29 Aralık 2014 Pazartesi

Bodrum'da tekne battı! 8 kişi kayıp

MUĞLA'nın Bodrum İlçesi'nden yurt dışına yasa dışı yollarla gitmeye çalışan Suriyeli kaçakların üzerinde bulunduğu balıkçı teknesi, şiddetli rüzgarın etkisiyle battı. İki saat boyunca yüzerek adaya çıkan ve Sahil Güvenlik ekiplerince kurtarılan iki kaçak, kaldırıldığı hastanede tedaviye alındı. Kurtarılan kaçakların 8 kişinin kayıp olduğunu söylemesi üzerine Gümüşlük açıklarında ve kıyı şeridinde arama kurtarma çalışması başlatıldı.



Tamamı Suriyeli 10 kaçak, dün (pazar) saat 19.00 sıralarında, Gümüşlük açıklarından balıkçı teknesiyle denize açıldı. Yunanistan'ın Pserimos Adası'na giden grubun üzerindeki bulunduğu tekne yola çıktıktan 30 dakika sonra, şiddetli lodosta alabora oldu. Yaklaşık iki saat yüzen iki kaçak, Yalıkavak ile Turgutreis arasındaki Çavuş Adası'na çıkmayı başardı. Saat 09.00 sıralarında adadaki kaçakları gören balıkçılar durumu, sahil güvenlik ve jandarmaya bildirdi. Bölgeye hareket eden Sahil Güvenlik ekipleri, iki kaçağı adadan alarak kıyıya getirdi. Bitkin gözüken kaçaklar, tedavi amacıyla Bodrum Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Her iki kaçağın da tedavisinin sürdüğü, hayati tehlikesinin bulunmadığı belirtildi.

Kaçakların sözlü ifadelerinde; dün akşam Gümüşlük'ten yola çıktıklarını, yaklaşık 30 dakika sonra teknenin rüzgarla alabora olduğunu, iki saat yüzerek adasına ulaştıklarını ve birlikte yola çıktıkları sekiz kişinin kaybolduğunu söylediği belirtildi. Sahil Güvenlik Ekipleri'ne bağlı dört bot ile bir helikopterin Gümüşlük açıklarında, jandarmanın da kıyı şeridinde arama kurtarma çalışması başlattı.

Churchill'e mektup: Ltfen İslamiyeti seçme

İngiltere'de uzun yıllar başbakanlık yapan Winston Churchill'e ailesi tarafından gönderilen ve yeni keşfedilen bir mektupta, ailesinin eski lideri 'İslamiyet ile ilgilenmemesi' için ikna etmeye çalıştığı görüldü.


Cambridge Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Warren Dockter, 1940-1945 ile 1951-1955 yıllarında İngiltere Başbakanlığı yapan Winston Churchill’e 1907’de gönderilen bir mektup keşfetti. Churchill'in kardeşinin eşi Gwendoline Bertie'nin kaleme aldığı mektupta, "Lütfen İslamiyet'i seçme. Paşalaşma ve Doğululaşma eğilimlerin olduğunu fark ediyorum. Eğer İslam'la ilişki kurarsan, İslam’ı kabulün tahmin ettiğinden daha kolay olabilir. Buna karşı savaşmalısın" ifadeleri yer alıyor.

'KEŞKE PAŞA GİBİ OLSAYDIM'

İngiliz Independent gazetesinin haberinde, Churchill'in İslamiyet ve Doğu kültürüne ilgisi dolayısıyla din değiştirme ihtimalinin ailesinde endişeye neden olduğu belirtildi. Eski İngiltere Başbakanı’nın 1907 yılında dönemin ünlü aktivist ve yazarlarından Lady Lytton'a gönderdiği mektupta, "Keşke Osmanlı İmparatorluğu'ndaki paşa gibi olsaydım" diye yazdığı da aktarıldı.

'İSLAM KÜLTÜRÜNE HAYRANLIK DUYUYORDU'

Dockter, "Churchill, hiçbir zaman ciddi anlamda din değiştirmeyi düşünmemiş. Mektubun yazıldığı dönemde ateist olduğunu bile söyleyebiliriz. Ancak Victoria dönemindeki birçok aydın gibi İslam kültürüne hayranlık duyduğu biliniyor" dedi. Churchill, İngiliz ordusuyla Sudan’dayken İslam kültürünü yakından gözlemleme fırsatı bulmuştu. 1899’da Sudan’da yaşadıklarını anlatan The River War kitabını yayımlayan Churchill, kitapta şu ifadelere yer vermişti:

“Müslümanlar birey olarak müthiş özellikler gösteriyor. Ancak dinlerinin etkisi, inananların sosyal gelişimini engelliyor. Dünyada daha geriye dönük bir güç yok. Muhammedilik ölmekten çok uzakta ve yayılmaya çalışan bir inanç.” (Medyafaresi)

Oktay Ekşi: Ahmet Kaya o linci hak etti

Eski Hürriyet başyazarı, CHP milletvekili Oktay Ekşi'den olay açıklamalar...

CHP milletvekili Oktay Ekşi, T24'e konuştu. Magazin Gazetecileri Derneği ödül töreninde "Kürtçe klip yapacağım" diyen Ahmet Kaya'yı  ağır eleştiren Oktay Ekşi, o yazılarını savundu. Ekşi, 'Dediklerimde kararlı ve ısrarlıyım, Ahmet Kaya o yazıyı hak etmişti' dedi.

T24'ten Hazal Özvarış'ın sorularını yanıtlayan Ekşi'nin o sözleri;

- Ahmet Kaya’nın sahnede söyledikleri yüzünden linç edildiği gün konuşma hakkını savunmadınız.

Ben Ahmet Kaya’nın konuşmasının içeriğini eleştirdim, konuşma hakkını değil.

- İçeriğini eleştirirken söyledikleriniz şu oldu: “İnsanlar eğlenmeye gelmişken bu söylenir mi”, “Amacı tahrik etmek”…

O yazı benim “büyük günahlarım”dan biridir.

- Günah olarak görüyor musunuz yazınızı? 

Hayır, hiç. Ahmet Kaya sonradan kahramanlaştırıldı. Kaya’nın o gün verdiği resim benim yazdıklarımı hak eden bir resim idi. Bundan dolayı da hiçbir üzüntüm veya pişmanlığım yok.

- Musa Anter’e “Kürt ırkçısı” diyen siz, Ahmet Kaya için “insan olarak hiçbir ‘artı'sı olmadığı fizyonomisinden akan bir tip”, “yaratık”, “türkücü olmasaydı bar fedaisi olurdu” deyince neden “Türk ırkçısı” olmuyorsunuz?

O yazı çok eleştirilince dönüp baktım. Ahmet Kaya’nın adı bile geçmiyor o yazıda.

- Yazınızı böyle mi savunuyorsunuz? 

Hayır, şunu söylüyorum: O yazıyı herkes Ahmet Kaya’ya yamadı. Ben de “değildir” demiyorum.

- Ve?

Dediklerimde kararlı ve ısrarlıyım, Ahmet Kaya o yazıyı hak etmişti. O konjonktürde yapılanlara itiraz etmeyenler birileri Ahmet Kaya’yı kahramanlaştırınca, o yazı Ekşi’yi lanetlemenin aracı haline geldi. O zaman nerdeydiler?

- Kimseyi savunur bir konumda değilim, size sorum şu: Musa Anter’e “Kürt ırkçısı” diyen siz, Ahmet Kaya için bu sözleri sarf ederken neden ırkçı sayılmıyorsunuz? 

Tavrı oydu… Çok zaman oldu; şu anda neyi, neden söylediğim bağlamını hatırlamıyorum.

- “Tavrı” dediğiniz nedir? Kürtçe klibi yayınlayacak bir televizyon kanalı aradığını söylemesi mi? Size burada problemli gelen ne? 

Kürtçe klibi eleştirdiğimi söylüyorsanız yanılıyorsunuz, ben o yazıda tavrı eleştirmişim.

‘Nerede linç edilmiş Ahmet Kaya?’ 

- Kaya’yı “medeni” olmamakla, “aklının erip ermediği belli olmamak”la itham ediyorsunuz. Eleştirinin ötesine geçip aşağılamaya evrilebilecek tehlikeli kelimeleri Hürriyet’in başyazarı olarak kullanıyorsunuz. 

Size göre öyleymiş. Yazı yazma stilimi mi eleştiriyorsunuz?

- Ahmet Kaya’nın bu düşüncelerini magazin Gazetecileri Derneği’nin düzenlediği bir gecede söylemesi sizce neden sorun? 

O zaman yanlış bulmuşum. O bir şey söylemiş, ben de yanlış demişim. bugün de söylediklerimi doğru buluyorum.

- O yazıda “İkincisi ‘hoş vakit geçirmek’ için geldiklerini bile bile bu sözleri söylemenin oradaki insanları tahrik edip olay çıkarmaktan başka bir amacı olabilir mi” diyorsunuz. Ahmet Kaya’nın kendisini linç ettirdiğini mi savunuyorsunuz?

Hayır, öyle bir iddiam yok. Makaleyi beğenmeyebilirsiniz, haksızlık olarak da görebilirsiniz buna saygım var ama “Bunu niye böyle dedin de böyle demedin” dediğinizde anlamakta zorlanıyorum. “Bunun daha iyisi olmaz mı?”, olabilir. “Beethoven daha iyi besteleyemez miydi?”, besteleyebilirdi. Ne yapalım, gerçek bu!

- Şu an bir gazeteciyle konuşuyorum ve Akit’in yayın koordinatörüne Ermeniler için kullandığı ifadeleri sorduğum gibi şimdi de size, sizin kullandığınız ifadeleri soruyorum. Özellikle Ahmet Kaya linç edilirken “Bu yaratık kardeş ise kardeşliğini bilmekle yükümlüdür” diyebildiğiniz için. 

Nerede linç edilmiş Ahmet Kaya? Maalesef Paris’te vefat etti.

- Magazin Gazetecileri Derneği’nde sözleri ardından marş okunması, üstüne çatalların fırlatılması sizce… 

Orada olaylar yaşanmış, bitmiş. Ben yazdım diye o olaylar olmadı. Aksi olmuş gibi soruyorsunuz. Ben yaşananı önemli bir olay olarak görmüşüm ve sütunuma almışım. Olan bu. Şimdi gelip “O cümleyi neden öyle kurdunuz?…”

Yazı işlerine gelen haberin sağlığı tartışılmaz mı? 

- Siz “Yaratık kardeşliğini bilmekle yükümlü” diyerek Ahmet Kaya’yı karşınıza alıp kendinizi onu yargılama pozisyonuna koyuyorsunuz, ötesine geçerek henüz dava sonuçlanmamışken Kaya’nın “PKK’ya para toplamak için konser verdiği” hükmünü veriyorsunuz. 

Eldeki bilgi oymuş.

- Açabilir misiniz?

Bilgi yazı işlerine geldiği zaman o habere olgunlaşmış gözüyle bakarsınız. Muhabir elinden geleni yapmıştır, istihbarat şefi habere bakmıştır ve redaktör gözden geçirmiştir. Gazetenin başyazarı bir habere dair özel olarak yazı işleri müdürüne şunu söyleyebilir: “Bunu gözüm tutmadı, üzerinde durulsa.” Ama o haberin sağlığını tartışmaz, tartışırsa tüm o mekanizmaya saygısızlık olur. Hayatım boyunca bunu yapmadım, hiçbir haberime de böyle muamele yapılmasına razı olmadım. Ahmet Kaya hakkında da yazı işlerine gelmiş bilgiye dayanarak yazıyorum.

- Yargı sonuçlanmadan, önünüze gelen bilginin mutlak olduğunu mu düşünürsünüz?

O bilgi mutlak değildir ama ona dayanmaya mecburum, gazeteci erişebildiği gerçeklerle kayıtlıdır.

- Yazar, elinde olmayan bilgileri de düşünerek olaya temkinle yaklaşmaz mı?

Bu herhalde gazetecilik dünyamıza yeni gelmiş bir uygulama. Sizin kuşak bunu getirdiyse mutluluk duyarım. Ama gazeteci nihai gerçeği ortaya çıkaran değildir, daha sonra çıkan bilgiler nedeniyle o tarihte yazdıkları gerçeğe uygun çıkmayınca gazeteciyi mahkûm edemezsin.

Kaynak: T24

Haberi duyan parasını almaya koştu

YARGITAY’ın, ’aboneden kayıp- kaçak bedeli alınamayacağı’ yönünde verdiği emsal kararın ardından vatandaşlar, şimdiye kadar aylık faturalarından kesilen 'kayıp-kaçak’ bedellerini geri alabilmek için elektrik şirketlerine akın etti.Kayseri ve Civarı Elektrik Şirketi’nin önünde uzun kuyruklar oluştu.


Kayseri’de, faturalarında kesilen kayıp- kaçak bedelini gösteren belge almak isteyen vatandaşlar, Kayseri ve Civarı Elektrik Şirketi önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Elektrik aboneleri uzun kuyruğa isyan ederek şöyle dedi:

"Elektrik dağıtım şirketlerinin bizden kestikleri kayıp- kaçak bedelleri belli. Oturdukları yerden, uydu aracılığıyla bile fatura kesip gönderiyorlar. Ancak konu bize geri ödenecek kayıp- kaçak bedeli olunca, işi yokuşa sürüyorlar. Burada pekçok yaşlı insan var, kadınlar var, çocuklar var.”

TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ KARAR VERİYOR

Saatlerce kuyrukta bekleyip kayıp-kaçak ödeme belgelerini alan vatandaşlar, bu belgeleri Kaymakamlıklarda bulunan Tüketici Hakem Heyetleri’ne veriyor. Yetkililer, bundan sonraki süreçte ise Hakem Heyetleri’nin başvuruları değerlendirip ödeme yapılıp yapılmayacağına karar vereceğini, ödeme yapılmasına karar verilmesi halinde ise bu durumun dağıtım şirketine bildirileceğini ve şirketin de aboneye parasını iade edeceğini kaydetti.
(vatan)

Erdoğan için bebekli karikatür

Washington Post gazetesi, Türkiye'de 16 yaşındaki bir lise öğrencisinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanmasını karikatürize etti.

Ann Telnaes imzası ve "Cumhurbaşkanı Erdoğan fazla hassas" başlığıyla yayımlanan karikatürle birlikte "16 yaşındaki bir lise öğrencisi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdiği için tutuklandı" bilgisi verildi.

Washington Post karikatüristi Telnaes'in 2001 yılında "Siyasi Karikatür" dalında Pulitzer Ödülü kazandığı belirtildi. (hürriyet)


Başbuğ: Suç duyurusunda bulunacağım

Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, "Ergenekon'da kumpas" iddiaları ile ilgili "müşteki" sıfatıyla ifade vermek üzere Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na geldi. Konu hakkında Twitter'dan açıklama yapan Başbuğ "Türk Ordusu ve personelini hedef alan soruşturmalarla ilgili suç duyurusunda bulunacağım" dedi.

Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer'den alınan bilgiye göre Başbuğ'un önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu'na nezaket ziyaretinde bulunacağı ardından ise  "Ergenekon'da kumpas" iddialarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında savcı Mesut Erdinç Bayhan'a müşteki sıfatıyla ifade vereceği ve sorumlulular hakkında suç duyurusunda bulunacağı öğrenildi. Başbuğ'un daha sonra da Ergenekon soruşturma ve davasını yöneten hakim ve savcılara ilişkin şikayeti için de Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) müfettişlerine ifade vereceği belirtildi.

BASINI ENGELLEMEYE ÇALIŞTILAR
Öte yandan adliyenin özel güvenlik görevlileri de Başbuğ'un giriş yaptığı adliyenin protokol kapısında basın mensuplarının görüntü almasını engellemeye çalıştı.

TWITTER'DAN AÇIKLAMA
Başbuğ, twitter hesabından yaptığı açıklamada ise, "Bugün Çağlayan adliyesine gidip Türk Ordusu ve personelini hedef alan soruşturmalarla ilgili suç duyurusunda bulunacağım" dedi.

Kaş-göz taciz

Mahkeme bir kadını takip ederek işaret yapan erkeği cinsel taciz suçundan cezalandırdı. Kararda, erkeğin kadına yaklaşıp elle veya başka suretle cinsel saldırıda bulunmadığına dikkat çekilse de “Karşıdan işaret etmek de cinsel taciz” denildi.

DAVA dosyasına göre, N.O., kızını okula bırakırken, aynı okulda okuyan oğlunu getiren F.Ö.’nün tacizine maruz kaldı. Savcılık hazırladığı iddianamede, kadını aracı ile takip eden, telefon numarası yazılı not kâğıdını vermek isteyen ve telefon numarasını isteyen erkek hakkında cinsel taciz suçunda dava açtı. N.O., mahkemede verdiği ifadesinde, taciz olayını şöyle anlattı : “Okul öncesi giriş-çıkışında beni sıkıştırıyordu, sürekli el hareketi yapıyordu ve telefon numarası vermemi istiyordu. Aracımın yanına yaklaşıp arkadaş olmak istiyordu. Benden hoşlandığını söylüyordu. Bana dokunup herhangi bir harekette bulunmadı ancak sürekli el hareketleri yapmak suretiyle rahatsız ediyordu.”

RUH SAĞLIĞI RAPORU

Tacizle suçlanan F.Ö. ise ifadesinde cinsel taciz iddiasını kabul etmeyerek “Kendilerini tanımam, cinsel tacizde bulunmuş değilim” savunması yaptı.
Davaya bakan Ankara 20’nci Asliye Ceza Mahkemesi, olayda kadının ruh sağlığının bozulup bozulmadığı yönünde Adli Tıp Kurumu’ndan rapor aldırdı.

75 GÜN PARA CEZASI
Raporda, yaşanılan olayda kadının ruh sağlığının etkilendiği anlatıldı. F.Ö.’nün avukatı ise yaptığı savunmada, taciz iddiasının ispatlanamadığını belirtti.
Mahkeme yaptığı yargılamada F.Ö.’ye  “cinsel taciz” suçundan 75 gün karşılığı adli para cezası verdi.

CİNSEL TACİZ İÇİN TEMAS ŞART DEĞİL
MAHKEME gerekçeli kararında, şu değerlendirmelerde bulundu: “Daha önceden tanışmamakla birlikte sanık F.Ö. aracı ile N.O.’yu takip ettiği, dikkatini çektiğinde de işaret ettiği, bu eylemin birkaç gün devam ettiği, her ne kadar sanık F.Ö.’nün N.O.’ya daha fazla yaklaşıp ‘elle veya başka suretle’ cinsel saldırıda bulunmadığı anlaşılmakla birlikte karşıdan işaret etmek ve kendisini takip etmek suretiyle cinsel tacizde bulunduğu kabul edilmiştir.”

AK Parti 13 Milyon kişiye düzenli yardım yapıyor

Türkiye'de şu anda 3 milyon 96 bin 409 ev, yani yaklaşık 13 milyon kişi düzenli nakdi yardım alıyor. En asgari düzeyde yapılan bir hesaplamayla her eve minimum aylık 600 TL nakit para giriyor.

Radikal'den Bahadır Özgür'ün haberine göre; Artık herkes AK Parti ’nin sandıktaki başarısının en önemli anahtarının ‘sosyal yardımlar’ olduğu konusunda hemfikir. Tabii bu duruma ‘makarnacılar’ tavrıyla yaklaşan da var, bugüne dek doğru düzgün uygulanmayan ‘sosyal politikanın’ bir pratiği olarak bakan da.

Elbette bu durumun iktisadi yönü, popülist karakteri, gerçek bir sosyal devlet mantığı olup olmadığı tartışılıyor...

Ama işin rakamsal boyutu basitçe ‘oy satın alma’ denilecek düzeyi çoktan aştı. Sadece 2013’te Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın harcadığı 20 milyar lira bile bu yardımların ciddiyetini ifade etmeye yeter. Üstelik yardımlar düzenli, sistematik, nakdi ve doğrudan hedefe odaklı...

Gelin herhangi bir politik yoruma girmeden, olayın vatandaş cephesindeki muhasebesini en basit haliyle yapalım.

3.3 MİLYON KİŞİ ASGARİ ÜCRETİN ÜÇTE BİRİ GELİRE SAHİP

Niteliği, kaynağı, kurumu belirsiz yardımlar bir yana, ölçülebilir olması bakımından doğrudan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan alınan, sadece nakdi yardımları ifade eden rakamları dikkate alalım.

Öncelikle vatandaşın durumu nedir?

Bu soruya net yanıt bulmak için hükümet 2013 yılında gelir testi yaptı. Bu testle 17 milyon 387 bin 874 yetişkin vatandaşın maddi durumu ölçüldü. Çıkan sonuç şöyle:

Aylık geliri 0 ile 340 lira arasında olan 790 bin 642 hane var. Bu hanelerde yaşayanların sayısı 3 milyon 361 bin 346 kişi.

326-978 TL arasında gelir giren hane sayısı da 323 bin 148. Bu evlerde yaşayan nüfus 1 milyon 288 bin 654’ü buluyor.

978-1957 TL arası gelir aralığında 28 bin 550 ev ve 107 bin 773 kişi. 1957 ve üzeri geliri olan ev sayısı da 3 bin 287 ve 1 milyon 957 bin 200 kişi.

Yani gelir testi yapılan nüfusun yüzde 70’i asgari ücretin üçte birinin bile altında gelire sahip.

Tablo hiç iç açıcı değil doğrusu.

Şimdi bu kötü tablo içinde farazi bir aile üzerinden nakdi yardımların ne anlama geldiğini hesaplayalım.

FARUK BEY HER AY KAÇ LİRA ALIYOR?

Bizim farazi vatandaşımız Faruk Bey bu en kötü yüzde 70’in içinde. 38 yaşında, düzenli bir işi yok. Yevmileyi, geçici işler bulabiliyor. 75 yaşında babası, 70 yaşında annesi, hamile eşi, ilkokula giden bir kızı var. Yoksul bir semtte, kirada oturuyor...

Peki böyle bir durumda Faruk Bey nasıl yaşayabiliyor?

İlk olarak gelir testinde en alt basamakta olduğundan zorunlu sağlık sigortası devlet tarafından ödeniyor. Bu sayede asgari sağlık hizmetlerinin tamamından ücretsiz yararlanabiliyor. Devletin dağıttığı tüm yardımları almak için de koşulları uygun.

İşte kalem kalem Faruk Bey ve ailesinin evine giren nakdi yardımlar:

* Faruk Bey’in anne ve babasına 65 yaşın üzerinde olduğundan her biri için ‘yaşlılık aylığı’ adı altında 130’ar TL ödeniyor.

* Hamile eşine doğum yapana kadar ayda 30 TL veriliyor. Eğer doğumu hastanede yaparsa bir sefere mahsus 70 TL daha alacak. Doğumdan sonra da yine bir sefere mahsus lohusa yardımı söz konusu. Bu da 70 TL.

* Faruk Bey’in gelir statüsündeki konumu nedeniyle çocukları için devletten şartlı sağlık yardımı alma hakkı var. Bu yardımlar 0-6 yaş grubu ile ilkokul ve ortaöğretimi kapsıyor. Tek şart çocuğun eğitimine devam etmesi ve düzenli olarak sağlık kontrolüne götürülmesi. Faruk Bey’e, yeni doğan çocuğu için sağlık yardımı olarak her ay 30 TL ödenecek. İlkokula giden kızı için de yine 30 TL sağlık yardımı alıyor.

* Faruk Bey belki bu yardımlar olmasa çocuklarını okutmayacak. Ama okuttuğu sürece diğer yardımlardan da faydalanıyor. Çünkü devlet her ay kızı için 35 TL eğitim parası ödüyor. Tabii beslenme, servis yardımı da alıyor. Ders kitapları ücretsiz zaten. Faruk Bey’in kızı ortaokula geçince aldığı yardım aylık 55 TL’ye yükselecek. Lise için de bu miktar 65 TL’yi buluyor.

* Yeni doğacak erkek çocuğu da yine aynı haklara sahip. Onu da okutmaya devam ederse kız çocuğundan farklı olarak eğitimi boyunca sadece 5 TL daha az yardım yapılacak.

* Kızı herhangi bir üniversiteye girebilirse her ay düzenli olarak 200 TL yardım alacak. Yeni çıkan düzenleme ile de bir defaya mahsus, geri ödemesiz 12 bin TL de kredi verilecek. Bu hakların tamamı Faruk Bey’in yeni doğan ve doğacak tüm çocukları için de geçerli.

* Faruk Bey’in erkek çocuğu askerlik çağına geldiğinde ister kısa ister uzun dönem olsun askerde bulunduğu süre boyunca ailesine devlet her iki ayda bir 500 TL maaş ödeyecek.

* Kirada oturduğu için ‘barınma masrafı’ adı altında 317 TL’lik bir yardım da alıyor. Bu yardım düzenli değil, ihtiyaca göre yapılıyor.

* Her kış 500 ton düzenli kömür yardımı veriliyor. Yine gelir testinin en alt kategorisinde olduğundan dolayı da her ay 274 TL’lik gıda yardımı hakkı da var.

* Anne veya babası vefat ettiği zaman devlet cenaze masraflarını karşılayacak. Kızı büyüyüp evlendiğinde bir sefere mahsus ‘çeyiz’ yardımı alacak.

* Tüm bu yardımlara ek olarak Faruk Bey, oturduğu ilçenin belediyesinin veya bağlı olduğu büyükşehir belediyesinin, sivil kuruluşların para, gıda, giyecek vb. tüm yardımlarını da alabiliyor.

Sonuç olarak giyim, yakacak, düzensiz ödenen barınma vb. yardımlar hesaba katılmadığında her ay düzenli ödenen nakdi yardımlar en asgari tutardan hesaplandığında bile Faruk Bey’in evine minimum 600 TL para girmiş oluyor.

Bu para çocuk sayısı arttığında yükselecek, kendisinin ve mevcut siyasi politikanın seyri değişmediği müddetçe de gelmeye devam edecek.



EN AZ 13 MİLYON KİŞİ DÜZENLİ YARDIMDAN YARARLANIYOR

Faruk Bey gibi şu anda 3 milyon 96 bin 489 ev düzenli yardımlardan faydalanıyor. TÜİK’in aile araştırmasına bakılırsa Türkiye ’de aile bireyi sayısı ortalama 4. Dolayısıyla bu 13 milyona yakın bir nüfus yardım alıyor demek. Üzerine bir de yetişkin sayısının yüzde 50’lerde olduğu hesaba katılırsa, 6 milyona yakın insan yardımlardan faydalanıyor.

Önümüzdeki seçim için de bu tablo herhalde çok şeyi anlatıyordur... 

KAÇ KİŞİYE, HANGİ ALANDA, NE KADARLIK YARDIM YAPILDI?

* Toplam sosyal yardımların tutarı 20 milyar 764 bin 725 TL

* 427 bin 434 engelli için 3 milyar 449 milyon 908 bin 836 TL

* 658 bin 681 haneye gıda için 180.7 milyon TL

* 19 bin 722 haneye barınma için 62.6 milyon TL

* 2 milyon 106 bin 015 haneye 2 milyon 142 bin 316 ton kömür

* 281 bin 141 kadına eşleri vefat ettiği için 752.8 milyon TL

* 50 bin 583 aileye askerde olan çocukları için 77.5 milyon TL

* 809 bin 117 ilkokul, 810 bin 200 ortaokul, 334 bin 317 lise öğrencisine 512 milyon TL

* Öğrencilere öğle yemeği için 250 milyon TL, kitap için 275 milyon TL

* 43 bin 500 engelli öğrencinin okula gidebilmesi için 85 milyon TL

* 778 bin 238 haneye şartlı sağlık yardımı olarak 229 milyon 23 bin TL

* Gebelik için 71 bin 807 haneye, lohusalık için 13 bin 770 haneye, doğum için de 16 bin 175 haneye 14 milyon 77 bin TL

* 632 bin 407 yaşlıya aylık 1 milyar 9 milyon 428 bin TL.

KALEM KALEM BİREYSEL YARDIMLAR

Gebelik: Aylık 30 TL

Lohusa- bir seferlik: 70 TL

Hastane doğumunda bir seferlik: 70 TL

Çocuk için sağlık yardımı: Aylık 30 TL

İlkokul: Aylık 30 TL

Ortaokul: Aylık 45 TL

Üniversite: Aylık 200 TL ve ayrıca bir defaya mahsus geri ödemesiz 12 bin TL

Askere giderse: Aileye aylık 250 TL

Gıda: Başvuruya göre aylık 274 TL

Yakacak: Her kış 500 ton kömür

Barınma: Başvuruya göre aylık 317 TL

Evde 65 üstü yaşlı bir birey varsa: Aylık 130 TL

Eşi vefat etmişse kadına: Aylık 250 TL

Engelli varsa, engelliye: Aylık 261 TL

Engelli 18 yaş altı ise yakınına: Aylık: 261 T

Danıştay'dan Gülen hakkında flaş karar

Danıştay 10. Dairesi, Gülen'in pasaportunu iptal eden Erzurum Valiliği işlemini, hukuka uygun buldu.

Danıştay 10. Dairesi, Gülen'in pasaportunu iptal eden Erzurum Valiliği işlemini iptal eden Erzurum 2. İdare Mahkemesinin kararını bozdu.

Erzurum Valiliği, Fethullah Gülen'in hususi damgalı (yeşil) pasaportun, usulsüz yöntemlerle alındığı gerekçesiyle iptal etmişti.

Erzurum Valiliğinin pasaportun iptaline ilişkin işleminin iptali istemiyle Erzurum 2. İdare Mahkemesinde dava açıldı. Erzurum 2. İdare Mahkemesi ise Gülen'in pasaportunun iptaline ilişkin Valilik işlemini iptal etti.

Valiliğin, İdare Mahkemesi kararına itiraz etmesi üzerine dosya, Danıştay 10. Dairesine geldi.

Danıştay 10. Dairesi, İdare Mahkemesinin kararını oy çokluğuyla bozdu.

Karardan

Dairenin kararında, Pasaport Kanunu'nda kimlere "hususi damgalı pasaport" verileceğinin hüküm altına alındığı, aynı kanunun ek 4. maddesinde de emeklilik veya istifa nedeniyle görevlerinden ayrılan devlet memurlarına, hizmet süreleri ve taşıdıkları unvan ve rütbeleri aynı ilk üç derece kadrolarına yükseltilen emsalleri gibi hususi damgalı pasaport alma olanağı tanıdığı belirtildi.

Devletin belirli kademelerinde görev yapan, bu görevlerden istifa veya emeklilik nedeniyle ayrılan kamu görevlilerine hususi damgalı pasaport düzenlenmesini öngören ilgili yasa hükümlerinin, "Emekli Sandığına tabi birinci, ikinci ve üçüncü derece kadrolarda bulunmayı veya Emekli Sandığı iştirakçiliği yoluyla anılan kadro dereceleriyle ilgilendirilmeyi" şart koştuğu hatırlatıldı.

Kararda, "Emekli Sandığına tabi bulunmayan ya da Emekli Sandığından emekli olmayan veya kamu görevinden çekildikten sonra Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgilendirilip bu kurumdan emekli olan ve böylece Emekli Sandığıyla ilgisi kesilenlerin, anılan yasaya göre hususi damgalı pasaport almalarına olanak bulunmamaktadır" denildi.

Dairenin kararında, Pasaport Kanunu'nun ek 4. maddesi hükmünden, sadece devlet memuriyetinden emekliye ayrılan veya istifa edip de sosyal güvenlik kurumlarının tek çatı altında birleştirilmesinden sonra oluşturulan Sosyal Güvenlik Kurumundan 5510 sayılı Kanun'un 4/A veya 4/B kapsamında emekli olmayanların yararlanabileceği vurgulandı.

Danıştay 10. Dairesinin, benzer nitelikteki davalarla ilgili yaptığı temyiz incelemesinde verdiği kararların da bu yönde olduğu ifade edilen kararda, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığında 1966-1976 yılları arasında çalışırken istifa eden bir davacının açtığı davadan da örnek verildi.

Gülen'in ilk pasaport başvurusu 1990'da

Çanakkale İl Müftülüğü emrinde vaiz iken, 20 Mart 1981'de istifa ederek devlet memurluğundan ayrılan ve böylece Emekli Sandığı ile ilgisi kesilen davacının, özel sektörde bir süre işçi olarak çalışıp, 1 Şubat 1990'da Sosyal Sigortalar Kurumundan aylık bağlanmak suretiyle emekliye ayrıldıktan sonra yani işçi emeklisi olduktan sonra 7 Kasım 1990 hususi damgalı pasaport verilmesi istemiyle emniyete başvurduğu belirtildi.

Diyanet İşleri Başkanlığınca aynı gün 7 Kasım 1990'da, Emniyet Genel Müdürlüğüne Gülen ile ilgili, "6. derece kadrodan 5. derecenin 7. kademesinden maaş almakta iken, Başkanlığımız Çanakkale Merkez Vaizliğinden 20 Mart 1981 tarihinde emekliye ayrılan Fethullah Gülen'in bugün görevde olan emsalleri 3. derecenin 1. kademesinden maaş almaktadırlar" şeklinde bilgi verildiği hatırlatılan kararda, bu yazıya dayanılarak aynı gün Emniyet Genel Müdürlüğünce davacı adına Pasaport Kanunu'nun ek 4. maddesi uyarınca hususi damgalı pasaport düzenlendiği belirtildi.

Terör Dairesi, pasaport talebini uygun gördü

Pasaport düzenlendikten sonra Gülen'in yurt dışına çıkmasında sakınca olup olmadığı konusunun da araştırıldığı kaydedilen kararda, Terörle Mücadele Daire Başkanlığının 13 Kasım 1990 tarihli yazısıyla davacının "pasaport talebinin yerine getirilmesinin uygun görüldüğü"nün Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığına bildirildiği aktarıldı.

Gülen'in değişik tarihlerde yaptığı başvurular üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığının 7 Kasım 1990 tarihli yazısına dayanılarak, hususi damgalı pasaportunun süresinin uzatıldığı ifade edilen kararda, bu pasaportun, Gülen'in avukatının 24 Mayıs 2011'de yaptığı başvuru üzerine iptal edilerek, Gülen adına 2 Haziran 2011 tarihli hususi damgalı pasaportun düzenlendiği belirtildi.

Bazı basın yayın organlarında 3 Mart 2014'te, "gerçeğe aykırı bilgi ve belgelerle Gülen'e hususi pasaportverildiği" yönünde yer alan iddialarla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğünce araştırma başlatıldığı anlatılan kararda, araştırma sonucunda 26 Mart 2014 tarihli raporda, "Diyanet İşleri Başkanlığının 11 Kasım 1990 tarihli yazısında yer alan bilgilerin davacının özlük dosyasında yer alan bilgilerle örtüşmediği, yazıdaki bilgilerin gerçeği yansıtmadığı"nın tespit edildiği kaydedildi. Bunun üzerine, davacı adına düzenlenen 2 Haziran 2011 tarihli hususi damgalı pasaportun Erzurum Valiliğinin 28 Mart 2014 tarihli işlemiyle iptal edildiği anlatıldı.

Geçirdiği hizmet süresi hususi pasaporta yetmiyor

Çanakkale Merkez vaizi iken, 20 Mart 1981'de istifa ederek devlet memurluğundan ayrılan ve böylece emekli sandığı iştirakçiliği sona eren Gülen'in, istifadan sonra özel sektörde çalışıp 1 Şubat 1990'da Sosyal Sigortalar Kurumunca aylık bağlanmak suretiyle işçi emeklisi olduğu hatırlatılan kararda, şu tespitler yapıldı:

"Emekli Sandığından emekli olmayan veya kamu görevinden çekildikten sonra Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgilendirilip, Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli aylığı bağlanmak suretiyle Emekli Sandığı ve devlet memurluğu kadro dereceleriyle ilgisi kesilen davacının, Pasaport Kanunu'nun hususi damgalıpasaport verilmesine ilişkin hükümleri kapsamında bulunmadığı açıktır. Davacının ve Diyanet İşleri Başkanlığının gerçeğe uygun olmayan beyanlarına dayanılarak 7 Kasım 1990 tarihli düzenlenip daha sonra 2 Haziran 2011'de yenilenen hususi damgalı pasaportun iptal edilmesine ilişkin Erzurum Valiliği işleminde Pasaport Kanunu'na aykırılık görülmemiştir. Sigorta emeklisi olmayıp Emekli Sandığıyla ilgisini devam ettirmesi halinde de davacının, en son 6. derecenin 7. kademesinde iken ayrıldığı devlet memurluğu görevinde geçirdiği hizmet süresi itibarıyla da emsali ancak 4. derecenin 1. kademesinde olacağı için Pasaport Kanunu'nun ek 4. maddesinden yararlanması mümkün değildir."

Hizmet cetvelinin incelenmesinden, ilkokul mezunu davacının, 10 Temmuz 1959'da ilk defa "Edirne Merkez Üç Şerefeli Cami imam-hatibi" olarak göreve başladığı, istifa ettiği tarih itibarıyla hizmet cetveline göre 6. derece kadroda bulunduğu, hizmet süresi itibarıyla emsalinin ise 4. derecenin 1. kademesinde olacağının anlaşıldığı belirtildi.

Kararda, "Sonuç olarak, sigorta emeklisi olmasının yanı sıra görevdeki emsalinin de dördüncü derecede bulunması karşısında, davacıya hususi damgalı pasaport verilmesine ilişkin işlemin iptal edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır" denildi.

Bundan sonra ne olacak?

Danıştayın bozma kararı, Erzurum 2. İdare Mahkemesine gönderildi. Mahkeme, dosyayı inceleyerek yeniden karar verecek. İdare Mahkemesinin, bozma kararına uymayarak, ilk kararında direnmesi halinde dosya Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna gelecek. Kurul kararlarına karşı temyiz yolu bulunmuyor.

Muhabir: Aylin Sırıklı AA

28 Aralık 2014 Pazar

Yunanistan açıklarında seyreden feribotta yangın çıktı

Yunanistan'dan İtalya'ya giden ve içinde 54 Türk yolcunun da olduğu feribotta yangın çıktı. 2 Türk'ün de aralarında olduğu 150 kişi kurtarılırken 1 kişinin hayatını kaybettiği haberi geldi.


Yunanistan'dan İtalya'ya 478 yolcusuyla sefer yapan feribotta, Korfu Adası yakınlarında yangın çıktı.

Araba güvertesinde başlayan yangının ardından ‘Norman Atlantic’ adlı feribotun tahliye edilmesi talimatı verildi.

Yunan yetkililer, yakınlarda bulunan gemilerden, feribotta bulunan yolcuları almalarını istedi.

Hava şartları nedeniyle söndürme ve kurtarma çalışmaları güçlükle yürütülürken, ilk can kaybı haberi de geldi.

İtalyan ve Yunan makamlarınca da doğrulanan habere göre, garajın çıkış kapısına sıkışan bir kişi hayatını kaybetti.
Hayatını kaybeden kişinin uyruğu ise henüz bilinmiyor. Kurtarma çalışmalarında şu ana kadar 150 yolcunun kurtarıldığı belirtildi.

Feribotta bulunan 54 Türk'ten ikisinin de kurtarılanlar arasında olduğu öğrenildi.

'EN KARMAŞIK OPERASYON'
Varvitsiotis, ‘bunun en karmaşık kurtarma operasyonlarında biri olacağını’ belirtti. İtalya ve Arnavutluk’un da kurtarma çalışmalarına destek verdiği kaydediliyor.
Cep telefonlarıyla Yunan televizyonlarına bağlanan yolcular yardım istedi.


ULAŞTIRMA BAKANI'DAN AÇIKLAMA

Bu arada Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, "Başkonsolosluğumuzdan aldığımız bilgiye göre, şu anda 54 Türk yolcusu olduğu ifade ediliyor. Bununla ilgili gerekli takip işlemini yürütüyoruz. Yunanistan'da da bununla ilgili bir kriz masası oluşturulmuş durumda. Bakanlık olarak çalışmaları yakinen takip ediyoruz'' dedi.

Yunan medyasına yansıyan haberlerde, gemide 54 Türk vatandaşının yanı sıra çok sayıda İtalyan, Alman, Yunan, Rus, Arnavutluk, Malta, Fransız ve Mısır vatandaşı bulunduğu belirtildi.

İTALYA'DAN KURTARMA GEMİSİ YOLA ÇIKTI

Patra Limanı'ndan dün akşam saatlerinde İtalya'ya hareket eden Norman Atlantic adlı feribotta çıkan yangın sonucunda tahliye işlemleri devam ederken, İtalya'dan bir kurtarma gemisinin feribotu kıyıya yanaştırmak için yola çıktığı kaydedildi.

Yunanistan'ın Korfu Adası'nın 45 mil açıklarında demirleyen feribotun, nereye yanaştırılacağı henüz netlik kazanmazken, feribotun Yunanistan, İtalya ya da Arnavutluk limanlarından birine götürüleceği bildirildi. ntv

Türk gemisi battı

İtalya'nın Ravenna Limanı yakınlarında kaza yapan Türk gemisi battı. 11 kişilik mürettebattan 5'i kurtarılırken, 2 kişinin cesedine ulaşıldı. 4 kişi ise kayıp.

İtalyan medyası, Ravenna Limanı'nın 2 mil açığında, Belize bandıralı bir kargo gemisiyle çarpışan Türk kargo gemisinin battığını duyurdu.
Türkiye'nin Milano Başkonsolosu Aylin Sekizkök, gemide bulunan iki kişinin öldüğünü söyledi.
İtalyan yetkililer ilk başta, batan geminin isminin Baron olduğunu duyurmuştu. Ancak geminin adının Gökbel olduğu anlaşıldı.

Ravenna Belediye Başkanı'nın verdiği bilgiye göre, yerel saatle 09.30 sıralarında meydana gelen kaza, gemilerden birisinin Porto Corsini Limanı'ndan çıkması diğerinin ise girişi sırasında meydana geldi.

Sisten dolayı görüş mesafesinin yetersiz olduğu bildirildi.

Arama-kurtarma çalışmalarının kötü hava koşulları nedeniyle güçlükle yürütüldüğü belirtildi.

ULAŞTIRMA BAKANI'DAN AÇIKLAMA

Bu arada Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada,  İtalya makamlarınca arama kurtarma çalışmalarının yapıldığını belirtti.
Çalışmalar sırasında şu ana kadar 11 kişilik mürettebattan 5'i kurtarılırken, 2'sinin cesedine ulaşıldı. 4 kişi ise hala kayıp. ntv

Soma'da işsizliğin en küçük kurbanı

Manisa'nın Soma İlçesi’nde 301 madencinin hayatını kaybettiği faciaya, ocağın kapısında yakalanıp şans eseri kurtulan, tekrar çalışmak için 7 ay bekledikten sonra, cep telefonu mesajıyla işsiz kalan Satılmış Cin’in, 4 gün önce dünyaya gelen ve ’Umut’ adını verdiği bebeği de zor bir yaşama gözlerini açtı.

 Zonguldak’tan yeni yaşam umuduyla Soma’ya geldiğini, tek isteğinin, çocuklarının sağlık problemlerini gidermek ve onların karnını doyuracağı bir iş olduğunu söyleyen Satılmış Cin, "Eşimin sütü az geliyor. 4 günlük bebeğime hazır mama alacak param yok cebimde. Onun bazen aç olduğu için ağlamasına, kahroluyorum" dedi. 

Memleketi Zonguldak’taki kaçak faaliyet gösteren maden ocaklarında düşük ücretlere çalışan Satılmış Cin, 3 yıl önce Birten Cin’le evlendikten sonra yeni bir yaşam ve güvenli iş umuduyla Soma’ya göç etti. Burada Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin işlettiği maden ocağında çalışmaya başlayan Satılmış Cin ve eşi, oğulları Tolga ve Mertcan’ın da dünyaya gelmesiyle büyük mutluluk yaşadı. 

Ancak hem 2 yaşındaki oğlu Tolga, hem de 1 yaşındaki Mertcan’da ortaya çıkan sağlık problemleri nedeniyle yaşamları kabusa döndü. Büyük üzüntü yaşayan Satılmış Cin’in, gözünde kayma olan çocuklarından Tolga, bir süre önce yürürken ayakta duramayıp yere düşmeye başladı. Hastaneye götürülen minik Tolga’nın bacaklarında güçsüzlük tespit edildi, ama kesin bir teşhis de konulamadı. 

Çiftin küçük oğlu Mertcan’ın ise hem kalbinde delik olduğu, hem de beyninde su toplandığı ortaya çıktı. Ancak Mertcan’ın beyninde neden su toplandığı da yaşı küçük olduğu için doktorların araştırmalarına rağmen teşhis konulup belirlenemedi. 

2830 MADENCİ GİBİ CEP MESAJIYLA İŞSİZ KALDI

Geçen 13 Mayıs’ta çalışmak için ocağa girmeye hazırlanırken meydana gelen faciadan şans eseri kurtulan, ama 301 arkadaşını kaybetmenin acısını yaşayan Satılmış Cin, çocuklarının sağlık sorunlarıyla boğuştuğu sırada, cep telefonuna gelen, işten çıkarıldığı mesajıyla bir kez daha yıkıldı. 

O da 2 bin 830 madenci arkadaşı gibi işsizler kervanına katıldı. Hem çocuklarının sağlık sorunları hem de işsizlikle boğuşan Satılmış Cin, iş için müracaat ettiği tüm kapılardan da eli boş döndü. 

ZOR GÜNLERİN TEK MUTLULUĞU, UMUT BEBEK 

Satılmış Cin’in yşadığı bu zorlu günlerde yüzünü güldüren tek mutluluğu ise, 4 gün önce yeni bir bebeğinin dünyaya gelmesi oldu. Annesi Birten Cin’in karnındaki kontrollerinde, abisi Mertcan’da olduğu gibi beyninde su toplandığı söylenen bebekte, şimdilik böyle bir rahatsızlık saptanmadı. Bu da Satılmış Cin ve eşini sevince boğdu. 

Ancak ’Umut’ bebek, babasının işsiz kalması ve gelirlerinin de olmamasından dolayı çaresiz bir yaşama da gözlerini açmış oldu. İki gün kaldığı hastanedeki kontrolleri tamamlanan Umut bebek, kardeşlerinin yanına, yeni evine götürüldü. 

’MAMA ALACAK PARAM YOK’ DEDİ GÖZ YAŞI DÖKTÜ

Tek mesleği küçüklükten beri yaptığı madencilik olan Satılmış Cin, ilçedeki diğer maden ocaklarına da iş için müracaat etti ama bir sonuç alamadı. Bu arada, satılmış Cin’e, işsizlik maaşı bağlanmadığı gibi Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’den de şu ana kadar herhangi bir tazminat ödemesi yapılmadı. 

Çevresindekilerin yardımlarıyla çocuklarının karnını doyurmaya çalışan Cin, kendilerine bağlanacağı söylenen 800 TL’lik işsizlik maaşınını da zaten ev kirası ile zorunlu harcalamalara gideceğini anlattı. Çaresizliğine gözyaşı döken Satılmış Cin, "İki oğlumun daha teşhis konulmayan rahatsızlıkları var. Bu çalıştığım sırada onların sağlık giderleri için bankadan kredi çektim. İşsizlik maaşım zaten ev kirası ile bu borcumu bile karşılayamaz. Ben ne yapacağım? Tek isteğim var. Çocuklarımın sağlık sorunlarını gidermek ve karınlarını doyurmak için iş istiyorum. Alnımın teriyle para kazanıp bunu yapmak istiyorum. Ama bunu yapamadım. İlçedeki binlerce arkadaşım gibi çaresizliğe mahkum edildik. Eğer kredi borcum yüzünden haciz gelirse, o zaman üç küçük çocuğumla sokakta kalmaktan korkuyorum" dedi. 

İyi beslenemeyen eşinin sütünün yetersiz olmasından dolayı bebeğine hazır mama yedirmesi gerektiğini, ancak cebinde bunu alacak parası olmadığını söylerken gözyaşlarını tutamayan Satılmış Cin, "Böyle bir çaresizliği kabul edemiyorum. Ben çalışmak istiyorum. Ama iş yok, para da yok. 4 günlük bebeğime hazır mama alacak param yok cebimde. Onun bazen aç olduğu için ağlamasına, kahroluyorum. Komşularım yardım ediyor ama nereye kadar? Eşimle bebeğimize ’Umut’ adını verdik. Yeni ve mutlu bir yaşam hayal ettik. Bunun için de ben yardım ve paradan ziyade iş yardımı çağrısı yapıyorum" dedi.

Eşinin çaresizliği karşısında kendisinin de kahrolduğunu söyleyen Birten Cin de "Çocuklarımızın hepsi küçük, bırakın büyük isteklerini en ufak bir ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geldik. Kışın ortasında öylece kala kaldık. Ne yapacağımızı bilimiyoruz. Ben de çocuklarıma baktığım için eşime yardım edemiyorum. Bu çaresizlikten bizi kurtacak bir el bekliyoruz" dedi.

Tweet attı RedHack hackledi

Türk hacker grubu RedHack, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Ethem Sarısülük ile ilgili attığı tweet'in ardından, Ankara Büyükşehir Belediyespor (Osmanlıspor) ve AŞTİ'nin web sitelerini hackledi.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, dün Gezi olayları sırasında polisin silahından çıkan kurşunla hayatını kaybeden Ethem Sarısülük ile ilgili bir görüntü paylaştı.

Gökçek, 'Ethem Sarısülük ile ilgili yeni bant ortaya çıkmış... Bakın Allahaşkına saldırgan polis mi vandallar mı" yazdı.

Hacker grubu RedHack ise bu paylaşım nedeniyle AŞTİ ve Gökçek'in onursal başkanlığını yaptığı Ankara Büyükşehir Belediyespor'un (Osmanlıspor) sitelerini hacklediğini duyurdu. hürriyet.com.tr

Arınç siyaseti bırakıyor mu?

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç canlı yayında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Arınç kendisi hakkındaki 'siyaseti bırakacak mı' sorularına da yanıt verdi


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Habertürk'te katıldığı canlı yayında Veyiş Ateş'in sorularını yanıtladı.
 
Arınç, Fethullah Gülen'in "Hükümet bizden özür dilesin" açıklamasına zehir zemberek yanıt geldi. 
 
Cemaatle Ak Parti arasında olayların çıkmaya başladığı dönemde cemaatin üst düzey isimleriyle bir araya geldiğini ve kendilerinden özür istediğini söyleyen Arınç, "Bir münim bir münafıktan asla özür dilemez dediler. Yerin dibine girdim" itirafında bulundu.
 
Cemaate uyarıda da bulunduğunu ekleyen Arınç, "20 kez teklif ettim. Beni aforoz ettiler. Hükümet özür dilesin diyorsa bu yeterli değil"restini çekti.
 
Arınç'ın açıklamalarından satır başları;
 
MISIRLA İLİŞKİLER
 
Darbelere karşıyız, demokrasi darbe kabul etmez. Bu ilke bir tarafa Türkiye'nin çıkarları için bir takım adımlar atmamız lazım 10-20-50 yıl sonrasını bekleyemeyiz.
 
Bizim bu sözlerimiz Mursi'yi içeriden çıkarmaya yetmiyor. 1200 idam kararını geçersiz saymaya yetmiyor. Yeni zulümleri yapılmasından insanları kurtarmamıza yetmiyor. Mursi serbest bırakılırsa, demokratik adımlar atılırsa, ilişki kurmanın faydalı olabileceğini düşünüyorum.Türkiye'nin yeni birşeyler yapmasına gerek yok. Bizim tavrımız belli 'sıfır sorun'.
 
PAPALEL YAPI TARİFİ
 
Fethullah Gülen'in Risali Nur okuduğunu ancak farklı yorumladığı ve islami bir hareketi yaydığını biliyorum. Konuşmalarından bahsetmiştir ancak tipik bir Risali Nur talebesi değildir.
 
Gülen'le 1976'dan beri tanışıyorum. Çoğu insan sahip çıkmadı. Gençlerin iyi yetişmesini ister, yurtdışı ondan çok daha sonra gelişti. 1990'larda faaliyetleri devam etti, hakkında davalar açıldı. Beraat etti. 1997'de ABD'ye gitti ve orada yaşıyor.
 
Cumhurbaşkanımız 'arkadan vurulduk' dedi. Bunları ben de söyleyebilirim. O benden daha az tanıyor ben den daha mesafeli duruyor. 
 
KOZMİK ODA
 
2 Albay benim evimin adresi ellerindeyken gözaltına alınmışlar. Bakanlar Kurulu'na girmeden emniyet müdürünü çağırdım dinledim. Ben bunun suikast girişim olmadığını gözetleme olduğunu düşündüm. Zaman karışık bir zaman... Ergenekon, Balyoz iddiaları karşısında sert söylemlerim var. Bunlar askerlikten başka herşeyi yapmışlar dedim. Bir gözetleme yapıyorlar diye düşündüm.
 
5 yıl oldu ne bir savcıyı aradım ne bir hakime sordum. Tesir etmeye çalışıyor derler diye sormadım. 
 
Acaba benim üzerimden operasyon yapmak, beni kullanmak mı istediler? Kozmik Oda'ya böyle girildiğini düşünmedim değil.
 
Bir takım mizansenler kullanıldığı ve bazı dinlemeler de yapıldığı gibi içimdeki kuşku büyüyor. 
 
GÜLEN'DEN HİÇ ŞÜPHELENMEDİK
 
Biz iyi yüzünü gördük, hizmet yüzünü gördük. Yargıdaki, emniyetteki bu yapıdan da hiçbir haberim de kuşkum da olmadı.
 
Kendisiyle 2 kez de ABD'de görüştük. Her zaman hükümetimize karşı duacı olduğunu söyledi. Bu 17-25 Aralık'tan sonra ortaya çıkanlar işin bir başka yüzünü ortaya koydu.
 
HANEFİ AVCI KARARI
 
Ahmet Şık, Nedim Şener ve Hanefi Avcı tutuklandığında da bunun yanlış olduğunu söyledim.
Yazılan kitaplardan yola çıkarak bir neticeye varamayız. Bu tutuklamaların yanlış olduğunu söyledim. Özellikle kitapla, televizyonla, diziyle vs. suç işlenmesinin istisnai olabileceğini, bunun unsurlarının ne kadar mevcut olduğunu bilmediğimi ifade ettim. Ancak bir örgüt bağlamında herkesin üzerine düşen rolü oynayarak belli bir suç meydana getirme çabası varsa bunu hakimler tayin eder.
 
Cemaat dedğimiz olguyu biz hizmet hareketi olarak biliyorduk. İsterseniz çok safmışsınız diyebilirsiniz. Dolayısıyla biz olan bitene bakalım. Bir devlet içinde farklı yapılanmalar oluşmuşsa buna müaade edilemez. Cemaat eğer örgüt haline gelmişse, yapılanması da devlete paralelse bu yok edilmelidir.
 
Paralel... Birbiriyle kesişmeyen iki şey... Bir yerde iki devlet olmaz. Otorite kuramazsınız! 
 
NE İSTEDİLERSE VEREN...
 
Ne istedilerse veren Cumhurbaşkanı'dır. Sayın Ekrem Dumanlı'ya araya gelmişlerdir. Ama yanıldığımızı gördük.
 

MİT MÜŞTEŞARI OLAYI

Önceki konular MİT içinde MİT'ten rahatsız olanlar var. Bütün bunları ortaya çıktıktan sonra görüyoruz. Cemaatten çıkarsanız mesele kolay. Bizim cemaatlerle kavgamız yok. Biz cemaat insanları iyiye güzele sevk ediyorsa eyvallah
 
Cemaat hükümeti devirmeyi amaçlıyorsa cemaatten çıkın örgüt haline gelmiştir. Yapılanlara bakacağız. Biz hukuk devletiyiz.  
 
FUAT AVNİ 
 
İstihbarat örgütlerine sızmış ajanlar olabilir. Bunları en aza indirmeye çalışacağız. Bu isimle özel mücadelemiz var. Bu hesaplar dışarıdan yapılıyor. Bu bir kişi değildir de birkaç kişidir. Başında da şu var deniliyor. Ama ispatlanmadan isim söylemek olmaz.
 
EŞİM EVİ TERKETMİŞ!
 
Biz eşimle münakaşa etmişiz de çocuklardan birinin evine gitmiş. Hanımın önüne koydum çok üzüldü. Böyle birşey yalan, yüzkızartıcı. 
 
Eğer bir cemaat örgüt haline gelmiş, siyasi amaçla yok etme haline dönüşmüşse artık suç işliyor demektir. Bu durumla herkes mücadele etmelidir. Bugün sorumlu hükümet olarak biziz. Ancak gözümüzü kapatıp, elimize silah alıp bu mücadeleyi yapacak değiliz. Hukuk var... KPSS'de ÖSYM'de özel insanlar yetiştirildiği, işe yerleştirilmelerin yapıldığı... Biz bunları ortaya çıkarmaya çalışıyoruz.
 
TAŞHİYE OPERASYONU
 
Eleştiriler haklı olabilir. Gazeteci sıfatındaki insanların tutuksuz yargılanması gerektiğini söyledim. Bunu daha önce de söyledim. Seçilmiş milletvekillerinin cezaevinde kalması yanlıştı. Parti içinde bunu ilk söyleyen bendim. 
 
GÜLEN'İN ÖZÜR AÇIKLAMASI
 
Ben defalarca uyardım. Bugün bizden özür dilenmesinin istenmesi bir şey ifade etmiyor. İddianamede bir örgüt lideri olarak gösteriliyor.
 
CİZRE'DEKİ OLAYLAR
 
Yaşananların çok ağır bir suç olduğunu bilmemiz lazım. Son yıllarda terör örgütünün yandaşları Cizre ve birkaç ilçeyi pilot bölge olarak tayin etti.
 
(Uludere olayı) Komplo değil, bunun tek sorumlusu var o da terördür. Bu olayın suçlusu hükümet ve asker değil, bu olayın suçlusu terör.
 
Şuanda asayiş sağlanmıştır. Emniyet güçlerimiz, kolluk güçlerimiz orada hakimdir. HÜDA-PAR'ı evlerine giderek yakmak istediler, HÜDA-PAR mazlum ve mağdurdur. Hem 6-7 Ekim olaylarında hem de şimdi.
 
PKK bölgede kendisinden başka hakimiyet istemiyor. Biz bu olayın elbette üstüne gideceğiz, adli soruştuma başladı.
 
YÜCE DİVAN TARTIŞMASI
 
Ortada dolaşan kulis bilgileri söylentiden ibaret. Şimdiye kadar pekçok bakan ve başbakan hakkında soruşturma açılması istendi. Soruşturma Komisyonu aynı zamanda adli görev yapar.
 
"BİNALİ YILDIRIM'IN BÖYLE BİR AÇIKLAMA YAPMASI YANLIŞTIR"
 
Başbakanımız 5 Ocak'ta Cumhurbaşkanımız başkanlığında bir kabine toplantısı olmayacağını söyledi. Bu tarihi veren Binali Yıldırım ise onun şahsiyle ilgili değil ama onun yerinde başka birisi de olsaydı böyle bir hakkı yoktu. Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında kalması gereken birlikte karar vermesi gereken bir konuda hiçbir sıfa taşımayan bir insanın 5 Ocak'ta hükümet Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanacak demesi yanlıştır. Bunun yanlış olduğuna inanıyorum.
 
Anayasa'ya göre Cumhurbaşkanı gerekli görürse Bakanlar Kurulu'na başkanlık edebilir. Cumhurbaşkanı istediği zaman Başbakanımızla görüşerek bir toplantı istemek yetkisine sahiptir.
 
SİYASETİ BIRAKACAK MI?
 
3 dönem meselesi benim düşüncemi teyit etti. Ben 40 senedirsiyasetteyim. Artık çok fazla oldu dinlenmeye ihtiyacım var. Ben Meclis Başkanıyken 3 dönem şartı geldi can simidi gibi yapıştım. Bugün nereye gitsek AK Parti'li olsun olmasın. Siz delimisiniz? diye soruyor. Bunlar tekrar milletvekili olmazsa bu parti nereye gider diye soranlar oluyor. Ben de merak etmeyin diyorum. Bazı sembol isimlerin 3 dönem nedeniyle partiden ayrılmasını sokaktaki insanlar anlamıyor.
 
Ali Babacanlar, Cemil Çiçekler var.. Benim ihtiyacım var siyaset beni bırakıyor. Siyaset bizim yaşam biçimimiz.
 
SİYASETTE 2015 SONRASI
 
Ben AK Parti'nin tökezleyeceğini düşünmüyorum. Seçim gününe kadar üzerime düşeni fazlasıyla yapacağım ve sonrasında da ne görev verilirse yaparım.

(vatan)

Kadın astsubaylara makyaj özgürlüğü

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinde yapılan düzenlemeyle, uzman erbaşlar hariç erbaş ve erler ile askeri öğrenciler tarafından gönderilen ve bunların kendilerine gelen posta gönderileri ilgilinin amiri tarafından denetlenebilecek.Yapılan değişiklikle kadın subay-astsubaylara makyaj özgürlüğü de getirildi.Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Yönetmeliğin “İzinler” ile ilgili maddesinde yapılan düzenlemeye göre, noksan hizmetlerini tamamlamakta olan erbaş ve erlere, noksan hizmetin tamamlatıldığı birlik/kurumun bulunduğu il/ilçe mülki sınırları içinde ikamet ettiklerini yazılı olarak bildirdikleri kanuni yakınları yanına, ilgili fıkradaki gün sınırlamasına bağlı kalınmaksızın noksan hizmet sürelerinin her günü için ulaşım imkanları dikkate alınarak, noksan hizmetin tamamlatıldığı birlik/kurum amirliği tarafından mesai bitiminden ertesi günün mesai başlangıcına kadar gece yatısı izni verilebilecek.

ASKERİ KİMLİK KARTI

Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, güvenlik ve istihbarat gibi nedenlerle GenelkurmayBaşkanlığınca belirlenecek istisnai durumlar dışında, askeri kimlik kartlarını resmi ve sivil olarak her zaman üzerilerinde bulunduracak. Yetkili makamlarca talep edilmesi durumunda kimlik kartının gösterilmesi zorunlu olacak.

Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin; temin, yetiştirme, istihdam, emeklilik, ayırma, atama, yer değiştirme, görevlendirme, seferberlik ve özlük hakları gibi işlemleri ile askeri hizmetlerin yürütülmesine ilişkin diğer işlemler için ihtiyaç duyulacak kişisel verileri; amirleri ile Kuvvet Komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığınca personel bilgi sistemlerinde ve özlük dosyalarında muhafaza edilecek. Burada belirtilen maksatlarla veya bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlenmesinin zorunlu olması durumunda, Türk Silahlı Kuvvetleri personeline ait kişisel veriler, kişilerin açık rızası olmadan işlenebilecek.Askeri kimlik kartlarında kullanılmak üzere elde edilen, şahsi dosyalarda muhafaza edilen veya personel bilgi sistemlerinde bulunan kişisel veriler ve kayıtlar gizli olacak. Belirlenen amaçlar dışında kullanılamayacak.

Askeri şahıslarla ilgili siciller ve diğer resmi kağıtlarda renkli fotoğraf kullanılacak. Bu amaçla çektirilecek fotoğraflar için kıyafet günlük elbise olacak. Baş açık ve tıraşlı olacak. Pasaport ve özel vazife belgesi alanların fotoğrafı yerine göre sivil veya resmi kıyafetli olabilecek. Bu fotoğrafların özellikleri, kullanım yerine göre nizamlarla belirlenecek.

KADIN SUBAYLARA MAKYAJ ÖZGÜRLÜĞÜ

Yönetmeliğe eklenen “Posta gönderilerinin denetlenmesi” maddesine göre, uzman erbaşlar hariç erbaş ve erler ile askeri öğrenciler tarafından gönderilen ve bunların kendilerine gelen posta gönderileri, ilgilinin amiri tarafından denetlenebilecek.
Bunlar tarafından yazılan mektuplar, zarfı kapatılmaksızın amirlerine teslim edilecek. Gönderilmesinde sakınca görülmeyen mektupların zarfları amirlerince kapatılarak tutanakla postaneye verilecek. Bunlara gönderilen ve açılıp denetlendikten sonra sahiplerine verilmesinde sakınca olmadığı anlaşılan mektuplar, “Görüldü” kaydı konulduktan sonra sahiplerine verilecek.

Kıta, karargah veya kurumun emniyet ve güvenliğini tehlikeye düşüren, istihbarat konusunda zafiyet yaratabilecek nitelikte olan, kişileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı olarak haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakareti içeren, kişinin hayatı ve sağlığı konusunda telafi edilemeyecek sonuçlar doğuracak olumsuz haber ve bilgiler içeren posta gönderileri erbaş ve erler ile askeri öğrencilere verilmeyecek. Bunlar tarafından yazılmış ise gönderilmeyecek.
Subay, askeri memur, askeri okul öğrencileri ile devlet memuru bayan personelin makyajı, aksesuar ve saç tuvaletine ilişkin esasları düzenleyen maddeye “astsubay” ifadesi de eklendi. Bayan subay ve astsubayların saçları, isteğe bağlı olarak kısa veya uzun olabilecek.

ASKERİ SPOR KULÜPLERİNİN KURULMASI

“Derneklerle münasebet” hükümlerini düzenleyen maddede yapılan değişikliğe göre, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları kendi kıta, karargah ve kurumları içinde amatör askeri spor kulüpleri kurabilecek ve bu kulüplerde faaliyette bulunabilecekler.
Bu kulüplerin kurulmasına yönelik müracaatlar, kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanlığına doğrudan bağlı komutanlıklarca Genelkurmay Başkanlığına gönderilecek. Uygun görülen spor kulübünün kurulması için teklif makamları tarafından ilgili makamlara müracaat edilecek.Kurulan amatör spor kulüplerinde faaliyet gösteren Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının asli hizmet ve vazifelerini aksatmalarına müsaade edilmeyecek. Bu kulüplerin kurulması, müracaat esasları, faaliyet ve denetimleri Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanacak bir yönerge ile düzenlenecek.

Harp ve vazife malulleri ile gaziler tarafından rehabilitasyon amacıyla kurulan spor kulüpleri Türk Silahlı Kuvvetlerine ait spor tesislerinden istifade etmek maksadıyla bulundukları yerdeki Garnizon Komutanlıklarına müracaat edecekler. Garnizon Komutanlıklarınca; garnizondaki askeri spor tesislerinin durumu ve müracaatla ilgili bir değerlendirme ile birilikte müracaat evrakları doğrudan Genelkurmay Başkanlığına gönderilecek. Genelkurmay Başkanlığınca izin verilen kulüpler, Garnizon Komutanlıklarınca belirlenen usul ve esaslara göre bu spor tesislerinden faydalanacaklar.

“Kamplar” ile ilgili düzenleme kaldırıldı

“Ordu pazarları” ile ilgili düzenlemenin yer aldığı “Ordu pazarları hususi kanunlara göre teşkil edilerek yürütülecektir” ifadesi ile “Orduevleri ve askeri gazinolar” başlıklı maddenin “Subaylar, askeri memurlar ve astsubaylar ile bunların emeklileri orduevlerinin ve askeri gazinoların tabii üyeleridirler” hükmü dışındaki diğer hükümler yürürlükten kaldırıldı.
Yönetmelikteki, “subay, askeri memur ve astsubaylarla ailelerinin dinlenme ve moral ihtiyaçlarını temin maksadıyla mahalli ve özel kampların tesis olunabileceğine, bu kampların ne zaman ve nerede açılacakları, süreleri özel veya mahalli olacaklarının, Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından tespit edileceğine, kampların işletilmesinde askeri nakil vasıtaları ve askeri eşyalardan istifade edileceğine” ilişkin hükümler ile “bir garnizona tayin edilerek gelen subay, askeri memur ve astsubayları karşılamak ve lojman veya boş olduğu tesbit edilen meskenlere yerleştirilmelerini veya girebilmelerini temin maksadı ile ekiplerin kurulmasına” ilişkin hükümler de kaldırıldı. Medyafaresi