10 Temmuz 2016 Pazar

Güney Sudan’da çatışmalar: Ölü sayısı 252’yi geçti

Güney Sudan'ın başkenti Cuba'da yaşanan çatışmalarda onlarca kişinin öldüğü bildirildi. Reuters ölü sayısını 272 olarak duyurdu.


BBC’nin haberine göre; Cumhurbaşkanı Salva Kiir ile bir dönem rakibi olan Riek Machar’ın görüşmesinin sürdüğü Başkanlık Sarayı yakınlarında cuma akşamı silahlı bir çatışma yaşandı.
Yarım saatlik silahlı kavga büyüdü ve şehrin farklı bölgelerinde hükümet güçleri ile Machar’ı destekleyen isyancılar arasında ağır silahların ve top mermilerinin kullanıldığı bir çatışmaya dönüştü.
Reuters’a konuşan bir hükümet kaynağı, çatışmalarda şu ana kadar en az 272 kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.

GEÇEN YIL BARIŞ İMZALANDI AMA…

On binlerce sivilin hayatını kaybettiği, milyonların evlerinden olduğu 20 aylık iç savaşı bitirmek için 2015 yılında yapılan barış anlaşması da ülkedeki huzursuzluğu gideremedi.

Dünyanın en yeni ülkesi olarak 5’inci bağımsızlık yıldönümünü kutlayan Güney Sudan’ın başkenti Cuba’da olağanüstü hâl var. Dün kentin sokaklarına sessizlik hâkimdi.

Kiir ve Machar, cuma günkü çatışmaları “talihsizlik” olarak nitelendirdi.

Miraya FM radyo istasyonunun bildirdiğine göre; Kiir, bağımsızlık günü konuşmasında, “Güney Sudan’ı yüceltmek, sadece, kendimizi kabile ya da siyasi gruplaşmalardan ziyade Güne Sudanlı olarak görebilirsek mümkün olacaktır” dedi.

BM GENEL SEKRETERİ: İHANET!

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Cuba’daki çatışmaları “alarm verici” olarak nitelendirdi. Ban, yaptığı açıklamada, bağımsızlığın beşinci yıldönümünden tam bir gün önce yaşanan çatışmaların insanlara yönelik yeni bir ihanet olduğunu söyledi.

Beyşehir’de Suriyelilerle köpek kavgası: 2 ölü, 3 yaralı

Konya'nın Beyşehir İlçesi'nde iddiaya göre sokak köpeğini tekmelediği ileri sürülen Suriyelilerle çıkan kavgada, 18 yaşındaki Mehmet Bayraktar ile soyadı öğrenilemeyen Suriyeli 21 yaşındaki İbrahim bıçaklanarak öldürüldü. Olayda Suriyeli 3 kişi de bıçakla yaralandı. Hastane önünde toplanan ve acil servise girip yaralı Suriyelilere saldırmak isteyen Mehmet Bayraktar’ın yakınlarını polis güçlükle engelledi.



Olay, dün saat 22.00 sıralarında Beyşehir İlçesi’nin Prof. Dr. Yılmaz Muslu Caddesi’nde meydana geldi. Mehmet Bayraktar, iddiaya göre Suriyeli 4 kişilik grup sokak köpeğini tekmeleyince ”Köpeğe niçin tekme attınız” diyerek uyarıda bulundu. Bunun üzerine 4 Suriyeli ile Bayraktar arasında kavga çıktı. Kavganın büyümesi üzerine iddiaya göre iki taraf da birbirine bıçakla saldırdı. Kavgada Mehmet Bayraktar ile soyadları  belirlenemeyen Suriyeli İbrahim ve 20 yaşındaki Kasım ile 26 yaşındaki Abdullah Muhammed ve 22 yaşındaki Ahmed Sadi yaralandı. Yaralılar, ambulanslarla Beyşehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Kalbine saplanan bıçak darbesiyle yaralanan Mehmet Bayraktar ile Suriyeli yaralılardan İbrahim ameliyat sırasında öldü. Suriyeli yaralılardan biri Konya’ya götürüldü.


KALABALIĞI ÇEVİK KUVVET VE JANDARMA ENGELLEDİ

Olayı duyan Mehmet Bayraktar’ın yakınları hastane önünde toplandı. Kalabalık, hastaneye girip, yaralı Suriyelilere saldırmak istedi. Ancak polis engel oldu. Kalabalığın sayısı bir anda artınca bu kez jandarmadan takviye kuvvet çağrıldı. Kalabalığın hastaneye girmekte ısrar etmesi üzerine polis, biber gazıyla müdahalede bulundu. Ardından da Konya kent merkezinden çok sayıda polis ve çevik kuvvet ekibi takviye olarak çağrıldı. Polis ve jandarma hastanenin acil servisi önünde önlem aldı.


POLİS ARACINA SALDIRDILAR

Hastanede kalan Suriyeli 2 yaralının da can güvenliği nedeniyle Konya’ya sevk edilmesine karar verildi. Ancak öfkeli kalabalık yaralıların hastaneden çıkmasına izin vermeyince, iki yaralı hastanenin arka kapısında bekleyen sivil plakalı polis aracına bindirilip, hastaneden uzaklaştırılmak istendi. Durumu fark eden kalabalık, bu kez sivil polis aracına tekme ve yumruklarla saldırdı. Polis, gruba biber gazıyla müdahalede bulundu. Gazdan etkilenen bir kişi hastaneye kaldırılırken, hastaneden sivil polis aracıyla çıkarılan Suriyeli 2 yaralı, ilçe merkezi dışında ambulansa alınıp, Konya’daki hastanelere götürüldü.

Beyşehir’deki olaylar sabah saatlerine kadar devam etti. Sabahın ilk ışıklarıyla kalabalıktan bazıları hastane önünden ayrılırken, bir kısmı da beklemeye devam etti.

Beyşehir Kaymakamı Muzaffer Başıbüyük ile İl Emniyet Müdürü Mevlüt Demir, hastaneye gelip, incelemede bulundu.

Beyşehir'de polisin aldığı yoğun önlemler devam ediyor. DHA

Taksim Meydanı işportacıların mekanı oldu

İstanbul'un kalbi ve Türkiye'de turistlerin en çok ziyaret ettiği meydan olan Taksim Meydanı, çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu seyyar satıcıların adeta yuvası olmuş durumda...


İstanbul’un en gözde meydanlarını kendilerine mesken edinen seyyar satıcılar, her gün akşam saatlerinden itibaren Taksim Meydanı’nı işgal ediyor. Gezi Parkı ve çevresi ile Taksim Meydanı’nın orta yeri çoğunluğu Suriyeli işportacılarla dolup taşıyor.


İstanbul’da yaşayan vatandaşlar ve meydanı ziyaret eden turistler ise bu durumdan şikayetçi. 24 saat polisin beklediği ve gün içinde de zabıta ekiplerinin eksik olmadığı Taksim Meydanı’nda seyyar satıcılara kimse müdahale etmiyor. (Kaynak:sözcü.com.tr)


İBB bilgili ekranında ‘Arapça’ haberler

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin toplu taşıma araçlarında bulunan bilgilendirme ekranlarında artık Arapça haberler de yer alıyor.


Türkiye’de ve özellikle başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerde sayıları hızla artan Suriyeliler için belediyelerde atağa geçti.

Milyonlarca Suriyeliye ‘vatandaşlık’ verilecek olması tartışmaları sürerken, İBB toplu taşıma araçlarında yeni bir uygulama daha başlattı.

Metro, metrobüs, vapur ve otobüs gibi şehir içi toplu taşıma araçları ile duraklarında bulunan İBB’ye ait ‘yolcu bilgilendirme’ ekranlarında gösterilen haberler Arapça olarak da gösteriliyor. Yenikapı-Hacıosman metro hattında çekilen görüntüde, basketbol Türk Milli Takımı’nın haberi Arapça gösterilmiş.

İLK KEZ…

Türkçe dışında bir dil bu ekranlarda ilk kez kullanılıyor. Sözcü

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Suriyelilerin yüzde 45’i okuma yazma bile bilmiyor

Suriyelilere yönelik vatandaşlık planı, Türkiye’deki kaçak göçmenlerin durumunu gündeme getirdi.


ABD Dışişleri Bakanlığı'nın geçen ay açıkladığı 2016 Küresel İnsan Ticareti Raporu, Türkiye'nin fuhuş, insan ticareti, zorla çalıştırılma ve insanlık dışı muamele gibi konularda transit ülke konumuna geldiğini ortaya koymuştu. Raporda, AKP hükümetinin 2009'dan beri insan ticareti ile mücadele eylem planını yenileyip, güncellemediği, bunun da istismarları kolaylaştırıp, yaygınlaştırdığı vurgulanmıştı. Rapordaki veriler nedeniyle hükümeti suçlayan CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, şu noktalara dikkat çekti:

UTANÇTAN SIYRILMA PLANI:

Toprak “AKP, ülkemizi küresel fuhuş şebekelerinin, insan tacirlerinin, köle gibi çalıştırılan insanların, transit ve kaynak ülkesi, toplanma ve dağıtım merkezi konumuna getirmiş bulunuyor. Şimdi bu insanları vatandaş yapıp, bu utançtan sıyrılmayı, planlıyor” dedi.

HÜKÜMET UYARILDI:

Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi'nin (HÜGO) yaptığı araştırmada, beş yıldan bu yana hükümetin, “Suriyelilerin evlerine geri döneceği” yaklaşımıyla, bir eğitim ve entegrasyon politikasını gündemine almadığı, bunun tehlikeleri konusunda, hükümetin uyarıldığını kaydeden Toprak şöyle devam etti:

SADECE YÜZDE 3.9'U MESLEK SAHİBİ: 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriyeliler için “yüksek kalifikasyonlu (nitelikli)” demesine karşılık, gerçek böyle değil. Araştırmalara göre Suriyelilerin büyük bölümü Türkçe bilmiyor. Eğitim seviyeleri oldukça düşük. Yüzde 45'in üzerindeki Suriyeli okur yazar bile değil. Çocukların önemli kısmı, beş yıldır, okula gitmiyor. Mesleği, işi olduğunu söyleyenlerin oranı, sadece yüzde 3.9 düzeyinde.

MİLYONLARCA KİŞİ GELİR:

Vatandaşlık verilmesiyle, milyonlarca yeni sığınmacının Türkiye kapılarına dayanması teşvik edilecek. AB Türkiye'ye vizeyi zorlaştıracak, kapılarını Türklere daha sıkı şekilde kapatacak.

(Kaynak.sözcü.com.tr)

İnternetten satışa başladı şimdi talebe yetişemiyor

Manisa’nın Şehzadeler İlçesi Akpınar Mahallesi’nde dört yıl önce kurduğu çiftlikte beslediği eşeklerden elde ettiği sütü, çeşitli hastalıklara iyi geldiği inancıyla isteyenlere satan 44 yaşındaki kadın girişimci Türkan Eğriboyun, şimdiden internetten satışa başladı. Eğriboyun, kurduğu internet sitesi aracılığı ile Türkiye’nin dört bir tarafına eşek sütü pazarlıyor.


100 eşeğin bulunduğu çiftlikte üretim yapan Eğriboyun, eşek sütüne olan ilginin bu hayvanların fiyatında artışa neden olduğunu söyledi. Muğla ve ilçesi Köyceğiz ile Balıkesir’in Ayvalık ilçesinden satın aldığı eşeklerden süt elde ettiklerini belirten Eğriboyun, "Eşek sütü kanserden, astım ve bronşite, hatta siroza kadar birçok hastalığa iyi geliyor. Bunun yanı sıra kasları güçlendirir, kan değerlerini yükseltir. En önemlisi de bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücut hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur" dedi. Eğriboyun, müşterilerine eşek sütünün sadece tıbbi tedaviyi destek amaçlı olduğu konusunda bilgilendirdiklerini de söyledi

Eşek sütüne ilginin yoğun olduğuna dikkati çeken Eğriboyun, "Hatta özellikle kış aylarında bu taleplere karşılık vermekte zorlandım. Eşek sütünün litresini 100 liraya satıyoruz. Elde ettiğim günlük 15 litre sütü elimdeki mevcut eşeklerden taze taze sağarak müşteriye veriyorum. Bunun yanı sıra kurduğumuz internet sitesi aracılığı ile kargoyla ülkenin dört bir tarafına da satış gerçekleştiriyorum" dedi.

"DONDURULMUŞ EŞEK SÜTÜNÜ İÇMEYİN" UYARISI

Eşek sütü alacaklara uyarılarda da bulunan Eğriboyun, "Bazı müşterilerim daha önce aldıkları eşek sütünün acı ve ekşi olduğunu söylüyor. Aksine eşek sütünün tadı şekerlidir. Eşek sütünde hiçbir koku da yoktur. Vatandaşların dolandırılmamaları adına bunları bilmesi gerekmektedir. Özellikle vatandaşlarımıza 1.5 ay kadar bir sürenin üzerinde dondurulmuş eşek sütlerini içmemelerini tavsiye ediyorum. Çünkü bekletilen sütlerin hiçbir faydası olmuyor. Vatandaşların bizzat sağım yapılan eşekleri görerek, bu sütü almalarında fayda var" diye konuştu.


Kendilerine uzanacak bir yardım eli bekliyorlar

Mersin'de 8 yıl önce yakalandığı MS hastalığından sonra zor günler geçiren, 2 yıldır da yatalak olan 44 yaşındaki İsmihan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Şu anda sadece gözlerini ve hafif elini oynatabilen Gönül'e, 12 yaşındaki oğlu Seçkin bakıyor.


Mersin’in merkez Mezitli ilçesine bağlı Tece Mahallesi’nde 2 gözlü ablasının evinde kalan MS hastası 44 yaşındaki İsmihan Gönül, zor günler geçiriyor. Ablası, eniştesi ve 12 yaşındaki çocuğunun bakımıyla hayatta kalmaya çalışan Gönül, yetkililerin yardım elini uzatmasını bekliyor. Annesini kendi elleriyle besleyen, bakan 12 yaşındaki Seçkin ise görenleri duygulandırıyor. Gönül’ün durumuyla ilgili bilgi veren enişte Ahmet Yeni, yatalak kadınla hiçbir akrabasının ilgilenmediğini iddia etti. Bir aydır kendi evlerinde baktıklarını belirten Yeni, “Resmen sokaktan, dışarıdan aldım geldim. Bugüne kadar hanımım ve çocuklarıyla birlikte bakıyorduk. Bugüne kadar öyle ya da böyle geldik. Kaymakamlığın bize vermiş olduğu 500 lira yardımla ve çevremdekilerin vermiş olduğu fitrelerle bugüne kadar tedavisini yaptırdık. Ancak artık her şey bitti. Kıpırdayacak durumumuz yok. Benim durumum müsait değil, ben de çocuklarımın yardımıyla ayakta duran bir insanım. Artık benim bakabilecek bir pozisyonum yok” diye konuştu.

“BU KADINI SOKAĞA ATACAK HALİMİZ YOK”

Artık yardıma ihtiyaçları olduğunu kaydeden Yeni, “Bu kadına bir kişi, iki kişi bakamıyor. MS hastası. Doktorlar 4. ve son evresi diyorlar. Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Sırtındaki yaralarla ilgili aile doktorumuza götürdük ve yaralar yüzde 80 iyi oldu. Sırtı hep yatak yarası. Kullandığı ilaçları da genel sağlık sigortası karşılamıyor. Her bir ilacın maliyeti 135 lira. Bunun dışında ekstra ilaçlar da var. Maması ve bezleri var. Benim de durumun ortada olduğu için bu kadın için birileri bir şey yapması gerekiyor. Bu kadına sokağa atacak halimiz yok. Atan atmış ama biz atamayız. 5 kardeşi var, annesi var kimse ilgilenmiyor. Sadece kapıdan bakıyorlar, Allah yardımcısı olsun deyip gidiyorlar. Şu anda zaten bir Allah var birde siz varsınız. Benim en yakın dostlarım bile telefonlara cevap vermiyor, acaba ihtiyacımız olur da gider miyiz diye. Dost bildiklerimizde uzaklaştı. Allah’a şükür bugüne kadar kimseden bir şey istemedik. Ramazan’daki bütün fitreleri baldızıma harcadık. Şu anda o para da bitti. Artık ne yapmamız gerekiyor bilmiyorum” ifadelerini kullandı.


“BU HASTANIN YÜZÜ GÜLERSE BEN RAHAT EDERİM”

Şu anda hem maddi olarak hem de sağlık açısından yardıma ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yeni, “Bu bayanın teşekküllü bir yerde bakılmasına ihtiyaç var. Çünkü evde bakmak çok zor. En az 3-4 bayanla yerinden ancak oynatılabiliyor. Banyo yaptırmak lazım. 2-3 bayan lazım. Klimayı kapatmıyoruz çünkü terlediği zaman yaralar azıyor. Şimdilik o imkanımız var. Eşi şu anda cezaevinde. O beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey yatan hasta. Bu hasta rahat ederse, bu hastanın yüzü gülerse ben rahat ederim. Ancak bu hasta üzgün olduğu zaman, bakamadığım zaman rahat yatağa yatamam. Çünkü bu Allah’ın emaneti gibi oldu. Bu kadar çevresinin olmasına lakin sadece Allah yardım etsin diyorlar. 8 yıldır böyle hasta, 2 yıldır da yatalak. Eskiden tekerlekli sandalyeye filan oturuyordu, ağızdan beslenmesi vardı. Ondan sonra düştükçe düştü, pozisyon bu duruma geldi. Artık bundan sonrası Allah’a kaldı. Ben bütün işimi, gücümü bırakmışım, eşim bırakmış, sadece bu kadınla ilgileniyoruz. Tarlamla ilgilenemedim diye tarlamda sebzem, meyvem kurudu. Ben ona da göğüs geliyorum. Ancak bundan sonrasına yol gitmiyor” şeklinde konuştu.

“YETERİNCE BAKAMADIĞIM İÇİN ÇOK ÜZGÜNÜM”

Abla Saliha Yeni ise kendisinin kardeşine yetirince bakamadığını belirterek, çok üzgün olduğunu söyledi. 5 kardeş olduklarını ifade eden Yeni, “Diğerleri ilgilenmiyor. Annem de bakamam diyor. Bakımı çok zor. Sabah kalkıyoruz, altını değiştiriyoruz. Sadece onu yaparken bile 3 kişi olmamız gerekiyor. Onu da tek başıma yapamadığım için üzgünüm. Üstünü bile değiştiremiyorum. Kendisi hiçbir tarafa kıpırdayamıyor. Tüp takılı, enjektörle mama veriliyor, su veriliyor. İlaçlarını da enjektörle veriyoruz. Yardım istiyoruz. Biz burada çok iyi bakamıyoruz, daha iyi bakılmasını istiyoruz. Bakılacak bir yer istiyoruz. İmkansızlıktan dolayı ancak bu kadar bakabiliyoruz” dedi.


“LÜTFEN ANNEMİ BAKIM EVİNE YATIRMAYA ÇALIŞIN. YARDIM İSTİYORUZ”

12 yaşındaki oğul Seçkin Gönül de yetkililerden yardım istediklerini kaydetti. Huzur evine değil de bakım evine annesinin yatırılmasını isteyen Gönül, “Huzur evinde çok sağlığını kontrol etmiyorlar ama bakım evinde sağlığına daha iyi bakarlar. Orada daha iyi bakarlar. Yardım istiyoruz. Bende okuyorum. 12 yaşındayım, 7. sınıfa geçtim. Benim bir de ağabeyim var. Annem 8 yıldır bu durumda. Eskiden yürüyebiliyordu, yürütüyorduk. Bir tane sandalye geldi, ona devamlı oturunca ayaklar tam tutmaz oldu. Sonra da bu hale geldi. Emes hastası olsa bile yürüyebiliyordu. Şimdi ise durumu çok kötü. Hiç kıpırdayamıyor, sadece elini az bir kıpırdatabiliyor ve gözlerini oynatabiliyor. Lütfen annemi bakım evine yatırmaya çalışın. Yardım istiyoruz” diye konuştu.

“ANNEMİ BESLEMEK ZOR OLMUYOR, KOLAY OLUYOR”

Kendi elleriyle annesini beslediğini ifade eden Gönül, “Hap, mama, bazen meyve suyu, bazen çay veriyorum. Asitli içecek verilmesi yasak. Benim için annemi beslemek zor olmuyor, kolay oluyor. Annemin bütün ilaçlarını, yiyeceklerini genelde ben hazırlıyorum, veriyorum. Bazen teyzem de veriyor. Zaten hep enjektörle veriyoruz. Günde 2 kutu bitiyor. 2 saatte bir mama veriyorum” ifadelerini kullandı. Sözcü

Prim ve vergi borcu olanlara ikinci şans

Maliye Bakanı Naci Ağbal, prim borçlarıyla ilgili olarak en az 3 milyon vatandaşın başvurabileceğini belirterek, "Prim ve vergi borçlarını ödeyemeyen vatandaşlarımıza ikinci bir şans tanıyacağız" dedi.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2014 yılının Ağustos ayında çıkarttıkları 6552 Sayılı Kanun ile prim ve vergi borçlarının taksitlendirilmesine imkan sağladıklarını hatırlattı.

Bu uygulamayla vergisini, sosyal güvenlik primini süresinde ödemeyenlere 36 aya kadar taksit olanağı getirdiklerini anlatan Ağbal, uygulamadan yararlanan bir grup mükellefin, imkanları olmaması nedeniyle taksitlerini ödeyemediklerini ve haklarını kaybettiklerini söyledi.

Ağbal, tekrar sisteme dahil olmak isteyen mükellefler bulunduğunu belirterek, "Vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması esnafın epeydir bizden talep ettiği bir konu. Bu talebi karşılamak amacıyla yasal düzenleme yoluna gittik" diye konuştu.

Hazırladıkları yasal düzenlemeyle esnafın talebini karşılamanın önünü açtıklarını dile getiren Ağbal, şöyle devam etti:

"Yapacağımız yasal düzenlemeyle geçmişte taksitlerini ödemeyenlere bir hak getiriyoruz. Geçmişte ödeyemedikleri taksitleri ödemeleri durumunda bu kişilerin yeniden sisteme dahil olmasına imkan tanınacak ve bundan sonra kalan taksitlerini de ödeyebilecekler. Böylelikle vergi borcundan dolayı, prim borcundan dolayı ödeyecekleri rakam aşağıya gelecek."

ÜÇ MİLYON KİŞİ BAŞVURU YAPABİLECEK

Ağbal, 2011'de Vergi Barışı Kanunu ile bunu bir defa yaptıklarını anımsatarak, "Buna yeniden imkan veriyoruz. Sistemden çıkanlara onu getiriyoruz. Bu, milyonlarca vergi mükellefini, sosyal güvenlik mükellefini ilgilendiriyor. Önemli bir düzenleme inşallah Meclis açılır açılmaz bu düzenlemeyi süratle yapacağız. En az 3 milyon civarında vatandaş bu düzenleme için tekrar müracaat edebilecek” dedi.

Vergi ve prim borçları için sağlanan 36 aylık taksit imkanı süresinin yarısına gelindiğine işaret eden Ağbal, şunları kaydetti:

"Sistemden çıkanlara diyoruz ki 'gelin aksattığınız birkaç taksit vardır onları ödeyin, tekrar sisteme girin.' Bunun faydası ne? Diyelim ki 100 lira ödeyeceğine vergi cezasını daha düşük ödeyecek. Bu önemli bir imkan. Bu imkanı tekrar elde etmiş olacaklar. Prim ve vergi borçlarını geçmişte taksitlendirdiği halde ödeyemeyen vatandaşlarımıza böylece ikinci bir şans tanımış olacağız."
Naci Ağbal, uygulamanın yürürlüğe girmesinin, özellikle yaz aylarında esnaf açısından bir rahatlama sağlayacağını da sözlerine ekledi. ntvmsnc

İstanbul'da tekne battı: 2 ölü, 2 kişi kayıp

Beylikdüzü Gürpınar açıklarında bir teknenin batması sonucu 2 kişi öldü, kurtarılan 1 kişi hastaneye kaldırıldı.Kaybolan iki kişiyi arama çalışmaları sürerken, Koray Gökdeniz’in eşinin hamile olduğunu ve doğumuna da az bir süre kaldığı öğrenildi.


Alınan bilgiye göre, içinde 5 kişinin bulunduğu tekne, liman açıklarında henüz belirlenemeyen bir nedenle battı.

Bunu gören vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine kurtarma ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sahil Güvenlik Komutanlığı ekiplerinin de katılımıyla arama kurtarma çalışması başlatıldı.
Çalışma sonucu 2 kişinin cesedine ulaşıldı. Denizden çıkarılan cesetler, morga kaldırıldı. Kurtarılan E.K. Büyükçekmece Devlet Hastanesine kaldırıldı.

2 KİŞİYİ ARAMA ÇALIŞMALARI SABAH YENİDEN BAŞLADI

Kazada kaybolan 2 kişinin bulunması için çalışmalar sabahın erken saatinde yeniden başladı. Arama kurtarma faaliyetlerine dün gün ışığının kaybolmasıyla birlikte ara verilmişti. Ekipler denizdeki çalışmalarını sürdürürken sahilde bulunan kayıp yakınlarının endişeli bekleyişi de sürüyor.
Kayıplardan Koray Gökdeniz’in dayısı Ramazan Başaran arama çalışmalarının yetersiz olduğunu savundu. Başaran, "Dün akşam kayboldular. Olaydan sonra ulaşamadık. Hala aranıyor. Kurtarma çalışmaları yetersiz. Akşamdan beri buradayız. Bize 10 tane arama ve kurtarma botuyla müdahale edildiği söyleniyor. Biz olay mahallindeyiz. Tek botla arama kurtarma çalışması yapılıyor şu anda" diye konuştu.

YARALI KURTULDU, SAHİLE GELDİ 

Deniz kazasında yaralı olarak kurtulan Erkan Köse de arama çalışmalarının yapıldığı sahile geldi. Arama çalışmalarını izleyen Köse, gazetecilere konuşmadı. Ekipler denizdeki çalışmalarını sürdürürken sahilde bulunan kayıp yakınlarının endişeli bekleyişi de sürüyor.

CENAZELER MEMLEKETLERİNE GÖNDERİLDİ

Deniz kazasında hayatını kaybeden İmdat Gökdeniz ve Cemal Erdem'in cenazeleri Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'ndan yakınları tarafından alındı. Cenazeler Samsun'da defnedileceği öğrenildi. 

20 GÜN SONRA BABA OLACAKTI 

Denizde kaybolan iki kişiden birisi olan Koray Gökdeniz’in eşinin hamile olduğunu ve doğumuna da az bir süre kaldığı öğrenildi. Koray Gökdeniz’in akrabası olduğu öğrenilen Nihat Gökdeniz, çalışmaların devam ettiğini ifade ederek, “Geri dönerken bir dalga gelmiş. O dalganın sularını tekneden boşaltmak isterken ikinci bir dalga gelmiş ve batmışlar. Bize haber başka bir ilden geldi. Samsun’daki akrabalarımız bize haber verdi. Yaklaşık saat 23.00 civarında  ortaya çıktı.  Saat akşam 18.30 sıralarında olmuş olay, biz saat 23.00 civarında öğrendik. 2 kişinin adli tıpta olduğu bir kişinin hastanede olduğunu öğrendik. Ben amcasının oğluyum. Koray’ı ümitle bekliyoruz. 20 gün sonrada bebeği olacaktı. Eşine söylemedik. Nasıl söyleyeceğimizi bilmiyoruz zaten” dedi.

“TEKNEYİ DALGA SULARI BATIRDI”

Teknenin batması olayına ilişkin aldıkları bilgileri aktaran Koray Gökdeniz’in yakını Sinan Gök, tekne battıktan sonra balıkçıların 2 cansız cesedi ve yaralı olarak Erkan Köse’yi denizden çıkardıklarını söyledi. Gök, “Tekne alabora oluyor. Tekne sahibi Erkan Köse kıyıya doğru yüzmek istiyor, yüzemiyor. Sonra kendisini akıntıya bırakıyor o arada balıkçılar kurtarıyor kendisini.  Aynı balıkçılar 2 tane cenazeyi alıyorlar. Olay polise intikal ediyor, polisten sonra da olay yakınlarına intikal ediyor. Bizlere intikal ediyor. Akşamdan bu yana bekliyoruz. Eşinin haberi yok. Eşi sadece tekne ile açıldıklarını, fırtınadan dolayı sürüklendiklerini biliyor” diye konuştu. Hürriyet

Çeşme'de yüzer iskelede uyuyan iki genç kayboldu

İzmir'in Çeşme İlçesi'nde 35 yaşındaki Çınar Gürses ile arkadaşı Serdar Yalçın, üzerinde uykuya daldıkları dubanın bağlı bulunduğu halatlardan kurtularak denize sürüklenmesi sonucu mahsur kaldı. Cep telefonundan yardım isteyen iki arkadaşın kurtarılması için çalışma başlatıldı.

Çeşme Alaçatı'daki bir beach club'ta barmenlik yapan Çınar Gürses ile İstanbul'dan kendisini ziyarete gelen arkadaşı Serdar Yalçın, dün öğle saatlerinde denize girdi. İki arkadaş daha sonra plajda kıyıya bağlı dubaların üzerine çıkıp burada uykuya daldı. Ancak duba, iddiaya göre bağlı bulunduğu halatlardan kurtulup denize sürüklendi. Bir süre gözlerini açan iki arkadaş kendilerini denizin ortasında buldu. Çınar Gürses, kıyıdaki arkadaşlarını cep telefonuyla arayarak yardım istedi.

İhbar üzerine, kıyıyı az da olsa görebildiğini söyleyen Gürses ve Yalçın için Sahil Güvenlik ekipleri harekete geçti. Ancak saatler geçmesine karşın Gürses ile arkadaşına bir türlü ulaşılamadı. Cep telefonu bağlantısı da kesilen Gürses ile arkadaşının bulunması için çalışmalar sürüyor. ntv

İstanbul'da kaçırılan bebek böyle kurtarıldı

Bağcılar'da arife günü alışveriş yapan ailesinin mağaza önüne bıraktığı bebek arabasından kaçırıldığı belirtilen 4 aylık Ahmet Davulcu, bulundu.


Edinilen bilgiye göre, Ahmet bebek Pendik Çamçeşme Mahallesi Bülbül Sokak'taki 4 katlı bir binanın 4. katındaki evde, saat 18.00 sıralarında polis operasyonu sonucunda bulundu.

4. KATTAN APARTMANIN HAVALANDIRMA BOŞLUĞUNA ATTILAR

Eve polisin geldiğini fark eden ikisi kadın 3 şüpheli bebeği, bulundukları 4 kattan evin tuvalet penceresinde apartmanın havalandırma  boşluğuna attı. Polis ve bina sakinleri Ahmet bebeği düştüğü havalandırma boşluğundan kurtardı. Havalandırma boşluğunda bulunun su tesisatının arkasında olana bebeğin, kurtarma çalışması sırasında hasar görerek patlayan su borusu nedeniyle ıslandığı görüldü.
Ahmet bebeği düştüğü yerden çıkartan bir kişinin, bebeğin ıslak kıyafetlerini çıkartarak kendi tişörtüne sardığı görüldü. Yaşananları bina sakinleri cep telefonlarıyla kaydetti. Ahmet bebek daha sonra Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı. Tedavi altına alınan bebeğin durumunun iyi olduğu öğrenildi.


GÖZALTINA ALINDILAR

Polis bebeğin bulunduğu ev ve çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı. Polis çevrede toplanan vatandaşları uzaklaştırdı. Evde bulunan ikisi kadın 3 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar  'Akrep' olarak adlandırılan zırhlı polis aracına konularak, sorgulanmak üzere Üsküdar'da bulunan Çocuk Şube Müdürlüğü'ne getirildi. Gece sağlık kontrolünde geçirilen şüphelilerin sorguları devam ediyor.

BABA DAVULCU KONUŞMAKTA ZORLANDI

Ahmet bebeğin babası Lokman Davulcu, diğer oğlu Mehmet ile birlikte Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne geldi. Pendik'te bir eve yapılan operasyon sonucunda Ahmet bebek bulunarak Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirildi. Haberi duyar duymaz hastaneye gelen baba Lokman Davulcu kısa bir açıklama yaparak, "Bu işle uğraşan herkese çok çok teşekkür ederim, Allah razı olsun. Allah'a çok şükür durumu çok iyi" dedi. Baba Davulcu'nun konuşmakta zorlandığı görüldü. DHA

Suriyeliler'e 'vatandaşlık hakkının' detayları ortaya çıktı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kilis’te bir iftar programında Türk vatandaşı olmak isteyen Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık hakkının verileceğini açıklamasının ardından konuyla ilgili detaylar ortaya çıkmaya başladı


Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin huzurunu bozan, teröre bulaşanların vatandaşlığa alınmayacağını belirtirken, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci vatandaşlığa alınacak kişilerde teröre bulaşmamış olma ve ‘ahlaki anlamda’ Türk vatandaşlığı kıstaslarını taşıyabilme özellikleri aranacağını söyledi. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ise “Kriterler mutlaka olacak ve incelenecek” demişti. Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, MİT ve diğer kurumları ilgilendiren çalışmanın detayları, vatandaşlığa alınacaklarda aranacak kriterler ve arka planı şöyle:

7 HAZİRAN ÖNCESİ GÜNDEME GELDİ

7 Haziran öncesinde de Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusu gündeme geldi. Öneriler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, konunun speküle edilebileceğini ifade ederek düzenlemeyi ertelediği belirtiliyor. Suriye iç savaşı ve sığınmacı krizi baş gösterdiğinde, başta Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkeleri az sayıda da olsa temiz sicil, eğitim durumu, din ve mezhep kriterlerini göz önünde bulundurarak, doktor, mühendis, tekniker gibi Suriyelileri vatandaşlığa aldı, bu insanları sisteme kazandırdı.

ÜLKEYE KATKI SAĞLAYABİLİYORLAR

Düzenleme tartışılırken, Türkiye’nin ciddi, tutarlı ve istikrarlı bir göçmen politikası oluşturamaması göz önünde bulunduruldu. İkinci Dünya Savaşı öncesinde yoğun Yahudi nüfusun Türkiye’ye geldiği, bunların çocuklarından hâlâ üniversitelerde ders verenler olduğu, Albert Einstein’ın o dönemde gelen ancak sonra Türkiye’den ayrılan Yahudilerden biri olduğu hatırlatıldı. Yine İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sından kaçanların ABD’de CIA’nın alt yapısını kurduğu, NASA gibi önemli kurumlara büyük katkı sağladığı vurgulandı.

YETİŞMİŞ GÖÇMENLERE ALAN AÇILIYOR

Düzenlemenin sadece Suriyelilere değil, genel olarak göçmenlere alan açacağına, ülkenin zenginleşmesine, bilim ve teknolojik altyapısına katkıda bulunacağına, yetişmiş insanların değerlendirilmesini sağlayacağına vurgu yapılıyor. Belirlenen kriterlerle yetişmiş insanlar alınacak, bunlara sorumluluk verilecek, çalışma hakkı sağlanarak sisteme entegre edilecek. Taslak çalışma devam etmekle birlikte, Türkiye’deki 3 milyona yakın Suriyelinin 2 milyonu kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. Kadınlar genelde çalışma hayatının dışında. Bu 2 milyon kişiyi isihdam etme imkânı yok. 1 milyon kadar erkeğin de 500 bini çocuk ya da engelli. İstihdamda değerlendirebilecek yaklaşık 500 bin kişi var. Bunların içinde teknik elemanlar bulunuyor. Elektrik, sıva, seramik ustası vb. ara elemanlar gibi. 10-15 bin kadar doktor, mühendisin bir bölümünün Avrupa’ya gittiği, yine de hatırı sayılır bölümünün Türkiye’de kaldığı belirtiliyor.

AMAÇ VE KRİTERLER

Suriyeli sığınmacıların 11.5 milyar dolar olarak tespit edilen ve kalıcı halen gelen maliyeti, kamu bütçesine getirdiği yük kadar, hükümetin sosyo-ekonomik açıdan düşük kesimlere yönelik harcamalarını ve bunlarla etkileşimini de sarsacak niteliğe ulaştı.

Kriterlere gelecek olursak; birinci hedef doktor, mühendis gibi beyaz yakalılar. İkincisi, ara eleman olarak çalışacak teknik iş yapanlar. Kayıtdışı çalışan bu insanların istihdam sistemine entegre edilmesi amaçlanıyor. Üçüncü olarak, farklı nedenlerle Avrupa’ya gitmeyen zenginler, nakit parası olanlar var. Bu insanlar da yatırıma yönlendirilecek.

NASIL VATANDAŞ OLACAKLAR?

-Suriyeliler vatandaşlığa peyderpey alınacak. İlk etapta aranan mesleki nitelikler göz önünde bulundurularak 30-40 bin kişi vatandaşlığa geçecek.

- Toplamda 300 bin kişinin Türk vatandaşı olması hedefleniyor. Varsa, bu kişilerin Türkiye’deki aile fertleri de vatandaşlık hakkı kazanmış olacak.

- Vatandaşlığa geçenler 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde oy kullanamayacak.

- Mevcut hükümlere göre, vatandaşlık hakkı için yabancıların Türkiye’de 5 yıl kalmış olmaları gerekiyor. 5 yıldan az süre Türkiye’de olan Suriyelilerin de vatandaş olabilmesi için düzenleme yapılabilir. Habertürk

Burcu, öldüğüyle kaldı

İzmir’in Karşıyaka ilçesinde oturan 28 yaşındaki Burcu Gökalp, dört yıl önce havuzda yüzerken fenalaştı. Götürüldüğü acil serviste "Bir şeyin yok" denilerek eve gönderildiği belirtelen Gökalp, ikinci kez getirildiği hastanede komaya girip öldü. Savcılık soruşturmayla ilgili görevsizlik kararı verip, dosyayı Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi. Rektörlük de sorumlular hakkında dava açılmasına izin vermedi. Ailenin açtığı tazminat davası da reddedildi. Bu davayla ilgili son kararı Danıştay verecek.


Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden mezun olduktan sonra iş arayan, yüzme ve spora çok düşkün olan Burcu Gökalp, 2 Ağustos 2012 tarihinde Ege Üniversitesi Olimpik Yüzme Havuzu’na gitti. Havuzda vücudu kasılan ve 20 dakika kadar havuzun dışında bu şekilde kalan Burcu Gökalp’ın durumunu gören görevli, ambulans çağırdı. Gökalp, Ege Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Acil serviste görevli doktor tarafından iddiaya göre, "Bir şeyin yok" denilerek taburcu edilen Gökalp, 10 Ağustos’ta yakınları tarafından aynı şikayetle yine Ege Üniversitesi Hastanesi’ne getirildi. İki gün sonra komaya giren Gökalp, 24 Ağustos’ta yaşamını yitirdi. Genç kıza otopsi yapıldı. Otopside genç kızın ’kardiyak arrest’ (Ani kalp ve solunum durması) sonucu yaşamını yitirdiği belirlendi.

Ölen Burcu Gökalp’in annesi Leyla Safinaz Gökalp, avukatı Hatice Pınar Büyükçınar aracılığıyla, kızının muayane ve tedavisinin gerekli şekilde yapılmadığını ve bu nedenle yaşamını yitirdiğini belirtip, sorumlular hakkında Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçesi verdi. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Tacettin Kale, Burcu Gökalp’in ölümüyle ilgili belge ve bilgi toplayıp, tanıkların ifadesini aldı. Savcı Kale, "2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu’nun 53/C maddesi gereğince soruşturma, Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK) görevlendirilecek uygun sayıda soruşturmacı tarafından yapılmalıdır" diyerek görevsizlik kararı verdi. Dosyayı, gereği için Ege Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdi.

Kızının ölümünün üzerinden uzun süre geçmesine rağmen, şüpheliler hakkında bir türlü dava açılmaması ve savcının görevsizlik kararı vermesine, anne Leyla Safinaz Gökalp tepki gösterdi. Kızının ölümünün ardından, son çare olarak dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de mektup gönderdi. Gökalp, kızının ölümüne neden olduğunu iddia ettiği doktorlara dava açılıncaya kadar mücadelesini sürdüreceğini söyledi.

Hukuk mücadelesine sonuna kadar devam edeceğini belirten acılı anne Gökalp, "Kızıma zamanında gerekli tetkikler yapılmadı. Adeta bizimle dalga geçercesine ’ağrıya ağrıya geçer’ denildi. Kızımın şikayetleri ve rahatsızlığının ciddiyeti dikkate alınmadı. Yüreğim yanıyor. Kızımın ölümünden sorumlu olan kişilerin tespit edilip cezalandırılması için savcılığa şikayette bulunduk. Gecikmeli olarak birtakım evraklara ulaşabildik. Ege Üniversite Hastanesi görevlilerinin cezai sorumluluğu söz konusu olduğundan dolayı, savcı görevsizlik kararı vererek dosyanın soruşturmasını Ege Üniversitesi’ne devretti. Yani hastane kendi doktorlarının soruşturmasını yürüttü" dedi. Soruşturmayı yürüten Ege Üniversitesi Rektörlüğü, dava açılmasına izin vermedi.

Anne Gökalp, bu soruşturma sürerken, kızının ölümüne neden oldukları iddiasıyla hastane ve sorumlular hakkında, İdare Mahkemesi’nde, maddi ve manevi tazminat istemiyle 202 bin liralık dava açtı. Anne Gökalp, "Benim amacım para kazanmak değil. Kızımın ölümüne neden olanların, başkalarının da ölümüne neden olmaması için tazminat davasını açtım. Verilecek tazminatı da kızımın adını yaşatacağım bir eğitim kurumuna bağışlayacağım. Dört yıldır davada bir türlü sonuç elde edemedik" dedi. İzmir 1. İdare Mahkemesi, annenin açtığı tazminat davasını reddetti.

Ailenin avukatı Hatice Pınar Büyükçınar, tazminat davasının reddedilmesi üzerine temyiz için Danıştay’a başvurdu. DHA

Teröristler Mardin'de jandarma karakoluna saldırdı

Mardin’in merkez Artuklu İlçesi’ne bağlı Cevizli Köyü’ndeki jandarma karakoluna PKK’lı teröristlerin saldırısında 6 asker yaralandı. Yaralı askerlerden biri yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Saldırıda 1 sivilin de hayatını kaybettiği öğrenildi.


Saat 13.00 sıralarında PKK’lı teröristler Cevizli Jandarma Karakolu’na bombalı araçla saldırı düzenledi.

Bomba yüklü aracı infilak ettiren teröristler karakola ateş açarken, askerler anında karşılık verdi.
Karakolda patlama sonucu çıkan yangını söndüren askerler bir yandan da PKK’lı teröristlerle çatıştı. PKK’lıların kaçarken teröristlerin açtığı ilk ateşle yaralanan 6 asker Mardin’deki hastanede tedaviye alındı. Reuters'a konuşan güvenlik kaynakları ise 11 askerin saldırıda yaralandığını söyledi.

1 ASKER ŞEHİT OLDU, 1 SİVİL HAYATINI KAYBETTİ

Saldırıda yaralanan 6 askerden 1’i kaldırıldığı Mardin Devlet Hastanesi’nde doktorların yaptığı tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Yaralı 5 askerin tedavisi ise hastanede sürüyor.

Saldırıda 1 sivilin de hayatını kaybettiği öğrenildi.
Saldırının ardından bir araçla kaçtıkları belirlenen PKK’lıları etkisiz hale getirmek için bölgede geniş kapsamlı operasyonlar sürüyor. DHA

Kanser hastası emekliye '6 bin liralık pardon' şoku

Mersin'de SGK, 2009 yılında malulen emekli olan bağırsak kanseri hastası 50 yaşındaki Müslüm Uçar'a, yanlışlıkla fazla ödediği 6 bin 10 lira 54 kuruşu geri istedi.Uçar, "Yaptıkları hatanın bedelini ödemek zorunda değilim ama maaşımdan ilk kesintiyi yaptılar" dedi.


İnşaat işçisi Müslüm Uçar, 2005'te bağırsak kanserine yakaladı. Hastalığı ilerleyince çalışamaz duruma gelen Uçar, SGK'ya başvurarak 2009'da malulen emekli oldu. SGK, bir süre önce Müslüm Uçar'a bir yazı göndererek 'yanlış hesaplama' nedeniyle 7 yılda toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla maaş ödendiğini belirtti. SGK'ya itirazda bulunmasına rağmen sonuç alamayan Uçar'ın maaşından 250 lira kesinti yapıldı. 900 lira emekli maaşı aldığını ve fazladan ödenen paranın 24 taksitle kesilmeye başladığını belirten Müslüm Uçar, "Sürekli tedavi gördüğüm için bankadan 5 bin lira kredi çekmiştim. Her ay 315 lira kredi borcu ödüyorum. Bir de maaşımdan 24 ay 250 lira kesinti yapmaya başladılar" diye konuştu.

CEZANIN İPTALİNİ İSTİYORUM

Kesintinin nedenini öğrenmek için arkadaşlarının kucağında SGK'ya kadar gittiğini ve araştırma yaptığını kaydeden Uçar şunları söyledi:

"7 yıldır emeklisiniz. Maaşınıza 20-30-50 lira gibi miktarlar tarafımızdan fazla yatırılmıştır. 7 yıl içerisindeki genel toplam 6 bin 10 lira 54 kuruş fazla ödenek çıkıyor. Bu miktarı sizden tahsil edeceğiz' dediler. Ben hesabıma ne kadar yatıyorsa onu çektim. Oradaki memura silah çekip zorla o parayı almış değilim. Adıma ne yatmışsa onu çektim. Memur yanlış yaptıysa, SGK yanlış yaptıysa, bu yanlışın cezasını bu halde benim çekmem mümkün değil. Son 2 yıldır kanser ilerledi ve son evredeyim. ümit bile vermiyor doktorlar. Yatalağım ve zaten paraya ihtiyacım var. Tarafıma kesilen cezanın iptalini istiyorum. Yapmış oldukları hatayı bana mal ediyorlar. Benim olan maaşımı aldılar elimden." Hürriyet