11 Mart 2016 Cuma

İki yıl önce 'ölen' karısı televizyon programına çıktı

Fas'ın Casablanca kentinde akıllara durgunluk veren bir olay yaşandı. Abragh Mohamed adlı bir adam, iki yıl önce trafik kazası sonucu 'hayatını kaybeden' eşininin televizyon programına çıktığını duyunca şoke oldu.

İngiliz The Mirror'ın haberine göre; Mohamed, eşini bir trafik kazasında yitirdi. Doktorlar, ağır yaralanan kadının öldüğünü söyledi. Bunun üzerine Faslı adam, sevgili eşini toprağa verdi.
Bu trajik olaydan iki yıl sonra Mohamed'in akrabaları, Fas'ta oldukça popüler olan ve sevdiklerini arayan insanları birleştiren 'Al Mujtafun' (Kaybolanlar) adlı reality show programını izliyordu.
O sırada yayına bir kadın bağlandı ve eşini kaybettiğini söyleyerek, isim ve telefon numarası verdi.
Mohamed o sırada programı izlemiyordu ancak aile üyeleri, iki yıl önce ölen akrabalarının telefonunu duyunca şoke oldular. Akabinde haberi hemen Mohamed'e verdiler.

Bir İspanyol kanalına konuşan Mohamed, "Gömdüğümüz cenazenin başka birine ait olduğunu ve eşimin sağ olduğunu bilmiyordum" dedi.

Şimdi burada bazı sorular akılları meşgul ediyor. Söz konusu kadın eşini bulmak için neden iki yıl bekledi ve bu süreçte neredeydi?

İlk teori, hafızasını kaybettiği yönünde. Kadın, Azial adlı küçük, dağlık bir kasabada yaşıyordu. Doktorlar, kazanın ardından kocasına muhtemelen yaşamayacağını söyledi ve hastane faturasının her halükarda ödenmesi gerekiyordu.

Mohamed, bu yüzden dört saat mesafedeki evine döndü ve para bulup döndüğünde ona karısının öldüğü söylendi.

Sonrasında cenaze Azilal'a bir tabut içerisinde gönderildi ve merasimle gömüldü... (hürriyet.com.tr)

Kemal Kılıçdaroğlu: Türkiye'yi tampon il yaptılar

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ‘Kayserili pazarlığı’ olarak tanımladığı Avrupa Birliği ile yapılan mülteci görüşmelerini eleştirirken, “Emin olun hiçbir Kayserili bu anlaşmanın altına imza atmaz. Siz Türkiye’yi tampon il yapıyorsunuz. Biz verelim onlara 6 milyar Euro’yu, bütün Suriyelileri, Afganları, Pakistanlıları kendileri alsınlar” dedi. Kılıçdaroğlu, Hürriyet’e şunları söyledi:

TİCARETİ İYİ BİLİRLER

(AB ile mülteci pazarlığı) Bu kararla Avrupalılar, Türkiye’yi Avrupa ve Ortadoğu arasında bir tampon ülke olarak görüyor, ‘Ben Türkiye’den göç eden bütün göçmenleri size geri göndereceğim’ diyor. Üzülerek söylüyoruz, 3 milyar Euro karşılığında Türkiye de bunu kabul ediyor. Anlaşma AB’nin Temel Haklar Bildirgesi’ne aykırı. Bu anlaşma ile Avrupa kendi değerlerine, kurallarına uymuyor. Bunu Kayseri pazarlığı olarak görenler, kurnazca ‘Avrupalıları kandırdık, iyi avantaj elde ettik’ diye düşünebilir. Ama emin olun hiçbir Kayserili bu anlaşmanın altına imza atmaz. Benim bildiğim bütün Kayserililer saygın insanlardır, ticareti iyi bilirler ama böyle bir anlaşmanın altına imza atmazlar. Çünkü hiçbir Kayserili, Kayseri’nin tampon bir il olmasını istemez. Siz Türkiye’yi tampon bir il yapıyorsunuz. 

MESLEK SAHİPLERİNİ ALACAKLAR

Biz verelim onlara 6 milyar Euro’yu bütün, Suriyelileri, Afganları, Pakistanlıları kendileri alsınlar. Diyorlar ki, ‘Size geri göndereceğiz, kaç kişi geri gönderdik 10 kişi, sizden 10 Suriyeli geri alacağız’. Hangi Suriyelileri alacaklar, üniversiteyi bitirmiş, meslek sahibi olanları alacaklar. Diğerlerini siz ne yaparsanız yapın. Bu bir defa insan haklarına aykırı. Göçmenler arasında ayrım yapan böyle bir anlaşmaya imza atmak, insana en büyük saygısızlıktır. Bana göre Avrupa ahlaki bir sürecin içinde değil. Davutoğlu Hükümeti de Avrupalının kuyruğuna takılmış. Bu iş parayla çözülecek bir iş değildir. Böyle bir mantıkla dış politikaya yaklaşamazsınız. Bir ülkenin onuru, kişiliği vardır. Bir ülkenin izlediği sağlıklı, tutarlı bir dış politika vardır. Üçü de yok bunlarda. Göçmenlerin insan ve uluslararası hukuk açısından güvenceye alınmış hakları var. 

Lübnan ve Ürdün bütün göçmen kamplarını Avrupalılara açtı. ‘Gelin bakın’ dediler, biz açmadık. Niçin, çünkü oralarda silahlı eğitimler görülüyor. ‘Kamplar çok iyi, yardıma ihtiyacımız yok’ diyorlardı. Şimdi kamplarda değil asıl Türkiye’nin içinde bu insanlar. Milletvekilleri bile alınmadı kamplara. Avrupalı diyor ki ‘Afganistanlıyı da Pakistanlıyı da Türkiye’ye göndereceğim.’ Niye bunları kendi ülkelerine göndermiyorlar? Suriye pasaportu varsa tamam başka ülkelere gönderemiyor, Türkiye’ye göndersin, ama niye diğer ülkeleri de Türkiye’ye geri gönderiyorsun?”

HAVANDA SU DÖVMEKTİR

(Yeni anayasa tartışmaları) Parlamenter sistemi güçlendireceksek oturalım, anayasa ve darbe yasalarını değiştirelim. ‘Biz bunu düşünmüyoruz, sadece başkanlık için komisyon kurmak istiyoruz’ diyorsa da biz bunda yokuz. Hem baştan gelip katılacağız hem de itiraz edeceğiz. Bu çok ahlaki değil. Sordular, düşüncelerimizi yazılı aktardık. Arkasından davet ettiler. Bu, ‘Sizin düşünceleriniz çerçevesinde çalışma yapacağız’ demektir. Gittik, böyle bir çalışmanın olmadığını gördük. ‘Hem katılırım hem de itiraz ederim, karar çıkmasın’ demek havanda su dövmektir. Bir komisyonu sonuç almak için kurarsınız. Sonuç almak için de çerçeveyi önceden çizer koyarsınız.” 

DOKUNULMAZLIKTA İLKELİ OLMAK GEREK

Biz ilke olarak dokunulmazlıkların, kürsü dokunulmazlığı hariç, tamamen kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir kişinin ihale takipçiliği veya yolsuzluk yapması, Parlamento’da kalmasını gerektirmiyor. Bir karar alınacaksa bunun, Parlamento’nun itibarını koruma açısından ilkesel olması lazım. Yoksa; ‘Ali’ye kızdım kaldıralım, ama Veli bizim arkadaşımız kalsın’ demek, Parlamento’nun itibarına gölge düşürür. İlkeli bir karar alarak, Parlamento’nun o kararın arkasında blok olarak durması gerekir. Siyasi parti ayrımı yapmadan ilkeli bir tavır belirlenirse, hem geçmişte düşülen hatalara düşülmemiş olur hem de gelecek açısından Parlamento’nun ne yapacağını toplum net öğrenmiş olur. Biz ilkeli bir tavır koyduk ve bu tavrımızın arkasında dururuz.  

İspanya, Kraliçe’yi konuşuyor

İspanya Kraliçesi Letizia’nın yolsuzlukla suçlanan bir işadamıyla mesajlaştığının ortaya çıkması ülkeyi karıştırdı.

“eldiario.es” isimli internet gazetesinin önceki gün yayınladığı, tarihi 2014’e dayanan mesajlarda Kraliçe, banka yolsuzluğuyla suçlanan, kocası Kral 6. Felipe’nin de yakın arkadaşı olan iş adamı Javier Lopez Madrid ile konuşuyor.

Mesajlarda Kraliçe, Madrid’e, “Kredi kartlarıyla ilgili yazıyorum. Biz kim olduğunu biliyoruz, sen de bizim kim olduğumuzu biliyorsun. Birbirimizi biliyoruz, birbirimizden hoşlanıyoruz, saygı gösteriyoruz. Gerisi cehenneme. Yoga arkadaşıma öpücükler (özledim seni!!!)” diye yazmış.

Kraliçe, ayrıca iş adamından daha dikkatli olmasını istemiş.
Madrid de “Gelecekte yeni önlemler alacağım. Çok zor bir ülkede yaşıyoruz. Çok daha dikkatli olmalıyım” diyor.

Kral da konuşmaya katılarak “Biz de öyle yapacağız” diye eklemiş. Haberin çıkmasıyla “#CompiYogui”(yoga arkadaşım) Twitter’da İspanyol kullanıcılar arasında TT oldu.



10 Mart 2016 Perşembe

Rıza Sarraf'tan 'Zencani' açıklaması

İş adamı Rıza Sarraf, İran'da yargılandığı davada idam cezasına çarptırılan iş adamı Babek Zencani ile ortak olduğu yönünde iddialar içeren haberlere ilişkin açıklama yaptı.Sarraf, açıklamasında, uzun süredir medyada Zencani'nin "ortağı olduğu" yönünde asılsız haberler yer aldığını belirterek, "Bu haberlere birçok defalar doğru olmadığı yönünde tepki ve cevap verdiysem de kirli odaklara hizmet eden zihniyetler, bu yalana sarılmaktan vazgeçmediler" ifadesini kullandı.

İran mahkemelerinin, uzun zamandır İran devleti aleyhine işlenen bir suçun soruşturmasını yaptıklarını aktaran Sarraf, "Bu kadar derin ve çok yönlü yapılan bir soruşturmanın sonunda kararını veren İran mahkemeleri, konuyla hiçbir ilgim olmadığını açıkça ortaya koymuş olmasına rağmen, burada, Türkiye'de kirli odaklara hizmet eden bazı kişi ve kurumların ısrarla beni bu soruşturmayla ilişkilendirmeye çalışmalarının hiçbir hukuki, insani ya da mantıklı izahı bulunmamaktadır" değerlendirmesinde bulundu.  

Sarraf, şöyle devam etti:      

"Babek Zencani, hiçbir zaman benim ortağım olmadı ve ben İran devletinin parası ile ticaret yapmadım. İran devleti tarafından şahsıma yöneltilen bir suçlama olmadığı gibi hakkımda açılmış, devam eden ya da sonuçlanmış bir soruşturma da bulunmamaktadır.

Bununla da yetinmeyen aynı kirli zihniyet, bugün mal varlığımı satışa çıkardığım yönünde haberleri bazı internet siteleri aracılığıyla yayınlamaya başladı. Yine bu yalan haberin temelinde de beni, hiç ilgim olmayan bir suçla ve soruşturmayla ilişkilendirme gayesi bulunmaktadır. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve ülkeme yararlı bir vatandaş olarak yaşamaya da çalışmaya da devam ediyorum. Ailem, sahip olduğum varlıklarım ve yatırımlarımla Türkiye'deyim. Siyasi başarısızlıklarının faturasını bana kesmeye çabalayanlar, bana hakaret ederek rating, tiraj toplamaya uğraşanlar, hakkımda asılsız haber yaparak gündem değiştirmeye çalışanlar; sizlerle bağımsız Türk mahkemeleri huzurunda hesaplaşmaktan asla vazgeçmeyeceğim." Rıza Sarraf, "dünyada ve Türkiye'de çözülmesi gereken birçok sorun varken, ismini asılsız haberlerle gündeme taşıyan zihniyeti esefle kınadığını ve bu yönde çıkan yalan haberlere itibar edilmemesi gerektiğini" kaydetti.

İngiltere’nin AB’den çıkmasına Stephen Hawking de karşı

Birleşik Krallık’ta ünlü fizikçi Stephen Hawking’in başını çektiği Royal Society üyesi 150 bilim insanı, ülkenin Avrupa Birliği üyesi olarak kalması için yürütülen kampanyaya destek verdi.


Aralarında üç Nobel ödülü sahibi de bulunan ve tamamı Cambridge Üniversitesi’nde görev yapan bilim insanları, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasının “bilim için bir felaket anlamına geleceğini” söyledi ve araştırmacıların hareket özgürlüğüne getirilecek tüm olası kısıtlamaların Ada’daki bilimsel araştırmaları negatif etkileyeceğini belirtti.

Times gazetesinde açık bir mektup yayımlayan bilim insanları, “Biz en iyi araştırmacılarımızın birçoğunu kıta Avrupası’nda buluyoruz. Genç araştırmacılar AB’den aldıkları fonlarla buraya geliyor. Eğer Birleşik Krallık AB’den ayrılırsa ve bilim insanlarının Avrupa ile Birleşik Krallık arasındaki hareket özgürlüğüne sınırlama getirilirse, bu Birleşik Krallık üniversiteleri ve ülkedeki bilimsel faaliyetler açısından bir felaket olur” dedi.

Bilim insanları İsviçre’yi bu duruma örnek gösterdi ve ülkenin iş göçünü kısıtladıktan sonra genç ve yetenekli araştırmacıları ülkeye çekmekte güçlük yaşamaya başladığını belirtti. Hürriyet

Paramparça dizisi gerçek oldu

'Paramparça' dizisinin de hikayesine ilham kaynağı olan ‘bebeklerin hastanede karışması’ gerçek oldu! Karışan bebeklerin hikayesinde Adıyamanlı baba konuştu: Çocuğum sarışın olunca şüphelendim.

Akşam Gazetesi’nden Neslihan keskin’in haberine göre olay Selma K.’nın eşine boşanma davası açması ve Yusuf K.'nın “Çocuğa DNA testi yapılsın” demesiyle ortaya çıktı.
Raporda sonuç negatifti. Eymen ile Adıyamanlı bir ailenin bebeği hastanede karışmıştı.

BİR TESTLE HAYATIM KARARDI 

Özel hastaneye 3 milyonluk dava açan Selahattin Demirler yaşadıklarını anlattı:
Bebek 4,5 kilo olduğu için sezaryenle doğum gerçekleşti, odaya 3 kilo sarışın bir bebek getirildi.
Eşimden şüphelendim, ayrılığın eşiğine geldik, Adıyaman’a geri döndüm. Bu sırada hastanenin sahibi beni aradı.
Yapılan DNA testiyle hayatımız karardı. Eymen için ‘babalık’ davası açtım ama Cihangir’i de vermek istemiyorum.
Aile boşanma aşamasında. Dava açarlarsa ‘Cihangir’e bakamazlar’ diyeceğim.

BİZİ İLK KEZ GÖRDÜ 'BABA' DEDİ

Yeniden hamile olan anne Meryem Demirler’in olayı duyunca şoka girdiğini söyleyen Selahattin Demirler, "Eşim ilk göz ağrımı vermem diyor. Diğer ailede yaşayan Eymen, 3 yıl anne dediği Selma Kılıç ile Adıyaman’a geldi. Bize çok benziyor. İlk gördüğünde bana ‘baba’ dedi" diye konuştu.
Hastane sahibinin ‘100 bin lira verelim konu kapansın' teklifini yaptığını belirten Demirler, 'cezalarını çekecekler" dedi.

Servet değerindeki “manda prens” öldü

Tayland'ın Phitsanulok şehrinde "manda prens" adı verilen ödüllü ve değeri 5 milyon Baht (416 bin Lira) olan manda bugün öldü.

Yedi yaşındaki manda, 40 yarışmada şampiyon olmuş ve “manda prens” adını almıştı.

1200 kilo ağırlığındaki mandayı geçen yıl Tayland’ın başkomutanı ve Başbakanı Prayut Chan-ocha da ziyaret etmişti.

Ülkede farklı bir sembol haline gelen manda, çıktığı turnelerden birinde başlayan mide rahatsızlığından dolayı antibiyotik tedavi görüyordu ancak bu sabah öldüğü bildirildi. Manda Prens için Budist geleneklerine uygun küçük bir dini tören yapıldı ve toprağa verildi. DHA

Hidayet Türkoğlu Başdanışman oldu

Geçtiğimiz sezon sonunda basketbolu bırakan, kısa bir süre önce de Türkiye Basketbol Federasyonu CEO'su olan Hidayet Türkoğlu, Cumhurbaşkanlığı'nın kadrosuna katıldı. Hidayet Türkoğlu, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı oldu.


Daha önce spor dünyasından Hamza Yerlikaya’nın katıldığı Cumhurbaşkanlığı kadrosuna şimdi de yıllarca NBA’de oynayan eski basketbolcu Hidayet Türkoğlu katıldı. Şu anda Türkiye Basketbol Federasyonu’nda CEO görevini sürdüren Hidayet Türkoğlu’nun bu görevi bırakıp bırakmayacağı ise merak konusu. Şu sıralardaki çalışmalar hem CEO’luk hem de başdanışmanlık görevini aynı anda sürdürülebilmesi için. Gerekli şartlar oluşmaması durumunda ise Hidayet Türkoğlu TBF’deki CEO’luk görevinden istifa ederek sadece Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olacak.

MAAŞI NE OLACAK?

Şu anda Türkiye Basketbol Federasyonu’ndan maaş almayan, sadece araç ve ofis tahsis edilen Hidayet Türkoğlu’na yeni görevi ile 60 bin TL maaş, özel araç ve koruma tahsis edilecek..

9 Mart 2016 Çarşamba

Korkulan oldu! IŞİD kimyasal kullandı

Kerkük Valisi Necmeddin Kerim, terör örgütü IŞİD'in Tazehurmatu kasabasına kimyasal silah saldırısı düzenlendiğini söyledi.

Kerim ve beraberindeki bir heyet, IŞİD'in yoğun bir şekilde havan ve katyuşa mermileri ile saldırılar düzenlediği Tazehurmatu'yu ziyaret etti. Söz konusu saldırıya ilişkin kasabadaki yerel ve idari sorumlularla bir araya geldi.

Toplantısı sonrası gazetecilere açıklama yapan Kerim, "Kasabamız, uzun bir süredir terör örgütü IŞİD'in tehdidi altındadır. Örgütün hedefi kasaba sakinlerini korkutmaktır. Bölgeye atılan son havanların içerisinde bir tür kimyasal maddenin olduğu tespit edildi" dedi. Söz konusu saldırıdan etkilenip fenalaşan vatandaşların sağlık durumu hakkında bilgi aldıklarını belirten Kerim, "Hastaneye kaldırılan tüm vatandaşlarda nefes darlığı, alerji ve bir kısmının cildinde ciddi yanıklar tespit edilmiştir. Bu çok büyük bir tehlikenin işaretidir” değerlendirmesinde bulundu.

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkan Yardımcısı ve Kerkük Milletvekili Hasan Turan ise düzenlediği bir başka basın toplantısında, kasabadaki sivillerin ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Sivil halka yönelik kullanılan bombalarda hardal gazının tespit edildiğine yönelik ortaya çıkan bulgular bizi endişelendiriyor. Bir an önce bölgenin DAEŞ'ten temizlenmesi gerekiyor. Tazehrumatu 25 bin Türkmen nüfuslu bir nahiyedir. Güvenlik durumu ve bombardıman devam ettiği takdirde bölge halkı göçe maruz kalacak. Bölgede önemli bir elektrik santrali bulunmakta. Doğalgaz ile çalışan bu santral bombalandığı takdirde, gaz borularının patlaması neticesinde Kerkük ve etrafı büyük bir tehlikeye girecektir." Hürriyet

Cep telefonu ve motosiklet alabilmek için kızını satışa çıkardı

8 günlük kızını internet üzerinden satışa çıkaran 19 yaşındaki Çinli bir adam, üç yıl hapse mahkum edildi.

Çin'in güney doğusundaki Fujian şehrinde 'A Duan' takma ismiyle bilinen bir adam, 18 günlük kızını sosyal medya sitesi QQ'da, 2 bin 500 euro'dan satışa çıkardı.

Bebeği satın alan çift, polise haber verdi.

Peoeple's Daily Online sitesinin haberine göre, para eline geçseydi cep telefonu ve motosiklet almayı planlıyordu.

Bebeğin annesi Xiao Mei şehirden kaçarken polisler tarafından yakalandı. İlk ifadesine göre, eşi çoğu zamanını internet kafede geçiriyor, kendisi ise geçinebilmek için yarı zamanlı işlerde çalışıyordu.

Mei polise, "Ben de evlatlık bir çocuğum. Benim gibi yeterli gelir düzeyine sahip olmayan anne
babalar, çocuklarını büyütmek için başkalarına vermeli. Bunda neyin illegal olduğunu anlamıyorum" dedi.

Epoch Times sitesinin haberine göre Mei tutuksuz yargılanacak. Baba ise üç yıl hapse mahkum edildi. Hürriyet

Aile şoku yaşadı! İkiz bebeklerin babası farklı çıktı

Vietnam'da bir çift dünyaya gelen ikiz bebeklerinin birbirlerine benzememesi üzerine DNA testi yaptırdı.

Vietnam’ım kuzey bölgesindeki Hoa Binh’te dünyaya gelen ikizlerin ailesi, bebeklerinin birbirinden farklı olduğu gerekçesiyle hastanede karıştırıldıklarını düşündü. Bunun üzerine DNA testi yaptırdılar ve şoke eden sonuca ulaştılar.

Independent gazetesinde yer alan habere göre, test sonucunda bebeklerin hastanede karışmadıkları fakat babalalarınım aynı olmadığı ortaya çıktı. Çok nadir görülen bu vaka için tıpta, ‘Biperantal twins’ terimi kullanılıyor.

BÖYLE BİR DURUM NASIL OLUR?

Konuyla ilgili yer alan bilgilerde, kadın yumurtasının 12-48 saat, erkeğin ise 7-10 gün canlı kalabileceği ifade ediliyor. Bunun anlamı ise, bir kadının kısa zaman içinde iki farklı erkekle cinsel birliktelik yaşaması, nadir de olsa böyle bir durumun varlığına neden olabiliyor. DHA

22 at sucuk olmaktan son anda kurtuldu

Adana'da farklı dönemlerde kesilmek üzereyken kurtarılan 22 atın bakımları Büyükşehir Belediyesi Hayvan Barınağı’nda yapılıyor.

Adana Büyükşehir Belediyesi Hayvan Sağlığı ve Yetiştiriciliği Şube Müdürü Ali Yakan, eti kaçak olarak yapılan sucuklarda kullanıldığını belirttiği atların, barınakta özel bir alanda tutulduğunu söyledi.

Yakan, "Bu hayvanlar sucuk yapılmak üzere, kesilmek üzere yakalanan hayvanlardır. Atlarımıza çok iyi bakıyoruz. Kesilmek üzereyken kurtarılan atların içinde hamile olanlar vardı. Onlar doğum yapınca 2 de tayımız oldu. Şu anda 7-8 aylık oldular. Hamile falan demeden kötü amaçlı insanlar bu hayvanları alıyorlar, kesiyorlar. Sucuk olarak veya başka bir amaçla et olarak piyasaya sürüyorlar. Biz de bu hayvanlara şu anda gördüğünüz gibi burada bakıyoruz. Hepsi mutlular, karınları doyuyor, tedavileri yapılıyor" dedi. DHA
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Örgütü (UNHCR) AB ile Türkiye arasında prensipte uzlaşıya varılan anlaşma hakkında endişe taşıdığını açıkladı.

UNHCR Avrupa direktörü Vincent Cochetel, dünkü açıklamasında “Türkiye’de korunmadan yoksun insanları, geri göndermek uluslararası hukuk ve Avrupa hukuku çerçevesinde çok sayıda sorun yaratacaktır. Umuyorum ki, önümüzdeki 10 günde Türkiye’ye gönderilecek insanların (sığınma) taleplerinin değerlendirmeye alınmasının sağlanmasına yönelik ek garantiler getirilecektir” dedi.

İnsan haklarının güvence altına alınamaması durumunda anlaşmanın uluslararası yasaları ihlal edebileceğini söyleyen Cochetel, “Yabancıların topluca ülkeden çıkarılması Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu kapsamında yasaktır... Çatışmalar sona ermediği sürece insanların kaçmaya çalışmayacaklarına inanmak ise bir hayal” dedi.

Uluslararası Af Örgütü ise mültecilerin geri gönderilmesinin yasal olarak sorunlu olduğu konusunda uyardıklarını açıklarken “AB’nin Türkiye’yi göçmenler için güvenli ülke olarak belirlemesinin alarm verici derecede insanlık dışı olduğu” belirtildi.

İstanbul'a 4 yeni mahalle geldi

Emlak Konut GYO’nun yaklaşık 2 yıl önce ihale ettiği İstanbul Kazlıçeşme arsasında 4 mahalle inşa ediliyor. Özak GYO, Ziylan Gayrimenkul ve Yenigün İnşaat ortaklığında yapılacak Büyükyalı projesinde inşaat başladı. 4 milyar 240 milyon lira satış geliri beklenen proje, Emlak Konut tarihindeki en yüksek hasılatlı ihale özelliği taşıyor.



Emlak Konut GYO’nun 2 yıl önce ihale ettiği eski Tank Bakım Fabrikası olarak da bilinen denize cepheli arsada inşaat çalışmaları başladı. 111 bin metrekarelik arsada Özak GYO, Ziylan Gayrimenkul ve Yenigün İnşaat ortaklığında konut, alışveriş sokağı, otel ve sosyal birimler inşa edilecek. Ortaklık, proje hasılatı olarak belirlediği 4 milyar 240 milyon liranın yüzde 37’lik kısmına denk gelen 1 milyar 568 milyon 800 bin lirasını Emlak Konut GYO’ya vermeyi taahhüt etmişti. Böylece bu arsa Emlak Konut’un en yüksek hasılatlı ihalesi özelliğini kazandı.

2 YIL ÇALIŞILDI
Yaklaşık 2 hafta önce hafriyat çalışmalarına başladıkları alanda 4 mahalle hayata geçireceklerini söyleyen Özak GYO Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Akbalık, “1.5-2 yıldır nakış işler gibi projelendirme çalışması yaptık. Dünya çapında 14 mimarlık firmasına brif gönderdik ve 6 firmanın finale kaldığı bir yarışma düzenledik. Yarışmanın sonucunda projemizin mimarlığını, 200’den fazla uluslararası ödülün sahibi İngiliz mimarlık şirketi Chapman Taylor üstlendi. Bölgeye de değerler katacak, çevresiyle bütünleşik bir yerleşim alanı kuruyoruz” dedi. Büyükyalı projesi ile bir deniz semti yaratmak istediklerini söyleyen Akbalık projelendirme döneminde akademisyenler, iş dünyası ve sanatçıların da aralarında bulunduğu bir grup ile ortak beklentilerin planlandığı bir çalışmada yaptıklarını söyledi.

BİNALARA RESTORASYON 
Arsaları içinde 100 yıldır kamuya kapalı tarihi yapılar olduğunu belirten Akbalık, bu yapıların restorasyonunun yapılarak kültür-sanat merkezi, sergi alanı, çocuk kulübü, yeme içme alanı ve moda sanat atölyesi olarak değerlendireceklerini dile getirdi. Sahil şeridinde çok sayıda yeni proje inşa ediliyor ve yoğun bir rekabet yaşanıyor. Bu projeler arasında öne çıkacaklarına inandıklarını söyleyen Akbalık, “Rezidans yapıp önüne bir bekçi konulunca olmuyor. Biz sadece ev değil yaşam biçimi vaat ediyoruz. Denize yakınlığı, sosyal kültürel alanları ve ulaşım avantajı ile Büyükyalı projesinin öne çıkacağını düşünüyorum” dedi. Üst geçitli bir meydan ile sahile bağlantı sağlayacaklarını belirten Akbalık, projenin lokasyonu için de şunları söyledi: “Büyükyalı’da hayata geçirilecek özel deniz shuttle’ları, İstanbul’un yoğun trafiğine takılmadan, özgürce seyahat etme fırsatı sunarak zaman kazandırıyor. Deniz, kara ve raylı sistemin tüm alternatiflerini sunan Büyükyalı, Tarihi Yarımada’nın yanında ve Marmara Denizi’nin kıyısında yer alıyor. Projenin yanı başında yer alacak Marmaray durağı ve yapımı devam eden Avrasya Tüneli, Büyükyalı’nın şehrin tüm ulaşım ağına entegre olmasını sağlıyor. Diğer taraftan Kazlıçeşme, İstanbul’un denizle doğrudan bağlantısı bulunan nadir semtlerinden biri. Artık Boğaz hattında yapılaşma olanakları kalmadığı için, Büyükyalı ile Boğaz hattını uzatıyor.“

SİLUETİ BOZMAYACAK

PROJEDE 5 ile 17 kat arasında değişen bloklar yer alacağını belirten Akbalık, “Şehrin siluetini olumsuz etkileyecek bir yapı olmayacak. Büyükşehir belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı parametrelerine göre planlama yapıldı. En yüksek bina 55 metre olacak” dedi. Büyükyalı’nın ilk etabında, 452 ünitenin satışa sunulacağını söyleyen Akbalık projenin 2019’da tamamlanacağını kaydetti.

FRANSA YOLCUSU

AHMET Akbalık, Büyükyalı projesini 15-18 Mart 2016 tarihleri arasında Cannes’da düzenlenecek gayrimenkul fuarı Mipim’de tanıtacaklarını söyledi. Projenin maketini de Cannes’e taşıyacaklarını belirten Akbalık, yabancılardan fuarda yoğun ilgi beklediklerini dile getirdi.

Resimaltı: Nisan 2014’te yapılan arsa satışı karşılığı gelir paylaşım ihalesini Özak GYO, Yenigün ve Delta İnşaat kazanmıştı. Konsorsiyuma daha sonra Flo, Polaris, Kinetix gibi markalarla tanınan Ziylan Grubu dahil olmuş ve Delta ayrılmıştı. Böylece ortaklık yapısı Özak GYO yüzde 55, Ziylan yüzde 30, Yenigün yüzde 15 olarak değişmişti. Emlak Konut GYO da bu ihale ile 2012 sonunda 650 milyon liraya satın aldığı araziden şirket payı olarak 1 milyar 158 milyon lira kazanmış oldu.

8 Mart 2016 Salı

Yılmaz Özdil'in kadınlar günü yazısı olay oldu

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir yazı kaleme aldı. Özdil'in yazısı sosyal medyada olay yarattı.

Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle...
Türkiye’de kadınlar günü kutlanamaz.
Türkiye’de kadın yoktur.
*
Bağyan vardır.
*
Erkek reyonu vardır.
Kadın reyonu yoktur.
Bayan reyonu vardır.
Lokantalarımızda…
Bayanlar için yerimiz vardır.
Bayan ayakkabısı vardır.
Bayan kuaförü vardır.
Ama…
Orospu diyeceksen nasıl dersin?
Hayat kadını!
*
Kadın, anca o işi yapıyorsa kadındır.
*
Erotik shoplarda ne satılır mesela?
Şişme kadın.
*
Ayakkabı satarken, bağyan.
Gözlük satarken, bağyan.
Saat satarken, bağyan.
Yatırıp becereceksen, kadın.
*
Hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum… Dünyada kısaca “imdaaat” diye bağırılırken, dünyada sadece Türkiye’de “imdaaatt adam öldürüyorlar” diye çığlık atılır, “yetişiiin adam öldürüyorlar” diye feryat edilir.
*
Çünkü dünyada sadece Türkiye’de, kadın’sa kimseyi ırgalamaz!
Adam’sa yardıma koşulur.
*
O nedenle, filmlerimizde dizilerimizde bile asla “imdaaatt kadın öldürüyorlar” diye bir replik duyamazsınız.
Kadınlar eğer öldürülmemek için yardım istiyorsa, başları sıkıştığında, adamlar için yardım çağırmalıdır.
*
Halbuki… Bu topraklarda kurulan ilk kadın örgütünün ismi, Asri Kadınlar Cemiyeti’ydi. Tee 1919’da kuruldu.
*
Tee 1919’da kadın, kadın’dı.
2016’da kadın niye bağyan?
*
Basit bi detay gibi görünüyor ama… Mesele sadece Türkçe’nin yanlış kullanılması, cehalet terminolojisi meselesi değildir. Daha derindedir. Kadını erkekle eşit görmeyen, kadın kavramını “ayıp, uygunsuz” kabul eden, bağyan diyerek aklınca kibar davrandığını, kadınlara “ahlaklı statü” bahşettiğini düşünen, hastalıklı erkek egemen zihniyetinin yansımasıdır.
*
Açın istatistikleri yan yana, kıyaslayın, göreceksiniz…
Bağyan kelimesinin toplumsal bilinçteki yaygınlaşma oranıyla, kadınların maruz kaldığı şiddet oranı, aynı hızla büyüyor.
Kadınlara bağyan diyen nazik (!) arkadaşların sayısı arttıkça, aşağılanan, dövülen, tecavüz edilen, öldürülen kadınların sayısı artıyor.
*
Ve, yazıya noktayı koyuyordum ki, bu memleketi yöneten heriflerden biri 8 Mart mesajı yayınladı.
“Tüm bayanlarımızın Kadınlar Günü’nü kutlarım” diyor iyi mi!