Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademesi Daire Başkanlığı'ndan önemli bir duyuru. Polis Akademisi özel harekat polis alımı duyurusunu internet sitesinden duyurdu. Kimler başvurabilir, KPSS şartı var mı, Lise mezunu olanlar başvuru hakkına sahip mi, başvurular nereden yapılacaktır? Soru ve cevaplarla personel alımı haberimizde.
Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademisi 10 bin özel harekat polisi yetiştirmek amacıyla alımlar başlatacak. Başvurular ne zaman başlıyor, istenen şartlar nelerdir? Askerlik şartı geçerli mi?
Başvurular ne zaman başlıyor?
Başvuru 10 Ekim 2016 tarihinde başlıyor.
Lise mezunu başvurabilir mi?
Evet.
KPSS şartı var mı?
Hayır.
Kimler başvurabilir?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, 28 yaşından gün almamış lise mezunu olan herkes başvuru hakkına sahiptir.
Askerlik şartı var mı?
Evet.
Başvuru nereden yapılmaktadır?
Polis Akademisi'nin sitesinden.
Başvuru sonra yapılan süreç nasıl gerçekleşecek?
Başvurusu kabul edilenler "fiziki yeterlilik" ve sözlü mülakata tâbi tutulacaktır.
22 Eylül 2016 Perşembe
Mehmet Altan tutuklandı, Ahmet Altan serbest
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen Gazeteci-Yazar Ahmet Altan serbest bırakılırken kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan ise tutuklandı.
10 Eylül'de gözaltına alınan iki kardeş bugün Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılarından Can Tuncay'a 4,5 saat ifade veren Altan kardeşler tutuklama istemiyle İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, Mehmet Altan'ın, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olmak" suçlarından tutuklanmasına karar verdi. Ahmet Altan'ın ise "haftada bir gün evine en yakın güvenlikbirimine imza verme" ve "yurt dışına çıkış yasağı" adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakılmasına hükmetti.Serbest kalan Ahmet Altan'ı çıkışta ailesi ve yakınları karşıladı.
Basın mensuplarına açıklama yapan Altan, "Darbenin ne olduğunu bilmeyen darbeyi ciddiye almayan bir tek cümleyle bir konuşmada darbeyle ilişkiyi kurmaya açık duran bir hukuk sistemiyle bu ülkenin gerçekten çok zor günler yaşayacağını düşünüyorum. Mehmet Altan'ın bugün tutuklanması 15 Temmuzla ilgili soruşturmanın tamamen yolundan saptırılması, ciddiyetinden uzaklaştırılması ve esas sorumlulara gidecek bir soruşturmanın önünün kesilmesidir. Bunun başka hiçbir anlamı yok. Bir profesör, 30 yıllık bir yazar bunca kitabın müellifi hayatı boyunca darbelere karşı çıkmış ve demokrasiyi korumuş bir adam bir konuşmasında siyasi iktidarı eleştirdiği için darbeyle ilişkilendiriliyorsa bu ülkede gerçekten yaşamak çok zor. Burayı yönetenlerin nasıl bir ülkeyi yönettiklerini, ğlkeyi ne hale getirdiklerini bir kere daha düşünmeleri lazım" dedi.
Altan, "Bu hukuk sistemiyle bu tür suçlamalarla siyasi iktidara yönelik her eleştiriyi darbecilik olarak nitelemekle varabileceği hiçbir yer yoktur. Bugün bu tutuklama 15 temmuzla ilgili ciddi her türlü soruşturmanın önünü kesiyor. Bilmediğimiz bir güç her nedense bu darbenin nasıl olduğunun soruşturulmasını engellemek istiyor. Bize açılan bu dava, Mehmet Altan'ın tutuklanması bu soruşturmanın derine ve zirmeye gitmesini engellemekten başka hiçbir amaç taşımıyor" ifadelerini kullandı.
Altan, "Bugünden itibaren bu soruşturma gerek Türkiye'de gerek dünyada hiçbir şekilde ciddiye alınmayacaktır. O zaman sormamız gerekir: Kim? ve Neden? 15 temmuzu yapanların sonuna kadar araştırılmasını engellemek istiyor. Ve bunu aydınların üzerine sevk ederek yolundan saptırıyor" diye konuştu.
Mehmet Altan Silivri Cezaevi'nde
Tutuklanan Mehmet Altan sivil bir polis aracıyla Silivri Cezaevi'ne getirildi.
Mehmet Altan: Darbe olacağından haberim yoktu
Mehmet Altan'ın nöbetçi mahkemedeki ifadesinde, "Fetullah Gülen'i tanırım. Yüz yüze bir heyetle gazetecilik amacıyla görüşmüşlüğüm vardır. Fetullah Gülen'in nihai hedefinin ne olduğunu bilmiyorum. Hakkımdaki örgüt üyeliği iddiasını kabul etmiyorum. Gülen'in elini öptüğüme dair iddiada bulunulmuş ise de iddia sahibi özür dilemiştir. Evimde 6 adet bir dolarlık banknot bulunmuştur. Bunlardan birisi 1990 yılında basılmıştır ve kullanılmayacak vaziyettedir. Diğer 5 adet bir dolarlık banknot ise cüzdanımda bulundu. Bu paraların yurdışına çıktığımda kullanıyordum. 2012 yılında gazetede yazılar yazıyordum. 2016 yılının Ocak ayına kadar herhangi bir gazetede çalışmadım. Bu tarihten sonra 'Özgür Düşünce' isimli gazetede köşe yazarlığı yaptım. Bu gazete 15 Temmuz tarihinden önce kendiliğinden kapanmıştır. Ben gazetenin kimin kontrolünde olduğunu bilmiyorum. Benim darbe girişimine katılmam söz konusu değildir. Darbe aleyhine kitaplar yazmıştım. 28 Şubat sürecinde mağdur olduğum için şahsım komisyona davet edilmiştir. 14 Temmuz 2016 günü "Can Erzincan TV'deki programda dile getirdiğim husus yasama, yürütme, yargıya ilişkindir. Darbe olacağından haberim yoktu. O televizyon konuşmasından kastettiğim yapı devlet organlarıdır. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinç altına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinç altına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor" dediği öğrenildi.
Ahmet Altan: Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor
Serbest bırakılan Ahmet Altan ise ifadesinde, "Hakkmdaki gözaltı ve arama kararında sübliminal mesaj vermek suretiyle FETÖ örgütüne destek verdiğim iddia edilmiştir. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinçaltına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor. Yine hakkımda balyoz davasına destek olmamdan dolayı örgütün faaliyetlerine katkıda bulunduğum iddia edilmektedir. Balyoz davasıyla ilgli yargılama sonucunda verilen beraat kararının bir kısmı temyiz edilmiştir ve halen Yargıtay'da görüşülmeyi beklemektedir. Bu nedenle Balyoz davasının bir kumpas davası olduğu kabul etmek mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı da Adalet Bakanı da darbe girişimi olduğunu kabul etmişlerdir. Bu nedenle bu iddialar doğru değildir. uzun süredir yazarlık yapmaktayım ve 2012 yılına kadar da gazetecilik yapmıştım. Yazdığım yazılardaki amacım kötü giden devlet yönetiminin düzeltilmesine hizmet edecek yazılardır. Cumhurbaşkanının yada hükümeti eleştirmem beni darbeci yapmaz.
Hayatım boyunca darbecilere karşı çıkmışımdır. Bu nedenle darbecilerle birlikte olmam mümkün değildir. Yazmış olduğum iki adet yazıda kötü gidişatı eleştirmeye yöneliktir. Yazılardan bir kısmı alınmıştır bu yüzden farklı anlam yüklenmiştir. yazdığım yazılar uyarı yazılarıdır. basın özgürlüğü kapsamındadır. Ben Ağır Ceza mahkemesi'nde şu an 52 yıl hapis istemiyle yargılanmaktayım ona rağmen kaçmadım. HaLen buradayım. Örgüt üyesi değilim. İddaları kabul etmiyorum. Fetullah Gülen ile hiç görüşmedim. Kendisini sadece basından tanırım. Amacının ne olduğunu bilmiyorum. Darbe girişimini FETÖ Terör Örgütünün gerçekleştridiğini Genelkurmay Başkanının açıklamarından biliyorum. Savunmam bundan ibarettir" dediği öğrenildi. DHA
10 Eylül'de gözaltına alınan iki kardeş bugün Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılarından Can Tuncay'a 4,5 saat ifade veren Altan kardeşler tutuklama istemiyle İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, Mehmet Altan'ın, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olmak" suçlarından tutuklanmasına karar verdi. Ahmet Altan'ın ise "haftada bir gün evine en yakın güvenlikbirimine imza verme" ve "yurt dışına çıkış yasağı" adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakılmasına hükmetti.Serbest kalan Ahmet Altan'ı çıkışta ailesi ve yakınları karşıladı.
Basın mensuplarına açıklama yapan Altan, "Darbenin ne olduğunu bilmeyen darbeyi ciddiye almayan bir tek cümleyle bir konuşmada darbeyle ilişkiyi kurmaya açık duran bir hukuk sistemiyle bu ülkenin gerçekten çok zor günler yaşayacağını düşünüyorum. Mehmet Altan'ın bugün tutuklanması 15 Temmuzla ilgili soruşturmanın tamamen yolundan saptırılması, ciddiyetinden uzaklaştırılması ve esas sorumlulara gidecek bir soruşturmanın önünün kesilmesidir. Bunun başka hiçbir anlamı yok. Bir profesör, 30 yıllık bir yazar bunca kitabın müellifi hayatı boyunca darbelere karşı çıkmış ve demokrasiyi korumuş bir adam bir konuşmasında siyasi iktidarı eleştirdiği için darbeyle ilişkilendiriliyorsa bu ülkede gerçekten yaşamak çok zor. Burayı yönetenlerin nasıl bir ülkeyi yönettiklerini, ğlkeyi ne hale getirdiklerini bir kere daha düşünmeleri lazım" dedi.
Altan, "Bu hukuk sistemiyle bu tür suçlamalarla siyasi iktidara yönelik her eleştiriyi darbecilik olarak nitelemekle varabileceği hiçbir yer yoktur. Bugün bu tutuklama 15 temmuzla ilgili ciddi her türlü soruşturmanın önünü kesiyor. Bilmediğimiz bir güç her nedense bu darbenin nasıl olduğunun soruşturulmasını engellemek istiyor. Bize açılan bu dava, Mehmet Altan'ın tutuklanması bu soruşturmanın derine ve zirmeye gitmesini engellemekten başka hiçbir amaç taşımıyor" ifadelerini kullandı.
Altan, "Bugünden itibaren bu soruşturma gerek Türkiye'de gerek dünyada hiçbir şekilde ciddiye alınmayacaktır. O zaman sormamız gerekir: Kim? ve Neden? 15 temmuzu yapanların sonuna kadar araştırılmasını engellemek istiyor. Ve bunu aydınların üzerine sevk ederek yolundan saptırıyor" diye konuştu.
Mehmet Altan Silivri Cezaevi'nde
Tutuklanan Mehmet Altan sivil bir polis aracıyla Silivri Cezaevi'ne getirildi.
Mehmet Altan: Darbe olacağından haberim yoktu
Mehmet Altan'ın nöbetçi mahkemedeki ifadesinde, "Fetullah Gülen'i tanırım. Yüz yüze bir heyetle gazetecilik amacıyla görüşmüşlüğüm vardır. Fetullah Gülen'in nihai hedefinin ne olduğunu bilmiyorum. Hakkımdaki örgüt üyeliği iddiasını kabul etmiyorum. Gülen'in elini öptüğüme dair iddiada bulunulmuş ise de iddia sahibi özür dilemiştir. Evimde 6 adet bir dolarlık banknot bulunmuştur. Bunlardan birisi 1990 yılında basılmıştır ve kullanılmayacak vaziyettedir. Diğer 5 adet bir dolarlık banknot ise cüzdanımda bulundu. Bu paraların yurdışına çıktığımda kullanıyordum. 2012 yılında gazetede yazılar yazıyordum. 2016 yılının Ocak ayına kadar herhangi bir gazetede çalışmadım. Bu tarihten sonra 'Özgür Düşünce' isimli gazetede köşe yazarlığı yaptım. Bu gazete 15 Temmuz tarihinden önce kendiliğinden kapanmıştır. Ben gazetenin kimin kontrolünde olduğunu bilmiyorum. Benim darbe girişimine katılmam söz konusu değildir. Darbe aleyhine kitaplar yazmıştım. 28 Şubat sürecinde mağdur olduğum için şahsım komisyona davet edilmiştir. 14 Temmuz 2016 günü "Can Erzincan TV'deki programda dile getirdiğim husus yasama, yürütme, yargıya ilişkindir. Darbe olacağından haberim yoktu. O televizyon konuşmasından kastettiğim yapı devlet organlarıdır. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinç altına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinç altına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor" dediği öğrenildi.
Ahmet Altan: Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor
Serbest bırakılan Ahmet Altan ise ifadesinde, "Hakkmdaki gözaltı ve arama kararında sübliminal mesaj vermek suretiyle FETÖ örgütüne destek verdiğim iddia edilmiştir. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinçaltına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor. Yine hakkımda balyoz davasına destek olmamdan dolayı örgütün faaliyetlerine katkıda bulunduğum iddia edilmektedir. Balyoz davasıyla ilgli yargılama sonucunda verilen beraat kararının bir kısmı temyiz edilmiştir ve halen Yargıtay'da görüşülmeyi beklemektedir. Bu nedenle Balyoz davasının bir kumpas davası olduğu kabul etmek mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı da Adalet Bakanı da darbe girişimi olduğunu kabul etmişlerdir. Bu nedenle bu iddialar doğru değildir. uzun süredir yazarlık yapmaktayım ve 2012 yılına kadar da gazetecilik yapmıştım. Yazdığım yazılardaki amacım kötü giden devlet yönetiminin düzeltilmesine hizmet edecek yazılardır. Cumhurbaşkanının yada hükümeti eleştirmem beni darbeci yapmaz.
Hayatım boyunca darbecilere karşı çıkmışımdır. Bu nedenle darbecilerle birlikte olmam mümkün değildir. Yazmış olduğum iki adet yazıda kötü gidişatı eleştirmeye yöneliktir. Yazılardan bir kısmı alınmıştır bu yüzden farklı anlam yüklenmiştir. yazdığım yazılar uyarı yazılarıdır. basın özgürlüğü kapsamındadır. Ben Ağır Ceza mahkemesi'nde şu an 52 yıl hapis istemiyle yargılanmaktayım ona rağmen kaçmadım. HaLen buradayım. Örgüt üyesi değilim. İddaları kabul etmiyorum. Fetullah Gülen ile hiç görüşmedim. Kendisini sadece basından tanırım. Amacının ne olduğunu bilmiyorum. Darbe girişimini FETÖ Terör Örgütünün gerçekleştridiğini Genelkurmay Başkanının açıklamarından biliyorum. Savunmam bundan ibarettir" dediği öğrenildi. DHA
21 Eylül 2016 Çarşamba
Sağlık Bakanlığı o ilacı geri çekti
Sağlık Bakanlığı'nın, genellikle çocuklardaki kulak enfeksiyonu ve faranjit gibi rahatsızlıklarda kullanılan "Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml" adlı ürünü piyasadan geri çektiği bildirildi.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun internet sitesinden yapılan duyuruya göre, "Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml" adlı ürünlerin ambalajında, 15 mililitrelik ambalaj boyutuna ait kullanma talimatlarının yer aldığı belirlendi. Konunun bilimsel komisyonca değerlendirilmesi sonucunda, ürünün nihai kullanıcı seviyesinde geri çekilmesinin önerildiği ifade edilen duyuruda, şu ifadelere yer verildi:
"Bu nedenle 'Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml' adlı ürünün bu şekilde piyasada bulunan tüm parti numaralarına, 19 Kasım 2015 tarih ve 29537 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Geri Çekme Yönetmeliği'ne göre 1. sınıf A seviyesinde (nihai kullanıcı seviyesi) geri çekme işlemi uygulanmış olup, gereği yapılmak üzere firmaya duyurulmuştur."
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun internet sitesinden yapılan duyuruya göre, "Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml" adlı ürünlerin ambalajında, 15 mililitrelik ambalaj boyutuna ait kullanma talimatlarının yer aldığı belirlendi. Konunun bilimsel komisyonca değerlendirilmesi sonucunda, ürünün nihai kullanıcı seviyesinde geri çekilmesinin önerildiği ifade edilen duyuruda, şu ifadelere yer verildi:
"Bu nedenle 'Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml' adlı ürünün bu şekilde piyasada bulunan tüm parti numaralarına, 19 Kasım 2015 tarih ve 29537 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Geri Çekme Yönetmeliği'ne göre 1. sınıf A seviyesinde (nihai kullanıcı seviyesi) geri çekme işlemi uygulanmış olup, gereği yapılmak üzere firmaya duyurulmuştur."
Ankara'da 'Öğretmenime Dokunma' kampanyası
'Proje okullar'da 8 görev yılını dolduran öğretmenlerin başka okullara tayin edilmesiyle ilgili kararname öğrencileri isyan ettirdi. O okullardan biri olan Ankara Atatürk Lisesi öğrencileri "Öğretmenime Dokunma" kampanyası başlattı. AK Parti geçen yıl Türkiye'nin en gözde 44 okulunu 'Proje Okul' ilan ederek doğrudan Milli Eğitim Bakanı'na bağlamıştı. Bu okullara öğretmen atamaları yönetmelikler dışına çıkarılmıştı.
"Proje Okulu" olan Ankara Atatürk Lisesi öğrencileri öğretmenleriyle ilgili tayin kararı üzerine
"Öğretmenime Dokunma" kampanyası başlattı.
Öğrenciler adına yapılan açıklamada, "Biz Ankara Atatürk Lisesi öğrencileriyiz. Okulumuz seçilen proje okullarından sadece bir tanesidir. Fakat bu okul geçmişiyle köklü, düşünen ve üreten bireyler yetiştirmektedir. Şu an okulumuz öğretmenlerinin yüzde 80'i için verilen karar öğretmenlerimizin gitmesidir. Okulumuzun başarısı tehdit altında olmakla beraber, aynı tip insan yetiştirme tehditi ile karşı karşıyadır. Okulumuz Türkiye'ye birçok aydın sayılı gazeteci sanatkar ve emektar kazandırmıştır. Proje okulları adı altında yapılacak yaptırımların farkındayız. Sesimizi kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Farkındalık için sesimizi duyurmak için geleceğin aydınlarına sahip çıkmak için sizin de yardımınıza ihtiyacımız var" denildi.
Atatürk Lisesi'nin 95 öğretmeninden 54'ünün başka okullara tayin edileceği öğrenildi. Bu sayının 80'e ulaşması bekleniyor.
İzmir'de de tepki var
İzmir'de 'Proje Okul'larından Bornova Anadolu Lisesi, Cihat Kora Anadolu Lisesi ve İzmir Fen Lisesi'nin 8 yılı dolduran öğretmenlerinin, 'norm fazlası' oldukları gerekçesiyle başka okullara gönderilmek istenmesine öğrenciler tepki gösterdi. 120 öğretmenin görev yaptığı okullarında 58 öğretmenin bu şekilde başka okullara tayin edileceğini söyleyen öğrenciler "Bu, okulumuzun kimyasıyla, DNA'sıyla oynamaktır. Öğretmenlerimizin yarısını başka okullara gönderiyorlar. Hem öğretmenlerimiz mağdur oluyor, hem biz" dediler.
Proje Okul
2014 yılı Mart ayında “Dershane Yasası”na eklenen bir maddeyle Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan okulları 'Proje Okul' ilan edildi. Proje Okullar listesine alınan okulların yönetici ve öğretmenlerinin atamaları yönetmelikler dışına çıkarılarak Milli Eğitim Bakanı'na bağlandı. Proje okulları arasında İstanbul’dan İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Kadıköy Anadolu, Cağaloğlu Anadolu, Hüseyin Avni Sözen, Kadıköy Fen, Balıkesir’den Sırrı Yırcalı, İzmir’den Cahit Kora, Bornova Anadolu Lisesi, İzmir Fen Lisesi, Ankara’dan Atatürk Lisesi gibi okullar bulunuyor. (cnntürk.com.tr)
"Proje Okulu" olan Ankara Atatürk Lisesi öğrencileri öğretmenleriyle ilgili tayin kararı üzerine
"Öğretmenime Dokunma" kampanyası başlattı.
Öğrenciler adına yapılan açıklamada, "Biz Ankara Atatürk Lisesi öğrencileriyiz. Okulumuz seçilen proje okullarından sadece bir tanesidir. Fakat bu okul geçmişiyle köklü, düşünen ve üreten bireyler yetiştirmektedir. Şu an okulumuz öğretmenlerinin yüzde 80'i için verilen karar öğretmenlerimizin gitmesidir. Okulumuzun başarısı tehdit altında olmakla beraber, aynı tip insan yetiştirme tehditi ile karşı karşıyadır. Okulumuz Türkiye'ye birçok aydın sayılı gazeteci sanatkar ve emektar kazandırmıştır. Proje okulları adı altında yapılacak yaptırımların farkındayız. Sesimizi kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Farkındalık için sesimizi duyurmak için geleceğin aydınlarına sahip çıkmak için sizin de yardımınıza ihtiyacımız var" denildi.
Atatürk Lisesi'nin 95 öğretmeninden 54'ünün başka okullara tayin edileceği öğrenildi. Bu sayının 80'e ulaşması bekleniyor.
İzmir'de de tepki var
İzmir'de 'Proje Okul'larından Bornova Anadolu Lisesi, Cihat Kora Anadolu Lisesi ve İzmir Fen Lisesi'nin 8 yılı dolduran öğretmenlerinin, 'norm fazlası' oldukları gerekçesiyle başka okullara gönderilmek istenmesine öğrenciler tepki gösterdi. 120 öğretmenin görev yaptığı okullarında 58 öğretmenin bu şekilde başka okullara tayin edileceğini söyleyen öğrenciler "Bu, okulumuzun kimyasıyla, DNA'sıyla oynamaktır. Öğretmenlerimizin yarısını başka okullara gönderiyorlar. Hem öğretmenlerimiz mağdur oluyor, hem biz" dediler.
Proje Okul
2014 yılı Mart ayında “Dershane Yasası”na eklenen bir maddeyle Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan okulları 'Proje Okul' ilan edildi. Proje Okullar listesine alınan okulların yönetici ve öğretmenlerinin atamaları yönetmelikler dışına çıkarılarak Milli Eğitim Bakanı'na bağlandı. Proje okulları arasında İstanbul’dan İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Kadıköy Anadolu, Cağaloğlu Anadolu, Hüseyin Avni Sözen, Kadıköy Fen, Balıkesir’den Sırrı Yırcalı, İzmir’den Cahit Kora, Bornova Anadolu Lisesi, İzmir Fen Lisesi, Ankara’dan Atatürk Lisesi gibi okullar bulunuyor. (cnntürk.com.tr)
Çalışan anne düzenlemesinin ayrıntıları belli oldu
Çalışan annelere getirilen yeni düzenlemenin ayrıntıları belli oldu. Buna göre yeni doğum yapan anneler yarım gün çalışıp tam gün maaşlarını alabilecekler. Bu süreçte annelerin ücretlerine devlet katkısı 823 TL olacak.
İlk olarak Ocak 2015’te açıklanan çalışan annelerin yarım gün çalışıp tam gün maaş alması düzenlemesinin detayları belli oldu.
Buna göre kadınlar doğum yapmaları halinde analık izni sonrasında birinci doğumda 2 ay ikincisinde 4 ay, sonraki doğumlarda ise 6 ay süreyle yarım gün çalışıp tam maaş alacaklar.
Özel sektörde anne şirketiyle anlaşarak üç gün çalışıp üç gün çalışmama yoluna da gidebilecek.
Devlet annenin maaşının tamamını aldığı süreçte annenin aylık ücretinin içinde olmak üzere 823 TL katkıda bulunacak.
Engelli çocuk dünyaya getiren anneler 12 ay boyunca yarım gün çalışıp tam maaş alabilecek.
Bu haklardan faydalanmak isteyen annelerin son üç yıl içerisinde toplam 600 gün sigortalı çalışmış olmaları gerekiyor. Sözcü
İlk olarak Ocak 2015’te açıklanan çalışan annelerin yarım gün çalışıp tam gün maaş alması düzenlemesinin detayları belli oldu.
Buna göre kadınlar doğum yapmaları halinde analık izni sonrasında birinci doğumda 2 ay ikincisinde 4 ay, sonraki doğumlarda ise 6 ay süreyle yarım gün çalışıp tam maaş alacaklar.
Özel sektörde anne şirketiyle anlaşarak üç gün çalışıp üç gün çalışmama yoluna da gidebilecek.
Devlet annenin maaşının tamamını aldığı süreçte annenin aylık ücretinin içinde olmak üzere 823 TL katkıda bulunacak.
Engelli çocuk dünyaya getiren anneler 12 ay boyunca yarım gün çalışıp tam maaş alabilecek.
Bu haklardan faydalanmak isteyen annelerin son üç yıl içerisinde toplam 600 gün sigortalı çalışmış olmaları gerekiyor. Sözcü
Kıdemde yeni sistem apartman aidatlarını artıracak
Kıdem tazminatında fon sistemine geçilmesinden sonra tüm çalışanlar gibi kapıcıların (apartman görevlisi) kıdem tazminatları toplu ödeme yerine her ay hesaplarına yatacak. Yeni sistemle yıllık kıdemi tutarı bin 647 lira olan bir kapıcı için apartman yönetiminin her ay 137 lira 25 kuruş ek kaynak ayırması gerekirken, bu, 14 daireli bir apartmanda aidatların yaklaşık 10 lira yükselmesi anlamına gelecek.
Kıdem tazminatının fona devredileceği yeni sistemle ilgili tartışmalar devam ederken, yeni sistemin çalışma yaşamına olası yansımaları da konuşulmaya başladı. Bunların başında ise kapıcıların mevcut sisteme göre toplu olarak ödenen kıdem tazminatlarının yeni sistemde nasıl ödeneceği geliyor.
Kıdem tazminatının fona devredilmesiyle tüm çalışanlar gibi kapıcıların da kıdem tazminatları her ay hesaplarına yatırılacak ancak bu durum birçok apartmanların gelir-gider dengesinde yeni bir kalemin oluşmasına neden olacak.
Kapıcıların kıdem tazminatı mevcut uygulamayla toplu olarak ödenirken, yeni sisteme geçilmesiyle apartman kasasından her ay kıdem tazminatı için de ayrı bir ödeme yapılması gerekecek.
Bu durum ileride kapıcısının kıdem tazminatı sürpriziyle karşılaşmak istemeyip, bunun için bir kaynak oluşturan apartmanları pek etkilemese de çalıştırdığı kapıcının kıdem tazminatını hesaba katmayan apartman sakinlerine yeni bir ödeme getirecek.
Kıdem tazminatının çalışanın en son aldığı brüt ücreti üzerinden hesaplanması esası göz önünde bulundurulduğunda kapıcıların brüt bin 647 lira olan ücretleri apartman sakinlerinin karşısına çıkıyor.
Kapıcıların bir yıllık kıdem tazminatına karşılık gelen bin 647 lirayı yeni sistemdeki fona yatırabilmek için apartmandan her ay 137 lira 25 kuruş kaynak ayrılması gerekiyor. Bu da 14 daireli bir apartmanda aidatların yaklaşık 10 lira yükselmesi anlamına geliyor.
"ÇALIŞMA DÜZENİNDE YENİLİKLER GETİRECEK"
Sosyal Güvenlik Müşaviri Ahmet Ağar, yaptığı açıklamada, kıdem tazminatının işçi ve işveren için iş güvencesi sağladığını söyledi.
Kıdem tazminatının, hak kaybına gidilmeden, uzlaşıyla oluşturulacak bir fona devrinin hem işçi hem de işverenler için olumlu bir uygulama olacağını ifade eden Ağar, kıdem tazminatının fona devrinin çalışma düzeninde bazı yenilikler getireceğine dikkati çekti.
Kıdem tazminatının fona devriyle birlikte tüm çalışanlar gibi kapıcıların da hak ettiği kıdem tutarının da her ay fondaki hesabına yatırılmasının söz konusu olacağını vurgulayan Ağar, şöyle konuştu:
"Kurumsal bir mantıkla yönetilen apartmanlarda kapıcıların ileriye dönük hak edeceği kıdem tazminatları öngörülerek birikim yapılıyor ama küçük ölçekli apartmanlarda maalesef bunu görmüyoruz. Bunun sonucu olarak da bu apartmanların sakinleri, kapıcıları emekli olduğunda 30 ila 40 bin lira gibi bir rakamla karşı karşıya kalıyorlar. Kıdem tazminatının fona devriyle birlikte tüm çalışanlar gibi kapıcıların da kıdeminin bugünden hesabına yatırılması mümkün olacak. Bu durum, kapıcısının kıdem tazminatı konusunda hazırlıklı olan apartmanlardakileri etkilemeyecek ama hazırlıksız olan apartmanlarda haliyle aidatlara ek bir ödeme olarak yansıyacak."
Kıdem tazminatının fona devredileceği yeni sistemle ilgili tartışmalar devam ederken, yeni sistemin çalışma yaşamına olası yansımaları da konuşulmaya başladı. Bunların başında ise kapıcıların mevcut sisteme göre toplu olarak ödenen kıdem tazminatlarının yeni sistemde nasıl ödeneceği geliyor.
Kıdem tazminatının fona devredilmesiyle tüm çalışanlar gibi kapıcıların da kıdem tazminatları her ay hesaplarına yatırılacak ancak bu durum birçok apartmanların gelir-gider dengesinde yeni bir kalemin oluşmasına neden olacak.
Kapıcıların kıdem tazminatı mevcut uygulamayla toplu olarak ödenirken, yeni sisteme geçilmesiyle apartman kasasından her ay kıdem tazminatı için de ayrı bir ödeme yapılması gerekecek.
Bu durum ileride kapıcısının kıdem tazminatı sürpriziyle karşılaşmak istemeyip, bunun için bir kaynak oluşturan apartmanları pek etkilemese de çalıştırdığı kapıcının kıdem tazminatını hesaba katmayan apartman sakinlerine yeni bir ödeme getirecek.
Kıdem tazminatının çalışanın en son aldığı brüt ücreti üzerinden hesaplanması esası göz önünde bulundurulduğunda kapıcıların brüt bin 647 lira olan ücretleri apartman sakinlerinin karşısına çıkıyor.
Kapıcıların bir yıllık kıdem tazminatına karşılık gelen bin 647 lirayı yeni sistemdeki fona yatırabilmek için apartmandan her ay 137 lira 25 kuruş kaynak ayrılması gerekiyor. Bu da 14 daireli bir apartmanda aidatların yaklaşık 10 lira yükselmesi anlamına geliyor.
"ÇALIŞMA DÜZENİNDE YENİLİKLER GETİRECEK"
Sosyal Güvenlik Müşaviri Ahmet Ağar, yaptığı açıklamada, kıdem tazminatının işçi ve işveren için iş güvencesi sağladığını söyledi.
Kıdem tazminatının, hak kaybına gidilmeden, uzlaşıyla oluşturulacak bir fona devrinin hem işçi hem de işverenler için olumlu bir uygulama olacağını ifade eden Ağar, kıdem tazminatının fona devrinin çalışma düzeninde bazı yenilikler getireceğine dikkati çekti.
Kıdem tazminatının fona devriyle birlikte tüm çalışanlar gibi kapıcıların da hak ettiği kıdem tutarının da her ay fondaki hesabına yatırılmasının söz konusu olacağını vurgulayan Ağar, şöyle konuştu:
"Kurumsal bir mantıkla yönetilen apartmanlarda kapıcıların ileriye dönük hak edeceği kıdem tazminatları öngörülerek birikim yapılıyor ama küçük ölçekli apartmanlarda maalesef bunu görmüyoruz. Bunun sonucu olarak da bu apartmanların sakinleri, kapıcıları emekli olduğunda 30 ila 40 bin lira gibi bir rakamla karşı karşıya kalıyorlar. Kıdem tazminatının fona devriyle birlikte tüm çalışanlar gibi kapıcıların da kıdeminin bugünden hesabına yatırılması mümkün olacak. Bu durum, kapıcısının kıdem tazminatı konusunda hazırlıklı olan apartmanlardakileri etkilemeyecek ama hazırlıksız olan apartmanlarda haliyle aidatlara ek bir ödeme olarak yansıyacak."
19 Eylül 2016 Pazartesi
1 milyon çocuk bugün işbaşında
Üç aylık tatilin ardından yaklaşık 18 milyon öğrenci bugün dersbaşı yaparken, Eğitim Sen'in raporuna göre, yaklaşık 1 milyon çocuk da okul yerine, işbaşı yaptı.
Türkiye, 18-24 yaş arası yaklaşık 9 milyonluk genç bir nüfusa sahip. Bu kitlenin yaklaşık 3,2 milyonluk bir bölümü 2015 yılında ekonomik yetersizlikler nedeniyle okulunu terk etmek zorunda kaldı.
Eğitim Sen 2015-2016 Yıl Sonu Raporu’na göre, yarısı tarım sektöründe olmak üzere aile geçimine katkı sağlamak için çalıştırılan bir milyona yakın çocuk işçi var.
Liseye ulaşamadan okulu bırakan çocukların oranı, oldukça yüksek. 9 milyonluk genç nüfusun % 36,4’ü eğitim sürecinden koptu. Bu oranın dağılımı kız öğrencilerde % 37,6, erkek öğrencilerde % 35 olarak gerçekleşti. Türkiye açık ara Avrupa birincisi oldu.
Çalıştırılma saatleri
Çocuk işçiliğinin yaygın olarak görüldüğü illerin başında Urfa geliyor. Hayata Destek İnsani Yardım ve UNICEF’in hazırladığı “Bu İş Çocuk İşi Değil” başlıklı rapora göre, Urfa’da ailelerin yüzde 15’inde en az 1 çocuk işçi var.
Yine bu rapora göre, 14 yaş ortalamasındaki çocukların büyük bir bölümü işyerinde fiziksel şiddet ve istismara maruz kalıyor. Raporda, Urfa’da okula gitmeyen çocukların yüzde 15’inin günde 12-14 saat çalıştırıldıkları için eğitimden mahrum kaldığına da dikkat çekiliyor.
DİSK-AR’ın hazırladığı Türkiye’de Çocuk İşçiliği Gerçeği 2015 Raporu’na göre ise 6-14 yaşındaki çocuklar 28 saat, 15-17 yaş grubundaki çocuklar 45 saat çalışıyor. Okula devam etmeyen çocuklar haftalık 54 saat çalışıyor.
Yoksul kızlar daha az eğitimli
Ayrıca, UNESCO’nun “Herkes için Eğitim 2015” hedeflerine göre ilköğretim ve ortaöğretimde toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmesi riskli görülen 24 ülkeden birisi olan Türkiye’de, yoksul ailelerden gelen kızların % 6’sının ortalama iki yıldan daha az eğitim gördüğü; bu oranın da Doğu illerinde yaşayan ve anadili Kürtçe olan kızlar için % 43’e kadar yükseldiği vurgulandı.
Çocuk işçilik yaygın
Çalışan kız çocuklarının 6-14 yaş arasında % 75’i tarım, % 16’sı hizmet ve % 8’i sanayi sektöründe çalıştırılmakta. 15-17 yaş arasında ise sırasıyla % 46, % 33, % 22 olarak tarım, hizmet ve sanayi sektöründeki oranla artış göstermekte.
Mülteci çocuklar ucuz işgücü
Savaş nedeniyle mülteci olan çocuklar eğitim hakkından mahrum kalırken bir de ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyor. Göçmen çocuk işçiliği, 2014’te 5, 2015’te 12, 2016’da da 2 Suriyeli çocuk olmak üzere 19 çocuğun ölümüne neden olmuştur. (cnntürk.com.tr)
Türkiye, 18-24 yaş arası yaklaşık 9 milyonluk genç bir nüfusa sahip. Bu kitlenin yaklaşık 3,2 milyonluk bir bölümü 2015 yılında ekonomik yetersizlikler nedeniyle okulunu terk etmek zorunda kaldı.
Eğitim Sen 2015-2016 Yıl Sonu Raporu’na göre, yarısı tarım sektöründe olmak üzere aile geçimine katkı sağlamak için çalıştırılan bir milyona yakın çocuk işçi var.
Liseye ulaşamadan okulu bırakan çocukların oranı, oldukça yüksek. 9 milyonluk genç nüfusun % 36,4’ü eğitim sürecinden koptu. Bu oranın dağılımı kız öğrencilerde % 37,6, erkek öğrencilerde % 35 olarak gerçekleşti. Türkiye açık ara Avrupa birincisi oldu.
Çalıştırılma saatleri
Çocuk işçiliğinin yaygın olarak görüldüğü illerin başında Urfa geliyor. Hayata Destek İnsani Yardım ve UNICEF’in hazırladığı “Bu İş Çocuk İşi Değil” başlıklı rapora göre, Urfa’da ailelerin yüzde 15’inde en az 1 çocuk işçi var.
Yine bu rapora göre, 14 yaş ortalamasındaki çocukların büyük bir bölümü işyerinde fiziksel şiddet ve istismara maruz kalıyor. Raporda, Urfa’da okula gitmeyen çocukların yüzde 15’inin günde 12-14 saat çalıştırıldıkları için eğitimden mahrum kaldığına da dikkat çekiliyor.
DİSK-AR’ın hazırladığı Türkiye’de Çocuk İşçiliği Gerçeği 2015 Raporu’na göre ise 6-14 yaşındaki çocuklar 28 saat, 15-17 yaş grubundaki çocuklar 45 saat çalışıyor. Okula devam etmeyen çocuklar haftalık 54 saat çalışıyor.
Yoksul kızlar daha az eğitimli
Ayrıca, UNESCO’nun “Herkes için Eğitim 2015” hedeflerine göre ilköğretim ve ortaöğretimde toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmesi riskli görülen 24 ülkeden birisi olan Türkiye’de, yoksul ailelerden gelen kızların % 6’sının ortalama iki yıldan daha az eğitim gördüğü; bu oranın da Doğu illerinde yaşayan ve anadili Kürtçe olan kızlar için % 43’e kadar yükseldiği vurgulandı.
Çocuk işçilik yaygın
Çalışan kız çocuklarının 6-14 yaş arasında % 75’i tarım, % 16’sı hizmet ve % 8’i sanayi sektöründe çalıştırılmakta. 15-17 yaş arasında ise sırasıyla % 46, % 33, % 22 olarak tarım, hizmet ve sanayi sektöründeki oranla artış göstermekte.
Mülteci çocuklar ucuz işgücü
Savaş nedeniyle mülteci olan çocuklar eğitim hakkından mahrum kalırken bir de ucuz iş gücü olarak çalıştırılıyor. Göçmen çocuk işçiliği, 2014’te 5, 2015’te 12, 2016’da da 2 Suriyeli çocuk olmak üzere 19 çocuğun ölümüne neden olmuştur. (cnntürk.com.tr)
Okullar açıldı
2016-2017 eğitim ve öğretim yılı bugün başladı. 18 milyon öğrenci bugün ders başı yaparken, polis de geniş güvenlik önlemi aldı. Büyükşehirlerde ise okulların açılmasıyla birlikte yoğun trafik yaşandı.
2016-2017 eğitim ve öğretim yılının ilk gününde özel ve resmi okullarda 18 milyon 43 bin öğrenci ve yaklaşık 900 bin öğretmen ders başı yaptı. Okulların açılış törenleri “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” konularını kapsayacak şekilde hazırlandı. Okulların bulunduğu yerleşim yerlerindeki gazi ve şehit yakınları, açılış törenlerine davet edildi, öğrencilere “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” konularını anlatan broşürler dağıtıldı.
“15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” konusu tüm sınıf ve şubelerde ilk ders saatinde öğrencilere anlatılırken, bu hafta, tüm resmi ve özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında, “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” temasıyla öğrencilerin seviyeleri dikkate alınarak etkinlikler yapılacak.
GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALINDI
2016-2017 eğitim öğretim yılının açılmasıyla birlikte İstanbul’da polis okulların önünde denetimlere başladı. Sabah saatlerinde Asayiş Şube Müdürlüğü, Çocuk Şube Müdürlüğü, Narkotik ekipleri ve ilçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler okulların önüne gelerek denetimler yaptı. Şüpheli görülen kişiler üzerinde arama yapan ekipler, GBT (Genel Bilgi Tarama) uygulaması da yaptı. Bu kişiler polis tarafından okul önünden uzaklaştırıldı. Öğrenci velileri ise, söz konusu uygulamadan memnun olduklarını ve öğrencilerin güvenliği açısından bu tür uygulamaların sürekli yapılması gerektiğini söyledi. Söz konusu denetimlerin eğitim öğretim yılı boyunca sıklıkla yapılacağı bildirildi. Yapılan uygulamaya polis helikopteri havadan destek verdi.
TRAFİK DURMA NOKTASINA GELDİ
Okulların başlamasıyla birlikte öğrenci servisleri de trafiğe çıktı. Tatil döneminde servis araçlarının trafikten çekilmesiyle birlikte rahatlayan İstanbul trafiği bugüne yoğunlukla başladı. 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin yanı sıra Mecidiyeköy mevkiinde yoğun olduğu görülen trafik, yer yer durma noktasına geldi.
2016-2017 eğitim ve öğretim yılının ilk gününde özel ve resmi okullarda 18 milyon 43 bin öğrenci ve yaklaşık 900 bin öğretmen ders başı yaptı. Okulların açılış törenleri “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” konularını kapsayacak şekilde hazırlandı. Okulların bulunduğu yerleşim yerlerindeki gazi ve şehit yakınları, açılış törenlerine davet edildi, öğrencilere “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” konularını anlatan broşürler dağıtıldı.
“15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” konusu tüm sınıf ve şubelerde ilk ders saatinde öğrencilere anlatılırken, bu hafta, tüm resmi ve özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında, “15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma” temasıyla öğrencilerin seviyeleri dikkate alınarak etkinlikler yapılacak.
GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALINDI
2016-2017 eğitim öğretim yılının açılmasıyla birlikte İstanbul’da polis okulların önünde denetimlere başladı. Sabah saatlerinde Asayiş Şube Müdürlüğü, Çocuk Şube Müdürlüğü, Narkotik ekipleri ve ilçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı ekipler okulların önüne gelerek denetimler yaptı. Şüpheli görülen kişiler üzerinde arama yapan ekipler, GBT (Genel Bilgi Tarama) uygulaması da yaptı. Bu kişiler polis tarafından okul önünden uzaklaştırıldı. Öğrenci velileri ise, söz konusu uygulamadan memnun olduklarını ve öğrencilerin güvenliği açısından bu tür uygulamaların sürekli yapılması gerektiğini söyledi. Söz konusu denetimlerin eğitim öğretim yılı boyunca sıklıkla yapılacağı bildirildi. Yapılan uygulamaya polis helikopteri havadan destek verdi.
TRAFİK DURMA NOKTASINA GELDİ
Okulların başlamasıyla birlikte öğrenci servisleri de trafiğe çıktı. Tatil döneminde servis araçlarının trafikten çekilmesiyle birlikte rahatlayan İstanbul trafiği bugüne yoğunlukla başladı. 15 Temmuz Şehitler ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin yanı sıra Mecidiyeköy mevkiinde yoğun olduğu görülen trafik, yer yer durma noktasına geldi.
Tarihi tünel trafiğe açıldı
1970"li yıllardan bu yana trafiğe kapalı olan Beylerbeyi Sarayı Tüneli, yıllar sonra yaya ve araç trafiğine açıldı. Tünelin hizmete açılmasıyla 1,5 saati bulan Üsküdar Beylerbeyi-Çengelköy hattı sahil yolculuğunun, 15 dakikaya düşmesi hedefleniyor.
Beylerbeyi Sarayı'nın altında bulunan Beylerbeyi Sarayı Tüneli 40 yıl sonra Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen törenle yeniden ulaşıma açıldı. 2.90 santimetre yüksekliği bulunan tünelin yapılan çalışmalar sırasında özel dokusu muhafaza edildi. Tünelin trafiğe açılmasıyla birlikte yaklaşık bir buçuk saati bulan Üsküdar - Beylerbeyi - Çengelköy hattı sahil yolculuğunun 15 dakikaya düşmesi hedefleniyor.
Öte yandan tünelde sadece küçük araçların geçişine izin verilirken otobüs ve kamyon gibi araçların geçişine izin verilmiyor.
"Kısa bir tünel geçişi ama önemli bir fonksiyonu olacaktır"
Açılışı yapılan tünelin vatandaşlarla hayırlı olması temennisinde bulunan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, "Biz Üsküdarlılar için, özellikle Anadolu Yakasındaki ilçeler için ayrı bir özel gün. Tünelimizin yeniden hem yaya hem de araç trafiğine açılışının ilk günü dolayısıyla bugün bizim için ayrı bir özel gün bu da bizler için hayırlı uğurlu olsun diyorum. Burası, Beylerbeyi Sarayı yaklaşık 2 asırlık bir saray. Sultan 3. Mahmut döneminde yapılmış ve 1980'li yıllara kadar bu tünel hem yaya hem de araç trafiğine açık bir tüneldi. O yıllardan sonra hem yaya trafiğine hem de araç trafiğine kapatıldı. Bugün 19 Eylül 2016 bu tünelin hizmete açılışının günüdür bizim için. Bu anlam da da mutluyuz, Üsküdarlılar olarak heyecanlıyız. Özellikle Boğaz Bölgesi dediğimiz Üsküdarımız'ın Beykoz istikametindeki mahalleleri için ümit ediyoruz , önemli bir fonksiyon icra edecek ve trafiği rahatlatacak diye düşünüyoruz. Kısa bir tünel geçişi ama önemli bir fonksiyonu olacaktır" ifadelerini kullandı.
Sürücüler kısalan mesafeden memnun
Tünelin açılmasıyla birlikte tünelden ilk geçişi sağlayan Mustafa Çetin, "Mesafeyi 10 dakika kısalttı. Trafiği önler, her türlü trafik rahatlar diye düşünüyorum" dedi. Mehmet Polat isimli vatandaş ise "Mesafe kısaldı, trafiğin akışını rahatlatır bu tünel. Yakıt olarak ve mesafe olarak kazandırdı" diye konuştu.
Beylerbeyi Sarayı'nın altında bulunan Beylerbeyi Sarayı Tüneli 40 yıl sonra Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen törenle yeniden ulaşıma açıldı. 2.90 santimetre yüksekliği bulunan tünelin yapılan çalışmalar sırasında özel dokusu muhafaza edildi. Tünelin trafiğe açılmasıyla birlikte yaklaşık bir buçuk saati bulan Üsküdar - Beylerbeyi - Çengelköy hattı sahil yolculuğunun 15 dakikaya düşmesi hedefleniyor.
Öte yandan tünelde sadece küçük araçların geçişine izin verilirken otobüs ve kamyon gibi araçların geçişine izin verilmiyor.
"Kısa bir tünel geçişi ama önemli bir fonksiyonu olacaktır"
Açılışı yapılan tünelin vatandaşlarla hayırlı olması temennisinde bulunan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, "Biz Üsküdarlılar için, özellikle Anadolu Yakasındaki ilçeler için ayrı bir özel gün. Tünelimizin yeniden hem yaya hem de araç trafiğine açılışının ilk günü dolayısıyla bugün bizim için ayrı bir özel gün bu da bizler için hayırlı uğurlu olsun diyorum. Burası, Beylerbeyi Sarayı yaklaşık 2 asırlık bir saray. Sultan 3. Mahmut döneminde yapılmış ve 1980'li yıllara kadar bu tünel hem yaya hem de araç trafiğine açık bir tüneldi. O yıllardan sonra hem yaya trafiğine hem de araç trafiğine kapatıldı. Bugün 19 Eylül 2016 bu tünelin hizmete açılışının günüdür bizim için. Bu anlam da da mutluyuz, Üsküdarlılar olarak heyecanlıyız. Özellikle Boğaz Bölgesi dediğimiz Üsküdarımız'ın Beykoz istikametindeki mahalleleri için ümit ediyoruz , önemli bir fonksiyon icra edecek ve trafiği rahatlatacak diye düşünüyoruz. Kısa bir tünel geçişi ama önemli bir fonksiyonu olacaktır" ifadelerini kullandı.
Sürücüler kısalan mesafeden memnun
Tünelin açılmasıyla birlikte tünelden ilk geçişi sağlayan Mustafa Çetin, "Mesafeyi 10 dakika kısalttı. Trafiği önler, her türlü trafik rahatlar diye düşünüyorum" dedi. Mehmet Polat isimli vatandaş ise "Mesafe kısaldı, trafiğin akışını rahatlatır bu tünel. Yakıt olarak ve mesafe olarak kazandırdı" diye konuştu.
18 Eylül 2016 Pazar
Sakın tavukları öpmeyin!
Amerikan Salgın Kontrol ve Önleme merkezi (CDC) kamuoyundan tavukları ve civcivleri öpmemelerini istedi.
Bu ilginç açıklamanın ardında çok ciddi bir sorun yatıyor.
Merkezin elde ettiği son verilere göre son dönemlerde insanlarda salmonella hastalığında artış yaşanıyor.
Verilere göre salmonellanın insanlara bulaşmasında birincil faktör tavuklar.
Peki salmonella tavuklardan insanlara nasıl geçiyor?
CDC'in raporuna göre 1990-2014 arasında tavuklardan insanlara geçen salmonella vakalarının yüzde 13'ün tavuklara sarılma ve tavukları öpmeden kaynaklanıyor.
Merkez bu vakaların çoğunun da çiftliklerde değil evlerde gerçekleştiğinin de altını çiziyor.
Vakalara bakıldığında bu hastaların yüzde 46'sının evinde tavuk ya da civciv beslediği ortaya çıktı.
Hatta yüzde 10'u tavukları yatak odalarında besliyor. cnntürk
Bu ilginç açıklamanın ardında çok ciddi bir sorun yatıyor.
Merkezin elde ettiği son verilere göre son dönemlerde insanlarda salmonella hastalığında artış yaşanıyor.
Verilere göre salmonellanın insanlara bulaşmasında birincil faktör tavuklar.
Peki salmonella tavuklardan insanlara nasıl geçiyor?
CDC'in raporuna göre 1990-2014 arasında tavuklardan insanlara geçen salmonella vakalarının yüzde 13'ün tavuklara sarılma ve tavukları öpmeden kaynaklanıyor.
Merkez bu vakaların çoğunun da çiftliklerde değil evlerde gerçekleştiğinin de altını çiziyor.
Vakalara bakıldığında bu hastaların yüzde 46'sının evinde tavuk ya da civciv beslediği ortaya çıktı.
Hatta yüzde 10'u tavukları yatak odalarında besliyor. cnntürk
Artvin'de 1 ay miting ve yürüyüş düzenlenemeyecek
Artvin'de miting, yürüyüş ve oturma eylemi gibi etkinlikler 1 ay yasaklandı.
Artvin Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, il genelinde, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 11/m maddesi, 2911 sayılı kanunun 17. maddesi, 5442 sayılı kanunun 11. maddesi hükmü uyarınca İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün 14 Eylül 2016 tarihli ve 6291 sayılı yazısı gereği karar alındığı belirtildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi: "Karar doğrultusunda, mevcut huzur ortamının devamı, kamu düzeninin bozulmaması ile vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla her türlü yürüyüş, basın açıklaması, toplantı, miting, çadır kurma, oturma eylemi, stant açma, afiş, pankart, bildiri ve benzeri türündeki tüm etkinlikler, bu etkinlikler öncesi, sırası ve sonrasında oluşabilecek şiddet hareketleri gerekçesi ile 19 Eylül-19 Ekim 2016 tarihleri arasında yasaklanmıştır." cnntürk
Artvin Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, il genelinde, 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu'nun 11/m maddesi, 2911 sayılı kanunun 17. maddesi, 5442 sayılı kanunun 11. maddesi hükmü uyarınca İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün 14 Eylül 2016 tarihli ve 6291 sayılı yazısı gereği karar alındığı belirtildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi: "Karar doğrultusunda, mevcut huzur ortamının devamı, kamu düzeninin bozulmaması ile vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla her türlü yürüyüş, basın açıklaması, toplantı, miting, çadır kurma, oturma eylemi, stant açma, afiş, pankart, bildiri ve benzeri türündeki tüm etkinlikler, bu etkinlikler öncesi, sırası ve sonrasında oluşabilecek şiddet hareketleri gerekçesi ile 19 Eylül-19 Ekim 2016 tarihleri arasında yasaklanmıştır." cnntürk
17 Eylül 2016 Cumartesi
Kadın öğretmen sokak ortasında dövüldü
İzmir'in Bornova ilçesinde atama bekleyen Türkçe öğretmeni 23 yaşındaki Neriman G., part time garsonluk yaptığı işyerinden dönerken, giydiği elbisenin dekoltesinden aldıkları cesaretle yanına yaklaşıp, tanışmak isteyen iki erkeğe "hayır" deyince, hayatının şokunu yaşadı.
Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe öğretmenliği bölümünden mezun olan Neriman G., ataması yapılmayınca part time işlerde çalışmaya başladı.
Dün gece de, iddiaya göre kafeteryaların yoğun olarak bulunduğu Bornova Süvari Caddesi üzerinde yürüyen Neriman G., taksiye durağına gitmek için ara sokağa girdiği sırada yanına iki kişi yaklaştı.
Üzerindeki elbisenin dekoltesinden de cesaret alan iki maganda, Neriman G.'yle tanışmak istediklerini söyledi.
Sokak ortasında dayak yedi
Durmayıp yoluna devam eden, iki erkeğin tanışma isteğine "hayır" yanıtı veren genç kadın, bu andan sonra hayatının şokunu yaşadı.
Teklifte bulunan erkeklerden birisi, "Bana kimse hayır diyemez" diye bağırdıktan sonra genç kadına saldırdı.
Maganda, sokak ortasında Neriman G.'nin yüzüne peş peşe yumruk attı, tekmeledi. Dayağa dakikalarca direnmeye çalışan Neriman G.'yi görüp, karı koca yada sevgili kavgası sanan vatandaşlar ise bir süre müdahalede bulunmadı.
Ancak genç kadının yardım çığlıkları sonrasında, yanına gelen birkaç kişi, onu kurtardı. Taksiye binip hızla olay yerinden uzaklaşan Neriman G., üstü başı kan içinde hastaneye gitti. Neriman G.'nin karakola gidip şikayetçi olması üzerine polis iki sokak magandasını armaya başladı.
Sosyal medya hesabından kadınlara seslendi
İstanbul'da, şort giyen bir kadının belediye otobüsünde dayak yemesinden sonra kendi başına da benzer bir olay gelen ve evinde dinlenen Neriman G., yaşadıklarını ve olaydan sonrasındaki fotoğrafları sosyal medya hesabından paylaştı.
Neriman G., "Bu yüze iyi bakın sadece yolda yürürken tanışma istedğini reddettiğim biri tarafından bu hale getirildi. Üstelik etrafta insanlar da vardı. Bana saldırdığı zaman biri de demedi bu napıyor diye. Adeta çedirdek çitler modda izlediler. Elini tuttum gücüm yetmedi. Bu mu adamlık bu mu insanlık? Burası nasıl bir ülke oldu böyle. Çıkmayın kadın arkadaşlarım aman sokağa çıkmayın, tek yürümeyin, dikkat edin" sözleriyle tepkisini ifade etti.
Neriman G., bu insanların biran önce bulunup cezalandırılması gerektiğini söyledi.
Taylan Yıldırım/ İzmir-DHA
Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe öğretmenliği bölümünden mezun olan Neriman G., ataması yapılmayınca part time işlerde çalışmaya başladı.
Dün gece de, iddiaya göre kafeteryaların yoğun olarak bulunduğu Bornova Süvari Caddesi üzerinde yürüyen Neriman G., taksiye durağına gitmek için ara sokağa girdiği sırada yanına iki kişi yaklaştı.
Üzerindeki elbisenin dekoltesinden de cesaret alan iki maganda, Neriman G.'yle tanışmak istediklerini söyledi.
Sokak ortasında dayak yedi
Durmayıp yoluna devam eden, iki erkeğin tanışma isteğine "hayır" yanıtı veren genç kadın, bu andan sonra hayatının şokunu yaşadı.
Teklifte bulunan erkeklerden birisi, "Bana kimse hayır diyemez" diye bağırdıktan sonra genç kadına saldırdı.
Maganda, sokak ortasında Neriman G.'nin yüzüne peş peşe yumruk attı, tekmeledi. Dayağa dakikalarca direnmeye çalışan Neriman G.'yi görüp, karı koca yada sevgili kavgası sanan vatandaşlar ise bir süre müdahalede bulunmadı.
Ancak genç kadının yardım çığlıkları sonrasında, yanına gelen birkaç kişi, onu kurtardı. Taksiye binip hızla olay yerinden uzaklaşan Neriman G., üstü başı kan içinde hastaneye gitti. Neriman G.'nin karakola gidip şikayetçi olması üzerine polis iki sokak magandasını armaya başladı.
Sosyal medya hesabından kadınlara seslendi
İstanbul'da, şort giyen bir kadının belediye otobüsünde dayak yemesinden sonra kendi başına da benzer bir olay gelen ve evinde dinlenen Neriman G., yaşadıklarını ve olaydan sonrasındaki fotoğrafları sosyal medya hesabından paylaştı.
Neriman G., "Bu yüze iyi bakın sadece yolda yürürken tanışma istedğini reddettiğim biri tarafından bu hale getirildi. Üstelik etrafta insanlar da vardı. Bana saldırdığı zaman biri de demedi bu napıyor diye. Adeta çedirdek çitler modda izlediler. Elini tuttum gücüm yetmedi. Bu mu adamlık bu mu insanlık? Burası nasıl bir ülke oldu böyle. Çıkmayın kadın arkadaşlarım aman sokağa çıkmayın, tek yürümeyin, dikkat edin" sözleriyle tepkisini ifade etti.
Neriman G., bu insanların biran önce bulunup cezalandırılması gerektiğini söyledi.
Taylan Yıldırım/ İzmir-DHA
'Yaş ile kuru'yu ayıracak kurul pazartesi göreve başlıyor
FETÖ ile mücadelede haksızlığa uğradığını iddia edenlerin araştırılması için Başbakanlık ile tüm valiliklerde oluşturulan kurullar pazartesi gününden itibaren başvuru almaya başlıyor. Kurullara e-mail’le de başvuru yapılabilecek. İtirazları haklı bulunan kişilerin geri dönüşleri de yine yeni bir KHK ile olacak.
Star gazetesinden Şerife Güzel'in haberine göre, terör örgütü FETÖ ile mücadelede haksızlığa uğradığını iddia edenlerin belirleneceği kurul, Ankara’da Başbakanlık ve her ilde de valilikler bünyesinde oluşturuldu. Başbakanlıkta oluşturulan Kurul, illerden gelen ve kendisine yapılan şikayetleri inceleyecek. İtirazda bulunan kişilerle ilgili hem istihbarat birimleri tarafından, hem de kendi kurumlarında tekrar inceleme yapılacak.
Başbakanlık Müsteşarı’nın gözetiminde, Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışacak olan kurulda, tüm bakanlıklardan temsilciler bulunuyor. Kurban Bayramı öncesi açıklanan kurulun, Başbakanlık bünyesinde hemen oluşturulduğu, ancak bayram tatilinin sona ermesiyle daha yoğun şekilde çalışmaya başlayacağı öğrenildi. Başbakanlık’ta daha önce oluşturulan ve KHK’leri hazırlayan OHAL Koordinasyon Kurulu’nun yanında itirazları değerlendirmek üzere çalışacak. İllerde de aynı görevi, valiler başkanlığında oluşturulan ‘kriz masası’ yürütecek.
Belediye ve üniversiteler ayrı tutuldu
İllerde valilik bünyesinde oluşturulacak kurullar, kendilerine ulaştırılan itirazları, detaylı inceleme yapılmak üzere Ankara’ya gönderecek. Ancak valilikler, özerk yapılarından dolayı üniversiteler ve belediyelere ilişkin itirazları değerlendirmeyecek. Üniversitelerle ilgili itirazlar, yine buralarda oluşturulan komisyonlarda değerlendirilecek.
Yazılı ya da sözlü başvuru
Başbakanlık bünyesinde oluşturulan kurul ise hem illerden gelen, hem de çeşitli kanallardan kendilerine doğrudan ulaşan itirazları inceleyecek. Haksızlığa uğradığını düşünenler, e-mail, faks veya yazılı dilekçe ile başvuruda bulunabileceği gibi, bu kurul, AK Parti Genel Merkezi’nde bulunan AKİM, Başbakanlık bünyesindeki BİMER gibi kanallara iletilen şikayetleri de incelemeye alacak.
Hesap hareketlerine bakılacak
Kurula itirazda bulunan kişilere ilişkin iddialar, detaylandırılarak tekrar incelenecek. Kişiyle ilgili bilgiler, bir yandan kurumlarına gönderilerek yeniden bir araştırma yapılması istenecek. Diğer yandan da istihbarat birimleri, kişiye ilişkin detay bilgilere ulaşarak iddiaların doğruluk derecesine bakacak. Özellikle banka kayıtlarına ilişkin itirazlarda kişinin hesap hareketleri tek tek incelenecek.
Kişinin itirazının, kendisine ait görünen, ancak kendisinin kullanmadığı bir telefonun kullanımına ilişkin ise kayıtlarının detaylarına bakılacak. Kişinin gerçekten o telefon üzerinden temas kurup kurmadığı belirlenecek.
Yeni bir KHK ile geri dönecekler
İtirazları haklı bulunan kişilerin geri dönüşleri de yine yeni bir KHK ile olacak. İtirazları incelenerek sonuca bağlananlardan haksız yere ihraç edildiği sonucuna varılanlar, çıkarılacak yeni bir KHK ile işlerine iade edilecekler.
Star gazetesinden Şerife Güzel'in haberine göre, terör örgütü FETÖ ile mücadelede haksızlığa uğradığını iddia edenlerin belirleneceği kurul, Ankara’da Başbakanlık ve her ilde de valilikler bünyesinde oluşturuldu. Başbakanlıkta oluşturulan Kurul, illerden gelen ve kendisine yapılan şikayetleri inceleyecek. İtirazda bulunan kişilerle ilgili hem istihbarat birimleri tarafından, hem de kendi kurumlarında tekrar inceleme yapılacak.
Başbakanlık Müsteşarı’nın gözetiminde, Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışacak olan kurulda, tüm bakanlıklardan temsilciler bulunuyor. Kurban Bayramı öncesi açıklanan kurulun, Başbakanlık bünyesinde hemen oluşturulduğu, ancak bayram tatilinin sona ermesiyle daha yoğun şekilde çalışmaya başlayacağı öğrenildi. Başbakanlık’ta daha önce oluşturulan ve KHK’leri hazırlayan OHAL Koordinasyon Kurulu’nun yanında itirazları değerlendirmek üzere çalışacak. İllerde de aynı görevi, valiler başkanlığında oluşturulan ‘kriz masası’ yürütecek.
Belediye ve üniversiteler ayrı tutuldu
İllerde valilik bünyesinde oluşturulacak kurullar, kendilerine ulaştırılan itirazları, detaylı inceleme yapılmak üzere Ankara’ya gönderecek. Ancak valilikler, özerk yapılarından dolayı üniversiteler ve belediyelere ilişkin itirazları değerlendirmeyecek. Üniversitelerle ilgili itirazlar, yine buralarda oluşturulan komisyonlarda değerlendirilecek.
Yazılı ya da sözlü başvuru
Başbakanlık bünyesinde oluşturulan kurul ise hem illerden gelen, hem de çeşitli kanallardan kendilerine doğrudan ulaşan itirazları inceleyecek. Haksızlığa uğradığını düşünenler, e-mail, faks veya yazılı dilekçe ile başvuruda bulunabileceği gibi, bu kurul, AK Parti Genel Merkezi’nde bulunan AKİM, Başbakanlık bünyesindeki BİMER gibi kanallara iletilen şikayetleri de incelemeye alacak.
Hesap hareketlerine bakılacak
Kurula itirazda bulunan kişilere ilişkin iddialar, detaylandırılarak tekrar incelenecek. Kişiyle ilgili bilgiler, bir yandan kurumlarına gönderilerek yeniden bir araştırma yapılması istenecek. Diğer yandan da istihbarat birimleri, kişiye ilişkin detay bilgilere ulaşarak iddiaların doğruluk derecesine bakacak. Özellikle banka kayıtlarına ilişkin itirazlarda kişinin hesap hareketleri tek tek incelenecek.
Kişinin itirazının, kendisine ait görünen, ancak kendisinin kullanmadığı bir telefonun kullanımına ilişkin ise kayıtlarının detaylarına bakılacak. Kişinin gerçekten o telefon üzerinden temas kurup kurmadığı belirlenecek.
Yeni bir KHK ile geri dönecekler
İtirazları haklı bulunan kişilerin geri dönüşleri de yine yeni bir KHK ile olacak. İtirazları incelenerek sonuca bağlananlardan haksız yere ihraç edildiği sonucuna varılanlar, çıkarılacak yeni bir KHK ile işlerine iade edilecekler.
Mültecilere sokağa çıkma yasağı
Almanya'nın doğusundaki Bautzen kentinde mültecilerle aşırı sağcılar arasında şiddet olayları yaşandı. Olayların ardından mültecilerin akşam 19:00'dan sonra sokağa çıkmaları yasaklandı.
Almanya'nın doğusundaki Aşağı Saksonya eyaletinde bulunan Bautzen kentinde mültecilerle aşırı sağcılar arasında yükselen tansiyon, şiddet olayları yaşanmasına neden oldu. Yetkililer kentte günlerdir mültecilerle kent sakinleri arasında gerginlik yaşandığını ve gerginliğin çarşamba akşamı şiddete dönüştüğünü kaydetti.
POLİSTEN SERT MÜDAHALE
Polis, kent merkezinde çarşamba akşamı 80 kadar aşırı sağcı ile 20 kadar mültecinin karşı karşıya geldiğini ve küçük yaştaki mültecilerin aşırı sağcı gruba taş ve şişe attığını söyledi.
Bundan tahrik olduğu belirtilen aşırı sağcı grupla mülteciler arasında daha sonra arbede çıktığı bilgisini veren polis, olayları bastırmak için 100 polisin görevlendirildiğini de anlattı. Polis, grubu ayırmak için biber gazı ve cop kullandı.
Olayların ardından polis kentteki güvenlik önlemlerini artırırken yurtlarda kalan mültecilere de akşam 19:00'dan sonra sokağa çıkma yasağı getirildi. Ayrıca kentteki genç mültecilere de alkol satışı yasaklandı. Olayların çıkmasına neden olduğu belirtilen dört gencin de yurttaki diğer mültecileri kışkırtmaması için başka bir yere gönderildikleri bildirildi. Polis yetkilileri kent merkezindeki yoğun güvenlik önlemlerinin birkaç gün daha süreceğini açıkladı.
DAHA ÖNCE GERGİNLİK YAŞANMIŞTI
Bautzen'da daha önce de mültecilerle aşırı sağcılar arasında gerginlik yaşanmıştı. Kentteki bir mülteci yurdu kundaklanmış ve yangın büyümeden söndürülmüştü. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck da geçen yıl Bautzen'ı ziyaretinde aşırı sağcı bir grup tarafından protesto edilmişti. Hürriyet
Almanya'nın doğusundaki Aşağı Saksonya eyaletinde bulunan Bautzen kentinde mültecilerle aşırı sağcılar arasında yükselen tansiyon, şiddet olayları yaşanmasına neden oldu. Yetkililer kentte günlerdir mültecilerle kent sakinleri arasında gerginlik yaşandığını ve gerginliğin çarşamba akşamı şiddete dönüştüğünü kaydetti.
POLİSTEN SERT MÜDAHALE
Polis, kent merkezinde çarşamba akşamı 80 kadar aşırı sağcı ile 20 kadar mültecinin karşı karşıya geldiğini ve küçük yaştaki mültecilerin aşırı sağcı gruba taş ve şişe attığını söyledi.
Bundan tahrik olduğu belirtilen aşırı sağcı grupla mülteciler arasında daha sonra arbede çıktığı bilgisini veren polis, olayları bastırmak için 100 polisin görevlendirildiğini de anlattı. Polis, grubu ayırmak için biber gazı ve cop kullandı.
Olayların ardından polis kentteki güvenlik önlemlerini artırırken yurtlarda kalan mültecilere de akşam 19:00'dan sonra sokağa çıkma yasağı getirildi. Ayrıca kentteki genç mültecilere de alkol satışı yasaklandı. Olayların çıkmasına neden olduğu belirtilen dört gencin de yurttaki diğer mültecileri kışkırtmaması için başka bir yere gönderildikleri bildirildi. Polis yetkilileri kent merkezindeki yoğun güvenlik önlemlerinin birkaç gün daha süreceğini açıkladı.
DAHA ÖNCE GERGİNLİK YAŞANMIŞTI
Bautzen'da daha önce de mültecilerle aşırı sağcılar arasında gerginlik yaşanmıştı. Kentteki bir mülteci yurdu kundaklanmış ve yangın büyümeden söndürülmüştü. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck da geçen yıl Bautzen'ı ziyaretinde aşırı sağcı bir grup tarafından protesto edilmişti. Hürriyet
Kartal polisler geliyor
Teknolojinin gelişmesi ile dünyada birbirinden acayip olaylar gerçekleşiyor. Hollanda Polis Departmanı, Drone’lara karşı kartalları eğitmeye başladı ve ilk karşılaşmalar yaşandı.
Teknoloji dünyasında gerçekten çok garip şeylere şahit olduk ama bu kadar garip bir olay, bizim için bile bir ilk. Hollanda Polis Departmanı, Drone’ları alt etmek için kartalları eğitiyor. Hatta Hollanda Polis Departmanı, duruma örnek olarak kısa bir video yayınladı. Elbette polisler; polisler yolculuk için atları, uyuşturucu saptama ve suçluları kovalamak için köpekleri kullanıyor. Lakin, hayvanlar aleminin gökyüzündeki hakimlerinin, Drone’larla olan hava savaşlarında kullanıldığına ilk kez rastlanıyor.
cnntürk'ün haberine göre; Hollanda Polis Departmanı, gerek vatandaşlarının mahremiyetini ihlal eden, gerekse suçlular için veri elde eden Drone’lara savaş açmakta haksız sayılmaz. Ancak, bunu yaparken son derece tehlikeli bir yırtıcı olan kartalların kullanılmasının ne kadar akıllıca olacağını sorgulamak gerek. Hollanda Polis Departmanına, bazı kişiler tarafından, söz konusu görev için şahinlerin yetiştirilmesi de önerilmiş. Lakin pek çok şahin eğiticisi, söz konusu kuşların duruma uygun olmadığını belirterek bunu reddetmiş.
Hollanda Polis Departmanının yaptığı testler sonucunda hiçbir kartal yaralanmamış. Bununla birlikte Hollanda Polis Departmanı, sadece insan popülasyunundan uzak alanda kartallardan faydalanmış. Yani, bu yırtıcıların şehir içinde kullanılması imkansız. Ancak; şehir merkezine uzak cezaevleri gibi ortamlarında, kartalların ciddi fayda sağlayabileceğini varsayıyoruz.
Hollanda Polis Departmanı Sözcüsü Dennis Janus, “Şimdiye kadar Drone’larla başa çıkmak için kartallardan etkili bir yöntem keşfedemedik ama çalışmalarımız sürüyor.” ifadelerini kullanıyor.
Teknoloji dünyasında gerçekten çok garip şeylere şahit olduk ama bu kadar garip bir olay, bizim için bile bir ilk. Hollanda Polis Departmanı, Drone’ları alt etmek için kartalları eğitiyor. Hatta Hollanda Polis Departmanı, duruma örnek olarak kısa bir video yayınladı. Elbette polisler; polisler yolculuk için atları, uyuşturucu saptama ve suçluları kovalamak için köpekleri kullanıyor. Lakin, hayvanlar aleminin gökyüzündeki hakimlerinin, Drone’larla olan hava savaşlarında kullanıldığına ilk kez rastlanıyor.
cnntürk'ün haberine göre; Hollanda Polis Departmanı, gerek vatandaşlarının mahremiyetini ihlal eden, gerekse suçlular için veri elde eden Drone’lara savaş açmakta haksız sayılmaz. Ancak, bunu yaparken son derece tehlikeli bir yırtıcı olan kartalların kullanılmasının ne kadar akıllıca olacağını sorgulamak gerek. Hollanda Polis Departmanına, bazı kişiler tarafından, söz konusu görev için şahinlerin yetiştirilmesi de önerilmiş. Lakin pek çok şahin eğiticisi, söz konusu kuşların duruma uygun olmadığını belirterek bunu reddetmiş.
Hollanda Polis Departmanının yaptığı testler sonucunda hiçbir kartal yaralanmamış. Bununla birlikte Hollanda Polis Departmanı, sadece insan popülasyunundan uzak alanda kartallardan faydalanmış. Yani, bu yırtıcıların şehir içinde kullanılması imkansız. Ancak; şehir merkezine uzak cezaevleri gibi ortamlarında, kartalların ciddi fayda sağlayabileceğini varsayıyoruz.
Hollanda Polis Departmanı Sözcüsü Dennis Janus, “Şimdiye kadar Drone’larla başa çıkmak için kartallardan etkili bir yöntem keşfedemedik ama çalışmalarımız sürüyor.” ifadelerini kullanıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)