15 Mart 2016 Salı

Avrupa yolunda ölüm kalım savaşı

Yunanistan-Makedonya sınırında sığınmacı dramı yaşanıyor.


Haftalardır Yunanistan'ın İdomeni kampında Makedonya'ya geçmek için bekleyen sığınmacılar, sınırın açılmaması üzerine farklı bir güzergaha yöneldi.

Binlerce  sığınmacı, sabah erken saatlerinde sınırdaki Suva Nehri’ni aşarak Makedonya topraklarına geçmeye çalıştı.

Aralarına çocuk ve kadınların da olduğu bir grup sığınmacı akıntıya kapıldı. Güçlü akıntı nedeniyle 2’si kadın 3 sığınmacı yaşamını yitirdi.

Eşyalarını sırtlarına alan sığınmacılar nehrin iki kıyısına çekilen ipe tutunarak karşıya geçti. Çocuklar ve yaşlılar ise kucaklarda taşındı.

Makedonya’ya geçen sığınmacıların, Gevgeli kasabasındaki kampa götürüldükleri bildirildi.
Sığınmacıları, soğuk ve yağmurlu havanın etkili olduğu Makedonya topraklarında da zorlu bir yolculuk bekliyor.

Haftalardır Yunanistan'ın Makedonya sınırında bekleyen binlerce sığınmacı, başta Almanya olmak üzere daha kuzeydeki Avrupa ülkelerine ulaşmayı hedefliyor. (ntvmsnc)
























Yılmaz Özdil'den olay Ankara saldırısı yazısı

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil'in Kızılay'da yaşanan patlamadan sonra köşesinde kaleme aldığı yazı sosyal medyada olay yarattı.

Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle...
İstihbarattan anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Zaten kendileri, MİT’in “takip edilecek organizasyon listesi”ndeydiler. Neredeyse hemen hepsi tarikat mensubu ve irticacı teşkilat mensubu oldukları için “iç tehdit” kapsamındaydılar. MİT bunların faaliyetleri hakkında rapor tutuyor, bunların devlete sızmasını engellemek için önlem alıyordu. Dolayısıyla… Bunların arasından hiçbiri devletin istihbarat 
teşkilatında işe giremedi, hiçbiri MİT’te görev alamadı. Daima MİT’in dışında kaldılar. Sıradan vatandaşın MİT’e dair bilgisi neyse, bunların bilgisi de o kadardı. Bu nedenle… Hobaraaa diye iktidara geldiklerinde, MİT’in bünyesinde kendi elemanları yoktu. Devletin memuruyla çalışmak yerine, devletin memurunu yok saydılar, tecrübeyi-liyakatı küçümsediler, kendi elemanlarını paraşütle indirdiler. O güne kadar MİT’te çaycılık bile yapmamış birini, MİT’in en tepesine koydular. Devletin istihbarat teşkilatını, Üsküdar belediyesi zabıta müdürlüğü sandılar. Kendilerini çok akıllı ve pratik zekalı zannettikleri için, ne olcak canım hallederiz dediler. Netice? Oslo’dan silah yüklü tırlara, yakalanmadıkları operasyon yok. Reyhanlı, Suruç, Musul, Sultanahmet, Ankara patlamaları, yakaladıkları operasyon yok!
*
Diplomasiden anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Milli Güvenlik Kurulu’nun “kırmızı kitap” tabir edilen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne göre “iç tehdit unsuru”ydular. İçerde tehdit sayılanın, dışarda devleti temsil etmesi mümkün mü? Elbette mümkün değil. Bu nedenle, dışişleri kadrolarına giremediler, kabul edilmediler. Konsolos olamadılar, büyükelçi olamadılar. Hariciyenin haricinde kaldılar. Tek tük istisnalar olsa da, katip seviyesini aşamadılar. Bu nedenle… Hobaraaa diye iktidara geldiklerinde, diplomasinin d’sinden bile haberleri yoktu. Dış politikanın hassas dengelerini, örtülü ilişkilerini, imkanlarını, mecburiyetlerini, sıradan vatandaş ne kadar biliyorsa, bunlar da anca o kadar biliyordu. Tecrübeli diplomatlarımızla çalışmak yerine, yok saydılar, küçümsediler, monşer filan diye alay ettiler, alay ettirdiler. O güne kadar dışişlerinde kapıcılık bile yapmamış birini, hariçten gazel okuyan Malezyalı Ahmet Kiziroğlu’nu, milletvekili bile olmadan hariciyenin en tepesine koydular. Devletin dışişleri teşkilatını, Eyüp belediyesinin park ve bahçeler müdürlüğü sandılar, ne olacak canım dikeriz sularız iki ayda büyür zannettiler. Netice? Komşularla sıfır sorun dediler, sıfır komşu kaldı. ABD’den Rusya’ya İsrail’den Mısır’a dünyada papaz olmadığımız ülke kalmadı. Suriye topraklarını Amerikan, İngiliz, Alman, Fransız, Hollanda uçakları vuruyor, Suriyelileri komple bize kakaladılar.
*
Askerlikten anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Çoğunluğu asker nefretiyle büyütüldü. Merdivenaltı tarikat yuvalarında aldıkları hurafe eğitimle, harp okullarını kazanamadılar. Tesadüfen kazananlar da, irticai faaliyet nedeniyle ordudan atıldı. Asteğmen rütbesini aşamadılar, general olamadılar, amiral olamadılar. Neredeyse subay arkadaşları bile yoktu. Bu nedenle… Hobaraaa diye iktidara geldiklerinde, askerliğini onbaşı olarak yapan sıradan bir vatandaş Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ne kadar biliyorsa, bunlar da o kadar biliyordu. Ne akıl verenleri vardı, ne akıl verenleri dinlediler. Donanmaya şehir hatları vapuru, hava kuvvetlerine metrobüs, kara kuvvetlerine yıkılması gereken gecekondu muamelesi yaptılar. Dükkan mühürler gibi orduyu mühürlediler, TSK’yı asrın iftirasıyla hapse tıktılar, kendi kendilerini başkomutan, mareşal ilan ettiler. Netice? Dünyanın en güçlü 10 ordusundan biri sayılan TSK, felç oldu. Suriye’ye burnunu bile uzatamıyor, komşu coğrafyalardaki etkisi sıfıra indi. Açılım ayağıyla iç güvenlikten el çektirildi, kışlasına hapsedildi. Adeta iğdiş edildi. Trajik bir kıyas vereyim: Kıbrıs barış harekatı 25 gün sürdü, Sur mahallesini 103 günde geri alabildik!
*
Polislikten anlamaz bunlar.
*
Çünkü… Anlasalardı, Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’a, polis olmayan birini emniyet müdürü yapmazlardı. Anlasalardı, Türkiye’nin başkenti Ankara’yı beş aydır emniyet müdürsüz bırakmazlardı. Anlasalardı, Akp hükümeti döneminde 75 bin cemaatçiyi polis teşkilatına almazlardı. Anlasalardı, 17/25 Aralık’tan sonra 120 bin polisin görev yerini değiştirmezlerdi. Anlasalardı, polis akademisinde PKK açılımı açmazlardı. Anlasalardı, Sur’u Cizre’yi Silopi’yi hiç bilmeyen, bölgeyi tanımayan polisleri “geçici görev”le oralara gönderip, şehit sayısının artmasına sebep olmazlardı.
*
Türkiye’nin çok ağır bedel ödeyerek yüzleştiği dört çıplak gerçektir bu.
*
Türkiye Cumhuriyeti maalesef…
Devleti bilmeyen, tanımayan, anlamayan kadrolara emanet edildi.
*
Günlük güneşlikken idare ediyorlardı.
Hava bozunca, foyaları meydana çıktı.
*
Çok bildiklerini, herkesten iyi bildiklerini sanıyorlardı.
Halbuki, ne yapacaklarını bile bilmiyorlar.
*
33 senedir gazeteciyim, hayatın kıymetini bilecek kadar ölüm gördüm, hatırlamak istemediğim boyutlarda dehşete, vahşete tanıklık ettim ama… Ülkemi hiç bu kadar zavallı durumda görmedim!

Sağlık çalışanlarına sosyal medya yasağı yürürlüğe girdi

Sağlık Bakanlığı’nın talimatıyla ülke gelindeki kamu hastanelerinde görev yapan sağlık çalışanlarına yönelik Youtube, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya kullanımıyla ilgili yasak Manisa’da başladı.

Manisa’da Kamu Hastaneleri Birliği’ne bağlı hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarına sosyal medya yasağı getirildi. Manisa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nin sağlık kuruluşlarına gönderdiği yazı ile başlayan yasağa gerekçe olarak ise Sağlık Bakanlığı’nın tüm illere gönderdiği talimat gösterildi. Sağlık çalışanlarının Youtube, Facebook ve Twitter gibi sosyal medyaya erişimi engelenmesi sağlık çalışanlarının bağlı olduğu sendikalarda görüş ayrılıklarını da beraberinde getirdi.
Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu’na bağlı Türkiye sağlık ve Sosyal Hizmetleri Kamu Görevlileri Sendikası (Türk Sağlık-Sen) Manisa Şube Başkanı Rıtvan Mutlu, yasağı olumlu karşıladıklarını belirterek, "Şu an hastane ortamında sağlık çalışanlarımız maillerine bakabiliyor ve internetten günlük işlerini yapabiliyorlar. Şu an sadece Youtube, Facebook ve Twitter gibi sosyal medyalara erişim yasağı uygulandı. Bunu çok olumlu buluyoruz. Mesai saati içerisinde sosyal medyada vakit geçirilmesindense herkes işine bakar" dedi.

’SOSYAL MEDYA KULLANILIRSA DEDİKODU YAPILMAZ’

Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu’na (KESK) Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) Manisa Şube Başkanı Mustafa Irgat ise bu tür kısıtlamaların kimseye faydası olacağını düşünmediğini söyledi. Irgat, "Zaten isteyen kendi telefonları ile sosyal medyaya istediği zaman girebiliyor. Sağlık çalışanlarının hastanenin internetini kullanarak, sosyal medyaya girmesi söz konusu değil. Bu kısıtlama kötü bir imaj. Sağlık çalışanları sosyal medya kullanırsa dedikodu yapmaz. Sosyal medya olmadı mı işyerlerinde sürekli insanlar birbirini çekiştiriyorlar. Bu kısıtlamanın bir faydası yok. Tabi bugünlerde Türkiye’nin gündeminde terör var. Eğer terör konuları ile ilgili paylaşımları engellemekse amaç mantıklı olabilir" diye konuştu.

Manisa Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Ayhan Korkmaz, yasağın Sağlık Bakanlığı tarafından tüm illerde uygulandığını belirtip, "Hastanelerdeki bilgisayarların veri tabanları Sağlık Bakanlığı’nın serverine bağlı. Erişimdeki yükü azaltmak için böyle bir karar alındı" dedi. DHA

16 yaşındaki liseli nakil beklerken terör saldırısında öldü

Ankara Kızılay Meydanı'nda yaşanan patlamadan sonra acı bir öykü daha ortaya çıktı. Patlamada hayatını kaybeden 16 yaşındaki Mehmet Emre Çakar'ın karaciğer nakli olabilmek için 2010 yılında Ankaraya taşındıkları ortaya çıktı. 42 yaşındaki baba Hikmet Çakar, "O benim karaciğerimi vereceğim oğlumdu. Veremeden öldü" diyerek gözyaşı döktü.


Terör saldırısında ölenler arasında, otobüsle Balgat'taki evine gitmeye çalışan lise öğrencisi Mehmet Emre Çakar da yer aldı. Hikmet ve Gülcan Çakar çiftinin, oğulları Mehmet Emre ile birlikte kızları 18 yaşındaki Şeyma ve 22 yaşındaki Emine Çakar'ın da karaciğer hastası olmaları nedeniyle tedavi için 2010'da Kütahya'dan Ankara'ya taşındıkları öğrenildi. Emine Çakar'a annesi Gülcan Çakar'ın, Şeyma Çakar'a da amcası İlyas Çakar'ın karaciğerini verdiği belirtildi. İki kardeşin nakil ile yaşama tutunmalarından sonra önümüzdeki günlerde babasından yapılacak nakil ile hastalıktan kurtulmayı hayal eden Mehmet Emre Çakar, terör saldırısında yaşamını yitirdi.

'KARACİĞERİMİ VEREMEDEN ÖLDÜ'

Mehmet Emre Çakar'ın ailesi, Adli Tıp Kurumu önünde otopsi işlemlerinin bitmesini beklerken büyük üzüntü yaşadı. Çakar'ın babası Hikmet, annesi Gülcan ve amcası İlyas Çakar, gözyaşlarına boğuldu. Hikmet Çakar, "O benim karaciğerimi vereceğim oğlumdu ama veremeden öldü. O kara toprakta yatarken ben nasıl evimde yatacağım? Bir vatanımıza sahip çıkamadık. Benim oğlumun ne suçu vardı? Tedavi için buraya geldik. Bütün hayatımızı bırakıp buralara geldik. İki kızım nakil oldu, oğlum da nakil olacaktı. Beni bu hale getirenler utansın. Şarapneller vücudunu patlatmış. Ben verecektim karaciğerimi ama olmadı. Nasıl dayanacağım buna. Allah kimseyi evlat acısıyla sınamasın" dedi.

'OĞLUM ŞEHİT OLMAK İSTİYORDU'

Oğlunun şehit olmak istediğini söyleyen Gülcan Çakar da "Yavrum şehit olmak istiyordu. Hep 'Rüyalarımda görüyorum' diyordu. Hiç böyle yakışmadı. 'Umrelere gideceğim' diyordu. İnşallah sebep olanların ciğeri yansın" diyerek gözyaşı döktü.

Yeğenlerinin üçünün de karaciğer hastası olduğunu belirten amca İlyas Çakar ise "Benim yeğenlerimden üçü de karaciğer hastası. Karaciğer nakli için geldik. Birine ben karaciğerimi verdim. İkisini kurtardık ama onu terörden kurtaramadık. Sırf hastalıklar yüzünden buraya taşınmak zorunda kaldık" dedi. DHA

Diyarbakır'da çatışma: Bir polis şehit

Diyarbakır'ın bu sabaha karşı sokağa çıkma yasağı konulan merkez Bağlar İlçesi Kaynartepe Mahallesi'nde güvenlik güçleriyle PKK'lı teröristler arasında çıkan çatışmada 1 polis şehit oldu. Çatışmada 3 terörist ölü ele geçirildi. Kentte sokağa çıkma yasağının kapsamı genişletildi. Merkez Bağlar Mahallesi Kaymakamlığı, bazı caddelere de bugün saat 09.00'dan itibaren sokağa çıkma yasağı getirdi.

Diyarbakır'da dün gece hendek kazıp barikat kurmak isteyen ve araçları ateşe veren PKK'lı teröristlerin güvenlik güçleriyle çatışmaya girdiği merkez Bağlar İlçesi Kaynartepe Mahallesi'nde bugün saat 03.00'dan itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, yasak kararıyla birlikte PKK'lı teröristleri etkisiz hale getirmek için operasyon başlatıldı. Operasyonlar sırasında mahalleden sık sık silah sesleri yükseldi. Çatışmada 1 polis memuru şehit düşerken 3 terörist öldürüldü.

HALK GÖÇ EDİYOR

Bağlar İlçesi'nin en büyük mahallerinden olan Kaynartepe Mahallesi'nde oturanlar, operasyon başlaması ardından yanlarına alabildikleri eşyalarıyla birlikte evlerini terk etti. Mahallenin tüm giriş ve çıkışlarında zırhlı araçlarla önlem alan polis ekipleri zırhlı araçlardan sık sık anons yaparak mahallede sokağa çıkma yasağı uygulandığını bildirdi.

Diyarbakır'ın en önemli geçiş noktalarından Koşuyolu Caddesi de sokağa çıkma yasağı kapsamında olduğu için araç ve yaya trafiğine kapatıldı. Merkez Bağlar ve Kayapınar ilçelerini Yenişehir ve Sur'a bağlayan en önemli güzergahlardan biri olan Koşuyolu Caddesi'nin Ofis Semti çıkışı olan Ofis Alt Geçidi de trafiğe kapanmasının ardından, Ofis-İstasyon ve Ofis- Seyrantepe güzergahlarında araç yoğunluğu oluştu. DHA

Savaşta 3.7 milyon bebek doğdu

UNICEF Suriyeli çocuklarla ilgili raporunu açıkladı. Buna göre içsavaş sırasında doğan çocukların sayısı 4 milyona yaklaştı. Raporda çocuk asker yaşının 7’ye kadar düştüğüne de dikkat çekildi.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) açıkladığı raporda Suriye’deki 5 yıllık içsavaş sırasında 3.7 milyon çocuğun doğduğunu bildirdi. Bu rakam 18 yaş altındaki Suriyelilerin üçte birine tekabül ediyor. UNICEF’in raporuna göre bu çocuklardan 306 bini sığınmacı olarak bulundukları ülkelerde doğdu. Raporda, ülkenin toplam çocuk sayısının yüzde 80’inden fazlasına karşılık gelen 8.4 milyon Suriyeli çocuğun ülke içinde ya da dışında çatışmalardan etkilendiği vurgulandı. UNICEF, Suriye içinde de yaklaşık 7 milyon çocuğun yoksulluk içinde yaşadığını kaydetti.

ÇOCUK ASKERLER

UNICEF, çocuk askerler konusunda da endişelerini paylaştı. Çocuk asker yaşının 7’ye kadar düştüğü ve toplam sayılarının da yarısından fazlasının 15 yaşının altında olduğu ifade edildi. Raporda ayrıca, “Çocuklar, taraflarca aktif bir şekilde hediyeler ve aylık 400 dolara varan ‘maaşlarla’ savaşa girmeye teşvik edildiklerini söylüyor” denildi.

İşte Kızılay'ı kana bulayanlar

Ankara’da 2’si terörist 37 kişinin ölümüne neden olan hain saldırıda kullanılan aracı, Ankara’ya getiren teröristin İ.S. olduğu belirlenirken iki bombacıdan kadın olanın Seher Ç. D., erkek olanın ise Ö.Ü. olduğu iddia edildi.

DİKKAT ÇEKMEDİ

Habertürk Gazetesi'nden Neşet Dişkaya'nın haberine göre saldırıda kullanılan araç, 10 Ocak’ta PKK terör örgütü üyesi İ.S. tarafından Şanlıurfa Viranşehir’deki bir galeriden satın alındı.
Ancak İ.S., 64 yaşındaki bir kadına ait “34 HGH ...” plakalı 1995 model 3.20 BMW marka otomobilin ruhsatını üzerine almadı.
12 Ocak günü Diyarbakır’a götürülen otomobil, iki gün burada kaldıktan sonra tekrar Şanlıurfa’ya getirildi.

Çalıntı olmadığı için dikkat çekmeyen otomobil, 25 Şubat’ta Şanlıurfa’dan çıktı ve 26 Şubat’ta Ankara’ya geldi. İ.S., Ankara’ya geldikten sonra bombacı Seher Ç.D. ile buluştu ve birlikte kalmaya başladı.

Bir başka iddiaya göre ise İ.S. ve Seher Ç.D. Suriye sınırında buluşup Ankara’ya birlikte geldi. Ancak istihbaratçıların bu değerlendirmesi kesin delillerle tespit edilemedi.

Bomba düzeneğinin araca Ankara’da yerleştirildiği ihtimali üzerinde yoğunlaşıldı. Aracın Ankara’da Çankaya, Yenimahalle ve Dikmen etrafında dolaştığına dair görüntülere ulaşıldı.

Aracı kullanan İ.S. ile ilgili en net kayıt ise 9 Mart akşamı 19:21:01’de kaydedildi. Araçla bir akaryakıt istasyonuna giren İ.S., benzin alırken araç dışına çıktığında kameralara yakalandı.

HEDEF KIZILAY

İstihbarat birimlerine göre, saldırının hedefinde Güven Park’taki Çevik Kuvvet birimi ile duraklarda bekleyen vatandaşlar vardı.

Olay anını gösteren kameraları inceleyen ekipler, bomba yüklü otomobilin, durakta bekleyen otobüslerin yanına gelince yavaşladığını ve bu sırada patlatıldığını tespit etti.

ERKEK BOMBACI Ö.Ü.

Bombacılardan erkek olan 1990 doğumlu Ö.Ü.’nün saldırı sırasında Seher Ç.D.’nin yanında bulunduğu MOBESE kameralarından tespit edildi. Kesin kimlik tespiti için Ö.Ü.’nün ailesinden DNA örneği de alındı. Kaynaklar DNA eşleşmesinin ardından ikinci saldırganın açık isminin kamuoyuyla paylaşılacağını bildirdi.

PKK ÜYELİĞİNDEN YARGILANIYORDU

Saldırıda, bombalı aracı PKK’lı Seher Ç.D.’nin kullandığı belirlendi. Emniyet birimleri isme, hurdaya dönen bomba yüklü araçtan elde edilen ceset parçaları, parmak izi ve MOBESE görüntülerinden ulaştı. DNA tespitinin tamamlanmasının ardından saldırganın kimliğine ilişkin resmi açıklamanın yapılması bekleniyor.

D.’nin, Balıkesir Üniversitesi Turizm Fakültesi Seyahat İşletmeciliği Bölümü’ne 2012’de kayıt yaptırdığı, Balıkesir’de “terör örgütü PKK üyeliği ve örgüt propagandası” suçlarından tutuksuz yargılandığı belirtildi.5 sanıklı davanın son duruşması Aralık 2015’te yapılmıştı. Duruşmanın karar için ileri bir tarihe ertelendiği öğrenildi.

Dünya onaları konuşuyor

Ankara'da 10 Ekim 2015'teki barış mitingine yapılan saldırıda yaşamını yitiren Ali Deniz Uzatmaz ile Pazar akşamı başkentin kalbi Kızılay'da düzenlenen saldırıda can veren çocukluk arkadaşı Ozancan Akkuş'un paylaşım rekoru kıran fotoğrafları, Alman Die Welt gazetesine de konu oldu.

Die Welt, bu gençlerden birinin fotoğraflarının ilk saldırıdan sonra da viral olduğunu hatırlatıyor.

Deniz Yücel imzalı haberde, bu fotoğrafların öyküsü şöyle anlatılmış:

"Türkiye'nin yakın geçmişine tesadüfmüşçesine ayna tutan, üç fotoğraftan oluşan bir zincir. Son bölümü anlatan kare, Twitter'de hızla yayılmakta. Gece vakti, bir cafenin terasında yanyana oturan iki genç adam görüyoruz. Belli ki birçok arkadaşları var yanlarında. Neşeliler, hatta coşmuşlar. Gülüyorlar, ellerini havaya kaldırmışlar, bağırarak birşeyler diyorlar ya da şarkı söylüyorlar. Şimdi ikisi de öldü. Ama birlikte ölmediler."

Haberin devamında soldaki sakallı genç olan Ozancan Akkuş'un Pazar akşamı Kızılay Meydanı'ndaki saldırıda hayatını kaybettiği anlatılıyor.

Die Welt, resimdeki diğer genç adamın, Ali Deniz Uzatmaz'ın ise daha önce iki başka fotoğrafla ünlendiğini hatırlatıyor.

Ali Deniz Uzatmaz'ın, katıldığı bir protesto sırasında, ardında Gezi olaylarında dövülerek öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz'ın posteriyle görüntülendiği fotoğraf solda...

10 Ekim'de, Ankara Garı'ndaki saldırıya kurban gittikten sonra bu kez kendisinin, üstelik aynı gösterideki haliyle bir postere taşınıp, bir genç kızın elinde yükseldiği fotoğraf ise sağda...

Die Welt, gençlerin geçmişi ve üniversite hayalleri hakkında bilgi verdikten sonra şu yorumu yapıyor:

"(Ozancan Akkuş) Pazar akşamı öldü, çocukluk arkadaşından neredeyse tamı tamına altı ay sonra...İkisi de öldüklerinde 19 yaşındaydı. Tıpkı Uzatmaz'ın protestosunda andığı genç gibi. Bu üç fotoğraf, siyasi şiddetin farklı türlerinin parçaladığı bir neslin kaderinin belgesi."

BBC Türkçe

14 Mart 2016 Pazartesi

"Türkiye Ortadoğu'nun başkenti oldu"

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Güvenpark’ta yaşanan ve 37 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan terör saldırısına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.


İnce açıklamasında “Ortadoğu’daki değişim dalgasını yönetme, değişim dalgasının öncüsü olma” hayalleri kuranlar, Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenler Çağdaş Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’yı bombaların patladığı bir “Ortadoğu Başkenti” yapmayı başardılar” dedi.

İşte CHP’li Muharrem İnce’nin yaptığı o açıklama:

Güvenpark katliamı bir kez daha gösterdi ki Reyhanlı’dan başlayan katliamlar serisi istihbarat ve güvenlik alanındaki basiretsizliğin ve zafiyetlerin bir sonucudur.

Sıfırlanmış terörle devralınmış bir ülke 14 yılın sonunda meydanlarında, sokaklarında, parklarında bomba patlatılan bir ülke oldu.

Bu noktaya nasıl geldiğimiz hakkında söylenecek çok sözümüz var. Bugün savunmasız insanlarımızı teröre kurban veriyorsak, bu Habur sınır kapısında terörist karşılamaların, Oslo, İmralı ve

Dolmabahçe görüşmelerinin, Valilere talimat verip PKK’ya operasyon yaptırılmamasının sonucudur.
“Ortadoğu’daki değişim dalgasını yönetme, değişim dalgasının öncüsü olma” hayalleri kuranlar,

Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz diyenler Çağdaş Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’yı bombaların patladığı bir “Ortadoğu Başkenti” yapmayı başardılar!

Ankara’nın kalbinde bombalar patlarken Ortadoğu’nun sultanlarına özenerek hesap vermeyen, sorumluluk üstlenmeyerek başkanlık sevdasına kapılanlar ve gündemi sadece başkanlık olanların Türkiye’yi getirdiği nokta burasıdır.

Fırat’ın kenarındaki kuzuyu geçtik, 5 ayda 3 kez karalar bağlayan Ankara’nın sorumluluğunu üstlenecek, beceremedik, beceremiyoruz diyecek kimse yok mu?

Gelinen noktada bunları unutmadan, hesap sormayı ertelemeden terör karşısında mücadelemizi güçlendirmek durumundayız.

Yaşadıklarımız karşısında iktidarın halkımıza birlik ve beraberlik çağrısı yapmasının inandırıcılığı ve bir anlamı kalmamıştır.

Bir ülke düşünün ki düşüncelerini açıklayanlar engelleniyor!

Haber yapan gazeteciler engelleniyor!

Haklarını arayan işçiler, öğrenciler engelleniyor!

Doğayı korumak isteyenler engelleniyor!

Yetimin hakkını korumaya çalışan bürokratlar engelleniyor!

Türkiye’nin birliği ve bütünlüğü için hükümeti eleştirenler engelleniyor!

Teröre karşı mücadele etmek isteyen askerlerimiz engelleniyor!

Hakaret edene karşı sözünü iade edenler engelleniyor!

Twitter, Facebook engelleniyor!

Ama teröristin aracı “seyir halinde” olduğu için engellenemiyor!

İntihar saldırısı yapacak olanlar henüz saldırıya geçmediği için engellenemiyor!

Bu saldırının önceden yapılacağına ilişkin istihbarat bilgisi alındığı halde halkımıza duyuru yapılmaması, nedeni ne olursa olsun yanlıştır.

Elbette terör örgütlerinin amacı korku ve panik yaratmaktır. Ama devletin görevi de insanını yaşatmaktır.

Alınan istihbarat güvenilir ve sağlam ise üst düzeyde güvenlik önleminin bir parçası olarak halkımızı uyarmak kalabalık yerlere zorunlu olmadıkça gitmemelerini geçici bir süre istemek durumundayız.

Bu terör örgütlerine verilen bir ödün değil, insan yaşamını her şeyin üstünde görmek demektir.

Eğer insanımıza kentinin caddelerinde, sokaklarında, parklarında özgürce yaşama imkânı sağlayamıyorsak onun devleti de olamayız.

Bu mücadele sadece güvenlik güçlerimizin çabalarıyla değil onlardan alınan bilgilerle halkımızın doğru bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesiyle kazanılacak bir mücadeledir.

Bir başka nokta ise hükümetin Suriye, Irak politikalarından ve iç siyasette kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dil ve söylemlerden vaz geçmesi gerektiğidir.

Her olayda biraz daha ayrışan bir toplum olma halinden acilen çıkmamız gerekiyor.

Demokrasimizi, ulusal birliğimizi, bütünlüğümüzü engelleyenleri de bizim engellememiz gerekiyor.

Teröre, teröriste, teröre alışmamız gerektiğini söyleyenlere, terör eylemleri sonucunda oylarını
artırdıklarını açıklayanlara, kifayetsiz, beceriksiz yüzsüzlere karşı dimdik ayakta durmalıyız.

Bu hain saldırıyı gerçekleştirenleri bir kez daha lanetliyor, yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımız şifa diliyorum.

Anne karnında terör kurbanı oldu

Ankara Kızılay'da düzenlenen bombalı saldırıda ağır yaralanan Songül Bektaş, karnındaki 6,5 aylık bebeğini kaybetti.

Songül Bektaş’ın hayati tehlikesinin devam ettiği ve yoğun bakımda olduğu öğrenildi.
Polis memuru eşiyle birlikte 2,5 ay sonra doğacak olan bebekleri için alışverişe çıkan 42 yaşındaki Songül Bektaş, Güvenpark’ta bulunan banklara soluklanmak için oturdu. Bombalı saldırının etkisiyle Songül Bektaş, savrularak yere yığıldı. Songül Bektaş’ın üzerine siper olan eşi patlamayı hafif yaralı olarak atlattı.

Ambulansla Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılan Songül Bektaş’ın 2 kere kalbi durmasına rağmen hayata tutundu. Songül Bektaş, karnındaki 6,5 aylık bebeğini kaybetti. Songül Bektaş’ın hayati tehlikesinin devam ettiği ve yoğun bakımda olduğu öğrenildi.  DHA

Gözyaşları yağmura karıştı

Ankara Kızılay’daki saldırıda hayatını kaybedenler, düzenlenen cenaze törenleriyle toprağa veriliyor.
Ankara’daki terör saldırısında yaşamını yitirenler son yolculuklarına uğurlanıyor.
Hazine Müsteşarlığında özel güvenlik görevlisi Murat Gül (27), Milli Eğitim Bakanlığı çalışanı Hamide Sibel Çetinkaya (55) ile üniversite öğrencisi Feyza Acısu'nun (22) için Karşıyaka Mezarlığı Camisi'nde tören düzenlendi.
Ellerinde Türk bayrakları taşıyan Gül'ün yakınlarından biri, "Bir şehit verdik, hepimiz şehit olacağız. Canımız feda olsun. Keşke o şehitlerin içinde ben de olsaydım" ifadelerini kullandı.
Murat Gül'ün babası Mustafa Gül'ün, GATA'da görev yaptığı belirtildi.
Milli Eğitim Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine bağlı Bilgi Edinme Merkezi çalışanı, iki çocuk annesi Çetinkaya'nın ise Cebeci'de oturan annesini ziyaretinin ardından, metro durağından çıktığı sırada saldırıya maruz kaldığı öğrenildi.
Feyza Acısu'nun ise Gazi Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü İngiliz Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı 4. sınıf öğrencisi olduğu bildirildi.
Törene katılan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, ailelere başsağlığı diledikten sonra, askeri ve mülki erkan ile çok sayıda vatandaşla cenaze namazında saf tuttu.
Cenazeler, kılınan namazın ardından Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Aynı aileden Muharrem (80), Bağdat (72) ve Perihan Çermik (55) ile emekli öğretmen Yaşar Durakoğlu'nun (69) naaşları Karşıyaka Mezarlığı Camisi'ne getirildi.
Törene katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çermik ve Durakoğlu ailelerinin yakınlarına taziyede bulunduktan sonra cenaze namazında da saf tuttu.
Öte yandan, cenaze törenine AK Parti milletvekilleri Emrullah İşler ile Ahmet Gündoğdu, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, bazı ilçe belediye başkanları, Anayasa Mahkemesi çalışanları ile çok sayıda vatandaş katıldı.
İkindi namazını müteakip kılınan cenaze namazı sonrası terör saldırısında yaşamını yitirenlerden Muharrem, Bağdat ve Perihan Çermik ile Yaşar Durakoğlu'nun cenazeleri, Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Muharrem, Bağdat ve Perihan Çermik'in Anayasa Mahkemesi'nde teknisyen olarak görev yapan Tuncay Çermik'in ailesi olduğu öğrenildi.
SAĞANAK YAĞMUR ALTINDA UĞURLANDI
21 yaşındaki Berkay Baş'ın cenazesi, Adli Tıp Kurumundaki işlemlerinin ardından yakınların tarafından teslim alınarak Polatlı ilçesine götürüldü.
Baş'ın cenazesi, işlemlerinin ardından Şentepe Mahallesi Ulu Camisine getirildi.
Cenazeye katılan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, yakınlarının desteğiyle ayakta duran Rasim Baş'ı teselli etmeye çalıştı.
Berkay Baş, yağmur altında kılınan cenaze namazının ardından Polatlı Şehir Mezarlığında toprağa verildi.
Cenazede "Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez" sloganları atıldı.
Berkay Baş'ın patlamadan birkaç dakika önce ailesiyle telefonla görüştüğünü ve Kızılay'da olduğunu söylediği belirtildi.
Karayolları Genel Müdürlüğü Kastamonu Bölge Müdürlüğünde çalışan Rasim ile Funda Baş çiftinin üç çocuğundan en büyüğü olan Berkay Baş’ın ODTÜ Mühendislik Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümü 1. sınıfında okuduğu öğrenildi.
KIRIKKALE’YE İKİ ATEŞ DÜŞTÜ
Ankara'daki terör saldırısında hayatını kaybeden iki kişinin cenazeleri, Kırıkkale'de defnedildi.
Ankara Adli Tıp Kurumundaki otopsi işlemlerinin ardından Taner Kalıç'ın cenazesi, merkeze bağlı Hasandede köyüne getirildi.
Burada, Kalıç'ın eşi Seda, çocukları Özlem Nuray ve İrem Sılay, babası Rıza Kalıç ile yakınları tabuta sarılarak gözyaşı döktü. Kalıç'ın kız kardeşi Nurhan Coşkun, "Biz kimseye bir şey yapmadık. Gözleri kör olsun. Ocakları sönsün" diyerek ağıt yaktı.
Kalıç'ın cenazesi, öğle vakti Hasandede Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından köy mezarlığında toprağa verildi.
Kızılay'da bir işyerinde çaycılık yapan ve çalıştığı sırada meydana gelen patlamada hayatını kaybeden Taner Kılıç'ın (45) cenazesi de Sulakyurt ilçesine bağlı Ali Şeyhli köyüne getirildi.
Köy camisinde öğle vakti kılınan namazının ardından Kılıç'ın cenazesi, köy mezarlığına defnedildi.
GAZİANTEP’TE YAS
Saldırıda hayatını kaybeden ODTÜ öğrencisi Ozan Can Akkuş'un, Gaziantep'teki baba evinde hüzün var.
Röntgen teknisyeni baba Mehmet Nuri Akkuş ve hemşire anne Senem Akkuş'un, Sarıgüllük Mahallesi'ndeki evinin bulunduğu sokağa taziye çadırı kuruldu, caddeye Türk bayrakları asıldı.
Taziyeleri kabul eden dede Mehmet Nuri Akkuş, oğlu ve gelininin, cenaze işlemleri için Ankara'ya gittiğini söyledi.
Torununu kaybetmenin üzüntüsünü yaşadığını belirten Akkuş, "Terörü lanetliyorum. Ciğerimiz yanıyor. İnşallah bunu yapanların yuvaları dağılır" dedi.
ODTÜ’YE DERECEYLE GİRDİ
Bu arada, 3 kardeşin en küçüğü olan Ozan Can Akkuş'un geçen yıl, ODTÜ Mühendislik Fakültesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümünü dereceyle kazandığı öğrenildi.
Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'de meydana gelen patlamada yaşamını yitiren Ali Deniz Uzatmaz'ın da çocukluk arkadaşı olduğu belirtilen Akkuş'un, bu olay sonrası sosyal paylaşım hesabından "Gözlerimizden akan yaş bile ellerinizdeki kanı temizleyemeyecek. O temiz adam her zaman sizin yakanızda bizim kalbimizde kalacak" şeklinde yazı paylaşmıştı.Akkuş'un cenazesinin yarın Gaziantep'te defnedilmesi bekleniyor.
10 DAKİKA ÖNCE ANNESİYLE KONUŞTU
Saldırıda ölen Sümeyra Çakmak'ın Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde yaşayan ailesine acı haber ulaştı.
Geçen yıl Gazi Üniversitesi Kimya Bölümü mezunu olan Sümeyra Çakmak'ın otobüs durağında beklediği sırada yaşanan patlamanın ardından hayatını kaybettiği belirtildi.
Acı haberi alan sınıf öğretmeni baba Şahap Çakmak, eşiyle Ankara'ya giderek kızının cenazesini teşhis etti.        
Cenazenin tesliminin ardından Sümeyra Çakmak'ın, memleketi Bayburt'ta toprağa verileceği bildirildi.        
Bu arada, Sümeyra Çakmak'ın, Ankara'da KPSS kursu nedeniyle bulunduğu ve patlamadan 10 dakika önce annesiyle telefonla görüştüğü öğrenildi.
GALATASARAY MAÇINDA GÖREVLİYDİ
Terör saldırısında şehit olan polis memuru Nevzat Alagöz'ün, memleketi Iğdır'daki babaevinde hüzün hakim.
Acı haberin duyulmasının ardından Alagöz'ün, Baharlı Mahallesi'ndeki babaevi ve çevresindeki binalar Türk bayrakları ile donatıldı. Bu arada Karasu Camisi Aşevi taziye yeri olarak düzenlendi.
Aşevine gelen Iğdır Emniyet Müdürü Yüksel Baba ve çok sayıda vatandaş, baba Hüseyin Alagöz ve yakınlarına taziyelerini sundu.
Alagöz'ün cenazesinin akşam saatlerinde uçakla Iğdır'a getirileceği, yarın kılınacak namazın ardından Karakoyunlu ilçesinde defnedileceği belirtildi.
Şehit Alagöz'ün dün Spor Toto Süper Lig'de Gençlerbirliği-Galatasaray maçındaki görevinin ardından evine gitmek üzere otobüs durağında beklediği öğrenildi.
LİSELİ MEHMET NAKİL BEKLİYORDU

Hayatını kaybeden 16 yaşındaki lise öğrencisi Mehmet Emre Çakar'ın, Kütahya'nın Domaniç ilçesine bağlı Karaköy'deki evine Türk Bayrağı asıldı.

Mehmet Emre Çakar ve ablaları 18 yaşındaki Şeyma ve 22 yaşındaki Emine Çakar'ın karaciğer hastası olmaları nedeniyle ailenin çocuklarının tedavisi için 2010 yılında Ankara'ya taşındıkları öğrenildi.
Şeyma ve Emine Çakar'ın tedavisi için anne Gülcan Çakar'ın ve bir yakınlarının karaciğerini verdiği kaydedildi.

Yapılan karaciğer nakilleri sayesinde iki ablasının sağlıklarına kavuştuğu, Mehmet Emre Çakar'ın ise tedavisi için yakın zamanda baba Hikmet Çakar'ın vereceği karaciğerin naklinin yapılmasının planlandığı ifade edildi.

Çakar'ın cenazesi otopsi işlemlerinin tamamlanmasının ardından ilçeye bağlı Karaköy'de toprağa verileceği öğrenildi.
GENÇ BASKETBOLCU DA TERÖR KURBANI

Ankara Altınel Spor Kulübü Genç Basketbol Takımı Kaptanı Dorukhan Yusuf Özdemir'de Başkent’te yaşamını yitirenlerden... 
Türkiye Basketbol Federasyonundan yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
"1998 doğumlu Özdemir, çalışkan, terbiyeli kişiliği ile çevresinde son derece sevilen bir sporcuydu. Dorukhan Yusuf Özdemir’in cenazesi yarın kılınacak öğle namazı sonrası Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Türkiye Basketbol Federasyonu olarak merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileriz." ntvmsnc

'Peki Ankara olacak mısınız?'

Başkent Ankara'da yaşayan İngiliz müzisyen James Taylor'ın, Kızılay'daki kanlı terör saldırısının ardından Facebook'ta paylaştığı bir yazı, sosyal medyada büyük ilgi uyandırdı.


Facebook'ta yaptığı paylaşım İngiliz Independent gazetesi ve Amerikan Newsweek dergisi tarafından da haberleştirilen Taylor, yönelttiği "Charlie oldunuz. Paris oldunuz. Peki Ankara olacak mısınız?" sorusuyla uluslararası kamuoyunu hain saldırının kurbanları için empati kurmaya davet etti.
Taylor'ın gece yarısı paylaştığı yazı şu ana kadar 60 bine yakın Facebook kullanıcısı tarafından paylaşıldı. Yaklaşık 5 bin yorum alan ve 70 bini aşkın kişi tarafından "beğenilen" bu paylaşım, sosyal medya kullanıcılarının takdirini topladı.

SAVAŞ BÖLGESİ DEĞİL MODERN VE HAREKETLİ BİR KENT

"Bu; Northampton'da, Drapery'deki Debenhams'ın dışında bir bomba patlaması gibi bir şey... Ya da Birmingham'daki New Street'te... Veya Londra'daki Piccadilly Circus'ta..." diye yazan Taylor, insanlardan şu soruların yanıtlarını düşünmelerini istedi:
"Orada olduğunuzu hayal eder misiniz? Her gün yürüyüp geçtiğiniz yerleri, kullandığınız otobüs duraklarını, aşındırdığınız yolları?"

Facebook'ta asıl memleketi Northampton olarak gözüken İngiliz müzisyen, "Birçok insanın düşündüğünün aksine; Türkiye, Ortadoğu değil... Ankara bir savaş bölgesi değil. Normal, modern ve hareketli bir kent. Tıpkı diğer Avrupa başkentleri gibi. Kızılay da tam onun kalbi, merkezi..." ifadesini kullandı.

"ANKARA BENİM EVİM"

"Londra, New York, Paris'teki terör saldırılarına bakıp, kurbanların acılarını hissetmek ve üzülmek çok kolay. O zaman neden Ankara için de aynısı olmuyor? Nedeni, Ankara'nın bu kentlerden farksız olduğunu anlayamamanız mı?" ifadesini kullanan Taylor, yazısını şöyle bitirdi:
"Ankara benim evim. 18 aydır böyle. Evim olmaya da devam edecek. Charlie oldunuz. Paris oldunuz. Peki Ankara olacak mısınız?"

"HEPİMİZ İNSANIZ" VURGUSU

Taylor'ın profilinde, "Röportaj yok. Siyaset yok. Hepimiz insanız" yazılı olduğu görüldü.

KONSER İÇİN GELMİŞTİ
Taylor, 1-2 yıl önce konser için geldiği Türkiye'de bir Türk kızını sevince Ankara'ya yerleşti.

Macaristan kapılarını Türk vatandaşlarına açtı

Macar hükümeti tarafından desteklenen ve AB dışı ülkelerin vatandaşlarına Macaristan'da ömür boyu oturma izni verilmesini sağlayan program, artık Türkiye'den de başvuru kabul ediyor.

Macaristan Meclisi tarafından onaylı oturma izni veren tek firma olan Voldan aracılığındanki süreç şöyle işliyor:

Başvuru sahibi, Macar hükümeti kurumlarından birine gerekli evrakları teslim ederek süreci başlatıyor. Dört ila altı haftalık süreç içerisinde geçici oturma izni temin edildikten sonra, dokuz ay içinde kalıcı oturma iznine sahip olunuyor.

Macaristan’a gitmeden gerçekleştirebilen bu sürecin başında, Macaristan devlet tahviline yatırılan 300 bin euro beş yılın sonunda geri ödeniyor. Bir kereye mahsus ödenen 60 bin euro ise hukuki, yönetim ve mali ücretleri karşılama bedeli olarak alınıyor.

Söz konusu oturma izni; başvuru sahibinin eşini, 17 yaş altı çocuklarını ve önceki evliliğinden olan 17 yaş altı çocuklarını da kapsıyor; bu kişilerin Schengen bölgesinde yer alan ülkelerden herhangi bir sınırlama olmadan faydalanabilmesine olanak tanıyor.