Denizli'nin merkez Pamukkale İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Zekeriya Çamlıbel'in sosyal medya hesabından yaptığı referandumla ilgili paylaşım büyük tepki çekti.
Pamukkale İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Zekeriya Çamlıbel, sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki hesabından yaptığı, 'İlk kez ülkemizi geri almak için bu kadar yaklaştık. Bu 90 yıl sonraki ilk dönüm noktamız' diye başlayan paylaşımı kısa sürede yayılırken, eğitim camiası başta olmak üzere birçok kesimden tepkiler yükseldi.
Eğitim-İş Sendikası Denizli Şubesi Başkanı Kadem Özbay, konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Suç duyurusunda bulunacaklar
Çamlıbel'in sosyal medyada, 'İlk kez ülkemizi geri almak için bu kadar yaklaştık. Bu 90 yıl sonraki ilk dönüm noktamız. Ya sandıkları patlatıp Osmanlı'nın torunları olarak masaya yumruğumuzu vurup sahaya ineceğiz ya da bir 90 yıl daha sürünmeye devam edeceğiz. Ne diyordu İmam-ı Şafi Hazretleri, 'Fitne zamanı, düşman oklarını takip edin, o sizi Hakka götürür' şeklinde paylaşımda bulunduğunu belirten Kadem Özbay, "Bu paylaşımı, İl Milli Eğitim Şube Müdürü, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Eğitim Bir-Sen İlçe Başkanı ve bazı okul müdürü ve müdür yardımcıları da beğendi" dedi.
Eğitim-İş'ten tepki
Eğitim- İş Denizli Şube Özbay, paylaşımı 'rezalet' ve 'Cumhuriyet düşmanlığı' olarak nitelendirirken, Çamlıbel hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.
Denizli Valiliği'ni ve Cumhuriyet Savcılığını göreve davet eden Özbay, şunları söyledi: "94 yıldır Türkiye Cumhuriyeti'nde farklı görüş ve düşünceler bir arada varlığını sürdürmüştür. Bundan sonra da sürdürecektir. Ancak bugünün Türkiye'sinde birlikte yaşamamıza ve Cumhuriyetimize kastedecek pek çok gerici, bölücü ve ayrıştırıcı söylemle maalesef karşı karşıya kalmaktayız. Mesaj ilk bakışta bir şube müdürü tarafından yalnızca kendi düşüncesini ifade etmek için paylaşılmış gibi görünse de biraz araştırıldığında bu hastalıklı düşüncenin bir grup üzerinde yaygınlaştığı kolayca anlaşılmaktadır. Ne yazık ki sosyal medya üzerinde bu ve benzeri paylaşımlarda adeta bir saadet zinciri oluşmuştur. Korkarız ki yapılmak istenen Cumhuriyet düşmanı bu zihniyeti olağanlaştırmak ve yasalmış izlenimi yaratarak paylaşılmasını arttırmaktır."
Türkiye Cumhuriyeti'ni 'işgal devleti', Cumhuriyet kazanımlarını da 'sömürü' olarak gören bir grubun, Milli Eğitimin önemli kademelerini işgal ettiğini söyleyen Özbay, "Halkı kin ve düşmanlığa adeta iç savaşa sürükleyici bu tür söylemlerin eğitimin içerisindeki kişiler tarafından ortaya atılması da en acısıdır" diye konuştu.
Ramazan Çetin/DHA
16 Şubat 2017 Perşembe
Dev şirketin başkan yardımcısı tutuklandı
Samsung Group Başkan Yardımcısı Lee Jae-yong (Jay Y. Lee) rüşvet suçlamasıyla tutuklandı. Lee, babası Lee Kun-hee'nin hasta olması nedeniyle başkanlık görevine vekalet ediyor.
Devlet Başkanı Park Geung-hye'nin görevi kötüye kullanma suçlamasıyla görevinden alınmasına yol açan yolsuzluk ve siyasi nüfuz skandalına ilişkin olarak mahkemeye ifade veren Jay Y. Lee. Park'ın arkadaşı olan Choi Soon-sil tarafından yönetilen vakıflara bağışta bulunmakla suçlanarak tutuklandı.
Mahkeme, yeni delilerin elde edildiğini ve Lee'nin kaçması olasılığı değerlendirilerek tutuklanma kararı verildiğini belirtti. Samsung Group yaptığı açıklamada, davanın ilerleyen aşamalarında gerçeklerin ortaya çıkması için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını belirtti.
18 ay tutuklu kalabilir
Lee Jae-yong’un mahkeme süreci bitene kadar tutuklu kalabileceği ifade ediliyor. Bu sürecin 18 aya kadar uzaması ihtimaller arasında yer alıyor.
Lee Jae-yong, Güney Kore’nin görevden alınan eski devlet başkanı Park Geun-hye hakkında yürütülen incelemenin ardından rüşvet suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Samsung’un veliahtının Güney Kore Devlet Başkanı’na 38 milyon dolar rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Babasının yerine geçmesi bekleniyordu
- Samsung'un beklenen varisi.
- Samsung'un kurucusu Lee Byung-chul'un torunu, şu andaki başkanı Lee Kun-hee'nin oğlu.
- 48 yaşında ve kariyerinin tamamı Samsung'da geçti. Şu anda şirketin Başkan Yardımcısı.
- Geçen yıl Samsung Electronics'in yönetim kurulu üyeliğine aday gösterildi, adaylığı 27 Ekim'de onaylandı.
- Görevi bırakmasının ardından 74 yaşındaki babasının yerine geçmesi bekleniyor.
- Bazıları, şirkette üstlendiği görevlerin deneyimden değil, aile üyesi olmasından kaynaklandığı eleştirisini yöneltiyor.
Devlet Başkanı Park Geung-hye'nin görevi kötüye kullanma suçlamasıyla görevinden alınmasına yol açan yolsuzluk ve siyasi nüfuz skandalına ilişkin olarak mahkemeye ifade veren Jay Y. Lee. Park'ın arkadaşı olan Choi Soon-sil tarafından yönetilen vakıflara bağışta bulunmakla suçlanarak tutuklandı.
Mahkeme, yeni delilerin elde edildiğini ve Lee'nin kaçması olasılığı değerlendirilerek tutuklanma kararı verildiğini belirtti. Samsung Group yaptığı açıklamada, davanın ilerleyen aşamalarında gerçeklerin ortaya çıkması için ellerinden gelenin en iyisini yapacaklarını belirtti.
18 ay tutuklu kalabilir
Lee Jae-yong’un mahkeme süreci bitene kadar tutuklu kalabileceği ifade ediliyor. Bu sürecin 18 aya kadar uzaması ihtimaller arasında yer alıyor.
Lee Jae-yong, Güney Kore’nin görevden alınan eski devlet başkanı Park Geun-hye hakkında yürütülen incelemenin ardından rüşvet suçlamasıyla karşı karşıya kalmıştı. Samsung’un veliahtının Güney Kore Devlet Başkanı’na 38 milyon dolar rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Babasının yerine geçmesi bekleniyordu
- Samsung'un beklenen varisi.
- Samsung'un kurucusu Lee Byung-chul'un torunu, şu andaki başkanı Lee Kun-hee'nin oğlu.
- 48 yaşında ve kariyerinin tamamı Samsung'da geçti. Şu anda şirketin Başkan Yardımcısı.
- Geçen yıl Samsung Electronics'in yönetim kurulu üyeliğine aday gösterildi, adaylığı 27 Ekim'de onaylandı.
- Görevi bırakmasının ardından 74 yaşındaki babasının yerine geçmesi bekleniyor.
- Bazıları, şirkette üstlendiği görevlerin deneyimden değil, aile üyesi olmasından kaynaklandığı eleştirisini yöneltiyor.
Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu
Candela 8 yaşındayken, kendisine lösemi teşhisi kondu. Zamanını Barselona'da hastanelerde geçirmeye başladı. Bir gün birisi Candela'yı tek başına sıkılmış ve üzgün bir halde gördü. 8 yaşındaki küçük çocuğun eğlenmesi için kendisine renkli bileklikler yapmayı öğretti. Ancak öğrettiğinin ileride büyük bir projeye dönüşeceğinden habersizdi.
Candela eve döner dönmez en iyi arkadaşları Daniela ve Mariona'ya da bileklik yapmayı öğretti. Candela hastaneye gittiği sıralarda arkadaşları bileklik yapmaya devam etti.
2 / 5 Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu Daniela ve Mariona, akıllarındaki planı hemen uygulamaya başladılar. Hemen hazırladıkları bileklikleri alarak sokağa çıktılar. Amaçları bileklikleri satarak Candela'nın tedavi masraflarını karşılamaktı. Kızların ebeveynleri başta fikre inanmadılar. Çünkü bileklikleri satarak lösemi hastası Candela'nın tedavi masraflarını karşılamak imkansızdı.
Peki masrafı gerçekten de karşılayamayacaklar mıydı?
Kızların fikrini önce arkadaşları sonra da sokakta hiç tanımadıkları insanlar çok sevdiler. Herkes, 'Candela' ismini verdikleri bu bilekliklerden almak istiyordu.
Daniela ve Mariona bir bilekliği yaklaşık olarak 20 TL'ye sattılar. Bileklikleri o kadar çok kişi sipariş etti ki siparişleri yetiştirememeye başladı.
En sonunda bilekliğin nasıl yapıldığına dair bir video hazırladılar.
Candela'ya yardım etmek isteyen herkesi bileklik yapmaya ve bileklikleri satıp Candela'ya bağışta bulunmaya davet ettiler.
Anlatılanlar 2013 yılında gerçekleşti. İspanyol televizyon kanalı olan Antena3'te yapılan habere göre toplamda 274.000 adet bileklik satılmış ve toplamda 40 milyon TL'den fazla para toplanmış. Sonunda Candela'ya kemik iliği nakli yapıldı ve durumu artık çok daha iyi. Ancak toplanan bağışın kalan kısmını da kendine saklamadı. Öncelikle kendisini tedavi eden hastaneye bağışta bulundu. Sonra da kanser araştırma hastanelerine bağışta bulundu. Candela, "Toplanan o paralarla birçok insanın hayatına dokunulacağı gerçeği beni çok mutlu ediyor" dedi. cnntürk
2 / 5 Kanser hastası çocuk 11 yaşında zengin oldu Daniela ve Mariona, akıllarındaki planı hemen uygulamaya başladılar. Hemen hazırladıkları bileklikleri alarak sokağa çıktılar. Amaçları bileklikleri satarak Candela'nın tedavi masraflarını karşılamaktı. Kızların ebeveynleri başta fikre inanmadılar. Çünkü bileklikleri satarak lösemi hastası Candela'nın tedavi masraflarını karşılamak imkansızdı.
Peki masrafı gerçekten de karşılayamayacaklar mıydı?
Kızların fikrini önce arkadaşları sonra da sokakta hiç tanımadıkları insanlar çok sevdiler. Herkes, 'Candela' ismini verdikleri bu bilekliklerden almak istiyordu.
Daniela ve Mariona bir bilekliği yaklaşık olarak 20 TL'ye sattılar. Bileklikleri o kadar çok kişi sipariş etti ki siparişleri yetiştirememeye başladı.
En sonunda bilekliğin nasıl yapıldığına dair bir video hazırladılar.
Candela'ya yardım etmek isteyen herkesi bileklik yapmaya ve bileklikleri satıp Candela'ya bağışta bulunmaya davet ettiler.
Anlatılanlar 2013 yılında gerçekleşti. İspanyol televizyon kanalı olan Antena3'te yapılan habere göre toplamda 274.000 adet bileklik satılmış ve toplamda 40 milyon TL'den fazla para toplanmış. Sonunda Candela'ya kemik iliği nakli yapıldı ve durumu artık çok daha iyi. Ancak toplanan bağışın kalan kısmını da kendine saklamadı. Öncelikle kendisini tedavi eden hastaneye bağışta bulundu. Sonra da kanser araştırma hastanelerine bağışta bulundu. Candela, "Toplanan o paralarla birçok insanın hayatına dokunulacağı gerçeği beni çok mutlu ediyor" dedi. cnntürk
Metin Feyzioğlu'ndan referandum iddiası
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, "Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından da desteklenmektedir. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür" dedi.
Yalova Barosu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Yalova Şubesi tarafından düzenlenen 'Referandum ve Anayasa Değişikliği' başlıklı konferansa katılmak üzere Yalova’ya gelen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, program öncesi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Feyzioğlu, demokratik ülkelerden toprak koparmak için silahlı eylem yapan örgütlerin, uluslararası hukukta 'terör örgütü' olduğunu söyledi.
Demokratik olmayan ülkelerde toprak koparmak üzere silahlı eylemlere girişen örgütlerin ise uluslararası hukukta 'özgürlük hareketi' veya 'gerilla hareketi' olarak adlandırıldığını söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Bu arz ettiğim kesim belgeli bilgidir. Bir devletin demokratik olması için yargısının mutlaka yürütmesinden bağımsız olması, yasamasının da yürütmeyi belli ölçülerde denetleyebilir bir güce sahip kılınması şarttır. Demokratik olmayan devletlerin hali ise yargının ve yasamanın devlet başkanına ya da yürütmeye bağlılığı şeklinde açıklanır. Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından desteklenmektedir. Bu desteklenmenin sebebi, bölücü örgütün uluslararası hukukta sınıf atlayarak 'terör örgütü' sınıfından 'özgürlük hareketi' sınıfına yükselmesini sağlamak amaçlıdır. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür. Bölücü terör örgütü nasıl ki 2010 referandumunda Türkiye’nin hukuk devleti yapısını yerle bir eden referandumda nasıl ki destek vermişse aynı desteği bu defa başka bir taktikle hiç kuşkunuz olmasın vermektedir. Çünkü Türkiye’nin yargısı bir tek kişiye bağlandığında ve meclisi bir tek kişinin etkisi altına girdiğinde bölücü terör örgütü tıpkı Suriye’deki yavrusu gibi uluslararası hukukta meşruiyet kazanacağını hesaplamaktadır."
Feyzioğlu, Türkiye’nin haklı çok yerinde itirazlarına rağmen Suriye’de kurulmuş olan yavru bölücü örgütün Moskova’da temsilcilik açtığını, Amerika Birleşik Devletleri’nden zırhlı araç alır hale geldiğini kaydederek, "Yani meşruiyet kazanmıştır. Uluslararası hukukta bu meşruiyeti kazanmasının sebebi; Suriye’deki rejimin uluslararası standartlarda demokratik olmamasıdır" dedi.
Feyzioğlu, bölücü terör örgütünün 2010’nda vurduğu referandum darbesini tamamlamak adına 2017’de de bu değişikliği geçmesini canı gönülden istediğini kaydetti.
Anayasa değişikliğini 'Güçlü bir Türkiye için istiyoruz' söylemiyle savunanlara da değinen Feyzioğlu, "Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır" dedi. Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye’yi uluslar arası hukukta meşrulaşmış her türlü desteği açıktan alır hale gelmiş bir terör örgütüyle karşı karşıya bırakmaya değecek ne vardır elimizde? Yani derdimiz bu anayasa mıdır? Olmamalıydı. Bir elinizde en üstün milli menfaatler vardır, diğer elinizde ise şahsi bir talep vardır. Bu şahsi talep yersizdir, lüzumsuzdur. Türkiye’nin bir cumhurbaşkanı vardır, Sayın Cumhurbaşkanı ülkenin başında devam etmektedir. Türkiye’nin bir başbakanı vardır. Bir hükümeti vardır. Siyasi partileri vardır, parlamentosu vardır. Bütün bunlar varken hiçbir mantıklı makul gerekçe olmaksızın, temel bir sistem değişikliği ve buna bağlı rejim değişikliğini zorlamak bahsettiğim korkunç tehlikeyi somutlaştıracaktır. Söylenen nedir? Güçlü Türkiye için istiyoruz. Ben de size şunu söylüyorum; Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır. Güçlü Türkiye için yargısı devlet başkanından bağımsız, meclisi temsil gücüne sahip bir devlet başkanını denetleyebilir bir Türkiye lazım. Aksi Türkiye’yi korkunç bir iç savaşa sürüklemektir. Aksi, Türkiye’nin karşısında hain terör örgütünü uluslararası hukukta ve uluslararası camiada meşru hale getirmektedir. Biz terör örgütünün uluslararası hukukta meşruiyet kazanmasına, güçlenmesine ve böylece halkımızın canını daha fazla yakmasına evlatlarımızı katletmesine karşıyız. Bu sebeple sonuna kadar ‘hayır’ mücadelesini anlatarak veriyoruz. Sloganla değil, söverek değil, bağırarak değil."
Yalova Barosu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Yalova Şubesi tarafından düzenlenen 'Referandum ve Anayasa Değişikliği' başlıklı konferansa katılmak üzere Yalova’ya gelen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, program öncesi basın mensuplarıyla bir araya geldi. Feyzioğlu, demokratik ülkelerden toprak koparmak için silahlı eylem yapan örgütlerin, uluslararası hukukta 'terör örgütü' olduğunu söyledi.
Demokratik olmayan ülkelerde toprak koparmak üzere silahlı eylemlere girişen örgütlerin ise uluslararası hukukta 'özgürlük hareketi' veya 'gerilla hareketi' olarak adlandırıldığını söyleyen Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Bu arz ettiğim kesim belgeli bilgidir. Bir devletin demokratik olması için yargısının mutlaka yürütmesinden bağımsız olması, yasamasının da yürütmeyi belli ölçülerde denetleyebilir bir güce sahip kılınması şarttır. Demokratik olmayan devletlerin hali ise yargının ve yasamanın devlet başkanına ya da yürütmeye bağlılığı şeklinde açıklanır. Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi, hain, kanlı, alçak, bölücü terör örgütü tarafından desteklenmektedir. Bu desteklenmenin sebebi, bölücü örgütün uluslararası hukukta sınıf atlayarak 'terör örgütü' sınıfından 'özgürlük hareketi' sınıfına yükselmesini sağlamak amaçlıdır. Söz konusu desteği, bir algı operasyonuyla tersten vermek anlaşılan daha faydalı görülmüştür. Bölücü terör örgütü nasıl ki 2010 referandumunda Türkiye’nin hukuk devleti yapısını yerle bir eden referandumda nasıl ki destek vermişse aynı desteği bu defa başka bir taktikle hiç kuşkunuz olmasın vermektedir. Çünkü Türkiye’nin yargısı bir tek kişiye bağlandığında ve meclisi bir tek kişinin etkisi altına girdiğinde bölücü terör örgütü tıpkı Suriye’deki yavrusu gibi uluslararası hukukta meşruiyet kazanacağını hesaplamaktadır."
Feyzioğlu, Türkiye’nin haklı çok yerinde itirazlarına rağmen Suriye’de kurulmuş olan yavru bölücü örgütün Moskova’da temsilcilik açtığını, Amerika Birleşik Devletleri’nden zırhlı araç alır hale geldiğini kaydederek, "Yani meşruiyet kazanmıştır. Uluslararası hukukta bu meşruiyeti kazanmasının sebebi; Suriye’deki rejimin uluslararası standartlarda demokratik olmamasıdır" dedi.
Feyzioğlu, bölücü terör örgütünün 2010’nda vurduğu referandum darbesini tamamlamak adına 2017’de de bu değişikliği geçmesini canı gönülden istediğini kaydetti.
Anayasa değişikliğini 'Güçlü bir Türkiye için istiyoruz' söylemiyle savunanlara da değinen Feyzioğlu, "Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır" dedi. Feyzioğlu, şöyle devam etti:
"Türkiye’yi uluslar arası hukukta meşrulaşmış her türlü desteği açıktan alır hale gelmiş bir terör örgütüyle karşı karşıya bırakmaya değecek ne vardır elimizde? Yani derdimiz bu anayasa mıdır? Olmamalıydı. Bir elinizde en üstün milli menfaatler vardır, diğer elinizde ise şahsi bir talep vardır. Bu şahsi talep yersizdir, lüzumsuzdur. Türkiye’nin bir cumhurbaşkanı vardır, Sayın Cumhurbaşkanı ülkenin başında devam etmektedir. Türkiye’nin bir başbakanı vardır. Bir hükümeti vardır. Siyasi partileri vardır, parlamentosu vardır. Bütün bunlar varken hiçbir mantıklı makul gerekçe olmaksızın, temel bir sistem değişikliği ve buna bağlı rejim değişikliğini zorlamak bahsettiğim korkunç tehlikeyi somutlaştıracaktır. Söylenen nedir? Güçlü Türkiye için istiyoruz. Ben de size şunu söylüyorum; Güçlü Türkiye için demokrasi lazımdır. Güçlü Türkiye için yargısı devlet başkanından bağımsız, meclisi temsil gücüne sahip bir devlet başkanını denetleyebilir bir Türkiye lazım. Aksi Türkiye’yi korkunç bir iç savaşa sürüklemektir. Aksi, Türkiye’nin karşısında hain terör örgütünü uluslararası hukukta ve uluslararası camiada meşru hale getirmektedir. Biz terör örgütünün uluslararası hukukta meşruiyet kazanmasına, güçlenmesine ve böylece halkımızın canını daha fazla yakmasına evlatlarımızı katletmesine karşıyız. Bu sebeple sonuna kadar ‘hayır’ mücadelesini anlatarak veriyoruz. Sloganla değil, söverek değil, bağırarak değil."
İrfan Değirmenci’den iş açıklaması
Referandumda 'Hayır' oyunu kullanacağını açıkladıktan sonra işinden çıkartılan İrfan Değirmenci'den işle ilgili paylaşım geldi.
Geride bıraktığımız hafta sonu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar yüzünden işinden kovulan İrfan Değirmenci’nin adı FOX tv ile anılıyordu. Referandumda ‘Hayır’ oyu kullanacağına dair hesabından paylaşımlar yaptığı için işinden çıkarılan Değirmenci’ye özellikle sosyal medyadan destek yağdı.
ADI FOX İLE ANILIYOR
Şevket Çoruh gibi bazı ünlü isimlerin de destek verdiği İrfan Değirmenci, olay olduğundan bu yana hesabından yaptığı paylaşımlarla hakkında yapılan haberleri de kimi zaman düzeltiyor. Son olarak Değirmenci’nin adı FOX TV ile anılmıştı. Ancak başarılı sunucu bu iddiaların daha da büyüyüp gitmesine izin vermedi ve hesabından yaptığı paylaşımla bu haberi yalanladı. İşte İrfan Değirmenci’nin o paylaşımı:
Geride bıraktığımız hafta sonu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlar yüzünden işinden kovulan İrfan Değirmenci’nin adı FOX tv ile anılıyordu. Referandumda ‘Hayır’ oyu kullanacağına dair hesabından paylaşımlar yaptığı için işinden çıkarılan Değirmenci’ye özellikle sosyal medyadan destek yağdı.
ADI FOX İLE ANILIYOR
Şevket Çoruh gibi bazı ünlü isimlerin de destek verdiği İrfan Değirmenci, olay olduğundan bu yana hesabından yaptığı paylaşımlarla hakkında yapılan haberleri de kimi zaman düzeltiyor. Son olarak Değirmenci’nin adı FOX TV ile anılmıştı. Ancak başarılı sunucu bu iddiaların daha da büyüyüp gitmesine izin vermedi ve hesabından yaptığı paylaşımla bu haberi yalanladı. İşte İrfan Değirmenci’nin o paylaşımı:
ABD, FETÖ okulları için 60 milyon dolar verdi iddiası
ABD'nin New Jersey eyaletinde bulunan FETÖ bağlantılı sözleşmeli (charter) okulların geçen yıl vergi mükelleflerinin ödediği paralarla ABD yönetiminden 60 milyon doları (220 milyon TL) aşkın finansal destek aldığı iddia edildi.
New Jersey eyaletinde günlük yayımlanan Record gazetesi ve 'NorthJersey.com'un haberinde, New Jersey'deki bazı charter okulların kurucularının Fethullah Gülen ile yakın ilişkisine ve 2016 yılında ABD yönetiminden aldığı finansal desteğe dikkat çekildi.
ABD'de vergi mükelleflerinin ödediği paralarla beslenen FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği 7 okulun geçen yıl 60 milyon dolardan fazla finansal destek aldığı belirtilen haberde, bu eğitim kurumlarından bazılarının kurucularının ise yüz binlerce dolar siyasi bağışta bulunduğu iddia edildi.
Obama'nın seçim kapmanyasına bağış
FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulunun eski başkanı ve Türki Amerikan Dernekleri Konseyi Başkanı'nın, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın 2012 yılındaki seçim kampanyasına 500 bin dolardan fazla bağışta bulunduğu da iddialar arasında
Haberde, bazı charter okulların kurucularının ise Türkiye'ye geziler düzenleyerek eyalet yetkililerinden destek almaya çalıştığı aktarıldı.
Gülen ile bağlantılı özel kuruluşların bu sözleşmeli eğitim kuruluşlarına hizmet de verdiği belirtilen haberde, Amsterdam & Partners hukuk firmasının yöneticisi Robert Amsterdam'ın, "Bu okulların hem Gülen için para toplamak hem de Gülen'in takipçileri ve öğretmenlerini istihdam ederek onların gelirlerinin yüzde birini Gülen'e bağlamak için kullanıldığı açık" ifadesine yer verildi.
Ayrıca Amsterdam, FETÖ okullarının charter okulu görevi yürütmediğini ve ABD'de Gülen'e siyasi destek toplama faaliyetleri içinde olduklarını kaydetti.
New Jersey'deki Bergen Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulu, Passaic Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Thomas Edison EnergySmart Sözleşmeli Okulu, Central Jersey Koleji Hazırlık Okulu, Paterson Sözleşmeli Bilim ve Teknoloji Okulunun FETÖ'nün kontrolü altında olduğu belirtiliyor. cnntürk
New Jersey eyaletinde günlük yayımlanan Record gazetesi ve 'NorthJersey.com'un haberinde, New Jersey'deki bazı charter okulların kurucularının Fethullah Gülen ile yakın ilişkisine ve 2016 yılında ABD yönetiminden aldığı finansal desteğe dikkat çekildi.
ABD'de vergi mükelleflerinin ödediği paralarla beslenen FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği 7 okulun geçen yıl 60 milyon dolardan fazla finansal destek aldığı belirtilen haberde, bu eğitim kurumlarından bazılarının kurucularının ise yüz binlerce dolar siyasi bağışta bulunduğu iddia edildi.
Obama'nın seçim kapmanyasına bağış
FETÖ'nün New Jersey'de yönettiği Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulunun eski başkanı ve Türki Amerikan Dernekleri Konseyi Başkanı'nın, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın 2012 yılındaki seçim kampanyasına 500 bin dolardan fazla bağışta bulunduğu da iddialar arasında
Haberde, bazı charter okulların kurucularının ise Türkiye'ye geziler düzenleyerek eyalet yetkililerinden destek almaya çalıştığı aktarıldı.
Gülen ile bağlantılı özel kuruluşların bu sözleşmeli eğitim kuruluşlarına hizmet de verdiği belirtilen haberde, Amsterdam & Partners hukuk firmasının yöneticisi Robert Amsterdam'ın, "Bu okulların hem Gülen için para toplamak hem de Gülen'in takipçileri ve öğretmenlerini istihdam ederek onların gelirlerinin yüzde birini Gülen'e bağlamak için kullanıldığı açık" ifadesine yer verildi.
Ayrıca Amsterdam, FETÖ okullarının charter okulu görevi yürütmediğini ve ABD'de Gülen'e siyasi destek toplama faaliyetleri içinde olduklarını kaydetti.
New Jersey'deki Bergen Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Paterson Bilim ve Teknoloji Sözleşmeli Okulu, Passaic Sanat ve Bilim Sözleşmeli Okulu, Thomas Edison EnergySmart Sözleşmeli Okulu, Central Jersey Koleji Hazırlık Okulu, Paterson Sözleşmeli Bilim ve Teknoloji Okulunun FETÖ'nün kontrolü altında olduğu belirtiliyor. cnntürk
Etiketler:
abd,
fethullah gülen,
haber,
obama,
trump
15 Şubat 2017 Çarşamba
Ankara DTCF'de 66 ders hocasız
Üniversitelerden 330 akademisyenin ihraç edilmesiyle ilgili yankılar sürerken Ankara Üniversitesi tarafından yapılan açıklamada Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde ihraçlar sonucunda 66 dersin hocasız kaldığı belirtildi.
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) ‘KHK Tasfiyeleri ile Yaratılan Tahribatın Bilançosu’ başlığıyla yapılan açıklamada, 66 dersin hocasız, 38 lisans ve 89 lisansüstü tezin danışmansız kaldığı vurgulandı. Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü adına yapılan açıklamada ise bölümdeki ihraçlara tepki gösterildi.
'Kabullenmekte zorlanıyoruz'
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre Doç. Dr. Banu Yılmaz, araştırma görevlisi Ercan Şen ve Merve Fidan’ın kamu görevlerinden ihraç edildiği belirtilen açıklamada, “Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü olarak, yaşananları kabullenmekte zorlanıyoruz. Banu hocamız, gerek yurtiçinde gerek yurtdışında meydana gelen doğal afetlerin ve insan eliyle ortaya çıkarılan travmatik yaşantıların açtığı derin yaraların ve psikolojik hasarlarının onarılması amacıyla, karşılık beklemeden, büyük bir özveriyle yıllarca çalışmıştır” denildi. ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği (ÖED) ve Eğitim-Sen’in de yer aldığı ODTÜ Bileşenleri de ihraçlara tepki açıklamasında, “Rektörler ve dekanlar sorumluluğu hükümete, YÖK ise üniversitelere atmaya çalışmaktadır. Bu süreç, ülkemizin köklü akademik birikimini de yok etmektedir” görüşünü dile getirdi.
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) ‘KHK Tasfiyeleri ile Yaratılan Tahribatın Bilançosu’ başlığıyla yapılan açıklamada, 66 dersin hocasız, 38 lisans ve 89 lisansüstü tezin danışmansız kaldığı vurgulandı. Ankara Üniversitesi Psikoloji Bölümü adına yapılan açıklamada ise bölümdeki ihraçlara tepki gösterildi.
'Kabullenmekte zorlanıyoruz'
Hürriyet gazetesinde yer alan habere göre Doç. Dr. Banu Yılmaz, araştırma görevlisi Ercan Şen ve Merve Fidan’ın kamu görevlerinden ihraç edildiği belirtilen açıklamada, “Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü olarak, yaşananları kabullenmekte zorlanıyoruz. Banu hocamız, gerek yurtiçinde gerek yurtdışında meydana gelen doğal afetlerin ve insan eliyle ortaya çıkarılan travmatik yaşantıların açtığı derin yaraların ve psikolojik hasarlarının onarılması amacıyla, karşılık beklemeden, büyük bir özveriyle yıllarca çalışmıştır” denildi. ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği (ÖED) ve Eğitim-Sen’in de yer aldığı ODTÜ Bileşenleri de ihraçlara tepki açıklamasında, “Rektörler ve dekanlar sorumluluğu hükümete, YÖK ise üniversitelere atmaya çalışmaktadır. Bu süreç, ülkemizin köklü akademik birikimini de yok etmektedir” görüşünü dile getirdi.
15 yaşındaki Saadet Bayar'dan 2 gündür haber alınamıyor
Denizli'de okula gitmek için evden çıkan lise öğrencisi 15 yaşındaki Saadet Bayar'dan 2 gündür haber alınamıyor. En son iki erkekle birlikte görüldüğü iddia edilen Bayar'ın kaçırıldığı iddia edilirken, polis olayla ilgili soruşturma başlattı.
Pamukkale'nin İncilipınar Mahallesi'ndeki evinden geçen Pazartesi günü okula gitmek için çıkan lise öğrencisi Saadet Bayar, akşam dönmedi.
Kızlarına cep telefonundan da ulaşamayan aile, kendi imkanlarıyla arama çalışması başlattı.
Aile bireylerinin görüştüğü bir taksici, Saadet Bayar'n iki erkekle aracına bindiğini iddia etti.
Taksici, Eskihisar Mahallesi'nde aracından inen gençlerin, Bayar'ın telefonunu zor kullanarak elinden aldığını söyledi.
Kayıp ihbarında bulundular
Bunun üzerine aile, Kınıklı Polis Merkezi'ni arayıp, kaçırldığından şüphelendikleri kızları için kayıp ihbarında bulundu. Polis, taksicinin ifadesi doğrultusunda arama çalışmalarını mahalle ve çevresinde yoğunlaştırdı.
Kızının hayatından endişe ettiklerini belirten Sebahat Bayar, "Kızımın hiçbir sorunu yoktu. Ortadan kaybolduğu gün de evden neşeli olarak çıkmıştı. Kendisiyle şakalaşmıştım. Kızım arkadaşları tarafından da çok sevilen biri. Onu görenlerin ya da yerini bilenlerin polise bilgi vermesini istiyoruz" dedi.
Pamukkale'nin İncilipınar Mahallesi'ndeki evinden geçen Pazartesi günü okula gitmek için çıkan lise öğrencisi Saadet Bayar, akşam dönmedi.
Kızlarına cep telefonundan da ulaşamayan aile, kendi imkanlarıyla arama çalışması başlattı.
Aile bireylerinin görüştüğü bir taksici, Saadet Bayar'n iki erkekle aracına bindiğini iddia etti.
Taksici, Eskihisar Mahallesi'nde aracından inen gençlerin, Bayar'ın telefonunu zor kullanarak elinden aldığını söyledi.
Kayıp ihbarında bulundular
Bunun üzerine aile, Kınıklı Polis Merkezi'ni arayıp, kaçırldığından şüphelendikleri kızları için kayıp ihbarında bulundu. Polis, taksicinin ifadesi doğrultusunda arama çalışmalarını mahalle ve çevresinde yoğunlaştırdı.
Kızının hayatından endişe ettiklerini belirten Sebahat Bayar, "Kızımın hiçbir sorunu yoktu. Ortadan kaybolduğu gün de evden neşeli olarak çıkmıştı. Kendisiyle şakalaşmıştım. Kızım arkadaşları tarafından da çok sevilen biri. Onu görenlerin ya da yerini bilenlerin polise bilgi vermesini istiyoruz" dedi.
Reza Zarrab davasında kritik son dakika gelişmesi
İranlı işadamı Reza Zarrab'ın New York'ta devam eden duruşmasında önemli gelişmeler yaşandı. Zarrab, suçsuz olduğunu ifade ederken duruşma Ağustos ayına ertelendi.
New York Times muhabiri Benjamin Weiser'ın aktardığı bilgilere göre, Reza Zarrab'ın New York'ta devam eden davasında bugün savcı Preet Bharara'nın talebi görüşüldü. Bharara'nın Kirkland and Ellis hukuk firmasının Zarrab'ı savunmasına yaptığı itiraz reddedildi. Duruşmada suçsuz olduğunu beyan eden Zarrab'ın avukatlarından Ben Brafman da hakimin kararından memnun olduklarını açıkladı.
Duruşma Ağustos ayına ertelendi.
New York Times muhabiri Benjamin Weiser'ın aktardığı bilgilere göre, Reza Zarrab'ın New York'ta devam eden davasında bugün savcı Preet Bharara'nın talebi görüşüldü. Bharara'nın Kirkland and Ellis hukuk firmasının Zarrab'ı savunmasına yaptığı itiraz reddedildi. Duruşmada suçsuz olduğunu beyan eden Zarrab'ın avukatlarından Ben Brafman da hakimin kararından memnun olduklarını açıkladı.
Duruşma Ağustos ayına ertelendi.
FETÖ yazışmaları deşifre edildi
Kendilerini “Akıncılar" olarak adlandıran bir hacker grubu FETÖ/PDY terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’e ait olan mail yazışmalarını deşifre etti. Grup, misyonlarını internet sitelerinde "İnanç ve Ahlaki değerlerimize saldırı yapan, toplum ve kamu vicdanını olumsuz etkileyen Türkiye aleyhtarı internet siteleriyle mücadele" olarak tanımlıyor.
Kendilerini “Akıncılar" olarak adlandıran ve misyonlarını internet sitelerinde "İnanç ve Ahlaki değerlerimize saldırı yapan, toplum ve kamu vicdanını olumsuz etkileyen Türkiye aleyhtarı internet siteleriyle mücadele" olarak tanımlayan hack grubu, FETÖ/PDY terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’e ait olan mail yazışmalarını deşifre etti. Devletin ilgili kurumlarına teslim edilen yazışmalarda ise uluslar arası basın kuruluşlarının olması da dikkat çekti.
15 Temmuz darbe girişimimin ardından kırmızı bültenle aranan FETÖ/PDY elebaşı Fethullah Gülen’e, haklarında arama kararları bulunan kurum müdürleri ve profesörler dahil olmak üzere örgüt üyelerinden gelen e-postalar deşifre edildi.
Binlerce yazışma devlete teslim edildi
Hackleme işleminde 3 bin 962 adet e-posta yazışması, 17 farklı veri tabanı, 495 Skype iletişim listesi ve çeşitli dökümanlar ile FETÖ yöneticilerinin parola bilgilerini ele geçirildi.
Kimi görev istedi kimi para talep etti
FETÖ yöneticilerinin parola bilgilerinde yer alan kısımda FETÖ/PDY örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle aranan bir üniversite profesörünün, “ Sayın Gülen’e çok yüksek bir mesajım vardır. Rica etsem iletir misiniz!. Sadrazam geldi sizi masaya davet ediyor! Catcha numaram şifredir anlayacaktır 1600" ifadelerinin yer aldığı e-posta gönderdiği görülüyor. Ayrıca yazışmalarda çoğu vatandaşın ailelerinin geçiminin üstlenildiği takdirde her türlü göreve hazır oldukları da yer alıyor. Düzce’de kamu kurumunda şube müdürü olarak çalışan bir devlet memuru ise telefonlarının dinlendiğini belirttiği e-postasında “35 yıldır vakıf adabıyla yetiştim ve çok müşkülüm. Sizden 2 milyon TL geri ödemek kaydıyla borç istiyorum” diye yazdığı da görüldü.
Uluslararası basın kuruluşları da var
Terörist Gülen’e gönderilen e postaların içinde en dikkat çekici olanlardan ise Türkiye’de de yayın hakları bulunan uluslarararası medya kurumlarının yazışmaları oldu. İçerikte Gülen ile, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye hakkında röportaj talebinin yer aldığı görüldü.
Akıncılar: “Hizmetler devletin bekası içindir”
FETÖ ele başının resmi web sitesini hackleyerek yazışmaları elde ettiklerini açıklayan hacker grubu yaptıkları yazılı açıklamalarda binlerce bilgi ve yazışmaları devletin ilgili kurumlarına teslim ettiğini de duyurdu. Açıklamalarında 2001 yılından bu yana devletine hizmeti şiar edindiklerini belirterek; “Çizgisini ve savunduğu değerleri asla değiştirmemiş, milli ve manevi değerlere önem veren anlayışı ile hareket etmiştir. Bundan sonra da hiçbir övgü ve takdir beklentisi olmadan devletine hizmet için faaliyetlerini milletinin bekası için yürütecektir” ifadelerine yer verdi.
Kendilerini “Akıncılar" olarak adlandıran ve misyonlarını internet sitelerinde "İnanç ve Ahlaki değerlerimize saldırı yapan, toplum ve kamu vicdanını olumsuz etkileyen Türkiye aleyhtarı internet siteleriyle mücadele" olarak tanımlayan hack grubu, FETÖ/PDY terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen’e ait olan mail yazışmalarını deşifre etti. Devletin ilgili kurumlarına teslim edilen yazışmalarda ise uluslar arası basın kuruluşlarının olması da dikkat çekti.
15 Temmuz darbe girişimimin ardından kırmızı bültenle aranan FETÖ/PDY elebaşı Fethullah Gülen’e, haklarında arama kararları bulunan kurum müdürleri ve profesörler dahil olmak üzere örgüt üyelerinden gelen e-postalar deşifre edildi.
Binlerce yazışma devlete teslim edildi
Hackleme işleminde 3 bin 962 adet e-posta yazışması, 17 farklı veri tabanı, 495 Skype iletişim listesi ve çeşitli dökümanlar ile FETÖ yöneticilerinin parola bilgilerini ele geçirildi.
Kimi görev istedi kimi para talep etti
FETÖ yöneticilerinin parola bilgilerinde yer alan kısımda FETÖ/PDY örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle aranan bir üniversite profesörünün, “ Sayın Gülen’e çok yüksek bir mesajım vardır. Rica etsem iletir misiniz!. Sadrazam geldi sizi masaya davet ediyor! Catcha numaram şifredir anlayacaktır 1600" ifadelerinin yer aldığı e-posta gönderdiği görülüyor. Ayrıca yazışmalarda çoğu vatandaşın ailelerinin geçiminin üstlenildiği takdirde her türlü göreve hazır oldukları da yer alıyor. Düzce’de kamu kurumunda şube müdürü olarak çalışan bir devlet memuru ise telefonlarının dinlendiğini belirttiği e-postasında “35 yıldır vakıf adabıyla yetiştim ve çok müşkülüm. Sizden 2 milyon TL geri ödemek kaydıyla borç istiyorum” diye yazdığı da görüldü.
Uluslararası basın kuruluşları da var
Terörist Gülen’e gönderilen e postaların içinde en dikkat çekici olanlardan ise Türkiye’de de yayın hakları bulunan uluslarararası medya kurumlarının yazışmaları oldu. İçerikte Gülen ile, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye hakkında röportaj talebinin yer aldığı görüldü.
Akıncılar: “Hizmetler devletin bekası içindir”
FETÖ ele başının resmi web sitesini hackleyerek yazışmaları elde ettiklerini açıklayan hacker grubu yaptıkları yazılı açıklamalarda binlerce bilgi ve yazışmaları devletin ilgili kurumlarına teslim ettiğini de duyurdu. Açıklamalarında 2001 yılından bu yana devletine hizmeti şiar edindiklerini belirterek; “Çizgisini ve savunduğu değerleri asla değiştirmemiş, milli ve manevi değerlere önem veren anlayışı ile hareket etmiştir. Bundan sonra da hiçbir övgü ve takdir beklentisi olmadan devletine hizmet için faaliyetlerini milletinin bekası için yürütecektir” ifadelerine yer verdi.
Annelerini öldüren kız kardeşlerle ilgili son kararı Yargıtay verecek
İzmir'de anneleri Gülseren Süngü'yü öldüren kız kardeşlerle ilgili yeni gelişme yaşandı. Fazla ceza aldıkları yönündeki başvuruyı değerlendiren Yargıtay 1. Ceza Dairesi'ne Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan istenen görüş geldi. Bakanlık, "haksız tahrik" ile "iyi hal indirimlerinin" fazla uygulandığını belirtti.
İzmir'de anneleri Gülseren Süngü'yü (39) bıçaklayarak öldürdükleri gerekçesiyle tutuklu olan Ş.P ve B.P. kardeşler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "kardeşlerin fazla ceza aldıkları ve kararın bozulması" yönündeki talebine ilişkin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi mağdurun "kadın" ve "anne" olduğu için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan görüş istedi.
Aliağa ilçesinde 13 Eylül 2013 tarihinde anneleri Gülseren Süngü'yü öldürdüğü gerekçesiyle 20 yıl hapis cezası alan Ş.P. (olay tarihinde 19 yaşında) ile 10 yıl hapis cezası alan B.P. (olay tarihinde 17 yaşında) avukatları aracılığıyla cezayı çok bularak Yargıtay'a başvurdu.
Başsavcılık, annelerini öldüren kız kardeşlerin aldığı cezayı çok bularak "makul oranda indirim verilmesi gerekirken, asgari oranda indirim yapmak suretiyle sanıklara fazla ceza verildiğini" gerekçe gösterip Yargıtay'a başvurdu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma talebine ilişkin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi, "öldürülen kişinin "kadın" ve "anne" olması nedeniyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından görüş istenmesine karar vererek, dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.
Bakanlık kardeşlerin cezasını az buldu
Görüşlerine başvurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatları ise kız kardeşlerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşünün aksine "haksız tahrik" ile "iyi hal indirimlerinin" fazla uygulandığını bu nedenle de az ceza verildiği yönünde görüş bildirip, kararın bozulmasını istedi.
Kız kardeşlerin avukatı Hakan Turan, kardeşlerin suçu işleme sebebinin "meşru müdafaa" olduğunu ileri sürerek, Yargıtay'ın talepleri doğrultusunda kararı bozacağına inandığını bildirdi.
İzmir'de anneleri Gülseren Süngü'yü (39) bıçaklayarak öldürdükleri gerekçesiyle tutuklu olan Ş.P ve B.P. kardeşler hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "kardeşlerin fazla ceza aldıkları ve kararın bozulması" yönündeki talebine ilişkin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi mağdurun "kadın" ve "anne" olduğu için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan görüş istedi.
Aliağa ilçesinde 13 Eylül 2013 tarihinde anneleri Gülseren Süngü'yü öldürdüğü gerekçesiyle 20 yıl hapis cezası alan Ş.P. (olay tarihinde 19 yaşında) ile 10 yıl hapis cezası alan B.P. (olay tarihinde 17 yaşında) avukatları aracılığıyla cezayı çok bularak Yargıtay'a başvurdu.
Başsavcılık, annelerini öldüren kız kardeşlerin aldığı cezayı çok bularak "makul oranda indirim verilmesi gerekirken, asgari oranda indirim yapmak suretiyle sanıklara fazla ceza verildiğini" gerekçe gösterip Yargıtay'a başvurdu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bozma talebine ilişkin, Yargıtay 1. Ceza Dairesi, "öldürülen kişinin "kadın" ve "anne" olması nedeniyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığından görüş istenmesine karar vererek, dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.
Bakanlık kardeşlerin cezasını az buldu
Görüşlerine başvurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatları ise kız kardeşlerin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşünün aksine "haksız tahrik" ile "iyi hal indirimlerinin" fazla uygulandığını bu nedenle de az ceza verildiği yönünde görüş bildirip, kararın bozulmasını istedi.
Kız kardeşlerin avukatı Hakan Turan, kardeşlerin suçu işleme sebebinin "meşru müdafaa" olduğunu ileri sürerek, Yargıtay'ın talepleri doğrultusunda kararı bozacağına inandığını bildirdi.
Proje hazırlandı! İstanbul'a 3 yeni ada geliyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Pendik'e 3 ada yapıyor. Toplam yüzölçümü 603 bin 500 metrekareden oluşacak olan adalarda su sporu alanları, yelken, tekne turları, gezinti ve seyir terasları, dinlenme ve yemek alanları, parklar ve bisiklet parkurları gibi çok sayıda aktivite alanı yer alacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan proje, toplam yüzölçümü 603 bin 500 metrekare olan 3 adacıktan oluşuyor. Adaların toplam kıyı uzunluğu ise 7 bin 460 metreye ulaşacak. Tüm İstanbulluların ve ziyaretçilerinin faydalanacağı ada projesinin dinlence, eğlence ve sportif faaliyetleri bir arada barındırması hedefleniyor.
Birbiriyle bağlantılı adalarda su sporu alanları, yelken, tekne turları, gezinti ve seyir terasları, dinlenme ve yemek alanları, parklar ve bisiklet parkurları gibi çok sayıda aktivite alanı yer alacak. Adaya ulaşım için karayla arasında araç trafiğine kapalı bir asma köprü, yat ve çekek alanı, Teleferik İstasyonu ve Su Taksi Terminali inşa edilecek. Adaların arasına da köprüler inşa edilerek bağlantıları sağlanacak.
Adalar, eğlence ve sporun merkezi olacak
Projede yer alan 3 adacığın fonksiyonları şu şekilde belirlendi:
1'nci ada: Yüzölçümü 372 bin metrekare olacak ada, su sporları merkezi olacak. Kumsalı bulunacak adaya; su sporları kulübü, yüzme havuzu, rafting parkuru, deniz feneri ve kayıkhaneler inşa edilecek. Ayrıca geniş bir piknik alanı olacak. Bu adada yelken, optimist, rüzgar sörfü, kürek, rafting ve plaj voleybolu gibi pek çok spor yapılabilecek. Su sporları tesisi ise sutopu ve sualtı sporları, olimpik açık ve kapalı havuzlar, kürek, sualtı hokeyi, sualtı ragbisi ve dalış okulu gibi çok sayıda su sporuna imkân verecek şekilde yapılacak.
2'nci ada: Aktivitelerin toplandığı adanın büyüklüğü 125 bin metrekare olacak. İçinde ise su spor sahaları, mini golf, paten parkı, tırmanma duvarları, basketbol, futbol ve tenis sahaları, tırmanma duvarı, yürüyüş ve bisiklet parkurları ve yeme içme alanları yer alacak.
3'üncü ada: 106 bin metrekare büyüklüğündeki ada, karşılama adası olarak planlandı. Adada karşılama çadırı, restoranlar, tekne kiralama, koşu ve bisiklet parkurları, iskeleler, gösteri alanları ve parklar bulunacak. Adaların ortasında ise gezinti ve spor için korunaklı bir su alanı bulunacak. Burada elektrikli tekne kiralama, kürekle sandal sefası, su bisikleti ve pedallı araçlar, su kayağı, su akrobasi gösterileri, optimist ve yelken faaliyetleri, saltanat kayığı, gezi ve amfibik araçla gezinti yapılabilecek. Hürriyet
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan proje, toplam yüzölçümü 603 bin 500 metrekare olan 3 adacıktan oluşuyor. Adaların toplam kıyı uzunluğu ise 7 bin 460 metreye ulaşacak. Tüm İstanbulluların ve ziyaretçilerinin faydalanacağı ada projesinin dinlence, eğlence ve sportif faaliyetleri bir arada barındırması hedefleniyor.
Birbiriyle bağlantılı adalarda su sporu alanları, yelken, tekne turları, gezinti ve seyir terasları, dinlenme ve yemek alanları, parklar ve bisiklet parkurları gibi çok sayıda aktivite alanı yer alacak. Adaya ulaşım için karayla arasında araç trafiğine kapalı bir asma köprü, yat ve çekek alanı, Teleferik İstasyonu ve Su Taksi Terminali inşa edilecek. Adaların arasına da köprüler inşa edilerek bağlantıları sağlanacak.
Adalar, eğlence ve sporun merkezi olacak
Projede yer alan 3 adacığın fonksiyonları şu şekilde belirlendi:
1'nci ada: Yüzölçümü 372 bin metrekare olacak ada, su sporları merkezi olacak. Kumsalı bulunacak adaya; su sporları kulübü, yüzme havuzu, rafting parkuru, deniz feneri ve kayıkhaneler inşa edilecek. Ayrıca geniş bir piknik alanı olacak. Bu adada yelken, optimist, rüzgar sörfü, kürek, rafting ve plaj voleybolu gibi pek çok spor yapılabilecek. Su sporları tesisi ise sutopu ve sualtı sporları, olimpik açık ve kapalı havuzlar, kürek, sualtı hokeyi, sualtı ragbisi ve dalış okulu gibi çok sayıda su sporuna imkân verecek şekilde yapılacak.
2'nci ada: Aktivitelerin toplandığı adanın büyüklüğü 125 bin metrekare olacak. İçinde ise su spor sahaları, mini golf, paten parkı, tırmanma duvarları, basketbol, futbol ve tenis sahaları, tırmanma duvarı, yürüyüş ve bisiklet parkurları ve yeme içme alanları yer alacak.
3'üncü ada: 106 bin metrekare büyüklüğündeki ada, karşılama adası olarak planlandı. Adada karşılama çadırı, restoranlar, tekne kiralama, koşu ve bisiklet parkurları, iskeleler, gösteri alanları ve parklar bulunacak. Adaların ortasında ise gezinti ve spor için korunaklı bir su alanı bulunacak. Burada elektrikli tekne kiralama, kürekle sandal sefası, su bisikleti ve pedallı araçlar, su kayağı, su akrobasi gösterileri, optimist ve yelken faaliyetleri, saltanat kayığı, gezi ve amfibik araçla gezinti yapılabilecek. Hürriyet
14 Şubat 2017 Salı
Kullandığı boya kör ediyordu
16 yaşındaki Tylah Durie'nin vücudu kaş kirpik boyasına alerjik reaksiyon gösterince neredeyse kör oluyordu.
Daily Mail'in haberine göre; Tylah, kaşlarına ve kirpiklerine boya sürdükten yarım saat sonra yanma ve kaşıntı hissetmeye başladı. Ertesi uyandığında gözleri şişen genç kız çığlık çığlığa ağlamaya başladı.
Tylah yaşadığı acıyı, "Gözlerime kum fırlatılmış gibi hissediyordum. Kaşlarımı jiletle kesiyorlarmış gibi sızlıyordu.
Gözlerimi o kadar şişmişti ki küçük bir aralıktan görmeye çalışıyordum. Gözlerimden iltihap akıyordu." diye anlattı.
Öncesinde alerji testi yaptırmadığı için genç kızın boyada bulunan parafenilendiamin adı verilen kimyasala ölümcül bir alerjik reaksiyon gösterdiğinden haberi yoktu. Boyanın üzerinde test yapılmadan kullanılmaması konusunda bir uyarı vardı ancak genç kız bunu önemsemedi.
Tylah'ın gözlerinin içinde kimyasal yanıklar kaldı. Doktorlar, genç kızın kalıcı körlük yaşayabileceğini, saç veya kaş kirpik boyasına bir daha dokunursa ölebileceğini söyledi. cnntürk
Daily Mail'in haberine göre; Tylah, kaşlarına ve kirpiklerine boya sürdükten yarım saat sonra yanma ve kaşıntı hissetmeye başladı. Ertesi uyandığında gözleri şişen genç kız çığlık çığlığa ağlamaya başladı.
Tylah yaşadığı acıyı, "Gözlerime kum fırlatılmış gibi hissediyordum. Kaşlarımı jiletle kesiyorlarmış gibi sızlıyordu.
Gözlerimi o kadar şişmişti ki küçük bir aralıktan görmeye çalışıyordum. Gözlerimden iltihap akıyordu." diye anlattı.
Öncesinde alerji testi yaptırmadığı için genç kızın boyada bulunan parafenilendiamin adı verilen kimyasala ölümcül bir alerjik reaksiyon gösterdiğinden haberi yoktu. Boyanın üzerinde test yapılmadan kullanılmaması konusunda bir uyarı vardı ancak genç kız bunu önemsemedi.
Tylah'ın gözlerinin içinde kimyasal yanıklar kaldı. Doktorlar, genç kızın kalıcı körlük yaşayabileceğini, saç veya kaş kirpik boyasına bir daha dokunursa ölebileceğini söyledi. cnntürk
Müfredat önerisine en fazla talep Atatürk'e
13 Ocak'ta Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görüş ve öneriye sunulan 52 derse ilişkin askı süreci sona erdi. 1 aylık sürede Milli Eğitim Bakanlığı'nın internet sitesine 175 bin görüş ve öneri iletilirken bakanlığı kurumsal elektronik posta adreslerine de 8 bin 700 görüş gönderildi. En fazla görüş Atatürk'e daha fazla yer verilmesi ve evrim teorinisin yeniden kitaplarda yer alması. Öneriler arasında Nutuk'un ders kitabı olarak öğrencilere okutulması önerisi de geldi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 13 Ocak’ta görüş ve öneriye sunduğu 52 dersin taslak öğretim programına ilişkin askı süreci sona erdi. Bir aylık sürede ‘müfredat.meb.gov.tr’ adresinde 175 bin 342 görüş ve öneri iletildi. Bakanlığın kurumsal e-posta adreslerine ise 8 bin 700 görüş gönderildi. Hürriyet gazetesinin haberine göre en fazla görüş ve öneri, lise 4’üncü sınıf müfredatında bulunan evrim teorisinin tekrar kitapta yer alması ve Atatürk’e daha fazla yer verilmesi konularında yapıldı. Taslak programlara, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve Nutuk’un ders kitabı olarak öğrencilere okutulması önerileri de geldi. 175 bin 342 görüş, öneri, şikâyet ve talebin eğitim kademeleri ve derslere dağılımı şöyle:
Yurttaşlık ve demokrasi dersi
İlkokuldaki 11 ders için toplam 33 bin 648 görüş iletildi. 7 bin 882 görüşle insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi dersi ilk sırada yer aldı. Bunu 5 bin 76 iletiyle Türkçe, 3 bin 621 iletiyle görsel sanatlar, 3 bin 579 görüşle hayat bilgisi, 3 bin 21 iletiyle fen bilimleri, 2 bin 863 iletiyle matematik takip etti. İlkokulda en az görüş 499 iletiyle trafik güvenliği dersine bildirildi.14 dersin taslak programının askıya çıkarıldığı ortaokul kademesinde 47 bin 536 görüş iletildi. Atatürk kazanımlarının azaltıldığı T.C. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük dersi 12 bin 799 görüş ve öneriyle ilk sıraya yerleşti. 8 bin 67 öneriyle sosyal bilgiler, 4 bin 553 öneriyle fen bilimleri, 3 bin 477 öneriyle görsel sanatlar dersi en çok görüş bildirilen dersler oldu.
Tarih için 41 bin ileti
Lisede okutulacak 25 ders için 94 bin 158 görüş iletildi. En çok öneri ve şikâyet 41 bin 10 iletiyle tarih dersine yapıldı. 2. Dünya Savaşı incelenirken İnönü’nün çıkarıldığı çağdaş Türk ve dünya tarihi dersiyle ilgili de 1674 görüş geldi. Tarihi, 15 bin 743 öneriyle fizik, 9 bin 958 öneriyle evrim teorisinin çıkarıldığı biyoloji ve 4 bin 467 öneriyle felsefe dersi takip etti. Lisede en az öneri ise 71 görüşle Fransızca, 90 görüşle trafik kültürü ve ilk yardıma yapıldı.
Son şekil 23 Şubat'ta
Bugünden itibaren ders komisyonları uygun buldukları görüşleri taslaklara ek yaparak Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanlığı ile paylaşacak. TTK Başkanlığı, 23 Şubat’a kadar taslak öğretim programlarına son şeklini verecek. Bundan sonra da ders kitaplarının yazım süreci ve öğretmen eğitimleri başlayacak. Din kültürü ve ahlak bilgisi taslak öğretim programı açıklanmamıştı. Derse ilişkin olarak hazırlanan taslak müfredatın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderildiği öğrenildi. Dersin programı, AİHM değerlendirmesinin ardından açıklanacak. cnntürk
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 13 Ocak’ta görüş ve öneriye sunduğu 52 dersin taslak öğretim programına ilişkin askı süreci sona erdi. Bir aylık sürede ‘müfredat.meb.gov.tr’ adresinde 175 bin 342 görüş ve öneri iletildi. Bakanlığın kurumsal e-posta adreslerine ise 8 bin 700 görüş gönderildi. Hürriyet gazetesinin haberine göre en fazla görüş ve öneri, lise 4’üncü sınıf müfredatında bulunan evrim teorisinin tekrar kitapta yer alması ve Atatürk’e daha fazla yer verilmesi konularında yapıldı. Taslak programlara, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve Nutuk’un ders kitabı olarak öğrencilere okutulması önerileri de geldi. 175 bin 342 görüş, öneri, şikâyet ve talebin eğitim kademeleri ve derslere dağılımı şöyle:
Yurttaşlık ve demokrasi dersi
İlkokuldaki 11 ders için toplam 33 bin 648 görüş iletildi. 7 bin 882 görüşle insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi dersi ilk sırada yer aldı. Bunu 5 bin 76 iletiyle Türkçe, 3 bin 621 iletiyle görsel sanatlar, 3 bin 579 görüşle hayat bilgisi, 3 bin 21 iletiyle fen bilimleri, 2 bin 863 iletiyle matematik takip etti. İlkokulda en az görüş 499 iletiyle trafik güvenliği dersine bildirildi.14 dersin taslak programının askıya çıkarıldığı ortaokul kademesinde 47 bin 536 görüş iletildi. Atatürk kazanımlarının azaltıldığı T.C. İnkılap tarihi ve Atatürkçülük dersi 12 bin 799 görüş ve öneriyle ilk sıraya yerleşti. 8 bin 67 öneriyle sosyal bilgiler, 4 bin 553 öneriyle fen bilimleri, 3 bin 477 öneriyle görsel sanatlar dersi en çok görüş bildirilen dersler oldu.
Tarih için 41 bin ileti
Lisede okutulacak 25 ders için 94 bin 158 görüş iletildi. En çok öneri ve şikâyet 41 bin 10 iletiyle tarih dersine yapıldı. 2. Dünya Savaşı incelenirken İnönü’nün çıkarıldığı çağdaş Türk ve dünya tarihi dersiyle ilgili de 1674 görüş geldi. Tarihi, 15 bin 743 öneriyle fizik, 9 bin 958 öneriyle evrim teorisinin çıkarıldığı biyoloji ve 4 bin 467 öneriyle felsefe dersi takip etti. Lisede en az öneri ise 71 görüşle Fransızca, 90 görüşle trafik kültürü ve ilk yardıma yapıldı.
Son şekil 23 Şubat'ta
Bugünden itibaren ders komisyonları uygun buldukları görüşleri taslaklara ek yaparak Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanlığı ile paylaşacak. TTK Başkanlığı, 23 Şubat’a kadar taslak öğretim programlarına son şeklini verecek. Bundan sonra da ders kitaplarının yazım süreci ve öğretmen eğitimleri başlayacak. Din kültürü ve ahlak bilgisi taslak öğretim programı açıklanmamıştı. Derse ilişkin olarak hazırlanan taslak müfredatın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderildiği öğrenildi. Dersin programı, AİHM değerlendirmesinin ardından açıklanacak. cnntürk
Profesör İbrahim Kaboğlu üniversiteden alkışlarla ayrıldı
Son çıkan KHK ile Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı görevinden ihraç edilen Prof. İbrahim Kaboğlu bugün üniversiteden ayrıldı. Kaboğlu, kampüs girişinde açıklama yaptıktan sonra öğrencileri ve meslektaşları tarafından alkışlarla uğurlandı. Kaboğlu,"Sorumluysak biz hesap vermeye hazırız. Şu andan itibaren veremeyeceğimiz hesap yoktur. İşte hodri meydan" dedi.
Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile üniversiteden ihraç edildi. Kaboğlu bugün Marmara Üniversitesi Haydarpaşa Kampüsü'ne gelerek odasından özel eşyalarını aldı. Yaklaşık 1,5 saat üniversite binasında kalan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu öğrencileri ve meslektaşlarıyla vedalaştıktan sonra kampüs girişinde açıklama yaptı. Açıklama sırasında Kaboğlu'nu öğrencileri yalnız bırakmadı.
"Bugün burada bu şekilde bir görüntüyü hiçbirimiz vermek istemezdi. Ama bu görüntünün nedeni biz değiliz" diyen Kaboğlu, "Türkiye 15 Temmuz gecesi bir darbe girişimi yaşadı. 15 Temmuz gecesi çok şükür darbe bastırıldı. Fakat 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin nedeni üniversiteler, bilim, bilim ve araştırma özgürlüğü, anayasa da değildir. Ama tam tersine belki de hukuk ve liyakat ilkelerine uyulmamış olmasıdır" diye konuştu.
Kaboğlu , "Olağanüstü Hal'in konusu, nedeni, amacı ile hiçbir ilgisi olmayan uygulamalara gidildi. Ve bu da OHAL Kanun Hükmünde Kararname adı verilen işlemlerle yapılmak istendi. Burada Anayasa'nın 120. maddesi çerçevesinde ilan edilen Olağanüstü Hal ve 121. maddesinden hareketle kullanılan bir Kanun Hükmünde Kararname söz konusu. Fakat bunların herhangi bir biçimde 15 Temmuz gecesiyle ilgili olmadığı ilerleyen haftalarda ve aylarda ortaya çıktı" ifadelerini kullandı.
686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile uygulanan ihraçların hukuk dışı olduğunu söyleyen Kaboğlu, "Ben ve meslektaşlarım bilim yapıyoruz. Bilim; barış ve özgürlük ortamında yapılır. Barış ve özgürlük için yapılır. Bugüne kadar bunu yaptık. Bütün yazılarımız, konuşmalarımız tıpkı burada olduğu gibi saydamdır, açıktır. Derslerimizde hep bilimi yaptık. Öğrencilerimize eleştirel düşünceyi ve saydam olmalarını öğrettik. Olaylara çok yönlü bakmaları gerektiğini öğrettik. Ama gelin görün ki 7 Şubat akşamı yayınlanan KHK, bizim öğrettiğimiz bütün bilgileri sıfırlayan sonuca sahip" dedi.
Kaboğlu son olarak, "Sorumluysak biz hesap vermeye hazırız. Şu andan itibaren veremeyeceğimiz hesap yoktur. İşte hodri meydan. Hukuk önünde, mahkemeler önünde, ulusal ve uluslararası alanda açığız; alnımız açıktır. Biz hukuku, insan haklarını, bilimi, barışı ve eleştirel düşünceyi savunmaktan başka bir şey yapmadık" ifadesini kullandık.
İbrahim Kaboğlu açıklamasının ardından öğrenci ve meslektaşlarının alkışları eşliğinde bir taksiye binerek üniversiteden ayrıldı.
Kaboğlu'nun vedası ve açıklaması sırasında polis üniversite girişi ile çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı. Üniversitenin dört bir yanına çevik kuvvet ve sivil polislerin yerleştirildiği görüldü.
Bu arada açıklama öncesi ve sonrasında kameralara ilginç de bir görüntü yansıdı. Üniversitede görev yapan 2 özel güvenlik görevlisinin grubun toplanması, basın açıklaması yapılması ve kalabalığın dağılımı sırasında kameralarla kesintisiz kayıt yapması dikkat çekti. DHA
"Bugün burada bu şekilde bir görüntüyü hiçbirimiz vermek istemezdi. Ama bu görüntünün nedeni biz değiliz" diyen Kaboğlu, "Türkiye 15 Temmuz gecesi bir darbe girişimi yaşadı. 15 Temmuz gecesi çok şükür darbe bastırıldı. Fakat 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin nedeni üniversiteler, bilim, bilim ve araştırma özgürlüğü, anayasa da değildir. Ama tam tersine belki de hukuk ve liyakat ilkelerine uyulmamış olmasıdır" diye konuştu.
Kaboğlu , "Olağanüstü Hal'in konusu, nedeni, amacı ile hiçbir ilgisi olmayan uygulamalara gidildi. Ve bu da OHAL Kanun Hükmünde Kararname adı verilen işlemlerle yapılmak istendi. Burada Anayasa'nın 120. maddesi çerçevesinde ilan edilen Olağanüstü Hal ve 121. maddesinden hareketle kullanılan bir Kanun Hükmünde Kararname söz konusu. Fakat bunların herhangi bir biçimde 15 Temmuz gecesiyle ilgili olmadığı ilerleyen haftalarda ve aylarda ortaya çıktı" ifadelerini kullandı.
686 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile uygulanan ihraçların hukuk dışı olduğunu söyleyen Kaboğlu, "Ben ve meslektaşlarım bilim yapıyoruz. Bilim; barış ve özgürlük ortamında yapılır. Barış ve özgürlük için yapılır. Bugüne kadar bunu yaptık. Bütün yazılarımız, konuşmalarımız tıpkı burada olduğu gibi saydamdır, açıktır. Derslerimizde hep bilimi yaptık. Öğrencilerimize eleştirel düşünceyi ve saydam olmalarını öğrettik. Olaylara çok yönlü bakmaları gerektiğini öğrettik. Ama gelin görün ki 7 Şubat akşamı yayınlanan KHK, bizim öğrettiğimiz bütün bilgileri sıfırlayan sonuca sahip" dedi.
Kaboğlu son olarak, "Sorumluysak biz hesap vermeye hazırız. Şu andan itibaren veremeyeceğimiz hesap yoktur. İşte hodri meydan. Hukuk önünde, mahkemeler önünde, ulusal ve uluslararası alanda açığız; alnımız açıktır. Biz hukuku, insan haklarını, bilimi, barışı ve eleştirel düşünceyi savunmaktan başka bir şey yapmadık" ifadesini kullandık.
İbrahim Kaboğlu açıklamasının ardından öğrenci ve meslektaşlarının alkışları eşliğinde bir taksiye binerek üniversiteden ayrıldı.
Kaboğlu'nun vedası ve açıklaması sırasında polis üniversite girişi ile çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı. Üniversitenin dört bir yanına çevik kuvvet ve sivil polislerin yerleştirildiği görüldü.
Bu arada açıklama öncesi ve sonrasında kameralara ilginç de bir görüntü yansıdı. Üniversitede görev yapan 2 özel güvenlik görevlisinin grubun toplanması, basın açıklaması yapılması ve kalabalığın dağılımı sırasında kameralarla kesintisiz kayıt yapması dikkat çekti. DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)