Gümüşhane'de, 150 metrelik yamaca yuvarlanan otomobilde bulunan 19 yaşındaki Hayriye Yalın ölürken, kazada 4 kişi de yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, Ertuğrul Orak (25) yönetimindeki 61 VY 285 plakalı otomobil, saat 23.50 sıralarında Grup köy yolundan Süleymaniye Mahallesine dönerken sürücüsünün kontrolünü kaybetmesi sonucu yolun altındaki dik yamaca yuvarlandı. Kazada, yamaçtan taklalar atarak yuvarlanan ve yoldan yaklaşık 150 metre aşağıda durabilen otomobilde bulunan 5 kişinin tamamı araçtan fırlarken, kaza yerine ilk olarak bölgeye yakın yerde bulunan vatandaşlar ulaştı.
Kazayı görür görmez 112 acil servise bilgi veren vatandaşlar bu sırada yol kenarına çıkan yaralıyla konuşarak aracı buldu. Kısa süre olay yerine gelen ambulanslar, vatandaşlar tarafından bulunan 2 yaralıyı Gümüşhane Devlet Hastanesine götürürken, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğüne bağlı ekipler ise halat yardımıyla uçuruma yuvarlanan diğer yaralılar için çalışma başlattı.
Zor şartlar altında yapılan tespitin ardından yaralılar sedye yardımıyla vatandaşların da desteğiyle yolda bekleyen ambulanslara yetiştirildi. Kazada yaralanan sürücü Orak ile araçta bulunan Emre Uzunosmanoğlu (28), Ceylin Şeyma Boz (22) ve Tuğçe Kahraman (21) da Gümüşhane Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Orak, daha sonra Trabzon Kanuni Araştırma Hastanesine sevk edildi.
Kazada, Hayriye Yalın (19) adlı genç kızın olay yerinde öldüğü tespit edildi. Yalın'ın cesedi Cumhuriyet Savcısının bölgeye gelerek inceleme yapmasının ardından İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ekipleri tarafından bulunduğu yerden çıkarılarak Gümüşhane Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Kaza haberini alan yaralı yakınları ve arkadaşları Gümüşhane Devlet Hastanesi'ne akın etti. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Hürriyet
9 Mayıs 2016 Pazartesi
Süleyman Demirel'in kardeşi hayatını kaybetti
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in kardeşi işadamı 90 yaşındaki Şevket Demirel, tedavi gördüğü İstanbul’daki Amerikan Hastanesi’nde sabaha karşı yaşamını yitirdi.
Isparta’da çimento üretimi yapan Göltaş A.Ş, orman ürünleri üretimi yapan Orma A.Ş’nin ve TED Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Demirel, geçen hafta içinde evinde rahatsızlandı.
Yaşlılığa bağlı hastalıklardan dolayı İstanbul Amerikan Hastanesi’nde tedaviye alınan Şevket Demirel, saat 03.39’da yaşamını yitirdi. Şevket Demirel’in cenazesi havayoluyla Isparta’ya getirilerek, Atabey İlçesi’ne bağlı İslamköy’deki aile kabristanında toprağa verilecek. (Mehmet ERÇAKIR/ ISPARTA - DHA)
Isparta’da çimento üretimi yapan Göltaş A.Ş, orman ürünleri üretimi yapan Orma A.Ş’nin ve TED Koleji Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Demirel, geçen hafta içinde evinde rahatsızlandı.
Yaşlılığa bağlı hastalıklardan dolayı İstanbul Amerikan Hastanesi’nde tedaviye alınan Şevket Demirel, saat 03.39’da yaşamını yitirdi. Şevket Demirel’in cenazesi havayoluyla Isparta’ya getirilerek, Atabey İlçesi’ne bağlı İslamköy’deki aile kabristanında toprağa verilecek. (Mehmet ERÇAKIR/ ISPARTA - DHA)
8 Mayıs 2016 Pazar
Nusaybin’den acı haber: Üç şehit
Mardin’ in Nusaybin ilçesi’nde operasyonların sürdüğü Abdulkadirpaşa mahallesinde meydana gelen patlamada 2 askerin şehit oldu bir asker ağır yaralandı.
Yaralı asker, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
Nusaybin ilçesinde asker ve polisin ortaklaşa gerçekleştirdiği operasyonlar devam ederken, bugün ilçenin Fırat Mahallesi Kordon sokakta bir evde arama tarama faaliyeti gerçekleştirildi. Arama çalışmaları sürerken, teröristlerce önceden eve yerleştirilen el yapımı patlayıcıyının infilak etmesi sonucu 3 asker ağır yaralandı. Ancak yaralı askerlerden kurtulan olmadı. DHA
Yaralı asker, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
Nusaybin ilçesinde asker ve polisin ortaklaşa gerçekleştirdiği operasyonlar devam ederken, bugün ilçenin Fırat Mahallesi Kordon sokakta bir evde arama tarama faaliyeti gerçekleştirildi. Arama çalışmaları sürerken, teröristlerce önceden eve yerleştirilen el yapımı patlayıcıyının infilak etmesi sonucu 3 asker ağır yaralandı. Ancak yaralı askerlerden kurtulan olmadı. DHA
Yılmaz Özdil'in Can Dündar yazısı olay oldu
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "Can Dündar" başlıklı yazısıyla sosyal medyada gündem oldu.
Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle..
Milli futbolcu Emre Belözoğlu sabah namazına giderken otomobiliyle yayaya çarptı, yaya öldü, Emre derhal serbest bırakıldı, karakoldan çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratı yapıldı.
*
Milleti dolandırmaktan aranan Jet Fadıl, havalimanının VIP kapısından Türkiye'ye giriş yaptı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı, tutuklandı, bi süre yattı, hapisten çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı.
*
Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'yı sokağa saldılar, yoluna güller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı, bilahare, yanlış hesapladıkları, erken saldıkları ortaya çıktı, gene içeri tıktılar, biraz daha yattı, gene saldılar, yoluna karanfiller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı.
*
Hrant Dink'in katili Ogün Samast duruşmalara girerken “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı, cinayet haftasında oynanan futbol maçlarına Ogün Samast gibi beyaz bere takarak gelen taraftarlar “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptı.
*
İnsanları domuz bağıyla öldürüp, mezar evlerine gömen Hizbullahçıları serbest bıraktılar, hapishane kapısında karşılayanlar “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganlarıyla halay çekti.
*
Kerkük'e karışırsanız Diyarbakır'a karışırım diyerek Türkiye'ye posta koyan, Pkk'nın evsahibi Barzani, Akp kongresinde onur konuğu yapıldı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye ayakta tempo tutuldu.
*
“Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır, tutmak istiyorum Kürdistanımı” şeklinde hümanist (!) şarkılar söyleyen Şivan Perver, Akp mitinginde asrın liderimizle elele sahneye çıktı, düet yaptı, “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye alkışlandı.
*
Polat Alemdar üniversitede konferans verdi, salon inim inim inledi, “Türkiye seninle gurur duyuyor!”
*
Hakan Şükür henüz Akp'liyken, henüz yurtdışına kaçmamışken, ben aslında Türk falan değilim dedi, yandaş medyada “Türkiye seninle gurur duyuyor” manşetleri atıldı.
*
78 yaşındaki Hüseyin Üzmez, 13 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklandı, bi ara bırakıldı, televizyon televizyon dolaşıp “hovardayım, benim hayatıma giren kadınlar benimle beraber olmasalardı fahişe olurlardı” dedi, “müslüman olduğun için sana iftira atılıyor, Türkiye seninle gurur duyuyor” diye makaleler yazıldı.
*
Gezi protestosuna katılan gençler hakkında “yaptığınız eylemi si.eyim, vatan hainleri, meydanı Ermenilere bıraktınız, Allah belanızı versin çapulcular” diye tweetler atan güreşçiye “Türkiye seninle gurur duyuyor” adıyla facebook sayfası açıldı.
*
Gezi protestoları sırasında katil polis Ethem Sarısülük'ün suratına ateş etti, öldürdü, ertesi gün Ethem'in vurulduğu yere “değerli Türk polisi, Ankara sizinle gurur duyuyor” yazılı pankart asıldı.
*
Keriz Feneri'nin sanığı Zahid Akman serbest bırakıldı, kapıda karşılayanlar “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışladı.
*
17/25'te oğlu tutuklanan ekonomi bakanı, oğlu tutuklanan içişleri bakanı, oğlu gözaltına alınan toki bakanı ve bakara makaracı devlet bakanı, sanki UEFA kupasını kazanmışlar gibi otobüsün üstüne çıkıp, elele poz verdiler, rabia işareti yaptılar, ahaliyi selamladılar, sayın ahalimiz de “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye alkışladı.
*
Kendi ellerimizle beslediğimiz, tırlarla silah-cephane gönderdiğimiz köktendinci teröristler, Reyhanlı'yı havaya uçurdu, 52 insanımız hayatını kaybetti, asrın liderimiz Reyhanlı'ya taziyeye gideceğine, atladı uçağa ABD'ye gitti, dolaştı, geldi, anca 15 gün sonra lütfedip Reyhanlı'ya gitti, otobüslerle şakşakçı taşıdılar, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptırdılar.
*
Soma'da 301 madencimizi diri diri gömdüler, Ermenek'te 18 madencimizi diri diri boğdular, Ermenek'e giden enerji bakanı Taner Yıldız'a “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptılar.
*
Ensar Vakfı'ndaki sapık, oğlan çocuklarına üç sene boyunca tecavüz etti, aile bakanı Sema Ramazanoğlu “buna bir kere rastlanmış, Ensar Vakfı'yla gurur duyuyoruz” dedi, o hafta Akp grup toplantısında ayakta alkışlandı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı.
*
Hal böyleyken…
Malum şahsın tetikçisi olan hırt, gazeteci Can Dündar'a kurşun sıktı. Niye yaptın diye sordular, “vatan haini olduğu için” dedi.
*
Akp Türkiyesi'nin özeti.
*
Hırsızsan katilsen dolandırıcıysan sapıksan, Türkiye seninle gurur duyuyor, övünebilirsin.
Yok eğer malum şahsın canını sıkıyorsan, sana da sıkarlar, vatan hainisin.
Yılmaz Özdil'in yazısı şöyle..
Milli futbolcu Emre Belözoğlu sabah namazına giderken otomobiliyle yayaya çarptı, yaya öldü, Emre derhal serbest bırakıldı, karakoldan çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” tezahüratı yapıldı.
*
Milleti dolandırmaktan aranan Jet Fadıl, havalimanının VIP kapısından Türkiye'ye giriş yaptı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı, tutuklandı, bi süre yattı, hapisten çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı.
*
Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'yı sokağa saldılar, yoluna güller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı, bilahare, yanlış hesapladıkları, erken saldıkları ortaya çıktı, gene içeri tıktılar, biraz daha yattı, gene saldılar, yoluna karanfiller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı.
*
Hrant Dink'in katili Ogün Samast duruşmalara girerken “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı, cinayet haftasında oynanan futbol maçlarına Ogün Samast gibi beyaz bere takarak gelen taraftarlar “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptı.
*
İnsanları domuz bağıyla öldürüp, mezar evlerine gömen Hizbullahçıları serbest bıraktılar, hapishane kapısında karşılayanlar “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganlarıyla halay çekti.
*
Kerkük'e karışırsanız Diyarbakır'a karışırım diyerek Türkiye'ye posta koyan, Pkk'nın evsahibi Barzani, Akp kongresinde onur konuğu yapıldı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye ayakta tempo tutuldu.
*
“Barutun kokusu düştü burnuma, dört bir yanı istiyorum dibinden patlatayım, ya ölüm ya kurtuluş, artık savaş zamanıdır, tutmak istiyorum Kürdistanımı” şeklinde hümanist (!) şarkılar söyleyen Şivan Perver, Akp mitinginde asrın liderimizle elele sahneye çıktı, düet yaptı, “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye alkışlandı.
*
Polat Alemdar üniversitede konferans verdi, salon inim inim inledi, “Türkiye seninle gurur duyuyor!”
*
Hakan Şükür henüz Akp'liyken, henüz yurtdışına kaçmamışken, ben aslında Türk falan değilim dedi, yandaş medyada “Türkiye seninle gurur duyuyor” manşetleri atıldı.
*
78 yaşındaki Hüseyin Üzmez, 13 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklandı, bi ara bırakıldı, televizyon televizyon dolaşıp “hovardayım, benim hayatıma giren kadınlar benimle beraber olmasalardı fahişe olurlardı” dedi, “müslüman olduğun için sana iftira atılıyor, Türkiye seninle gurur duyuyor” diye makaleler yazıldı.
*
Gezi protestosuna katılan gençler hakkında “yaptığınız eylemi si.eyim, vatan hainleri, meydanı Ermenilere bıraktınız, Allah belanızı versin çapulcular” diye tweetler atan güreşçiye “Türkiye seninle gurur duyuyor” adıyla facebook sayfası açıldı.
*
Gezi protestoları sırasında katil polis Ethem Sarısülük'ün suratına ateş etti, öldürdü, ertesi gün Ethem'in vurulduğu yere “değerli Türk polisi, Ankara sizinle gurur duyuyor” yazılı pankart asıldı.
*
Keriz Feneri'nin sanığı Zahid Akman serbest bırakıldı, kapıda karşılayanlar “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışladı.
*
17/25'te oğlu tutuklanan ekonomi bakanı, oğlu tutuklanan içişleri bakanı, oğlu gözaltına alınan toki bakanı ve bakara makaracı devlet bakanı, sanki UEFA kupasını kazanmışlar gibi otobüsün üstüne çıkıp, elele poz verdiler, rabia işareti yaptılar, ahaliyi selamladılar, sayın ahalimiz de “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye alkışladı.
*
Kendi ellerimizle beslediğimiz, tırlarla silah-cephane gönderdiğimiz köktendinci teröristler, Reyhanlı'yı havaya uçurdu, 52 insanımız hayatını kaybetti, asrın liderimiz Reyhanlı'ya taziyeye gideceğine, atladı uçağa ABD'ye gitti, dolaştı, geldi, anca 15 gün sonra lütfedip Reyhanlı'ya gitti, otobüslerle şakşakçı taşıdılar, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptırdılar.
*
Soma'da 301 madencimizi diri diri gömdüler, Ermenek'te 18 madencimizi diri diri boğdular, Ermenek'e giden enerji bakanı Taner Yıldız'a “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tezahürat yaptılar.
*
Ensar Vakfı'ndaki sapık, oğlan çocuklarına üç sene boyunca tecavüz etti, aile bakanı Sema Ramazanoğlu “buna bir kere rastlanmış, Ensar Vakfı'yla gurur duyuyoruz” dedi, o hafta Akp grup toplantısında ayakta alkışlandı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları atıldı.
*
Hal böyleyken…
Malum şahsın tetikçisi olan hırt, gazeteci Can Dündar'a kurşun sıktı. Niye yaptın diye sordular, “vatan haini olduğu için” dedi.
*
Akp Türkiyesi'nin özeti.
*
Hırsızsan katilsen dolandırıcıysan sapıksan, Türkiye seninle gurur duyuyor, övünebilirsin.
Yok eğer malum şahsın canını sıkıyorsan, sana da sıkarlar, vatan hainisin.
Cübbeli'den Ahmet Hakan'a: Sen hangi kafadasın?
Cübbeli Ahmet Hoca ve gazeteci Ahmet Hakan arasında 23 Nisan nedeniyle başlayan tartışma devam ediyor. Cübbeli Ahmet Hoca katıldığı bir televizyon programında Ahmet Hakan'a büyük tepki gösterdi.
23 Nisan gösterileri için söylediği sözler sonrası Ahmet Hakan'la tartışmaya giren Ahmet Mahmut Ünlü, katıldığı bir programda konuya açıklık getirdi.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gösterileri öncesinde söylemiş olduğu sözlerin yanlış anlaşıldığını belirten Cübbeli Ahmet lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü, katıldığı televizyon programında konuya açıklık getirdi.
İşte Cübbeli'nin o sözleri:
AHMET HAKAN NEDEN HEDEF ALIYOR BİLMİYORUM
"Ahmet Hakan'ın beni neden hedef aldığını bilmiyorum. Bana köşe ayırmış ve orada 'Baldır, bacak' gibi ifadelerin benim ağzımdan söylendiğini yazmış. Ben böyle bir cümle kullanmadım bile. Sen hangi kafadasın Ahmet Hakan!..
BALDIR BACAK DEMİŞSEM...
O konuşmamda şunu söylemiştim 'Küçücük çocukların orada oynatılmasından rahatsız oluyorum.' Bir de küçücük kız çocuklarının üzerinden böyle bir polemik konusu yaratmak oldukça yanlış. Eğer baldır-bacak demişsem bile onu ergenliğe erişmiş kızlar için söylemişimdir. Çünkü İslam buna izin vermez. Ama Ahmet Hakan'ın da hakkını yemeyelim...
AHMET HAKAN'IN BENDE HAKKI VAR
Benim hapishanede olduğum süreçte beni ziyarete gelmişti. Bu yüzden bende hakkı var. Eski bir aile tanışıklığı da var Ahmet Hakan'la... Ben ona o günlerde 'Yine aynı görüşte misin (Münlüman mısın)' diye sormuştum. O da bana 'evet aynı görüşteyim' demişti. O günlerde bana bunları söyleyen biri benim görüşlerime nasıl aykırı bir yazı yazar onu da anlamış değilim."
internethaber
23 Nisan gösterileri için söylediği sözler sonrası Ahmet Hakan'la tartışmaya giren Ahmet Mahmut Ünlü, katıldığı bir programda konuya açıklık getirdi.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gösterileri öncesinde söylemiş olduğu sözlerin yanlış anlaşıldığını belirten Cübbeli Ahmet lakaplı Ahmet Mahmut Ünlü, katıldığı televizyon programında konuya açıklık getirdi.
İşte Cübbeli'nin o sözleri:
AHMET HAKAN NEDEN HEDEF ALIYOR BİLMİYORUM
"Ahmet Hakan'ın beni neden hedef aldığını bilmiyorum. Bana köşe ayırmış ve orada 'Baldır, bacak' gibi ifadelerin benim ağzımdan söylendiğini yazmış. Ben böyle bir cümle kullanmadım bile. Sen hangi kafadasın Ahmet Hakan!..
BALDIR BACAK DEMİŞSEM...
O konuşmamda şunu söylemiştim 'Küçücük çocukların orada oynatılmasından rahatsız oluyorum.' Bir de küçücük kız çocuklarının üzerinden böyle bir polemik konusu yaratmak oldukça yanlış. Eğer baldır-bacak demişsem bile onu ergenliğe erişmiş kızlar için söylemişimdir. Çünkü İslam buna izin vermez. Ama Ahmet Hakan'ın da hakkını yemeyelim...
AHMET HAKAN'IN BENDE HAKKI VAR
Benim hapishanede olduğum süreçte beni ziyarete gelmişti. Bu yüzden bende hakkı var. Eski bir aile tanışıklığı da var Ahmet Hakan'la... Ben ona o günlerde 'Yine aynı görüşte misin (Münlüman mısın)' diye sormuştum. O da bana 'evet aynı görüşteyim' demişti. O günlerde bana bunları söyleyen biri benim görüşlerime nasıl aykırı bir yazı yazar onu da anlamış değilim."
internethaber
7 Mayıs 2016 Cumartesi
Can Dündar'a silahlı saldırının en net görüntüleri
Can Dündar'a adliye önünde iki el ateş edildi. Kurşun isabet etmeyen Can Dündar'ın durumu iyi. Kurşunlardan biri Dündar'ın yakınında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını sıyırdı.
Silahlı saldırgan olay sonrası gözaltına alındı. Can Dündar’a yönelik saldırıyı gerçekleştiren kişinin 1976 doğumlu Murat Şahin olduğu belirlendi. Şahin'in tehdit, hakaret ve yaralama suçlarından suç kayıtları var. Silahın ruhsatsız olduğu, Şahin'in İstanbul'da bir firmada montajcı olarak çalıştığı belirtiliyor.
MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti.
Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.
SALDIRGANIN 3 SUÇ KAYDI VAR
Gazeteci Can Dündar’a silahlı saldırı girişiminde bulunan 40 yaşındaki Murat Şahin’in poliste 3 suç kaydı var. Şahin’in Sivas’ın Hafik ilçesi Çimenyenice köyü nüfusuna kayıtlı olduğu ortaya çıktı. Ailesi yıllar önce Sivas’tan göç eden Şahin’in İstanbul’da dünyaya geldiği belirtildi. 4 üvey ve 5 öz olmak üzere 9 kardeşi bulunan Şahin’in evli ve 8 yaşında bir kız çocuk sahibi olduğu öğrenildi. İstanbul Gaziosmanpaşa’da ikamet eden ve işçi olarak çalıştığı öğrenilen Şahin’in 2011 yılında kasten yaralama, aynı yıl tehdit ve hakaret, 2014 yılı içerisinde ise kapkaç nedeni ile suç kaydının bulunduğu, hakkında bir kaç kez gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldığı öğrenildi.
Bazı görgü tanıkları saldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi.
İLK İFADESİ ORTAYA ÇIKTI
Olayın ardından gözaltına alınarak götürüldüğü Çağlayan Polis Merkezi'nde ilk ifadesi alınan saldırgan Asayiş Şube Müdürlüğü'ne sevk edildi. Saldırganın bir süre inşaatlarda çalıştığı, uzun süre işsiz kaldıktan sonra bir firmada montajcı olarak işe başladığı belirtiliyor. İfadesinde kendisini azmettiren olmadığın iddia etti. Saldırganın "Şehitler hakkında ileri geri konuşuldu, davayı dUyunca Çağlayan Adliyesi'ne gittim" diye ifade verdiği öğrenildi. Şahin'in, telefon dökümleri çok yönlü olarak incelenecek. Saldırıda kullanılan silah ise ruhsatsız.
DİLEK DÜNDAR O ANLARI ANLATTI
Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’da saldırı girişimini anlattı. Dilek Dündar, "Silahı görünce üzerine gittim. O sırada ’vatan hainisin’ deyip iki defa ateş açtı. Can’ı o sırada başka bir yere kaçırdılar" dedi.
ADLİYEDE YOĞUN GÜVENLİK
Bu arada Can Dündar'a yönelik silahlı saldırının ardından Çağlayan Adliyesi binasına sarı basın kartı sahibi gazeteciler ve milletvekilleri haricinde kimsenin alınmadığı belirtildi.
Silahlı saldırgan olay sonrası gözaltına alındı. Can Dündar’a yönelik saldırıyı gerçekleştiren kişinin 1976 doğumlu Murat Şahin olduğu belirlendi. Şahin'in tehdit, hakaret ve yaralama suçlarından suç kayıtları var. Silahın ruhsatsız olduğu, Şahin'in İstanbul'da bir firmada montajcı olarak çalıştığı belirtiliyor.
MİT TIR'ları davasının bugünkü duruşmasında mahkeme heyeti karar için ara verdi. Bu sırada adliye önünde Can Dündar gazetecilerin sorularını yanıtlarken bir şahıs yanına yaklaşıp slogan atarak ayaklarına doğru iki el ateş etti.
Dündar silahlı saldırıda herhangi bir yara almazken, yanında bulunan NTV muhabiri Yağız Şenkal'in bacağını bir kurşun sıyırdı. Dündar ve Şenkal'in sağlık durumu iyi. Polisler şahsa hemen müdahale ederek gözaltına aldı. Can Dündar saldırı girişiminin ardından adliyeye döndü. Dündar, "Kim olduğunu bilmiyorum. Sadece bana yönelik silahını yönelttiğini gördüm. Kimlerin bizi hedef gösterdiğini biliyoruz. Umarım onlar ders alır" diye konuştu.
SALDIRGANIN 3 SUÇ KAYDI VAR
Gazeteci Can Dündar’a silahlı saldırı girişiminde bulunan 40 yaşındaki Murat Şahin’in poliste 3 suç kaydı var. Şahin’in Sivas’ın Hafik ilçesi Çimenyenice köyü nüfusuna kayıtlı olduğu ortaya çıktı. Ailesi yıllar önce Sivas’tan göç eden Şahin’in İstanbul’da dünyaya geldiği belirtildi. 4 üvey ve 5 öz olmak üzere 9 kardeşi bulunan Şahin’in evli ve 8 yaşında bir kız çocuk sahibi olduğu öğrenildi. İstanbul Gaziosmanpaşa’da ikamet eden ve işçi olarak çalıştığı öğrenilen Şahin’in 2011 yılında kasten yaralama, aynı yıl tehdit ve hakaret, 2014 yılı içerisinde ise kapkaç nedeni ile suç kaydının bulunduğu, hakkında bir kaç kez gözaltı ve yakalama kararı çıkarıldığı öğrenildi.
Bazı görgü tanıkları saldırganın "Seni yaşatmayacağım vatan haini" diye bağırdıktan sonra silahını ateşlediğini söyledi.
İLK İFADESİ ORTAYA ÇIKTI
Olayın ardından gözaltına alınarak götürüldüğü Çağlayan Polis Merkezi'nde ilk ifadesi alınan saldırgan Asayiş Şube Müdürlüğü'ne sevk edildi. Saldırganın bir süre inşaatlarda çalıştığı, uzun süre işsiz kaldıktan sonra bir firmada montajcı olarak işe başladığı belirtiliyor. İfadesinde kendisini azmettiren olmadığın iddia etti. Saldırganın "Şehitler hakkında ileri geri konuşuldu, davayı dUyunca Çağlayan Adliyesi'ne gittim" diye ifade verdiği öğrenildi. Şahin'in, telefon dökümleri çok yönlü olarak incelenecek. Saldırıda kullanılan silah ise ruhsatsız.
DİLEK DÜNDAR O ANLARI ANLATTI
Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar’da saldırı girişimini anlattı. Dilek Dündar, "Silahı görünce üzerine gittim. O sırada ’vatan hainisin’ deyip iki defa ateş açtı. Can’ı o sırada başka bir yere kaçırdılar" dedi.
ADLİYEDE YOĞUN GÜVENLİK
Bu arada Can Dündar'a yönelik silahlı saldırının ardından Çağlayan Adliyesi binasına sarı basın kartı sahibi gazeteciler ve milletvekilleri haricinde kimsenin alınmadığı belirtildi.
Çamaşır makinesi öldürüyordu
Antalya'da kuru temizleme fabrikasında çalışan 28 yaşındaki Ayşegül Altınbilek, durduğunu sandığı çamaşır makinesi kapağından sarkan masa örtüsünü tuttuğu sırada sağ kolunu dönen mekanizmaya kaptırdı. Sağ dirseği kırılan kadın, hastanede tedaviye alındı.
Güzeloba Mahallesi'ndeki bir kuru temizleme fabrikasında işçi olarak çalışan Ayşegül Altınbilek, geçen 1 Mayıs günü çamaşır makinesinin kapağını açarak çamaşırları çıkartmak istedi. Bu sırada açık kapaktan sarkan masa örtüsünün ucu, Altınbilek'in sağ koluna dolandı. Tamburanın dönme hızıyla bir anda kolunu kaptıran Ayşegül Altınbilek, o hızla vücudunun yarısına kadar makinenin içine girdi. Makinenin durdurulmasıyla kurtarılan Altınbilek'in, sağ kol dirseğinin kırıldığı görüldü. İşyerindekilerin çağırdığı ambulansla Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürülen Altınbilek, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Altınel tarafından ameliyata alındı. Dirseğinden çıkan kemiği de yerine yerleştirilen Altınbilek'e başarılı operasyon yapıldı.
Kazanın yaşanış şeklini anlatan Ayşegül Altınbilek, "Makine durduğunda alarm düğmesi çalıyor. Alarm durduğunda ise kapağı açabiliyoruz. Alarmın durmasının ardından kapağı açtığımda, makinenin de durduğunu varsayarak sarkan masa örtüsünü tuttum. Masa örtüsü koluma dolandı. Makine beni çevirmeye başladı. Kolumun kırıldığını hissettim. Birkaç kez kafamı çarptım. Bu arada belime kadar makinenin içine girdim, birkaç kez de havada döndüm. Daha sonra nasıl dışarı çıktığımı hatırlamıyorum" diye konuştu.
Kendine geldiğinde yerde yattığını hatırladığını aktaran Ayşegül Altınbilek, "Allahtan soğukkanlı bir insanım. Sağ kolumun temiz bir bezle örtülmesini istedim. Patronumuz kolumu bağladı. Sanırım kısa süre sonra ambulans geldi. Beni hastaneye getirdiler. Sigortam henüz yapılmadığı için patronumuz o esnada kulağıma, 'Bugün işe başladığını söyle veya bir arkadaşını ziyaret amaçlı burada bulunduğunu söyle' dedi" diye konuştu.
KAZA GÜNÜ SİGORTAMI BAŞLATTI
Hastanedeki süreçte patronunun yine gelip gitmeye başladığını ve kazanın olduğu gün sigorta girişinin yapıldığını öğrendiğini belirten Altınbilek, "Ben burada 11 Nisan'da işe başladım. Normalde sigortasız bir işyerinde çalışmak istemem. Fakat sigortamın yapılacağını söyledikleri için belki bir süre idare edebilirim diye düşünmüştüm" dedi.
Hastanın durumuyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Levent Altınel, "Geldiğinde dirsek ekleminden çıkmış
ve kemiğin alt kısmı tamamen dışardaydı. Bütün bağları kopmuştu. Acil olarak ameliyata aldık. Dirseğini temizleyerek tekrar içeri koyduk ve mevcut bağlarını tamir ettik. Ufak bir sinir hasarımız var. Onun da zaman içinde iyileşmesini bekliyoruz. Son işlemlerin ardından dirsek hareketlerine de başlayacağız. Daha sonra da eski sağlığına kavuşabilmesi için fizik tedaviye başlayacağız" diye konuştu. DHA
Güzeloba Mahallesi'ndeki bir kuru temizleme fabrikasında işçi olarak çalışan Ayşegül Altınbilek, geçen 1 Mayıs günü çamaşır makinesinin kapağını açarak çamaşırları çıkartmak istedi. Bu sırada açık kapaktan sarkan masa örtüsünün ucu, Altınbilek'in sağ koluna dolandı. Tamburanın dönme hızıyla bir anda kolunu kaptıran Ayşegül Altınbilek, o hızla vücudunun yarısına kadar makinenin içine girdi. Makinenin durdurulmasıyla kurtarılan Altınbilek'in, sağ kol dirseğinin kırıldığı görüldü. İşyerindekilerin çağırdığı ambulansla Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne götürülen Altınbilek, Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Altınel tarafından ameliyata alındı. Dirseğinden çıkan kemiği de yerine yerleştirilen Altınbilek'e başarılı operasyon yapıldı.
Kazanın yaşanış şeklini anlatan Ayşegül Altınbilek, "Makine durduğunda alarm düğmesi çalıyor. Alarm durduğunda ise kapağı açabiliyoruz. Alarmın durmasının ardından kapağı açtığımda, makinenin de durduğunu varsayarak sarkan masa örtüsünü tuttum. Masa örtüsü koluma dolandı. Makine beni çevirmeye başladı. Kolumun kırıldığını hissettim. Birkaç kez kafamı çarptım. Bu arada belime kadar makinenin içine girdim, birkaç kez de havada döndüm. Daha sonra nasıl dışarı çıktığımı hatırlamıyorum" diye konuştu.
Kendine geldiğinde yerde yattığını hatırladığını aktaran Ayşegül Altınbilek, "Allahtan soğukkanlı bir insanım. Sağ kolumun temiz bir bezle örtülmesini istedim. Patronumuz kolumu bağladı. Sanırım kısa süre sonra ambulans geldi. Beni hastaneye getirdiler. Sigortam henüz yapılmadığı için patronumuz o esnada kulağıma, 'Bugün işe başladığını söyle veya bir arkadaşını ziyaret amaçlı burada bulunduğunu söyle' dedi" diye konuştu.
KAZA GÜNÜ SİGORTAMI BAŞLATTI
Hastanedeki süreçte patronunun yine gelip gitmeye başladığını ve kazanın olduğu gün sigorta girişinin yapıldığını öğrendiğini belirten Altınbilek, "Ben burada 11 Nisan'da işe başladım. Normalde sigortasız bir işyerinde çalışmak istemem. Fakat sigortamın yapılacağını söyledikleri için belki bir süre idare edebilirim diye düşünmüştüm" dedi.
Hastanın durumuyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Levent Altınel, "Geldiğinde dirsek ekleminden çıkmış
ve kemiğin alt kısmı tamamen dışardaydı. Bütün bağları kopmuştu. Acil olarak ameliyata aldık. Dirseğini temizleyerek tekrar içeri koyduk ve mevcut bağlarını tamir ettik. Ufak bir sinir hasarımız var. Onun da zaman içinde iyileşmesini bekliyoruz. Son işlemlerin ardından dirsek hareketlerine de başlayacağız. Daha sonra da eski sağlığına kavuşabilmesi için fizik tedaviye başlayacağız" diye konuştu. DHA
Kilis’e 2 roket daha atıldı
Kilis'e Suriye tarafından saat 13.20 sıralarında 2 roket mermisi atıldı.
Suriye’nin IŞİD denetimindeki Bab Bölgesi’nden Ocak ayından bu yana atılan ve 21 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan roketlerin hedefindeki Kilis’e, saat 13.20 sıralarında yine 2 katyuşa roketi atıldı. Necmettin Erbakan Mahallesi’nde boş araziye düşen roketlerin patlama sesi kentte paniğe yol açtı.
Patlama sesi ardından bölgeye giden ekiplerin yaptığı incelemede, roketlerin boş araziye düştüğü saptandı. Kimsenin yaralanmadığı olayın ardından sınırda konuşlu topçu birlikleri; Fırtına obüsleri, çok namlulu roketatar bataryası ile Sakarya adlı roketatarlar ile saldırının yapıldığı IŞİD denetimindeki bölgeyi angajman kuralları kapsamında ateş altına aldı
“KİLİS’TE TC VATANDAŞI KALMAYACAK”
Aylardır roket saldırısı altında bulunan ve 21 kişinin öldüğü Kilis’te hayat durdu, herkes kentten kaçıyor. CHP milletvekili Birol Ertem de ”Yakında sadece Suriyeliler kalacak, TC vatandaşları hergün şehri terkediyor, ölü sayısı gizleniyor. Gezici roket rampalarını, sabit hedefe atış yapabilen obüs toplarıyla vurmaya çalışıyoruz, nerede Türk Hava Kuvvetlerinin uçakları” dedi.
Bugüne kadar yaşanan saldırılarda 21 kişinin öldüğü, onlarca insanın yaralandığı ilçedeki hukukçular, sanayiciler ve esnaflar da bildiri yayınlayıp, kent için acil çağrıda bulunmuştu. CHP’li Birol Erdem de yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kilis ilimizde yaşayan insanlarımızın artık içinde bulundukları şartlara tahammül edecekleri bir durum kalmamıştır. Esnaf kepenk kapattı, hükûmetin ilgisizliğini protesto etmektedir. Gerçekleri gizleyerek ve ölü sayılarını olduğundan az göstererek Kilis'teki duruma çözüm bulunamaz. Yakında Kilis'te, Türk insanı da kalmayacak, halk Kilis'i terk etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti olarak yılbaşından beri sürekli roket saldırıları altında olan Kilis şehrimizi koruyacak gücümüz yok mudur? Gezici roket atıcıları, sabit hedefe atış yapabilen obüs toplarıyla vurmak ne derece akılcıdır. Türk Hava Kuvvetlerimizin uçakları neden kullanılmıyor? NATO’nun 2'nci büyük silahlı kuvvetleri olan Türk Silahlı Kuvvetlerini ülkeyi koruyamaz pozisyona düşürüldü” Sözcü
Suriye’nin IŞİD denetimindeki Bab Bölgesi’nden Ocak ayından bu yana atılan ve 21 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan roketlerin hedefindeki Kilis’e, saat 13.20 sıralarında yine 2 katyuşa roketi atıldı. Necmettin Erbakan Mahallesi’nde boş araziye düşen roketlerin patlama sesi kentte paniğe yol açtı.
Patlama sesi ardından bölgeye giden ekiplerin yaptığı incelemede, roketlerin boş araziye düştüğü saptandı. Kimsenin yaralanmadığı olayın ardından sınırda konuşlu topçu birlikleri; Fırtına obüsleri, çok namlulu roketatar bataryası ile Sakarya adlı roketatarlar ile saldırının yapıldığı IŞİD denetimindeki bölgeyi angajman kuralları kapsamında ateş altına aldı
“KİLİS’TE TC VATANDAŞI KALMAYACAK”
Aylardır roket saldırısı altında bulunan ve 21 kişinin öldüğü Kilis’te hayat durdu, herkes kentten kaçıyor. CHP milletvekili Birol Ertem de ”Yakında sadece Suriyeliler kalacak, TC vatandaşları hergün şehri terkediyor, ölü sayısı gizleniyor. Gezici roket rampalarını, sabit hedefe atış yapabilen obüs toplarıyla vurmaya çalışıyoruz, nerede Türk Hava Kuvvetlerinin uçakları” dedi.
Bugüne kadar yaşanan saldırılarda 21 kişinin öldüğü, onlarca insanın yaralandığı ilçedeki hukukçular, sanayiciler ve esnaflar da bildiri yayınlayıp, kent için acil çağrıda bulunmuştu. CHP’li Birol Erdem de yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kilis ilimizde yaşayan insanlarımızın artık içinde bulundukları şartlara tahammül edecekleri bir durum kalmamıştır. Esnaf kepenk kapattı, hükûmetin ilgisizliğini protesto etmektedir. Gerçekleri gizleyerek ve ölü sayılarını olduğundan az göstererek Kilis'teki duruma çözüm bulunamaz. Yakında Kilis'te, Türk insanı da kalmayacak, halk Kilis'i terk etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti olarak yılbaşından beri sürekli roket saldırıları altında olan Kilis şehrimizi koruyacak gücümüz yok mudur? Gezici roket atıcıları, sabit hedefe atış yapabilen obüs toplarıyla vurmak ne derece akılcıdır. Türk Hava Kuvvetlerimizin uçakları neden kullanılmıyor? NATO’nun 2'nci büyük silahlı kuvvetleri olan Türk Silahlı Kuvvetlerini ülkeyi koruyamaz pozisyona düşürüldü” Sözcü
Erkek oldu hamile kaldı
İzlanda'da yaşayan Henry Steinn bir kadın olarak dünyaya geldikten sonra cinsiyet değiştirerek erkek oldu.
Henry, hormon tedavisi sürerken aynı zamanda erkek arkadaşıyla da aynı evde yaşamaya başladı. Ancak onları farklı bir sürpriz bekliyordu. Hala kadın cinsiyetine dair işlevleri süren Henry hamile kaldı.
"HİÇ ÖNYARGI İLE KARŞILAŞMADIM MUTLUYUM"
Çocuk sahibi olmayı düşünmemesine rağmen Henry bunun için hayatındaki belki de tek fırsat olduğu için aile kurmaya karar verdi. Geçtiğimiz Şubat ayından beri sevgilisi Thorir Leo Petursson ile birlikte olan ama yıllardır arkadaş olan Henry durumunu şöyle anlatıyor, "Burada yaşayan herkes benim seçimlerimden haberdar ve gerçekten önyargı ile karşılaşmadığım için memnunum. Hiçbir zaman kendimi yüzde yüz erkek gibi hissetmesem de yine de bu cinsiyete ait olmaktan dolayı daha mutluyum. Bebeğimi emzirmeyi bıraktıktan sonra hormon tedavime devam edeceğim."
BÜYÜKBABANIN KAFASI KARIŞIK
2014 yılında ailesine cinsiyet değiştirme ameliyatı olmayı planladığını söyleyen Henry'nin babası da şu anda kafasının karışık olduğunu belirtiyor, "Kızımın oğlum olacağını öğrendikten sonra bir de bebeği olacağını ve kızı olacağını öğrendim." Hürriyet
Henry, hormon tedavisi sürerken aynı zamanda erkek arkadaşıyla da aynı evde yaşamaya başladı. Ancak onları farklı bir sürpriz bekliyordu. Hala kadın cinsiyetine dair işlevleri süren Henry hamile kaldı.
"HİÇ ÖNYARGI İLE KARŞILAŞMADIM MUTLUYUM"
Çocuk sahibi olmayı düşünmemesine rağmen Henry bunun için hayatındaki belki de tek fırsat olduğu için aile kurmaya karar verdi. Geçtiğimiz Şubat ayından beri sevgilisi Thorir Leo Petursson ile birlikte olan ama yıllardır arkadaş olan Henry durumunu şöyle anlatıyor, "Burada yaşayan herkes benim seçimlerimden haberdar ve gerçekten önyargı ile karşılaşmadığım için memnunum. Hiçbir zaman kendimi yüzde yüz erkek gibi hissetmesem de yine de bu cinsiyete ait olmaktan dolayı daha mutluyum. Bebeğimi emzirmeyi bıraktıktan sonra hormon tedavime devam edeceğim."
BÜYÜKBABANIN KAFASI KARIŞIK
2014 yılında ailesine cinsiyet değiştirme ameliyatı olmayı planladığını söyleyen Henry'nin babası da şu anda kafasının karışık olduğunu belirtiyor, "Kızımın oğlum olacağını öğrendikten sonra bir de bebeği olacağını ve kızı olacağını öğrendim." Hürriyet
Epilepsi havuzda yakaladı
Balıkesir Ayvalık’tan 3 gün önce kafa dinlemek için tek başına Muğla Bodrum’a tatile giden 1 çocuk annesi Zeynep Kabakçıoğlu (20), Gümbet’te bir otele yerleşti.
Genç kadın önceki gün otelin havuzunda yüzerken fenalaştı. 112 Acil Servis ekibi, Kabakçıoğlu’nun epilepsi nöbeti geçirip çok su yuttuğunu, buna bağlı olarak da kalp krizi geçirdiğini belirledi. Eşinden yeni boşanan Kabakçıoğlu dün sabaha karşı yaşamını yitirdi. DHA
Genç kadın önceki gün otelin havuzunda yüzerken fenalaştı. 112 Acil Servis ekibi, Kabakçıoğlu’nun epilepsi nöbeti geçirip çok su yuttuğunu, buna bağlı olarak da kalp krizi geçirdiğini belirledi. Eşinden yeni boşanan Kabakçıoğlu dün sabaha karşı yaşamını yitirdi. DHA
'Kadın kalmaz'dan ifadeye çağrıldı
İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Ertuğrul Sarıyer, CNN Türk yayınında söylediği “Tek gecelik ilişkilerden hoşlanmam. Hoşlansaydım İstanbul'da kadın kalmazdı” sözleri nedeniyle işadamı Ali Ağaoğlu hakkında soruşturma başlattı.
Savcı, "Halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama" suçundan açtığı soruşturma kapsamında Ali Ağaoğlu'nu tebligat çıkararak ifadeye davet etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Başkanlık acil ihtiyaç'
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 7 Haziran- 1 Kasım arasındaki belirsiz dönemin kendisi sayesinde atlatıldığını belirterek, “Güçlü Cumhurbaşkanlığı sayesinde krize meydan verilmeden geçirilmesi, milletimizin memnuniyetini daha da arttırmıştır. Geldiğimiz noktadan geriye dönüşün mümkün olmadığını herkes kabul etmek durumundadır. Türkiye’nin geldiği yer hem yeni anayasayı hem başkanlık sistemini acil bir ihtiyaç olarak önümüze çıkarmıştır” dedi.
Eyüp Belediyesi tarafından inşası tamamlanan yeni hizmet binası ve 13 tesisin toplu açılışı dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Açılışa Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile çok sayıda bakan katıldı. Erdoğan şunları söyledi:
SAYIN DAVUTOĞLU’NA TEŞEKKÜR: Bölgemizin ve ülkemizin geçtiği şu önemli günlerde belli sıkıntılar yaşanıyor. Bizlerin de aramızdaki birliği, beraberliği çok daha güçlendirmemiz lazım. Biliyorsunuz, iktidar partisi olan AK Parti, 22 Mayıs’ta kongreye gitme kararı aldı. Sayın Başbakan da, bu kongrede aday olmayacağını açıkladı. Ben de huzurlarınızda Sayın Davutoğlu’na teşekkür ediyorum.
BU BİR BAYRAK YARIŞI: Şimdi, 22 Mayıs’taki kongrede seçilecek kişi, Sayın Davutoğlu’ndan bu bayrağı devralacak ve hizmet yarışı bu şekilde sürüp gidecek.
TAKİP ETMEMDEN RAHATSIZ OLUYORLAR: 40 yıllık dava arkadaşlarımın içinde bulunduğu, kurucu genel başkanı olduğum, 12 yıl başbakanlığını yürüttüğüm partiyle ilgili gelişmeleri yakından takip etmem birilerini rahatsız ediyor. Niye rahatsız oluyorsun? Bundan daha doğal ne olabilir.
CUMHURBAŞKANI SAYESİNDE YÖNETİM BOŞLUĞU OLMAZ: Bugünkü Türkiye, dünün rotasız, amaçsız Türkiyesi değil. Milletimiz, kendi oylarıyla seçtiği Cumhurbaşkanı sayesinde, seçimler ve hükümetler gelip geçse de ülke yönetiminde bir boşluk olmadığını, olmayacağını artık çok iyi biliyor. Esasen benim başkanlık sistemi konusunu gündeme getirmemin sebebi de budur.
ARTIK HERKES KABUL ETMELİ: Milletimiz, 2007 anayasa değişikliğiyle hukuki altyapısı hazırlanan, 10 Ağustos 2014 seçimiyle de fiili adımı atılan yeni dönemin faydasını görmüştür. Bilhassa, 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasındaki belirsizlik döneminin, güçlü Cumhurbaşkanlığı sayesinde krize meydan verilmeden geçirilmesi, milletimizin memnuniyetini daha da arttırmıştır. Geldiğimiz noktadan geriye dönüşün mümkün olmadığını, artık herkes kabul etmek durumundadır.
KİŞİSEL TALEP DEĞİL: Yeni anayasa, başkanlık sistemi konusu da Tayyip Erdoğan’ın kişisel talebi değildir. Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı tecrübeler sonunda geldiği yer, hem yeni anayasayı, hem başkanlık sistemini acil bir ihtiyaç olarak önümüze çıkarmıştır.
BAŞKANLIKTA BUNLAR OLMAZ: Meclis’te, komisyonlarda olanları görüyorsunuz değil mi? Başkanlık sisteminin olduğu ülkede bunları göremezsiniz.
BU DEĞİŞİMDEN KORKMAYA GEREK YOK: ŞU anda 64’üncü Hükümet görev başında, 22 Mayıs’tan sonra 65’inci Hükümet kurulacak. Aynı şekilde, şahsım 12’nci Cumhurbaşkanı olarak bu görevde bulunuyorum. Başkanlık sistemine geçtikten sonra, milletimizin teveccühüyle bu göreve gelecek kişi Türkiye’nin 1’inci başkanı olarak görevine başlayacak. Bu değişimden korkmaya gerek yok. Tam tersine, herkesten bu değişime destek vermesini, katkı sağlamasını bekliyoruz. Meseleyi kişiselleştirenlerin, ülkeye ve millete karşı sorumluluktan kaçtıklarını biliyoruz. Bu konjonktürde kendilerini veya kendi arzu ettikleri birini milletimizin başkan olarak seçmeyeceğini görenler, halkın gönlünü kazanmaya çalışmak yerine sistemi tıkamayı tercih ediyorlar. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Türkiye, bu anlayışa rağmen 13 yıldır tarihi reformlara imza attı. İnşallah, yine bunlara rağmen yeni anayasa ve başkanlık sistemini hayata geçireceğiz. Bizim için asıl olan milletimizin tercihidir, milletimizin menfaatidir.
BİZ YOLUMUZA SEN YOLUNA: SURİYE’de 12 milyon insan mağdur edilmiş, 600 bine yakın masum katledilmişken, hiçbir Müslüman bu vebalden kendini ayrı tutamaz. Şu anda Bangladeş’teki gelişmelere sessiz kalanlar da bu vebalden kurtulamaz. Türkiye dört bir yanından terör örgütlerinin ve onlara destek olan güçlerin doğrudan dolaylı saldırısı altında iken şu anda AB bakın ‘Vize için terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz’ diyor. Siz önce Avrupa Parlamentosu’nun yanında çadır kuran teröristlere müsaade ederken bu zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Teröristlere çadır kurdurtacaksın ve onlara orada imkân sağlayacaksın ve bunu demokrasi adına yaptığını söyleyeceksin. Bize de ‘Vize kaldıracağım bunun şartı, şunu değiştirmen...’ Kusura bakma, hadi bakalım biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git. Kiminle anlaşabiliyorsan onlarla da anlaş.
YENİ BİR KRİTER DEĞİL: AB’nin Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik yapılmasına yönelik talebi yeni bir kriter değil. Bu kriter, Brüksel ile Ankara arasında Geri Kabul Anlaşması (GKA) – vize liberalizasyonu sürecinde yapılan görüşmelerde başından bu yana yer alan kriterlerden biri. Türkiye, bu kriterin vize muafiyeti için karşılanması gereken 72 kriterden biri olmasına ve yol haritasında yer almasına Aralık 2013’te onay verdi. Bu kriter bağlamında Türkiye’den adil yargılanma, ifade özgürlüğü, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü gibi konularda AB ülkeleriyle uyumlu düzenlemeler isteniyor. Türkiye’nin bu alanda her şeyden önce terör tanımını uyumlaştırması ve kapsamını daraltması gerekiyor. DHA
Eyüp Belediyesi tarafından inşası tamamlanan yeni hizmet binası ve 13 tesisin toplu açılışı dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirildi. Açılışa Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile çok sayıda bakan katıldı. Erdoğan şunları söyledi:
SAYIN DAVUTOĞLU’NA TEŞEKKÜR: Bölgemizin ve ülkemizin geçtiği şu önemli günlerde belli sıkıntılar yaşanıyor. Bizlerin de aramızdaki birliği, beraberliği çok daha güçlendirmemiz lazım. Biliyorsunuz, iktidar partisi olan AK Parti, 22 Mayıs’ta kongreye gitme kararı aldı. Sayın Başbakan da, bu kongrede aday olmayacağını açıkladı. Ben de huzurlarınızda Sayın Davutoğlu’na teşekkür ediyorum.
BU BİR BAYRAK YARIŞI: Şimdi, 22 Mayıs’taki kongrede seçilecek kişi, Sayın Davutoğlu’ndan bu bayrağı devralacak ve hizmet yarışı bu şekilde sürüp gidecek.
TAKİP ETMEMDEN RAHATSIZ OLUYORLAR: 40 yıllık dava arkadaşlarımın içinde bulunduğu, kurucu genel başkanı olduğum, 12 yıl başbakanlığını yürüttüğüm partiyle ilgili gelişmeleri yakından takip etmem birilerini rahatsız ediyor. Niye rahatsız oluyorsun? Bundan daha doğal ne olabilir.
CUMHURBAŞKANI SAYESİNDE YÖNETİM BOŞLUĞU OLMAZ: Bugünkü Türkiye, dünün rotasız, amaçsız Türkiyesi değil. Milletimiz, kendi oylarıyla seçtiği Cumhurbaşkanı sayesinde, seçimler ve hükümetler gelip geçse de ülke yönetiminde bir boşluk olmadığını, olmayacağını artık çok iyi biliyor. Esasen benim başkanlık sistemi konusunu gündeme getirmemin sebebi de budur.
ARTIK HERKES KABUL ETMELİ: Milletimiz, 2007 anayasa değişikliğiyle hukuki altyapısı hazırlanan, 10 Ağustos 2014 seçimiyle de fiili adımı atılan yeni dönemin faydasını görmüştür. Bilhassa, 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasındaki belirsizlik döneminin, güçlü Cumhurbaşkanlığı sayesinde krize meydan verilmeden geçirilmesi, milletimizin memnuniyetini daha da arttırmıştır. Geldiğimiz noktadan geriye dönüşün mümkün olmadığını, artık herkes kabul etmek durumundadır.
KİŞİSEL TALEP DEĞİL: Yeni anayasa, başkanlık sistemi konusu da Tayyip Erdoğan’ın kişisel talebi değildir. Türkiye’nin bugüne kadar yaşadığı tecrübeler sonunda geldiği yer, hem yeni anayasayı, hem başkanlık sistemini acil bir ihtiyaç olarak önümüze çıkarmıştır.
BAŞKANLIKTA BUNLAR OLMAZ: Meclis’te, komisyonlarda olanları görüyorsunuz değil mi? Başkanlık sisteminin olduğu ülkede bunları göremezsiniz.
BU DEĞİŞİMDEN KORKMAYA GEREK YOK: ŞU anda 64’üncü Hükümet görev başında, 22 Mayıs’tan sonra 65’inci Hükümet kurulacak. Aynı şekilde, şahsım 12’nci Cumhurbaşkanı olarak bu görevde bulunuyorum. Başkanlık sistemine geçtikten sonra, milletimizin teveccühüyle bu göreve gelecek kişi Türkiye’nin 1’inci başkanı olarak görevine başlayacak. Bu değişimden korkmaya gerek yok. Tam tersine, herkesten bu değişime destek vermesini, katkı sağlamasını bekliyoruz. Meseleyi kişiselleştirenlerin, ülkeye ve millete karşı sorumluluktan kaçtıklarını biliyoruz. Bu konjonktürde kendilerini veya kendi arzu ettikleri birini milletimizin başkan olarak seçmeyeceğini görenler, halkın gönlünü kazanmaya çalışmak yerine sistemi tıkamayı tercih ediyorlar. Böyle bir anlayışı kabul etmiyoruz. Türkiye, bu anlayışa rağmen 13 yıldır tarihi reformlara imza attı. İnşallah, yine bunlara rağmen yeni anayasa ve başkanlık sistemini hayata geçireceğiz. Bizim için asıl olan milletimizin tercihidir, milletimizin menfaatidir.
BİZ YOLUMUZA SEN YOLUNA: SURİYE’de 12 milyon insan mağdur edilmiş, 600 bine yakın masum katledilmişken, hiçbir Müslüman bu vebalden kendini ayrı tutamaz. Şu anda Bangladeş’teki gelişmelere sessiz kalanlar da bu vebalden kurtulamaz. Türkiye dört bir yanından terör örgütlerinin ve onlara destek olan güçlerin doğrudan dolaylı saldırısı altında iken şu anda AB bakın ‘Vize için terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz’ diyor. Siz önce Avrupa Parlamentosu’nun yanında çadır kuran teröristlere müsaade ederken bu zihniyetinizi niye değiştirmiyorsunuz? Teröristlere çadır kurdurtacaksın ve onlara orada imkân sağlayacaksın ve bunu demokrasi adına yaptığını söyleyeceksin. Bize de ‘Vize kaldıracağım bunun şartı, şunu değiştirmen...’ Kusura bakma, hadi bakalım biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git. Kiminle anlaşabiliyorsan onlarla da anlaş.
YENİ BİR KRİTER DEĞİL: AB’nin Terörle Mücadele Yasası’nda değişiklik yapılmasına yönelik talebi yeni bir kriter değil. Bu kriter, Brüksel ile Ankara arasında Geri Kabul Anlaşması (GKA) – vize liberalizasyonu sürecinde yapılan görüşmelerde başından bu yana yer alan kriterlerden biri. Türkiye, bu kriterin vize muafiyeti için karşılanması gereken 72 kriterden biri olmasına ve yol haritasında yer almasına Aralık 2013’te onay verdi. Bu kriter bağlamında Türkiye’den adil yargılanma, ifade özgürlüğü, toplantı ve dernek kurma özgürlüğü gibi konularda AB ülkeleriyle uyumlu düzenlemeler isteniyor. Türkiye’nin bu alanda her şeyden önce terör tanımını uyumlaştırması ve kapsamını daraltması gerekiyor. DHA
TRT muhabirinin kolunu ısırdı, sosyal medya yıkıldı
Çekim için Filistin'e giden TRT muhabiri, Osmanlı döneminde doğduğunu ve 100 yaşında olduğunu söylediği Alemmiye Hammude ile konuşmaya çalışırken Alemmiye ninenin muhabirin kolunu ve elini ısırması dikkat çekti. Sosyal medyayı da yıkan bu röportajdan 4 gün sonra Alemmiye ninenin öldüğü öğrenildi.
KORKTUĞU GÖZLERDEN KAÇMADI
TRT Türk'de gezi programı yapan ekip Filistin'e gitti. TRT muhabiri Osmanlı döneminde doğduğunu ve 100 yaşını aştığını söylediği Alemmiye Hammude ile konuşmaya çalıştı. Muhabir yaşlı kadına Osmanlı döneminden söz ederken, Alemmiye nine ise muhabirin kolunu ve elini ısırmaya çalışması dikkat çekti. TRT muhabiri ise bu sırada Hammude ninenin kendilerini öpücüklere boğduğunu söyledi.
Bu arada röportajdan 4 gün sonra Alemmiye Hammude'nin öldüğü öğrenildi.
KORKTUĞU GÖZLERDEN KAÇMADI
TRT Türk'de gezi programı yapan ekip Filistin'e gitti. TRT muhabiri Osmanlı döneminde doğduğunu ve 100 yaşını aştığını söylediği Alemmiye Hammude ile konuşmaya çalıştı. Muhabir yaşlı kadına Osmanlı döneminden söz ederken, Alemmiye nine ise muhabirin kolunu ve elini ısırmaya çalışması dikkat çekti. TRT muhabiri ise bu sırada Hammude ninenin kendilerini öpücüklere boğduğunu söyledi.
Bu arada röportajdan 4 gün sonra Alemmiye Hammude'nin öldüğü öğrenildi.
Bu karar 30 bin kişiyi etkileyecek
İstanbul Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi etkileyeceği belirtilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi istisnai durumlarda alınır” dedi.
İstanbul Gaziosmanpaşa’da 5 bin parsellik alandaki taşınmazlar için Bakanlar Kurulu kararıyla verilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Gaziosmanpaşa’da oturan yaklaşık 1000 kişi adına dava açan Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, kararın Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi ve yaklaşık 110 bin kişiyi etkileyeceğini belirterek, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi son derece istisnai durumlarda alınabilecek bir karardır, burada ise rant için böyle bir karar alınıyor” dedi.
RİSKLİ ALAN İLAN EDİLDİ
İstanbul Gaziosmanpaşa’da ‘riskli alan’ ilan edilen yerlerde bulunan bazı taşınmazlar hakkında Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma kararı verilmişti. 10 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, riskli alan sınırları içerisinde kalan bazı taşınmazların Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından kamulaştırılacağı belirtilmişti.
Avukat Can Atalay, söz konusu alanın daha önce 2013 yılında Bakanlar Kurulu tarafından “riskli alan” ilan edilmesine karar verildiğini, ancak Danıştay’ın bu kararı iptal ettiğini söyledi.
Atalay, “2015’te ‘te Bakanlar Kurulu aynı alanı yeniden riskli bölge ilan etti, 10 Nisan’da da acele kamulaştırma kararı çıktı. Bu kadar büyük bir kamulaştırma alanında taşınmazların ne yapılacağı da belli değil. Bu, burada oturan insanların mülkiyet hakkını kısıtlayan çok ağır bir uygulama. Burada asıl amaç, emeğiyle geçinen bu insanları buradan sürmek” diye konuştu.
PROTESTO ETTİLER
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin önünde toplanan yaklaşık 150 kişilik bir grup da ellerinde pankartlar taşıyarak Bakanlar Kurulu kararını protesto ettiler. Gaziosmanpaşa Barınma Hakkı Meclisi’nden Canan Can, “Depremdir, riskli alandır denilerek aslında rant için ilan edilen bu acele kamulaştırma kararlarına karşı geldik ve gelmeye de devam ediyoruz. Bu dava, tüm Türkiye için örnek teşkil edecek bir davanın ilk adımıdır” dedi.
‘ELİMİZDEN ALINMAK İSTENİYOR’
DAVACILARDAN Makbule Ekinci (60) de, “Bizim yıllarca çalışarak, dişimizden tırnağımızdan artırarark aldığımız evlerimizi elimizden almak istiyorlar. Evimi elimden alırlarsa biz nerede oturacağız? Buna karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar, ilçenin Bağlarbaşı, Karlıtepe, Küçükköy, Sarıgöl, Silahtarağa, Yenimahalle, Yenidoğan ve Yıldıztabya mahallelerindeki 4 milyon 300 bin metrekarelik alanı ve yaklaşık 30 bin evi kapsıyor. Hürriyet
İstanbul Gaziosmanpaşa’da 5 bin parsellik alandaki taşınmazlar için Bakanlar Kurulu kararıyla verilen ‘acele kamulaştırma kararı’nın iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’nde toplu dava açıldı. Gaziosmanpaşa’da oturan yaklaşık 1000 kişi adına dava açan Sosyal Haklar Derneği’nin avukatlarından Can Atalay, kararın Gaziosmanpaşa’da 30 bin evi ve yaklaşık 110 bin kişiyi etkileyeceğini belirterek, “Acele kamulaştırma kararı, ancak milli müdafaa gibi son derece istisnai durumlarda alınabilecek bir karardır, burada ise rant için böyle bir karar alınıyor” dedi.
RİSKLİ ALAN İLAN EDİLDİ
İstanbul Gaziosmanpaşa’da ‘riskli alan’ ilan edilen yerlerde bulunan bazı taşınmazlar hakkında Bakanlar Kurulu tarafından acele kamulaştırma kararı verilmişti. 10 Nisan’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararda, riskli alan sınırları içerisinde kalan bazı taşınmazların Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından kamulaştırılacağı belirtilmişti.
Avukat Can Atalay, söz konusu alanın daha önce 2013 yılında Bakanlar Kurulu tarafından “riskli alan” ilan edilmesine karar verildiğini, ancak Danıştay’ın bu kararı iptal ettiğini söyledi.
Atalay, “2015’te ‘te Bakanlar Kurulu aynı alanı yeniden riskli bölge ilan etti, 10 Nisan’da da acele kamulaştırma kararı çıktı. Bu kadar büyük bir kamulaştırma alanında taşınmazların ne yapılacağı da belli değil. Bu, burada oturan insanların mülkiyet hakkını kısıtlayan çok ağır bir uygulama. Burada asıl amaç, emeğiyle geçinen bu insanları buradan sürmek” diye konuştu.
PROTESTO ETTİLER
İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’nin önünde toplanan yaklaşık 150 kişilik bir grup da ellerinde pankartlar taşıyarak Bakanlar Kurulu kararını protesto ettiler. Gaziosmanpaşa Barınma Hakkı Meclisi’nden Canan Can, “Depremdir, riskli alandır denilerek aslında rant için ilan edilen bu acele kamulaştırma kararlarına karşı geldik ve gelmeye de devam ediyoruz. Bu dava, tüm Türkiye için örnek teşkil edecek bir davanın ilk adımıdır” dedi.
‘ELİMİZDEN ALINMAK İSTENİYOR’
DAVACILARDAN Makbule Ekinci (60) de, “Bizim yıllarca çalışarak, dişimizden tırnağımızdan artırarark aldığımız evlerimizi elimizden almak istiyorlar. Evimi elimden alırlarsa biz nerede oturacağız? Buna karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz” dedi.
Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar, ilçenin Bağlarbaşı, Karlıtepe, Küçükköy, Sarıgöl, Silahtarağa, Yenimahalle, Yenidoğan ve Yıldıztabya mahallelerindeki 4 milyon 300 bin metrekarelik alanı ve yaklaşık 30 bin evi kapsıyor. Hürriyet
Can Dündar'a 5 yıl 10 ay hapis
MİT TIR’larına ait görüntüleri yayınladıkları gerekçesi ile Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, davanın dördüncü duruşması dün İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya Can Dündar ve Erdem Gül katıldı. Davanın müştekileri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı avukatları da hazır bulundu. Gizli yapılan duruşmaya sadece Dündar ve Gül’ün eşleri izleyici olarak alındı. Savcı Evliya Çalışkan’ın mütalasının okunmasının ardından söz verilen Can Dündar ve Erdem Gül savunmalarına 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşla anarak başladı. Suçlamaları kabul etmeyen Dündar, “Diliyoruz ki habercilikten ceza almayalım. Bu bütün gazeteciler üzerinde Demokles kılıcı yerleştirir. Suçsuz olduğumuza inanıyoruz” dedi.
‘SUÇLU DEĞİL GAZETECİYİZ’
Gül de “Büyük hukukçu Faruk Erem’in ‘Suçluyu kazıyın, ardından insan çıkar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Buradaki suçluyu kazıyın, altından gazeteci çıkıyor. Biz suçlu değiliz gazeteciyiz” diye konuştu.
KARAR İÇİN 2,5 SAAT ARA VERDİ
Dündar ve Gül’ün son sözlerinin sorulmasının ardından mahkeme heyeti 17.30’da kararı hazırlamak için duruşmaya ara verdi. Saat 19.50’de yeniden başlayan duruşmada mahkeme kararını açıklamadan önce dosya üzerindeki gizlilik kararını kaldırarak koridorda bekleyen basın mensupları, milletvekillerini de duruşma salonuna aldı.
BAŞKAN, ‘GEÇMİŞ OLSUN’ DEDİ
Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı Canel Rüzgar, duruşma arasında silahlı saldırıya uğrayan Can Dündar’a “Bu alçakça saldırıyı kınıyoruz. Heyet olarak hayretle karşıladık. Şiddetle ve lanetle kınıyoruz” dedi. Duruşma savcısı Evliya Çalışkan da Can Dündar’a “Geçmiş olsun” dedi.
Mahkeme heyeti, varlığı yönünde henüz kesin bir yargı hükmü mevcut olamayan bir örgüte (FETÖ/PDY) yardım etmek şeklinde yüklenen suçtan bu aşamada herhangi bir hüküm kurulamayacağına dikkat çekerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dosyanın ayrılarak yargılamanın devamına karar verdi.
DARBEYE TEŞEBBÜSTEN BERAAT
Dündar ve Gül’ün TIR’ı durduran ve yargılanmakta olan sanıklarla önceye dayalı veya eylem sırasında herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin bulunmadığını ifade ederek “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan beraatlerine karar verdi.
CASUSLUK İSPAT EDİLEMEDİ
‘Siyasal ve askeri casusluk maksadıyla hareket etmek’ suçun gerçekleşmesi için zorunlu olan ‘Başka bir devletle veya terör örgütü ile anlaşma olgusu’nun hukuk uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilemediği belirtildi.
Sanıkların eylemin oluş ve kabulüne göre “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçlarından değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
GİZLİ BİLGİLERİ AÇIKLAMAKTAN CEZA
Can Dündar’ın, “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 7 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Geçmişi, sabıkasız oluşu ve geleceği üzerindeki etkisini dikkate alarak Dündar’a verilen cezayı 5 yıl 10 aya indirdi. Erdem Güle Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan verilen 6 yıl hapis cezası da aynı gerekçelerle 5 yıla indirdi. Gül ve Dündar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldıran mahkeme heyeti, karara itiraz yolunun açık olduğunu hatırlattı. DHA
Duruşmaya Can Dündar ve Erdem Gül katıldı. Davanın müştekileri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarlığı avukatları da hazır bulundu. Gizli yapılan duruşmaya sadece Dündar ve Gül’ün eşleri izleyici olarak alındı. Savcı Evliya Çalışkan’ın mütalasının okunmasının ardından söz verilen Can Dündar ve Erdem Gül savunmalarına 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş ve arkadaşla anarak başladı. Suçlamaları kabul etmeyen Dündar, “Diliyoruz ki habercilikten ceza almayalım. Bu bütün gazeteciler üzerinde Demokles kılıcı yerleştirir. Suçsuz olduğumuza inanıyoruz” dedi.
‘SUÇLU DEĞİL GAZETECİYİZ’
Gül de “Büyük hukukçu Faruk Erem’in ‘Suçluyu kazıyın, ardından insan çıkar’ sözünü hatırlatmak istiyorum. Buradaki suçluyu kazıyın, altından gazeteci çıkıyor. Biz suçlu değiliz gazeteciyiz” diye konuştu.
KARAR İÇİN 2,5 SAAT ARA VERDİ
Dündar ve Gül’ün son sözlerinin sorulmasının ardından mahkeme heyeti 17.30’da kararı hazırlamak için duruşmaya ara verdi. Saat 19.50’de yeniden başlayan duruşmada mahkeme kararını açıklamadan önce dosya üzerindeki gizlilik kararını kaldırarak koridorda bekleyen basın mensupları, milletvekillerini de duruşma salonuna aldı.
BAŞKAN, ‘GEÇMİŞ OLSUN’ DEDİ
Duruşma başlamadan önce mahkeme başkanı Canel Rüzgar, duruşma arasında silahlı saldırıya uğrayan Can Dündar’a “Bu alçakça saldırıyı kınıyoruz. Heyet olarak hayretle karşıladık. Şiddetle ve lanetle kınıyoruz” dedi. Duruşma savcısı Evliya Çalışkan da Can Dündar’a “Geçmiş olsun” dedi.
Mahkeme heyeti, varlığı yönünde henüz kesin bir yargı hükmü mevcut olamayan bir örgüte (FETÖ/PDY) yardım etmek şeklinde yüklenen suçtan bu aşamada herhangi bir hüküm kurulamayacağına dikkat çekerek, “Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan dosyanın ayrılarak yargılamanın devamına karar verdi.
DARBEYE TEŞEBBÜSTEN BERAAT
Dündar ve Gül’ün TIR’ı durduran ve yargılanmakta olan sanıklarla önceye dayalı veya eylem sırasında herhangi bir irtibat ve ilişkilerinin bulunmadığını ifade ederek “Cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan beraatlerine karar verdi.
CASUSLUK İSPAT EDİLEMEDİ
‘Siyasal ve askeri casusluk maksadıyla hareket etmek’ suçun gerçekleşmesi için zorunlu olan ‘Başka bir devletle veya terör örgütü ile anlaşma olgusu’nun hukuk uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilemediği belirtildi.
Sanıkların eylemin oluş ve kabulüne göre “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçlarından değerlendirilmesi gerektiği kaydedildi.
GİZLİ BİLGİLERİ AÇIKLAMAKTAN CEZA
Can Dündar’ın, “Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan alt sınırdan uzaklaşarak 7 yıl hapisle cezalandırılmasına karar verdi. Geçmişi, sabıkasız oluşu ve geleceği üzerindeki etkisini dikkate alarak Dündar’a verilen cezayı 5 yıl 10 aya indirdi. Erdem Güle Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak” suçundan verilen 6 yıl hapis cezası da aynı gerekçelerle 5 yıla indirdi. Gül ve Dündar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağını da kaldıran mahkeme heyeti, karara itiraz yolunun açık olduğunu hatırlattı. DHA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)