9 Şubat 2016 Salı

Times'tan Türkiye-Rusya krizi yorumu: Dünya istikrarsızlaşıyor

İngiliz Times gazetesinin bugün yayımlanan editoryal yazısında, Kuzey Kore'nin füze denemeleri ve Türkiye ile Rusya arasındaki krizden yola çıkılarak dünyanın gitgide istikrarsızlaştığı yorumu yapıldı ve siyasetçilere çağrıda bulunuldu.


Times'ın bu editoryal yazısının başlığı, 'küresel ihtilaf'.

Bugünkü dünyanın dengeden uzak olduğunun belirtilmesiyle başlayan yazıda gerilim kaynağı üç gelişmeye dikkat çekiliyor.

Birincisi, Kuzey Kore'nin füze denemeleri, ikincisi Rusya ile Türkiye arasındaki gerilim, üçüncüsü ise Ukrayna gerilimi.
"1945-1989 arasının çift kutuplu dünyasındaki kolay olmayan istikrar, olağanüstü istikrarsız bir uluslararası sistemle yer değiştirdi" diye yazıyor gazete.

'Güney Çin Denizi ve Türkiye'nin güney sınırı, fay hatları'

Times, ABD'nin Güney Kore'ye kurulacak yeni bir savunma sistemine destek vermek için harekete geçtiğini aktardıktan sonra "bir haydut diktatör" olarak tanımladığı Kuzey Kore'nin nükleer silah hevesinin iki sonucunun olduğunu belirtiyor.

Gazeteye göre bunlardan biri, "Bir diktatörün dünya düzenini bozmaya yönelik ele avuca sığmaz kalkışmasının büyük ölçüde itiraz kabul etmez bir yere gitmesi".

İkincisi ise "ABD ve Çin'in, Güney Çin Denizi üzerinden bir çatışmaya düşme riski".

Times, Türkiye'nin Kasım ayında bir Rus jetini düşürmesi bu yana, iki ülke arasında bir askeri çatışma gerçekleşmemiş olsa da büyük bir diplomatik ve ticari sürtüşmenin yaşandığını yazıyor.

"Moskova, sol eğilimli Kürt savaşçı gruplarına desteğini artırdı" diye yazan gazete bunun, Ankara'yı, sınırında bir Suriye Kürdistanı'nın kurulacağına dair kaygılandırdığını belirtiyor.

Yazı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü açıklamalarıyla devam ediyor:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Washington'ın, kendisi veya Suriyeli Kürtleri desteklemek arasında seçim yapması gerektiğini söyledi. Orta yol olmadığını belirtti.

Öyle görünüyor ki, Cumhurbaşkanı'na göre, Rusya gerçekten, sadece IŞİD’le değil Ankara'nın kendisiyle de ilan edilmemiş bir savaşın eşiğinde. Bu nedenle Suriye'nin kuzey sınırındaki, planlı veya plansız, herhangi bir yeni hadise, NATO müttefiki olan Türkleri, Ruslarla açık bir savaşa itebilir."

Yazının sonunda dünyadaki siyasetçilere bütün bu sorunlarla ilgili tansiyonu düşürmek için yeni yollar bulma çağrısı yapılıyor, özetle şu ifadelere yer veriliyor:

"Güney Çin Denizi'nden Türkiye'nin güney sınırına bunlar, temel fay hatlarıdır. Bunlar, tüm taraflardaki siyasetçilerden özel hassasiyet bekleyen tehlike bölgeleridir.

1962'deki Küba krizinden sonra Beyaz Saray ve Kremlin bir kırmızı hat kurmuştu.

Eğer kaza harbi önlenecekse günümüzün liderleri gerilimleri düşürmek için çok daha sofistike yollar bulmalıdır.

Siyasetçiler, bazı liderlerin rasyonel olmadığı tehlike zamanlarında dahi riski en aza indirmek için rasyonel sonuçlar peşinde koşmalıdır."

BBC Türkçe

Açık alanlarda da sigara yasağı başlıyor

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, AVM önü, ibadethane bahçesi, yürüyüş alanları ve çocukların bulunduğu parklarda sigara içilmesinin yasaklanacağını açıkladı.


Sabah gazetesinde yer alan habere göre, Sağlık Bakanlığı tütünle mücadele kapsamını genişletiyor. Kış aylarında kapalı mekanların camlı bölümlerinin tamamen kapatılarak sigara içilmesiyle ilgili yeni bir yasal düzenleme yapılacak.

Açık alanda sigara yasakları da bu yıl uygulamaya geçecek. Buna göre, çay bahçesi gibi alanlarda sigara içen masa ile içmeyen masa yan yana olamayacak. Masalar arasında belirli mesafe şartı getirilecek.

Çocuk parkı da yasak

Bakanlık, park, bahçe, AVM önü, ibadethane bahçesi, yürüyüş alanları ve çocuk parklarında sigara içimini yasaklayacak. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Çocuk parkında sigara olmaz" dedi.

8 Şubat 2016 Pazartesi

Öteki kadına tazminat davası

Kendisini aldatan eşine boşanma davası açan Berna S. kocasının sevgilisine de hayatının değişip manevi yıkıma uğradığını belirterek tazminat davası açtı.


İstanbul Kartal’da eşinin kendisini aldattığını öğrendiğinde eşi ve sevgilisine işkence yaptığı iddia edilen Berna S., eşine açtığı boşanma davasının ardından, “Yuvamı yıktı. Manevi hezimete uğradım” diyerek eşinin sevgilisi Hilal D. hakkında da tazminat davası açtı.
İstanbul Kartal Kordonboyu Mahallesi’nde yaşanan olayda iki çocuk annesi Berna S., eşi Can S.’nin kendisini Hilal D. ile aldattığını öğrenince genç sevgiliyi konuşmak için evine çağırdı.
Sevgilinin ağzından bir senedir beraber olduklarını duyunca çılgına dönen Berna S. iddiaya göre Hilal D.’nin kafasına bir cisimle vurduktan sonra elindeki sigarayı Hilal D.’nin vücudunda söndürdü.
8 bin TL istedi
Bir süre sonra da Berna S. eşinden boşanmak için mahkemeye başvurdu. Çiftin boşanma davası devam ederken Berna S. bu kez öteki kadın hakkında 8 bin TL’lik manevi tazminat davası açmaya karar verdi. Avukatı Çağrı Çetin aracılığıyla mahkemeye yaptığı başvuru da Berna S. dilekçede, iki çocuğunun ve kendisinin bu olay sonrası hayatlarının değiştiğini belirterek,”İstanbul’daki işimden ayrılıp başka bir şehire yerleşmek zorunda kaldım. Hayatımın değişmesine neden oldu. Hem yuvamı yıktı hem de manevi hezimete uğradığım. Kendisinden 8 bin TL tazminat talep ediyorum” dedi. (hürriyet.com.tr)

Başbakan Davutoğlu, ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ile bir araya geldi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde, ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ve üst düzey yöneticileri ile bir araya geldi.

Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde dün saat 13.30’da gerçekleştirilen toplantıda Başbakan yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan, Mehmet Şimşek, Tuğrul Türkeş ve Lütfi Elvan’ın yanı sıra AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ve AK Parti İstanbul Milletvekili Ali Sarıkaya da hazır bulundu.

Yaklaşık 2.5 saat süren toplantıya Doğan Yayın Grubu’nu temsilen Mehmet Ali Yalçındağ ile Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Doğuş Yayın Grubu’nu temsilen Erman Yerdelen, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Kalyoncu, Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Ciner, Ciner Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahit Ören, İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Zahit Akman, Esmedya Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Star Medya Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak, Dünya Veb Ofset Yönetim Kurulu Başkanı Didem Demirkent, Milliyet Gazetesi’ni temsilen Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören ile Yıldırım Demirören, Yeni Şafak Gazetesi’ni temsilen Albayrak Grubu adına Ahmet ve Nuri Albayrak, Yeni Akit Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu, Milli Gazete Genel Müdürü Ömer Yüksek Özek, Milat Gazetesi’nden Ali Adakoğlu ve AA Genel Müdürü Şenol Kazancı katıldı.

Başbakanlık kaynakları,  Başbakan Davutoğlu’nun toplumun çeşitli kesimleriyle gerçekleştirdiği görüşmeler çerçevesinde ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ve üst yöneticileri ile de bir görüşme gerçekleştirdiğini belirtti.  Toplantıda, terörle mücadele, demokratikleşme süreci, yeni anayasa, AB süreci ve siyasi reformlar ile ekonomi başlıkları üzerinde durulduğu bildirildi. Ayrıca, başta mülteciler konusu olmak üzere dış politika başlıkları ve ülke gündemindeki diğer konuların da konuşulduğu açıklandı. Katılımcılar arasında, bu toplantıların devamı konusunda genel mutabakata varıldığı da belirtildi. Hürriyet

7 Şubat 2016 Pazar

'Askeri casusluk' davasında Gülen'in DNA'sı istendi

"Askeri casusluk" davasının iki numaralı sanığı Başbuğ, evinde ele geçirilen hard disklerdeki DNA örneklerinin Fethullah Gülen ve örgüt üyelerine ait olup olmadığının belirlenmesi için DNA örneklerinin alınmasını istedi.

Kamuoyunda "askeri casusluk" olarak bilinen davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ, evinde ele geçirilen ve davaya delil oluşturan hard disklerdeki DNA örneklerinin Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri FethullahGülen ve örgüt üyelerine ait olup olmadığının belirlenmesi amacıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vererek, parmak izleri ve DNA örneklerinin alınmasını talep etti.

Aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 kişi hakkında "askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla açılan davanın sanıklarından Başbuğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gözaltına alınan birçok kişinin evinde kendilerine ait olmayan ya da içeriği sonradan değiştirilmiş deliller bulunduğunu, bu delillerin haklarındaki davanın temelini oluşturduğunu söyledi.

Kendisine ait, içinde sadece müziklerin bulunduğu hard diskin değiştirildiğini ve sözde askeri bilgileri içeren belgelerin konulduğunu savunan Başbuğ, davaya bakan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine hard diskte DNA incelemesi yapıldığını ve Adli Tıp Kurumunun hazırladığı raporla DNA'nın kendisine ait olmadığını belgelediğini hatırlattı.

Parmak izi ve DNA örneği talebi

Sanıklardan Meryem Bağcı'nın Ankara'daki evinde ele geçirildiği iddia edilen hard disk ile kendi evindeki hard diskte aynı erkeğin DNA'sına rastlandığına dikkati çeken Başbuğ, DNA'nın kime ait olduğunun ortaya çıkarılması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu, bu kapsamda başta Fethullah Gülen olmak üzere Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması operasyonlarında tutuklanan, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ya da yurt dışına kaçan bütün polis, savcı ve hakimlerden DNA örneği alınmasını ve bu örnekle karşılaştırılmasını talep ettiğini anlattı.

Coşkun Başbuğ, herkesin yaptıklarının hesabını vereceğini belirterek, "Erişilmez, ulaşılmaz zannettiklerimiz yargı önüne çıktı. En ufak şüphem yok, Fethullah Gülen de gelecek, yaptığının hesabını verecek" diye konuştu. (hürriyet.com.tr)

Rus pazarında yüzde 81`lik kayıp

Antalya`ya yılın ilk ayında gelen Rus turist yüzde 81 azaldı.


Geçen yılın ilk ayında 12 bin 870 Rus turist tatil için Antalya`yı tercih ederken, bu yıl aynı dönemde gelen Rus turist sayısı 2 bin 427 oldu.
Antalya`ya geçen ocak ayı sonu itibariyle gelen turist sayısı 97 bin 601 oldu. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre yılın ilk ayında Antalya`ya gelen turist sayısı son 10 yılın en düşük rakamları olarak kayıtlara geçti. Antalya`ya ocak ayı itibariyle gelen turist sayısı, `Küresel Ekonomik Kriz`in etkilerinin en yoğun yaşandığı 2009 yılının da gerisinde kaldı.

EN İYİSİ OCAK 2008

Antalya, 2006 yılının ocak ayında 135 bin 10, 2007 yılının aynı döneminde 125 bin 446, 2008`in ocak ayında 140 bin 306 yabancı turisti ağırlamıştı. Küresel ekonomik krizin etkilerinin en yoğun hissedildiği 2009 yılının aynı ayında 106 bin 539 turisti ağırlayan Antalya, 2010 yılı ocak ayında 140 bin 19 turiste ev sahipliği yapmıştı. Bu hızlı toparlanma ardından Antalya`ya gelen turist sayısı belli düzeye tutunmayı başarmış, 2011 yılının ocak ayında 126 bin 272, 2012 yılında 122 bin 314, 2013 yılında 111 bin 485, 2014`te 116 bin 974 ve 2015`te 117 bin 746 yabancı turist kente gelmişti.

EN FAZLA KAYIP RUSYA

Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının girişlerinin, tatil dışında başka nedenlerle Antalya`ya gelen yabancıların da dahil olduğu rakamlara göre bu yılın ocak ayında Antalya`ya gelen turist sayındaki düşüş, 2015`in aynı dönemine oranla yüzde 17 oldu. Antalya`nın ocak rakamlarına göre en fazla kan kaybettiği pazar Rusya oldu. Rusya`da düşüş yılın ilk ayında yüzde 81 olarak yaşandı. 2015 yılının ocak ayında 12 bin 870 Rus turist Antalya`ya gelirken, bu yılın aynı döneminde sayı 2 bin 427 oldu. Rusya geçen yıl ocak ayında Antalya`ya en çok turist gönderen 2`nci ülkeyken bu yıl 5`inciliğe geriledi.

ALMANYA PAZARINDA KAYIP YÜZDE 16

Antalya`nın Almanya pazarındaki kaybı yüzde 16 oldu. 2015 yılı ocak ayında 52 bin 731 Alman turiste ev sahipliği yapan Antalya`ya bu yılın aynı aynında gelen turist sayısı 44 bin 262`ye düştü. Almanlar düşüşe rağmen Antalya`yı en çok ziyaret eden turist grubu olurken, onları Hollandalılar takip etti. Ancak Hollanda pazarında kayıp 2015 yılına oranla yüzde 20 oldu. Hollanda`dan gelen turist sayısı 5 bin 688`den 4 bin 544`e düştü.

İSRAİL PAZARINDA YÜZDE 122 ARTIŞ

Hollanda`nın ardından ocak ayında en fazla turist gönderen üçüncü ülke İsrail oldu. İsrail pazarında yüzde 122`lik artış görülürken, bu ülkeden gelen turist sayısı 2 bin 8`den 4 bin 475`e yükseldi. Özellikle dünyaca ünlü turizm bölgesi Belek`te golf sahaları için Antalya`yı tercih eden İngiliz turistler bu yıl ocak ayı itibariyle Antalya`ya en çok turist gönderen 4`üncü ülke oldu. Ancak, bu pazarda da kayıp yüzde 14 oldu. İngiltere`den gelen turist sayısı 3 bin 456`dan 2 bin 965`e düştü.
DHA

Cübbeli Ahmet Hoca ifade verdi!

Kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, terör örgütü IŞİD'in kendisini ölümle tehdit ettiği gerekçesiyle ifade verdi.

Cübbeli Ahmet Hoca adına açılan Instagram hesabından, Cübbeli’nin adliyede avukatıyla birlikte çektiği fotoğraf paylaşıldı.

Yapılan paylaşımda, “Cübbeli Ahmet Hocaefendi Işid’in kendisini ölümle tehdit etmesi hakkında açılan dava dosyasıyla alakalı Bakırköy adliyesinde ifade verdi.” diye yazıldı.
(sözcü.com.tr)

Göçmenlere ‘elleme yasağı’ ve havuz pasaportu

Almanya ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerine dağılan Suriyeli ya da diğer Ortadoğulu göçmenlere neredeyse tüm yüzme havuzları yasaklandı.


Havuzlarda kadınlara tacizlerin artması, göçmen gençlerin arkadan yaklaşarak kenarda bekleyenleri itmesi, duş almadan havuza girmeleri gibi sorunlar yüzünden, bir çok kentte önlemler alındı. Özellikle erkek göçmenler için alınan önlemlerin başında “Elleme yasağı, itme yasağı, duş almadan havuza girme yasağı” gibi maddeler animasyonlarla çiizilerek çok dilli broşürler hazırlandı.
ELLEMEK VE SIKIŞTIRMAK YASAK

Altı farklı dilde hazırlanan çizimlerde “Ellemek, kadınları sıkıştırmak, itmek, şakalaşmak, batırmak ve insanların üzerine doğru atlamak, duş almadan suya girmek yasaktır” deniliyor ve bunlara dikkat etmeyenlere havuza girme yasağı konulacağı belirtiliyor. Çizgilerle yapılan anlatımlarda, kadınlara ne giyinmiş olurlarsa olsunlar, saygı gösterilmesi gerektiği belirtiliyor.


ÖNCE HAVUZ PASAPORTU

Hermeskeil Kasabası, bir havuz pasaportu hazırlarken, bunu almak için öncelikle iltica merkezinden hijyen ve güvenlikle ilgili bilgi alındığının kanıtlanması şartını getirdi. Kurallara uymayan göçmenlere, havuz görevlileri önce sarı kart, ardından kırmızı kart gösterip havuzdan atacak.

Yasaklar ve uyarılara rağmen Münih, Zwickau, Bornheim, Leipzig gibi yerlerdeki havuzlardan taciz, havuzu kirletme, sarkıntılık veya halka açık havuza işeme gibi çok sayıda şikayet geldiği belirtiliyor.
(sözcü.com.tr)

Türkiye’nin bir yıllık Özgecan Arslan cinayeti karnesi

20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Arslan, geçtiğimiz 11 Şubat’ta, daha önce kendi eşine yönelik saldırıları bilinmesine rağmen durdurulmayan bir minibüs şoförü tarafından feci şekilde öldürüleli bir yıl oldu. Bu, belki de Türkiye’nin neredeyse tamamını harekete geçiren ilk kadın cinayetiydi. Ama ne ilk ne de sondu... Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre 2015’te 303 kadın katledildi. Özgecan’a, bu cinayetlerin ‘sembol ismi’ olmak düştü.

BİR YILDA NE DEĞİŞTİ?

- Daha önce kadına yönelik şiddetle ilgilenmemiş pek çok şirket, ilk kez bir şeyler yapmak için sıraya girdi. Ama kapsayıcı, uzun soluklu yeni bir proje hayata geçmedi.

- Kadın katillerine daha ağır cezalar verilirse cinayetlerin azalacağı düşüncesinden yola çıkılarak, Özgecan Arslan adı taşıyan bir yasa talebi oluşturuldu. Etkin bir şekilde uygulansa mevcut yasaların yeterli olduğunu, kadının şiddet görmesini engelleyecek politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyenlerin sesi daha az duyuldu.

- Yasalar etkin uygulanmamaya; mahkemeler kadın katillerine, çocuk tecavüzcülerine iyi hal ve saygınlık indirimi vermeye devam etti. Altı aylık dönemde kadın katillerinin en az yarısı ceza indirimi aldı.

- Kadına yönelik ayrımcı dil, hükümetin kadından çok aile kurumunu önemseyen politikaları, kadına yönelik şiddet ve cinayetleri teşvik etmeyi sürdürdü.

- Yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, kadına yönelik şiddet konusunun algıda seçicilik olduğunu söyledi.

- Konuyla ilgili dünyada bugüne kadar yazılmış en etkin metin olan ve Türkiye’nin ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi, 2015’te de uygulamaya geçmedi.

- Filmmor’un hazırladığı ‘Medya Karnesi’nde hiçbir medya kuruluşu ‘iyi’ notu bile alamadı, notlar ‘orta’dan başladı.

BİZ NE YAPABİLİRİZ?

Şiddete uğrayan birine (komşunuz, arkadaşınız, iş arkadaşınız, akrabanız, öğrenciniz, veliniz) vereceğiniz destek çok değerli. Bu ‘aile meselesi’ değil suç olduğu için ihbar etmek de vatandaşlık görevi.

- Polis ve jandarma karakolları ile 155 ve 156 no’lu telefonları arayabilirsiniz.

- Mor Çatı (0212) 292 52 31

- Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Acil Yardım Hattı (0212) 656 96 96

- Alo 183 (Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı)

- Sağlık kuruluşları

- Cumhuriyet Savcılığı

- Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (KOZA-ŞÖNİM)

- Belediyelerin Kadın Danışma Merkezleri

- Baroların Kadına Yönelik Şiddet telefon hatları ve Adli Yardım Kurulları

- Bireysel olarak yapabileceklerinize dair bir rehberi şu adreste de bulabilirsiniz: www.filmmor.org/tr/

CİNAYET BAHANELERİ

- Pembe cep telefonu kullanması

- Çalışması, para kazanması

- Başka biriyle evlenmesi

- Beyaz pantolon giymesi

- Ayrılmak, boşanmak istemesi

Oya armutçu / Hürriyet

Beşar Esad'ın annesi öldü

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın annesi Enise Mahluf 86 yaşında hayatını kaybetti.


Suriye resmi haber ajansı SANA'ya göre Enise Mahluf Şam'daki bir hastanede öldü. Mahluf'un ölüm nedeni açıklanmadı.

Ancak yerel kaynaklara göre Mahluf uzun yıllardır hastaydı ve 2012 senesine kadar tedavi için sık sık Almanya'ya seyahat ediyordu.

2012'de yani Suriye krizinin başlamasından bir yıl sonra Avrupa Birliği, Mahluf dahil Esad ailesinin ve çok sayıda Suriyeli önemli ismin mal varlıklarını dondurarak seyahat yasağı getirmişti.

ESKİ FIRST LADY

Beşar Esad'ın babası Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esad, Enise Mahluf'la 1957 yılında evlenmişti.
1930 Lazkiye doğumlu olan Mahluf, 2000 yılında hayatını kaybeden Hafız Esad'la 43 yıl evli kalmıştı.

Çiftin bu evlilikten Büşra, Basil, Beşar, Macid ve Mahir adında beş çocuğu dünyaya geldi.
Enise Mahluf aynı zamanda Esad rejimin arka planındaki önemli isimlerden biriydi. (hürriyet.com.tr)


6 Şubat 2016 Cumartesi

“Gençleri tarıma yönlendirmezsek tarım biter”

Gençlerin tarım ekonomisine geçmesi için teşvik edilmesi gerektiğinin altını çizen Reis Gıda Başkanı Mehmet Reis, “Tarımda yaşlı bir nüfus çalışıyor, gençler ise şehirlerde iş arıyor. Gençleri tarım sektörüne yönlendirmezsek tarım biter; tarım biterse hayat biter” dedi.


Çiftçilerin yaşam standardını güvence altına almanın, aynı zamanda toplumun gıda ihtiyacını güvence altına almak anlamına geldiğini anlatan Mehmet Reis, şunları söyledi:

“Gençlerimizin doğduğu yerde doymalarını sağlarsak; ülkemizin iç tüketimi için ihtiyacımız olan gıda üretimini yaparız, nüfusun sosyal ve ekonomik olarak daha refah içinde yaşamasını sağlarız, işsizliğin önüne geçeriz ve dünyaya daha çok gıda ihracatı yaparak cari açığa çare oluruz.

Geleceğimiz olan genç nüfus, kesinlikle tarım ekonomisine geçmek için teşvik edilmelidir. Çünkü, her ülkenin kendi topraklarında, iç tüketimini karşılayacak kadar gıda üretimi yapması gerekir. Hiçbir ülke beslenmek gibi yaşamsal bir konuyu başka bir ülkeden ithal ederim diyerek, ihale edemez” diye konuştu.

15.Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi yapıldı

15.Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi, 20 ve 21 Ocak 2016 tarihleri arasında, Ankara Gür Kent Hotel’de gerçekleşti. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) tarafından düzenlenen toplantıya, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ile sektör temsilcileri katıldı.
Dünyada her alandaki adaletsizliğin gıdaya erişimde de kendisini gösterdiğini kaydeden Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, şunları söyledi:

“Dünya nüfusu, 7 milyara ulaştı. Dünyada 500 milyon kişi obez ve 1,5 milyar kişi şişmanlık düzeyinde bir kiloya sahip iken, 800 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. Yılda 1,4 milyar ton gıda, israf ediliyor. Dünyadaki hastalıkların %15’i, yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor. Tablo bu. Dünyada her alanda yaşanabilen adaletsizlik gıdaya erişim konusunda da kendisini gösteriyor ve bunun neticesinde sosyal çalkantılar yaşanabiliyor” dedi.

Konuşmasında, son dönemde Rusya ile yaşanan krize değinen Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin ise, “Bu kriz, sanıldığı kadar Türkiye'yi etkilemedi, yani krizin korktuğumuz kadar olmadığını düşünüyorum" diye konuştu.

Dünyadaki toprakların %33’ü verimsiz

Konuşmasında, bilinçsizce yapılan ilaçlama ve gübre kullanımı, aşırı sulama gibi nedenlerin toprağın verimsizliğine yol açtığına dikkat çeken Mehmet Reis, diğer taraftan kentleşme, sanayi tesisleri, madencilik gibi faktörlerin, tarıma elverişli ekilebilir alanları yok etmekte olduğunu söyledi.
Dünyadaki toprakların %33’nün verimsiz durumda olduğuna işaret eden Mehmet Reis, küresel ısınma, yağışların azalması, yer altı sularının çekilmesi gibi onlarca nedenin, tarım alanları çok ciddi tehdit etmeye devam ettiğini açıkladı.

Dünya genelinde olduğu gibi, ülkemizde de kentlerde yaşayan nüfusun kırsalda yaşayan nüfusu geçtiğini belirten Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:  

“Ülkemizde 1927 yılında nüfusunun %76’sı kırsal kesimde yaşarken; 2015 yılına gelindiğinde nüfusun %25’i kırsal kesimde yaşıyor oldu. Kırsal kesimde yaşayan nüfus ile kentlerde yaşayan nüfus, yer değiştirdi ve kentlere olan göç devam ediyor. Dünya genelinde de, kırsal kesimde yaşayan nüfus hızla azaldı. Göçler, kuraklık, toprak kaybı, tarım alanlarının amacı dışında kullanılması, geleceğimiz açısından büyük bir risk oluşturuyor. Zira uzmanlar, 2050 yılında dünya nüfusunun 9.1 milyar kişi olacağını açıklıyor. Eğer, gelecekte oluşabilecek bir gıda krizi için, önlem alınmazsa bu küresel bir güvenlik krizine dönüşebilir. Nitekim gelecekte, susuzluk ve temel gıda maddelerinin eksikliğinden, kuraklık ve artan fiyatlardan, bugünkünden daha sık ve çaresizlik içinde bahsediyor olacağız. Bilindiği üzere, 1973 yılında ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, “Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin; yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin” demiştir. Mustafa Kemal Atatürk, “Üreticilerinden yoksun olan milletler, üretenlerin esiri olur” diyerek, bir ülkenin gıda üretimi yapmasının önemini anlatmıştır. Özetle, yaşamın güvencesi ve gıda ihtiyacının temel varlığı olan toprağımızın ve suyumuzun kıymetini bilerek koruyalım ve gençlerimizi tarıma yönlendirelim” şeklinde konuştu.

Yılmaz Özdil utandım dedi sosyal medya yıkıldı

Sözcü gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, "Utandım, yerin dibine girdim" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Özdil'in bu yazısı sosyal medyada gündem oldu.

İşte Özdil'in o yazısı...
Okuyanlar hatırlar… “Zagros” başlıklı bir yazı yazdım, pkk tarafından kullanılan ve sayın basınımız tarafından ısrarla “el yapımı” olduğu söylenen keskin nişancı tüfeğinin, el yapımı filan olmadığını, Amerikan malı olduğunu, Kobani’de kullanıldığını, şimdi de Sur’da Cizre’de kullanıldığını anlattım.
*
Şak…
ABD büyükelçiliği yalanladı.
*
ABD büyükelçiliğinin yazılı açıklamasında “Zagros tüfeği Amerikan yapımı değildir, PKK veya PYD’ye hiçbir türde silah sağlanmamıştır, ABD’nin Türkiye’ye ihanet ettiğine dair iddia, gerçek dışıdır, Türkiye’nin NATO’ya katıldığı 1952’den bu yana, ABD, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumak için çalışmaktadır, ABD hükümeti PKK’yı terör örgütü olarak görmektedir, PKK’ya hiçbir zaman silah sağlamamıştır, ABD hükümeti Türkiye’nin yanındadır” denildi.
*
Utandım tabii.
Yerin dibine girdim.
*
Yalanım çok fena yakalanmıştı!
*
Kendimi affettirebilmek için bazı düzeltmeler yapayım bari dedim.
*
“PKK’ya silah mühimmat nereden geliyor? Barzani’nin kontrolündeki Kuzey Irak’tan geliyor. Barzani kimin kontrolünde? ABD’nin… ABD’yle dokuz defa toplantı yaptık. En son, Beyaz Saray’da başkanın güvenlik başdanışmanıyla konuştuk, anlattık. Bir CD verdik… PKK’ya malzeme taşıyan kamyonun şoför mahallinde bir Amerikan askeri oturuyordu! Biz bunu Türk kamuoyuna anlatamayız dedim. Biz hâlâ ‘Amerika bizim dostumuz’ diyebilir miyiz dedim. Bu toplantıdan sonra Türkiye’ye döndüm, üç maddelik rapor hazırladım, ABD’deki muhatabım orgeneral Ralston’a bildirdim, 15 gün içinde cevap bekliyorum dedim. Beni o gün görevden aldılar!”
-
Kime ait bu sözler?
Terörle mücadele koordinatörü orgeneral Edip Başer’e ait.
*
“Kandil dağı’nda spotlarla aydınlatması olan bir helikopter pisti var. Irak’ta görev yapan bazı Amerikalı subaylar helikopterle sık sık Kandil’e gelerek, örgütün lider kadrosuyla görüşmeler yapıyor. ABD hükümetinin Irak’ta çalıştırdığı özel güvenlik firmasına ait cipler de, Kandil’deki kamplarda park halinde duruyor.”
*
Bu sözler kime ait?
Murat Karayılan’la röportaj yapmak üzere Kandil’e gelen İngiliz Daily Telegraph gazetesinin muhabiri Damien McElroy’a ait.
*
Peki şu ne?
*
Eylül 2006, Roma’daki NATO Savunma Koleji’nde brifing veren Amerikalı subay, Ortadoğu haritasını duvara yansıttı, orada bulunan Türk subaylar derhal salonu terketti, genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt, ABD genelkurmay başkanını arayarak, olayı protesto etti.
Temmuz 2007, Atina’daki NATO analiz semineri brifinginde Yunan subay aynı haritayı duvara yansıttı, orada bulunan askeri ataşemiz derhal salonu terketti.
Çünkü, NATO’nun o haritasında Türkiye’nin güneydoğusu Kürdistan olarak görülüyor.
*
E hal böyleyken… Pkk’ya silah taşıyan Amerikan kamyonunun kamera görüntüsü varken, İngiliz gazetecinin şahitliği varken, NATO’nun Kürdistan haritası kabak gibi ortadayken, ne diyor ABD elçisi?
*
“Türkiye’nin NATO’ya katıldığı 1952’den bu yana, ABD, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü korumak için çalışmaktadır, ABD hükümeti PKK’yı terör örgütü olarak görmektedir, asla silah sağlamamıştır.”
*
Gözümüzün içine baka baka bizi bu kadar enayi yerine koyduklarını görünce, insan hakikaten utanıyor. Yerin dibine giriyor.
*
Zagros’a dönersek…
*
Bazı emekli subaylarımız adeta kampanya başlattı, basındaki arkadaşlarını arayarak “Amerikan malı olmadığını, el yapımı” olduğunu yazdırıyorlar. Bu enteresan subaylarımıza iki basit sorum, bir de cazip teklifim var.
*
Erbil’de Duhok’ta Kerkük’te semt pazarlarında, bakkallarda bile silah satılıyor. Sudan ucuz Kalaşnikoflar, M16’lar, roketler işporta tezgahında sergileniyor. Kanas tabir edilen Dragunov marka keskin nişancı tüfeğini bulmak, domates salçası bulmaktan daha kolayken… Pkk neden keskin nişancı tüfeği icat etme ihtiyacı hissetti?
*
Toplama silah yapılabilir mi… Elbette yapılabilir. Mercedes kasaya da Tofaş motor takabilirsin. Ama, netice alabilir misin? Toplama silahta bin metreden keskin nişancı atışı yapabilecek hassasiyet olabilir mi?
*
Teklifim ise şu… Madem bu iş el yapımı bile halledilebiliyor… El yapımından vazgeçtim, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nun fabrikalarında bu seviyede, bu kalibrede keskin nişancı tüfeği yapın, gideyim Amerikan elçisinin elini öpeyim!

Ali Koç ameliyata alındı

Ali Koç, düşerek omzunu kırdı. Koç olayın ardından hastaneye kaldırılarak ameliyata alındı.


Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eski yöneticisi ve Koç Holding grubuna bağlı Ford Otosan şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı iş adamı Ali Koç düşüp omzunu kırdı. Ameliyata alınan Ali Koç’un omzunun çivi ile kaynatılacağı ve fizik tedavi yöntemi ile sağlığına kavuşacağı öğrenildi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu 10 maddelik planı açıkladı

Terörle mücadelede izlenecek 10 maddelik yol haritasını Mardin’de açıklayan ve Midyat’ta da ‘Barışın sözcüsü olacağız’ diyerek halka seslenen Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Elinde silah olanları muhatap almayacağız. Halka şefkat, teröriste kudret gösterilecek” dedi. Artuklu Üniversitesi’ndeki ‘Kardeşlik Buluşmaları’ konulu programda konuşan Davutoğlu, eylem planını özetle şöyle açıkladı:

1-İNSAN ODAKLI DEVLET 
“Bu dönemde millet vicdanı ve irfanıyla millet aklını birleştireceğiz. Parçalayıcı ulus anlayışı yerine birleştirici millet anlayışı ve insan odaklı devlet anlayışını yerleştireceğiz.

2-KAMU DÜZENİ İNŞASI
Kamu düzenini kim tehdit ederse, ister DAEŞ örneğinde olduğu gibi Sünni dindar vatandaşlarımızın hislerini istismar etmek için, ister PKK’da olduğu gibi Kürtler üzerinden, ister DHKP-C ile Alevi vatandaşlar üzerinden kim terör yapmak isterse engellenecek ve durdurulacak. Terörist ile halk ayrılacak, halka şefkat, teröriste kudret ile muamele edilecek. Kimse 90’lı yıllara geri dönüleceği düşüncesine saplanmasın. 90’lı yıllara dönülmesine izin vermeyiz.

3-DEMOKRATİK REFORM SÜRECİ 
Başta yeni Anayasa olmak üzere bütün vesayet kurumlarını değiştirelim diyoruz. Bilinsin ki, öyle veya böyle 12 Eylül anayasası da, vesayetçi zihniyet de, tek tipçi terör örgütü de emellerine ulaşmayacak. Yeni Türkiye’yi demokratik temeller üzerine inşa edeceğiz.

4-SOSYAL SEFERBERLİK İLAN EDİLECEK
Yaralar sarılacak. Her aileye destek programı uygulayacağız. Sur’dan çıkıp Sur’un dışındaki otellerde ya da evlerde kalmak zorunda kalanlara her ay düzenli kira yardımı yapılıyor, yapılacak. Her birini ‘Aziz Sancar’ gibi gördüğümüz öğrencilerimize telafi eğitimi vereceğiz. Okullarımızı, hastanelerimizi yeniden imar edeceğiz. Gençlik kampları kuracağız. Doğulu, batılı, gençleri kaynaştıracağız.

5-EKONOMİK DESTEK
Vatandaşlarımızın terörden kaybını telafi edeceğiz. İşadamlarımızla, toplantıda ihtiyaçlarını tek tek dinledim. Bana iletilen her talep yerine getirilecektir. Prim borçları gecikme zammı ödenmeksizin ertelenecek. Esnaf ve sanatkârların kredi ödemeleri ertelenecek. Çiftçilerimizin kredisi varsa ödenecek. Yatırımlar tamamlanacak.

6-ŞEHİRLERİN İHYASI
Bunu ‘kentsel dönüşüm’ olarak tabir ediyorlar,  kabul etmiyorum. Bütün tarihi şehirlerimiz, doğuda batıda, tarihi dokuya sahip olan yerlerde yeni bir yasal çerçeveyle yeni bir ihya çabaları içinde olacağız. Sur’u tarihi özellikleriyle öylesine yeniden inşa edeceğiz ki, bütün insanlık ilham alacak. İnşallah şehirlerimiz en iyi yaşanır şehirler haline gelecek.

7-ETKİN İLETİŞİM
Algı operasyonlarına karşı valiliklere talimat verdim, her yerle iletişim birimleri oluşacak.

8-İDAREYE YENİ DÜZEN
Yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ama yerel yönetimlerin de istismar edilmesine asla izin verilmeyecek. Bazı terör unsurlarını istihdam etmeye izin verilmeyecek, etkin şekilde denetlenecek. Türkiye’yi mutlak anlamda silahtan ve patlayıcı maddelerden arındıracağız.

9-MİLLİ BİRLİK DÖNEMİ
Muhatap milletin kendisidir. Bütün illerde ve ilçelerde STK temsilcilerinden, kanaat önderlerinden, o bölgede herkesin saygı duyduğu isimlerden oluşan istişare meclisleri kurma talimatını verdim. Herkesi muhatap alacağız ama elinde silah olan kimseyi muhatap almayacağız. Milletin başında boza pişirenleri, zulmedenleri muhatap almayacağız. Önce silahları bırakacaklar, ondan sonra görüşme, konuşma imkânı olacak.

10-ORTADOĞU'DA KARDEŞLİK DÖNEMİ
Kapsamlı bir birleştirici ruh hareketi başlatıyoruz. Syces Picos’un (1916’da  İngiltere ve Fransa arasında Osmanlı topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşma) o parçalayıcı anlayışı ve piyonları karşısında Türkiye her zaman birleştirici ruhu harekete geçirecek. Kut’ül Amera’da (1916’da İngilizlere karşı kazanılan savaş)  beraberdik, önümüzdeki dönemde de beraber olacağız inşallah. Kim son kale olan bu ülkeyi bölmeye çalışırsa karşısında dimdik duracağız.”

HASTANEYE 20 ROKET
DAVUTOĞLU, konuşması sırasında HDP’lilerin yaralıların olduğunu iddia ettiği Cizre’deki bina için de “Hâlâ oralardan yaralı diye hitap edilen, evlerden hasta çıkarılıp bize teslim edilmedi. Ama Cizre Devlet Hastanesi’ne birkaç gün içinde 20 roket atıldı. Ne istersiniz hastanelerden, ne istersiniz karne alan çocuklardan” diyerek tepki gösterdi. (Hürriyet)

5 Şubat 2016 Cuma

Gezi olaylarında kızların saçını çekip copla vuran polisler hakkında karar

İzmir'de 2013 yılı Haziran ayında, Gezi parkı eylemleri sırasında Kordon'da bir kızın saçını çekip yanında bulunan gençlere de copla vurdukları iddiasıyla yargılanan 2 çevik kuvvet polisinin davası sonuçlandı.

Hakim Ümit Özmen, 2 sanık polis memurunu önce 360'şar gün hapis cezasına çarptırdı. Hakim suçu kabul etmeleri ve sabıkasız olmaları nedeniyle cezayı 74'er güne indirdi, bunu da bu 1480 TL parayı çevirip, 5 yıl süre ile erteledi. Polisler bu süre içinde aynı suçu işlerlerse 1480'er lira ödeyecek.

Alsancak Gündoğdu Meydanı'nda polisler 2 Haziran 2013 tarihinde Gezi Parkı olaylarını protesto edenlere müdahalede bulundu. Polis meydandaki kalabalığı dağıttı. Bu sırada Kordonboyu'nda rıhtım üzerinde oturan ve eylemle ilgileri olmadığı belirtilen, üzerlerinde okul üniforması bulunan birkaç genç de polislerce coplandı.

Üç polis buradaki gençleri coplarken bir polisin bir genç kızın saçını çekmesi objektiflere takıldı. Bu görüntüler Türkiye genelinde büyük tepkiye neden oldu. İki polis kask numalarından belirlenip geçici olarak açığa alındı. İzmir Barosu da bu polislerin cezalandırılması için savcılığa suç duyurusunda bulundu.


Olayı soruşturan Cumhuriyet Savcısı, polisler hakkında 'Görevi kötüye kullanma' suçundan 2-6 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açtı. Ancak bu süreç içinde tartaklanan gençler ortaya çıkmadığı için Savcı sanıklar hakkında etkili eylem suçundan dava açamadı.


32'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde sekizinci celsesi yapılan duruşmaya tutuksuz yargılanan sanık polis memurları İbrahim G. ve Mehmet K., katılmazken, avukatları Tolga Yurdakul hazır bulundu.


Sanıkların avukatı Tolga Yurdakul, dosyada şikayetçi ve zarar beyanında bulunan her hangi bir müştekinin olmadığını, müvekkilleri hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini, ceza verilecekse de adli para cezası uygulanmasını ve daha önceden sabıkaları bulunmadığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etti.


Hakim Ümit Özmen, taleplerin ardından her iki sanığı önce iki eylemden dolayı 360'şar gün hapis cezasına çarptırdı. Hakim ardından sanıkların cezalarını suçu kabul etmeleri ve sabıkasız olmalarından dolayı 74'er güne indirdi.


Hakim 74'er gün hapis cezasını da 1480'er lira adli para cezasına çevirip bu cezayı da beş yıl süre ile erteledi. Polisler 5 yıl içinde aynı suçu işlerse 1480'er lira ceza ödeyecek.


Daha önceki duruşmada ifade veren sanık İbrahim G, olay günü bir grubun kendilerine taş atıp küfür ettiğini, gözaltı işlemi sırasında da küfürlerine devam edince kendisine hakim olamadığını belirtti. Sanık polis, 60 saatten fazla uykusuz, aç ve yorgun olmasının etkisiyle, kendisine, mesleğe ve teşkilatına yakışmayan bir harekette bulunduğunu, pişman olduğunu söyledi.


Sanık Mehmet K., ise mavi tişörtlü kişinin olayların başında elindeki sopayı yere atarak devlet büyükleri ve kendisine ağza alınmayacak küfürler ettiğini, bu kişi üzerine yürüyünce copla iki kez vurduğunu, bu sırada yanındaki kadının da elindeki taşları denize attığını gördüğünü, içinde gaz maskesi ve taş bulunduğunu tahmin ettiği sırtındaki çantayı çekmek istediği sırada eline saçlarının geldiğini ileri sürdü. DHA


Mehmet K. üç gündür uykusuz olduklarını, kaldırımlarda yattıklarını, aç kaldıklarını, yüzündeki gaz maskesinin hava almadığını, üzerlerindeki teçhizatların ağır olduğunu anlatmıştı.