Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, Yalova Yat Limanı'na Mustafa Koç Marina adının verilmesini teklif etti.
Yalova Belediyesi geçtiğimiz ay hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un adını Yalova'da ölümsüzleştirmek için kolları sıvadı. Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, Koç Holding Yönetim Kurulu'na bir dilekçe göndererek Yalova'da Koç Holding'e ait Setur Marina tarafından işletilen Yalova Yat Limanı'na Mustafa Koç'un adının verilmesini teklif etti.
Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, başarılı iş adamının genç yaşta hayatını kaybetmesinin ülkede derin üzüntüye sebep olduğunu hatırlatarak, "Mustafa Koç'un ne kadar sevildiği ortaya çıktı. Koç ailesi ülke açısında çok önemli bir aile. Çok sayıda insana ekmek veriyorlar. Bu aileye olan sevgi ve sempatiyi görünce, 'Bir şey yapılmalı, Mustafa Koç'un adı bir yerde yaşatılmalı' diye düşündüm. Yalova'da ki Setur Marina'da Koç ailesinin bir yatırımı. Onun adının yaşatılması için önemli. Koç Holding'e gönderdiğim bir yazı ile Mustafa Koç'un adının Yalova'daki Setur Marina tarafından işletilen yat limanına verilmesi konusunda bir girişimde bulunduk" dedi.
10 Şubat 2016 Çarşamba
Türkiye’nin en çok güvendiği isim Uğur Dündar
Gezici Araştırma şirketi, halkın 'en çok güven duyduğu' isim araştırmasını yayınladı. Listenin 1. sırasında Uğur Dündar yer aldı.
4 bin 860 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, halkın en çok güvendiği ilk üç isim Uğur Dündar, Fatih Terim ve Acun Ilıcalı oldu.
Gezici araştırma şirketi, en güvenilir isimleri araştırdı. Araştırma, Türkiye genelinde 14 Aralık 2015 ile 15 Ocak 2016 tarihleri arasında 7 coğrafi bölgede, 38 il ve 89 ilçede, bunlara bağlı 114 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 2 bin 430’u kadın toplam 4 bin 860 denekle, yüz yüze görüşme metoduyla yapıldı.
Sorular açık uçlu ve şık verilmeden soruldu. Araştırma; Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Batman, Bolu, Bursa, Balıkesir, Bingöl, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Kahramanmaraş, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Sivas, Trabzon, Van, Yalova ve Zonguldak’ta yapıldı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, araştırmanın istatistiki hata payı güven sınırları içerisinde artı eksi yüzde 1,2.
TÜRKİYE’NİN EN ÇOK GÜVEN DUYDUĞU İSİMLER
1. Uğur Dündar
2. Fatih Terim
3. Acun Ilıcalı
4. Kıvanç Tatlıtuğ
5. Ahmet Hakan
6. Yılmaz Özdil
7. Aziz Yıldırım
8. Cem Yılmaz
9. Ahmet Kural
10. İsmail Küçükkaya
11. Orhan Gencebay
12. Murat Boz
13. İlber Ortaylı
14. Ertuğrul Özkök
15. Taha Akyol
16. Fatih Portakal
17. Kadir İnanır
18. Seda Sayan
19. Cüneyt Özdemir
20. Şahan Gökbakar
21. Türkan Şoray
22. Fatih Altaylı
23. Hülya Avşar
24. Şirin Payzın
25. Sıla
26. Sibel Can
27. Bekir Çoşkun
28. Yiğit Bulut
29. Gülben Ergen
30. Beyazıt Öztürk
4 bin 860 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, halkın en çok güvendiği ilk üç isim Uğur Dündar, Fatih Terim ve Acun Ilıcalı oldu.
Gezici araştırma şirketi, en güvenilir isimleri araştırdı. Araştırma, Türkiye genelinde 14 Aralık 2015 ile 15 Ocak 2016 tarihleri arasında 7 coğrafi bölgede, 38 il ve 89 ilçede, bunlara bağlı 114 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 2 bin 430’u kadın toplam 4 bin 860 denekle, yüz yüze görüşme metoduyla yapıldı.
Sorular açık uçlu ve şık verilmeden soruldu. Araştırma; Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Batman, Bolu, Bursa, Balıkesir, Bingöl, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Kahramanmaraş, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Sivas, Trabzon, Van, Yalova ve Zonguldak’ta yapıldı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, araştırmanın istatistiki hata payı güven sınırları içerisinde artı eksi yüzde 1,2.
TÜRKİYE’NİN EN ÇOK GÜVEN DUYDUĞU İSİMLER
1. Uğur Dündar
2. Fatih Terim
3. Acun Ilıcalı
4. Kıvanç Tatlıtuğ
5. Ahmet Hakan
6. Yılmaz Özdil
7. Aziz Yıldırım
8. Cem Yılmaz
9. Ahmet Kural
10. İsmail Küçükkaya
11. Orhan Gencebay
12. Murat Boz
13. İlber Ortaylı
14. Ertuğrul Özkök
15. Taha Akyol
16. Fatih Portakal
17. Kadir İnanır
18. Seda Sayan
19. Cüneyt Özdemir
20. Şahan Gökbakar
21. Türkan Şoray
22. Fatih Altaylı
23. Hülya Avşar
24. Şirin Payzın
25. Sıla
26. Sibel Can
27. Bekir Çoşkun
28. Yiğit Bulut
29. Gülben Ergen
30. Beyazıt Öztürk
26 günlük bebek ‘bakımsızlıktan’ öldü
Adana otogarında açlıktan ölen Garam bebeğin ardından bir acı haber de Gaziantep'ten geldi.
Suriye’nin Halep kentindeki savaştan kaçan 24 yaşındaki Neddeh Haddad’ın Gaziantep’te dünyaya getirdiği 26 günlük kız bebeği yatağında ölü bulundu. Savaş sırasında anne karnına düşen, dünyaya gelince de yanlışlıkla tanıtım bilgi sistemine adı ‘Yunus’ cinsiyeti de ‘erkek’ olarak giren kız bebeğin bakımsızlık nedeniyle ölmüş olabileceği ileri sürüldü. Ailesinin `Kudüs` ismini verdiği bebeğin kesin ölüm nedeni otopsi ile belirlenecek. Dün de Suriye’den kaçarak Türkiye’ye gelen bir ailenin bebeği açlık ve soğuktan ölmüştü.
Suriye`nin Halep şehrinde yaşayan 27 yaşındaki Beşar ile 1 çocuk annesi hamile eşi Neddeh Haddad ülkelerindeki iç savaştan kaçıp 40 gün önce Türkiye`ye giriş yaptı. Genç kadın, Gaziantep`te kız bebek dünyaya getirdi. Bebek, yanlış anlaşılma nedeniyle tanıtım bilgi sistemine ağabeyi Yunus`un adıyla kaydedildi, cinsiyeti de `erkek` olarak yazıldı. Çift, Adana`ya gelip merkez Yüreğir İlçesi`nin Akıncılar Mahallesi`nde kiraladıkları 2 odalı eve yerleşti. Kentsel dönüşüme giren ve yıkılmayı bekleyen 2 katlı binanın zemininde oturan çift, bu sabah `Kudüs` ismini verdikleri bebeklerinin sesinin çıkmadığını fark edip kontrol etti. Kız bebeğin hareketsiz olduğunu görünce de komşularından, onlar da polis ve sağlık ekiplerinden yardım istedi. Sağlık ekipleri, bebeğin öldüğünü belirledi. Polis ekipleri, tercüman yardımı ile ailenin ifadesini alıp, bebeğin cenazesini kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu`na gönderdi.
KIZINI KUCAĞINDA ADLİ TIP`A GÖTÜRDÜ
Kızının ölümüyle şoka giren baba Beşar Haddad, minik yavrusunun battaniyeye sarılı bedenini kucağında Adli Tıp Kurumu`na götürdü. Bir gelirlerinin olmadığını belirten anne Neddeh, yiyecek bulmakta zorlandıklarını, bebeğinin bakımsızlıktan hastalanıp, hayatını kaybettiğini söyledi.
Henüz anne karnında talihsizlik yaşamaya başlayan, kimlik tanıtım bilgileri de yanlış girilen, ömrü de 26 gün süren minik Kudüs`ün kesin ölüm nedeni yapılacak otopsi ile belirlenecek.
GARAM BEBEK DE OTOGARDA ÖLMÜŞTÜ
Halep’ten yaya olarak Türkiye’ye geçen ve yakınlarıyla geldiği Adana otogarında otobüs bekleyen Suriyeli 33 yaşındaki Nesrin Berduş’un 1.5 yaşındaki kızı Garam Berduş de 3 gün hayatını kaybetmişti. (sözcü.com.tr)
Suriye’nin Halep kentindeki savaştan kaçan 24 yaşındaki Neddeh Haddad’ın Gaziantep’te dünyaya getirdiği 26 günlük kız bebeği yatağında ölü bulundu. Savaş sırasında anne karnına düşen, dünyaya gelince de yanlışlıkla tanıtım bilgi sistemine adı ‘Yunus’ cinsiyeti de ‘erkek’ olarak giren kız bebeğin bakımsızlık nedeniyle ölmüş olabileceği ileri sürüldü. Ailesinin `Kudüs` ismini verdiği bebeğin kesin ölüm nedeni otopsi ile belirlenecek. Dün de Suriye’den kaçarak Türkiye’ye gelen bir ailenin bebeği açlık ve soğuktan ölmüştü.
Suriye`nin Halep şehrinde yaşayan 27 yaşındaki Beşar ile 1 çocuk annesi hamile eşi Neddeh Haddad ülkelerindeki iç savaştan kaçıp 40 gün önce Türkiye`ye giriş yaptı. Genç kadın, Gaziantep`te kız bebek dünyaya getirdi. Bebek, yanlış anlaşılma nedeniyle tanıtım bilgi sistemine ağabeyi Yunus`un adıyla kaydedildi, cinsiyeti de `erkek` olarak yazıldı. Çift, Adana`ya gelip merkez Yüreğir İlçesi`nin Akıncılar Mahallesi`nde kiraladıkları 2 odalı eve yerleşti. Kentsel dönüşüme giren ve yıkılmayı bekleyen 2 katlı binanın zemininde oturan çift, bu sabah `Kudüs` ismini verdikleri bebeklerinin sesinin çıkmadığını fark edip kontrol etti. Kız bebeğin hareketsiz olduğunu görünce de komşularından, onlar da polis ve sağlık ekiplerinden yardım istedi. Sağlık ekipleri, bebeğin öldüğünü belirledi. Polis ekipleri, tercüman yardımı ile ailenin ifadesini alıp, bebeğin cenazesini kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu`na gönderdi.
KIZINI KUCAĞINDA ADLİ TIP`A GÖTÜRDÜ
Kızının ölümüyle şoka giren baba Beşar Haddad, minik yavrusunun battaniyeye sarılı bedenini kucağında Adli Tıp Kurumu`na götürdü. Bir gelirlerinin olmadığını belirten anne Neddeh, yiyecek bulmakta zorlandıklarını, bebeğinin bakımsızlıktan hastalanıp, hayatını kaybettiğini söyledi.
Henüz anne karnında talihsizlik yaşamaya başlayan, kimlik tanıtım bilgileri de yanlış girilen, ömrü de 26 gün süren minik Kudüs`ün kesin ölüm nedeni yapılacak otopsi ile belirlenecek.
GARAM BEBEK DE OTOGARDA ÖLMÜŞTÜ
Halep’ten yaya olarak Türkiye’ye geçen ve yakınlarıyla geldiği Adana otogarında otobüs bekleyen Suriyeli 33 yaşındaki Nesrin Berduş’un 1.5 yaşındaki kızı Garam Berduş de 3 gün hayatını kaybetmişti. (sözcü.com.tr)
Türkiye 9 şehidine ağlıyor
Türkiye şehitlerine ağlıyor. Şırnak İdil’de 1 Şubat’ta PKK’lı teröristlerin bombalı tuzağında yaralanan polis Tayfun Yüce ile aynı gün Diyarbakır Sur’da yaralanan Uzman Çavuş Hasan Talay tedavi gördükleri GATA’da dün şehit oldu. Cizre’deki çatışmalarda da polis Osman Yurt ve Er Vedat Dolançay şehit oldu, 2 asker 1 polis yaralandı. Şırnak Uludere’de 3 memurun işe gitmek için bindiği otomobilde patlama meydana geldi. Patlamada üçü de şehit yakını kadrosundan devlet memuru olan Ahmet Arttı ve Diyar Oslu şehit oldu, Abdülkerim Oslu yaralandı. Şırnak’ta gece de ekip otosuna yapılan roketli saldırıda polis Mehmet Güngördü şehit oldu, 1 polis yaralandı. Yine Şırnak'ın İdil İlçesi'nde, Suriye sınırından Türkiye'ye sızmaya çalışan yaklaşık 10 kişilik PKK'lı grup ile bunları fark eden karakolda görevli askerler arasında çıkan çatışmada, piyade er Arif Subaşoğlu şehit olurken, 1'i yüzbaşı, 2'si uzman çavuş olmak üzere toplam 3 asker de yaralandı. Son acı haber gece yarısı Sur'dan geldi. Dün Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde PKK'lı teröristler tarafından yapılan saldırıda yaralanan Yüzbaşı Fatih Yaşar gece saatlerinde kaldırıldığı hastanede şehit oldu.
Abdulkadir Oğuz
Tayfun Yüce
Şehit polis Mehmet Güngördü
BABAEVİNE ACI HABER ULAŞTI
Güngördü'nün (32) şehit olduğu haberi Melikgazi ilçesi Hürriyet Mahallesi'nde ikamet eden babası Durmuş Güngördü ve annesi Zeliha Güngördü'ye, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından verildi. Ardından, şehidin babasının evine Türk bayrağı asıldı.
Güngördü’nün 1.5 yıllık evli olduğu ve İstanbul’da görev yaptığı, bir süre önce Şırnak’a gönderildiği öğrenildi.
Hakkâri Yüksekova’da PKK’lı teröristlerin düzenlediği silahlı saldırı sonucu şehit düşen polis memuru Abdulkadir Oğuz’un (26) cenazesi dün, Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı’nda düzenlenen törenin ardından memleketi Şanlıurfa’ya gönderildi.
Şehit Oğuz’un Türk bayrağına sarılı naaşı daha sonra Balıklıgöl Yerleşkesindeki Dergah Camisi’ne getirildi. Oğuz’un cenazesinin başına gelen anne ve babası, gözyaşı döktü.
Abdulkadir Oğuz
Tören sırasında zaman zaman duygulandığı gözlenen Vali İzzettin Küçük ve protokol üyeleri, baba Şevket Oğuz’u ve aile fertlerini teselli etti. Şehidin naaşı, İl Müftüsü İhsan Açık’ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Bediüzzaman Mezarlığı’na defnedildi.
Osman Yurt
4 ACI HABER GELDİ
4 ACI HABER GELDİ
Şırnak’ın 14 Aralık’tan bu yana sokağa çıkma yasağının sürdüğü Cizre ilçesinde, hendekleri kapatmak, barikatları kaldırmak ve PKK’lıları etkisiz hale getirmek için devam eden operasyonlarda dün özel harekât polis memuru Osman Yurt ile Van’ın Saray ilçesi nüfusuna kayıtlı Er Vedat Dolançay şehit oldu.
Çatışmada, 2 asker ile 1 polis memuru da yaralandı.
Tayfun Yüce
Şırnak İdil’de 1 Şubat’ta, PKK’lı teröristlerce yola yerleştirilen el yapımı patlayıcının zırhlı aracın geçişi sırasında infilak ettirilmesi sonucu yaralanan polis memuru Tayfun Yüce (25) ile Diyarbakır Sur’da yine 1 Şubat’ta teröristlerce yapılan silahlı saldırı sonucu yaralanan Uzman Çavuş Hasan Talay (27) tedavi gördükleri Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) şehit oldu.
Hasan Talay
Şehit Tayfun Yüce 4 yıllık polis memuruydu ve iki ay sonra yapılması planlanan düğünü için hazırlık yapıyordu. Şehit Yüce’nin cenazesi dün memleketi Adana’da defnedildi. Bigadiç nüfusuna kayıtlı şehit Talay’ın naaşı ise Balıkesir’de defnedilecek.
GECE SAATLERİNDE 2 ŞEHİT
Öte yandan, Şırnak'ta terör örgütü PKK mensuplarınca zırhlı polis aracına düzenlenen saldırıda 1 polis memuru şehit oldu, 1 polis memuru yaralandı.
Alınan bilgiye göre, Atatürk Mahallesi Cumhuriyet Meydanı'nda devriye gezen zırhlı polis aracına PKK'lı teröristlerce roketatarlı saldırı gerçekleştirildi. Olayda yaralanan ve Şırnak Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alınan 2 polis memurundan biri şehit oldu. Saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin yakalanması için operasyon başlatıldı.
Şehit polis Mehmet Güngördü
BABAEVİNE ACI HABER ULAŞTI
Şırnak'ta terör örgütü PKK mensuplarınca zırhlı polis aracına düzenlenen saldırıda yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan polis memuru Mehmet Güngördü'nün babaevine acı haber ulaştırıldı.
Güngördü'nün (32) şehit olduğu haberi Melikgazi ilçesi Hürriyet Mahallesi'nde ikamet eden babası Durmuş Güngördü ve annesi Zeliha Güngördü'ye, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından verildi. Ardından, şehidin babasının evine Türk bayrağı asıldı.
Güngördü’nün 1.5 yıllık evli olduğu ve İstanbul’da görev yaptığı, bir süre önce Şırnak’a gönderildiği öğrenildi.
İDİL'DEN DE ACI HABER: 1 ŞEHİT, 3 YARALI
Şırnak'ın İdil İlçesi'nde, Suriye sınırından Türkiye'ye sızmaya çalışan yaklaşık 10 kişilik PKK'lı grup ile bunları farkeden karakolda görevli askerler arasında çıkan çatışmada, bir er şehit olurken, 1'i yüzbaşı, 2'si uzman çavuş olmak üzere toplam 3 asker de yaralandı.
İdil'deki, Köyceğit Hudut Taburu Komutanlığı'na bağlı Suriye sınırındaki Yüzsüren Hudut Karakolu sorumluluk bölgesinde, akşam saat 21.30 sıralarında bir grup PKK'lı sızmaya çalıştı. Karakolda nöbet tutan askerlerin teröristleri farketmesi üzerine güvenlik güçleri ile PKK'lılar arasında çatışma çıktı.
Çatışmada ilk açılan ateşle birlikte 1 yüzbaşı, 2 uzman çavuş ve 1 er olmak üzere 4 asker yaralandı. Şırnak Devlet Hastanesi'ne kaldırılan yaralılar tedavi altına alınan yaralılardan durumu ağır olan er, doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
Bu arada, Suriye sınırındaki Yüzsüren Hudut Karakolu'nda halen çatışmaların zaman zaman devam ettiği öğrenildi.
GECE YARISI ACI HABER: SUR'DA BİR ASKER ŞEHİT
Dün Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde PKK'lı teröristler tarafından yapılan saldırıda yaralanan Yüzbaşı Fatih Yaşar gece saatlerinde kaldırıldığı hastanede şehit oldu.
Yüzbaşı Yaşar’ın keskin nişancı tüfeği ile açılan ateşle şehit edildiği belirtilirken, bölgede operasyonların devam ettiği kaydedildi. Gece yapılan saldırıda şehit düşen Yüzbaşı Fatih Yaşar’ın Sur operasyonuna destek amacıyla birliğiyle beraber başka bir ilden kente geldiği öğrenildi.
Genelkurmay'dan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
''09 Şubat 2016 tarihinde Diyarbakır ili Sur ilçesinde devam eden operasyonlar esnasında, bölücü terör örgütü mensubu teröristlerce yapılan silahlı saldırı sonucu bir kahraman silah arkadaşımız ağır yaralanmış, derhal hastaneye sevk edilmiş, ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak saat 23.45’te şehit olmuştur.'' DHA
''09 Şubat 2016 tarihinde Diyarbakır ili Sur ilçesinde devam eden operasyonlar esnasında, bölücü terör örgütü mensubu teröristlerce yapılan silahlı saldırı sonucu bir kahraman silah arkadaşımız ağır yaralanmış, derhal hastaneye sevk edilmiş, ancak yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak saat 23.45’te şehit olmuştur.'' DHA
9 Şubat 2016 Salı
Times'tan Türkiye-Rusya krizi yorumu: Dünya istikrarsızlaşıyor
İngiliz Times gazetesinin bugün yayımlanan editoryal yazısında, Kuzey Kore'nin füze denemeleri ve Türkiye ile Rusya arasındaki krizden yola çıkılarak dünyanın gitgide istikrarsızlaştığı yorumu yapıldı ve siyasetçilere çağrıda bulunuldu.
Times'ın bu editoryal yazısının başlığı, 'küresel ihtilaf'.
Bugünkü dünyanın dengeden uzak olduğunun belirtilmesiyle başlayan yazıda gerilim kaynağı üç gelişmeye dikkat çekiliyor.
Birincisi, Kuzey Kore'nin füze denemeleri, ikincisi Rusya ile Türkiye arasındaki gerilim, üçüncüsü ise Ukrayna gerilimi.
"1945-1989 arasının çift kutuplu dünyasındaki kolay olmayan istikrar, olağanüstü istikrarsız bir uluslararası sistemle yer değiştirdi" diye yazıyor gazete.
'Güney Çin Denizi ve Türkiye'nin güney sınırı, fay hatları'
Times, ABD'nin Güney Kore'ye kurulacak yeni bir savunma sistemine destek vermek için harekete geçtiğini aktardıktan sonra "bir haydut diktatör" olarak tanımladığı Kuzey Kore'nin nükleer silah hevesinin iki sonucunun olduğunu belirtiyor.
Gazeteye göre bunlardan biri, "Bir diktatörün dünya düzenini bozmaya yönelik ele avuca sığmaz kalkışmasının büyük ölçüde itiraz kabul etmez bir yere gitmesi".
İkincisi ise "ABD ve Çin'in, Güney Çin Denizi üzerinden bir çatışmaya düşme riski".
Times, Türkiye'nin Kasım ayında bir Rus jetini düşürmesi bu yana, iki ülke arasında bir askeri çatışma gerçekleşmemiş olsa da büyük bir diplomatik ve ticari sürtüşmenin yaşandığını yazıyor.
"Moskova, sol eğilimli Kürt savaşçı gruplarına desteğini artırdı" diye yazan gazete bunun, Ankara'yı, sınırında bir Suriye Kürdistanı'nın kurulacağına dair kaygılandırdığını belirtiyor.
Yazı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü açıklamalarıyla devam ediyor:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Washington'ın, kendisi veya Suriyeli Kürtleri desteklemek arasında seçim yapması gerektiğini söyledi. Orta yol olmadığını belirtti.
Öyle görünüyor ki, Cumhurbaşkanı'na göre, Rusya gerçekten, sadece IŞİD’le değil Ankara'nın kendisiyle de ilan edilmemiş bir savaşın eşiğinde. Bu nedenle Suriye'nin kuzey sınırındaki, planlı veya plansız, herhangi bir yeni hadise, NATO müttefiki olan Türkleri, Ruslarla açık bir savaşa itebilir."
Yazının sonunda dünyadaki siyasetçilere bütün bu sorunlarla ilgili tansiyonu düşürmek için yeni yollar bulma çağrısı yapılıyor, özetle şu ifadelere yer veriliyor:
"Güney Çin Denizi'nden Türkiye'nin güney sınırına bunlar, temel fay hatlarıdır. Bunlar, tüm taraflardaki siyasetçilerden özel hassasiyet bekleyen tehlike bölgeleridir.
1962'deki Küba krizinden sonra Beyaz Saray ve Kremlin bir kırmızı hat kurmuştu.
Eğer kaza harbi önlenecekse günümüzün liderleri gerilimleri düşürmek için çok daha sofistike yollar bulmalıdır.
Siyasetçiler, bazı liderlerin rasyonel olmadığı tehlike zamanlarında dahi riski en aza indirmek için rasyonel sonuçlar peşinde koşmalıdır."
BBC Türkçe
Times'ın bu editoryal yazısının başlığı, 'küresel ihtilaf'.
Bugünkü dünyanın dengeden uzak olduğunun belirtilmesiyle başlayan yazıda gerilim kaynağı üç gelişmeye dikkat çekiliyor.
Birincisi, Kuzey Kore'nin füze denemeleri, ikincisi Rusya ile Türkiye arasındaki gerilim, üçüncüsü ise Ukrayna gerilimi.
"1945-1989 arasının çift kutuplu dünyasındaki kolay olmayan istikrar, olağanüstü istikrarsız bir uluslararası sistemle yer değiştirdi" diye yazıyor gazete.
'Güney Çin Denizi ve Türkiye'nin güney sınırı, fay hatları'
Times, ABD'nin Güney Kore'ye kurulacak yeni bir savunma sistemine destek vermek için harekete geçtiğini aktardıktan sonra "bir haydut diktatör" olarak tanımladığı Kuzey Kore'nin nükleer silah hevesinin iki sonucunun olduğunu belirtiyor.
Gazeteye göre bunlardan biri, "Bir diktatörün dünya düzenini bozmaya yönelik ele avuca sığmaz kalkışmasının büyük ölçüde itiraz kabul etmez bir yere gitmesi".
İkincisi ise "ABD ve Çin'in, Güney Çin Denizi üzerinden bir çatışmaya düşme riski".
Times, Türkiye'nin Kasım ayında bir Rus jetini düşürmesi bu yana, iki ülke arasında bir askeri çatışma gerçekleşmemiş olsa da büyük bir diplomatik ve ticari sürtüşmenin yaşandığını yazıyor.
"Moskova, sol eğilimli Kürt savaşçı gruplarına desteğini artırdı" diye yazan gazete bunun, Ankara'yı, sınırında bir Suriye Kürdistanı'nın kurulacağına dair kaygılandırdığını belirtiyor.
Yazı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dünkü açıklamalarıyla devam ediyor:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Washington'ın, kendisi veya Suriyeli Kürtleri desteklemek arasında seçim yapması gerektiğini söyledi. Orta yol olmadığını belirtti.
Öyle görünüyor ki, Cumhurbaşkanı'na göre, Rusya gerçekten, sadece IŞİD’le değil Ankara'nın kendisiyle de ilan edilmemiş bir savaşın eşiğinde. Bu nedenle Suriye'nin kuzey sınırındaki, planlı veya plansız, herhangi bir yeni hadise, NATO müttefiki olan Türkleri, Ruslarla açık bir savaşa itebilir."
Yazının sonunda dünyadaki siyasetçilere bütün bu sorunlarla ilgili tansiyonu düşürmek için yeni yollar bulma çağrısı yapılıyor, özetle şu ifadelere yer veriliyor:
"Güney Çin Denizi'nden Türkiye'nin güney sınırına bunlar, temel fay hatlarıdır. Bunlar, tüm taraflardaki siyasetçilerden özel hassasiyet bekleyen tehlike bölgeleridir.
1962'deki Küba krizinden sonra Beyaz Saray ve Kremlin bir kırmızı hat kurmuştu.
Eğer kaza harbi önlenecekse günümüzün liderleri gerilimleri düşürmek için çok daha sofistike yollar bulmalıdır.
Siyasetçiler, bazı liderlerin rasyonel olmadığı tehlike zamanlarında dahi riski en aza indirmek için rasyonel sonuçlar peşinde koşmalıdır."
BBC Türkçe
Açık alanlarda da sigara yasağı başlıyor
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, AVM önü, ibadethane bahçesi, yürüyüş alanları ve çocukların bulunduğu parklarda sigara içilmesinin yasaklanacağını açıkladı.
Sabah gazetesinde yer alan habere göre, Sağlık Bakanlığı tütünle mücadele kapsamını genişletiyor. Kış aylarında kapalı mekanların camlı bölümlerinin tamamen kapatılarak sigara içilmesiyle ilgili yeni bir yasal düzenleme yapılacak.
Açık alanda sigara yasakları da bu yıl uygulamaya geçecek. Buna göre, çay bahçesi gibi alanlarda sigara içen masa ile içmeyen masa yan yana olamayacak. Masalar arasında belirli mesafe şartı getirilecek.
Çocuk parkı da yasak
Bakanlık, park, bahçe, AVM önü, ibadethane bahçesi, yürüyüş alanları ve çocuk parklarında sigara içimini yasaklayacak. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Çocuk parkında sigara olmaz" dedi.
Sabah gazetesinde yer alan habere göre, Sağlık Bakanlığı tütünle mücadele kapsamını genişletiyor. Kış aylarında kapalı mekanların camlı bölümlerinin tamamen kapatılarak sigara içilmesiyle ilgili yeni bir yasal düzenleme yapılacak.
Açık alanda sigara yasakları da bu yıl uygulamaya geçecek. Buna göre, çay bahçesi gibi alanlarda sigara içen masa ile içmeyen masa yan yana olamayacak. Masalar arasında belirli mesafe şartı getirilecek.
Çocuk parkı da yasak
Bakanlık, park, bahçe, AVM önü, ibadethane bahçesi, yürüyüş alanları ve çocuk parklarında sigara içimini yasaklayacak. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, "Çocuk parkında sigara olmaz" dedi.
8 Şubat 2016 Pazartesi
Öteki kadına tazminat davası
Kendisini aldatan eşine boşanma davası açan Berna S. kocasının sevgilisine de hayatının değişip manevi yıkıma uğradığını belirterek tazminat davası açtı.
İstanbul Kartal’da eşinin kendisini aldattığını öğrendiğinde eşi ve sevgilisine işkence yaptığı iddia edilen Berna S., eşine açtığı boşanma davasının ardından, “Yuvamı yıktı. Manevi hezimete uğradım” diyerek eşinin sevgilisi Hilal D. hakkında da tazminat davası açtı.
İstanbul Kartal Kordonboyu Mahallesi’nde yaşanan olayda iki çocuk annesi Berna S., eşi Can S.’nin kendisini Hilal D. ile aldattığını öğrenince genç sevgiliyi konuşmak için evine çağırdı.
Sevgilinin ağzından bir senedir beraber olduklarını duyunca çılgına dönen Berna S. iddiaya göre Hilal D.’nin kafasına bir cisimle vurduktan sonra elindeki sigarayı Hilal D.’nin vücudunda söndürdü.
8 bin TL istedi
Bir süre sonra da Berna S. eşinden boşanmak için mahkemeye başvurdu. Çiftin boşanma davası devam ederken Berna S. bu kez öteki kadın hakkında 8 bin TL’lik manevi tazminat davası açmaya karar verdi. Avukatı Çağrı Çetin aracılığıyla mahkemeye yaptığı başvuru da Berna S. dilekçede, iki çocuğunun ve kendisinin bu olay sonrası hayatlarının değiştiğini belirterek,”İstanbul’daki işimden ayrılıp başka bir şehire yerleşmek zorunda kaldım. Hayatımın değişmesine neden oldu. Hem yuvamı yıktı hem de manevi hezimete uğradığım. Kendisinden 8 bin TL tazminat talep ediyorum” dedi. (hürriyet.com.tr)
İstanbul Kartal’da eşinin kendisini aldattığını öğrendiğinde eşi ve sevgilisine işkence yaptığı iddia edilen Berna S., eşine açtığı boşanma davasının ardından, “Yuvamı yıktı. Manevi hezimete uğradım” diyerek eşinin sevgilisi Hilal D. hakkında da tazminat davası açtı.
İstanbul Kartal Kordonboyu Mahallesi’nde yaşanan olayda iki çocuk annesi Berna S., eşi Can S.’nin kendisini Hilal D. ile aldattığını öğrenince genç sevgiliyi konuşmak için evine çağırdı.
Sevgilinin ağzından bir senedir beraber olduklarını duyunca çılgına dönen Berna S. iddiaya göre Hilal D.’nin kafasına bir cisimle vurduktan sonra elindeki sigarayı Hilal D.’nin vücudunda söndürdü.
8 bin TL istedi
Bir süre sonra da Berna S. eşinden boşanmak için mahkemeye başvurdu. Çiftin boşanma davası devam ederken Berna S. bu kez öteki kadın hakkında 8 bin TL’lik manevi tazminat davası açmaya karar verdi. Avukatı Çağrı Çetin aracılığıyla mahkemeye yaptığı başvuru da Berna S. dilekçede, iki çocuğunun ve kendisinin bu olay sonrası hayatlarının değiştiğini belirterek,”İstanbul’daki işimden ayrılıp başka bir şehire yerleşmek zorunda kaldım. Hayatımın değişmesine neden oldu. Hem yuvamı yıktı hem de manevi hezimete uğradığım. Kendisinden 8 bin TL tazminat talep ediyorum” dedi. (hürriyet.com.tr)
Başbakan Davutoğlu, ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ile bir araya geldi
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde, ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ve üst düzey yöneticileri ile bir araya geldi.
Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde dün saat 13.30’da gerçekleştirilen toplantıda Başbakan yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan, Mehmet Şimşek, Tuğrul Türkeş ve Lütfi Elvan’ın yanı sıra AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ve AK Parti İstanbul Milletvekili Ali Sarıkaya da hazır bulundu.
Yaklaşık 2.5 saat süren toplantıya Doğan Yayın Grubu’nu temsilen Mehmet Ali Yalçındağ ile Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Doğuş Yayın Grubu’nu temsilen Erman Yerdelen, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Kalyoncu, Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Ciner, Ciner Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahit Ören, İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Zahit Akman, Esmedya Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Star Medya Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak, Dünya Veb Ofset Yönetim Kurulu Başkanı Didem Demirkent, Milliyet Gazetesi’ni temsilen Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören ile Yıldırım Demirören, Yeni Şafak Gazetesi’ni temsilen Albayrak Grubu adına Ahmet ve Nuri Albayrak, Yeni Akit Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu, Milli Gazete Genel Müdürü Ömer Yüksek Özek, Milat Gazetesi’nden Ali Adakoğlu ve AA Genel Müdürü Şenol Kazancı katıldı.
Başbakanlık kaynakları, Başbakan Davutoğlu’nun toplumun çeşitli kesimleriyle gerçekleştirdiği görüşmeler çerçevesinde ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ve üst yöneticileri ile de bir görüşme gerçekleştirdiğini belirtti. Toplantıda, terörle mücadele, demokratikleşme süreci, yeni anayasa, AB süreci ve siyasi reformlar ile ekonomi başlıkları üzerinde durulduğu bildirildi. Ayrıca, başta mülteciler konusu olmak üzere dış politika başlıkları ve ülke gündemindeki diğer konuların da konuşulduğu açıklandı. Katılımcılar arasında, bu toplantıların devamı konusunda genel mutabakata varıldığı da belirtildi. Hürriyet
Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde dün saat 13.30’da gerçekleştirilen toplantıda Başbakan yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan, Mehmet Şimşek, Tuğrul Türkeş ve Lütfi Elvan’ın yanı sıra AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ve AK Parti İstanbul Milletvekili Ali Sarıkaya da hazır bulundu.
Yaklaşık 2.5 saat süren toplantıya Doğan Yayın Grubu’nu temsilen Mehmet Ali Yalçındağ ile Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Doğuş Yayın Grubu’nu temsilen Erman Yerdelen, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Kalyoncu, Ciner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Ciner, Ciner Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ, İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Mücahit Ören, İhlas Medya Ankara Grup Başkanı Nuri Elibol Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni Zahit Akman, Esmedya Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Star Medya Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak, Dünya Veb Ofset Yönetim Kurulu Başkanı Didem Demirkent, Milliyet Gazetesi’ni temsilen Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören ile Yıldırım Demirören, Yeni Şafak Gazetesi’ni temsilen Albayrak Grubu adına Ahmet ve Nuri Albayrak, Yeni Akit Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu, Milli Gazete Genel Müdürü Ömer Yüksek Özek, Milat Gazetesi’nden Ali Adakoğlu ve AA Genel Müdürü Şenol Kazancı katıldı.
Başbakanlık kaynakları, Başbakan Davutoğlu’nun toplumun çeşitli kesimleriyle gerçekleştirdiği görüşmeler çerçevesinde ulusal medya kuruluşlarının sahipleri ve üst yöneticileri ile de bir görüşme gerçekleştirdiğini belirtti. Toplantıda, terörle mücadele, demokratikleşme süreci, yeni anayasa, AB süreci ve siyasi reformlar ile ekonomi başlıkları üzerinde durulduğu bildirildi. Ayrıca, başta mülteciler konusu olmak üzere dış politika başlıkları ve ülke gündemindeki diğer konuların da konuşulduğu açıklandı. Katılımcılar arasında, bu toplantıların devamı konusunda genel mutabakata varıldığı da belirtildi. Hürriyet
7 Şubat 2016 Pazar
'Askeri casusluk' davasında Gülen'in DNA'sı istendi
"Askeri casusluk" davasının iki numaralı sanığı Başbuğ, evinde ele geçirilen hard disklerdeki DNA örneklerinin Fethullah Gülen ve örgüt üyelerine ait olup olmadığının belirlenmesi için DNA örneklerinin alınmasını istedi.
Kamuoyunda "askeri casusluk" olarak bilinen davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ, evinde ele geçirilen ve davaya delil oluşturan hard disklerdeki DNA örneklerinin Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri FethullahGülen ve örgüt üyelerine ait olup olmadığının belirlenmesi amacıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vererek, parmak izleri ve DNA örneklerinin alınmasını talep etti.
Aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 kişi hakkında "askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla açılan davanın sanıklarından Başbuğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gözaltına alınan birçok kişinin evinde kendilerine ait olmayan ya da içeriği sonradan değiştirilmiş deliller bulunduğunu, bu delillerin haklarındaki davanın temelini oluşturduğunu söyledi.
Kendisine ait, içinde sadece müziklerin bulunduğu hard diskin değiştirildiğini ve sözde askeri bilgileri içeren belgelerin konulduğunu savunan Başbuğ, davaya bakan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine hard diskte DNA incelemesi yapıldığını ve Adli Tıp Kurumunun hazırladığı raporla DNA'nın kendisine ait olmadığını belgelediğini hatırlattı.
Parmak izi ve DNA örneği talebi
Sanıklardan Meryem Bağcı'nın Ankara'daki evinde ele geçirildiği iddia edilen hard disk ile kendi evindeki hard diskte aynı erkeğin DNA'sına rastlandığına dikkati çeken Başbuğ, DNA'nın kime ait olduğunun ortaya çıkarılması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu, bu kapsamda başta Fethullah Gülen olmak üzere Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması operasyonlarında tutuklanan, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ya da yurt dışına kaçan bütün polis, savcı ve hakimlerden DNA örneği alınmasını ve bu örnekle karşılaştırılmasını talep ettiğini anlattı.
Coşkun Başbuğ, herkesin yaptıklarının hesabını vereceğini belirterek, "Erişilmez, ulaşılmaz zannettiklerimiz yargı önüne çıktı. En ufak şüphem yok, Fethullah Gülen de gelecek, yaptığının hesabını verecek" diye konuştu. (hürriyet.com.tr)
Kamuoyunda "askeri casusluk" olarak bilinen davanın iki numaralı sanığı emekli Albay Coşkun Başbuğ, evinde ele geçirilen ve davaya delil oluşturan hard disklerdeki DNA örneklerinin Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri FethullahGülen ve örgüt üyelerine ait olup olmadığının belirlenmesi amacıyla İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe vererek, parmak izleri ve DNA örneklerinin alınmasını talep etti.
Aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 kişi hakkında "askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla açılan davanın sanıklarından Başbuğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gözaltına alınan birçok kişinin evinde kendilerine ait olmayan ya da içeriği sonradan değiştirilmiş deliller bulunduğunu, bu delillerin haklarındaki davanın temelini oluşturduğunu söyledi.
Kendisine ait, içinde sadece müziklerin bulunduğu hard diskin değiştirildiğini ve sözde askeri bilgileri içeren belgelerin konulduğunu savunan Başbuğ, davaya bakan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin talebi üzerine hard diskte DNA incelemesi yapıldığını ve Adli Tıp Kurumunun hazırladığı raporla DNA'nın kendisine ait olmadığını belgelediğini hatırlattı.
Parmak izi ve DNA örneği talebi
Sanıklardan Meryem Bağcı'nın Ankara'daki evinde ele geçirildiği iddia edilen hard disk ile kendi evindeki hard diskte aynı erkeğin DNA'sına rastlandığına dikkati çeken Başbuğ, DNA'nın kime ait olduğunun ortaya çıkarılması için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu, bu kapsamda başta Fethullah Gülen olmak üzere Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması operasyonlarında tutuklanan, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan ya da yurt dışına kaçan bütün polis, savcı ve hakimlerden DNA örneği alınmasını ve bu örnekle karşılaştırılmasını talep ettiğini anlattı.
Coşkun Başbuğ, herkesin yaptıklarının hesabını vereceğini belirterek, "Erişilmez, ulaşılmaz zannettiklerimiz yargı önüne çıktı. En ufak şüphem yok, Fethullah Gülen de gelecek, yaptığının hesabını verecek" diye konuştu. (hürriyet.com.tr)
Rus pazarında yüzde 81`lik kayıp
Antalya`ya yılın ilk ayında gelen Rus turist yüzde 81 azaldı.
Geçen yılın ilk ayında 12 bin 870 Rus turist tatil için Antalya`yı tercih ederken, bu yıl aynı dönemde gelen Rus turist sayısı 2 bin 427 oldu.
Antalya`ya geçen ocak ayı sonu itibariyle gelen turist sayısı 97 bin 601 oldu. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre yılın ilk ayında Antalya`ya gelen turist sayısı son 10 yılın en düşük rakamları olarak kayıtlara geçti. Antalya`ya ocak ayı itibariyle gelen turist sayısı, `Küresel Ekonomik Kriz`in etkilerinin en yoğun yaşandığı 2009 yılının da gerisinde kaldı.
EN İYİSİ OCAK 2008
Antalya, 2006 yılının ocak ayında 135 bin 10, 2007 yılının aynı döneminde 125 bin 446, 2008`in ocak ayında 140 bin 306 yabancı turisti ağırlamıştı. Küresel ekonomik krizin etkilerinin en yoğun hissedildiği 2009 yılının aynı ayında 106 bin 539 turisti ağırlayan Antalya, 2010 yılı ocak ayında 140 bin 19 turiste ev sahipliği yapmıştı. Bu hızlı toparlanma ardından Antalya`ya gelen turist sayısı belli düzeye tutunmayı başarmış, 2011 yılının ocak ayında 126 bin 272, 2012 yılında 122 bin 314, 2013 yılında 111 bin 485, 2014`te 116 bin 974 ve 2015`te 117 bin 746 yabancı turist kente gelmişti.
EN FAZLA KAYIP RUSYA
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının girişlerinin, tatil dışında başka nedenlerle Antalya`ya gelen yabancıların da dahil olduğu rakamlara göre bu yılın ocak ayında Antalya`ya gelen turist sayındaki düşüş, 2015`in aynı dönemine oranla yüzde 17 oldu. Antalya`nın ocak rakamlarına göre en fazla kan kaybettiği pazar Rusya oldu. Rusya`da düşüş yılın ilk ayında yüzde 81 olarak yaşandı. 2015 yılının ocak ayında 12 bin 870 Rus turist Antalya`ya gelirken, bu yılın aynı döneminde sayı 2 bin 427 oldu. Rusya geçen yıl ocak ayında Antalya`ya en çok turist gönderen 2`nci ülkeyken bu yıl 5`inciliğe geriledi.
ALMANYA PAZARINDA KAYIP YÜZDE 16
Antalya`nın Almanya pazarındaki kaybı yüzde 16 oldu. 2015 yılı ocak ayında 52 bin 731 Alman turiste ev sahipliği yapan Antalya`ya bu yılın aynı aynında gelen turist sayısı 44 bin 262`ye düştü. Almanlar düşüşe rağmen Antalya`yı en çok ziyaret eden turist grubu olurken, onları Hollandalılar takip etti. Ancak Hollanda pazarında kayıp 2015 yılına oranla yüzde 20 oldu. Hollanda`dan gelen turist sayısı 5 bin 688`den 4 bin 544`e düştü.
İSRAİL PAZARINDA YÜZDE 122 ARTIŞ
Hollanda`nın ardından ocak ayında en fazla turist gönderen üçüncü ülke İsrail oldu. İsrail pazarında yüzde 122`lik artış görülürken, bu ülkeden gelen turist sayısı 2 bin 8`den 4 bin 475`e yükseldi. Özellikle dünyaca ünlü turizm bölgesi Belek`te golf sahaları için Antalya`yı tercih eden İngiliz turistler bu yıl ocak ayı itibariyle Antalya`ya en çok turist gönderen 4`üncü ülke oldu. Ancak, bu pazarda da kayıp yüzde 14 oldu. İngiltere`den gelen turist sayısı 3 bin 456`dan 2 bin 965`e düştü.
DHA
Geçen yılın ilk ayında 12 bin 870 Rus turist tatil için Antalya`yı tercih ederken, bu yıl aynı dönemde gelen Rus turist sayısı 2 bin 427 oldu.
Antalya`ya geçen ocak ayı sonu itibariyle gelen turist sayısı 97 bin 601 oldu. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre yılın ilk ayında Antalya`ya gelen turist sayısı son 10 yılın en düşük rakamları olarak kayıtlara geçti. Antalya`ya ocak ayı itibariyle gelen turist sayısı, `Küresel Ekonomik Kriz`in etkilerinin en yoğun yaşandığı 2009 yılının da gerisinde kaldı.
EN İYİSİ OCAK 2008
Antalya, 2006 yılının ocak ayında 135 bin 10, 2007 yılının aynı döneminde 125 bin 446, 2008`in ocak ayında 140 bin 306 yabancı turisti ağırlamıştı. Küresel ekonomik krizin etkilerinin en yoğun hissedildiği 2009 yılının aynı ayında 106 bin 539 turisti ağırlayan Antalya, 2010 yılı ocak ayında 140 bin 19 turiste ev sahipliği yapmıştı. Bu hızlı toparlanma ardından Antalya`ya gelen turist sayısı belli düzeye tutunmayı başarmış, 2011 yılının ocak ayında 126 bin 272, 2012 yılında 122 bin 314, 2013 yılında 111 bin 485, 2014`te 116 bin 974 ve 2015`te 117 bin 746 yabancı turist kente gelmişti.
EN FAZLA KAYIP RUSYA
Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının girişlerinin, tatil dışında başka nedenlerle Antalya`ya gelen yabancıların da dahil olduğu rakamlara göre bu yılın ocak ayında Antalya`ya gelen turist sayındaki düşüş, 2015`in aynı dönemine oranla yüzde 17 oldu. Antalya`nın ocak rakamlarına göre en fazla kan kaybettiği pazar Rusya oldu. Rusya`da düşüş yılın ilk ayında yüzde 81 olarak yaşandı. 2015 yılının ocak ayında 12 bin 870 Rus turist Antalya`ya gelirken, bu yılın aynı döneminde sayı 2 bin 427 oldu. Rusya geçen yıl ocak ayında Antalya`ya en çok turist gönderen 2`nci ülkeyken bu yıl 5`inciliğe geriledi.
ALMANYA PAZARINDA KAYIP YÜZDE 16
Antalya`nın Almanya pazarındaki kaybı yüzde 16 oldu. 2015 yılı ocak ayında 52 bin 731 Alman turiste ev sahipliği yapan Antalya`ya bu yılın aynı aynında gelen turist sayısı 44 bin 262`ye düştü. Almanlar düşüşe rağmen Antalya`yı en çok ziyaret eden turist grubu olurken, onları Hollandalılar takip etti. Ancak Hollanda pazarında kayıp 2015 yılına oranla yüzde 20 oldu. Hollanda`dan gelen turist sayısı 5 bin 688`den 4 bin 544`e düştü.
İSRAİL PAZARINDA YÜZDE 122 ARTIŞ
Hollanda`nın ardından ocak ayında en fazla turist gönderen üçüncü ülke İsrail oldu. İsrail pazarında yüzde 122`lik artış görülürken, bu ülkeden gelen turist sayısı 2 bin 8`den 4 bin 475`e yükseldi. Özellikle dünyaca ünlü turizm bölgesi Belek`te golf sahaları için Antalya`yı tercih eden İngiliz turistler bu yıl ocak ayı itibariyle Antalya`ya en çok turist gönderen 4`üncü ülke oldu. Ancak, bu pazarda da kayıp yüzde 14 oldu. İngiltere`den gelen turist sayısı 3 bin 456`dan 2 bin 965`e düştü.
DHA
Cübbeli Ahmet Hoca ifade verdi!
Kamuoyunda Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, terör örgütü IŞİD'in kendisini ölümle tehdit ettiği gerekçesiyle ifade verdi.
Cübbeli Ahmet Hoca adına açılan Instagram hesabından, Cübbeli’nin adliyede avukatıyla birlikte çektiği fotoğraf paylaşıldı.
Yapılan paylaşımda, “Cübbeli Ahmet Hocaefendi Işid’in kendisini ölümle tehdit etmesi hakkında açılan dava dosyasıyla alakalı Bakırköy adliyesinde ifade verdi.” diye yazıldı.
(sözcü.com.tr)
Göçmenlere ‘elleme yasağı’ ve havuz pasaportu
Almanya ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerine dağılan Suriyeli ya da diğer Ortadoğulu göçmenlere neredeyse tüm yüzme havuzları yasaklandı.
Havuzlarda kadınlara tacizlerin artması, göçmen gençlerin arkadan yaklaşarak kenarda bekleyenleri itmesi, duş almadan havuza girmeleri gibi sorunlar yüzünden, bir çok kentte önlemler alındı. Özellikle erkek göçmenler için alınan önlemlerin başında “Elleme yasağı, itme yasağı, duş almadan havuza girme yasağı” gibi maddeler animasyonlarla çiizilerek çok dilli broşürler hazırlandı.
ELLEMEK VE SIKIŞTIRMAK YASAK
Altı farklı dilde hazırlanan çizimlerde “Ellemek, kadınları sıkıştırmak, itmek, şakalaşmak, batırmak ve insanların üzerine doğru atlamak, duş almadan suya girmek yasaktır” deniliyor ve bunlara dikkat etmeyenlere havuza girme yasağı konulacağı belirtiliyor. Çizgilerle yapılan anlatımlarda, kadınlara ne giyinmiş olurlarsa olsunlar, saygı gösterilmesi gerektiği belirtiliyor.
ÖNCE HAVUZ PASAPORTU
Hermeskeil Kasabası, bir havuz pasaportu hazırlarken, bunu almak için öncelikle iltica merkezinden hijyen ve güvenlikle ilgili bilgi alındığının kanıtlanması şartını getirdi. Kurallara uymayan göçmenlere, havuz görevlileri önce sarı kart, ardından kırmızı kart gösterip havuzdan atacak.
Yasaklar ve uyarılara rağmen Münih, Zwickau, Bornheim, Leipzig gibi yerlerdeki havuzlardan taciz, havuzu kirletme, sarkıntılık veya halka açık havuza işeme gibi çok sayıda şikayet geldiği belirtiliyor.
(sözcü.com.tr)
Havuzlarda kadınlara tacizlerin artması, göçmen gençlerin arkadan yaklaşarak kenarda bekleyenleri itmesi, duş almadan havuza girmeleri gibi sorunlar yüzünden, bir çok kentte önlemler alındı. Özellikle erkek göçmenler için alınan önlemlerin başında “Elleme yasağı, itme yasağı, duş almadan havuza girme yasağı” gibi maddeler animasyonlarla çiizilerek çok dilli broşürler hazırlandı.
ELLEMEK VE SIKIŞTIRMAK YASAK
Altı farklı dilde hazırlanan çizimlerde “Ellemek, kadınları sıkıştırmak, itmek, şakalaşmak, batırmak ve insanların üzerine doğru atlamak, duş almadan suya girmek yasaktır” deniliyor ve bunlara dikkat etmeyenlere havuza girme yasağı konulacağı belirtiliyor. Çizgilerle yapılan anlatımlarda, kadınlara ne giyinmiş olurlarsa olsunlar, saygı gösterilmesi gerektiği belirtiliyor.
ÖNCE HAVUZ PASAPORTU
Hermeskeil Kasabası, bir havuz pasaportu hazırlarken, bunu almak için öncelikle iltica merkezinden hijyen ve güvenlikle ilgili bilgi alındığının kanıtlanması şartını getirdi. Kurallara uymayan göçmenlere, havuz görevlileri önce sarı kart, ardından kırmızı kart gösterip havuzdan atacak.
Yasaklar ve uyarılara rağmen Münih, Zwickau, Bornheim, Leipzig gibi yerlerdeki havuzlardan taciz, havuzu kirletme, sarkıntılık veya halka açık havuza işeme gibi çok sayıda şikayet geldiği belirtiliyor.
(sözcü.com.tr)
Türkiye’nin bir yıllık Özgecan Arslan cinayeti karnesi
20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Arslan, geçtiğimiz 11 Şubat’ta, daha önce kendi eşine yönelik saldırıları bilinmesine rağmen durdurulmayan bir minibüs şoförü tarafından feci şekilde öldürüleli bir yıl oldu. Bu, belki de Türkiye’nin neredeyse tamamını harekete geçiren ilk kadın cinayetiydi. Ama ne ilk ne de sondu... Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre 2015’te 303 kadın katledildi. Özgecan’a, bu cinayetlerin ‘sembol ismi’ olmak düştü.
BİR YILDA NE DEĞİŞTİ?
- Daha önce kadına yönelik şiddetle ilgilenmemiş pek çok şirket, ilk kez bir şeyler yapmak için sıraya girdi. Ama kapsayıcı, uzun soluklu yeni bir proje hayata geçmedi.
- Kadın katillerine daha ağır cezalar verilirse cinayetlerin azalacağı düşüncesinden yola çıkılarak, Özgecan Arslan adı taşıyan bir yasa talebi oluşturuldu. Etkin bir şekilde uygulansa mevcut yasaların yeterli olduğunu, kadının şiddet görmesini engelleyecek politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyenlerin sesi daha az duyuldu.
- Yasalar etkin uygulanmamaya; mahkemeler kadın katillerine, çocuk tecavüzcülerine iyi hal ve saygınlık indirimi vermeye devam etti. Altı aylık dönemde kadın katillerinin en az yarısı ceza indirimi aldı.
- Kadına yönelik ayrımcı dil, hükümetin kadından çok aile kurumunu önemseyen politikaları, kadına yönelik şiddet ve cinayetleri teşvik etmeyi sürdürdü.
- Yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, kadına yönelik şiddet konusunun algıda seçicilik olduğunu söyledi.
- Konuyla ilgili dünyada bugüne kadar yazılmış en etkin metin olan ve Türkiye’nin ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi, 2015’te de uygulamaya geçmedi.
- Filmmor’un hazırladığı ‘Medya Karnesi’nde hiçbir medya kuruluşu ‘iyi’ notu bile alamadı, notlar ‘orta’dan başladı.
BİZ NE YAPABİLİRİZ?
Şiddete uğrayan birine (komşunuz, arkadaşınız, iş arkadaşınız, akrabanız, öğrenciniz, veliniz) vereceğiniz destek çok değerli. Bu ‘aile meselesi’ değil suç olduğu için ihbar etmek de vatandaşlık görevi.
- Polis ve jandarma karakolları ile 155 ve 156 no’lu telefonları arayabilirsiniz.
- Mor Çatı (0212) 292 52 31
- Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Acil Yardım Hattı (0212) 656 96 96
- Alo 183 (Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı)
- Sağlık kuruluşları
- Cumhuriyet Savcılığı
- Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (KOZA-ŞÖNİM)
- Belediyelerin Kadın Danışma Merkezleri
- Baroların Kadına Yönelik Şiddet telefon hatları ve Adli Yardım Kurulları
- Bireysel olarak yapabileceklerinize dair bir rehberi şu adreste de bulabilirsiniz: www.filmmor.org/tr/
CİNAYET BAHANELERİ
- Pembe cep telefonu kullanması
- Çalışması, para kazanması
- Başka biriyle evlenmesi
- Beyaz pantolon giymesi
- Ayrılmak, boşanmak istemesi
Oya armutçu / Hürriyet
BİR YILDA NE DEĞİŞTİ?
- Daha önce kadına yönelik şiddetle ilgilenmemiş pek çok şirket, ilk kez bir şeyler yapmak için sıraya girdi. Ama kapsayıcı, uzun soluklu yeni bir proje hayata geçmedi.
- Kadın katillerine daha ağır cezalar verilirse cinayetlerin azalacağı düşüncesinden yola çıkılarak, Özgecan Arslan adı taşıyan bir yasa talebi oluşturuldu. Etkin bir şekilde uygulansa mevcut yasaların yeterli olduğunu, kadının şiddet görmesini engelleyecek politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyenlerin sesi daha az duyuldu.
- Yasalar etkin uygulanmamaya; mahkemeler kadın katillerine, çocuk tecavüzcülerine iyi hal ve saygınlık indirimi vermeye devam etti. Altı aylık dönemde kadın katillerinin en az yarısı ceza indirimi aldı.
- Kadına yönelik ayrımcı dil, hükümetin kadından çok aile kurumunu önemseyen politikaları, kadına yönelik şiddet ve cinayetleri teşvik etmeyi sürdürdü.
- Yeni Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, kadına yönelik şiddet konusunun algıda seçicilik olduğunu söyledi.
- Konuyla ilgili dünyada bugüne kadar yazılmış en etkin metin olan ve Türkiye’nin ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi, 2015’te de uygulamaya geçmedi.
- Filmmor’un hazırladığı ‘Medya Karnesi’nde hiçbir medya kuruluşu ‘iyi’ notu bile alamadı, notlar ‘orta’dan başladı.
BİZ NE YAPABİLİRİZ?
Şiddete uğrayan birine (komşunuz, arkadaşınız, iş arkadaşınız, akrabanız, öğrenciniz, veliniz) vereceğiniz destek çok değerli. Bu ‘aile meselesi’ değil suç olduğu için ihbar etmek de vatandaşlık görevi.
- Polis ve jandarma karakolları ile 155 ve 156 no’lu telefonları arayabilirsiniz.
- Mor Çatı (0212) 292 52 31
- Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Acil Yardım Hattı (0212) 656 96 96
- Alo 183 (Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı)
- Sağlık kuruluşları
- Cumhuriyet Savcılığı
- Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (KOZA-ŞÖNİM)
- Belediyelerin Kadın Danışma Merkezleri
- Baroların Kadına Yönelik Şiddet telefon hatları ve Adli Yardım Kurulları
- Bireysel olarak yapabileceklerinize dair bir rehberi şu adreste de bulabilirsiniz: www.filmmor.org/tr/
CİNAYET BAHANELERİ
- Pembe cep telefonu kullanması
- Çalışması, para kazanması
- Başka biriyle evlenmesi
- Beyaz pantolon giymesi
- Ayrılmak, boşanmak istemesi
Oya armutçu / Hürriyet
Beşar Esad'ın annesi öldü
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın annesi Enise Mahluf 86 yaşında hayatını kaybetti.
Suriye resmi haber ajansı SANA'ya göre Enise Mahluf Şam'daki bir hastanede öldü. Mahluf'un ölüm nedeni açıklanmadı.
Ancak yerel kaynaklara göre Mahluf uzun yıllardır hastaydı ve 2012 senesine kadar tedavi için sık sık Almanya'ya seyahat ediyordu.
2012'de yani Suriye krizinin başlamasından bir yıl sonra Avrupa Birliği, Mahluf dahil Esad ailesinin ve çok sayıda Suriyeli önemli ismin mal varlıklarını dondurarak seyahat yasağı getirmişti.
ESKİ FIRST LADY
Beşar Esad'ın babası Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esad, Enise Mahluf'la 1957 yılında evlenmişti.
1930 Lazkiye doğumlu olan Mahluf, 2000 yılında hayatını kaybeden Hafız Esad'la 43 yıl evli kalmıştı.
Çiftin bu evlilikten Büşra, Basil, Beşar, Macid ve Mahir adında beş çocuğu dünyaya geldi.
Enise Mahluf aynı zamanda Esad rejimin arka planındaki önemli isimlerden biriydi. (hürriyet.com.tr)
Suriye resmi haber ajansı SANA'ya göre Enise Mahluf Şam'daki bir hastanede öldü. Mahluf'un ölüm nedeni açıklanmadı.
Ancak yerel kaynaklara göre Mahluf uzun yıllardır hastaydı ve 2012 senesine kadar tedavi için sık sık Almanya'ya seyahat ediyordu.
2012'de yani Suriye krizinin başlamasından bir yıl sonra Avrupa Birliği, Mahluf dahil Esad ailesinin ve çok sayıda Suriyeli önemli ismin mal varlıklarını dondurarak seyahat yasağı getirmişti.
ESKİ FIRST LADY
Beşar Esad'ın babası Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esad, Enise Mahluf'la 1957 yılında evlenmişti.
1930 Lazkiye doğumlu olan Mahluf, 2000 yılında hayatını kaybeden Hafız Esad'la 43 yıl evli kalmıştı.
Çiftin bu evlilikten Büşra, Basil, Beşar, Macid ve Mahir adında beş çocuğu dünyaya geldi.
Enise Mahluf aynı zamanda Esad rejimin arka planındaki önemli isimlerden biriydi. (hürriyet.com.tr)
6 Şubat 2016 Cumartesi
“Gençleri tarıma yönlendirmezsek tarım biter”
Gençlerin tarım ekonomisine geçmesi için teşvik edilmesi gerektiğinin altını çizen Reis Gıda Başkanı Mehmet Reis, “Tarımda yaşlı bir nüfus çalışıyor, gençler ise şehirlerde iş arıyor. Gençleri tarım sektörüne yönlendirmezsek tarım biter; tarım biterse hayat biter” dedi.
Çiftçilerin yaşam standardını güvence altına almanın, aynı zamanda toplumun gıda ihtiyacını güvence altına almak anlamına geldiğini anlatan Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Gençlerimizin doğduğu yerde doymalarını sağlarsak; ülkemizin iç tüketimi için ihtiyacımız olan gıda üretimini yaparız, nüfusun sosyal ve ekonomik olarak daha refah içinde yaşamasını sağlarız, işsizliğin önüne geçeriz ve dünyaya daha çok gıda ihracatı yaparak cari açığa çare oluruz.
Geleceğimiz olan genç nüfus, kesinlikle tarım ekonomisine geçmek için teşvik edilmelidir. Çünkü, her ülkenin kendi topraklarında, iç tüketimini karşılayacak kadar gıda üretimi yapması gerekir. Hiçbir ülke beslenmek gibi yaşamsal bir konuyu başka bir ülkeden ithal ederim diyerek, ihale edemez” diye konuştu.
15.Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi yapıldı
15.Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi, 20 ve 21 Ocak 2016 tarihleri arasında, Ankara Gür Kent Hotel’de gerçekleşti. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) tarafından düzenlenen toplantıya, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ile sektör temsilcileri katıldı.
Dünyada her alandaki adaletsizliğin gıdaya erişimde de kendisini gösterdiğini kaydeden Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, şunları söyledi:
“Dünya nüfusu, 7 milyara ulaştı. Dünyada 500 milyon kişi obez ve 1,5 milyar kişi şişmanlık düzeyinde bir kiloya sahip iken, 800 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. Yılda 1,4 milyar ton gıda, israf ediliyor. Dünyadaki hastalıkların %15’i, yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor. Tablo bu. Dünyada her alanda yaşanabilen adaletsizlik gıdaya erişim konusunda da kendisini gösteriyor ve bunun neticesinde sosyal çalkantılar yaşanabiliyor” dedi.
Konuşmasında, son dönemde Rusya ile yaşanan krize değinen Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin ise, “Bu kriz, sanıldığı kadar Türkiye'yi etkilemedi, yani krizin korktuğumuz kadar olmadığını düşünüyorum" diye konuştu.
Dünyadaki toprakların %33’ü verimsiz
Konuşmasında, bilinçsizce yapılan ilaçlama ve gübre kullanımı, aşırı sulama gibi nedenlerin toprağın verimsizliğine yol açtığına dikkat çeken Mehmet Reis, diğer taraftan kentleşme, sanayi tesisleri, madencilik gibi faktörlerin, tarıma elverişli ekilebilir alanları yok etmekte olduğunu söyledi.
Dünyadaki toprakların %33’nün verimsiz durumda olduğuna işaret eden Mehmet Reis, küresel ısınma, yağışların azalması, yer altı sularının çekilmesi gibi onlarca nedenin, tarım alanları çok ciddi tehdit etmeye devam ettiğini açıkladı.
Dünya genelinde olduğu gibi, ülkemizde de kentlerde yaşayan nüfusun kırsalda yaşayan nüfusu geçtiğini belirten Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:
“Ülkemizde 1927 yılında nüfusunun %76’sı kırsal kesimde yaşarken; 2015 yılına gelindiğinde nüfusun %25’i kırsal kesimde yaşıyor oldu. Kırsal kesimde yaşayan nüfus ile kentlerde yaşayan nüfus, yer değiştirdi ve kentlere olan göç devam ediyor. Dünya genelinde de, kırsal kesimde yaşayan nüfus hızla azaldı. Göçler, kuraklık, toprak kaybı, tarım alanlarının amacı dışında kullanılması, geleceğimiz açısından büyük bir risk oluşturuyor. Zira uzmanlar, 2050 yılında dünya nüfusunun 9.1 milyar kişi olacağını açıklıyor. Eğer, gelecekte oluşabilecek bir gıda krizi için, önlem alınmazsa bu küresel bir güvenlik krizine dönüşebilir. Nitekim gelecekte, susuzluk ve temel gıda maddelerinin eksikliğinden, kuraklık ve artan fiyatlardan, bugünkünden daha sık ve çaresizlik içinde bahsediyor olacağız. Bilindiği üzere, 1973 yılında ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, “Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin; yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin” demiştir. Mustafa Kemal Atatürk, “Üreticilerinden yoksun olan milletler, üretenlerin esiri olur” diyerek, bir ülkenin gıda üretimi yapmasının önemini anlatmıştır. Özetle, yaşamın güvencesi ve gıda ihtiyacının temel varlığı olan toprağımızın ve suyumuzun kıymetini bilerek koruyalım ve gençlerimizi tarıma yönlendirelim” şeklinde konuştu.
Çiftçilerin yaşam standardını güvence altına almanın, aynı zamanda toplumun gıda ihtiyacını güvence altına almak anlamına geldiğini anlatan Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Gençlerimizin doğduğu yerde doymalarını sağlarsak; ülkemizin iç tüketimi için ihtiyacımız olan gıda üretimini yaparız, nüfusun sosyal ve ekonomik olarak daha refah içinde yaşamasını sağlarız, işsizliğin önüne geçeriz ve dünyaya daha çok gıda ihracatı yaparak cari açığa çare oluruz.
Geleceğimiz olan genç nüfus, kesinlikle tarım ekonomisine geçmek için teşvik edilmelidir. Çünkü, her ülkenin kendi topraklarında, iç tüketimini karşılayacak kadar gıda üretimi yapması gerekir. Hiçbir ülke beslenmek gibi yaşamsal bir konuyu başka bir ülkeden ithal ederim diyerek, ihale edemez” diye konuştu.
15.Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi yapıldı
15.Ulusal Tarım ve Gıda Kongresi, 20 ve 21 Ocak 2016 tarihleri arasında, Ankara Gür Kent Hotel’de gerçekleşti. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) tarafından düzenlenen toplantıya, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin, Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ile sektör temsilcileri katıldı.
Dünyada her alandaki adaletsizliğin gıdaya erişimde de kendisini gösterdiğini kaydeden Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, şunları söyledi:
“Dünya nüfusu, 7 milyara ulaştı. Dünyada 500 milyon kişi obez ve 1,5 milyar kişi şişmanlık düzeyinde bir kiloya sahip iken, 800 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor. Yılda 1,4 milyar ton gıda, israf ediliyor. Dünyadaki hastalıkların %15’i, yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor. Tablo bu. Dünyada her alanda yaşanabilen adaletsizlik gıdaya erişim konusunda da kendisini gösteriyor ve bunun neticesinde sosyal çalkantılar yaşanabiliyor” dedi.
Konuşmasında, son dönemde Rusya ile yaşanan krize değinen Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin ise, “Bu kriz, sanıldığı kadar Türkiye'yi etkilemedi, yani krizin korktuğumuz kadar olmadığını düşünüyorum" diye konuştu.
Dünyadaki toprakların %33’ü verimsiz
Konuşmasında, bilinçsizce yapılan ilaçlama ve gübre kullanımı, aşırı sulama gibi nedenlerin toprağın verimsizliğine yol açtığına dikkat çeken Mehmet Reis, diğer taraftan kentleşme, sanayi tesisleri, madencilik gibi faktörlerin, tarıma elverişli ekilebilir alanları yok etmekte olduğunu söyledi.
Dünyadaki toprakların %33’nün verimsiz durumda olduğuna işaret eden Mehmet Reis, küresel ısınma, yağışların azalması, yer altı sularının çekilmesi gibi onlarca nedenin, tarım alanları çok ciddi tehdit etmeye devam ettiğini açıkladı.
Dünya genelinde olduğu gibi, ülkemizde de kentlerde yaşayan nüfusun kırsalda yaşayan nüfusu geçtiğini belirten Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:
“Ülkemizde 1927 yılında nüfusunun %76’sı kırsal kesimde yaşarken; 2015 yılına gelindiğinde nüfusun %25’i kırsal kesimde yaşıyor oldu. Kırsal kesimde yaşayan nüfus ile kentlerde yaşayan nüfus, yer değiştirdi ve kentlere olan göç devam ediyor. Dünya genelinde de, kırsal kesimde yaşayan nüfus hızla azaldı. Göçler, kuraklık, toprak kaybı, tarım alanlarının amacı dışında kullanılması, geleceğimiz açısından büyük bir risk oluşturuyor. Zira uzmanlar, 2050 yılında dünya nüfusunun 9.1 milyar kişi olacağını açıklıyor. Eğer, gelecekte oluşabilecek bir gıda krizi için, önlem alınmazsa bu küresel bir güvenlik krizine dönüşebilir. Nitekim gelecekte, susuzluk ve temel gıda maddelerinin eksikliğinden, kuraklık ve artan fiyatlardan, bugünkünden daha sık ve çaresizlik içinde bahsediyor olacağız. Bilindiği üzere, 1973 yılında ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, “Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin; yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin” demiştir. Mustafa Kemal Atatürk, “Üreticilerinden yoksun olan milletler, üretenlerin esiri olur” diyerek, bir ülkenin gıda üretimi yapmasının önemini anlatmıştır. Özetle, yaşamın güvencesi ve gıda ihtiyacının temel varlığı olan toprağımızın ve suyumuzun kıymetini bilerek koruyalım ve gençlerimizi tarıma yönlendirelim” şeklinde konuştu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)