19 Ocak 2015 Pazartesi

Yüzbaşı cinsiyet değiştirdi.

İngiliz ordusunun cinsiyet değiştiren ilk subayı olan Yüzbaşı Hannah Winterbourne, “Bir erkek bedeninde yaşarken kendimi kandırıyordum” dedi. Cinsiyet değiştirmenin ordudaki kariyerinin sona ermesine neden olabileceğini düşündüğünü söyleyen Winterbourne, ordunun onu olduğu gibi kabullendiğini görünce çok mutlu olduğunu ve rahatladığını söyledi.

Basına ilk kez konuşan 27 yaşındaki Winterbourne, Afganistan’daki Bastion Kampı’nda görev yaparken kadın olmak istediğine karar verdiğini söyledi.

Winterbourne, İngiliz Sun gazetesine verdiği röportajda “Cinsiyet değiştirmek Afganistan’da savaşmaktan çok daha zordu” dedi.



Winterbourne, “Her şey değişim için gereken cesareti bulmakta bitiyor. Ve bu hiç de kolay değil. Afganistan’dayken sürekli rol yapıyordum. Kaldığımız barınakta yedi erkek neredeyse üst üste yaşıyordu. Kendim olabileceğim hiçbir alan yoktu. Sonunda cinsel tercihlerimi açıklamayı ve hem kendimi hem de yaşam biçimimi değiştirmeyi seçtim” diye konuştu.

Kararını verdikten sonra cinsiyet değiştirmek istediğini üstlerine söylediğini belirten Winterbourne, bundan sonra hormon terapisine başladığını, sakallarını aldırdığını ve ameliyat olduğunu söyledi.

Geçirdiği değişimin en zorlu kısmının yeni bir isim seçmek olduğunu belirten Winterbourne, “Ama insanlar beni yeni ismimle çağırmaya başladığında kendimle gurur duydum. Bu süreç ailem için çok zordu. Benim için endişeleniyor, artık normal bir hayat süremeyeceğimi düşünüyorlardı. Ama sonunda bu süreçle nasıl baş ettiğimi görünce benimle gurur duydular” dedi.



Cinsiyet değiştirmenin ordudaki kariyerinin sona ermesine neden olabileceğini düşündüğünü söyleyen Winterbourne, ordunun onu olduğu gibi kabullendiğini görünce çok mutlu olduğunu ve rahatladığını belirtti.

Orduya genç yaşta girdiğini ve ordu sponsorluğunda üniversitede elektrik-elektronik mühendisliği eğitimi aldığını söyleyen Winterbourne “İnsanlar ordunun tutucu bir erkekler kulübü olduğunu düşünüyor. Ancak aslında İngiliz ordusu çok ileri görüşlü bir kurum” dedi.

Şu anda Kraliyet Elektrik Mühendisleri Birliği’nde yüzbaşı olarak görev yapan ve cinsiyet değiştirmek isteyen askerlere destek hizmeti veren Winterbourne, “Ben aslında ordudaki binlerce yüzbaşıdan sadece biriyim. Umarım beni görmek, benzer sorunlarla yüzleşen askerlere umut oluyordur” dedi.


İngiliz ordusunun cinsiyet değiştiren ilk pilotu olan 30 yaşındaki Ayla Holdom da “Kurumun geçirdiği değişime tam destek verdiğini” söylemiş ve “orduda hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadığını” belirtmişti. (hürriyet.com.tr)

90 yıllık reklam arası mı lale parası mı?

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Tülay Babuşçu'nun geçen hafta yazdığı "Osmanlı'nın reklam arası" sözlerini köşesine taşıdı. İşte o yazıdan bir bölüm...

Bir milletvekilinin Cumhuriyet için 90 yıllık reklam arası demesinde bir sorun yok..

Nihayetinde düşüncesini ifade etmiştir.
Ve her ne kadar her gün her yerinden tokatlansa da bu memlekette düşünce özgürlüğü vardır.

Fakat bir milletvekili...

Bir yandan “90 yıllık reklam arası bitti, Osmanlı geldi” diye haykırıyor...
Bir yandan da ürettiği Osmanlı lalelerini AK Partili belediyelere satarak cukkayı cebe indiriyorsa...
Orada izaha muhtaç bir durum vardır.

*

AK Parti Milletvekili Tülay Babuşçu bir açıklama yapmalıdır.
“Cumhuriyet’e ‘90 yıllık reklam arası’ demem ile ‘AK Partili belediyelere Osmanlı lalesi satıp zengin olmam’ arasında hiçbir ilişki yoktur” şeklinde bir açıklama bile kabulümüzdür.

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

17 Ocak 2015 Cumartesi

Bahçeli: Reklamda vekil olanın film başladığında ne olacağı kendi meselesidir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Siyaset ve Liderlik Okulu’nun 11’inci dönem eğitim faaliyetlerinin tamamlanması dolayısıyla düzenlenen sertifika törenine katıldı.

Ankara’da gerçekleştirilen törende konuşan Bahçeli, Ak Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu’nun sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamaları eleştirerek, "Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıllık reklam arası sona ermiş. AKP’li bir milletvekili böyle söylüyor. Biz 624 yıl film çevrildiğini yeni öğrendik. Demek ki, Türk milleti, 1919 Samsun’undan 1922 İzmir’ine kadar koltukta oturmuş, patlamış mısır yemiş, reklam arası için zaman geçirmiştir. Demek ki, 1923’de reklam başlamış, beyaz perdenin ışıkları sönmüştür. Bu zeka ve vicdan özürlü lafların tutar hiçbir yanı, hiçbir tarafı yoktur. Eğer Cumhuriyet tarihi bir reklam arası ise bu ucube lafı söyleyen kendisinin de nerede, hangi rüşvet ve ihaneti yıkama işinde rol aldığını sanıyorum açıklayacaktır. Reklamda milletvekili olanın, film başladığında ne olacağı kendi meselesidir" dedi.

"TÜRKÇE İLE BAL GİBİ, BUZ GİBİ FELSEFE YAPILIR"

Konuşmasında Türkçe ile felsefe yapılacağını savunan Bahçeli, "Farabi’yi bilmeden, aydınlanma çağına öykünmek, sırf akıl diyerek insanı duygulardan ve vicdani hasletlerden soyutlamak geçmişi anlamamak demektir. Gazali’nin, 11.yüzyılda kaleme aldığı Filozofların Tutarsızlığı isimli anıtlaşmış eserine yaklaşık yüz yıl sonra Filozofların Tutarsızlığının Tutarsızlığı eseriyle cevap veren İbn Rüşd’ü bilmeden, bu iki dev ismin fikirsel rekabetini idrak etmeden felsefeyle ilgili polemik yapmak cahilliğin nursuz yüzüdür. İstismarı felsefe olan, inkarı fikir gören, fiiliyatı ise rüşvet ve yolsuzluk karanlığına sapan birisinin; Türkçe’ye çamur atması, Türkçe’yi alaya ve hafife alması en hafif deyimle taş devri kafasıdır. Diyorum ki, Türkçe’yle bal gibi, buz gibi felsefe yapılır ve bugüne kadar da yapılmıştır.Bir dil bir millettir. Türk milletinin dili de Türkçe’dir. Dil bir kimliktir. Bu da Türk kimliğidir. Türk kimliğini çözme ve çökertme ısrarında olanların müessir metotlar kullanması, tarih ve kültür değerlerimizi istismar etmesi basitlik ve çirkinliktir" ifadelerini kullandı.

"CUMHURBAŞKANI BUGÜN GURURLA NEMALANMAYA ÇALIŞTIĞI TÜRK DEVLETLERİNİ İDARE-İ MASLAHATÇILIKLA YAFTALAMIŞTI"

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nın 16 Türk devletinin askerlerini giysileriyle temsil eden uygulamayı hatırlatarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren Bahçeli, "16 devletin yıkılması demek, her şeyi bittiği anlamına gelmemiştir. Geçmişteki kayıplarımızın elbette çok farklı nedenleri vardır. Ne var ki, kutlu ecdadımızın mirasını bölücülük değirmeninde öğütüp de, kıyafet gösterisine çıkmak, dombıra çalıp da Kandil’in dümbeği haline gelmek en azından tarihi hakikatlere yüz çevirmektir.
Hatırlarsanız, 20-21-22 Kasım 2013 tarihlerinde 3.Sanayi Şurası toplanmıştı. Bu şurada dönemin Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yapmıştı. Erdoğan, bu konuşmasında, tarih içinde 16 devlet kurmuş olmakla zaman zaman övündüğümüzü, ancak bir başka açıdan bakıldığında bu ifadenin 15 devletin de yıkılması anlamı taşıdığını iddia etmişti.  Ben de, bu konuşmadaki fahiş hataları 23 Kasım 2013 tarihinde Antalya’da düzenlediğimiz 2.Akademisyenler Toplantısında eleştirmiştim.Erdoğan’ın, örtülemez, geçiştirilemez ve kapatılamaz cehaletinin bir kez daha kurbanı olduğunu vurgulamıştım.

Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızın tarihteki 16 büyük Türk devletini simgelediğine değinmiştim. Biz millet olarak gerçekte 17 devlet kurup, 16 devletin yıkılışını yaşadık. Erdoğan ise bu basit gerçeği çarpıtmış ve zannederim mahcup olmuştur. Cumhurbaşkanı, bugün gururla ve siyasi sinsilikle nemalanmaya çalıştığı Türk devletlerini idare-i maslahatçılıkla yaftalamıştı. Peki 'Türklükle karşıma gelmeyin' diyen bir garabet ve gaflet ehli, lekelediği, hakir gördüğü, basite aldığı 16 Türk devletinin mirasına hangi yüzle saklanır? 2013’de idare-i maslahatçı olarak mimlenen 16 Türk devleti, şimdi nasıl olmuştur da yere göğe sığdırılamamaktadır? Değişen nedir, neler olmuştur? Şayet Erdoğan, geçmiş günahlarına kefaret olsun diyen böyle bir teşebbüste bulunmuş ve içten yanmalı motorlar gibi pişmanlığı yüreğini ha bire yakıyorsa söyleyeceğimiz bir şey yoktur. Ancak, Türk tarihine bakınca kıyafet gören, kaçak ve karanlık sarayda istismar podyumu kuran Erdoğan’ın inandırıcılığı kalmadığı için, yaptığı veya yapacağı hiçbir girişimin de samimiyeti olmayacaktır. Dağı eşkıya kaynayan, beylik taslayanların düzen bozan olduğu bir ülkede, 17. Türk devletini yıkmak için kolları sıvayanlara Türk milleti artık prim ve kredi vermeyecektir" diye konuştu.

"ZEKA VE VİCDAN ÖZÜRLÜ LAFLARIN TUTAR HİÇBİR TARAFI YOKTUR"

Ak Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu’nun sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamaları eleştiren Bahçeli, "Şu hezeyan diline bakınız ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıllık reklam arası sona ermiş. AKP’li bir milletvekili böyle söylüyor. Biz 624 yıl film çevrildiğini yeni öğrendik. Demek ki, Türk milleti, 1919 Samsun’undan 1922 İzmir’ine kadar koltukta oturmuş, patlamış mısır yemiş, reklam arası için zaman geçirmiştir. Demek ki, 1923’de reklam başlamış, beyaz perdenin ışıkları sönmüştür. Bu zeka ve vicdan özürlü lafların tutar hiçbir yanı, hiçbir tarafı yoktur. Eğer Cumhuriyet tarihi bir reklam arası ise bu ucube lafı söyleyen kendisinin de nerede, hangi rüşvet ve ihaneti yıkama işinde rol aldığını sanıyorum açıklayacaktır. Reklamda milletvekili olanın, film başladığında ne olacağı kendi meselesidir. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu’ndan keskin bir kopuş değildir. Tarih şuuru olmayanlar bunu idrak edemeyecektir. 29 Ekim 1923, mazisi binlerce yılı bulan Türk milletinin süreklilik içinde muhafaza ettiği iradesi olup, 1299 Söğüt felsefesine yapılan güçlü bir aşı, muhteşem bir ekleme ve geçmişi tamamlayan kader noktasıdır. Bunu bilmeyen ya provokatör, ya yabancı hayranı, ya tarih hasmı ya da kör bir cahildir" açıklamasında bulundu. Hürriyet

O Dekan istifa etti

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Herken, Cumhurbaşkanlığı karşılama törenindeki askerlerle ilgili sosyal medyada yayımladığı ve daha sonra kaldırdığı paylaşımına ilişkin değerlendirme ve tepkiler nedeniyle dekanlık görevinden istifa ettiğini bildirdi.

Herken yaptığı yazılı açıklamada, sosyal medya paylaşımının kastının dışında değerlendirildiğini belirterek, "Düşünce dünyamın yazılı ve görsel medyada yansımalarına bakıldığında milletimizin tarihine, manevi değerlerine ve T.C. Devleti'nin temsil noktasında bulunan Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret, aşağılama veya istihza içeren tek bir beyanım olmamıştır, gösterilemez" ifadesini kullandı.

"ÇALIŞMALARIM YERİNE PAYLAŞIMLA ANILMAK ÜZÜNTÜ VERİCİ"

Herken, görev süresince PAÜ'de tıp eğitiminin kalitesini artırmaya yönelik bir çok yeniliğe imza attıklarını, bu çalışmalarının ve yaptıkları ilklerin yerine bir sosyal medya paylaşımıyla anılmaktan üzüntü duyduğunu belirtti.

Prof. Dr. Herken, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

"Düşünce dünyamın yazılı ve görsel medyada yansımalarına bakıldığında milletimizin tarihine, manevi değerlerine ve T.C. Devleti'nin temsil noktasında bulunan Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret, aşağılama veya istihza içeren tek bir beyanım olmamıştır, gösterilemez. Bu tweeti paylaşırken amacım medyaya yansıtılmaya çalışıldığı gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil eden Cumhurbaşkanımızın makamını itibarsızlaştırmak olmadığı gibi mensubu olmaktan gurur duyduğumuzun milletimiz ve şanlı tarihimizle de alay etmek değildir."


Paylaştığı tweetin PAÜ'de rektör seçimlerini etkilemeye yönelik malzeme yapıldığını savunan Herken, açıklamasını "Sorumluluk gereği şahsım üzerinden üniversitemizin hedef gösterilmemesi ve başka gayelere hizmet etmemesi adına dekanlık görevinden ayrılıyorum. Çalışmalarıma psikiyatri kliniği öğretim üyesi olarak devam edeceğim" ifadeleriyle tamamladı.

Banyoda çıplak yıkanılır mı? Hatipoğlu ne dedi?

Nihat Hatipoğlu'na programda izleyicilerden birinin sorduğu "Banyoda çıplak olarak yıkanılır mı?" sorusu yanıt buldu.

İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu'nun sunumuyla ekrana gelen 'Dosta Doğru' programında yine izleyicilerden ilginç sorular geldi.

"ŞORTUNU ÇIKARMADAN YIKANACAK"

Hatipoğlu, "Banyoda çıplak yıkanılabilir mi?" sorusuna, "Çırılçıplak yıkanmak mekruh görülmüştür. Çünkü o halde olmak iyi değildir" yanıtını vererek şunları söyledi: "Peki ne yapacak? Göbeğinin altından şortunu çıkarmadan yıkanacak. Son anda onu çıkarıp durulanacak. Ama hiç hayatta çıplak olmayacak diye bir şey yok. Hiç çıplak olmazsa bu adam nasıl kendini temizleyecek, mümkün değil, buna dikkat edecek." Milliyet

10 yaşındaki kızını gömerken yakalandı!

Hindistan’da bir baba 10 yaşındaki kız çocuğunu canlı canlı toprağa gömerken yakalandı.

Olay Hindistan’ın Tripura kentinde yaşandı.

Baba, çocuğunun kız olmasına daha fazla tahammül edemeyerek onu evinin arka bahçesine gömmeye çalıştı. Ağzını bağırmaması için bir bez ile kapayan ve ellerini iple bağlayan baba, eşinin evde olmamasını fırsat bilerek 10 yaşındaki kızını bahçeye götürdü.

Burada kazdığı bir çukura küçük kızını yerleştiren cani baba, onu toprak ile örtmeye çalışırken komşuları tarafından fark edildi ve kız kurtarıldı.

Hint babanın tutuklandığı ve cinayete teşebbüs suçundan yargı önüne çıkarılacağı belirtildi.

Rezidansta skandal! Yarı çıplak ve kanlar içinde..

BEYLİKDÜZÜ'nde bulunan bir rezidansta, sabah erken saatlerde bir kadının çığlık sesleri duyuldu.

Sesler üzerine uyanarak dışarıya çıkanlar belden yukarısı çıplak ve kanlar içinde olan kadınla karşılaştı. Güçlükle sakinleştirilen kadın ambulansla hastaneye kaldırıldı.

İddiaya göre, günlük kiralanan dairelerden birinde kalan kadınla sevgilisi arasında sabah saatlerinde tartışma çıktı. Bir süre devam eden tartışmanın ardından adam evden çıkarak uzaklaştı. Bu sırada Rus uyruklu olduğu belirtilen kadın kendini ikinci kattaki dairenin camından aşağıya attı. Beton zemine düşen kadın başına darbe aldı. Belden yukarısı çıplak ve kanlar içinde olan kadını diğer dairelerde oturanlar sakinleştirmeye çalıştı. Olay yerine ihbar üzerine polis ve sağlık ekipleri gönderildi. Güçlükle sakinleştirilen kadın ambulansla hastaneye kaldırıldı.

3 gün oyun oynayan adam öldü!

Tayvan'da 32 yaşındaki bir adam 3 gün aralıksız oyun oynadıktan sonra öldü.

Doğu Asya ülkesi Tayvan'da 1 Ocak’ta da 5 gün boyunca oyun oynayan bir başka adam hayatını kaybetmişti.

Tayvan’ın güneyindeki Kaohsiung kentinde yer alan bir internet kafede üç gün boyunca oyun oynayan 32 yaşındaki Hsieh, sandalyesinde ölü bulundu. İnternet kafedeki diğer müşterilerin sandalyesinde uyuduğunu sandıkları adamı, kafe çalışanlarından biri kontrol etti. Nefes almadığı fark edilen Hsieh, hastaneye kaldırılsa da kurtarılamadı.

KALP YETMEZLİĞİNDEN ÖLDÜ
Olayın yaşandığı internet kafede çalışan bir kişi, “Hsieh düzenli olarak gelir ve günlerce ara vermeden oynardı. Yorulunca kafasını masaya koyardı ya da sandalyesinde uyuyakalırdı. Ondan dolayı durumunu ilk başta anlamadık” dedi. Taipei Times gazetesinin haberine göre doktorlar, uzun süre ara vermeden bilgisayarda oyun oynayan Hsieh’in kalp yetmezliği nedeniyle aniden öldüğünü belirtti.

DAHA ÖNCE DE BİR KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
1 Ocak’ta da Tayvan'da 38 yaşındaki bir adam 5 gün boyunca oyun oynadıktan sonra hayatını kaybetmişti. Polis, iki vakada da diğer müşterilerin ölümlerle ilgisiz gözüktüğünü belirtti. Polise göre internet kafedeki diğer müşteriler, müfettişlerin çalışmasına aldırmayarak oyun oynamaya devam etti.

16 Ocak 2015 Cuma

İlk eşcinsel okulu yolda

Guardian gazetesi, İngiltere'de mevcut eğitim sistemi içinde zorluk çeken LGBT (Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel) öğrencilere hizmet verecek okulun üç yıl içinde açılabileceğini bildirdi.

Habere göre okul Manchester'da açılacak ve 40 öğrencisi olacak. Ayrıca 20 öğrenciye başka bir okulda eğitim görürken bu okulda da yarı zamanlı eğitim hizmeti verecek.

Okul projesinin arkasında bulunan yardım kuruluşu Kuzey Batı LGBT Gençliği'nin stratejik müdürü Amelia Lee, "Bu, hayat kurtarmakla ilgili" diye konuştu.

Lee şunları söyledi: "Eşcinselleri homofobik hakaret ve kötü muameleden karşısında korumayı amaçlayan yasalara rağmen gerçek şu ki, özellikle de okullarda, hakaret ve kötü muamele hala inanılmaz ölçüde yaygın. Bu durum, gençleri tecrit edilmiş ve yabancılaşmış hissetmelerine neden oluyor. Bu da sıklıkla okulu asmaya, en kötü senaryo da da intihara sebep oluyor."

EĞİTİM ÜCRETLİ OLACAK
Eylül ayında 14 yaşındaki Elizabeth Lowe adlı öğrenci, lezbiyen olduğunu ebeveynlerine söylemek korktuğu için Manchester'da kendini asmıştı.
Lee, "Lowe tek çarenin kendini öldürmek olduğunu hissetti. Bolton'da da benzer bir hikayesi olan bir kız vardı" diyor.

Yardım kuruluşu olarak yılda 9 bin öğrenci ve bin öğretmenle çalışarak onları eşcinsellik konusunda eğittiklerini söyleyen Lee şöyle devam ediyor:

"Ya tüm okulların kapsayıcı olduğunu umabiliriz ya da henüz orada olmadığımızı kabul ederiz. Böylece bugün için daha özel okullara ihtiyacımız olduğunu kabul ederiz."

Yeni kurulacak okul, gittikleri okullarda zorluk yaşayan LGBT öğrenciler için projelendirildi.

Ancak okulda LGBT olmayan, küçük yaştaki bakıcılar, ebeveynler ve akli problemleri olanlara da yer verilecek.

Lee, "Okul LGBT'leri kapsayıcı olacak ama kimseyi dışlayıcı olmayacak" diyor.

Proje devletten ve yerel yönetimden alınan 63 bin sterlinlik yardımla hayata geçirilecek.

Okulda eğitim paralı olacak. (hürriyet.com.tr)

Vatandaşı elektrik çarptı

CLK Akdeniz Elektrik Parekende Satış A.Ş’nin faturaların son ödeme tarihini ayın 15’i yapmak için gerçekleştirdiği düzenleme vatandaşın cebini yaktı. Antalya şehir merkezinin bir kısmında, Burdur ve Isparta’nın bazı ilçe ve köylerinde 2 ay boyunca sayaç okunmayınca düzenleme vatandaşa 2-2 buçuk aylık fatura meblağsı olarak yansıdı. Tüketici, 500 lirayı aşan kullanım bedellerinin normalden yüzde 3-5 daha fazla bir şekilde faturalandırıldığını belirterek internet üzerinde imza kampanyası başlattı.

İNTERNETTE İMZA KAMPANYASI 
Kötü hava koşulları ile birlikte iyice katlanan faturalar, vatandaşı kara kara düşündürürken imza kampanyalarının dijital ve sosyal mecrası ‘change.org’ internet sitesinde “Ocak ayı elektrik faturalarının iptali” konulu kampanya başlatıldı. Yüksek meblağlı faturaların vatandaş tarafından ödenememesi üzerine açılan kampanya büyük ilgi gördü. Şimdiden 5 binin üzerinde destekçisi olan kampanyaya imza verenler sorumlu kurumu eleştirmeyi de ihmal etmedi.

ÖDEME GÜCÜMÜZ YOK
Vatandaşlar, “2 buçuk aylık faturayı bir kere de ödemek ister misiniz diye bize kimse sormadı. CLK, emeklilerin talebi doğrultusunda düzenledik diyerek işin içinden sıyrıldı ama bize kimse sormadı. Bir düzenleme yapılacaksa da böyle mağdur edilerek mi yapılır? İnsanların ödeme gücü bu kadar zorlanmamalı. Her evin bir geliri var ona göre planları, bütçesi var. Şimdi yüklü gelen bu faturayı nasıl ödeyeceğiz” yorumlarıyla tepki gösterdi.

GİZLİ ZAM YAPILDI
CLK Akdeniz Elektrik Perakende Satış A.Ş’nin hizmeti tamamıyla tahsilât üzerine kurduğunu kaydeden TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Başkanı İlhan Metin, “Özelleştirmeyle birlikte hizmet kalitesi düştü. Devlet enerji kullanımına zam yapmadı ancak bizim tespitlerimize göre bu 2 aylık süreçte kayıp-kaçak bedeli, dağıtım bedeli ve perakende hizmet bedelinde (PSH) yüzde 3’lük bir artış oldu. Elektriği 36 kuruş yerine 39 kuruştan kullanır olduk. CLK’nın keyfi uygulamaları kabul edilemez” dedi.
Sitedeki yorumlardan bazıları ise şöyle:
G.T.: İmzalıyorum çünkü bu büyük haksızlığa dur demek istiyorum.
N.D.: Bu bizim suçumuz değil. Her ay ödemeye çalışıyoruz. Bir de birleştirip insanları daha da zora sokuyorsunuz.
N.E.: Özel sektöre verildikten sonra sayaç okuyucular kafalarına göre gelip yazıyorlar . Kasım ve Aralık ayı 54 günlük fatura geldi. Ödemekte zorlanıyoruz.
Ş.Ş.: 2 aylık faturayı ödemek o kadar kolay olmuyor emekli için ödeyemiyorum.
N.Ç.: Ben 500 lira emekli maaşıyla geçinmeğe çalışıyorum, hayattan, yaşamaktan soğuttular yeter artık diyorum.
E.K.: Gerçekten bu ay diğer aylara oranla fazla fatura geldi. Her zamanki gibi kullandığım halde.
FOTO 1: imza kampanyası görüntüsü.

Balkonda sigara içmek artık yasak

Almanya'da kiracıların kendi balkonlarında sigara içebilmelerine ilişkin hukuk kavgası yüksek mahkemeye taşındı. Almanya'da alınan bu kararın diğer ülkelerde de hızla yayılması bekleniyor.

Almanya’da Yargıtay sigara tiryakilerini üzecek bir karar aldı. Yüksek mahkeme apartmanlarda oturanların balkonda sigara içmelerinin belirli sürelerle sınırlanabileceğine hükmetti.

Brandenburg eyaletinin Premnitz kentinde aynı apartmanda yaşayan iki aile arasında yaşanan bir anlaşmazlığın yüksek mahkemeye intikal etmesi üzerine konuyu görüşen mahkeme, balkonda sigara içilmesine gerektiğinde sınırlama getirilebileceğine karar verdi.

Balkonda sigara içmeye sınırlandırma getirilmesini dumandan aşırı etkilenme şartına bağlayan mahkeme, sınırlama kararıyla birlikte davayı yeniden görüşülmek üzere Potsdam Eyalet Mahkemesi’ne geri gönderdi.

Yüksek mahkeme, eyalet mahkemesinden şikayetçi ailenin sigara dumanından ne derece etkilendiğinin tespitine ve hangi saatlerde bu eyleme sınırlama getirileceğine karar vermesini istedi.

Ahmet YILDIRIM/DORTMUND, (DHA)

Cumhuriyeti “reklam” sananlar, kendilerinin bir “kamera şakası” olduğunu anlayacaklar

İstanbul Baro Başkanlığı, Ak Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu'nun dün sosyal medyadan Cumhuriyet ve Osmanlı dönemi hakkında paylaştığı sözler için zehir zemberek bir açıklama yaptı.

İşte Baro tarafında yapılan o yazılı açıklama:

Cumhuriyet Köhnemiş Bir Zihniyetin  “Yetersiz Bakiyeleri” Tarafından Yıkılamayacak Kadar Güçlüdür.

Demokratik ve Laik Cumhuriyete bağlı kalacağına, namusu ve şerefi üzerine and içen Balıkesir Mebusu Tülay Babuşçu; Türkiye Cumhuriyetini, 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğunun 90 yıllık “reklam arası” olarak nitelendirmiş...  

Babuşçu’ya göre, Filistin’i vermediği için yıkılan Osmanlı’nın şimdi Filistin ve Türkiye için oluşturduğu “arka plan”, tam da bir “zeka parıltısı” imiş...

Bir tümceye bu denli çok yanlış sığdırmayı başaran Cumhuriyet görünümlü  saltanat saplantılı kadın için, Sağlık Bakanı tarafından önerilen “annelik kariyeri” ideal sayılabilir. İstanbul Barosu olarak, kadını evde oturtmayı savunan zihniyete yıllardır karşı çıkarken, bu beyanlar karşısında bazı istisnaların bulunabileceği noktasına geldiğimizi itiraf ediyoruz.

Bizler, şimdilerde çoğalması da beklenen bu türden Babuşcu beyanlarının, Haziran/2015 seçimlerine yönelik milletvekili listelerinde yer tutmak adına sergilenen yağlı çabalar olduğunu biliyoruz. Bir yasama döneminde kürsüye sadece 3 kez çıkabilmiş olanların, kendi yüksekliklerini Cumhuriyete saldırarak sağlayabileceklerini düşünmeleri  acı bir gerçeklik olsa da, Osmanlıcı kafaların bu ülkede edindikleri yerin bile Cumhuriyet sayesinde olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Babuşçu ve O’nun gibiler bilmeli ki, bizim bu kararlılığımız sürdükçe de reklamlar bitmeyecektir. Cumhuriyeti “reklam” sananlar, kendilerinin bir “kamera şakası” olduğunu çok geçmeden anlayacaklardır.

Türkiye Cumhuriyeti bir Osmanlı bakiyesi değildir. Tarihsel köklerinin yarattığı değerlere saygısını esirgemeyen bu Cumhuriyet , onurla taşıdığı Osmanlı  geleneğinden övünç ve kıvanç duyan bir bilinç olarak, “yetersiz bakiyeleri”  eliyle yıkılamayacak kadar güçlüdür.  Çalınmış yitik yüzyılları devrimle kısaltan Cumhuriyet, sonsuza kadar bu ülkenin rejimi olmaya devam edecektir. Çatlağı sıvanmış saray duvarlarının huzurunda sukun arayıp hayal kuranlar, mebus mertebesinde olsalar da bunu bilmelidirler. Türk Halkı, cumhuriyetin içindeki cumhurdur. 
Tülay Babuşçu gibilerinin anlayamadığı, Osmanlının tarihsel misyonunu tamamlayarak kapanmış bir parantez; Cumhuriyet’in ise sonsuzluğu hedefleyen bir uygarlık açılımı olduğu gerçeğidir.

CHP VE MHP'Lİ VEKİLLERDEN TEPKİ
CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk Tülay Babuşcu'nun sözleri için şunları söyledi: Cumhuriyet ve demokrasiye karşı bir düşünce. Demokrasi onların ağababaları tarafından amaca ulaşmak için binilmesi gereken araçtı. Geldiğimiz noktada, demokrasi artık
inilmesi gereken son durak... Son durağa geldiler, bu durakta iniyorlar. Her şey 'bir şey olmaz' diye olur. Cumhuriyet yerine kendi dikta rejimlerini kurma için meşrulaştırma hareketi olarak görüyorum.

MHP milletvekili ve TBMM Başkan vekili Meral Akşener Twitter hesabından yaptığı açıklamada: “Merak ediyorum, nasıl bir şuuraltı bir milletvekilinin Cumhurbaşkanı’nın övmek için cumhuriyeti tahkir etmeye kendisini mecbur hissetmesine sebep olur?” dedi.

 "AKP İKTİDARI 90 YILLIK CUMHURİYET'İN UYKU MOLASIDIR"

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural,  Ak Parti Balıkesir Mellitvekili Tülay Babuşçu'nun, sosyal paylaşım sitesinde "600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi" sözlerini de şu sözlerle eleştirdi:
"Bu coğrafyada varlığımıza, bağımsızlığımıza kastedenlere karşı yürüttüğümüz mücadeleyi yok sayan bir zihniyet, Cumhuriyet dönemini 90 yıllık bir reklam arası olarak göstermektedir. Bir milletvekili der mi PKK'ya 'Ana dilde eğitim için, demokratik özerlik için kan dökmeye gerek yok, veririz. Kan dökecekseniz bağımsız Kürdistan için dök, meşrudur' diyor. Diğeri Cumhuriyeti 90 yıllık reklam arası göstermek suretiyle Çanakkale'yi, Sivas Kongresini, Milli Mücadele'yi yok sayıyor. Bu zihniyet Cumhuriyet'i yok sayıyor. İşte AKP'yi temsil eden zihniyet budur. Mili mücadele, T.C. Devleti, Osmanlı'nın devamıdır. Verdiğimiz mücadele Sevr'e karşı mücadeledir. Mukaddes bir mücadeledir. Bu mücadeleyi bilmeyen, Cumhuriyetimizi emperyalistlere karşı kurduğumuzu bilmeyen zihniyet, ne hazindir ki 90 yıllık Cumhuriyet'e reklam arası diyebilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşu ve mücadelemiz binlerce yıllık Türk tarihinin altın sayfalarından biridir. İzmir marşında söylediği gibi biz bunları mücevher taşa yazdık. Bu kimseler milletin egemenliğini temsil edemeyecek kadar cehalet dolu insanlardır. 13 yıllık AKP iktidarı, Osmanlı döneminin de, 90 yıllık Cumhuriyet döneminin de ancak bir uyku molasıdır. 7 Haziran'da bu uykudan uyanılacak" (hürriyet.com.tr)

'400 gol atmışım yok öyle bir şey imza Hakan Şükür'

Reza Zarrab'ın "Zafer Çağlayan'dan 240 bin Euro aldım" yazıp altına imzasını attığı belge, sosyal medyaya ilham kaynağı oldu. Herkesin kağıtlara yazı yazıp paylaşması modasına Hakan Şükür de katıldı.

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için, Reza Zarrab’ın Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık saate karşılık ödeme yaptığına dair en önemli kanıtın “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” yazılı bir otel kağıdına yazılmış yazı olduğu ortaya çıktı.

Sosyal medya kullanıcıları da bu gelişme üzerine çeşitli kağıt ve peçetelere esprili yazılara yazarak altına Zarrab’ın imzasını attı.
Kısa sürede sosyal medyada trend haline gelen ‘Sarraf imzalı’ kağıtlar Twitter’da yayıldı. Modaya uyanlardan birisi de İstanbul Milletvekili Hakan Şükür oldu. Şükür, peçeteye “400’e yakın gol attığım söyleniyor..! Yok öyle bir şey” yazdı.

İşte eski milli yıldızın attığı tweet:

İmza Rıza Sarraf

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için, Reza Zarrab’ın Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık saate karşılık ödeme yaptığına dair en önemli kanıtın “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” yazılı bir otel kağıdına yazılmış yazı olduğu ortaya çıktı.

REZA Zarrab’ın (Rıza Sarraf), eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan için Cenevre’den getirtiği iddia edilen 300 bin franklık Patek Philippe marka saatle ilgili belgelerin ayrıntıları Meclis Soruşturma Komisyonu’nun raporunda ortaya çıktı. Soruşturmadaki birçok belge, 681 sıra sayısı verilen raporla birlikte TBMM’nin internet sitesinden tüm vatandaşların erişimine açıldı. Saate ilişkin “elden ödeme” yazısı, komisyondaki AK Partili üyelerce saatin hediye veya rüşvet olmadığına ilişkin önemli kanıtlardan biri kabul edilmişti. Komisyon raporunda, 30 Ekim 2013 tarihli ödeme yazısı ve gümrük cezasına ilişkin ödeme kayıtları vurgulanarak, “Aynı konuya ilişkin diğer şüpheliler yönünden verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı birlikte değerlendirildiğinde, isnat edilen eylemin gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır” denildi.

CONRAD KAĞIDINDA
Zarrab’ın 240 bin Euro’yu teslim aldığına ilişkin belgenin, Conrad Otel’in misafirleri için hazırladığı antetli kağıda yazıldığı görüldü. Belgede, yazım hatalarıyla birlikte, “Saat bedeli olan 240.000# Euro’yu M. Zafer Çağlayandan teslim aldım” ifadesi ve Rıza Sarraf imzası yer aldı. Çağlayan, saati 25 Eylül 2013’te teslim aldığını açıklamıştı.

YÜZDE 11 İNDİRİM
Bu belgenin hemen altında, Patek firmasının saati satarken Cenevre’de kestiği 24 Eylül 2013 tarihli faturaya yer verildi. Zarrab’ın kuryesi Murat Yılmaz adına kesilen faturada kuryenin adresi Bodrum olarak görünüyor. Saat ve mekanik kullanım kılavuzuyla ilgili bilgilerin yer aldığı faturaya göre saatin asıl bedeli 334 bin 400 İsviçre Frankı. Firma, nakit ödeme indirimi ve alıcının yabancı olması nedeniyle yüzde 8 KDV istisnasıyla birlikte 34 bin 400 frank indirim yaptı.

ADLİ TIP'A İNCELETMEDİLER
CHP’li komisyon üyesi, İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, soruşturmayla ilgili eksik belgelerin yanı sıra mevcut belgelerle ilgili incelemelerin de yapılmadığını savunarak şunları söyledi: “Peçeteden hallice, alelade bir kağıda yazılmış belgeyi kanıt kabul ettiler. Kağıt, operasyondan önceki tarihi taşıyor. Oysa Adli Tıp’ta kriminal bir inceleme yapılsaydı, mürekkep yapısı ve kağıt analizleriyle bunların hepsinin sonradan hazırlandığı tespit edilirdi. Koskoca gümrüklere gönderildiği iddia edilen yazılar alelade kağıtlarla önümüze getirildi. Belgelerle ilgili hukuki araştırma da yapılmadı. Barış Güler yazı örneği vermek için savcılığa gelince hangi eliyle yazdığını unutuyor. ‘Sağ el miydi, sol el miydi’ diye denemeye kalkarak imzasını değiştirmeye çalışıyor. Daha önceden bir devlet kurumuna veya sigorta şirketine verdiği bir imza incelenseydi, sahte imza atmaya çalışıyorsa anlaşılırdı. Ama bunun onda biri bile yeterliyken, ‘İtiraf etseler bile yeterli şüphe yoktur’ diyen komisyon üyeleri oldu. Ne kadar büyük bir siyasal tiyatro oynandığını gördük.”

İKİ SAYFA DALGINLIĞA GELMİŞ 
Adli Tıp Kurumu’nun tapelerle ilgili “uygunluk” raporunun kapsamını gösteren ilk iki sayfanın ortaya çıkmasıyla “montaj” tartışması devam etti. Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü, iki sayfayı savcılıktan isteterek Meclis Başkanlığı’na verilen ek dosyalarda tamamladıklarını söyledi. Köylü, “Alt komisyon olarak savcılığa gittiğimizde belgelerden örnek aldık. Herhalde o sırada görevli arkadaşların dalgınlığına geldi, karıştırdılar araya. Ben hukuk neyi gerektiriyorsa onu yaptım. Esasında şu tartışmalı; Adli Tıp’ın bu konuda montaj mıdır değil midir, başka yerden alınmış sesler oraya monte edilmiş mi, bunları inceleyecek ihtisası yok. O ayrı bir ihtisas konusu. ‘Onu yegane bilen yer TÜBİTAK’ diyorlar” açıklamasını yaptı. Hürriyet

'Sultanahmet bombacısı' Diana Ramazanova'nın sırları

Sultanahmet’te 1 polisi şehit eden Dağıstanlı bombacı Diana Ramazanova’nın hayat hikâyesi ilginç detaylar taşıyor.

Hürriyet'in haberine göre; Diana’nın Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile sosyal paylaşım sitelerinde başlayan arkadaşlığı aşka dönüşünce, çift imam nikâhı kıyıyor. Diana, IŞİD saflarına geçen Edelbijev’le birlikte radikal bir hayat tarzını benimsiyor. İstanbul’da balayı gibi 3 ay geçiren çift, kaçak yollarla Suriye’ye geçiyor. Ancak  Edelbijev Aralık 2014’te öldürülünce, Diana, 26 Aralık’ta yasadışı yollardan Gaziantep’e geliyor. Taksi kiralayarak İstanbul’a geçen Diana’nın 2 el bombasını nereden bulduğu bilinmiyor. Bombacının kimlerle temas kurduğu ve bu noktaya nasıl geldiğinin sırrı ise henüz çözülemedi.

IŞİD saflarındaki Çeçen kökenli Norveç vatandaşı Abu Aluevitsj Edelbijev ile tanışmasından sonra Dağıstanlı Diana Ramazanova’nın tüm hayatı değişti. Sosyal paylaşım sitelerinde başlayan ilişki önce arkadaşlığa sonra aşka dönüştü. Ülkesinden ayrıldı, Abu Aluevitsj Edelbijev ile dini nikâh kıydı, çarşafa girdi... Genç kadın hayat tarzını değiştirmekle kalmadı, IŞİD saflarına da katıldı. Norveç, Suriye ve İstanbul hattında süren bu serüvenin son durağı ise Sultanahmet oldu. Hürriyet, intihar bombacısı Diana Ramazanova’nın hikâyesinin izini İstanbul’dan Norveç’e kadar sürdü. Polis memuru Kemal Kumaş’ın şehit olduğu saldırının sır perdesini araladı.

BALAYI MI, ÖRGÜT BULUŞMASI MI
Çeçen kökenli Abu Aluevitsj Edelbijev, ailesi ile birlikte 2002’de Norveç’e yerleşti. Edelbijev, henüz 12 yaşındaydı. Norveç’in Fredrikstad şehrine yerleştiler. 2012 yılına kadar her şey normal seyrinde gitti. Edelbijev, Norveç’te yaşarken 22 yaşında köktendinci görüşleri benimseyerek IŞİD’e sempati duymaya başladı. Dağıstanlı Diana Ramazanova ile bir sosyal paylaşım sitesinde tanışması o günlere denk geliyor. Ramazanova ile Edelbijev arasındaki arkadaşlık kısa süre sonra aşka dönüştü.
Edelbijev ile Ramazanova’nın 2014 yılında 3 ay süreyle İstanbul’da birlikte oldukları tespit edildi. Ramazanova, 2014’ün mayıs ayında turist vizesiyle Rusya’dan Türkiye’ye giriş yaptı. Edelbijev’in ise giriş kaydına rastlanmadı. Bu durum, Türkiye’ye kaçak giriş yapmış olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Edelbijev ile Ramazanova arasında dini nikâhın İstanbul’da mı yoksa daha sonra birlikte geçiş yaptıkları Suriye’de mi kıyıldığı bilinmiyor.
İstanbul günleri sırasında Ramazanova ve Edelbijev IŞİD için faaliyette bulundular mı? Örgütün diğer mensupları ile buluştular mı? Yoksa bu süre balayı gibi mi geçti? Bunlar şu anda yanıtı olmayan sorular. Ancak çiftin fotoğraflarını inceleyen güvenlik birimleri, Ramazanova ile Edelbijev’in Sultanahmet, Fatih ve Ortaköy’de zaman geçirdiğini tespit ettiler.

Edelbijev, Suriye'de IŞİD saflarında savaşırken öldürüldü.

SURİYE’DE İSİMLERİ İDRİS VE SÜMEYRA
Türk ve Norveç istihbarat birimlerinin tespitlerine göre, Ramazanova ve Edelbijev geçen temmuz ayında Suriye’ye geçtiler. Yine aynı kaynaklara göre, Suriye’de İdris ve Sümeyra isimlerini alıp, IŞİD saflarında savaşa katıldılar.

Bütün bunlar olurken geçen ekim ayında Edelbijev’in vatandaşı olduğu Norveç’te kendisi ve IŞİD üyesi diğer arkadaşları hakkında soruşturma açıldı. Norveç polis örgütü, Oslo Bölge Mahkemesi’ne başvurarak Abu Aluevitsj Edelbijev ve Addul Hakim Sanchez Hammer’ın malvarlıklarının dondurulmasını istedi. Mahkeme, 2 Norveç vatandaşının terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu veya bulunmaya çalıştığı yönünde güçlü şüphelerin olduğu kanaatine vardı ve her ikisinin malvarlıklarını dondurma kararı aldı. Soruşturmanın başına ise Savcı Anne Karoline Bakken getirildi. Uluslararası terörizmle ilgili sürdürülen bu soruşturmada Norway Today gazetesinde de haber oldu. Norveç polisi 3 ay boyunca İstanbul’da bulunan ve hesaplarına el koyduğu Edelbijev hakkında Interpol’e bildirimde bulundu mu? Bu da cevapsız sorulardan bir diğeri...

ARALIKTA ÖLDÜRÜLDÜ
Edelbijev, Aralık 2014’te Suriye’de süren çatışmalarda öldürüldü. Ramazanova, imam nikâhlı eşinin ölümünün ardından 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak yollarla sınırı geçerek Gaziantep’e geldi. Buradan da bir taksiyle İstanbul’a geçti. 2 aylık hamile olan Ramazanova, Sultanahmet’teki eylemi gerçekleştirdiği 6 Ocak gününe kadar geçen 11 gün İstanbul’da bir otelde kaldı. Güvenlik birimlerinin araştırmasına göre, bu süre içinde Rus uyruklu bir kadın ile görüştü. IŞİD’li bir örgüt elemanı ile yaptığı bir görüşmenin kaydına ise henüz rastlanmadı.



BOMBALARI YANINDA MI GETİRDİ
Ramazanova, eylemde kullandığı el bombalarını Suriye’den beraberinde mi getirdi, yoksa İstanbul’da IŞİD militanlarından mı aldı? Bu da yanıt bekleyen sorulardan biri. Güvenlik güçlerinin tespitlerine göre, Ramazanova polis merkezine girmeden önce 1-1.5 saat Sultanahmet’te dolaştı. Önce Sultanahmet Camisi civarına gitti. Bir süre sonra oradan ayrıldı. Çevrede ve civardaki parklarda dolaştı. Yanındaki 2 el bombası ile birlikte Sultanahmet’teki tek resmi kurum olan İstanbul Turizm Şube Müdürlüğü’ne gitti. Yanındaki el bombalarından ilki pimini çekmesine rağmen patlamadı. Tam bu sırada polis tarafından açılan ateş ile vuruldu. Ancak ikinci el bombasının da pimini çekmişti. Bomba patladı. Kendisi öldü, polis memuru Kemal Kumaş şehit oldu.

Tanışınca kapandı
DIANA Ramazanova, 2014 yılı başında Abu Aluevitsj Edelbijev ile imam nikâhı kıymadan önce, başı açık bir genç kızdı. Arkadaşlarıyla ve tek çektirdiği fotoğraflarda modern, açık kıyafetler giydiği görülüyor. Hayatına Edelbijev girdikten sonra ise çarşaf giyiyor, hayat tarzı tamamen değişiyor. Çift İstanbul’da kaldığı süre içinde  Sultanahmet, Boğaz kıyıları ve Adalar’da hatıra fotoğrafları çektirmiş. Kaçak yollarla Suriye’ye geçince İdris ve Sümeyra kod isimlerini kullanan çift, Suriye’de de bol bol fotoğraf çektirmiş.


Cevap bekleyen sorular
- TÜRK güvenlik birimleri Sultanahmet’teki intihar saldırısının şifrelerini çözebilmek için Rusya, Suriye ve Türkiye’deki tüm bağlantıları kullandı. Diana Ramazanova’nın özel yaşamıyla ilgili birçok ayrıntıya ulaşıldı. Ancak şu sorular yanıt bulmadı:
- Norveç, Abu Aluevitsj Edelbijev’in mal varlığını terörist eylemlere karıştığı ve terörizme katkıda bulunduğu kanaatine vararak 2014 Ekim’de dondurdu. Edelbijev’le ilgili soruşturma daha da eskiye dayanmasına rağmen, Norveç makamları diğer ülkelerdeki resmi makamlarla bilgi alışverişinde bulundu mu?
- Abu Aluevitsj Edelbijev geçen mayıs ayında Türkiye’ye kaçak yollardan girmesine rağmen, nasıl oldu da Diana Ramazanova’yla 3 ay boyunca İstanbul’da rahatça yaşadı?
- İntihar bombacısı Diana Ramazanova 26 Aralık’ta Suriye’den kaçak olarak Türkiye’ye girdikten sonra kimlerle bağlantı kurdu? Gaziantep’ten İstanbul’a taksi ile gelecek kadar parayı nereden buldu?
- Diana Ramazanova saldırıda kullandığı biri patlamayan iki el bombasını nereden buldu? Suriye’den mi getirdi? Türkiye’ye girdiği 26 Aralık’tan saldırının gerçekleştiği güne kadar el bombalarını yanında mı taşıdı?
- Diana Ramazanova saldırıdan önce, diğer intihar saldırılarında görmeye alışık olduğumuz gibi bombaları neden üzerine sarmadı?


Halter şampiyonuydu
- ABU Aluevitsj Edelbijev’in gençler turnuvasında Norveç’te halter şampiyonu olduğu ortaya çıktı. Çeçen haber sitelerinde yer alan habere göre, 1991 doğumlu olan Edelbijev, babası gibi halter sporuyla ilgilendi. Çeçen genç, 2008 yılında yıldızlar kategorisinde düzenlenen halter şampiyonasında Norveç şampiyonu olarak altın madalya kazandı. Edelbijev’in babası Alou Edelbijev’in de 1970’li ve 80’li yıllarda Çeçenistan’da ünlü bir halterci olduğu belirtildi. (kaybak:hürriyet.com.tr)