Kara, yaptığı açıklamada minibüsün satın alınarak Hatay’a getirildiğini öğrendiğini ve o şahıs ile irtibata geçerek minibüsü aldığını söyledi. Araçla ilgili Özgecan'ın ailesiyle görüştüğünü belirten Kara, "Görüşme sonunda 'karanlığa karanlıkla', 'ateşe ateşle' karşılık verilmemesi gerektiği kanısı hasıl oldu ve aracı tamamen yakma fikrinden vazgeçtik. Bu aracın içindeki koltuklar ve döşemeler ibretlik bir şekilde yakılacak ve içerisi gezici bir çocuk kütüphanesi olarak dizayn edildikten sonra Ayhan Kara Vakfı'nın çatısı altında Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde çocuk okurlara hizmet verecek" dedi.
26 Mart 2015 Perşembe
Vahşet minibüsü gezici kütüphane oluyor
Hatay'da Ayhan Kara Vakfı Başkanı Ayhan Kara, Özgecan Aslan’ın hunharca öldürüldüğü minibüsü gezici kütüphaneye dönüştüreceğini söyledi.
Cübbeli Ahmet Hoca’nın beraati istendi
Savcı, 'Cübbeli Ahmet'in beraatini istedi.
Savcı, “Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün yargılandığı davada beraatini istedi.
Savcı, "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün yargılandığı davada beraatini istedi.
Kamu oyunda 'Cübbeli Ahmet' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün de sanıkları arasında bulunduğu "Karagümrük çetesine" yönelik açılan davada savcı mütalaasını verdi.
Savcı, Ahmet Mahmut Ünlü'nün de aralarında bulunduğu 10 tutuksuz sanık hakkında "Örgüt kurmak ve örgüte üye olmak" suçlarından; delil yetersizliği, "İnsan ticareti, fuhuşa teşvik ve aracılık etme" suçlarından; suçların manevi unsurunun bulunmadığı, "Cinsel saldırı" suçundan ise soyut iddia haricinde yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini istedi.
Savcı, aralarında sanık Nejat Ergin'in bulunduğu diğer 6 sanık hakkında ise "Örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak" suçlarından; yeterli kesin inandırıcı delil bulunamadığı gerekçesiyle beraat istedi. Savcı Nejat Ergin hakkında sadece "Tehdit" suçundan cezalandırılmasını talep ederken, sanıklardan Mahjouba Demirel hakkında ise sahte pasaport bulundurmak suçundan cezalandırılmasını istedi.
Savcı, “Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün yargılandığı davada beraatini istedi.
Savcı, "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün yargılandığı davada beraatini istedi.
Kamu oyunda 'Cübbeli Ahmet' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün de sanıkları arasında bulunduğu "Karagümrük çetesine" yönelik açılan davada savcı mütalaasını verdi.
Savcı, Ahmet Mahmut Ünlü'nün de aralarında bulunduğu 10 tutuksuz sanık hakkında "Örgüt kurmak ve örgüte üye olmak" suçlarından; delil yetersizliği, "İnsan ticareti, fuhuşa teşvik ve aracılık etme" suçlarından; suçların manevi unsurunun bulunmadığı, "Cinsel saldırı" suçundan ise soyut iddia haricinde yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini istedi.
Savcı, aralarında sanık Nejat Ergin'in bulunduğu diğer 6 sanık hakkında ise "Örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak" suçlarından; yeterli kesin inandırıcı delil bulunamadığı gerekçesiyle beraat istedi. Savcı Nejat Ergin hakkında sadece "Tehdit" suçundan cezalandırılmasını talep ederken, sanıklardan Mahjouba Demirel hakkında ise sahte pasaport bulundurmak suçundan cezalandırılmasını istedi.
İstanbul 9 saat elektrik yok - Hangi ilçelerde elektrik yok?
Ataşehir, Çekmeköy, Sancaktepe, Sultanbeyli ve Tuzla'nın bazı kesimlerine, 28 Mart'ta elektrik verilemeyecek.
İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamaya göre, 28 Mart Cumartesi günü Ataşehir'de 08.00 ile 17.00 saatleri arasında Örnek Mahallesi Akmeşe Sokak, Çekmeköy'de ise saat 10.00-12.00'de Alemdağ Mahallesi, Saray ile 111 ve 117 sokaklarda elektrik kesintisi uygulanacak.
Sancaktepe'de, 10.00 ile 11.00 saatleri arasında, Sarıgazi Mahallesi, Çeşme, Türbe ve Namık Kemal sokaklara, Sultanbeyli'de de saat 13.00-17.00'de Ahmet Yesevi Mahallesi, İktibas, Kaptanı Derya ve Çukur Yayla sokaklarına elektrik verilemeyecek. Tuzla'da da 12.00 ile 13.00 saatleri arasında, Orta Mahallesi 1. Sanayi Sokak'ta kesintisi yapılacak.
İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamaya göre, 28 Mart Cumartesi günü Ataşehir'de 08.00 ile 17.00 saatleri arasında Örnek Mahallesi Akmeşe Sokak, Çekmeköy'de ise saat 10.00-12.00'de Alemdağ Mahallesi, Saray ile 111 ve 117 sokaklarda elektrik kesintisi uygulanacak.
Sancaktepe'de, 10.00 ile 11.00 saatleri arasında, Sarıgazi Mahallesi, Çeşme, Türbe ve Namık Kemal sokaklara, Sultanbeyli'de de saat 13.00-17.00'de Ahmet Yesevi Mahallesi, İktibas, Kaptanı Derya ve Çukur Yayla sokaklarına elektrik verilemeyecek. Tuzla'da da 12.00 ile 13.00 saatleri arasında, Orta Mahallesi 1. Sanayi Sokak'ta kesintisi yapılacak.
CHP'den AK Parti’yi destekleyen iş adamlarıyla ‘gizli’ görüşme
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki akşam sürpriz bir biçimde ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da iş yapan 8 ünlü işadamıyla bir araya geldi. Bir otelde düzenlenen yemeğin katılımcıları “sır” gibi saklanırken, iş adamlarının, “Önceki seçimlerde, AKP’ye oy verdik, partiye destek sunduk. Ancak artık endişeliyiz. Bu seçimlerde demokrasiyi rafa kaldırmayacağını bildiğimiz siyasi partilerin yanında durmak istiyoruz” mesajını verdikleri iddia edildi.
Milliyet Gazetesi'nden Meriç Trafolar'ın haberine göre Kılıçdaroğlu, önceki akşam İzmir’e hareketinden önce Marriott Otel’de sürpriz bir programa katıldı. Basından ve partililerden dahi saklanan yemeğin CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin tarafından organize edildiği öğrenildi. Yemeğe ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yatırımları bulunan 8 ünlü işadamı katıldı. İşadamlarının isimleri, “AK Parti baskısıyla karşılaşabilecekleri” gerekçesiyle paylaşılmadı.
İddialara göre, işadamları, “Geçmişte Ak Parti’ye oy verdik. Maddi destek de sağladık. Ancak artık Türkiye’nin gidişatından endişeliyiz. Demokrasi ve hukuk konularında kaygılarımız var. Bu seçimlerde demokrat bir tavır takındığını bildiğimiz, demokrasiyi rafa kaldırmayacağını bildiğimiz siyasi partilerin yanında durmak istiyoruz” diyerek CHP’ye dolaylı destek mesajı verdikleri belirtildi.
Yemekte, CHP’nin Kürt sorunun çözümü konusundaki tutumumun da bölgede karşılığı olduğu, ancak Ak Parti-HDP kutuplaşması nedeniyle CHP’nin bölgede yeteri kadar oy alamadığı tespitinin yapıldığı da ileri sürüldü.
İşsizlerle buluşacak
Kılıçdaroğlu, bugün ODTÜ Vişnelik tesislerinde genç işsizlerle bir araya gelecek. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu ve Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız’ın organizasyonunda farklı sektörlerden gençlerin katılacağı toplantıdan çıkan kararların, seçim bildirgesine yansıyacağı ifade ediliyor. Kılıçdaroğlu, daha sonra Tunceli’ye geçerek Pertek’te muhtarlarla bir araya gelecek.
Milliyet Gazetesi'nden Meriç Trafolar'ın haberine göre Kılıçdaroğlu, önceki akşam İzmir’e hareketinden önce Marriott Otel’de sürpriz bir programa katıldı. Basından ve partililerden dahi saklanan yemeğin CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin tarafından organize edildiği öğrenildi. Yemeğe ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yatırımları bulunan 8 ünlü işadamı katıldı. İşadamlarının isimleri, “AK Parti baskısıyla karşılaşabilecekleri” gerekçesiyle paylaşılmadı.
İddialara göre, işadamları, “Geçmişte Ak Parti’ye oy verdik. Maddi destek de sağladık. Ancak artık Türkiye’nin gidişatından endişeliyiz. Demokrasi ve hukuk konularında kaygılarımız var. Bu seçimlerde demokrat bir tavır takındığını bildiğimiz, demokrasiyi rafa kaldırmayacağını bildiğimiz siyasi partilerin yanında durmak istiyoruz” diyerek CHP’ye dolaylı destek mesajı verdikleri belirtildi.
Yemekte, CHP’nin Kürt sorunun çözümü konusundaki tutumumun da bölgede karşılığı olduğu, ancak Ak Parti-HDP kutuplaşması nedeniyle CHP’nin bölgede yeteri kadar oy alamadığı tespitinin yapıldığı da ileri sürüldü.
İşsizlerle buluşacak
Kılıçdaroğlu, bugün ODTÜ Vişnelik tesislerinde genç işsizlerle bir araya gelecek. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu ve Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız’ın organizasyonunda farklı sektörlerden gençlerin katılacağı toplantıdan çıkan kararların, seçim bildirgesine yansıyacağı ifade ediliyor. Kılıçdaroğlu, daha sonra Tunceli’ye geçerek Pertek’te muhtarlarla bir araya gelecek.
Etiketler:
ak parti,
chp,
haber,
kemal kılıçdaroğlu,
seçim
Mehmet Metiner'den Kabataş itirafı
AK Parti Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner katıldığı bir TV programında Kabataş olayı hakkında konuştu.
Metiner Gezi olayları sırasında Kabataş’ta başörtülü bir kadına saldırıldığı yönündeki iddialara ilişkin o dönemin bazı polis müdürleri tarafından kandırıldıklarını söyledi.
Mehmet Metiner şunları söyledi:
Ben izlediğimi söylemedim mesela. Ama katıldığım TV programlarında bu görüntülerin var olduğunu söyledim. Niye var olduğunu da açıkladım. Çünkü biz iktidar partisiyiz. Biz emniyet müdürlerimizi ararız ilgili birimlerimizi arar sorarız. Deriz ki ‘bu görüntüler var mı?’ O dönemin paralel müdürleri bu görüntülerin elimizde olduğunu söylediler. Biz de meğer namert olduklarını bilmeden onların söylemiş oldukları söze itibar ederek ‘evet bu olayın görüntüleri var’ dedik.
Ben dedim ben… Gerçek böyle itiraf edilir. Ben izlediğimi söylemedim. Ama izlediğini söyleme yalanı üzerinden bir algı oluşturulmaya çalışılmışsa, bugün tırnak içinde gerçeğini açıklıyorum üzerinden de başka bir algı başka bir operasyon yapılmak isteniyor.
İşte o iptal edilen parseller
Hürriyet, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in 30 Mart yerel seçimleri öncesi, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “bu yapı” diye bahsettiği Cemaat’e yakın işadamlarına plan değişikliği yaparak verip, daha sonra geri aldığı parsellerle ilgili iddiaları araştırdı.
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin plan değişikliği yapıp verdiği ve daha sonra değişiklikleri iptal ettiği bazı parseller şöyle:
ÖNCE VER, SONRA DÖN
- Koza İpek Grubu’na ait Çankaya 28371/1 parselin emsali 1.35 konutken, emsal 1.75’e çıkarılarak yurt alanına çevrildi. Hükümet-Cemaat çatışmasının ardından söz konusu alan yeniden eski haline getirildi. (Karar tarihi: 14.03.2014)
- Altındağ’da, Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde olan ve itfaiye meydanı olarak bilinen 19734 ada 3 parsel, belediye hizmet alanı olarak geçerken, yapılan plan değişikliğiyle emsali 3’e çıkarılarak ‘sağlık ve eğitim alanı’ olarak Cemaat’e yakın bir firmaya verildi. Ancak bu değişiklik de yaşanan süreç sonrası iptal edilerek, eski plana dönüldü. (Karar tarihi: 18.04.2014)
- Çankaya’nın Çavundur Mahallesi’ndeki 28165 ada 1 parsel, 28166 ada 1, 2, 3 parseller, 28167 ada 1, 2, 3, 4 parseller, 28168 ada 1, 3, 4 parseller, 28172 ada 1 parsel, 28171 ada 2,3 parseller, 28170 ada 1 parsel, 28169 ada 1 parsel, 28173 ada 2, 3, 4, 5, 9 parseller, 27030 ada 3, 4, 5, 6, 7, 8 parseller, 28293 ada 1 parsel, 5471 parsel, 13800 ada 20 parsel, 13870 ada 6 parsel ve 25389 ada 1 parselleri içeren toplam 38.2 hektarlık alan, 15.11.2012 tarihinde alınan Meclis kararıyla, ‘merkezi iş alanı’ olarak 3 emsalle Cemaat’e yakın kişilere verildi. Açılan davalar sonrası mahkeme kararıyla emsal yoğunluğu düşürüldü ve ‘merkezi iş alanı’, ‘düşük yoğunluklu ticaret alanına’ çevrildi.
NEVİN GÖKÇEK ADI SİLİNDİ
Ankara İncek’te 2011-2012 öğretim yılında açılan okula Gökçek’in eşi Nevin Gökçek’in adı verildi. Ancak Melih Gökçek, yaklaşık 3 ay önce eşinin ismini okuldan sildirdi. Atlantik Eğitim Kurumları’na ait okulla ilgili bir konuşmasında Gökçek, “Eşimin adını, istemememe rağmen okula koymuşlardı. Güya ben, ‘Eşimin ismini okula koymazsanız size yardım etmem’ diye onları tehdit etmişim. Vallahi billahi yalan. İftiranın daniskası. Nevin Hanım da, ismini geri istedi. ‘Bizim ismimizi taşımayın’ dedik” diye konuşmuştu. Nevin Gökçek’in adının verildiği okulun açılışını Atlantik Eğitim Kurumları yetkilileri, Melih Gökçek ve Nevin Gökçek birlikte yapmıştı. Atlantik Eğitim Kurumları’nın kampusundan adını sildiği Nevin Gökçek ismi, kurumun www.nevingokcek.k12.tr adlı internet sitesinden ise halen silinmedi.
AYDA 120 PLAN DEĞİŞTİRİLİYOR
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Arınç’ın Gökçek için kullandığı, “Ankara’yı parsel parsel satmıştır” sözüyle ilgili, “Büyükşehir Belediye Meclisi’nden her ay 120’ye yakın plan değişikliği ile ilgili meclis kararları geçiyor. Yılda 1000’i aşkın plan değişikliği oluyor. Gökçek, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde emsal artışlarını siyasi olarak bir rant ve şantaj aracı olarak kullanıyor. Bu rant tutarı hesaplandığında Türkiye ekonomisine eş değer. Biz olanaklarımız ölçüsünde bir bölümüne dava açabiliyoruz” dedi.
(Ender Baykuş / Hürriyet)
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin plan değişikliği yapıp verdiği ve daha sonra değişiklikleri iptal ettiği bazı parseller şöyle:
ÖNCE VER, SONRA DÖN
- Koza İpek Grubu’na ait Çankaya 28371/1 parselin emsali 1.35 konutken, emsal 1.75’e çıkarılarak yurt alanına çevrildi. Hükümet-Cemaat çatışmasının ardından söz konusu alan yeniden eski haline getirildi. (Karar tarihi: 14.03.2014)
- Altındağ’da, Büyükşehir Belediyesi mülkiyetinde olan ve itfaiye meydanı olarak bilinen 19734 ada 3 parsel, belediye hizmet alanı olarak geçerken, yapılan plan değişikliğiyle emsali 3’e çıkarılarak ‘sağlık ve eğitim alanı’ olarak Cemaat’e yakın bir firmaya verildi. Ancak bu değişiklik de yaşanan süreç sonrası iptal edilerek, eski plana dönüldü. (Karar tarihi: 18.04.2014)
- Çankaya’nın Çavundur Mahallesi’ndeki 28165 ada 1 parsel, 28166 ada 1, 2, 3 parseller, 28167 ada 1, 2, 3, 4 parseller, 28168 ada 1, 3, 4 parseller, 28172 ada 1 parsel, 28171 ada 2,3 parseller, 28170 ada 1 parsel, 28169 ada 1 parsel, 28173 ada 2, 3, 4, 5, 9 parseller, 27030 ada 3, 4, 5, 6, 7, 8 parseller, 28293 ada 1 parsel, 5471 parsel, 13800 ada 20 parsel, 13870 ada 6 parsel ve 25389 ada 1 parselleri içeren toplam 38.2 hektarlık alan, 15.11.2012 tarihinde alınan Meclis kararıyla, ‘merkezi iş alanı’ olarak 3 emsalle Cemaat’e yakın kişilere verildi. Açılan davalar sonrası mahkeme kararıyla emsal yoğunluğu düşürüldü ve ‘merkezi iş alanı’, ‘düşük yoğunluklu ticaret alanına’ çevrildi.
NEVİN GÖKÇEK ADI SİLİNDİ
Ankara İncek’te 2011-2012 öğretim yılında açılan okula Gökçek’in eşi Nevin Gökçek’in adı verildi. Ancak Melih Gökçek, yaklaşık 3 ay önce eşinin ismini okuldan sildirdi. Atlantik Eğitim Kurumları’na ait okulla ilgili bir konuşmasında Gökçek, “Eşimin adını, istemememe rağmen okula koymuşlardı. Güya ben, ‘Eşimin ismini okula koymazsanız size yardım etmem’ diye onları tehdit etmişim. Vallahi billahi yalan. İftiranın daniskası. Nevin Hanım da, ismini geri istedi. ‘Bizim ismimizi taşımayın’ dedik” diye konuşmuştu. Nevin Gökçek’in adının verildiği okulun açılışını Atlantik Eğitim Kurumları yetkilileri, Melih Gökçek ve Nevin Gökçek birlikte yapmıştı. Atlantik Eğitim Kurumları’nın kampusundan adını sildiği Nevin Gökçek ismi, kurumun www.nevingokcek.k12.tr adlı internet sitesinden ise halen silinmedi.
AYDA 120 PLAN DEĞİŞTİRİLİYOR
Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Arınç’ın Gökçek için kullandığı, “Ankara’yı parsel parsel satmıştır” sözüyle ilgili, “Büyükşehir Belediye Meclisi’nden her ay 120’ye yakın plan değişikliği ile ilgili meclis kararları geçiyor. Yılda 1000’i aşkın plan değişikliği oluyor. Gökçek, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde emsal artışlarını siyasi olarak bir rant ve şantaj aracı olarak kullanıyor. Bu rant tutarı hesaplandığında Türkiye ekonomisine eş değer. Biz olanaklarımız ölçüsünde bir bölümüne dava açabiliyoruz” dedi.
(Ender Baykuş / Hürriyet)
Arınç ve Gökçek arasındaki 8 fark
Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında Bülent Arınç ve Melih Gökçek arasındaki 8 farkı yazdı. İşte o yazının ilgili bölümü...
-BİR: Arınç ağır abidir... Gökçek ağır troldür.
-İKİ: Arınç’ın gözyaşları hüzünle akar... Gökçek’in gözyaşları hınçla akar...
-ÜÇ: Arınç tane tane konuşur... Gökçek büyük harfle bağırır.
-DÖRT: Arınç stratejiktir... Gökçek taktikseldir...
-BEŞ: Arınç yumruğunu tam hedefe gömer... Gökçek nereye denk geldiğini umursamaksızın yumruk sallar.
-ALTI: Arınç klasik dönem kürsü hatibidir... Gökçek new age sosyal medya canavarıdır...
-YEDİ: Arınç kontrollü bir akılla hareket eder... Gökçek kontrolsüz bir zekâyla hareket eder...
SEKİZ: Arınç arsasında top oynanmasına izin vermeyen bir hacı abidir... Gökçek top oynarken kasten cam kıran bir afacandır.
-BİR: Arınç ağır abidir... Gökçek ağır troldür.
-İKİ: Arınç’ın gözyaşları hüzünle akar... Gökçek’in gözyaşları hınçla akar...
-ÜÇ: Arınç tane tane konuşur... Gökçek büyük harfle bağırır.
-DÖRT: Arınç stratejiktir... Gökçek taktikseldir...
-BEŞ: Arınç yumruğunu tam hedefe gömer... Gökçek nereye denk geldiğini umursamaksızın yumruk sallar.
-ALTI: Arınç klasik dönem kürsü hatibidir... Gökçek new age sosyal medya canavarıdır...
-YEDİ: Arınç kontrollü bir akılla hareket eder... Gökçek kontrolsüz bir zekâyla hareket eder...
SEKİZ: Arınç arsasında top oynanmasına izin vermeyen bir hacı abidir... Gökçek top oynarken kasten cam kıran bir afacandır.
Kumpası kuran kişi Fethullah Gülen
"Askeri casusluk" davasında mağdur Ertürk, ortada bir kumpas olduğunu beyan ettiğini belirterek, "Kumpası kuran kişi Fethullah Gülen ve onun askeriyeye sızmış uzantısıdır'' dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin, İstanbul'daki "askeri casusluk" davasında sanıkların haklarının ihlal edildiğine ilişkin kararının ardından Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya, 10 tutuksuz sanık ile mağdurlar Yelda Gargun, Türker Ertürk ve taraf avukatları katıldı.
Sanıkların kimlik tespitinin ardından Mahkeme Başkanı Selçuk Kaya, Yargıtay'ın bozma ilamını sanıklara ve avukatlara okuyarak, taraflara bozma ilamına karşı diyeceklerini sordu.
Mağdur Türker Ertürk, Beşiktaş'ta yapılan yargılamalar sırasında sanıklardan şikayetçi olmadığını ve en yetkili ağızlara ortada bir kumpas olduğunu beyan ettiğini anlatarak, ''Ben kumpası kuranlardan şikayetçi olduğumu söyledim. Benim adımın iddianamede mağdur olarak geçmesi bile bu kumpasın belirtisidir. Bugün salonda oturan ve oturmayan arkadaşlara kumpas kuran kişinin adını da vermiştim. Tekrar veriyorum. Bugün bu kumpası kuran kişi Fethullah Gülen'dir ve onun askeriyeye sızmış uzantısıdır'' dedi.
Duruşmada söz alan mağdur Yelda Gargun da daha önceki gibi şimdi de sanıklardan şikayetçi olmadığını ifade ederek, böyle bir şey yaptıklarına inanmadığını söyledi.
Sanık Burak Çetin'in avukatı Celal Ülgen, mahkemece şu anda usul kuralı gereği Yargıtay bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğunu hatırlatarak, ''Ortada hukuksal bir karar yoktur. Hukuksal süsü verilmiş bir mahkeme kararı vardır. Gerek yerel mahkemenin gerekse Yargıtay'ın kararları bu yöndedir. Yargı içerisine sızmış aşağılık bir çetenin kumpası neticesinde görülen ve verilen karara karşı beyanda bulunmamız mümkün değildir'' diye konuştu.
Sanıklardan Deniz Mehmet Irak, bu davaların tek bir çete tarafından organize edildiğini savunarak, şunları söyledi:
''Ben yaklaşık 2 sene askeri cezaevinde kaldım. Biz bu davalarda devlete ve mesleğimize olan inancımızı kaybettik. Devletin içerisine çöreklenmiş, bizleri ordu içerisinde istemeyen bir çetenin yaptıklarına maruz kaldık. Ben ne yerel mahkemenin verdiği kararı ne de Yargıtay 9. Dairesi'nin verdiği kararı tasvip etmiyorum. Bir an önce adil bir yargılama yapılarak tarafımıza onurlarımızın geri verilmesini istiyoruz.''
Sanıklardan İbrahim Sezer de kapatılan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararlarını tasvip etmemekle birlikte Yargıtay'ın bozma ilamındaki aleyhine olan hususlara uyulmamasını, lehine olanlara ise uyulmasını istedi.
Mahkeme heyeti, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin bozma ilamına uyulmasına hükmederek, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali yapıldığına ilişkin gerekçeli kararının beklenilmesine karar verdi.
(kaynak:medyafaresi.com.tr)
Anayasa Mahkemesi'nin, İstanbul'daki "askeri casusluk" davasında sanıkların haklarının ihlal edildiğine ilişkin kararının ardından Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmaya, 10 tutuksuz sanık ile mağdurlar Yelda Gargun, Türker Ertürk ve taraf avukatları katıldı.
Sanıkların kimlik tespitinin ardından Mahkeme Başkanı Selçuk Kaya, Yargıtay'ın bozma ilamını sanıklara ve avukatlara okuyarak, taraflara bozma ilamına karşı diyeceklerini sordu.
Mağdur Türker Ertürk, Beşiktaş'ta yapılan yargılamalar sırasında sanıklardan şikayetçi olmadığını ve en yetkili ağızlara ortada bir kumpas olduğunu beyan ettiğini anlatarak, ''Ben kumpası kuranlardan şikayetçi olduğumu söyledim. Benim adımın iddianamede mağdur olarak geçmesi bile bu kumpasın belirtisidir. Bugün salonda oturan ve oturmayan arkadaşlara kumpas kuran kişinin adını da vermiştim. Tekrar veriyorum. Bugün bu kumpası kuran kişi Fethullah Gülen'dir ve onun askeriyeye sızmış uzantısıdır'' dedi.
Duruşmada söz alan mağdur Yelda Gargun da daha önceki gibi şimdi de sanıklardan şikayetçi olmadığını ifade ederek, böyle bir şey yaptıklarına inanmadığını söyledi.
Sanık Burak Çetin'in avukatı Celal Ülgen, mahkemece şu anda usul kuralı gereği Yargıtay bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulduğunu hatırlatarak, ''Ortada hukuksal bir karar yoktur. Hukuksal süsü verilmiş bir mahkeme kararı vardır. Gerek yerel mahkemenin gerekse Yargıtay'ın kararları bu yöndedir. Yargı içerisine sızmış aşağılık bir çetenin kumpası neticesinde görülen ve verilen karara karşı beyanda bulunmamız mümkün değildir'' diye konuştu.
Sanıklardan Deniz Mehmet Irak, bu davaların tek bir çete tarafından organize edildiğini savunarak, şunları söyledi:
''Ben yaklaşık 2 sene askeri cezaevinde kaldım. Biz bu davalarda devlete ve mesleğimize olan inancımızı kaybettik. Devletin içerisine çöreklenmiş, bizleri ordu içerisinde istemeyen bir çetenin yaptıklarına maruz kaldık. Ben ne yerel mahkemenin verdiği kararı ne de Yargıtay 9. Dairesi'nin verdiği kararı tasvip etmiyorum. Bir an önce adil bir yargılama yapılarak tarafımıza onurlarımızın geri verilmesini istiyoruz.''
Sanıklardan İbrahim Sezer de kapatılan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararlarını tasvip etmemekle birlikte Yargıtay'ın bozma ilamındaki aleyhine olan hususlara uyulmamasını, lehine olanlara ise uyulmasını istedi.
Mahkeme heyeti, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin bozma ilamına uyulmasına hükmederek, Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali yapıldığına ilişkin gerekçeli kararının beklenilmesine karar verdi.
(kaynak:medyafaresi.com.tr)
25 Mart 2015 Çarşamba
Almanya'da öğretmenlere başörtüsü yasağını ilk kaldıran Bremen oldu
Almanya'da Federal Anayasa Mahkemesi'nin öğretmenlerin derslerde başörtüsü takmasına getirilen yasağın anayasaya aykırı olduğuna hükmetmesi ve kaldırması üzerine eyaletler başörtüsü yasağını kaldırmak için harekete geçti. Bu konuda ilk adım da Almanya'nın en küçük eyaleti olan Bremen'den geldi.
Bremen Anayasa Mahkemesinin verdiği karar üzerine eyalette öğretmenlere uygulanan başörtüsü yasağını kaldırdı.
BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRETMENLERİN ÖNÜ AÇILDI
Bremen Eyaleti Eğitim Senatörü Prof. Dr. Eva Quante-Brandt dün okullara gönderdiği genelgeyle Bremen Eyaletindeki tüm okullarda öğretmenlere uygulanan başörtüsü yasağının kaldırıldığını duyurdu.
Konuyla ilgili bir açıklamaya yapan Bremen Eyaleti Sosyal Demokrat Parti (SPD) Milletvekili ve Eğitim Sözcüsü Mustafa Güngör, “Başörtüsü nedeniyle mesleğini yapamayan öğretmenlerin önü açılmıştır. Bremen öncülük yaparak bu yasağı kaldırmıştır” dedi.
ÖĞRETMEN AÇIĞI VAR
Almanya'da öğretmen açığı olduğunu, bu açığın bazı yasaklarla daha da büyüdüğünü anlatan Musfata Güngör şu açıklamayı yaptı: “2003 yılında alınan karar yanlıştı. 2015 yılında alınan karar bunun bir düzeltmesi. Bu bizi sevindirdi. Çünkü birçok bayan üniversiteyi okuduktan sonra öğretmenliğe atanamaması çok üzücü bir durumdu. Bremen bu konuda üzerine düşeni yaptı ve bir ilke imza attı. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Bremen Eğitim Senatörü Prof. Dr. Eva Quante-Brandt okullara gönderdiği genelgeyle okullarda başörtülü öğretmenlerin görev yapabileceğini bildirdi.
Öğretmenlik önemli bir görevdir. Öğretmenlikte önemli olan yapılan derstir. Yoksa birisinin başörtülü olup olmaması değildir. Ayrıca Almanya'da önemli bir öğretmen sıkıntısı var. Yeterince öğretmenimiz yok. Bizim aslında başörtüsü takmış veya takmamış lüksümüz yok. Gençlerimizin eğitime ve iyi öğretmene ihtiyacı var. Geçte olsa bence önemli bir karardır.”
Güngör diğer eyaletlerinde hemen harekete geçip okullardaki başörtüsü yasağını kaldırıp atama bekleyen başörtülü öğretmenlerin yolunu açmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
DİTİB: ÖNEMLİ VE ÖRNEK BİR GELİŞME
Diyanet işleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Birliği, eyaletteki gelişmeyi sevinçle karşıladıklarını açıkladı. Bremen Eyaleti'nin almış olduğu kararın örnek ve önemli olduğunu açıklayan DİTİB Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Birliği Genel Sekreteri Emine Oğuz, “Bremen eğitim senatörlüğünün almış olduğu kararı sevinçle karşıladık. Eyalet hükümetiyle bu konuda görüşmelerimiz var. Bu bizim içinde sürpriz oldu. Çok hızlı bir karar alındı. Çok iyi oldu. İnşallah diğer eyaletlerimizde de aynı uygulamayı görürüz” dedi. (Hürriyet)
Bremen Anayasa Mahkemesinin verdiği karar üzerine eyalette öğretmenlere uygulanan başörtüsü yasağını kaldırdı.
BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRETMENLERİN ÖNÜ AÇILDI
Bremen Eyaleti Eğitim Senatörü Prof. Dr. Eva Quante-Brandt dün okullara gönderdiği genelgeyle Bremen Eyaletindeki tüm okullarda öğretmenlere uygulanan başörtüsü yasağının kaldırıldığını duyurdu.
Konuyla ilgili bir açıklamaya yapan Bremen Eyaleti Sosyal Demokrat Parti (SPD) Milletvekili ve Eğitim Sözcüsü Mustafa Güngör, “Başörtüsü nedeniyle mesleğini yapamayan öğretmenlerin önü açılmıştır. Bremen öncülük yaparak bu yasağı kaldırmıştır” dedi.
ÖĞRETMEN AÇIĞI VAR
Almanya'da öğretmen açığı olduğunu, bu açığın bazı yasaklarla daha da büyüdüğünü anlatan Musfata Güngör şu açıklamayı yaptı: “2003 yılında alınan karar yanlıştı. 2015 yılında alınan karar bunun bir düzeltmesi. Bu bizi sevindirdi. Çünkü birçok bayan üniversiteyi okuduktan sonra öğretmenliğe atanamaması çok üzücü bir durumdu. Bremen bu konuda üzerine düşeni yaptı ve bir ilke imza attı. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Bremen Eğitim Senatörü Prof. Dr. Eva Quante-Brandt okullara gönderdiği genelgeyle okullarda başörtülü öğretmenlerin görev yapabileceğini bildirdi.
Öğretmenlik önemli bir görevdir. Öğretmenlikte önemli olan yapılan derstir. Yoksa birisinin başörtülü olup olmaması değildir. Ayrıca Almanya'da önemli bir öğretmen sıkıntısı var. Yeterince öğretmenimiz yok. Bizim aslında başörtüsü takmış veya takmamış lüksümüz yok. Gençlerimizin eğitime ve iyi öğretmene ihtiyacı var. Geçte olsa bence önemli bir karardır.”
Güngör diğer eyaletlerinde hemen harekete geçip okullardaki başörtüsü yasağını kaldırıp atama bekleyen başörtülü öğretmenlerin yolunu açmaları gerektiğini sözlerine ekledi.
DİTİB: ÖNEMLİ VE ÖRNEK BİR GELİŞME
Diyanet işleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Birliği, eyaletteki gelişmeyi sevinçle karşıladıklarını açıkladı. Bremen Eyaleti'nin almış olduğu kararın örnek ve önemli olduğunu açıklayan DİTİB Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Birliği Genel Sekreteri Emine Oğuz, “Bremen eğitim senatörlüğünün almış olduğu kararı sevinçle karşıladık. Eyalet hükümetiyle bu konuda görüşmelerimiz var. Bu bizim içinde sürpriz oldu. Çok hızlı bir karar alındı. Çok iyi oldu. İnşallah diğer eyaletlerimizde de aynı uygulamayı görürüz” dedi. (Hürriyet)
Yazıcıoğlu'nun eşi hastaneye kaldırıldı
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Ankara Adalet Sarayı önünde partililere yaptığı konuşması sırasında Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşi Güleser Yazıcıoğlu'nun fenalaştığı ve hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındığı öğrenildi.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve partililer helikopter kazasında hayatını kaybeden Yazıcıoğlu’nu, Tacettin Sultan Dergahı’ndaki kabri başında andıktan sonra, yürüyerek, Ankara Adalet Sarayı önüne geldi. Destici, "Beklentimiz, arzumuz, isteğimiz, bütün milletin beklentisi, bu olayın behemehal aydınlatılmasıdır. 6 yıldır adalet arıyoruz. 6 yıldır hukuk içinde kalarak, şehitlerimizin hukukunu arıyoruz" dedi.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici "Beklentimiz, arzumuz, isteğimiz, bütün milletin beklentisi, bu olayın behemehal aydınlatılmasıdır. 6 yıldır adalet arıyoruz. 6 yıldır hukuk içinde kalarak, şehitlerimizin hukukunu arıyoruz. Nasıl bugüne kadar hep birlikte bu davanın peşinde koşmuşsak, bundan sonra da herkes şunu bilsin ki yorgunluk göstermemizi bekleyenler, hayal kırıklığına uğrayacak. Çok şey mi istiyoruz? Ey Türkiye’yi yönetenler, adalet dağıtmakla yükümlü olanlar, Adalet Sarayının önünden sizlere sesleniyoruz. Adalet mülkün temelidir, esasıyla sizlere sesleniyoruz. Ekmek, aş bulmak gecikebilir, temele taş koymak gecikebilir, ama adalet gecikmez, tez verilmeli" dedi.
Bazı partililerin, "Vur de vuralım, öl de ölelim" demesi üzerine Destici, "Biz de vurmak, öldürmek yok. Bizler Türk ve Müslümanız. Allah’ın yasakladığı, Resul’ün yasakladığı hiçbir davranışın içinde olmadık, olmayacağız" dedi.
Destici’nin konuşma yaptığı otobüste, Yazıcıoğlu’nun eşi Güleser Yazıcıoğlu ve oğlu Furkan Yazıcıoğlu ile parti yöneticileri de bulundu.
YAZICIOĞLU’NUN EŞİ GÜLESER YAZICIOĞLU’NUN HASTANEYE KALDIRILDI
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Ankara Adalet Sarayı önünde partililere yaptığı konuşması sırasında Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Güleser Yazıcıoğlu’nun fenalaştığı ve hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındığı öğrenildi. (hürriyet.com.tr)
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve partililer helikopter kazasında hayatını kaybeden Yazıcıoğlu’nu, Tacettin Sultan Dergahı’ndaki kabri başında andıktan sonra, yürüyerek, Ankara Adalet Sarayı önüne geldi. Destici, "Beklentimiz, arzumuz, isteğimiz, bütün milletin beklentisi, bu olayın behemehal aydınlatılmasıdır. 6 yıldır adalet arıyoruz. 6 yıldır hukuk içinde kalarak, şehitlerimizin hukukunu arıyoruz" dedi.
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici "Beklentimiz, arzumuz, isteğimiz, bütün milletin beklentisi, bu olayın behemehal aydınlatılmasıdır. 6 yıldır adalet arıyoruz. 6 yıldır hukuk içinde kalarak, şehitlerimizin hukukunu arıyoruz. Nasıl bugüne kadar hep birlikte bu davanın peşinde koşmuşsak, bundan sonra da herkes şunu bilsin ki yorgunluk göstermemizi bekleyenler, hayal kırıklığına uğrayacak. Çok şey mi istiyoruz? Ey Türkiye’yi yönetenler, adalet dağıtmakla yükümlü olanlar, Adalet Sarayının önünden sizlere sesleniyoruz. Adalet mülkün temelidir, esasıyla sizlere sesleniyoruz. Ekmek, aş bulmak gecikebilir, temele taş koymak gecikebilir, ama adalet gecikmez, tez verilmeli" dedi.
Bazı partililerin, "Vur de vuralım, öl de ölelim" demesi üzerine Destici, "Biz de vurmak, öldürmek yok. Bizler Türk ve Müslümanız. Allah’ın yasakladığı, Resul’ün yasakladığı hiçbir davranışın içinde olmadık, olmayacağız" dedi.
Destici’nin konuşma yaptığı otobüste, Yazıcıoğlu’nun eşi Güleser Yazıcıoğlu ve oğlu Furkan Yazıcıoğlu ile parti yöneticileri de bulundu.
YAZICIOĞLU’NUN EŞİ GÜLESER YAZICIOĞLU’NUN HASTANEYE KALDIRILDI
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Ankara Adalet Sarayı önünde partililere yaptığı konuşması sırasında Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Güleser Yazıcıoğlu’nun fenalaştığı ve hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındığı öğrenildi. (hürriyet.com.tr)
3 gün sonra her yer kararacak
GEÇEN yıl tüm dünyada yüz milyonlarca insanın katıldığı “Dünya Saati” etkinliğinde bu yıl ışıklar iklim değişikliği sorununa dikkat çekmek için kapatılacak.
Çevre konusundaki en büyük kitlesel hareket Dünya Saati etkinliğine 150’den fazla ülkeden milyonlarca insan katılıyor. Bu nedenle tüm dünya iklim sorunu için 28 Mart 2015 akşamı 20.30’da ışıklarını bir saatliğine kapatmaya hazırlanıyor. Dünya Saati etkinliği bu yıl özellikle iklim değişikliği sorununa dikkat çekmeye çalışacak. Bireysel katılımcılar evlerindeki ışıkları, kurumsal katılımcılar ve anıtsal yapılar ise dekoratif aydınlatmalarını bir saatliğine kapatarak kampanyaya katılacak.
KÖPRÜLER KARARTILDI
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye’de de kamu kuruluşlarını, özel şirketleri ve bireyleri Dünya Saati etkinliğine katılmaya çağırdı. 2014’teki etkinliğe Türkiye’de 400’den fazla kurum birçok belediye ve valilik katılmıştı. Etkinlik için aralarında Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Ayasofya Müzesi, Süleymaniye Cami, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün de bulunduğu 17 anıtsal yapıda ışıklar bir saat boyunca kapatılmıştı. Geçen sene olduğu gibi bu yıl da Garanti Bankası, Coca-Cola ve Viko kampanyanın ana sponsorları oldu.
162 ÜLKE 7 BİN KENT
WWF tarafından 2007’de Avustralya’da başlatılan kampanya, 2008 yılında küresel bir harekete dönüştü. Geçen yıl 162 ülkede 7 binden fazla kent ve yüz milyonlarca insan kampanyaya destek verdi. WWF-Türkiye, “İklim değişikliğiyle mücadele etmek için geçerli nedenlerim var” sloganıyla tüm katılımcıları ışıklarını kapatma nedenlerini #DünyaSaati etiketiyle birlikte sosyal medyada paylaşmaya davet etti.
Çevre konusundaki en büyük kitlesel hareket Dünya Saati etkinliğine 150’den fazla ülkeden milyonlarca insan katılıyor. Bu nedenle tüm dünya iklim sorunu için 28 Mart 2015 akşamı 20.30’da ışıklarını bir saatliğine kapatmaya hazırlanıyor. Dünya Saati etkinliği bu yıl özellikle iklim değişikliği sorununa dikkat çekmeye çalışacak. Bireysel katılımcılar evlerindeki ışıkları, kurumsal katılımcılar ve anıtsal yapılar ise dekoratif aydınlatmalarını bir saatliğine kapatarak kampanyaya katılacak.
KÖPRÜLER KARARTILDI
Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye’de de kamu kuruluşlarını, özel şirketleri ve bireyleri Dünya Saati etkinliğine katılmaya çağırdı. 2014’teki etkinliğe Türkiye’de 400’den fazla kurum birçok belediye ve valilik katılmıştı. Etkinlik için aralarında Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Ayasofya Müzesi, Süleymaniye Cami, Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün de bulunduğu 17 anıtsal yapıda ışıklar bir saat boyunca kapatılmıştı. Geçen sene olduğu gibi bu yıl da Garanti Bankası, Coca-Cola ve Viko kampanyanın ana sponsorları oldu.
162 ÜLKE 7 BİN KENT
WWF tarafından 2007’de Avustralya’da başlatılan kampanya, 2008 yılında küresel bir harekete dönüştü. Geçen yıl 162 ülkede 7 binden fazla kent ve yüz milyonlarca insan kampanyaya destek verdi. WWF-Türkiye, “İklim değişikliğiyle mücadele etmek için geçerli nedenlerim var” sloganıyla tüm katılımcıları ışıklarını kapatma nedenlerini #DünyaSaati etiketiyle birlikte sosyal medyada paylaşmaya davet etti.
5 aylık evlilik intihara sürükledi
Adana’da Tuba Şahin (19), 5 ay önce demir ustası Mustafa Şahin ile evlendi. Eşinin ailesi ile görüşmesine izin vermeyen Mustafa Şahin, bir süre sonra genç kadına şiddet de uygulamaya başladı.
Önceki gün Denizli Polis Merkezi Amirliği’ne giden Tuba Şahin, eşi ile ailesinin kendisine şiddet uyguladığını söyleyerek şikâyetçi oldu. Genç kadın, ifadesi sonrası aynı mahallede kendi oturan ailesinin evine gitti. Geç saatlere kadar ailesine yaşadıklarını anlatan Şahin, “Başıma bir iş gelirse sorumlusu eşim Mustafa ve ailesidir” dedi. Genç kadın, saat 01.00 sıralarında 7’nci kattan atlayarak canına kıydı. (hürriyet.com.tr)
Önceki gün Denizli Polis Merkezi Amirliği’ne giden Tuba Şahin, eşi ile ailesinin kendisine şiddet uyguladığını söyleyerek şikâyetçi oldu. Genç kadın, ifadesi sonrası aynı mahallede kendi oturan ailesinin evine gitti. Geç saatlere kadar ailesine yaşadıklarını anlatan Şahin, “Başıma bir iş gelirse sorumlusu eşim Mustafa ve ailesidir” dedi. Genç kadın, saat 01.00 sıralarında 7’nci kattan atlayarak canına kıydı. (hürriyet.com.tr)
KPSS şüphelilerine Fethullah Gülen sorusu
KPSS’de usulsüzlük soruşturması kapsamında gözaltına alınan şüphelilerin emniyette ifadesi sürüyor. Şüphelilere “Hangi dershaneye gittiniz? İkinci sınava neden katılmadınız? Fethullah Gülen liderliğindeki örgütten talimat aldınız mı?” soruları yöneltildi.
2010'daki KPSS'de usulsüzlük iddialarına ilişkin Ankara merkezli 19 ilde başlatılan soruşturmada gözaltına alınan 68 kişiden 65'inin Ankara Emniyeti'nde ifade alma işlemi devam ediyor. Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman’ın talimatıyla Emniyet'te ifadesi alınan şüphelilere "Fethullah Gülen liderliğindeki suç örgütüyle" bağlantılarının olup olmadığı soruldu.
İfadesine başvurulan şüphelilere “Fethullah Gülen liderliğindeki suç işlemek amacıyla kurulan suç örgütüne üye olduğunuz, örgüt yöneticilerinden aldığınız talimatlar doğrultusunda sınav öncesi gizli kalması gereken 2010 KPSS sorularını sınavdan önce ele geçirerek örgüt üyelerine açıkladığınız, bu şekilde örgüt üyelerinizin bir kısmının özellikle iptal edilmeyen genel yetenek ve genel kültür puanları üzerinden kamu kurumlarına sızmalarını sağladığınız değerlendirilmektedir. Bu konuda savunmanızı yapınız” sorusu yöneltildi.
Şu ana kadar ifadesi alınan şüpheliler bu bağlantıyı reddetti.
‘Devlet 10 trilyon zarar etti’
KPSS’nin iptal edilmesi ve sınavın tekrarlanması nedeniyle ÖSYM’nin zarara uğratıldığı iddiası da Emniyet'te şüphelilere soru olarak yöneltildi:
“2010 KPSS sınav sorularını sınavdan önce ele geçirerek dağıtılması eylemleriyle sınava giren diğer kişilerin hakkına girerek nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik yapmak suretiyle sınavın iptaline sebebiyet verdiğiniz ve devleti 10 trilyona yakın zarara uğrattığınız değerlendirilmektedir. Bu konuda savunmanızı yapınız”
'İkinci sınava neden katılmadınız?'
2010 yılı KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı'nda 350 kişi tam puan almıştı. Adayların bazıları sınavın iptal edilmesi sonrası ikinci sınava girmedi. İkinci sınava girmeyen şüphelilere bunun nedeni, girenlere de yaptıkları doğru ve yanlış sayıları soruldu:
“10 Temmuz 2010 tarihinde düzenlenen ancak usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle iptal edilerek 31 Ekim 2010 tarihinde tekrarı düzenlenen KPSS’ye katıldınız mı? Katıldı iseniz kaç doğru kaç yanlış yaptınız? Katılmadı iseniz sebebini açıklayınız?”
Bu soruya şüphelilerden H.K, “Katılmadım. Çünkü sınav yeri İstanbul ilindeydi. İstanbul iline gittim ancak 20-25 dakika geç kaldığım için sınava alınmadım.” yanıtını verdi.
'Hangi dershaneye gittiniz?'
Şüphelilere KPSS'ye nasıl hazırlandıkları da soruldu:
“Bu süreçte herhangi bir dershaneye veya kursa gittiniz mi? Gitti iseniz isimlerini açıklayınız? ÖSYM Başkanlığı’nda herhangi bir tanıdığınız var mı? Varsa ne zaman, nerede ve ne şekilde tanıştınız açıklayınız?”
“2010 tarihinde girmiş olduğunuz KPSS sınavında çıkan soruları sınav öncesi herhangi bir şahıs veya işletmeden temin yoluna gittiniz mi? Size sınavda çıkacak soruları verebileceğini beyan eden veya veren herhangi bir şahıs veya işletme oldu mu?
Şüphelilerden H.K bu soruya "2010 yılından önceki KPSS'lere çalışmadan girdim, 2010 KPSS'ye bir yıl öncesinden eşimle birlikte çalışarak girdim, herhangi bir dershaneye veya kursa gitmedim" yanıtını verdi.
'Çalıştığınız kuruma nasıl atandınız?'
Şüphelilere 2010 sınav öncesi ve sonrası çalıştığı kurumlar da soru olarak yöneltildi:
“Temmuz 2010 tarihinde yapılan KPSS öncesi ve sonrası nerelerde çalıştınız, mevcut çalıştığınız iş yerleri nerelerdir? Söz konusu iş yerleri kamu kurumu ise nasıl atandınız? Atamanız Kamu Personel Seçme Sınavı ile gerçekleşti ise hangi yıl hangi puan türünde ve kaç doğru yaparak yerleştiniz?”
Şüphelilere telefon kayıtları da karşılaştırmalı olarak soruldu. Diğer "örgüt üyelerini" tanıyıp tanımadıkları, aynı şirkette çalışan şüphelilere birbirlerini tanıyıp tanımadığı, bağlantılarını kimlerin sağladığı da soruldu.
Kaynak: Medyafaresi
2010'daki KPSS'de usulsüzlük iddialarına ilişkin Ankara merkezli 19 ilde başlatılan soruşturmada gözaltına alınan 68 kişiden 65'inin Ankara Emniyeti'nde ifade alma işlemi devam ediyor. Ankara Cumhuriyet Savcısı Yücel Erkman’ın talimatıyla Emniyet'te ifadesi alınan şüphelilere "Fethullah Gülen liderliğindeki suç örgütüyle" bağlantılarının olup olmadığı soruldu.
İfadesine başvurulan şüphelilere “Fethullah Gülen liderliğindeki suç işlemek amacıyla kurulan suç örgütüne üye olduğunuz, örgüt yöneticilerinden aldığınız talimatlar doğrultusunda sınav öncesi gizli kalması gereken 2010 KPSS sorularını sınavdan önce ele geçirerek örgüt üyelerine açıkladığınız, bu şekilde örgüt üyelerinizin bir kısmının özellikle iptal edilmeyen genel yetenek ve genel kültür puanları üzerinden kamu kurumlarına sızmalarını sağladığınız değerlendirilmektedir. Bu konuda savunmanızı yapınız” sorusu yöneltildi.
Şu ana kadar ifadesi alınan şüpheliler bu bağlantıyı reddetti.
‘Devlet 10 trilyon zarar etti’
KPSS’nin iptal edilmesi ve sınavın tekrarlanması nedeniyle ÖSYM’nin zarara uğratıldığı iddiası da Emniyet'te şüphelilere soru olarak yöneltildi:
“2010 KPSS sınav sorularını sınavdan önce ele geçirerek dağıtılması eylemleriyle sınava giren diğer kişilerin hakkına girerek nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik yapmak suretiyle sınavın iptaline sebebiyet verdiğiniz ve devleti 10 trilyona yakın zarara uğrattığınız değerlendirilmektedir. Bu konuda savunmanızı yapınız”
'İkinci sınava neden katılmadınız?'
2010 yılı KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı'nda 350 kişi tam puan almıştı. Adayların bazıları sınavın iptal edilmesi sonrası ikinci sınava girmedi. İkinci sınava girmeyen şüphelilere bunun nedeni, girenlere de yaptıkları doğru ve yanlış sayıları soruldu:
“10 Temmuz 2010 tarihinde düzenlenen ancak usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle iptal edilerek 31 Ekim 2010 tarihinde tekrarı düzenlenen KPSS’ye katıldınız mı? Katıldı iseniz kaç doğru kaç yanlış yaptınız? Katılmadı iseniz sebebini açıklayınız?”
Bu soruya şüphelilerden H.K, “Katılmadım. Çünkü sınav yeri İstanbul ilindeydi. İstanbul iline gittim ancak 20-25 dakika geç kaldığım için sınava alınmadım.” yanıtını verdi.
'Hangi dershaneye gittiniz?'
Şüphelilere KPSS'ye nasıl hazırlandıkları da soruldu:
“Bu süreçte herhangi bir dershaneye veya kursa gittiniz mi? Gitti iseniz isimlerini açıklayınız? ÖSYM Başkanlığı’nda herhangi bir tanıdığınız var mı? Varsa ne zaman, nerede ve ne şekilde tanıştınız açıklayınız?”
“2010 tarihinde girmiş olduğunuz KPSS sınavında çıkan soruları sınav öncesi herhangi bir şahıs veya işletmeden temin yoluna gittiniz mi? Size sınavda çıkacak soruları verebileceğini beyan eden veya veren herhangi bir şahıs veya işletme oldu mu?
Şüphelilerden H.K bu soruya "2010 yılından önceki KPSS'lere çalışmadan girdim, 2010 KPSS'ye bir yıl öncesinden eşimle birlikte çalışarak girdim, herhangi bir dershaneye veya kursa gitmedim" yanıtını verdi.
'Çalıştığınız kuruma nasıl atandınız?'
Şüphelilere 2010 sınav öncesi ve sonrası çalıştığı kurumlar da soru olarak yöneltildi:
“Temmuz 2010 tarihinde yapılan KPSS öncesi ve sonrası nerelerde çalıştınız, mevcut çalıştığınız iş yerleri nerelerdir? Söz konusu iş yerleri kamu kurumu ise nasıl atandınız? Atamanız Kamu Personel Seçme Sınavı ile gerçekleşti ise hangi yıl hangi puan türünde ve kaç doğru yaparak yerleştiniz?”
Şüphelilere telefon kayıtları da karşılaştırmalı olarak soruldu. Diğer "örgüt üyelerini" tanıyıp tanımadıkları, aynı şirkette çalışan şüphelilere birbirlerini tanıyıp tanımadığı, bağlantılarını kimlerin sağladığı da soruldu.
Kaynak: Medyafaresi
24 Mart 2015 Salı
Liseli Simge’nin sır ölümü
Ankara’nın Şereflikoçhisar ilçesinde grip rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden Anadolu Lisesi 11’inci sınıf öğrencisi 17 yaşındaki Simge İlgen’in ani ölümü, ailesini ve arkadaşlarını üzüntüye boğdu.
Liseli Simge İlgen’in, iddiaya göre grip rahatsızlığı bulunduğu ve Pazartesi sabahı evde kusması sonucu ailesi tarafından Şereflikoçhisar Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ancak talihsiz İlgen, doktorların müdahalesine rağmen hayatını kaybetti. Şereflikoçhisar Tuz Gölü Anadolu Lisesi 11’inci sınıf öğrencisi olan Simge İlgen’in kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için cenazesi Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. İlgen’in cenazesi, yapılan otopsi sonrası tekrar ilçeye gönderilerek ikindi namazı sonrası ailesinin, arkadaşlarının ve tüm sevdiklerinin gözyaşları arasında toprağa verildi.
Zeynep GÖRGÜLÜ / ŞEREFLIKOÇHİSAR(Ankara), (DHA)
Liseli Simge İlgen’in, iddiaya göre grip rahatsızlığı bulunduğu ve Pazartesi sabahı evde kusması sonucu ailesi tarafından Şereflikoçhisar Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Ancak talihsiz İlgen, doktorların müdahalesine rağmen hayatını kaybetti. Şereflikoçhisar Tuz Gölü Anadolu Lisesi 11’inci sınıf öğrencisi olan Simge İlgen’in kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için cenazesi Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. İlgen’in cenazesi, yapılan otopsi sonrası tekrar ilçeye gönderilerek ikindi namazı sonrası ailesinin, arkadaşlarının ve tüm sevdiklerinin gözyaşları arasında toprağa verildi.
Zeynep GÖRGÜLÜ / ŞEREFLIKOÇHİSAR(Ankara), (DHA)
TİB fezlekesindeki çarpıcı isimler
Devlet büyüklerinin kriptolu ve normal telefonlarının usulsüz dinlendiği iddialarına ilişkin düzenlenen fezleke Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi. Fezlekede müşteki olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin yer aldı. Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan fezlekede mağdur olarak yer buldu.
Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığının, devlet büyüklerinin kriptolu ve normal telefonlarının usulsüz dinlendiği iddialarına ilişkin, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) görevlisi 28 kişi hakkında yürüttüğü soruşturmaya ilişkin fezleke Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Fezlekede, "müştekiler" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin olarak gösterildi.
'SİYASİ VE AKSEKİ CASUSLUK
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski bakanlar Erdoğan Bayraktar, Binali Yıldırım, Recep Akdağ, Zafer Çağlayan, Efkan Ala ve İdris Naim Şahin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da arasında bulunduğu bazı kişilerin "mağdur" olarak yer aldığı fezlekede, şüphelilere "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "yönetmek ve üye olmak", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" ile "siyasal ve askeri casusluk" suçlamaları yöneltildi.
Fezlekede, kriptolu telefonların yazılımını yapan ve IMEI numaralarını bilen şüphelilerin, "kamuoyunda 17-25 Aralık olayları olarak bilinen, 17-25 Aralık 2013'ten önce ve yine Mart 2014'te yapılan mahalli seçimler öncesinde, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin ederek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek maksadıyla devletin idari, askeri ve yargı teşkilatında görev yapan üst düzey yöneticilerin konuşmalarını hukuka aykırı olarak kayda alıp, daha sonra montajlamak suretiyle görsel ve internet medyasında yayımlamak için örgüt kurdukları" ifade edildi.
HİYERARŞİK YAPIDA HAREKET
"Örgütün liderinin şüphelilerden eski TİB Başkan Vekili Osman Nihat Şen, yöneticilerinin ise İlhan Elieyioğlu, Adil Biçer, Barış Yaslan, Bülent Kocagürbüz, Ferhat Saraç ve Hasan Palaz olduğu" savunulan fezlekede, diğer şüphelilerin ise örgüt üyesi olduğu kaydedildi. Fezlekede, "Böylece, bütün şüphelilerin hiyerarşik bir yapı içinde eylem ve fikir birliği halinde hareket etmeye karar vererek, terör örgütü kurdukları, söz konusu suçların hiyerarşik bir örgüt yapısı olmadan, bireysel olarak işlenmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmıştır" denildi.
Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki örgütlerin silahlı olması zorunluluğunun aranmadığı ifade edilen fezlekede, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bir kararında, "Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş silahsız terör örgütü niteliğindeki Hizbut Tahrir örgütüne üye olmak suçundan" bir sanığın cezalandırılmasına karar verdiği nakledildi ve "Böylelikle, terör örgütünün silahsız da olabileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, telefonların dinlenilmesi, kayda alınması ve montajlanarak kullanılması baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit anlamına gelmektedir" değerlendirmesinde bulunuldu.
"Cebir" kavramının ise manevi cebri de kapsadığı kaydedilen fezlekede, devletin üst düzey yetkilileri ile hükümet üyelerini dinlemek suretiyle devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerin elde edilmesi, açıklanması veya bu kayıtların montajlanarak kullanılması suretiyle hükümet üzerinde baskı kurarak, görevini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edildiği için suçun yasal unsurlarının gerçekleştiği öne sürüldü.
(kaynak:hürriyet.com.tr)
Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığının, devlet büyüklerinin kriptolu ve normal telefonlarının usulsüz dinlendiği iddialarına ilişkin, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) görevlisi 28 kişi hakkında yürüttüğü soruşturmaya ilişkin fezleke Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. Fezlekede, "müştekiler" Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin olarak gösterildi.
'SİYASİ VE AKSEKİ CASUSLUK
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski bakanlar Erdoğan Bayraktar, Binali Yıldırım, Recep Akdağ, Zafer Çağlayan, Efkan Ala ve İdris Naim Şahin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın da arasında bulunduğu bazı kişilerin "mağdur" olarak yer aldığı fezlekede, şüphelilere "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "yönetmek ve üye olmak", "haberleşmenin gizliliğini ihlal", "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak" ile "siyasal ve askeri casusluk" suçlamaları yöneltildi.
Fezlekede, kriptolu telefonların yazılımını yapan ve IMEI numaralarını bilen şüphelilerin, "kamuoyunda 17-25 Aralık olayları olarak bilinen, 17-25 Aralık 2013'ten önce ve yine Mart 2014'te yapılan mahalli seçimler öncesinde, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin ederek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek maksadıyla devletin idari, askeri ve yargı teşkilatında görev yapan üst düzey yöneticilerin konuşmalarını hukuka aykırı olarak kayda alıp, daha sonra montajlamak suretiyle görsel ve internet medyasında yayımlamak için örgüt kurdukları" ifade edildi.
HİYERARŞİK YAPIDA HAREKET
"Örgütün liderinin şüphelilerden eski TİB Başkan Vekili Osman Nihat Şen, yöneticilerinin ise İlhan Elieyioğlu, Adil Biçer, Barış Yaslan, Bülent Kocagürbüz, Ferhat Saraç ve Hasan Palaz olduğu" savunulan fezlekede, diğer şüphelilerin ise örgüt üyesi olduğu kaydedildi. Fezlekede, "Böylece, bütün şüphelilerin hiyerarşik bir yapı içinde eylem ve fikir birliği halinde hareket etmeye karar vererek, terör örgütü kurdukları, söz konusu suçların hiyerarşik bir örgüt yapısı olmadan, bireysel olarak işlenmesinin mümkün olmayacağı anlaşılmıştır" denildi.
Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki örgütlerin silahlı olması zorunluluğunun aranmadığı ifade edilen fezlekede, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bir kararında, "Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacıyla kurulmuş silahsız terör örgütü niteliğindeki Hizbut Tahrir örgütüne üye olmak suçundan" bir sanığın cezalandırılmasına karar verdiği nakledildi ve "Böylelikle, terör örgütünün silahsız da olabileceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, telefonların dinlenilmesi, kayda alınması ve montajlanarak kullanılması baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit anlamına gelmektedir" değerlendirmesinde bulunuldu.
"Cebir" kavramının ise manevi cebri de kapsadığı kaydedilen fezlekede, devletin üst düzey yetkilileri ile hükümet üyelerini dinlemek suretiyle devletin güvenliği, iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgilerin elde edilmesi, açıklanması veya bu kayıtların montajlanarak kullanılması suretiyle hükümet üzerinde baskı kurarak, görevini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edildiği için suçun yasal unsurlarının gerçekleştiği öne sürüldü.
(kaynak:hürriyet.com.tr)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)