Adana'da, "Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY)" yönelik soruşturma kapsamında açılan davada, firari sanıklar Fethullah Gülen ile Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu’nun tüm mal varlıklarına el konulmasına karar verildi.
cnntürk'ün haberine göre; Adana Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı yazılı açıklamada, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı Terör-Teknik ve Organize Suçlar Soruşturma Bürosunca FETÖ/PDY ile bağlantılı kişi ve kuruluşlara ait olan taşınmazların, imar planlarında usulsüz şekilde yapılan değişiklikle değerinin fahiş miktarda arttırılması sağlanarak FETÖ/PDY terör örgütüne finansman sağlanmasına yönelik iddianame doğrultusunda 17 şüpheli hakkında Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldığı anımsatıldı.
Açıklamada, bir numaralı sanık olan Fethullah Gülen’in "Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme" suçundan yargılandığı davada mahkeme heyetinin Gülen ile firari olan sanıklar Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldığı hatırlatıldı.
Firari 4 sanık için mahkemece kaçak olduklarına yönelik işlem yapılmasının kararlaştırıldığı aktarılan açıklamada şunlar kaydedildi:
Taşınmazlar, her türlü alacakalar...
"Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesi, haklarındaki davanın sonuçsuz kalmasını sağlamak amacıyla yabancı ülkede bulunan ve bu nedenle kendisine ulaşamadığı için kaçak duruma düşen Fethullah Gülen, Ömer Ekinci, Kemal Elibal ve Cemal Soncu’nun 'Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 278/1 maddesi gereğince' tüm mal varlıklarına el koyulması kararı verdi. Mahkemenin bu kararıyla birlikte firari sanıklara ait Türkiye’deki taşınmazlar, kara-deniz ve hava ulaşım araçları, her türlü hak ve alacaklar, kıymetli evrak, ortağı bulunduğu şirket payları, kiralık kasa mevcutları ve banka hesapları dondurulmuş oldu."
Dava geçmişi
İlk duruşması 2 Mayıs'ta yapılan dava kapsamında, 17 sanıktan Fetullah Gülen'in "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüsten" ağırlaştırılmış müebbet, eski Adana Büyükşehir Belediye Başkanvekili Zihni Aldırmaz'ın da "terör örgütüne üye olmak, kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun'a muhalefet, nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 35 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. Diğer sanıklar için de 5 yıldan 27 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede, vasfı üniversite alanı olan arazinin konut alanına çevrilerek, terör örgütü ile mensuplarına yüksek meblağlarda finansman sağlandığı, hiçbir faaliyette bulunulmamasına rağmen çeşitli ülkelere gidildiği ve masrafların belediyeye ödetildiğine yer verilmişti.
Güvenlik güçlerince 13 Ocak'ta düzenlenen operasyonda gözaltına alınan zanlılardan 5'i yargılama sürecinde tahliye edilmiş, 3 firari sanık hakkında da yakalama kararı çıkarılmıştı. Davada tutuklu sanık bulunmuyor.
12 Ağustos 2016 Cuma
Öldükten 3 gün sonra hukuk fakültesini kazandı
Cumhuriyet Savcısı olma hayaliyle yaşarken 17 yaşında kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren Deniz Ardıl Altun, ölümünden 3 gün sonra ÖSYM tarafından açıklanan sonuçlarda Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandı.
Hatay'ın Payas İlçesi'nde yaşayan Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi mezunu Deniz Ardıl Altun, tatil için gittiği memleketleri Artvin'in Şavşat İlçesi'nde geçen pazartesi günü kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.
Öğretmen çift Sema-Namık Altun, tek çocukları Deniz'in ölümüyle büyük acı yaşarken, dün Payas'taki evlerinde mevlit okuttu.
Akrabaları, yakın dostları ile Deniz'in arkadaşlarının da katıldığı mevlit okunduğu sırada ÖSYM, LYS sonuçlarını açıkladı.
Aile, Türkiye'de ilk 8 bin içerisine giren oğulları Deniz Ardıl Altun'un Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne yerleştirildiğini öğrendi.;
'Atütürk'ün savcısı olacaktı'
Cumhuriyet Savcısı olma hayaliyle yaşayan ve bu hayalini gerçekleştirmek için tercihlerin hepsinde hukuk fakültesini işaretleyen Deniz Ardıl'ın annesi Sema Altun, sonuçların açıklanmasıyla
gözyaşlarına boğuldu.
Elinden düşürmediği oğlunun fotoğrafını sevip okşayan gözü yaşlı anne, Deniz'in tek hedefinin hukuk fakültesi olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Kurban olduğum onun için hep çalıştı. Hiçbir rahatsızlığı yoktu çocuğumun. Savcı olmak istiyordu. Benim oğlum dobra dobra bir çocuktu. Ağzındaki ile yüreğindeki bir olan, haklıyı haksızı ayırt eden bir çocuktu. Hep hukuk istedi, eşitlik istedi. Atatürk'ün savcısı olacaktı. Cumhuriyetin savcısı bekçisi olacaktı."
Baba Namık Altun ise, "Memleketteydik, kalp krizi geçirdi iki dakika içinde gitti oğlum. 8 tercih yapmıştı, tercihlerini hepsi hukuktu. 4'üncü tercihi Marmara hukuk geldi. Adaletli dürüsttü, tertemizdi çocuğum" diye konuştu.
Hatay'ın Payas İlçesi'nde yaşayan Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi mezunu Deniz Ardıl Altun, tatil için gittiği memleketleri Artvin'in Şavşat İlçesi'nde geçen pazartesi günü kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.
Öğretmen çift Sema-Namık Altun, tek çocukları Deniz'in ölümüyle büyük acı yaşarken, dün Payas'taki evlerinde mevlit okuttu.
Akrabaları, yakın dostları ile Deniz'in arkadaşlarının da katıldığı mevlit okunduğu sırada ÖSYM, LYS sonuçlarını açıkladı.
Aile, Türkiye'de ilk 8 bin içerisine giren oğulları Deniz Ardıl Altun'un Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne yerleştirildiğini öğrendi.;
'Atütürk'ün savcısı olacaktı'
Cumhuriyet Savcısı olma hayaliyle yaşayan ve bu hayalini gerçekleştirmek için tercihlerin hepsinde hukuk fakültesini işaretleyen Deniz Ardıl'ın annesi Sema Altun, sonuçların açıklanmasıyla
gözyaşlarına boğuldu.
Elinden düşürmediği oğlunun fotoğrafını sevip okşayan gözü yaşlı anne, Deniz'in tek hedefinin hukuk fakültesi olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Kurban olduğum onun için hep çalıştı. Hiçbir rahatsızlığı yoktu çocuğumun. Savcı olmak istiyordu. Benim oğlum dobra dobra bir çocuktu. Ağzındaki ile yüreğindeki bir olan, haklıyı haksızı ayırt eden bir çocuktu. Hep hukuk istedi, eşitlik istedi. Atatürk'ün savcısı olacaktı. Cumhuriyetin savcısı bekçisi olacaktı."
Baba Namık Altun ise, "Memleketteydik, kalp krizi geçirdi iki dakika içinde gitti oğlum. 8 tercih yapmıştı, tercihlerini hepsi hukuktu. 4'üncü tercihi Marmara hukuk geldi. Adaletli dürüsttü, tertemizdi çocuğum" diye konuştu.
Zaman gazetesinin eski muhabiri tutuklandı
Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan kapatılan Zaman gazetesinin eski muhabiri Ayşenur Parıldak, tutuklandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla geçen hafta gözaltına alınan Parıldak, polis tarafından adliyeye getirildi.
Parıldak, Cumhuriyet Savcısı'nın tutuklama istemiyle sevk ettiği Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusunun ardından tutuklandı.
Ayşenur Parıldak'ın geçmişte muhabirliğini yaptığı Zaman gazetesi, "Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kararname" ile kapatılmıştı.
'FUAT AVNİ' TAKİP EDİYORDU
Parıldak, Twitter'da "Fuat Avni" adlı kullanıcı tarafından takip edilen öğrenci olarak gündeme gelmişti. Parıldık, geçtiğimiz cumartesi günü Ankara'da gözaltına alınmıştı. Hürriyet
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla geçen hafta gözaltına alınan Parıldak, polis tarafından adliyeye getirildi.
Parıldak, Cumhuriyet Savcısı'nın tutuklama istemiyle sevk ettiği Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliğindeki sorgusunun ardından tutuklandı.
Ayşenur Parıldak'ın geçmişte muhabirliğini yaptığı Zaman gazetesi, "Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler ile Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kararname" ile kapatılmıştı.
'FUAT AVNİ' TAKİP EDİYORDU
Parıldak, Twitter'da "Fuat Avni" adlı kullanıcı tarafından takip edilen öğrenci olarak gündeme gelmişti. Parıldık, geçtiğimiz cumartesi günü Ankara'da gözaltına alınmıştı. Hürriyet
TRT'de FETÖ operasyonu: Haber spikeri de gözaltında
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında aralarında haber spikeri ile müfettişlerin de bulunduğu 42 TRT çalışanı gözaltına alındı.
AA muhabirinin emniyet yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında TRT Genel Müdürlüğü binasına geldi.
Haklarında gözaltı kararı bulunan 42 kişi gözaltına alındı.
Aralarında haber spikeri ile müfettişlerin de bulunduğu 42 şüpheli, ifadeleri alınmak üzere Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi.
Haklarındaki karara rağmen gözaltına alınamayanların yakalanması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
AA muhabirinin emniyet yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında TRT Genel Müdürlüğü binasına geldi.
Haklarında gözaltı kararı bulunan 42 kişi gözaltına alındı.
Aralarında haber spikeri ile müfettişlerin de bulunduğu 42 şüpheli, ifadeleri alınmak üzere Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne getirildi.
Haklarındaki karara rağmen gözaltına alınamayanların yakalanması için çalışmaların sürdüğü öğrenildi.
Antalya’da köpek katliamı
Antalya’nın Korkuteli ilçesinde köpek katliamı yaşandı. 40 köpek zehirlenerek öldürüldü.
İddiaya göre, Korkuteli ilçe merkezinde birçok sokakta ağaç altlarına bırakılan zehirli tavuk etinden yiyen köpekler telef oldu. Olay, sokakta köpeğini gezdiren Rabiye Küçük isimli kadının, Thor isimli köpeğinin zehirli yiyecekleri yemesinin ardından ölmesiyle ortaya çıktı. Sokak ve evcil hayvanların öldürülmesiyle ilgili Korkuteli Cumhuriyet Savcılığı tahkikat başlattı.
Duruma tepki gösteren hayvansever Burhan Uysal, “Korkuteli ilçe merkezinde köpeklerin hepsi değişik günlerde zehirlenerek öldürüldü. Hepsi evcil ve cins köpekler. 100. Yıl Atatürk Stadyumunda ve parklara bırakılan zehirli etleri yemeleriyle zehirlenerek öldürüldü. Kimseyi suçlamak istemiyorum ancak yapılan vahşet. Bunu yapana insan denemez. Zehirlenen köpekler, zehri atan caniden çok daha insancıl ve yardımsever. Dileğim bu caninin bir an önce yakalanması” dedi.
11 Ağustos 2016 Perşembe
Hakan Şükür ve babası için gözaltı kararı çıkarıldı
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında Amerika'da bulunan Hakan Şükür ile babası Sermet Şükür hakkında gözaltı kararı çıkardı.
Sakarya Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin, Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Hakan Şükür'ün İstanbul'da bulunan evinde arama yaptığı öğrenildi. Adapazarı'nda yaşayan Sermet Şükür ise bulunamadı.
Amerika'da bulunan Hakan Şükür için kırımızı bülten ile yakalama kararının da çıkarılacağı belirtildi. DHA
Sakarya Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin, Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Hakan Şükür'ün İstanbul'da bulunan evinde arama yaptığı öğrenildi. Adapazarı'nda yaşayan Sermet Şükür ise bulunamadı.
Amerika'da bulunan Hakan Şükür için kırımızı bülten ile yakalama kararının da çıkarılacağı belirtildi. DHA
10 Ağustos 2016 Çarşamba
Erdoğan: O camiadan dostlarınızı ifşa edin
Cumhurbaşkanı Erdoğan iş adamlarına yaptığı konuşmada "O camiadan dostlarınız, arkadaşlarınız olabilir. Ben diyorum ki bunları da ifşa etmeniz lazım. Bunları savcılıklarımıza, emniyet teşkilatımıza bildirmeniz lazım. Niye? Bu, bizim üzerimize bir vatanseverlik borcudur. Onlar bu ülkeyi değil, biz onları çökerteceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, Türkiye İhracatçılar Meclisi üyeleriyle istişare toplantısında bir araya geldi.
Burada yaptığı konuşmada Erdoğan şu ifadeleri kullandı:
"17-25 Aralık yargı ve polis darbe girişimini, benim şahsi meselem olarak görüp 15 Temmuz silahlı darbe girişimiyle hala gerçekleri kavrayamayanlar, bu örgütün iflah olmaz parçalarıdır. Ülkesine ve milletine acımayana bizim acıma hakkımız yoktur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu millet büyük bir millet, güçlü bir millet. Bu millet ürkek, korkak, kaçak bir millet değil, kaçaklar belli. Onlar şu anda kaçtılar, biz de kovalıyoruz. Bunu da bir intikam hırsıyla yapmadığımızı da söyleyeyim, bunu da hukuk içinde, adalet çerçevesinde yapıyoruz, yapacağız." diye konuştu.
"Bunları da ifşa etmeniz lazım"
Erdoğan, iş adamlarından, yurtdışındaki tüm muhataplarına darbe girişiminin gerçek yüzünü, Fetullahçı Terör Örgütü'nün sadece Türkiye için değil tüm dünya için bir tehdit olduğunu anlatmalarını isteyerek, "Hatta o camiadan dostlarınız, arkadaşlarınız olabilir. Ben diyorum ki bunları da ifşa etmeniz lazım. Bunları savcılıklarımıza, emniyet teşkilatımıza bildirmeniz lazım. Niye? Bu, bizim üzerimize bir vatanseverlik borcudur. Onlar bu ülkeyi değil, biz onları çökerteceğiz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Finans altyapısı olmayan hiçbir örgütün, gücünü muhafaza edebilmesi mümkün değildir. FETÖ'yü, silahlı kuvvetleriyle, yargısıyla, polisiyle, diğer kurumlarıyla bürokrasiden nasıl kazıyorsak, iş dünyasından da aynı şekilde temizlememiz şarttır. Yürüttüğümüz mücadeleyi ancak bu şekilde, örgütün finans kaynaklarını da kurutarak başarıya ulaştırabiliriz." diye konuştu.
"Ben bunu 'ihanet' diye değerlendiririm"
Erdoğan, "Finans sektöründe bazı engellemelerin vesaire olduğuna dair bilgiler edindim. Bu konularda konuşmak suretiyle, ama kamu bankaları ama özel sektör bankaları, bunu eğer fırsata dönüştürmeye kalkarlarsa, kusura bakmasınlar biz de devlet olarak üzerimize ne düşerse onun gereğini yaparız ve onlar da ondan sonra kapımızı kolay kolay açamazlar, çalamazlar. Zaten milletin parasıyla çalışıyorsunuz. Milletin parasıyla çalıştığınız böyle bir dönemde eğer kalkıp da bu ülkede yatırımcımızın önünü açmaz, onu daha da daraltır ve hemen basit bir olayda geriye çağırma gibi bir anlayışın, mantığın içerisine girerse kusura bakmasınlar, açık ve net söylüyorum, ben bunu 'ihanet' diye değerlendiririm." diye konuştu.
"Fırsata dönüştürmeye kalkanlar karşısında bizi bulacak"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mali disiplinden asla taviz vermedik ve vermeyeceğiz. Bankacılık sektörümüz güçlü ama gücünü böyle bir dönemde fırsata dönüştürmeye kalkarsa onlar da karşısında bizi bulacaktır." dedi.
Erdoğan, "Hiçbir banka, karı azaldığı için kalıcı zarar görmez ancak faiz ve kredi politikasında olumsuz yönde kırılma gördüğümüz bankaları not etmekten ve kurallar çerçevesinde kendilerinden bunun hesabını sormaktan da çekinmeyiz. Bunu da buradan açıklıyorum." diye konuştu.
"Bankalarımızın önünde yeni bir dönem açılacak"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben diyorum ki faizler düştüğü, kredi imkanları genişletildiği zaman hem ülkemizin hem yatırımcıların hem de bankalarımızın önünde yeni bir dönem açılacaktır. Ülkemizin bu döneminde kredi vermekten imtina etmek şöyle dursun, uyduruk bahanelerle kredileri geri çağıran bankalar kendilerine bir saf belirlemiş demektir, bunu da duyurmak istiyorum." dedi.
Erdoğan, "Şu andan itibaren tüm bankalarımızdan ülkemizin ve milletimizin içinde bulunduğu birlik ve beraberlik ruhuna uygun adımlar atmasını bekliyorum. İhracatçılarımızla birlikte ekonomimizin tüm aktörlerine diyorum ki, 'Ülkemizin üzerinde oynanan oyunu beraber bozduk, hedeflerimizi de beraber hayata geçireceğiz.' Bunun için devletin, hükümetin üzerine ne düşüyorsa, Cumhurbaşkanı olarak hepsinin takipçisi olacağım." diye konuştu. cnntürk
Hüseyin Avni Mutlu hakkında yolsuzluk iddiası
Diyarbakır eski Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Vali Yardımcısı Erol Özer hakkında terör tazminatlarının ödenmesi konusunda yolsuzluk yaptıkları gerekçesiyle suç duyurusunda bulunan avukat Muzaffer Ava, trilyonlarca yolsuzluk yapıldığını ve bunun Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) tarafından sümen altı edildiğini ileri sürdü. Muzaffer Ava, Vali Mutlu'nun masa başında 30 milyarı 300 milyar yaptığını ve dönemin baro başkanının Vali Yardımcısı Özer'e, avukatlara "yolsuzluk yapılmadığına" ilişkin imza atmaları önerisinde bulunduğunu iddia etti.
FETÖ soruşturması çerçevesinde tutuklanan Diyarbakır eski Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile Yardımcısı Erol Özer hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na aralarında resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlamalarının da bulunduğu 8 ayrı suçtan, suç duyurusunda bulunan avukat Muzaffer Ava, dikkat çekici iddialarda bulundu. Ava, OHAL bölgesinde özellikle 1987 ile 2004 yılları arasında meydana gelen şiddet olaylarından ötürü zarara uğrayan vatandaşların zararlarının giderilmesi için 5233 sayılı kanunla bu kanunun amacı ve pratikteki nüfuzunun farklılık gösterdiğini belirterek, tarım arazilerinin fazla gösterilip devletin trilyonlarca lira zarar uğratıldığını söyledi. Ava, "Bu yasa kapsamında teşekkül eden komisyonlarda bazı yolsuzlukları zamanında tespit ettik ve bunu ilgili yerlere aktardık. Ancak özellikle herhangi bir ilerleme sağlayamadık. İşin peşini bırakmadık. Yolsuzlukları kağıt üzerinde tespit ettik" dedi.
cnntürk'ün haberine göre;Keşif mahalline gidilmeyerek, keşif tutanaklarının düzenlendiğini ve de bir kısım başvuruculara ait tarım arazilerinin gerçeğe aykırı olarak fazla gösterilip devletin trilyonlarca lira zarara uğratıldığını tespit ettiklerini aktaran Ava, "Burası çok önemli. Çünkü bu konuda İçişleri Bakanlığı da müfettiş tayin etmişti. Hatta o dönemin Mülkiye Başmüfettişi S.G. tarafından yapılan yolsuzluklar tespit edilmişti. S.G. tarafından tespit edilen yolsuzluklara ilişkin rapor sümen altı edildi. Tabii ki bunun nedenini biz İçişleri Bakanlığı'na Bilgi Edinme Yasası gereğince sorduk. Bize herhangi bir cevap verilmedi" diye konuştu.
"Bir menfaat çarkı var"
"İlk tespitin yapıldığı andan, sürnameler tanzim edilip, imzalandığı ana kadar bir menfaat çarkının olduğunu tespit ettik" diyen Ava, şunları anlattı:
"Bu menfaat çarkının içerisinde en alt düzeydeki memurdan, üzülerek söylüyorum ki avukatlar ve sorumluluk merciindeki en üst mevkide yer alan devlet personellerine kadar iştiraklerin olduğunu da biz şikayet dilekçemizde zikrettik. Başvuruculara ait tarım arazileri gerçeğe aykırı olarak fazla gösteriliyor ve devlet trilyonlarca lira zarara uğratılıyor. Ancak burada dikkatimi çeken şu oldu. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kendilerini insan hakları savunucusu şeklinde gösterip bu konuda militanca davranan insanların iştiraklerinin de olduğunu söylemek zorundayım. Öyle bir şey ki bir taraftan bakıyorsunuz insan hakları savunucusu mazlumların yanındayım diye sürekli bunun edebiyatını yapan, militanlığını yapan insanlarla, vatan millet Sakarya deyip milliyetçiliğin bayraktarlığını yapan insanların ortak bir siyasal, ortak bir duygusal zeminde buluştuğunu fark ettim. Bu duygusal zeminin ne demek olduğunu herkes de biliyor. Bunu tespit ettikten sonra defalarca İçişleri Bakanlığı'na müfettişlik raporunun ne aşamada olduğunu sormamıza rağmen tarafımıza herhangi bir cevap verilmedi. Yani menfaat çarkının içindeki insanların hüviyetleri, siyasal düşünceleri, bu işin vahametini ortaya koymaktadır. Tarım arazileri fazla gösterilip, örneğin 10 dönümse 100 dönüm gösterilip o 10 dönemin parası verilmiştir. Geriye kalan 90 dönümde bu menfaat çarkı içinde bölüştürülmüştür. Dosyalar incelendiğinde olayın vahameti ortaya çıkacaktır. Yargılama aşamasında hiçbir ilerleme kaydedemedik, idari aşamada da hiçbir ilerleme kaydedememiştik."
"Yolsuzluk olayı Mutlu'nun 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat fazla"
FETÖ yapılanmasının devletin tüm sinir uçlarına yayıldığını ifade eden Ava, soruşturmanın derinleştirilmesi durumunda yolsuzluk olayının Hüseyin Avni Mutlu'nun 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat fazla olduğunu iddia etti. Ava, şunları söyledi:
"Bağırsakların temizlenmesi gerekiyorsa aslında özelikle bu zıt kutuplarda görülüp ortak paydada buluşan insanların birlikteliklerinin de tespit edilip buna göre bir soruşturmanın derinletilmesi lazım. Görülecektir ki, bu yasa kapsamındaki yolsuzlukların daha önce Vali Hüseyin Avni Mutlu'ya atfedilen 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat daha fazla trilyonlarca lira yolsuzluğun olduğu görülecektir. Geriye dönük olarak mal varlıkları tespit edilebilir. Dosyalar getirebilir, tekrar keşfe çıkılabilir. A şahsının gerçekte ne kadar arazisi var, ne kadar yazılmış bunların hepsi kolaylıkla ortaya çıkabilecek erguvanlardır. Dolayısıyla hazır Türkiye'de bir değişim yaşanırken, yapısal anlamda biz de geçen hafta sorumluluk merciinde olan ki soruşturma derinleştirilirse daha fazla sorumlu insan ortaya çıkacaktır."Sorumluluk merciinde olan dönemin Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve özellikle vali yardımcı Erol Özer hakkında şikayette bulunduklarını anımsatan Ava, "Erol Özer sonradan duydum ki Mülkiye başmüfettişi olmuş. Aynen Hrant Dink'in davasında olduğu gibi bir istihbarat şefi o kadar ihmalkarlığına rağmen sonradan terfi almıştı. Ne şekil terfi aldığı şu an ortaya çıkıyor. Ama demek ki ilahi adalet bu dünyada da gerçekleşiyor. Erol Özer, geçen ay görevden alındı. Mahkemelerin vereceği kararla da en azından bu tescillenmiş olacak" ifadelerinde bulundu.
"Vali Mutlu masa başında 30 milyarı 300 milyar yapıyordu"
O dönem Hüseyin Avni Mutlu ile görüştüğünü aktaran Ava, "Vali Mutlu bana, İçişleri Bakanlığı'ndan tazminat talep edilirken 30 milyarın masa başında 300 milyar yapıldığını söyledi. Tabi ben nereden bileyim o dönemde Erol Özer'in, Hüseyin Avni Mutlu'nun FETÖ'den olduğunu. Tabi bu konuda yargı kararını verecek. Adalet ağır işleyen bir makine ama eninde sonunda tecelli edecektir. Kimsenin yaptığı haksızlık yanına kâr kalmayacaktır. Takke düştü her kesim için kel göründü" diye konuştu.
Vali Yardımcısı Erol Özer'in bir yolsuzlukla ilgili olarak o dönem Baro Başkanını aradığını ve başkanın Özer'e avukatlara yolsuzluk yapılmadığını dair kağıt imzalatmasını önerdiği iddialarında bulunan Ava, şöyle dedi:
"Bir anekdot anlatayım; Yine Kulp ilçesine bağlı bir köyde bir yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle başvuruculardan biri İçişleri Bakanlığı'na şikayet dilekçesi verdi. İçişleri Bakanlığı da gerekli incelemenin yapılması için Erol Özer'i görevlendiriyor. Erol Özer o köyde dosyası bulunan, vekilliği bulunan tüm avukatları vilayetteki odasına davet etti. O köyde benim iki tane dosyam vardı. Odaya girdiğimde benden önce bazı avukatlarla birlikte çaylar, sigaralar içilmişti. Oturduk. Durumu anlattı ve biz ne yapabiliriz diye sordu. Ben orada Erol Özer'e şunu söyledim, 'Eğer yolsuzluk dediğimiz varsa vardır, yoksa yoktur. Kaldı ki bunun üstüne sizin gitmeniz lazım. Soruşturma başlatacaksınız. Soruşturma neticesinde rapor düzenleyeceksiniz ve savcılığa vereceksiniz.
Bizi çağırmanızdaki amaç ne?' Bana söylediği şey şuydu, 'Ben avukat baro başkanını aradım. Bana o köyde bulunan başvurucuların avukatları çağırın, öyle bir yolsuzluk yapılmamıştır diye imzalarını alın, o şekilde tutanağı alın İçişleri Bakanlığı'na gönderin' dedi. Bunu söylediğinde ben şaşırdım. Erol Özer'in arayabileceği başka avukat yok mu? Kaldı ki orada ucuz bir taktik izledi. Yani işte baro başkanını aradım o da siz de aynısını yapın demeye getirmişti. Kesinlikle imzalamam demişti. İnsan hakları savunucusuyum diyorsan şunu söylemelisin. Sayın valim beni aramışsınız da böyle bir iddia varsa bunu önce siz soruşturun. Mağduriyete sebep verilmemesi için böyle demesi gerekirken tüm avukatları toplayın, böyle bir yolsuzluk yoktur diye imzalarını alın gönderin diyor. Bu sadece bana söylenmedi. Oradaki bir sürü avukat vardı. O avukatların huzurunda söylendi bu. Tabiî ki o avukatlar gelip ifade verir mi? Bilemem."
FETÖ soruşturması çerçevesinde tutuklanan Diyarbakır eski Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile Yardımcısı Erol Özer hakkında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na aralarında resmi evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlamalarının da bulunduğu 8 ayrı suçtan, suç duyurusunda bulunan avukat Muzaffer Ava, dikkat çekici iddialarda bulundu. Ava, OHAL bölgesinde özellikle 1987 ile 2004 yılları arasında meydana gelen şiddet olaylarından ötürü zarara uğrayan vatandaşların zararlarının giderilmesi için 5233 sayılı kanunla bu kanunun amacı ve pratikteki nüfuzunun farklılık gösterdiğini belirterek, tarım arazilerinin fazla gösterilip devletin trilyonlarca lira zarar uğratıldığını söyledi. Ava, "Bu yasa kapsamında teşekkül eden komisyonlarda bazı yolsuzlukları zamanında tespit ettik ve bunu ilgili yerlere aktardık. Ancak özellikle herhangi bir ilerleme sağlayamadık. İşin peşini bırakmadık. Yolsuzlukları kağıt üzerinde tespit ettik" dedi.
cnntürk'ün haberine göre;Keşif mahalline gidilmeyerek, keşif tutanaklarının düzenlendiğini ve de bir kısım başvuruculara ait tarım arazilerinin gerçeğe aykırı olarak fazla gösterilip devletin trilyonlarca lira zarara uğratıldığını tespit ettiklerini aktaran Ava, "Burası çok önemli. Çünkü bu konuda İçişleri Bakanlığı da müfettiş tayin etmişti. Hatta o dönemin Mülkiye Başmüfettişi S.G. tarafından yapılan yolsuzluklar tespit edilmişti. S.G. tarafından tespit edilen yolsuzluklara ilişkin rapor sümen altı edildi. Tabii ki bunun nedenini biz İçişleri Bakanlığı'na Bilgi Edinme Yasası gereğince sorduk. Bize herhangi bir cevap verilmedi" diye konuştu.
"Bir menfaat çarkı var"
"İlk tespitin yapıldığı andan, sürnameler tanzim edilip, imzalandığı ana kadar bir menfaat çarkının olduğunu tespit ettik" diyen Ava, şunları anlattı:
"Bu menfaat çarkının içerisinde en alt düzeydeki memurdan, üzülerek söylüyorum ki avukatlar ve sorumluluk merciindeki en üst mevkide yer alan devlet personellerine kadar iştiraklerin olduğunu da biz şikayet dilekçemizde zikrettik. Başvuruculara ait tarım arazileri gerçeğe aykırı olarak fazla gösteriliyor ve devlet trilyonlarca lira zarara uğratılıyor. Ancak burada dikkatimi çeken şu oldu. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kendilerini insan hakları savunucusu şeklinde gösterip bu konuda militanca davranan insanların iştiraklerinin de olduğunu söylemek zorundayım. Öyle bir şey ki bir taraftan bakıyorsunuz insan hakları savunucusu mazlumların yanındayım diye sürekli bunun edebiyatını yapan, militanlığını yapan insanlarla, vatan millet Sakarya deyip milliyetçiliğin bayraktarlığını yapan insanların ortak bir siyasal, ortak bir duygusal zeminde buluştuğunu fark ettim. Bu duygusal zeminin ne demek olduğunu herkes de biliyor. Bunu tespit ettikten sonra defalarca İçişleri Bakanlığı'na müfettişlik raporunun ne aşamada olduğunu sormamıza rağmen tarafımıza herhangi bir cevap verilmedi. Yani menfaat çarkının içindeki insanların hüviyetleri, siyasal düşünceleri, bu işin vahametini ortaya koymaktadır. Tarım arazileri fazla gösterilip, örneğin 10 dönümse 100 dönüm gösterilip o 10 dönemin parası verilmiştir. Geriye kalan 90 dönümde bu menfaat çarkı içinde bölüştürülmüştür. Dosyalar incelendiğinde olayın vahameti ortaya çıkacaktır. Yargılama aşamasında hiçbir ilerleme kaydedemedik, idari aşamada da hiçbir ilerleme kaydedememiştik."
"Yolsuzluk olayı Mutlu'nun 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat fazla"
FETÖ yapılanmasının devletin tüm sinir uçlarına yayıldığını ifade eden Ava, soruşturmanın derinleştirilmesi durumunda yolsuzluk olayının Hüseyin Avni Mutlu'nun 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat fazla olduğunu iddia etti. Ava, şunları söyledi:
"Bağırsakların temizlenmesi gerekiyorsa aslında özelikle bu zıt kutuplarda görülüp ortak paydada buluşan insanların birlikteliklerinin de tespit edilip buna göre bir soruşturmanın derinletilmesi lazım. Görülecektir ki, bu yasa kapsamındaki yolsuzlukların daha önce Vali Hüseyin Avni Mutlu'ya atfedilen 500 milyarlık yolsuzluk olayından kat be kat daha fazla trilyonlarca lira yolsuzluğun olduğu görülecektir. Geriye dönük olarak mal varlıkları tespit edilebilir. Dosyalar getirebilir, tekrar keşfe çıkılabilir. A şahsının gerçekte ne kadar arazisi var, ne kadar yazılmış bunların hepsi kolaylıkla ortaya çıkabilecek erguvanlardır. Dolayısıyla hazır Türkiye'de bir değişim yaşanırken, yapısal anlamda biz de geçen hafta sorumluluk merciinde olan ki soruşturma derinleştirilirse daha fazla sorumlu insan ortaya çıkacaktır."Sorumluluk merciinde olan dönemin Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve özellikle vali yardımcı Erol Özer hakkında şikayette bulunduklarını anımsatan Ava, "Erol Özer sonradan duydum ki Mülkiye başmüfettişi olmuş. Aynen Hrant Dink'in davasında olduğu gibi bir istihbarat şefi o kadar ihmalkarlığına rağmen sonradan terfi almıştı. Ne şekil terfi aldığı şu an ortaya çıkıyor. Ama demek ki ilahi adalet bu dünyada da gerçekleşiyor. Erol Özer, geçen ay görevden alındı. Mahkemelerin vereceği kararla da en azından bu tescillenmiş olacak" ifadelerinde bulundu.
"Vali Mutlu masa başında 30 milyarı 300 milyar yapıyordu"
O dönem Hüseyin Avni Mutlu ile görüştüğünü aktaran Ava, "Vali Mutlu bana, İçişleri Bakanlığı'ndan tazminat talep edilirken 30 milyarın masa başında 300 milyar yapıldığını söyledi. Tabi ben nereden bileyim o dönemde Erol Özer'in, Hüseyin Avni Mutlu'nun FETÖ'den olduğunu. Tabi bu konuda yargı kararını verecek. Adalet ağır işleyen bir makine ama eninde sonunda tecelli edecektir. Kimsenin yaptığı haksızlık yanına kâr kalmayacaktır. Takke düştü her kesim için kel göründü" diye konuştu.
Vali Yardımcısı Erol Özer'in bir yolsuzlukla ilgili olarak o dönem Baro Başkanını aradığını ve başkanın Özer'e avukatlara yolsuzluk yapılmadığını dair kağıt imzalatmasını önerdiği iddialarında bulunan Ava, şöyle dedi:
"Bir anekdot anlatayım; Yine Kulp ilçesine bağlı bir köyde bir yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle başvuruculardan biri İçişleri Bakanlığı'na şikayet dilekçesi verdi. İçişleri Bakanlığı da gerekli incelemenin yapılması için Erol Özer'i görevlendiriyor. Erol Özer o köyde dosyası bulunan, vekilliği bulunan tüm avukatları vilayetteki odasına davet etti. O köyde benim iki tane dosyam vardı. Odaya girdiğimde benden önce bazı avukatlarla birlikte çaylar, sigaralar içilmişti. Oturduk. Durumu anlattı ve biz ne yapabiliriz diye sordu. Ben orada Erol Özer'e şunu söyledim, 'Eğer yolsuzluk dediğimiz varsa vardır, yoksa yoktur. Kaldı ki bunun üstüne sizin gitmeniz lazım. Soruşturma başlatacaksınız. Soruşturma neticesinde rapor düzenleyeceksiniz ve savcılığa vereceksiniz.
Bizi çağırmanızdaki amaç ne?' Bana söylediği şey şuydu, 'Ben avukat baro başkanını aradım. Bana o köyde bulunan başvurucuların avukatları çağırın, öyle bir yolsuzluk yapılmamıştır diye imzalarını alın, o şekilde tutanağı alın İçişleri Bakanlığı'na gönderin' dedi. Bunu söylediğinde ben şaşırdım. Erol Özer'in arayabileceği başka avukat yok mu? Kaldı ki orada ucuz bir taktik izledi. Yani işte baro başkanını aradım o da siz de aynısını yapın demeye getirmişti. Kesinlikle imzalamam demişti. İnsan hakları savunucusuyum diyorsan şunu söylemelisin. Sayın valim beni aramışsınız da böyle bir iddia varsa bunu önce siz soruşturun. Mağduriyete sebep verilmemesi için böyle demesi gerekirken tüm avukatları toplayın, böyle bir yolsuzluk yoktur diye imzalarını alın gönderin diyor. Bu sadece bana söylenmedi. Oradaki bir sürü avukat vardı. O avukatların huzurunda söylendi bu. Tabiî ki o avukatlar gelip ifade verir mi? Bilemem."
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber,
istanbul
Gülen hakkında resen yakalama kararı çıkartıldı
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığ'ınca, Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fethullah Gülen hakkında resen yakalama kararı çıkartıldı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, "Cumhuriyet Başsavcılığımızca FETÖ/PDY'ye finans sağlama ve terör örgütü üyeliği suçları ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Selahattin Eyyubi Üniversitesi'ne ait tüm yerleşkeleri ile üniversitenin bağlı bulunduğu İhtiyat Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı'nın merkezi ile tüm birimlerinde arama el koyma ve dijital inceleme işlemleri yapılmasına karar verilmiştir.
cnntürk'ün haberine göre; Ayrıca, Cumhuriyet Başsavcılığımızca FETÖ/PDY'ye yönelik 'darbeye teşebbüs' suçundan yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli Fethullah Gülen hakkından resen yakama kararı çıkartılmıştır" denildi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, "Cumhuriyet Başsavcılığımızca FETÖ/PDY'ye finans sağlama ve terör örgütü üyeliği suçları ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında Selahattin Eyyubi Üniversitesi'ne ait tüm yerleşkeleri ile üniversitenin bağlı bulunduğu İhtiyat Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı'nın merkezi ile tüm birimlerinde arama el koyma ve dijital inceleme işlemleri yapılmasına karar verilmiştir.
cnntürk'ün haberine göre; Ayrıca, Cumhuriyet Başsavcılığımızca FETÖ/PDY'ye yönelik 'darbeye teşebbüs' suçundan yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli Fethullah Gülen hakkından resen yakama kararı çıkartılmıştır" denildi.
FETÖ'cü Harbiyelilere öptürdükleri Gülen'in eli
Gizli bir odası ortaya çıkarılan FETÖ'ye ait İzmir'deki okulda Fethullah Gülen'in elinin alçıdan bir modeli de bulundu. Okuldan yetişen Harp Okulu mezunlarının örgüte bağlılık yemini ettiği belirtilen bu gizli odada, daha sonra Gülen'in alçıdan elini öpüp başlarına koydukları öne sürüldü.
Duvardaki alçıdan yapılan el modelini "Gülen'in eli" diye öpüp alınlarına koyuyorlardı. İddiaya göre bu, İzmir'de FETÖ'ye ait olduğu gerekçesiyle el konulan ve gizli bir bölmesi ortaya çıkartılan okulda gerçekleşiyordu.
İzmir’de gizli bir odası ortaya çıkartılan FETÖ’ye ait olduğu gerekçesiyle el konulan eski Yamanlar İlkokulu ve Ortaokulu binasında, bulunan alçıdan elin sırrı dudak uçuklatacak cinsten. İddiaya göre, Fethullah Gülen’in elinin modeli alınarak yapılan alçıdan eli, örgüt üyeleri “Gülen’in eli” diye öpüp başlarına koyuyordu.
Yamanlar Koleji’nde yetişen “seçilmiş öğrencilerin”, Harp Okullarından mezun olmalarının ardından kolejdeki bu odada “Gülen’e bağlılık yemini” ettikleri ve “himmet sözü” verdikleri ileri sürüldü. Örgüt üyeleri daha sonra da “Gülen’in eli” diye bu alçıdan yapılan el modelini öpüp alnına koyuyordu.
Gizli odada Deniz Kuvvetleri’ne ait olduğu sanılan tören kılıçları bulunmuştu.
İnceleme yapanlarca, tavanındaki işlemeleri Sultan Süleyman'ın mührü ile Siyon yıldızına benzetilen odadaki oturma düzeninin de mason localarını andırdığı belirtildi.
El konulan okul binasında başka gizli bölmeler olabileceği şüphesiyle incelemeler devam ediyor. cnntürk
Duvardaki alçıdan yapılan el modelini "Gülen'in eli" diye öpüp alınlarına koyuyorlardı. İddiaya göre bu, İzmir'de FETÖ'ye ait olduğu gerekçesiyle el konulan ve gizli bir bölmesi ortaya çıkartılan okulda gerçekleşiyordu.
İzmir’de gizli bir odası ortaya çıkartılan FETÖ’ye ait olduğu gerekçesiyle el konulan eski Yamanlar İlkokulu ve Ortaokulu binasında, bulunan alçıdan elin sırrı dudak uçuklatacak cinsten. İddiaya göre, Fethullah Gülen’in elinin modeli alınarak yapılan alçıdan eli, örgüt üyeleri “Gülen’in eli” diye öpüp başlarına koyuyordu.
Yamanlar Koleji’nde yetişen “seçilmiş öğrencilerin”, Harp Okullarından mezun olmalarının ardından kolejdeki bu odada “Gülen’e bağlılık yemini” ettikleri ve “himmet sözü” verdikleri ileri sürüldü. Örgüt üyeleri daha sonra da “Gülen’in eli” diye bu alçıdan yapılan el modelini öpüp alnına koyuyordu.
Gizli odada Deniz Kuvvetleri’ne ait olduğu sanılan tören kılıçları bulunmuştu.
İnceleme yapanlarca, tavanındaki işlemeleri Sultan Süleyman'ın mührü ile Siyon yıldızına benzetilen odadaki oturma düzeninin de mason localarını andırdığı belirtildi.
El konulan okul binasında başka gizli bölmeler olabileceği şüphesiyle incelemeler devam ediyor. cnntürk
45 yaş altına bireysel emeklilik geliyor
Zorunlu "erken" emeklilik yasası TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndan geçerek binlerce insanı sevindirdi. Birçok insanın beklediği bu yasa ile 45 yaşın altındakiler bireysel erken emeklilikten yararlanabilecek.
Google'da en çok aranan kelimelerin başında olan "erken emeklilik" için Meclis düğmeye bastı ve yüzbinlerce insan bu yasa ie erkenden emekli olabilecek.
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı dün akşam TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi.
Zorunlu erken emeklilikte dikkat edilmesi gereken hususlar
İşveren, çalışanını ancak otomatik katılım için emeklilik planı düzenleme konusunda Hazine Müsteşarlığı tarafından uygun görülen bir şirketin sunacağı emeklilik planına dahil edebilecek.
Çalışanın katkı payı, prime esas kazancının yüzde 3'üne karşılık gelen tutar olacak. Bu oranı iki katına kadar artırmaya, yüzde 1'e kadar azaltmaya veya katkı payına maktu limit getirmeye Bakanlar Kurulu yetkili olacak.
Komisyonda konuşan Maliye Bakanı Naci Ağbal, tasarı ile bireysel emeklilik sisteminin yaygınlaşmasını, tasarrufların ve çalışanların emeklilikteki refah düzeylerinin artırılmasının planlandığını aynı zamanda tasarrufların arttırılmasının da cari açığı düşürücü etki yaratacağını söyledi.
Maliye Bakanı'ndan sistem üzerine açıklama
Ağbal, önümüzdeki yıldan itibaren yürürlüğe girmesi öngörülen otomatik katılım ile 10 yıllık sürenin sonunda 100 milyar TL ilave kaynak oluşacağını, 6.7 milyon kişinin bireysel emeklilik sistemi içine gireceğini söyledi.
Ağbal, otomatik katılımda da yüzde 25 devlet katkısının geçerli olacağını, bu katkıya ilaveten iki aylık süre sonrasında da sistemde kalmayı kabul edenlere 1,000 TL verileceğini de belirtti.
Otomatik katılım mekanizmasında ayrıca sistemden aylıkla emekli olmayı tercih edenlere de yüzde 5 oranında ek bir devlet teşviki daha öngörülüyor.
Ağbal'ın açıklamalarına göre sistemde kalmak istemeyen çalışanlar ise iki ay içinde sistemden çıkabilecek ve ilgili tutar nemasıyla birlikte çalışana iade edilecek.
Ağbal'ın verdiği bilgilere göre bireysel emeklilik sisteminde hali hazırda 6.4 milyon katılımcı ve 56 milyar TL toplam fon bulunuyor. Bu rakam milli gelire oranla yüzde 2.5'e tekabül ediyor. cnntürk
Cep telefonlarındaki taksit yasağı kalkıyor
Kredi kartı ve bireysel tüketici kredilerine yönelik kısıtlamalar esnetiliyor. Cep telefonundaki taksitli satış yasağı kaldırılacak, bireysel kredilerin vadeleri 48 aya uzatılacak, kredi kartındaki 9 taksit 12'ye çıkarılacak.
Milliyet'ten Kadife Şahin'in haberine göre, 2 yıl önce iç tüketimi kısıtlamak ve cari açığın büyümesinin önüne geçmek için kredi kartı ve bireysel tüketici kredilerine getirilen sınırlamalarda gevşemeye gidiliyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK), yürüttüğü çalışmalara göre kredi kartına taksitli satışı yapılamayan cep telefonundaki yasak kalkıyor.
Tüketiciler yapılacak düzenleme ile kredi kartlarıyla cep telefonu satın alabilecek. 2014 yılında getirilen tedbirlerle gıda, akaryakıt, cep telefonu ve restoran olmak üzere dört alanda yapılan harcamalarda kredi kartı taksitleri yasaklanmıştı.
O dönemden önce 60 aya kadar olan bireysel tüketici (destek ve ihtiyaç kredileri) kredisi vadeleri de 36 ay vade ile sınırlandırılmıştı.
BDDK, kredi kartı ile yapılan harcamalarda genel taksit sayısını maksimum olarak dokuz ile sınırlandırmıştı. Elektrikli ve elektronik eşya, bilgisayar, araç kiralama, telekomünikasyon ve kuyumculukla ilgili işlemlerde taksit sayısı 6, beyaz eşya ve mobilya satışında is 9 ay ile kısıtlanmıştı. Gıda, akaryakıt restoran ve cep telefonu satışlarında taksitlendirme kaldırılmıştı. Konut kredileri hariç tüketici kredilerinin vadesi ise 36 ay, taşıt kredilerinin vadesi ise 48 ay ile kısıtlanmıştı.
12 ay ekstra vade
Şimdi başlatılan yeni düzenleme çalışmalarıyla başta cep telefonu olmak üzere bazı alanlardaki kredi kartı taksit yasağının kaldırılması, taksit sayılarının artırılması ve tüketici kredilerindeki 36 ay sınırlandırılmasının da 48 aya çıkarılması bekleniyor.
BDDK nezdinde hükümet tarafından başlatılan yeni çalışmalara ilişkin bilgilerine başvurduğumuz bankacılar, cep telefonunda yasak olan taksitli kredi kartı satışlarının kaldırılacağını ifade ettiler. Beyaz eşyada 9 ay ile sınırlı olan taksitli satışın ise 12 aya çıkarılması bekleniyor.
KOBİ'ler rahatlar
Bankacılık sektörü, Türkiye'deki bireysel kredilerin yüzde 30'nun aslında birey tarafından alınmış KOBİ (küçük ve orta ölçekli işletme) kredisi olduğunu belirtiyor. Sektöre göre kredi kartı ve bireysel kredi kullanımındaki kısıtlamaların esnetilmesi küçük şirketleri rahatlatacak.
Kredi kartında taksit sayısının artırılmasından çok minimum ödeme oranının düşürülmesinin etkili olacağını belirten bir bankacı, "Dünyanın hiçbir ülkesinde gelen ekstrenin yüzde 30'u ödenir diye bir şey yok. Bu oran dünyada 10'dur" dedi. Bankacı tüketici kredilerinin vadesinin 36 aydan 48 aya çıkarılmasının ise tüketicilerin kredi kullanım tutarlarını yükselteceğini, örneğin kısıtlamalarla 10 bin liradan 6 bin liraya düşen bireysel kredi tutarının yeniden yükseleceğini ifade etti.
Kredi notu değişmesin
Bankaların kredi ve kredi kartı verirken dikkate aldıkları bireylerin kredi puanlarına yönelik de çalışma yapılması planlanıyor. Ancak bankalar, Kredi Kayıt Bürosu'nun (KKB) kayıtlarını tuttuğu bu sicillere yönelik olarak yeniden bir düzenlemeye gidilmesine sıcak bakmıyorlar. Bunun kısa vadeli bir rahatlama yaratacağını belirten bankacılar, kısa süre sonra ödeme zorluğu çeken kişilerin tekrar aynı zorluğa düştüklerine dikkat çekiyor.
Zorluğa düşenler için çalışma...
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben tüketici kredileri ve kredi kartları kullanımlarına ilişkin çalışma yaptıklarını açıkladı.
Akben, konunun Finansal İstikrar Komitesi'nde (FİK) tartışıldığını ve çalışma yapılması kararı alındığını söyledi. Her iki konuda da ödemelerin esnetilebilmesi çalışmalarının bulunduğunu belirten Akben, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Türkiye Bankalar Birliği başta olmak üzere diğer ilgili kurumlarla birlikte çalışıyoruz. Detaylı çalışma en kısa sürede tamamlanacak" dedi. Akben, kredi kartları konusunda da, "Gecikmeye düşen alacaklarla ilgili de yapılandırmaya yönelik bir çalışma içerisindeyiz" dedi.
Milliyet'ten Kadife Şahin'in haberine göre, 2 yıl önce iç tüketimi kısıtlamak ve cari açığın büyümesinin önüne geçmek için kredi kartı ve bireysel tüketici kredilerine getirilen sınırlamalarda gevşemeye gidiliyor.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK), yürüttüğü çalışmalara göre kredi kartına taksitli satışı yapılamayan cep telefonundaki yasak kalkıyor.
Tüketiciler yapılacak düzenleme ile kredi kartlarıyla cep telefonu satın alabilecek. 2014 yılında getirilen tedbirlerle gıda, akaryakıt, cep telefonu ve restoran olmak üzere dört alanda yapılan harcamalarda kredi kartı taksitleri yasaklanmıştı.
O dönemden önce 60 aya kadar olan bireysel tüketici (destek ve ihtiyaç kredileri) kredisi vadeleri de 36 ay vade ile sınırlandırılmıştı.
BDDK, kredi kartı ile yapılan harcamalarda genel taksit sayısını maksimum olarak dokuz ile sınırlandırmıştı. Elektrikli ve elektronik eşya, bilgisayar, araç kiralama, telekomünikasyon ve kuyumculukla ilgili işlemlerde taksit sayısı 6, beyaz eşya ve mobilya satışında is 9 ay ile kısıtlanmıştı. Gıda, akaryakıt restoran ve cep telefonu satışlarında taksitlendirme kaldırılmıştı. Konut kredileri hariç tüketici kredilerinin vadesi ise 36 ay, taşıt kredilerinin vadesi ise 48 ay ile kısıtlanmıştı.
12 ay ekstra vade
Şimdi başlatılan yeni düzenleme çalışmalarıyla başta cep telefonu olmak üzere bazı alanlardaki kredi kartı taksit yasağının kaldırılması, taksit sayılarının artırılması ve tüketici kredilerindeki 36 ay sınırlandırılmasının da 48 aya çıkarılması bekleniyor.
BDDK nezdinde hükümet tarafından başlatılan yeni çalışmalara ilişkin bilgilerine başvurduğumuz bankacılar, cep telefonunda yasak olan taksitli kredi kartı satışlarının kaldırılacağını ifade ettiler. Beyaz eşyada 9 ay ile sınırlı olan taksitli satışın ise 12 aya çıkarılması bekleniyor.
KOBİ'ler rahatlar
Bankacılık sektörü, Türkiye'deki bireysel kredilerin yüzde 30'nun aslında birey tarafından alınmış KOBİ (küçük ve orta ölçekli işletme) kredisi olduğunu belirtiyor. Sektöre göre kredi kartı ve bireysel kredi kullanımındaki kısıtlamaların esnetilmesi küçük şirketleri rahatlatacak.
Kredi kartında taksit sayısının artırılmasından çok minimum ödeme oranının düşürülmesinin etkili olacağını belirten bir bankacı, "Dünyanın hiçbir ülkesinde gelen ekstrenin yüzde 30'u ödenir diye bir şey yok. Bu oran dünyada 10'dur" dedi. Bankacı tüketici kredilerinin vadesinin 36 aydan 48 aya çıkarılmasının ise tüketicilerin kredi kullanım tutarlarını yükselteceğini, örneğin kısıtlamalarla 10 bin liradan 6 bin liraya düşen bireysel kredi tutarının yeniden yükseleceğini ifade etti.
Kredi notu değişmesin
Bankaların kredi ve kredi kartı verirken dikkate aldıkları bireylerin kredi puanlarına yönelik de çalışma yapılması planlanıyor. Ancak bankalar, Kredi Kayıt Bürosu'nun (KKB) kayıtlarını tuttuğu bu sicillere yönelik olarak yeniden bir düzenlemeye gidilmesine sıcak bakmıyorlar. Bunun kısa vadeli bir rahatlama yaratacağını belirten bankacılar, kısa süre sonra ödeme zorluğu çeken kişilerin tekrar aynı zorluğa düştüklerine dikkat çekiyor.
Zorluğa düşenler için çalışma...
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben tüketici kredileri ve kredi kartları kullanımlarına ilişkin çalışma yaptıklarını açıkladı.
Akben, konunun Finansal İstikrar Komitesi'nde (FİK) tartışıldığını ve çalışma yapılması kararı alındığını söyledi. Her iki konuda da ödemelerin esnetilebilmesi çalışmalarının bulunduğunu belirten Akben, "Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Türkiye Bankalar Birliği başta olmak üzere diğer ilgili kurumlarla birlikte çalışıyoruz. Detaylı çalışma en kısa sürede tamamlanacak" dedi. Akben, kredi kartları konusunda da, "Gecikmeye düşen alacaklarla ilgili de yapılandırmaya yönelik bir çalışma içerisindeyiz" dedi.
9 Ağustos 2016 Salı
Diyanet İşleri Başkanlığı'nda 2560 personel görevden uzaklaştırıldı
15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığı 2 bin 560 personeli görevden uzaklaştırıldı. Toplamda 3 bin 672 personel uzaklaştırılmış oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada FETÖ/PDY ile ilişkili 3 bin 672 personelin görevlerinden uzaklaştırıldığı belirtildi.
cnntürk'ün haberine göre; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın açıklaması şöyle; "Diyanet İşleri Başkanlığı merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatında her kademeden FETÖ/PDY ile ilişkili 2.560 personel daha görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Başkanlığımız, ilk etapta 492, ikinci etapta 620 personeli görevden uzaklaştırmıştı. Bugün açığa alınanlarla birlikte toplam 3.672 personel görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Başkanlığımızın bu konuda oluşturduğu komisyonlar kapsamlı çalışmalarını sürdürmektedir."
Turgut Özal'ın ölümünde Fethullah Gülen şüphesi
Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal'dan babasının ölümü ile ilgili şok bir iddia geldi. Özal, "Rahmetlinin zehirlenmesinde FETÖ'yle ilgili kuşkularım var ve bu konuya mutlaka derinlemesine gidilmesi lazım" dedi.
Ahmet Özal, 1993 yılının Türkiye açısından çok önemli olduğunu söyledi.
Madımak olayı başta olmak üzere Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri, Eşref Bitlis'in ölümünün birbiriyle bağlantılı olduğunu savunan Özal, "Rahmetlinin mezarı açıldıktan sonra oradaki Adli Tıp Başkanı, benim bildiğim kadarıyla, FETÖ'cü olduğu için görevden alındı, tutuklandı" diye konuştu.
Konuyla ilgili adli tıp kurumunda teknik çalışmayı yapanların tehdit aldığını bildiklerini anlatan Özal, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Rahmetlinin rahatsız olduğu gün Muhafız Alayı'nda iki doktor ve iki ambulansın olduğunu da biliyoruz fakat 50 metre ilerden gelmediler. Bütün bunlar araştırılmadı veya üzeri bir şekilde kapatıldı. Orada bir karışıklık oldu. İlk başta yanlışlıkla 'zehirlenmiş' diye açıklandı, sonra susuldu. Onu da çözemedik hiçbir zaman. Bence o senenin çok ciddi araştırılması lazım."
"Gülen babama ağır ifadeler kullanıyor..."
"Fetullah Gülen 1991 yılında Sızıntı dergisinde yazdığı bir yazıda babama çok ağır ifadeler kullanıyor" diyen Ahmet Özal, "Çünkü dediklerini yapmadığı için" ifadesini kullandı.
Özal, bu yazının 1991 yılının Ağustos veya Eylül ayı Sızıntı dergisinde yer aldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Çok ağır laflar ediyor rahmetliye. Çünkü babam, bu adamın tehlikeli olduğunu söylemiş o zamanlar. Ben 1993 yılının ve 28 Şubat'a giden olayların çok ciddi araştırılması gerektiğini düşünüyorum hala. Rahmetlinin zehirlenmesinde FETÖ'yle ilgili kuşkularım var ve bu konuya mutlaka derinlemesine gidilmesi lazım. Özellikle 1993 senesi Uğur Mumcu ile başlayan meselenin, hatırlarsınız Mumcu'nun aracı bombalandığı zaman, o bomba sadece askeriyede bulunuyordu, başka bir yerde bulunmuyordu. Ondan sonra bunu Ergenekon, Balyoz gibi davalara bağlamaya çalıştılar. Tutmadı nedense. Demek ki başka bir el vardı orada. Yine askeriyeyi kullanan, askeriyeden kaynaklanan veya içeride belli grupların olduğu... Ben o 93 senesinin tamamının incelenmesi ve bu adli tıp sürecinin ve kişilerin mutlaka araştırılması lazım."
O günkü savcıların halen görevdeyse bu görevlerinden alınması gerektiğini vurgulayan Özal, savcılara gelen teknik heyetin tehdit edildiğine dair o günkü savcıda belgeler olduğunu belirtti.
O savcıya ne olduğunu bilmediğini ifade eden Özal, onun da çok ciddi incelenmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.
"Sadece Türkiye'yi değil, bütün dünyayı istiyorlar..."
Yalçın Özer'in Turgut Özal'la 1991'de yaptığı ve yıllar sonra yayınlanan bir röportajında FETÖ'nün çok tehlikeli bir örgüt olduğunu söylediğini aktaran Ahmet Özal, "Babam bunların çok tehlikeli olduğunu, sadece Türkiye'yi değil, bütün dünyayı istediklerini sezmiş o zaman" dedi. (cnntürk.com)
Ahmet Özal, 1993 yılının Türkiye açısından çok önemli olduğunu söyledi.
Madımak olayı başta olmak üzere Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri, Eşref Bitlis'in ölümünün birbiriyle bağlantılı olduğunu savunan Özal, "Rahmetlinin mezarı açıldıktan sonra oradaki Adli Tıp Başkanı, benim bildiğim kadarıyla, FETÖ'cü olduğu için görevden alındı, tutuklandı" diye konuştu.
Konuyla ilgili adli tıp kurumunda teknik çalışmayı yapanların tehdit aldığını bildiklerini anlatan Özal, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Rahmetlinin rahatsız olduğu gün Muhafız Alayı'nda iki doktor ve iki ambulansın olduğunu da biliyoruz fakat 50 metre ilerden gelmediler. Bütün bunlar araştırılmadı veya üzeri bir şekilde kapatıldı. Orada bir karışıklık oldu. İlk başta yanlışlıkla 'zehirlenmiş' diye açıklandı, sonra susuldu. Onu da çözemedik hiçbir zaman. Bence o senenin çok ciddi araştırılması lazım."
"Gülen babama ağır ifadeler kullanıyor..."
"Fetullah Gülen 1991 yılında Sızıntı dergisinde yazdığı bir yazıda babama çok ağır ifadeler kullanıyor" diyen Ahmet Özal, "Çünkü dediklerini yapmadığı için" ifadesini kullandı.
Özal, bu yazının 1991 yılının Ağustos veya Eylül ayı Sızıntı dergisinde yer aldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Çok ağır laflar ediyor rahmetliye. Çünkü babam, bu adamın tehlikeli olduğunu söylemiş o zamanlar. Ben 1993 yılının ve 28 Şubat'a giden olayların çok ciddi araştırılması gerektiğini düşünüyorum hala. Rahmetlinin zehirlenmesinde FETÖ'yle ilgili kuşkularım var ve bu konuya mutlaka derinlemesine gidilmesi lazım. Özellikle 1993 senesi Uğur Mumcu ile başlayan meselenin, hatırlarsınız Mumcu'nun aracı bombalandığı zaman, o bomba sadece askeriyede bulunuyordu, başka bir yerde bulunmuyordu. Ondan sonra bunu Ergenekon, Balyoz gibi davalara bağlamaya çalıştılar. Tutmadı nedense. Demek ki başka bir el vardı orada. Yine askeriyeyi kullanan, askeriyeden kaynaklanan veya içeride belli grupların olduğu... Ben o 93 senesinin tamamının incelenmesi ve bu adli tıp sürecinin ve kişilerin mutlaka araştırılması lazım."
O günkü savcıların halen görevdeyse bu görevlerinden alınması gerektiğini vurgulayan Özal, savcılara gelen teknik heyetin tehdit edildiğine dair o günkü savcıda belgeler olduğunu belirtti.
O savcıya ne olduğunu bilmediğini ifade eden Özal, onun da çok ciddi incelenmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi.
"Sadece Türkiye'yi değil, bütün dünyayı istiyorlar..."
Yalçın Özer'in Turgut Özal'la 1991'de yaptığı ve yıllar sonra yayınlanan bir röportajında FETÖ'nün çok tehlikeli bir örgüt olduğunu söylediğini aktaran Ahmet Özal, "Babam bunların çok tehlikeli olduğunu, sadece Türkiye'yi değil, bütün dünyayı istediklerini sezmiş o zaman" dedi. (cnntürk.com)
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
8 Ağustos 2016 Pazartesi
Enes Kanter soyadını değiştirdi
Fetullahçı Terör Örgütü'ne yakınlığı ile bilinen Enes Kanter'i ailesi evlatlıktan reddetti. Enes Kanter de yaptığı açıklama ile bu haberleri doğruladı. Yaptığı yeni açıklamada Enes'in soyadını Gülen olarak değiştirmesi dikkat çekti.
Oğlunun kandırıldığını iddia eden baba Mehmet Kanter, FETÖ Terör Örgütü ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Mehmet Kanter'in FETÖ'cü oğlu Enes Kanter için söyledikleri;
''Enes'in FETÖ terör örgütü tarafından hipnotize olduğunu ve kullanıldığını düşünüyoruz.İnsanlar yanlışlıklar yapabilir. Yanlıştan dönmenin erdem olduğunu defalarca söyledik ancak ikna edemedik.Ben babası ve bütün kanter aileleri olarak fetö terör örgütü tarafından yapılan çirkin darbeyi kınıyor ve lanetliyoruz. Enes'i başta ben babası ve Kanter aileleri evlatlıktan reddediyoruz. Bir an önce soy ismini değiştirmesini istiyoruz.Başta Cumhurbaşkanımız ve Türk halkından böyle bir çocuğum olduğu için utanç duyarak özür diliyorum.''
Bu arada FETÖ'cü Enes Kanter'in babası, Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mehmet Kanter, geçtiğimiz günlerde açığa alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Bu açıklamaların ardından Türkiye'de Twitter erişimi kapatılan ve yeni bir hesap açan Enes Kanter, bu iddiaları yaptığı açıklama ile doğruladı ve ailesinin kendisini reddetiğini itiraf etti.
İşte o açıklama;
Yaz tarih!
Ey Kainat duy sesimi
Bugün 24 senedir ana, baba, kardeş dediğim ailemi ve tüm akrabalarımı kaybettim. Kendi babam soyismimi değiştirmemi istedi. Beni doğuran anne beni reddetti. Beraber büyüdüğümüz kardeşlerim beni artık yok sayıyor. Akrabalarım beni bir daha görmek istemiyorlar.
Vefalı, fedakar insanların gözyaşları ile büyüttüğü bu hizmet için bir Enes değil bin Enes feda olsun.
Hocaefendi yolunda anam, babam, kardeşlerim, tüm sülalem feda olsun. Bu dava uğrunda bir değil saçlarım adedince başım olsa yine veririm feda olsun.
Rabbim benim ömrümden alsın her saniyesini yiğit hocama versin.
Hizmet yolunda cennetim feda olsun, cehennemlere güler geçerim. Canım hocamın sevgisi ana, baba, kardeş bütün sevgilerin üzerindedir. Biz bu hizmeti sokakta bulmadık ki birkaç pakrudin dönme yüzünden bırakalım.
Anam babam sana feda olsun, hizmet yolunda feda olsun bu dava uğranda feda olsun.
Kismenin zerre şüphesi olmasın. Allah (cc) sahabi ruhunu yeniden dirilten bu garip davanın garihp yolcularına sahip çıkacaktır şahlandıracaktır.
Dayanın abilerim dayanın ablalarım dayanın kardeşlerim. Sıkının dişinizi. İmtihanı kaybetmeyelim.
Kazanma kuşağında kaybedenlerden olmayalım.
Bundan sonra benim anamda babamda benim kardeşlerimde dünyanın 171 küsür ülkesinde Türk bayrağını şerefle dalgalandıran o fedakar hizmet erleridir. Bundan sonra benim ailem o gözü yaşlı hocaefendimdir.
Zalimler yakın zamanda savrulup gidecektir. Sıkın dişinizi Allah bizimle beraber.
Mevlam herşeyi güzel eyleyecek. Bu davadan vazgegeçilmez.
Allah var gam yok.
Oğlunun kandırıldığını iddia eden baba Mehmet Kanter, FETÖ Terör Örgütü ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Mehmet Kanter'in FETÖ'cü oğlu Enes Kanter için söyledikleri;
''Enes'in FETÖ terör örgütü tarafından hipnotize olduğunu ve kullanıldığını düşünüyoruz.İnsanlar yanlışlıklar yapabilir. Yanlıştan dönmenin erdem olduğunu defalarca söyledik ancak ikna edemedik.Ben babası ve bütün kanter aileleri olarak fetö terör örgütü tarafından yapılan çirkin darbeyi kınıyor ve lanetliyoruz. Enes'i başta ben babası ve Kanter aileleri evlatlıktan reddediyoruz. Bir an önce soy ismini değiştirmesini istiyoruz.Başta Cumhurbaşkanımız ve Türk halkından böyle bir çocuğum olduğu için utanç duyarak özür diliyorum.''
Bu arada FETÖ'cü Enes Kanter'in babası, Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mehmet Kanter, geçtiğimiz günlerde açığa alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştı.
Bu açıklamaların ardından Türkiye'de Twitter erişimi kapatılan ve yeni bir hesap açan Enes Kanter, bu iddiaları yaptığı açıklama ile doğruladı ve ailesinin kendisini reddetiğini itiraf etti.
İşte o açıklama;
Yaz tarih!
Ey Kainat duy sesimi
Bugün 24 senedir ana, baba, kardeş dediğim ailemi ve tüm akrabalarımı kaybettim. Kendi babam soyismimi değiştirmemi istedi. Beni doğuran anne beni reddetti. Beraber büyüdüğümüz kardeşlerim beni artık yok sayıyor. Akrabalarım beni bir daha görmek istemiyorlar.
Vefalı, fedakar insanların gözyaşları ile büyüttüğü bu hizmet için bir Enes değil bin Enes feda olsun.
Hocaefendi yolunda anam, babam, kardeşlerim, tüm sülalem feda olsun. Bu dava uğrunda bir değil saçlarım adedince başım olsa yine veririm feda olsun.
Rabbim benim ömrümden alsın her saniyesini yiğit hocama versin.
Hizmet yolunda cennetim feda olsun, cehennemlere güler geçerim. Canım hocamın sevgisi ana, baba, kardeş bütün sevgilerin üzerindedir. Biz bu hizmeti sokakta bulmadık ki birkaç pakrudin dönme yüzünden bırakalım.
Anam babam sana feda olsun, hizmet yolunda feda olsun bu dava uğranda feda olsun.
Kismenin zerre şüphesi olmasın. Allah (cc) sahabi ruhunu yeniden dirilten bu garip davanın garihp yolcularına sahip çıkacaktır şahlandıracaktır.
Dayanın abilerim dayanın ablalarım dayanın kardeşlerim. Sıkının dişinizi. İmtihanı kaybetmeyelim.
Kazanma kuşağında kaybedenlerden olmayalım.
Bundan sonra benim anamda babamda benim kardeşlerimde dünyanın 171 küsür ülkesinde Türk bayrağını şerefle dalgalandıran o fedakar hizmet erleridir. Bundan sonra benim ailem o gözü yaşlı hocaefendimdir.
Zalimler yakın zamanda savrulup gidecektir. Sıkın dişinizi Allah bizimle beraber.
Mevlam herşeyi güzel eyleyecek. Bu davadan vazgegeçilmez.
Allah var gam yok.
Hürriyet
Etiketler:
abd,
darbe,
fethullah gülen,
haber,
ohal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)