12 Kasım 2014 Çarşamba

Zamlı hakim maaşı 8 bin 132 lira

Muhalefetin 12 Ekim'de yapılan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) "seçimi rüşveti" diyerek eleştirdiği görevdeki hakim ve savcılara 1155 lira seyyanen zam maddesi TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Düzenleme yasalaştığı zaman yeni hakim savcının maaşı 5 bin 88 liraya, 1. sınıf hakim ve savcıların maaşı 8 bin 132 lira olacak.

MUHALEFET EMEKLİLERE VE YARGI ÇALIŞANLARINA DA ZAM İSTEDİ
CHP ve MHP'liler emekli hakim ve savcılara da zammın yansıtılması ve zabıt katipleri  başta tüm yargı çalışanlarına da zam yapılması, yargı tazminatı ödenmesini ve kamu avukatlarına da zam yapılmasını istediler. Aksi halde yargıdaki maaş uçurumunun ve adaletsizliğinin artacağı uyarısı yaptılar. Ancak, paket Ak Parti'nin sunduğu şekliyle ve AK Parti oylarıyla sadece görevdeki hakim ve savcılara 1155 lira seyyanen zam şeklinde geçti.

BOZDAĞ: BÜTÇE İMKANLARI İLE BU KADAR
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ milletvekillerinin bu eleştirileri üzerine imkanların kafi olduğunu düşünmüyorum biz bunları bütçe imkanları içinde değerlendiriyoruz. elimizdeki parayla yapacağımız işe bakmamız lazım. Ben arzu ederdim ki, tüm kamu çalışanlarına iyi imkanlar sağlayalım. İnfaz  koruma memurları çok zor şartlarda çalışıyorlar. TBMM Genel Kurulu onlara bir iyileştirme yapıyoruz. Mesleğe yeni başlayan hakim maaşı 3 bin 942 liradan ( 7-1 derece)  1146 lira net artışla 5 bin 88 liraya yükselecek. 1. sınıf hakim savcılarının maaşları 6 bin 985 liradan  8 bin 132 liraya çıkacak"

BİRKAÇ YIL SONRA HAKİM SAVCI KAYNAĞI SADECE AVUKATLAR OLACAK
AK Partililerin değişiklik önergesiyle 2 yerine 3 yıl avukatlık yapanların sınavla hakim ve savcılığa sınavla geçişleri de Komisyon'da kabul edildi. Adalet Bakanı Bozdağ maddeyi savunurken, birkaç yıl içinde hakim ve savcılığa alım kaynağının sadece avukatlar olacağını açıkladı. Bozdağ,  "Avukatlar beş yıl kalınca yargıya geçişi istemiyorlar. Biz kademeli olarak daha çok avukat kaynağından hakim savcı alacağız. Birkaç yıl sonra  tamamen avukatlardan alım sistemine geçeceğiz" dedi. 

İstanbul'da ABD askerine çuval geçirildi

Karadeniz’de yapılan NATO tatbikatından dönen ve dört gündür İstanbul Sarayburnu’nda bağlı bulunan 71 borda numaralı USS ROSS adlı ABD savaş gemisinin askerlerinin başına Türkiye Gençlik Birliği (TGB)üyeleri çuval geçirdi. Olayla ilgili 12 kişi gözaltına alınırken ABD Büyükelçiliği kınama açıklaması yaptı.

Sabah saatlerinde Eminönü’nde gerçekleşen eylemde TGB’liler 3 Amerikan askerinin başına çuvalı, "Yanke Go Home", "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi" sloganlarıyla geçirerek üzerlerine kırmızı boya attı. TGB’liler çuval geçirme eylemi sırasında Amerikan askerlerine İngilizce "ABD ordusunun bir üyesi olduğunuzu az önce beyan ettiniz. Sizleri katil olarak tanımlıyoruz. Topraklarımızdan defolup gitmenizi istiyoruz ve şimdi sizi protesto hakkımızı kullanıyoruz" ifadelerini kullandı. Bunun üzerine Amerikan askerleri de "Tamam gidiyoruz" dedi.

4 Temmuz 2003’te Irak’ın Süleymaniye kentinde Amerikan askerleri, Özel Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı subayların bulunduğu karargaha baskın düzenlenmiş ve Türk askerlerini başına çuval geçirerek gözaltına almış ve sorgulanmak üzere Bağdat’a götürülmüşlerdi.

SAVAŞ GEMİSİNE YÜRÜMEK İSTEDİLER
Sabah saatlerinde Eminönü’nde gerçekleşen  eylemin ardından bir grup TGB’li Eminönü’ndeki Kadıköy İskelesi’nin önünde basın açıklaması yaptı.  Eylemi gerçekleştirenlerin de aralarında bulunduğu grup "Geldikleri Gibi Gidecekler" yazılı pankart açarak, "Yankee go home", "Kahrolsun Amerikan Emperyalizm’i" sloganları attı.

Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı eylemde, grubun geminin bulunduğu Sarayburnu’na yürümesine izin verilmedi. Grup adına basın açıklaması yapan TGB İstanbul İl Başkanı Uğur Aytaç, " Vatanımızda kara sularımızda bir Amerikan savaş gemisinin demirlediği haberini alır almaz Atatürk Gençliği olarak devrimci Türk Gençliği olarak teyakkuz durumuna geçtik seferberlik durumuna geçtik. Bu seferberlik talimatını Türkiye’nin devrimci mirasından aldık" dedi.

"BUNDAN SONRA EYLEMLERİMİZ AYNI TUTUM  VE TAVIRLA AYNI KARARLILIKLA DEVAM EDECEKTİR"

Uğur Aytaç, "Bizler bugün gerçekleştirdiğimiz eylemle Amerikan askerinin başına Eminönü İskele Meydanı’nda çuval geçirerek 2003 yılında Türk askerinin başına çuval geçiren o hamleye bir karşılık daha vermiş olduk. Ve bundan sonra eylemlerimiz aynı tutum  ve tavırla aynı kararlılıkla devam edecektir. Türkiye’nin herhangi bir yerinde kanlı postallarıyla Amerikan askerleri, Amerikan donanmasının mensupları rahat gezemeyecektir. Türkiye’nin çarşılarında gönül rahatlığıyla dolaşamayacaktır. Gençliğin nefesi emperyalistlerin uşaklarının ve onların askerlerinin ensesindedir" diye konuştu.

12 KİŞİ İSTANBUL EMNİYETİNE GÖTÜRÜLDÜ
Basın açıklamasının ardından sabah saatlerindeki eylemi gerçekleştiren 12 kişi polis aracına bindirilerek, ifade vermek üzere Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. TGB’li arkadaşları da onları el sallayarak uğurladı. Grup daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

Başlarına çuval geçirilen askerler de, ifadelerinin alınması için polis merkezine getirildi.

Sirkeci Polis Merkezi’ne askeri plakalı bir araçla getirilen ABD’li askerler burada yaklaşık 3 saat kaldı. ABD’li askerler, ardından getirildikleri araca binerek buradan ayrıldı. İfade veren asker sayısının 3 olduğu belirtildi.

ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ'NDEN KINAMA

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçiliği, ABD'li askerlere yönelik İstanbul'da yapılan çuvallı protestoya ilişkin bir açıklama yaptı. Büyükelçilik tarafından sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yapılan açıklamada saldırı kınanarak "Türkiye'yi ziyaret eden üç Amerikalı askere yapılan saldırıyı gösteren videoyu son derece çirkin bulduğumuzu ifade ediyoruz. Barışçıl protesto hakkına ve ifade özgürlüğüne saygı duymakla birlikte, bugün İstanbul'da gerçekleştirilen bu saldırıyı kınıyor; Türk halkının büyük çoğunluğunun da Türkiye'nin misafirperverliğine saygısızlık teşkil eden böyle bir eyleme karşı çıkmakta bizlere katılacağı konusunda hiçbir şüphe duymuyoruz" ifadeleri kullanıldı.

Taner YENER/İSTANBUL,(DHA)

11 Kasım 2014 Salı

Suriyeli işçilere çalışma izni geliyor

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, son dönemdeki tartışmalı konularla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Kazalarda sorumluluk kime aitse hesap verilmesi gerektiğini söyleyen Çelik, Ermenek’teki 4 firmanın da kendi aralarında anlaştığının ortaya çıktığını belirtti. Suriyelilere açık işlerde ve belli illerde çalışma izni verileceğini de belirten Çelik, kıdem tazminatıyla ilgili yeni sistemin de bu dönemde yapılmasının hayati olduğunu söyledi. Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bakanlığının 2015 yılı bütçesi sunumunda soruları yanıtlayan Çelik şu açıklamalarda bulundu:

2017’DE ÜRETİLECEK KÖMÜRÜ BU YIL ÜRETMİŞLER 

“Kaza olan madende üretim zorlaması var. 2017’de üretilecek kömürü 2014’te üretmişler. Üretim zorlaması riski arttırıyor. Kaza olduğu zaman medya üstünde duruyor ama kazadan sonra da bu duyarlılığın sürmesi lazım. Bakın ekim ayında bir denetim yaptık, 2 bin 79 şantiyeden bin 610’unu durdurduk. Yüzde 80’leri aşan bir durdurma, duyarsızlığı gösteren bir durum.
KIDEM TAZMİNATI BU DÖNEM ÇIKMALI 

Kıdem tazminatıyla ilgili olarak emekten yana olduğumu açıkca ifade ediyorum. Sendikalarla görüşmelerim devam ediyor. Bu dönem içinde bu konunun çıkmasının çok hayati olduğuna inanıyorum. Aksi takdirde yüzde 90 civarındaki işçilerin bunu alamadığını göreceğiz. Bunu hiçbir hak kaybına yer vermeden çözmeliyiz.

BEN HİÇBİR MADENCİYİ TANIMAM 

Sorumluluk kime aitse, o madenin oraya yanaşarak üretim yapmasına neden olan kimse bunların hesap vermesi gerekiyor. Müfettişlerden bahsediliyor, ben de diyorum ki (denetime gittiği yerde) ‘yiyor içiyorsa bu büyük bir ahlaksızlıktır’ diyorum. Bakın ben hiçbir madenciyi tanımam. Tanımak da ayıp değildir zaten. Ama onun getirmiş olduğu bir olumsuzluk da olmamalı.

TAŞERONLAŞMANIN MALİYETİ DAHA AĞIR

Milletvekili arkadaşlarımızın söylediği taşeronlaşmanın devlete maliyetinin daha çok olduğuna aynen katılıyorum. Kamuda şu anda 761 bin taşeron var. Buna karşılık geçmişte 400 bin kamu çalışanıyla işler yapılırken, şu anda bu rakam 200 bine inmiş. Bu alanı (taşeronluğu) disipline eden bir düzenlemeyi getirmemiz gerekiyor.

ERMENEK’TE FİRMALAR ARASI GİZLİ SÖZLEŞME VAR 

(Vekiller) işçilerin işletmeleriyle ilgili şikayetçi olamadığını söylediler. Bu doğru. Ermenek’te baktık ki, işçilerden yoğun bir şikayet olmamış. Nedenine bakınca dört firma arasında gizli bir sözleşme olduğunu tespit ettik. İşçiler bize 42 maddelik bir şikayet listesi verdi, biri de bu gizli sözleşmeler oldu.

AÇIK İŞLERDE BELLİ İLLERDE ÇALIŞACAKLAR 

Suriye’den gelenler için Bakanlar Kurulu kararına ihtiyaç var. Mesela açık işlerde o işletmedeki çalışanların yüzde 10’unu geçmeyecek şekilde çalışabilirler. Açık işlerde ve belli illerde çalışacaklar. Farklı bir asgari ücret gibi uygulama ise kesinlikle söz konusu olmayacak.” Hürriyet

'Yeni telefonlar insanı tahrik ediyor'

“Teknoloji ve bilgiyi ellerinde tutan ülkelerin diğerleri karşısındaki gücü ve üstünlüğü bizi bu konuda başarılı olmaya adeta mahkum ediyor. Çünkü başarının sırrı bilgiyi yönetmektedir, parayı yönetmektedir, insanı yönetmektedir”

Hürriyet'ten Ümit Çetin'in haberine göre “Her gün cep telefonları güncelleniyor, herkes birbirine havasını atıyor. Bakkal dükkanından ciklet alır gibi alıyor. Böyle bir yaşam var tahrik ediyor insanı” diyen Erdoğan, Türkiye’nin ilk GSM operatörü Turkcell’in Rixos Otel’deki 20. yıl dönümü kutlamasında şunları söyledi:

HAKKINI KORUMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Turkcell’in kuruluş yıldönümü kutluyorum, büyümesinde gelişmesinde emeği geçenleri tebrik ediyorum. Ülkemizin lider mobil iletişim ve teknoloji kuruluşu olan Turkcell aynı zamanda dünya çapında marka şirketlere sahip olma hedefimizin en başarılı temsilcilerinden biridir. Bu vasfıyla da övgüyü takdiri hak eden Turkcell’in Türkiye’nin tanıtımına yaptığı katkı bizim için çok önemlidir. Başbakanlığım döneminde diğer ülkelerde sıkıntıya düştüğü her yerde Turkcell’in hakkını hukukunu koruduk, korumaya devam edeceğiz. Uluslararası düzeyde faaliyet gösteren her Türk şirketi gibi Turkcell’in de Türkiye Cumhuriyeti devletinin arkasında olduğunu bildiğine daima hissettiğine inanıyorum.

25 MİLYAR YETERLİ DEĞİL

Ülkemizin geçen 12 yılda yaşadığı büyük dönüşüm ve sağladığı büyük ilerleme nasıl cebinde ay yıldızlı pasaportu taşıyan her vatandaşımıza gittikleri yerlerde nasıl itibar kazandırmışsa aynı şekilde şirketlerimizin de uluslararası düzeyde prestij kazanması ve kazandırması da bu süreçte artmış, özgüvenleri de yükselmiştir. Biz, işini iyi yapan ülkeye ve millete katma değer kazandıran herkesin yanında olduk, bundan sonra da aynı şekilde yanında olmaya devam edeceğiz. Turkcell gerçekten de işini iyi yapan bir şirket. Bugün Türkiye mobil iletişim alanında dünyanın en ileri en iyi ülkelerinden biriyse bunda Turkcell’in de büyük payı var. Geçtiğimiz 20 yılda yaptıkları 25 milyar liralık altyapı yatırımları, yalnız şunu da söyleyeyim bu yeterli değil tabi, bu rakamın çok daha fevkinde olması lazım. Bu altyapı yatırımıyla buna rağmen ülkemizin gururu olmuş, bu seviyeye yükselmesinde çok büyük katkısı olan özellikle Turkcell ailesine huzurlarınızda şükranlarımı sunuyorum.

BAŞARILI OLMAYA MAHKUMUZ

Elbette yerli cep telefonu üretimindeki konumuyla, istihdama yaptığı katkıyla, sosyal sorumluluk projelerine verdiği destekle de Turkcell ayrıca da takdiri hak ediyor. Türkiye’nin 2023 yılı hedeflerinin en önemli unsurlarından biri de bilişimde tüketen değil, üreten ülke olma arzumuzdur. Türkiye fiziki üretim ve hizmet sektörlerindeki rüştünü ispatlamıştır. Bundan sonra artık katma değeri en yüksek olan alanlar, bilgi ve teknoloji üretimine yoğunlaşmak durumundayız. Bu konuda savunma sanayiyle birlikte en kritik gördüğümüz alanlardan biri de bilişim sektörüdür. Teknoloji ve bilgiyi ellerinde tutan ülkelerin diğerleri karşısındaki gücü ve üstünlüğü bizi bu konuda başarılı olmaya adeta mahkum ediyor. Çünkü başarının sırrı bilgiyi yönetmektedir, parayı yönetmektedir, insanı yönetmektedir. Ülkemizin 2053 ve 2071 vizyonunun altyapısının şekillenmesinde bu alanlarda elde edeceğimiz neticeler belirleyici olacaktır. Ben 2023 vizyonumuzun hayata geçmesi konusunda çok önemli ve kritik katkılar sağlayan Turkcell’in kendi alanında ortaya koyacağı başarılarla 2053 ve 2071 vizyonumuza da ciddi destekler vereceğine inanıyorum.

TAHRİK EDİYOR İNSANI

Nereden nereye, bu mukayeseyi her zaman yapmak zorundayız. Bütün girişimcilerin kendi dünyasında yapması gereken muhasebedir. Turkcell için de bu böyle. 20 bin adetten gelinen nokta mukayesesi bile kabil değil. O zamanlar söylenseydi, milyonlar söylenseydi ‘olur mu canım’ denirdi. Artık milyonlar konuşulmuyor milyarlar konuşuluyor. Dünya nüfusunun üzerinde rakamlar telaffuz ediliyor. Çünkü bakıyorsunuz bir kişinin elinde bir tane değil 2-3. Adeta yarışıyorsunuz, her gün cep telefonları güncelleniyor, herkes birbirine havasını atıyor, bir de bu var. Bakkal dükkanından ciklet alır gibi alıyor. Böyle bir yaşam var, tahrik ediyor insanı. Firmalar da yeni yeni farklı tasarımlarla bunları üretmeye devam ediyorlar.

Karatay: Zeytin kesenlerin IŞİD’den farkı yok

Kardiyalog Prof. Canan Karatay'dan Manisa Yırca'da 6 bin zeytin ağacının kesilmesiyle ilgili çok sert bir eleştiri geldi.


Manisa Yırca'da 6 bin zeytin ağacının kesilmesiyle ilgili en sert yorum Prof. Dr. Canan Karatay'dan geldi. Habertürk'te Haber Masası programında Julide Ateş'in sorularını yanıtlayan Karatay, Yırca'daki ağaç kesimiyle ilgili "O zeytinleri öldürülenlerin IŞİD'ten farkı yok" dedi. "Zeytin ve zeytinyağının dünyanın en önemli sağlık gıdası olduğunu söyleyen Karatay, "Zeytinin kendisi altındır, yağı da altın suyudur. Bir damlayı ziyan etmek, bir dalı bile koparmak büyük bir cinayettir. Kusura bakmasınlar. O zeytinleri öldürenleri IŞİD'ten farkı yok."

Bağdadi'nin ölümü kurgu mu?

IŞİD lideri Bağdadi’nin ölüp ölmediğine dair henüz kesinleşen bir bilgi yok.

Pentagon, iddiayı teyit etmedi. Twitter hesaplarından paylaşılan mesajların ise güvenilir olmadığı ortaya çıktı. Son olarak Iraklı yetkililer Bağdadi'nin ağır yaralandığını, Suriye'ye götürüldüğünü açıkladı.

Muamma sürerken yeni ve ilginç bir iddia ortaya atıldı.

ABD'den yapılan son açıklamada iddianın teyit edilmediği belirtildi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, son açıklamasında "Koalisyon uçakları 7 Kasım'da, IŞİDliderlerinin Musul çevresinde toplanacağı bilgisi üzerine, oradaki 10 silahlı aracı da içeren konvoya hava saldırıları düzenlendi. Bağdadi'nin o konvoyda olup olmadığını teyit edemiyoruz. IŞİD terör örgütünü hedef almayı sürdürüyoruz, ancak şimdilik bu konuda daha fazla bilgimiz yok." dedi.

YOKSA HEPSİ BİR KURGU MU?
Yaşanan muamma sonrası ilginç bir değerlendirme Daily Mail'den geldi. Daily Mail’de yer alanhabere göre IŞİD terör örgütü lideri Ebu Bekir el Bağdadi herkesi kandırmış olabilir. Bağdadi'nin esas amacı ABD'yi öldüğüne inandırmaktı. siyaset ve drama içerikli ünlü televizyon dizisi Homeland’dan örnek veren İngiliz haber sitesi Bağdadi’nin Homeland tarzı bir ölüm planlamış olabileceğini yazdı.

Buna göre Bağdadi kendi ölümünü tasarladı ve bütün dünyayı öldüğüne inandırdı. Homeland dizisinde El Kaide terör örgütü lideri Haissam Haqqani'nin bir hava saldırısında öldüğü sanılmıştı. 

ÖNCE DOĞRULANDI, SONRA...

IŞİD sözcüsü Ebu Muhammed el-Adnani, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Bağdadi'nin yaralandığını duyururken konuyla ilgili ayrıntılı bilgi vermedi. "Halifenin ölmesiyle hilafetin son bulacağını mı zannediyorsunuz" ifadesini kullanan Adnani, Bağdadi'nin sağlık durumunun iyi olduğunu kaydetti.

İKİNCİ İDDİA: YERİNİ TESPİT ETMEK İÇİN...
Ancak bu tweet’ten sonra örgüt bir açıklama yapmış ve el-Adnani’nin twetter hesabı olmadığını, mesajın, el-Bağdadi’nin yerini saptamak amacıyla, ABD tarafından organize edildiğini ileri sürmüştü. (medyafaresi)

Feyzioğlu: Takipçisiyiz, pişman olacaklar

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, “Hukukun üstünlüğünü savunmak siyasetse, evet biz siyaset yapıyoruz” dedi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, yeni seçilen İzmir Baro Başkanı Aydın Özcan’a nezaket ziyaretinde bulundu. Ziyarete Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın, Muğla, Denizli ve Sakarya Baro Başkanlarıyla birlikte gelen Feyzioğlu, Türkiye’nin duygusal bir kırılma içerisinde olduğunu söyledi.

“Üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğünü savunmak elbette bizim görevimizdir” diyen Feyzioğlu, “Bunu söylemek siyasetse evet hepimiz sonuna kadar, dibine kadar siyaset yapıyoruz. Ama siyasi parti siyaseti yapmıyoruz” şeklinde konuştu.
HSYK seçimleri ile ilgili de konuşan Feyzioğlu, “Tavrımız şu; biz yargının en üstünde yer alan hakim, savcıların özlük haklarını düzenleyen bir kurulun, siyaset tarafından veya bir cemaat tarafından şekillendirilmesine elbette karşıyız. Ama zaten buradaki baro başkanlarının tamamı 2010 referandumu öncesinde bulundukları yerlerde ‘yanlış yapıyorsunuz’ diye uyarılarda bulunmuşlardı. Şimdi iktidar mensupları, bunları daha yeni söyleniyormuş gibi gündeme taşıyorlar. Yargının özlük işlerinin yönetimi ne cemaate, ne bir tarikata, ne siyasi iktidara bırakılabilir. Yargı tarafsız olmalıdır” dedi.

“PİŞMAN OLACAKLAR”
Soma’nın Yırca köyündeki zeytin ağaçları için Danıştay’ın ‘yürütmeyi durdurma’ kararı almasını da değerlendiren Feyzioğlu, “Ağaçların kesilmesiyle ilgili suç duyurusunu yaptık. Size şunu garanti edebilirim; o ağaçları kestikleri, geleceğimizi karartmaya teşebbüs ettikleri ve vatandaşımızı dövdükleri, hırpaladıkları için pişman olacaklar” dedi.
Manisa Barosu’na mensup bir avukatın da özel güvenlik görevlileri tarafından ters kelepçelenerek, işkenceye maruz kaldığını öne süren Feyzioğlu, Türkiye Barolar Birliği olarak bu konu hakkında da suç duyurusunda bulunduklarını söyledi.

Çırılçıplak eşeğe bindirilerek cezalandırıldı

Hindistan'da cinayet iddiasıyla yargılanan kadın, çıplak eşeğe bindirilerek cezalandırıldı

Hindistan’ın Rajastan eyaletinde bir kadın yeğenini öldürdüğü iddiasıyla ceza olsun diye çırılçıplak soyulduktan sonra bir eşeğe bindirilip köyün içinde dolaştırıldı.
Rajastan polisinin açıklamasına göre, Rajsamand köyü ihtiyar heyeti kardeşinin küçük yaşlaki oğlunu öldürmekle suçlanan kadını cezalandırma kararı aldı.
Bunun üzerine 45 yaşındaki kadının evini basan köylüler, kadını zorla dışarı çıkartıp saçlarını kestikten sonra yüzüne kömür tozu sürerek siyaha boyadılar.
Ardından çırılçıplak soyulan kadın bir eşeğe bindirilerek köyün içinde uzun süre dolaştırıldı.
Polis, olaydan sonra yapılan araştırmada kadının suçlu olmadığının ve çocuğun intihar ettiğinin anlaşıldığını ortaya çıkardı.
Hindistan’da köy ihtiyarlarından oluşan heyetlerin bu tür kararlar vermesinin yaygın bir gelenek olduğu biliniyor. Sözcü

Madenci annesi: Oğlum uyanıktır, saklanmıştır...

Ermenek'te kömür ocağındaki su baskının üzerinden yaklaşık 2 hafta geçmesine rağmen Seyide Çolak, içeride mahsur kalan oğlu Hüseyin Çolak'ın sağ salim döneceğine dair umudunu kaybetmiyor.


Seyide Çolak (68), kömür ocağında yaşanan kaza sonrası oğlu Hüseyin Çolak'tan (42) haber alamamanın üzüntüsünü yaşıyor.

Gelişmeleri yakından takip eden ve sürekli olay yerine giden Çolak, sabırsızlıkla gelecek iyi bir haberi bekliyor.

Çolak, oğluyla ilgili umudunu yitirmemeye gayret gösteriyor. Olay sonrası yaşadıklarını anlatan Seyide Çolak, kaza sonrası oğlunun suyun altında kaldığını öğrenince hemen olay yerine koştuklarını söyledi.

Vardıklarında ilk olarak olay yerindeki kalabalığın dikkatini çektiğini belirten Çolak, o gün bugündür umutla beklediğini dile getirdi.

'ÖLMESİ AKLIMIN UCUNA GELMEDİ'
Oğlunun ölmüş olabileceğinin aklının ucuna bile gelmediğini aktaran Çolak, çevresindekilerin "O sinmiştir bir yerlere gözü açıktır. Hüseyin saklandı oraya sen hiç tasalanma" dediğini aktarıyor.

Kendilerinin de Allah'ın verdiği dayanma kuvvetiyle sabrettiklerini vurgulayan anne Seyide Çolak, "Benim oğlum kuru bacada bekler diye düşünürüm. Öyle umut ediyorum. Ciğerim yanıyor ama bekliyorum. Benim çocuğum uyanıktır. Sanki oğlum madende saklandı, çıkartıverip getirecekler. Öyle sanıyorum, umudum var. İnşallah mahsur kalanların hepsi sağlıklı şekilde çıkar" diye konuştu.

Camiden eşcinsellere çağrı

Almanya'nın başkenti Berlin'de, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlı Şehitlik Camisi, eşcinselleri camiye davet etti. Camide eşcinsellerin katılımıyla "İslam ve Homofobi" konulu panel düzenlenecek.

Eşcinseller 24 Kasım günü saat 19.00'da önce camiyi gezecek, daha sonra ise “İslam ve Homofobi" konulu panele katılacaklar. Etkinliğe katılım çağrısı Leadership Derneği, Göçmen Lezbiyen ve Homoseksüeller Derneği ile Şehitlik Camisi Derneği tarafından yapıldı.

Etkinlik, Leadership Derneği'nin yürüttüğü "Meet2respect" projesi kapsamında düzenleniyor.

“Diğerleriyle Karşılaş" parolasıyla yürütülen proje hoşgörüsüzlük, ayrımcılık ve şiddetin ortadan kaldırılmasını hedefliyor.

Queer.de adlı İnternet sitesinde yer alan haberde, camiyi ziyaret edeceklerin 19 Kasım tarihine kadar daniel.woratvk-online.de elektronik posta adresine başvurmaları istendi.

DİTİB Şehitlik Camisi ile Eşcinsellerin çatı kuruluşu LSVD arasında yıllardır iyi bir diyalog bulunuyor.

LSVD 2008 yılında üyelerine camideki açık kapı gününe katılmaları çağrısı yapmıştı. Yine 2012 yılında eşcinseller, ırkçı saldırılara karşı cami ile dayanışma göstermişlerdi. Medyafaresi

AK Parti'de aldatma istifası

AK Parti Adapazarı Gençlik Kolları Başkanlığı'ndan 2 önce istifa eden Alper H.'nin eşi Z.H. 'aldatıldığı' ve 'şiddet gördüğü' gerekçesiyle boşanma davası açtı. Dava dilekçesinde Z.H., eşi Alper H.'nin, partide görev yapan ortak arkadaşları B.G.S. adlı kadınla ilişkisi olduğunu ve ondan bir de çocuğu olduğunu öne sürdü. Alper H., eşine şiddet uyguladığı ve gizli ilişkisiyle ilgili gelişmeler üzerine geçen eylül ayında parti yönetiminin istediği üzerine istifa etti.

Kendisi de Ak Parti Adapazarı İlçe Teşkilatı'nda görev yapan Z.H., avukatı ile birlikte Sakarya Aile Mahkemesi'ne boşanma başvurusunda bulunurken, dilekçesinde 11 ay önce evlendiği Alper H.'nin kendisini aldattığını, kötü muamelede bulunduğunu ve aile mahremiyetini sağlayamadığını öne sürdü. Z.H.'nin avukatı mahkemeye verdiği 10 sayfalık boşanma dilekçesinde müvekkilinin, evlenirken Alper H.'nin kendisi gibi Ak Parti’de görev yapan ve ortak arkadaşları B.G.S. adlı kadınla da ilişkileri olduğunu bilmediğini savundu. Z.H., eşi ile ilişkisini bilmediği B.G.S.'nin kendilerini nişan ve düğüne davet ederek birlikte oynadığını, fotoğraflar çektirdiğini öne sürdü.

“BENDEN DEĞİL ONDAN ÇOCUĞU OLDU”
Z.H., dilekçesinde eşinin ilişkisi olduğunu öne sürdüğü B.G.S.'nin geçen ay özel bir hastanede doğum yaptığını, kayıtlarda 3 kilo 400 gram olarak dünyaya gelen bebeğin 'baba' hanesine yazılan 'Alper' isminin silindiğini yerine ‘nikahsız bebek’ yazıldığını iddia etti. Kendisini aldatmanın yanında, aile içi sırlarını dışarıda arkadaş ortamında anlattığını öne sürdüğü eşinden 100 bin  lira maddi ve 150 bin lira manevi tazminat da isteyen Z.H., mahkemeye düğün günü eşinin kendisini aldattığını öne sürdüğü B.G.S. ile çekilen fotoğraflar ve video görüntüleri ile eşinin kendisini dövdüğüne ilişkin 'darp raporlarını' da sundu.
Sakarya Aile Mahkemesi'nde açılan boşanma ve tazminat davasının görülmesine önümüzdeki günlerde başlanacak.
Z.H.'nin, eşi Alper H.'nin kendisine şiddet uyguladığını öne sürerek yaptığı şikayet üzerine kendisine 3 Kasım- 3 Aralık tarihleri arasında koruma kararı verildi. Ayrıca Alper H.'nin 1 ay süreyle eşine yaklaşmama cezası verildi. DHA





2015'te 74 bin memur alınacak

Türkiye'de 2.36 milyon devlet memuru bulunuyor. 2015'te ise 74 bin yeni memur alınacağı planlanıyor.

Devlet Personel Başkanlığı'nın verilerine göre, genel olarak bakıldığında, kamu kurum ve kuruluşlarında devlet memuru, sözleşmeli personel, sürekli ve geçici işçi, öğretim üyesi, hakim ve savcıyla askeri personel dahil toplam 3 milyon 195 bin 938 kişi çalışıyor.

Eylül 2014 itibarıyla, DPB'nın görev alanına giren kamu kurumlarında 2 milyon 366 bin 279 devlet memuru, 94 bin 850 sözleşmeli personel, 302 bin 678 işçi, 23 bin 666 geçici personel çalışıyor. Üst düzey 5 bin 152 devlet memuru bulunuyor.

2015'te 74 bin memur alınacak

Öte yandan gelecek yıl merkezi yönetim kapsamındaki idarelere 40 bini kontenjan olmak üzere toplam 74 bin yeni personel alınması programlanıyor. Toplam personel giderlerinin GSYH'ye oranının da önceki yıla göre 0,1 puan azalarak yüzde 7,2'ye gerilemesi öngörülüyor. Gelecek yıl genel maaş ve ücret artış oranı da toplu sözleşmelerde de belirlendiği üzere ocak ve Temmuz dönemlerinde yüzde 3 olarak uygulanacak.

Milyonlarca emeklinin beklediği kararda flaş gelişme

Milyonlarca emeklinin yakından takip ettiği intibak davasında önemli bir gelişme yaşandı. Emeklilerin aleyhine olan bilirkişi raporu iptal edildi. Yeni rapor hazırlanacak

2000 yılı ve sonrasında emekli olanların heyecanla takip ettiği intibak davasına dün devam edildi. Ankara 8'nci İş Mahkemesi'nde görülen davanın 5'inci duruşmasında önemli bir gelişme yaşandı. Emeklilerin aleyhine olan bilirkişi raporu iptal edildi. Yeni bir bilirkişi raporu hazırlanacak. Davayı açan İşçi, memur ve Bağ-Kur Emeklileri Derneği'nin Başkanı Hamdi Öz, dünkü duruşma konusunda TAKVİM'e açıklamalarda bulundu. Öz, intibak sorununun çözümü için önemli bir adım atıldığını belirterek, "Bilirkişi raporu davada kritik bir rol oynuyor. İntibak konusunda emeklilerin aleyhine bir bilirkişi raporu hazırlanmıştı. Bu rapor iptal edildi. Yeni bir bilirkişi raporu hazırlanacak" dedi.

2 ŞUBAT'TA DEVAM

Yeni bilirkişi raporunun emeklilerin lehine çıkmasını beklediklerini söyleyen Öz, "Davaya 2 Şubat 2015'te devam edilecek. Mahkemeden çıkacak olumlu bir karar milyonlarca emeklinin maaşını olumlu yönde etkileyecek" şeklinde konuştu.

Emeklilerin yakından izlediği davada karar yeni bilirkişi raporunun hazırlanmasının ardından verilecek. Kararın 2 Şubat'ta açıklanması bekleniyor. Mahkemeden olumlu karar çıkarsa, 2000 yılı ve sonrasında emekli olanlara zam kapısı açılacak.

PROMOSYON NEREDE?

İntibak davasını yakından takip eden emekliler, bir yandan da promosyon konusunda müjdeli haber bekliyor. TAKVİM'i arayan emekliler, banka promosyonunda sonuç beklediklerini belirterek, şunları söyledi: "Banka promosyonu gündeme geldi, hepimiz heyecanlandık. Ancak sonrasında hiçbir gelişme olmadı. Çalışma Bakanlığı'nın bankalarla yeniden masaya oturmasını istiyoruz. Bizim için bankalara ısrarcı olsunlar."

10 Kasım 2014 Pazartesi

Başbakan yardımcısı tecavüze uğramış

Kanada eski Başbakan Yardımcısı Sheila Copps (61), cinsel saldırı ve tecavüz kurbanı olduğunu açıkladı.

Kanada’da haftalık olarak yayımlanan The Hill Times’taki köşe yazısında Copps, “30 yıl önce tanıdığım birisi bana tecavüz etti” dedi.

Polise gittiğini anlatan Copps, tecavüzcüsüne uyarı verildiğini söyledi. 1993-1997 yılları arasında eski Başbakan Jean Chretien’in yardımcılığını yapan Copps, 28 yaşında Ontario Eyalet Meclisi’ne ilk seçildiğinde de başka bir parlamenterin cinsel saldırısına maruz kaldığını iddia etti.

Copps olayı, “Beni duvara yaslayıp öpmeye çalıştığında, acıtan yerlerine vurarak saldırganımı püskürttüm” diye anlattı.

Bülent Arınç "Dağ taş zeytin ağaçlarıyla dolmuş!"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Danıştay’ın 6 bin zeytin ağacının kesildiği Yırca Köyü hakkında verdiği kararla ilgili, “Türkiye’de bazı bölgelerde hükümetimizin verdiği destek ve teşviklerle adeta her taraf zeytin ağacı olmuştur. Dağ taş zeytin ağaçlarıyla dolmuştur” dedi. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Arınç şunları söyledi:

ENERJİYE DE İHTİYAÇ VAR
“Üzücü olaylar yaşandı. Danıştay 6. Dairesi’nin verdiği kararı şöyle özetlemek mümkün. Danıştay 6. Daire 2 hususta karar veriyor. Bir tanesi bu alanlarda zeytincilikle ilgili kanun kapsamında bu tür termik santrallerin belli bir uzaklıktan sonra yapılabileceği şeklinde. İkincisi de acele kamulaştırma konusunda bir haksızlık hukuksuzluk bulunup bulunmadığı konusunda. Bu konuda yönetmelik olmadığına göre kanundaki maddeler dikkate alınarak belli bir uzaklığı taşımadığı için bir yargı kararı olduğu için bu karara uymak bizim için bir görevdir. Biz burada taraf değiliz, şirkettir taraf. Danıştay’ın kararı gereğince şirkete düşen bunun gereğini yerine getirmektir. Biz Enerji Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı olarak bunu takip etmek zorundayız. Türkiye’de bazı bölgelerde hükümetimizin verdiği destek ve teşviklerle adeta her taraf zeytin ağacı olmuştur. Dağ taş zeytin ağaçlarıyla dolmuştur. Bu kötü bir şey değildir. Bu bir zenginliktir. Bu güçlü bir sanayi haline geldi. Bunlar güzel şeyler ama Türkiye’nin enerjiye de ihtiyacı var. Bu enerji için zengin maden rezervlerinin bir şekilde termik santral olarak da hayata geçirilmesi lazım. İkisi arasındaki dengeyi kurallara bağlamak gerekiyor.

KÖYLÜLER DE BAYRAM ETMİŞTİ
Bu kanunda eskiyen hükümler varsa güncellenmesi gerekecektir. Daha önce de Bakanlar Kurulu’na sunmuştuk. Bursa’nın Gemlik ilçesi var. Maalesef Gemlik birinci sınıf deprem kuşağında. Hükümetimiz Gemlik’in daha güvenli bir yapıya sahip olması için güçlü bir yapıya sahip olması için konut yapmak istiyor. Gemlik’in yeniden inşa edilmesi için müracaat edeceğimiz yerde zeytinlik alanları. İnsan mı kıymetli belli ölçüde zeytin alanlarında inşaat yapılması mı daha önemli. Anayasa Mahkemesi bile Gemlik’in bu ihtiyacını görmezden geldi. Biz şimdi Gemlik’i uzayda mı, denizin ortasında mı inşa edeceğiz onu düşünüyoruz. Yırca köyündeki yurttaşlarımız bizim de sevdiğimiz insanlardır. Unutulmasın ki bundan 4-5 ay evvel Termik Santral’in temelinin atıldığı gün bütün köylüler de bayram etmiştir.

BAZILARI PARTİ YARISI MARTİ
(Bağımsız Milletvekili İdris Bal’ın parti kurması)Bunu değerlendirmeye bile gerek yok. Bunun toplumdaki karşılığının hiçbir zaman olmadığını, Ak Parti milletvekiliyken ancak kendilerine değer verildiğini, taşın yerinde ağır olduğunu söylemiştim. Türkiye’de 100’den fazla parti var. Bunların bazıları parti yarısı da ‘marti.’ Parti bile olamamış. Bir şahsın ‘ismim bahsedilsin, bir parti genel başkanı denilsin, basın toplantısı yapacağım zaman Anadolu Ajansı muhabiri gelecektir, benim sözlerim de duyulacaktır’ demesi bir şey ifade etmez. Şunu görmeleri lazım. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan tek aday olarak ilan edildi. Ekmek için Ekmeleddin Bey 14 partinin adayı olarak gösterildi. Ekmeleddin bey nasıl tutmamışsa bu da tutmayacaktır. Sokağa çıktıkları zaman 10 kişinin bile selam vermediği insanların parti kurmakla Türkiye’ye yapacakları hayırlı bir iş olmadığını düşünüyorum. Bir daha da bu isimleri bana sormayın lütfen. 

BEKLEMEDE OLAN BİZİZ
(HDP’nin İmralı başvurusu)Yedi gün olmuş, 15 gün olmuş bunun hesabını ben yapmıyorum. Bu Adalet Bakanlığı’na sorulmalı. Son günlerdeki tartışmalara bakılırsa bir grup milletvekili adaya gitmek istiyor, Adalet Bakanlığı cevap vermemiştir. Süreçle ilgili Sayın Başbakan’ın, Sayın Akdoğan’ın açıklamaları var. Çözüm süreci devam ediyor. Masadayız, henüz kalkmadık. Belli bir noktaya kadar da devam edecek. Asıl HDP ne yapacak, nerede duracak, neyi temsil edecek? Çözüm sürecini gerçekten istiyor mu, istemiyor mu? Hükümetin taleplerine karşın, biz 1 aydır bekliyoruz. Biz bu süreçte bir siyasi kanadın muhattap olmasını faydalı görüyoruz. Onlar da kendilerine düşen misyonu yerine getirmeli. Onlara şunu söylüyorum: Öcalan’ın örsüyle Kandil’in çekici altında kalmayın. Siz, bir siyasi partisiniz özgür olun. Sizin içinizde bu süreci samimiyetle isteyen, geçmişte çok büyük sıkıntılar yaşamış, çok acı bedeller ödemiş çok değerli insanlar var. İsimlerini de sayarım, herkes de bilir. Lütfen onlar olaya müdahil olsunlar çünkü ben, onların bu süreci samimiyetle desteklediğine inanıyorum. Yoksa alfabede harf bırakmayan bir takım örgütlerin ortalığı yakıp yıkması karşısında sırıtarak bir şeyler konuşanları kendimize muhatap kabul etmiyoruz. Kandil’den, adadan hangi mesaj geldi, bunlarla amel etmeyi bıraksınlar. Biz beklemedeyiz aslında.

TASFİYE İDDİAMIZ YOK
(Emniyet Kanunu’nda değişiklik) Hiçbir şekilde tasfiye vesaire, böyle bir iddiamız yok. Ancak emniyet teşkilatının yeniden organizasyonuna ihtiyacımız var çünkü, her teşkilatta bir şema olur, bu şema düzgün bir şekilde görev ifa eder. Eğer emniyet teşkilatında bunu bir piramit olarak kabul edersek, piramit geometride bildiğimiz şekildir. Oysa şu anda emniyet teşkilatındaki piramit bunun tam tersidir. 81 ilimiz var ama birinci sınıf emniyet müdürü sayımız 2 bine yakın. Bunların hepsinin emniyet müdürü, il emniyet müdürü olması mümkündür. Polis müfettişi, başmüfettiş vesaire olarak istihdam edilenlerin dışında en az bin 500 civarında fazlalık olduğunu biliyoruz. Bu insanlar hiçbir görev verilmeden sadece yaş haddini bekliyorlar. Bu doğru bir şey değil. Dolayısıyla rantabl, verimli kullanılması lazım. Yine başkomiserlerde veya diğer dördüncü, üçüncü sınıf emniyet müdürlerinde birikmeler var. Bu birikmeler hiyerarşiyi de disiplini de bozuyor.” Hürriyet