Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada 'FETÖ teröristlerinin sayısı 8 bin 651, TSK'nın yüzde 1,5'idir' denildi.
Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı tarafından yapılan bilgilendirmede ; darbe girişiminde 35 uçak, 37 helikopter, 246 tank ve zırhlı araç, 3 gemi, 3 bin 992 adet hafif silah kullanıldığı ve illegal çete mensubu hain teröristlerin (FETÖ) sayısının ise 8 bin 651 olduğu belirtildi.
8 bin 651 darbeci katıldı
Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı tarafından yapılan bilgilendirme şöyle; "TSK içerisinde yuvalanmış, büyük çoğunluğu asker elbisesi taşıyan illegal çete mensubu hain teröristler (FETÖ) tarafından, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen alçakça, kahpece gerçekleştirilen menfur darbe girişimine katılanlar ve kullandıkları devlet malı harp, silah, araç ve gereçleri belirlenmiştir. Yapılan incelemede; Milletimize, değerlerimize, yüce Meclisimiz başta olmak tüm kurumlarımıza asker elbisesi taşıyan illegal çete mensubu hain teröristlerin (FETÖ) sayısının 8 bin 651 olduğu (1676’sı erbaş/er, 1214’ü Askeri Öğrenci.), bu sayının TSK personel mevcudunun yüzde 1,5'ine tekabül ettiği, dolayısıyla TSK’nın kahır ekseriyetinin bu hain girişime şiddetle karşı çıktığı zaten sayılar üzerinden de görülmektedir."
"35 uçak, 37 helikopter, 246 tank ve zırhlı araç, 3 gemi, 3 bin 992 adet hafif silah kullanıldı.
"Kullanılan harp silah araç ve malzemelerinin TSK toplam mevcuduna oranı, uçaklarda yüzde 7 (35 uçak bunun 24’ü muharip uçak), helikopterlerde yüzde 8 (37 Helikopter bunun 8’i taarruz helikopteri), tank ve zırhlı araçlarda yüzde 2,7 (246 Zh. Araç bunun74’ü tank), gemilerde yüzde 1, (3 gemi), hafif silahlarda yüzde 0,7 (3 bin 992 adet hafif silah) olduğu tespit edilmiştir"
"Yüzde 1.5 seviyesinde kalmıştır"
"Mazisi şan ve şerefle dolu, gücünü yüce Türk milletinden alan TSK içerisine sızmış illegal çete mensubu hain teröristlerin (FETÖ), ülkemize yaşattığı bu zillet ve rezalete katılan/destekleyenlerin ve kullandıkları araçların oranı genel olarak ortalama yüzde 1.5 seviyesinde kalmıştır."
"Kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın"
" TSK bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemize ve milletimize yönelecek her türlü tehdidi bertaraf edecek güce ve kararlılığa sahiptir. Bundan kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın. 'Devlet namusumuzdur' düsturuyla yola çıkmış olan bu vatanın evlatları bu yolda gözünü kırpmadan canlarını seve seve feda edeceklerdir."
27 Temmuz 2016 Çarşamba
Darbeci yarbay TRT'de o gece yaşananları anlattı
TRT'de sözde darbe bildirisini okutan Yarbay Gençer'in ifadesi ortaya çıktı. Gençer ifadesinde, "Olaydan 3 gün önce Albay Enver Topal çağırdı, 'Bir görev aldık' dedi, cuma günü gece 03.00 civarı darbe girişimi olacağını söyledi. TRT'deyken 'Sen okuma, sivil okusun' şeklinde telefonla emir geldi. Bu sefer oradaki Tijen spiker çağrılmıştı. Heyacanlanmıştı. Sigarasını, suyunu içti, rahatladı. Sonra birkaç kere bildiriyi okudu" dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında TRT'de sözde darbe bildirisini okutan Yarbay Ümit Gençer, sorgusunda, olaydan 3 gün önce Albay Enver Topal'ın kendisini çağırıp, "cuma gece 03.00 civarında darbe girişimi olacağını söylediğini" belirtti.
TRT binasındayken telefonla "bildiriyi sen okuma, sivil okusun" emri geldiğini aktaran Gençer, bunun ardından TRT spikeri Tijen Karaş'ın çağrıldığını aktardı.
Edinilen bilgiye göre, soruşturma kapsamında tutuklanan Yarbay Gençer, sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda, darbe girişiminden üç gün önce Kurmay Albay Topal'ın kendisini çağırdığını belirterek, "(Bir görev aldık) dedi, cuma günü gece 03.00 civarı darbe girişimi olacağını söyledi" dediğini ifade etti.
CNNTürk'ün haberine göre; Buna şaşırdığını kaydeden Gençer, darbe girişimi gecesi aniden, Albay Kutsi Barış tarafından "20.30-21.00 civarı çağrıldığını" ve kendisine "Genelkurmay imzalı sıkıyönetim emri verildiğini" kaydetti.
TRT yerleşkesine gittiklerinde tutuklanan Albay Tanju Poshor'un da bulunduğunu belirten Gençer, "O ilk girdi, emniyeti aldı. Ben bildiri odasına gittim. Önce insanlar korktu. Onları rahatlatmaya çalıştım. Yani, 'TSK yönetime el koymuştur. Güvende olunuz. Benim de sizler gibi çoluğum çocuğum var. Bu iş bitince ben de gitmek istiyorum' diye..." ifadelerini kullandı. Elbisesini değiştireceği zaman telefonla, "Sen okuma, sivil okusun" şeklinde emir geldiğini aktaran Gençer, şu beyanı verdi:
'Baktım halk büyüyor...'
"Bu sefer oradaki Tijen spiker çağrılmıştı. Heyacanlanmıştı. Sigarasını, suyunu içti, rahatladı. Sonra birkaç kere bildiriyi okudu. Bildiri okunurken nizamiyeden çok sayıda ateş sesi geliyordu. Askerin havaya ateş ettiğini düşündüm. Dışarı gittiğimde halk askerin üzerine gidiyordu, silahlarını almaya çalışıyordu. Benim de elimden silahımı almak için çabaladılar. TRT binası ile nizamiye arası 300-400 metreydi. Geri geri buraya kaçarken birkaç el havaya ateş ettim. Sonra baktım halk büyüyor, ben de orada teslim oldum."
Gençer, darbe olacağını üç gün önce öğrenmesine rağmen neden ilgili yerlere haber vermeyip beklediğinin sorulması üzerine, "Kime diyeceğimi bilemedim" karşılığını verdi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında TRT'de sözde darbe bildirisini okutan Yarbay Ümit Gençer, sorgusunda, olaydan 3 gün önce Albay Enver Topal'ın kendisini çağırıp, "cuma gece 03.00 civarında darbe girişimi olacağını söylediğini" belirtti.
TRT binasındayken telefonla "bildiriyi sen okuma, sivil okusun" emri geldiğini aktaran Gençer, bunun ardından TRT spikeri Tijen Karaş'ın çağrıldığını aktardı.
Edinilen bilgiye göre, soruşturma kapsamında tutuklanan Yarbay Gençer, sulh ceza hakimliğindeki sorgusunda, darbe girişiminden üç gün önce Kurmay Albay Topal'ın kendisini çağırdığını belirterek, "(Bir görev aldık) dedi, cuma günü gece 03.00 civarı darbe girişimi olacağını söyledi" dediğini ifade etti.
CNNTürk'ün haberine göre; Buna şaşırdığını kaydeden Gençer, darbe girişimi gecesi aniden, Albay Kutsi Barış tarafından "20.30-21.00 civarı çağrıldığını" ve kendisine "Genelkurmay imzalı sıkıyönetim emri verildiğini" kaydetti.
TRT yerleşkesine gittiklerinde tutuklanan Albay Tanju Poshor'un da bulunduğunu belirten Gençer, "O ilk girdi, emniyeti aldı. Ben bildiri odasına gittim. Önce insanlar korktu. Onları rahatlatmaya çalıştım. Yani, 'TSK yönetime el koymuştur. Güvende olunuz. Benim de sizler gibi çoluğum çocuğum var. Bu iş bitince ben de gitmek istiyorum' diye..." ifadelerini kullandı. Elbisesini değiştireceği zaman telefonla, "Sen okuma, sivil okusun" şeklinde emir geldiğini aktaran Gençer, şu beyanı verdi:
'Baktım halk büyüyor...'
"Bu sefer oradaki Tijen spiker çağrılmıştı. Heyacanlanmıştı. Sigarasını, suyunu içti, rahatladı. Sonra birkaç kere bildiriyi okudu. Bildiri okunurken nizamiyeden çok sayıda ateş sesi geliyordu. Askerin havaya ateş ettiğini düşündüm. Dışarı gittiğimde halk askerin üzerine gidiyordu, silahlarını almaya çalışıyordu. Benim de elimden silahımı almak için çabaladılar. TRT binası ile nizamiye arası 300-400 metreydi. Geri geri buraya kaçarken birkaç el havaya ateş ettim. Sonra baktım halk büyüyor, ben de orada teslim oldum."
Gençer, darbe olacağını üç gün önce öğrenmesine rağmen neden ilgili yerlere haber vermeyip beklediğinin sorulması üzerine, "Kime diyeceğimi bilemedim" karşılığını verdi.
Avusturya'da tepki çeken Türk bayrağı yasağı
Avusturya’nın Wiener Neusttadt şehrinde, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine karşı çıkan Türklerin evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asması yasaklandı.
Wiener Neustadt Belediye Başkanı Klaus Schneeberger, Türk sivil toplum örgütleri ve toplu konut yönetimlerine gönderdiği mektubunda, evlere ve balkonlara asılan Türk bayraklarının kaldırılmasını istedi. Türk bayrağı asılmasanın Türkiye siyasetinin Avusturya'ya taşınması anlamına geldiğini ileri süren Schneeberger, “Evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asanlara bu bayrakları derhal kaldırmaları çağrısında bulunuyorum. Bu şehri benimsemeyenin burada yeri yoktur" ifadelerini kullandı.
Mektupta, toplu konut yöneticilerinden de kiracıların Türk bayrağı asmasına engel olunması istendi. Avusturya Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz, devlet televizyonu ORF’ye yaptığı açıklamada, darbeye karşı çıkan vatandaşların katıldığı gösterileri eleştirerek, “Türkiye kökenli insanlar, Avusturya'ya karşı sadık tutum göstermeli” dedi.
'Mevzuat çok açık'
Kurz, "Vatandaşlık yasal kurallar çerçevesinde tabii ki geri alınabilir ve bu konuda mevzuat çok açıktır" ifadesini kullandı. Aşırı sağcı Avusturya Özgürlükçü Partisinin (FPÖ) cumhurbaşkanı adayı Norbert Hofer, Türk kökenlilerin Avusturya vatandaşlığının iptal edilmesini isterken, Yeşiller Partisi Viyana Eyaleti Sözcüsü Joachim Kovacs ise darbe karşıtı protestolarda kullanılan "bozkurt" selamının yasaklanmasını talep etti. Avusturya'da, terör örgütü PKK yandaşları bez parçalarıyla serbestçe propaganda yapabiliyor. cnntürk
Wiener Neustadt Belediye Başkanı Klaus Schneeberger, Türk sivil toplum örgütleri ve toplu konut yönetimlerine gönderdiği mektubunda, evlere ve balkonlara asılan Türk bayraklarının kaldırılmasını istedi. Türk bayrağı asılmasanın Türkiye siyasetinin Avusturya'ya taşınması anlamına geldiğini ileri süren Schneeberger, “Evlerine ve balkonlarına Türk bayrağı asanlara bu bayrakları derhal kaldırmaları çağrısında bulunuyorum. Bu şehri benimsemeyenin burada yeri yoktur" ifadelerini kullandı.
Mektupta, toplu konut yöneticilerinden de kiracıların Türk bayrağı asmasına engel olunması istendi. Avusturya Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz, devlet televizyonu ORF’ye yaptığı açıklamada, darbeye karşı çıkan vatandaşların katıldığı gösterileri eleştirerek, “Türkiye kökenli insanlar, Avusturya'ya karşı sadık tutum göstermeli” dedi.
'Mevzuat çok açık'
Kurz, "Vatandaşlık yasal kurallar çerçevesinde tabii ki geri alınabilir ve bu konuda mevzuat çok açıktır" ifadesini kullandı. Aşırı sağcı Avusturya Özgürlükçü Partisinin (FPÖ) cumhurbaşkanı adayı Norbert Hofer, Türk kökenlilerin Avusturya vatandaşlığının iptal edilmesini isterken, Yeşiller Partisi Viyana Eyaleti Sözcüsü Joachim Kovacs ise darbe karşıtı protestolarda kullanılan "bozkurt" selamının yasaklanmasını talep etti. Avusturya'da, terör örgütü PKK yandaşları bez parçalarıyla serbestçe propaganda yapabiliyor. cnntürk
Türkiye’den Hollanda’ya ‘Gülen’ talebi
Türkiye'nin Lahey Büyükelçisi Sadık Arslan, Fethullah Gülen Cemaati'nin yurtdışındaki örgütlenmesi ile de mücadele edeceklerini belirterek, bu konuda Hollanda hükümetinden yardım isteyeceklerini söyledi.
Hollanda Televizyonu’na (NOS) konuşan Büyükelçi Arslan, Türkiye’nin Fethullah Gülen Cemaatini “terör örgütleri listesine aldığını” anımsattı.
BBC Türkçe’nin haberine göre; Arslan, Avrupalı müttefiklerin, IŞİD konusunda olduğu gibi, Gülen Cemaati ile mücadelede de işbirliği yapması çağrısında bulundu.
Türk Büyükelçi, Hollanda’daki cemaate ait okulların, eğitim fonu tarafından desteklendiğine işaret etti ve bu okulların, “karanlık planlara” sahip bir harekete bağlı olduğunu belirtti.
Sadık Arslan, bazı Hollandalı yorumcuların dile getirdiği, “darbe girişimi Erdoğan’ın senaryosu” görüşünü ise “incitici” olarak değerlendirdi. Büyükelçi, “Tabii ki bu doğru değil. Çoğunluğu sivil 250 ölü ve 1500 yaralıdan söz ediyoruz” dedi.
Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Arslan’a göre, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin Fethullah Gülen Cemaatince gerçekleştirildiği “gün gibi ortada.” Arslan, bu konuda yüzlerce ifade ve belge bulunduğunu vurguladı.
‘HOLLANDA TERÖRİSTLERE SEMPATİ DUYMAMALI’
Arslan, Hollanda’dan, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen saldırı sonrasındaki gibi etkileyici bir destek beklediklerini söyledi.
Türk Büyükelçi, F-16 uçakları ile TBMM’nin bombalandığını anımsattı. “Hollanda ve Avrupa, teröristlere sempati duymamalı, onlara kucak açmamalı” diye konuştu.
Sadık Arslan, Hollanda’da Fethullah Gülen taraftarlarına yönelik saldırılar konusunda ise “Bu polisin işi, saldırganlar cezalandırılmalı” yorumunu yaptı.
Ancak Arslan, Türkiye’de yaşanan gerilimin Hollanda’ya yansımasının da anlaşılır olduğunu söyledi. Büyükelçi, bunu şu sözlerle ifade etti:
“Türk milleti korkunç bir şey yaşadı. Ne bekliyorsunuz, Gülencilerin boynuna mı sarılsınlar?”
Arslan, Türkiyeli göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Rotterdam’da, Belediye Başkanı Ahmet Abutalip’in, Gülen Cemaati ile Türk örgütlerinin “masaya oturması” çağrısını da “abes” olarak değerlendirdi.
Büyükelçi bu öneriyi, “Paris saldırısı kurbanlarının yakınları ile saldırganların ailelerini aynı masaya çağırmaya” benzetti.
Arslan, Türkiye’deki darbe girişiminin başarısız olmasının, “Avrupa için büyük bir şans” olduğunu vurgulayarak, “16 Temmuz sabahı farklı bir Türkiye’ye uyanılsaydı, AB Brexit’ten (İngiltere’nin birlikten ayrılmasından) daha kara bir gün yaşardı” dedi.
Hollanda Televizyonu’na (NOS) konuşan Büyükelçi Arslan, Türkiye’nin Fethullah Gülen Cemaatini “terör örgütleri listesine aldığını” anımsattı.
BBC Türkçe’nin haberine göre; Arslan, Avrupalı müttefiklerin, IŞİD konusunda olduğu gibi, Gülen Cemaati ile mücadelede de işbirliği yapması çağrısında bulundu.
Türk Büyükelçi, Hollanda’daki cemaate ait okulların, eğitim fonu tarafından desteklendiğine işaret etti ve bu okulların, “karanlık planlara” sahip bir harekete bağlı olduğunu belirtti.
Sadık Arslan, bazı Hollandalı yorumcuların dile getirdiği, “darbe girişimi Erdoğan’ın senaryosu” görüşünü ise “incitici” olarak değerlendirdi. Büyükelçi, “Tabii ki bu doğru değil. Çoğunluğu sivil 250 ölü ve 1500 yaralıdan söz ediyoruz” dedi.
Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Arslan’a göre, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin Fethullah Gülen Cemaatince gerçekleştirildiği “gün gibi ortada.” Arslan, bu konuda yüzlerce ifade ve belge bulunduğunu vurguladı.
‘HOLLANDA TERÖRİSTLERE SEMPATİ DUYMAMALI’
Arslan, Hollanda’dan, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda düzenlenen saldırı sonrasındaki gibi etkileyici bir destek beklediklerini söyledi.
Türk Büyükelçi, F-16 uçakları ile TBMM’nin bombalandığını anımsattı. “Hollanda ve Avrupa, teröristlere sempati duymamalı, onlara kucak açmamalı” diye konuştu.
Sadık Arslan, Hollanda’da Fethullah Gülen taraftarlarına yönelik saldırılar konusunda ise “Bu polisin işi, saldırganlar cezalandırılmalı” yorumunu yaptı.
Ancak Arslan, Türkiye’de yaşanan gerilimin Hollanda’ya yansımasının da anlaşılır olduğunu söyledi. Büyükelçi, bunu şu sözlerle ifade etti:
“Türk milleti korkunç bir şey yaşadı. Ne bekliyorsunuz, Gülencilerin boynuna mı sarılsınlar?”
Arslan, Türkiyeli göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı Rotterdam’da, Belediye Başkanı Ahmet Abutalip’in, Gülen Cemaati ile Türk örgütlerinin “masaya oturması” çağrısını da “abes” olarak değerlendirdi.
Büyükelçi bu öneriyi, “Paris saldırısı kurbanlarının yakınları ile saldırganların ailelerini aynı masaya çağırmaya” benzetti.
Arslan, Türkiye’deki darbe girişiminin başarısız olmasının, “Avrupa için büyük bir şans” olduğunu vurgulayarak, “16 Temmuz sabahı farklı bir Türkiye’ye uyanılsaydı, AB Brexit’ten (İngiltere’nin birlikten ayrılmasından) daha kara bir gün yaşardı” dedi.
Reuters Suriyeli çocuk işçileri yazdı
Reuters Türkiye'de çalışan Suriyeli çocukları konu alan bir haber yayımladı. Haberde kayıt dışı çalışma ve maaş gibi sorunlara değinildi.
Mart ayında Türkiye ile AB arasında imzalanan anlaşma ile Türkiye, AB’nin gönderdiği mültecileri almayı kabul etti. AB de bu mültecilerin Türkiye’de korunması ve giderleri için 6 milyar euro ödemeyi taahhüt etti. Türkiye ile AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması ile gözler Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilere çevrildi.
Suriye’de yıllardır süren savaş sebebiyle Türkiye’ye göçen mültecilerin sayısının 2.7 milyonu geçtiği tahmin ediliyor. Reuters’ta Dasha Afanasieva imzasıyla çıkan habere göre; Bu mültecilerden 665 bin kadarının okul çağında ama okula gidemeyen çocukların oluşturduğunu belirtiliyor. Bu çocukların bir çoğu, yasadışı yollarla çalıştırılıyor.
HAFTADA 200 LİRAYA ÇALIŞIYORDU
10 yaşındaki Muna Awwal da bu çocuklardan biri. Babası Mahmud ve abisi 13 yaşındaki Muhammed ile Zeytinburnu’nda diğer Suriyeli mültecilerle birlikte kiraladıkları bir yerde tekstil ürünleri üretiyorlar. 2013 yılında ailesi ile gelen Mahmud Awwal’ın 13 yaşındaki küçük oğlu Muhammed, önce bir tekstil atölyesinde haftalığı 65 dolara (200 TL) çalışmaya başlamış. Muhammed yevmiyesinin yarısı patronu tarafından el konulmaya başlayınca, Mahmud oğlunu yanına almaya karar vermiş.
Mahmud’un en büyük oğlu 15 yaşındaki Mustafa ise Doğan adında bir işverenin yanında çalışıyor. Doğan, ayrıca Awwal ailesinin evinde ürettiği tekstil ürünlerinin satılmasına aracılık ediyor. Ortalama günde 11 saat çalışan Awwal ailesinin kaldıkları yerde ürettiği ürünlerden aylık kazancı 800 doları (2400 lira) buluyor. Kazançlarının yarısını (400 dolar) yaşadıkları ve üretim yaptıkları yerin kirası olarak ödediklerini belirtiyorlar
Yakın zamanda Türk Hükümeti, kalifiye olan mültecilere çalışma izni vereceğini ve kriterlere uyanların Türk vatandaşı yapılacağı belirtildi. Ancak çoğu kayıt dışı olduğundan, yasal olarak kendi işleri olmadığından ya da patronları tarafından desteklenmediğinden çok azı bu kriterleri karşılayabiliyor.
‘PATRON BAZEN İYİ DAVRANIYOR’
İstanbulda çalışan başka Suriyeli çocuklar da durumlarından yakınıyor. 17 yaşındaki Juma, bir tekstil atölyesinde geceleri temizlikçi olarak haftalık 85 dolara (250 TL) çalıştığını belirtiyor. Patronunun bazen kendine iyi davrandığını söylese de genelde çalışma şartlarının kötü olduğunu söylüyor. 14 yaşındaki Bashar ise kazancının yarısını çalışma imkanı olmayan Halep’teki ailesine yollamayı planladığını söylüyor.
Suriyeli çocukların yoğun olarak çalıştığı yerlerden biri de Gaziantep. Bu şehirde çalışan işçilerin hemen hemen hepsi Suriyeli. Türk işçilerden daha ucuza mal olan Suriyeliler, çocuk iseler daha da az paraya çalışıyorlar. 30 yaşında eski bir tekstil işçisi olan Selim, eskiden haftalık 150 dolara (450 lira) çalıştığını ancak Suriyeliler gelince iş bulamadığını, bunun üzerine kendi işini kurup kendisinin de Suriyeli çalıştırmaya başladığını söylüyor.
Suriyeli çocukların tekstil atölyesinde çalışması, gözleri giyim markalarına çevirdi. Türkiye’nin en büyük tekstil markalarından biri, çocuk işçi çalıştırılan tekstil atölyeleri tespit edip bunlarla çalışmayı durduklarını belirtti. Türkiye’de üretim yapan dünyaca ünlü marklardan bazılarına ise Türkiye’deki atölyelerinde Suriyeli çocuk çalıştırdıkları için yakın zamanda soruşturma açılmıştı.
Türkiye’nin en büyük gelir kalemlerinden biri tekstil. Giyim ürünlerinde yıllık gelirin 40 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Tekstil sektöründe çalışanların büyük çoğunluğunu Suriyeli çocukların oluşturmaya başlaması iddiası üzerine insan hakları gözlemcisi Stephanie Gee Avrupa Birliğini sorunu görmezden gelmekle eleştirdi. Avrupa Birliği ise bu eleştiriye karşı bir yorumda bulunmadı. Sözcü
Mart ayında Türkiye ile AB arasında imzalanan anlaşma ile Türkiye, AB’nin gönderdiği mültecileri almayı kabul etti. AB de bu mültecilerin Türkiye’de korunması ve giderleri için 6 milyar euro ödemeyi taahhüt etti. Türkiye ile AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması ile gözler Türkiye’de yaşayan Suriyeli mültecilere çevrildi.
Suriye’de yıllardır süren savaş sebebiyle Türkiye’ye göçen mültecilerin sayısının 2.7 milyonu geçtiği tahmin ediliyor. Reuters’ta Dasha Afanasieva imzasıyla çıkan habere göre; Bu mültecilerden 665 bin kadarının okul çağında ama okula gidemeyen çocukların oluşturduğunu belirtiliyor. Bu çocukların bir çoğu, yasadışı yollarla çalıştırılıyor.
HAFTADA 200 LİRAYA ÇALIŞIYORDU
10 yaşındaki Muna Awwal da bu çocuklardan biri. Babası Mahmud ve abisi 13 yaşındaki Muhammed ile Zeytinburnu’nda diğer Suriyeli mültecilerle birlikte kiraladıkları bir yerde tekstil ürünleri üretiyorlar. 2013 yılında ailesi ile gelen Mahmud Awwal’ın 13 yaşındaki küçük oğlu Muhammed, önce bir tekstil atölyesinde haftalığı 65 dolara (200 TL) çalışmaya başlamış. Muhammed yevmiyesinin yarısı patronu tarafından el konulmaya başlayınca, Mahmud oğlunu yanına almaya karar vermiş.
Mahmud’un en büyük oğlu 15 yaşındaki Mustafa ise Doğan adında bir işverenin yanında çalışıyor. Doğan, ayrıca Awwal ailesinin evinde ürettiği tekstil ürünlerinin satılmasına aracılık ediyor. Ortalama günde 11 saat çalışan Awwal ailesinin kaldıkları yerde ürettiği ürünlerden aylık kazancı 800 doları (2400 lira) buluyor. Kazançlarının yarısını (400 dolar) yaşadıkları ve üretim yaptıkları yerin kirası olarak ödediklerini belirtiyorlar
Yakın zamanda Türk Hükümeti, kalifiye olan mültecilere çalışma izni vereceğini ve kriterlere uyanların Türk vatandaşı yapılacağı belirtildi. Ancak çoğu kayıt dışı olduğundan, yasal olarak kendi işleri olmadığından ya da patronları tarafından desteklenmediğinden çok azı bu kriterleri karşılayabiliyor.
‘PATRON BAZEN İYİ DAVRANIYOR’
İstanbulda çalışan başka Suriyeli çocuklar da durumlarından yakınıyor. 17 yaşındaki Juma, bir tekstil atölyesinde geceleri temizlikçi olarak haftalık 85 dolara (250 TL) çalıştığını belirtiyor. Patronunun bazen kendine iyi davrandığını söylese de genelde çalışma şartlarının kötü olduğunu söylüyor. 14 yaşındaki Bashar ise kazancının yarısını çalışma imkanı olmayan Halep’teki ailesine yollamayı planladığını söylüyor.
Suriyeli çocukların yoğun olarak çalıştığı yerlerden biri de Gaziantep. Bu şehirde çalışan işçilerin hemen hemen hepsi Suriyeli. Türk işçilerden daha ucuza mal olan Suriyeliler, çocuk iseler daha da az paraya çalışıyorlar. 30 yaşında eski bir tekstil işçisi olan Selim, eskiden haftalık 150 dolara (450 lira) çalıştığını ancak Suriyeliler gelince iş bulamadığını, bunun üzerine kendi işini kurup kendisinin de Suriyeli çalıştırmaya başladığını söylüyor.
Suriyeli çocukların tekstil atölyesinde çalışması, gözleri giyim markalarına çevirdi. Türkiye’nin en büyük tekstil markalarından biri, çocuk işçi çalıştırılan tekstil atölyeleri tespit edip bunlarla çalışmayı durduklarını belirtti. Türkiye’de üretim yapan dünyaca ünlü marklardan bazılarına ise Türkiye’deki atölyelerinde Suriyeli çocuk çalıştırdıkları için yakın zamanda soruşturma açılmıştı.
Türkiye’nin en büyük gelir kalemlerinden biri tekstil. Giyim ürünlerinde yıllık gelirin 40 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Tekstil sektöründe çalışanların büyük çoğunluğunu Suriyeli çocukların oluşturmaya başlaması iddiası üzerine insan hakları gözlemcisi Stephanie Gee Avrupa Birliğini sorunu görmezden gelmekle eleştirdi. Avrupa Birliği ise bu eleştiriye karşı bir yorumda bulunmadı. Sözcü
Kızını Facebook canlı yayınında dövdü
Kızının Facebook'taki 'uygunsuz' fotoğraf paylaşımını gören anne, adeta sinir krizine girdi.
Olay, ABD'de bir annenin kızının Facebook'a eklediği fotografları görmesiyle başladı. Duruma çok sinirlenen anne, kızını canlı yayında hakaret ederek dövdü. Yaklaşık 5 dakika süren canlı yayın sonrasında yine Facebook üzerinden kızını çok sevdiğini belirten bir yazı paylaştı. Polise intikal eden olayda anneye herhangi bir ceza verilmedi.
Olay, ABD'de bir annenin kızının Facebook'a eklediği fotografları görmesiyle başladı. Duruma çok sinirlenen anne, kızını canlı yayında hakaret ederek dövdü. Yaklaşık 5 dakika süren canlı yayın sonrasında yine Facebook üzerinden kızını çok sevdiğini belirten bir yazı paylaştı. Polise intikal eden olayda anneye herhangi bir ceza verilmedi.
Binali Yıldırım The Guardian'a konuştu
Başbakan Binali Yıldırım, İngiliz The Guardian gazetesine, Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Türkiye ile ABD'nin çok uzun geçmişi olan bir dostluk ve ittifak ilişkisi olduğunu belirterek, ABD'nin örgütün lideri Fethullah Gülen'in yanında yer alacağına inanmadığını söyledi.
The Guardian'ın internet sayfasında bugün yayımlanan röportajda Yıldırım, darbe girişiminin gerçekleştiği geceyle ilgili olarak, "Bunun millete karşı bir darbe girişimi olduğu sonucuna vardık ve milleti kendi geleceğine ve ülkenin geleceğine sahip sahip çıkmaya çağırdık." dedi.
“Bu saldırıyı püskürttükten sonra gözaltına alınan, asker üniforması giymiş insanlar oldu. Bunlar derhal konuşmaya başladılar ve olup biteni itiraf ettiler. Türkçe’de dediğimiz gibi, bülbül gibi öttüler." ifadelerini kullanan Yıldırım, şunları kaydetti:
"İlk ifadelerden anladığımıza göre bu çok uzun zamandır planladıkları bir darbe girişimiydi ve ilgili önlemleri alarak adım adım alıyorlardı. Genelkurmay Başkanını kaçırıp rehin aldıkları zaman ona bu terör örgütünün liderini, Fetullah Gülen’i arayabileceklerini ve onunla telefonda görüşmesini ayarlayabileceklerini, böylece kendisinin de bu harekete katılabileceğini söylemişler.”
Gülen'in ABD’de ikamet etmesinden dolayı halkın kafasında "Acaba bu işte ABD’nin dahli veya desteği var mı?" şeklinde bazı soru işaretleri olduğunu anlatan Yıldırım, "Türkiye ve ABD çok uzun geçmişe dayanan dostça ilişkilere sahiptir, müttefik ve stratejik ortak olmuştur, bu terör örgütünün liderinin yanında duracaklarına inanmıyoruz." diye konuştu.
Gülen'in darbe girişimindeki dahliyle ilgili dosyanın henüz ABD'ye gönderilmediğini belirten Yıldırım, "Gönderilecek ve buna dahilleri konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmayacak." dedi.
Yıldırım, "ABD bu noktadan sonra kendisi için bölgede ve dünyada stratejik bir müttefik olan Türkiye ile nasıl işbirliği yapacağını düşünmeli." değerlendirmesini yaptı.
"Ülkemizi eleştirenler bizim ne yapmamızı bekliyor?"
Kendilerine üniforma ve rütbe verilen kişilerin darbe girişimi sırasında terörist gibi hareket ettiğini anlatan Yıldırım, "Vatandaşlara karşı hareket ediyorlar, öldürüyorlar, parlamento, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı gibi kritik binaları bombalıyorlar. Bunlara ne yapmamız lazım? ‘Tamam, evet, iyi yapıyorsunuz, hoş geldiniz’ mi diyelim? Bunlara sadece ‘Bunu yapmamalısınız’ mı diyelim? Tavır bu mu olmalı? Ülkemizi eleştirenler bizim ne yapmamızı bekliyor?"şeklinde konuştu. cnntürk
The Guardian'ın internet sayfasında bugün yayımlanan röportajda Yıldırım, darbe girişiminin gerçekleştiği geceyle ilgili olarak, "Bunun millete karşı bir darbe girişimi olduğu sonucuna vardık ve milleti kendi geleceğine ve ülkenin geleceğine sahip sahip çıkmaya çağırdık." dedi.
“Bu saldırıyı püskürttükten sonra gözaltına alınan, asker üniforması giymiş insanlar oldu. Bunlar derhal konuşmaya başladılar ve olup biteni itiraf ettiler. Türkçe’de dediğimiz gibi, bülbül gibi öttüler." ifadelerini kullanan Yıldırım, şunları kaydetti:
"İlk ifadelerden anladığımıza göre bu çok uzun zamandır planladıkları bir darbe girişimiydi ve ilgili önlemleri alarak adım adım alıyorlardı. Genelkurmay Başkanını kaçırıp rehin aldıkları zaman ona bu terör örgütünün liderini, Fetullah Gülen’i arayabileceklerini ve onunla telefonda görüşmesini ayarlayabileceklerini, böylece kendisinin de bu harekete katılabileceğini söylemişler.”
Gülen'in ABD’de ikamet etmesinden dolayı halkın kafasında "Acaba bu işte ABD’nin dahli veya desteği var mı?" şeklinde bazı soru işaretleri olduğunu anlatan Yıldırım, "Türkiye ve ABD çok uzun geçmişe dayanan dostça ilişkilere sahiptir, müttefik ve stratejik ortak olmuştur, bu terör örgütünün liderinin yanında duracaklarına inanmıyoruz." diye konuştu.
Gülen'in darbe girişimindeki dahliyle ilgili dosyanın henüz ABD'ye gönderilmediğini belirten Yıldırım, "Gönderilecek ve buna dahilleri konusunda hiçbir şüpheye yer bırakmayacak." dedi.
Yıldırım, "ABD bu noktadan sonra kendisi için bölgede ve dünyada stratejik bir müttefik olan Türkiye ile nasıl işbirliği yapacağını düşünmeli." değerlendirmesini yaptı.
"Ülkemizi eleştirenler bizim ne yapmamızı bekliyor?"
Kendilerine üniforma ve rütbe verilen kişilerin darbe girişimi sırasında terörist gibi hareket ettiğini anlatan Yıldırım, "Vatandaşlara karşı hareket ediyorlar, öldürüyorlar, parlamento, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı gibi kritik binaları bombalıyorlar. Bunlara ne yapmamız lazım? ‘Tamam, evet, iyi yapıyorsunuz, hoş geldiniz’ mi diyelim? Bunlara sadece ‘Bunu yapmamalısınız’ mı diyelim? Tavır bu mu olmalı? Ülkemizi eleştirenler bizim ne yapmamızı bekliyor?"şeklinde konuştu. cnntürk
Etiketler:
abd,
başörtüsü,
binali yıldırım,
darbe,
fethullah gülen,
ohal
Ahmet Hakan yazdı: IŞİD ile Fethullah arasındaki 7 fark
Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan bugünkü yazısında IŞİD ile Fethullah Gülen'i karşılaştırdı.
İşte Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinde yer alan bugünkü yazısından ilgili kısım;
1- IŞİD hedefine ulaşmak maksadıyla da olsa asla kravat takmaz, takım elbise giymez, tıraş olmaz, "tedbir" yapmaz...
Fethullah ise içki içmeyen adamını “Aman şakirt, kendini belli etme, tedbiri elden bırakma, alkol al, dans et” der.
2- IŞİD, dini kendisi gibi algılamayanları boyunları kesilecek kâfirler olarak görür vebunu belli eder.
Fethullah ise dini kendisi gibi algılamayanları alabildiğine küçümser ama bunu asla belli etmez.
3- IŞİD hiçbir kibarlığa sığınma gereği duymadan ve kendisinden nefret ettirmeyi göze alarak barbarlığını icra eder...
Fethullah ise içinde taşıdığı barbarlık potansiyelini son ana kadar gizler, saklar ve belli etmez.
4- IŞİD gözünü kırpmadan kelle keser...
Fethullah ise gözünü kırpmadan tankla ezer.
5- IŞİD Haşhaşilerini cennette huri vaadiyle aldatıp intihar komandosu yapar...
Fethullah ise Haşhaşilerini kendisinin Mehdi olduğuna inandırarak kamikaze yapar.
6- IŞİD ordu kurup en hunhar saldırılarla fethetmeye, ele geçirmeye ve tutunmaya gayret eder...
Fethullah ise devlet kadrolarına sızıp devleti yukardan ele geçirmeye gayret eder.
7- IŞİD, toplumların en altlarındaki yoksul, çaresiz ve işsizleri ya da şiddetete mayüllü psikopat
tipleri kendisine asker yapar.
Fethullah ise generalleri, savcıları,rektörleri, polis şeflerini 30 yıllık yatırımla yetiştirip kendisine asker yapar.
Jandarmada 'Or'vali dönemi
İçişleri Bakanlığı’nın jandarmada köklü değişiklikler öngören taslağına göre jandarma ‘askeri nitelikli’ personel, valiler jandarma komutanı sayılacak. Jandarma Genel Komutanı İçişleri Bakanı’nın memuru olacak.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Bakanlar Kurulu’nda görüşülerek kabul edilen yeni jandarmada köklü değişimi öngören yasa taslağının detayları Habertürk'te yer aldı.
Kanun hükmünde kararnameyle hayata geçirilmesi öngörülen taslakta yer alan yeni düzenlemelerin detayları şöyle:
Askeri nitelikli personel
‘Jandarma; emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin korunmasını sağlayan ve diğer kanun ve nizamların verdiği görevleri yerine getiren bir kolluk kuvvetidir.’ Önceki kanundaki ‘askeri’ ifadesi çıkarıldı, polis gibi bir kolluk gücüne dönüştürüldü. Jandarma subay ve astsubaylarının kaynak ve yetiştirilmeleri ile terfi, izin, sicil ve ödül işlemleri İçişleri Bakanlığı tarafından yönetmelikle tespit edilecek. Jandarma personeli, İçişleri Bakanlığı’nın ‘askeri nitelikli personeli’ sayılacak. Jandarma personeli rütbe ve kıdem esası bakımından 926 sayılı TSK Personel Kanunu’ndan doğan rütbe haklarına sahip olacak.
İçişleri’ne bağlandı
Mevcut kanunda, ‘Jandarma Genel Komutanlığı, TSK’nın bir parçası olup, Silahlı Kuvvetler’le ilgili görevleri; eğitim ve öğrenim bakımından Genelkurmay Başkanlığı’na, emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır’ deniliyordu. Yeni düzenlemede, ‘Jandarma Genel Komutanlığı, emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır. Jandarma personeli için TSK askeri personel kaynağından yararlanılır’ deniliyor.
Sıkıyönetim, seferberlik
Kanun metninden jandarma için, ‘Askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığı’nca verilen görevleri yapmak’ hükmü çıkarıldı. Mevcut kanunda, ‘Jandarma birlikleri; Genelkurmay Başkanlığı’nca lüzum görülen hallerle sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde gerekli olan bölümü ile kuvvet komutanlıkları emrine girer, kalan bölümü ile Jandarma Genel Komutanlığı emrinde normal görevlerine devam eder’ deniliyordu. Bu madde çıkarıldı.
Mülki amirine karşı sorumlu
Emniyet ve asayiş görevi ifa eden il jandarma alay komutanlıkları ve ast kademeleri, mülki görevlerin yapılması yönünden maiyetlerinin sevk ve idaresinden; disiplin, eğitim, özlük hakları ile lojistik faaliyetlerinin yürütülmesinden mahalli mülki idare amirine karşı sorumlu olacak. Lüzum görülen hallerde İçişleri Bakanı’nca, Emniyet Teşkilatı ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında her kademedeki personel, geçici olarak görevlendirilebilecek. İçişleri Bakanı bu yetkisini valilere devredebilecek. Jandarma Teşkilatı’nın memur, amir ve yönetici ihtiyacını karşılamak yükseköğretim kurumu Jandarma Akademisi kurulacak. Akademinin müfredatını İçişleri Bakanlığı belirleyecek.
Kaymakamlara da yetki verildi
‘Tüm Jandarma Teşkilatı’nın komutanı olan Jandarma Genel Komutanı, İçişleri Bakanlığı’nın memurudur. Jandarma Genel Komutanı, general rütbesine sahip TSK personeli ya da vali unvanını almış mülki idare amirleri arasından atanır. Jandarma Genel Komutanı olarak atanan valiler, orgeneral rütbesini de almış olur’ deniliyor. Bu kişiler, rütbeye ilişkin tüm haklara sahip olacak. ‘Jandarmanın görevleriyle ilgili eylem ve işlemleri İçişleri Bakanlığı, vali ve kaymakamlar ile kendi amirleri tarafından denetlenir ve teftiş edilir’ denilerek kaymakamlara da yetki verildi.
Komutanın atanması
Genelkurmay Başkanı’nın teklifi, İçişleri Bakanı’nın inhası, Başbakan’ın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanı’nın onaylayacağı müşterek kararname ile atanan Jandarma Genel Komutanı bundan böyle, İçişleri Bakanı’nın inhası, Başbakan’ın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanı’nın onaylayacağı müşterek kararname ile atanacak. Generaller de aynı şekilde atanacak. Daire başkanları ile il jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri İçişleri Bakanı’nca yapılacak.
Nokta ataması
İhtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, İçişleri Bakanlığı’nca nokta atamasına tabi tutulacak. Nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan subay, astsubay ve uzman jandarmaların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenecek.
Valiye devreder
İçişleri Bakanı, kanundaki yetkilerinden bir kısmını gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla ilgisine göre müsteşar, Jandarma Genel Komutanı veya vali ve kaymakamlara devredebilecek.
Fazla silahlar
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki ihtiyaç duyulmayan birlik ve tesisler, mühimmat, silah ve malzemeler, personel, İçişleri Bakanlığı’nca Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devredilecek. (Kaynak:cnntürk.com.tr)
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Bakanlar Kurulu’nda görüşülerek kabul edilen yeni jandarmada köklü değişimi öngören yasa taslağının detayları Habertürk'te yer aldı.
Kanun hükmünde kararnameyle hayata geçirilmesi öngörülen taslakta yer alan yeni düzenlemelerin detayları şöyle:
Askeri nitelikli personel
‘Jandarma; emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin korunmasını sağlayan ve diğer kanun ve nizamların verdiği görevleri yerine getiren bir kolluk kuvvetidir.’ Önceki kanundaki ‘askeri’ ifadesi çıkarıldı, polis gibi bir kolluk gücüne dönüştürüldü. Jandarma subay ve astsubaylarının kaynak ve yetiştirilmeleri ile terfi, izin, sicil ve ödül işlemleri İçişleri Bakanlığı tarafından yönetmelikle tespit edilecek. Jandarma personeli, İçişleri Bakanlığı’nın ‘askeri nitelikli personeli’ sayılacak. Jandarma personeli rütbe ve kıdem esası bakımından 926 sayılı TSK Personel Kanunu’ndan doğan rütbe haklarına sahip olacak.
İçişleri’ne bağlandı
Mevcut kanunda, ‘Jandarma Genel Komutanlığı, TSK’nın bir parçası olup, Silahlı Kuvvetler’le ilgili görevleri; eğitim ve öğrenim bakımından Genelkurmay Başkanlığı’na, emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır’ deniliyordu. Yeni düzenlemede, ‘Jandarma Genel Komutanlığı, emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır. Jandarma personeli için TSK askeri personel kaynağından yararlanılır’ deniliyor.
Sıkıyönetim, seferberlik
Kanun metninden jandarma için, ‘Askeri kanun ve nizamların gereği görevlerle Genelkurmay Başkanlığı’nca verilen görevleri yapmak’ hükmü çıkarıldı. Mevcut kanunda, ‘Jandarma birlikleri; Genelkurmay Başkanlığı’nca lüzum görülen hallerle sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hallerinde gerekli olan bölümü ile kuvvet komutanlıkları emrine girer, kalan bölümü ile Jandarma Genel Komutanlığı emrinde normal görevlerine devam eder’ deniliyordu. Bu madde çıkarıldı.
Mülki amirine karşı sorumlu
Emniyet ve asayiş görevi ifa eden il jandarma alay komutanlıkları ve ast kademeleri, mülki görevlerin yapılması yönünden maiyetlerinin sevk ve idaresinden; disiplin, eğitim, özlük hakları ile lojistik faaliyetlerinin yürütülmesinden mahalli mülki idare amirine karşı sorumlu olacak. Lüzum görülen hallerde İçişleri Bakanı’nca, Emniyet Teşkilatı ile Jandarma Genel Komutanlığı arasında her kademedeki personel, geçici olarak görevlendirilebilecek. İçişleri Bakanı bu yetkisini valilere devredebilecek. Jandarma Teşkilatı’nın memur, amir ve yönetici ihtiyacını karşılamak yükseköğretim kurumu Jandarma Akademisi kurulacak. Akademinin müfredatını İçişleri Bakanlığı belirleyecek.
Kaymakamlara da yetki verildi
‘Tüm Jandarma Teşkilatı’nın komutanı olan Jandarma Genel Komutanı, İçişleri Bakanlığı’nın memurudur. Jandarma Genel Komutanı, general rütbesine sahip TSK personeli ya da vali unvanını almış mülki idare amirleri arasından atanır. Jandarma Genel Komutanı olarak atanan valiler, orgeneral rütbesini de almış olur’ deniliyor. Bu kişiler, rütbeye ilişkin tüm haklara sahip olacak. ‘Jandarmanın görevleriyle ilgili eylem ve işlemleri İçişleri Bakanlığı, vali ve kaymakamlar ile kendi amirleri tarafından denetlenir ve teftiş edilir’ denilerek kaymakamlara da yetki verildi.
Komutanın atanması
Genelkurmay Başkanı’nın teklifi, İçişleri Bakanı’nın inhası, Başbakan’ın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanı’nın onaylayacağı müşterek kararname ile atanan Jandarma Genel Komutanı bundan böyle, İçişleri Bakanı’nın inhası, Başbakan’ın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanı’nın onaylayacağı müşterek kararname ile atanacak. Generaller de aynı şekilde atanacak. Daire başkanları ile il jandarma komutanlarının atanmaları, yer değiştirmeleri ve geçici görevlendirmeleri İçişleri Bakanı’nca yapılacak.
Nokta ataması
İhtisaslaşma gereği olarak özel eğitim görmüş personel, İçişleri Bakanlığı’nca nokta atamasına tabi tutulacak. Nokta ataması yapılmayıp il jandarma komutanlıkları emrine atanan subay, astsubay ve uzman jandarmaların istihdam yerleri ve il içi yer değiştirmeleri, il jandarma komutanının teklifi üzerine valinin onayı ile belirlenecek.
Valiye devreder
İçişleri Bakanı, kanundaki yetkilerinden bir kısmını gerektiğinde sınırlarını yazılı olarak açıkça belirlemek şartıyla ilgisine göre müsteşar, Jandarma Genel Komutanı veya vali ve kaymakamlara devredebilecek.
Fazla silahlar
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki ihtiyaç duyulmayan birlik ve tesisler, mühimmat, silah ve malzemeler, personel, İçişleri Bakanlığı’nca Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne devredilecek. (Kaynak:cnntürk.com.tr)
İstanbulkart’ta o paralar iade edilecek
Beyaz Masa yetkilileri, yükleme yapıldığından bu yana kullanılmayan aylık İstanbulkart'larda bakiye iadesi yapılacağını açıkladı.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında 16 Temmuz sabahı İstanbul genelinde toplu ulaşım ücretsiz hale geldi.
Karar’dan Gizem Karataş’ın haberine göre, ücretsiz ulaşımın sağlandığı bu süreçte halk arasında aylık akbil olarak bilinen mavi kartlar haliyle kullanılmaz duruma geldi. Bir aylık süresi olan mavi kartlarda kullanılamayan en az 10 günlük sürenin parası da halk arasında merak konusu oluşturdu. Beyaz Masa yetkilileri, yükleme yapıldığından bu yana kullanılmayan kartlarda bakiye iadesi yapılacağının müjdesini verdi.
Vatandaşların para iadesi için İETT Seyahat Kartı Başvuru Merkezleri'ne başvurması halinde, kullanılmayan bakiyeler EFT/Havale yoluyla geri ödenecek. Ancak 1 kez dahi kullanılmış olan mavi kartlarda, kullanılmayan süre için para iadesi ya da süre uzatımı gibi bir durum şimdilik söz konusu değil.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında 16 Temmuz sabahı İstanbul genelinde toplu ulaşım ücretsiz hale geldi.
Karar’dan Gizem Karataş’ın haberine göre, ücretsiz ulaşımın sağlandığı bu süreçte halk arasında aylık akbil olarak bilinen mavi kartlar haliyle kullanılmaz duruma geldi. Bir aylık süresi olan mavi kartlarda kullanılamayan en az 10 günlük sürenin parası da halk arasında merak konusu oluşturdu. Beyaz Masa yetkilileri, yükleme yapıldığından bu yana kullanılmayan kartlarda bakiye iadesi yapılacağının müjdesini verdi.
Vatandaşların para iadesi için İETT Seyahat Kartı Başvuru Merkezleri'ne başvurması halinde, kullanılmayan bakiyeler EFT/Havale yoluyla geri ödenecek. Ancak 1 kez dahi kullanılmış olan mavi kartlarda, kullanılmayan süre için para iadesi ya da süre uzatımı gibi bir durum şimdilik söz konusu değil.
3 bin komiser yardımcısı alınacak… İşte başvuru şartları
Emniyet Genel Müdürlüğünce bini emniyet mensubu, 2 bini emniyet mensubu olmayan lisans mezunu adaylar arasından olmak üzere 3 bin komiser yardımcısı adayının alınacağı duyuruldu.
Emniyet Genel Müdürlüğü Medya Halkla İlişkiler ve Protokol Daire Başkanlığından yapılan açıklamada; Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi’ne 2016-2017 eğitim-öğretim yılında bini emniyet mensubu ve iki bini emniyet mensubu olmayan adaylar arasından ilk derece amirlik eğitimi (komiser yardımcısı adayı) için 3 bin öğrenci alımı yapılacağı belirtildi.
45 YAŞINA KADAR BAŞVURU İMKANI
Açıklamaya göre, alımlar, emniyet mensubu adaylardan 100’ü kadın, 900’ü erkek, emniyet mensubu olmayan adaylardan 200’ü kadın, bin 800’ü erkek olacak şekilde planlandı. Emniyet mensubu adaylar için ön başvurular 8-19 Ağustos, emniyet mensubu olmayan adaylar için 27 Temmuz-5 Ağustos’ta alınacak. Açıklamada ön başvuruların Personel Bilgi Sistemi (PBS) üzerinden yapılacağı, sınav tarihi ve yerlerine ilişkin duyuruların daha sonra paylaşılacağı kaydedildi. Emniyet mensubu komiser yardımcılığı adaylarında aranan şartlar şu şekilde sıralandı: “En az dört yıllık lisans seviyesindeki bir yükseköğretim programından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak, başvuru tarihi itibariyle meslekte fiilen iki yılını doldurmuş olmak, sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibarıyla 45 yaşından gün almamış olmak, son iki performans değerlendirme puanı iyi veya çok iyi olmak, son iki yıl içinde kısa süreli durdurma cezası ve meslek yaşantısı içerisinde uzun süreli durdurma cezası almamış olmak, haklarında meslekten veya memuriyetten çıkarma cezasını gerektirecek suçlardan dolayı adli veya idari soruşturma yapılıyor olmamak.”
Emniyet mensubu olmayan adaylarda aranan şartlar ise şöyle: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, lisans mezunu olmak veya denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak, 2015 ve 2016 yılı KPSS lisans P3 puan türünden (70,000) taban puan veya üzerinde puan almış olmak, Emniyet Teşkilatı personeli şehit veya vazife malulü eş veya çocukları için en az (63,000) taban puanı almış olmak, 18 yaşını tamamladıktan sonra yaptırılan yaş düzeltmelerinde, düzeltmeden önceki yaş dikkate alınmak şartıyla, sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibariyle erkek ve kadın adaylar için otuz yaşından gün almamış olmak.”
Başvuruya ilişkin diğer hususlar, Polis Akademisi Başkanlığı’nın “www.pa.edu.tr” resmi internet sitesinden ilan edilecek. Sözcü
Emniyet Genel Müdürlüğü Medya Halkla İlişkiler ve Protokol Daire Başkanlığından yapılan açıklamada; Polis Akademisi Başkanlığı Polis Amirleri Eğitim Merkezi’ne 2016-2017 eğitim-öğretim yılında bini emniyet mensubu ve iki bini emniyet mensubu olmayan adaylar arasından ilk derece amirlik eğitimi (komiser yardımcısı adayı) için 3 bin öğrenci alımı yapılacağı belirtildi.
45 YAŞINA KADAR BAŞVURU İMKANI
Açıklamaya göre, alımlar, emniyet mensubu adaylardan 100’ü kadın, 900’ü erkek, emniyet mensubu olmayan adaylardan 200’ü kadın, bin 800’ü erkek olacak şekilde planlandı. Emniyet mensubu adaylar için ön başvurular 8-19 Ağustos, emniyet mensubu olmayan adaylar için 27 Temmuz-5 Ağustos’ta alınacak. Açıklamada ön başvuruların Personel Bilgi Sistemi (PBS) üzerinden yapılacağı, sınav tarihi ve yerlerine ilişkin duyuruların daha sonra paylaşılacağı kaydedildi. Emniyet mensubu komiser yardımcılığı adaylarında aranan şartlar şu şekilde sıralandı: “En az dört yıllık lisans seviyesindeki bir yükseköğretim programından veya bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak, başvuru tarihi itibariyle meslekte fiilen iki yılını doldurmuş olmak, sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibarıyla 45 yaşından gün almamış olmak, son iki performans değerlendirme puanı iyi veya çok iyi olmak, son iki yıl içinde kısa süreli durdurma cezası ve meslek yaşantısı içerisinde uzun süreli durdurma cezası almamış olmak, haklarında meslekten veya memuriyetten çıkarma cezasını gerektirecek suçlardan dolayı adli veya idari soruşturma yapılıyor olmamak.”
Emniyet mensubu olmayan adaylarda aranan şartlar ise şöyle: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, lisans mezunu olmak veya denkliği Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen yurt dışındaki yükseköğretim kurumlarından mezun olmak, 2015 ve 2016 yılı KPSS lisans P3 puan türünden (70,000) taban puan veya üzerinde puan almış olmak, Emniyet Teşkilatı personeli şehit veya vazife malulü eş veya çocukları için en az (63,000) taban puanı almış olmak, 18 yaşını tamamladıktan sonra yaptırılan yaş düzeltmelerinde, düzeltmeden önceki yaş dikkate alınmak şartıyla, sınavın yapıldığı yılın 31 Aralık tarihi itibariyle erkek ve kadın adaylar için otuz yaşından gün almamış olmak.”
Başvuruya ilişkin diğer hususlar, Polis Akademisi Başkanlığı’nın “www.pa.edu.tr” resmi internet sitesinden ilan edilecek. Sözcü
26 Temmuz 2016 Salı
Ekmek almaya giden liseli kız kaçırıldı
Niğde'de açık lise öğrencisi 15 yaşındaki Vildan D., ekmek almaya giderken 3 kişi tarafından kaçırıldı.
Geçen yaz tatilini Niğde merkeze bağlı Fesleğen Köyü'nde akrabalarının yanında geçiren Vildan D., iddiaya göre köyde yaşayan 25 yaşındaki Hasan B. tarafından rahatsız edildi.
Hasan B., genç kızı sosyal medyadan da rahatsız etti. Hasan B.'yi sosyal medyadaki hesaplarından engelleyen genç kız, bu yıl yaz tatili için yine köyüne geldi.
Pazartesi günü akşam saatlerinde adı açıklanmayan kuzeniyle bakkala ekmek almaya giden genç kızın önü, içerisinde Hasan B. ve 2 kişinin bulunduğu bir otomobille kesildi.
Araçtan inenler, bağırmaması için ağzını kapattıkları kızı zorla araca bindirip kaçırdı.
İhbar üzerine köye gelen jandarma, Hasan B. ile diğer 2 kişiyi yakalamamak için çalışma başlattı. DHA
Geçen yaz tatilini Niğde merkeze bağlı Fesleğen Köyü'nde akrabalarının yanında geçiren Vildan D., iddiaya göre köyde yaşayan 25 yaşındaki Hasan B. tarafından rahatsız edildi.
Hasan B., genç kızı sosyal medyadan da rahatsız etti. Hasan B.'yi sosyal medyadaki hesaplarından engelleyen genç kız, bu yıl yaz tatili için yine köyüne geldi.
Pazartesi günü akşam saatlerinde adı açıklanmayan kuzeniyle bakkala ekmek almaya giden genç kızın önü, içerisinde Hasan B. ve 2 kişinin bulunduğu bir otomobille kesildi.
Araçtan inenler, bağırmaması için ağzını kapattıkları kızı zorla araca bindirip kaçırdı.
İhbar üzerine köye gelen jandarma, Hasan B. ile diğer 2 kişiyi yakalamamak için çalışma başlattı. DHA
Bakan Bozdağ : Gülen ABD’den kaçmaya çalışıyor
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, terörist başı Fetullah Gülen'in ABD'den kaçma hazırlığında olduğunu belirterek, "Gülen Mısır, Kanada, Meksika, Avustralya ve Güney Afrika'ya kaçabilir.
Bu konuda çalışmaya başladı. Belgeleri hazırlıyoruz, ABD'ye sunulacak" dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, özel bir televizyona verdiği röportajda gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Darbe girişiminin elebaşı Fettullah Gülen olan FETÖ’nün Türkiye’deki mensupları tarafından yapıldığını söyleyen Bozdağ, Gülen’in iadesi için gerekli dosyanın Amerika’ya gittiğini ve bu süreçte de geçici tutuklama talep ettiklerini belirtti.
"ABD’nin olumlu tavrı Gülen'i tedirgin ediyor"
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Gülen’in iade edilmesi konusuna sıcak baktığını dile getiren Bozdağ, "Onların bu tutumu Gülen'i tedirgin ediyor. İade edilmemesi için ABD hükümetine sesleniyor. Darbeci kişilere gaz veriyor, tarih sizi yazacak diyor, ama kendisi ABD'ye yalvarıyor. Gel Türkiye'ye tarih seni yazsın. Kandırdığı, beynini yıkadığı, ülkesine düşman ettiği bu darbecilere gaz veriyor, kendisi iade olmamak için ABD'ye yalvarıyor" diye konuştu.
Fethullah Gülen’in başka ülkelere kaçmak için çalışmalar yaptığına dair istihbaratlar olduğunu belirten Bakan Bozdağ, "Fetullah Gülen, Mısır, Kanada, Meksika, Avustralya ve Güney Afrika'ya kaçabilir. Bu konuda çalışmaya başladı. Belgeleri hazırlıyoruz, ABD'ye sunulacak" açıklamasında bulundu.
"Darbecilere işkence iddiası gerçeği yansıtmıyor"
Darbecilere işkence edildiği iddiasının gerçekleri yansıtmadığını söyleyen Bozdağ, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Bu iddialar gerçeği yansıtmıyor. Pek çok darbeci askeri, vatandaş teslim aldı. Hatta bazı vatandaşlar onlarla kavga etti. Bu olaylar gözaltında olmadı. Onları yakalama esnasında yaşandı. Akın Öztürk, Akıncı Üssü'nde yakalanma esnasında yaralandı. Bir takım iftiralar var. İsim versinler nerede yapılmış söylesinler. Darbe girişimleri başarısız olunca iftiralar atmaya başladılar. Yakalanma esnasında olanları gözaltında olmuş gibi yansıtıyorlar. Akın Öztürk Akıncı Üssü'nde kalkış yapmak istediğinde pistler bombalandı. O sırada ateş ediliyor ve yaralanma meydana geliyor. Gözaltında yaralanma olayı yoktur."
"Sincan'da büyük bir duruşma salonu inşaatına başlandı"
Darbe girişimi kapsamında çok sayıda gözaltı ve tutuklu olduğunu hatırlatan Bakan Bozdağ, tutukluların yüksek güvenlikli F Tipi cezaevlerinde kalacaklarını, buralara sığmayanlarınsa uygun yerlere gönderileceklerini bildirdi. Bu duruşmanın Cumhuriyet tarihinin en büyük davası olduğunun altını çizen Bozdağ, şöyle konuştu:
"Yargılama konusuna gelince, bu soruşturma Cumhuriyet tarihinin en büyük davası. Bunun tek bir yerde yapılması doğru değil. Binlerce kişinin sanık olduğu bir davanın tek bir yerde görülmesi sağlıklı değil. Buna savcılar karar verecektir. Ankara'da bu büyüklükte bir salon yok. Sincan'a büyük bir salon inşaatı başlattık. 4-5 ay içerisinde yargılamanın sağlıklı bir şekilde yapılacağı bir salon olacak. Bu davanın sanıklarının ve avukatlarının bulunabileceği bir duruşma salonunun çalışmaları başladı."
"Serbest bırakan hakimlere soruşturma başlatıldı"
Serbest bırakan hâkimlerle ilgili de soruşturma başladığını ifade eden Bozdağ, şu açıklamalarda bulundu:
"Bütün Türkiye darbe teşebbüsünün Akıncı Üssü'nde olduğunu biliyor. Sabaha karşı orası havadan bombalanıyor. Ve siz orada bulunuyorsunuz. Şimdi soruyorlar. Oraya arsa bakmak için geldiğini iddia ediyor. Öyle bile olsa ne işin var orada. Çok büyük bir şüphe var. Gözaltına alındıktan sonra tutuklanmaması benim de kafamda büyük şüpheler uyandırıyor. Kanaatim darbenin sivil ayaklarından birisi olduğu yönünde. Şuan kaçıyor ama o da yakalanacaktır."
"İdam cezası konusu masada"
Bozdağ, idam cezasına ilişkin ise "Anayasamızda açık hükümler var. Türkiye idam cezasını getirmek için anayasada gerekli değişikliği yapmak zorundadır. Türkiye bu cezanın geri getirilmesini istiyor. Halkın bu talebine kulağımızı tıkayamayız. Bu konu değerlendirme masasında. Gelirse belirli suçlarla ilgili olur" ifadelerini kullandı.
Yeni anayasa neleri ön plana alacak?
Bakan Bekir Bozdağ gündemde olan yeni anayasa hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu tartışmaları şu aşamada yapmak doğru değil. Bu darbe teşebbüsünün artçılarını ortadan kaldırmak için bir çalışma var. Şu anda darbe konusundaki en büyük tehdit. Geri kalan FETÖ mensuplarının yeniden böyle bir teşebbüse niyetlenme ihtimali var. Önemli olan bu ihtimali ortadan kaldırmamız gerekiyor. Askeri yargı içerisindeki pek çok hakim ve savcı bu darbe teşebbüsünde görev aldı bunu görüyoruz. Askeri yargının bu süreçte yeniden incelenmesi ve değerlendirilmesi demokratik hukuk devletinde yeniden tanzim edilmesi çok önemlidir."
"İstanbul Başsavcısı'nın değişiminin altında bir şey aranmasın"
İstanbul Başsavcısı’nın değişmesine ilişkin konuşan Bozdağ, "İstanbul Başsavcısı İstanbul'a ve milletimize başarılı bir şekilde çalışmıştır. Bu değişikliğin altında bir şey aramaya gerek yok" açıklamasını yaptı.
Yargı mensupları içerisinden de görevden almalar olduğunu belirten Bozdağ şöyle dedi:
"Düşünün bir hakim mensup olduğu örgütün kararları doğrultusunda dosyalara bakıyor. Herkes tarafsız bir hakim tarafından dosyalarına bakılmasını ister. Bu darbe teşebbüsünden sonra FETÖ mensubu olduğuna inandığı bir savcıya güvenebilir mi? Yargıya güveni yeniden tesis etmek, bu görevi yapanların belli düşünceler altında bu işi yapamayacağı için yargıyı Gülen'den kurtarmak zorundayız. Gülen'e olan inançları gereği yasaları çiğneyip hatta böyle yapınca cennete gideceğini düşünen insanlara güvenilebilir mi? Yargı Gülen'in yargısı olmaktan çıkarılmalı. Demokrasimizi
korumak için atılmış adımlar var."
"İstanbul ve Ankara'yı bombalayan pilotların ifadeleri alınıyor"
İstanbul ve Ankara'yı bombalayan pilotların büyük çoğunluğunun gözaltında ya da tutuklu olduğunu belirten Bozdağ, bu konuda detay vermedi. Bozdağ, pilotların ifadelerinin alındığını ancak henüz bütün ifadelerin tamamlanmadığını kaydetti.
Bu konuda çalışmaya başladı. Belgeleri hazırlıyoruz, ABD'ye sunulacak" dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, özel bir televizyona verdiği röportajda gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Darbe girişiminin elebaşı Fettullah Gülen olan FETÖ’nün Türkiye’deki mensupları tarafından yapıldığını söyleyen Bozdağ, Gülen’in iadesi için gerekli dosyanın Amerika’ya gittiğini ve bu süreçte de geçici tutuklama talep ettiklerini belirtti.
"ABD’nin olumlu tavrı Gülen'i tedirgin ediyor"
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Gülen’in iade edilmesi konusuna sıcak baktığını dile getiren Bozdağ, "Onların bu tutumu Gülen'i tedirgin ediyor. İade edilmemesi için ABD hükümetine sesleniyor. Darbeci kişilere gaz veriyor, tarih sizi yazacak diyor, ama kendisi ABD'ye yalvarıyor. Gel Türkiye'ye tarih seni yazsın. Kandırdığı, beynini yıkadığı, ülkesine düşman ettiği bu darbecilere gaz veriyor, kendisi iade olmamak için ABD'ye yalvarıyor" diye konuştu.
Fethullah Gülen’in başka ülkelere kaçmak için çalışmalar yaptığına dair istihbaratlar olduğunu belirten Bakan Bozdağ, "Fetullah Gülen, Mısır, Kanada, Meksika, Avustralya ve Güney Afrika'ya kaçabilir. Bu konuda çalışmaya başladı. Belgeleri hazırlıyoruz, ABD'ye sunulacak" açıklamasında bulundu.
"Darbecilere işkence iddiası gerçeği yansıtmıyor"
Darbecilere işkence edildiği iddiasının gerçekleri yansıtmadığını söyleyen Bozdağ, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"Bu iddialar gerçeği yansıtmıyor. Pek çok darbeci askeri, vatandaş teslim aldı. Hatta bazı vatandaşlar onlarla kavga etti. Bu olaylar gözaltında olmadı. Onları yakalama esnasında yaşandı. Akın Öztürk, Akıncı Üssü'nde yakalanma esnasında yaralandı. Bir takım iftiralar var. İsim versinler nerede yapılmış söylesinler. Darbe girişimleri başarısız olunca iftiralar atmaya başladılar. Yakalanma esnasında olanları gözaltında olmuş gibi yansıtıyorlar. Akın Öztürk Akıncı Üssü'nde kalkış yapmak istediğinde pistler bombalandı. O sırada ateş ediliyor ve yaralanma meydana geliyor. Gözaltında yaralanma olayı yoktur."
"Sincan'da büyük bir duruşma salonu inşaatına başlandı"
Darbe girişimi kapsamında çok sayıda gözaltı ve tutuklu olduğunu hatırlatan Bakan Bozdağ, tutukluların yüksek güvenlikli F Tipi cezaevlerinde kalacaklarını, buralara sığmayanlarınsa uygun yerlere gönderileceklerini bildirdi. Bu duruşmanın Cumhuriyet tarihinin en büyük davası olduğunun altını çizen Bozdağ, şöyle konuştu:
"Yargılama konusuna gelince, bu soruşturma Cumhuriyet tarihinin en büyük davası. Bunun tek bir yerde yapılması doğru değil. Binlerce kişinin sanık olduğu bir davanın tek bir yerde görülmesi sağlıklı değil. Buna savcılar karar verecektir. Ankara'da bu büyüklükte bir salon yok. Sincan'a büyük bir salon inşaatı başlattık. 4-5 ay içerisinde yargılamanın sağlıklı bir şekilde yapılacağı bir salon olacak. Bu davanın sanıklarının ve avukatlarının bulunabileceği bir duruşma salonunun çalışmaları başladı."
"Serbest bırakan hakimlere soruşturma başlatıldı"
Serbest bırakan hâkimlerle ilgili de soruşturma başladığını ifade eden Bozdağ, şu açıklamalarda bulundu:
"Bütün Türkiye darbe teşebbüsünün Akıncı Üssü'nde olduğunu biliyor. Sabaha karşı orası havadan bombalanıyor. Ve siz orada bulunuyorsunuz. Şimdi soruyorlar. Oraya arsa bakmak için geldiğini iddia ediyor. Öyle bile olsa ne işin var orada. Çok büyük bir şüphe var. Gözaltına alındıktan sonra tutuklanmaması benim de kafamda büyük şüpheler uyandırıyor. Kanaatim darbenin sivil ayaklarından birisi olduğu yönünde. Şuan kaçıyor ama o da yakalanacaktır."
"İdam cezası konusu masada"
Bozdağ, idam cezasına ilişkin ise "Anayasamızda açık hükümler var. Türkiye idam cezasını getirmek için anayasada gerekli değişikliği yapmak zorundadır. Türkiye bu cezanın geri getirilmesini istiyor. Halkın bu talebine kulağımızı tıkayamayız. Bu konu değerlendirme masasında. Gelirse belirli suçlarla ilgili olur" ifadelerini kullandı.
Yeni anayasa neleri ön plana alacak?
Bakan Bekir Bozdağ gündemde olan yeni anayasa hakkında da şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu tartışmaları şu aşamada yapmak doğru değil. Bu darbe teşebbüsünün artçılarını ortadan kaldırmak için bir çalışma var. Şu anda darbe konusundaki en büyük tehdit. Geri kalan FETÖ mensuplarının yeniden böyle bir teşebbüse niyetlenme ihtimali var. Önemli olan bu ihtimali ortadan kaldırmamız gerekiyor. Askeri yargı içerisindeki pek çok hakim ve savcı bu darbe teşebbüsünde görev aldı bunu görüyoruz. Askeri yargının bu süreçte yeniden incelenmesi ve değerlendirilmesi demokratik hukuk devletinde yeniden tanzim edilmesi çok önemlidir."
"İstanbul Başsavcısı'nın değişiminin altında bir şey aranmasın"
İstanbul Başsavcısı’nın değişmesine ilişkin konuşan Bozdağ, "İstanbul Başsavcısı İstanbul'a ve milletimize başarılı bir şekilde çalışmıştır. Bu değişikliğin altında bir şey aramaya gerek yok" açıklamasını yaptı.
Yargı mensupları içerisinden de görevden almalar olduğunu belirten Bozdağ şöyle dedi:
"Düşünün bir hakim mensup olduğu örgütün kararları doğrultusunda dosyalara bakıyor. Herkes tarafsız bir hakim tarafından dosyalarına bakılmasını ister. Bu darbe teşebbüsünden sonra FETÖ mensubu olduğuna inandığı bir savcıya güvenebilir mi? Yargıya güveni yeniden tesis etmek, bu görevi yapanların belli düşünceler altında bu işi yapamayacağı için yargıyı Gülen'den kurtarmak zorundayız. Gülen'e olan inançları gereği yasaları çiğneyip hatta böyle yapınca cennete gideceğini düşünen insanlara güvenilebilir mi? Yargı Gülen'in yargısı olmaktan çıkarılmalı. Demokrasimizi
korumak için atılmış adımlar var."
"İstanbul ve Ankara'yı bombalayan pilotların ifadeleri alınıyor"
İstanbul ve Ankara'yı bombalayan pilotların büyük çoğunluğunun gözaltında ya da tutuklu olduğunu belirten Bozdağ, bu konuda detay vermedi. Bozdağ, pilotların ifadelerinin alındığını ancak henüz bütün ifadelerin tamamlanmadığını kaydetti.
Etiketler:
abd,
darbe,
fethullah gülen,
haber,
ohal
Boğaziçi Köprüsü'nden sonra Kızılay Meydanı'nın da adı değişiyor
İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nün adı, Bakanlar Kurulu kararıyla “15 Temmuz Şehitler Köprüsü” olarak değiştirilirken, bir hamle de Ankara Büyükşehir Belediyesinden geldi.
1929’dan bu yana adı “Kızılay Meydanı” olan ve başkentin simgesi durumunda bulunan alanın adı, “15 Temmuz Kızılay Demokrasi Meydanı” ismiyle değişecek.
Sözcü gazetesinden Deniz Ayhan'ın haberine göre, TBMM’nin hemen karşısında bulunan Genelkurmay Kavşağı'nın adının da “15 Temmuz Şehitler Meydanı” olması benimsendi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, her iki bölgeye şehitler anısına birer anıt dikmeye karar verdiklerini de söyledi.
Kızılay Meydanı, Türkiye’nin başkenti Ankara’nın merkezi olarak biliniyor. Adını 1929 yılında yaptırılan ancak bugün mevcut olmayan Kızılay genel merkez binasından alıyor.
1929’dan bu yana adı “Kızılay Meydanı” olan ve başkentin simgesi durumunda bulunan alanın adı, “15 Temmuz Kızılay Demokrasi Meydanı” ismiyle değişecek.
Sözcü gazetesinden Deniz Ayhan'ın haberine göre, TBMM’nin hemen karşısında bulunan Genelkurmay Kavşağı'nın adının da “15 Temmuz Şehitler Meydanı” olması benimsendi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, her iki bölgeye şehitler anısına birer anıt dikmeye karar verdiklerini de söyledi.
Kızılay Meydanı, Türkiye’nin başkenti Ankara’nın merkezi olarak biliniyor. Adını 1929 yılında yaptırılan ancak bugün mevcut olmayan Kızılay genel merkez binasından alıyor.
Etiketler:
ankara,
darbe,
istanbul,
melih gökçek,
tbmm
Tecavüzcüye 'kimyasal hadım' Resmi Gazete'de yayınlandı
Cinsel saldırı suçlularına, 'kimyasal hadım' olarak da adlandırılan ilaçla tedaviyi de içeren, “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda Hükümlü Olanlara Uygulanacak Tedavi ve Diğer Yükümlülükler Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.
Yönetmeliğe göre, cinsel suçlardan hüküm alanlar hakkında cezanın infazı sırasında ya da koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içerisinde cinsel isteği azaltıcı tıbbı tedavi de dahil önemli yaptırımlar getirilebilecek. Yargı kararıyla getirilecek yükümlülükler arasında, “Tedavi amaçlı programlara katılmak, suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak, mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak, çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak” da yer alıyor.
İlaçla tedavi dönemi
Cinsel saldırı suçlularına yönelik olmak üzere ayakta ya da yatarak, ilaçla ya da ilaçsız olarak veyahut her iki usul ile cinsel dürtünün azaltılmasına ya da denetimine yönelik tedaviler ile cinsel isteğin azılmasını ya da yok edilmesini sağlayan yöntem olarak tanımlaman tedaviye ilişkin yönetmelikte şu düzenlemeye gidildi:
“Hakkında tıbbi tedavi yükümlülüğüne karar verilen hükümlü, gerek duyulması halinde bulunduğu kurum tarafından tedavinin uygulanması için ilgili sağlık kurumuna sevk edilir. Hükümlünün bulunduğu ceza infaz kurumu bölgesinde tıbbi tedavi kararının uygulanmasını sağlayacak sağlık kuruluşu yok ise hükümlü Bakanlık tarafından uygun başka bir kuruma nakledilir. Tedavi için kullanılacak ilaçların bedelleri Adalet ve Sağlık Bakanlıkları arasında düzenlenecek protokol kapsamında ödenir. Kapalı ceza infaz kurumunda bulunan ve hastanede yatarak tedavi edilmesine karar verilen hükümlülerin tedavileri mahkûm koğuşu bulunan devlet veya üniversite hastanelerinde yerine getirilir. Tedaviye yönelik işlemler, ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler için ceza infaz kurumu müdürlüğü, denetimli serbestlik altında ve koşullu salıverilen hükümlüler için ise denetimli serbestlik müdürlüğünce takip edilir.”
Uymayana ceza
Yönetmeliğe göre hükümlüler, “Cezalarının infazı sırasında ve koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde; yapılan çağrılara, düzenlenen programlara ve hazırlanan denetim planına, tedavi ve iyileştirme çalışmaları kapsamında belirlenen yükümlülüklere, kararın infazı ve denetim için belirlenen kurallara, infazın yerine getirilmesinde görev alan personelin uyarı ve önerilerine uymak zorunda” olacaklar. Buna aykırı davranılması yükümlülüğün ihlali sayılacak.
Uyarıya karşın yükümlülüklerini yerine getirmeyen hükümlülerden cezaevlerinde bulunanlara disiplin cezası uygulanacak, bu durum koşullu salıverme kararlarlarında da etkili olacak. Bu yükümlülüklerin mazereksiz ve kasıtlı bir şekilde yerine getirilmemesi halinde ise hükümlü uyarılmayacak. Hükümlüler getirilen bu yükümlülüklere infaz hakimliği nezdinde itiraz edebilecek. Bu şekilde şikayet yoluna gidilmesi yapılan işlem ya da faaliyetin yerine getirilmesini durdurmayacak ancak infaz hakimi giderilmesi güç ya da imkansız sonuçların doğması ya da uygulamanın açıkça hukuka aykırı olduğunu saptaması halinde uygulamanın ertelenmesine ya da durdurulmasına karar verebilecek. ağı denetim süresi hak ederek salıverme tarihini geçemez. Yönetmelik hükümleri suça sürüklenen çocuklara ise uygulanamayacak.
Yasayla getirilmişti
Ceza İnfaz Kanunu’da yapılan değişiklikle cinsen dokunulmazlığa karşı suçlarda verilecek cezalar belirlenmiş, uygulmaya ilişkin yönetmelik çıkarılması düzenlenmişti. Yasada belirtilen bazı durumlar hariç bu suçlardan dolayı hapis cezasına mahkûm olanlar hakkında, cezanın infazı sırasında ve koşullu salıverildikleri takdirde denetim süresi içinde, şu tedavi veya yükümlülüklerden bir veya birkaçına infaz hâkimi tarafından karar verilmesi hükme bağlanmıştı:
a) Tıbbi tedaviye tabi tutulmak
b) Tedavi amaçlı programlara katılmak
c) Suçun mağdurunun oturduğu ve çalıştığı yerleşim bölgesinde ikamet etmekten yasaklanmak
d) Mağdurun bulunduğu yerlere yaklaşmaktan yasaklanmak
e) Çocuklarla bir arada olmayı gerektiren bir ortamda çalışmaktan yasaklanmak
f) Çocuklar hakkında bakım ve gözetim yükümlülüğünü gerektiren faaliyet icra etmekten yasaklanmak (cnntürk)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)