Balkan ülkelerinin sınırlarını kapatmasının ardından 10 binlerce sığınmacının sıkıştığı Yunanistan’daki göçmenler saati 2 euro’dan fuhuşa zorlanıyor.
Sputnik Türkiye'nin haberine göre Yunanistan’daki Suriyeli ve Afgan göçmenler, hayatta kalabilmek için fuhuşa zorladığını ortaya çıktı.
Global Post’ta yer alan habere göre, aralarında 18 yaşından küçüklerin de bulunduğu erkek sığınmacıların büyük bölümü Yunanistan’a ulaşmalarından kısa süre sonra seks işçisi olarak para kazanmaya çalışıyor.
Büyük bölümü başkent Atina’nın ‘red light’ı Filis Sokağı’nda çalışan erkek sığınmacılardan bazıları 30 euro kazanırken, bazılarınınsa saat başına sadece 2 euro aldığı ve daha fazla para istemeye utandığı aktarıldı.
'YUNANİSTAN'A YENİ GELMİŞTİM, YAPMAM GEREKENİ YAPTIM'
Onlardan biri olan Afganistanlı Abdullah yaşadıkları şu sözlerle anlattı: “Hiç param yoktu. Çalışılacak sağlıklı iş yoktu. Uyuşturucu satabilirsiniz, seks satabilirsiniz ya da insan kaçakçılarına yeni müşteriler bulabilirsiniz. Benim için başka bir yol yoktu. Yeni gelmiştim ve para kazanmak için yapmam gerekeni yaptım. Tek bir umudum vardı, o da sınırın açılması ama şimdi o da kapalı. Hiçbir yere gidecek param yok. Ne yapacağımı bilemiyorum.”
Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Avrupa’ya sığınmacı akının en üst düzeye çıktığı geçen yaz, kadın göçmenlerin fuhuşa zorlandığı ya da cinsel istismara maruz kaldığı biliniyordu. Ancak erkek sığınmacıların da benzer bir durumu ilişkin çok az haber basına yansımıştı. BBC Türkçe
8 Haziran 2016 Çarşamba
Halep’te geçici bir hastane vuruldu: Çok sayıda ölü var
Suriye'nin Halep şehrinde muhaliflerin kontrolünde bulunan bölgeye yönelik bir dizi hava saldırısında en az 15 kişi öldü, çok sayıda insan yaralandı.
İlk saldırı, kentinde doğusunda bulunan Şaar bölgesinde geçici bir hastaneye düzenlendi.
Saldırının ardından olay yerini yansıttığı belirtilen görüntülere, kısmen yıkılan bir binadan çıkarılan cesetler yansıyor.
Saldırıyı henüz üstlenen olmadı ancak Esad güçleri muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri almak için operasyonlar düzenliyor.
Bir dönem Suriye’nin ticaret merkezi olan Halep, 2012’den bu yana ikiye bölünmüş durumda. Kentin batısı rejim güçlerinin, doğusu ise muhaliflerin kontrolünde.
Ancak son aylarda Rusya’nın hava desteğiyle Esad güçleri, muhaliflerin kontrolündeki bölgeyi çevirdi ve muhaliflerin Türkiye ile iki kritik bağlantısını kesti.
ERDOĞAN’A ÇOK SERT ELEŞTİRİ
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, yeni seçilen Parlamento’ya hitaben dün yaptığı konuşmada, ülkenin her santimetresini muhaliflerinin elinden geri alacağına dair ant içmişti.
Devlet televizyonundan da yayınlanan konuşmada Esad, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok sert eleştiriler yöneltti.
Esad, “Halep, Erdoğan’ın umutları ve hayallerine mezar olacak” demişti. Sözcü
İlk saldırı, kentinde doğusunda bulunan Şaar bölgesinde geçici bir hastaneye düzenlendi.
Saldırının ardından olay yerini yansıttığı belirtilen görüntülere, kısmen yıkılan bir binadan çıkarılan cesetler yansıyor.
Saldırıyı henüz üstlenen olmadı ancak Esad güçleri muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri almak için operasyonlar düzenliyor.
Bir dönem Suriye’nin ticaret merkezi olan Halep, 2012’den bu yana ikiye bölünmüş durumda. Kentin batısı rejim güçlerinin, doğusu ise muhaliflerin kontrolünde.
Ancak son aylarda Rusya’nın hava desteğiyle Esad güçleri, muhaliflerin kontrolündeki bölgeyi çevirdi ve muhaliflerin Türkiye ile iki kritik bağlantısını kesti.
ERDOĞAN’A ÇOK SERT ELEŞTİRİ
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, yeni seçilen Parlamento’ya hitaben dün yaptığı konuşmada, ülkenin her santimetresini muhaliflerinin elinden geri alacağına dair ant içmişti.
Devlet televizyonundan da yayınlanan konuşmada Esad, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok sert eleştiriler yöneltti.
Esad, “Halep, Erdoğan’ın umutları ve hayallerine mezar olacak” demişti. Sözcü
Kenan Sofuoğlu’ndan Nihat Hocaya ilginç soru
Dünya Supersport şampiyonu milli motosikletçi Kenan Sofuoğlu, canlı yayında Nihat Hatipoğlu’na yöneltilen sorulara tepki göstermek amacıyla sosyal medya hesabından ilginç bir paylaşımda bulundu.
Milli motosikletçi Kenan Sofuoğlu, Ramazan ayında televizyon programı yapan Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’na ilginç bir soru yöneltti. Sofuoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hocam 400 kmh yapmak istiyorum ’caiz’ midir?” diye sordu. Milli motosikletçi devamında ise, “Bu paylaşımı yapmamdaki sebep hocaya gelen saçma sorulardır” ifadesini kullandı.
Milli motosikletçi Kenan Sofuoğlu, Ramazan ayında televizyon programı yapan Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu’na ilginç bir soru yöneltti. Sofuoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hocam 400 kmh yapmak istiyorum ’caiz’ midir?” diye sordu. Milli motosikletçi devamında ise, “Bu paylaşımı yapmamdaki sebep hocaya gelen saçma sorulardır” ifadesini kullandı.
Ünlü talk show’cu 9 bin ABD’linin 15 milyon dolarlık borcunu sildi
ABD'de talk show programı yapan ünlü İngiliz komedyen John Oliver dün akşam televizyon tarihinde yaşanmamış bir olaya imza attı.
ABD’de borç satın alma şirketlerinin giderek çoğalmasına ve bunun kirli bir sektör haline gelmesine tepki gösteren John Oliver konuya dikkat çekmek için oldukça etkili bir yol seçti.
Bu tür şirketlerinin ne kadar kolay kurulabildiğine ve bu sektörün ne kadar tehlikeli hâle geldiğini gözler önüne sermek için Oliver bir borç satın alma şirketi kurduğunu HBO kanalında pazar gecesi yayınlanan programında açıkladı.
Oliver kurduğu şirket ile 9 bin Amerikalının 15 milyon dolarlık sağlık borcunu 60 bin dolar karşılığında satın aldı.
Pazar gecesi yayınlanan programda Oliver önce bunları anlattı ve ardından tüm borçları affettiğini açıkladı.
9 bin ABD’linin sağlık borçlarını silen Oliver Türkiye’yle de oldukça alakalı bir isim.
“Last Week Tonight with John Oliver” isimli programında Türkiye’ye sıklıkla yer veren Oliver, kaçak sarayla ilgili programında bir bölüm yapmış ve sarayın büyüklüğünü eleştirmişti. Almanya ile yaşanan şiir krizinde de komedyan Jan Böhmermann’ın yanında durarak programında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmişti. Sözcü
ABD’de borç satın alma şirketlerinin giderek çoğalmasına ve bunun kirli bir sektör haline gelmesine tepki gösteren John Oliver konuya dikkat çekmek için oldukça etkili bir yol seçti.
Bu tür şirketlerinin ne kadar kolay kurulabildiğine ve bu sektörün ne kadar tehlikeli hâle geldiğini gözler önüne sermek için Oliver bir borç satın alma şirketi kurduğunu HBO kanalında pazar gecesi yayınlanan programında açıkladı.
Oliver kurduğu şirket ile 9 bin Amerikalının 15 milyon dolarlık sağlık borcunu 60 bin dolar karşılığında satın aldı.
Pazar gecesi yayınlanan programda Oliver önce bunları anlattı ve ardından tüm borçları affettiğini açıkladı.
9 bin ABD’linin sağlık borçlarını silen Oliver Türkiye’yle de oldukça alakalı bir isim.
“Last Week Tonight with John Oliver” isimli programında Türkiye’ye sıklıkla yer veren Oliver, kaçak sarayla ilgili programında bir bölüm yapmış ve sarayın büyüklüğünü eleştirmişti. Almanya ile yaşanan şiir krizinde de komedyan Jan Böhmermann’ın yanında durarak programında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirmişti. Sözcü
Beyin ölümü gerçekleşen kadın 4 ay sonra doğum yaptı
Portekiz'de 4 ay önce beyin ölümü gerçekleşen hamile bir kadın sağlıklı bir bebek dünyaya getirdi.
Doğum, hamileliğin 32. haftasında sezaryenle gerçekleştirildi.
Doktorlar Salı günü Lizbon’daki bir hastanede doğan 2,35 kg ağırlığındaki erkek bebeğin sağlığının iyi olduğunu bildirdiler.
BBC Türkçe’nin aktardığı habere göre; bebeğin annesi beyin kanaması geçirmiş ve 20 Şubat’ta beyin ölümünün gerçekleştiği açıklanmıştı.
Ancak yapılan testlerde anne karnındaki bebeğin sağlıklı olduğu belirlendikten sonra, babanın da onayıyla hamileliğin sürmesine karar verildi.
ANNENİN DURUMU BELİRSİZ
Annenin hâlâ yaşam destek cihazına bağlı olup olmadığı konusunda bir açıklama yapılmadı.
Portekiz’de ilk kez bir bebeğin beyin ölümü gerçekleşen bir kadının rahminde bu kadar uzun süre yaşadığı bildiriliyor.
Ocak ayında da Polonya’da beyin ölümü gerçekleşen bir kadın 55 gün sonra doğum yapmıştı.
Wroclaw kentinde sadece 1 kilo olarak doğan erkek bebek Nisan ayında taburcu olmuştu.
Doğum, hamileliğin 32. haftasında sezaryenle gerçekleştirildi.
Doktorlar Salı günü Lizbon’daki bir hastanede doğan 2,35 kg ağırlığındaki erkek bebeğin sağlığının iyi olduğunu bildirdiler.
BBC Türkçe’nin aktardığı habere göre; bebeğin annesi beyin kanaması geçirmiş ve 20 Şubat’ta beyin ölümünün gerçekleştiği açıklanmıştı.
Ancak yapılan testlerde anne karnındaki bebeğin sağlıklı olduğu belirlendikten sonra, babanın da onayıyla hamileliğin sürmesine karar verildi.
ANNENİN DURUMU BELİRSİZ
Annenin hâlâ yaşam destek cihazına bağlı olup olmadığı konusunda bir açıklama yapılmadı.
Portekiz’de ilk kez bir bebeğin beyin ölümü gerçekleşen bir kadının rahminde bu kadar uzun süre yaşadığı bildiriliyor.
Ocak ayında da Polonya’da beyin ölümü gerçekleşen bir kadın 55 gün sonra doğum yapmıştı.
Wroclaw kentinde sadece 1 kilo olarak doğan erkek bebek Nisan ayında taburcu olmuştu.
Cübbeli Ahmet’ten Fatih Terim’e tepki
EURO 2016 öncesi TRT Spor'da soruları yanıtlayan Fatih Terim'in o açıklamasını, Cübbeli Ahmet sert sözlerle eleştirdi.
Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in, EURO 2016’da mücadele edecek futbolcuların oruç tutması için “Onların yerine biz tutarız” sözlerine, “Dini don lastiğine çevirdiler. Ya sen antrenörlüğünü yap be adam!” diyerek tepki gösterdi.
Fatih Terim, TRT Spor ekranlarında Avrupa Kupası öncesinde soruları yanıtlandırmıştı.
Terim, maçların ‘Ramazan Ayı’na gelmesi sebebiyle oyuncuların oruç tutup, tutmayacağı ile ilgili, “Eğer maça uzun zaman varsa, oyuncular oruç tutabilir. Ama iş varsa, sonra tutarlar. Bu sağlıkları için önemli çünkü. Biz onların yerine tutarız, zaten hep birlikte tutuyoruz” demişti.
CÜBBELİ’DEN TERİM’İN YORUMLARINA CEVAP
“Herkes müftülük yapmasın, sen işini yapsana” diyen Cübbeli Ahmet, Fatih Terim’in sözlerine tepki gösterdi. “Fatih Terim fetva verdi” diyerek Terim’le alay eden Ahmet Mahmut Ünlü şunları söyledi: “Ya şimdi arkadaşlar herkes müftülük yapmasın ya. Be adam sen işini yapsana. ‘O kadar sıcakta iki de antrenman yaparsa hayati tehlikesi var’ diyor. E ben ne yapayım evinde otursun. Ya iki antrenman yapması farz mı vacip mi. Peki Ramazan orucu farz mı. E niye hayati tehlikeye giriyor. Yani arkadaşlar böyle bir alem zamandayız ya. Dini don lastiğine çevirdiler.“
Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim’in, EURO 2016’da mücadele edecek futbolcuların oruç tutması için “Onların yerine biz tutarız” sözlerine, “Dini don lastiğine çevirdiler. Ya sen antrenörlüğünü yap be adam!” diyerek tepki gösterdi.
Fatih Terim, TRT Spor ekranlarında Avrupa Kupası öncesinde soruları yanıtlandırmıştı.
Terim, maçların ‘Ramazan Ayı’na gelmesi sebebiyle oyuncuların oruç tutup, tutmayacağı ile ilgili, “Eğer maça uzun zaman varsa, oyuncular oruç tutabilir. Ama iş varsa, sonra tutarlar. Bu sağlıkları için önemli çünkü. Biz onların yerine tutarız, zaten hep birlikte tutuyoruz” demişti.
CÜBBELİ’DEN TERİM’İN YORUMLARINA CEVAP
“Herkes müftülük yapmasın, sen işini yapsana” diyen Cübbeli Ahmet, Fatih Terim’in sözlerine tepki gösterdi. “Fatih Terim fetva verdi” diyerek Terim’le alay eden Ahmet Mahmut Ünlü şunları söyledi: “Ya şimdi arkadaşlar herkes müftülük yapmasın ya. Be adam sen işini yapsana. ‘O kadar sıcakta iki de antrenman yaparsa hayati tehlikesi var’ diyor. E ben ne yapayım evinde otursun. Ya iki antrenman yapması farz mı vacip mi. Peki Ramazan orucu farz mı. E niye hayati tehlikeye giriyor. Yani arkadaşlar böyle bir alem zamandayız ya. Dini don lastiğine çevirdiler.“
Okullar ne zaman kapanıyor?
Okullar ne zaman kapanıyor?' Milyonlarca öğrenci bu sorunun yanıtını merak ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı 2015-2016 eğitim öğretim yılının son günü ne zaman olacak belirledi. Yaz tatilini ve karne gününü merak eden öğrenciler için okullar ne zaman kapanıyor, sorusunun yanıtı haberimizde.
Okullar ne zaman kapanıyor, sorusunun yanıtı belli oldu. Yeniden düzenlenen takvime göre okulların kapanacağı tarih belli oldu. Milyonlarca öğrenci yaz tatilini sabırsızlıkla bekliyor. Peki okullar ne zaman kapanacak?
OKULLAR NE ZAMAN KAPANACAK?
2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılının başlangıcına ilişkin MEB tarafından yapılan basın açıklaması:
Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında 2015 - 2016 Eğitim Öğretim yılının başlangıcı, 14 Eylül 2015 tarihi olarak belirlenmişti.
Ancak öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimiz başta olmak üzere, eğitim camiamızın ve turizm sektör temsilcilerinin eğitim ve öğretim yılı başlangıç tarihinin Kurban Bayramı sonrasına ertelenmesine ilişkin yoğun talepleri gündeme alınarak yeni bir çalışma yapılmıştır.
Yapılan çalışma neticesinde Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim öğretim kurumlarında 2015-2016 eğitim öğretim yılının başlangıç tarihi 28 Eylül 2015 olarak değiştirilmiştir.
Okulların kapanacağı tarih ise 17 Haziran 2016 olarak belirlendi.
2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NE ZAMAN BAŞLAYACAK?
2016-2017 eğitim öğretim yılı, 19 Eylül 2016´da başlayacak, 9 Haziran 2017 Cuma günü sona erecek. Hazırlanan 2016-2017 eğitim öğretim yılı çalışma takvimine ilişkin genelge, illere gönderildi. Buna göre, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılı 19 Eylül 2016 Pazartesi günü başlayacak.
2016-2017 eğitim öğretim yılı birinci kanaat dönemi 19 Eylül 2016 Pazartesi günü başlayacak ve 20 Ocak 2017 Cuma günü sona erecek. Yarıyıl tatili, 23 Ocak 2017-3 Şubat 2017 tarihleri arasında yapılacak. İkinci kanaat dönemi ise 6 Şubat 2017 Pazartesi günü başlayacak ve 9 Haziran 2017 Cuma günü sona erecek.
Okullar ne zaman kapanıyor, sorusunun yanıtı belli oldu. Yeniden düzenlenen takvime göre okulların kapanacağı tarih belli oldu. Milyonlarca öğrenci yaz tatilini sabırsızlıkla bekliyor. Peki okullar ne zaman kapanacak?
OKULLAR NE ZAMAN KAPANACAK?
2015-2016 Eğitim ve Öğretim yılının başlangıcına ilişkin MEB tarafından yapılan basın açıklaması:
Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında 2015 - 2016 Eğitim Öğretim yılının başlangıcı, 14 Eylül 2015 tarihi olarak belirlenmişti.
Ancak öğretmenlerimiz, velilerimiz ve öğrencilerimiz başta olmak üzere, eğitim camiamızın ve turizm sektör temsilcilerinin eğitim ve öğretim yılı başlangıç tarihinin Kurban Bayramı sonrasına ertelenmesine ilişkin yoğun talepleri gündeme alınarak yeni bir çalışma yapılmıştır.
Yapılan çalışma neticesinde Bakanlığımıza bağlı her derece ve türdeki eğitim öğretim kurumlarında 2015-2016 eğitim öğretim yılının başlangıç tarihi 28 Eylül 2015 olarak değiştirilmiştir.
Okulların kapanacağı tarih ise 17 Haziran 2016 olarak belirlendi.
2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NE ZAMAN BAŞLAYACAK?
2016-2017 eğitim öğretim yılı, 19 Eylül 2016´da başlayacak, 9 Haziran 2017 Cuma günü sona erecek. Hazırlanan 2016-2017 eğitim öğretim yılı çalışma takvimine ilişkin genelge, illere gönderildi. Buna göre, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki eğitim ve öğretim kurumlarında, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılı 19 Eylül 2016 Pazartesi günü başlayacak.
2016-2017 eğitim öğretim yılı birinci kanaat dönemi 19 Eylül 2016 Pazartesi günü başlayacak ve 20 Ocak 2017 Cuma günü sona erecek. Yarıyıl tatili, 23 Ocak 2017-3 Şubat 2017 tarihleri arasında yapılacak. İkinci kanaat dönemi ise 6 Şubat 2017 Pazartesi günü başlayacak ve 9 Haziran 2017 Cuma günü sona erecek.
Midyat’ta emniyet müdürlüğüne bombalı saldırı
Mardin'in Midyat ilçesi Emniyet Müdürlüğü'ne bombalı saldırı düzenlendi. Başbakan Yıldırım saldırıda bir polisin şehit düştüğünü iki kişinin de hayatını kaybettiğini açıkladı.
Mardin’in Midyat İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne teröristler saat 11.00 sıralarında bombalı araçla saldırdı. Başbakan Binali Yıldırım saldırıda bir polisin şehit düştüğünü iki kişi hayatını kaybettiğini, 30 kişinin de yaralandığını açıkladı.
Patlama sonrası bölgeye çok sayıda ambulans sevk edildi. Yaralananlar çevredeki hastanelere kaldırıldı. Patlama sonrasında ilçeye Mardin’den takviye birlikler sevk edildi.
Bombanın şiddetiyle bölgedeki çoğu resmi kuruma ait birçok bina da büyük çapta hasar meydana geldi.
SALDIRI BOMBA YÜKLÜ ARAÇLA DÜZENLENDİ
DHA muhabiri Felat Bozarslan saldırının bomba yüklü araçla düzenlenen bir intihar saldırısı olduğunun düşünüldüğünü söyledi. Bozarslan söz konusu aracın Batman’dan geldiğini aktardı.
BİR SAAT YANDI!
Patlama sonrası binada yangın çıktı. Yangın olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin yaklaşık bir saatlik müdahalesinin ardından söndürüldü.
BİRİ POLİS 3 ŞEHİT
Saldırı ile ilgili İstanbul’da açıklamalarda bulunan Başbakan Binali Yıldırım “Midyat’taki saldırıda bir polis şehit oldu,2 kişi yaşamını yitirdi 30 da yaralı var” dedi.
Mardin’in Midyat İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne teröristler saat 11.00 sıralarında bombalı araçla saldırdı. Başbakan Binali Yıldırım saldırıda bir polisin şehit düştüğünü iki kişi hayatını kaybettiğini, 30 kişinin de yaralandığını açıkladı.
Patlama sonrası bölgeye çok sayıda ambulans sevk edildi. Yaralananlar çevredeki hastanelere kaldırıldı. Patlama sonrasında ilçeye Mardin’den takviye birlikler sevk edildi.
Bombanın şiddetiyle bölgedeki çoğu resmi kuruma ait birçok bina da büyük çapta hasar meydana geldi.
SALDIRI BOMBA YÜKLÜ ARAÇLA DÜZENLENDİ
DHA muhabiri Felat Bozarslan saldırının bomba yüklü araçla düzenlenen bir intihar saldırısı olduğunun düşünüldüğünü söyledi. Bozarslan söz konusu aracın Batman’dan geldiğini aktardı.
BİR SAAT YANDI!
Patlama sonrası binada yangın çıktı. Yangın olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin yaklaşık bir saatlik müdahalesinin ardından söndürüldü.
BİRİ POLİS 3 ŞEHİT
Saldırı ile ilgili İstanbul’da açıklamalarda bulunan Başbakan Binali Yıldırım “Midyat’taki saldırıda bir polis şehit oldu,2 kişi yaşamını yitirdi 30 da yaralı var” dedi.
Etiketler:
başbakan,
binali yıldırım,
haber,
polis,
şehit
İki yılda 10 bin göçmen Akdeniz’de boğuldu
Cenevre Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği'nden yapılan yazılı açıklamada, 2014 yılından günümüze, Akdeniz'de 10 bin göçmenin boğularak hayatını kaybettiği bildirildi.
BM raporuna göre, 2014 yılında Akdeniz’de 3500 göçmen hayatını kaybederken, 2015 yılında ise 3771 göçmen boğularak öldü. 2016 Mayıs sonu itibariyle 2814 göçmenin Akdeniz’de yaşamını yitirdiği belirtilirken, bu yılın henüz ilk 5 ayında ölü sayısının bu rakamlara ulaşmasının ürkütücü olduğu ifade edildi.
Açıklamada ayrıca, hayatını kaybedenlerin çoğunlukla Afrika üzerinden İtalya’ya geçmek isteyen göçmenler olduğu kaydedilerek, bu deniz facialarının önlenmesinin acil olarak ele alınmasının zorunlu olduğu belirtildi. DHA
BM raporuna göre, 2014 yılında Akdeniz’de 3500 göçmen hayatını kaybederken, 2015 yılında ise 3771 göçmen boğularak öldü. 2016 Mayıs sonu itibariyle 2814 göçmenin Akdeniz’de yaşamını yitirdiği belirtilirken, bu yılın henüz ilk 5 ayında ölü sayısının bu rakamlara ulaşmasının ürkütücü olduğu ifade edildi.
Açıklamada ayrıca, hayatını kaybedenlerin çoğunlukla Afrika üzerinden İtalya’ya geçmek isteyen göçmenler olduğu kaydedilerek, bu deniz facialarının önlenmesinin acil olarak ele alınmasının zorunlu olduğu belirtildi. DHA
"Evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır"
CHP’li Kazım Arslan’dan Erdoğan’a ‘yarım kadın’ cevabı "Evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır" dedi.
7 Haziran 2015 seçimlerinin yıldönümü olan dün düzenlenen Vezneciler saldırısı ile birlikte son 365 günde teröre 1002 kayıp verdik. Bu rakamın 549’u polis ve asker 453’ü sivillerden oluşuyor. Erdoğan’ın ‘evladı olmayan kadın yarım kadındır’ sözlerine karşılık son bir yılda yüzlerce kadın evlatlarını yitirerek ‘yarım’ kaldı.
7 Haziran 2015 seçimlerinin yıldönümü olan dün düzenlenen Vezneciler saldırısı ile birlikte son 365 günde teröre 1002 kayıp verdik. Bu rakamın 549’u polis ve asker 453’ü sivillerden oluşuyor. Erdoğan’ın ‘evladı olmayan kadın yarım kadındır’ sözlerine karşılık son bir yılda yüzlerce kadın evlatlarını yitirerek ‘yarım’ kaldı.
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan da Erdoğan’ın kadınlar hakkında yaptıkları açıklamalarla gündem değiştirmek istediğini ileri sürerek, “Cumhurbaşkanı bilsin ki, aslında evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır” dedi.
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, yazılı bir açıklama yaparak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Anneliği reddeden kadın yarımdır” sözünü eleştirdi. Terörle mücadele yerine müzakere eden anlayışın teröre taviz verdiğini öne süren Kazım Arslan, teröre yardım ve yataklık yapmakla başlayan sürecin devletin terörle mücadele birikimini yok saydığını iddia etti. Arslan, “Şehirlerin terör yuvası olmasına, hendeklerin kazılmasına, silah deposu haline gelmesine göz yummuş olan bugünkü iktidar ülkemizi çıkılması zor bir sürecin içine sokmuştur. Bu kadar sivilimizi, terörle canı pahasına mücadele veren askerimizi, polis ve korucumuzu böylesine açıkça hedef haline getirmiş, ülkemizi tam bir kargaşa ve kaosun içine sokmuştur. Devam eden istihbarat ve iç güvenlik hataları, masum anneleri yarım bırakıyor, eş ve çocukları yaşama küstürüyor, babaları gözü yaşlı koyuyor, bırakın anaların ağlamasının durmasını, bütün ülke ağlamaya devam ediyor” dedi.
Ülkenin önemli sorunları varken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürekli kadınlar hakkında olur olmadık söylemlerde bulunup gündem değiştirdiğini iddia eden Arslan, “Kadınlar hakkında olur olmadık sözler söyleyen, gündem değiştirme hevesinden vazgeçmeyen Cumhurbaşkanı bilsin ki, aslında evladı olmayan değil, evladını kaybeden kadın yarımdır. Kadınımızı bu kadar hafife almak Orta Çağ düşüncesidir. Bu kafayla ülkemiz bırakın çağdaş olmayı, Orta Doğu ülkesi konumuna gelecek, sonra da din ve mezhep kavgasına sürüklenecek. Türkiye’ye terör örgütü PKK ile bıraktığınız bu acılar sizin yüzünüze her sabah kadın feryadı olarak çarpacaktır. Bu süreç samimi olarak mücadelenin yapıldığı, PKK’nın temizlendiği terörle mücadelenin başarıya ulaştığı, siyasi hesapların yapılmadığı, analarımızın ve çocuklarımızın ağlamadığı, yine arka odalarda gizli pazarlıkların yürütülmediği bir konuma gelirse ve son bulur. Bu da siyasi iktidarın Meclis’i temel alacak bir ortak politikayla mümkündür” diye konuştu. (DHA)
Zarrab davasında yeni belgeler
Savcı Bharara, Reza'nın ifadesinde hiç bahsetmediği yatını, uçağını, denizaltısını telefonundaki WhatsApp mesajlarından buldu. Öte yandan Zarrab'ın pasaport başvurusunda "beş dil bildiğini" beyan ettiği ortaya çıktı. Öte yandan delil dosyasında bulunan Reza'nın lise karnesindeki okul müdürünün ismi ise sosyal medyanın gündemine oturdu.
ABD’de tutuklanan Reza Zarrab’ın, tutukluluğunun devamı için mahkemeye yeni deliller sunuldu. Savcı Preet Bharara’nın ofisi Zarrab’ın “ifadesinde yalan söylediğini”, İngilizce ve Farsça bildiğini gösteren kanıtları mahkemeye bir dilekçeyle iletti. Zarrab’ın avukatı Brafman’ın “müvekkilim İngilizce’yi iyi bilmediği için ilk ifadesindeki soruları tam anlamadı, dolayısıyla da doğru yanıtlamadı” savunmasına karşılık Savcılık, Zarrab’ın İngilizce e-ticaret kursunu bitirdiğine ilişkin bir Amerikan Üniversitesi’nden aldığı diplomayı da, İngilizce yaptığı WhatsApp yazışmalarını da delil olarak sundu. Savcılık delillerinden en ilginçlerinden biri ise Zarrab’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan aldığı “temiz kağıdının” Noter tasdikli İngilizce çevirisi oldu. “Kanıt G” olarak geçen “savcılık temiz kağıdı” 29 Nisan 2015 tarihini taşıyor.
SAVCI, YATI, JETİ, DENİZALTIYI WHATSAPP MESAJLARINDAN BULDU
Savcı, Zarrab’ın ABD’de verdiği ilk ifadelerde “mal varlığını gizlediğini” ise, telefonunda ele geçen WhatsAppp mesajlaşmalarından ortaya çıkardı. WhatsApp mesajlaşmalarının İngilizce yapılmasını ise Savcılık, “Zarrab’ın İngilizce’yi iyi bildiğine,” ilişkin kanıt olarak da sundu.
Zarrab’ın telefonunda “Ademturkey” adına kayıtlı telefon numarası ile yaptığı yazışmalarda, yatının bakımı, özel jetinin kullanılması ve denizaltısına şirketinin logosunun koyulup koyulmaması konusunda mesajlar yer aldı. Savcılık, hem mesajlaşmanın İngilizce yapıldığına dikkat çekti, hem de Zarrab’ın ilk ifadesinde mal varlığı sorulduğunda, ne yatından, ne jetten ne de denizaltısından bahsetmediğine vurgu yaptı. Savcı’nın kanıt olarak sunduğu what’s up mesajlaşmasında, alınacak yeni gemiler ve bu gemilerin bandıraları konusunda da, Zarrab’ın çocuğuna tutulacak olan dadının hangi nitelikleri taşıması gerektiğine ilişkin mesajların olması dikkat çekti.
ST KİTTS PASAPORTUNA BAŞVURMUŞ, “BEŞ DİL BİLİYORUM” YAZMIŞ…
Yine Savcılığın sunduğu belgelerden ortaya çıkan bir başka gerçek ise, İran, Türkiye ve Makedonya pasaportlarına sahip olan Reza Zarrab’ın St Kitts’e de pasaport başvurusunda bulunduğu oldu. Savcılık, Zarrab’ın StKitts’e yaptığı pasaport başvurusunda “beş dil bildiğini” beyan ettiğini, bu dillerden birinin de İngilizce olduğunu söylediğini belgeledi.
SMS MESAJLARI VE E-MAİLLER FARSÇA BİLDİĞİNE KANIT OLDU
Zarrab’ın, avukatının mahkemeye “Farsça okuyup yazamıyor” iddiasının aksine, cep telefonundaki SMS’lerde ve e-maillerinde Farsça kullanıldığına ilişkin kanıtlar da mahkemeye sunuldu. Savcılık bu çerçevede Zarrab’ın ‘Kahalzadeh’ adına kayıtlı bir numara ile Zarrab’ın pekçok kez Farsça mesajlaştığını, ayrıca şirketinden kendisine Farsça yazılmış kontratların da “onay için” gönderildiğine ilişkin kanıtları dilekçesine ekledi. Savcılık dilekçesinin sonunda, Zarrab’ın avukatının kefalet talebinin reddedilmesi isteği de yer aldı.
ZARRAB’IN AVUKATINDAN İLKOKUL KARNELİ SAVUNMA
Savcı Bharara’nın, Reza Zarrab’ın İngilizce bildiğine ilişkin kanıtlara karşı, Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman da, “müvekilimin İngilizcesi iyi değil” dilekçesi sundu. Kanıt olarak ise, Zarrab’ın İstanbul’da gittiği ortaokulda 3. sınıfta aldığı karneyi koydu. Zarrab’ın orta üçüncü sınıfta aldığı karnede İngilizce notu zayıf görünüyor.
DİN KÜLTÜRÜ İLE İNKILAP TARİHİ DERSLERİ DE ZAYIF
Ancak karneden, Zarrab’ın sadece İngilizcesinin değil, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerinin de “zayıf” olduğu ortaya çıkıyor.
MALLARINI EL YAZISIYLA YAZMIŞ
Avukat Brafman’ın sunduğu kanıtlar arasında, Zarrab’ın ön sorgu sırasında kendisine mal varlığını soran FBI yetkilisine el yazısıyla yazdığı kağıt da bulunuyor.
Avukatının dilekçesinde, Zarrab’ın “kefaletle serbest bırakılması” bir kez daha isteniyor.
KARNEDEKİ MÜDÜRÜN İSMİ SOSYAL MEDYANIN GÜNDEMİNDE
Öte yandan Reza Zarrab’ın karnesindeki okul müdürünün Tayyip Saygılı olması sosyal medyanın diline dolandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile adaş olan okul müdürünün soy isminin de 17 Aralık soruşturmasında Reza Zarrab’ı sorgulayan ve şu an cezaevinde olan emniyet müdürü Yakup Saygılı ile aynı soy ismi taşıması esprilere neden oldu.
Sosyal medyada Zarrab’ın karnesini paylaşanlar “müdürün ismi de manidarmış” yorumunda bulundular. DHA
ABD’de tutuklanan Reza Zarrab’ın, tutukluluğunun devamı için mahkemeye yeni deliller sunuldu. Savcı Preet Bharara’nın ofisi Zarrab’ın “ifadesinde yalan söylediğini”, İngilizce ve Farsça bildiğini gösteren kanıtları mahkemeye bir dilekçeyle iletti. Zarrab’ın avukatı Brafman’ın “müvekkilim İngilizce’yi iyi bilmediği için ilk ifadesindeki soruları tam anlamadı, dolayısıyla da doğru yanıtlamadı” savunmasına karşılık Savcılık, Zarrab’ın İngilizce e-ticaret kursunu bitirdiğine ilişkin bir Amerikan Üniversitesi’nden aldığı diplomayı da, İngilizce yaptığı WhatsApp yazışmalarını da delil olarak sundu. Savcılık delillerinden en ilginçlerinden biri ise Zarrab’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan aldığı “temiz kağıdının” Noter tasdikli İngilizce çevirisi oldu. “Kanıt G” olarak geçen “savcılık temiz kağıdı” 29 Nisan 2015 tarihini taşıyor.
SAVCI, YATI, JETİ, DENİZALTIYI WHATSAPP MESAJLARINDAN BULDU
Savcı, Zarrab’ın ABD’de verdiği ilk ifadelerde “mal varlığını gizlediğini” ise, telefonunda ele geçen WhatsAppp mesajlaşmalarından ortaya çıkardı. WhatsApp mesajlaşmalarının İngilizce yapılmasını ise Savcılık, “Zarrab’ın İngilizce’yi iyi bildiğine,” ilişkin kanıt olarak da sundu.
Zarrab’ın telefonunda “Ademturkey” adına kayıtlı telefon numarası ile yaptığı yazışmalarda, yatının bakımı, özel jetinin kullanılması ve denizaltısına şirketinin logosunun koyulup koyulmaması konusunda mesajlar yer aldı. Savcılık, hem mesajlaşmanın İngilizce yapıldığına dikkat çekti, hem de Zarrab’ın ilk ifadesinde mal varlığı sorulduğunda, ne yatından, ne jetten ne de denizaltısından bahsetmediğine vurgu yaptı. Savcı’nın kanıt olarak sunduğu what’s up mesajlaşmasında, alınacak yeni gemiler ve bu gemilerin bandıraları konusunda da, Zarrab’ın çocuğuna tutulacak olan dadının hangi nitelikleri taşıması gerektiğine ilişkin mesajların olması dikkat çekti.
ST KİTTS PASAPORTUNA BAŞVURMUŞ, “BEŞ DİL BİLİYORUM” YAZMIŞ…
Yine Savcılığın sunduğu belgelerden ortaya çıkan bir başka gerçek ise, İran, Türkiye ve Makedonya pasaportlarına sahip olan Reza Zarrab’ın St Kitts’e de pasaport başvurusunda bulunduğu oldu. Savcılık, Zarrab’ın StKitts’e yaptığı pasaport başvurusunda “beş dil bildiğini” beyan ettiğini, bu dillerden birinin de İngilizce olduğunu söylediğini belgeledi.
SMS MESAJLARI VE E-MAİLLER FARSÇA BİLDİĞİNE KANIT OLDU
Zarrab’ın, avukatının mahkemeye “Farsça okuyup yazamıyor” iddiasının aksine, cep telefonundaki SMS’lerde ve e-maillerinde Farsça kullanıldığına ilişkin kanıtlar da mahkemeye sunuldu. Savcılık bu çerçevede Zarrab’ın ‘Kahalzadeh’ adına kayıtlı bir numara ile Zarrab’ın pekçok kez Farsça mesajlaştığını, ayrıca şirketinden kendisine Farsça yazılmış kontratların da “onay için” gönderildiğine ilişkin kanıtları dilekçesine ekledi. Savcılık dilekçesinin sonunda, Zarrab’ın avukatının kefalet talebinin reddedilmesi isteği de yer aldı.
ZARRAB’IN AVUKATINDAN İLKOKUL KARNELİ SAVUNMA
Savcı Bharara’nın, Reza Zarrab’ın İngilizce bildiğine ilişkin kanıtlara karşı, Zarrab’ın avukatı Benjamin Brafman da, “müvekilimin İngilizcesi iyi değil” dilekçesi sundu. Kanıt olarak ise, Zarrab’ın İstanbul’da gittiği ortaokulda 3. sınıfta aldığı karneyi koydu. Zarrab’ın orta üçüncü sınıfta aldığı karnede İngilizce notu zayıf görünüyor.
DİN KÜLTÜRÜ İLE İNKILAP TARİHİ DERSLERİ DE ZAYIF
Ancak karneden, Zarrab’ın sadece İngilizcesinin değil, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerinin de “zayıf” olduğu ortaya çıkıyor.
MALLARINI EL YAZISIYLA YAZMIŞ
Avukat Brafman’ın sunduğu kanıtlar arasında, Zarrab’ın ön sorgu sırasında kendisine mal varlığını soran FBI yetkilisine el yazısıyla yazdığı kağıt da bulunuyor.
Avukatının dilekçesinde, Zarrab’ın “kefaletle serbest bırakılması” bir kez daha isteniyor.
KARNEDEKİ MÜDÜRÜN İSMİ SOSYAL MEDYANIN GÜNDEMİNDE
Öte yandan Reza Zarrab’ın karnesindeki okul müdürünün Tayyip Saygılı olması sosyal medyanın diline dolandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile adaş olan okul müdürünün soy isminin de 17 Aralık soruşturmasında Reza Zarrab’ı sorgulayan ve şu an cezaevinde olan emniyet müdürü Yakup Saygılı ile aynı soy ismi taşıması esprilere neden oldu.
Sosyal medyada Zarrab’ın karnesini paylaşanlar “müdürün ismi de manidarmış” yorumunda bulundular. DHA
17/25 Aralık operasyonlarını yürüten isimlerden birisi olan Yakup Saygılı daha sonra yapılan cemaat operasyonlarında tutuklanmıştı. |
Etiketler:
abd,
ebru gündeş,
haber,
reza zarrab,
rıza sarraf
TMSF’den Digiturk açıklaması
TMSF Digiturk'ün satış sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu. TMSF şirketin satışının ihalesiz yapılmasının nedenini satışın şirket sahipleri tarafından yapılmasından kaynaklandığını bildirdi. Açıklamada Digiturk'ün kaç paraya satıldığı yine net bir şekilde belirtilmedi!
İşte TMSF’nin Digiturk’le ilgili yaptığı açıklamanın tamamı:
Bilindiği üzere TMSF, Çukurova Grubu'ndan olan alacaklarının zamanında ödenmemiş olması sebebiyle, 2013 yılı Mayıs ayında diğer bazı şirketlerle birlikte Digiturk olarak bilinen dijital yayın platformunun da yönetimini devralmıştır.
Şirket hissedarları ile alıcı grup arasında, Haziran 2015'te imzalanan hisse alım satım sözleşmesi ile bu sözleşmede tanımlanmış ön şartların gerçekleştirilmesi sonrasında, 02.06.2016 tarihinde imzalanan mutabakat metnine dair gerekli duyurular daha önceden yapılmıştır.
ALACAK İDDİASI 1 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE
Fakat bir kısım basın yayın organlarında, satışın ihalesiz gerçekleştirilmiş olması sebebiyle, gerçeklere aykırı yorum ve değerlendirmelere yer verildiği görülmüş ve açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Digiturk markasının ana bileşeni olan KREA İçerik Hizmetleri A.Ş. isimli şirketin hisseleri % 99,999 oranında DP Acquisitions B.V. (DPA) isimli Hollanda'da kurulmuş olan bir şirkete aittir. TMSF'ye borçlu durumda olan Çukurova Grubu'nun, DPA isimli şirketteki hisselerinin oranı % 53,3 seviyesindedir. DPA'in diğer hisseleri ise (% 46,7) Providence Equity Partners (Providence) isimli bir Fon'a aittir.
Bu Fon ile Çukurova Grubuna dahil şirketler arasında geçmiş dönemde imzalanmış sözleşmeler bağlamında, DPA nezdinde Çukurova Grubunun sahip olduğu hisseler, Providence nezdinde çeşitli tarihlerde rehin edilmiş bulunmaktadır. Providence'ın bu sözleşmelerle ilgili alacak iddiası 1 milyar USD'nin üzerindedir.
2015 HAZİRAN’DA ÖNEMLİ BİR AŞAMAYA GEÇİLDİ
Bu ilişkinin hukuki ve ticari bakımdan ihtiva ettiği karmaşıklık ve tarafların taleplerinin bu yönde olması üzerine TMSF, Digiturk markasını oluşturan bileşenleri kendi eliyle cebren satmak yerine, bunların, TMSF'nin de onay vereceği koşullarla, sahipleri (Providence ve Çukurova Grubu) tarafından satışına müsaade edebileceğini taraflara iletmiştir.
Şirketin bu yolla satışı noktasında varılan anlayış birliği çerçevesinde, Digiturk'un satışı için Providence ve Çukurova Grubu tarafından yerli-yabancı çok sayıda alıcı adayıyla uzun süreli görüşmeler yapılmıştır. Nihayetinde Katar orijinli BeIn Media Grup ile satıcılar (Providence ve Çukurova) arasında, TMSF'nin de uygun görüşüyle 2015 Haziran ayında imzalanan sözleşmeyle, satış sürecinde önemli bir aşamaya geçilmiştir.
Söz konusu anlaşmanın içerdiği ön koşulların tamamlanabilmesi ise yaklaşık 1 yıl sürmüştür. Nihayet, 02.06.2016 tarihinde Taraflar, işlemin kapanması öncesinde varılması icap eden son mutabakatı da imza altına almış ve bu mutabakat da TMSF tarafından onaylanarak, durum kamuoyuna bildirilmiştir.
Bu itibarla, Digiturk satışının ihale tertip edilmeksizin gerçekleşmiş olması, satışın TMSF tarafından değil şirketin sahipleri tarafından yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
TMSF'nin Çukurova'ya ait hisseleri yahut şirket varlıklarını cebren satmak yerine, şirketin sahipleri tarafından satılmasına müsaade etmiş olması da şirket sahipliği ile ilgili olarak yukarıda arz edilen hukuki durumun, gerek yurt içi gerekse yurtdışında doğurması muhtemel hukuki sorunların bertaraf edilmesi bakımından doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir. Sözcü
İşte TMSF’nin Digiturk’le ilgili yaptığı açıklamanın tamamı:
Bilindiği üzere TMSF, Çukurova Grubu'ndan olan alacaklarının zamanında ödenmemiş olması sebebiyle, 2013 yılı Mayıs ayında diğer bazı şirketlerle birlikte Digiturk olarak bilinen dijital yayın platformunun da yönetimini devralmıştır.
Şirket hissedarları ile alıcı grup arasında, Haziran 2015'te imzalanan hisse alım satım sözleşmesi ile bu sözleşmede tanımlanmış ön şartların gerçekleştirilmesi sonrasında, 02.06.2016 tarihinde imzalanan mutabakat metnine dair gerekli duyurular daha önceden yapılmıştır.
ALACAK İDDİASI 1 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE
Fakat bir kısım basın yayın organlarında, satışın ihalesiz gerçekleştirilmiş olması sebebiyle, gerçeklere aykırı yorum ve değerlendirmelere yer verildiği görülmüş ve açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Digiturk markasının ana bileşeni olan KREA İçerik Hizmetleri A.Ş. isimli şirketin hisseleri % 99,999 oranında DP Acquisitions B.V. (DPA) isimli Hollanda'da kurulmuş olan bir şirkete aittir. TMSF'ye borçlu durumda olan Çukurova Grubu'nun, DPA isimli şirketteki hisselerinin oranı % 53,3 seviyesindedir. DPA'in diğer hisseleri ise (% 46,7) Providence Equity Partners (Providence) isimli bir Fon'a aittir.
Bu Fon ile Çukurova Grubuna dahil şirketler arasında geçmiş dönemde imzalanmış sözleşmeler bağlamında, DPA nezdinde Çukurova Grubunun sahip olduğu hisseler, Providence nezdinde çeşitli tarihlerde rehin edilmiş bulunmaktadır. Providence'ın bu sözleşmelerle ilgili alacak iddiası 1 milyar USD'nin üzerindedir.
2015 HAZİRAN’DA ÖNEMLİ BİR AŞAMAYA GEÇİLDİ
Bu ilişkinin hukuki ve ticari bakımdan ihtiva ettiği karmaşıklık ve tarafların taleplerinin bu yönde olması üzerine TMSF, Digiturk markasını oluşturan bileşenleri kendi eliyle cebren satmak yerine, bunların, TMSF'nin de onay vereceği koşullarla, sahipleri (Providence ve Çukurova Grubu) tarafından satışına müsaade edebileceğini taraflara iletmiştir.
Şirketin bu yolla satışı noktasında varılan anlayış birliği çerçevesinde, Digiturk'un satışı için Providence ve Çukurova Grubu tarafından yerli-yabancı çok sayıda alıcı adayıyla uzun süreli görüşmeler yapılmıştır. Nihayetinde Katar orijinli BeIn Media Grup ile satıcılar (Providence ve Çukurova) arasında, TMSF'nin de uygun görüşüyle 2015 Haziran ayında imzalanan sözleşmeyle, satış sürecinde önemli bir aşamaya geçilmiştir.
Söz konusu anlaşmanın içerdiği ön koşulların tamamlanabilmesi ise yaklaşık 1 yıl sürmüştür. Nihayet, 02.06.2016 tarihinde Taraflar, işlemin kapanması öncesinde varılması icap eden son mutabakatı da imza altına almış ve bu mutabakat da TMSF tarafından onaylanarak, durum kamuoyuna bildirilmiştir.
Bu itibarla, Digiturk satışının ihale tertip edilmeksizin gerçekleşmiş olması, satışın TMSF tarafından değil şirketin sahipleri tarafından yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır.
TMSF'nin Çukurova'ya ait hisseleri yahut şirket varlıklarını cebren satmak yerine, şirketin sahipleri tarafından satılmasına müsaade etmiş olması da şirket sahipliği ile ilgili olarak yukarıda arz edilen hukuki durumun, gerek yurt içi gerekse yurtdışında doğurması muhtemel hukuki sorunların bertaraf edilmesi bakımından doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir. Sözcü
Ramazan kumanyasındaki ‘hileli ürünlere’ dikkat
Ramazan kumanyası paketlerine talep %10 arttı
Ramazanın gelmesiyle hayırsever vatandaşlar; ihtiyaç sahiplerine ‘Ramazan kumanyası paketi’ dağıtmaya başladı. Geçtiğimiz yıllarda, kumanya paketlerin içindeki ürünlerin kalite ve standartlarından emin olamayan hayırseverler, kumanya paketi dağıtmak yerine, hediye çeki vermeyi tercih etmişti. Ancak verilen hediye çeklerinin, gıda alışverişi yerine, kişisel bakım ürünlerinde kullanılması, hayırseverlerin yönünü yeniden ramazan kumanyası paketi vermeye yöneltti. Hayırseverler, mübarek Ramazan ayında, ihtiyaç sahiplerinin tenceresinin kaynamasını istemektedir.
Kumanya paketi ve hediye çeki oranı, yarı yarıya oldu
Geçtiğimiz yıllarda hediye çeki vermenin daha fazla olduğunu anlatan Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, bu yıl itibariyle ramazan kumanyası paketlerine bir dönüşün olduğunu belirtti. Bu yıl kumanya paketi ve hediye çeki verme oranının yarı yarıya olduğunu kaydeden Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Geçtiğimiz yıllarda hediye çekinin oranı %60’ı geçerken, ramazan kumanyası paketi %40 civarında oldu. Bu yıl, Ramazan kumanyası paketlerine olan talep %10 civarında artmıştır. Kumanya paketi ve hediye çeki oranı yarı yarıya olmuştur” dedi.
35 yıldır sektörün lideri olarak, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yılın Ramazan ayında da zam yapılmasının karşısında olduklarının altını çizen Mehmet Reis, “Pirinç, bakliyat ve bulgur çeşitlerinde, Ramazan ayı boyunca, fiyat artışı olmayacaktır. Ayrıca, Reis olarak, Ramazan ayına özel ve kumanyada yer alacak ürünlerde %10’a varan fiyat indirimi yapıyoruz” diye konuştu.
Ramazan kumanyasındaki ‘hileli ürünlere’ dikkat
Ramazan kumanyası paketlerindeki ‘hileli ürünlere’ dikkati çeken Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:
“Ramazan kumanyası paketlerinde, ne yazık ki kalitesi ve standardı düşük olan, ayrıca ithal ve pişmeyen eski mahsul ürünler kullanılabilmektedir. Hayırsever vatandaşlarımıza tavsiyemiz, ramazan kumanya paketlerini satın almadan önce, içlerini muhakkak kontrol etmeleridir. Ürün cinsinin ve menşeinin doğru yazılıp yazılmadığına ve kalitesini değerlendirmeleri önemlidir. Maneviyat yüklü olan bu ayda yardım yaparken; evleriniz için satın aldığınız, mutfağınızda pişirdiğiniz ve güveninizi kazanmış markalı ürünleri tercih ederseniz, yaptığınız yardımın hakkını vermiş olabilirsiniz. Ayrıca kolilerin içerisindeki ürünlerin, gıda kodeksine uygunluğu, ilgili kamu mercileri tarafından kontrol edilerek, denetlenmeye devam edilmelidir” şeklinde konuştu.
Ramazanın gelmesiyle hayırsever vatandaşlar; ihtiyaç sahiplerine ‘Ramazan kumanyası paketi’ dağıtmaya başladı. Geçtiğimiz yıllarda, kumanya paketlerin içindeki ürünlerin kalite ve standartlarından emin olamayan hayırseverler, kumanya paketi dağıtmak yerine, hediye çeki vermeyi tercih etmişti. Ancak verilen hediye çeklerinin, gıda alışverişi yerine, kişisel bakım ürünlerinde kullanılması, hayırseverlerin yönünü yeniden ramazan kumanyası paketi vermeye yöneltti. Hayırseverler, mübarek Ramazan ayında, ihtiyaç sahiplerinin tenceresinin kaynamasını istemektedir.
Kumanya paketi ve hediye çeki oranı, yarı yarıya oldu
Geçtiğimiz yıllarda hediye çeki vermenin daha fazla olduğunu anlatan Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, bu yıl itibariyle ramazan kumanyası paketlerine bir dönüşün olduğunu belirtti. Bu yıl kumanya paketi ve hediye çeki verme oranının yarı yarıya olduğunu kaydeden Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Geçtiğimiz yıllarda hediye çekinin oranı %60’ı geçerken, ramazan kumanyası paketi %40 civarında oldu. Bu yıl, Ramazan kumanyası paketlerine olan talep %10 civarında artmıştır. Kumanya paketi ve hediye çeki oranı yarı yarıya olmuştur” dedi.
35 yıldır sektörün lideri olarak, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu yılın Ramazan ayında da zam yapılmasının karşısında olduklarının altını çizen Mehmet Reis, “Pirinç, bakliyat ve bulgur çeşitlerinde, Ramazan ayı boyunca, fiyat artışı olmayacaktır. Ayrıca, Reis olarak, Ramazan ayına özel ve kumanyada yer alacak ürünlerde %10’a varan fiyat indirimi yapıyoruz” diye konuştu.
Ramazan kumanyasındaki ‘hileli ürünlere’ dikkat
Ramazan kumanyası paketlerindeki ‘hileli ürünlere’ dikkati çeken Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:
“Ramazan kumanyası paketlerinde, ne yazık ki kalitesi ve standardı düşük olan, ayrıca ithal ve pişmeyen eski mahsul ürünler kullanılabilmektedir. Hayırsever vatandaşlarımıza tavsiyemiz, ramazan kumanya paketlerini satın almadan önce, içlerini muhakkak kontrol etmeleridir. Ürün cinsinin ve menşeinin doğru yazılıp yazılmadığına ve kalitesini değerlendirmeleri önemlidir. Maneviyat yüklü olan bu ayda yardım yaparken; evleriniz için satın aldığınız, mutfağınızda pişirdiğiniz ve güveninizi kazanmış markalı ürünleri tercih ederseniz, yaptığınız yardımın hakkını vermiş olabilirsiniz. Ayrıca kolilerin içerisindeki ürünlerin, gıda kodeksine uygunluğu, ilgili kamu mercileri tarafından kontrol edilerek, denetlenmeye devam edilmelidir” şeklinde konuştu.
7 Haziran 2016 Salı
Genç kadının hayatı bu hastalık yüzünden karardı
Fas'ın Kazablanka şehrinde yaşayan Samira Benhar, nadir görülen bir genetik hastalık olan nörofibromatozdan mustaripti. 'Fil adam hastalığı' olarak da bilinen nörofibromatoz, Benhar'ın yüzünün sağ tarafındaki hücrelerin tümörleşerek sürekli büyümesine neden oluyordu.
Tümör büyüyüp yüzünü kapladıkça 39 yaşındaki Benhar'ın hayatı da bir çileye dönüştü. Sağ gözü tamamen kapanan Benhar, toplumdan dışlandı, eşi de kendisini terk etti.
BİR ANDA ŞANSI DÖNDÜ
Bütün bunların birikimiyle çok zor günler geçiren Benhar'ın yüzüne kader bir gün parkta çaresiz ve mutsuz bir şekilde otururken güldü. Bir kadının yanına yaklaşıp ona yüzünü iyileştirebileceğini söylemesi Benhar için bir umut ışığı oldu.
Benhar kendisine yardım eli uzatan kadın aracılığıyla Benhar, İspanya Valensiya’da bulunan plastik cerrahi alanında dünyaca ünlü Dr. Pedro Cavadas ile tanıştı. Dr. Cavadas da genç kadını geri çevirmedi. Genç kadının yüzündeki tümörlerin nadir rastlanan türden fakat iyi huylu olduğunu tespit eden Dr. Cavadas, hemen kolları sıvadı.
Benhar’ın yüzündeki tümörler kısa süre içinde gerçekleştirilen üç ayrı cerrahi müdahale ile alındı ve genç kadına bir protez göz takıldı.
SIRADA EV VE İŞ VAR
Hayatını değiştiren ameliyattan sonra basın toplantısında kameraların karşısına geçen Benhar, mutluluktan gözyaşlarını tutamadı.
Tedavi sürecinde yanında olan herkese teşekkür eden genç kadın, onlar sayesinde artık yeni bir hayatı olduğunu söyledi.
Tedavi masraflarını karşılayan Fas merkezli Adra Vakfı ise, Benhar’a yeni hayatına devam edebilmesi için ev ve iş bulmakta yardımcı olacaklarını belirtti.(hürriyet.com.tr)
Okul müdürü 13 kız öğrenciye tacizden tutuklandı
Adana'nın Ceyhan ilçesindeki bir ortaokulun 60 yaşındaki müdürü İ.B., 13 kız öğrencisinin istismar ettiği iddiasıyla tutuklanıp cezaevine kondu. Müdür hakkında 200 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Öte yandan, aynı ilçedeki Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda görevli 56 yaşındaki bir öğretmen de yedi ayrı kız öğrencisini istismar ettiği gerekçesiyle yargılanıyor.
Cinsel istismar, Y.K. adlı kız öğrencinin velisi İ.K.’nin 4 Nisan’da savcılığa başvurması üzerine ortaya çıktı. İ.K., okul müdürü İ.B.’nin üç dört kez kızının göğüslerini sıktığını ve kalçasını ellediğini söyledi. Kız çocuğunun anlatımına göre İ.B.’nin bu davranışını başka öğrencilere de yaptığını savunan İ.K., şikayetçi olduğunu belirtti. Bunun üzerine Müdür İ.B. hakkında soruşturma açıldı. Çocukların ifadesi bir sosyal çalışmacının hazır bulunduğu ortamda kamerayla kayda alındı.
TÜM ÇOCUKLAR AYNI İFADEYİ VERDİ
Çocuklardan Y.K., müdürün kızların göğüslerine bastırdığını, odalarına gittiklerinde yanına çektiğini belirterek, “Bunu bazen okul çıkışında koridorda, bazen sınıf defterini götürdüğümüzde yaptı. Beden eğitimi dersinde sınıf defterini götürdüğümde kalçama vurdu” dedi. E.M.A. da müdürün 10-11 kez omzundan tutarak taciz ettiğini anlattı. S.H. müdürün elini beline koyarak kalçasına temas ettiğini, bu hareketi bütün beden derslerinde yaptığını söyledi. S.B. ise müdürün olur olmaz yanına çağırarak taciz ettiğini söyledi. H.T. ve E.K. de fiziksel tacizi anlattı.
195 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR
Çocuklardan N.K., E.P., H.K., H.Ö., F.H., A.M.A. ve S.Ö aynı tacizlerle karşılaştıklarını söyledi. Bir tanık öğretmen de ifadesinde, müdürün samimi yakınlık gösteren, el teması olacak şekilde davrandığını söyledi. İ.B. ise iddiaları redderek, “Sadece sıraya geçecekleri zaman belki elimle ‘Sen öne, sen arkaya geç’ şeklinde dokunmuş olabilirim. Öğrenciler devamsızlık yaptıkları için bunu tespit etmem üzerine birileri bunları organize edip hakkımda şikayette bulunmuş olabilir” dedi. Tutuklanan İ.B. hakkında 13 kız çocuğu yönünden “çocuğun cinsel istismarı” suçundan sekizer yıldan 15’er yıla kadar hapis cezası istemiyle Ceyhan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Çocuklardan yedisi yönünden suçun zircirleme şekilde işlendiğini, birinin ise teşşebbüs aşamasında kaldığı ifade edildi. İ.B. hakkında toplamda 181 yıldan 195 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Davanın ilk duruşması 14 Temmuz’da görülecek.
BENZER BİR OLAY DAHA
Öte yandan, yine aynı bölgedeki bir okulda 56 yaşındaki öğretmen F.G.’ye yedi ayrı kız öğrencisini ders sırasında kucağına oturttuğu taciz iddiasıyla 22 buçuk yıla kada hapis cezası istemiyle dava açıldı. Bu istismar, okulun rehber öğretmeninin okula atanmasıyla ortaya çıktı. Kız öğrencilerin, “Öğretmen F.G. bizi kucağına oturtarak seviyor” demesi üzerine rehber öğretmen bu kuşkusunu müdürle paylaştı. Bir başka öğretmen, F.G.’yi sınıfta bir öğrencisini kucağına oturturken gördüğü anlattı. Üç velinin şikayeti üzerine kız çocuklarının ifadesi alındı. İddiaya göre F.G.; tamamı üçüncü ve dördüncü sınıfta okuyan, dokuz ve on yaşlarındaki çocukları, kucağına oturtarak ders anlatıyordu.
'POPOLARINA VURMUŞUMDUR'
F.G. ise ifadesinde, çocukları iki yıldır okuttuğunu, öğrencilerinin vücuduna dokunmadığını savundu. F.G., “Hadi bakalım yerinize g... boklular” diyerek, dönem dönem çocukların popolarına eliyle vurmuş olabileceğini ancak cinsel saikle hareket etmediğini ileri sürdü. F.G., çocukların kendisini çok sevdikleri için dizine oturduğunu söyledi. Ceyhan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın ilk duruşması 24 Mayıs’ta görüldü. Hürriyet
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)