Mersin'de 8 yıl önce yakalandığı MS hastalığından sonra zor günler geçiren, 2 yıldır da yatalak olan 44 yaşındaki İsmihan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Şu anda sadece gözlerini ve hafif elini oynatabilen Gönül'e, 12 yaşındaki oğlu Seçkin bakıyor.
Mersin’in merkez Mezitli ilçesine bağlı Tece Mahallesi’nde 2 gözlü ablasının evinde kalan MS hastası 44 yaşındaki İsmihan Gönül, zor günler geçiriyor. Ablası, eniştesi ve 12 yaşındaki çocuğunun bakımıyla hayatta kalmaya çalışan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Annesini kendi elleriyle besleyen, bakan 12 yaşındaki Seçkin ise görenleri duygulandırıyor. Gönül’ün durumuyla ilgili bilgi veren enişte Ahmet Yeni, yatalak kadınla hiçbir akrabasının ilgilenmediğini iddia etti. Bir aydır kendi evlerinde baktıklarını belirten Yeni, “Resmen sokaktan, dışarıdan aldım geldim. Bugüne kadar hanımım ve çocuklarıyla birlikte bakıyorduk. Bugüne kadar öyle ya da böyle geldik. Kaymakamlığın bize vermiş olduğu 500 lira yardımla ve çevremdekilerin vermiş olduğu fitrelerle bugüne kadar tedavisini yaptırdık. Ancak artık her şey bitti. Kıpırdayacak durumumuz yok. Benim durumum müsait değil, ben de çocuklarımın yardımıyla ayakta duran bir insanım. Artık benim bakabilecek bir pozisyonum yok” diye konuştu.
“BU KADINI SOKAĞA ATACAK HALİMİZ YOK”
Artık yardıma ihtiyaçları olduğunu kaydeden Yeni, “Bu kadına bir kişi, iki kişi bakamıyor. MS hastası. Doktorlar 4. ve son evresi diyorlar. Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Sırtındaki yaralarla ilgili aile doktorumuza götürdük ve yaralar yüzde 80 iyi oldu. Sırtı hep yatak yarası. Kullandığı ilaçları da genel sağlık sigortası karşılamıyor. Her bir ilacın maliyeti 135 lira. Bunun dışında ekstra ilaçlar da var. Maması ve bezleri var. Benim de durumun ortada olduğu için bu kadın için birileri bir şey yapması gerekiyor. Bu kadına sokağa atacak halimiz yok. Atan atmış ama biz atamayız. 5 kardeşi var, annesi var kimse ilgilenmiyor. Sadece kapıdan bakıyorlar, Allah yardımcısı olsun deyip gidiyorlar. Şu anda zaten bir Allah var birde siz varsınız. Benim en yakın dostlarım bile telefonlara cevap vermiyor, acaba ihtiyacımız olur da gider miyiz diye. Dost bildiklerimizde uzaklaştı. Allah’a şükür bugüne kadar kimseden bir şey istemedik. Ramazan’daki bütün fitreleri baldızıma harcadık. Şu anda o para da bitti. Artık ne yapmamız gerekiyor bilmiyorum” ifadelerini kullandı.
“BU HASTANIN YÜZÜ GÜLERSE BEN RAHAT EDERİM”
Şu anda hem maddi olarak hem de sağlık açısından yardıma ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yeni, “Bu bayanın teşekküllü bir yerde bakılmasına ihtiyaç var. Çünkü evde bakmak çok zor. En az 3-4 bayanla yerinden ancak oynatılabiliyor. Banyo yaptırmak lazım. 2-3 bayan lazım. Klimayı kapatmıyoruz çünkü terlediği zaman yaralar azıyor. Şimdilik o imkanımız var. Eşi şu anda cezaevinde. O beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey yatan hasta. Bu hasta rahat ederse, bu hastanın yüzü gülerse ben rahat ederim. Ancak bu hasta üzgün olduğu zaman, bakamadığım zaman rahat yatağa yatamam. Çünkü bu Allah’ın emaneti gibi oldu. Bu kadar çevresinin olmasına lakin sadece Allah yardım etsin diyorlar. 8 yıldır böyle hasta, 2 yıldır da yatalak. Eskiden tekerlekli sandalyeye filan oturuyordu, ağızdan beslenmesi vardı. Ondan sonra düştükçe düştü, pozisyon bu duruma geldi. Artık bundan sonrası Allah’a kaldı. Ben bütün işimi, gücümü bırakmışım, eşim bırakmış, sadece bu kadınla ilgileniyoruz. Tarlamla ilgilenemedim diye tarlamda sebzem, meyvem kurudu. Ben ona da göğüs geliyorum. Ancak bundan sonrasına yol gitmiyor” şeklinde konuştu.
“YETERİNCE BAKAMADIĞIM İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM”
Abla Saliha Yeni ise kendisinin kardeşine yetirince bakamadığını belirterek, çok üzgün olduğunu söyledi. 5 kardeş olduklarını ifade eden Yeni, “Diğerleri ilgilenmiyor. Annem de bakamam diyor. Bakımı çok zor. Sabah kalkıyoruz, altını değiştiriyoruz. Sadece onu yaparken bile 3 kişi olmamız gerekiyor. Onu da tek başıma yapamadığım için üzgünüm. Üstünü bile değiştiremiyorum. Kendisi hiçbir tarafa kıpırdayamıyor. Tüp takılı, enjektörle mama veriliyor, su veriliyor. İlaçlarını da enjektörle veriyoruz. Yardım istiyoruz. Biz burada çok iyi bakamıyoruz, daha iyi bakılmasını istiyoruz. Bakılacak bir yer istiyoruz. İmkansızlıktan dolayı ancak bu kadar bakabiliyoruz” dedi.
“LÜTFEN ANNEMİ BAKIM EVİNE YATIRMAYA ÇALIŞIN. YARDIM İSTİYORUZ”
12 yaşındaki oğul Seçkin Gönül de yetkililerden yardım istediklerini kaydetti. Huzur evine değil de bakım evine annesinin yatırılmasını isteyen Gönül, “Huzur evinde çok sağlığını kontrol etmiyorlar ama bakım evinde sağlığına daha iyi bakarlar. Orada daha iyi bakarlar. Yardım istiyoruz. Bende okuyorum. 12 yaşındayım, 7. sınıfa geçtim. Benim bir de ağabeyim var. Annem 8 yıldır bu durumda. Eskiden yürüyebiliyordu, yürütüyorduk. Bir tane sandalye geldi, ona devamlı oturunca ayaklar tam tutmaz oldu. Sonra da bu hale geldi. Emes hastası olsa bile yürüyebiliyordu. Şimdi ise durumu çok kötü. Hiç kıpırdayamıyor, sadece elini az bir kıpırdatabiliyor ve gözlerini oynatabiliyor. Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz” diye konuştu.
“ANNEMİ BESLEMEK ZOR OLMUYOR, KOLAY OLUYOR”
Kendi elleriyle annesini beslediğini ifade eden Gönül, “Hap, mama, bazen meyve suyu, bazen çay veriyorum. Asitli içecek verilmesi yasak. Benim için annemi beslemek zor olmuyor, kolay oluyor. Annemin bütün ilaçlarını, yiyeceklerini genelde ben hazırlıyorum, veriyorum. Bazen teyzem de veriyor. Zaten hep enjektörle veriyoruz. Günde 2 kutu bitiyor. 2 saatte bir mama veriyorum” ifadelerini kullandı. Sözcü
9 Temmuz 2016 Cumartesi
Prim ve vergi borcu olanlara ikinci şans
Maliye Bakanı Naci Ağbal, prim borçlarıyla ilgili olarak en az 3 milyon vatandaşın başvurabileceğini belirterek, "Prim ve vergi borçlarını ödeyemeyen vatandaşlarımıza ikinci bir şans tanıyacağız" dedi.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2014 yılının Ağustos ayında çıkarttıkları 6552 Sayılı Kanun ile prim ve vergi borçlarının taksitlendirilmesine imkan sağladıklarını hatırlattı.
Bu uygulamayla vergisini, sosyal güvenlik primini süresinde ödemeyenlere 36 aya kadar taksit olanağı getirdiklerini anlatan Ağbal, uygulamadan yararlanan bir grup mükellefin, imkanları olmaması nedeniyle taksitlerini ödeyemediklerini ve haklarını kaybettiklerini söyledi.
Ağbal, tekrar sisteme dahil olmak isteyen mükellefler bulunduğunu belirterek, "Vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması esnafın epeydir bizden talep ettiği bir konu. Bu talebi karşılamak amacıyla yasal düzenleme yoluna gittik" diye konuştu.
Hazırladıkları yasal düzenlemeyle esnafın talebini karşılamanın önünü açtıklarını dile getiren Ağbal, şöyle devam etti:
"Yapacağımız yasal düzenlemeyle geçmişte taksitlerini ödemeyenlere bir hak getiriyoruz. Geçmişte ödeyemedikleri taksitleri ödemeleri durumunda bu kişilerin yeniden sisteme dahil olmasına imkan tanınacak ve bundan sonra kalan taksitlerini de ödeyebilecekler. Böylelikle vergi borcundan dolayı, prim borcundan dolayı ödeyecekleri rakam aşağıya gelecek."
ÜÇ MİLYON KİŞİ BAŞVURU YAPABİLECEK
Ağbal, 2011'de Vergi Barışı Kanunu ile bunu bir defa yaptıklarını anımsatarak, "Buna yeniden imkan veriyoruz. Sistemden çıkanlara onu getiriyoruz. Bu, milyonlarca vergi mükellefini, sosyal güvenlik mükellefini ilgilendiriyor. Önemli bir düzenleme inşallah Meclis açılır açılmaz bu düzenlemeyi süratle yapacağız. En az 3 milyon civarında vatandaş bu düzenleme için tekrar müracaat edebilecek” dedi.
Vergi ve prim borçları için sağlanan 36 aylık taksit imkanı süresinin yarısına gelindiğine işaret eden Ağbal, şunları kaydetti:
"Sistemden çıkanlara diyoruz ki 'gelin aksattığınız birkaç taksit vardır onları ödeyin, tekrar sisteme girin.' Bunun faydası ne? Diyelim ki 100 lira ödeyeceğine vergi cezasını daha düşük ödeyecek. Bu önemli bir imkan. Bu imkanı tekrar elde etmiş olacaklar. Prim ve vergi borçlarını geçmişte taksitlendirdiği halde ödeyemeyen vatandaşlarımıza böylece ikinci bir şans tanımış olacağız."
Naci Ağbal, uygulamanın yürürlüğe girmesinin, özellikle yaz aylarında esnaf açısından bir rahatlama sağlayacağını da sözlerine ekledi. ntvmsnc
Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2014 yılının Ağustos ayında çıkarttıkları 6552 Sayılı Kanun ile prim ve vergi borçlarının taksitlendirilmesine imkan sağladıklarını hatırlattı.
Bu uygulamayla vergisini, sosyal güvenlik primini süresinde ödemeyenlere 36 aya kadar taksit olanağı getirdiklerini anlatan Ağbal, uygulamadan yararlanan bir grup mükellefin, imkanları olmaması nedeniyle taksitlerini ödeyemediklerini ve haklarını kaybettiklerini söyledi.
Ağbal, tekrar sisteme dahil olmak isteyen mükellefler bulunduğunu belirterek, "Vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması esnafın epeydir bizden talep ettiği bir konu. Bu talebi karşılamak amacıyla yasal düzenleme yoluna gittik" diye konuştu.
Hazırladıkları yasal düzenlemeyle esnafın talebini karşılamanın önünü açtıklarını dile getiren Ağbal, şöyle devam etti:
"Yapacağımız yasal düzenlemeyle geçmişte taksitlerini ödemeyenlere bir hak getiriyoruz. Geçmişte ödeyemedikleri taksitleri ödemeleri durumunda bu kişilerin yeniden sisteme dahil olmasına imkan tanınacak ve bundan sonra kalan taksitlerini de ödeyebilecekler. Böylelikle vergi borcundan dolayı, prim borcundan dolayı ödeyecekleri rakam aşağıya gelecek."
ÜÇ MİLYON KİŞİ BAŞVURU YAPABİLECEK
Ağbal, 2011'de Vergi Barışı Kanunu ile bunu bir defa yaptıklarını anımsatarak, "Buna yeniden imkan veriyoruz. Sistemden çıkanlara onu getiriyoruz. Bu, milyonlarca vergi mükellefini, sosyal güvenlik mükellefini ilgilendiriyor. Önemli bir düzenleme inşallah Meclis açılır açılmaz bu düzenlemeyi süratle yapacağız. En az 3 milyon civarında vatandaş bu düzenleme için tekrar müracaat edebilecek” dedi.
Vergi ve prim borçları için sağlanan 36 aylık taksit imkanı süresinin yarısına gelindiğine işaret eden Ağbal, şunları kaydetti:
"Sistemden çıkanlara diyoruz ki 'gelin aksattığınız birkaç taksit vardır onları ödeyin, tekrar sisteme girin.' Bunun faydası ne? Diyelim ki 100 lira ödeyeceğine vergi cezasını daha düşük ödeyecek. Bu önemli bir imkan. Bu imkanı tekrar elde etmiş olacaklar. Prim ve vergi borçlarını geçmişte taksitlendirdiği halde ödeyemeyen vatandaşlarımıza böylece ikinci bir şans tanımış olacağız."
Naci Ağbal, uygulamanın yürürlüğe girmesinin, özellikle yaz aylarında esnaf açısından bir rahatlama sağlayacağını da sözlerine ekledi. ntvmsnc
İstanbul'da tekne battı: 2 ölü, 2 kişi kayıp
Beylikdüzü Gürpınar açıklarında bir teknenin batması sonucu 2 kişi öldü, kurtarılan 1 kişi hastaneye kaldırıldı.Kaybolan iki kişiyi arama çalışmaları sürerken, Koray Gökdeniz’in eşinin hamile olduğunu ve doğumuna da az bir süre kaldığı öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, içinde 5 kişinin bulunduğu tekne, liman açıklarında henüz belirlenemeyen bir nedenle battı.
Bunu gören vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine kurtarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sahil Güvenlik Komutanlığı ekiplerinin de katılımıyla arama kurtarma çalışması başlatıldı.
Çalışma sonucu 2 kişinin cesedine ulaşıldı. Denizden çıkarılan cesetler, morga kaldırıldı. Kurtarılan E.K. Büyükçekmece Devlet Hastanesine kaldırıldı.
2 KİŞİYİ ARAMA ÇALIŞMALARI SABAH YENİDEN BAŞLADI
Kazada kaybolan 2 kişinin bulunması için çalışmalar sabahın erken saatinde yeniden başladı. Arama kurtarma faaliyetlerine dün gün ışığının kaybolmasıyla birlikte ara verilmişti. Ekipler denizdeki çalışmalarını sürdürürken sahilde bulunan kayıp yakınlarının endişeli bekleyişi de sürüyor.
Kayıplardan Koray Gökdeniz’in dayısı Ramazan Başaran arama çalışmalarının yetersiz olduğunu savundu. Başaran, "Dün akşam kayboldular. Olaydan sonra ulaşamadık. Hala aranıyor. Kurtarma çalışmaları yetersiz. Akşamdan beri buradayız. Bize 10 tane arama ve kurtarma botuyla müdahale edildiği söyleniyor. Biz olay mahallindeyiz. Tek botla arama kurtarma çalışması yapılıyor şu anda" diye konuştu.
YARALI KURTULDU, SAHİLE GELDİ
Deniz kazasında yaralı olarak kurtulan Erkan Köse de arama çalışmalarının yapıldığı sahile geldi. Arama çalışmalarını izleyen Köse, gazetecilere konuşmadı. Ekipler denizdeki çalışmalarını sürdürürken sahilde bulunan kayıp yakınlarının endişeli bekleyişi de sürüyor.
CENAZELER MEMLEKETLERİNE GÖNDERİLDİ
Deniz kazasında hayatını kaybeden İmdat Gökdeniz ve Cemal Erdem'in cenazeleri Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'ndan yakınları tarafından alındı. Cenazeler Samsun'da defnedileceği öğrenildi.
20 GÜN SONRA BABA OLACAKTI
Denizde kaybolan iki kişiden birisi olan Koray Gökdeniz’in eşinin hamile olduğunu ve doğumuna da az bir süre kaldığı öğrenildi. Koray Gökdeniz’in akrabası olduğu öğrenilen Nihat Gökdeniz, çalışmaların devam ettiğini ifade ederek, “Geri dönerken bir dalga gelmiş. O dalganın sularını tekneden boşaltmak isterken ikinci bir dalga gelmiş ve batmışlar. Bize haber başka bir ilden geldi. Samsun’daki akrabalarımız bize haber verdi. Yaklaşık saat 23.00 civarında ortaya çıktı. Saat akşam 18.30 sıralarında olmuş olay, biz saat 23.00 civarında öğrendik. 2 kişinin adli tıpta olduğu bir kişinin hastanede olduğunu öğrendik. Ben amcasının oğluyum. Koray’ı ümitle bekliyoruz. 20 gün sonrada bebeği olacaktı. Eşine söylemedik. Nasıl söyleyeceğimizi bilmiyoruz zaten” dedi.
“TEKNEYİ DALGA SULARI BATIRDI”
Teknenin batması olayına ilişkin aldıkları bilgileri aktaran Koray Gökdeniz’in yakını Sinan Gök, tekne battıktan sonra balıkçıların 2 cansız cesedi ve yaralı olarak Erkan Köse’yi denizden çıkardıklarını söyledi. Gök, “Tekne alabora oluyor. Tekne sahibi Erkan Köse kıyıya doğru yüzmek istiyor, yüzemiyor. Sonra kendisini akıntıya bırakıyor o arada balıkçılar kurtarıyor kendisini. Aynı balıkçılar 2 tane cenazeyi alıyorlar. Olay polise intikal ediyor, polisten sonra da olay yakınlarına intikal ediyor. Bizlere intikal ediyor. Akşamdan bu yana bekliyoruz. Eşinin haberi yok. Eşi sadece tekne ile açıldıklarını, fırtınadan dolayı sürüklendiklerini biliyor” diye konuştu. Hürriyet
Çeşme'de yüzer iskelede uyuyan iki genç kayboldu
İzmir'in Çeşme İlçesi'nde 35 yaşındaki Çınar Gürses ile arkadaşı Serdar Yalçın, üzerinde uykuya daldıkları dubanın bağlı bulunduğu halatlardan kurtularak denize sürüklenmesi sonucu mahsur kaldı. Cep telefonundan yardım isteyen iki arkadaşın kurtarılması için çalışma başlatıldı.
Çeşme Alaçatı'daki bir beach club'ta barmenlik yapan Çınar Gürses ile İstanbul'dan kendisini ziyarete gelen arkadaşı Serdar Yalçın, dün öğle saatlerinde denize girdi. İki arkadaş daha sonra plajda kıyıya bağlı dubaların üzerine çıkıp burada uykuya daldı. Ancak duba, iddiaya göre bağlı bulunduğu halatlardan kurtulup denize sürüklendi. Bir süre gözlerini açan iki arkadaş kendilerini denizin ortasında buldu. Çınar Gürses, kıyıdaki arkadaşlarını cep telefonuyla arayarak yardım istedi.
İhbar üzerine, kıyıyı az da olsa görebildiğini söyleyen Gürses ve Yalçın için Sahil Güvenlik ekipleri harekete geçti. Ancak saatler geçmesine karşın Gürses ile arkadaşına bir türlü ulaşılamadı. Cep telefonu bağlantısı da kesilen Gürses ile arkadaşının bulunması için çalışmalar sürüyor. ntv
Çeşme Alaçatı'daki bir beach club'ta barmenlik yapan Çınar Gürses ile İstanbul'dan kendisini ziyarete gelen arkadaşı Serdar Yalçın, dün öğle saatlerinde denize girdi. İki arkadaş daha sonra plajda kıyıya bağlı dubaların üzerine çıkıp burada uykuya daldı. Ancak duba, iddiaya göre bağlı bulunduğu halatlardan kurtulup denize sürüklendi. Bir süre gözlerini açan iki arkadaş kendilerini denizin ortasında buldu. Çınar Gürses, kıyıdaki arkadaşlarını cep telefonuyla arayarak yardım istedi.
İhbar üzerine, kıyıyı az da olsa görebildiğini söyleyen Gürses ve Yalçın için Sahil Güvenlik ekipleri harekete geçti. Ancak saatler geçmesine karşın Gürses ile arkadaşına bir türlü ulaşılamadı. Cep telefonu bağlantısı da kesilen Gürses ile arkadaşının bulunması için çalışmalar sürüyor. ntv
İstanbul'da kaçırılan bebek böyle kurtarıldı
Bağcılar'da arife günü alışveriş yapan ailesinin mağaza önüne bıraktığı bebek arabasından kaçırıldığı belirtilen 4 aylık Ahmet Davulcu, bulundu.
Edinilen bilgiye göre, Ahmet bebek Pendik Çamçeşme Mahallesi Bülbül Sokak'taki 4 katlı bir binanın 4. katındaki evde, saat 18.00 sıralarında polis operasyonu sonucunda bulundu.
4. KATTAN APARTMANIN HAVALANDIRMA BOŞLUĞUNA ATTILAR
Eve polisin geldiğini fark eden ikisi kadın 3 şüpheli bebeği, bulundukları 4 kattan evin tuvalet penceresinde apartmanın havalandırma boşluğuna attı. Polis ve bina sakinleri Ahmet bebeği düştüğü havalandırma boşluğundan kurtardı. Havalandırma boşluğunda bulunun su tesisatının arkasında olana bebeğin, kurtarma çalışması sırasında hasar görerek patlayan su borusu nedeniyle ıslandığı görüldü.
Ahmet bebeği düştüğü yerden çıkartan bir kişinin, bebeğin ıslak kıyafetlerini çıkartarak kendi tişörtüne sardığı görüldü. Yaşananları bina sakinleri cep telefonlarıyla kaydetti. Ahmet bebek daha sonra Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Tedavi altına alınan bebeğin durumunun iyi olduğu öğrenildi.
GÖZALTINA ALINDILAR
Polis bebeğin bulunduğu ev ve çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı. Polis çevrede toplanan vatandaşları uzaklaştırdı. Evde bulunan ikisi kadın 3 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar 'Akrep' olarak adlandırılan zırhlı polis aracına konularak, sorgulanmak üzere Üsküdar'da bulunan Çocuk Şube Müdürlüğü'ne getirildi. Gece sağlık kontrolünde geçirilen şüphelilerin sorguları devam ediyor.
BABA DAVULCU KONUŞMAKTA ZORLANDI
Ahmet bebeğin babası Lokman Davulcu, diğer oğlu Mehmet ile birlikte Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne geldi. Pendik'te bir eve yapılan operasyon sonucunda Ahmet bebek bulunarak Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildi. Haberi duyar duymaz hastaneye gelen baba Lokman Davulcu kısa bir açıklama yaparak, "Bu işle uğraşan herkese çok çok teşekkür ederim, Allah razı olsun. Allah'a çok şükür durumu çok iyi" dedi. Baba Davulcu'nun konuşmakta zorlandığı görüldü. DHA
Suriyeliler'e 'vatandaşlık hakkının' detayları ortaya çıktı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kilis’te bir iftar programında Türk vatandaşı olmak isteyen Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık hakkının verileceğini açıklamasının ardından konuyla ilgili detaylar ortaya çıkmaya başladı
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin huzurunu bozan, teröre bulaşanların vatandaşlığa alınmayacağını belirtirken, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci vatandaşlığa alınacak kişilerde teröre bulaşmamış olma ve ‘ahlaki anlamda’ Türk vatandaşlığı kıstaslarını taşıyabilme özellikleri aranacağını söyledi. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise “Kriterler mutlaka olacak ve incelenecek” demişti. Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, MİT ve diğer kurumları ilgilendiren çalışmanın detayları, vatandaşlığa alınacaklarda aranacak kriterler ve arka planı şöyle:
7 HAZİRAN ÖNCESİ GÜNDEME GELDİ
7 Haziran öncesinde de Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusu gündeme geldi. Öneriler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, konunun speküle edilebileceğini ifade ederek düzenlemeyi ertelediği belirtiliyor. Suriye iç savaşı ve sığınmacı krizi baş gösterdiğinde, başta Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkeleri az sayıda da olsa temiz sicil, eğitim durumu, din ve mezhep kriterlerini göz önünde bulundurarak, doktor, mühendis, tekniker gibi Suriyelileri vatandaşlığa aldı, bu insanları sisteme kazandırdı.
ÜLKEYE KATKI SAĞLAYABİLİYORLAR
Düzenleme tartışılırken, Türkiye’nin ciddi, tutarlı ve istikrarlı bir göçmen politikası oluşturamaması göz önünde bulunduruldu. İkinci Dünya Savaşı öncesinde yoğun Yahudi nüfusun Türkiye’ye geldiği, bunların çocuklarından hâlâ üniversitelerde ders verenler olduğu, Albert Einstein’ın o dönemde gelen ancak sonra Türkiye’den ayrılan Yahudilerden biri olduğu hatırlatıldı. Yine İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sından kaçanların ABD’de CIA’nın alt yapısını kurduğu, NASA gibi önemli kurumlara büyük katkı sağladığı vurgulandı.
YETİŞMİŞ GÖÇMENLERE ALAN AÇILIYOR
Düzenlemenin sadece Suriyelilere değil, genel olarak göçmenlere alan açacağına, ülkenin zenginleşmesine, bilim ve teknolojik altyapısına katkıda bulunacağına, yetişmiş insanların değerlendirilmesini sağlayacağına vurgu yapılıyor. Belirlenen kriterlerle yetişmiş insanlar alınacak, bunlara sorumluluk verilecek, çalışma hakkı sağlanarak sisteme entegre edilecek. Taslak çalışma devam etmekle birlikte, Türkiye’deki 3 milyona yakın Suriyelinin 2 milyonu kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. Kadınlar genelde çalışma hayatının dışında. Bu 2 milyon kişiyi isihdam etme imkânı yok. 1 milyon kadar erkeğin de 500 bini çocuk ya da engelli. İstihdamda değerlendirebilecek yaklaşık 500 bin kişi var. Bunların içinde teknik elemanlar bulunuyor. Elektrik, sıva, seramik ustası vb. ara elemanlar gibi. 10-15 bin kadar doktor, mühendisin bir bölümünün Avrupa’ya gittiği, yine de hatırı sayılır bölümünün Türkiye’de kaldığı belirtiliyor.
AMAÇ VE KRİTERLER
Suriyeli sığınmacıların 11.5 milyar dolar olarak tespit edilen ve kalıcı halen gelen maliyeti, kamu bütçesine getirdiği yük kadar, hükümetin sosyo-ekonomik açıdan düşük kesimlere yönelik harcamalarını ve bunlarla etkileşimini de sarsacak niteliğe ulaştı.
Kriterlere gelecek olursak; birinci hedef doktor, mühendis gibi beyaz yakalılar. İkincisi, ara eleman olarak çalışacak teknik iş yapanlar. Kayıtdışı çalışan bu insanların istihdam sistemine entegre edilmesi amaçlanıyor. Üçüncü olarak, farklı nedenlerle Avrupa’ya gitmeyen zenginler, nakit parası olanlar var. Bu insanlar da yatırıma yönlendirilecek.
NASIL VATANDAŞ OLACAKLAR?
-Suriyeliler vatandaşlığa peyderpey alınacak. İlk etapta aranan mesleki nitelikler göz önünde bulundurularak 30-40 bin kişi vatandaşlığa geçecek.
- Toplamda 300 bin kişinin Türk vatandaşı olması hedefleniyor. Varsa, bu kişilerin Türkiye’deki aile fertleri de vatandaşlık hakkı kazanmış olacak.
- Vatandaşlığa geçenler 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde oy kullanamayacak.
- Mevcut hükümlere göre, vatandaşlık hakkı için yabancıların Türkiye’de 5 yıl kalmış olmaları gerekiyor. 5 yıldan az süre Türkiye’de olan Suriyelilerin de vatandaş olabilmesi için düzenleme yapılabilir. Habertürk
Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin huzurunu bozan, teröre bulaşanların vatandaşlığa alınmayacağını belirtirken, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci vatandaşlığa alınacak kişilerde teröre bulaşmamış olma ve ‘ahlaki anlamda’ Türk vatandaşlığı kıstaslarını taşıyabilme özellikleri aranacağını söyledi. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise “Kriterler mutlaka olacak ve incelenecek” demişti. Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, MİT ve diğer kurumları ilgilendiren çalışmanın detayları, vatandaşlığa alınacaklarda aranacak kriterler ve arka planı şöyle:
7 HAZİRAN ÖNCESİ GÜNDEME GELDİ
7 Haziran öncesinde de Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusu gündeme geldi. Öneriler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, konunun speküle edilebileceğini ifade ederek düzenlemeyi ertelediği belirtiliyor. Suriye iç savaşı ve sığınmacı krizi baş gösterdiğinde, başta Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkeleri az sayıda da olsa temiz sicil, eğitim durumu, din ve mezhep kriterlerini göz önünde bulundurarak, doktor, mühendis, tekniker gibi Suriyelileri vatandaşlığa aldı, bu insanları sisteme kazandırdı.
ÜLKEYE KATKI SAĞLAYABİLİYORLAR
Düzenleme tartışılırken, Türkiye’nin ciddi, tutarlı ve istikrarlı bir göçmen politikası oluşturamaması göz önünde bulunduruldu. İkinci Dünya Savaşı öncesinde yoğun Yahudi nüfusun Türkiye’ye geldiği, bunların çocuklarından hâlâ üniversitelerde ders verenler olduğu, Albert Einstein’ın o dönemde gelen ancak sonra Türkiye’den ayrılan Yahudilerden biri olduğu hatırlatıldı. Yine İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sından kaçanların ABD’de CIA’nın alt yapısını kurduğu, NASA gibi önemli kurumlara büyük katkı sağladığı vurgulandı.
YETİŞMİŞ GÖÇMENLERE ALAN AÇILIYOR
Düzenlemenin sadece Suriyelilere değil, genel olarak göçmenlere alan açacağına, ülkenin zenginleşmesine, bilim ve teknolojik altyapısına katkıda bulunacağına, yetişmiş insanların değerlendirilmesini sağlayacağına vurgu yapılıyor. Belirlenen kriterlerle yetişmiş insanlar alınacak, bunlara sorumluluk verilecek, çalışma hakkı sağlanarak sisteme entegre edilecek. Taslak çalışma devam etmekle birlikte, Türkiye’deki 3 milyona yakın Suriyelinin 2 milyonu kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. Kadınlar genelde çalışma hayatının dışında. Bu 2 milyon kişiyi isihdam etme imkânı yok. 1 milyon kadar erkeğin de 500 bini çocuk ya da engelli. İstihdamda değerlendirebilecek yaklaşık 500 bin kişi var. Bunların içinde teknik elemanlar bulunuyor. Elektrik, sıva, seramik ustası vb. ara elemanlar gibi. 10-15 bin kadar doktor, mühendisin bir bölümünün Avrupa’ya gittiği, yine de hatırı sayılır bölümünün Türkiye’de kaldığı belirtiliyor.
AMAÇ VE KRİTERLER
Suriyeli sığınmacıların 11.5 milyar dolar olarak tespit edilen ve kalıcı halen gelen maliyeti, kamu bütçesine getirdiği yük kadar, hükümetin sosyo-ekonomik açıdan düşük kesimlere yönelik harcamalarını ve bunlarla etkileşimini de sarsacak niteliğe ulaştı.
Kriterlere gelecek olursak; birinci hedef doktor, mühendis gibi beyaz yakalılar. İkincisi, ara eleman olarak çalışacak teknik iş yapanlar. Kayıtdışı çalışan bu insanların istihdam sistemine entegre edilmesi amaçlanıyor. Üçüncü olarak, farklı nedenlerle Avrupa’ya gitmeyen zenginler, nakit parası olanlar var. Bu insanlar da yatırıma yönlendirilecek.
NASIL VATANDAŞ OLACAKLAR?
-Suriyeliler vatandaşlığa peyderpey alınacak. İlk etapta aranan mesleki nitelikler göz önünde bulundurularak 30-40 bin kişi vatandaşlığa geçecek.
- Toplamda 300 bin kişinin Türk vatandaşı olması hedefleniyor. Varsa, bu kişilerin Türkiye’deki aile fertleri de vatandaşlık hakkı kazanmış olacak.
- Vatandaşlığa geçenler 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde oy kullanamayacak.
- Mevcut hükümlere göre, vatandaşlık hakkı için yabancıların Türkiye’de 5 yıl kalmış olmaları gerekiyor. 5 yıldan az süre Türkiye’de olan Suriyelilerin de vatandaş olabilmesi için düzenleme yapılabilir. Habertürk
Burcu, öldüğüyle kaldı
İzmir’in Karşıyaka ilçesinde oturan 28 yaşındaki Burcu Gökalp, dört yıl önce havuzda yüzerken fenalaştı. Götürüldüğü acil serviste "Bir şeyin yok" denilerek eve gönderildiği belirtelen Gökalp, ikinci kez getirildiği hastanede komaya girip öldü. Savcılık soruşturmayla ilgili görevsizlik kararı verip, dosyayı Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi. Rektörlük de sorumlular hakkında dava açılmasına izin vermedi. Ailenin açtığı tazminat davası da reddedildi. Bu davayla ilgili son kararı Danıştay verecek.
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra iş arayan, yüzme ve spora çok düşkün olan Burcu Gökalp, 2 Ağustos 2012 tarihinde Ege Üniversitesi Olimpik Yüzme Havuzu’na gitti. Havuzda vücudu kasılan ve 20 dakika kadar havuzun dışında bu şekilde kalan Burcu Gökalp’ın durumunu gören görevli, ambulans çağırdı. Gökalp, Ege Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Acil serviste görevli doktor tarafından iddiaya göre, "Bir şeyin yok" denilerek taburcu edilen Gökalp, 10 Ağustos’ta yakınları tarafından aynı şikayetle yine Ege Üniversitesi Hastanesi’ne getirildi. İki gün sonra komaya giren Gökalp, 24 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Genç kıza otopsi yapıldı. Otopside genç kızın ’kardiyak arrest’ (Ani kalp ve solunum durması) sonucu yaşamını yitirdiği belirlendi.
Ölen Burcu Gökalp’in annesi Leyla Safinaz Gökalp, avukatı Hatice Pınar Büyükçınar aracılığıyla, kızının muayane ve tedavisinin gerekli şekilde yapılmadığını ve bu nedenle yaşamını yitirdiğini belirtip, sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçesi verdi. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Tacettin Kale, Burcu Gökalp’in ölümüyle ilgili belge ve bilgi toplayıp, tanıkların ifadesini aldı. Savcı Kale, "2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 53/C maddesi gereğince soruşturma, Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) görevlendirilecek uygun sayıda soruşturmacı tarafından yapılmalıdır" diyerek görevsizlik kararı verdi. Dosyayı, gereği için Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi.
Kızının ölümünün üzerinden uzun süre geçmesine rağmen, şüpheliler hakkında bir türlü dava açılmaması ve savcının görevsizlik kararı vermesine, anne Leyla Safinaz Gökalp tepki gösterdi. Kızının ölümünün ardından, son çare olarak dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de mektup gönderdi. Gökalp, kızının ölümüne neden olduğunu iddia ettiği doktorlara dava açılıncaya kadar mücadelesini sürdüreceğini söyledi.
Hukuk mücadelesine sonuna kadar devam edeceğini belirten acılı anne Gökalp, "Kızıma zamanında gerekli tetkikler yapılmadı. Adeta bizimle dalga geçercesine ’ağrıya ağrıya geçer’ denildi. Kızımın şikayetleri ve rahatsızlığının ciddiyeti dikkate alınmadı. Yüreğim yanıyor. Kızımın ölümünden sorumlu olan kişilerin tespit edilip cezalandırılması için savcılığa şikayette bulunduk. Gecikmeli olarak birtakım evraklara ulaşabildik. Ege Üniversite Hastanesi görevlilerinin cezai sorumluluğu söz konusu olduğundan dolayı, savcı görevsizlik kararı vererek dosyanın soruşturmasını Ege Üniversitesi’ne devretti. Yani hastane kendi doktorlarının soruşturmasını yürüttü" dedi. Soruşturmayı yürüten Ege Üniversitesi Rektörlüğü, dava açılmasına izin vermedi.
Anne Gökalp, bu soruşturma sürerken, kızının ölümüne neden oldukları iddiasıyla hastane ve sorumlular hakkında, İdare Mahkemesi’nde, maddi ve manevi tazminat istemiyle 202 bin liralık dava açtı. Anne Gökalp, "Benim amacım para kazanmak değil. Kızımın ölümüne neden olanların, başkalarının da ölümüne neden olmaması için tazminat davasını açtım. Verilecek tazminatı da kızımın adını yaşatacağım bir eğitim kurumuna bağışlayacağım. Dört yıldır davada bir türlü sonuç elde edemedik" dedi. İzmir 1. İdare Mahkemesi, annenin açtığı tazminat davasını reddetti.
Ailenin avukatı Hatice Pınar Büyükçınar, tazminat davasının reddedilmesi üzerine temyiz için Danıştay’a başvurdu. DHA
Teröristler Mardin'de jandarma karakoluna saldırdı
Mardin’in merkez Artuklu İlçesi’ne bağlı Cevizli Köyü’ndeki jandarma karakoluna PKK’lı teröristlerin saldırısında 6 asker yaralandı. Yaralı askerlerden biri yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Saldırıda 1 sivilin de hayatını kaybettiği öğrenildi.
Saat 13.00 sıralarında PKK’lı teröristler Cevizli Jandarma Karakolu’na bombalı araçla saldırı düzenledi.
Bomba yüklü aracı infilak ettiren teröristler karakola ateş açarken, askerler anında karşılık verdi.
Karakolda patlama sonucu çıkan yangını söndüren askerler bir yandan da PKK’lı teröristlerle çatıştı. PKK’lıların kaçarken teröristlerin açtığı ilk ateşle yaralanan 6 asker Mardin’deki hastanede tedaviye alındı. Reuters'a konuşan güvenlik kaynakları ise 11 askerin saldırıda yaralandığını söyledi.
1 ASKER ŞEHİT OLDU, 1 SİVİL HAYATINI KAYBETTİ
Saldırıda yaralanan 6 askerden 1’i kaldırıldığı Mardin Devlet Hastanesi’nde doktorların yaptığı tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Yaralı 5 askerin tedavisi ise hastanede sürüyor.
Saldırıda 1 sivilin de hayatını kaybettiği öğrenildi.
Saldırının ardından bir araçla kaçtıkları belirlenen PKK’lıları etkisiz hale getirmek için bölgede geniş kapsamlı operasyonlar sürüyor. DHA
Saat 13.00 sıralarında PKK’lı teröristler Cevizli Jandarma Karakolu’na bombalı araçla saldırı düzenledi.
Bomba yüklü aracı infilak ettiren teröristler karakola ateş açarken, askerler anında karşılık verdi.
Karakolda patlama sonucu çıkan yangını söndüren askerler bir yandan da PKK’lı teröristlerle çatıştı. PKK’lıların kaçarken teröristlerin açtığı ilk ateşle yaralanan 6 asker Mardin’deki hastanede tedaviye alındı. Reuters'a konuşan güvenlik kaynakları ise 11 askerin saldırıda yaralandığını söyledi.
1 ASKER ŞEHİT OLDU, 1 SİVİL HAYATINI KAYBETTİ
Saldırıda yaralanan 6 askerden 1’i kaldırıldığı Mardin Devlet Hastanesi’nde doktorların yaptığı tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Yaralı 5 askerin tedavisi ise hastanede sürüyor.
Saldırıda 1 sivilin de hayatını kaybettiği öğrenildi.
Saldırının ardından bir araçla kaçtıkları belirlenen PKK’lıları etkisiz hale getirmek için bölgede geniş kapsamlı operasyonlar sürüyor. DHA
Kanser hastası emekliye '6 bin liralık pardon' şoku
Mersin'de SGK, 2009 yılında malulen emekli olan bağırsak kanseri hastası 50 yaşındaki Müslüm Uçar'a, yanlışlıkla fazla ödediği 6 bin 10 lira 54 kuruşu geri istedi.Uçar, "Yaptıkları hatanın bedelini ödemek zorunda değilim ama maaşımdan ilk kesintiyi yaptılar" dedi.
İnşaat işçisi Müslüm Uçar, 2005'te bağırsak kanserine yakaladı. Hastalığı ilerleyince çalışamaz duruma gelen Uçar, SGK'ya başvurarak 2009'da malulen emekli oldu. SGK, bir süre önce Müslüm Uçar'a bir yazı göndererek 'yanlış hesaplama' nedeniyle 7 yılda toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla maaş ödendiğini belirtti. SGK'ya itirazda bulunmasına rağmen sonuç alamayan Uçar'ın maaşından 250 lira kesinti yapıldı. 900 lira emekli maaşı aldığını ve fazladan ödenen paranın 24 taksitle kesilmeye başladığını belirten Müslüm Uçar, "Sürekli tedavi gördüğüm için bankadan 5 bin lira kredi çekmiştim. Her ay 315 lira kredi borcu ödüyorum. Bir de maaşımdan 24 ay 250 lira kesinti yapmaya başladılar" diye konuştu.
CEZANIN İPTALİNİ İSTİYORUM
Kesintinin nedenini öğrenmek için arkadaşlarının kucağında SGK'ya kadar gittiğini ve araştırma yaptığını kaydeden Uçar şunları söyledi:
"7 yıldır emeklisiniz. Maaşınıza 20-30-50 lira gibi miktarlar tarafımızdan fazla yatırılmıştır. 7 yıl içerisindeki genel toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla ödenek çıkıyor. Bu miktarı sizden tahsil edeceğiz' dediler. Ben hesabıma ne kadar yatıyorsa onu çektim. Oradaki memura silah çekip zorla o parayı almış değilim. Adıma ne yatmışsa onu çektim. Memur yanlış yaptıysa, SGK yanlış yaptıysa, bu yanlışın cezasını bu halde benim çekmem mümkün değil. Son 2 yıldır kanser ilerledi ve son evredeyim. ümit bile vermiyor doktorlar. Yatalağım ve zaten paraya ihtiyacım var. Tarafıma kesilen cezanın iptalini istiyorum. Yapmış oldukları hatayı bana mal ediyorlar. Benim olan maaşımı aldılar elimden." Hürriyet
İnşaat işçisi Müslüm Uçar, 2005'te bağırsak kanserine yakaladı. Hastalığı ilerleyince çalışamaz duruma gelen Uçar, SGK'ya başvurarak 2009'da malulen emekli oldu. SGK, bir süre önce Müslüm Uçar'a bir yazı göndererek 'yanlış hesaplama' nedeniyle 7 yılda toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla maaş ödendiğini belirtti. SGK'ya itirazda bulunmasına rağmen sonuç alamayan Uçar'ın maaşından 250 lira kesinti yapıldı. 900 lira emekli maaşı aldığını ve fazladan ödenen paranın 24 taksitle kesilmeye başladığını belirten Müslüm Uçar, "Sürekli tedavi gördüğüm için bankadan 5 bin lira kredi çekmiştim. Her ay 315 lira kredi borcu ödüyorum. Bir de maaşımdan 24 ay 250 lira kesinti yapmaya başladılar" diye konuştu.
CEZANIN İPTALİNİ İSTİYORUM
Kesintinin nedenini öğrenmek için arkadaşlarının kucağında SGK'ya kadar gittiğini ve araştırma yaptığını kaydeden Uçar şunları söyledi:
"7 yıldır emeklisiniz. Maaşınıza 20-30-50 lira gibi miktarlar tarafımızdan fazla yatırılmıştır. 7 yıl içerisindeki genel toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla ödenek çıkıyor. Bu miktarı sizden tahsil edeceğiz' dediler. Ben hesabıma ne kadar yatıyorsa onu çektim. Oradaki memura silah çekip zorla o parayı almış değilim. Adıma ne yatmışsa onu çektim. Memur yanlış yaptıysa, SGK yanlış yaptıysa, bu yanlışın cezasını bu halde benim çekmem mümkün değil. Son 2 yıldır kanser ilerledi ve son evredeyim. ümit bile vermiyor doktorlar. Yatalağım ve zaten paraya ihtiyacım var. Tarafıma kesilen cezanın iptalini istiyorum. Yapmış oldukları hatayı bana mal ediyorlar. Benim olan maaşımı aldılar elimden." Hürriyet
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dayısı İstanbul'a sevk edildi
Geçirdiği rahatsızlık sonucu bir süredir İzmir'de tedavi gören Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dayısı Saim Mutlu'nun tedavisinin İstanbul'da devam edeceği öğrenildi.
İzmir’in Tire ilçesinde ikamet eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dayısı Saim Mutlu, geçirdiği rahatsızlık sonrası bir süredir Tire Devlet Hastanesinde tedavi görüyordu.
Rahatsızlıklarının artması üzerine doktorlar, Mutlu'nun tedavisinin İstanbul'da devam etmesi kararını aldı. Saim Mutlu'nun bugün sabah saat 03.00 sıralarında 112 ambulansı ile İzmir'e oradan da ambulans uçakla İstanbul’da özel bir hastaneye sevk edildiği öğrenildi. ntv
İzmir’in Tire ilçesinde ikamet eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dayısı Saim Mutlu, geçirdiği rahatsızlık sonrası bir süredir Tire Devlet Hastanesinde tedavi görüyordu.
Rahatsızlıklarının artması üzerine doktorlar, Mutlu'nun tedavisinin İstanbul'da devam etmesi kararını aldı. Saim Mutlu'nun bugün sabah saat 03.00 sıralarında 112 ambulansı ile İzmir'e oradan da ambulans uçakla İstanbul’da özel bir hastaneye sevk edildiği öğrenildi. ntv
Bayram tatilinde acı bilanço: 107 ölü
Bayram tatilinin 7'ncı gününde yurt genelinde karayollarında meydana gelen trafik kazalarında 107 kişi yaşamını yitirdi, 337 kişi de yaralandı.
Bakanlar Kurulu kararıyla Ramazan bayramının arife günü olan 4 Temmuz pazartesi ile ardından 8 Temmuz cuma gününü kamu personelinin idari izinli sayılmasıyla 9 güne çıkan Ramazan Bayramı tatilinde kentler boşaldı. Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerden sahillere 1 Temmuz cuma akşamından başlayan ‘bayram göçü’ arife gününe kadar sürdü. TEM başta olmak üzere şehirlerarası yollarda trafik zaman zaman kilitlenirken, uyarılara ve alınan önlemlere karşın trafik kazalarıyla yollar yine kan gölüne döndü.
GÜN GÜN KAZALAR
Yurt genelindeki karayollarında geçen cuma akşamından bugün gece yarısına kadar meydana gelen kazalarda 99 kişi yaşamını yitirdi, 312 kişi de yaralandı. En fazla kaza 26 kişinin öldüğü 72 kişinin yaralandığı pazar günü meydana geldi.
Gün gün kaza bilançosu şöyle:
* 1 TEMMUZ: Cuma günü Sakarya, Bursa ve Denizli’de meydana gelen 3 kazada 9 kişi yaralandı.
* 2 TEMMUZ: Cumartesi günü Bolu, Antalya, Kayseri, Aydın, Kocaeli, Şanlıurfa, Trabzon ve Bursa’da ölümle sonuçlanan kazalarda 13 kişi yaşamını yitirdi. Bolu’da tünel girişine çarpan TIR’da 5 kişi yanarak can verdi. Ölümlü kazalarla diğer kazalarda toplam 29 kişi yaralandı.
* 3 TEMMUZ: Pazar günü Sinop, Bursa, Antalya, Denizli, Niğde, Aydın, Bilecik, Isparta ve Mersin’de ölümle sonuçlanan kazalarda 26 kişi yaşamını yitirdi. Sinop’taki kazada 5, Bursa’daki kazada 4, Antalya, Denizli, Aydın, Niğde, Bilecik’teki kazada 2’şer kişi öldü. Bu kazalar ve aynı gün meydana gelen trafik kazalarında 72 kişi yaralandı.
* 4 TEMMUZ: Ramazan Bayramı arifesi pazartesi günü Samsun, Kahramanmaraş, Kayseri, Adıyaman, Sakarya, Bayburt Muğla, Şanlıurfa ve Kastamonu’da meydana gelen kazalarda 19 kişi yaşamını yitirdi. Samsun’daki kazada 4, Kahramanmaraş’taki kazada 3 kişi öldü. Pazartesi günü ölümle sonuçlanan kazalar ve diğer kazalarda 48 kişi yaralandı.
* 5 TEMMUZ: Bayramın ilk günü olan salı günü Bolu, Konya, Antalya, Çorum, Denizli, Tekirdağ, Sivas, Bursa’da meydana gelen kazalarda 11 kişi yaşamını yitirdi 57 kişi yaralandı.
*6 TEMMUZ: Bayramın 2’nci günü olan çarşamba günü Antalya, Sakarya, Kırıkkale, Aydın, İzmir, Manisa, Kahramanmaraş, Kocaeli, Kastamonu, Gaziantep, Konya ve Karabük’te meydana gelen kazalarda 11 kişi yaşamını yitirdi, 37 kişi yaralandı.
*7 TEMMUZ: Bayramın 3’üncü günü olan perşembe günü Kocaeli, Kırıkkale, Adana, Elazığ, İzmir, Denizli, Zonguldak, Muğla, Adiyaman, Sakarya, Afyon, Kastamonu, Van, Balıkesir, Hakkari ve Isparta’da meydana gelen 21 ayrı kazada 19 kişi yaşamını yitirdi, 60 kişi yaralandı. Kocaeli Kartepe’deki kazada 4 kişi öldü, 1 kişi yaralandı.
*8 TEMMUZ: Bayram tatilinin 7’nci gününde saat 17.00’ye kadar Hatay, Çorum, Antalya, Rize, Kütahya, Şanlıurfa, Aksaray ve Gaziantep’te meydana gelen 9 ayrı kazada 8 kişi hayatını kaybetti, 25 kişi yaralandı. DHA
Bakanlar Kurulu kararıyla Ramazan bayramının arife günü olan 4 Temmuz pazartesi ile ardından 8 Temmuz cuma gününü kamu personelinin idari izinli sayılmasıyla 9 güne çıkan Ramazan Bayramı tatilinde kentler boşaldı. Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerden sahillere 1 Temmuz cuma akşamından başlayan ‘bayram göçü’ arife gününe kadar sürdü. TEM başta olmak üzere şehirlerarası yollarda trafik zaman zaman kilitlenirken, uyarılara ve alınan önlemlere karşın trafik kazalarıyla yollar yine kan gölüne döndü.
GÜN GÜN KAZALAR
Yurt genelindeki karayollarında geçen cuma akşamından bugün gece yarısına kadar meydana gelen kazalarda 99 kişi yaşamını yitirdi, 312 kişi de yaralandı. En fazla kaza 26 kişinin öldüğü 72 kişinin yaralandığı pazar günü meydana geldi.
Gün gün kaza bilançosu şöyle:
* 1 TEMMUZ: Cuma günü Sakarya, Bursa ve Denizli’de meydana gelen 3 kazada 9 kişi yaralandı.
* 2 TEMMUZ: Cumartesi günü Bolu, Antalya, Kayseri, Aydın, Kocaeli, Şanlıurfa, Trabzon ve Bursa’da ölümle sonuçlanan kazalarda 13 kişi yaşamını yitirdi. Bolu’da tünel girişine çarpan TIR’da 5 kişi yanarak can verdi. Ölümlü kazalarla diğer kazalarda toplam 29 kişi yaralandı.
* 3 TEMMUZ: Pazar günü Sinop, Bursa, Antalya, Denizli, Niğde, Aydın, Bilecik, Isparta ve Mersin’de ölümle sonuçlanan kazalarda 26 kişi yaşamını yitirdi. Sinop’taki kazada 5, Bursa’daki kazada 4, Antalya, Denizli, Aydın, Niğde, Bilecik’teki kazada 2’şer kişi öldü. Bu kazalar ve aynı gün meydana gelen trafik kazalarında 72 kişi yaralandı.
* 4 TEMMUZ: Ramazan Bayramı arifesi pazartesi günü Samsun, Kahramanmaraş, Kayseri, Adıyaman, Sakarya, Bayburt Muğla, Şanlıurfa ve Kastamonu’da meydana gelen kazalarda 19 kişi yaşamını yitirdi. Samsun’daki kazada 4, Kahramanmaraş’taki kazada 3 kişi öldü. Pazartesi günü ölümle sonuçlanan kazalar ve diğer kazalarda 48 kişi yaralandı.
* 5 TEMMUZ: Bayramın ilk günü olan salı günü Bolu, Konya, Antalya, Çorum, Denizli, Tekirdağ, Sivas, Bursa’da meydana gelen kazalarda 11 kişi yaşamını yitirdi 57 kişi yaralandı.
*6 TEMMUZ: Bayramın 2’nci günü olan çarşamba günü Antalya, Sakarya, Kırıkkale, Aydın, İzmir, Manisa, Kahramanmaraş, Kocaeli, Kastamonu, Gaziantep, Konya ve Karabük’te meydana gelen kazalarda 11 kişi yaşamını yitirdi, 37 kişi yaralandı.
*7 TEMMUZ: Bayramın 3’üncü günü olan perşembe günü Kocaeli, Kırıkkale, Adana, Elazığ, İzmir, Denizli, Zonguldak, Muğla, Adiyaman, Sakarya, Afyon, Kastamonu, Van, Balıkesir, Hakkari ve Isparta’da meydana gelen 21 ayrı kazada 19 kişi yaşamını yitirdi, 60 kişi yaralandı. Kocaeli Kartepe’deki kazada 4 kişi öldü, 1 kişi yaralandı.
*8 TEMMUZ: Bayram tatilinin 7’nci gününde saat 17.00’ye kadar Hatay, Çorum, Antalya, Rize, Kütahya, Şanlıurfa, Aksaray ve Gaziantep’te meydana gelen 9 ayrı kazada 8 kişi hayatını kaybetti, 25 kişi yaralandı. DHA
1200 MEB çalışanına Facebook soruşturması iddiası
Eğitim-Sen Gaziantep Şube Başkanı İrfan Okur, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları bünyesinde kurulan bir izleme biriminin, memurların üç yıllık Facebook paylaşımlarını mercek altına aldığını iddia etti. Bu kapsamda kendisiyle birlikte iki öğretmenin ifadesinin alındığını söyleyen Okur, bin 200 Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) çalışanının ifadesinin alınacağını ileri sürdü.
Okur’un iddiasına göre memurların 2013-2016 yılları arasındaki Facebook paylaşımlarını incelemek üzere İçişleri ve Adalet Bakanlıkları bünyesinde bir izleme birimi kuruldu. İzleme birimi, 1200 eğitim çalışanından oluşan bir isim listesi hazırlayarak MEB’e sundu. MEB’in oluru doğrultusunda müfettişler Gaziantep’e giderek, 23 Haziran’da Okur ve iki öğretmenin ifadesini aldı.
Kendisine Emniyet tarafından hazırlanan bir CD üzerinden sorular yöneltildiğini ileri süren Okur, 2013-2016 yılları arasındaki 40 paylaşımının gösterildiğini belirtti. Paylaşımlar arasında sendikal etkinlik ve ziyaretlerin duyuruları ve ulusal haberler de yer alıyor. Paylaşımlardan ötürü kamu görevlilerine “devlet büyüklerine hakaret” ve “yasadışı örgüt propagandası” suçlamaları yöneltildi.
Gazeteci İsmail Saymaz’ın bir TV’de yaptığı Ensar Vakfı’na ilişkin konuşma kaydının paylaşımı ise “devlet büyüklerine hakaret” sayıldı. Okur ifadesinde, suçlamaları reddetti ve “Paylaşımlarda devlet büyüklerine hakaret ve örgüt propagandası yoktur. Bunu tasvip etmek mümkün değildir. Aksine paylaşımlarda terör eylemleri kınanmaktadır” dedi. Hürriyet
Okur’un iddiasına göre memurların 2013-2016 yılları arasındaki Facebook paylaşımlarını incelemek üzere İçişleri ve Adalet Bakanlıkları bünyesinde bir izleme birimi kuruldu. İzleme birimi, 1200 eğitim çalışanından oluşan bir isim listesi hazırlayarak MEB’e sundu. MEB’in oluru doğrultusunda müfettişler Gaziantep’e giderek, 23 Haziran’da Okur ve iki öğretmenin ifadesini aldı.
Kendisine Emniyet tarafından hazırlanan bir CD üzerinden sorular yöneltildiğini ileri süren Okur, 2013-2016 yılları arasındaki 40 paylaşımının gösterildiğini belirtti. Paylaşımlar arasında sendikal etkinlik ve ziyaretlerin duyuruları ve ulusal haberler de yer alıyor. Paylaşımlardan ötürü kamu görevlilerine “devlet büyüklerine hakaret” ve “yasadışı örgüt propagandası” suçlamaları yöneltildi.
Gazeteci İsmail Saymaz’ın bir TV’de yaptığı Ensar Vakfı’na ilişkin konuşma kaydının paylaşımı ise “devlet büyüklerine hakaret” sayıldı. Okur ifadesinde, suçlamaları reddetti ve “Paylaşımlarda devlet büyüklerine hakaret ve örgüt propagandası yoktur. Bunu tasvip etmek mümkün değildir. Aksine paylaşımlarda terör eylemleri kınanmaktadır” dedi. Hürriyet
Eşine ‘şişman ve kısa’ diyen kocaya 50 bin TLtazminat cezası
Mahkeme, davacı kocanın eşine karşı “kısa boylu, şişman olduğu ve kendisine layık olmadığı” şeklinde sözler sarf ederek duygusal şiddet içeren davranışlarda bulunduğunu belirtti.
İstanbul'da yaşayan E.T. ile H.T. geçen yıl haziran ayında evlendi. Evlendikten 2 ay sonra çift, karşılıklı olarak mahkemeye başvurarak boşanma davası açtı. E.T., karısıyla aralarında sürekli tartışma yaşandığını, birbirlerine ruhsal ve fiziksel olarak uyum sağlayamadıklarını öne sürerken karşı dava açan H.T. ise kocasının müşterek evi terk ettiğini, evin ihtiyaçlarıyla ilgilenmediğini ve “kısa boylu, şişman ve kendisine layık olmadığı” şeklinde sözler kullanarak mesajlar attığını iddia etti.
50 BİN TL NAFAKA
Habertürk’ten Serdar Kulaksız’ın haberine göre, aile mahkemesi geçtiğimiz günlerde dosyayı karara bağladı. Mahkeme, evlilik birliği içerisinde davacı kocanın eşine karşı “kısa boylu, şişman olduğu ve kendisine layık olmadığı” şeklinde sözler sarf ederek duygusal şiddet içeren davranışlarda bulunduğunu belirtti. Buna karşın kadının boşanmaya sebep olan olaylarda hiçbir kusurunun ispat edilemediği belirtilen kararda, koca E.T.'nin ağır kusurlu davranışları sonucu evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ifade edildi. Hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak elde edemeyeceğini belirten mahkeme, kocanın açtığı boşanma davasını reddederken, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne karar verdi. 400 TL nafakaya hükmeden mahkeme, kocanın eşine karşı kullandığı “şişman ve kısa boylu olduğu, kendisine layık olmadığı” sözleri nedeniyle 50 bin TL maddi ve manevi tazminatın kocadan alınarak eşine verilmesine karar verdi.
İstanbul'da yaşayan E.T. ile H.T. geçen yıl haziran ayında evlendi. Evlendikten 2 ay sonra çift, karşılıklı olarak mahkemeye başvurarak boşanma davası açtı. E.T., karısıyla aralarında sürekli tartışma yaşandığını, birbirlerine ruhsal ve fiziksel olarak uyum sağlayamadıklarını öne sürerken karşı dava açan H.T. ise kocasının müşterek evi terk ettiğini, evin ihtiyaçlarıyla ilgilenmediğini ve “kısa boylu, şişman ve kendisine layık olmadığı” şeklinde sözler kullanarak mesajlar attığını iddia etti.
50 BİN TL NAFAKA
Habertürk’ten Serdar Kulaksız’ın haberine göre, aile mahkemesi geçtiğimiz günlerde dosyayı karara bağladı. Mahkeme, evlilik birliği içerisinde davacı kocanın eşine karşı “kısa boylu, şişman olduğu ve kendisine layık olmadığı” şeklinde sözler sarf ederek duygusal şiddet içeren davranışlarda bulunduğunu belirtti. Buna karşın kadının boşanmaya sebep olan olaylarda hiçbir kusurunun ispat edilemediği belirtilen kararda, koca E.T.'nin ağır kusurlu davranışları sonucu evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ifade edildi. Hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak elde edemeyeceğini belirten mahkeme, kocanın açtığı boşanma davasını reddederken, kadının açtığı boşanma davasının kabulüne karar verdi. 400 TL nafakaya hükmeden mahkeme, kocanın eşine karşı kullandığı “şişman ve kısa boylu olduğu, kendisine layık olmadığı” sözleri nedeniyle 50 bin TL maddi ve manevi tazminatın kocadan alınarak eşine verilmesine karar verdi.
Hileli boşanmayı SGK affetmiyor
2013’te savcılığa suç duyurusu uygulaması kaldırılınca hileli boşandığı için aylığı kesilenler geçen yıl 19.277’ye ulaştı.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2015 yılında ölüm aylığı alan 19 bin 277 kişinin boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığını tespit ederek aylıklarını kesti. SGK, bu kişilerden, haksız yere aldıkları aylıkları da yasal faiziyle geri istedi. Habertürk’ten Ahmet Kıvanç ve Tahsin Akça’nın haberine göre, SGK'dan ölüm aylığı bağlatmak için öteden beri çeşitli hilelere başvuruluyor. Bekâr kız çocuklarına sağlanan ölen anne babalarından yetim aylığı hakkından yararlanmak için eşiyle muvazaalı olarak boşanma uygulaması en yaygın yöntemi oluşturuyor. Ölüm döşeğindeki kayınpederinden dul aylığı bağlatmak için kocasından boşanıp kayınpederiyle resmi nikâh kıyanlara da rastlanıyor.
Son yıllarda mevzuatta yapılan değişiklikler ile Yargıtay tarafından verilen bazı kararlar, kamuoyunda kafaların karışmasına yol açtı. Kafa karışıklığının en önemli sebebi, SGK'nın 2013 yılında yaptığı yönetmelik değişikliği oldu. SGK, “Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”te 2013 yılında gerçekleştirdiği değişiklikle, “Boşanma nedeniyle gelir veya aylık bağlandıktan sonra boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşanması” durumunda savcılığa suç duyurusunda bulunma uygulamasına son verdi. Bu değişiklik, ölüm aylığı almak için boşandığı eşiyle birlikte yaşayanların artık aylıklarının kesilmeyeceği şeklinde algılandı.
DOLANDIRICILIK İÇİN SUÇ DUYURUSU YOK
Bu değişiklikten önce, SGK, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı tespit edilenlerin hem aylığını kesiyor hem de cumhuriyet savcılıklarına, dolandırıcılık iddiasıyla suç duyurusunda bulunuyordu. Yapılan yargılamada, devleti dolandırmaktan dolayı 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. Bu kişiler ayrıca, yetim aylığı alarak elde ettikleri toplam menfaatin 2 katından az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılıyorlardı.
Ancak, dolandırıcılık iddiasını kanıtlamak çok zor olduğu için uzun süren yargılamalar genellikle SGK'nın aleyhine sonuçlanıyordu. SGK bu nedenle yönetmeliği değiştirerek suç duyurusunda bulunma uygulamasından vazgeçti ancak aylıkları kesmeye devam etti.
ÖDEME SGK'NIN HATASINDAN OLMUŞSA ZAMAN AŞIMI SÜRESİ 5 YIL
5510 sayılı kanunun 96. maddesine göre, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan “yersiz ödemeler” geri alınıyor. Yersiz ödeme vatandaşın kusurlu veya kasıtlı davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru 10 yıllık süre içinde yapılan ödemeler geri alınıyor. Yersiz ödeme, SGK'nın hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa bu kez zaman aşımı süresi 5 yıl olarak uygulanıyor. Yersiz ödenen aylıkların 24 ay içerisinde SGK'ya iade edilmemesi halinde, ayrıca o dönemde yürürlükte olan kanuni faiz uygulanıyor.
96'NCI MADDEYE GÖRE KİMLERİN AYLIĞI KESİLİR?
5510 sayılı kanunun 96. Maddesi, ölüm aylığının yanı sıra haksız yere alınan diğer aylık ve gelirlerin de faiziyle birlikte kuruma iade edilmesini emrediyor. Bu nedenle, mağdur olmamak için hangi durumlarda aylık ve gelirin kesileceğini bilmek ve bu durumunu SGK'ya yazılı olarak bildirmek önem taşıyor. Aylık kesilmesini ve kesilmemesini gerektiren durumlar şöyle:
506 SAYILI YASA KAPSAMINDAKİLER (SSK):
-Yaşlılık aylığı alanlar kamu işyerlerinde çalışmaya başladıklarında bu aylıkları kesilir. İşçi statüsünde, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışabilirler. Bağ-Kur'lu olarak aylıkları kesilmeden çalışabilirler.
– Malullük aylığı özel sektörde çalışmaya başladıklarında kesilir; Bağ-Kur'lu olarak ya da kamuda çalışırlarsa kesilmez. 2925
VE 1479 SAYILI YASA KAPSAMINDAKİLER (BAĞ-KUR):
– Yaşlılık aylığı kamuda çalışmaya başladıklarında kesilir. İşçi statüsünde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışabilirler. Bağ-Kur'lu olarak, aylıkları kesilmeden çalışabilirler.
– Malullük aylığı özel sektörde, kamuda veya kendi adlarına Bağ-Kur'lu olarak çalışmaları durumunda kesilmez.
5434 SAYILI YASA KAPSAMINDAKİLER (EMEKLİ SANDIĞI):
– Emekli aylığı özel sektör ve Bağ- Kur'lu olarak çalışmaları halinde kesilmez. Kamuda çalışmaya başlarlarsa emekli aylıkları kesilip sigortaları yatırılmaya devam eder.
-Vazife malullüğü: Kamuda, özel sektörde veya Bağ-Kur'lu çalışmaları durumunda aylıkları kesilmez.
ANAYASA MAHKEMESİ'NİN 2011'DEKİ KARARIYLA İADENİN ÖNÜ AÇILDI
SGK'nın bu işleminin yasal dayanağını, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlıklı 56. maddesinin 2. fıkrası oluşturuyor. Söz konusu fıkra, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır” diyor. Sosyal güvenlik mevzuatına 1 Ekim 2008 tarihinde giren söz konusu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla 2009 yılında Diyarbakır, Zonguldak ve Malatya iş mahkemelerince Anayasa Mahkemesi'ne başvuruldu. AYM, 2011 yılında verdiği kararla, bu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olmadığı hükmüne vardı ve tartışmayı noktaladı. Zaman zaman Yargıtay tarafından halen, bu konuda açılmış davalarda, aylığı kesilenler lehine karar verildiği olabiliyor. Ancak, bu kararların gerekçesi çoğunlukla, fiilen birlikte yaşadıklarının yeterli delille kanıtlanmaması olarak gösteriliyor. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2012 yılında verdiği içtihat niteliğindeki kararda, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” şeklindeki kanun hükmünün tartışmasız olduğuna dikkat çekildi. Kararda, kanunun, boşanmanın muvazaalı olup olmadığını sorgulamadan, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen kişilerin aylıklarının kesilmesini emrettiği vurgulandı.
KIZ ÇOCUKLARI EVLENDİĞİ ZAMAN AYLIK KESİLİYOR
Kanun uyarınca, anne babasından dolayı yetim aylığı alan kız çocukları evlendiklerinde aylıkları kesiliyor. Boşandıkları takdirde ise yetim aylığı yeniden bağlanıyor.
HİLE NASIL TESPİT EDİLİYOR?
Çoğunlukla Alo 170 hattına gelen ihbarlar değerlendiriliyor.
– İhbarlar daha çok kişilerin komşusu, kardeşi gibi yakınları tarafından yapılıyor.
– İhbarlar sıraya konulup kamu kurumlarından alınan bilgilerle adresten çevre soruşturması yapılıyor.
– İlk olarak şikâyetçi olan kişilerden yazılı ifade alınıyor. Sonra ekipler bir dedektif gibi inceleme yapmaya başlıyor.
– Önce muhtardan bilgi alınıyor. Komşularından, marketinden, çevresindekilerden ifadeler alınıyor.
– Genelde olumsuz bir görüntü yaşanmaması için eve gidilmiyor. Çevreden gizli soruşturma yapılıyor.
AYLIĞI KESİLENLER ÇOĞUNLUKLA İŞÇİ
SGK 2015 yılında 4/a (SSK) statüsündeki 15 bin 488 kişinin 4/b (Bağ-Kur) statüsündeki 684 kişinin ve 4/c ( Emekli Sandığı) statüsündeki 3 bin 105 kişinin ölüm aylığını, “boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadıkları” için kesti. (Sözcü)
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2015 yılında ölüm aylığı alan 19 bin 277 kişinin boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığını tespit ederek aylıklarını kesti. SGK, bu kişilerden, haksız yere aldıkları aylıkları da yasal faiziyle geri istedi. Habertürk’ten Ahmet Kıvanç ve Tahsin Akça’nın haberine göre, SGK'dan ölüm aylığı bağlatmak için öteden beri çeşitli hilelere başvuruluyor. Bekâr kız çocuklarına sağlanan ölen anne babalarından yetim aylığı hakkından yararlanmak için eşiyle muvazaalı olarak boşanma uygulaması en yaygın yöntemi oluşturuyor. Ölüm döşeğindeki kayınpederinden dul aylığı bağlatmak için kocasından boşanıp kayınpederiyle resmi nikâh kıyanlara da rastlanıyor.
Son yıllarda mevzuatta yapılan değişiklikler ile Yargıtay tarafından verilen bazı kararlar, kamuoyunda kafaların karışmasına yol açtı. Kafa karışıklığının en önemli sebebi, SGK'nın 2013 yılında yaptığı yönetmelik değişikliği oldu. SGK, “Fazla veya Yersiz Ödemelerin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”te 2013 yılında gerçekleştirdiği değişiklikle, “Boşanma nedeniyle gelir veya aylık bağlandıktan sonra boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşanması” durumunda savcılığa suç duyurusunda bulunma uygulamasına son verdi. Bu değişiklik, ölüm aylığı almak için boşandığı eşiyle birlikte yaşayanların artık aylıklarının kesilmeyeceği şeklinde algılandı.
DOLANDIRICILIK İÇİN SUÇ DUYURUSU YOK
Bu değişiklikten önce, SGK, boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı tespit edilenlerin hem aylığını kesiyor hem de cumhuriyet savcılıklarına, dolandırıcılık iddiasıyla suç duyurusunda bulunuyordu. Yapılan yargılamada, devleti dolandırmaktan dolayı 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası isteniyordu. Bu kişiler ayrıca, yetim aylığı alarak elde ettikleri toplam menfaatin 2 katından az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılıyorlardı.
Ancak, dolandırıcılık iddiasını kanıtlamak çok zor olduğu için uzun süren yargılamalar genellikle SGK'nın aleyhine sonuçlanıyordu. SGK bu nedenle yönetmeliği değiştirerek suç duyurusunda bulunma uygulamasından vazgeçti ancak aylıkları kesmeye devam etti.
ÖDEME SGK'NIN HATASINDAN OLMUŞSA ZAMAN AŞIMI SÜRESİ 5 YIL
5510 sayılı kanunun 96. maddesine göre, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan “yersiz ödemeler” geri alınıyor. Yersiz ödeme vatandaşın kusurlu veya kasıtlı davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru 10 yıllık süre içinde yapılan ödemeler geri alınıyor. Yersiz ödeme, SGK'nın hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa bu kez zaman aşımı süresi 5 yıl olarak uygulanıyor. Yersiz ödenen aylıkların 24 ay içerisinde SGK'ya iade edilmemesi halinde, ayrıca o dönemde yürürlükte olan kanuni faiz uygulanıyor.
96'NCI MADDEYE GÖRE KİMLERİN AYLIĞI KESİLİR?
5510 sayılı kanunun 96. Maddesi, ölüm aylığının yanı sıra haksız yere alınan diğer aylık ve gelirlerin de faiziyle birlikte kuruma iade edilmesini emrediyor. Bu nedenle, mağdur olmamak için hangi durumlarda aylık ve gelirin kesileceğini bilmek ve bu durumunu SGK'ya yazılı olarak bildirmek önem taşıyor. Aylık kesilmesini ve kesilmemesini gerektiren durumlar şöyle:
506 SAYILI YASA KAPSAMINDAKİLER (SSK):
-Yaşlılık aylığı alanlar kamu işyerlerinde çalışmaya başladıklarında bu aylıkları kesilir. İşçi statüsünde, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışabilirler. Bağ-Kur'lu olarak aylıkları kesilmeden çalışabilirler.
– Malullük aylığı özel sektörde çalışmaya başladıklarında kesilir; Bağ-Kur'lu olarak ya da kamuda çalışırlarsa kesilmez. 2925
VE 1479 SAYILI YASA KAPSAMINDAKİLER (BAĞ-KUR):
– Yaşlılık aylığı kamuda çalışmaya başladıklarında kesilir. İşçi statüsünde sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışabilirler. Bağ-Kur'lu olarak, aylıkları kesilmeden çalışabilirler.
– Malullük aylığı özel sektörde, kamuda veya kendi adlarına Bağ-Kur'lu olarak çalışmaları durumunda kesilmez.
5434 SAYILI YASA KAPSAMINDAKİLER (EMEKLİ SANDIĞI):
– Emekli aylığı özel sektör ve Bağ- Kur'lu olarak çalışmaları halinde kesilmez. Kamuda çalışmaya başlarlarsa emekli aylıkları kesilip sigortaları yatırılmaya devam eder.
-Vazife malullüğü: Kamuda, özel sektörde veya Bağ-Kur'lu çalışmaları durumunda aylıkları kesilmez.
ANAYASA MAHKEMESİ'NİN 2011'DEKİ KARARIYLA İADENİN ÖNÜ AÇILDI
SGK'nın bu işleminin yasal dayanağını, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlıklı 56. maddesinin 2. fıkrası oluşturuyor. Söz konusu fıkra, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96'ncı madde hükümlerine göre geri alınır” diyor. Sosyal güvenlik mevzuatına 1 Ekim 2008 tarihinde giren söz konusu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla 2009 yılında Diyarbakır, Zonguldak ve Malatya iş mahkemelerince Anayasa Mahkemesi'ne başvuruldu. AYM, 2011 yılında verdiği kararla, bu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olmadığı hükmüne vardı ve tartışmayı noktaladı. Zaman zaman Yargıtay tarafından halen, bu konuda açılmış davalarda, aylığı kesilenler lehine karar verildiği olabiliyor. Ancak, bu kararların gerekçesi çoğunlukla, fiilen birlikte yaşadıklarının yeterli delille kanıtlanmaması olarak gösteriliyor. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2012 yılında verdiği içtihat niteliğindeki kararda, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” şeklindeki kanun hükmünün tartışmasız olduğuna dikkat çekildi. Kararda, kanunun, boşanmanın muvazaalı olup olmadığını sorgulamadan, eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen kişilerin aylıklarının kesilmesini emrettiği vurgulandı.
KIZ ÇOCUKLARI EVLENDİĞİ ZAMAN AYLIK KESİLİYOR
Kanun uyarınca, anne babasından dolayı yetim aylığı alan kız çocukları evlendiklerinde aylıkları kesiliyor. Boşandıkları takdirde ise yetim aylığı yeniden bağlanıyor.
HİLE NASIL TESPİT EDİLİYOR?
Çoğunlukla Alo 170 hattına gelen ihbarlar değerlendiriliyor.
– İhbarlar daha çok kişilerin komşusu, kardeşi gibi yakınları tarafından yapılıyor.
– İhbarlar sıraya konulup kamu kurumlarından alınan bilgilerle adresten çevre soruşturması yapılıyor.
– İlk olarak şikâyetçi olan kişilerden yazılı ifade alınıyor. Sonra ekipler bir dedektif gibi inceleme yapmaya başlıyor.
– Önce muhtardan bilgi alınıyor. Komşularından, marketinden, çevresindekilerden ifadeler alınıyor.
– Genelde olumsuz bir görüntü yaşanmaması için eve gidilmiyor. Çevreden gizli soruşturma yapılıyor.
AYLIĞI KESİLENLER ÇOĞUNLUKLA İŞÇİ
SGK 2015 yılında 4/a (SSK) statüsündeki 15 bin 488 kişinin 4/b (Bağ-Kur) statüsündeki 684 kişinin ve 4/c ( Emekli Sandığı) statüsündeki 3 bin 105 kişinin ölüm aylığını, “boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadıkları” için kesti. (Sözcü)
Kuru incir rekora koşuyor
Tüm semavi dinlerde kutsal meyve olarak kabul edilen, Hristiyanların Noel sofralarının vazgeçilmezi Kuru incir ihracatta rekora koşuyor.
Türkiye'nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu Kuru incirin ihracatı 2015/16 sezonunun geride kalan diliminde 61 bin 638 tona ulaştı. Kuru incir ihracatımız 2014/15 sezonunun aynı döneminde 49 bin 520 ton olmuştu. Kuru incir ihracatı miktar bazında yüzde 24 artış gösterdi.
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği'nin verilerinden yapılan derlemeye göre Türkiye 2 Ekim 2015/25 Haziran 2016 tarihleri arasında 61 bin 638 ton kuru incir ihracatı karşılığı 214 milyon 925 bin dolar döviz geliri elde etti.
Sözcü'nün haberine göre; Ege Bölgesi kuru incir rekoltesinin 2015/16 sezonu için 74 bin 505 ton tahmin edildiğini belirten Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, tarihi seviyeye ulaşan kuru incir rekoltesini katma değere dönüştürmenin mutluluğunu ve gururunu yaşadıklarını söyledi. Kuru Meyve Tanıtım Grubu'nun Uzakdoğu ülkeleri ağırlıklı yürüttüğü tanıtım çalışmalarının meyvelerini topladıklarını belirten Celep, “2015/16 sezonunun büyük bölümünü bitirdik. Geride kalan 3 aylık dilimde yapacağımız ihracatla 65-70 bin ton aralığında ihracat rakamına ulaşacağımızı öngörüyoruz. Bu rakam 2013/14 sezonunda gerçekleştirdiğimiz 76 bin 901 ton'luk ihracattan sonra en fazla ihracat yaptığımız ikinci sezon olacak” diye konuştu.
KURU İNCİRİN YÜZDE 46'SI AB'YE GİTTİ
Celep, “Kuru incir ihracatımıza ülke grupları bazında bakıldığında Avrupa Birliği 28 bin 198 ton ile ilk sırada yer alırken, toplam kuru incir ihracatımızın yüzde 46'sı AB ülkelerine yapılmış oldu. Amerika kıtasına yapılan kuru incir ihracatı 12 bin 496 ton olurken, Uzakdoğu'ya 8 bin 454 ton, Ortadoğu ülkelerine ise 4 bin 428 ton kuru incir ihracatı gerçekleştirdik” dedi.
ABD İHRACATTA İLK SIRADA
Türkiye'den 2015/16 sezonunun geride kalan diliminde en fazla kuru incir ihracatı Amerika Birleşik Devletlerine oldu. ABD'ye 9 bin 406 ton kuru incir ihraç edilirken 30 milyon 512 bin dolar döviz elde edildi. Türkiye, 2014/15 sezonunun aynı diliminde ise ABD'ye 4 bin 311 ton karşılığı 14 milyon 963 bin dolarlık kuru incir ihraç etmişti. Türkiye, ABD'ye kuru incir ihracatın yüzde 104'lük rekor artışa imza attı.
Kuru incir ihracatında ABD'yi 7 bin 445 ton karşılığı, 29 milyon 556 bin dolarlık ihracatla Fransa izledi. Fransa'ya kuru incir ihracatı döviz bazında bir önceki sezona göre yüzde 20 düşüş gösterdi. Almanya ise 7 bin 198 ton karşılığı 28 milyon 598 dolarlık tutarla üçüncü basamakta yer aldı.
Türkiye, 2015/16 sezonunda 93 ülkeye kuru incir ihraç ederken, en dikkat çekici artışlar ise; Tayvan ve Irak'ta yaşandı. Tayvan'a kuru incir ihracatımız yüzde 188'lik artışla 717 bin dolardan 2 milyon 63 bin dolara çıkarken, Irak'a yapılan kuru incir ihracatımız ise 1 milyon 66 bin dolardan, 2 milyon 464 bin dolara yükseldi. Irak'a kuru incir ihracatı yüzde 131 artış kaydetti.
Türkiye'nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu Kuru incirin ihracatı 2015/16 sezonunun geride kalan diliminde 61 bin 638 tona ulaştı. Kuru incir ihracatımız 2014/15 sezonunun aynı döneminde 49 bin 520 ton olmuştu. Kuru incir ihracatı miktar bazında yüzde 24 artış gösterdi.
Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği'nin verilerinden yapılan derlemeye göre Türkiye 2 Ekim 2015/25 Haziran 2016 tarihleri arasında 61 bin 638 ton kuru incir ihracatı karşılığı 214 milyon 925 bin dolar döviz geliri elde etti.
Sözcü'nün haberine göre; Ege Bölgesi kuru incir rekoltesinin 2015/16 sezonu için 74 bin 505 ton tahmin edildiğini belirten Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Birol Celep, tarihi seviyeye ulaşan kuru incir rekoltesini katma değere dönüştürmenin mutluluğunu ve gururunu yaşadıklarını söyledi. Kuru Meyve Tanıtım Grubu'nun Uzakdoğu ülkeleri ağırlıklı yürüttüğü tanıtım çalışmalarının meyvelerini topladıklarını belirten Celep, “2015/16 sezonunun büyük bölümünü bitirdik. Geride kalan 3 aylık dilimde yapacağımız ihracatla 65-70 bin ton aralığında ihracat rakamına ulaşacağımızı öngörüyoruz. Bu rakam 2013/14 sezonunda gerçekleştirdiğimiz 76 bin 901 ton'luk ihracattan sonra en fazla ihracat yaptığımız ikinci sezon olacak” diye konuştu.
KURU İNCİRİN YÜZDE 46'SI AB'YE GİTTİ
Celep, “Kuru incir ihracatımıza ülke grupları bazında bakıldığında Avrupa Birliği 28 bin 198 ton ile ilk sırada yer alırken, toplam kuru incir ihracatımızın yüzde 46'sı AB ülkelerine yapılmış oldu. Amerika kıtasına yapılan kuru incir ihracatı 12 bin 496 ton olurken, Uzakdoğu'ya 8 bin 454 ton, Ortadoğu ülkelerine ise 4 bin 428 ton kuru incir ihracatı gerçekleştirdik” dedi.
ABD İHRACATTA İLK SIRADA
Türkiye'den 2015/16 sezonunun geride kalan diliminde en fazla kuru incir ihracatı Amerika Birleşik Devletlerine oldu. ABD'ye 9 bin 406 ton kuru incir ihraç edilirken 30 milyon 512 bin dolar döviz elde edildi. Türkiye, 2014/15 sezonunun aynı diliminde ise ABD'ye 4 bin 311 ton karşılığı 14 milyon 963 bin dolarlık kuru incir ihraç etmişti. Türkiye, ABD'ye kuru incir ihracatın yüzde 104'lük rekor artışa imza attı.
Kuru incir ihracatında ABD'yi 7 bin 445 ton karşılığı, 29 milyon 556 bin dolarlık ihracatla Fransa izledi. Fransa'ya kuru incir ihracatı döviz bazında bir önceki sezona göre yüzde 20 düşüş gösterdi. Almanya ise 7 bin 198 ton karşılığı 28 milyon 598 dolarlık tutarla üçüncü basamakta yer aldı.
Türkiye, 2015/16 sezonunda 93 ülkeye kuru incir ihraç ederken, en dikkat çekici artışlar ise; Tayvan ve Irak'ta yaşandı. Tayvan'a kuru incir ihracatımız yüzde 188'lik artışla 717 bin dolardan 2 milyon 63 bin dolara çıkarken, Irak'a yapılan kuru incir ihracatımız ise 1 milyon 66 bin dolardan, 2 milyon 464 bin dolara yükseldi. Irak'a kuru incir ihracatı yüzde 131 artış kaydetti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)