya milletvekili. İkinci dönemi. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Konya’dan 72 yıl aradan sonra Meclis’e giren ilk kadın milletvekili.
İsmet Su
Ak Parti Bursa milletvekili. İÜ Hukuk fakültesi mezunu. Grup Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı ve Anayasa Komisyonu sözcüsü.
Yılmaz Tunç
Ak Parti Bartın milletvekili. Grup Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Merkez Siyasi Hukuki İşler Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyor.
Rıza Türmen
CHP İzmir milletvekili. Büyükelçi, yargıç ve gazeteci. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçlığı yaptı.
Erdal Aksünger
CHP İzmir milletvekili. İşadamı. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Bilişim çalışmalarıyla biliniyor. Çeşitli vakıflarda başkanlık yaptı.
Osman Korutürk
CHP İstanbul milletvekili. CHP’li Ercan Cengiz’in istifası sonrası komisyona girdi. 6. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk’ün oğlu.
Emre Köprülü
CHP Tekirdağ milletvekili. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Köprülü, 2002 yılında CHP üyeliği ile aktif siyasete başlamıştır.
Mesut Dedeoğlu
MHP Kahramanmaraş milletvekili. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunu. Araştırma ve inceleme dalında 2 kitabı yayımlandı. (Önder Yılmaz / Milliyet)
Başbakan Davutoğlu: Kardeşimiz olsa kolunu koparırız
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonlarının ‘yolsuzluk operasyonu’ değil, hükümeti devirme çabası olduğunu ileri sürerek, “Kim milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız” dedi.
Hürriyet'ten Ümit Çetin'in haberine göre; Başbakan Ahmet Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonlarının ‘yolsuzluk operasyonu’ olmadığını ileri sürerek “Kim şu veya bu gerekçeyle milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız. Yolsuzluk iddiaları üzerinden yalan yanlış ithamlarla ve komplolarla milli iradeye karşı kim harekete geçerse onu da durdurmaya aynı şekilde kararlıyız” dedi. Ankara Arena’da partisinin Ankara İl Kongresi’ne ve Bolu İl Kongresi’ne katılan Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
İŞTE FOTOĞRAF İŞTE VESİKA
“CHP’nin zihniyet köklerinde darbe anlayışı vardır. Baktılar ki Ak Parti döneminde Türkiye’de darbe yapmak artık mümkün değil, bu sefer, darbe kültürü devam ettiği için, gittiler Şişli Belediyesi’nde birbirlerine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. İbret vesikasıdır. Melih Gökçek haklı, ‘Kılıçdaroğlu’nu Allah CHP’nin başından uzaklaştırmasın’ diyelim. Bir CHP milletvekili dedi ki ‘30 Mart’ta Paralelciler ile işbirliği yapmakla büyük hata yaptık’. İşte fotoğraf, işte vesika. Kendi içinizden bu ses çıkıyor Kılıçdaroğlu. Ne tür ittifak yaptıysanız açıklayın. CHP ve onun arkasındaki Paralelci anlayışa da sesleniyoruz: Sizin vesayet arayışlarınız bizim dik duruşumuz karşısında iflas edecektir.
HERKESE HESAP SORULABİLİR
14 Aralık’ta yargıda başlayan süreç siyasi bir süreç değildir ve herhangi bir siyasi müdahaleyle başlamamıştır. 2010 yılında 30’u aşkın vatandaşımızın haksız suçlamalarla ve yalan bir takım delillerle, bürolarına yerleştirilen bazı silahlar üzerinden kurulan kumpaslarla 17 ay hapis yatmasının karşılığında, onların bir şikâyet süreciyle başlamıştır. Yani ortada aslında insan hakları davası var. Yargı ne yapacaktı, bu baskı, bu töhmet, bu zulüm karşısında susacak mıydı? Bu operasyonlarda herhangi bir şekilde, basın özgürlüğünü ilgilendiren bir konu söz konusu değildir. Basın özgürlüğü Türkiye’de teminat altındadır ama hiç kimse bulunduğu makam, mevki ve taşıdığı unvan nedeniyle hesap sorulamaz değildir.
HÜKÜMETİ DEVİRME ÇABASI
12 yılda bu kadar büyük hizmetler gerçekleşmişse bilinsin ki bunun arkasında AK Parti’nin yolsuzluklara karşı verdiği mücadele vardır. 17 ve 25 Aralık operasyonlarının arkasında yolsuzluklara karşı bir mücadele anlayışından çok milli idareyle iktidara gelmiş bir hükümeti devirme çabası vardır.
ŞİMDİ CEVAP VERME VAKTİ
Kılıçdaroğlu, ‘benim yakınlarımdan yedi kişi bile girmiş olsa, ben istifa etmeye hazırım’ demişti. Bugün isimler yayınlandı. Amcaoğlu, dayıoğlu, teyzeoğlu, her türlü akrabasının, kendi genel müdürlüğü zamanında SSK’ya girdiği belgelendi. Şimdi bu sorulara cevap verme vakti.”
Hürriyet'ten Ümit Çetin'in haberine göre; Başbakan Ahmet Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonlarının ‘yolsuzluk operasyonu’ olmadığını ileri sürerek “Kim şu veya bu gerekçeyle milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız. Yolsuzluk iddiaları üzerinden yalan yanlış ithamlarla ve komplolarla milli iradeye karşı kim harekete geçerse onu da durdurmaya aynı şekilde kararlıyız” dedi. Ankara Arena’da partisinin Ankara İl Kongresi’ne ve Bolu İl Kongresi’ne katılan Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
İŞTE FOTOĞRAF İŞTE VESİKA
“CHP’nin zihniyet köklerinde darbe anlayışı vardır. Baktılar ki Ak Parti döneminde Türkiye’de darbe yapmak artık mümkün değil, bu sefer, darbe kültürü devam ettiği için, gittiler Şişli Belediyesi’nde birbirlerine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. İbret vesikasıdır. Melih Gökçek haklı, ‘Kılıçdaroğlu’nu Allah CHP’nin başından uzaklaştırmasın’ diyelim. Bir CHP milletvekili dedi ki ‘30 Mart’ta Paralelciler ile işbirliği yapmakla büyük hata yaptık’. İşte fotoğraf, işte vesika. Kendi içinizden bu ses çıkıyor Kılıçdaroğlu. Ne tür ittifak yaptıysanız açıklayın. CHP ve onun arkasındaki Paralelci anlayışa da sesleniyoruz: Sizin vesayet arayışlarınız bizim dik duruşumuz karşısında iflas edecektir.
HERKESE HESAP SORULABİLİR
14 Aralık’ta yargıda başlayan süreç siyasi bir süreç değildir ve herhangi bir siyasi müdahaleyle başlamamıştır. 2010 yılında 30’u aşkın vatandaşımızın haksız suçlamalarla ve yalan bir takım delillerle, bürolarına yerleştirilen bazı silahlar üzerinden kurulan kumpaslarla 17 ay hapis yatmasının karşılığında, onların bir şikâyet süreciyle başlamıştır. Yani ortada aslında insan hakları davası var. Yargı ne yapacaktı, bu baskı, bu töhmet, bu zulüm karşısında susacak mıydı? Bu operasyonlarda herhangi bir şekilde, basın özgürlüğünü ilgilendiren bir konu söz konusu değildir. Basın özgürlüğü Türkiye’de teminat altındadır ama hiç kimse bulunduğu makam, mevki ve taşıdığı unvan nedeniyle hesap sorulamaz değildir.
HÜKÜMETİ DEVİRME ÇABASI
12 yılda bu kadar büyük hizmetler gerçekleşmişse bilinsin ki bunun arkasında AK Parti’nin yolsuzluklara karşı verdiği mücadele vardır. 17 ve 25 Aralık operasyonlarının arkasında yolsuzluklara karşı bir mücadele anlayışından çok milli idareyle iktidara gelmiş bir hükümeti devirme çabası vardır.
ŞİMDİ CEVAP VERME VAKTİ
Kılıçdaroğlu, ‘benim yakınlarımdan yedi kişi bile girmiş olsa, ben istifa etmeye hazırım’ demişti. Bugün isimler yayınlandı. Amcaoğlu, dayıoğlu, teyzeoğlu, her türlü akrabasının, kendi genel müdürlüğü zamanında SSK’ya girdiği belgelendi. Şimdi bu sorulara cevap verme vakti.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)