Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Slovakya programına eşlik eden heyette bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'de yaşanan elektrik kesintileri ile ilgili olarak, "10.36 itibari ile sistemde çökme oldu. Kesintinin neyden kaynaklandığını inceleyip öğreneceğiz" dedi.
Hürriyet'in haberine göre; Bakan Yıldız, "Şu anda Ankara'da Sincan'a Balgat ve şu anda bulunduğumuz TBMM'de dahil olmak üzere bir çok kesime elektrik verilmeye başlandı. Bu bizim istemediğimiz sevmediğimiz olay. Bunun farklı sebepleri olabilir. Bunun detaylarına gireceğiz. Şu anda bizim için önemli olan şebekeyi ayağa kaldırmak. Bu çok sık rastladığımız bir olay değil.
En önemli noktalardan bir tanesi saat 10:36 itibariyle arzımızın fazla, talebimizin de az olduğu zamanlardan bir tanesi. Sabah 07:30-08:30'da tüketimin daha fazla olduğunu görüyoruz. Nereden kaynaklanıyor olabilir, iletim hatlarından, ya da manevra dediğimiz hadiseden kaynaklanabilir. Ben bire bir, sıcağı sıcağına da takip ediyorum. Gölbaşı'nda merkezde bir kriz merkezimiz var. Orada bu yakinen takip ediliyor. Gelişmeleri de ben buradan her bir saatte bir bu bilgileri size arz edeceğim" diye konuştu.
"SİBER BİR SALDIRI MIDIR ONU DA SÖYLEYEMEM"
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yaptığı ‘Terör saldırısı ihtimali’ açıklamasına dair Yıldız, "Bir soru üzerine başbakanımız o cevabı vermiş bulunuyorlar. Bu az mi çok mu ihtimaldir ben bunu söyleyemem. Yani siber bir saldırı mıdır onu da söyleyemem. Bizim merkezlerimiz var, sistemin tamamının gözetildiği merkezlerimiz var. Acaba merkezleri, bölgeleri izole etmediği için mi bunlar oldu? Her bir daire kendi içinde bunu yönetmesi gerekirdi. Bir operasyon hatası mı var, teknik açıdan hata mı var, yoksa siber bir saldırı mı var, bloke olan bir durum mu var, bunların her birisini anlık takip ediyoruz. O kayıtlar hepsi çıkarılacak. Asıl olan bir an önce sistemi ayağa kaldırmak. İstemediğimiz bu durumdan derhal kurtulmak." dedi.
Türkiye’de böyle bir kesinti olup olmadığı yönündeki soruya Bakan Yıldız, "Bu kadar geniş bir alanda çok sık rastlamamıştık." diye yanıt verdi.
"İstanbul’da metro ve marmaray’da sorun yaşanıyor. size bilgi geldi mi" şeklindeki soruya Yıldız, "380 kilovoltluk kısımda enerjilenme başladı. Bunların 31,5 kademe kademe bunun düşürülmesi lazım. Ben çok uzun sürmemesini temenni ediyorum. Çok uzun sürmeden bunu gerçekleştirmemiz lazım en önemli nokta bu." şeklinde yanıt verdi.
31 Mart 2015 Salı
Balyoz Davası'nda savcı tüm sanıklar için beraat istedi
Yeniden görülen "Balyoz Davası"nda mütalaasını açıklayan savcı, "Dosyadaki dijital verilerin delil vasfına sahip olmadığı anlaşılmıştır. Sanıklarla, suça konu dijital veriler arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır" dedi. Savcı, Çetin Doğan, Dursun Çiçek, Engin Alan, Ergin Saygun, İbrahim Fırtına, Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 236 sanığın tamamı için beraat istedi.
Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz Davası’yla ilgili verdiği "Hak ihlali" kararının ardından aralarında emekli Orgeneral Çetin Doğan, MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Orgeneral Bilgin Balanlı ve emekli Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu 236 tutuksuz sanığın yargılanmasına devam ediliyor.
ENGİN ALAN, DURSUN ÇİÇEK, ÖZDEN ÖRNEK DE HAZIR BULUNDU
Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Anadolu Adalet Sarayı’ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salonu’nda görülen davanın 5. duruşmasına aralarında MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, CHP milletvekili aday adayı emekli Albay Dursun Çiçek, emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve emekli Oramiral Özden Örnek’in de bulunduğu 140 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı.
SALONDA ELEKTRİK KESİNTİSİ
Duruşmada sanık ve avukat sayısının çokluğu nedeniyle yoklama yaklaşık 1 saat sürdü. Salona yeni gelen sanık ve avukatlarının eklenmesi sırasında elektrik kesintisi yaşandı ve salon yaklaşık 1 dakika karanlıkta kaldı. Bu sırada mahkeme Başkanı Özlem Karaçam’ın katibine "Kaydetmiş miydin?" diye soru yöneltmesi tüm salonu güldürdü.
BARANSU’NUN ESKİ EŞİNİN EVİNDEKİ BELGELER SORULDU
Mahkeme Başkanı Karaçam, "Sizi dikkatle dinlemek istiyoruz, herkesin söylediğini. Bugün beyanlarınızı alacağız. Lütfen kimse izinsiz duruşma salonunu terketmesin" dedi. Mahkeme başkanı Karaçam, Balyoz’da Kumpas soruşturması kapsamında gazeteci Mehmet Baransu’nun eski eşi Esra Konur’un evinin ardiyesinde yapılan arama kapsamında soruşturmayı yürüten savcılığa "Balyoz", "Oraj", "Suga", "Çarşaf", "Sakal" adlı eylem planlarına ilişkin ’delil niteliği taşıyan belgelerin olup olmadığının’ sorulduğunu belirtti. Soruşturma savcısının eylem planlarına ilişkin belgelerin olmadığı yönünde mahkemeye cevap verdiğini ifade etti.
BİLİRKİŞİ RAPORUNA KARŞI BEYANLAR ALINIYOR
Mahkeme Başkanı Karaçam ardından , İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) görevlileri bilirkişiler Prof. Dr. Uluğ Bayazıt, Doç. Dr. Feza Buzlıca ve Yrd. Doç. Dr. Ayşe Tosun Mısırlı’nın dava dosyasındaki dijital delillere ilişkin hazırlanan rapor ve ek raporlara ilişkin savcıya bir diyeceğinin olup olmadığını sordu. Savcı Ramazan Öksüz herhangi bir diyeceğinin olmadığını belirtti.
"7 NİSAN’DAN ÖNCE GERİ VERİLMESİNİ TALEP EDİYORUM"
Bilirkişi rapor ve ek raporlara ilişkin sanık ve avukatlarının beyanlarının alınmasına geçildi. Emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, "Bilirkişi raporlarına katılıyorum, avukatım İlkay Sezer’in mahkemeye sunduğu dilekçelere de katılıyorum ve mahkemenizin en kısa sürede beraat kararı vermesini talep ediyorum" dedi. CHP İstanbul ikinci bölgeden milletvekili aday adayı emekli Albay Dursun Çiçek, "Çalınan masumiyetimizin ve seçilme hakkımız dahil bütün haklarımızın 7 Nisan’dan önce geri verilmesini talep ediyorum ve Kumpasçılar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum" diye konuştu.
"DİJİTAL VERİLERİN SAHTE OLDUĞU SON BİLİKİŞİ RAPORUYLA İSPTALANMIŞTIR"
Emekli Orgeneral Çetin Doğan, "Dijital verilerin sahte olduğu son bilikişi raporuyla isptalanmıştır. Davanın en kısa sürede sonuçlandırılmasını ve beraatimi talep ediyorum" dedi. Emekli Korgeneral Engin Alan da, bilirkişi raporuna katıldığını belirterek beraatini istedi.
"DELİL VASFINA SAHİP OLMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR"
Mütalaasını açıklayan savcı "Dosyadaki dijital verilerin delil vasfına sahip olmadığı anlaşılmıştır. Sanıklarla, suça konu dijital veriler arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır" dedi.
SAVCI TÜM SANIKLAR İÇİN BERAAT İSTEDİ
Yeniden görülen "Balyoz Davası"nda savcı, Çetin Doğan, Dursun Çiçek, Engin Alan, Ergin Saygun, İbrahim Fırtına, Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 236 sanığın tamamı için beraat istedi.
Savcı Ramazan Öksüz, dijital veriler hakkında sahtecilik iddiasına ilişkin kuvvetli suç şüphesi bulunduğundan, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
PEKŞEN: "ŞİMDİ SIRA, DAVAYI ÜRETELERİN YARGILANMASINDA.."
Balyoz davasında savcının sanıkların tümünün "beraatini" istemesi üzerine, gözler mahkeme heyetinin dava hakkındaki nihai kararına çevrildi. Mahkemenin kararını bugün mesai saatleri içinde almasının beklendiğini söyleyen Balyoz davası sanıklarının avukatlarından Haluk Pekşen, savcı mütalaasındaki, sanıkların beratı dışındaki, "sahte delilleri üretenler için mahkemenin suç duyurusunda bulunması isteğine" dikkat çekti.
Mahkemenin, savcının delilleri üretenler hakkındaki suç duyurusu talebini kabul etmesi halinde, yeni bir süreç başlayacağına dikkat çeken Haluk Pekşen, son durumu şöyle özetledi;
"Balyoz davasında iki temel üzerine kurgulanmıştı; dijital veriler ve istanbul'da yapılmış plan semineri. Savcı mütalaasında, bilirkişi raporlarının, bilişim tekniklerine ilişkin raporların, tanık ifadelerinin, suçlamaları karşılamadığı, İstanbul'daki plan seminerinin de mutat askeri uygulama olduğu yer aldı. Savcı, sanıkların tümüne beraat verilmesini istedi. Ayrıca, sahte delillerin oluşturulması ve işlemlerle ilgili suç duyurusunda bulunulmasını talep etti."
Savcının suç duyurusu talebinin, "Balyoz davası delillerini üretenlerin, hazırlayanların, bu yargılamaya müsebbip olanlar hakkında" olduğuna dikkat çeken avukat Pekşen, şöyle konuştu:
"ARTIK YENİ BİR YARGILAMA FASLI BAŞLIYOR.."
"Artık yeni bir fasıl başlıyor. Bu davayı üretenler, ortaya koyanlar, başta TSK olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bu silahsız, siyasi ve ekonomik savaşı başlatanların yargılanmasına başlanacaktır. Bu yargılama, savaş suçuna kadar gidebilecek bir suç olacak. Artık savaşlar sadece kan akıtarak, uçaklarla bir yerleri bombalayarak yapılmıyor. Ülkelerin çıkarlarına karşı bu tip savaşlar da yürütülüyor. İşte bu yargılanacaktır".
"MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİ İÇİN TBMM HAREKETE GEÇMELİ"
Balyoz davasında yargılanan sanıkların, dava süreci boyunca maddi, manevi, insani, memnu haklar ve statüler açısından pekçok zarara uğradıklarına da dikkat çeken Pekşen, bunu düzeltmenin en kolay ve kısa yolunun ise, parlamentodan mağduriyetleri toptan giderecek bir yasa çıkarılması olduğunu söyledi. Pekşen, böyle bir yasanın çıkarılmaması halinde ise, müvekkillerinin gördükleri her türlü zararı karşılamak üzere yargıya başvuracaklarını da vurguladı.
Cem TURSUN - Arzu KAYA/İSTANBUL, (DHA)
Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz Davası’yla ilgili verdiği "Hak ihlali" kararının ardından aralarında emekli Orgeneral Çetin Doğan, MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Oramiral Özden Örnek, emekli Orgeneral Bilgin Balanlı ve emekli Albay Dursun Çiçek’in de bulunduğu 236 tutuksuz sanığın yargılanmasına devam ediliyor.
ENGİN ALAN, DURSUN ÇİÇEK, ÖZDEN ÖRNEK DE HAZIR BULUNDU
Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Anadolu Adalet Sarayı’ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salonu’nda görülen davanın 5. duruşmasına aralarında MHP Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, CHP milletvekili aday adayı emekli Albay Dursun Çiçek, emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve emekli Oramiral Özden Örnek’in de bulunduğu 140 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı.
SALONDA ELEKTRİK KESİNTİSİ
Duruşmada sanık ve avukat sayısının çokluğu nedeniyle yoklama yaklaşık 1 saat sürdü. Salona yeni gelen sanık ve avukatlarının eklenmesi sırasında elektrik kesintisi yaşandı ve salon yaklaşık 1 dakika karanlıkta kaldı. Bu sırada mahkeme Başkanı Özlem Karaçam’ın katibine "Kaydetmiş miydin?" diye soru yöneltmesi tüm salonu güldürdü.
BARANSU’NUN ESKİ EŞİNİN EVİNDEKİ BELGELER SORULDU
Mahkeme Başkanı Karaçam, "Sizi dikkatle dinlemek istiyoruz, herkesin söylediğini. Bugün beyanlarınızı alacağız. Lütfen kimse izinsiz duruşma salonunu terketmesin" dedi. Mahkeme başkanı Karaçam, Balyoz’da Kumpas soruşturması kapsamında gazeteci Mehmet Baransu’nun eski eşi Esra Konur’un evinin ardiyesinde yapılan arama kapsamında soruşturmayı yürüten savcılığa "Balyoz", "Oraj", "Suga", "Çarşaf", "Sakal" adlı eylem planlarına ilişkin ’delil niteliği taşıyan belgelerin olup olmadığının’ sorulduğunu belirtti. Soruşturma savcısının eylem planlarına ilişkin belgelerin olmadığı yönünde mahkemeye cevap verdiğini ifade etti.
BİLİRKİŞİ RAPORUNA KARŞI BEYANLAR ALINIYOR
Mahkeme Başkanı Karaçam ardından , İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) görevlileri bilirkişiler Prof. Dr. Uluğ Bayazıt, Doç. Dr. Feza Buzlıca ve Yrd. Doç. Dr. Ayşe Tosun Mısırlı’nın dava dosyasındaki dijital delillere ilişkin hazırlanan rapor ve ek raporlara ilişkin savcıya bir diyeceğinin olup olmadığını sordu. Savcı Ramazan Öksüz herhangi bir diyeceğinin olmadığını belirtti.
"7 NİSAN’DAN ÖNCE GERİ VERİLMESİNİ TALEP EDİYORUM"
Bilirkişi rapor ve ek raporlara ilişkin sanık ve avukatlarının beyanlarının alınmasına geçildi. Emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, "Bilirkişi raporlarına katılıyorum, avukatım İlkay Sezer’in mahkemeye sunduğu dilekçelere de katılıyorum ve mahkemenizin en kısa sürede beraat kararı vermesini talep ediyorum" dedi. CHP İstanbul ikinci bölgeden milletvekili aday adayı emekli Albay Dursun Çiçek, "Çalınan masumiyetimizin ve seçilme hakkımız dahil bütün haklarımızın 7 Nisan’dan önce geri verilmesini talep ediyorum ve Kumpasçılar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum" diye konuştu.
"DİJİTAL VERİLERİN SAHTE OLDUĞU SON BİLİKİŞİ RAPORUYLA İSPTALANMIŞTIR"
Emekli Orgeneral Çetin Doğan, "Dijital verilerin sahte olduğu son bilikişi raporuyla isptalanmıştır. Davanın en kısa sürede sonuçlandırılmasını ve beraatimi talep ediyorum" dedi. Emekli Korgeneral Engin Alan da, bilirkişi raporuna katıldığını belirterek beraatini istedi.
"DELİL VASFINA SAHİP OLMADIĞI ANLAŞILMIŞTIR"
Mütalaasını açıklayan savcı "Dosyadaki dijital verilerin delil vasfına sahip olmadığı anlaşılmıştır. Sanıklarla, suça konu dijital veriler arasında bağ kurulmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır" dedi.
SAVCI TÜM SANIKLAR İÇİN BERAAT İSTEDİ
Yeniden görülen "Balyoz Davası"nda savcı, Çetin Doğan, Dursun Çiçek, Engin Alan, Ergin Saygun, İbrahim Fırtına, Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 236 sanığın tamamı için beraat istedi.
Savcı Ramazan Öksüz, dijital veriler hakkında sahtecilik iddiasına ilişkin kuvvetli suç şüphesi bulunduğundan, ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
PEKŞEN: "ŞİMDİ SIRA, DAVAYI ÜRETELERİN YARGILANMASINDA.."
Balyoz davasında savcının sanıkların tümünün "beraatini" istemesi üzerine, gözler mahkeme heyetinin dava hakkındaki nihai kararına çevrildi. Mahkemenin kararını bugün mesai saatleri içinde almasının beklendiğini söyleyen Balyoz davası sanıklarının avukatlarından Haluk Pekşen, savcı mütalaasındaki, sanıkların beratı dışındaki, "sahte delilleri üretenler için mahkemenin suç duyurusunda bulunması isteğine" dikkat çekti.
Mahkemenin, savcının delilleri üretenler hakkındaki suç duyurusu talebini kabul etmesi halinde, yeni bir süreç başlayacağına dikkat çeken Haluk Pekşen, son durumu şöyle özetledi;
"Balyoz davasında iki temel üzerine kurgulanmıştı; dijital veriler ve istanbul'da yapılmış plan semineri. Savcı mütalaasında, bilirkişi raporlarının, bilişim tekniklerine ilişkin raporların, tanık ifadelerinin, suçlamaları karşılamadığı, İstanbul'daki plan seminerinin de mutat askeri uygulama olduğu yer aldı. Savcı, sanıkların tümüne beraat verilmesini istedi. Ayrıca, sahte delillerin oluşturulması ve işlemlerle ilgili suç duyurusunda bulunulmasını talep etti."
Savcının suç duyurusu talebinin, "Balyoz davası delillerini üretenlerin, hazırlayanların, bu yargılamaya müsebbip olanlar hakkında" olduğuna dikkat çeken avukat Pekşen, şöyle konuştu:
"ARTIK YENİ BİR YARGILAMA FASLI BAŞLIYOR.."
"Artık yeni bir fasıl başlıyor. Bu davayı üretenler, ortaya koyanlar, başta TSK olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı bu silahsız, siyasi ve ekonomik savaşı başlatanların yargılanmasına başlanacaktır. Bu yargılama, savaş suçuna kadar gidebilecek bir suç olacak. Artık savaşlar sadece kan akıtarak, uçaklarla bir yerleri bombalayarak yapılmıyor. Ülkelerin çıkarlarına karşı bu tip savaşlar da yürütülüyor. İşte bu yargılanacaktır".
"MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİ İÇİN TBMM HAREKETE GEÇMELİ"
Balyoz davasında yargılanan sanıkların, dava süreci boyunca maddi, manevi, insani, memnu haklar ve statüler açısından pekçok zarara uğradıklarına da dikkat çeken Pekşen, bunu düzeltmenin en kolay ve kısa yolunun ise, parlamentodan mağduriyetleri toptan giderecek bir yasa çıkarılması olduğunu söyledi. Pekşen, böyle bir yasanın çıkarılmaması halinde ise, müvekkillerinin gördükleri her türlü zararı karşılamak üzere yargıya başvuracaklarını da vurguladı.
Cem TURSUN - Arzu KAYA/İSTANBUL, (DHA)
Berkin Elvan soruşturmasına bakan savcı Mehmet Selim Kiraz odasında rehin alındı
Berkin Elvan soruşturmasına bakan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın rehin alındı. Yasa dışı bir örgüte yakınlığı ile bilinen kişiler Twitter hesabından Savcı Kiraz’ın başına silah dayalı halde fotoğraf yayınlandı. İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok az önce yaptığı açıklamada 'olayın kan dökülmeden çözülmesini istiyoruz. Görüşmeler devam ediyor' dedi.
Savcıyı rehin alan örgüt terör eylemiyle ilgili sosyal medya hesabından fotoğraflar paylaşarak serbest bırakma şartlarını duyurdu. Savcı Kiraz'ın odası Çağlayan Adliyesi'nin 6.'ıncı katında bulunuyor.
Rehin alınan Savcı Kiraz, HSYK'nın yaz kararnamesi ise Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne atanmıştı.
14 YILLIK SAVCI
Savcı Kiraz’ın Gaziosmanpaşa’da 4 yıl kadar görev yaptığı, İstanbul’dan önce Osmaniye’de görev yaptığı öğrenildi.
Savcının rehin alınmasının ardından özel harekat timi Çağlayan Adliyesi'ne geldi.
REHİN ALANLARLA GÖRÜŞÜLÜYOR
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Vedat Yiğit, Savcı Kiraz’ı rehin alan kişiler ile görüşmelerin yapılmaya başlandığını açıkladı. Hurriyet.com.tr’ye konuşan Başsavcı Vekili Yiğit, “Onların bulunduğu katta özel harekat polisleri bulunuyor. Onlarla (rehin alan kişiler) görüşmeler var. Onların istediği bir kişi üzerinden görüşmeler yapılıyor” dedi.
ADLİYE GİRİŞ ÇIKIŞA KAPATILDI
Adliye giriş-çıkışlara kapatılırken, Kiraz'ın odasının bulunduğu 6. kat boşaltıldı. Alt ve üst katlarda yoğun güvenlik önlemi alındı.
Terörle Mücadele ve Özel Harekat şube müdürlüklerine bağlı ekipler ile müzakere timi, adliyeye geldi. Adliyenin dışında hakim noktalara da keskin nişancıların yerleştirildiği görüldü.
İstanbul Valisi Vasip Şahin ile Emniyet Müdürü Selami Altınok ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan da adliyeye geldi.
Adliye önünde, Olay Yeri İnceleme ve Çevik Kuvvet şube müdürlükleri ile itfaiye ve sağlık ekipleri de hazır bekletiliyor.
BÜTÜN KATLAR BOŞALTILDI
Çağlayan Adliyesi'nde hareketlilikj devam ederken adliyenin bütün katları boşaltılmaya başlandı.
BAŞSAVCI ÇAĞIRDI, ÜMİT KOCASAKAL ADLİYEYE GİTTİ
İstanbul Başsavcısı'nın talebi üzerine, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın Çağlayan Adliyesi'ne gittiği ortaya çıktı.
Ümit Kocasakal, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, "Bu konuda hiçbir şey söylemeyeceğim. Şimdi Adliyeye gidiyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bana haber verildi. Şimdi Adliyeye gidiyorum. Başka birşey söylemeyeceğim" dedi.
Kocasakal adliye girişinde ise, sorular üzerine "Ne kadar hassas görüyorsunuz. Hangi açıklamayı yapayım. Çağrıldık geldik"diye konuştu
GAZETECİLER UZAKLAŞTIRILDI
Adliyenin A kapısı önündeki basın mensupları, pencereden silahla ateş açılması ihtimaline karşı buradan uzaklaştırıldı.
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın adliyeye girdiği görüldü.
EYLEMİ YAPAN Ş.Y İDDİASI
Savcı Mehmet Selim Kiraz'ı rehin alan kişilerden birinin Ş.Y olduğu ileri sürüldü. Ş. Y'nin İstanbul'da geçmiş tarihte yasadışı örgüte yönelik bir operasyonda gözaltına alınan isimlerden biri olduğu belirtiliyor.
AÇIKLAMA YAPILDI
İstanbul emniyet Müdürü Selami Altınok gazetecilere şu açıklamayı yaptı:
Hiç kimsenin canı yanmadan bir an önce sonuçlanabilmesinin gayretini gösteriyoruz. İnşallah umudumuz odur ki bu eylemde kimsenin canı yanmadan, hiçbir arkadaşımızın zarar görmesine imkan vermeden sonuçlanmış olur diye düşünüyoruz. An itibariyle herhangi bir sıkıntımız yok. Herhangi bir arkadaşımızın sorunu yok.
Müzakereci arkadaşlarımız, bize katkı veren İstanbul barosu başkanımız, diğer arkadaşlarımız eylemcilerle görüşüyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Orhan Kapıcı ise şunları söyledi:
Bu süreçte devletin tüm kurumları, bu konuda yardımcı olması gereken insanlar gerekli yardımları yapıyorlar. Tabi eylemin amacı, anladığımız kadarıyla berkin elvan soruşturması nedeniyle gündeme geldiğini öğreniyoruz. Berkin elvan, bizim çocuğumuzdur, kardeşimizdir. Onun ölüm olayı hepimizi üzmüştür. Biz
hukukçular olarak soruşturmayı etkin ve zamanında yapmak zorundayız. Elimizden gelen her türlü gayreti sarf ediyoruz. Bu eylemin faili de devletin bize verdiği yetki, hukuk sınırları içerisinde faili de bulunmaya çalışılacaktır. Başsavcılık ve emniyet olarak her türlü gayreti sarf edeceğiz. Bu konuda tüm halkımızın emin olmasını canı gönülden istiyoruz.
Biz istiyoruz ki başka bir müessip hadise olmasın. Gerekli girişimler yapılıyor. İnşallah herhangi bir kaza olmadan bu eylem sonuçlanır.
İÇERDEKİLER AVUKAT MI?
O konuda net bir durum yok. Biz şu an itibariyle kimdir nedir onda değiliz. Burada bir hadise var, savcımızın can güvenliği. (kaynak:hürriyet.com.tr)
EMO'dan elektrik kesintisinin nedenine dair şok tahmin
Elektrik Mühendisleri Odası, Türkiye genelinde birçok ilde meydana gelen elektrik kesintilerinin bazı özel santrallerin 'fiyat düşüklüğü' nedeniyle elektrik satmak istememesinden kaynaklanabileceği tahmininde bulundu. Bu arada elektrik arızasına dair Ankara'da konuşulan bir diğer iddia ise Avrupa Birliği, 'siz kaliteli elektrik sağlayamıyorsunuz' diyerek Türkiye'yi AB sisteminden çıkarması...
EMO Genel Merkez Müdürü Emre Metin, Hürriyet'e yaptığı değerlendirmede kesintilerin iki nedeni olabileceğini söyledi. Metin, "Frekans kopması nedeniyle gerçekleşmiş olabilir ki; dün ya da 1 gün önce Avrupa Şebekesinden anlık olarak koptuk. TEİAŞ buna gerekçe olarak Adana'da bir santralin devreye girmemesini gösterdi" dedi.
Metin, elektrik fiyatlarının anlık olarak belirlenmesi nedeniyle elektrik üreten bazı özel santrallerin 'düşük fiyat' saatlerinde elektrik satmak istemediklerine dikkat çekti. 2007 yılında Ege Bölgesinde 19 ilin karanlıkta kaldığını anımsatan Metin, "1 gün boyunca karanlıkta kalmışlardı çünkü özel santral devreden çıkmıştı. EPİAŞ fiyatları anlık belirleyince bazı santraller, 'arıza bildirimi' yaparak devreden çıkıyor. Çünkü zararına çalışmak istemiyor. Onların devreden çıkması diğerlerini de etkiliyor ve bir zincir halinde sistem hata veriyor" dedi.
1 GÜN SÜREBİLİR
Metin, bir santralin yeniden devreye girebilmesinin saatler hatta bir gün sürebildiğine dikkat çekerek, "Arızanın nededini TEİAŞ açıklayacak. Ancak devreden çıkan santrallerin yeniden sistemi girmesi saatler hatta bir gün sürebilir" dedi.
BOMBA İDDİA: AB, TÜRKİYE'Yİ SİSTEMDEN Mİ ÇIKARDI?
Elektrik arızasına dair Ankara'da konuşulan bir başka iddia ise, Türkiye'nin Avrupa'nın enterkonnekte sisteminden çıkarıldığı... Konuyla ilgili bir yetkili, "Dün Türkiye kaynaklı bölgesel bir arıza meydana geldi ancak Türkiye bu arızayı gidermekte gecikti. Avrupa Birliği, 'siz kaliteli elektrik sağlayamıyorsunuz' diyerek Türkiye'yi AB sisteminden çıkardı. Bugün yaşanan sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Sorunun giderilmesi 2-2.5 saatten önce mümkün görünmüyor. Bu daha da uzun sürebilir" iddiasında bulundu. Elektrik Mühendisleri Odası Genel Merkez Müdürü Emre Metin, Türkiye'nin Avrupa sisteminden çıkarıldığı iddialarıyla ilgili olarak Hürriyet'e şöyle konuştu:
"Türkiye Elektrik Sistemi, ENTSO-E adı verilen ağ üzerinden Avrupa Elektrik Sistemine bağlı. Ancak Türkiye, sistem arızalarının giderilmesinde yaşanan gecikmeler nedeniyle sık sık Avrupa'dan uyarı alıyor. Önceki gün de benzer bir arızanın yaşandığını anımsatan Metin, "Eğer Avrupa Ağından Türkiye çıkarılmış ise; bazı santraller otomatik olarak devre dışı kalmış olabilir. Bu teknik bir arızadır ki giderilmesi uzun sürebilir" (Aysel Alp / Hürriyet)
Türkiye'de hayat durdu! Elektrikler ne zaman gelecek? Elektrikler neden kesildi?
Türkiye’nin bazı bölgelerinde yaşanan elektrik kesintileri hayatı olumsuz etkiliyor. TEİAŞ, elektrik nakil hatlarında saat 10.36'da yaşanan sorun nedeniyle birçok bölgede elektrik kesintisi meydana geldiğini bildirdi. Enerji Bakanılğı ise arızanın takip edildiğini belirtti.
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere İzmir, Antalya gibi Türkiye’nin farklı şehirlerinde elektrik kesintileri yaşanıyor. Marmara bölgesinde, Eskişehir, Kütahya, Bilecik, Bursa, Kocaeli'nde elektrik kesintisi yaşandığı belirtildi.
METRO, TRAMVAY VE MARMARAY DURDU
İstanbul Büyükşehir Belediyesi elektrik kesintileri nedeniyle metro seferlerinin yapılamadığını duyurdu. Metro, tramvay ve Marmaray seferleri yapılamadı. Yaklaşık 2,5 saat sonra Marmaray ve tramvay seferleri tekrar başladı.
Atatürk Havalimanı'nında uçakların sefer saatlerinde ise bir değişikliğe gidilmedi. Metroyu kullanarak alana gitmek isteyen vatandaşlara karayolunu kullanmaları tavsiye ediliyor.
ENERJİ BAKANLIĞI: TAKİPTEYİZ
Türkiye genelindeki elektrik kesintisiyle ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da bir açıklamada bulundu. İşte bakanlığın açıklaması: Elektrik sistemimizde Türkiye genelinde bugün saat 10.36 itibarıyla bir elektrik kesintisi meydana gelmiştir. Olayın meydana geldiği andan itibaren Ankara’da TEİAŞ’ın Milli Yük Tevzi merkezinde bir kriz masası oluşturulmuştur. Bu masada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, TEİAŞ, EÜAŞ ve TEDAŞ yetkilileri; tüm elektrik sistemimizi an be an takip etmekte; dağıtım şirketleri, santraller, trafo merkezleriyle bilgi alışverişi anlık olarak yapılmaktadır. Kesintinin sebepleri üzerinde çalışma devam etmekle birlikte Kriz Merkezi’nin öncelikli amacı sistemin hızlı bir şekilde toparlanması ve enerjisiz yerlerin normale dönmesi olmuştur. Bu kapsamda şu ana kadar yapılan çalışmalar neticesinde Trakya, Karadeniz, Doğu Anadolu bölgelerinde hemen hemen enerjisiz yer kalmamıştır. İç Anadolu, Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde kesinti olan yerlere en kısa süre içerisinde elektrik verilmesine dönük çalışmalar sürmektedir. İstanbul’un yüzde 80’ine elektrik verilmiş, metro ve tramvay gibi toplu ulaşım araçlarına da enerji sağlanmıştır.
İADE BİLETLERİ METROBÜSTE GEÇERLİ DEĞİL
Tüm metro ve tramvay seferleri durdu. Elektriğin saat 10.40'da kesilmesi sonrası duraklardaki yolculara biletleri iade edildi. Ancak iade biletlerinin metrobüslerde geçerli olmaması yolcuların tepkisini çekti
Metro ve tramvay duraklarında yolcuların bir kısmının bekleyişi sürerken bazı duraklarda yoğunluk oluştuğu gözlendi.
Enerji yeniden sağlanır sağlanmaz seferlerin başlayacağı bildirildi.
Kesinti sebebiyle Atatürk Havalimanı’nda yolcuların metroya gitmemesi yönünde anons yapıldı. Metro girişleri kapatıldı.
ULAŞIM A.Ş: HEPSİ DURDU, SORUN ELEKTRİK KESİNTİSİ
Ulaşım A.Ş. kaynaklarından edinilen bilgilere göre, İstanbul genelinde, metro, tramvay, füniküler sistemlerin hiç birinde seferler yapılamıyor. Aynı kaynak, sorunun elektrik kesintisinden kaynaklandığını, ne zaman çözüleceği konusunda ise bilgilerinin olmadığını kaydetti.
TRAFİK IŞIKLARI SÖNDÜ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden şehrin bazı noktalarında trafik ışıklarının çalışmadığı duyuruldu. Açıklamada şöyle denildi:
"İstanbul genelindeki elektrik kesintisi nedeniyle trafik ışıkları şu anlık çalışmamaktadır."
Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere İzmir, Antalya gibi Türkiye’nin farklı şehirlerinde elektrik kesintileri yaşanıyor. Marmara bölgesinde, Eskişehir, Kütahya, Bilecik, Bursa, Kocaeli'nde elektrik kesintisi yaşandığı belirtildi.
METRO, TRAMVAY VE MARMARAY DURDU
İstanbul Büyükşehir Belediyesi elektrik kesintileri nedeniyle metro seferlerinin yapılamadığını duyurdu. Metro, tramvay ve Marmaray seferleri yapılamadı. Yaklaşık 2,5 saat sonra Marmaray ve tramvay seferleri tekrar başladı.
Atatürk Havalimanı'nında uçakların sefer saatlerinde ise bir değişikliğe gidilmedi. Metroyu kullanarak alana gitmek isteyen vatandaşlara karayolunu kullanmaları tavsiye ediliyor.
ENERJİ BAKANLIĞI: TAKİPTEYİZ
Türkiye genelindeki elektrik kesintisiyle ilgili olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da bir açıklamada bulundu. İşte bakanlığın açıklaması: Elektrik sistemimizde Türkiye genelinde bugün saat 10.36 itibarıyla bir elektrik kesintisi meydana gelmiştir. Olayın meydana geldiği andan itibaren Ankara’da TEİAŞ’ın Milli Yük Tevzi merkezinde bir kriz masası oluşturulmuştur. Bu masada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, TEİAŞ, EÜAŞ ve TEDAŞ yetkilileri; tüm elektrik sistemimizi an be an takip etmekte; dağıtım şirketleri, santraller, trafo merkezleriyle bilgi alışverişi anlık olarak yapılmaktadır. Kesintinin sebepleri üzerinde çalışma devam etmekle birlikte Kriz Merkezi’nin öncelikli amacı sistemin hızlı bir şekilde toparlanması ve enerjisiz yerlerin normale dönmesi olmuştur. Bu kapsamda şu ana kadar yapılan çalışmalar neticesinde Trakya, Karadeniz, Doğu Anadolu bölgelerinde hemen hemen enerjisiz yer kalmamıştır. İç Anadolu, Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde kesinti olan yerlere en kısa süre içerisinde elektrik verilmesine dönük çalışmalar sürmektedir. İstanbul’un yüzde 80’ine elektrik verilmiş, metro ve tramvay gibi toplu ulaşım araçlarına da enerji sağlanmıştır.
İADE BİLETLERİ METROBÜSTE GEÇERLİ DEĞİL
Tüm metro ve tramvay seferleri durdu. Elektriğin saat 10.40'da kesilmesi sonrası duraklardaki yolculara biletleri iade edildi. Ancak iade biletlerinin metrobüslerde geçerli olmaması yolcuların tepkisini çekti
Metro ve tramvay duraklarında yolcuların bir kısmının bekleyişi sürerken bazı duraklarda yoğunluk oluştuğu gözlendi.
Enerji yeniden sağlanır sağlanmaz seferlerin başlayacağı bildirildi.
Kesinti sebebiyle Atatürk Havalimanı’nda yolcuların metroya gitmemesi yönünde anons yapıldı. Metro girişleri kapatıldı.
ULAŞIM A.Ş: HEPSİ DURDU, SORUN ELEKTRİK KESİNTİSİ
Ulaşım A.Ş. kaynaklarından edinilen bilgilere göre, İstanbul genelinde, metro, tramvay, füniküler sistemlerin hiç birinde seferler yapılamıyor. Aynı kaynak, sorunun elektrik kesintisinden kaynaklandığını, ne zaman çözüleceği konusunda ise bilgilerinin olmadığını kaydetti.
TRAFİK IŞIKLARI SÖNDÜ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden şehrin bazı noktalarında trafik ışıklarının çalışmadığı duyuruldu. Açıklamada şöyle denildi:
"İstanbul genelindeki elektrik kesintisi nedeniyle trafik ışıkları şu anlık çalışmamaktadır."
‘SIKINTI TEİAŞ’DAN KAYNAKLI’
Konu ile ilgili Boğaziçi Elektrik Dağıtım’dan hürriyet.com.tr’ye yapılan açıklamada, sıkıntının kaynağında TEİAŞ’ın (Türkiye Elektrik İletim A.Ş.) sisteminde yaşanan bir sorun bulunuyor. İstanbul’un bazı bölgeleri yanı sıra Türkiye’nin bazı illerinde de benzer sıkıntı yaşanıyor.
TEİAŞ: SORUN 10:36'DA YAŞANDI
TEİAŞ yetkilileri, elektrik nakil hatlarında saat 10.36'da yaşanan sorun nedeniyle birçok bölgede elektrik kesintisi meydana geldiğini bildirdi. Teknik inceleme başlatıldığını belirten yetkililer, sisteme en kısa sürede elektrik verilmesi için çalışıldığını kaydetti.
ANKARA'DA METRO VE HIZLI TREN DURDU
Ankara’da metro seferleri ile hızlı tren seferleri durdu, trafik sinyalizasyon sistemi çalışmıyor. Metro seferlerinin durması nedeniyle metroda uzun kuyruklar oluştu.
KOCAELİ'DE DE ELEKTRİKLER GİTTİ
Kocaeli'deki yerel sitelerin haberinde kentte de elektriklerin gittiği belirtildi. Bir sitede yer alan haberde, "Kent genelinde büyük elektrik kesintisi yaşanıyor. Saat 10.30 sularında kentin büyük bir bölümünde elektrikler gitti. Kesinti nedeniyle pekçok fabrikada üretim durmuş durumdu. Kesintinin bir patlama sonrası kaynaklandığı iddia edilirken henüz SEDAŞ'tan bir açıklama yapılmış değil" denildi.
BEDAŞ'IN SİTESİ ÇÖKTÜ
BEDAŞ’ın “kesinti” sayfası yoğunluk nedeniyle çökmüş durumda
TRAKYA DA ELEKTRİKSİZ KALDI
Türkiye genelinde yaşanan elektrik kesintisinden Trakya Bölgesi de etkilendi. Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli illeri ve ilçelerine elektrik verilemedi. Kesinti yaklaşık 1 saat sürdü.
Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli'de saat 10.45 sıralarında elektrikler kesildi. Türkiye'nin bir çok ilinde yaşanan elektrik kesintisinin TEİAŞ kaynaklı olabileceği belirtilirken, ekiplerin harekete geçtiği bildirildi. Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş'den (TREDAŞ) yapılan açıklamada, kesinti nedeniyle vatandaşlardan çok sayıda başvuru alındığı kaydedildi.
Alo 186 Çağrı Merkezi'nde başvuru nedeniyle yoğunluğun yaşandığı ve merkezin kilitlenmiş durumda olduğu ifade edildi.
ÇUKUROVA İLLERİNDE ELEKTRİK KESİNTİSİ
ADANA, Mersin, Hatay, Osmaniye ve Niğde'de yüksek gerilim hattından kaynaklandığı belirtilen elektrik kesinti yaşandı. Saat 11.00 sıralarında Çukurova bölgesindeki illerde aynı anda elektrikler kesildi.
Adana, Gaziantep, Hatay, Kilis, Mersin ve Osmaniye kentlerinin elektrik dağıtımı yapan Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin telefonları kilitlendi. Toroslar Elektrik yetkilileri, kesintilerin yüksek gerilim hattından kaynaklandığını bildirdi. Çukurova bölgesindeki Adana, Mersin, Hatay ve Osmaniye ile birlikte Niğde ve çevre illerde yaşanan kesinti nedeniyle elektrikle verilen hizmetlerin birçoğu durma noktasına geldi.
(hürriyet.com.tr)
Etiketler:
Ahmet Davutoğlu,
ankara,
başbakan,
elektrik,
haber,
istanbul,
izmir,
metro,
taner yıldız,
trafik
30 Mart 2015 Pazartesi
Masonlar: Fethullah Gülen üyemiz değil..
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, son günlerde dernekle ilgili basında ve internet sitelerinde yer alan bazı iddialarla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, son günlerde dernekle ilgili basında ve internet sitelerinde yer alan bazı iddialarla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklama şöyle:
"Son günlerde kurumumuza muhtelif vesileler ile yapılan haksız ve bilgiye dayanmayan atıflar üyelerimiz arasında büyük üzüntü yaratmaktadır.
Aşağıda açıkladığımız üzere:
Derneğimiz ilgili kamu otoritesinin denetimi altında faaliyet göstermektedir. Belgelerimiz, yazışmalarımız ve çalışmalarımız kamu otoritesi tarafından sürekli olarak denetlenmektedir.
Derneğimizin amacı; kazanç paylaşımı olmaksızın, iyi ve erdemli insanlar arasında kardeşlik, yardımseverlik ruhunun oluşmasına; insanlığın ve toplumun özgürlük içinde düşünsel ve kültürel yönden gelişmesine, olgunlaşmasına; hakikatin aranmasına katkıda bulunmaktır.
Derneğimiz bu amacı benimseyen, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip, aydın, hür fikirli, iyi ahlak sahibi, Tanrı'ya inanan, tüm dinlere saygı duyan, vatansever kişilerin ortak çabalarını birleştirir. Bu suretle ülkenin ve ulusun ilerlemesini, uyum içinde gelişmesini sağlamaya çalışır. Yurtiçinde ve yurtdışında kendisinden üstün veya kendisine eşit hiçbir masonik otoriteyi kabul etmez.
Bazı haberlerde söz edilen M. Fethullah Gülen, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği'nin şu anda üyesi olmadığı gibi hiçbir zaman da üyemiz olmamıştır.
Habere konu yazı üzerinde bulunan 'Türkiye Büyük Mason Mahfili' unvanının derneğimizle bir ilgisi yoktur. Derneğimiz o dönemin kamu otoritesinin izni ile 1973 tarihine kadar 'Türk Yükseltme Cemiyeti' unvanını kullanmış, 1973 tarihinde derneğimizin unvanı 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası' olarak değiştirilmiştir. 2011 tarihinden sonra ise Genel Kurul kararıyla derneğimizin unvanı 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği' olarak kabul edilmiş ve halen bu unvan kullanılmaktadır.
Keza Merhum Kasım Gülek de hiçbir zaman derneğimizin üyesi olmamıştır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur." - İstanbul
(medyafaresi.com.tr)
Açıklama şöyle:
"Son günlerde kurumumuza muhtelif vesileler ile yapılan haksız ve bilgiye dayanmayan atıflar üyelerimiz arasında büyük üzüntü yaratmaktadır.
Aşağıda açıkladığımız üzere:
Derneğimiz ilgili kamu otoritesinin denetimi altında faaliyet göstermektedir. Belgelerimiz, yazışmalarımız ve çalışmalarımız kamu otoritesi tarafından sürekli olarak denetlenmektedir.
Derneğimizin amacı; kazanç paylaşımı olmaksızın, iyi ve erdemli insanlar arasında kardeşlik, yardımseverlik ruhunun oluşmasına; insanlığın ve toplumun özgürlük içinde düşünsel ve kültürel yönden gelişmesine, olgunlaşmasına; hakikatin aranmasına katkıda bulunmaktır.
Derneğimiz bu amacı benimseyen, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip, aydın, hür fikirli, iyi ahlak sahibi, Tanrı'ya inanan, tüm dinlere saygı duyan, vatansever kişilerin ortak çabalarını birleştirir. Bu suretle ülkenin ve ulusun ilerlemesini, uyum içinde gelişmesini sağlamaya çalışır. Yurtiçinde ve yurtdışında kendisinden üstün veya kendisine eşit hiçbir masonik otoriteyi kabul etmez.
Bazı haberlerde söz edilen M. Fethullah Gülen, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği'nin şu anda üyesi olmadığı gibi hiçbir zaman da üyemiz olmamıştır.
Habere konu yazı üzerinde bulunan 'Türkiye Büyük Mason Mahfili' unvanının derneğimizle bir ilgisi yoktur. Derneğimiz o dönemin kamu otoritesinin izni ile 1973 tarihine kadar 'Türk Yükseltme Cemiyeti' unvanını kullanmış, 1973 tarihinde derneğimizin unvanı 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası' olarak değiştirilmiştir. 2011 tarihinden sonra ise Genel Kurul kararıyla derneğimizin unvanı 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği' olarak kabul edilmiş ve halen bu unvan kullanılmaktadır.
Keza Merhum Kasım Gülek de hiçbir zaman derneğimizin üyesi olmamıştır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur." - İstanbul
(medyafaresi.com.tr)
Ahmet Hakan'dan Melih Gökçek'e şok tweet!
Ahmet Hakan'la Melih Gökçek Twitter'da atıştı. Ahmet Hakan Melih Gökçek'e, Bülent Arınç'ın "Ankara'yı parsel parsel sattı" sözüne nazire yaparak yanıt verdi.
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşesinde Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan Melih Gökçek Twitter'ı yasaklamasını rica etmişti. Melih Gökçek'ten Amet Hakan'a yanıt ise Twitter'dan geldi. Ahmet Hakan ise yine altta kalmadı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'la girdiği tartışmayla Türkiye'nin gündemini sallayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Ahmet Hakan'la atışması ise tam gaz sürüyor.
Ahmet Hakan'ın Melih Gökçek'in Twitter kullanmaması için yaptığı çağrıya Melih Gökçek, "AHMET SAYIN BAŞBAKAN'IMIZDAN BENİ TWİTTERDAN YASAKLAMASINI İSTEMİŞ.GEREKÇE AİLESİNE DAHA ÇOK ZAMAN AYIRACAKMIŞ.NE ZAMAN EVLENDİN?" diye tepki gösterdi.
Melih Gökçek'e Ahmet Hakan'dan yanıt Bülent Arınç'ın "Melih Gökçek Ankara'yı Paralel Yapı'ya parsel parsel sattı" sözlerine nazire yapar bir şekilde geldi:
"twitter'ı icat eden adam bile twitter'ı senin kadar kullanmadı. parsel parsel kapladın ortamı... bi git iki santim metro yap"
Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinden Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yaptığı Melih Gökçek çağrısında şu ifadeler yer alıyordu:
SAYIN Başbakanım...
Sizden bir ricam var.
Lütfen Melih Gökçek isimli belediye başkanınıza "Twitter" denilen mecrayı kullanmasını tamamen ve kesin olarak yasaklar mısınız?
Sayın Başbakanım...
Twitter'ı Melih Gökçek'e yasaklarsanız...
Vatana, millete ve devlete büyük bir hizmet yapmış olursunuz. Hatta verimliliğin artışına da muazzam bir katkı sağlamış olursunuz.
Sayın Başbakanım...
Eğer Gökçek'e Twitter'ı yasaklarsanız...
Bana da bir iyilik yapmış olacaksınız.
Ben de buna cevap yetiştirmek için uğraşmak yerine işime daha fazla konsantre olacağım, aileme daha fazla zaman ayıracağım, daha fazla kitap okuyacağım. Bu arada malayani bir işten de uzak durmuş olacağım.
Gülen: Masonların kötü bir şey yaptığını kim söyleyebilir?
Yeni Şafak Gazetesi'nin Fethullah Gülen'in mason olduğunu iddia eden haberi haberi Günün Manşeti'nde tartışıldı. Söz konusu haberler Fethullah Gülen'in yıllar önce Fatih Altaylı'nın sorusuna verdiği cevabı hatırlattı.
İşte Günün Manşeti programında 24 Yayın Danışmanı Ersoy Dede'nin açıklamalarından satır başları:
GÜLEN'LE İLGİLİ BAZI ŞEYLER ARTIK ŞAŞIRTMIYOR
Fethullah Gülen'le ilgili bazı şeyler artık şaşırtmıyor çünkü bu dini bir yapılanma, bir dini sosyete gibi sunuluyordu ama aslında bunun başka bir sosyolojik yapı olduğu 17 Aralık'ta çok net bir şekilde çıkmıştı ortaya.
MEKTUPTA İSMİ GEÇENLER ÇIKIP KONUŞACAKTIR
Bu yapılanmanın temellerinde ne var. O ilk komünizmle mücadele derneklerinin kurulduğu günden beri herhalde benzer şeyler çokça konuşuluyordu. Bugün ortada çok ciddi belgeler, mektuplar var Fethullah Gülen'in mason olduğuna dair. Bunlar çokça konuşulacak. 1996'da ölen ve Fethullah Gülen'in de cenazesinde bulunduğu Kasım Gülek'in mektubunda adı geçen bazı isimler var. Onlar da herhalde bugün çıkıp konuşacaktır.
YENİ ŞAFAK BU YAYINA DEVAM EDECEK DİYE DÜŞÜNÜYORUM
Bu tür bir manşet 'bunun devamı da var' anlamına geliyor. Yeni Şafak bu yayına devam edecek. Eminim muhtemel yalanlamalara karşı ikinci bir manşeti de hazırdır diye tahmin ediyorum Yeni Şafak'ın.
GÜLEN MASON LOCASI ÜYESİ Mİ YOKSA GÜLEN'İN KURDUĞU YAPI MI MASONİK?
Bir yapılanma olarak bakacak olursak çok da şaşırtıcı görünmüyor Fethullah Gülen'in mason çıkması ya da mason teşkilatına üye olması ama tabi bu belgeler bugün teyid edilecektir. Doğrulanacak ya da yalanlanacak. Ondan sonra daha belirgin bir şekilde göreceğiz fakat başka birşey daha var. Biz bu mason meselesini ilk kez duymuyoruz. Kavramları doğru yere oturtmak adına bunu söylüyorum. Fethullah Gülen, hür ve kabul edilmiş mason locasının bir üyesi midir yoksa kurduğu yapı masonik bir yapı mıdır tartışması hep yapılageldi zaten.
GÜLEN'İN MASONLUKLA İLGİLİ ÖVGÜLER İÇEREN KONUŞMALARI VAR
Sistem olarak masonluğa dair övgüleri kendi konuşmalarında da var. Mesela 'Komünizm mi masonluk mu?' gibi tartışmalarda hep komünizmle mücadelenin daha önemli olduğuna dair konuşmalarını ben hatırlıyorum.
BAKIN FATİH ALTAYLI'YA YILLAR ÖNCE NE SÖYLEMİŞ!
2000 yılına ait Fatih Altaylı'nın bir yazısı var. Bugünkü tartışmaların aslında 15 sene evvel de Türkiye kamuoyunda olduğunu görüyoruz.
İşte Fatih Altaylı'nın yıllar önceki o yazısı:
BİRKAÇ yıl önce Fethullah Gülen cemaati peşimde.
Benim elimde Gülen'le ilgili bir kaset olduğunu düşünüyorlar ve bu kasedin içeriğini merak ediyorlar.
Hiç ummadık kanallardan bana ulaşmaya çalışıyorlar.
Sonunda ulaştılar.
Gülen'in benimle bir yemek istediği söylediler.
Olur dedik ve buluştuk.
Altunizade'de bir dershanenin üst katında, Gülen'in yaşadığı ve televizyon programları çektiği yerde buluştuk.
Benim yanımda Teke Tek ekibi, onun yanında başta İhsan Kalkavan kendi ekibi.
Güzel bir yemek yedik.
Onlar da kendi bakış açılarından yaptıkları işleri anlattılar.
Okulları nasıl kurduklarını, neden kurduklarını, nasıl yürüttüklerini.
Gülen özellikle Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar'daki faaliyetlerini anlattı.
Hepimizin bildiği şeyleri kendi açılarından görerek aktardılar.
Sohbetin sonunda Gülen'e izlenimimi aktardım.
Gülen, yurtiçinde ve yurtdışında aynen bir mason teşkilatı gibi örgütleniyordu.
Masonların yüzlerce yıl önce yaptıklarını, şimdi adına ‘‘mason’’ demeden yapıyorlardı.
Aynı zamanda da bir dönem Batı'dan Anadolu'ya gelen misyonerlerin işlevini üstlenmişlerdi ve ‘‘Türk emperyalizminin uç beyliklerini’’ oluşturmaya çalışıyorlardı.
Gülen'e ‘‘Bu, yapılanma açısından masoniktir’’ dedim.
Yüzüme uzun uzun baktı.
Sonra kendi adamlarına döndü ve ‘‘Masonların kötü bir şey yaptığını kim söyleyebilir’’ dedi.
‘‘Sizin çevreler masonları pek sevmez’’ dedim.
‘‘Biz o çevrelerden değiliz’’ dedi.
O zaman yazmaya değer bulmamıştım.
Ve bu konuda hazırladığım kitaba saklamıştım.
Ama yine Gülen konuşulmaya başlanınca aktarmak istedim.
Düzeyi, en aşağılık olan belirliyor!
Kaynak: yirmidorthaber.com
İşte Günün Manşeti programında 24 Yayın Danışmanı Ersoy Dede'nin açıklamalarından satır başları:
GÜLEN'LE İLGİLİ BAZI ŞEYLER ARTIK ŞAŞIRTMIYOR
Fethullah Gülen'le ilgili bazı şeyler artık şaşırtmıyor çünkü bu dini bir yapılanma, bir dini sosyete gibi sunuluyordu ama aslında bunun başka bir sosyolojik yapı olduğu 17 Aralık'ta çok net bir şekilde çıkmıştı ortaya.
MEKTUPTA İSMİ GEÇENLER ÇIKIP KONUŞACAKTIR
Bu yapılanmanın temellerinde ne var. O ilk komünizmle mücadele derneklerinin kurulduğu günden beri herhalde benzer şeyler çokça konuşuluyordu. Bugün ortada çok ciddi belgeler, mektuplar var Fethullah Gülen'in mason olduğuna dair. Bunlar çokça konuşulacak. 1996'da ölen ve Fethullah Gülen'in de cenazesinde bulunduğu Kasım Gülek'in mektubunda adı geçen bazı isimler var. Onlar da herhalde bugün çıkıp konuşacaktır.
YENİ ŞAFAK BU YAYINA DEVAM EDECEK DİYE DÜŞÜNÜYORUM
Bu tür bir manşet 'bunun devamı da var' anlamına geliyor. Yeni Şafak bu yayına devam edecek. Eminim muhtemel yalanlamalara karşı ikinci bir manşeti de hazırdır diye tahmin ediyorum Yeni Şafak'ın.
GÜLEN MASON LOCASI ÜYESİ Mİ YOKSA GÜLEN'İN KURDUĞU YAPI MI MASONİK?
Bir yapılanma olarak bakacak olursak çok da şaşırtıcı görünmüyor Fethullah Gülen'in mason çıkması ya da mason teşkilatına üye olması ama tabi bu belgeler bugün teyid edilecektir. Doğrulanacak ya da yalanlanacak. Ondan sonra daha belirgin bir şekilde göreceğiz fakat başka birşey daha var. Biz bu mason meselesini ilk kez duymuyoruz. Kavramları doğru yere oturtmak adına bunu söylüyorum. Fethullah Gülen, hür ve kabul edilmiş mason locasının bir üyesi midir yoksa kurduğu yapı masonik bir yapı mıdır tartışması hep yapılageldi zaten.
GÜLEN'İN MASONLUKLA İLGİLİ ÖVGÜLER İÇEREN KONUŞMALARI VAR
Sistem olarak masonluğa dair övgüleri kendi konuşmalarında da var. Mesela 'Komünizm mi masonluk mu?' gibi tartışmalarda hep komünizmle mücadelenin daha önemli olduğuna dair konuşmalarını ben hatırlıyorum.
BAKIN FATİH ALTAYLI'YA YILLAR ÖNCE NE SÖYLEMİŞ!
2000 yılına ait Fatih Altaylı'nın bir yazısı var. Bugünkü tartışmaların aslında 15 sene evvel de Türkiye kamuoyunda olduğunu görüyoruz.
İşte Fatih Altaylı'nın yıllar önceki o yazısı:
BİRKAÇ yıl önce Fethullah Gülen cemaati peşimde.
Benim elimde Gülen'le ilgili bir kaset olduğunu düşünüyorlar ve bu kasedin içeriğini merak ediyorlar.
Hiç ummadık kanallardan bana ulaşmaya çalışıyorlar.
Sonunda ulaştılar.
Gülen'in benimle bir yemek istediği söylediler.
Olur dedik ve buluştuk.
Altunizade'de bir dershanenin üst katında, Gülen'in yaşadığı ve televizyon programları çektiği yerde buluştuk.
Benim yanımda Teke Tek ekibi, onun yanında başta İhsan Kalkavan kendi ekibi.
Güzel bir yemek yedik.
Onlar da kendi bakış açılarından yaptıkları işleri anlattılar.
Okulları nasıl kurduklarını, neden kurduklarını, nasıl yürüttüklerini.
Gülen özellikle Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar'daki faaliyetlerini anlattı.
Hepimizin bildiği şeyleri kendi açılarından görerek aktardılar.
Sohbetin sonunda Gülen'e izlenimimi aktardım.
Gülen, yurtiçinde ve yurtdışında aynen bir mason teşkilatı gibi örgütleniyordu.
Masonların yüzlerce yıl önce yaptıklarını, şimdi adına ‘‘mason’’ demeden yapıyorlardı.
Aynı zamanda da bir dönem Batı'dan Anadolu'ya gelen misyonerlerin işlevini üstlenmişlerdi ve ‘‘Türk emperyalizminin uç beyliklerini’’ oluşturmaya çalışıyorlardı.
Gülen'e ‘‘Bu, yapılanma açısından masoniktir’’ dedim.
Yüzüme uzun uzun baktı.
Sonra kendi adamlarına döndü ve ‘‘Masonların kötü bir şey yaptığını kim söyleyebilir’’ dedi.
‘‘Sizin çevreler masonları pek sevmez’’ dedim.
‘‘Biz o çevrelerden değiliz’’ dedi.
O zaman yazmaya değer bulmamıştım.
Ve bu konuda hazırladığım kitaba saklamıştım.
Ama yine Gülen konuşulmaya başlanınca aktarmak istedim.
Düzeyi, en aşağılık olan belirliyor!
Kaynak: yirmidorthaber.com
Yeni Şafak'tan şok iddia: Fethullah Gülen mason
Yeni Şafak gazetesi, Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen ile ilgili şoke eden bir iddia ortaya attı. Gazete, Gülen'in 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından üstün hizmetleri karşılığı taltif madalyası ile ödüllendirildiğini ve 1975 yılında Türkiye Büyük Mason Mahfili’ne gizli yemin töreniyle girdiğini iddia etti.
İşte Yeni Şafak gazetesinde bugün yayınlanan o haber;
Yeni Şafak, Fethullah Gülen’le ilgili gün yüzüne çıkmamış belgelere ulaştı. 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından üstün hizmetleri karşılığı taltif madalyası ile ödüllendirilen Gülen, 1975’te ise Türkiye Büyük Mason Mahfili’ne gizli yemin töreniyle girmiş. Cenaze namazını kıldırdığı CHP’li Kasım Gülek’in mektubuna göre, ‘her Masonun rüyası’ olan en büyük madalyaya da ulaşan Gülen’den, locadaki arkadaşları da oldukça memnun. Gülen, dönemin Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübü’ndeki ‘kardeşler sofrası’na ‘tuz ve ekmek paylaşmak’ için muntazaman katılmış.
Yeni Şafak, paralel yapının 1 numarası Fethullah Gülen'in şimdiye kadar hiç bilinmeyen ilişkilerini açığa çıkaran tarihi belgelere ulaştı.
Gülen'in daha askerlik döneminde Mason teşkilatları ile bağlantıları, bu bağlantılar üzerinden Moon tarikatı, MOSSAD ve CIA ile irtibatları, gençlik döneminden itibaren bir proje olarak yetiştirilip hazırlanmasına dair çarpıcı bilgi ve belgeler gün yüzüne çıktı.
Gülen'in, kendisini Moon tarikatı ve CIA ile tanıştıran kişi olduğu bilinen eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ile temaslarını da ilk kez bu kadar açıklıkla ortaya koyan belgeler Türkiye'yi derinden sarsacak.
Üstün hizmeti için madalya aldı
İlk belge, Kasım Gülek'in 16 Temmuz 1967 tarihinde, Mason Locası'na Fethullah Gülen'in de aralarında bulunduğu bazı ünlü isimler için yazdığı mektup. Gülek'in mektubunda hem sitem hem de Masonluk birkaç gruba ayrılmaya başladığı için yaptığı özeleştiriler yeralıyor:
“Saygıdeğer KK" (KK: kardeşler) sözüyle başlayan mektup şöyle:
“Türkiye'de yegane ve muntazam mason teşkilatı, Türkiye hür ve kabul edilmiş masonların büyük locası (Türk Yükseltme Cemiyeti)dir. Hal böyle iken bazı kimselerin biraraya gelerek bir dernek kurmalarıyla bunca yıllık, temeli 1900'lere dayanan ve dünyaca tanınmış ve kabul görmüş Türk masonluğunu bir kenara itmeğe çalışmak doğru bir iş değildir.
Bir müessesede, bir dernekte veya bir vücutta aksayan hastalanan bir taraf her zaman olabilir. O vakit yapılacak şey hemen başka bir derneğe geçivermek değildir, aksaklığın giderilmesi, hastalığın tedavisi olduğunu pek iyi bilir ve takdir edersiniz.
Biraderler küstü
Birtakım yan fikirlerle destekleyip kamufle edilen bu şiddetli ihtiras Türk masonluğunu ikiye hatta üçe bölmüş, bir kısım arkadaşlarımızı Ş.K., A.Ş., Fethullah Gülen, A.D., Z.E., K.T., V.K. ve T.K. biraderleri küstürmüşlerdir. Bu arkadaşlarımızın büyük locadan en büyük madalya aldıkları unutulmaktadır. Üstün hizmet madalyasına sahip olmak her masonun rüyasıdır.
Türk masonluğunu bozmaya, bölmeye ve Türkiye büyük locasını yıkmaya yeltenen bir kimse Türk masonluğuna karşı nasıl suç işlemiş olmaktadır? Geliniz de bu sualin cevabını herkesin vicdanına, nizamnamelere ve Türk masonluğu tarihine bırakılır.
İnsanların iyi niyetle biraraya gelerek halledemeyecekleri hiçbir ihtilaf, elbirliğiyle ıslah olunmayacak hiçbir aksaklık bulunmadığına göre bir kısım biraderlerin bu normal yoldan ayrılarak, fani insan için böylesine ideal, böylesine güzel bir birliğin bozulmasına teşvik edenlere uymuş olmalarını anlamak kabil değildir. Onlar acaba nefis muhasebesinde bulundukları zaman bu tutumlarını samimiyetle doğru mu buluyorlar.
'Bir Mason olarak...'
İnsanlık mabedi mefkuresini bu mukaddes emaneti her zaman korumak ve daha ilerilere götürmeğe çalışmak zaruridir. Bunda kimsenin tereddüdü yoktur. Herhalde mevzuları ve hadiseleri varmak istedikleri neticelere göre izah etmek suretiyle, biraderlere telkin ve teşviklerde bulunanların bu maksatlı hareketlerine aklıselim sahiplerinin pek gecikmeden teşhislerini koyacaklarını ve hakikatleri olduğu gibi göreceklerine eminim. Bir mason olarak saygılarımı sunarım." (Kasım Gülek)
Mahfil'de tekris yemini
25Mart 1975'te hazırlanan bir başka belgede ise Fetullah Gülen'in Mason Locası'ndan ayrılan isimlerin kurduğu Türkiye Büyük Mason Mahfili'ndeki 'Tekris Yemini' var. Masonluk literatüründe 'Tekris' hem örgüte giriş sırasında hem de derece yükseldiğinde yapılan yemine deniliyor.
Türkiye Büyük Mason Mahfili antetli 'Tekris Yemini'nde Gülen'in verdiği sözler büyük bir sadakat vurgusu içeriyor..
Anayasası başka
“Evrenin Ulu Mimarının ve şu Mason topluluğunun huzurunda, kendi arzu ve irademle samimi olarak yemin ederim ki: Bana öğretilecek ve söylenecek Masonluk sırlarını bir Masondan başkasına ve Mason Mahfilinden başka bir yerde asla beyan ve ifşa etmeyeceğim. Masonluk için çalışacağım. Prensiplerine sadık kalacağım. Toplantılarına muntazam devam edeceğim. Şeref ve haysiyetimi koruyacağım, insanları seveceğim ve onların iyiliği için çalışacağım. Aileme ve vatanıma karşı fedakar olacağım. Cehalet ve taassupla mücadele edeceğim. Adalet ve hakkaniyetten ayrılmayacağım ve başkalarının haklarına da kendi hakkım kadar saygı göstereceğim. Türkiye Büyük Mason Mahfili'ni, Türkiye'de remzi üç derecenin nazım ve hakim otoritesi olarak tanıyacağım. Türkiye Büyük Mason Mahfili'nin anayasası, iç tüzüğü Mahfiller genel tüzüğü ile Muhterem Mahfilin iç tüzük ve kararlarına riayet edeceğim. Bu taahhütnameyi 25.03.1975 günü İstanbul yedisinde hakikat nurunun kaynağı olan Muhterem Üçgen Mahfilinin resmi celsesinde imza eyledim." (M. Fetullah Gülen) (kaynak:medyafaresi.com.tr)
İşte Yeni Şafak gazetesinde bugün yayınlanan o haber;
Yeni Şafak, Fethullah Gülen’le ilgili gün yüzüne çıkmamış belgelere ulaştı. 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından üstün hizmetleri karşılığı taltif madalyası ile ödüllendirilen Gülen, 1975’te ise Türkiye Büyük Mason Mahfili’ne gizli yemin töreniyle girmiş. Cenaze namazını kıldırdığı CHP’li Kasım Gülek’in mektubuna göre, ‘her Masonun rüyası’ olan en büyük madalyaya da ulaşan Gülen’den, locadaki arkadaşları da oldukça memnun. Gülen, dönemin Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübü’ndeki ‘kardeşler sofrası’na ‘tuz ve ekmek paylaşmak’ için muntazaman katılmış.
Yeni Şafak, paralel yapının 1 numarası Fethullah Gülen'in şimdiye kadar hiç bilinmeyen ilişkilerini açığa çıkaran tarihi belgelere ulaştı.
Gülen'in daha askerlik döneminde Mason teşkilatları ile bağlantıları, bu bağlantılar üzerinden Moon tarikatı, MOSSAD ve CIA ile irtibatları, gençlik döneminden itibaren bir proje olarak yetiştirilip hazırlanmasına dair çarpıcı bilgi ve belgeler gün yüzüne çıktı.
Gülen'in, kendisini Moon tarikatı ve CIA ile tanıştıran kişi olduğu bilinen eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ile temaslarını da ilk kez bu kadar açıklıkla ortaya koyan belgeler Türkiye'yi derinden sarsacak.
Üstün hizmeti için madalya aldı
İlk belge, Kasım Gülek'in 16 Temmuz 1967 tarihinde, Mason Locası'na Fethullah Gülen'in de aralarında bulunduğu bazı ünlü isimler için yazdığı mektup. Gülek'in mektubunda hem sitem hem de Masonluk birkaç gruba ayrılmaya başladığı için yaptığı özeleştiriler yeralıyor:
“Saygıdeğer KK" (KK: kardeşler) sözüyle başlayan mektup şöyle:
“Türkiye'de yegane ve muntazam mason teşkilatı, Türkiye hür ve kabul edilmiş masonların büyük locası (Türk Yükseltme Cemiyeti)dir. Hal böyle iken bazı kimselerin biraraya gelerek bir dernek kurmalarıyla bunca yıllık, temeli 1900'lere dayanan ve dünyaca tanınmış ve kabul görmüş Türk masonluğunu bir kenara itmeğe çalışmak doğru bir iş değildir.
Bir müessesede, bir dernekte veya bir vücutta aksayan hastalanan bir taraf her zaman olabilir. O vakit yapılacak şey hemen başka bir derneğe geçivermek değildir, aksaklığın giderilmesi, hastalığın tedavisi olduğunu pek iyi bilir ve takdir edersiniz.
Biraderler küstü
Birtakım yan fikirlerle destekleyip kamufle edilen bu şiddetli ihtiras Türk masonluğunu ikiye hatta üçe bölmüş, bir kısım arkadaşlarımızı Ş.K., A.Ş., Fethullah Gülen, A.D., Z.E., K.T., V.K. ve T.K. biraderleri küstürmüşlerdir. Bu arkadaşlarımızın büyük locadan en büyük madalya aldıkları unutulmaktadır. Üstün hizmet madalyasına sahip olmak her masonun rüyasıdır.
Türk masonluğunu bozmaya, bölmeye ve Türkiye büyük locasını yıkmaya yeltenen bir kimse Türk masonluğuna karşı nasıl suç işlemiş olmaktadır? Geliniz de bu sualin cevabını herkesin vicdanına, nizamnamelere ve Türk masonluğu tarihine bırakılır.
İnsanların iyi niyetle biraraya gelerek halledemeyecekleri hiçbir ihtilaf, elbirliğiyle ıslah olunmayacak hiçbir aksaklık bulunmadığına göre bir kısım biraderlerin bu normal yoldan ayrılarak, fani insan için böylesine ideal, böylesine güzel bir birliğin bozulmasına teşvik edenlere uymuş olmalarını anlamak kabil değildir. Onlar acaba nefis muhasebesinde bulundukları zaman bu tutumlarını samimiyetle doğru mu buluyorlar.
'Bir Mason olarak...'
İnsanlık mabedi mefkuresini bu mukaddes emaneti her zaman korumak ve daha ilerilere götürmeğe çalışmak zaruridir. Bunda kimsenin tereddüdü yoktur. Herhalde mevzuları ve hadiseleri varmak istedikleri neticelere göre izah etmek suretiyle, biraderlere telkin ve teşviklerde bulunanların bu maksatlı hareketlerine aklıselim sahiplerinin pek gecikmeden teşhislerini koyacaklarını ve hakikatleri olduğu gibi göreceklerine eminim. Bir mason olarak saygılarımı sunarım." (Kasım Gülek)
Mahfil'de tekris yemini
25Mart 1975'te hazırlanan bir başka belgede ise Fetullah Gülen'in Mason Locası'ndan ayrılan isimlerin kurduğu Türkiye Büyük Mason Mahfili'ndeki 'Tekris Yemini' var. Masonluk literatüründe 'Tekris' hem örgüte giriş sırasında hem de derece yükseldiğinde yapılan yemine deniliyor.
Türkiye Büyük Mason Mahfili antetli 'Tekris Yemini'nde Gülen'in verdiği sözler büyük bir sadakat vurgusu içeriyor..
Anayasası başka
“Evrenin Ulu Mimarının ve şu Mason topluluğunun huzurunda, kendi arzu ve irademle samimi olarak yemin ederim ki: Bana öğretilecek ve söylenecek Masonluk sırlarını bir Masondan başkasına ve Mason Mahfilinden başka bir yerde asla beyan ve ifşa etmeyeceğim. Masonluk için çalışacağım. Prensiplerine sadık kalacağım. Toplantılarına muntazam devam edeceğim. Şeref ve haysiyetimi koruyacağım, insanları seveceğim ve onların iyiliği için çalışacağım. Aileme ve vatanıma karşı fedakar olacağım. Cehalet ve taassupla mücadele edeceğim. Adalet ve hakkaniyetten ayrılmayacağım ve başkalarının haklarına da kendi hakkım kadar saygı göstereceğim. Türkiye Büyük Mason Mahfili'ni, Türkiye'de remzi üç derecenin nazım ve hakim otoritesi olarak tanıyacağım. Türkiye Büyük Mason Mahfili'nin anayasası, iç tüzüğü Mahfiller genel tüzüğü ile Muhterem Mahfilin iç tüzük ve kararlarına riayet edeceğim. Bu taahhütnameyi 25.03.1975 günü İstanbul yedisinde hakikat nurunun kaynağı olan Muhterem Üçgen Mahfilinin resmi celsesinde imza eyledim." (M. Fetullah Gülen) (kaynak:medyafaresi.com.tr)
27 Mart 2015 Cuma
İnternet ve sağlıkla ilgili torba yasa kabul edildi
İnternet ve sağlıkla ilgili düzenlemeleri de içeren "Torba Kanun Teklifi" TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı. Artık TİB Başkanı değil, Başbakan ya da bakanların talebiyle 4 saat içinde internete erişim engellenebilecek. Sakıncalı bulunan içerikler çıkarılıncaya kadar erişim yasağı devam edecek. İçerik engellendikten sonra 24 saat içinde karar hakimin onayına sunulacak. Hakim kararını 48 saat içinde açıklayacak.
Ak Parti, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) internette sakıncalı bulduğu yayınları 4 saat içinde kapatmasını düzenleyen ve geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen hükümleri yeni bir torbayla yeniden düzenledi. Yeni teklifte, TİB Başkanı’nın doğrudan talimatı yerine Başbakan ve bakanların talebiyle harekete geçilen kademeli bir düzenleme öngörüldü.
Düzenlemeye göre, TİB Başkanlığı’nca internet ortamında yer alan yayınlarla ilgili içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı hızla verilebilecek. Bunun için Başbakanlık veya bakanlıkların talebi gerekecek.
Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden biri halinde Başbakanlığın talebiyle karar alınacak. Milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili ise bakanlıkların talebi yeterli olacak. Karar, TİB tarafından derhal erişim sağlayıcılara ve ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirilecek. İçerik çıkartılması veya erişimin engellenmesi kararının gereği, derhal ve en geç kararın bildirilmesinden itibaren 4 saat içinde yerine getirilecek. İçerikler çıkarılıncaya kadar erişimin engellenmesi tedbirine devam edilecek.
24 SAAT İÇİNDE HAKİMİN ONAYINA SUNULACAK
Başbakanlık veya ilgili bakanlıkların talebi üzerine başkanlık tarafından verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı, başkanlık tarafından, 24 saat içinde sulh ceza hakiminin onayına sunulacak. Hakim, kararını 48 saat içinde açıklayacak; aksi halde, karar kendiliğinden kalkacak.
İNTERNET SİTESİNİN TÜMÜNÜN ENGELLENMESİ
Bu madde kapsamında verilen erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilecek. Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilecek.
3 BİNDEN 10 BİN GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASI
Bu madde kapsamındaki suça konu internet içeriklerini oluşturan ve yayanlar hakkında başkanlık tarafından, cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacak. Bu suçların faillerine ulaşmak için gerekli olan bilgiler içerik, yer ve erişim sağlayıcılar tarafından hakim kararı üzerine adli mercilere verilecek. Bu bilgileri vermeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 3 bin günden 10 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak.
Verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararın gereğini yerine getirmeyen erişim sağlayıcılar ile ilgili içerik ve yer sağlayıcılara 50 bin liradan 500 bin liraya kadar idari para cezası verilecek. Ayrıca, içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararının uygulanmaması sonucunda devlet veya kişiler zarara uğramış ise, zararın niteliği ve derecesine göre Başkanlığın talebi üzerine Kurum tarafından yetkilendirmenin iptaline de karar verilebilecek.
(hürriyet.com.tr)
Ak Parti, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) internette sakıncalı bulduğu yayınları 4 saat içinde kapatmasını düzenleyen ve geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen hükümleri yeni bir torbayla yeniden düzenledi. Yeni teklifte, TİB Başkanı’nın doğrudan talimatı yerine Başbakan ve bakanların talebiyle harekete geçilen kademeli bir düzenleme öngörüldü.
Düzenlemeye göre, TİB Başkanlığı’nca internet ortamında yer alan yayınlarla ilgili içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı hızla verilebilecek. Bunun için Başbakanlık veya bakanlıkların talebi gerekecek.
Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden biri halinde Başbakanlığın talebiyle karar alınacak. Milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili ise bakanlıkların talebi yeterli olacak. Karar, TİB tarafından derhal erişim sağlayıcılara ve ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirilecek. İçerik çıkartılması veya erişimin engellenmesi kararının gereği, derhal ve en geç kararın bildirilmesinden itibaren 4 saat içinde yerine getirilecek. İçerikler çıkarılıncaya kadar erişimin engellenmesi tedbirine devam edilecek.
24 SAAT İÇİNDE HAKİMİN ONAYINA SUNULACAK
Başbakanlık veya ilgili bakanlıkların talebi üzerine başkanlık tarafından verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı, başkanlık tarafından, 24 saat içinde sulh ceza hakiminin onayına sunulacak. Hakim, kararını 48 saat içinde açıklayacak; aksi halde, karar kendiliğinden kalkacak.
İNTERNET SİTESİNİN TÜMÜNÜN ENGELLENMESİ
Bu madde kapsamında verilen erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilecek. Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilecek.
3 BİNDEN 10 BİN GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASI
Bu madde kapsamındaki suça konu internet içeriklerini oluşturan ve yayanlar hakkında başkanlık tarafından, cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacak. Bu suçların faillerine ulaşmak için gerekli olan bilgiler içerik, yer ve erişim sağlayıcılar tarafından hakim kararı üzerine adli mercilere verilecek. Bu bilgileri vermeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 3 bin günden 10 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak.
Verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararın gereğini yerine getirmeyen erişim sağlayıcılar ile ilgili içerik ve yer sağlayıcılara 50 bin liradan 500 bin liraya kadar idari para cezası verilecek. Ayrıca, içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararının uygulanmaması sonucunda devlet veya kişiler zarara uğramış ise, zararın niteliği ve derecesine göre Başkanlığın talebi üzerine Kurum tarafından yetkilendirmenin iptaline de karar verilebilecek.
(hürriyet.com.tr)
26 Mart 2015 Perşembe
40 günlük ikizler sütsüz kaldı!
ADANA’da 26 yaşındaki Osman Atam’ın ile kaçıp, birlikte yaşamaya başlayan 36 yaşındaki Vicdan Özkılıç’ın 40 gün önce dünyaya getirdiği ikiz bebekleri, babaları cezaevine düşünce sütsüz kaldı.
Milliyet'in haberine göre; Ayakkabı imalatında çalışan Osman Atam, 4 yıl önce karşılaştığı Vicdan Özkılıç’a aşık oldu. Çift, evlenmelerine ailelerinin karşı çıkması üzerine, kaçıp birlikte yaşamaya başladı. Ev tutacak paraları olmadığı için ilk günlerde akrabalarının yanında kalan çift, yaz aylarında da geceleri parklarda geçirdi. 2 yıl önce Fatih Mahallesi’nde tek odalı bir evi, aylık 150 liraya kiralayan Osman Atam ile Vicdan Özkılıç, buraya yerleşip yaşamlarını sürdürmeye çalıştı.
Çiftin 40 gün önce de ikizleri Asuman ile Yağmur dünyaya geldi. Borcunu ödeyemediği için evlerinin elektriği ve suyu da kesin olan çiftin çocuk sevinci, Atam’ın 10 gün önce karıştığı kavga sonucu verilen 3 bin lira para cezasını ödeyemeyince, cezaevine girmesiyle yarım kaldı. Camları da kırık olan evde mum ışığında ikizleriyle yaşam savaşı veren anne Vicdan Özkılıç, 5 aydır kiralarını ödeyemedikleri için sahibinin evin boşaltmasını istemesiyle bir kez daha şok yaşadı. Genç kadın, yeterli beslenmediği için anne sütü azalınca bebeklerine de süt ve bez alacak para bulamadı.
’BEBEKLERİMLE NASIL PARKTA YAŞARIM?’
Sadece bir odası ve bir mutfağı bulunan evin, kirasını ödeyemediklerini anlatan Vicdan Özkılıç, şöyle konuştu:
"Eşim yanımızdayken en azından günlük işlere gidiyordu. Oradan aldığı parayla geçimimizi sağlamaya çalışıyordu. Ancak ikizlerimiz olduktan sonra çok güç duruma düştük. Bunun da üzerine eşim cezaevine girince geçim sıkıntısı yaşıyorum. 6 ay hapis yatacak. Param olmadığı için bebek bezi de süt de alamıyorum. Zaman zaman komşularım yardım ediyor ama, bu nereye kadar sürecek bilmiyorum. Evin pencere camı olmadığı için kartonla soğuk gelmesini engellemeye çalışıyorum. Elektrik ve su olmadığı için mum ışığında oturuyorum. Geceleri tek başıma uyumaya korkuyorum. Nereye yardım için başvursam destek alamadım. Ev sahibimiz kirayı ödeyemediğimiz için evden atacağını söylüyor. Buradan çıkarsam ikizlerimle nasıl parklarda yaşayacağımı bilmiyorum."
Milliyet'in haberine göre; Ayakkabı imalatında çalışan Osman Atam, 4 yıl önce karşılaştığı Vicdan Özkılıç’a aşık oldu. Çift, evlenmelerine ailelerinin karşı çıkması üzerine, kaçıp birlikte yaşamaya başladı. Ev tutacak paraları olmadığı için ilk günlerde akrabalarının yanında kalan çift, yaz aylarında da geceleri parklarda geçirdi. 2 yıl önce Fatih Mahallesi’nde tek odalı bir evi, aylık 150 liraya kiralayan Osman Atam ile Vicdan Özkılıç, buraya yerleşip yaşamlarını sürdürmeye çalıştı.
Çiftin 40 gün önce de ikizleri Asuman ile Yağmur dünyaya geldi. Borcunu ödeyemediği için evlerinin elektriği ve suyu da kesin olan çiftin çocuk sevinci, Atam’ın 10 gün önce karıştığı kavga sonucu verilen 3 bin lira para cezasını ödeyemeyince, cezaevine girmesiyle yarım kaldı. Camları da kırık olan evde mum ışığında ikizleriyle yaşam savaşı veren anne Vicdan Özkılıç, 5 aydır kiralarını ödeyemedikleri için sahibinin evin boşaltmasını istemesiyle bir kez daha şok yaşadı. Genç kadın, yeterli beslenmediği için anne sütü azalınca bebeklerine de süt ve bez alacak para bulamadı.
’BEBEKLERİMLE NASIL PARKTA YAŞARIM?’
Sadece bir odası ve bir mutfağı bulunan evin, kirasını ödeyemediklerini anlatan Vicdan Özkılıç, şöyle konuştu:
"Eşim yanımızdayken en azından günlük işlere gidiyordu. Oradan aldığı parayla geçimimizi sağlamaya çalışıyordu. Ancak ikizlerimiz olduktan sonra çok güç duruma düştük. Bunun da üzerine eşim cezaevine girince geçim sıkıntısı yaşıyorum. 6 ay hapis yatacak. Param olmadığı için bebek bezi de süt de alamıyorum. Zaman zaman komşularım yardım ediyor ama, bu nereye kadar sürecek bilmiyorum. Evin pencere camı olmadığı için kartonla soğuk gelmesini engellemeye çalışıyorum. Elektrik ve su olmadığı için mum ışığında oturuyorum. Geceleri tek başıma uyumaya korkuyorum. Nereye yardım için başvursam destek alamadım. Ev sahibimiz kirayı ödeyemediğimiz için evden atacağını söylüyor. Buradan çıkarsam ikizlerimle nasıl parklarda yaşayacağımı bilmiyorum."
Düşen uçakla ilgili flaş gelişme
Fransa'da 150 kişinin ölümüyle sonuçlanan Germanwings faciasına, uçağı kasten düşüren ikinci pilotun neden olduğu belirtildi. Soruşturmayla ilgili basın toplantısı düzenleyen Marsilya Savcısı Brice Robin, Andreas Lubitz isimli ikinci pilotun, uçağı "kasten alçalttığını" söyledi.
Kara kutuya ilişkin incelemelerde korkunç detaylar ortaya çıktı. Buna göre pilotlardan biri uçak irtifa kaybetmeden önce dışarı çıktı. Geri döndüğünde kokpit kapısı açılmadı. Pilot, kapıyı kırmaya çalıştı ama başaramadı.
Kokpitte tek başına kalan pilotun intihar etmiş olabileceği ihtimali de belirtiliyor.
Marsilya Başsavcısı Brice Robin, Fransa'nın güneyinde düşen Germanwings havayolu şirketinin Airbus A320 tipi uçağını düşüş anında kullanmakta olan pilotun uçağı bilinçli olarak alçalttığını açıkladı.
'Pilotun uçağı parçalamak istediğinin görüldüğünü' belirten Marsilya savcısının açıklamasına göre, kaptan pilot uçağı otomatik pilota aldıktan sonra "yetki senin" diyerek kokpitten ayrıldı. Fransız savcı, Alman vatandaşı olduğu belirtilen Lubitz'in, kaptan pilot yokken bir düğmeye basarak uçağı düşüşe geçirdiğini söyledi. Savcı, uçak yere çarpmadan önce yolcuların çığlık attığının kayıtlarda yer aldığını da açıkladı.
HAYATTAYDI, NEFES ALIYORDU
Marsilya savcısı Brice Robin’in öğle saatlerinde Marsilya’dan yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"Kokpitteki sesleri kayıt eden karakutudan kazadan 30 dakika öncesi ile ilgili kayıtları dinledik. Pilotun koltuğunu geri çekip kalbinden ayrıldığı ve kokpitin kapısının kapandığı duyuluyor. Pilot kokpiti terk ettiğinde uçak otomatik pilota bağlı. Pilot Kokpiti terk ettikten sonra yardımcı pilot uçağın kontrolünü alıyor ve alçalma prosedürünü başlatıyor. Pilot tekrar kabine dönmek için yardımcı pilotu uyarıyor. Pilotun Kokpit dışından yaptığı bütün çağrılar yardımcı pilot tarafından cevapsız bırakılıyor. Yardımcı pilotun derin bir nefes aldığı duyuluyor, bu da bize uçak yerle temas ettiğinde yardımcı pilotun hayatta olduğunu ve şuurunun yerinde olduğunu ispatlıyor. Marsilya hava kontrolü uçaktan ‘acil yardım’ sinyalini vermesini istiyor, kontrol bu çağrısını bir çok kez yöneliyor. Kontrol Merkezi civarda bulunan uçaklardan bu mesajı Germanwings uçağına ulaştırmaları için devreye girmelerini istiyor. Yardımcı pilot bu çağrıların hiç birine cevap vermiyor. İsminin Andreas Lubitz olduğu söylenen yardımcı pilotun bir ‘terörist’ olduğuna dair hiç bir kanıt bulunamadı, dolayısıyla ‘terörist bir saldırı’ tezi mümkün değil."
PİLOTUN KİMLİĞİ AÇIKLANDI
Bu arada dünyayı şoke eden yardımcı pilotun kimliği açıklandı. Alman vatanşaı olan 28 yaşındaki Andreas Lubitz...
"SON ANA KADAR NEFES ALDI"
Olaydan önceki son 30 dakikaya ait kokpit kayıtlarına ulaşabildiklerini ifade eden Robin, kayıtların ilk 20 dakikasındaki konuşmaların normal konuşmalar olduğunu söyledi. Kayıtların 20. dakikasından sonra pilotlardan birinin kokpiti terk ettiğinin anlaşıldığını ifade eden Robin, daha sonra uçağı kullanmaya devam eden pilotun "uçağı bilinçli olarak alçalttığını" bildirdi. Robin, uçağı kullanan pilotun çarpmanın son anına kadar nefes almaya devam ettiğini de kaydetti.
Pilotun psikolojik bir rahatsızlık sebebeiyle böyle bir şeyi yapmış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Uzmanlar zaman zaman pilotların bu gibi psikolojik rahatsızlıklar yaşadığını, kişisel sorunlar sebebiyle havada intihar etme ihtimallerinin her zaman olduğunu belirtiyor. Bu tür sorunlara karşı da 6 ayda bir pilotlar bazı psikolojik testlerden geçiriliyor. Söz konusu yardımcı pilotun ise bilinen bir psikolojik sorunu olmadığı sıkı bir eğitim almış, genç bir pilot olduğu, 600 saatlik bir uçuş deneyimi olduğu belirtiyor. Bu sebeple yardımcı pilotun uçağı neden kasten düşürmüş olabileceği aydınlatılmaya çalışıyor.
Şu an için bir çok belirsizlik olsa da kesinleşen bilgi pilotun kokpitin dışımda kaldığı ve yardımcı pilot içerideyken kapıyı tekmelese bile açılmadığı yönünde...
PİLOT KOKPİTİN DIŞINDA KALDI
Kokpitte yapılan konuşmaları kaydeden kara kutudaki ses kayıtlarına göre, uçağın pilotlarından biri uçak irtifa kaybetmeye başlamadan önce, yolcuların da bulunduğu kabin tarafına geçti. Bir süre sonra geri dönerek kokpit kapısını tıklayan pilot, içerideki pilottan yanıt alamadı.
Kara kutu ses kayıtlarına göre, pilot daha sonra kapıyı yumruklamaya, tekmelemeye başladı, hatta kırmaya çalıştı ancak başarılı olamadı ve içerideki pilottan yine hiçbir tepki gelmedi.
Kazanın araştırılmasında görevli üst düzey bir askeri yetkiliye dayandırılan ve Amerikan medyasına yansıyan haberlere göre, 144 yolcu ve 6 mürettebatın ölümü ile sonuçlanan kazada çarpıcı bir gelişme ortaya çıktı. Uçak irtifa kaybetmeye başlamadan önce kokpitten ayrılan pilotlardan biri, geri döndüğünde içeriden kilitli olan kokpite giremedi.
Kazanın araştırılmasında görevli, adı açıklanmayan üst düzey bir Amerikalı askeri yetkilinin ses kayıtlarını dinledikten sonra verdiği bilgilere göre, kokpit kapısına geri dönen pilot, önce kapıyı tıklamaya başladı. İçerideki kapının açılmaması ve içerideki pilottan bir ses yada tepki gelmemesi üzerine, kapıdaki pilot kapıyı yumruklamaya, tekmelemeye başladı ve kırmaya çalıştı.
(milliyet.com.tr)
Kara kutuya ilişkin incelemelerde korkunç detaylar ortaya çıktı. Buna göre pilotlardan biri uçak irtifa kaybetmeden önce dışarı çıktı. Geri döndüğünde kokpit kapısı açılmadı. Pilot, kapıyı kırmaya çalıştı ama başaramadı.
Kokpitte tek başına kalan pilotun intihar etmiş olabileceği ihtimali de belirtiliyor.
Marsilya Başsavcısı Brice Robin, Fransa'nın güneyinde düşen Germanwings havayolu şirketinin Airbus A320 tipi uçağını düşüş anında kullanmakta olan pilotun uçağı bilinçli olarak alçalttığını açıkladı.
'Pilotun uçağı parçalamak istediğinin görüldüğünü' belirten Marsilya savcısının açıklamasına göre, kaptan pilot uçağı otomatik pilota aldıktan sonra "yetki senin" diyerek kokpitten ayrıldı. Fransız savcı, Alman vatandaşı olduğu belirtilen Lubitz'in, kaptan pilot yokken bir düğmeye basarak uçağı düşüşe geçirdiğini söyledi. Savcı, uçak yere çarpmadan önce yolcuların çığlık attığının kayıtlarda yer aldığını da açıkladı.
HAYATTAYDI, NEFES ALIYORDU
Marsilya savcısı Brice Robin’in öğle saatlerinde Marsilya’dan yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:
"Kokpitteki sesleri kayıt eden karakutudan kazadan 30 dakika öncesi ile ilgili kayıtları dinledik. Pilotun koltuğunu geri çekip kalbinden ayrıldığı ve kokpitin kapısının kapandığı duyuluyor. Pilot kokpiti terk ettiğinde uçak otomatik pilota bağlı. Pilot Kokpiti terk ettikten sonra yardımcı pilot uçağın kontrolünü alıyor ve alçalma prosedürünü başlatıyor. Pilot tekrar kabine dönmek için yardımcı pilotu uyarıyor. Pilotun Kokpit dışından yaptığı bütün çağrılar yardımcı pilot tarafından cevapsız bırakılıyor. Yardımcı pilotun derin bir nefes aldığı duyuluyor, bu da bize uçak yerle temas ettiğinde yardımcı pilotun hayatta olduğunu ve şuurunun yerinde olduğunu ispatlıyor. Marsilya hava kontrolü uçaktan ‘acil yardım’ sinyalini vermesini istiyor, kontrol bu çağrısını bir çok kez yöneliyor. Kontrol Merkezi civarda bulunan uçaklardan bu mesajı Germanwings uçağına ulaştırmaları için devreye girmelerini istiyor. Yardımcı pilot bu çağrıların hiç birine cevap vermiyor. İsminin Andreas Lubitz olduğu söylenen yardımcı pilotun bir ‘terörist’ olduğuna dair hiç bir kanıt bulunamadı, dolayısıyla ‘terörist bir saldırı’ tezi mümkün değil."
PİLOTUN KİMLİĞİ AÇIKLANDI
Bu arada dünyayı şoke eden yardımcı pilotun kimliği açıklandı. Alman vatanşaı olan 28 yaşındaki Andreas Lubitz...
"SON ANA KADAR NEFES ALDI"
Olaydan önceki son 30 dakikaya ait kokpit kayıtlarına ulaşabildiklerini ifade eden Robin, kayıtların ilk 20 dakikasındaki konuşmaların normal konuşmalar olduğunu söyledi. Kayıtların 20. dakikasından sonra pilotlardan birinin kokpiti terk ettiğinin anlaşıldığını ifade eden Robin, daha sonra uçağı kullanmaya devam eden pilotun "uçağı bilinçli olarak alçalttığını" bildirdi. Robin, uçağı kullanan pilotun çarpmanın son anına kadar nefes almaya devam ettiğini de kaydetti.
Pilotun psikolojik bir rahatsızlık sebebeiyle böyle bir şeyi yapmış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Uzmanlar zaman zaman pilotların bu gibi psikolojik rahatsızlıklar yaşadığını, kişisel sorunlar sebebiyle havada intihar etme ihtimallerinin her zaman olduğunu belirtiyor. Bu tür sorunlara karşı da 6 ayda bir pilotlar bazı psikolojik testlerden geçiriliyor. Söz konusu yardımcı pilotun ise bilinen bir psikolojik sorunu olmadığı sıkı bir eğitim almış, genç bir pilot olduğu, 600 saatlik bir uçuş deneyimi olduğu belirtiyor. Bu sebeple yardımcı pilotun uçağı neden kasten düşürmüş olabileceği aydınlatılmaya çalışıyor.
Şu an için bir çok belirsizlik olsa da kesinleşen bilgi pilotun kokpitin dışımda kaldığı ve yardımcı pilot içerideyken kapıyı tekmelese bile açılmadığı yönünde...
PİLOT KOKPİTİN DIŞINDA KALDI
Kokpitte yapılan konuşmaları kaydeden kara kutudaki ses kayıtlarına göre, uçağın pilotlarından biri uçak irtifa kaybetmeye başlamadan önce, yolcuların da bulunduğu kabin tarafına geçti. Bir süre sonra geri dönerek kokpit kapısını tıklayan pilot, içerideki pilottan yanıt alamadı.
Kara kutu ses kayıtlarına göre, pilot daha sonra kapıyı yumruklamaya, tekmelemeye başladı, hatta kırmaya çalıştı ancak başarılı olamadı ve içerideki pilottan yine hiçbir tepki gelmedi.
Kazanın araştırılmasında görevli üst düzey bir askeri yetkiliye dayandırılan ve Amerikan medyasına yansıyan haberlere göre, 144 yolcu ve 6 mürettebatın ölümü ile sonuçlanan kazada çarpıcı bir gelişme ortaya çıktı. Uçak irtifa kaybetmeye başlamadan önce kokpitten ayrılan pilotlardan biri, geri döndüğünde içeriden kilitli olan kokpite giremedi.
Kazanın araştırılmasında görevli, adı açıklanmayan üst düzey bir Amerikalı askeri yetkilinin ses kayıtlarını dinledikten sonra verdiği bilgilere göre, kokpit kapısına geri dönen pilot, önce kapıyı tıklamaya başladı. İçerideki kapının açılmaması ve içerideki pilottan bir ses yada tepki gelmemesi üzerine, kapıdaki pilot kapıyı yumruklamaya, tekmelemeye başladı ve kırmaya çalıştı.
(milliyet.com.tr)
Erdoğan onlarla görüştü mü?
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın basın mensuplarına açıklama yaptı.
İşte Kalın’ın açıklamasından satır başları:
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, çözüm sürecinin mimarı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kendisi belki de siyasi kariyerinin en büyük risklerinden birini alarak bu süreci başlatmış ve bu iş silah bırakma noktasına kadar gelmiştir. Bu meselenin artık silahsızlanma noktasına gelmesi ve silahların bırakılarak çözüm sürecinin tamamlanması en büyük hedefimizdir. Cumhurbaşkanımız da kendi siyasi iradesiyle bu sürecin sonuna kadar arkasındadır. Hatırlarsanız, çözüm süreci cumhurbaşkanımızın birinci gündem maddelerinden birisi idi. Bu sürecin başarıya ulaşması onun ortaya koyduğu irade sayesinde mümkün olacaktır. Bu noktada zaman zaman adeta cumhurbaşkanımızı çözüm sürecinin karşısındaymış gibi göstermeye çalışanların çabalarının beyhude bir çaba olduğunun altını çizmek isterim. En önemli konu terör örgütünün silah bırakmasıdır. Bunu sağladığımız noktada, çözüm süreci artık amacına ulaşmış olacaktır.
SORU & CEVAP
Yemen’deki gelişmeler malumunuz. Dışişleri de açıklama yaparak operasyona Türkiye’nin de destek verdiğini söyledi. Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye sahada yer almasına ilişkin bir talep geldi mi? İran’dan da bir açıklama geldi. Bu programda bir değişiklik var mı?
İran’a yapacağı seyahatte herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Suudi Arabistan tarafı bize bilgi vermiştir. Cumhurbaşkanımız da bilgilendirilmiştir. Bizzat takip etmeye başlamıştır. Dışişleri bakanlığımızın yaptığı açıklamada dikkat çeken husus, işin buraya gelmesindeki hatalara da atıflarda bulunuyoruz. Keşke askeri müdahale zaruri hale dönüşmeseydi. Maalesef Yemen’de, Yemen’in seçilmiş cumhurbaşkanı ülkenin başkentini terk etmek zorunda kaldı. Husi’ler Aden’i de ele geçirmek üzereyken, Suudi Arabistan aldığı kararla ortak operasyon, Fas gibi Sudan gibi ülkelerin katılımları var, bu operasyon bu sabah itibariyle gerçekleşti.
ERDOĞAN ARINÇ VE GÖKÇEK'LE GÖRÜŞTÜ MÜ?
Bülent Arınç ile Melih Gökçek’in birbirlerine yönelik açıklamaları malumunuz. Cumhurbaşkanının bu konuyla ilgili bir teması oldu mu?
Hayır, cumhurbaşkanımızın bu konuyla ilgili bir teması trafiği olmamıştır. Sayın başbakanımız gerekli açıklamayı yaptığı için cumhurbaşkanlığı makamını ilgilendiren bir konu değildir.
İzleme heyetiyle ilgili, Arınç’ın cumhurbaşkanını bilgilendireceğini söylemişti. Cumhurbaşkanı bilgilendirildi mi? Gerçekleşmediyse ne zaman gerçekleşecek? Cumhurbaşkanının tavrında bir değişiklik var mı?
Çözüm sürecinde en aciliyet arz eden husus silahsızlanma aşamasıdır. Buna benzer açıklamalar geçmişte de yapılmış idi. Uygulama konusunda netice alınırsa zaten süreç amacına ulaşmış demektir. Bilgilendirme konusunda ise, cumhurbaşkanımızı elbette bilgilendirilmektedir. Başbakanımızın, bizzat cumhurbaşkanını bilgilendirdiğini biliyoruz.
Sayın cumhurbaşkanının bakanlar kuruluna başkanlık edeceği toplantının tarihi belli mi? Önümüzdeki dönemdeki ziyaretleriyle ilgili bilgi verir misiniz? ABD ziyareti planlanıyor mu?
Henüz kesinleşmiş bir tarih yok. Olduğu zaman paylaşacağız. Bu da belli bir sisteme oturdu diyebiliriz. Önümüzdeki dönemdeki seyahatlerle ilgili basın başdanışmanlığımız size bilgilendirme yapıyor, yapacak. Önümüzdeki haftalarda cumhurbaşkanımızın bir dizi yurt dışı yurt içi ziyaretleri olacak. Üç AB ülkesini kapsayan ziyaretimiz olacak.
ABD işle ilgili planlanan bir seyahat bulunmuyor. Cumhurbaşkanımız programlar el verdiği ölçüde, G20 zirvesi öncesinde, g20 ülkelerini ziyaret etmeyi planlamaktadır. Maksimum sayıda ziyareti planlıyoruz. G20 hazırlıklarının da sürdüğünü ifade etmek isterim. 15-16 Kasım da cumhurbaşkanımız başkanlık edecektir.
İran ziyaretinin önem kazandığını söylediniz.
Baştan beri biliyorsunuz biz bölgede mezhep temelli yaklaşımların bölgede gerginlik yaratmasına her zaman karşı olduk. İran bizim güçlü bir komşumuzdur, biz İran ile bu konuları her zaman açık net konuştuk. Konuşmaya da devam edeceğiz. Bu tür gerginlikleri minimize etmeye yönelik sorumluluk herkesin üzerindedir. Biz gerek Ortadoğu gerek İslam dünyasına yönelik bakışımızda ve politikalarımızda hiçbir zaman mezhep eksenli bakmadık.
Çözüm sürecine ilişkin genelkurmay açıklama yaptı. Dün de PKK Dağlıca'da saldırdı. çözüm sürecini nasıl etkiler? Cumhurbaşkanın kurduğu partinin propagandasında başkanlık yer alacak mı?
Genelkurmay başkanlığımız açıklamayı yaptı. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi çözüm süreci devam ediyor diye kamu düzeninden taviz verilmeyecektir. Cumhurbaşkanımızın ve hükümetin kararlığı çok nettir. Güvenlik ile demokrasi-özgürlük arasındaki dengeyi muhafaza etmenin gayreti içerisindeyiz. ama birileri bunun istismar etmeye çalışırsa devlet kamu düzenini kurmak için gerekli adımları atar. umarız bu tür saldırılar olmaz, saldırı yapan gruplar kimlerse, ne saikle yapıyorlarsa bundan derhal vazgeçerler.
Başkanlık sistemiyle ilgili cumhurbaşkanımız yoğun biçimde dile getiriyor. kurucusu olduğu Ak Parti, 2015 seçimleri beyannamesine başkanlık sistemini alıp almayacağını başbakanımız açıkladığı zaman öğreneceğiz.
Cumhurbaşkanımız dün bir mahkumu affetti. bu mahkumun suçu neydi? Detaylı bilgiye ulaşamadık. Cumhurbaşkanı, hastanede tedavi göremez raporu alan bütün mahkumları serbest bırakacak mı?
Burada bir takım genel prensipler olmakla birlikte, her bir olayı ayrı ayrı değerlendiririz. dün affedilen kişiyle ilgili dördüncü kademe kanser olan bir mahkumdan bahsediyoruz. Artık bu noktada mahkumiyeti şu veya bu sebep değildir belirleyici olan. Cumhurbaşkanımız affetmeyi uygun görmüştür. Benzer vakalar geldiği zaman, her biri hususi alınarak değerlendirilecektir.
Başbakandan duymak isabetli olur dediniz ama, başkanlık sisteminin beyannamede yer almaması bir problem olabilir mi?
Bu tartışma Türkiye'nin gündemine oturan bir tartışmadır. 2023 vizyonuna ulaşmak için hangi yönetimle hareket etmeliyiz konusu tartışılmaktadır. Seçimlerden sonra da bu tartışma devam edecektir. Bu konu gündemimizde olmaya devam edecektir. (Hürriyet)
'Camide içki içtiler' iddiasında" yeni gelişme
Kabataş'tan sonra Gezi Parkı eylemleri sırasında Bezm-i Alem Valide Sultan Cami iddiası da yargıya taşındı. CHP Milletvekili İlhan Cihaner, "camide içki içildi" iddiasına delil olarak gösterilen bira kutusunun sonradan konulduğunu, bunun fotoğraf ve videolarla ispat edildiğini belirterek, "Amaç halkı tahrik etmekti" dedi. Suç duyurusunda, bira kutusunun öyküsüyle ilgili madde madde iddialar dikkat çekti.
Gezi Parkı eylemleri sırasında Kabataş’ta türbanlı bir kadının tartaklandığına ilişkin haberden sonra Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’nde içki içildiği yönündeki iddia da yargıya taşındı.
CHP Denizli Millevekili İlhan Cihaner, tanık anlatımları ve haber ajanslarının görüntülerine göre camide içki içilmediğini, protestocular camiden ayrıldıktan sonra bir bira kutusunun camiye getirilip konulduğunu ve birden çok yerde içildiği izlenimi yaratmak için kutunun yerinin değiştirildiğini ifade ederek, şüpheliler hakkında “halkın kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan dava açılması için suç duyurusunda bulundu
CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner tarafından bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, Gezi Parkı gösterileri sırasında bir grup eylemcinin polisten kaçarak Dolmabahçe’deki Bezm-i Âlem Valide Sultan Camisi’ne sığındığı, 3 Haziran 2013’te Anadolu Ajansı ve Cihan Haber Ajansı’nın abonelerine, “Cami’de içki içtiler” başlığıyla haber, fotoğraf ve görüntü geçtiği ifade edildi. “Fotoğraf ve video görüntüsüyle desteklenen bu haber, kamuoyunda büyük bir infial yaratmıştır” denilen dilekçede, şöyle devam edildi:
ÇORUM, MARAŞ, SİVAS...
''Bu haber sonrasında protestocuların dine, dini değerlere, ibadethanelere saygılı olmadığı gibi bir tartışma başlatılmıştır. Başta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet üyeleri ile hükümete destek veren medya organları bu iddiaları gerçekmiş gibi aylarca gündemde tutmuşlardır. Eylemleri savunan ve destek verenler ile eylemi eleştirenler, ‘din karşıtlığı’ ve ‘dindarlık’ kavramları üzerinden karşı karşıya getirilmeye çalışılmıştır. Özellikle dini değerler üzerinden, halkın bir kesiminin diğer kesime karşı, kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa ve kin beslemeye açıkça tahrik edilmesinin sonuçları, yakın tarihimizde Çorum, Maraş ve Sivas’ta çok acı bir şekilde görülmüştür. Nitekim 57 yurttaşın hayatını kaybettiği, 200’ün üstünde yaralı; 300’e yakın ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılması; binlerce ailenin göçüyle tarihin en karanlık sayfaları arasında yerini alan Çorum katliamı Alaaddin Camii’ne bomba atıldığına dair gerçek dışı bir haber üzerine başlamıştır.''
BİRA KUTUSU ORDAN ORAYA DOLAŞTIRILMIŞ
Bezm-i Alem Valide Sultan Camii Müezzini Fuat Yıldırım’ın camide içki içildiğini görmediği, protestocuların içki içmedikleri yönündeki beyanı ve Zaman Gazetesi İstihbarat Şefi İbrahim Doğan’ın bira kutusunun eylemcilerin camiyi boşaltmasından sonra konduğu yönündeki tweetleri de delil olarak gösterildi. Elinde bira kutusu olmakla suçlanan Emre Öztürk’ün kola kutusu taşıdığı yönündeki beyanına işaret edildi. Bira kutusunun hem camideki halı üzerinde, hem de ayakkabılıkta görüntülendiği ifade edilerek, “Boş bira kutusunun markası, rengi ve ezilme biçimi aynıdır. Çünkü her iki yerde çekilen boş bira kutusu aynı boş bira kutusudur. Bir bira kutusu, Cami’nin değişik yerlerine götürülmüş, buralarda fotoğrafı ve videosu çekilmiş ve birden fazla bira kutusu olduğu izlenimi yaratılmıştır” denildi.
ÖNCE YOK SONRA VAR
AA’nın servis ettiği 13 fotoğraf arasında hiçbir yerde boş bira kutusunun olmadığı vurgulandı.
(Gencin elindeki kutunun bira olduğu iddia edilmiş ancak, yapılan incelemede kola olduğu ortaya çıkmıştı)
Dilekçede, görüntü çelişkileri şöyle sıralandı:
* Protestocuların camiye sığındıkları gece ve sonrasında Doğan Haber Ajansı (DHA), Cihan Haber Ajansı (CHA), İhlas Haber Ajansı (İHA) ve Anadolu Ajansı (AA) tarafından toplam beş adet video çekimi yapılmıştır. AA ilk görüntüyü gece, ikinci görüntüyü ise gündüz çekmiştir.
İlk görüntü, AA kameramanı Murat Karadağ tarafından çekilmiştir. Eylemcilerin camiyi boşaltmasından hemen sonra, gece çekilen videonun 35-55’inci saniyeleri arasında, bira kutusunun bulunduğu iddia edilen yerler görüldüğü halde, hiçbir yerde bira kutusunun olmadığı net bir biçimde görülmektedir.
* Camide çekilen ikinci video, DHA tarafından o gecenin sabahında çekilmiştir. Bu çekimin 25. saniyesinde bira kutusunun fotoğraflandığı alan çok net olarak görüldüğü halde bira kutusu görülmemektedir.
* AA, kameraman Umut Özgan’ın çektiği bir videoyu daha servis etmiştir. Olaylardan saatler sonra ve gündüz çekilen bu videonun 40. saniyesinde, ilk çekimde olmayan boş bira kutusu, halı üzerinde görüntülenmiştir. Ayakkabıların olduğu yerde çekilen fotoğraflardaki boş bira kutusu, bu görüntülerde yer almamaktadır. Görüntünün 1 dakika 49. saniyesinde bira kutusunun fotoğraflandığı yerde kutunun olmadığı görülmektedir.
* CHA tarafından gündüz çekilen görüntünün 50’inci saniyesinde cami içinde bira kutusunun fotoğraflandığı alan görülmesine karşın bira kutusunun olmadığı anlaşılmaktadır. 58’inci saniyede ise ayakkabıların konulduğu bölümde bira kutusu görülmektedir. ( Bira kutusunun bulunduğu yer AA’nın servis ettiği gündüz (ikinci) görüntülerinin tam tersidir.)
* İHA’nın görüntüsünde ise cami içinde halı üzerinde bira kutusu görülmezken, cami dışında, ayakkabıların konulduğu bölümde bira kutusu görülmektedir.
* Fotoğraf ve video görüntüleri karşılaştırıldığında cami içindeki halı üzerinde ve ayakkabılıkta görüntülenen boş bira kutusunun markası, rengi ve ezilme biçimi aynıdır. Bu haliyle tek bir bira kutusu olduğu ortadadır.
* Aynı bira kutusu farklı yerlere götürülerek görüntülenmiştir:
* AA’nın göstericilerin camiden çıkmasından hemen sonra gece çektiği ilk görüntüde, camii içinde ve ayakkabılıkta (hiçbir yerde) bira kutusu yoktur.
* DHA’nın görüntüsünde bira kutusu ayakkabılığın üzerinde görülmektedir.
* CHA’nın görüntüsünde bira kutusu ayakkabılığın üzerinde görülmektedir.
* AA’nın gündüz saatlerinde çektiği kamera görüntülerinde ise bira kutusu caminin içindeki halının üzerinde görülmektedir.
* İHA’nın görüntüsünde ise bira kutusu ayakkabılığın üzerinde görülmektedir.
* Basına kim tarafından servis edildiği bilinmeyen fotoğraflarda ise bira kutusu iki yerde de görülmektedir.
* Buna göre; boş bira kutusu AA gece geldiğinde hiç yoktu. DHA gündüz geldiğinde bira kutusu ayakkabılığa konulmuştu. DHA gittikten sonra AA’nın ikinci gelişinde bira kutusu camii içine konulmuştu. CHA geldiğinde bira kutusunun yeri değiştirilmiş ve tekrar ayakkabılığa konulmuştu. İHA geldiğinde bira kutusu ayakkabılıktaydı.
* Görüldüğü üzere; bir tek bira kutusu olmasına karşın sanki birden çok bira kutusu varmış gibi çekilen görüntülerdeki bira kutusunun protestocular camiden çıktıktan sonra, şüpheliler tarafından camiye getirilip konulduğu ve çeşitli basın organlarının fotoğraf ve video görüntülerine girmesi için sürekli olarak yerinin değiştirildiği görüntülerden ve bira kutusunun konuluş biçiminden anlaşılmaktadır.
(İsmail Saymaz / Hürriyet)
Etiketler:
chp,
gezi,
haber,
milletvekili,
taksim
Erdoğan'a afişli hakarete 6 bin 80 lira ceza
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Başbakan olduğu dönemde afiş ile hakaret ettiği gerekçesiyle Halkın Türkiye Komünist Partisi yönetim kurulu üyesi Memet Adıgüzel'e 6 bin 80 lira adli para cezası verildi.
Hürriyet'in haberine göre; Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasına tutuksuz sanık Memet Adıgüzel katılmazken Adıgüzel'i avukat Özgür Urfa temsil etti. Avukat Urfa, müvekkilinin beraatını talep ederken mahkeme, Memet Adıgüzel'in “kamu görevlisine alenen hakaret" suçundan 6 bin 80 lira adli para cezasına çarptırılmasına karar verdi. Mahkeme, Adıgüzel'in cezayı 24 taksitte ödemesine hükmetti. Öte yandan hükmün açıklanmasının bırakılmasını da kabul etmeyen Adıgüzel'in cezası da ertelenmedi.
PARTİ CAMINA ASILAN AFİŞ NEDENİYLE
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Çekmeköy Ak Parti İlçe Teşkilatı'nın sevgi yürüyüşü düzenledi. İddianamede, AK Parti üyelerinin cadde üzerinde bulunan Halkın Türkiye Komünist Partisi Çekmeköy İlçe teşkilatının önünden geçtiği sırada parti penceresinde bulunan afişte, o tarihte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kalemle çizilmiş resmi ve resim yanında hakaret içeren yazıların olduğu belirtildi. Afişin fotoğrafını çeken emniyet görevlilerinin ihbarı üzerine başlatılan soruşturma kapsamında afişleri parti camına asan Mehmet Adıgüzel hakkında “kamu görevlisine alenen hakaret" suçlamasıyla 3 ay 15 günden 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Hürriyet'in haberine göre; Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasına tutuksuz sanık Memet Adıgüzel katılmazken Adıgüzel'i avukat Özgür Urfa temsil etti. Avukat Urfa, müvekkilinin beraatını talep ederken mahkeme, Memet Adıgüzel'in “kamu görevlisine alenen hakaret" suçundan 6 bin 80 lira adli para cezasına çarptırılmasına karar verdi. Mahkeme, Adıgüzel'in cezayı 24 taksitte ödemesine hükmetti. Öte yandan hükmün açıklanmasının bırakılmasını da kabul etmeyen Adıgüzel'in cezası da ertelenmedi.
PARTİ CAMINA ASILAN AFİŞ NEDENİYLE
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Çekmeköy Ak Parti İlçe Teşkilatı'nın sevgi yürüyüşü düzenledi. İddianamede, AK Parti üyelerinin cadde üzerinde bulunan Halkın Türkiye Komünist Partisi Çekmeköy İlçe teşkilatının önünden geçtiği sırada parti penceresinde bulunan afişte, o tarihte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kalemle çizilmiş resmi ve resim yanında hakaret içeren yazıların olduğu belirtildi. Afişin fotoğrafını çeken emniyet görevlilerinin ihbarı üzerine başlatılan soruşturma kapsamında afişleri parti camına asan Mehmet Adıgüzel hakkında “kamu görevlisine alenen hakaret" suçlamasıyla 3 ay 15 günden 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)