5 Nisan 2016 Salı

Yıllık izinde yeni dönem

Yeni düzenlemeye göre yıllık izin 5’e bölünebilecek ve bir bölümü 6 günden az olmayacak. İşçiler bayramlarda tatillerini uzatabilecekler.


Mevcut kanunlara göre; yıllık izin en çok 3’e bölünüp bir bölümü 10 günden az olmuyor. Meclis’teki tasarı yasalaşırsa yıllık izin 5’e bölünebilecek ve bir bölümü 6 günden az olmayacak. Ayrıca işçiler bayramlarda tatil olmayan günler için izin kullanıp tatillerini uzatabilecekler.

Meclis’te görüşülecek tasarı çalışanları yakından ilgilendiriyor.

Geçtiğimiz hafta içinde Meclis’e gelen kanun tasarısı, çalışma hayatında pek çok konuda değişiklik öngörüyor. Çalışanlar açısından tasarının en önemli maddesi, yıllık izin kullanımında değişiklik öngören madde. 

İşte Milliyet’ten Cem Kılıç’ın detaylarını yazdığı tasarıdan öne çıkanlar…

Hem çalışanlardan, hem işverenlerden gelen talepler sonucunda yıllık izin kullanım koşullarının değiştirilmesi gündeme gelmişti. Tasarının bu yöndeki talepler sonucunda hazırlandığı öğrenildi. 

Peki, tasarı bu haliyle yasalaşırsa yıllık izinler nasıl kullanılacak?

İş Kanununa göre işçi yıllık izin hakkını 1 yılın sonunda elde eder. Aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıl çalışmış işçi, 1 yılın sonunda yıllık izin kullanma hakkına kavuşur. Aynı işverene bağlı (A) işyerinde 6 ay, (B) işyerinde 6 ay çalışmış işçi de yıllık izin hakkına kavuşur. Yıllık izin hakkı için kriter aynı işyerinde değil, aynı işverene bağlı olarak çalışmadır. İşyerinde kıdemi 1 ila 5 yıl olan işçiye (5 yıl dahil) 14 gün, 5 yıldan fazla 15 yıldan az olan işçiye 20 gün, 15 yıl ve daha fazla olan işçiye ise 26 gün yıllık ücretli izin verilmelidir.

EN ÇOK 3′E BÖLÜNÜYOR

Bu süreler, yıllık izin verilebilecek en az sürelerdir. İşveren isterse işyerinde yıllık izin sürelerini daha uzun belirleyebilir. Diğer yandan, 18 yaş ve altı kişilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere en az 20 gün yıllık izin verilmesi gerekir. Yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık izin süreleri de kıdemlerine göre belirlenen süreye 4 gün eklenerek belirlenir.

İzin sürelerinin kullanımında 2 kriter söz konusu. İlk olarak, işçinin hak ettiği yıllık iznin bir bölümü 10 günden az olmamalı. Yani, 14 gün yıllık izin hakkı olan işçiye işveren 14 günün 10′unu kesintisiz kullandırmak zorunda. İkinci kriter ise yıllık izin süresinin en fazla 3′e bölünebilmesi. Dolayısıyla, 14 günlük yıllık izin hakkı olan işçinin iznini 10 gün, 1 gün ve 3 gün şeklinde kullanması mümkündür. İşçiye 10 gün, 1 gün, 1 gün, 2 gün şeklinde yıllık izin kullandırılamaz. Böyle olunca da dini bayramlar ve resmi tatil günlerinin hafta sonu ile birleştirilmesi durumunda işçi bir gün yıllık izin kullanarak 10 gün tatil yapma şansını kaçırıyordu.

ŞİMDİ NE DEĞİŞECEK?

Kanun tasarısı bu haliyle yasalaşırsa, yıllık izinlerin kullanım kriteri değişecek. Yıllık izinler bugünitibarıyla en fazla 3′e bölünüp bir bölümü 10 günden az olamazken, değişiklik sonrası yıllık izinler 5′e bölünebilecek ve bir bölümü 6 günden az olamayacak. Dolayısıyla, değişiklik sonrası 14 günlük yıllık izin hakkı olan işçi iznini, 6 gün, 1 gün, 1 gün, 1 gün, 5 gün şeklinde kullanabilecek. Bu değişikliğin amacı, genel tatil ve ulusal bayram günlerinin öncesinde ve sonrasında tatil olmayan günler için işçilerin yıllık izin kullanarak tatili uzatmaları.
Bu durumda, işçi yıllık izninden kullanıp tatili uzatmak istiyor. Ancak bugünkü haliyle İş Kanunu bir günlük yıllık izin kullanımına yılda en fazla bir kez müsaade ediyor. Değişiklik sonrası işçiler yıllık izinlerini 5 seferde kullanabileceği için bu tip durumlarda tatili uzatma şansına kavuşacaklar.

İŞVERENLER RAHATLAYACAK

İş Kanunu’nun bugünkü haliyle yıllık iznin bir bölümünün 10 günden az olamaması işverenlerin pek çok işçiye yıllık izin kullandıramaması sonucunu doğuruyor. Özellikle üst düzey görevlerde yer alan çalışanların önemli bir bölümü “10 gün izne gidersem döndüğümde işlerin altından kalkamam” diyerek yıllık izin kullanmıyor. Yıllık izinler iş sözleşmesi feshedildiğinde paraya çevrilebileceği için işverenlerin de yıllık izin maliyeti artmış oluyor. Kanun tasarısının hayata geçmesi ile birlikte bu durumdaki işçilerin yıllık izin kullanımlarının artması bekleniyor.

PAZAR GÜNÜ…

Yıllık izin konusunda işçilerin kafalarını karıştıran önemli bir nokta pazar gününün yıllık izinden düşülüp düşülmeyeceğidir. İşyerinde haftanın 6 günü çalışılıyor ve pazar günü tatilse, bir haftalık yıllık izin alan işçi 7 gün değil, 6 gün yıllık izin kullanmış sayılır. Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz. Dolayısıyla, kanun tasarısı sonrası haftanın 5 günü çalışılan ve cumartesi pazar günü tatil olan bir işyerinde 20 Mayıs 2016 tarihinde bir günlük yıllık izin alan işçi 4 gün tatil yapabilecek.
İşçinin dinlenme hakkının engellenmemesi için yıllık izinlerin kullanılmasını sağlayacak bir işyeri düzeninin kurulması çok önemli. Yılın tamamında çalışan bir işçinin verimliliği düşecektir. İşçinin dinlenme hakkını kullanarak dinlenip tazelenerek işyerine geri gelmesi belki izin döneminde işlerin yavaşlamasına neden olabilir. Ancak döndüğünde işçinin hem verimliliği artacak, hem de işçi ailesine ve kendisine işten ayrı bir zaman ayırabilmiş olacaktır. Diğer yandan, işverenlerin işçilere 1 günlük yıllık izin kullandırma hakkını kötü niyetli kullanmamaları ve dinlenme hakkının sağlanması için uygulamalar geliştirmeleri çok önemli. Aksi taktirde, tasarı amacına ulaşamayacaktır. 

Kadın cinayetlerinde korkunç rakamlar!

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Mart ayı kadın cinayetleri raporunda 31 günde 31 kadının öldürüldüğünü açıkladı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Mart ayı kadın cinayetleri raporunu açıkladı. 31 günde 31 kadının öldürüldüğünü duyuran platform, raporu “Her gün bir kadın öldürüldü” değerlendirmesiyle sundu.

YÜZDE 97′SİNDE KATİL TANIDIK!

Dehşet dolu verilere sahip rapora göre; katillerin sadece yüzde 3′ünün kadınların tanımadığı kişiler olduğu belirtildi. Bunun dışındaki katillerin kadının kocası, erkek arkadaşı gibi tanıdık erkekler olduğu kaydedildi. Raporda, bu yılın ilk üç ayında ise toplam 94 kadın cinayeti işlendiği bildirildi.

Yusuf bebek direniyor

Kalbi delik olan ve oksijen makinesine bağlı yaşamını sürdüren 5 aylık Yusuf Dendel, anne sütü verilemediğinden hazır mamalarla besleniyor.


Suriye’deki savaşın en küçük mağdurlarından, kalbi delik olan ve akciğerlerindeki sorun nedeniyle oksijen makinesine bağlı yaşamını sürdüren 5 aylık Yusuf Dendel, anne sütü verilemediğinden hazır mamalarla besleniyor. Tanesi 8 lira olan 3 mamayı alamayan aile, Yusuf’un yaşaması için hayırseverlerden destek bekliyor.

Suriye’nin Halep şehrinde yaşayan ve savaşın başladığı günden bu yana ülkelerini terk etmek istemeyen Suheyla-Muhammed Enver Dendel çifti, yokluk içinde dünyaya gelen Yusuf bebeğin yaşaması için Türkiye’ye sığındı. Halep’te çocuklarını tedavi ettiremeyen aile 3 çocuğu ile birlikte önce Adıyaman’a ardından da Manisa’daki akrabalarının yanına geldi. İki aile Yunusemre ilçesi Yenimahalle’de 2 odalı bir evde 9 kişi yaşam mücadelesi veriyor. Hasta olan çocuklarını tedavi ettirmek için çalıştıklarını anlatan Muhammed Enver Dendel, 5 aylık Yusuf’un akciğerlerindeki sorun nedeniyle günde 8 saat makineye bağlı kaldığını söyledi. Minik Yusuf’un kalbinin de delik olduğunu söyleyen baba Dendel, “Annesinin sütü kesildiğinden hiç süt veremedi. Doktorlar hem akciğerlerinde, hem midesinde hem de kalbinde sorun olduğunu söylediler. Her gün 8 saat oksijen makinesine bağlı kalıyor. 5 bin liralık hava makinesini hayırseverler aldı. Ancak işimiz yok, 3 çocuğum var. Gündelik işler olursa 20-25 lira para kazanıyorum. Ama aldığım para oğlumun günde alması gereken 3 mamaya bile yetmiyor. Mamaların tanesi 8 lira” dedi.

Hayırseverlerin desteği ile bir haftalık mama ihtiyaçlarının karşılandığını anlatan Dendel, ileride bu mamaları alacak güçlerinin olmadığını anlattı. 5 aylık oğlunun hayatta kalması için kaçak yollarla Kanada’ya gitmeyi bile düşündüğünü dile getiren Dendel, “Denizde insanlar ölüyor. Ancak ben oğlumun tedavi olması için Kanada’ya gitmek istiyorum. Kanada’nın tedavi amaçlı sığınmacıları aldığını duydum. Orada oğlum belki tedavi edilir, hayatta kalır” diye konuştu. Anne Suheyla ise Yusuf için hayırseverlerden mama desteği istediklerini söyledi. DHA


Sıcaklıklar 30 dereceye çıkacak

Batıdan yurda giriş yapacak sıcak hava dalgasıyla birlikte hafta sonuna kadar özellikle Marmara'da 10 dereceye varan artış yaşanacak.

Türkiye’nin batı kesimlerini etkisi altına alacak sıcak hava dalgası, özellikle Güney Marmara’da sıcaklıkların hafta sonuna kadar 10 derece artmasına neden olacak. Balıkesir ve Bursa civarında sıcaklıkların 30 dereceye ulaşması bekleniyor. İstanbul’da da hava sıcaklığının hafta sonu 24 dereceye kadar yükseleceği tahmin ediliyor.

Meteoroloji’den elde edilen son verilere göre; yurdun batısında sıcaklıkların mevsim normallerinin üstüne çıkması beklenirken, iç ve doğu kesimlerde ise bir değişiklik beklenmiyor.

Bazı illerde hafta sonuna kadar beklenen sıcaklıklar şöyle;

Bursa’da sıcaklıklar 20 derecen 30 dereceye kadar çıkacak, Balıkesir’de 20′den 29′a, Yalova’da 20′den 28′e, Çanakkale’de ise 17 derecen 23 dereceye çıkması bekleniyor. Ayrıca en yüksek sıcaklığın 32 dereceyle cuma günü Bursa’nın İznik ilçesinde ölçülmesi bekleniyor.

Beratcan davasında bir ret daha!

Beratcan'ın öldürülmesine ilişkin soruşturmayı yürüten savcının, anne Türkan Karakütük'ün serbest bırakılmasına yaptığı ikinci itiraz da reddedildi.


10 yaşındaki Beratcan’ın öldürülmesine ilişkin soruşturmayı yürüten savcının, anne Türkan Karakütük’ün hakimlikçe serbest bırakılmasına yaptığı ikinci itiraz da reddedildi.

İTİRAZ ÜSTÜNE İTİRAZ

Beratcan’ın annesi Türkan Karakütük hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardıktan sonra adli kontrol ile serbest bırakılması kararına soruşturma savcısı geçtiğimiz hafta itiraz etti. Savcının itirazını değerlendiren Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği kararında direnerek itirazı bir üst mahkeme olan Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderdi.


İTİRAZ REDDEDİLDİ

Hakimlik, ilk etapta annenin 2. Sulh Ceza Hakimliği’nce serbest bırakıldığını ve bu serbest bırakılmaya itirazı da 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin karara bağladığını belirtti. 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin tutuklamaya yönelik yakalama kararı vermesinin ardından Karakütük’ü adli kontrolle serbest bırakma kararının artık kesin olduğunu belirten 4. Sulh Ceza Hakimliği, dosyaya yeni bir delil eklenmedikçe itirazın mümkün olmadığını belirterek itirazın reddine karar verdi.

KADIN SIĞINMA EVİNDE

Anadolu 3. Sulh Ceza Hakimliği geçtiğimiz hafta serbest bırakılan Türkan Karakütük hakkında soruşturma savcısının talebi doğrultusunda tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarmış ancak annenin ifadesini aldıktan sonra yurt dışına çıkış yasağı koyarak serbest bırakmıştı. Hakimlik ayrıca Karakütük’ü Bakırköy Kadın Sığınma Evi’ne yerleştirerek orayı terk etmeme yönünde karar vermişti. DHA

Diyarbakır’daki bombalı saldırıda şehit sayısı 8′e yükseldi

Perşembe günü gerçekleştirilen hain saldırıda yaralanan komiser yardımcısı Tamer Aktaş hastanede şehit oldu.

Diyarbakır’da geçtiğimiz hafta perşembe günü polis servis midibüsüne PKK’lı teöristlerin bomba yüklü araçla düzenlediği ve 7 polisin şehit olduğu saldırıda ağır yaralanan ve hastanede tedavi altında bulunan komiser yardımcısı Tamer Aktaş da bugün şehit oldu.

Diyarbakır’ın merkez Bağlar İlçesi, Bağcılar Mahallesi’nde PKK’lılar perşembe akşamı bomba tuzakladıkları otomobili zırhlı polis servis midibüsü geçerken uzaktan kumanda ile infilak ettirdi. Saldırıda polis memurları Alper Zor, Necdet Alıcı, Fatih Mehmet Ertuğrul, Mustafa Yiğitalp, Serkan Talan, Mustafa Karakaya ve İlyas Kaygusuz şehit olurken, 13′ü polis 30 kişi de yaralandı.
Yaralılar arasında bulunan ve Diyarbakır Asker Hastanesi’nde tedavi altında bulunan komiser yardımcısı Tamer Aktaş da bugün şehit oldu. Saldırıda şehit olan polis sayısı da 8′e yükseldi.
Gümüşhane nüfusuna kayıtlı evli ve 1 çocuk babası olan şehit komiser yardımcısı Tamer Aktaş, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde düzenlenecek törenin ardından toprağa verilmek üzere memleketine uğurlanacak. (DHA)

4 Nisan 2016 Pazartesi

19 Mayıs’ta gençlik ‘Birinci Vazife’ yürüyüşünde!

Türkiye’nin dört bir yanından binlerce genç yeni anayasa ve başkanlık sistemine karşı 'Birinci Vazife' yürüyüşünde bir araya gelecek.


Gençlik 19 Mayıs’ta yeni anayasa ve başkanlık sistemine karşı ayağa kalkıyor. Yeni anayasa ve başkanlık girişimlerinin bir ihanet planı olduğunu vurgulayarak Türk milletini 19 Mayıs’ta ‘Birinci Vazife’ yürüyüşüne çağırıyor.

Türkiye Gençlik Birliği üyeleri, Şişli Atatürk Evi önünde düzenledikleri basın açıklaması ile 19 Mayıs eylem programını açıkladı. 19 Mayıs 2016’da Şişli Atatürk Evi önünden Dolmabahçe’ye ‘Birinci Vazife Yürüyüşü’ düzenlenecek. Türkiye’nin dört bir yanından binlerce gencin katılacağı yürüyüş yeni anayasa ve başkanlık sistemine karşı planlanan en kitlesel gençlik yürüyüşü olacak.
Şişli Atatürk Evi Önünde düzenlenen açıklamayı TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz yaptı. Cengiz yeni anayasa ve başkanlık girişimlerinin bir ihanet planı olduğunu vurgulayarak Türk milletini 19 Mayıs’ta ‘Birinci Vazife’ yürüyüşüne çağırdı.

Açıklama sırasında sık sık ‘Atatürk Gençliği Görev Başında’, ‘ Hepimiz Mehmediz, Hepimiz Mehmetçiğiz’, ‘Cumhuriyet Devrimi Kazanacak’ sloganları atıldı.

Açıklamanın tam metni ise şöyle;

Ateşten günlerdeyiz.

Hepimizin içini yakan bir ateş bu.

Amerikan emperyalizminin, PKK’sından, İŞİD’ine kadar Amerikan destekli bölücü ve gerici terör örgütlerinin yarattığı ateş bu. Daha dün Mardin’de, önceki günlerde Diyarbakır’da, Ankara’da, İstanbul’da olduğu gibi, Mehmetçik düşmanı, halk düşmanı alçakça saldırılarda, askerimizi, polisimizi, korucularımızı ve yurttaşlarımızı şehit veriyoruz.

Yüreğimiz yangın yeri.

Ateşten günlerdeyiz.

Hepimizi sınayan ve büyük kararlara zorlayan bir ateş bu.

Vatanımız için, bağımsızlığımız için, birliğimiz, kardeşliğimiz için, cumhuriyetimiz için sınav verdiğimiz günlerdeyiz. Soru açıktır. Bu ateşin içinde kül olup savrulacak mıyız? Yoksa, ateşten gömleği giyip, yangınların içinden, kardeşçe, barış içinde ve özgürce yaşayacağımız bir Türkiye mi yaratacağız? Cevabımız nettir.


“KORKUNUN BOMBALARA FAYDASI YOK, CESUR OLACAĞIZ”

Hep söylüyoruz. İnsan korkmaz mı? Korkar. İnsan korkar ama millet korkmaz. Korkunun bombalara faydası yok. Ama cesaretin onurlu bir hayata faydası var. Kalleş saldırılar, şehir merkezlerinde patlayan bombalarla bizi sindirmeyi, susturmayı, korkutmayı amaçlayan cellatlara baş eğmeyeceğiz! Mehmetçik, PKK’ya karşı büyük zaferlere koşuyor. Mehmetçiğin yanındayız. Hepimiz Mehmetçiğiz! Türkiye’yi bölmeye kalkanlara bu büyük milletin, cesur gençliğin ve kahraman Mehmetçiğin zaferini engelleyemeyeceklerini göstereceğiz.

“CUMHURİYET DÜŞMANLARINA CEVABIMIZDIR: HODRİ MEYDAN”

ABD’nin silahlı gücü PKK, Mehmetçiğin karşısında ezilirken, talepleri yeni anayasa adı altında önümüze konuluyor. Neymiş? Türk milleti anayasadan çıkarılacakmış. Türkiye eyaletler, özerk bölgeler olarak parçalanacakmış. Cumhuriyet Devrimi kanunları anayasadan çıkarılacak, Türkiye bir şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi yapılacakmış. Neymiş? Bu anayasa programının tepesine bir başkan kondurulacakmış. Parlamentonun yerini başkanlık sistemi alacakmış. Bu bir ihanet planı değil de nedir? Peki, biz Atatürkçü, vatansever, devrimci gençler bu plana geçit verecek miyiz? Kesinlikle hayır. Türkiye’nin birliğini, vatanın bütünlüğünü, Cumhuriyetimizi, laikliği, devrimleri ezip yok etmek amaçlı gerici, bölücü dişlileriyle bu kirli çarka çomak sokacağız! Bu girişimi bozguna uğratacağız! ABD’nin, kara gücü PKK’nın, cumhuriyet düşmanı gericiliğin bu saldırısına cevabımızdır! Hodri meydan! Deneyin de alın cevabınızı!

2016’NIN 19 MAYIS’INDA ‘BİRİNCİ VAZİFE YÜRÜYÜŞÜ’

Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda, bugün açıklamamızı yaptığımız bu noktada buluşuyoruz. Mustafa Kemal’in Bandırma Vapuru’na binip Anadolu’ya geçmeden evvel yaşadığı ve Kurtuluş Savaşı’mızın yol haritasının hazırlandığı Atatürk evinin önünde bir araya geliyoruz. Atamızı sonsuzluğa uğurladığımız Dolmabahçe’ye yürüyoruz. Kurtuluşun karargâhından, sonsuzluğun mekanına, Atatürk yolunda yürüyeceğiz.

Vatan bölücüsü terörün, emperyalist Amerikanın karın ağrısı istiklalimiz için…
Emine Erdoğan’ın hadsizce 90 yıllık enkaz diye tarif ettiği, 90 yıllık hayat kaynağımız,

Cumhuriyetimiz için yürüyoruz.

Gençliğe Hitabe’nin gençleri, “Birinci Vazife” sorumluluğuyla yürüyor.
Tüm Atatürkçü, vatansever, devrimci gençleri ve milletimizi bu büyük yürüyüşümüze davet ediyoruz.
Bölücü ve gerici teröre, bölücü, gerici anayasa girişimine, başkanlık sistemine karşı tüm yurttaşlarımıza çağrımızdır:

19 Mayıs 2016 günü saat: 12:00’de Şişli Atatürk Evi önünde buluşalım.

Müfredatlardan silmeye kalktıkları Mustafa Kemal Atatürk’ü, Türk Gençliği’nin ve Türk Milleti’nin bilincinden ve yüreğinden asla silinemeyeceğini haykıralım.

İran’da sürpriz iddia: “Zencani’nin paraları Zarrab’ta”

İran Meclisi Yolsuzluk Komisyonu üyesi olan Milletvekili, “Zencani’nin parasının çok büyük miktarı Reza Zarrab’ın elinde" dedi.

İran Meclisi’nde Babek Zencani dosyasıyla ilgili kurulan Yolsuzluk Komisyonu üyesi olan Milletvekili Emir Sultan Abbasi, “Elimizde olan resmi belgelere göre Zencani’nin parasının çok büyük miktarı Reza Zarrab’ın elinde. Bu yüzden onu (Zarrab’ı) buraya getirmek için her fırsatı değerlendirmemiz lazım” dedi.

ABD’de iki hafta önce gözaltına alınarak tutuklanan İran asıllı Türk işadamı Reza Zarrab’la, İran devletini 2.8 milyar dolar dolandırmak suçlamasıyla İran’da yargılanıp idama mahkûm edilen Babek Zencani arasındaki iş ortaklığı dün İran Meclisi’nde ilk kez açıkça dile getirildi ve Zencani’nin paralarının Zarrab’da olduğu iddia edildi. İran basınının ve İranlı kaynakların bildirdiğine göre, Babek Zencani dosyasıyla ilgili mecliste kurulan Yolsuzluk Komisyonu’nun üyesi Milletvekili Emir Sultan Abbasi, dün İran’da Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, Zencani’nin İran devletine borçlu olduğu paranın büyük bölümünün Reza Zarrab’ın elinde olduğunu savundu.

Hürriyet’ten İpek Yezdani’nin haberine göre, Abbasi, “Elimizde olan resmi belgelere göre Zencani’nin parasının çok büyük miktarı Zarrab’ın elinde. Bu yüzden onu (Zarrab’ı) buraya getirmek için her fırsatı değerlendirmemiz lazım” dedi.

Reza Zarrab’ın Babek Zencani’nin ‘işbirlikçisi ve ortağı’ olduğunu vurgulayan Emir Sultan Abbasi, Meclis’te yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Reza Zarrab, Babek Zencani’nin işbirlikçisi ve ortağıydı. Babek Zencani ve Reza Zarrab hiçbir zaman birbirlerinden ayrı olmadılar. Reza Zarrab, Zencani dosyasındaki en önemli anahtar kişidir. Bundan dolayı Babek Zencani dosyasının çözülebilmesi için Zarrab’ın elimizde olması gerekiyor. İran devletinin Zencani’den geri alması gereken paraların ve malların birçoğu Reza Zarrab’ın elinde. Perdenin arkasında bazı çıkar odakları bizim elimizin Reza Zarrab’a yetişmemesi için ellerinden geleni yaptılar. Bu durum, bu dosyayı çok karmaşık hale getirdi. Zencani’nin mal varlığının 5 milyar doların üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Bunun çok küçük bir miktarı yurt içinde, çok önemli bir miktarıysa yurt dışında. Zencani’nin bilinmeyen başka ortakları da var ve esas paralar onların yanında. Bunlardan biri de Reza Zarrab’dır. Bundan dolayı onu buraya getirmek için her fırsatı değerlendirmemiz lazım.”

3 Nisan 2016 Pazar

RTÜK'ten şok talep! “Şehit cenazelerini göstermeyin”

Terör saldırıları sonrasında jet hızıyla yayın yasağı kararı veren RTÜK, inanılmaz bir talepte daha bulunarak, ‘şehit cenaze törenlerine de ambargo’ istedi.


FOX TV’de Fatih Portakal’ın sunduğu ana haberdeki şehit cenaze törenini gündeme getiren RTÜK, bu tür cenaze törenlerinin ve törenlerde yaşanan duygusal anların ekrana getirilmemesini istedi. Bunun ‘terör propagandası’ olduğunu savunan RTÜK, FOX TV’ye bu nedenle ceza verilmesini isteyen rapor hazırladı. Ancak talep, oy çokluğuyla reddedildi.

“BABA, BABA” DİYEN BEBEĞE TAHAMMÜL YOK

Fatih Portakal’ın sunduğu “Fatih Portakal ile FOX Ana Haber”in 4 Ocak 2016 tarihli bülteninde terör saldırılarında şehit olan güvenlik güçlerinin cenaze törenlerine yer verildi. RTÜK, bültende geçen, “Bugün 3 şehit var. İkisi asker, biri de polis. İşte şehitler Diyarbakır’dan memleketlerine uğurlandılar sevgili izleyenler. Uğurlanırken bir de kulaklara masum, cılız bir ses takıldı. Bir bebek sesi. Baba, baba diyen bir ses” cümlesinde ihlal aradı.

Bebeğin bu sözlerinin devamında cenaze töreninde yaşanan diğer duygusal diyaloglara da değinen RTÜK, özellikle elinde gofret olan bebeğin görüntülerinin tekrar tekrar verildiğini, “askerlerin, şehidin cenazesini taşıdığı” görüntülere de sıkça yer verildiğini vurguladı.

ŞEHİT TÖRENİ, TERÖR PROPAGANDASI

Bu tespitleri yapan RTÜK, İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher’in “medya terörün oksijenidir” sözünü anımsatarak, şu skandal değerlendirmeyi yaptı:

“Tokat Reşadiye saldırısı sonrasında RTÜK uzmanları tarafından bu sladırı sonrası cenaze törenlerinde yaşananlar, ağlayan anneler, babalar, bayılan şehit yakınlarının, yetim kalan çocuklarının, öfkeli ve tepkili kalabalıkların ve şehit ailelerinin evlatlarının tabutlarına sarılarak feryat etmelerine yönelik görüntülerin tekrarlanarak verilmesi üzerine yapılan çalışmalarda, bu görüntülerin verilmemesi gerektiği, bu görüntülerin teröre hizmet ettiği özellikle vurgulanmış ve bu hususlar medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara bildirilmiş olmasına rağmen gerekli hassasiyetlerin hala gösterilmediği, yaşanan örnekte açıkça ortaya konulmaktadır.”

RTÜK, sadece kanal yöneticilerini değil, muhabirleri de bu konuda ‘dikkatli olun’ diye uyardı.
(Ali Ekber Ertürk/Sözcü)

Kahramanmaraş konteyner kente direniyor

Kahramanmaraş'ta Suriyeli sığınmacıların barınacağı 25 bin 40 kişilik konteyner kentin yapımına karşı çıkan Sivricehöyük Mahallesi sakinleri ayaklandı.


Kent merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunan Sivricehöyük Mahallesi’ndeki 37 hektarlık araziye kurulmaya başlanan 25 bin 40 kişilik konteyner kentine karşı çıkan bölge sakinleri, kurdukları çadırda bekleyişlerini sürdürüyor.  Şantiye alanına yürümek isteyen gruba polis biber gazı ile müdahale etti.

Bölge sakinlerine destek amacıyla bir çok kentten gelenler, güvenlik güçleri ve Maraş Yaşam Platformu üyeleri tarafından arandıktan sonra alana alındı. Araçların da güvenlik önlemi kapsamında arandığı alana gelen vatandaşlar, konteyner kentin yapımına karışı çıkan bölge sakinlerine destek verdi.

Maraş Yaşam Platformu üyelerinden Ünal Ateş, sığınmacıların bölge insanlarıyla dokularının uyuşmayacağını ve bunun sorunlara neden olacağını öne sürdü. Ateş, bölgede huzursuzluk yaşanacağını ileri sürerek, şöyle dedi:

“Bugün eylemin 10′uncu günü. Sivricehöyük’te yapılmak istenen bir mülteci kampı var. Bu mülteci kampıyla ilgili bir kere yer seçimi son derece yanlış. Alt yapısı oluşturulmadan, kanalizasyonu, yolu, elektriği, suyu, ulaşımı yapılmadan bir mera alanına alelacele yangından mal kaçırırcasına bir mülteci kampı yapılmak isteniyor. Bu mülteci kampı, sadece bu bölgede yaşayan Alevi’lerin sıkıntısı değil, bu bölgede yaşayan tüm Maraş’ın sıkıntısı. Maraş 1978′de ciddi bir heyezan yaşadı. Hala daha 1978 olaylarının şokunu üzerinden atamamış Maraş. Tekrar böyle bir katliama zemin hazırlayacak bu mülteci kampıyla mutlaka ve mutlaka yüzleşmek durumunda ve bu mülteci kampının yapımı mutlaka iptal edilmek durumunda. Sayın valiyle 2 ay önce görüştük. Sayın valiye bunun yanlışlığını tek tek izah ettim. Sosyolojik anlamda bu bölgede yaşayan insanların kültürel anlamda buraya getirilmek istenen insanlarla dokuları uyuşmayacaktır. Bu doku uyuşmazlığı, mutlak suretle burada huzursuzluğa yol açacaktır.”

Kahramanmaraş’ta yaşayan tüm etnik kökenli insanların birlik ve beraberlik içerisinde yaşamak istediğini ve bunun için de konteyner kent yapılacak alanın yanlış olduğunu ifade eden Ateş, şunları söyledi:

“Bizler Maraş’ta; Alevisiyle, Sünnisiyle, Kürdüyle, lazıyla, Çerkez’iyle bu bölgede yaşayan bütün insanlar, birlik, bütünlük ve kardeşlik içerisinde yaşamak istiyoruz. Eğer Maraş’ta yaşayan diğer insanlar da birlik, bütünlük ve kardeşlik içerisinde yaşamak istiyorlarsa; bu kampın buraya yapılmasına herkes ‘Hayır’ demek zorunda. Biz o yüzden hayır diyoruz. Yoksa Suriye’den ülkemize sığınan insanlarla ilgili bir sıkıntımız yok. Devletin asli görevi oradan gelen insanlara uygun bir yerde, insani koşullar sağlayarak bir kamp oluşturmaktadır. İhale süreciyle ilgili evrakları inceledim. İhale süreci tamamen usulsüz, hukuksuz, keyfiyetle alınmış bir takım kararlar var. Siz köylünün elinden merasını gerekli tebligatları yapmadan alacaksınız, buradaki insanların hayvancılık çalışmalarıyla ilgili bir alan, bölge bırakmayacaksınız ve yerleşim birimine yaklaşık 1 kilometre mesafede getirip kamp kuracaksınız, bu olacak iş değil. Bir an önce bu kenti idare ederlerin, başta iktidar milletvekilleri ve valinin aklını başına almaları ve bu yanlıştan dönmeleri gerekmektedir.”

ŞANTİYEYE YÜRÜYÜP TAŞ ATAN GRUBA BİBER GAZLI MÜDAHALE

Kahramanmaraş’ta, Suriyeli sığınmacıların barınacağı konteyner kentin yapımına karşı çıkan Sivricehöyük Mahallesi sakinlerinin bugünkü eylemine katılanlardan bir grup, şantiye alanına yürümek istedi. Güvenlik güçlerinin uyarılarına rağmen alana girmek isteyen ve taş atan gruba biber gazıyla müdahale edildi. Bu sırada başına taş isabet eden bir üsteğmen yaralandı. Bu sırada alanda bulunan HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul ile eski milletvekili Sabahat Tuncel ve CHP Parti Meclisi üyesi Ali Öztunç, güvenlik güçlerinin müdahalesine tepki gösterdi. Jandarma ekipleri ise gerginlik sırasında güvenlik güçlerine taş attığını saptadığı 6 kişiyi gözaltına aldı. DHA



Reza Zarrab'ın ABD'ye giderken Ebru Gündeş'le neler konuştuğu ortaya çıktı

İranlı işadamı Reza Zarrab'ın tutuklandığı ABD'de yaşanacak yargı süreci, haber ve yorumlara konu olmaya devam ediyor.



Amerika'nin Sesi (VOA), ABD'de tutuklanan Reza Zarrab için "kefalet başvurusunu New York'ta mı yapacak?" sorusuna yanıt aradığı haberinde, davanın uluslararası boyutu ve suçlamaların ağırlığı nedeniyle New York'ta görülecek mahkemede, Zarrab'ın kefalet karşılığı serbest bırakılma başvurusunun da kabul edilmeyeceği gibi görüşlere yer verdi.

VOA, 21 Mart'ta Miami'de tutuklanan Zarrab'ın, Miami Mahkemesi tarafından alınan kararlar doğrultusunda, önümüzdeki günlerde hakim karşısına çıkması için New York'a sevkinin beklendiği bilgisini verdi. VOA haberinde, "Zarraf'ın avukatlarının Miami Mahkemesi'ne sundukları dilekçede, önemli bir ayrıntı gözlerden kaçmıyor" diyor ve Zarrab'ın tüm yasal haklarının saklı tutulmak kaydıyla, kendisiyle ilgili davanın New York'a gönderilmesini talep ettiğinin altını çiziyor.

Miami Mahkemesi'nin Zarrab'ın bu talebini de kabul ettiğini ve böylelikle Zarrab'ın New York Güney Bölgesi Mahkemesi'ne kefalet karşılığında serbest kalma başvurusu yapabilme hakkının da korunmuş olduğunu anlatan VOA, Miami'deki mahkemenin vermiş olduğu kararın mahkeme heyeti ile Reza Zarrab'ın avukatlarının anlaşmasıyla alınmış bir karar olduğu değerlendirmelerine yer veriyor.

"KEFALET DİLEKÇESİ KABUL EDİLMEYECEK"

VOA'ya konuşan New York barosu Avukatı Cahit Akbulut da, Zarrab'ın New York'taki mahkemeye gitmek istediğini ve Miami'de kalmanın ve beklemenin kendisine bir faydasının olmadığını düşündüğünü söylüyor. Akbulut, davanın uluslararası boyutu ve suçlamaların ağırlığı nedeniyle New York'ta görülecek mahkemede, Zarrab'ın kefalet karşılığı serbest bırakılma başvurusunun ise kabul edileceğini düşünmediğini belirtti.

ZARRAF 'GÜLE OYNAYA MİAMİ'YE GELDİ'

Akbulut, müvekkillerinden birisinin İstanbul'dan Miami'ye Zarrab ile Türk Hava Yolları'na bağlı bir uçakta Business sınıfında beraber uçtuklarını ve bazı gözlemlerini kendisiyle de paylaştığını söyleyerek, şöyle devam etti:

"Oldukça güvenilir olan müşterim, 12 -13 saat Sarraf ile birlikte uçmuş. Sarraf'ın yol boyunca oldukça neşeli olduğunu, yolculuk sırasında eşi Ebru Gündeş, çocuğu, koruması ve hizmetçisiyle birlikte uçtuğunu, yolculuğun gündüz olması nedeniyle Sarraf' ın hiç uyumadığını sürekli eşi ve beraberindeki kişilerle Miami'de yapacakları tatil, kalacakları otel hakkında konuştuklarını ve güle oynaya Miami'ye geldiklerini söyledi. Bazı basın yayın organlarında iddia edildiği gibi Miami'de tutuklanacağını bilen bir kişinin halinin olmadığını gözlediğini söyledi. Son derece neşeli olduğunu ne eşinden ne de çocuğundan bir süre sonra ayrılacağını bilen bir kişi halinin olmadığını belirtti. Tatile giden bir aile görünümünde olduklarını ve Miami'ye indikten sonra pasaport kontrolunda gelen Amerikalı görevlilerin kibarca Sarraf'ı başka bir odaya götürdüklerini söyledi."

Akbulut, Zarrab'ın Miami'ye birlikte uçtuğu kişinin ifadeleri ve avukatların Miami'den derhal New York'a mahkemeyi taşıma isteğinin, bazı iddiaların aksine Zarrab'ın Miami'de tutuklanacağını asla bilmediği yönündeki ihtimalleri de güçlendirdiğini ifade etti. Ancak Akbulut, bunun bazı Amerikalı yetkilerle görüştüğü yönündeki iddiaları ortadan kaldırmayacağını savundu.




Bu okulda 1280 öğrenciden sadece 2’si erkek

Diyarbakır Merkez Yenişehir İlçesi’ndeki Dicle Mesleki ve Teknik Anadolu Lises’inde eğitim- öğrenim gören toplam 1280 öğrenciden sadece 2’si erkek.


Dicle Kız Teknik ve Meslek lisesi olan ve sadece kızların okuduğu okulun adı ve vasfı bu yıl değişince, iki erkek öğrencinin seçtikleri bölüm nedeniyle bu okulda eğitim gördükleri belirtildi.
Merkez Yenişehir ilçesi Aziziye Mahallesi’nde bulunan Dicle Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nin adı, bu yıl Yenişehir Dicle Mesleki ve Teknik Anadolu lisesi olarak değiştirildi. Okulda toplam 1280 öğrenci eğitim görürken, bu öğrencilerden sadece 2’sinin erkek olduğu belirtildi. 75 öğretmenin görev yaptığı 27 derslikli okulda Bilişim Teknolojileri, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Grafik ve Fotosğrafçılık, Yiyecek- İçeçek Hizmetleri ve Güzellik ve saç bakımı bölümleri bulunurken, iki erkek öğrencinin Grafik ve Fotoğraçılık ile Yiyecek- İçecek Hizmetleri bölümünde okudukları kaydedildi. 2 erkek öğrencinin, okudukları bölümün başka okulda olmaması nedeniyle nakil ile bu okula geldikleri bildirildi. DHA

Midilli'den Dikili'ye, Sakız'dan Çeşme'ye böyle getirilecekler

Merakla beklenen mültecilerin nasıl Türkiye'ye gönderileceği ortaya çıktı. AB ile yapılan anlaşma gereği 20 Mart'tan sonra Türkiye'den Yunan adalarına gelen mülteciler yarın Türkiye'ye geri gönderilmeye başlayacak. İçişleri Bakanı Efkan Ala da pazartesi günü 500 kişinin Türkiye'ye gönderileceğini açıkladı.

Ancak 5 Yunan adasında tutulan mültecilerin bulunduğu merkezlerde 4 Nisan yaklaştıkça tansiyon da yükseldi. Sakız'da Vial'da bulunan mülteciler önceki gece dışarıya kaçıp Atina feribotlarının yanaştığı limanda eylem yaparken, Midilli'de güvenlik önlemleri daha sıkı.

Adada güvenlik önlemleri de arttırıldı. Avrupa ülkelerinden de takviye polis ekipleri geldi.
Midilli'de pazartesi başlayacak geri gönderme planı şöyle oluşturuldu: Pazartesi'den başlamak üzere her gün 250 mülteci Dikili'ye gönderilecek. Anlaşma yapılan Ayvalık'tan kiralanan Türk feribotları Jalem 100'er kişiden iki tur Turyol ise 50 kişiden tek tur yapacak.

Kapalı hızlı tekne ile gönderilecek her mülteci için bir polis de bulunacak. Frontex gemisi de tura eşlik edecek.

Çarşamba gününe kadar ilk etapta Midilli'den 750 mülteci taşınmış olacak. Tur sayısı artırılabilecek. Sakız'dan da yine mültecilerin kapalı tekne ile Çeşme'ye getirilmesi ve hazırlanan bölümde işlemlerin yapılması planlanıyor.  Mülteciler buralardan otobüslerle yerleştirilecekleri kamplara gönderilecek.

ALA: ALDIĞIMIZ HER SURİYELİ İÇİN BİR SURİYELİ'Yİ AB'YE GÖNDERECEĞİZ

İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında varılan göçmen mütabakatıyla ilgili olarak, ’Aldığımız her bir Suriyeli göçmen için, bir Suriyeliyi Avrupa Birliği’ne göndereceğiz. Bu projenin ana cümlesi budur" dedi.

Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde ’Yasa Dışı Göçle Mücadele İstişare Toplantısı düzenlendi.  Bodrum Ramada Otel’deki toplantıya, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Bakan Yardımcısı Sebahattin Öztürk, Çanakkale Valisi Hamza Erkal, Balıkesir Valisi Mustafa Yaman, İzmir Valisi Mustafa Toprak, Muğla Valisi Amir Çiçek, Aydın Valisi Erol Ayyıldız, Manisa Vali Vekili Mehmet Yüce,  Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanı Tümgeneral Arif Çetin, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Necmettin Emre, Göç İdaresi Genel Müdürü Atilla Toros, Göç İdaresi yetkilileri,  illerin kolluk kuvvetleri rütbelileri  katıldı.

YARIN BAŞLIYOR

Ala, toplantıdaki konularının yasa dışı göçle etkin mücadele olduğunu, bunu değerlendireceklerini belitti. Bu konuda, Türkiye ve Avrupa Birliği arasında bir mutabakata varıldığını kaydeden Bakan Ala sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu mutabakat çerçevesinde önümüzdeki pazartesi, 4 Nisan’dan itibaren geri kabullerimiz başlayacak. Suriye’den ülkemize göç edenler ve başka ülkelerden ülkemize göçmen olarak gelenler,  yasa dışı yollarla Ege Denizi’nden Yunanistan’a, oradan Avrupa Birliği’nin diğer ülkelerine geçiş yapıyorlar. Bu konuda şimdiye kadar çeşitli önlemler aldık.  Son günlerde çok daha fazla çaba içerisinde Avrupa Birliği ile beraber yeni bir takım değerlendirmeler yaptık, yeni önlemler aldık. Bu çerçevede bir mutabakata varıldı ve bu mutabakatın gereği de şimdi yerine getiriliyor. Suriye’de yaşanan krizden dolayı Türkiye’de şu an itibari ile 2 milyon 749 bin Suriyeli kardeşimizi misafir etmekteyiz. Bu sayıya başka ülkelerden gelenler de eklendiğinde 3 milyon 69 bin 640 kişi Türkiye’de göçmen olarak bulunmaktadır. Türkiye bu kadar kişiyi takdire layık biçimde misafir etmektedir. Bu güne kadar 10 milyar dolar civarında harcama yaptık. Bu konularda uluslararası bir takım yapıların, kuruluşların ya da başka ülkelerin maalesef henüz 450 milyon civarında bir yardımı olmuştur. Tabi Avrupa Birliği’nin ve yaptığımız görüşmeler sonucunda varılan mutabakat çerçevesinde yapacağını taahhüt ettiği, yani henüz ulaşamamıştır ama ulaşacaktır, ulaştığında onu da zikrederiz."

'YASAL YOLLARDAN GÖÇÜ TEŞVİK EDECEK’

Alınan tedbirlerin yasa dışı göçü önleyeceğini, yasal yollarla Türkiye’ye gelip buradan Avrupa Birliği’ne geçecek olan yasal göçünde önünü açacağını belirten Bakan Ala "Yaptığımız çalışmalar yasa dışı göçü önlerken yasal yollardan göçü teşvik etmektedir, mümkün kılmaktadır. Bu dünyanın sorunudur.  Avrupa Birliği ile yaptığımız görüşmelerde bu külfetin paylaşılması konusunda hem fikiriz. Bizimde lehimizi Avrupa birliği ülkelerinin de lehine olan işleri yapıyoruz. Pazartesi ilk geri kabul başlayacaktır.  Burada 20 Mart’tan sonra ülkemizden ayrılanlar bu kategoriye giriyor. Suriyelilerin dışındaki başka ülkelerden Afganistan, Pakistan,  Irak’tan gelenler, Yunanistan Adaları’ndan aldığımızdan andan itibaren geri gönderme merkezilerine intikal ettirilecekler.  Buradan bu ülkelere gerek ikili ilişkilerimizle, gerekse bizimle iade anlaşması olan ülkelere,  geldikleri ülkelere geri gönderilecek" dedi.

Kıyı şeridinde geri gönderme merkezi olmadığını belirten Bakan Ala, Suriyelilerin ise geçici koruma altına alınarak kamplara ve uygun yerlere gönderileceğini açıkladı.

’ALDIĞIMIZ KADAR GÖNDERECEĞİZ’

"Birebir aldığımız Suriyeli kadarda Avrupa Birliği ülkelerine, bizim belirlediğimiz Suriyeli göçmenlerden göndereceğiz" diye sözlerine devam den Bakan Ala, "Bu sistem şimdi işlemeye başlıyor. Şu an Yunan adalarında 25 irtibat görevlimiz var. Yunanistan’dan 5 irtibat görevlisi geldi. Son aldığımız raporlara göre, son 10 gün içerisinde Yunan Adaları’na geçen yasa dışı göçmen sayısında çok ciddi bir düşüş vardır. 10’da 1’e düşmüştür. Günlük 300 kişinin altına inmiştir.  Bu alınan tedbirlerin,  yapılan görüşmelerin ortaya konulan politikanın ne kadar gerçekçi,  etkili ve alıcı  olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Aldığımız her bir Suriyeli göçmen için bir Suriyeliyi Avrupa Birliği’ne göndereceğiz. Bu projenin ana cümlesi budur" dedi.

PAZARTESİ 500 KİŞİ GELİYOR

Pazartesi gelecek ilk grup olarak 500 kişi istediklerini Yunan makamlarına ilettiklerini dile getiren Bakan Ala, şu ana itibari ile 400 kişinin isminin verildiğini söyledi.

’VİZE SERBESTİSİ DİYALOGUNA KATKIDA BULUNACAK’

Bu konunun Türkiye’nin Avrupa Birliği ile şu an sürdürdüğü vize serbestisi diyaloğuna ciddi katkıda bulunacağını belirten Bakan Ala,  aynı zamanda bütün insanlığın yüreğini yakan  özellikle Ege Denizi’nde yaşanan insanlık dramlarının engellenmesine de önemli katkısı olacağını vurguladı.
Bakan Ala sözlerinin sonunda "Türkiye geldiği bugünkü noktada kalkınmışlığı ile sadece göç yolları üzerinde olan bir ülke değildir. İnsanlar gelip geçmemektedir. Bir kısmı da burada kalmaktadır. Türkiye’nin gelişmişlik seviyesi, hedef ülke haline getirdi. Gelip burada kalıyorlar. Avrupa Birliği’nin ne kadar sorunu ise bizimde o kadar sorunumuz.  Ne kadar önlersek buraya gelişleri azalacaktır" diye konuştu. Geri kabul noktası olarak 5 yerin belirlendiği öğrenilirken bu konuda yer ismi açıklanmadı. Hürriyet

Erdoğan ABD’de cami açılışı yaptı

Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Maryland'de cami açılışı açılışına katıldı ve burada bir açıklama yaptı.

ABD’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Maryland’deki Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışında yaptığı konuşmada “11 Eylül’de bir avuç teröristin Amerika’ya yaşattığı acı ve dehşetin faturasının tüm Müslümanlara fatura edilmesi asla kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca Brookings Enstitüsü’ndeki konferansı öncesinde yaşanan olaylara değinerek “Beni en çok üzen olaydır. Brookings Enstitüsü’nde vereceğim konferans öncesinde bu terör örgütleriyle legal görüntüde illegal bir örgüt görüntüsü veren paralel devlet yapısının temsilcilerini gördüm” dedi.

“MEDENİYETLER ARASI ÇATIŞMA DEĞİL, MEDENİYETLER ARASI İTTİFAK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Maryland eyaletinde Osmanlı ve Selçuklu mimarisiyle inşa edilen Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışını gerçekleştirdi. Türkiye tarafından yapılan Amerika Diyanet Merkezi’nin açılışında konuşan Erdoğan, külliyenin hayata geçirilmesinin medeniyetler arası bir ittifak olduğunu vurgulayarak “Bu araziyle veya arsayla tanışmam oğlumun buradaki eğitim öğretim yıllarında bir ABD seyahatimde bir Ramazan iftarına davet etmişti. Ben de o konteyner içerisinde bir iftarı oradaki bir öbek yani 25-30 kişiyle birlikte bir iftar yapma suretiyle burayla tanışmıştım. Ve şimdi o konteyner böyle bir medeniyet merkezine dönüştü. Ey Rabb’im sana ne kadar hamdetsek azdır, diye niyaz ediyorum. Bundan yaklaşık 3 yıl önce buranın temelini atmıştık ve temelini attığımız gün gerçekten o tabloları izlediğimde bugünü düşlemiştim. Artık tablolardan gerçeğine gelmiş olduk. O gün bizlere burada yardımcı olan Maryland Belediye Başkanı’na, şu anda görevde değil, teşekkür ediyorum. Az önce bizleri karşılayan şimdiki Belediye Başkanı’na da çok teşekkür ediyorum. Onlar bize yardımcı oldular. İşte bu medeniyetler arası bir çatışma değil, medeniyetler arası bir ittifaktı. Bunun adımı atılmış oldu” ifadelerini kullandı.

“AMERİKALI MÜSLÜMANLARA HİZMET VERECEK”


Maryland’deki Amerika Diyanet Merkezi’nin civar bölgelerdeki Amerikalı Müslümanlara da hizmet vereceğini belirten Erdoğan, “Özellikle Osmanlı mimarisine göre yapılan 750 kişi kapasiteli bu cami, bizlere adeta Türkiye’deymişiz hissini uyandırıyor. Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi caminin yanı sıra konferans salonu, kütüphanesi, spor salonu, misafirhanesi, sosyal tesisleriyle bir de hamamıyla bir külliye. Bu özellikleriyle merkezimiz ibadethane yanında sosyal alandaki tüm ihtiyaçları da karşılayacak şekilde tasarlanmış ve hayata geçirilmiştir. Maryland eyaletinde yapılan bu yatırım, şüphesiz civar bölgelerdeki Amerikalı Müslümanlara da hizmet verecektir. Külliyemizin Amerika’da yaşayan tüm Müslümanlar için tüm kardeşlerimiz için hayırlı olmasını Rabb’imden niyaz ediyorum” diye konuştu.

“11 EYLÜL’DE BİR AVUÇ TERÖRİSTİN AMERİKA’YA YAŞATTIĞI ACININ MÜSLÜMANLARA FATURA EDİLMESİ KABUL EDİLEMEZ”

11 Eylül saldırılarını gerçekleştiren teröristlerin Amerika’ya yaşattığı acının faturasının tüm Müslümanlara kesilmemesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Merkezimizin mimari güzelliği elbette takdire şayandır. Ama bunun asıl önemli olan yanı Amerika’daki Müslüman kardeşlerime vereceği hizmettir. Vereceği manevi huzurdur. Bu binalara hayat verecek adeta ruh verecek olan sizlerin çalışmaları olacaktır. İslam’ın tüm insanlığı kucaklayan değerlerini, peygamberimizin sevgi ve merhamet mesajını buradan Amerika’ya ve dünyaya duyurma konusunda merkezimize önemli görevler düştüğüne inanıyorum. Dünyada ve Amerika’da ne yazık ki Müslümanlara karşı hoşgörüsüzlüğün ve ön yargının yükselişte olduğu bir dönemden geçiyoruz. İşte onun için bu merkez büyük önem taşıyor. Bugün aramızda bulunan Müslüman derneklerinin ve Amerika’da yaşayan her Müslüman’ın 11 Eylül saldırılarının ardından ülkeye hakim olan olumsuz havayı dağıtmak için çalıştığını çok iyi biliyorum. Terörizmin dini, milliyeti, ırkı, kökeni kesinlikle yoktur. Terörist insanlığa karşı işlediği suçlar sebebiyle bu sıfatı hak eden kişidir. 11 Eylül’de bir avuç teröristin Amerika’ya yaşattığı acı ve dehşetin faturasının tüm Müslümanlara fatura edilmesi asla kabul edilemez. Bu üzücü olayın ardından Müslüman toplumlara ve bireylere karşı olan ön yargılar Amerika’yla birlikte batının tamamında giderek tırmanmayı sürdürdü”

“İSTEDİĞİMİZ ZAMAN BU TERÖRİSTLERİ BİZE İADE ETMİYORLAR”

Brüksel, Paris ve Lahor’da yaşanan terör saldırılarını hatırlatan Erdoğan, Türkiye’nin 35 yıldır terörle mücadele ettiğini belirterek “Şu anda Brüksel’de, Paris’te terör var. Ama unutmayın Türkiye’de terör bunlarla mukayese edilemeyecek derecede var. Lahor’da bunlarla mukayese edilemeyecek derecede var. Lütfen bunları görelim. Ve biz 35 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Teröre verdiğimiz kurban sayısı 40 bini buldu. Fakat biz bütün bunlara rağmen şu anda batıda Türkiye’den kaçıp da dolaşan teröristleri istediğimiz zaman bu teröristleri bize iade etmiyorlar. İşte geçenlerde Brüksel olayının faili kendilerine haber verdiğimiz bir teröristti. Belçika yönetimine bunu bildirdik. Belçika yönetimi bunun dosyasında herhangi bir şey yok, dedi ve bomba patladı. Kim samimi? Biz samimiyiz. Biz dürüstüz. Biz dayanışmaya ve paylaşmaya hazırız” ifadelerini kullandı.
“BAŞKANLIK YARIŞINDA BAZI ADAYLARIN BU GÖRÜŞLERİ SAVUNUYOR OLMALARINI HAYRETLE İZLİYORUM”
Konuşmasında Amerika’da devam eden başkanlık yarışına değinen Erdoğan, bazı ABD’li adayların Müslüman karşıtı söylemlerini eleştirerek “Bütün bu üzücü olayların ardından hala Müslümanları birer terörist olarak suçlayanlar ortada dolaşıyor. Çok ilginç. Amerika’da devam eden başkanlık yarışında bazı adayların bu görüşleri savunuyor olmalarını hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum. Oysa Müslümanlar bu ülkenin asli unsurları arasında yer alıyor. Toplumun diğer kesimleri gibi Müslümanlar da Amerika’nın gelişmesinde çok daha güçlenmesinde aynı şekilde katkı veriyorlar. Sayın Başkan Obama’nın yakın zamanda yaptığı bir konuşmada da değindiği gibi Amerika’da yaşayan Müslüman toplum, Amerikalılık veya Müslümanlık arasında bir seçime zorlanamaz” diye konuştu.

“BROOKİNGS ENSTİTÜSÜ’NDE VERECEĞİM KONFERANS ÖNCESİNDE PARALEL DEVLET YAPISININ TEMSİLCİLERİNİ GÖRDÜM”

Brookings Enstitüsü’ndeki konferansı öncesinde yaşanan olaylara değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz bu ön yargıları kırmaya çalışırken ne yazık ki Müslüman kimliğiyle hareket eden gözü dönmüş bazı gruplar söylemleri ve tavırlarıyla adeta İslam karşıtı kesimlere hizmet ediyorlar. Bunların başında DAİŞ, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab gibi örgütler yer alıyor. Ülkemizdeyse PKK, DHKP-C, Suriye’nin kuzeyinde PYD, YPG gibi terör örgütleri var. Ama bir de ne yazık ki dindar görünmek suretiyle bir adım daha var ki bu, beni en çok üzen olaydır. Brookings Enstitüsü’nde vereceğim konferans öncesinde bu terör örgütleriyle legal görüntüde illegal bir örgüt görüntüsü veren paralel devlet yapısının temsilcilerini gördüm. Sadece Türkiye’deki terör örgütleri değil Ermeni Asala örgütü de oradaydı, bunlar da oradaydı. İşte aldığım bir haber. Ermenistan-Azerbaycan sınırında çatışmalar ciddi manada sürüyor ve bu çatışmalarda her iki taraf da ciddi zayiat veriyor. Az önce bir Azeri televizyonu önümü kesti. Onun gözlerinde gözyaşı gördüm. Acaba bizim ülkemizdeki medyanın gözlerinde de bu gözyaşını görebilecek miyiz? Benim Mehmedim, benim polisim, köy korucum oralarda güneydoğu, doğu bir huzuru sağlayabilmek uğruna canlarını vermek, hiç, onu bir kenara koyuyor ve bu şekilde koşuyor ama bakıyorsunuz bazıları öyle başlıklar atıyorlar ki hakikaten biz hangi ülkenin evladıyız; bunlar hangi ülkenin evladı diye bu soruyu sormaktan geri duramıyorsunuz”

“DİNİMİZİN İSMİNİ LEKEYEN GRUPLARLA BIKMADAN MÜCADELE ETMELİYİZ”

Farklı inançlara mensup Amerikalılara nefret ve ön yargıya karşı birlikte mücadele etme konusunda çağrı yapan Erdoğan, “Aynı şeyi Irak’ta, Suriye’de farklı olarak yaşadık. Öldüren Allahuekber diyor, ölen Allahuekber diyor. Müslümanlar olarak dinimizin ismini lekeleyen bu tür kişiler ve gruplarla bıkmadan, usanmadan mücadele etmeli; doğruları anlatarak onları ıslah etmeliyiz. İşte bu merkezi bu hassasiyetlerin temel taşı olarak görüyoruz. Farklı inançlara mensup Amerikalılarla ortak düşmanımız olan nefret ve ön yargıya karşı burada birlikte mücadele etmeliyiz. İslam’ın almaktan çok vermeyi tavsiye eden, öldürmeyi değil yaşatmayı emreden gerçek yüzünü tüm uluslararası camiaya göstermeliyiz. Bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Asla ümitsiz olmayınız. Müslüman rahmetli büyür, rahmetle gelişir. Rabb’imiz buyuruyor ki rahmetim gazabımı çok ama çok fazlasıyla aşacaktır, diyor” dedi. DHA

2 Nisan 2016 Cumartesi

CHP heyeti Reza Zarrab duruşmasını izlemeye gitmeyecek

Reza Zarrab'ın duruşmasını izlemek üzere Miami'ye gitmek için görevlendirilen CHP Cezaevi Komisyonu programını iptal ettiğini duyurdu.


ABD’de tutuklu bulunan ve 4 Nisan Pazartesi günü hakim karşısına çıkacak olan Reza Zarrab’ın duruşmasını izlemek üzere Miami’ye gitmek için görevlendirilen CHP Cezaevi Komisyonu programını iptal ettiğini duyurdu.

Reza Zarrab’ı tutuklatan savcı Preet Bharara’nın Zarrab’ın kefalet ödemekten vazgeçtiğini ve yargılamanın New York’ta devam edeceğini duyurması nedeniyle Miami’ye gitmesi planlanan CHP heyetinin programını iptal ettiği bildirildi.

CHP’den daha önce yapılan duyuruda, Grup Başkanvekili Özgür Özel başkanlığında, Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan ve avukat Yegane Güley’den oluşan heyetin 3 Nisan Pazar günü saat 13.00′te ABD’ye gideceği bildirilmişti. Sarraf’ı tutuklatan savcı Bharara’nın yargılamanın New York’ta devam edeceğini duyurmasının ardından CHP heyetinin ABD programının iptal edildiği duyuruldu.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cezaevi Komisyonu üyeleriyle birlikte 28 Mart günü Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, ABD’de tutuklu bulunan Reza Zarrab’ın duruşmasını izlemek için Amerika’ya gideceklerini açıklamıştı. CHP’li Özel, ayrıca görevlendirmeyi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığını ifade etmişti.  DHA