11 Mart 2015 Çarşamba

Ölen madencinin 4. kızı doğdu

Karaman’ın Ermenek İlçesi’nde 28 Ekim günü çalıştıkları linyit ocağını su basması sonucu ölen 18 madenciden 34 yaşındaki Ali Haznedar’ın eşi 31 yaşındaki Fadime Haznedar, bir kız bebek dünyaya getirdi. Fadime Haznedar, bebeğine eşinin ölmeden önce düşündüğü ’Sare’ ismini koyduklarını belirterek, ”Yetim dünyaya getirdim. Bebeğimin babasızlığı acı veriyor” dedi.

Ermenek’in Pamuklu Köyü’nde, Has Şekerler Madencilik Şirketi’ne ait linyit ocağını, eski ocakta biriken suyun basması sonucu 34 işçiden 18’i mahsur kaldı. Facianın ardından başlayan kurtarma çalışmaları 38 gün sürdü. Bu çalışmalar kapsamında 18 işçinin cansız bedenleri farklı zamanlarda ulaşılarak ocaktan çıkartıldı. 18 madenciden Ali Haznedar’ın, eşi Fadime Haznedar, dün 4’üncü çocuğunu dünyaya getirdi. 6 ile 12 yaş arasında 3 kız çocuğu annesi olan Fadime Haznedar, eşi kömür ocağında öldüğünde 5 aylık hamile olduğunu, eşinin doğacak kızına ’Sare’ ismini koymayı düşündüğünü bu yüzden adını ’Sare’ verdiklerini söyledi.

Yetim bir çocuk dünyaya getirdiğini ve buruk bir mutluluk yaşadığını ifade eden Fadime Haznedar, şöyle devam etti:

”Acı hissediyorum. Bebeğim yetim kaldı. Babası gittiğinde 5 aylıktı. 4 ay sonra doğum yaptım. Şimdi yetim dünyaya getirdim. Babasızlığı acı veriyor. Kızım babasını göremeyecek. Eşim, 4’üncü kızımızın dünyaya geleceği için çok mutluydu. Yeniden baba olacağı için heyecanlıydı.”

Yeni doğan bebeklerinde anne karnında iken böbrek büyümesi başladığını belirten Haznedar, ”Doktorların söylediğini göre böbrek büyümesinin yaşadığımız maden faciasında benim üzüntü ve stresli olmamdan kaynaklı olabileceğini belirttiler. Elimizden tutan olursa çocuğum Konya’da tedavi olacak. Çünkü doğumdan sonra getirin, tedavisine başlayalım demişlerdi ”dedi.

TABUTUN ÜZERİNE PATİK VE BARET KOYMUŞTU

Eşinin cenaze töreninde hamile olan Fadime Haznedar, tabutun üzerine eşinin baretini ve doğacak bebeğin patiklerini koymuştu. Ali Haznedar’ın kız kardeşi Şerife Torun da, buruk bir mutluluk içinde olduklarını belirterek, ”Mutluyuz, ama buruk bir mutluluk içindeyiz. Çocuğumuz yetim kaldı. Suçlular cezasını çekecek. Bu çocuğumuz kucağımızda böyle kalınca kendileri düşünün artık ne yapacağını” dedi. Aynı faciada Ali Haznedar’ın kardeşi Kerim Haznedar da yaşamını yitirmişti.

Dehşet gecesi

TÜRKİYE ardı arkası kesilmeyen kadın cinayetlerini konuşurken, Antalya’da 17 yaşındaki F.D.’nin başına gelenler korku filmlerini aratmadı.

9 ay önce görücü usulü ile 24 yaşındaki erkek kuaförü K.D. ile evlenen F.D., eşiyle şiddetli geçimsizlik yaşamaya başladı. Yaşadıklarını annesi E.O. ve babası H.O. ile paylaşan F.D., kısa bir süre önce evi terk ederek ailesine sığındı.

''AVA GİDİYORUZ''

Bir süre ailesinin yanında kalan F.D., 6 Mart Cuma günü barışmak için baba H.O.’nun evine gelen eşini geri çevirmedi. F.D.’yi 13 yaşındaki çırağının da bulunduğu ablasına ait otomobile bindiren K.D., şehir merkezinden uzaklaşmaya başladı. Bundan tedirgin olan F.D., eşine, “Nereye gidiyoruz?” dedi. İddiaya göre; araçtaki av tüfeğini gösteren K.D., “Av yapmaya gidiyoruz” diyerek 17 yaşındaki genç kızı Bucak sınırları içerisindeki ormanlık alana götürdü.

''BU AİLE MESELESİ''

K.D., genç kızı arabadan indirip av tüfeği ile etrafa ateş etmesini istedi. Bu talebi reddeden genç kız eşi tarafından dövülmeye başladı. F.D., yüzüne ve vücudunun çeşitli yerlerine ciddi darbeler alırken, bir süre sonra daha da gözü dönen K.D., yine iddiaya göre genç kızın parmaklarını ısırarak etlerini kopardı. Kanlar içindeki genç kızın çığlıklarını duyan bir tır şoförü olaya müdahale etmek istedi. K.D., bu müdahaleye, “Ben bu kadının kocasıyım. Bu aile meselesi” diyerek karşı çıktı.

SALDIRGAN SERBEST

Duyarlı tır şoförü, K.D’nin elindeki av tüfeğini görüp aracına bindi ve birkaç kilometre ilerdeki jandarma noktasına giderek yaşadıklarını anlattı. İhbar üzerine jandarma ve polis ekipleri olay yerine giderek 17 yaşındaki F.D.’yi, 25 yaşındaki K.D.’nin elinden kurtardı. F.D., Bucak Devlet Hastanesi’ne kaldırılırken, ifadesi alınan K.D., mağdur kadının hayati tehlikesi bulunmadığı için savcılık tarafından serbest bırakıldı.

ETLERİNİ SIYIRMIŞ

Dehşet gecesi ile ilgili Hürriyet’e konuşan anne E.O. ile baba H.O., “Kızımızı olaydan sonra tanıyamadık. Yüzü, gözleri morluklar içindeydi. Boynu sıkıldığı için konuşamıyordu. Bu nedenle kendisini 3 gündür çay kaşığı ile besliyoruz. El parmakları feci halde. Kocası kendisi dövmekle yetinmemiş parmaklarını tek tek ısırıp etlerini koparmış. Zaten bir süre sonra kızımız acıdan dolayı bilincini yitirmiş. Ve bu olay 13-14 yaşındaki bir çocuğun gözleri önünde olmuş. Bu resmen canilik. Eğer tır şoförleri olayı görmese kızımız şu an yaşamıyor olacaktı” diye konuştu.


''SEN DE ATIŞ YAPACAKSIN''

Eşinin kendisini öldürmek istediğini söyleyen F.D., şöyle dedi: “Eşim babama ait eve gelip barışmak için beni yemeğe götüreceğini söyledi. Ablasına ait arabayla önce eve gittik. Yanımızda 13 yaşındaki çırağı da vardı. Evde 3-4 bira içti. Yolda da bira aldı. Yanına av tüfeğini aldığını sonradan fark ettim. Tüfeği sordum, ‘Ava gidiyoruz. Sen de atış yapacaksın’ deyince korktum.

''ÇOCUKTAN YARDIM İSTEDİM''

Alkolün etkisiyle arabayı kaldırıma çıkardı. Sonra beni arabadan indirip dövmeye başladı. Kafamı toprağa gömmek istedi, nefes alamadım. Sağ el parmaklarımı koparırcasına ısırdı. Etlerimin ayrıldığını hissettim. O kadar çaresizdim ki 13 yaşındaki çırağından ‘Beni kurtar’ diye yardım dilendim. Saçlarımdan sürüklerken bir tır şoförü bizi görüp jandarmaya ihbar edince kurtulabildim.”  

''BANA BÜYÜ YAPTILAR''

Eşini dövmediğini yolda kaza geçirdiklerini iddia eden K.D., “Eşimin ailesi bana büyü yaptı. Ayrıca eşimin teyzeoğlumla yaptığı mesajlaşmaları yakaladım. Kendisinin beni aldattığını düşünüyorum. O gece eşim kendi kendini darp etti. Arabadan inip kendini tırların altına atmaya kalktı. Zaten daha önce de intihar girişiminde bulunmuştu. Bende kendisinin şoka girdiğini düşünerek yüzüne tokat attım. Ben karımı hala seviyorum. İlişkimizin bu hale gelmesini ben de istemezdim” dedi.

(Salim Uzun / hürriyet.com.tr)

Diyanet'ten Özgecan Aslan'ın babasına “iyilik” ödülü

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ilk defa verilecek Diyanet Vakfı Uluslararası İyilik ödüllerine 6 kişinin alacağını açıkladı.

Bu kişiler arasında Tarsus'ta hunharca öldürülen Özgecan Aslan’ın babası Mehmet Aslan da bulunuyor.

Aslan, kızının ölümünden sonra topluma verdiği mesajlar nedeniyle ödüle layık görüldü.


10 Mart 2015 Salı

'Müsait'in anlamı bakın neymiş! TDK'ya tepki yağıyor

TDK'nın web sitesindeki sözlüğünde "müsait" kelimesinin "Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)" olarak tanımlanması kadınların tepkisini çekti. Sosyal medyadan tepkilerini dile getiren kadınlar TDK'dan bu cinsiyetçi ifadeyi acilen kaldırılmasını istedi.

Türkçe Sözlük'te "müsait" kelimesinin "Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)" olarak tanımlanması kadınların tepkisini çekti. Kadınlar TDK'dan bu cinsiyetçi ifadeyi acilen kaldırmasını istedi. TDK uzmanı ise halkın ve yazarların kullandığı kelimelerin sözlüğe alınması gerektiğini, bilimsel yaklaşımın da bu olduğunu ifade etti.

Türk Dil Kurumu'nca (TDK) hazırlanan Türkçe Sözlük'te "müsait" kelimesinin anlamlarından birinin "Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın)" olarak tanımlanması kadınların tepkisini çekti. TDK'nın bakış açısını cinsiyetçi bulan feministler sosyal medya ve e-mail yoluyla kuruma karşı harekete geçtiler.

İstanbul Feminist Kolektif, Facebook hesabından bu durumu duyurarak "Bu anlamdaki müsait için neden parantez içinde ‘kadın’ yazılmıştır? Erkek ‘müsait’ olamaz mı? Bu cinsiyetçi ifadenin acilen kaldırılmasını talep ediyoruz" dedi.

TDK'dan "bilimsel yaklaşım" açıklaması

Cnnturk.com'un ulaştığı Türk Dil Kurumu uzmanı, müsait kelimesinin de tıpkı diğer kelimeler gibi mecazi anlam olduğunu ve günlük konuşma dilinde veya yazılı edebiyatta kullanıldığı için sözlükte de yer aldığını vurguladı. Sorularımızı yanıtlayan TDK uzmanı "Günlük konuşma dilinde veya yazılı edebiyatımızda geçen bütün kelimeler Türkçe Sözlük'te yer alır. Bu kelimeler argo da olabilir müstehcen de olabilir hatta müsait kelimesinin ikinci anlamında olduğu gibi kadınları rencide edici de olabilir. Türkçe Sözlük'te bu tür kelimelerin veya anlamların olması Türk Dil Kurumu'nun bunları savunduğu anlamına gelmez. Halkımız ve yazarlarımız hangi kelimeleri kullanıyorsa biz de onları Türkçe Sözlük'e almak mecburiyetindeyiz. Zaten bilimsel yaklaşım da bunu gerektirir" açıklamasını yaptı. (milliyet)


Ne yaptın Sude...

15 yaşındaki Sude'den çok kötü haber...

Aydın’da 15 yaşındaki Sude Kutlay, yolcu treninin önüne atlayarak yaşamına son verdi.

Olay, bugün 14.00 sıralarında, Umurlu Mahallesi’nde meydana geldi. Umurlu Çok Programlı Anadolu Lisesi öğrencisi Sude Kutlay, bilinmeyen bir nedenle bunalıma girdi. Denizli- İzmir seferini yapan 32396 sayılı trenin önüne atlayan Sude Kutlay, kanlar içinde kaldı. İhbar üzerine olay yerine gelen acil yardım ekiplerinin ambulansıyla Aydın Atatürk Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Kutlay, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Sude Kutlay’ın ölüm haberini alan ailesi ve arkadaşları, şoke oldu. Sude Kutlay’ın geriye herhangi bir intihar notu da bırakmadığı öğrenildi. Makinistin polis tarafından ifadesi alındığı, trenin yoluna devam ettiği belirtildi. Polis, olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi. (milliyet.com.tr)

Cuma günü İstanbul kararacak

Bakım ve onarım çalışmaları nedeniyle 13 Mart Cuma günü İstanbul'un 11 ilçesine belirli saatlerde elektrik verilemeyecek.

Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. tarafından yapılan açıklamaya göre, Cuma günü elektriği kesilecek ilçeler ve kesinti saatleri şöyle:

BAŞAKŞEHİR:

08:00 - 18:00 saatleri arasında Kayabaşı Köyü Mahallesi'nin Kayabaşı Sanayi Mevkii ve civarı,
Bahçeşehir Mahallesi'nin, Deniz Caddesi ile Bahçeşehir Yolu ve civarı, Kayaşehir Mahallesi'nin 6, 7, 8, 9, 10, 15 ve 16. Bölgeleri.

BAĞCILAR:

09:00 - 18:00 saatleri arasında Yıldıztepe Mahallesi'nin 37/15 Sokak ve civarı.

KÜÇÜKÇEKMECE:

08:00 - 18:00 saatleri arasında Fatih Mahallesi'nin Hatboyu ve 27 Mayıs Caddeleri.
       
SULTANGAZİ:

06:00 - 18:00 saatleri arasında Cebeci Mahallesi'nin 2484, 2490/1, 2488, 2487, 2486, 112, 110, 106, 102, 98, 2591 ve 2500. Sokakları ile U Caddesi, 1.Cebeci Yolu ve civarı.  

ESENYURT:

08:00 - 18:00 saatleri arasında Fatih Oto Sanayi Sitesi 2841. Blok.

BÜYÜKÇEKMECE:

08:00 - 18:00 saatleri arasında Pınartepe Mahallesi'nin Zübeyde Hanım ve Dr. Sadık Ahmet Caddeleri ile Hz. Osman Camii ve civarı.

BEYLİKDÜZÜ:

08:00 - 19:00 saatleri arasında Yakuplu Mahallesi'nin Haramidere San. Sitesi'nin E Blok, F Blok ve civarı.

BEŞİKTAŞ:

Ortaköy Mahallesi'nin Ambarlı Dere Yolu, Okulyolu, Leylak Sokakları ve civarı ile Ulus Palmiye Sitesi.

SİLİVRİ:

10:00 - 18:00 saatleri arasında Cumhuriyet Mahallesi'nin Kadri Haseki Caddesi ve civarı.

GAZİOSMANPAŞA:

08:00 - 18:00 saatleri arasında Sarıgöl Mahallesi'nin Sönmez, Akıncılar, Öğrenciler, 25, Karabayır, Fırat, Çelebiler Sokakları ile Yıldız Apartmanı ve civarı.

ZEYTİNBURNU:

06:00 - 10:00 saatleri arasında Maltepe Mahallesi'nin Dokumacılar, Karaca Sokakları ile Plastikçi Dokuma, Öyküm Ticaret, Ersu Makine, Dökümcüler Sitesi ve civarı.        

Berkin Elvan'ın ailesinden rekor tazminat istemi!

Gezi Parkı olayları sırasında polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın ailesi, oğullarının ölümünde "idarenin ağır kusurlu olduğu" gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı’ndan toplam 1 milyon TL maddi ve manevi tazminat talebinde bulundu.

Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan, annesi Gülsüm Elvan ile kardeşleri Özge ve Gamze Elvan adına avukatları tarafından İçişleri Bakanlığı’na sunulan 12 sayfalık tazminat talepli dilekçede, "Müvekkillerin Berkin’i kaybetmeleri para ile ölçülebilir nitelikte değildir. Ancak ülkemiz hukukunda sorumluluğun kabulü bu şekilde gerçekleşmektedir. Müvekkiller tazminattan ziyade, idarenin kusurunu kabul etmesini ve bünyesindeki Berkin’in katillerinin isimlerinin verilmesini önemsemektedirler. Bu sebeplerle, idarenin ağır kusurunu kabul ederek, müvekkiller Sami Elvan ve Gülsüm Elvan için kendi adlarına asaleten, çocukları Özge ve Gamze adlarına velayeten fazlaya dair haklarımız saklı kalarak, baba ve annenin her biri için 200 bin TL maddi, toplam 200 bin TL manevi; çocuklar Özge ve Gamze’nin her biri için 200 bin TL manevi tazminat olmak üzere toplam 1 milyon TL tazminat talep etmekteyiz. İdarenin ağır kusurunu kabul ederek talep konusu maddi ve manevi tazminat talep haklarımızın kabulünü, aksi takdirde hukuksal talep haklarımızı kullanacağımızı bildiririz" denildi.

"ÇOCUKLARININ ACI İÇİNDE ÖLÜMÜNÜ İZLEMİŞLER, BİR ŞEY YAPAMAMANIN ÇARESİZLİĞİNİ YAŞAMIŞLARDIR"

Dilekçede, "İçişleri Bakanlığı’nın Berkin Elvan’ın öldürülmesinde hem ihmal hem hizmet kusuru hem de kusursuz sorumluluğu vardır.

Devlet bir yandan öldürmeme yükümlülüğünü ihlal ederken, öbür yandan öldürülmemesi için gereken ortamı da ortadan kaldırmıştır. Ölüm bizzat polislerin atmış olduğu gaz fişeğinden meydana gelmiş olmasına rağmen, devletin Anayasa’da düzenlenen haklar ve uluslararası sözleşmelerdeki taahhütleri dikkate alındığında, kusursuz sorumluluğunun da olduğu açıktır. Bu anlamda, İçişleri Bakanlığı’nın açık ihmali ve kusuru nedeniyle müvekkiller zarar görmüştür. Vurulduğu anda henüz 15 yaşında olan çocuklarının/kardeşlerinin acı içinde ölümünü izlemişler, bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşamışlardır. Üstelik çocuklarının katillerinin bulunarak adalet duygularının bir parça sağlanması yerine, günlerce seçim meydanlarında kitleler nezdinde aleyhlerinde propaganda yapılmıştır. Yaşadıkları acı ve üzüntü artmıştır" denildi.

"İDARE, SORUMLULUĞUNDAKİ PERSONELİN İSMİNİ SAVCILIĞA VERMEMEKTEDİR"

Dilekçede, İçişleri Bakanlığı’nın emrindeki personelini yeterince eğitemediği iddia edilirken, "Bakanlık gerekli denetimi sağlayamamış, halkı ve müvekkillerin çocuğunu koruma noktasında kusurlu davranmıştır. Olayda hem ihmal hem hizmet kusuru hem de kusursuz sorumluluk vardır. Berkin’in öldürülmesinden sorumlu polislerin fotoğrafları bellidir. İdare, sorumluluğundaki personelin ismini savcılığa vermemektedir. Bu idarenin yapması gereken bir görevdir. İdare bu yükümlülüğü yerine getirmektense, tam tersine personelini korumaktadır" denildi.

"BERKİN ELVAN’IN ’YAŞAM HAKKI’ AĞIR BİÇİMDE İHLAL EDİLMİŞ VE AİLESİNE DE BU YOLLA ZARAR VERİLMİŞTİR"

Dilekçede, şöyle denildi:

"Anayasa’nın 129. maddesinin 5. fıkrası, gerek Devlet Memurları Kanunu’nun 13. maddesine göre ’Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar’. Yani var olan sistemde kamu gücü kullanmak özelliğine sahip olan ve bu nedenle kendisine çeşitli araç ve yetkiler tanınmış olan kamu görevlilerinin işledikleri kusurlardan doğan zararlardan idare sorumlu olacak ve Anayasa’nın 129. maddesinde belirtildiği şekliyle ’Memurlar ve diğer Kamu Görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilecektir.’ Yukarıda ayrıntılarıyla açıkladığımız nedenlerle, Berkin Elvan’ın en temel Anayasal hakkı olan ’Yaşam Hakkı’ ağır biçimde ihlal edilmiş ve ailesine de bu yolla zarar verilmiştir. Başvurucular, oğullarının ve kardeşlerinin gün gün ölümüne tanıklık ettirilmiş, devlet yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalarla acıları büyütülmüş ve h?l? Berkin’in katilleri yargı önüne çıkarılmamıştır."

TOPLAM 1 MİLYON TL TAZMİNAT TALEBİ

Dilekçenin son bölümünde ise, "Dava öncesi uyuşmazlık çözme yolunu açmak üzere getirilen İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde yer alan başvurumuz değerlendirilerek, müvekkillerimizin maddi ve manevi zararının ölüm tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte karşılanması bir zorunluluktur. Bu sebeplerle idarenin ağır kusurunu kabul ederek müvekkiller Sami Elvan ve Gülsüm Elvan için kendi adlarına asaleten, çocukları Özge ve Gamze adlarına velayeten fazlaya dair haklarımız saklı kalarak baba ve annenin her biri için 200 bin TL maddi, toplamda 200 bin TL manevi, çocuklar Özge ve Gamze’nin her biri için 200 bin TL manevi tazminat olmak üzere toplam 1 milyon TL tazminat talep etmekteyiz. İdarenin ağır kusurunu kabul ederek, talep konusu maddi ve manevi tazminat talep haklarımızın kabulünü, aksi takdirde hukuksal talep haklarımızı kullanacağımızı bildiririz." DHA

Kırmızılı Kadın davasında polisler birbirine girdi

Taksim Gezi Parkı olayları sırasında kamuoyunda “kırmızılı kadın” olarak gündeme gelen Ceyda Sungur'a biber gazı sıktığı gerekçesiyle hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçundan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan polis memurunun yargılanmasına devam edildi.


İstanbul 73. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, şikayetçi Sungur ile sanık polis memuru Fatih Z. katıldı. Duruşmada tanık olarak dinlenilen dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli, gaz sıkma konusunda sanık polis memuru Fatih Z'ye yönelik bir talimatının olmadığını söyledi. Söz konusu tarihte Gezi Parkı'nda bir olay olduğunu öğrendiğini ifade eden Emekli, "Olay yerine gittim. Birkaç kişinin çalışma yapan iş makinelerinin üzerine çıktığını gördüm. Orada görev yapan çevik kuvvet polislerinin, zabıta memurlarıyla göstericiler arasında set kurduğunu gördüm. Aralarında sürekli itiş-kakış, zabıtanın görevini yapmasını engelleme vardı. Ben 'sık' diye bir talimatta bulunmadım" dedi.

Hakimin gösterdiği fotoğraflardaki krem gömlekli kişinin kendisi olduğunu doğrulayan Emekli, hakimin "Sık talimatı verdiniz mi?" sorusuna karşılık da kendisinin çevik kuvvet amirleri varken gaz sıkmakla görevli polis memuruna direkt olarak talimat veremeyeceğini, Fatih Z'nin neden gaz sıktığı konusunda bilgisi olmadığını söyledi. Fatih Z'nin gaz sıktığı görüntüleri basından izlediğini aktaran Emekli, toplu değil münferit olayların olduğunu ve gaz sıkılacak bir durum yaşanmadığını öne sürdü.

'EMRİ MÜDÜRÜM VERMİŞTİ'

Diğer tanıklardan komiser yardımcısı Mehmet Zeki Bayrak da olay günü Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde görev yaptığını ve emir üzerine Gezi Parkı'na gittiğini ifade ederek, parkta toplu bir gösteri olduğunu ancak ara ara münferit gösterilerin de gerçekleştirildiğini anlattı. Bayrak, "Münferit olarak bize pet şişeler atılıyordu. Gaz sıkılması yönünde konumum itibariyle takdir kullanma yetkim yoktur. Gaz kullanma talimatını Ramazan Emekli müdürüm vermiştir. Ben sesini duydum. Herkesin duyacağı bir şekilde gaz sıkılması talimatı verdi. Gaz sıkma olayı olduktan sonra Murat Metin Odabaşı amirimiz bize talimatı Ramazan müdürün verdiğini söyledi" diye konuştu. Diğer tanık çevik kuvvet amiri Mesut Karabıyık da görüntülerde kendisinin çekim açısından dolayı görünmediğini ve gaz sıkma talimatı vermediğini dile getirdi. Sanık Fatih Z'in kendi çevik grubunda olduğunu ve biber gazı sıkma makinesi olarak model 5'i kullandığını belirten Karabıyık, "Fatih Z'in biber gazı sıktığını görmedim, sıkması yönünde de herhangi bir talimatım olmamıştır" dedi. Duruşma ertelendi.

İDDİANAME: GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, Gezi Parkı eylemleri sırasında, 28 Mayıs 2013'te İTÜ Taşkışla Kampüsü civarında çok sayıda göstericinin katılımıyla eylem yapıldığı belirtilerek, gösteriye katılmak amacıyla olay yerine giden Ceyda Sungur'a ve etraftaki bazı kişilere, herhangi bir uyarı yapılmadan Fatih Z. tarafından biber gazı sıkıldığı kaydediliyor. İddianamede, şüphelinin biber gazını kullanırken “toplumsal olaylarda görevlendirilen personelin hareket, usul ve esaslarına dair yönerge ile göz yaşartıcı gaz silahları ve mühimmatları kullanım talimatları"na' aykırı hareket ettiği savunularak, eylemin bir bütün halinde "görevi kötüye kullanma" suçunu oluşturduğu aktarılıyor. "Şüphelinin savunmasının oluş ve dosya kapsamına aykırı olduğu ve bu nedenle üzerine atılı suçu işlediği anlaşılmaktadır" ifadesi yer alan iddianamede, polis memuru Fatih Z'nin "görevi kötüye kullanmak" suçundan 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

İddianameyi kabul eden İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın "görevi kötüye kullanmak"tan TCK'nın 257/1. maddesi kapsamında 1 yıldan 3 yıla kadar cezalandırılmasının istendiğini ve 8 Aralık 2010'da maddeye ilişkin değişiklik yapılarak ceza üst sınırının 2 yıla indirildiğini belirterek, bu durumda davaya bakma görevinin Sulh Ceza Mahkemesi'nde olduğunu kaydetmişti. İstanbul 4. Asliye Ceza Mahkemesi görevsizlik kararı vererek dosyayı 18. Sulh Ceza Mahkemesi'ne göndermişti. Düzenlenen yeni yasa kapsamında sulh ceza mahkemelerinin kapatılmasına karar verilmesinin ardından, dosya bu kez İstanbul 73. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilmiş ve sanığın 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istemiyle dava bu mahkemede görülmeye başlanmıştı. (medyafaresi.com.tr)

Özgecan üzerinden çirkin oyun

Dolandırıcılar, Özgecan'a yardım adıyla internette açtıkları hesaplarla vurgun yapmaya kalkıştı. Aile ise çağrısını tekrarladı.

Türkiye, Mersin'de vahşice öldürülüp yakılan üniversiteli Özgecan Aslan'a ağladı. Günlerce onun için yürüyüşler yapıldı, şiddet kınandı. Hatta önceki günkü 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde de Özgecan, simge olarak anıldı.

Türkiye'yi birbirine kenetleyen Özgecan için insanlar aileye maddi destekte bulunmak istedi. Ancak, "Bir Özge varmış, bir Özge yokmuş. Sevgi geldi saygı geldi cihana, biz yarattık dediler. Bizler sevmesini saymasını öğretmeye geldik cihana" diye yaptığı konuşmasıyla herkese ders veren gözü yaşlı baba Mehmet Aslan, yine büyüklüğünü gösterdi.

Yapılacak yardımları, şiddete eğilimli kişilerin eğitilmesine yönelik bir rehabilitasyon merkezi kurulması amacıyla değerlendirme kararı aldıklarını açıkladı. Hemen ardından, bankalarda yasal olarak TL, Euro ve Dolar hesabı açıldı. Fakat, aradan uzun süre geçmesine rağmen, yardım kampanyasına yapılan bağışlar, istenilen seviyeye ulaşmadı.

SAHTE HESAP AÇTILAR

Tam bu sırada yapılan araştırmada, internet aracılığı ile birçok sahte hesap açıldığı ortaya çıktı. Kan emici dolandırıcılar, Özgecan'ın adını kullanarak para toplamaya başladı. Kızının hayalini gerçekleştirmek için kampanya düzenlenmesini şartlı olarak kabul eden baba Aslan, sahtekarlık olayını öğrenince çok şaşırdı. Bir kez daha yıkıldı. Amca Yaşasın Aslan, "Önüne gelen bir Özgecan sitesi açmaya başladı, kredi kartıyla bağış toplamaya başladı. Devlet kontrolünde tek bir hesap var. Bu hesap dışında açılmış internet sitemiz yoktur" diye konuştu. Başka hesaplara para yatırılmamasını anlattı.

9 Mart 2015 Pazartesi

IŞİD'e katılan 3 genç kız Rakka'da

İngiltere'den terör örgütü IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gittiği iddia edilen üç genç kızın aileleri, İngiliz polisinin kendilerinden özür dilemesi istedi. Bu arada kızların dün akşam Suriye'nin Rakka kentinde oldukları belirlendi.

Polisin "Kızları Suriye'ye gitmeden önce bir arkadaşlarının bu ülkede olduğunu bildikleri" iddiasının doğru olmadığını belirten aileler, önceden konuyla ilgili bilgi sahibi olmaları durumunda kızlarının Suriye'ye gidişini önleyebileceklerini dile getirdiler.

Ailelerin avukatı Tasnime Akunjee, "Aileleri yalancılıkla suçlamanın utanç verici olduğunu" belirterek, "Polis ailelere, genç kızların bir arkadaşının Suriye'yede olduğunu kızları bu bu ülkeye gittikten sonra bildirmiştir, önce değil. Bu iletişim hatası, ailelerin kızlarının Suriye'ye gitme planlarını önleme olasılığını da ortadan kaldırmıştır" açıklamasında bulundu.

Akunjee, yarın İngiliz Parlamentosu İçişleri Komisyonu'nda konuya ilişkin soruları yanıtlayacak Londra Polis Teşkilatı Başkanı Sir Bernard Hogan-Howe'dan polisin ihmalkarlığını kabul etmesini ve ailelerden özür dilemesini istedi. IŞİD'e katılmak için Suriye'ye gittikleri iddia edilen 15 yaşındaki Shamima Begum, 15 yaşındaki Amira Abase ve 16 yaşındaki Kadiza Sultana'nın aileleri, İngiliz polisini önemli bir mektubu doğrudan kendilerine iletmedikleri için ihmalkarlık ve işini iyi yapmamakla suçlamıştı.

POLİS KIZLARA MEKTUP VERMİŞ

İngiliz polisi, okuldan yakın arkadaşları bir genç kızın aralık ayında IŞİD'e katılmak üzere Suriye'ye gitmesinin ardından Begum, Abase ve Sultana'nın ifadesine başvurmuştu. Polisin geçen ay başında üç kızla tekrar konuştuğu ve ailelerine iletmek üzere kızlara birer mektup verdiği ortaya çıkmıştı.

Mektupta, kızların Suriye'ye giden arkadaşlarıyla ilgili yazılı ifade vermesi için ailelerinden izin isteniyordu. Genç kızların, mektubu ailelerinden sakladıkları, mektubun kızlar Suriye'ye gittikten sonra yatak odalarında bulunduğu belirtildi.

17 Şubat'ta Londra'dan İstanbul'a giden kızların, Türkiye'den Suriye'ye geçerek IŞİD'e katıldıkları tahmin ediliyor. Sky haber kanalı, dün akşam kızların Suriye'nin Rakka kentinde başka bir İngiliz kızla bir evde kaldıklarının öğrenildiğini bildirmişti.  milliyet.com.tr

Böylesinden 'saray soytarısı' olur

Ülkücü kimliğiyle tanınan oyuncu Ahmet Yenilmez, geçtiğimiz günlerde ülkücülükten istifa ettiği söyleyip " Bu dil bu lisan benim inandığım ülkücünün dili olmadı. İnşallah gazinocular kralı oğlu sanatçılar duygularınıza tercüman olur." demişti.

Yenilmez'in bu sözlerine Gazinocular Kralı'nın oğlu, MHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Mehmet Aslan, isim vermeden ağır bir cevap verdi:

BÖYLESİNDEN SARAY SOYTARISI OLUR

Ülkücülük hak yolunda baş koymuş bir milletin kutlu davasıdır. Kişisel ikbal uğruna giyilip çıkarılan gömlek değildir.Küsülüp kırılacak dost-ahbap ilişkisi sayılamaz. Gerçek bir ülkücünün davası onun ruhudur, can bedenden ayrılıncaya dek yaşar, yaşatır. Kibrine yenilip davadan ' vazgeçtim, bıraktım' diyen biri aslında ülkücü olmamıştır. Böylesinden olsa olsa menfaati için kıble değiştiren saray soytarısı olur.

Kızını taciz eden genci kameranın karşısında öldürdü

Brezilya’nın Goias eyaletinde bir baba 11 yaşındaki kızını internet üzerinden taciz eden 23 yaşındaki bir gençle buluşma ayarladı ve onu döverek öldürdü.


Kimliği bilinmeyen babanın, gencin aylar boyunca küçük kızına sosyal medya ve Whatsapp üzerinden gönderdiği mesajları okuduğu ve onunla yüzleşemeye karar verdiği belirtildi.

Babanın genci döverken çektiği görüntüler Liveleak internet sitesi tarafından yayınlandı.

Brezilya’da büyük ilgi çeken vahşi görüntülerde yediği dayak nedeniyle dudakları patlamış ve bütün yüzü şişmiş olan adamın sinirli babadan “merhamet dilediği” ve “Bir daha böyle bir şey yapmayacağına dair yemin ettiği” görülüyor.

Liveleak internet sitesi, görüntülerin internette yayınlanmasından üç gün sonra gencin kanlı cesedinin bulunduğunu ancak onu öldüren babanın kimliğinin halen bilinmediğini açıkladı. (hürriyet.com.tr)

Özgecan'ın babası CNN International'a konuştu

Mersin'in Tarsus ilçesinde hunharca katledilen 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın babası Mehmet Aslan, CNN International'a verdiği röportajda, kızının öldürülmesiyle 'bir ülkenin uyanışa geçtiğini' söyledi.

Hürriyet'in haberine göre CNN'e telefonda röportaj veren acılı baba Aslan, "Tek bir cinayetin bu kadar insanı bir araya getirmesinin bir başka yolu yoktu. Ama ben Özgecanımın bir amaç için dünyaya geldiğini bilmiyorum. Ama kahredici olduğu kadar, bu onun insanları uyandırması için kaderiydi" dedi.

Mehmet Aslan, "Özgem barış için yaşadı... Barış, sevgi ve güzellik için. Daha iyi bir yarına inandır" diye konuştu.

Çok üzgün ve kızgın olmasına karşın intikam arayışında olmadığını belirten Mehmet Aslan, "Sevgiye teslim olmalıyız. Aksi takdirde hepimiz kaybederiz" dedi.

'Eski sevgiliden tüp bebek' davası

İngiltere’de bir akademisyen, tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmaya çalıştıkları dönemde kendi spermleri yerine eski sevgilisinin spermleriyle hamile kaldığını öğrendiği eski eşine 330 bin TL’lik tazminat davası açtı.

Altmış yaşındaki adam, şu anda dokuz yaşında olan oğlunun, karısının eski sevgilisine çok benzediğini fark etmesiyle durumdan şüphelendi.

Kimliği açıklanmayan adam, bunun üzerine DNA testi yaptırdı ve korkunç gerçekle yüzleşti.

Akademisyen, eski eşine 83 bin 500 pound'luk dava açarken; kadın İspanya'daki tüp bebek kliniğinin hata yapmış olabileceğini öne sürdü.

Akademisyenin iddiasına göre; şu an 53 yaşında olan kadın İspanya'daki kliniğe eski sevgilisiyle birlikte gitti ve eski sevgili kendini kadının eşiymiş gibi tanıtarak spermlerini bağışladı.

Davanın bu hafta görüleceği açıklandı. (hürriyet.com.tr)

'Kadavralara don giydiriyorlar'

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şakir Çınkır, çarpıcı bir iddiada bulundu: ''Kadavralara don giydirerek çalışma yürütülüyor.''


Sözcü Gazetesi'nin haberine göre Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü“ öncesinde “laiklik ve kadın“ paneli düzenledi.

Panelde, laiklik kavramının kadın hakları açısından önemine değinilerek “din“, “vicdan özgürlüğü“, “din ve devlet işlerinin ayrılması“ konuları tartışıldı.

Panelin konuşmacılarından biri olan Şakir Çınkır, laik ve bilimsel eğitim olmadan ne kadına şiddet ne de çocuk istismarının önüne geçilemeyeceğini belirterek şunları kaydetti: “Laik eğitim; bilimsellikten ve çağdaşlıktan yararlanmaktır. 21 yüzyılda bilim çağında bilimle rekabet hızla arttığı bir çağda tıp fakültelerinde kadavralara don giydirerek onlar üzerinde çalışma yürütülüyor.” sözcü.com.tr