28 Şubat 2016 Pazar

Çocuğumu cinsel istismardan nasıl korurum?

Öğretmeninin cinsel istismarına maruz kalan lise öğrencisi Cansel K.’nın (17) intiharı bu haftaki gündemin en önemli maddelerinden biriydi. Olayın ayrıntıları hepimizi sarstı ama en çok anne-babaları telaşlandırdı. Uzmanlara sorduk, 12 maddelik bir rehber hazırladık.

1) TEMAS İÇEREBİLİR DE İÇERMEYEBİLİR DE...NELER CİNSEL İSTİSMARA GİRER?

Prof. Dr. Burcu Özbaran: Bir erişkinin cinsel isteklerinin doyumu için nesne olarak çocuğu kullanması çocuğa yönelik cinsel istismar kapsamına girer. Temas içermeyen cinsel istismar yani taciz; teşhircilik, pornografik görüntüler gösterme ya da pornografik konuşmalar biçiminde olabilir. Temas içeren cinsel istismar yani cinsel saldırı ise dokunma, sürtünme, oral-genital yaklaşmalar, anal-vajinal penetrasyon gibi cinsel eylemler içerir.

Doç. Dr. Gül Karaçetin: Türk Ceza Kanunu’na göre erişkinlere yönelik cinsel suçtan söz edebilmek için ‘rızanın olmaması’ gerekirken çocuklar söz konusu olduğunda ‘rıza’ aranmaz. Çünkü çocuklar cinsel amaçlı davranışların ayırdında olmaz. Bu sebeple çocuklara yönelik tüm cinsel davranışlarda çocukların boyun eğdikleri kabul edilir.
Cinsel istismar uygulayanların yüzde 85’i çocukların güvendikleri kişilerden çıkıyor.

2) ‘BENİM ÇOCUĞUMUN BAŞINA GELMEZ’ DEMEYİNSADECE KIZ ÇOCUKLARI MI CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALIR?

Prof. Dr. Cahide Aydın: Erkek cinsiyette olmak kişiyi cinsel istismardan muaf tutmaz. ‘Benim çocuğumun başına gelmez’ demeyin.

Prof. Dr. Salih Zoroğlu: Temas içeren cinsel taciz sıklığı kızlarda üçte bir, erkeklerde dörtte bir oranındadır. Temas içermeyen türler eklendiğinde oran, kızlar için yüzde 60’a, erkekler için yüzde 35’e yükselir.

3) HER KESİMDEN, HER MESLEK GRUBUNDAN OLABİLİRHERKES ‘POTANSİYEL TACİZCİ’ MİDİR?
Prof. Dr. Burcu Özbaran: Çocuğun çevresindeki herkesi potansiyel istismarcı olarak görmek doğru değil. Öte yandan, bunu yapan kişilerin, her sosyoekonomik-sosyokültürel kesimden gelebileceği, herhangi bir meslek grubundan olabileceği de bilinmeli. Çok düşük bir oranda, kadınlar tarafından gerçekleştirilen cinsel istismar örnekleri de vardır.

4) CİNSEL İÇERİKLİ SÖZLERDEN ŞÜPHELENİN
NE GÖRÜRSEM ŞÜPHELENMELİYİM?
Prof. Dr. Cahide Aydın: Bedeninde olağandışı izler, tekrarlayan enfeksiyonlar, akıntılar, ağrılar ve duygu-davranış değişimleri varsa bunların nedenleri araştırılmalı. 
Prof. Dr. Halis Dokgöz: Cinsel içerikli ifadeler kullanıyorsa mutlaka kaynağı sorgulanmalı. Çocuk eğer bir cinsel eylemden bahsediyorsa bunun gerçek olmama olasılığı yok denecek kadar azdır.
Doç. Dr. Gül Karaçetin: 10 yaşından küçük çocuklarda; yaşına uygun olmayan cinsel bilgiye sahip olma, resimlerinde, oyunlarında ve davranışlarında cinsel içerikli temaların olması, sık ve ortalık yerde yapılan mastürbasyon durumunda aileler şüphelenmelidir.Daha önceleri yalnız kalabilen çocuğun yalnız kalmaktan korkması, uyku sorunları, belli bir cinsiyetteki tanıdıklardan korkma, ateş yakma, hayvanlara kötü davranma ve kendini yaralama istismar sonrası belirtilerdir. Tuvalet alışkanlığını kazanmış bir çocuğun idrar ve gayta kaçırması durumunda da mutlaka doktora başvurulmalı. 10 yaşından büyük çocuklarda ise ani başlayan depresyon, sosyal geri çekilme, yeme bozuklukları, kaçıp gitme davranışı, sürekli tetikte olma durumu, belirli yerlere gitmekten kaçınma, aşırı suçluluk, madde kullanımı, suça yönelme, kendini yaralayıcı davranışlar ve intihar durumunda cinsel istismarla ilgili şüphe duyulabilir.
 

5) KÜÇÜK YAŞTAN İTİBAREN BİLGİLENDİRİN

YA İSTİSMARA EVDE UĞRUYORSA?


Prof. Dr. Burcu Özbaran: Çocuğun kendini güvende hissedeceği yegâne yer olan evde istismarın varlığı durumunda temel güven duygusu derinden sarsılır. Anne-babanın bu konudaki yaklaşımı, dikkatli ve bilinçli olmak olmalıdır. Çocuğun cinsel istismar hakkında yaşına uygun biçimde bilgilendirilmesi gerekir. Evdeki istismar durumunda yapılacak ilk şey, onu istismarın tekrarından korumak olmalıdır.
 
 

6) CİNSEL ORGANLARA İSİM TAKMAYINONA BU KONUYU NASIL ANLATMALIYIM? 
Prof. Dr. Burcu Özbaran: Hiçbir koşulda, kimsenin ‘özel bölgeleri’ne dokunmaması gerektiği, bu konuyla ilgili oyun ya da sır diye bir şeyin olamayacağı, onu rahatsız eden bir durumla karşılaştığında çığlık atması, hızlıca oradan uzaklaşması ve hemen büyüklerine haber vermesi gerektiği öğretilmeli. Daha ileri yaşlarda cinsellikle ilgili doğru bilgiler verilmeli, cinsel istismar yaklaşımını fark etme ve büyüklerden saklamama vurgulanmalıdır. Bu bilgiler özellikle ergenlik dönemindeki çocuklara öğüt gibi sunulmamalıdır.Doç. Dr. Gül Karaçetin: ‘İyi dokunma’ ve ‘kötü dokunma’ ayrımı, nerelerde çıplak, nerelerde giyinik olunabileceği anlatılmalı. Cinsel organlara isim takılmayıp biyolojik isimleri kullanması da çocuklarının bunları söylerken utanmamasını sağlar.


7) KONTROL EDİCİ DEĞİL, DESTEKLEYİCİ OLUN 
AKRANLARININ CİNSEL İSTİSMARINDAN NASIL KORURUM?

Prof. Dr. Burcu Özbaran: Kimlerle arkadaşlık ettiğini bilin. Sizden bir şey gizlemeye gerek duymayacağı bir ortam ve güven dolu bir ilişki yaratın. Özellikle gençlik döneminde bağımsız olmak isteyecektir. Bu onu riskli durumlara sürükleyebilir. Önceden yaratılmış güven ilişkisi, aşırı kontrol edici değil, destekleyici bir tutum bu durumda koruyucu olur.

Prof. Dr. Salih Zoroğlu: 15 yaş altı gruplarda ‘flörtle cinsellik’ ve ‘cinsellikle cinsel taciz’ arasındaki mesafe çok kısadır. Bu yaşlara has duygu yoğunluğu ve dürtü kontrolünün yetersiz oluşu birçok çocuk ve gencin tacizci ya da kurban konumuna düşmesine neden olur. Cinsel eylemlerin sonuçları konusunda eğitim çok önemlidir.

8) ANLATTIĞI HER ŞEYİ ÖNEMSEYİN 
ONU OKULDAYKEN NASIL KORURUM? 

Prof. Dr. Cahide Aydın: Onunla okulu hakkında sohbet etmek gerekir. Anlattığı her şey önemsenmelidir.
Doç. Dr. Gül Karaçetin: Teneffüslerde okul sınırları dışına çıkmaması, uzak ve ıssız yerlere, boş binalara gitmemesi, okula giderken tenha yerleri tercih etmemesi, yabancıların birtakım vaatlerle onu bir yerlere götürmesine izin vermemesi gerektiği anlatılmalıdır. 


Temas içeren cinsel taciz sıklığı kızlarda üçte bir, erkeklerde dörtte bir oranındadır.

9) BU KONUYU SÜREKLİGÜNDEMDE TUTMAYIN 

ONU BİLGİLENDİRİRKEN AŞIRI KORKUTMAMAYI NASIL BAŞARACAĞIM?
Prof. Dr. Neslihan İnal Emiroğlu: Çocuğun insanlara güvensiz olması da sorunlar getirir. Çocuğunuzu eğitip önlemler aldıktan sonra konuyu sürekli gündemde tutmayın.

% 10: Reşit olana kadar cinsel istismarla karşılaşan çocukların -kız ve erkek- yüzdesi

10) BAĞIRABİLECEĞİNİ HATIRLATIN 

TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINDA, DERSHANEDE, SİNEMADA, KAFEDE, AVM’DE, SPOR SALONUNDA NELERE DİKKAT ETMELİ?
Doç. Dr. Gül Karaçetin: Her yerde dikkat etmesi gereken şeylere ek olarak; tuvalet kapısını kilitlemesi, ortam tenhalaştığında yalnız kalmaması hatırlatılabilir. Toplu taşımada onu rahatsız eden bir şey olduğunda şoförden ve diğer yolculardan yardım istemek, camı açarak bağırmak gibi seçenekleri olduğu anlatılabilir.

 
11) İSTİSMAR BAŞKA SICAK İLİŞKİ BAŞKA 
CİNSEL İSTİSMARA YAKLAŞIM TOPLUMA GÖRE DEĞİŞİR Mİ? AMERİKA’DA EN UFAK DOKUNUŞ TACİZ SAYILABİLİRKEN, BİZDE ‘GÖSTER AMCALARA’ DİYE BİR ŞEY VAR...
Prof. Dr. Burcu Özbaran: Evet, Amerika’da bir çocuğa dokunmak daha düşünülerek yapılacak bir eylem. Bizdeki ise daha dokunarak sevmeye dayalı bir kültür. Ancak istismarla sıcak aile ilişkilerini karıştırmamalı.
Prof. Dr. Salih Zoroğlu: Ülkemizde cahillik ve kabalık kaynaklı birçok davranışı kültürün doğal bir parçası gibi değerlendiriliyor. ‘Göster amcana...’ tarzında cereyan eden kültürsüzlük örneği davranışlar engellenmeli.
 
12) OLAYI MUTLAKA ADLİ BİRİMLERE İLETİN
CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALDIĞINI ANLADIĞIMDA İLK NE YAPMALIYIM?

Prof.Dr. Halis Dokgöz: İlk şey, bunu ciddiye almak. Sorunu çözmek için onu ortaya koymak gerekir. İkincisi; adli birimlere iletmek. Üçüncüsü de, çocuğun rehabilitasyonunu sağlanmak. 

KİMLERE SORDUK? 
Prof. Dr. Burcu Özbaran - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 
Prof. Dr. Cahide Aydın - Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 
Doç. Dr. Gül Karaçetin - Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk ve Ergen Psikiyatri Kliniği Eğitim ve İdari Sorumlusu, Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Kurulu Üyesi 
Prof. Dr. Halis Dokgöz - Mersin Üniversitesi Çocuk Koruma ve Araştırma Merkezi Müdürü 
Prof. Dr.  Neslihan İnal Emiroğlu - Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Genel Sekreteri, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve  Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı 
Prof. Dr. Salih Zoroğlu - İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanı, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu Üyesi 
(Güliz Arslan / Hürriyet)

Deva nâ-pezir sanat âşığı, kendine özgü işadamı: Ömer Koç

Koç Topluluğu’nun yeni Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç sıradışı bir profile sahip. Kendi deyişiyle ‘çaresiz bir hastalık’ olan koleksiyonculuğa tutkun. Kültür ve eğitim alanlarındaki çalışmalarıyla da önemli işlere imza atan Koç’un kişisel dünyasına göz atalım...
“Kitaplarımı seviyorum, tıpkı dolu bir silah gibi bana güven duygusu veriyor. Okumamış olsanız bile orada duruyorlar.”
Koç Holding’in yeni Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç, üç yıl önce İngiliz Financial Times gazetesine verdiği söyleşide, kitap koleksiyonunu bu sözlerle anlatıyordu.
Ağabeyi Mustafa Koç’un zamansız ölümünün ardından Türkiye’nin en büyük şirketler topluluğunun başına geçen Ömer Koç, bugüne kadar işadamlığının yanı sıra sanata düşkünlüğü ve koleksiyonerliği ile tanındı.
Aslında ‘tanındı’ tabiri de pek doğru sayılmaz. Çünkü Ömer Koç, göz önünde olmayı sevmeyen biri. Yabancı gazeteler ve sanat dergileri dışında herhangi bir söyleşisini bulmak mümkün değil.


2007’den beri Türk Eğitim Vakfı’ Yönetim Kurulu Başkanı olan Ömer Koç, geçen yıl Koç Üniversitesi’nin Mütevelli Heyet Başkanlığı görevini de üstlendi. 

2008’den bu yana Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu TÜPRAŞ’ın başında olmasına rağmen basına konuşmamayı tercih ediyor. Ancak konu eğitim, kültür, sanata geldiğinde istisnalar var. Mesela Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı yaptığı Türk Eğitim Vakfı’nın (TEV) yurt açılışı için Trabzon’a gidip uzun uzun gençlerin eğitimi için yapılan çalışmaları anlatabiliyor. Bu yönüyle, etrafında örülen gizem perdesine sığmıyor Ömer Koç.
Onu gizemli olarak değil de kendine özgü olarak tanımlamak daha doğru olabilir. Sıradan bir işadamına uymayan bir profile sahip. Lise eğitimini Robert Kolej ve İngiltere’deki Millfield School’da tamamlamış. Bir söyleşisinde “Hiç evlenmemiş yaşlı bir kadının sahibi olduğu bir evde sekiz kişi kalıyorduk” diye anlatıyor Somerset’teki günlerini.


Ömer Koç'un İngiltere ve İstanbul’daki evi çağdaş ve klasik sanatı bir araya getiren eserlerle dolu.
 YUNAN FİLOLOJİSİ EĞİTİMİ
Üniversite eğitimi için ABD’ye gitmiş. İlk iki sene Georgetown’da, son iki sene New York’taki Columbia Üniversitesi’nde Yunan filolojisi eğitimi almış. Potansiyel olarak Türkiye’nin en büyük şirketlerinin başına geçmesi beklenen birinin bu bölümü tercih etmesi sıradışı sayılabilir. Ama lisans eğitimi Ömer Koç’un kişiliği hakkında ipuçları veriyor.
Koç, küçük yaşlardan itibaren tarih, sanat ve arkeolojiye merak salmış. Ortaokulda Osmanlıca dersleri almaya başlamış. Bir iddiaya göre işletme yüksek lisansı yapma vaadiyle ailesini Yunan filolojisi okuması yönünde ikna edebilmiş. Zaten sonrasında da Columbia Üniversitesi’nde işletme alanında MBA yapmış.
Tarih, Ömer Koç’u kitaplarla, Osmanlı tarihi ise çiniyle buluşturmuş. ‘Sanat Dünyamız’ dergisine 2007’de verdiği bir söyleşide koleksiyon zevkinin nasıl geliştiğini anlatıyor: “Kendimi bildim bileli, çocuk yaşımdan beri kitap biriktiririm ama ciddi manada önemli kitap almaya 1980’lerin sonunda başladım. En eski kitabım 1493 tarihlidir. 1930’a kadar olan bütün mühim kitapları elde etmeye çalıştım.” 

 ATABEY’İN KİTAPLARI
Koleksiyonculuğa başladığı günlerde başına gelen ilginç bir olay var. Ömer Koç hangi kitabı almak için bir sahafa gitse, aradığı kitabın ‘Bay Atabey’ tarafından satın alındığı söyleniyor. Paris’ten Londra’ya gezdiği sahaflarda karşılaştığı cevap aynı: “Sizden önce Bay Atabey aldı!”
Sahafların bahsettiği kişi ünlü kitap koleksiyoncusu Şefik Atabey. Bir süre sonra halası Sevgi Gönül vasıtasıyla Şefik Atabey’le tanışan Ömer Koç daha sonraları onun tavsiyelerinden faydalanarak kitap toplamaya devam etmiş. Bu anısını da sanat dergisi Cornucopia için kaleme almış.
2010 yılında yaşamını yitiren Atabek’in koleksiyonu, ölümünden 8 yıl önce satışa çıkarılmış. Haliyle önemli bir kısmını da Ömer Koç almış.
“Ben iyi kitabı nerede bulursam alırım, müzayede eviymiş, kitapçıymış, özel koleksiyoncuymuş hiç aldırmam, kendim giderim; yeter ki kitap iyi olsun” diyor Ömer Koç. Yeni görevi sırasında fırsat bulabilir mi bilinmez ama Koç’a, öncesinde Beyoğlu’nda bir sahafta ya da bir şehir hatları vapurunda rastlayabilirdiniz. Financial Times’a verdiği söyleşide her gün mutlaka birkaç saatini okumaya ayırdığından bahsediyor.
Koç’u yakından bilen ünlü sahaf Emin Nedret İşli, “Ömer Koç’un kitaplığı, bugün tüm dünyada, İstanbul şehri, Osmanlı İmparatorluğu, Türkiye ve Ortadoğu üzerine kaleme alınmış seyahatname, hatırat, atlas, gravür, fotoğraflardan oluşan koleksiyonların en büyüğüdür” diyor.
Tabii ki Koç’un koleksiyonculuğu sadece kitaplarla sınırlı değil. Kendi deyişiyle koleksiyonculuk ‘deva nâ-pezir’ yani çaresi olmayan bir hastalık.

 
DANIŞMANI YOK 
“Kataloglara bakmadığım bir gün boşa geçmiştir” diyor. İngiltere ve İstanbul’daki evleri çağdaş ve klasik sanatı bir araya getiren eserlerle dolu. Taner Ceylan’ın hiperrealist ‘Boksör’ tablosundan İngiliz oryantalistlere, Piccinini’nin enstalasyonlarından çinilere, eklektik bir birliktelik süslüyor evlerini. Francis Bacon, Stanley Spencer, Otto Müller, Egon Schiele... Hepsi bir arada.
Çağdaş sanata ilişkin kafası net. Financial Times’taki mülakatında “Bir kılavuza ihtiyaç duyulan şeyleri sevmiyorum. İlk bakışta beni etkilemeli. İnsanların tercihine saygı duyarım ama benim bir danışmanım yok” diyor. Uluslararası sanat dergisi ‘Apollo’daki bir söyleşisinde de Fransız oryantalistlerin çirkin Fas tablolarının nasıl bu kadar yüksek rakamlara satıldığını anlamadığını söylüyordu.
Ömer Koç’un girişimiyle 2010’da kurulan ARTER, bugün Türkiye’de çağdaş sanatın önemli duraklarından biri haline geldi. 2017’de açılması planlanan Çağdat Sanat Müzesi için uzun süredir hummalı bir çalışma yürütülüyor.
Koç Topluluğu’nun başına geçmesiyle çağdaş sanat projelerine daha fazla yatırım yapılır mı bilinmez ama Ömer Koç şimdiden, Türk iş dünyasının o çok sevdiği tabirle, en sıradışı ‘patronu’ olmaya aday.
İngiliz sanat gazetecisi Catherine Milner, “Eski dünyanın nezaketini taşıyan bir İngilizce konuşuyordu” dediği Koç için eklemeden geçememiş: “Ama sanırım petrol satarken büyüsü biraz bozuluyordur.”

Ömer Koç, Patricia Piccinini’nin ‘Doubting Thomas’ (Şüpheci Thomas) enstalasyonuyla.

HER İŞADAMININ KİTAPLIĞI OLMALI
"Ömer Koç, Türkiye’de birçok sanatın, serginin, bienallerin, yeni akımların tanınmasını sağladı. Onun yaptığı seçici bir sponsorluktur. Sadberk Hanım Müzesi’nden ARTER’e bir çizgi çekilirse gelenekselle modern sanatı, yeni akımları, yeni adları ve geçmişteki kültürel varlıkları izlemek mümkündür. Şüphesiz Ömer Koç, Türkiye’de her işadamının bir kitaplığı olmasının gerekliliğini kanıtlayanların başında gelir." (Doğan Hızlan/ Hürriyet Yayın Danışmanı)
Gökçe Aytulu / Hürriyet

27 Şubat 2016 Cumartesi

Eski model ABD'nin yeni First Lady'si mi olacak

ABD’de emlak kralı Donald Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olma yolunda emin adımlarla ilerlemesi gözlerin, Slovenya asıllı eşi Melania Trump’a çevrilmesine neden oldu.
Donad Trump’ın (69) tüm dünyada büyük ses getiren seçim kampanyası boyunca genellikle sessiz kalmayı tercih eden 45 yaşındaki eski model Melania, ona gösterilen ilginin artması sonucu geçtiğimiz hafta ilk kez US Weekly dergisine röportaj verdi.
Röportaj için eşinin sarayları aratmayan dairelerinde ünlü tasarımcılara ait bir dizi kıyafetle poz veren Melania Trump kocasına ilgi duymasına neden olan başlıca şeyin “Onun büyüleyici zekâsı” olduğunu söyledi.
YUGOSLAVYA DOĞUMLU
Henüz 19 yaşındayken Yugoslavya’yı terk ederek ABD’de yeni bir hayata başlayan Melania Trump ayrıca, “Ben sürekli evet diyen bir insan değilim” dedi.
Kocası ile her zaman aynı fikirde olmadığını belirten eski model “Ve onunla aynı fikirde olmadığımda bunu mutlaka ona söylüyorum” dedi.
Eğer kocası seçimi kazanırsa ABD tarihinin ülke sınırları içinde doğmamış ikinci First Lady’si olacak olan Melania Trump, kocasının büyük tepki toplayan siyasi görüşlerine ise sonuna dek destek verdiğini belirtti.
Trump’ın, “Bütün Müslümanların ABD’ye girişini gececi olarak yasaklama” projesini desteklediğini söyleyen First Lady adayı “O Amerika halkını korumak istiyor. Şu anda dünyada olup bitenler çok tehlikeli” dedi.
MUTLULUĞUN SIRRINI VERDİ
Röportajda eski bir göçmen olmasına rağmen kocasının göç karşıtı görüşlerini de desteklediğini belirten Melania Trump “Ben hiç bir zaman ABD’de yasadışı yollardan kalmayı hayal bile etmedim” dedi.
Melania Trump “Çok dırdırcı bir eş olmadığını” da söyledi ve mutlu bir evliliğin sırrının “ayrı tuvaletler kullanmakta” olduğuna inandığını da belirtti.


Cansel'in okuduğu lisede 2’nci intihar

Kayseri’de psikolojik sorunları bulunduğu ileri sürülen lise öğrencisi 17 yaşındaki Egemen F., oturdukları apartmanın 9’uncu katından atlayıp intihar etti.

Bir süre önce öğretmeni Bayram Ö.’nün cinsel istismarına uğrayan ve polis babasının tabancasıyla yaşamına son veren Cansel Buse K. ile aynı okula giden ve bir başka sınıfta okuyan lise son sınıf öğrencisi Egemen F., ailesinin evde olmadığı sırada canına kıydı. Liseli Egemen’in, bir süredir psikolojik rahatsızlığı nedeniyle ilaç kullandığı belirtildi.

Merkez Melikgazi İlçesi Köşk Mahallesi, Acıbadem Sitesi B blok 59 numaralı dairede meydana gelen olay sonrası, iç kanama geçiren Egemen F., sevk edilen 112 ekiplerinin uzun süreli yaptığı kalp masajına karşın kurtarılamadı. Liseli gencin cesedi otopsi için Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.

Polis yetkilileri, intihar eden gencin içine kapalı ve çekingen bir yapıda olduğunu, uzun süreden bu yana psikolojik ilaçlar kullandığını, hafta içerisinde intihar eden Cansel Buse K.’nın gittiği Mustafa Eminoğlu Anadolu Lisesi’ndeki bir başka sınıfta öğrenim gördüğünü ifade etti. DHA

İran'da bir köydeki tüm erkekler idam edildi

İran’daki bir köyde yaşayan tüm erkeklerin uyuşturucu ile bağlantılı suçlardan idam edildi.

Kadın ve Çocuk İşleri’nden sorumlu başkan yardımcısı Şahindoht Molaverdi, İran’ın yarı resmi haber ajansı Mehr’e verdiği röportajda ülkede uyuşturucuya bağlı suçlardan idam edilen kişi sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekti ve “Sistan ve Belucistan Eyaleti’nde bulunan bir köyde yaşayan her bir erkek idam edildi” dedi.

Bu idamların tek bir seferde mi yoksa uzun bir zaman dilimi boyunca teker teker mi gerçekleştirildiğine değinmeyen ve idamların gerçekleştiği köyün adını da açıklamayan Molaverdi sözlerine, “Bu adamların çocukları da potansiyel uyuşturucu kaçakçısı. Ne de olsa öç almak ve aileleri için para kazanmak isteyecekler. Kimse bu insanlara destek sağlamıyor” diyerek devam etti.

2014'TE 753 KİŞİ İDAM EDİLDİ

Uluslararası Af Örgütü, İran’ın en çok kişiyi idam eden ülkeler sıralamasında Çin’den sonra ikinci olduğunu belirtiyor.

2014 yılında İran’da en az 753 kişi asılarak idam edildi ve idama mahkûm edilenlerin yarısından fazlası uyuşturucu ile ilgili suçlar işlemişti.

İran dünyanın en büyük uyuşturucu üreticisi olan Afganistan ile bir sınır paylaşıyor ve ülkedeki gençlerin çok ucuz fiyatlara bağımlılık yaratma oranı yüksek uyuşturucular satın alabildiği biliniyor. Ülkedeki uyuşturucu problemini çözmek için yıllardır sıkı önlemler alınıyor ve ağır cezalar uygulanıyor. Ancak uzmanlar uyuşturucu ile ilgili verilen idam cezalarının bu problemin çözümünde hiç bir rol oynamayacağını söylüyor.  hürriyet.com.tr

Almanya’da 130 bin sığınmacı kayıp

Almanya'da 130 bin sığınmacının nerede olduğu bilinmiyor.


2015 yılında Almanya’ya gelen 1,1 milyon sığınmacıdan 130 bininin, ilk kayıt işlemlerinin ardından gitmeleri gereken sığınmacı yurtlarına gitmedikleri öğrenildi.

Sol Parti tarafından verilen bir soru önergesine İçişleri Bakanlığı tarafından verilen yanıta göre, Almanya’ya gelen sığınmacıların yüzde 13′ünün nerede olduğu belli değil.

Süddeutsche Zeitung’un yer verdiği haberde, yetkililer kayıp olan sığınmacıların ya başka bir AB ülkesine geçtikleri ya da Almanya içerisinde izlerini kaybettirdiklerini düşünüyor. DHA

Memura memleket müjdesi

Memurların mevzuatında yapılan değişiklikle hem doğdukları şehire atanma imkanı getirildi hem de 2014 Kamu Personeli Seçme Sınavı’na giren memur adaylarına da bir kez daha atanma hakkı tanındı. İki düzenleme de Resmi Gazete’de yayımlandı ve yürürlüğe girdi.


Memurlarla ilgili iki önemli düzenleme dün itibariyle yürürlüğe girdi. Yıllardır yürürlükte olan üst düzey memurlarla, güvenlik-koruma alanında görev yapan memuların doğduğu yere atanamamasına ilişkin kısıtlama kaldırılırken; 2014 Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) giren yüzbinlerce adaya da bir atanma hakkı daha verildi.

Resmi Gazete’de yayımlanan, Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik’te yapılan değişiklikle, memurların atanamayacağı hizmet yerleri maddesi yürürlükten kaldırıldı. Böylece, valiler, kaymakamlar, bölge müdürleri, başmüdürler, il ve ilçe müdürleri, emniyet müdürleri, emniyet amirleri, milli eğitim müdürleri, defterdarlar, mal müdürleri, kadastro müdürleri, tapu sicil müdürleri, nüfus müdürleri ve bunların yardımcıları, taşra teşkilatında görevli şube müdürü, müdür, il ve ilçe müftüsü ve bunların yardımcıları ile koruma ve güvenlik hizmetlerini yürüten personel; kendisinin veya eşinin nüfusa kayıtlı olduğu il ve bu ile bağlı ilçelere artık atanabilecek. Söz konusu memurlar en az 15 yıl süreyle ikamet ettiği il ve ilçelere de atanabilecek. Yetkililer özellikle az gelişmiş bölgelere yapılan atamalarda sıkıntı olduğunu belirtirken, “En azından o bölgenin insanı olup, yine o bölgeye hizmet etmek isteyenler için böyle bir düzenleme yapıldı” bilgisini verdi. 

ATANMA HAKKI GELDİ
Resmi Gazete’de yayımlanan bir diğer karar ise Kamu Personeli Seçme Sınavı’na (KPSS) girmiş memur adaylarını ilgilendiriyor. Bu düzenlemeyle de KPSS’nin yapıldığı değil, açıklandığı tarih itibariyle 2 yıl süresince geçerli olacağı hükmü getirildi. Yetkililer, “Her yıl temmuz ayında yapılan KPSS bu yıl mayıs ayına alındı.

Hak kaybı olmasın diye bir düzenleme yapıldı. Böylece 2014 yılı KPSS’ye girenler, daha önceki yıllarda girenler gibi dördüncü kez atama hakkı elde edecek. Ayrıca geçen yıl KPSS’ye giren ancak mezun olmayan bu sene mezun olabilen memur adayları da hak kaybı yaşamamış olacak” bilgisini verdiler. (hürriyet.com.tr)

KKTC’de kürtaj çetesi

Bir ihbar KKTC’de neredeyse doğum aşamasındaki kadınlara yasadışı kürtaj yapan ekibi ortaya çıkardı. 4 doktor ve 4 çalışan tutuklandı.

KKTC’de neredeyse doğum aşamasındaki ceninlere kürtaj yapılıp gizlice gömüldüğü ihbarı üzerine harekete geçen polis Girne’de boş arazide gömülmüş 30 haftalık ve üstü 5 cenin bulundu. Girne’deki hastane ve tüp bebek merkezi sahipleri Dr. Mehmet Ali T., eşi Dr. Verda T., başhekim Dr. Fahri K., ebe Ayşegül İ., anestezi uzmanı Dr. Rasiha S., hasta danışmanı Cemaliye Ö. ve ceninleri gömen 2 çalışan tutukladı. Dr. Rasiha S.’nin, hükümet ortağı Ulusal Birlik Partisi milletvekillerinden birinin eşi olduğu açıklandı.

ANNE-BABALAR TÜRKİYE’DEN

KKTC ve Türkiye’de 10 haftalık üzerindeki ceninlere kürtaj yapılması yasak. Polis anne ve babaları da aramaya başladı. Kürtaj şebekesinin 3 yıldır Türkiye’den hamileliği ilerlemiş kadınları KKTC’ye getirdiği ve hamilelik evresi gözetmeksizin yasadışı kürtaj yaptığı ileri sürülüyor. (hürriyet.com.tr)

15 bin liralık konut yardımı nasıl alınacak

Konutu olmayanların konut alımlarında devlet katkısından yararlanmalarının koşulları belli oldu. Konut hesabı açıp asgari 3 yıl düzenli ödeme yapanlar, ödeme tutarlarına bağlı olarak, konut satın alınca 15 bin TL’ye kadar devlet katkısı alacak.

Uygulama 6 ay sonra başlayacak. Hükümetin hem tasarruf oranlarını artırmak hem de evi olmayan vatandaşa destek sağlamak üzere hazırladığı Konut Hesabı ve Devlet Katkısı Yönetmeliği dünkü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Ev alımında devlet desteğinden yararlanabilmek için öncelikle kişinin 7 Nisan 2015 tarihi itibariyle ‘tamamı’ kendine ait bir evinin olmaması gerekiyor.

Bu şartı yerine getiren vatandaş, mevduat veya katılım bankasında ‘konut hesabı’ açtıracak. Banka ile sözleşme yapacak. Banka, kişinin kendisine ait bir evi olup olmadığını Tapu ve Kadastro Paylaşım Sistemi üzerinden sorgulayacak.

Kişiler, birden fazla konut hesabı açtıramayacakları gibi bu hesap, başka bir bankaya da taşınamayacak. Konut hesabı, bankaların yurtiçi şubelerinde TL cinsi mevduat veya katılım fonu olarak açılabilecek. Kişi, hesap açılış tarihinde bir defaya mahsus olmak üzere 30 bin liraya kadar para yatırabilecek. 18 yaşından küçük çocuklar için veli veya vasisi tarafından konut hesabı açılabilecek. Vatandaşın aylık ödemesi 250 liranın altında, 2 bin 500 liranın üzerinde olamayacak. Üç aylık ödemeler ise bu tutarların 3 katı olarak yapılacak.

KİM NE KADAR KATKI ALACAK?

Devlet katkısı tutarı, konut edinim tarihindeki birikimin yüzde 20’sini ve 15 bin lirayı geçemeyecek. Katkı tutarı, konut hesabına yapılan ödeme sürelerine göre şöyle hesaplanacak:

- Konut hesabına 36 ila 47 ay süreyle düzenli ödeme yapanlar, hesaptaki tutarın yüzde 15’i oranında devlet katkısı alacak. (Bu tutar 13 bin lirayı geçemeyecek.)

- 48 ila 59 ay düzenli ödeme yapanlar, hesaptaki birikimin yüzde 18’i kadar devlet katkısı alacak. (Bu tutar 14 bin lirayı geçemeyecek.)

- 60 ay ve üzeri düzenli ödeme yapanlar, hesaptaki birikimin yüzde 20’si katar devlet katkısı alacak. Bu tutar da 15 bin lirayı geçemeyecek. Bu katkı hak sahibine konut hesabının bulunduğu banka aracılığıyla ödenecek. (hürriyet.com.tr)

26 Şubat 2016 Cuma

Uyuşturucu mafyası, parasını timsahlarla koruyor

Hollanda'da polisin evine baskın düzenlediği bir uyuşturucu kaçakçısının, paralarını timsahlarla koruduğu ortaya çıktı.

Polisin açıklamasına göre, Amsterdam ve Almere kentlerinde geniş kapsamlı bir uyuşturucu operasyonu gerçekleştirildi.

Bu kentlerde yedi ayrı eve yapılan baskınlarda, 11 kişi gözaltına alındı.

Amsterdam'daki bir evde ise polis iki timsahla karşılaştı. Polis timsahları ev sahibinin yardımıyla aşabildi.

Timsahların koruduğu odada saklanan 300 bin euro’ya el kondu.

Uyuşturucu kaçakçılarının timsahlar için gerekli ruhsata sahip oldukları belirlendi.

Bu nedenle hayvanlara el konulamadı.

Operasyonda 500 bin adet uyuşturucu hap da ele geçirildi. (BBC Türkçe)

Dünyadaki Suriyeli mülteci sayısı 4,6 milyon civarında!

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye'de uzun süren silahlı çatışmalardan dolayı şu ana kadar ülkeden 4,6 milyon mültecinin ayrıldığını açıkladı.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye’deki insani durum ile ilgili bir açıklamasında, “Dünyada, Suriyeli mülteci sayısının toplam 4,6 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Yerinden edilmiş yani bulunduğu yerden ayrılarak Suriye’nin güvenli bölgelerine geçen kişi sayısı ise 7,6 milyondan fazla” dendi
Suriye’deki insani durumu ‘Zor’ olarak nitelendiren Rusya Dışişleri Bakanlığı, aynı zamanda ihtiyacı olanlara yardım konusundaki çalışmalardaki gelişimden memnun oldukları bildirildi. Açıklamalarda, “Bu belgede belirtilen yaşam noktalarına insani yardım ulaşmaya başladı. BM İnsani İşler Koordinasyonu’ndan sorumlu yönetimin verilerine göre, bu operasyonlar sonucunda yaklaşık 110 bin kişiye gerekli yardım sağlandı. Bu bölgelere bir sonraki yardım önümüzdeki günlerde gönderilecek” denildi. DHA

Necmettin Erbakan çizgi roman oldu

Refahyol Hükümetinin Başbakanı, merhum Necmettin Erbakan’ın yaşamı çocuklar için çizgi romana dönüştürüldü. Ölümünün beşinci yıldönümü nedeniyle Erbakan’ın çocukluğu, “Necmettin’in Dünyası” adı altında seri öykülerle anlatıldı.
Erbakan’ın yaşam öyküsünden esinlenilerek hazırlanan çizgi roman serisinde, “Bahçede Kurulan Devlet”, “Necmettin Otomobil Yapıyor”, “Necmettin ve Mestan” ve “Necmettin ve Hediye Koç” öyküleri yer aldı. Milli Gazete’nin Ankara Bürosu çalışanlarınca hazırlanarak, “Türkiye’nin ilk milli ve yerli karakteri” sloganıyla satışa sunulan öykü kitaplarında çocukları eğlendirmeye yönelik boyama, labirent ve fark bulmacalara da yer verildi. Kitapların tanıtımı için “www.necmettinindunyasi.com” isimli internet sitesi hazırlandı. Sitede öykü özetlerinin yanı sıra oyunlar, boyamalar ve videolar da yer aldı. “Bahçede Kurulan Devlet” öyküsü şöyle anlatıldı:
LANLAKO DEVLETİ

“Necmettin’in bu lider özelliği, farklı bir oyun oynamalarına neden oldu. Bu oyunun adı, ‘devletçilik’ idi. Evlerinin bahçesinde bir devlet kuruyorlardı. Bütün arkadaşları bu küçük devlette yerini alıyordu. Bu devlette her şey düşünülmüştü. Bütün kurumları vardı. Üstelik işler tıkır tıkır yürüyordu. Ağabeyleri bile bu yeni ve ilginç oyuna kayıtsız kalmıyordu. Onlar da oyunun büyüsüne kapılıyor, gelip onlara katılıyorlardı. Devletin başkanı Küçük Necmettin’di. Herkes bu göreve onu layık görmüştü. Devlet Başkanı Necmettin ise arkadaşlarına türlü türlü görevler verirdi:


‘Sen bakan ol. Sen milletvekili ol. Sen hâkim ol ve adaleti sağla. Sen savcı ol. Sen asker ol ve sınırlarımızı koru. Sen polis ol, emniyeti sağla.’
Arkadaşları hiç gocunmadan verilen görevleri yapıyordu. Bakan olan ülke işlerine kafa yoruyordu. Polis, herkesin kanunlara uymasını sağlıyordu. Asker, sırtında tüfeği, nöbet bekliyordu. Necmettin ise görevliler işlerini daha dikkatli yapsınlar diye onları denetliyordu. 


Necmettin, arkadaşlarının ‘devletçilik’ oyununa olan ilgisine sevinmişti. Tatil günleri, erkenden toplanıyorlardı. Necmettinlerin bahçesinde hemen devlet kuruluyordu. Kurumlar oluşturuluyordu. Sonra düdükler çalınıyordu, mesai başlıyordu. Bahçedeki bu devletin en kalabalık ve en heyecanlı yeri pazar yeriydi. Pazarda herkes satış yapabilirdi. Herkes ürün de alabilirdi. Tek şartı vardı; Alışverişlerde gerçek para değil, oyuncak para kullanmak... 
Kurdukları devletin adını ‘Lanlako Devleti’ koydular.”

hürriyet.com.tr

Kılıçdaroğlu hakkında fezleke

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında partisinin 35. Olağan Kurultayı ve 19 Ocak'taki TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmalar ile Twitter hesabındaki paylaşımlarla "Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği" gerekçesiyle fezleke hazırladı.

Türk Ceza Kanunu'nun 299. maddesindeki "Cumhurbaşkanı'na hakaret" suçundan hazırlanan fezleke, Kılıçdaroğlu'nun dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM'ye iletilmek üzere Adalet Bakanlığına gönderildi.              

Kılıçdaroğlu hakkında Türkiye çapında, AK Parti milletvekilleri ve üyelerinin arasında bulunduğu yaklaşık 10 bin kişi suç duyurusunda bulunmuştu.              

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kılıçdaroğlu hakkında kendisine yönelik ifadeleri nedeniyle 100 bin liralık manevi tazminat davası açmış, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da resen soruşturma başlatmıştı. Hürriyet

25 Şubat 2016 Perşembe

Can Dündar ve Erdem Gül 92 gün sonra serbest

Anayasa Mahkemesi, MİT TIR’larına ilişkin haber nedeniyle 26 Kasım’dan bu yana tutuklu olan gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için ‘hak ihlali’ kararı vererek tahliye yolunu açtı. Kararda ‘kuvvetli suç şüphesinin olmadığı’ da vurgulandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçtiği bir, TBMM’nin seçtiği iki üye ihlal kararına karşı oy kullandı. Başkan Zühtü Arslan ile 11 üye ise ihlal yönünde oy verdi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin kararına uyarak Dündar ve Gül’ün tahliyesine karar verdi. Saat 03.15’de tahliye edilen ve Silivri Cezaevi önünde açıklama yapan Can Dündar, sözlerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doğum gününü kutlayarak başladı. 

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, 3’e karşı 12 oyla, MİT TIR’ları haberleri nedeniyle tutuklu olan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün “kişi hürriyeti ve güvenliği”, “düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” ve “basın hürriyeti” haklarının ihlal edildiğine karar verdi.

AYM ihlal kararında, “kuvvetli suç şüphesi yok” da dedi. Bunun, AYM’nin, tutuklamaya dönük ihlal kararlarında “kuvvetli suç şüphesinin olmadığını” belirttiği ilk kararı olma özelliği taşıdığı belirtildi.

AYM ihlal kararında, “Tutuklama gerekçesi gösterilen eylemlerin tamamı gazetecilik faaliyetidir. Kuvvetli suç şüphesi yok” görüşüne yer verdi.

İKİ ÜYE TOPLANTIYA KATILMADI

AYM Birinci Bölümü, 17 Şubat’ta başvuruyu AYM Genel Kurulu’na sevk etmişti. AYM Genel Kurulu da dün sabah AYM Başkanı Zühtü Arslan başkanlığında 15 kişiyle toplandı. Toplantıya Serdar Özgüldür ve Nuri Necipoğlu katılmadı. AYM Raportörü’nün raporunda tutuklamanın hak ihlali olduğu, Gül ve Dündar’ın tutukluluğunun devamına ilişkin mahkeme kararlarındaki gerekçelerin yeterli olmadığı vurgulandı. AYM de iki gazetecinin bu faaliyetleri nedeniyle tutuklanmalarında “hak ihlali” olduğuna 3’ karşı 12 oyla karar verdi. AYM ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini de kararlaştırdı.

TAHŞİYE DAVASI UZAYINCA GECİKTİ

Karar 26 Kasım’dan bu yana tutuklu olan Dündar ve Gül’e, tahliye yolunu açtı. Karar, ihlali ortadan kaldıracak tahliye kararı verilmek üzere dün jet hızıyla UYAP üzerinden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Tahşiye davası uzadığı için 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki tahliye kararını gece 00.50’de verdi. İki isme yurtdışına çıkış yasağı var.

AYM kararında, “Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 25/2/2016 tarihinde Erdem Gül ve Can Dündar bireysel başvurusunda (B. No: 2015/18567), tutuklamanın hukuki olmadığı ile ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği şikâyetlerine ilişkin olarak başvurucuların Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ve ihlalin ortadan kaldırılması için kararın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar vermiştir” denildi.

TAHLİYE SONRASI İLK AÇIKLAMA

Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül, saat 03.15'de Silivri Cezaevi'nden tahliye edildi.

Silivri Cezaevi önünde açıklama yapan Can Dündar, sözlerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doğum gününü kutlayarak başladı.

Dündar, "Kusura bakmayın sizi bu saate kadar beklettik. Aslında bizi bekletenlerin asıl niyeti. 25'inden 26'sına günün dönmesiydi. Bugün biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı'nın doğum günü 26'sı. Kendisinin doğum gününü kutluyoruz. Ve böyle bir tahliye kararıyla da kutlamaktan mutluluk duyuyoruz.

Biz evlilik yıldönümümüzde girmiştik. Bizi içeri attırmıştı diyelim. Biz de yaş gününde kendisine bir doğum günü armağanı vermek istedik" diye konuştu.

"BİZİM ÖDEDİĞİMİZ BEDEN TÜRKİYE'DE GAZETECİLERİN ÖDEDİĞİ BEDELİN YANINDA BİR HİÇTİR"

Tarihi bir karar olduğunu söyleyen Can Dündar, "Anayasa Mahkemesi'nin bugünkü kararı sadece bizi değil bütün meslektaşlarımızın basın özgürlüğünün ifade özgürlüğünün önünü açmıştır hakikaten saraya tabi olmayan bir yargı kurumu saraya tabi olmayan bir  medyanın önünü açacak çok tarihi bir karar verdi.

Bizim ödediğimiz beden Türkiye'de gazetecilerin ödediği bedelin yanında bir hiçtir. 3 ay yattık bundan şikayet edecek değiliz. Bu kadar içerde yatan gazeteci bu kadar bunun bedelini ödemiş insanlar varken...

Bakın cebimdeki mendil Abdi İpekçi'den gelen mendil. Kızının gönderdiği mendil. Bu meslek bu haberleri yayınlayabilme adına basın özgürlüğü adına ölüm bedelleri ödedi. Onun için bizimki onun yanında bir hiç. Ama dünyaya ses verebildik direndik. Sizler sayesinde dik durduk sonuç aldık. Gördüğünüz gibi bize her türlü iftirayı her türlü tehdide rağmen bugün karşınızda o haberleri savunabilecek noktaya geldik" dedi.

"KÜÇÜCÜK BİR ÇADIRIN KOSKOCA BİR SARAYI DİZE GETİREBİLECEĞİNİ GÖRDÜK BURADA"

Konuşmasına teşekkür ederek devam eden Dündar, "Öncelikle o küçücük çadırdan bize umut aşılayan umut nöbetçilerimize teşekkür etmek istiyoruz.   Küçücük bir çadırın koskoca bir sarayı dize getirebileceğini gördük burada. Bununla gurur duyuyoruz. Gazetemiz her dakika arkamızda durdu. Gazetedeki arkadaşlarımıza avukatlarımıza çok teşekkür ediyoruz. Vekiller hiç bizi yalnız bırakmadı. Sizlere ilginizden dolayı teşekkür ediyoruz. En önemlisi ailemiz, eşlerimiz hep yanımızda oldular, çocuklarımız annelerimiz koşturdular bizler için. Ceza infaz kurumu çalışanları çok iyi davrandılar bize keza jandarma çok iyi davrandı bize" dedi.

"ARKAMDA GÖRÜĞÜNÜZ BU TOPLAMA KAMPI MÜZE OLANA KADAR..."

İçeri girerken bir tek şey dilediğini belirten Dündar sözlerine şöyle devam etti:

"O bizi buraya tıkan nefret öfke, bizim içimize salmasın. Bizi zehirlemesin. Ve biz zehirlenmeden çıktık. Kin duymuyoruz.  öfke duymuyoruz ama mücadele etmeye çok kararlıyız. Eskisinden daha yüksek bir sesle kendimizi savunmaya devam edeceğiz henüz bitmedi. Biz tahliye olduk ama davamız devam edecek. Bur bir basın özgürlüğü davasıdır.

Biz çıktık 30'u aşkın meslektaşımız içerde, diliyorum ki bu karar onların da yolunu açacaktır onların da mücadelesinin takipçisi olacağız sonuna kadar. Arkamda gördüğünüz bu toplama kampı müze olana kadar hepimiz basın özgürlüğü ifade özgürlüğü adına mücadele etmeye sonuna kadar devam edeceğiz"

"KEŞKE BUNU MAHKEME YAPSAYDI, KEŞKE BU TUTUKLAMAYI YAPMASAYDI"

Ardından sözü Erdem Gül’e vererek "Tanıştırayım koğuş arkadaşım" dedi.

Erdem Gül de, "Bizim açımızdan bir hatırlatma yapacağım, Ahmet Kaya hatırlatması yapacağım. ’Keşke olmasaydı hatırlıyorsunuz. Bu da bir ’keşke olmasaydı’ hikayesi. Keşkeleri devam ettirirsek, Anayasa Mahkemesi’ne sadece kişisel değil, Türkiye’deki demokrasi, özgürlükler, her türlü özgürlüğün önündeki engellerin aşılması yolundaki attığı hukuki adım için Türkiye adına teşekkür etmemiz lazım. Ama keşke bunu mahkeme yapsaydı, keşke bu tutuklamayı yapmasaydı. Yani; mevcut mahkeme bunu yapsaydı, Anayasa Mahkemesi’ne bu işi bırakmasaydı. Hukuk sistemiyle ilgili daha Türkiye’de alınacak yollar olduğu sonucunu çıkarıyoruz. Biz çıkıyoruz ama bu tutuklu gazeteciler meselesinin bittiği anlamına gelmez. İçerde arkadaşlarımız var, onlarla ilgili mücadelenin devam etmesi gerekiyor. Bundan sonra da basına yönelik baskılara karşı her türlü birlikteliğin sürmesi gerekiyor. Bunu biz Türkiye’nin demokrasi tarihinde, düşünce özgürlüğü tarihinde çok çok büyük bir olay olarak görmüyoruz. Aslolan, bütün basının Türkiye’de ifade özgürlüğü isteyen, her türlü özgürlüğü ve barışı isteyen insanların birlikteliğidir" ifadelerini kullandı.

BİREYSEL BAŞVURU YAPMIŞLARDI

Dündar ve Gül, MİT TIR’larına ilişkin yaptıkları haberler nedeniyle “silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etme”, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk amacıyla temin etme” ve “devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama” suçlarından tutuklandı. Avukatları, 3 Aralık 2015’te Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu.

SİLİVRİ'DE KONUŞTULAR

Karar sonrası Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar Silivri Cezaevi önüne gitti. Dilek Dündar, Can Dündar ve Erdem Gül’ü elleriyle teslim ettiklerini ve elleriyle almaya geldiklerini söyleyerek, “Ben hep güvenmemiz gerektiğini söylüyordum, özellikle Anayasa Mahkemesi’ne. Anayasa Mahkemesi çok güzel bir karar verdi. Siyaset üstü olduğunu gösterdi bence. Can’ları almaya geldik” dedi.

TAHLİYE MECLİS'TE: ÇOK SEVİNDİK

ANAYASA Mahkemesi’nin “hak ihlali” kararı, Meclis’te anında yankılandı. Muhalefetin yanı sıra AK Parti sözcüsü de Anayasa Mahkemesi’ni kararından dolayı kutladı. AYM’nin kararını Meclis Genel Kurulu’nda duyuran CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’ün sözleri salonda bulunan az sayıda muhalefet milletvekilinin alkışıyla karşılandı.

Parti yetkililerinin Genel Kurul’daki değerlendirmeleri şöyle:

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan: Bahse konu mahkeme kararını sevinçle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. Ancak mahkeme kararının üzerinden partimizin ve iktidarımızın itham edilmesini doğru bulmuyorum. Asolan tutuksuz yargılamaktır. Yerel mahkemenin kararı da bizim açımızdan hukuka uygun bir karar olarak değerlendirilecektir, AYM’nin kararı da öyle. Bu, yargının işidir.

CHP Grup Başkanvekili Levent Gök: Haber yazma ve halkın haber alma hakkının dolaylı olarak engellendiği bu haksız tutuklamayla ilgili AYM’nin verdiği kararı memnuniyetle karşılıyoruz. Bir ağır kusurun, Erdem Gül ve Can Dündar’la ilgili haksız kararın, artık “Yanlışın neresinden dönülürse kârdır” şeklinde tezahür eden bu kararın demokrasi açısından, ifade özgürlüğü açısından önemli olduğunu düşünüyorum ve AYM’yi kutluyorum.

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken: Dündar ve Gül’ün haksız şekilde tutuklanmaları, tecrit koşulları altında tutulmaları, cezaevinde haksız şekilde bekletilmeleri bütün dünya kamuoyunun vicdanını kanatıyordu. AYM’nin hak ihlali tespiti son derece önemlidir.

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay: AYM’nin bu kararını önemli ve sevindirici buldum. Objektiflik, doğru haber ve dürüstlük, toplumun gerçekten haber alma hakkına hizmet eden bir yapının oluşturulması gerekir. Ayrıca herkesin bildiği sır, sırrın ifşası olmaz. (ANKARA)

AVRUPA’DAN AYM’YE ÖVGÜ

AVRUPA Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında verilen karardan memnuniyet duyduğunu söyledi. AYM kararı doğrultusunda Dündar ve Gül’ün hızlı şekilde serbest bırakılmasını umduğunu vurgulayan Jagland, “Karar, Türkiye’de kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne dayandıran bağımsız bir Anayasa Mahkemesi’nin önemini gösteriyor” dedi. (Güven ÖZALP / BRÜKSEL)

AYM ‘DOĞRULARI SÖYLEMEK SUÇ DEĞİLDİR’ DEDİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AYM’nin kararı sonrası Twitter’dan, “Anayasa Mahkemesi verdiği kararla “Doğruları söylemek suç değildir” dedi. Can Dündar, Erdem Gül ve tüm gazetecilere özgürlük diliyorum” mesajını paylaştı. DHA

Anayasa Mahkemesi'nden Dündar ve Gül için karar

Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğine karar vererek, ihlalin ortadan kaldırılması için dosyayı ilgili mahkemeye gönderdi.

Kararın 3'e karşı 12 oyla, oy çokluğu ile alındığı öğrenildi.

Dündar ile Gül 25 Kasım 2015 tarihinde tutuklanmıştı ve 92 gündür Silivri Cezaevin'de tutuklu bulunuyordu.

Can Dündar ve Erdem Gül'ün, bu kararın ardından bu akşam tahliye edilebileceği ifade edildi.

AVUKATLARI: BU GECE BIRAKIRLARSA EN UYGUN OLANI ODUR

Can Dündar'ın avukatı Akın Atalay, CNN Türk'e yaptığı açıklamada şöyle dedi: "İki arkadaşımızla da dün gece beraberdik. Bugün çıkacak kararla ilgili konuştuk. Şimdi tekrar Silivri'ye doğru yola çıkacağım, mahkemeye tahliye talebinde bulunacağız. Bu gece bırakırlarsa en uygun olanı odur, bir gece daha kalmamış olurlar. Olmazsa yarın bırakılmaları lazım."

AYM, kararında, bir gazetecinin yaptığı haber nedeniyle tutuklanamayacağından hareketle, Dündar ve Gül’ün tutuklanmasıyla üç Anayasa maddesinin ihlal edildiğine hükmetti:

19. Madde, kişi hürriyeti ve güvenliği: Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

26. Madde, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti: Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.

28. Madde, basın hürriyeti: Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz. Hürriyet