İstanbul'da bayram boyunca ulaşım ücretleri yüzde 50 indirimli olacak.
Milliyet'in haberine göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden yapılan açıklamaya göre, İETT Arefe ve Bayram günlerinde artacak yolcu yoğunluğuna paralel olarak otobüs sefer sayısını artıracak. Ayrıca 4 gün sürecek bayram boyunca metrobüs, otobüs, şehir hatları, tramvay ve metro ulaşım hizmetleri yüzde 50 indirimli olacak.
Ayrıca İSPARK’a ait 500 noktadaki yol üstü otoparklar Bayramın ilk iki günü ücretsiz hizmet verecek. Kapalı ve açık otoparklar ise ücretli olacak.
30 Eylül 2014 Salı
İstanbul trafiğini felç eden kaza!..
İstanbul Kartal Soğanlı'da trafik kazası meydana geldi, otobüs ve kamyon çarpıştı.
Milliyet'te yer alan habere göre Kartal D-100 Karayolu Soğanlık mevkiinde bu Sabah 2 kamyon ile 1 yolcu otobüsünün karıştığı bir kaza meydana geldi. Kaza sonrası D-100 Karayolu Ankara istikameti trafiğe kapandı.
Milliyet'te yer alan habere göre Kartal D-100 Karayolu Soğanlık mevkiinde bu Sabah 2 kamyon ile 1 yolcu otobüsünün karıştığı bir kaza meydana geldi. Kaza sonrası D-100 Karayolu Ankara istikameti trafiğe kapandı.
Süleyman Şah Türbesi'ni koruyan askerler kaçırıldı mı?
Suriye yönetimine yakınlığıyla bilinen Lübnan merkezli El Meyadin Televizyonu, Suriye’nin kuzeyindeki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi’ni koruyan Saygı Karakolu’ndaki askerlerin Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) tarafından kaçırıldığını iddia etti.
Sosyal medyayı karıştıran haberi Hürriyet’e konuşan Genelkurmay’daki güvenilir kaynaklar yalanladı. Kaynak “Haber gerçek dışı” dedi.
El Meyadin haberini saha muhabiri Dima Nasif’e dayandırdı. Kanala canlı bağlanan Nasif ‘20 asker IŞİD tarafından tutuklandı’ dedi. İlerleyen saatlerde Suriyeli muhaliflere yakın Havasmart Radyosu da “IŞİD, Süleyman Şah’taki 30 askeri tutukladı” iddiasında bulundu. Radyonun bölgedeki muhabiri Yahya Abdurrahman “IŞİD Türk hükümetini uyarıp, askerlerini çekmesini istedi. Şu an IŞİD türbeyi ele geçirdi ve hava saldırılarına hedef olmamaları için askerleri başka bir yere götürdü” dedi. Aynı iddiaya yer veren bir diğer kaynaksa, Suriyeli muhaliflerin çatı örgütü Suriye Ulusal Koalisyonu’na yakınlığıyla bilinen Zamanalwasl oldu.
Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu Halep’e bağlı Karakozak köyü, geçtiğimiz Mart ayında IŞİD’in kontrolüne geçmişti. IŞİD’in türbeye yönelik saldırı tehdidinde bulunduğu iddialarının ardından, Saygı Karakolu’na Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan 60 ‘Bordo Bereli’ gönderilmişti.
Sosyal medyayı karıştıran haberi Hürriyet’e konuşan Genelkurmay’daki güvenilir kaynaklar yalanladı. Kaynak “Haber gerçek dışı” dedi.
El Meyadin haberini saha muhabiri Dima Nasif’e dayandırdı. Kanala canlı bağlanan Nasif ‘20 asker IŞİD tarafından tutuklandı’ dedi. İlerleyen saatlerde Suriyeli muhaliflere yakın Havasmart Radyosu da “IŞİD, Süleyman Şah’taki 30 askeri tutukladı” iddiasında bulundu. Radyonun bölgedeki muhabiri Yahya Abdurrahman “IŞİD Türk hükümetini uyarıp, askerlerini çekmesini istedi. Şu an IŞİD türbeyi ele geçirdi ve hava saldırılarına hedef olmamaları için askerleri başka bir yere götürdü” dedi. Aynı iddiaya yer veren bir diğer kaynaksa, Suriyeli muhaliflerin çatı örgütü Suriye Ulusal Koalisyonu’na yakınlığıyla bilinen Zamanalwasl oldu.
Süleyman Şah Türbesi’nin bulunduğu Halep’e bağlı Karakozak köyü, geçtiğimiz Mart ayında IŞİD’in kontrolüne geçmişti. IŞİD’in türbeye yönelik saldırı tehdidinde bulunduğu iddialarının ardından, Saygı Karakolu’na Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan 60 ‘Bordo Bereli’ gönderilmişti.
Gökçek'e yumurtalı saldırıya 10 yıl
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e, kürtajla ilgili açıklamaları nedeniyle, 2 Haziran 2012'de, İzmir Caddesi'ndeki esnaf ziyareti sırasında yumurta atan 2 kadının "tehdit, hakaret ve mala zarar verme" suçlarından 3 yıl 6'şar aydan 10 yıl 4'er aya kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.
Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, sanıklar Neslihan Uyanık ve Nebiye Merttürk ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, 2'si Gökçek'in koruması, 4 kişi tanık olarak dinlendi.
Tanık Elif Doğan, daha önce verdiği ifadeyi tekrarladığını belirterek, "Beni en çok etkileyen, 2 genç çocuğun ölümle tehdit edilmesiydi. O yüzden müdahalede bulundum" dedi. "Kimin tehdit ettiğinin" sorulması üzerine Doğan, "Belediye başkanı değil, korumalarıydı" ifadesini kullandı.
Gökçek'in koruması Selçuk Sarıkaya da savcıya verdiği ifadeyi tekrarladığını söyledi.
Sanıkların avukatlarından Tonguç Cankurt, sanığa "Görüntülerde 'Gökçek benim babamdır. Onun için ölürüm de, öldürürüm de' diyorsunuz. Boğarak öldürmekten mi bahsediyorsunuz? Açar mısınız?" sorusunu yöneltti.
Gökçek'in avukatı Çağrı Alkan, sorunun davayla ilgisi olmadığına ilişkin itirazda bulunurken, tanık Sarıkaya, "İşimin gereğini yaptım. Bugün de olsa aynısını yaparım" dedi.
Sanık Nebiye Merttürk, tanığa, "İnsan öldürmek göreviniz midir?" diyerek tepki gösterdi.
Tanıklardan İlyas Aslan, daha önce savcıya verdiği ifadeyi tekrarladığını bildirirken, tanık Sevinç Hocaoğulları da olay yerine gittiklerinde sanıkların bir dükkanın içine kapatılmış olduklarını gördüğünü anlattı.
Cumhuriyet Savcısı Şafak Güler, esas hakkındaki görüşünde, sanıkların olay sırasında Gökçek'e hakarette bulunduklarını, tehdit ettiklerini ve attıkları yumurtalarla ceketini kirlettiklerini ifade ederek, "tehdit, kamu görevlisine hakaret ve mala zarar verme" suçlarından 3 yıl 6'şar aydan 10 yıl 4'er aya kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
Sanık avukatlarından Ender Büyükçulha, ceketteki zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasını isteyerek, "Leke kalıcı mı, ceketin ederi nedir, bunların tespiti gerekir" dedi.
Sanık avukatları ayrıca, Gökçek'in duruşmaya gelerek ifade vermesini istedi.
Hakim Şahin Kurt, hazırlık aşamasında ifade vermesi nedeniyle Gökçek'in dinlenmesinden vazgeçilmesine karar verdi. Ceket üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması talebini reddeden Kurt, sanıklar ve avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için süre vererek, duruşmayı erteledi.
Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, sanıklar Neslihan Uyanık ve Nebiye Merttürk ile tarafların avukatları katıldı.
Duruşmada, 2'si Gökçek'in koruması, 4 kişi tanık olarak dinlendi.
Tanık Elif Doğan, daha önce verdiği ifadeyi tekrarladığını belirterek, "Beni en çok etkileyen, 2 genç çocuğun ölümle tehdit edilmesiydi. O yüzden müdahalede bulundum" dedi. "Kimin tehdit ettiğinin" sorulması üzerine Doğan, "Belediye başkanı değil, korumalarıydı" ifadesini kullandı.
Gökçek'in koruması Selçuk Sarıkaya da savcıya verdiği ifadeyi tekrarladığını söyledi.
Sanıkların avukatlarından Tonguç Cankurt, sanığa "Görüntülerde 'Gökçek benim babamdır. Onun için ölürüm de, öldürürüm de' diyorsunuz. Boğarak öldürmekten mi bahsediyorsunuz? Açar mısınız?" sorusunu yöneltti.
Gökçek'in avukatı Çağrı Alkan, sorunun davayla ilgisi olmadığına ilişkin itirazda bulunurken, tanık Sarıkaya, "İşimin gereğini yaptım. Bugün de olsa aynısını yaparım" dedi.
Sanık Nebiye Merttürk, tanığa, "İnsan öldürmek göreviniz midir?" diyerek tepki gösterdi.
Tanıklardan İlyas Aslan, daha önce savcıya verdiği ifadeyi tekrarladığını bildirirken, tanık Sevinç Hocaoğulları da olay yerine gittiklerinde sanıkların bir dükkanın içine kapatılmış olduklarını gördüğünü anlattı.
Cumhuriyet Savcısı Şafak Güler, esas hakkındaki görüşünde, sanıkların olay sırasında Gökçek'e hakarette bulunduklarını, tehdit ettiklerini ve attıkları yumurtalarla ceketini kirlettiklerini ifade ederek, "tehdit, kamu görevlisine hakaret ve mala zarar verme" suçlarından 3 yıl 6'şar aydan 10 yıl 4'er aya kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etti.
Sanık avukatlarından Ender Büyükçulha, ceketteki zararın tespiti için bilirkişi incelemesi yapılmasını isteyerek, "Leke kalıcı mı, ceketin ederi nedir, bunların tespiti gerekir" dedi.
Sanık avukatları ayrıca, Gökçek'in duruşmaya gelerek ifade vermesini istedi.
Hakim Şahin Kurt, hazırlık aşamasında ifade vermesi nedeniyle Gökçek'in dinlenmesinden vazgeçilmesine karar verdi. Ceket üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması talebini reddeden Kurt, sanıklar ve avukatlarına esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için süre vererek, duruşmayı erteledi.
Üniversiteli Tuğçe'nin şoke eden ölümü
BURSA'da üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Tuğçe Tugay, girdiği bunalım sonucu evde kimsenin olmadığı sırada kendini iple tavana asarak yaşamına son verdi. Dumlupınar Üniversitesi'nde Matematik Öğretmenliği öğretimi gören Tuğçe'nin ölümü, ailesini ve arkadaşlarını yasa boğdu.
Bursa'da Merkez Osmangazi İlçesi'nde oturan Tuğçe Tugay, Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde Matematik Öğretmenliği öğretimi görüyordu. Bu yıl 3'ncü sınıfa giden Tuğçe Tugay, dün sabah evde kimsenin bulunmadığı sırada kendini iple tavana asarak intihar etti. Daha önce de ilaç içerek intihara teşebbüs etitği iddia edilen Tuğçe'nin cesedini, eve gelen annesi Cemile Tugay buldu. Sinir krizi geçiren acılı anneyi yakınları güçlükle sakinleştirdi. Ölümü ailesini ve arkadaşlarını yasa boğan Tuğçe Tugay'ın ceseti dün Bursa Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından toprağa verildi.
Derslerinde sıkıntı yaşadığı için bir süredir moralinin bozuk olduğu öne sürülen Tuğçe Tugay'ın intiharıyla ilgili soruşturmaya Bursa Cumhuriyet Savcılığı'nca başlandı.
Bursa'da Merkez Osmangazi İlçesi'nde oturan Tuğçe Tugay, Dumlupınar Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde Matematik Öğretmenliği öğretimi görüyordu. Bu yıl 3'ncü sınıfa giden Tuğçe Tugay, dün sabah evde kimsenin bulunmadığı sırada kendini iple tavana asarak intihar etti. Daha önce de ilaç içerek intihara teşebbüs etitği iddia edilen Tuğçe'nin cesedini, eve gelen annesi Cemile Tugay buldu. Sinir krizi geçiren acılı anneyi yakınları güçlükle sakinleştirdi. Ölümü ailesini ve arkadaşlarını yasa boğan Tuğçe Tugay'ın ceseti dün Bursa Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından toprağa verildi.
Derslerinde sıkıntı yaşadığı için bir süredir moralinin bozuk olduğu öne sürülen Tuğçe Tugay'ın intiharıyla ilgili soruşturmaya Bursa Cumhuriyet Savcılığı'nca başlandı.
Trafiğe dikkat! İki köprü de...
İstanbul’da akşam saatlerine doğru TEM ve D-100 otoyolunda iki kaza meydana geldi. Kazalar nedeniyle FSM ve Boğaziçi köprülerinde birer şerit trafiğe kapatıldı.
TEM Otoyolu’nda iş çıkışı saatlerine doğru trafik kazası meydana geldi.
FSM Köprüsü girişinde meydana gelen kaza nedeniyle trafik yoğunluğu oluştu. Köprüde Avrupa-Anadolu yönündeki 1 şerit trafiğe kapatıldı.
D-100 otoyolunda ise Anadolu-Avrupa yönünde trafik kazası meydana geldi. Kaza nedeniyle Boğaziçi Köprüsü’nde de 1. şerit trafiğe kapandı.
Kazaların ardından olay yerine yardım ekipleri sevk edildi.
Hasar gören araçların kaldırılmasının ardından kapanan şeritler yeniden trafiğe açılacak.
TEM Otoyolu’nda iş çıkışı saatlerine doğru trafik kazası meydana geldi.
FSM Köprüsü girişinde meydana gelen kaza nedeniyle trafik yoğunluğu oluştu. Köprüde Avrupa-Anadolu yönündeki 1 şerit trafiğe kapatıldı.
D-100 otoyolunda ise Anadolu-Avrupa yönünde trafik kazası meydana geldi. Kaza nedeniyle Boğaziçi Köprüsü’nde de 1. şerit trafiğe kapandı.
Kazaların ardından olay yerine yardım ekipleri sevk edildi.
Hasar gören araçların kaldırılmasının ardından kapanan şeritler yeniden trafiğe açılacak.
Türkiye logosunda gizlenmiş 8 sır
Türkiye’nin ticarette ‘Made in Turkey’ yerine kullanacağı yeni marka logosu ve ‘Gücü keşfet’sloganı 1.5 yıllık çalışmayla dün açıklandı.Logoda her biri ayrı anlam taşıyan 8 desene ve özgün yerli motiflere yer verildi.
Türkiye’nin ticaret markası olarak geliştirilen logo, 1.5 yıllık çalışma sonucunda ortaya çıktı. Logunun tasarımını Saffron Brand Consultants yaptı. Saffron, Türkiye’de daha önce Turkcell, Digiturk ve Halkbank’ın Paraf Kart’ını tasarımını yaptı. Şirket, İngiltere’nin de halen devam eden Great Kampanyası’nın logosunu tasarladı.
‘DEĞIŞIMIN EFENDILERI OLDUK’
Slogan ve logo için görüş bildirenler arasında Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, Tuncay Özilhan, Ali Kibar, Hamdi Akın, Serpil Timuray, Ethem Sancak gibi isimler yer alıyor. Yeni logo vesloganın temsil ettiği marka fikri ise şöyle anlatıldı: “Ülkemizin harikulade tarihi sonucunda değişimin efendileri olduk. Türk şirketleri adaptasyon, empati ve pratik olma yetenekleri sayesinde 200’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Müşteri ve ortaklarla sıcak ilişkiler kurarak hızlı değişimlerin yaşandığı günümüzde uzun vadeli ilişkiler kurabiliyorlar.”
KÜFİ VE ELİ BELİNDE
Logonun karakteri oluşturulurken küfi yazı stili ve geleneksel kilimlerde yer alan eli belinde deseninden yararlanıldı. Ayrıca Turkey yazısının içinde bulunan desenlerde de çini sanatında kullanılan figürlerden esinlenildi. Yazıyı oluşturan 8 desenin her biri ayrı bir anlam içeriyor:
BÜYÜME: Ülkenin kesintisiz devam eden kalkınmasının mesajını veriyor.
SİNERJİ: Birlikte çalışma yeteneğini sergiliyor.
DÜNYA: Türkiye’nin dünyadaki konumunu güçlendirmesini anlatıyor.
BULUŞMA: Hem iki kıtanın hem de insanların Türkiye’de buluşmasını temsil ediyor.
HEM DOĞULU HEM BATILI: Türkiye’nin iki yönlü olmasını sergiliyor.
İNOVASYON: Yaratıcılığın ülkenin karakteristik özellikleri arasında yer aldığını gösteriyor.
BİRLİKTELİK: Ülkenin birliğini ve birlikte çalışma kabiliyetini belirtiyor.
UYUM: Türkiye’nin uyum sağlama özelliğini ifade ediyor.
(Habertürk)
Türkiye’nin ticaret markası olarak geliştirilen logo, 1.5 yıllık çalışma sonucunda ortaya çıktı. Logunun tasarımını Saffron Brand Consultants yaptı. Saffron, Türkiye’de daha önce Turkcell, Digiturk ve Halkbank’ın Paraf Kart’ını tasarımını yaptı. Şirket, İngiltere’nin de halen devam eden Great Kampanyası’nın logosunu tasarladı.
‘DEĞIŞIMIN EFENDILERI OLDUK’
Slogan ve logo için görüş bildirenler arasında Ali Koç, Bülent Eczacıbaşı, Tuncay Özilhan, Ali Kibar, Hamdi Akın, Serpil Timuray, Ethem Sancak gibi isimler yer alıyor. Yeni logo vesloganın temsil ettiği marka fikri ise şöyle anlatıldı: “Ülkemizin harikulade tarihi sonucunda değişimin efendileri olduk. Türk şirketleri adaptasyon, empati ve pratik olma yetenekleri sayesinde 200’den fazla ülkeye ihracat yapıyor. Müşteri ve ortaklarla sıcak ilişkiler kurarak hızlı değişimlerin yaşandığı günümüzde uzun vadeli ilişkiler kurabiliyorlar.”
KÜFİ VE ELİ BELİNDE
Logonun karakteri oluşturulurken küfi yazı stili ve geleneksel kilimlerde yer alan eli belinde deseninden yararlanıldı. Ayrıca Turkey yazısının içinde bulunan desenlerde de çini sanatında kullanılan figürlerden esinlenildi. Yazıyı oluşturan 8 desenin her biri ayrı bir anlam içeriyor:
BÜYÜME: Ülkenin kesintisiz devam eden kalkınmasının mesajını veriyor.
SİNERJİ: Birlikte çalışma yeteneğini sergiliyor.
DÜNYA: Türkiye’nin dünyadaki konumunu güçlendirmesini anlatıyor.
BULUŞMA: Hem iki kıtanın hem de insanların Türkiye’de buluşmasını temsil ediyor.
HEM DOĞULU HEM BATILI: Türkiye’nin iki yönlü olmasını sergiliyor.
İNOVASYON: Yaratıcılığın ülkenin karakteristik özellikleri arasında yer aldığını gösteriyor.
BİRLİKTELİK: Ülkenin birliğini ve birlikte çalışma kabiliyetini belirtiyor.
UYUM: Türkiye’nin uyum sağlama özelliğini ifade ediyor.
(Habertürk)
Kocasını ararken 9 eş şoku!
Şırnak'ta 5 yıldır Mehmet Ali A. ile evli olan Adile A., kocasının ortadan kaybolmasından sonra 2 çocuğuyla kaldı.
Eşinin daha önce 9 eşini bu şekilde terk ettiği iddiaları üzerine genç kadın büyük şok yaşadı.
Eşinin ölüp ölmediğini öğrenemeyen talihsiz kadın, kocasının bulunması için yetkililerden yardım bekliyor. Adile A. bir buçuk ve 3 aylık çocuğu ile kirada ve çaresiz kaldı.
Kocası Mehmet Ali A.'nın daha önce 9 eşini terk ettiği iddialarını duyan talihsiz kadın, duydukları karşısında şoke oldu. Eşinden haber alamayan Adile A., kiracı olarak kaldığı evin kirasını ödeyemeyince ev sahibi tarafından çıkarılmak isteniyor. Adile A. kiradan daha büyük olan çocuklarını doyurma derdini yaşıyor. Genç kadın “Kocam kayboldu. Biri diyor ölmüş biri diyorİstanbul’dan Leyla adlı bir kız gelmiş onunla kaçtı. Allah rızası için böyle bir şey varsa eve getirsin. Çocuklara baksın biz perişan olduk. Gelsin artık eve ne olur. Sabaha kadar telefonla konuşuyordu.
2 KIZLA KONUŞUYORDU
Büşra ve Leyla adında iki kızla konuşuyordu. Leyla adlı kız tek başına İstanbul’dan geldi.Midyat’tan otogardan binmişler. Eşim gitti onun peşinden. Ben babamlardaydım, benim haberim yok. Herkes böyle diyor” dedi.
Çaresiz kadın etraftan değişik söylentiler duyduğunu söyledi. Adile A. "Duyduğuma göre eşim daha önce 9 kişiyi terk etmiş. Ben gözümle görmedim. Ben yalan söylemiyorum. Millet böyle diyor. Diyorlar, ‘birisini getiriyor, birisini bırakıyor.’ Ama Allah var bana bakıyordu. Çocuklarına bakıyordu. Yani önceleri böyle değildi. Hiç aç bırakmadı. Bu sene ne oldu bilmiyorum. Bu çocuklara acısın. Düşünmüyor mu bu çocukları. Bu çocukları düşünseydi bir şey olmazdı. Gelsin Allah rızası için bu çocuklara baksın” diye konuştu.
Mehmet Ali A.’nın Şırnak’ın Kumçatı beldesinde bir şantiyede çalıştığı ve Kumçatı beldesinde kiralık bir evde oturduğu belirtildi. (İHA) Medyafaresi
Eşinin daha önce 9 eşini bu şekilde terk ettiği iddiaları üzerine genç kadın büyük şok yaşadı.
Eşinin ölüp ölmediğini öğrenemeyen talihsiz kadın, kocasının bulunması için yetkililerden yardım bekliyor. Adile A. bir buçuk ve 3 aylık çocuğu ile kirada ve çaresiz kaldı.
Kocası Mehmet Ali A.'nın daha önce 9 eşini terk ettiği iddialarını duyan talihsiz kadın, duydukları karşısında şoke oldu. Eşinden haber alamayan Adile A., kiracı olarak kaldığı evin kirasını ödeyemeyince ev sahibi tarafından çıkarılmak isteniyor. Adile A. kiradan daha büyük olan çocuklarını doyurma derdini yaşıyor. Genç kadın “Kocam kayboldu. Biri diyor ölmüş biri diyorİstanbul’dan Leyla adlı bir kız gelmiş onunla kaçtı. Allah rızası için böyle bir şey varsa eve getirsin. Çocuklara baksın biz perişan olduk. Gelsin artık eve ne olur. Sabaha kadar telefonla konuşuyordu.
2 KIZLA KONUŞUYORDU
Büşra ve Leyla adında iki kızla konuşuyordu. Leyla adlı kız tek başına İstanbul’dan geldi.Midyat’tan otogardan binmişler. Eşim gitti onun peşinden. Ben babamlardaydım, benim haberim yok. Herkes böyle diyor” dedi.
Çaresiz kadın etraftan değişik söylentiler duyduğunu söyledi. Adile A. "Duyduğuma göre eşim daha önce 9 kişiyi terk etmiş. Ben gözümle görmedim. Ben yalan söylemiyorum. Millet böyle diyor. Diyorlar, ‘birisini getiriyor, birisini bırakıyor.’ Ama Allah var bana bakıyordu. Çocuklarına bakıyordu. Yani önceleri böyle değildi. Hiç aç bırakmadı. Bu sene ne oldu bilmiyorum. Bu çocuklara acısın. Düşünmüyor mu bu çocukları. Bu çocukları düşünseydi bir şey olmazdı. Gelsin Allah rızası için bu çocuklara baksın” diye konuştu.
Mehmet Ali A.’nın Şırnak’ın Kumçatı beldesinde bir şantiyede çalıştığı ve Kumçatı beldesinde kiralık bir evde oturduğu belirtildi. (İHA) Medyafaresi
Sen de bu tabuta yatacaksın!
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun kayınpederinin cenaze namazına katılan Beyoğlu Belediye Başkan Ahmet Misbah Demircan'a tepki gösteren bir vatandaş "Yuvamı yıktın. Sen de bu tabuta yatacaksın" diye bağırdı.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun 85 yaşında hayatını kaybeden kayınpederi Salih Yüksel için Kasımpaşa Kebir Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Bakan Eroğlu ve eşi Hatice Eroğlu taziyeleri kabul etti.
Yüksel için öğle namazının ardından kılınan cenaze namazına Bakan Eroğlu ile birlikte İstanbul Valisi Vasip Şahin ,Gümrük ve Ticaret Eski Bakanı Hayati Yazıcı, Beyoğlu Belediye Başkan Ahmet Misbah Demircan ve işadamları Erdoğan Demirören ile Nihat Özdemir de katıldı. Bakan Eroğlu cenaze namazı için saf tutulurken, yeni kabinede görev almayan Hayati Yazıcı’yı "Sayın Bakanım buraya buyurun " diyerek yanına çağırdı. Eroğlu ve Yazıcı cenaze namazını yan yana kıldı.
DEMİRCAN’A BEKLENMEYEN TEPKİ
Namaz kılınıp helallik alındıktan sonra cemaat içinden beklenmedik bir tepki yükseldi. Bir vatandaş, "Yuvamı yıktın. Sen de bu tabuta yatacaksın" diye bağırdı. İsmi yanlış söylese de tepki gösteren vatandaşın hedefinde Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan vardı. Adının Hasan Özdoğan olduğu öğrenilen vatandaş Beyoğlu Belediyesi’nin evini zorla elinden aldığını iddia etti.
DHA - Özgür Altuncu - Yaşar Kaçmaz
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun 85 yaşında hayatını kaybeden kayınpederi Salih Yüksel için Kasımpaşa Kebir Camii’nde cenaze töreni düzenlendi. Bakan Eroğlu ve eşi Hatice Eroğlu taziyeleri kabul etti.
Yüksel için öğle namazının ardından kılınan cenaze namazına Bakan Eroğlu ile birlikte İstanbul Valisi Vasip Şahin ,Gümrük ve Ticaret Eski Bakanı Hayati Yazıcı, Beyoğlu Belediye Başkan Ahmet Misbah Demircan ve işadamları Erdoğan Demirören ile Nihat Özdemir de katıldı. Bakan Eroğlu cenaze namazı için saf tutulurken, yeni kabinede görev almayan Hayati Yazıcı’yı "Sayın Bakanım buraya buyurun " diyerek yanına çağırdı. Eroğlu ve Yazıcı cenaze namazını yan yana kıldı.
DEMİRCAN’A BEKLENMEYEN TEPKİ
Namaz kılınıp helallik alındıktan sonra cemaat içinden beklenmedik bir tepki yükseldi. Bir vatandaş, "Yuvamı yıktın. Sen de bu tabuta yatacaksın" diye bağırdı. İsmi yanlış söylese de tepki gösteren vatandaşın hedefinde Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan vardı. Adının Hasan Özdoğan olduğu öğrenilen vatandaş Beyoğlu Belediyesi’nin evini zorla elinden aldığını iddia etti.
DHA - Özgür Altuncu - Yaşar Kaçmaz
Kürt güçleri Kerkük'te IŞİD'le çatışıyor
Irak'ın Kerkük ve Musul kenti yakınlarında Peşmerge güçleri ile IŞİD arasında yoğu çatışmalar yaşanıyor. Peşmerge güçlerinin Kerkük yakınlarında en az üç, Musul yakınlarında ise 16 köyü IŞİD'in elinden aldığı gelen bilgiler arasında.
Kerkük'ün Tavuk nahiyesine bağlı ve IŞİD'in elinde bulunan Vahda, Adşaha ve Üzeyriye köylerine bugün saat 05.00 sıralarına Peşmerge ve PKK'lılar tarafından büyük bir operasyon düzenlendi. Köylerdeki IŞİD'lilerin karşılık vermesi üzerine bölgede şiddetli çatışmalar yaşandı.
Saatler süren çatışmaların ardından Adşaha ve Üzeyriye köyleri IŞİD'in elinden alınırken, çatışmalarda Peşmerge ve PKK'lılardan ölü ve yaralılar olduğu öğrenildi.
Yaralı Peşmergeler, bölgeden alınıp hastanelere gönderilirken, çatışmalarda ölen IŞİD'lilerin sayısı ise henüz belirlenemedi.
Adşaha ve Üzeyriye köylerinden kaçan IŞİD'lilerin gittiği Vahda köyünde ise saat 12.00 sıralarında Peşmerge ve 'lılar sızma girişiminde bulundu. Bu sırada bölgeye uzun menzilli toplar, Katyuşa füzeleri ve ağır silahlarla donatılmış Peşmerge takviye olarak gönderildi. Peşmergeler Doçka toplar, Katyuşa füzeleri ve keskin nişancılarla IŞİD'lilerin bulunduğu alanları yoğun ateş altına aldı.
Yaklaşık 150 IŞİD militanının bulunduğu belirtilen Vahda köyünde IŞİD ile Peşmerge ve PKK'lılar arasındaki şiddetli çatışmalar sürüyor. Yerel kaynaklar çatışmanın sürdüğü bölgede savaş uçaklarının da keşif uçuşu gerçekleştirdiğin ancak uçakların hangi ülkeye ait olduğunun henüz belirlenemediğini belirtti.
Cihan haber ajansı ise Peşmerge'nin, IŞİD'in eline geçen Kerkük yakınlarındaki 4 köyü geri aldığını duyurdu. Ajansın haberinde bu köylerin isimleri Halit, Saad, Elbonecim ve Elbohasan olarak verildi. Ajans ayrıca çatışmalardan dolayı Kerkük-Dakuk yolunun ulaşıma kapatıldığını bildirdi.
RABİA'DA 30 IŞİD NOKTASINA OPERASYON
Peşmergeler yine bu sabah saatlerinde Suriye sınırındaki Rabia bölgesinde IŞİD'in elinde bulunan 30 ayrı noktaya eş zamanlı operasyon başlattı. Operasyonda 22 bölge IŞİD'in elinde kurtarıldığı belirtilirken, buradan kaçan IŞİD'lilerin Rabia'nın içine kaçtığı belirtildi. Peşmergeler ile IŞİD'liler arasında bölgedeki çatışmalar sürerken, Rabia içinde bulunan IŞİD'lilerin de etkisiz hale getirilmesi için sıcak takibin sürdüğü öğrenildi.
ÜÇ CEPHEDE SAVAŞIYORLAR
AFP ajansı ise Kürt güçlerinin bu sabah itibariyle Irak'ta IŞİD'e karşı üç cephede mücadele ettiğini bildirdi. Ajans, üst düzey askeri yetkililere dayandırdığı haberinde Kürt güçlerinin kuzeyde Musul, güneyde Kerkük ve batıda Rabia kentlerinde IŞİD'e karşı mücadele ettiğini söyledi. (hürriyet.com.tr)
Kerkük'ün Tavuk nahiyesine bağlı ve IŞİD'in elinde bulunan Vahda, Adşaha ve Üzeyriye köylerine bugün saat 05.00 sıralarına Peşmerge ve PKK'lılar tarafından büyük bir operasyon düzenlendi. Köylerdeki IŞİD'lilerin karşılık vermesi üzerine bölgede şiddetli çatışmalar yaşandı.
Saatler süren çatışmaların ardından Adşaha ve Üzeyriye köyleri IŞİD'in elinden alınırken, çatışmalarda Peşmerge ve PKK'lılardan ölü ve yaralılar olduğu öğrenildi.
Yaralı Peşmergeler, bölgeden alınıp hastanelere gönderilirken, çatışmalarda ölen IŞİD'lilerin sayısı ise henüz belirlenemedi.
Adşaha ve Üzeyriye köylerinden kaçan IŞİD'lilerin gittiği Vahda köyünde ise saat 12.00 sıralarında Peşmerge ve 'lılar sızma girişiminde bulundu. Bu sırada bölgeye uzun menzilli toplar, Katyuşa füzeleri ve ağır silahlarla donatılmış Peşmerge takviye olarak gönderildi. Peşmergeler Doçka toplar, Katyuşa füzeleri ve keskin nişancılarla IŞİD'lilerin bulunduğu alanları yoğun ateş altına aldı.
Yaklaşık 150 IŞİD militanının bulunduğu belirtilen Vahda köyünde IŞİD ile Peşmerge ve PKK'lılar arasındaki şiddetli çatışmalar sürüyor. Yerel kaynaklar çatışmanın sürdüğü bölgede savaş uçaklarının da keşif uçuşu gerçekleştirdiğin ancak uçakların hangi ülkeye ait olduğunun henüz belirlenemediğini belirtti.
Cihan haber ajansı ise Peşmerge'nin, IŞİD'in eline geçen Kerkük yakınlarındaki 4 köyü geri aldığını duyurdu. Ajansın haberinde bu köylerin isimleri Halit, Saad, Elbonecim ve Elbohasan olarak verildi. Ajans ayrıca çatışmalardan dolayı Kerkük-Dakuk yolunun ulaşıma kapatıldığını bildirdi.
RABİA'DA 30 IŞİD NOKTASINA OPERASYON
Peşmergeler yine bu sabah saatlerinde Suriye sınırındaki Rabia bölgesinde IŞİD'in elinde bulunan 30 ayrı noktaya eş zamanlı operasyon başlattı. Operasyonda 22 bölge IŞİD'in elinde kurtarıldığı belirtilirken, buradan kaçan IŞİD'lilerin Rabia'nın içine kaçtığı belirtildi. Peşmergeler ile IŞİD'liler arasında bölgedeki çatışmalar sürerken, Rabia içinde bulunan IŞİD'lilerin de etkisiz hale getirilmesi için sıcak takibin sürdüğü öğrenildi.
ÜÇ CEPHEDE SAVAŞIYORLAR
AFP ajansı ise Kürt güçlerinin bu sabah itibariyle Irak'ta IŞİD'e karşı üç cephede mücadele ettiğini bildirdi. Ajans, üst düzey askeri yetkililere dayandırdığı haberinde Kürt güçlerinin kuzeyde Musul, güneyde Kerkük ve batıda Rabia kentlerinde IŞİD'e karşı mücadele ettiğini söyledi. (hürriyet.com.tr)
Ölümsüz aşkın kahmanını kaybettik
Türkiye’nin Ayşe Arman’ın röportajı ile tanıdığı ölümsüz aşkın kahramanı Ann Ercan yaşamını yitirdi.
Hürriyet Gazetesi Yayın Direktörü Fikret Ercan, gelini olan Ann’in ölüm haberini Instagram hesabından yazdığı duygusal veda mesajıyla duyurdu.
Fikret Ercan'ın vedası, “Güle güle Ann... Oğlumun sevgili eşi, torunlarımın annesi. 20 yıldır. Baba- kız gibiydik. Şimdi artık huzur içinde. Ayşe Arman'a verdiği röportajda bütün ezberleri bozmuştu. Güzel yaşadım, güzel ölüyorum, diyerek. Son zamanlarını eşi, çocukları ve yakınları ile paylaştı. Herkesle vedalaşıp anılarını tazeleyerek. Hayatın bana verdiği güzel şeyleri sorgulamadım, şimdi neden bana oldu diye de sorgulamam, diyerek. Güle gel cesur yürek kızım. Artık bizimle yaşayacaksın...”
Hürriyet Gazetesi Yayın Direktörü Fikret Ercan, gelini olan Ann’in ölüm haberini Instagram hesabından yazdığı duygusal veda mesajıyla duyurdu.
Fikret Ercan'ın vedası, “Güle güle Ann... Oğlumun sevgili eşi, torunlarımın annesi. 20 yıldır. Baba- kız gibiydik. Şimdi artık huzur içinde. Ayşe Arman'a verdiği röportajda bütün ezberleri bozmuştu. Güzel yaşadım, güzel ölüyorum, diyerek. Son zamanlarını eşi, çocukları ve yakınları ile paylaştı. Herkesle vedalaşıp anılarını tazeleyerek. Hayatın bana verdiği güzel şeyleri sorgulamadım, şimdi neden bana oldu diye de sorgulamam, diyerek. Güle gel cesur yürek kızım. Artık bizimle yaşayacaksın...”
Elektrik ve doğalgaza büyük zam
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Enerji Şartı Genel Sekreteri Urban Rusnak’ı kabulünün ardından bir basın toplantısı düzenledi.
Yıldız, "Enerji maliyetlerimizin çok fazla arttığını ve bahsettiğiniz gibi bugün doların 2,28’leri - 2,29’ları gördüğünü biliyoruz. Enerji sektörü için doların değerinin artmış olması çok önemli bir dezavantaj. Türkiye son 24 aydır bu yana herhangi bir fiyat artışına gitmedi. Onu yerli kaynaklarımızla, su ve rüzgar kaynaklarımızla telafi etmeye çalıştık. Ancak bu yıl içerisinde su rejimindeki düzensizlikler ve yağış azlığı bizi bunları dengelemeyecek bir noktaya da getirmiş bulunuyor. Elektrik ve doğalgaz fiyatlarında önümüzdeki aydan başlamak kaydıyla Ekim, Kasım ve Aralık aylarını içermek kaydıyla yüzde 9’luk bir fiyat artışına gidiyoruz" dedi.
Yıldız, şöyle devam etti:
"Bütün bunlara rağmen konutta AB ülkeleri arasında en ucuz dördüncü... Bu fiyat artışlarına rağmen. Sanayide en ucuz birinci. Doğalgazda ise hem konutlarda hem de sanayide hala AB üyesi ülkeleri arasında en ucuz birinci sırada yer alıyor. Bizim HES’lerdeki üretmediğimiz elektriğin, yağış azlığından dolayı üretmediğimiz elektriğin farkı 3 milyar TL’nin üzerinde. Türkiye özellikle elektrik üretiminde yüzde 25’ler seviyesinde su kaynaklarından yararlanırken yıl sonunda belki yüzde 19’larda kapatacağız. Bu aradaki farkı başka kaynaklarla, ithal kaynaklarla ve diğer kaynaklardan karşılamak durumunda kaldık" diye konuştu.
İŞTE ZAMLARIN ENFLASYONA ETKİSİ
Ekim ayından itibaren elektrik ve doğalgazda yüzde 9 oranındaki fiyat artışının enflasyona doğrudan etkisinin yaklaşık 0.4 puan artırıcı yönde olması bekleniyor. Reuters'ın sekiz ekonomistten aldığı beklentilere göre, enerji zamlarının doğrudan etkisinin 0.41 puan olması beklenirken, dolaylı etkilerle birlikte yıl sonu enflasyonuna katkının 0.5-1 arasında olacağı öngörülüyor. Bankacılar elektrik fiyatlarının tüketici enflasyonu üzerindeki ağırlığını yaklaşık yüzde 3, doğalgaz fiyatlarının ağırlığını ise yüzde 1.5 olarak hesaplıyorlar.
HSBC Portföy Stratejisti Ali Çakıroğlu, "Bu haliyle bakıldığında elektrik ve doğalgaza yapılan yüzde 9'luk zamların Ekim ayı TÜFE enflasyonuna doğrudan etkisini 0.4 puan olarak hesaplıyoruz. Bununla birlikte dolaylı etkileri de göz önünde bulundurduğumuzda elektrik ve doğalgaz zamlarının 2014 enflasyonuna 0.6-0.7 puan katkı yapabileceğini düşünüyoruz" dedi ve ekledi:
"2014'e ilişkin TÜFE enflasyon tahminimiz yüzde 8.4 seviyesinde bulunurken, biz elektrik ve doğalgaz fiyatlarına bir değişiklik yapılmayacağını öngörmüştük. Bugün açıklanan zamlar sonrasında 2014 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 9.1'e revize ediyoruz."
Türkiye'de son 14 yılın en kurak mevsiminin yaşanmasının gıda fiyatları üzerinde yarattığı yukarı yönlü baskı nedeniyle Ağustos'ta tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 0.09 ile beklentilerin üzerinde arttı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, TÜFE'de Temmuz ayında yıllık bazda yüzde 9.32 olan artış ise Ağustos'ta yüzde 9.54'e yükseldi.
TCMB'nin yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 7.6 seviyesinde bulunurken ekonomistlerin tahminleri ise yüzde 8.7 seviyesinde bulunuyor. Hürriyet
Yıldız, "Enerji maliyetlerimizin çok fazla arttığını ve bahsettiğiniz gibi bugün doların 2,28’leri - 2,29’ları gördüğünü biliyoruz. Enerji sektörü için doların değerinin artmış olması çok önemli bir dezavantaj. Türkiye son 24 aydır bu yana herhangi bir fiyat artışına gitmedi. Onu yerli kaynaklarımızla, su ve rüzgar kaynaklarımızla telafi etmeye çalıştık. Ancak bu yıl içerisinde su rejimindeki düzensizlikler ve yağış azlığı bizi bunları dengelemeyecek bir noktaya da getirmiş bulunuyor. Elektrik ve doğalgaz fiyatlarında önümüzdeki aydan başlamak kaydıyla Ekim, Kasım ve Aralık aylarını içermek kaydıyla yüzde 9’luk bir fiyat artışına gidiyoruz" dedi.
Yıldız, şöyle devam etti:
"Bütün bunlara rağmen konutta AB ülkeleri arasında en ucuz dördüncü... Bu fiyat artışlarına rağmen. Sanayide en ucuz birinci. Doğalgazda ise hem konutlarda hem de sanayide hala AB üyesi ülkeleri arasında en ucuz birinci sırada yer alıyor. Bizim HES’lerdeki üretmediğimiz elektriğin, yağış azlığından dolayı üretmediğimiz elektriğin farkı 3 milyar TL’nin üzerinde. Türkiye özellikle elektrik üretiminde yüzde 25’ler seviyesinde su kaynaklarından yararlanırken yıl sonunda belki yüzde 19’larda kapatacağız. Bu aradaki farkı başka kaynaklarla, ithal kaynaklarla ve diğer kaynaklardan karşılamak durumunda kaldık" diye konuştu.
İŞTE ZAMLARIN ENFLASYONA ETKİSİ
Ekim ayından itibaren elektrik ve doğalgazda yüzde 9 oranındaki fiyat artışının enflasyona doğrudan etkisinin yaklaşık 0.4 puan artırıcı yönde olması bekleniyor. Reuters'ın sekiz ekonomistten aldığı beklentilere göre, enerji zamlarının doğrudan etkisinin 0.41 puan olması beklenirken, dolaylı etkilerle birlikte yıl sonu enflasyonuna katkının 0.5-1 arasında olacağı öngörülüyor. Bankacılar elektrik fiyatlarının tüketici enflasyonu üzerindeki ağırlığını yaklaşık yüzde 3, doğalgaz fiyatlarının ağırlığını ise yüzde 1.5 olarak hesaplıyorlar.
HSBC Portföy Stratejisti Ali Çakıroğlu, "Bu haliyle bakıldığında elektrik ve doğalgaza yapılan yüzde 9'luk zamların Ekim ayı TÜFE enflasyonuna doğrudan etkisini 0.4 puan olarak hesaplıyoruz. Bununla birlikte dolaylı etkileri de göz önünde bulundurduğumuzda elektrik ve doğalgaz zamlarının 2014 enflasyonuna 0.6-0.7 puan katkı yapabileceğini düşünüyoruz" dedi ve ekledi:
"2014'e ilişkin TÜFE enflasyon tahminimiz yüzde 8.4 seviyesinde bulunurken, biz elektrik ve doğalgaz fiyatlarına bir değişiklik yapılmayacağını öngörmüştük. Bugün açıklanan zamlar sonrasında 2014 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 9.1'e revize ediyoruz."
Türkiye'de son 14 yılın en kurak mevsiminin yaşanmasının gıda fiyatları üzerinde yarattığı yukarı yönlü baskı nedeniyle Ağustos'ta tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 0.09 ile beklentilerin üzerinde arttı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, TÜFE'de Temmuz ayında yıllık bazda yüzde 9.32 olan artış ise Ağustos'ta yüzde 9.54'e yükseldi.
TCMB'nin yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 7.6 seviyesinde bulunurken ekonomistlerin tahminleri ise yüzde 8.7 seviyesinde bulunuyor. Hürriyet
Etiketler:
doğalgaz,
elektrik,
haber,
taner yıldız,
zam
24 Eylül 2014 Çarşamba
12 yaşında intihar etti!
Antalya'da ortaokul öğrencisi 12 yaşındaki İbrahim Helvacı, evin tavanına kravatıyla kendini asarak canına kıydı. Sinir krizleri geçiren baba Adem Helvacı, "Oğlum halk arasında 'ala hastalığı' olarak bilinen hastalığa yakalanmıştı. Okulda arkadaşları 'Sen hastalıklısın' diye dalga geçmişler. Bu yüzden yaşamına son verdiğini düşünüyorum" dedi.
Olay, dün akşam saatlerinde, Kepez İlçesi Şafak Mahallesi, 4250 Sokak'taki evde meydana geldi. Turgut Reis Ortaokulu 7'nci sınıf öğrencisi İbrahim Helvacı, akşam saatlerinde okulundan çıktıktan sonra eve geldi. İbrahim Helvacı, evde bir süre amcasının yaşıt olan oğluyla oynadıktan sonra bakkala gitmesini istedi. Ardından öfkesinden plastik topunu ikiye kesen Helvacı, evin tavanına kravatıyla kendini astı. Helvacı'nın cesedini eve gelen yakınları buldu. Hemen Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürülen Helvacı'nın yaşamını yitirdiği belirlendi.
Olayın duyulmasının üzerine Alanya'dan gelen baba Adem Helvacı, sinir krizi geçirdi. Oğlunun çok aklı başında bir çocuk olduğunu belirten Adem Helvacı, "Oğlum halk arasında 'ala hastalığı' olarak bilinen hastalığa yakalanmıştı. Önceleri dert etmiyordu. Ancak daha sonra okuldaki arkadaşları 'Sen hastalıklısın' diye dalga geçmişler. Bu yüzden yaşamına son verdiğini düşünüyorum" diye konuştu.
ALA HASTALIĞI
'Vitiligo' yani halk arasında 'ala hastalığı' olarak bilinen deri hastalığı, deriye renk veren pigmentlerin zarar görmesinden ya da görevini yeterince yerine getirmemesinden kaynaklanıyor. Her yaşta rastlanabilecek ala hastalığı en sık 10 ile 30 yaş arasında meydana geliyor. Vitiligo, derinin pek çok yerinde beyaz renkli, keskin sınırlı lekeler halinde görülüyor. Henüz kesin olarak nedeni bilinmeyen ala hastalığında deriye renk veren hücrelerin zarar görmesi nedeniyle meydana gelebileceği ya da genetik olarak ortaya çıkabileceği uzman görüşleri arasında. DHA
Olay, dün akşam saatlerinde, Kepez İlçesi Şafak Mahallesi, 4250 Sokak'taki evde meydana geldi. Turgut Reis Ortaokulu 7'nci sınıf öğrencisi İbrahim Helvacı, akşam saatlerinde okulundan çıktıktan sonra eve geldi. İbrahim Helvacı, evde bir süre amcasının yaşıt olan oğluyla oynadıktan sonra bakkala gitmesini istedi. Ardından öfkesinden plastik topunu ikiye kesen Helvacı, evin tavanına kravatıyla kendini astı. Helvacı'nın cesedini eve gelen yakınları buldu. Hemen Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürülen Helvacı'nın yaşamını yitirdiği belirlendi.
Olayın duyulmasının üzerine Alanya'dan gelen baba Adem Helvacı, sinir krizi geçirdi. Oğlunun çok aklı başında bir çocuk olduğunu belirten Adem Helvacı, "Oğlum halk arasında 'ala hastalığı' olarak bilinen hastalığa yakalanmıştı. Önceleri dert etmiyordu. Ancak daha sonra okuldaki arkadaşları 'Sen hastalıklısın' diye dalga geçmişler. Bu yüzden yaşamına son verdiğini düşünüyorum" diye konuştu.
ALA HASTALIĞI
'Vitiligo' yani halk arasında 'ala hastalığı' olarak bilinen deri hastalığı, deriye renk veren pigmentlerin zarar görmesinden ya da görevini yeterince yerine getirmemesinden kaynaklanıyor. Her yaşta rastlanabilecek ala hastalığı en sık 10 ile 30 yaş arasında meydana geliyor. Vitiligo, derinin pek çok yerinde beyaz renkli, keskin sınırlı lekeler halinde görülüyor. Henüz kesin olarak nedeni bilinmeyen ala hastalığında deriye renk veren hücrelerin zarar görmesi nedeniyle meydana gelebileceği ya da genetik olarak ortaya çıkabileceği uzman görüşleri arasında. DHA
Şiddetli fırtına geliyor!
Meteoroloji 10. Bölge Müdürlüğü Bölge Tahmin ve Uyarı Merkezi (BTUM), rüzgarın gece saatlerinden itibaren kıyı kesimlerde fırtına (60-80 km/saat), denizlerde ise tam fırtına (80-100 km/saat) şeklinde esmesinin beklendiğini duyurdu.
BTUM'dan yapılan yazılı açıklamada, 'Rüzgarın güney ve güneybatı (lodos), akşam geç saatlerden sonra ise kuzey ve kuzeybatı (karayel) yönlerden zaman zaman kuvvetli (40-60 km/saat), gece saatlerinden itibaren ise kıyı kesimlerde fırtına (60-80 km/saat), denizlerde ise tam fırtına (80-100 km/saat) şeklinde esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı (çatı uçması, ağaç ve direklerin devrilmesi, ulaşımda aksamalar vb.) ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekmektedir' denildi.
Açıklamada rüzgar hızı sınıflandırması hakkında şu bilgiler verildi: 'Kuvvetli rüzgar 39-61 km/saat, fırtına 62-74 km/saat, kuvvetli fırtına75-88 km/saat ve tam fırtına 89-102 km/saat.'
BTUM'dan yapılan yazılı açıklamada, 'Rüzgarın güney ve güneybatı (lodos), akşam geç saatlerden sonra ise kuzey ve kuzeybatı (karayel) yönlerden zaman zaman kuvvetli (40-60 km/saat), gece saatlerinden itibaren ise kıyı kesimlerde fırtına (60-80 km/saat), denizlerde ise tam fırtına (80-100 km/saat) şeklinde esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı (çatı uçması, ağaç ve direklerin devrilmesi, ulaşımda aksamalar vb.) ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekmektedir' denildi.
Açıklamada rüzgar hızı sınıflandırması hakkında şu bilgiler verildi: 'Kuvvetli rüzgar 39-61 km/saat, fırtına 62-74 km/saat, kuvvetli fırtına75-88 km/saat ve tam fırtına 89-102 km/saat.'
Etiketler:
fırtına,
haber,
hava durumu,
meteoroloji
Bakan Yıldız'dan atom bombası açıklaması
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Türkiye'nin uranyum zenginleştirmesiyle alakalı Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat verdiği söyleniyor. Verse bu talimatı ilgili bakan olarak bana verir. Ne böyle bir talimat, ne böyle bir niyet, ne böyle bir istek ve gayret var" dedi. Bakan ayrıca Türkiye'nin bir araştırma reaktörünün bile çalışmadığını söyleyerek, "Övünerek söylemiyorum ama Türkiye şu anda bir araştırma reaktörü dahi çalıştırmıyor. Bu yazı, Türkiye'nin uluslararası itibarsızlaştırılmasıyla alakalı Die Welt'in (Alman gazetesi) üzerine düşeni yapmasıdır" ifadelerini kullandı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Türkiye'nin uranyum zenginleştirmesiyle alakalı Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat verdiği söyleniyor. Verse bu talimatı ilgili bakan olarak bana verir. Ne böyle bir talimat, ne böyle bir niyet, ne böyle bir istek ve gayret var" dedi. Yıldız, TRT Haber'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Alman gazetesi Die Welt'te yer alan "Türkiye nükleer silah yapmak istiyor" iddiasını değerlendiren Yıldız, Ak Parti hükümetlerinin 12 yıl içinde önemli bir problemle karşı karşıya kaldığını, yaptıklarını anlatmakta güçlük çektikleri bir ortamda yapmadıklarını savunmak zorunda bırakıldıklarını ifade etti.
PETROL ALMA ATON BOMBASI İMAL ETME
Son iki ay içinde bu alanda "İsrail'e jet yakıtı satma, IŞİD'den petrol alma ve atom bombası imal etme" iddialarının ortaya atıldığını anımsatan Yıldız, şöyle konuştu: "Bunlar teknik değil, tamamen siyasi itibarsızlaştırmayla alakalıdır. Biz uluslararası Atom Enerjisi Ajansına üyeyiz ve onun denetimine tabiiyiz. Bu konuda dört temel anlaşmanın tarafıyız. İlk anlaşmalar 1979 ve 1981'de yapılmıştır. Her yıl bununla ilgili denetimler yapılır. Bu denetimlerde 2013 yılında UAEA tarafından ödül aldık. Şimdi bize yapılan itham şu: 'Türkiye Recep Tayyip Erdoğan'ın emriyle Pakistan'dan alınan santrifüj ile İran benzeri bir açılım mı yapıyor?' Ben şimdi söylüyorum, Türkiye'nin böyle bir teknolojisi ve niyeti yok."
Japonya ile nükleerin barışçıl amaçlarla kullanılmasına dönük bir anlaşmayı ocak ayında TBMM'ye getirdiklerini anlatan Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O dönemde malum paralel yapıdan bir arkadaş Die Welt'in söylediğine benzer bir şey yazdı. Ben kendisine 'siz bunu Japon olarak mı Türk olarak mı söylüyorsunuz?' dedim. Sorum şu; 6-8 ay arayla paralel yapıdaki bu çıkış Die Welt'inki ile neden örtüşmüştür? Türkiye'nin uranyum zenginleştirmesiyle alakalı Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat verdiği söyleniyor. Verse bu talimatı ilgili bakan olarak bana verir. Ne böyle bir talimat, ne böyle bir niyet, ne böyle bir istek ve gayret var. Övünerek söylemiyorum ama Türkiye şu anda bir araştırma reaktörü dahi çalıştırmıyor. Yakıt çubuklarıyla ilgili de bir iddia var. Türkiye'nin yaptığı anlaşma çerçevesinde bunlar Rusya'ya gönderilecek. Çünkü bu kullanılmış yakıtları tekrar nükleer enerjide yakıt olarak kullanma durumu var. Bu yazı, Türkiye'nin uluslararası itibarsızlaştırılmasıyla alakalı Die Welt'in üzerine düşeni yapmasıdır."
NİYE IŞİD'DEN PETROL ALMA İHTİYACI HİSSEDELİM
Kuzey Irak'tan şu ana kadar yaklaşık 13,7 milyon varil petrolün toplam 19 kargoya yüklenerek Ceyhan'dan uluslararası piyasaya sevk edildiğini belirten Yıldız, bunun yaklaşık 1,3 milyar dolarlık cironun yapıldığı iş haline geldiğini vurguladı. Yıldız, "Bütün bunlar varken biz niye IŞİD'den petrol alma ihtiyacı hissedelim? Ayrıca bizim böyle bir muhatabımız da yoktur. Kaçakçılık kaçakçılıktır. Kaynağı IŞİD veya başka bir şeydir bu fark etmez. Bu bizim her zaman karşısında durduğumuz bir konudur" ifadelerini kullandı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Türkiye'nin uranyum zenginleştirmesiyle alakalı Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat verdiği söyleniyor. Verse bu talimatı ilgili bakan olarak bana verir. Ne böyle bir talimat, ne böyle bir niyet, ne böyle bir istek ve gayret var" dedi. Yıldız, TRT Haber'de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Alman gazetesi Die Welt'te yer alan "Türkiye nükleer silah yapmak istiyor" iddiasını değerlendiren Yıldız, Ak Parti hükümetlerinin 12 yıl içinde önemli bir problemle karşı karşıya kaldığını, yaptıklarını anlatmakta güçlük çektikleri bir ortamda yapmadıklarını savunmak zorunda bırakıldıklarını ifade etti.
PETROL ALMA ATON BOMBASI İMAL ETME
Son iki ay içinde bu alanda "İsrail'e jet yakıtı satma, IŞİD'den petrol alma ve atom bombası imal etme" iddialarının ortaya atıldığını anımsatan Yıldız, şöyle konuştu: "Bunlar teknik değil, tamamen siyasi itibarsızlaştırmayla alakalıdır. Biz uluslararası Atom Enerjisi Ajansına üyeyiz ve onun denetimine tabiiyiz. Bu konuda dört temel anlaşmanın tarafıyız. İlk anlaşmalar 1979 ve 1981'de yapılmıştır. Her yıl bununla ilgili denetimler yapılır. Bu denetimlerde 2013 yılında UAEA tarafından ödül aldık. Şimdi bize yapılan itham şu: 'Türkiye Recep Tayyip Erdoğan'ın emriyle Pakistan'dan alınan santrifüj ile İran benzeri bir açılım mı yapıyor?' Ben şimdi söylüyorum, Türkiye'nin böyle bir teknolojisi ve niyeti yok."
Japonya ile nükleerin barışçıl amaçlarla kullanılmasına dönük bir anlaşmayı ocak ayında TBMM'ye getirdiklerini anlatan Yıldız, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O dönemde malum paralel yapıdan bir arkadaş Die Welt'in söylediğine benzer bir şey yazdı. Ben kendisine 'siz bunu Japon olarak mı Türk olarak mı söylüyorsunuz?' dedim. Sorum şu; 6-8 ay arayla paralel yapıdaki bu çıkış Die Welt'inki ile neden örtüşmüştür? Türkiye'nin uranyum zenginleştirmesiyle alakalı Sayın Cumhurbaşkanımızın talimat verdiği söyleniyor. Verse bu talimatı ilgili bakan olarak bana verir. Ne böyle bir talimat, ne böyle bir niyet, ne böyle bir istek ve gayret var. Övünerek söylemiyorum ama Türkiye şu anda bir araştırma reaktörü dahi çalıştırmıyor. Yakıt çubuklarıyla ilgili de bir iddia var. Türkiye'nin yaptığı anlaşma çerçevesinde bunlar Rusya'ya gönderilecek. Çünkü bu kullanılmış yakıtları tekrar nükleer enerjide yakıt olarak kullanma durumu var. Bu yazı, Türkiye'nin uluslararası itibarsızlaştırılmasıyla alakalı Die Welt'in üzerine düşeni yapmasıdır."
NİYE IŞİD'DEN PETROL ALMA İHTİYACI HİSSEDELİM
Kuzey Irak'tan şu ana kadar yaklaşık 13,7 milyon varil petrolün toplam 19 kargoya yüklenerek Ceyhan'dan uluslararası piyasaya sevk edildiğini belirten Yıldız, bunun yaklaşık 1,3 milyar dolarlık cironun yapıldığı iş haline geldiğini vurguladı. Yıldız, "Bütün bunlar varken biz niye IŞİD'den petrol alma ihtiyacı hissedelim? Ayrıca bizim böyle bir muhatabımız da yoktur. Kaçakçılık kaçakçılıktır. Kaynağı IŞİD veya başka bir şeydir bu fark etmez. Bu bizim her zaman karşısında durduğumuz bir konudur" ifadelerini kullandı.
Etiketler:
atom bombası,
haber,
taner yıldız,
tbmm,
Türkiye
Horasan'ın lideri öldürüldü mü?
ABD'nin Suriye'de IŞİD ve El Kaide bağlantılı örgüt Horasan'a düzenlediği operasyonda, Horasan'ın lideri Muhsin el-Fadhli'nin öldürüldüğü iddia edildi.
İsmini vermek istemeyen ABD’li bir yetkili, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Onun ölmüş olduğuna inanıyoruz” dedi.
ABD’nin Suriye’deki IŞİD hedeflerine yönelik operasyonunun başladığı Salı gününden itibaren Horasan’ın da vurulduğu ifade edilmişti. Örgütün “IŞİD kadar tehlikeli olduğunu” söyleyen ABD’li yetkililer, Horasan’ın Batı’ya “direk tehdit” oluşturduğunun da altını çizmişti. (medyafaresi)
Obama'dan tepki çeken kahveli selam
ABD Başkanı Barack Obama kendisini karşılayan askerleri elindeki kahveyle selamlamaya kalkınca sosyal medyada sert eleştirilerin hedefi oldu.
Beyaz Saray’ın Instagram hesabında yayınlanan videoyla ortaya çıkan görüntüler Twitter’da #LatteSalut (Latte Selamı) etiketi altında bir anda en çok konuşulan konu oldu.
New York’a geldiği Marine One helikopterinden indiğinde kendisini bekleyen iki askeri elindeki kahveyle selamlaması pek çokları tarafından saygısızlık olarak değerlendirildi.
Obama’nın askeri personeli selamlaması protokolün bir parçası. New York Times gazetesinin haberine göre ABD’de başkanların askere selam vermesi geleneği 1981 yılında Ronald Reagan’la başladı.
Beyaz Saray’ın Instagram hesabında yayınlanan videoyla ortaya çıkan görüntüler Twitter’da #LatteSalut (Latte Selamı) etiketi altında bir anda en çok konuşulan konu oldu.
New York’a geldiği Marine One helikopterinden indiğinde kendisini bekleyen iki askeri elindeki kahveyle selamlaması pek çokları tarafından saygısızlık olarak değerlendirildi.
Obama’nın askeri personeli selamlaması protokolün bir parçası. New York Times gazetesinin haberine göre ABD’de başkanların askere selam vermesi geleneği 1981 yılında Ronald Reagan’la başladı.
Karadeniz'de dev dalgalar yol kapattı
Karadeniz'de hızı saatte 35 kilometreyi aşan rüzgar nedeniyle yüksekliği 6 metreyi bulan dalgalar, mendirekleri aştı.
Giresun'da dün akşam saatlerinden bu yana etkili olan fırtına nedeniyle denizde oluşan dalgalar, Karadeniz Sahil Yolu’nun ulaşıma kapanmasına neden oldu. Giresun Belediye Başkanı Kerim Aksu, Twitter'da afet fotoğraflarını paylaşarak "Giresun'da sabaha karşı başlayan fırtına büyük afete yol açtı. Bu yol Karadeniz'e uygun değil, Karayolları hatası ile yüzleşmeli" dedi. zonguldak'ın Kozlu ilçesi ve kent merkezinde etkili olan rüzgardan dolayı balıkçılar denize açılmadı, zaman zaman etkili olan sağanak da yaşamı olumsuz etkiledi.
Giresun'da dün akşam saatlerinden bu yana etkili olan fırtına nedeniyle denizde oluşan dalgalar, Karadeniz Sahil Yolu’nun ulaşıma kapanmasına neden oldu. Giresun Belediye Başkanı Kerim Aksu, Twitter'da afet fotoğraflarını paylaşarak "Giresun'da sabaha karşı başlayan fırtına büyük afete yol açtı. Bu yol Karadeniz'e uygun değil, Karayolları hatası ile yüzleşmeli" dedi. zonguldak'ın Kozlu ilçesi ve kent merkezinde etkili olan rüzgardan dolayı balıkçılar denize açılmadı, zaman zaman etkili olan sağanak da yaşamı olumsuz etkiledi.
Erdoğan'ın 33 yıl sonra ortaya çıkan istifa mektubu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 33 yıl önce istifa 1974 yılında işçi olarak girdiği İETT'den 1981'de istifa etmesine ilişkin dilekçesi ortaya çıktı. Erdoğan'ın istifa gerekçesi ise özel sektörden aldığı uygun iş teklifi…
İETT'nin 1,5 milyon sayfalık arşivi Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne devredildi. 1879-1985 yıları arasında Osmanlıca, Almanca, Fransızca, İngilizce ve diğer dillerde birçok belgenin yer aldığı İETT arşivinde çok çarpıcı belge ve mektuplar var.
Özel sektörden gelen uygun iş teklifi
İETT'nin arşivindeki dikkat çeken belgelerden birisi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurumdan ayrılırken verdiği istifa dilekçesi. 1974 yılında İETT'ye sınav ile giren ve kurumun spor servisinde 7 yıl çalıştıktan sonra 1981'de işten ayrılan Erdoğan, istifasına gerekçe olarak ise özel sektörden almış olduğu uygun iş teklifini sunmuş.
'İzinlerim ihbardan düşülsün'
18 Haziran 1981 tarihli dilekçesinde Erdoğan, kullanmadığı ücretli izinlerinin ise ihbar süresinden düşülmesini şu ifadeler ile talep etmiş: "Hak kazanıpta kullanamadığım yıllık ücreti iznimin, ihbar önellerime ait çalışacağım 32 günlük yasal süreden düşülerek çıkışımın yapılmasını saygılarımla bilgilerinize arz ederim." (medyafaresi)
İETT'nin 1,5 milyon sayfalık arşivi Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne devredildi. 1879-1985 yıları arasında Osmanlıca, Almanca, Fransızca, İngilizce ve diğer dillerde birçok belgenin yer aldığı İETT arşivinde çok çarpıcı belge ve mektuplar var.
Özel sektörden gelen uygun iş teklifi
İETT'nin arşivindeki dikkat çeken belgelerden birisi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurumdan ayrılırken verdiği istifa dilekçesi. 1974 yılında İETT'ye sınav ile giren ve kurumun spor servisinde 7 yıl çalıştıktan sonra 1981'de işten ayrılan Erdoğan, istifasına gerekçe olarak ise özel sektörden almış olduğu uygun iş teklifini sunmuş.
'İzinlerim ihbardan düşülsün'
18 Haziran 1981 tarihli dilekçesinde Erdoğan, kullanmadığı ücretli izinlerinin ise ihbar süresinden düşülmesini şu ifadeler ile talep etmiş: "Hak kazanıpta kullanamadığım yıllık ücreti iznimin, ihbar önellerime ait çalışacağım 32 günlük yasal süreden düşülerek çıkışımın yapılmasını saygılarımla bilgilerinize arz ederim." (medyafaresi)
Obama'dan Müslümanlara çağrı
ABD Başkanı Barack Obama, BM Genel Kurulu'nda konuştu. Dünyanın barış ve savaş arasında bir yol ayrımında olduğunu belirten Obama, ABD'nin IŞİD'i ortadan kaldırmayı hedefleyen uluslararası koalisyona liderlik etmeyi sürdüreceğine dair söz verdi.
İşte Obama'nın konuşmasından satır başları:
- Burada barış ve savaş arasında bir araya geldik. Korku ve umut arasında. Bu enstitü, büyük güçlerin savaşma ihtimalini düşürdü. Yüz milyonlarca insan açlıktan kurtarıldı, yoksulluk yarıya indirildi.
- Dünya halkları haklarını diplomatik bir şekilde çözmeye karar vermiştir.
- İnsanlar umutlarının peşinden gidebiliyor ama dünyamızda zorluklar da söz konusu. bizi bir araya getiren şeyler olmasına rağmen tehlikeler de söz konusu.
- Bizler burada toplanırken Ebola salgını Batı Afrika sınırlarını kasıp kavuruyor. Büyük devletlerin küçük devletlere baskısını gösterdi Rusya’nın Ukrayna’daki gücü. Bu problemlere acil olarak yaklaşmak gereiyor. Uluslararası sistem çökerse, biz toplu olarak gelişmekte olan ülkelerin sağlık kapasitesini artırmaz, uluslararası normları yerine getirmezsek, aşırılığın üstesinden gelmezsek dünya çok daha kötü bir yer olacak.
- Biz buraya gelirken önümüzde uluslararası sistemi yenileme ya da geriye gitme, istikrarsızlığa sürüklenme ihtimallerimiz var. Biz korku yerine umudu seçiyoruz. Geleceği kontrolümüz dışında bir şey olarak görmüyoruz. Biz şüpheciliği reddediyoruz. Dünyanın üzerine düşen görevini yerine getirmesini istiyoruz. Çok şey yapılmalı bu anın testinden geçilmesi için.
- Bugün burada toplananlar BM’nin görevini yerine getirecek mi? Aşırıcılığı söküp atacak mı? Sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. İşbirliğinin önemine inanıyoruz çünkü. Yakın zamanda Rusya’nın saldırganlığı bu normlara karşı geldi.
-Biz doğrunun gücünü kabul ediyoruz. İnsanlar kendi geleceklerini belirleyebilmeli. Müttefiklerimizle birlikte savunmamızı artıracağız. Rusya’ya gösterdiği bu saldırganlığın bedelini göstereceğiz. Herkesi bizim tarafımızda olmaya çağırıyoruz. İnsanların geleceğini belirleme hakkı savunulmalıdır. Diplomasi yolu, barış yolu mümkündür. Ukrayna’daki ateşkes anlaşması bu hedefler için bir ilk adımdır. Soğuk Savaş ideolojisinin sona ermesi Rusya halkına refah getirmiştir. ABD ve Rusya geçtiğimiz yıllarda birlikte çalışarak silahsızlanma anlaşmasını hayata geçirerek Suriye’deki silahları ilahları imha etmiştir. işte gösterilmesi gereken işbirliği budur.
İRAN’A AÇIK MESAJ: BU FIRSATI KAÇIRMAYIN
-Zamanımızın sorusu şu: Biz problemlerimizi birlikte mi çözeceğiz, yoksa geçmişteki yöntemlere mi başvuracağız?
Bugün ABD’nin bütün milletlerle çalışarak BM’nin taahhütlerini yerine getireceğini söylüyorum. Bugün ABD’li askerler Ebola salgınına karşı mücadele ediyor. Bu Ebola salgını ekonomileri istikrarsızlaştırdı, sayısız cana mal oldu. Bizlere bu salgınla mücadelede diğer ülkeleri katkı yapmaya çağırıyoruz.
-ABD, İran’ın nükleer silahlanması konusunda diplomasi yolunu seçti. Bizler dünyada barışın İran olmadan geleceğini düşünmüyoruz. İran halkına mesajım açık: Bu fırsatı kaçırmayın. Enerji ihtiyaçlarını karşılayabilir aynı zamanda dünyaya programınızın barışçıl olduğunu gösterebilirsiniz.
ABD KARBON SALINIMINI AZALTIYOR
-İnsanların gıdaya ulaşması ve tedavi görebilmesini, çocukların hayatın fırsatlarından onurlu bir şekilde yararlanmasını istiyoruz. ABD karbon salınımını azaltıyor. Bizler bu sorumluluğu yerine getirirken gelişmekte olan ülkeler de aynısını yapmalı. Ancak bu şekilde dünyamızı koruyabilir, çocuklarımıza yaşanır bir dünya bırakabiliriz. Gözlerimizi sınırlarımızın ötesine çevirmeli, küresel düşünmeliyiz. İşbirliği içinde hareket etmeliyiz.
-Geleceğe bakarken bir konu var ki, çok fazla ilerlemeyi tersine çevirebilir: Bu da Müslüman dünyayı tehdit etmekte olan aşırılık kanseridir. Terörizm yeni bir şey değil. Kennedy, terör yeni bir silah değil, tarih boyunca kullanıldı demişti.
-20. yüzyıldan farklı olarak çok daha ölümcül bir terörle karşı karşıyayız. Dünyanın en önemli dinlerinden birini çok kötüye kullanıyorlar. Dünyayı ikiye bölüyorlar. Sivilleri, masum vatandaşları öldürüyor, insanları korkutuyorlar. ABD dış politikasının tamamını terörle mücadeleye ayırmayacak, aksine El Kaide ve benzeri örgütlerin üzerine gidecek demiştim.
-ABD İslamla savaş halinde değildir. İslam barış dinidir. Müslümanlar onurlu adalet duygusuyla yaşayan insanlardır. Biz siz ayrımımız yoktur. Milyonlarca Müslüman ülkemizin bir parçasıdır. Biz aşırılık fikrini reddediyoruz. Sadece nefret ve fanatiklik yaratıyorlar. İnsanların geleceği, bir araya gelmemize bağlıdır. Dini, mezhepsel farklılıklarımızı bir kenara bırakmamıza bağlıdır. Toplu biçimde somut adımlar atarak bu dini fanatiklerin üzerinden gelmeliyiz. Dahası aşırılık karşıtı bu kampanyayı devam ettirmeliyiz. El Kaide’yi Afganistan’da yendik, şimdi orada yeni bir hükümet kuruluyor. Aşırıcılar kendilerine yeni yerler alıyorlar.
-IŞİD örgütü zayıflatılmalı ve yok edilmeli. Bu örgüt Irak ve Suriye’de insanları terörize ediyor. Anneleri çocukları taciz ediyor, masum çocukları öldürüyor, savaş silahı olarak kullanıyor. Dini azınlıklar açlıktan öldü. Çok büyük suçlar işlendi. Masum insanların kafaları kesiliyor ve bu videolar servis ediliyor. Hiçbir Tanrı bu acıları kabul etmez. Bu insanlarla müzakere söz konusu olamaz. Bildikleri tek dil, güçtür.
-Bu teröristlerle savaşanları karada eğitiyor, finansmanlarını engelliyor. 40’tan fazla ülke bu koalisyona destek veriyor. Dünyaya bu çabaya destek vermeleri çağrısı yapıyorum.
DÖRT ALANA ODAKLANACAĞIZ
-Nefret için savaşanlar yalnız kalacak. Bizler geleceğin, inşa edenlerin olacağını göreceğiz, yıkanların değil. Önümüzdeki ilk zorluk bu.
-İkinci olarak: Şimdi dünyanın özellikle Müslüman toplumun bir araya gelmesi ve açık bir şekilde El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin ideolojisini reddetmeleri lazım. Sadece Müslüman Yahudi diye insanlar zarar görmemeli. Artık medeni insanlar olarak genç insanların aklının ideolojiyle yıkanmasının önüne geçmeli, bu nefretin kaynağını kurutmalıyız. Çocukların yıkıma sürüklenmesine engel olmalıyız. İnternet ve sosyal medya bu bağlamda önem taşıyor. Propagandayla genç insanlar intihar eylemcisi olmaya sürükleniyor. Bizim alternatif yaratmamız lazım. Bütün dinler aşırılık tehdidiyle karşı karşıya. Tüm dinlere mensup insanların birbirine hoşgörüyle bakması lazım. IŞİD’in Boko Haram’ın El Kaide’nin ideolojsi devamlı biçimde çürütülürse yok olacaktır. Savaşa savaş açmalıyız ki, barış yaratalım. Hıristiyan ve Müslümanlar Orta Afrika’da bir araya gelip dinin kendilerini bölemeyeceğini söylediler. Bugün BM Güvenlik Konseyi bir araya gelip aşırılığa nasıl karşı gelineceğine bakacak. Somut adımlar atmalıyız. Hepimziin buraya geldiğimiz aşırılık karşısında ne adımlar attığımızı söyleyebilmemiz, anlayış köprüleri inşa etmemiz gerekiyor.
Üçüncü olarak: Öncelikle şiddet sarmanını, mezhep çatışmasını önlemeliyiz ki, teröristler en çok buna sarılıyor. Bu sadece Müslüman toplumlarda değil. Hıristiyanlar arasında da oldu. Bugün Sünni-Şiiler arasındaki acıları görmeli, mezhep çatışmasını reddetmeliyiz. Bu kimsenin kazanamayacağı bir savaş. Suriye’deki iç savaş milyonlarca kişiyi yerinden etti, binlerce kişiyi öldürdü. İyi haber şu, biz Irak’taki bu dalganın değişebileceğine inanıyoruz. Yeni bir hükümet var Irak’ta bu adımların devam etmesi, Suriye’de ateşkes sağlanması gerekiyor. Birlikte müttefiklerimizle Suriyeli muhaliflere destek olacağız ancak Suriye’de ancak siyasi bir çözüm bulabiliriz. Şüpheciler asla böyle bir şeye erişilemeyeceğini söyleyebilirler, ama bu delilik başka türkü son bulacağa benzemiyor. Büyük güçler farklılıklarını barışçıl amaçlarla masaya koymalı. ABD bu çabalara destek verecek.
Son madde: Müslüman dünyası (Arap ülkeleri) kendi potansiyellerinin farkına varmalı. Müslüman dünyadaki gençlere seslenmek istiyorum. Akilsiniz, cahil değilsiniz. İnovasyondan yana, onurlu insanlarsınız. Sizi bu yoldan saptırmaya çalışanlar yanlış yapıyorlar. İyi okullar, eğitim, bilim olursa, girişim sağlanırsa toplumlar gelişir. ABD bu vizyonun arkasında olacak ve bu vizyonu destekleyecek. Kadınların parlamentoya girmesi, barış sürecine eğitime dahil olmasını istiyoruz. Genç insanların tek seçimi aşırılık olmazsa hiçbir terör stratejisi başarılı olamaz. Ancak bu şekilde teröre alternatif yaratılabilir. Bu olumlu değişiklikler için geleneğe dine karşı gelmek gerekmiyor. Irak’ta çok büyük bir kültür var. Tunus’ta yeni bir anayasa için çalıştılar. Senegal’de de gördük. Sivil toplum demokrasiyle gelişti. Malezya’da eski ekonomi gitti, yeni bir ekonomi gelişti.
- En nihayetinde hiçbir dış güç, kalplere ya da zihinlere değişiklik getiremez fakat ABD saygılı ve yapıcı bir partner olmayı sürdürecek. Biz teröristlere güvenli alan sağlamayacağız. Kendi ve müttefiklerimizin güvenliğini koruyacağız. Aşırı ideolojiye karşı geleceğiz. Mezhep çatışmasının üstünden gelenlere destek olacağız. Çünkü bu yatırımlar şiddete en iyi alternatiftir. Aynı zamanda Filistin -İsrail arasındaki krizin çözümünde de liderlik önemli ABD, barıştan asla vazgeçmeyecek. Suriye, Libya, Irak’taki, bölgedeki durumu anlıyoruz. Burada İsrail-Filistin sorununun çözülmesi gerekiyor. Bölge şiddet sarmalı içinde. İsrail-Filistinliler arasında çatışmalar ve bunların da bir bilançosu oldu. Batı Şeria ve Gazze’deki statüko sürdürülemez. İsraillilere roket gelmesi ya da Filistinli çocukların öldürülmesi kabul edilemez. İki devletin yan yana barış ve güvenlik içinde yaşayabilmesi gerekiyor. ABD üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Bizim ideallerimize bağlı olup olmadığımızı sorgulayanlar var. Ortadoğu’da Doğu Avrupa’da istikrarsızlık varken Ferguson’da genç bir çocuk öldürülmüşken anlıyorum. Bizim de kendi gerilimlerimiz olabiliyor, her ülke gibi biz de nasıl çeşitliliği sağlayabileceğimize bakıyoruz. ABD’de problemlerimizin altında neler var. Bunları değerlendiriyoruz. Farklılıkların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. ABD, yüz yıl öncesiyle 10 yıl öncesiyle bile aynı durumda değil. Çünkü ideallerimizin peşinden gidiyor ve kendimizi eleştiriyoruz. Yargının, basının özgürlüğünü savunuyoruz. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde farklılıklarımızı tartışıyoruz. İnsanların daha iyi bir gelecek kurabileceğini düşünüyoruz.
- Barış için bağnazlığın üstesinden gelinmesi için çalışıyoruz. Roosevelt bir kez, insan hakları nerede başlıyor demişti. Küçük yerlerde, eve yakın yerlerde başlıyor insan hakları. Haritalarda değil bireylerde, yaşadığımız yerlerde, okullarda, çalıştığımız fabrikada, çiftlikte başlıyor. Dünyanın dört bir yanında gençler daha iyi bir dünya için açlar. Dünyanın dört bir yanında gençler nefretin üstesinden gelmeyi, farklılıklara saygı duymayı öğreniyor. Dünya halkı bize bakıyor şu anda onurlu ve cesur olmamızı istiyor. Ve bu kavşakta size söz veriyorum. ABD yapılması gerekeni yapacaktır, özgürlük mirasımızı gerçekleştireceğiz. Bunun için bize katılmanızı bekliyorum. (Medyafaresi)
İşte Obama'nın konuşmasından satır başları:
- Burada barış ve savaş arasında bir araya geldik. Korku ve umut arasında. Bu enstitü, büyük güçlerin savaşma ihtimalini düşürdü. Yüz milyonlarca insan açlıktan kurtarıldı, yoksulluk yarıya indirildi.
- Dünya halkları haklarını diplomatik bir şekilde çözmeye karar vermiştir.
- İnsanlar umutlarının peşinden gidebiliyor ama dünyamızda zorluklar da söz konusu. bizi bir araya getiren şeyler olmasına rağmen tehlikeler de söz konusu.
- Bizler burada toplanırken Ebola salgını Batı Afrika sınırlarını kasıp kavuruyor. Büyük devletlerin küçük devletlere baskısını gösterdi Rusya’nın Ukrayna’daki gücü. Bu problemlere acil olarak yaklaşmak gereiyor. Uluslararası sistem çökerse, biz toplu olarak gelişmekte olan ülkelerin sağlık kapasitesini artırmaz, uluslararası normları yerine getirmezsek, aşırılığın üstesinden gelmezsek dünya çok daha kötü bir yer olacak.
- Biz buraya gelirken önümüzde uluslararası sistemi yenileme ya da geriye gitme, istikrarsızlığa sürüklenme ihtimallerimiz var. Biz korku yerine umudu seçiyoruz. Geleceği kontrolümüz dışında bir şey olarak görmüyoruz. Biz şüpheciliği reddediyoruz. Dünyanın üzerine düşen görevini yerine getirmesini istiyoruz. Çok şey yapılmalı bu anın testinden geçilmesi için.
- Bugün burada toplananlar BM’nin görevini yerine getirecek mi? Aşırıcılığı söküp atacak mı? Sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. İşbirliğinin önemine inanıyoruz çünkü. Yakın zamanda Rusya’nın saldırganlığı bu normlara karşı geldi.
-Biz doğrunun gücünü kabul ediyoruz. İnsanlar kendi geleceklerini belirleyebilmeli. Müttefiklerimizle birlikte savunmamızı artıracağız. Rusya’ya gösterdiği bu saldırganlığın bedelini göstereceğiz. Herkesi bizim tarafımızda olmaya çağırıyoruz. İnsanların geleceğini belirleme hakkı savunulmalıdır. Diplomasi yolu, barış yolu mümkündür. Ukrayna’daki ateşkes anlaşması bu hedefler için bir ilk adımdır. Soğuk Savaş ideolojisinin sona ermesi Rusya halkına refah getirmiştir. ABD ve Rusya geçtiğimiz yıllarda birlikte çalışarak silahsızlanma anlaşmasını hayata geçirerek Suriye’deki silahları ilahları imha etmiştir. işte gösterilmesi gereken işbirliği budur.
İRAN’A AÇIK MESAJ: BU FIRSATI KAÇIRMAYIN
-Zamanımızın sorusu şu: Biz problemlerimizi birlikte mi çözeceğiz, yoksa geçmişteki yöntemlere mi başvuracağız?
Bugün ABD’nin bütün milletlerle çalışarak BM’nin taahhütlerini yerine getireceğini söylüyorum. Bugün ABD’li askerler Ebola salgınına karşı mücadele ediyor. Bu Ebola salgını ekonomileri istikrarsızlaştırdı, sayısız cana mal oldu. Bizlere bu salgınla mücadelede diğer ülkeleri katkı yapmaya çağırıyoruz.
-ABD, İran’ın nükleer silahlanması konusunda diplomasi yolunu seçti. Bizler dünyada barışın İran olmadan geleceğini düşünmüyoruz. İran halkına mesajım açık: Bu fırsatı kaçırmayın. Enerji ihtiyaçlarını karşılayabilir aynı zamanda dünyaya programınızın barışçıl olduğunu gösterebilirsiniz.
ABD KARBON SALINIMINI AZALTIYOR
-İnsanların gıdaya ulaşması ve tedavi görebilmesini, çocukların hayatın fırsatlarından onurlu bir şekilde yararlanmasını istiyoruz. ABD karbon salınımını azaltıyor. Bizler bu sorumluluğu yerine getirirken gelişmekte olan ülkeler de aynısını yapmalı. Ancak bu şekilde dünyamızı koruyabilir, çocuklarımıza yaşanır bir dünya bırakabiliriz. Gözlerimizi sınırlarımızın ötesine çevirmeli, küresel düşünmeliyiz. İşbirliği içinde hareket etmeliyiz.
-Geleceğe bakarken bir konu var ki, çok fazla ilerlemeyi tersine çevirebilir: Bu da Müslüman dünyayı tehdit etmekte olan aşırılık kanseridir. Terörizm yeni bir şey değil. Kennedy, terör yeni bir silah değil, tarih boyunca kullanıldı demişti.
-20. yüzyıldan farklı olarak çok daha ölümcül bir terörle karşı karşıyayız. Dünyanın en önemli dinlerinden birini çok kötüye kullanıyorlar. Dünyayı ikiye bölüyorlar. Sivilleri, masum vatandaşları öldürüyor, insanları korkutuyorlar. ABD dış politikasının tamamını terörle mücadeleye ayırmayacak, aksine El Kaide ve benzeri örgütlerin üzerine gidecek demiştim.
-ABD İslamla savaş halinde değildir. İslam barış dinidir. Müslümanlar onurlu adalet duygusuyla yaşayan insanlardır. Biz siz ayrımımız yoktur. Milyonlarca Müslüman ülkemizin bir parçasıdır. Biz aşırılık fikrini reddediyoruz. Sadece nefret ve fanatiklik yaratıyorlar. İnsanların geleceği, bir araya gelmemize bağlıdır. Dini, mezhepsel farklılıklarımızı bir kenara bırakmamıza bağlıdır. Toplu biçimde somut adımlar atarak bu dini fanatiklerin üzerinden gelmeliyiz. Dahası aşırılık karşıtı bu kampanyayı devam ettirmeliyiz. El Kaide’yi Afganistan’da yendik, şimdi orada yeni bir hükümet kuruluyor. Aşırıcılar kendilerine yeni yerler alıyorlar.
-IŞİD örgütü zayıflatılmalı ve yok edilmeli. Bu örgüt Irak ve Suriye’de insanları terörize ediyor. Anneleri çocukları taciz ediyor, masum çocukları öldürüyor, savaş silahı olarak kullanıyor. Dini azınlıklar açlıktan öldü. Çok büyük suçlar işlendi. Masum insanların kafaları kesiliyor ve bu videolar servis ediliyor. Hiçbir Tanrı bu acıları kabul etmez. Bu insanlarla müzakere söz konusu olamaz. Bildikleri tek dil, güçtür.
-Bu teröristlerle savaşanları karada eğitiyor, finansmanlarını engelliyor. 40’tan fazla ülke bu koalisyona destek veriyor. Dünyaya bu çabaya destek vermeleri çağrısı yapıyorum.
DÖRT ALANA ODAKLANACAĞIZ
-Nefret için savaşanlar yalnız kalacak. Bizler geleceğin, inşa edenlerin olacağını göreceğiz, yıkanların değil. Önümüzdeki ilk zorluk bu.
-İkinci olarak: Şimdi dünyanın özellikle Müslüman toplumun bir araya gelmesi ve açık bir şekilde El Kaide ve IŞİD gibi örgütlerin ideolojisini reddetmeleri lazım. Sadece Müslüman Yahudi diye insanlar zarar görmemeli. Artık medeni insanlar olarak genç insanların aklının ideolojiyle yıkanmasının önüne geçmeli, bu nefretin kaynağını kurutmalıyız. Çocukların yıkıma sürüklenmesine engel olmalıyız. İnternet ve sosyal medya bu bağlamda önem taşıyor. Propagandayla genç insanlar intihar eylemcisi olmaya sürükleniyor. Bizim alternatif yaratmamız lazım. Bütün dinler aşırılık tehdidiyle karşı karşıya. Tüm dinlere mensup insanların birbirine hoşgörüyle bakması lazım. IŞİD’in Boko Haram’ın El Kaide’nin ideolojsi devamlı biçimde çürütülürse yok olacaktır. Savaşa savaş açmalıyız ki, barış yaratalım. Hıristiyan ve Müslümanlar Orta Afrika’da bir araya gelip dinin kendilerini bölemeyeceğini söylediler. Bugün BM Güvenlik Konseyi bir araya gelip aşırılığa nasıl karşı gelineceğine bakacak. Somut adımlar atmalıyız. Hepimziin buraya geldiğimiz aşırılık karşısında ne adımlar attığımızı söyleyebilmemiz, anlayış köprüleri inşa etmemiz gerekiyor.
Üçüncü olarak: Öncelikle şiddet sarmanını, mezhep çatışmasını önlemeliyiz ki, teröristler en çok buna sarılıyor. Bu sadece Müslüman toplumlarda değil. Hıristiyanlar arasında da oldu. Bugün Sünni-Şiiler arasındaki acıları görmeli, mezhep çatışmasını reddetmeliyiz. Bu kimsenin kazanamayacağı bir savaş. Suriye’deki iç savaş milyonlarca kişiyi yerinden etti, binlerce kişiyi öldürdü. İyi haber şu, biz Irak’taki bu dalganın değişebileceğine inanıyoruz. Yeni bir hükümet var Irak’ta bu adımların devam etmesi, Suriye’de ateşkes sağlanması gerekiyor. Birlikte müttefiklerimizle Suriyeli muhaliflere destek olacağız ancak Suriye’de ancak siyasi bir çözüm bulabiliriz. Şüpheciler asla böyle bir şeye erişilemeyeceğini söyleyebilirler, ama bu delilik başka türkü son bulacağa benzemiyor. Büyük güçler farklılıklarını barışçıl amaçlarla masaya koymalı. ABD bu çabalara destek verecek.
Son madde: Müslüman dünyası (Arap ülkeleri) kendi potansiyellerinin farkına varmalı. Müslüman dünyadaki gençlere seslenmek istiyorum. Akilsiniz, cahil değilsiniz. İnovasyondan yana, onurlu insanlarsınız. Sizi bu yoldan saptırmaya çalışanlar yanlış yapıyorlar. İyi okullar, eğitim, bilim olursa, girişim sağlanırsa toplumlar gelişir. ABD bu vizyonun arkasında olacak ve bu vizyonu destekleyecek. Kadınların parlamentoya girmesi, barış sürecine eğitime dahil olmasını istiyoruz. Genç insanların tek seçimi aşırılık olmazsa hiçbir terör stratejisi başarılı olamaz. Ancak bu şekilde teröre alternatif yaratılabilir. Bu olumlu değişiklikler için geleneğe dine karşı gelmek gerekmiyor. Irak’ta çok büyük bir kültür var. Tunus’ta yeni bir anayasa için çalıştılar. Senegal’de de gördük. Sivil toplum demokrasiyle gelişti. Malezya’da eski ekonomi gitti, yeni bir ekonomi gelişti.
- En nihayetinde hiçbir dış güç, kalplere ya da zihinlere değişiklik getiremez fakat ABD saygılı ve yapıcı bir partner olmayı sürdürecek. Biz teröristlere güvenli alan sağlamayacağız. Kendi ve müttefiklerimizin güvenliğini koruyacağız. Aşırı ideolojiye karşı geleceğiz. Mezhep çatışmasının üstünden gelenlere destek olacağız. Çünkü bu yatırımlar şiddete en iyi alternatiftir. Aynı zamanda Filistin -İsrail arasındaki krizin çözümünde de liderlik önemli ABD, barıştan asla vazgeçmeyecek. Suriye, Libya, Irak’taki, bölgedeki durumu anlıyoruz. Burada İsrail-Filistin sorununun çözülmesi gerekiyor. Bölge şiddet sarmalı içinde. İsrail-Filistinliler arasında çatışmalar ve bunların da bir bilançosu oldu. Batı Şeria ve Gazze’deki statüko sürdürülemez. İsraillilere roket gelmesi ya da Filistinli çocukların öldürülmesi kabul edilemez. İki devletin yan yana barış ve güvenlik içinde yaşayabilmesi gerekiyor. ABD üzerine düşeni yapmaya hazırdır. Bizim ideallerimize bağlı olup olmadığımızı sorgulayanlar var. Ortadoğu’da Doğu Avrupa’da istikrarsızlık varken Ferguson’da genç bir çocuk öldürülmüşken anlıyorum. Bizim de kendi gerilimlerimiz olabiliyor, her ülke gibi biz de nasıl çeşitliliği sağlayabileceğimize bakıyoruz. ABD’de problemlerimizin altında neler var. Bunları değerlendiriyoruz. Farklılıkların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. ABD, yüz yıl öncesiyle 10 yıl öncesiyle bile aynı durumda değil. Çünkü ideallerimizin peşinden gidiyor ve kendimizi eleştiriyoruz. Yargının, basının özgürlüğünü savunuyoruz. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde farklılıklarımızı tartışıyoruz. İnsanların daha iyi bir gelecek kurabileceğini düşünüyoruz.
- Barış için bağnazlığın üstesinden gelinmesi için çalışıyoruz. Roosevelt bir kez, insan hakları nerede başlıyor demişti. Küçük yerlerde, eve yakın yerlerde başlıyor insan hakları. Haritalarda değil bireylerde, yaşadığımız yerlerde, okullarda, çalıştığımız fabrikada, çiftlikte başlıyor. Dünyanın dört bir yanında gençler daha iyi bir dünya için açlar. Dünyanın dört bir yanında gençler nefretin üstesinden gelmeyi, farklılıklara saygı duymayı öğreniyor. Dünya halkı bize bakıyor şu anda onurlu ve cesur olmamızı istiyor. Ve bu kavşakta size söz veriyorum. ABD yapılması gerekeni yapacaktır, özgürlük mirasımızı gerçekleştireceğiz. Bunun için bize katılmanızı bekliyorum. (Medyafaresi)
Schumi'nin kardeşi Ralf 13 yıllık eşinden boşanıyor
Michael Schumacher'in 39 yaşındaki kardeşi, 37 yaşındaki eşi Cora Schumacher'den boşanıyor.
Alman "Closer" dergisi, 13 yıldır evli çiftin sadece avukatları üzerinden görüştüğünü, anlaşarak ayrılmanın mümkün görünmediğini belirtti.
Habere göre çift, para ve Köln, Salzburg ve St. Tropez'de sahip oldukları evleri konusunda bir uzlaşmaya varamıyor. Çiftin 13 yaşındaki oğlu David'in kimde kalacağı da merak konusu.
Toplam 100 milyon Euroluk serveti olduğu tahmin edilen Ralf Schumacher'in, eşi Cora'ya şimdiden ayda 10 bin Euro nafakat ödediği ifade edildi.
İsveç 19 yaşındaki bu Türk'ü konuşuyor...
İsveç'te doğan Türk asıllı Mert Çimen 19 yaşında belediye meclis üyesi oldu.
İsveç'in Jönköping şehrine bağlı Nässjö ilçesinde Yeşiller ve Çevre partisinden belediye meclis üyesi seçilen genç siyasetçi Mert Çimen, partisinde en fazla tercihli oy alarak dikkat çekti.
Höglandsnytt gazetesi 'Tercihli Oy Kralı' başlığı ile genç siyasetçinin başarısını haber yaptı.
Småland Dagbladet gazeteside, '19 yaşında kazanarak büyük sükse yaptı' başlığı ile yayımladığı haberde, Mert Çimen'in aldığı yüksek oranda tercihli oyları öne çıkardı.
İsveç'in Jönköping şehrine bağlı Nässjö ilçesinde Yeşiller ve Çevre partisinden belediye meclis üyesi seçilen genç siyasetçi Mert Çimen, partisinde en fazla tercihli oy alarak dikkat çekti.
Höglandsnytt gazetesi 'Tercihli Oy Kralı' başlığı ile genç siyasetçinin başarısını haber yaptı.
Småland Dagbladet gazeteside, '19 yaşında kazanarak büyük sükse yaptı' başlığı ile yayımladığı haberde, Mert Çimen'in aldığı yüksek oranda tercihli oyları öne çıkardı.
Okula peçeyle gitmek isteyince...
İngiltere’nin başkenti Londra’da Camden Kız Lisesi’nin okula kara çarşafla ve peçe takarak gelmek isteyen 16 yaşındaki bir öğrenciyi derslere almamaya karar vermesi tartışmalara neden oldu.
Okulun başöğretmeni Elizabeth Kitcatt konu ile ilgili yaptığı basın açıklamasında, ismi basına verilmeyen öğrenciyi derslere almama kararlarının, “Okul kurallarına uygun olduğunu” belirtti. Kitcatt, “Bu okulda belli bir kıyafet yönetmeliğimiz var. Öğrenciler sağlık ve güvenlik kurallarını ihlal etmedikleri ve öğretmen öğrenci iletişimini engelleyecek şekilde giyinmedikleri sürece istedikleri her kıyafetle okula gelebiliyor” dedi.
Camden Kız Lisesi’nin birçok öğrencisi ve mezunu ise okulun uyguladığı peçe yasağının “İslamofobik” olduğunu belirtti ve internette konu ile ilgili imza kampanyası başlattı.
İmza kampanyasına destek veren 700’den fazla kişi 5 yıldır aynı okula devam eden ancak bu yıl tamamen kapanmaya karar veren öğrencinin, “Yaptığı seçimler nedeniyle eğitim hakkının elinden alınmamasını” talep etti.
Mezunları arasında İngiltere eski Başbakanı Gordon Brown’ın eşi Sarah Brown, ünlü oyuncu Emma Thompson ve “Baharat Kız” Geri Halliwell de bulunan Camden Kız Lisesi ise okulun kıyafet yönetmeliği ile ilgili bir değişiklik yapmayı planlamadıklarını belirtti.
Okulun başöğretmeni Elizabeth Kitcatt konu ile ilgili yaptığı basın açıklamasında, ismi basına verilmeyen öğrenciyi derslere almama kararlarının, “Okul kurallarına uygun olduğunu” belirtti. Kitcatt, “Bu okulda belli bir kıyafet yönetmeliğimiz var. Öğrenciler sağlık ve güvenlik kurallarını ihlal etmedikleri ve öğretmen öğrenci iletişimini engelleyecek şekilde giyinmedikleri sürece istedikleri her kıyafetle okula gelebiliyor” dedi.
Camden Kız Lisesi’nin birçok öğrencisi ve mezunu ise okulun uyguladığı peçe yasağının “İslamofobik” olduğunu belirtti ve internette konu ile ilgili imza kampanyası başlattı.
İmza kampanyasına destek veren 700’den fazla kişi 5 yıldır aynı okula devam eden ancak bu yıl tamamen kapanmaya karar veren öğrencinin, “Yaptığı seçimler nedeniyle eğitim hakkının elinden alınmamasını” talep etti.
Mezunları arasında İngiltere eski Başbakanı Gordon Brown’ın eşi Sarah Brown, ünlü oyuncu Emma Thompson ve “Baharat Kız” Geri Halliwell de bulunan Camden Kız Lisesi ise okulun kıyafet yönetmeliği ile ilgili bir değişiklik yapmayı planlamadıklarını belirtti.
Bankaya borcu olanlar dikkat! 6 bin liralık borç 21 bin lira oldu...
Vatandaşların bankalardan çektiği çile bitmiyor. Bankalar şimdi de borcu olan müşterilerinin borç takibini yapmak için aracı finans kurumlarına dosyaları devrediyor. Ana borcu ödeyemeyen vatandaşlar bu sefer de katlanmış faizlerle karşı karşıya kalıyor.
Şikayetvar’ın haberine göre: Bankalar, borçlu müşterilerinin dosyalarını aracı finans kurumlarına devrediyor borcu olan vatandaşlar ise artık bankayla değil aradaki kurumla muhatap oluyor. Ancak borçlu vatandaşlar bu kurumların, ana borcun üzerine çok fazla faiz koyduğunu belirtiyor. Ödeme koşullarının da daha çok zorlaştırıldığını aktaran tüketiciler, belirtilen rakamların insafsızlık olduğunu, mağdur edildiklerini ifade ediyor.
Borçlarını ödemekte zorlanan vatandaşlar, aracı kurumun eklediği faizlerle çıkmaza girdiklerini şöyle aktarıyor:
“Ana Para 6 Bin Liraydı Şimdi 21 Bin Lira Oldu İnsaf!”
“Bankaya olan kredi kartı borcum bir firmaya devredildi. Geçen hafta mesaj attılar 6 bin 500 lira anapara 12 ay taksitle ödeyebilirsiniz. Büyük bir heyecanla dosya yetkilisi görevliyi aradım. Dosyama maaş haciz uygulanacakmış ayrıca borç 21 bin liraya çıkmış...Bu nasıl vicdan? Yemeye ekmek bulamıyoruz 21 bin lirayı nereden bulalım? Neden mesaj attınız? Size zaten 3 bin lira ödedim. Bu bayram hürmetine indirim yapın, anaparayı ödeyeyim kapatalım bu işi. Personeliniz de çocuk azarlar gibi azarlamasın lütfen...”
“Fazladan Para İstediği Gibi İnsanları da Aşağılıyorlar!”
“Firma görevlisi konuşurken insanların yüzüne neden telefonu kapatıyor anlamam, insanlara cevap vermek yerine telefonu insanın yüzüne kapamakta ne oluyor? Size olumlu olmayan ne kadar söz söylesek haklı olduğumuzu düşünüyorum. 8 bin 500 liralık bir borç yapılandırılmasında 12 bin lira ödedik ve hala 4 bin lira borcumuz olduğu söyleniyor bu yaptığınıza ne denir? Yasal yollarda hakkımızı arayacağız...”
“Lütfen İnsaflı Olun!”
“Bir bankaya 2001 yılında 650 lira borcum vardı 2010 yılında 27 bin lira borç olmuş, 2010 yılında aradılar 1300 lira yatırırsam borçtan kurtulacağımı belirttiler, gittim yatırdım. Vekil avukattan ve varlık firmasından hiçbir borcu yoktur yazısı aldım ve borçtan kurtulmuştum. Şimdi öyle mi! ‘Hepsini ver’ diyorlar!
“Mahkeme Kararına Uymadı Bizden Fazla Para Aldı!”
“Babamdan intikal eden borcu mahkemeye taşıdık. Kardeşimin maaşına icra koydular. 3 bin 400 lira 2 sene maaşından kesildi ve mahkeme karara bağladıktan sonra 7 bin lira ödediğimiz halde kardeşimin icra yoluyla kestikleri parayı, iade etmeyeceklerini ve mahkeme kararında ki 5 bin liraya uymayıp bizden tam 10 bin 400 lira tahsil edildi! Firmadan bizi arayanlar tarafından yanıltıldık. Bu şirketten şikayetçiyim! Gerekli işlemlerin yapılmasını arz ederim.”
“Borçlu Olmadığımız Halde Arıyor!”
“Hiçbir bankaya borcumuz olmadığı halde, firma tarafından arandık, kendilerini tanıtıp borcumuz olduğunu söylediler. Biz de ısrarla borcumuz olmadığını söylememize rağmen gayet kendilerinden emin bir şekilde bankadan borcu devraldık vs. konuşmalarla yarım saat bizi strese soktular. En sonunda ana adınız şu mu baba adınız şu mu diyerek yanlış kişiyi aradıklarını anlatmaya çalıştılar. Boşu boşuna canımız sıkıldı, günümüz mahvoldu.
Eğer gerçekten böyle bir kurumsal şirket varsa telefonla arayan müşteri temsilcilerine eğitim verilsin, rehberden numara bulup yanlış insanları arayarak strese sokup oyalamasınlar.”
“Siz İnsanlara Asla Kolaylık Sağlamıyorsunuz!”
“6 bin liralık borcum dolayısıyla firmadaki vatandaşınızla görüşme yaptım. Bütün kararı kendisi verirmiş gibi konuştu, bunun yöneticisi yok mu, anlaşmak ne mümkün. Ne kadar anlaşmaya yakın çalışırsanız, o kadar uzak davranmaya başlıyor. Firma yetkilileri eğitim vermediniz mi? Borcumu ödemek istiyorum yahu, ama bu anlayışsızlığınız, politikanız ve her şeyden öte bu davranış yüzünden borcumu ödemeyeceğimi, ödersem hata etmiş olacağımı anladım.”
“Personele Borçluya Telefon Aç Sadece Tehdit Et mi Diyor?”
“Kart borcum firmaya devredilmiş. Borcumu ödemek istiyorum ama hiçbir şekilde yanaşmıyorlar. Konuştuğum kişi hep aynı kelimeleri, tehditleri söylüyor nasıl çözeceğiz bu olayı yardım edin diyorum ben bilmem deyip duruyor! Başka yetkiliye bağlayın telefonu diyorum bağlasam ne olacak ki diyor nasıl çözeceğiz biz bu işi anlamadım!”
“Beni Aradılar Borcun Var Dediler Hiçbir Belge Yok!”
“Firmadan gelen kişi apartmanda ismimden beni soruşturuyor. Komşumun bir tanesi G*** beye bir hayli yardımcı oluyor. İsmimin yazılı olduğu bir mektup bırakıyor. Borcunuz var şurayı arayın diyorlar ama hiçbir belge yok... Sonrasında yetkili 12 bin 500 TL borcunuz var peşin öderseniz 6 bin 400 lira bir hafta müddet dedi. Maaş haczi, çocuklarımdan tahsil bilgisi verdiler. Bunun üzerine ilgili şirket hakkında Google'de arama yaptım ilk çıkan bilgiler kafa karıştırıcı idi. 2005 yılında memur oldum. BBDK'da tüm bilgilerimiz var. Kredi kartı verelim diye hemen hemen her bankadan aranıyorum. Ama bu banka bana ulaşamıyor.” (Milliyet)
Şikayetvar’ın haberine göre: Bankalar, borçlu müşterilerinin dosyalarını aracı finans kurumlarına devrediyor borcu olan vatandaşlar ise artık bankayla değil aradaki kurumla muhatap oluyor. Ancak borçlu vatandaşlar bu kurumların, ana borcun üzerine çok fazla faiz koyduğunu belirtiyor. Ödeme koşullarının da daha çok zorlaştırıldığını aktaran tüketiciler, belirtilen rakamların insafsızlık olduğunu, mağdur edildiklerini ifade ediyor.
Borçlarını ödemekte zorlanan vatandaşlar, aracı kurumun eklediği faizlerle çıkmaza girdiklerini şöyle aktarıyor:
“Ana Para 6 Bin Liraydı Şimdi 21 Bin Lira Oldu İnsaf!”
“Bankaya olan kredi kartı borcum bir firmaya devredildi. Geçen hafta mesaj attılar 6 bin 500 lira anapara 12 ay taksitle ödeyebilirsiniz. Büyük bir heyecanla dosya yetkilisi görevliyi aradım. Dosyama maaş haciz uygulanacakmış ayrıca borç 21 bin liraya çıkmış...Bu nasıl vicdan? Yemeye ekmek bulamıyoruz 21 bin lirayı nereden bulalım? Neden mesaj attınız? Size zaten 3 bin lira ödedim. Bu bayram hürmetine indirim yapın, anaparayı ödeyeyim kapatalım bu işi. Personeliniz de çocuk azarlar gibi azarlamasın lütfen...”
“Fazladan Para İstediği Gibi İnsanları da Aşağılıyorlar!”
“Firma görevlisi konuşurken insanların yüzüne neden telefonu kapatıyor anlamam, insanlara cevap vermek yerine telefonu insanın yüzüne kapamakta ne oluyor? Size olumlu olmayan ne kadar söz söylesek haklı olduğumuzu düşünüyorum. 8 bin 500 liralık bir borç yapılandırılmasında 12 bin lira ödedik ve hala 4 bin lira borcumuz olduğu söyleniyor bu yaptığınıza ne denir? Yasal yollarda hakkımızı arayacağız...”
“Lütfen İnsaflı Olun!”
“Bir bankaya 2001 yılında 650 lira borcum vardı 2010 yılında 27 bin lira borç olmuş, 2010 yılında aradılar 1300 lira yatırırsam borçtan kurtulacağımı belirttiler, gittim yatırdım. Vekil avukattan ve varlık firmasından hiçbir borcu yoktur yazısı aldım ve borçtan kurtulmuştum. Şimdi öyle mi! ‘Hepsini ver’ diyorlar!
“Mahkeme Kararına Uymadı Bizden Fazla Para Aldı!”
“Babamdan intikal eden borcu mahkemeye taşıdık. Kardeşimin maaşına icra koydular. 3 bin 400 lira 2 sene maaşından kesildi ve mahkeme karara bağladıktan sonra 7 bin lira ödediğimiz halde kardeşimin icra yoluyla kestikleri parayı, iade etmeyeceklerini ve mahkeme kararında ki 5 bin liraya uymayıp bizden tam 10 bin 400 lira tahsil edildi! Firmadan bizi arayanlar tarafından yanıltıldık. Bu şirketten şikayetçiyim! Gerekli işlemlerin yapılmasını arz ederim.”
“Borçlu Olmadığımız Halde Arıyor!”
“Hiçbir bankaya borcumuz olmadığı halde, firma tarafından arandık, kendilerini tanıtıp borcumuz olduğunu söylediler. Biz de ısrarla borcumuz olmadığını söylememize rağmen gayet kendilerinden emin bir şekilde bankadan borcu devraldık vs. konuşmalarla yarım saat bizi strese soktular. En sonunda ana adınız şu mu baba adınız şu mu diyerek yanlış kişiyi aradıklarını anlatmaya çalıştılar. Boşu boşuna canımız sıkıldı, günümüz mahvoldu.
Eğer gerçekten böyle bir kurumsal şirket varsa telefonla arayan müşteri temsilcilerine eğitim verilsin, rehberden numara bulup yanlış insanları arayarak strese sokup oyalamasınlar.”
“Siz İnsanlara Asla Kolaylık Sağlamıyorsunuz!”
“6 bin liralık borcum dolayısıyla firmadaki vatandaşınızla görüşme yaptım. Bütün kararı kendisi verirmiş gibi konuştu, bunun yöneticisi yok mu, anlaşmak ne mümkün. Ne kadar anlaşmaya yakın çalışırsanız, o kadar uzak davranmaya başlıyor. Firma yetkilileri eğitim vermediniz mi? Borcumu ödemek istiyorum yahu, ama bu anlayışsızlığınız, politikanız ve her şeyden öte bu davranış yüzünden borcumu ödemeyeceğimi, ödersem hata etmiş olacağımı anladım.”
“Personele Borçluya Telefon Aç Sadece Tehdit Et mi Diyor?”
“Kart borcum firmaya devredilmiş. Borcumu ödemek istiyorum ama hiçbir şekilde yanaşmıyorlar. Konuştuğum kişi hep aynı kelimeleri, tehditleri söylüyor nasıl çözeceğiz bu olayı yardım edin diyorum ben bilmem deyip duruyor! Başka yetkiliye bağlayın telefonu diyorum bağlasam ne olacak ki diyor nasıl çözeceğiz biz bu işi anlamadım!”
“Beni Aradılar Borcun Var Dediler Hiçbir Belge Yok!”
“Firmadan gelen kişi apartmanda ismimden beni soruşturuyor. Komşumun bir tanesi G*** beye bir hayli yardımcı oluyor. İsmimin yazılı olduğu bir mektup bırakıyor. Borcunuz var şurayı arayın diyorlar ama hiçbir belge yok... Sonrasında yetkili 12 bin 500 TL borcunuz var peşin öderseniz 6 bin 400 lira bir hafta müddet dedi. Maaş haczi, çocuklarımdan tahsil bilgisi verdiler. Bunun üzerine ilgili şirket hakkında Google'de arama yaptım ilk çıkan bilgiler kafa karıştırıcı idi. 2005 yılında memur oldum. BBDK'da tüm bilgilerimiz var. Kredi kartı verelim diye hemen hemen her bankadan aranıyorum. Ama bu banka bana ulaşamıyor.” (Milliyet)
23 Eylül 2014 Salı
.İstanbul'da 24 saatlik su kesintisi
Maltepe, Kartal ve Pendik ilçelerinin tamamına yarın sabah 08.00'den itibaren 24 saat süreyle su verilemeyecek.
İSKİ'den yapılan açıklamaya göre, Ömerli İçmesuyu Arıtma Tesisi'nde gerçekleştirilecek bakım ve yenileme çalışmaları nedeniyle, yarın saat 08.00'den 25 Eylül saat 08.00'e kadar, Maltepe, Kartal ve Pendik'in tamamı su alamayacak.
Çalışmalar nedeniyle, 25 Eylül'de 08.00 ile 16.00 saatleri arasında Zeytinburnu ve Bakırköy'ün tamamı ile Fatih Cankurtaran, Sultanahmet, Küçükayasofya, Binbirdirek, Aksaray, Yedikule, Kocamustafapaşa, Silivrikapı, Cerrahpaşa, Mimar Hayrettin, Mimar Kemalettin, Nişanca, Sümbül Efendi, Muhsine Hatun ve Katip Kasım mahallelerinde su kesintisi yapılacak. (AA)
Saatler 1 saat geriye alınacak
Her yıl gündeme gelen bir tartışmadır, saatlerin geri alınması. Birçok kişinin karşı çıktığı, birçok kişinin de çeşitli gerekçelerle desteklediği uygulama bu yıl nasıl yapılacak?
'Saatler geri alınacak mı' sorusunu duymaya başladığımız günleri yaşıyoruz. Merak edilen bu sorunun cevabı netleşti.
2014 yılında da daha önceki yıllarda olduğu gibi saatler geri alınıyor. Yani yaz saati uygulaması sona eriyor, gün ışığından daha çok yararlanmak için kış saati uygulamasına geçiliyor.
İşte merak edilen o gün, saatlerin 1 saat geriye alınacağı tarih açıklandı.
Buna göre; kış saati uygulaması 26 Ekim 2014 Pazar günü saat 04.00'dan itibaren başlıyor.
Çok net olarak söylemek gerekirse; 26 Ekim saat 04'te, saatlerimizi 1 saat geri alacağız.
'Saatler neden geri alınıyor' diye soranlar içinse şu bilgiyi verebiliriz:
16 Şubat 2014 tarih ve 28915 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararında uygulamanın amacı, 'gün ışığından daha fazla yararlanmak' olarak belirtiliyor.
'Saatler geri alınacak mı' sorusunu duymaya başladığımız günleri yaşıyoruz. Merak edilen bu sorunun cevabı netleşti.
2014 yılında da daha önceki yıllarda olduğu gibi saatler geri alınıyor. Yani yaz saati uygulaması sona eriyor, gün ışığından daha çok yararlanmak için kış saati uygulamasına geçiliyor.
İşte merak edilen o gün, saatlerin 1 saat geriye alınacağı tarih açıklandı.
Buna göre; kış saati uygulaması 26 Ekim 2014 Pazar günü saat 04.00'dan itibaren başlıyor.
Çok net olarak söylemek gerekirse; 26 Ekim saat 04'te, saatlerimizi 1 saat geri alacağız.
'Saatler neden geri alınıyor' diye soranlar içinse şu bilgiyi verebiliriz:
16 Şubat 2014 tarih ve 28915 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararında uygulamanın amacı, 'gün ışığından daha fazla yararlanmak' olarak belirtiliyor.
İstanbul’dan kobani’ye savaşmaya gidiyorlar
Büyük İstanbul Otogarı’nda yaşanan Suriyeli hareketliliği tüm hızıyla devam ediyor. Şanlıurfa’dan gelen otobüslerin yolcularını büyük oranda Suriyeliler oluşturuyor. Bu yolcular içerisinde Kobani’den gelen de var, Halep’ten gelen de. İstanbul’a gelen Suriyelilerin büyük çoğunluğu buradaki tanıdıklarının ya da akrabalarının yanına yerleşiyor.
Halep’ten gelen bir aile, Ali isminde bir tanıdıklarını aramak için DHA muhabirinden cep telefonunu istiyor ve onunla haberleşiyor. Bir başka ailenin yaşlı ferdi, Ayşe isimli kadın da, "Bombaların sesini duyarak yaya olarak kaçtık. Önce Suruç’a, şimdi buradaki akrabalarımızın yanına geldik. Mayın tarlalarının içinden yürüyerek geldik. Mayın patlaması yaşayan arkadaşlar var" şeklinde konuştu.
SAVAŞA GİDEN VAR
Öte yandan, otogardaki hareketlilik Suriye’den İstanbul’a doğru devam ederken, İstanbul’dan Suriye’ye savaşmaya gidenler de var. Muhammet ve Şaban Hasan kardeşler Kobani’ye savaşmaya gidenlerden. 1,5 yıl önce Kobani’den Türkiye’ye gelen ve burada bir tekstil firmasında çalıştıklarını ifade eden kardeşlerden Muhammet, mikrofonlara önce Kürtçe, sonra dili döndüğünce Türkçe konuştu. Muhammet, "1,5 sene oldu buradayım. Çalışıyordum ve Kobani’ye para gönderiyordum. Şimdi annem ve ablam sınırda. Babam, kardeşim ve amcam, hepsi orada savaş yapıyor. Amcam beni dün akşam aradı ve ’Orada savaş var, gel’ dedi. Ben oraya gidiyorum. Mecburum" şeklinde konuştu.
Muhammet Hasan’ın kardeşi Şaban Hasan ise, buraya geldiği için pişman olduğunu belirterek, savaşmaya gideceklerini ifade etti. (DHA)
Halep’ten gelen bir aile, Ali isminde bir tanıdıklarını aramak için DHA muhabirinden cep telefonunu istiyor ve onunla haberleşiyor. Bir başka ailenin yaşlı ferdi, Ayşe isimli kadın da, "Bombaların sesini duyarak yaya olarak kaçtık. Önce Suruç’a, şimdi buradaki akrabalarımızın yanına geldik. Mayın tarlalarının içinden yürüyerek geldik. Mayın patlaması yaşayan arkadaşlar var" şeklinde konuştu.
SAVAŞA GİDEN VAR
Öte yandan, otogardaki hareketlilik Suriye’den İstanbul’a doğru devam ederken, İstanbul’dan Suriye’ye savaşmaya gidenler de var. Muhammet ve Şaban Hasan kardeşler Kobani’ye savaşmaya gidenlerden. 1,5 yıl önce Kobani’den Türkiye’ye gelen ve burada bir tekstil firmasında çalıştıklarını ifade eden kardeşlerden Muhammet, mikrofonlara önce Kürtçe, sonra dili döndüğünce Türkçe konuştu. Muhammet, "1,5 sene oldu buradayım. Çalışıyordum ve Kobani’ye para gönderiyordum. Şimdi annem ve ablam sınırda. Babam, kardeşim ve amcam, hepsi orada savaş yapıyor. Amcam beni dün akşam aradı ve ’Orada savaş var, gel’ dedi. Ben oraya gidiyorum. Mecburum" şeklinde konuştu.
Muhammet Hasan’ın kardeşi Şaban Hasan ise, buraya geldiği için pişman olduğunu belirterek, savaşmaya gideceklerini ifade etti. (DHA)
Danimarka: Türkiye bize gelen Suriyelileri de kabul etsin
Danimarka Halk Partisi Yabancılar Sözcüsü Martin Henriksen, Suriye krizi nedeniyle Türkiye'ye yardım yapabileceklerini ancak şartlarının Türkiye’nin Danimarka’ya gelen Suriyeli mültecileri de kabul etmesi olduğunu açıkladı.
Martin Henriksen, Türkiye’nin Suriye ve Irak’tan gelen mülteciler için Danimarka’dan ekonomik yardım istemesi durumunda, bunun Danimarka’ya gelen Suriyeli mültecileri kabul etme şartına bağlanmasını istedi.
Türkiye’ye son birkaç günde gelen yaklaşık 130 bin mülteci Danimarka televizyon haberlerinin ana konusunu oluşturdu. Ülkenin en büyük televizyon kanalı TV News’e konuşan Martin Henriksen, şöyle dedi:
"Türkiye’den yardım talebi gelirse olumlu yaklaşırız ancak yapacağımız yardıma karşılık Türkiye, Danimarka’ya gelen Suriyeli mültecileri de kabul etsin. Çünkü Suriyeli mülteciler kültür ve dil sorunu olmayacağı için orada daha rahat ederler" dedi. Birlik Partili Nikolaj Villumsen de Bölgedeki Kürtlere silah ve insani yardım yapılması gerektiğini savunarak, "Bölgede 3 milyondan fazla insan barış içinde yaşıyordu. IŞİD huzuru bozdu. Dışişleri bakanımız Kürtlere silah ve insanı yardım yapılması için konuyu bir ar önce meclise getirmelidir."
"TÜRKİYE’NİN ÖZRÜ KALMADI"
Türkiye ile ilgili haberlere bağlanan kanalın bölgedeki muhabirleri, Türkiye’nin çok zor durumda olduğuna dikkat çekerek, mülteci akını nedeniyle sınırda çatışmaların yaşandığını, sınırın kısa bir süre kapatılmasından kaynaklandığı gibi görülen çatışmanın, aslında Kürtlerin bölgede elde etmeye çalıştıkları haklardan kaynaklandığının ortaya çıktığını anlattı. Muhabirler, Türkiye’nin sadece mültecilerle değil, bölgede ayaklanma girişiminde bulunan Kürtlerle de sorunları bulunduğunu belirterek "Türkiye bölgede büyük sorunlar yaşıyor. 49 Türk, IŞİD’in elinde olduğu için, Türkiye IŞİD ile mücadelede ortak güçlere katılmayacağını bildirmişti. Ancak şimdi esirler serbest kaldığına göre öne süreceği bir özür kalmadı. Türkiye IŞİD ile mücadeleye katkıda bulunmazsa tüm batı ülkeleri ve ABD sert tepki gösterir" değerlendirmesi yaptı.
DANİMARKA 55 MİLYON KRON YARDIMDA BULUNACAK
Danimarka Dışişleri Bakanlığı bölgedeki mültecilere 55 milyon kron (21 milyon TL) yardımda bulunma kararı alındığını bildirdi. Yardımın yıl sonuna doğru yapılacağını bildiren Dışişleri Bakanlığı, bugüne kadar 835 milyon kron (321 milyon TL) yardımda bulunulduğunu, 55 milyon kron yardımın nerede ve nasıl kullanılacağı konusunda kararın daha sonra verileceğini bildirdi. Öte yandan IŞİD yayınladığı sesli tehdit de Danimarkalıların da diğer ortak güçlere katılan Avrupa ülkeleri vatandaşları gibi öldürülmeleri çağrısında bulundu.
DANİMARKA KOTA KOYDU: 140 SIĞINMACI
En az sayıda Suriyeli sığınmacı kabul eden İskandinav ülkesi olan Danimarka, Nisan 2011-Aralık 2013 tarihleri arasında 2 bin 875 Suriyeli sığınmacıya kapılarını açtı.
Danimarka, 2014 yılı için ise kotasını 140 olarak belirledi.
Ünsal TURAN/KOPENHAG, (DHA)
Martin Henriksen, Türkiye’nin Suriye ve Irak’tan gelen mülteciler için Danimarka’dan ekonomik yardım istemesi durumunda, bunun Danimarka’ya gelen Suriyeli mültecileri kabul etme şartına bağlanmasını istedi.
Türkiye’ye son birkaç günde gelen yaklaşık 130 bin mülteci Danimarka televizyon haberlerinin ana konusunu oluşturdu. Ülkenin en büyük televizyon kanalı TV News’e konuşan Martin Henriksen, şöyle dedi:
"Türkiye’den yardım talebi gelirse olumlu yaklaşırız ancak yapacağımız yardıma karşılık Türkiye, Danimarka’ya gelen Suriyeli mültecileri de kabul etsin. Çünkü Suriyeli mülteciler kültür ve dil sorunu olmayacağı için orada daha rahat ederler" dedi. Birlik Partili Nikolaj Villumsen de Bölgedeki Kürtlere silah ve insani yardım yapılması gerektiğini savunarak, "Bölgede 3 milyondan fazla insan barış içinde yaşıyordu. IŞİD huzuru bozdu. Dışişleri bakanımız Kürtlere silah ve insanı yardım yapılması için konuyu bir ar önce meclise getirmelidir."
"TÜRKİYE’NİN ÖZRÜ KALMADI"
Türkiye ile ilgili haberlere bağlanan kanalın bölgedeki muhabirleri, Türkiye’nin çok zor durumda olduğuna dikkat çekerek, mülteci akını nedeniyle sınırda çatışmaların yaşandığını, sınırın kısa bir süre kapatılmasından kaynaklandığı gibi görülen çatışmanın, aslında Kürtlerin bölgede elde etmeye çalıştıkları haklardan kaynaklandığının ortaya çıktığını anlattı. Muhabirler, Türkiye’nin sadece mültecilerle değil, bölgede ayaklanma girişiminde bulunan Kürtlerle de sorunları bulunduğunu belirterek "Türkiye bölgede büyük sorunlar yaşıyor. 49 Türk, IŞİD’in elinde olduğu için, Türkiye IŞİD ile mücadelede ortak güçlere katılmayacağını bildirmişti. Ancak şimdi esirler serbest kaldığına göre öne süreceği bir özür kalmadı. Türkiye IŞİD ile mücadeleye katkıda bulunmazsa tüm batı ülkeleri ve ABD sert tepki gösterir" değerlendirmesi yaptı.
DANİMARKA 55 MİLYON KRON YARDIMDA BULUNACAK
Danimarka Dışişleri Bakanlığı bölgedeki mültecilere 55 milyon kron (21 milyon TL) yardımda bulunma kararı alındığını bildirdi. Yardımın yıl sonuna doğru yapılacağını bildiren Dışişleri Bakanlığı, bugüne kadar 835 milyon kron (321 milyon TL) yardımda bulunulduğunu, 55 milyon kron yardımın nerede ve nasıl kullanılacağı konusunda kararın daha sonra verileceğini bildirdi. Öte yandan IŞİD yayınladığı sesli tehdit de Danimarkalıların da diğer ortak güçlere katılan Avrupa ülkeleri vatandaşları gibi öldürülmeleri çağrısında bulundu.
DANİMARKA KOTA KOYDU: 140 SIĞINMACI
En az sayıda Suriyeli sığınmacı kabul eden İskandinav ülkesi olan Danimarka, Nisan 2011-Aralık 2013 tarihleri arasında 2 bin 875 Suriyeli sığınmacıya kapılarını açtı.
Danimarka, 2014 yılı için ise kotasını 140 olarak belirledi.
Ünsal TURAN/KOPENHAG, (DHA)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)