BURSA’da 37 yaşındaki Cihat K., üvey kızı 17 yaşındaki A.Ş.’yi sosyal paylaşım sitesinde (Facebook) erkek arkadaşları ile yazışırken görünce, mutfaktan aldığı ekmek bıçağıyla kalbinden bıçaklayarak ağır yaraladı. Üvey baba gözaltına alınırken, genç kızın annesi Şaziye K., "Olay erkek meselesinden meydana geldi, eşimden şikayetçi değilim" dedi.
Olay, dün merkez Osmangazi İlçesi Adnan Menderes Mahallesi Akgün Sokak’ta meydana geldi. Üvey kızı A.Ş.’yi sosyal paylaşım sitesinde erkeklerle yazışırken gören Cihat K. çılgına döndü. Üvey kızıyla bir süre tartışan Cihat K., tartışmanın büyümesi üzerine mutfaktan aldığı ekmek bıçağını kızın kalbine sapladı. Kanlar içinde yere yığılan kızını gören Şaziye K., 112’yi arayarak yardım istedi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri, durumu ağır olan A.Ş.’yi ilk müdahaleyi yaptıktan sonra ambulansla ile Çekirge Devlet Hastanesi’ne götürdü. Hayati tehlikesi bulunduğu belirtilen A.Ş. ameliyata alındı.
Cihat K. ise polis ekipleri tarafından elinde bulunan kanlı bıçak ile birlikte gözaltına alındı.
ANNE: EŞİMDEN ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM
Cihat K. polisteki ilk ifadesinde üvey kızını erkeklerle internette yazışmaması için uyardığını, tekrar görünce sinirlenip elini kana buladığını söyledi. Olay anında evde bulunan Şaziye K. ise şahit olarak ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürülürken kendisini görüntüleyen gazetecilere "Olay erkek meselesinden dolayı meydana geldi, eşimden şikayetçi değilim" dedi.
Hüseyin TÜCCAR / BURSA, (DHA)
30 Kasım 2014 Pazar
'Beni Senegalli öğrencisiyle aldattı'
ADANA’da sigorta şirketi sahibi 38 yaşındaki C.B., Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Yabancı Diller Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi eşi 2 çocuğunun annesi 37 yaşındaki E.B.’nin, kendisini 20 yaşındaki Senegal uyruklu öğrencisiyle aldattığı iddiasıyla boşanma davası açtı.
Evlililiklerinde bir sorun olmamasına karşın, geçen yıl eşinin boşanmak istemesine bir anlam veremeyen C.B. araştırma yapmaya başladı. Eşinin maillerini kontrol ettiğinde evlerine ders çalışmaya gelen Senegal uyruklu 20 yaşındaki H.C. ile birbirlerine aşk mesajlarını görünce şok oldu.
Eşi ile öğrencisi arasındaki ilişkinin platonik olduğunu düşünüp, 2 çocuklarının hatırı için evliliğini kurtarmaya çalıştı. Ancak C.B. gittiği üniversitede, iddiaya göre eşinin sevgilisi olduğu ileri sürülen H.C.’nin, bazı arkadaşları tarafından cinsel içerikli görüntü ve fotoğraflarını internete sızdırma bahanesiyle tehdit edildiğini duydu. C.B. bu gelişme üzerine tekrar görüştüğü eşinin Senegalli öğrenci ile aşk yaşadığını itiraf etmesi üzerine boşanma davası açtı. Ayrıca ÇÜ Rektörlüğü’ne de öğretmen- öğrenci ilişkisi hakkında suç duyurusunda bulundu.
ÜNİVERSİTEDEKİ ODASINDA VE TUVALETLERDE İLİŞKİ İDDİASI
Ç.B. dilekçesinde, eşi E.B.’nin üniversite binası içerisinde yer alan odasında ve tuvaletlerde öğrencisi H.C. ile cinsel ilişkiye girdiklerini ileri sürdü. C.B., eşinin ilişki yaşadığını iddia ettiği yabancı öğrenci ile eşinin babası M.S.B. tarafından da ölümle tehdit edildiğini iddia ederek suç duyurusunda bulundu.
EŞİ DE BOŞANMA DAVASI AÇTI
İhanetle suçlanan E.B. de eşi C.B.’ye boşanma davası açtı. E.B. ayrıca, eşinin görev yaptığı üniversiteye gelerek kendisine şiddet uyguladığını iddia ederek uzaklaştırma kararı aldırdı. Bu iddiaları kabul etmeyen C.B., üniversiteye şikayet dilekçesi vermek için gittiğini, eşi ile karşılaşmadığını, şiddet uygulamadığını savundu. Çiftin boşanma davası önümüzdeki günlerde görülecek.
Bekir KARAKOCA- Salih ÜÇTEPE / ADANA, (DHA)
Evlililiklerinde bir sorun olmamasına karşın, geçen yıl eşinin boşanmak istemesine bir anlam veremeyen C.B. araştırma yapmaya başladı. Eşinin maillerini kontrol ettiğinde evlerine ders çalışmaya gelen Senegal uyruklu 20 yaşındaki H.C. ile birbirlerine aşk mesajlarını görünce şok oldu.
Eşi ile öğrencisi arasındaki ilişkinin platonik olduğunu düşünüp, 2 çocuklarının hatırı için evliliğini kurtarmaya çalıştı. Ancak C.B. gittiği üniversitede, iddiaya göre eşinin sevgilisi olduğu ileri sürülen H.C.’nin, bazı arkadaşları tarafından cinsel içerikli görüntü ve fotoğraflarını internete sızdırma bahanesiyle tehdit edildiğini duydu. C.B. bu gelişme üzerine tekrar görüştüğü eşinin Senegalli öğrenci ile aşk yaşadığını itiraf etmesi üzerine boşanma davası açtı. Ayrıca ÇÜ Rektörlüğü’ne de öğretmen- öğrenci ilişkisi hakkında suç duyurusunda bulundu.
ÜNİVERSİTEDEKİ ODASINDA VE TUVALETLERDE İLİŞKİ İDDİASI
Ç.B. dilekçesinde, eşi E.B.’nin üniversite binası içerisinde yer alan odasında ve tuvaletlerde öğrencisi H.C. ile cinsel ilişkiye girdiklerini ileri sürdü. C.B., eşinin ilişki yaşadığını iddia ettiği yabancı öğrenci ile eşinin babası M.S.B. tarafından da ölümle tehdit edildiğini iddia ederek suç duyurusunda bulundu.
EŞİ DE BOŞANMA DAVASI AÇTI
İhanetle suçlanan E.B. de eşi C.B.’ye boşanma davası açtı. E.B. ayrıca, eşinin görev yaptığı üniversiteye gelerek kendisine şiddet uyguladığını iddia ederek uzaklaştırma kararı aldırdı. Bu iddiaları kabul etmeyen C.B., üniversiteye şikayet dilekçesi vermek için gittiğini, eşi ile karşılaşmadığını, şiddet uygulamadığını savundu. Çiftin boşanma davası önümüzdeki günlerde görülecek.
Bekir KARAKOCA- Salih ÜÇTEPE / ADANA, (DHA)
Başkanın kızlarına ‘sosyal’ kalkan
ABD Başkanı Barack Obama’nın kızları Sasha (13) ve Malia’nın (16) Beyaz Saray’daki Şükran Günü etkinliğindeki hallerini Facebook’tan eleştiren Cumhuriyetçi partili kadın siyasetçi, sert tepkiler üzerine özür diledi.
Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Stephen Fincher’ın iletişim sorumlusu Elizabeth Lauten, Facebook hesabında, özetle şöyle yazdı:
‘ERGENSİNİZ AMA...’
“Sevgili Sasha ve Malia, şu berbat ergenlik yaşlarınızda olduğunuzu biliyorum. Ama siz First Family’nin (Birinci Aile) parçasısınız. Saygıyı hak eder şekilde giyinin, barda gibi değil.”
TEPKİYLE GERİ ADIM
Fakat bu ifadeler sosyal medyada ciddi tepki çekince, Lauten mesajını sildi ve “Sözlerimle kırdığım herkesten özür dilemek isterim” dedi. Beyaz Saray’da Şükran Günü alttaki fotograf, Amerikan basının ilgi odağı olmuştu. Hürriyet
Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi Üyesi Stephen Fincher’ın iletişim sorumlusu Elizabeth Lauten, Facebook hesabında, özetle şöyle yazdı:
‘ERGENSİNİZ AMA...’
“Sevgili Sasha ve Malia, şu berbat ergenlik yaşlarınızda olduğunuzu biliyorum. Ama siz First Family’nin (Birinci Aile) parçasısınız. Saygıyı hak eder şekilde giyinin, barda gibi değil.”
TEPKİYLE GERİ ADIM
Fakat bu ifadeler sosyal medyada ciddi tepki çekince, Lauten mesajını sildi ve “Sözlerimle kırdığım herkesten özür dilemek isterim” dedi. Beyaz Saray’da Şükran Günü alttaki fotograf, Amerikan basının ilgi odağı olmuştu. Hürriyet
Obama'nın kızlarına şok suçlama!
ABD Cumhuriyet Partisi Ulusal Komitesi görevlilerinden Elizabeth Lowten, Obama’nın kızları Sasha ve Malia’yı saygısızlıkla ve statülerine uygun olmayan bir şekilde davranmakla suçladığı için özür diledi.
Facebook sayfasına bununla ilgili bir yazı yayınlayan Elizabeth Lowten, “Değerli Sasha ve Malia, ben sizin zor bir dönem olan yetişkinlik çağında bulunduğunuzu anlıyorum. Ancak, siz devlet başkanının bir parçasısınız, ona uygun bir şekilde hareket etmeye gayret ediniz. Hiç olmazsa oynadığınız role saygılı olun. Bara gitmek için hazırlanmış kişiler gibi değil, saygı uyandıracak şekilde giyininiz. Tabii ki televizyon yayını anında surat asmamanız gerekir” ifadelerine yer verdi.
Elizabeth’in Obama’nın kızlarının dış görünüşleri ve davranışları ile ilgili yorumları sosyal ağlarda büyük bir eleştiri yağmuruna neden olurken, Cumhuriyet Partisi görevlisi özür dilemek ve yazısını silip kaldırmak zorunda kaldı.
Twitter kullanıcılarından biri Elizabeth Lowten’e hitaben “Siz birilerine bulunduğu tabakaya göre nasıl davranılması gerektiğini gösterme konumunda değilsiniz” yazısını paylaştı. Elizabeth Lowten, gelen tepkiler sonrasında üslubundan ötürü özür diledi.
Facebook sayfasına bununla ilgili bir yazı yayınlayan Elizabeth Lowten, “Değerli Sasha ve Malia, ben sizin zor bir dönem olan yetişkinlik çağında bulunduğunuzu anlıyorum. Ancak, siz devlet başkanının bir parçasısınız, ona uygun bir şekilde hareket etmeye gayret ediniz. Hiç olmazsa oynadığınız role saygılı olun. Bara gitmek için hazırlanmış kişiler gibi değil, saygı uyandıracak şekilde giyininiz. Tabii ki televizyon yayını anında surat asmamanız gerekir” ifadelerine yer verdi.
Elizabeth’in Obama’nın kızlarının dış görünüşleri ve davranışları ile ilgili yorumları sosyal ağlarda büyük bir eleştiri yağmuruna neden olurken, Cumhuriyet Partisi görevlisi özür dilemek ve yazısını silip kaldırmak zorunda kaldı.
Twitter kullanıcılarından biri Elizabeth Lowten’e hitaben “Siz birilerine bulunduğu tabakaya göre nasıl davranılması gerektiğini gösterme konumunda değilsiniz” yazısını paylaştı. Elizabeth Lowten, gelen tepkiler sonrasında üslubundan ötürü özür diledi.
İngiltere'de ilginç "Kuran" tartışması
İngiltere'de Eski Anglikan Kilisesi Piskoposu Lord Harries'in İngiliz Kraliyetinin varisi ''Prens Charles'ın taç giyme töreninde Kuran okunmalı'' açıklaması tartışmalara yol açtı.
Daily Mail gazetesindeki habere göre, Eski Oxford Piskoposu Lord Harries, Lordlar Kamarası'nda yaptığı konuşmada, İngiltere'deki Müslümanların toplum tarafından benimsendiklerini hissettirmek amacıyla taç giyme töreninin Kuran okunarak başlamasının yaratıcı bir davranış olacağını söyledi.
Piskoposun açıklamaları ise Anglikan Kilisesi'nin kendi gelenekleri ve kurumları içerisinde güveni kaybettiği gerekçesiyle sert bir dille eleştirildi.
Lord Harries, Lordlara yaptığı öneride, Kilise'nin kendi tarihi konumunda konukseverliği yerine getirmeye önderlik etmesi gerektiğini aktardı. Harries, geçen yıl Bristol Katedrali'nde dindar bir Müslüman olan yüksek rütbeli bir yetkilinin talebi üzerine Kuran'dan ayetler okunduğu örneğini vererek ''Bu Müslümanları içtenlikle kucaklayacak harika, yaratıcı bir uzlaşma davranışıydı” dedi.
Eski Piskopos, konukseverliğin prensibinin bir sonraki taç giyme töreni dahil olmak üzere tüm kamusal seremonilere etki etmesi gerektiğine inandığını söyledi.
Kraliçe 2. Elizabeth'in oğlu ve kraliyetin birinci varisi Prens Charles, bundan 20 yıl önce ''İngiliz monarşisinin inanç savunucusu'' olmaktan çok ''inançların savunucusu'' olarak görülmeyi istediğini açıklamıştı. Prens Charles, 2006 yılında da daha ''odaklı ve merkezi'' olacağını düşündüğü çok inançlı bir taç giyme töreni istediğini söylemişti.
''CUMA NAMAZLARINDA DA KRAL İÇİN DUA EDİLSİN''
Geleneksel Hristiyanlardan ise Lord Harries'in açıklamalarına kınama geldi. Hristiyan Enstitüsü Düşünce Kuruluşu'ndan Simon Calvert, birçok insanın Hristiyan bir liderin, Hristiyan bir manastırda Hristiyan bir törende Kuran okunması fikrine şaşıracaklarını söylerken, Spectator dergisinin yardımcı editörü Douglas Murray, Lord Harries'in fikrini yanlış bulduğunu söyleyerek ''Eğer taç giyme törenine Müslümanlar eklenecekse o zaman Hinduların ve ateistlerin de eklenmesi gerekir. Böyle bir törende Kuran okunacaksa o zaman İngiltere'deki camilerde cuma namazlarında Kral ve Silahlı Kuvvetler için dua edilmeli'' diye konuştu. Hürriyet
Daily Mail gazetesindeki habere göre, Eski Oxford Piskoposu Lord Harries, Lordlar Kamarası'nda yaptığı konuşmada, İngiltere'deki Müslümanların toplum tarafından benimsendiklerini hissettirmek amacıyla taç giyme töreninin Kuran okunarak başlamasının yaratıcı bir davranış olacağını söyledi.
Piskoposun açıklamaları ise Anglikan Kilisesi'nin kendi gelenekleri ve kurumları içerisinde güveni kaybettiği gerekçesiyle sert bir dille eleştirildi.
Lord Harries, Lordlara yaptığı öneride, Kilise'nin kendi tarihi konumunda konukseverliği yerine getirmeye önderlik etmesi gerektiğini aktardı. Harries, geçen yıl Bristol Katedrali'nde dindar bir Müslüman olan yüksek rütbeli bir yetkilinin talebi üzerine Kuran'dan ayetler okunduğu örneğini vererek ''Bu Müslümanları içtenlikle kucaklayacak harika, yaratıcı bir uzlaşma davranışıydı” dedi.
Eski Piskopos, konukseverliğin prensibinin bir sonraki taç giyme töreni dahil olmak üzere tüm kamusal seremonilere etki etmesi gerektiğine inandığını söyledi.
Kraliçe 2. Elizabeth'in oğlu ve kraliyetin birinci varisi Prens Charles, bundan 20 yıl önce ''İngiliz monarşisinin inanç savunucusu'' olmaktan çok ''inançların savunucusu'' olarak görülmeyi istediğini açıklamıştı. Prens Charles, 2006 yılında da daha ''odaklı ve merkezi'' olacağını düşündüğü çok inançlı bir taç giyme töreni istediğini söylemişti.
''CUMA NAMAZLARINDA DA KRAL İÇİN DUA EDİLSİN''
Geleneksel Hristiyanlardan ise Lord Harries'in açıklamalarına kınama geldi. Hristiyan Enstitüsü Düşünce Kuruluşu'ndan Simon Calvert, birçok insanın Hristiyan bir liderin, Hristiyan bir manastırda Hristiyan bir törende Kuran okunması fikrine şaşıracaklarını söylerken, Spectator dergisinin yardımcı editörü Douglas Murray, Lord Harries'in fikrini yanlış bulduğunu söyleyerek ''Eğer taç giyme törenine Müslümanlar eklenecekse o zaman Hinduların ve ateistlerin de eklenmesi gerekir. Böyle bir törende Kuran okunacaksa o zaman İngiltere'deki camilerde cuma namazlarında Kral ve Silahlı Kuvvetler için dua edilmeli'' diye konuştu. Hürriyet
28 Kasım 2014 Cuma
Yeni dönem bugün başladı!
Yeni Tüketici Kanunu, 28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe girmesine rağmen, yönetmeliklerde düzenlemeler yapılmasını 6 ay süreye bağlamıştı. İşte bugün 28 Kasım itibariyle 6 aylık süre sona erdi ve Tüketici Kanunu, tüm yönetmenlikleri ve düzenlemeleriyle hayatımıza girdi.
Uzmanpara'nın haberine göre: Yeni düzenlemelerin en dikkat çekici maddeleri arasında satın alınan ayıplı mal ve hizmetlerdeki hak arama süresinin bir aydan 6 aya çıkarılmasının yer aldığını belirten Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, “Buna göre üründe 6 ay zarfında herhangi bir ayıp ortaya çıkarması durumunda tüketici onarımı kabul etmek zorunda olmadan, parasını geri isteyebilecek ya da yeni bir mal talep edebilecek. Tercih tüketiciye bırakıldı. Ayrıca kapıdan satış, mesafeli sözleşmeler ve devren tatil gibi çok sayıda şikayet aldığımız konularda da sözleşmenin imzasından itibaren cayma süresi 14 güne çıkarıldı yani tüketici 14 gün süre zarfında herhangi bir cezai şart ödemeden cayma hakkını kullanabilecek” dedi.
Maketten konut satışında mağduriyete son
Yeni düzenlemelerin maketten konut satışındaki mağduriyetleri de ortadan kaldırdığını belirten Aydın Ağaoğlu, “Maketten konut satış sözleşmesi imzalayan tüketicilere de 14 gün zarfında cayma hakkı getirildi. 30 daireden fazla konut yapan müteahhitler, inşaat ruhsatını almış olacak, sözleşmeyi noterde yapacak ve tapuya da şerh edecek. Ayrıca tamamlama sigortası veya teminat mektubu gibi güvenceler vermezse o satıcını yaptığı iş, kanuna aykırı olacak. İnsanlar mağdur olmayacak” diye konuştu.
Yeni kanununun 31. maddesinde 57 milyon kart kullanıcısına müjde verildiğini söyleyen Aydın Ağaoğlu, bankaların, kart kullanıcılarına aidatız ve ücretsiz bir kredi kartı sunmak zorunda olduklarını da söyledi.
Yalancı indirimler ve yanıltıcı reklamların da yeni düzenlemeyle yasaklandığını ve cezai müeyyideleri olduğunu söyleyen Aydın Ağaoğlu, “Bu tarz reklamlar yüzünden aldatılan tüketiciler, tüketici hakem heyetlerine başvurarak haklarını arayabilirler. Bu başvurular sırasında herhangi bir bedel ödemelerine gerek yok. Fiyat etiketiyle ilgili getirilen düzenlemede ise artık indirimli satıştan önceki fiyatla indirimli satış fiyatı görülebilir ve aynı etiketteki kağıtlara yazılmak zorunda. Raf veya ilanlarda belirlenen fiyatla kasada tüketiciden talep edilen fiyat arasında fark varsa satıcı tüketici lehine olan fiyatı uygulayacak” ifadelerini kullandı.
Aydın Ağaoğlu, yeni düzenlemenin içeriği hakkında şunları söyledi:
“Artık tüketicilere gecikmelerinden ötürü bileşik faiz de uygulanmayacak. Sipariş edilmediği halde bir ürünün gelmesi durumunda tüketiciler o ürünü kullandığı takdirde herhangi bir bedel talep edilemeyecek. Abonelik sözleşmelerinden caymak tüketicileri için adeta çile haline gelmişti. Artık 12 aydan uzun süreli iş için tüketici taahhütten cayma bedeli ile muhatap olmadan aboneliğini sonlandırabilecek. Saadet zinciri diye bilinen piramit satış yöntemi de kesinlikle yasaklandı. Tüketiciler, hiçbir şekilde bu sistemlere üye olmasınlar. Taksitli satışlarda da cayma imkanı getirildi. Ancak kredi kartıyla yapılan taksitli satışların bu kapsamda olmadığına dikkat etmek gerekiyor. Taksitle satış sözleşmeleri yazılı yapılacak. Her bir senet ayrı düzenlenecek. Ayrıca tüketici sözleşmeden 7 gün zarfında herhangi bir cezai bedel ödemeden cayma hakkını kullanabilecek.”
Dosya masrafı isim değiştirdi
BDDK’nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) yeni düzenlemesiyle dosya masrafının ismi değiştirilerek kredi tahsil ücreti haline geldiğini söyleyen Aydın Ağaoğlu, “Yeni kanun, bankalarla tüketiciler arasındaki ihtilafların son bulması için tüketiciyi de koruyacak şekilde bankaların alabilecekleri ücretlerin belirlenmesini BDDK’ya bıraktı. BDDK dosya masrafına, Kredi Tahsis Ücreti adı verdi ve binde 5 olarak bir sınır getirdi. Ancak biz tüketici örgütü olarak Danıştay nezdinde dava ettik. Hesap işletim ücreti ve dosya masrafı gibi ücretlerin alınmasını uygun bulmuyoruz” dedi.
Uzmanpara'nın haberine göre: Yeni düzenlemelerin en dikkat çekici maddeleri arasında satın alınan ayıplı mal ve hizmetlerdeki hak arama süresinin bir aydan 6 aya çıkarılmasının yer aldığını belirten Tüketici Sorunları Derneği (TÜSODER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, “Buna göre üründe 6 ay zarfında herhangi bir ayıp ortaya çıkarması durumunda tüketici onarımı kabul etmek zorunda olmadan, parasını geri isteyebilecek ya da yeni bir mal talep edebilecek. Tercih tüketiciye bırakıldı. Ayrıca kapıdan satış, mesafeli sözleşmeler ve devren tatil gibi çok sayıda şikayet aldığımız konularda da sözleşmenin imzasından itibaren cayma süresi 14 güne çıkarıldı yani tüketici 14 gün süre zarfında herhangi bir cezai şart ödemeden cayma hakkını kullanabilecek” dedi.
Maketten konut satışında mağduriyete son
Yeni düzenlemelerin maketten konut satışındaki mağduriyetleri de ortadan kaldırdığını belirten Aydın Ağaoğlu, “Maketten konut satış sözleşmesi imzalayan tüketicilere de 14 gün zarfında cayma hakkı getirildi. 30 daireden fazla konut yapan müteahhitler, inşaat ruhsatını almış olacak, sözleşmeyi noterde yapacak ve tapuya da şerh edecek. Ayrıca tamamlama sigortası veya teminat mektubu gibi güvenceler vermezse o satıcını yaptığı iş, kanuna aykırı olacak. İnsanlar mağdur olmayacak” diye konuştu.
Yeni kanununun 31. maddesinde 57 milyon kart kullanıcısına müjde verildiğini söyleyen Aydın Ağaoğlu, bankaların, kart kullanıcılarına aidatız ve ücretsiz bir kredi kartı sunmak zorunda olduklarını da söyledi.
Yalancı indirimler ve yanıltıcı reklamların da yeni düzenlemeyle yasaklandığını ve cezai müeyyideleri olduğunu söyleyen Aydın Ağaoğlu, “Bu tarz reklamlar yüzünden aldatılan tüketiciler, tüketici hakem heyetlerine başvurarak haklarını arayabilirler. Bu başvurular sırasında herhangi bir bedel ödemelerine gerek yok. Fiyat etiketiyle ilgili getirilen düzenlemede ise artık indirimli satıştan önceki fiyatla indirimli satış fiyatı görülebilir ve aynı etiketteki kağıtlara yazılmak zorunda. Raf veya ilanlarda belirlenen fiyatla kasada tüketiciden talep edilen fiyat arasında fark varsa satıcı tüketici lehine olan fiyatı uygulayacak” ifadelerini kullandı.
Aydın Ağaoğlu, yeni düzenlemenin içeriği hakkında şunları söyledi:
“Artık tüketicilere gecikmelerinden ötürü bileşik faiz de uygulanmayacak. Sipariş edilmediği halde bir ürünün gelmesi durumunda tüketiciler o ürünü kullandığı takdirde herhangi bir bedel talep edilemeyecek. Abonelik sözleşmelerinden caymak tüketicileri için adeta çile haline gelmişti. Artık 12 aydan uzun süreli iş için tüketici taahhütten cayma bedeli ile muhatap olmadan aboneliğini sonlandırabilecek. Saadet zinciri diye bilinen piramit satış yöntemi de kesinlikle yasaklandı. Tüketiciler, hiçbir şekilde bu sistemlere üye olmasınlar. Taksitli satışlarda da cayma imkanı getirildi. Ancak kredi kartıyla yapılan taksitli satışların bu kapsamda olmadığına dikkat etmek gerekiyor. Taksitle satış sözleşmeleri yazılı yapılacak. Her bir senet ayrı düzenlenecek. Ayrıca tüketici sözleşmeden 7 gün zarfında herhangi bir cezai bedel ödemeden cayma hakkını kullanabilecek.”
Dosya masrafı isim değiştirdi
BDDK’nın (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) yeni düzenlemesiyle dosya masrafının ismi değiştirilerek kredi tahsil ücreti haline geldiğini söyleyen Aydın Ağaoğlu, “Yeni kanun, bankalarla tüketiciler arasındaki ihtilafların son bulması için tüketiciyi de koruyacak şekilde bankaların alabilecekleri ücretlerin belirlenmesini BDDK’ya bıraktı. BDDK dosya masrafına, Kredi Tahsis Ücreti adı verdi ve binde 5 olarak bir sınır getirdi. Ancak biz tüketici örgütü olarak Danıştay nezdinde dava ettik. Hesap işletim ücreti ve dosya masrafı gibi ücretlerin alınmasını uygun bulmuyoruz” dedi.
Mehmet Ali Şahin'in eşi vefat etti
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in eşi Saniye Şahin, tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
Alınan bilgiye göre, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi gören Saniye Şahin, dün akşam hayatını kaybetti. Vefat haberi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Şahin'e evinde taziye ziyaretinde bulundu.
Saniye Şahin'in ölüm haberinin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, Hacettepe Hastanesine gelerek yetkililerden bilgi aldı, Şahin'in yakınlarına başsağlığı diledi. Şahin'in bugün öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Karabük'ün Ovacık ilçesine bağlı Ekincik köyünde toprağa verileceği öğrenildi.
Alınan bilgiye göre, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi gören Saniye Şahin, dün akşam hayatını kaybetti. Vefat haberi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Şahin'e evinde taziye ziyaretinde bulundu.
Saniye Şahin'in ölüm haberinin ardından Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, Hacettepe Hastanesine gelerek yetkililerden bilgi aldı, Şahin'in yakınlarına başsağlığı diledi. Şahin'in bugün öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından Karabük'ün Ovacık ilçesine bağlı Ekincik köyünde toprağa verileceği öğrenildi.
Fethullah Gülen'in acı günü
Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen'in kardeşi Sibgatullah Gülen, (72) Erzurum'da bir süredir tedavi gördüğü Özel Şifa Hastanesi'nde sabah saatlerinde vefat etti.
STV ana haber spikeri Kemal Gülen'in babası Sibgatullah Gülen, 4 ay önce geçirdiği kalp krizi nedeniyle Şifa Hastahanesi'nde tedavi altındaydı. Gülen, bir ay önce geçirdiği kısmi felç sonrasında yoğun bakıma alınmıştı. Yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşayan Sibgatullah Gülen, tedaviye cevap veremeyerek vefat etti.
Şifa Hastahanesi Başhekimi Op. Dr. Sebahattin Dalga, Gülen'in, felce bağlı solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğünü, sabah 07.30 sıralarında yaşamını yitirdiğini dile getirdi. Atatürk Üniversitesi'nden işçi emeklisi olan Gülen, evli ve 9 çocuk babasıydı.
STV ana haber spikeri Kemal Gülen'in babası Sibgatullah Gülen, 4 ay önce geçirdiği kalp krizi nedeniyle Şifa Hastahanesi'nde tedavi altındaydı. Gülen, bir ay önce geçirdiği kısmi felç sonrasında yoğun bakıma alınmıştı. Yaşam destek ünitesine bağlı olarak yaşayan Sibgatullah Gülen, tedaviye cevap veremeyerek vefat etti.
Şifa Hastahanesi Başhekimi Op. Dr. Sebahattin Dalga, Gülen'in, felce bağlı solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğünü, sabah 07.30 sıralarında yaşamını yitirdiğini dile getirdi. Atatürk Üniversitesi'nden işçi emeklisi olan Gülen, evli ve 9 çocuk babasıydı.
26 Kasım 2014 Çarşamba
Zehirli ayakkabı bu hale getirdi
18 yaşındaki genç kadının AVM'den aldığı ayakkabı ayağını bu hale getirdi.
Çin'den gelen 33 bin ayakkabıda kanserojen maddelere rastlanmasının ardından bu ayakkabıların imhaya götürülürken değiştirildiği ortaya çıkmıştı. Türkiye Çin'den gelen bu zehirli ayakkabıları her yerde ararken, İstanbul'da yaşanan bu olay yaşanabilecek tehlikeyi gözler önüne serdi.
2 ay önce bir AVM'den 150 liraya bir ayakkabı aldığını söyleyen 18 yaşındaki Esra Keyfer, sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı;
"Sadece bir kere giyindim. Ayakkabıyı giydikten sonra sürekli kaşınma ve kızarıklık oluştu. Sabah doktora gittim. Doktorlar ayağın yandı mı diye sordular. Şimdi en azından yürüyebiliyorum, ayağımı kaybetmedim. Buna şükrediyorum."
Keyfer'i satın aldığı Çin menşeli ayakkabıdaki zehirli kimyasaların bu hale getirdiği belirlenirken, bu ayakkabıların kayıp zehirli ayakkabılar olup olmadığı araştırılıyor. (milliyet)
Çin'den gelen 33 bin ayakkabıda kanserojen maddelere rastlanmasının ardından bu ayakkabıların imhaya götürülürken değiştirildiği ortaya çıkmıştı. Türkiye Çin'den gelen bu zehirli ayakkabıları her yerde ararken, İstanbul'da yaşanan bu olay yaşanabilecek tehlikeyi gözler önüne serdi.
2 ay önce bir AVM'den 150 liraya bir ayakkabı aldığını söyleyen 18 yaşındaki Esra Keyfer, sonrasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı;
"Sadece bir kere giyindim. Ayakkabıyı giydikten sonra sürekli kaşınma ve kızarıklık oluştu. Sabah doktora gittim. Doktorlar ayağın yandı mı diye sordular. Şimdi en azından yürüyebiliyorum, ayağımı kaybetmedim. Buna şükrediyorum."
Keyfer'i satın aldığı Çin menşeli ayakkabıdaki zehirli kimyasaların bu hale getirdiği belirlenirken, bu ayakkabıların kayıp zehirli ayakkabılar olup olmadığı araştırılıyor. (milliyet)
10 ayda 255 kadın öldürüldü
İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, kadına yönelik şiddeti önlemede etkin politikalar üretilmediği için 2014 yılının ilk 10 ayında Türkiye’de öldürülen kadın sayısının 255’e ulaştığını söyledi...
İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan ve Yönetim Kurululu Üyeleri ile Kadın Hakları Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’ dolayısıyla İzmir Adliyesi Baro Birimi’nde basın toplantısı düzenledi.
Milliyet'in haberine göre; Kadına yönelik şiddeti önleme konusunda siyasi iradenin yetersiz ve isteksiz olduğunu savunan İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, “24 Kasım 2011 tarihinde hükümet tarafından onaylanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ yükümlülüklerinin hiçbiri yerine getirilmemiştir. Yine yürürlüğe konulan ’Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ kadına karşı şiddeti önlemede yetersiz kalmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından ’şiddete sıfır tolerans’ sloganıyla ortaya konulan bu yasal düzenlemeler, kurumlar arası koordinasyona yönelik bir çalışma henüz sağlanmamış ve uzman eylem grubu için adaylar belirlenmemiştir” diye konuştu.
Sesini duyuramayanlar da var
Uluslararası sözleşmelerin ülkemizde uygulanmadığını belirten Özcan şöyle devam etti: “Kadına şiddeti önlemeye yönelik etkin politikalardan yoksun olunması nedeniyle bu yılın 10 ayında ülkemizde öldürülen kadın sayısı 255’e ulaştı. Bunun dışında ise kapalı kapılar ardında şiddet gören, adli birimlere başvurmayan veya başvurmayacak durumda olan kadın sayısı ise belirsizdir. Kadını eve kapatan, en az üç çocuk isteyen, kürtaja, sezaryene karşı olan, hamile kadına sokağa çıkmaması yönünde baskı kuran, 4+4+4 eğitim sistemi ile kız çocukların eğitim haklarını elinden alan, çocuk gelinlerin yolunu açarak meşrulaştırmaya çalışan, gençliği kızlı-erkekli diye ayrıştıran iktidarın kadına yönelik şiddeti ortadan kaldıracağını ummak da bir o kadar gerçek dışıdır. Kadın ve erkek eşitliği fıtrata aykırı diyen devlet anlayışını da kınıyoruz. Kadınla erkeği eşit birey olarak görmedikçe şiddeti önlemede yol almak mümkün değildir” dedi.
İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan ve Yönetim Kurululu Üyeleri ile Kadın Hakları Dayanışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü’ dolayısıyla İzmir Adliyesi Baro Birimi’nde basın toplantısı düzenledi.
Milliyet'in haberine göre; Kadına yönelik şiddeti önleme konusunda siyasi iradenin yetersiz ve isteksiz olduğunu savunan İzmir Barosu Başkanı Aydın Özcan, “24 Kasım 2011 tarihinde hükümet tarafından onaylanan ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ’Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ yükümlülüklerinin hiçbiri yerine getirilmemiştir. Yine yürürlüğe konulan ’Ailenin Korunması ve Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’ kadına karşı şiddeti önlemede yetersiz kalmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından ’şiddete sıfır tolerans’ sloganıyla ortaya konulan bu yasal düzenlemeler, kurumlar arası koordinasyona yönelik bir çalışma henüz sağlanmamış ve uzman eylem grubu için adaylar belirlenmemiştir” diye konuştu.
Sesini duyuramayanlar da var
Uluslararası sözleşmelerin ülkemizde uygulanmadığını belirten Özcan şöyle devam etti: “Kadına şiddeti önlemeye yönelik etkin politikalardan yoksun olunması nedeniyle bu yılın 10 ayında ülkemizde öldürülen kadın sayısı 255’e ulaştı. Bunun dışında ise kapalı kapılar ardında şiddet gören, adli birimlere başvurmayan veya başvurmayacak durumda olan kadın sayısı ise belirsizdir. Kadını eve kapatan, en az üç çocuk isteyen, kürtaja, sezaryene karşı olan, hamile kadına sokağa çıkmaması yönünde baskı kuran, 4+4+4 eğitim sistemi ile kız çocukların eğitim haklarını elinden alan, çocuk gelinlerin yolunu açarak meşrulaştırmaya çalışan, gençliği kızlı-erkekli diye ayrıştıran iktidarın kadına yönelik şiddeti ortadan kaldıracağını ummak da bir o kadar gerçek dışıdır. Kadın ve erkek eşitliği fıtrata aykırı diyen devlet anlayışını da kınıyoruz. Kadınla erkeği eşit birey olarak görmedikçe şiddeti önlemede yol almak mümkün değildir” dedi.
İğrenç olayın ardından çok acı haber!
Sırp gencin yumruklu saldırısı sonrasında beyin kanaması geçiren ve tedavisi Offenbach Hastanesi'nde devam eden Tuğçe Albayrak hayatını kaybetti.
Almanya'nın Offenbach kentindeki bir restoranda tacize uğrayan iki Alman kıza yardım etmek isterken, tacizci Sırp gençlerinin saldırısına uğrayan ve yoğun bakımda tedavi altına alınan Tuğçe Albayrak (22), doktorların bütün uğraşlarına rağmen hayatını kaybetti. Hastaneye akın eden Tuğçe'nin yakınları gözyaşlarına boğuldu.
VAHŞİ SALDIRI!
Olay Albayrak’ın doğum günü kutlaması için gittiği bir restoranda meydana gelmişti. Bir görgü tanığı, “Sabaha karşı yaklaşık üçte restorana gittik. Alt kattaki tuvaletten bağırma sesleri geliyordu. Kızlar yardım istiyordu. Tuğçe, ‘Ben aşağıya gidiyorum’ deyince, onu yalnız bırakmadık. Tuvaletin önünde 3 Sırp genci 2 kızı taciz ediyordu. Araya girince gençler bize sataştı ve küfürler yağdırdı” demişti.
Dışarıda saldırdılar
Görgü tanığı olayı duyan üç Türk’ün de kendilerine yardım ettiğini söyledi. Aynı görgü tanığı, “Saldırganları etkisiz hale getirip dışarıya attılar. Biz de yemekten sonra dışarıya çıktık. Gençler oradaymış. Bize yine hakaretler yağdırdılar. Karşılık verince biri bana Tokat attı. Sonra Tuğçe’ye vurdu. İnanılmaz bir ses çıktı. Tuğçe anında bayıldı ve yere düştü. Başı yarıldı” diye ekledi. Polisler olayın ardından 18 yaşındaki saldırganı yakaladı.
ARKADAŞLARI SALDIRGANI HAKLI BULMUŞTU!
Olay sonrası saldırganın bazı arkadaşları ise, sosyal medyadaki paylaşımlarında saldırıyı haklı bulmuştu. Sanel J.'nin bir arkadaşı, 'kardeşim' diye hitap ettiği saldırganın olay günü alkollü olduğunu ve bir kadın onurunu kırarsa böyle şeyler olabileceğini yazmıştı. Arkadaşları küfürler savurmuştu.
Almanya'nın Offenbach kentindeki bir restoranda tacize uğrayan iki Alman kıza yardım etmek isterken, tacizci Sırp gençlerinin saldırısına uğrayan ve yoğun bakımda tedavi altına alınan Tuğçe Albayrak (22), doktorların bütün uğraşlarına rağmen hayatını kaybetti. Hastaneye akın eden Tuğçe'nin yakınları gözyaşlarına boğuldu.
VAHŞİ SALDIRI!
Olay Albayrak’ın doğum günü kutlaması için gittiği bir restoranda meydana gelmişti. Bir görgü tanığı, “Sabaha karşı yaklaşık üçte restorana gittik. Alt kattaki tuvaletten bağırma sesleri geliyordu. Kızlar yardım istiyordu. Tuğçe, ‘Ben aşağıya gidiyorum’ deyince, onu yalnız bırakmadık. Tuvaletin önünde 3 Sırp genci 2 kızı taciz ediyordu. Araya girince gençler bize sataştı ve küfürler yağdırdı” demişti.
Dışarıda saldırdılar
Görgü tanığı olayı duyan üç Türk’ün de kendilerine yardım ettiğini söyledi. Aynı görgü tanığı, “Saldırganları etkisiz hale getirip dışarıya attılar. Biz de yemekten sonra dışarıya çıktık. Gençler oradaymış. Bize yine hakaretler yağdırdılar. Karşılık verince biri bana Tokat attı. Sonra Tuğçe’ye vurdu. İnanılmaz bir ses çıktı. Tuğçe anında bayıldı ve yere düştü. Başı yarıldı” diye ekledi. Polisler olayın ardından 18 yaşındaki saldırganı yakaladı.
ARKADAŞLARI SALDIRGANI HAKLI BULMUŞTU!
Olay sonrası saldırganın bazı arkadaşları ise, sosyal medyadaki paylaşımlarında saldırıyı haklı bulmuştu. Sanel J.'nin bir arkadaşı, 'kardeşim' diye hitap ettiği saldırganın olay günü alkollü olduğunu ve bir kadın onurunu kırarsa böyle şeyler olabileceğini yazmıştı. Arkadaşları küfürler savurmuştu.
Üç yaşında annesini öldürdü
ABD’de 3 yaşındaki bir çocuk kanepenin altında bulduğu silahı annesine ateşleyerek ölümüne neden oldu.
ABD’de, özellikle okul saldırıları ve toplu kıyımlar olduğunda gündeme gelen silah yasağı, bu kez başka bir nedenle Amerikan kamuoyunun gündemine oturdu.
Oklahoma eyaletine bağlı Tulsa kentinde, 3 yaşındaki bir çocuğun evde kanepe altında bulduğu yüksek kalibreli bir silahın tetiğine basarak, 1 yaşındaki kardeşinin altını değiştirmekte olan annesinin ölümüne yol açması, ABD’de ateşli silahlar yasağını yeniden gündeme soktu.
Amerikan medyasında yer alan haberlere göre, adı açıklanmayan üç yaşındaki çocuk evlerinde kanepe altında saklanan çok sayıda silahtan birini alarak tetiğine dokundu. Yüksek kalibreli, yarı otomatik silahtan çıkan kurşun o sırada henüz kundakta olan bebeğinin altını değiştirmekte olan 26 yaşındaki anne Christa Engles’a isabet etti.
Christa Engles’in cesedini, işinden eve dönen kayınvalidesi buldu. İki çocuğun da bu sırada kanlar içinde olduğu, üç yaşındaki çocuğun sürekli olarak ‘‘annem vuruldu’’ dediği belirtildi.
Haberlerde, üç yaşındaki oğlu tarafından kazayla vurulmasının ardından yaklaşık bir saat sonra can çekiştiği belirtilen Christa Engles’in, daha önce ABD ordusunda görev yaptığı, başka bir eyalette bulunan ve TIR şoförlüğü yapan eşi Brian Engles’in olayı duyar duymaz Oklahoma’ya döndüğü bilgilerine de yer verildi. Polis yetkilileri, evde değişik silahların bulunduğunu açıkladı. Milliyet
ABD’de, özellikle okul saldırıları ve toplu kıyımlar olduğunda gündeme gelen silah yasağı, bu kez başka bir nedenle Amerikan kamuoyunun gündemine oturdu.
Oklahoma eyaletine bağlı Tulsa kentinde, 3 yaşındaki bir çocuğun evde kanepe altında bulduğu yüksek kalibreli bir silahın tetiğine basarak, 1 yaşındaki kardeşinin altını değiştirmekte olan annesinin ölümüne yol açması, ABD’de ateşli silahlar yasağını yeniden gündeme soktu.
Amerikan medyasında yer alan haberlere göre, adı açıklanmayan üç yaşındaki çocuk evlerinde kanepe altında saklanan çok sayıda silahtan birini alarak tetiğine dokundu. Yüksek kalibreli, yarı otomatik silahtan çıkan kurşun o sırada henüz kundakta olan bebeğinin altını değiştirmekte olan 26 yaşındaki anne Christa Engles’a isabet etti.
Christa Engles’in cesedini, işinden eve dönen kayınvalidesi buldu. İki çocuğun da bu sırada kanlar içinde olduğu, üç yaşındaki çocuğun sürekli olarak ‘‘annem vuruldu’’ dediği belirtildi.
Haberlerde, üç yaşındaki oğlu tarafından kazayla vurulmasının ardından yaklaşık bir saat sonra can çekiştiği belirtilen Christa Engles’in, daha önce ABD ordusunda görev yaptığı, başka bir eyalette bulunan ve TIR şoförlüğü yapan eşi Brian Engles’in olayı duyar duymaz Oklahoma’ya döndüğü bilgilerine de yer verildi. Polis yetkilileri, evde değişik silahların bulunduğunu açıkladı. Milliyet
Kahve falı yüzünden hapis istemi
Taksim'de çalıştığı kafede para karşılığında kahve falı bakan 37 yaşındaki Arzu Başoğlu hakkında, 1925'te yürürlüğe giren 677 sayılı tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanun kapsamında 3 aydan az olmamak üzere hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Kahve kültürünün yaygın olduğu Türkiye'de, fincanını kapatıp fal baktırmak çok sık görülen bir davranış. "Kahve sizden fal bizden" sloganıyla bir fincan kahveye yüksek miktarda para ödemek, internette ücretsiz kahve falına baktırmak, fincanın fotoğrafını çekerek gönderilen cep telefonu uygulamalarına gelen fal yorumları, özellikle fal düşkünlerinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Taksim'deki bir kafede çalışan Arzu Başoğlu, para karşılığında baktığı kahve falı dolayısıyla mahkemelik oldu. Başoğlu, yargılandığı bir davada mesleğini soran hakime kahve falı baktığını söyledi. Hakim, bunun üzerine Başoğlu hakkında suç ihbarında bulundu.
Başoğlu hakkında 13 Aralık 1925'te yürürlüğe giren "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun"un 1/2'nci maddesi uyarınca "Tarikatlarla şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatlarla iş yapmak" suçundan 3 aydan az olmamak üzere hapis ve 50 liradan az olmamak üzere para cezası istemiyle dava açıldı.
KARARI YARGITAY VERECEK
Davaya bakan İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi, yasada hapis cezasının üst sınırının düzenlenmediğini kaydederek, TCK'da bu cezalardaki üst sınırın 20 yıl hapis olduğunu bildirdi. Mahkeme, 677 sayılı yasada sadece alt sınırın belirtildiğini ifade ederek, bazıları dışında 10 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlara ağır ceza mahkemesinin baktığını vurguladı. İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi, görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Bu mahkeme de hapis cezasının üst sınırının 5252 sayılı TCK'nın yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanundaki "hapis cezalarında, kanunlarda aksine bir hüküm yoksa alt sınır 1 ay, üst sınır da 5 yıl olarak uygulanır" şeklindeki düzenleme uyarınca yargılama yapma görevinin asliye ceza mahkemesinde olduğu kanaatine vardı.
İki mahkemenin de görevsizlik kararı üzerine çıkan uyuşmazlık nedeniyle dosya Yargıtay'a gönderildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Başoğlu'nun hangi mahkemede yargılanacağına karar verecek.
"KONUŞMA İSTEĞİ FAL BAKTIRIYOR"
Başoğlu, yaptığı açıklamada, Taksim'de bir kafede çalışırken kendisinden özel fal talep edip kahvenin dışında ücret ödemek isteyen bir kadına fal baktığını belirterek, "O dönemde nişanlıydım. Kadın bize yardım da etmek istediğini söyleyerek hesap numaramı istedi. Kadın hakkında dolandırıcılıktan dava açılınca hesap numaramdan dolayı bana da dava açıldı. Mahkemede hakim mesleğimi sorunca fal baktığımı söyledim. Bu sefer falcılıktan da dava açıldı" dedi.
Şu an işsiz olan Başoğlu, fal nedeniyle mahkemelik olmasının kendisine çok saçma geldiğini ifade ederek, "Fal baktırmak için o kadar çok avukat, hakim ve savcı geliyor ki. Bu çok yaygın bir şey. Her yerde kahve falı var. Kahve falı adeta ruhsal bunalımda olan insanların kendilerini tatmin etme yöntemi. Konuşma isteği duyanlar kahve falı baktırıyor. Bu, insanları kandırmak için yapılan bir şey değil" diye konuştu. (hürriyet.com.tr)
Kahve kültürünün yaygın olduğu Türkiye'de, fincanını kapatıp fal baktırmak çok sık görülen bir davranış. "Kahve sizden fal bizden" sloganıyla bir fincan kahveye yüksek miktarda para ödemek, internette ücretsiz kahve falına baktırmak, fincanın fotoğrafını çekerek gönderilen cep telefonu uygulamalarına gelen fal yorumları, özellikle fal düşkünlerinin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Taksim'deki bir kafede çalışan Arzu Başoğlu, para karşılığında baktığı kahve falı dolayısıyla mahkemelik oldu. Başoğlu, yargılandığı bir davada mesleğini soran hakime kahve falı baktığını söyledi. Hakim, bunun üzerine Başoğlu hakkında suç ihbarında bulundu.
Başoğlu hakkında 13 Aralık 1925'te yürürlüğe giren "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun"un 1/2'nci maddesi uyarınca "Tarikatlarla şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadıyla nüshacılık gibi unvan ve sıfatlarla iş yapmak" suçundan 3 aydan az olmamak üzere hapis ve 50 liradan az olmamak üzere para cezası istemiyle dava açıldı.
KARARI YARGITAY VERECEK
Davaya bakan İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi, yasada hapis cezasının üst sınırının düzenlenmediğini kaydederek, TCK'da bu cezalardaki üst sınırın 20 yıl hapis olduğunu bildirdi. Mahkeme, 677 sayılı yasada sadece alt sınırın belirtildiğini ifade ederek, bazıları dışında 10 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlara ağır ceza mahkemesinin baktığını vurguladı. İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi, görevsizlik kararı vererek dosyayı İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
Bu mahkeme de hapis cezasının üst sınırının 5252 sayılı TCK'nın yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanundaki "hapis cezalarında, kanunlarda aksine bir hüküm yoksa alt sınır 1 ay, üst sınır da 5 yıl olarak uygulanır" şeklindeki düzenleme uyarınca yargılama yapma görevinin asliye ceza mahkemesinde olduğu kanaatine vardı.
İki mahkemenin de görevsizlik kararı üzerine çıkan uyuşmazlık nedeniyle dosya Yargıtay'a gönderildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Başoğlu'nun hangi mahkemede yargılanacağına karar verecek.
"KONUŞMA İSTEĞİ FAL BAKTIRIYOR"
Başoğlu, yaptığı açıklamada, Taksim'de bir kafede çalışırken kendisinden özel fal talep edip kahvenin dışında ücret ödemek isteyen bir kadına fal baktığını belirterek, "O dönemde nişanlıydım. Kadın bize yardım da etmek istediğini söyleyerek hesap numaramı istedi. Kadın hakkında dolandırıcılıktan dava açılınca hesap numaramdan dolayı bana da dava açıldı. Mahkemede hakim mesleğimi sorunca fal baktığımı söyledim. Bu sefer falcılıktan da dava açıldı" dedi.
Şu an işsiz olan Başoğlu, fal nedeniyle mahkemelik olmasının kendisine çok saçma geldiğini ifade ederek, "Fal baktırmak için o kadar çok avukat, hakim ve savcı geliyor ki. Bu çok yaygın bir şey. Her yerde kahve falı var. Kahve falı adeta ruhsal bunalımda olan insanların kendilerini tatmin etme yöntemi. Konuşma isteği duyanlar kahve falı baktırıyor. Bu, insanları kandırmak için yapılan bir şey değil" diye konuştu. (hürriyet.com.tr)
17 yaşındaki genç kız, genelev işletmekten tutuklandı
Florida'da 17 yaşındaki genç kız, genelev işletme gerekçesiyle tutuklandı.
ABD ’nin Florida eyaletinde bulunan liselerde genelev işleten 17 yaşındaki bir genç kız tutuklandı. Polis, Sarasota Lisesi’nde okuyan Alexa Nicole De Armas’ın 15 yaşındaki bir kızı, 21 yaşındaki John Michael Mosher adlı kişiyle fuhuşa zorladığını açıkladı.
Sarasota Herald Tribune’da yer alan habere göre, De Armas, Venice Lisesi’nde okuyan öğrencilerin şikayetleri üzerine gözaltına alındı. Polisin sosyal medya ve telefon kayıtlarında yaptığı incelemeler sonucunda, De Armas’ın öğrencileri içki ve para karşılığında fuhuşa zorladığı ortaya çıktı. Genç kızın elde ettiği paranın bir kısmıyla uyuşturucu aldığı da bilgiler arasında.
Polis, De Armas’ın mağdur ettiği kişilerin araştırılmaya devam ettiğini belirtirken, ilerleyen günlerde başka tutuklamaların da meydana gelebileceğini vurguladı. Radikal
ABD ’nin Florida eyaletinde bulunan liselerde genelev işleten 17 yaşındaki bir genç kız tutuklandı. Polis, Sarasota Lisesi’nde okuyan Alexa Nicole De Armas’ın 15 yaşındaki bir kızı, 21 yaşındaki John Michael Mosher adlı kişiyle fuhuşa zorladığını açıkladı.
Sarasota Herald Tribune’da yer alan habere göre, De Armas, Venice Lisesi’nde okuyan öğrencilerin şikayetleri üzerine gözaltına alındı. Polisin sosyal medya ve telefon kayıtlarında yaptığı incelemeler sonucunda, De Armas’ın öğrencileri içki ve para karşılığında fuhuşa zorladığı ortaya çıktı. Genç kızın elde ettiği paranın bir kısmıyla uyuşturucu aldığı da bilgiler arasında.
Polis, De Armas’ın mağdur ettiği kişilerin araştırılmaya devam ettiğini belirtirken, ilerleyen günlerde başka tutuklamaların da meydana gelebileceğini vurguladı. Radikal
Pakistan'da aşı yapan 4 kişi öldürüldü
Pakistan'ın Belucistan eyaletinin başkenti Kuetta'da çocuk felci aşısı yapan sağlık görevlilerine düzenlenen silahlı saldırıda dört kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.
Kuetta Polis Şefi İmran Kureyşi, gazetecilere yaptığı açıklamada, kentin doğusunda çocuk felci aşısı yapan sağlık görevlilerini taşıyan minibüse silahlı saldırı düzenlendiğini söyledi. İki motosikletli saldırganların minibüse ateş etmesi sonucu iki kişinin olay yerinde yaşamını yitirdiğini belirten Kureyşi, iki kişinin de hastanede can verdiğini, ölen dört sağlık görevlisinden üçünün kadın olduğunu ifade etti. Kureyşi, polisin kaçan saldırganları aradığını kaydetti.
Kuetta Polis Şefi İmran Kureyşi, gazetecilere yaptığı açıklamada, kentin doğusunda çocuk felci aşısı yapan sağlık görevlilerini taşıyan minibüse silahlı saldırı düzenlendiğini söyledi. İki motosikletli saldırganların minibüse ateş etmesi sonucu iki kişinin olay yerinde yaşamını yitirdiğini belirten Kureyşi, iki kişinin de hastanede can verdiğini, ölen dört sağlık görevlisinden üçünün kadın olduğunu ifade etti. Kureyşi, polisin kaçan saldırganları aradığını kaydetti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)