Mersin Mut İlçe Belediye Başkanı Nebi Yılmaz, Prof. Dr. Canan Karatay'ın heykelinin dikilmesinin planlandığı açıkladı.
İlçenin tanıtımı için girişimlerinin devam ettiğini söyleyen Mut Belediye Başkanı Nebi Yılmaz, 2015 yılında ilçede düzenlenen Zeytincilik Sempozyumu'na katılan Prof. Dr. Canan Karatay'ın bu yıl yine davet edileceğini söyledi.
İlçesinin tanıtım eksikliği olduğunu ifade eden Yılmaz, “Mut ilçesi tarımsal üretim alanında, ürettiği ürünlerin kalitesiyle ülkemizde bir numara. Bu kadar kaliteli ve özel ürünlerin üretildiği ilçemizi ne yazık ki tanıtamıyoruz. Bu yıl düzenleyeceğimiz Zeytincilik Sempozyumu'na Prof. Dr. Canan Karatay'ı davet edeceğiz. Eğer kendileri kabul ederse bir elinde zeytin ve zeytinyağının olduğu bir heykelini yaptırarak Mut'a dikmek istiyoruz" dedi.
Karatay ile görüşmelerin en kısa zamanda yapılacağını söyleyen Başkan Yılmaz, sonucu Mut halkıyla paylaşacaklarını söyledi.
23 Eylül 2016 Cuma
İzmir'de deprem
İzmir'in Menderes ilçesinde 3.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesinin tespitine göre, saat 08.07'de merkez üssü Menderes olan 3.8 büyüklüğünde yer sarsıntısı kaydedildi.
Depremin yerin 6.95 kilometre derinliğinde oluştuğu belirlendi.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem Dairesinin tespitine göre, saat 08.07'de merkez üssü Menderes olan 3.8 büyüklüğünde yer sarsıntısı kaydedildi.
Depremin yerin 6.95 kilometre derinliğinde oluştuğu belirlendi.
22 Eylül 2016 Perşembe
Torunlar İnşaat'a durdurma kararı
Mecidiyeköy’de 10 işçinin 32. kattaki asansörden yere çakılarak hayatını kaybetmesiyle inşaatı bir süre durdurulan ancak bugün neredeyse açılışı yapılmak üzere olan Torun Center hakkında 7. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Mahkeme, Koruma Kurulu’ndan görüş alınmadan plan değişikliği yapıldığı ve Deprem Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün belirlediği maksimum yükseklik değerine ‘hiçbir gerekçe göstermeksizin uyulmadığı’ tespitlerine yer vererek, “telafisi güç zararların doğabileceği” kanaatinde bulundu.
15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne bağlanan ve İstanbul’un ana arterlerinden olan Mecidiyeköy’de yer alan arazi için 2007 yılında Galatasaray Kulübü, Ali Sami Yen arazisine karşılık Seyrantepe’de yapılacak yeni stad için TOKİ ile protokol imzaladı. İlk imar planına itirazın 2007 yılında yapıldığı süreç, 2010 yılında yapılan plan değişikliği ile devam etti.
Mahkeme inşaatı 6 yıl sonra durdurdu
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, 2 Nisan 2010 tarihinde onaylanan imar değişikliğine “Bölgedeki yapı yoğunluğunu arttırıcı, sosyal donatı dengesini bozucu, kamu yararına aykırı olduğu” gerekçesiyle dava açtı. Dava açılan taraflardan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ‘planların üretim, kabul ve onaylarına TOKİ tarafından karar verildiği’ savunmasını yaparken, TOKİ ‘gelir paylaşımı projelerinden elde edilen gelirle toplu konut ve gecekondu dönüşüm projeleri için kaynak sağlanmasının amaçlandığı’ ifade etti.
Bilirkişi raporu uyarmıştı
21 Temmuz 2015 tarihinde hazırlanan bilirkişi raporunda, nüfus yoğunluğunun artacağı, bu yoğunluk artışının beraberinde zaten yetersiz olan donatı alanlarını daha da yetersiz hale geleceği ve ‘çok ciddi boyutlarda gözlenen trafik sorunun daha da artmasına neden olacağı’ tespitine yer verildi. İnşaatın yakın çevresinde oluşturacağı olumsuzluklara dair ‘hiçbir analiz, sentez, plan kararı gayreti içerisine girilmemiştir’ denildi. İnşaat için 91 bin metrekarelik ek yapılaşma hakkı yapıldığı belirtilen raporda, nüfusun 4570 kişi ilave yükle, 7450 kişiye ulaşacağı tespitinde bulunuldu.
“Deprem gibi önemli bir konuda ilgili kurumun görüşüne neden uyulmadı"
Bilirkişi heyeti, Bölge Koruma Kurulları’ndan görüş alınmadığına dikkat çekti. Öte yandan kararda, ‘Deprem Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün belirlediği maksimum yükseklik değerine hiçbir gerekçe göstermeksizin uyulmadığı tespit edilmektedir. İmar planlarında alınan kurum görüşlerine uygun karar üretmek zorunluluğu olmasa da deprem gibi önemli bir konuda verilen görüşe uymamanın gerekçelerinin detaylı olarak açıklanması gerektiği açıktır” denildi. Kararda “Dava konusu planlar için alınması gereken kurum görüşlerinin eksik alındığı, alınan kurum görüşlerine de gerekçesiz olarak uyulmadığı anlaşılmaktadır” ifadeleri kullandı.
“Telafisi güç zararlar doğurur”
Mahkeme oybirliği ile verdiği kararda “açıkça hukuka aykırı bulunan dava konusu planların yürütülmesi halinde uygulama işlemleri yapılabileceğinden telafisi güç zararların doğabileceği” tespitinde bulunarak 12 Temmuz 2016 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Komşusunda da geç kalındı
Ali Sami Yen Stadı'na komşu eski Tekel Likör ve Kanyak Fabrikası arazisine yapılan Quasar gökdelenleri için de benzer bir süreç yaşanmıştı. 10 yıl içinde 5 plan değişikliğinin yapıldığı projede üst mahkeme olan Danıştay, İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin Quasar gökdelenleri projesi hakkında verdiği iptal kararını onamıştı.
10 işçiye mezar olmuştu
Mecidiyeköy'de kaba inşaatının bittiği ancak henüz açılışının yapılmadığı Torun Center'da 2014 yılında meydana gelen asansör kazasında, 10 işçi hayatını kaybetmişti. Kısa bir süre inşaatı durdurulan gökdelenlerin yapımına daha sonra tekrar başlanmıştı. DHA
Mahkeme, Koruma Kurulu’ndan görüş alınmadan plan değişikliği yapıldığı ve Deprem Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün belirlediği maksimum yükseklik değerine ‘hiçbir gerekçe göstermeksizin uyulmadığı’ tespitlerine yer vererek, “telafisi güç zararların doğabileceği” kanaatinde bulundu.
15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne bağlanan ve İstanbul’un ana arterlerinden olan Mecidiyeköy’de yer alan arazi için 2007 yılında Galatasaray Kulübü, Ali Sami Yen arazisine karşılık Seyrantepe’de yapılacak yeni stad için TOKİ ile protokol imzaladı. İlk imar planına itirazın 2007 yılında yapıldığı süreç, 2010 yılında yapılan plan değişikliği ile devam etti.
Mahkeme inşaatı 6 yıl sonra durdurdu
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, 2 Nisan 2010 tarihinde onaylanan imar değişikliğine “Bölgedeki yapı yoğunluğunu arttırıcı, sosyal donatı dengesini bozucu, kamu yararına aykırı olduğu” gerekçesiyle dava açtı. Dava açılan taraflardan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ‘planların üretim, kabul ve onaylarına TOKİ tarafından karar verildiği’ savunmasını yaparken, TOKİ ‘gelir paylaşımı projelerinden elde edilen gelirle toplu konut ve gecekondu dönüşüm projeleri için kaynak sağlanmasının amaçlandığı’ ifade etti.
Bilirkişi raporu uyarmıştı
21 Temmuz 2015 tarihinde hazırlanan bilirkişi raporunda, nüfus yoğunluğunun artacağı, bu yoğunluk artışının beraberinde zaten yetersiz olan donatı alanlarını daha da yetersiz hale geleceği ve ‘çok ciddi boyutlarda gözlenen trafik sorunun daha da artmasına neden olacağı’ tespitine yer verildi. İnşaatın yakın çevresinde oluşturacağı olumsuzluklara dair ‘hiçbir analiz, sentez, plan kararı gayreti içerisine girilmemiştir’ denildi. İnşaat için 91 bin metrekarelik ek yapılaşma hakkı yapıldığı belirtilen raporda, nüfusun 4570 kişi ilave yükle, 7450 kişiye ulaşacağı tespitinde bulunuldu.
“Deprem gibi önemli bir konuda ilgili kurumun görüşüne neden uyulmadı"
Bilirkişi heyeti, Bölge Koruma Kurulları’ndan görüş alınmadığına dikkat çekti. Öte yandan kararda, ‘Deprem Zemin İnceleme Müdürlüğü’nün belirlediği maksimum yükseklik değerine hiçbir gerekçe göstermeksizin uyulmadığı tespit edilmektedir. İmar planlarında alınan kurum görüşlerine uygun karar üretmek zorunluluğu olmasa da deprem gibi önemli bir konuda verilen görüşe uymamanın gerekçelerinin detaylı olarak açıklanması gerektiği açıktır” denildi. Kararda “Dava konusu planlar için alınması gereken kurum görüşlerinin eksik alındığı, alınan kurum görüşlerine de gerekçesiz olarak uyulmadığı anlaşılmaktadır” ifadeleri kullandı.
“Telafisi güç zararlar doğurur”
Mahkeme oybirliği ile verdiği kararda “açıkça hukuka aykırı bulunan dava konusu planların yürütülmesi halinde uygulama işlemleri yapılabileceğinden telafisi güç zararların doğabileceği” tespitinde bulunarak 12 Temmuz 2016 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Komşusunda da geç kalındı
Ali Sami Yen Stadı'na komşu eski Tekel Likör ve Kanyak Fabrikası arazisine yapılan Quasar gökdelenleri için de benzer bir süreç yaşanmıştı. 10 yıl içinde 5 plan değişikliğinin yapıldığı projede üst mahkeme olan Danıştay, İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin Quasar gökdelenleri projesi hakkında verdiği iptal kararını onamıştı.
10 işçiye mezar olmuştu
Mecidiyeköy'de kaba inşaatının bittiği ancak henüz açılışının yapılmadığı Torun Center'da 2014 yılında meydana gelen asansör kazasında, 10 işçi hayatını kaybetmişti. Kısa bir süre inşaatı durdurulan gökdelenlerin yapımına daha sonra tekrar başlanmıştı. DHA
Türkiye sağlıkta 188 ülke arasında 103. sırada
Birleşmiş Milletler'in sağlık alanında dünya genelinde ulaşmayı hedeflediği kalite çıtasında nereye gelindi? İngiltere merkezli sağlık araştırmaları dergisi The Lancet'nin son raporuna göre katedilmesi gereken çok yol var. 188 ülkenin değerlendirildiği raporda Türkiye, 103. sırada yer aldı.
Al Jazeera Türk'ün AFP ve The Lancet'ten tercüme ettiği habere göre, çocuk ölümlerinin önüne geçilmesinde ilerleme kaydedilirken, yoksulluğun tetiklediği sağlık sorunlarında da gerileme söz konusu. Ancak, aşırı alkol tüketimi, obezite ve eşler arasında şiddet alanlarında yükseliş var.
188 ülkeyle 26 yıllık sürecin değerlendirmesini paylaşan The Lancet'in raporunda "İlerleme oldukça değişken bir durum arzediyor" yorumu yapıldı.
Olumlu taraftan bakıldığında ülkelerin yaklaşık üçte ikisi BM'nin 2030 hedeflerini tutturuyor. Ancak HIV, tüberküloz ve çocuklukta aşırı kilo gibi sorunlarda hiçbir ülke henüz hedeflenen seviyeye ulaşamadı. En önemli gelişme doğum sırasında anne ve bebeğin ölmesinin önüne geçilmesi konusunda kaydedildi. Yetersiz beslenme nedeniyle çocuk ölümlerinde de ciddi azalma görülüyor.
Ülkelerdeki sağlık sektörü hizmetlerini en iyiden kötüye doğru sıralayan rapora göre, en iyi sağlık hizmetleri İzlanda'da... En kötüsü ise iç savaşın pençesindeki Orta Afrika Cumhuriyeti'nde.
Avrupa, Kuzey Amerika, Asya'nın bazı bölümler ve Avustralya'da sağlık sektörü iyi işliyor. Afrika'da ise sağlık hizmeti kötü durumda.
'Altın madalya'yı alan İzlanda'yı, Singapur, İsveç, Andorra, İngiltere, Finlandiya, İspanya, Hollanda, Kanada ve Avustralya izliyor.
Listenin en altında Somali, Güney Sudan, Nijer, Çad, Kongo, Burundi, Mali, Afganistan ve Sirra Leone yer alıyor. Süper güç ABD ise 'görece olarak kötü' notunu alarak 28. sırada.
Türkiye ise 103. sırada.
Al Jazeera Türk'ün AFP ve The Lancet'ten tercüme ettiği habere göre, çocuk ölümlerinin önüne geçilmesinde ilerleme kaydedilirken, yoksulluğun tetiklediği sağlık sorunlarında da gerileme söz konusu. Ancak, aşırı alkol tüketimi, obezite ve eşler arasında şiddet alanlarında yükseliş var.
188 ülkeyle 26 yıllık sürecin değerlendirmesini paylaşan The Lancet'in raporunda "İlerleme oldukça değişken bir durum arzediyor" yorumu yapıldı.
Olumlu taraftan bakıldığında ülkelerin yaklaşık üçte ikisi BM'nin 2030 hedeflerini tutturuyor. Ancak HIV, tüberküloz ve çocuklukta aşırı kilo gibi sorunlarda hiçbir ülke henüz hedeflenen seviyeye ulaşamadı. En önemli gelişme doğum sırasında anne ve bebeğin ölmesinin önüne geçilmesi konusunda kaydedildi. Yetersiz beslenme nedeniyle çocuk ölümlerinde de ciddi azalma görülüyor.
Ülkelerdeki sağlık sektörü hizmetlerini en iyiden kötüye doğru sıralayan rapora göre, en iyi sağlık hizmetleri İzlanda'da... En kötüsü ise iç savaşın pençesindeki Orta Afrika Cumhuriyeti'nde.
Avrupa, Kuzey Amerika, Asya'nın bazı bölümler ve Avustralya'da sağlık sektörü iyi işliyor. Afrika'da ise sağlık hizmeti kötü durumda.
'Altın madalya'yı alan İzlanda'yı, Singapur, İsveç, Andorra, İngiltere, Finlandiya, İspanya, Hollanda, Kanada ve Avustralya izliyor.
Listenin en altında Somali, Güney Sudan, Nijer, Çad, Kongo, Burundi, Mali, Afganistan ve Sirra Leone yer alıyor. Süper güç ABD ise 'görece olarak kötü' notunu alarak 28. sırada.
Türkiye ise 103. sırada.
Yarasa ısırdı, kuduz oldu
Karaman'da yarasanın ısırdığı bir kişi, 45 gün sora rahatsızlanarak kaldırıldığı Çukurova Dr. Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi'nde kuduz olduğu anlaşılınca sevk edildiği Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'nde karantina altına alındı.
Karaman’da yaşayan V.A.’yı (34) yaklaşık 45 gün önce evinin önünde akşam otururken alnından yarasa ısırdı. V.A. çok büyük bir yara olmadığı için önemsemeyerek hastaneye gitmedi. V.A., bu olaydan 15-20 gün sonra baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik şikayetiyle hastaneye gitti. Doktorlar soğuk algınlığından şüphelenip ilaç yazarak hastayı gönderdi. V.A. ise ilaçları kullanmaya başladı ancak olaydan yaklaşık 45 gün sonra bu kez hayal görme, ışıktan, sesten rahatsız olma gibi rahatsızlıklar yaşamaya başladı. Bunun üzerine tekrar hastaneye gitti. Ancak bu kez doktorlar V.A.’ya bir teşhis koyamadı. V.A. kendi isteğiyle 17 Eylül 2016 tarihinde Adana’ya gelerek burada Çukurova Dr. Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi’ne akşam acil servisten giriş yaptı. Doktor hastayı muayene edip şikayetini dinledi. Doktor şikayetleri dinlediğinde kuduz vakası olabileceğinden şüphelenerek hastaya “Seni herhangi bir hayvan ısırdı mı” diye sordu. Bunun üzerine V.A. 45 gün önce kendisini alnından bir yarasa ısırdığını söyledi. Doktor hemen ambulansı hazırlatarak hastanın karantina altına alınması gerektiğini söyleyip Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne sevk etti. V.A., ambulans ile buraya getirilerek hastanede enfeksiyon bölümünün yoğun bakımında karantina altına alındı. Hemen tetkikler yapıldı, alınan sonuçlarda hastanın kuduz olduğu kesinleşti. Hastanın durumunun ağır olduğu öğrenildi.
HASTAYA TEMAS EDENLER KUDUZ AŞISI OLDU
Bu arada, hastanın kuduz olduğu kesinleşince Çukurova Dr. Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi acil servisinde o sırada çalışan hemşire, doktor, güvenlik görevlileri, o saatte acile gelen hastalar, hastayı taşıyan ambulanstaki görevlilere kuduz aşısı yapıldı. Ayrıca hemen aileye haber verilerek hasta ile temas eden bütün aile bireylerine de kuduz aşısı yapıldı.
Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği yetkilileri hastanın yarasa ısırmasına bağlı olarak kuduz olduğunun düşünüldüğünü, ancak hastanın bunu çok geç fark etmesinden dolayı hastalığın çok ilerlediğini, hastanın ÇÜ Balcalı Hastanesi’ne yatırılarak tedavi altına alındığını ancak durumunun ağır olduğu belirtildi. Ayrıca hasta ile temas eden herkese kuduz aşısı yapılarak gerekli önlemin alındığı bildirildi.
Bu arada, uzmanlar, herhangi bir memeli hayvanın kuduzu bulaştırabilmekle birlikte kuduzun en yaygın rezervuarının rakun, kokarca, yarasa, tilki ve çakal gibi hayvanlarda olduğunu bildirdi.Sözcü
Karaman’da yaşayan V.A.’yı (34) yaklaşık 45 gün önce evinin önünde akşam otururken alnından yarasa ısırdı. V.A. çok büyük bir yara olmadığı için önemsemeyerek hastaneye gitmedi. V.A., bu olaydan 15-20 gün sonra baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik şikayetiyle hastaneye gitti. Doktorlar soğuk algınlığından şüphelenip ilaç yazarak hastayı gönderdi. V.A. ise ilaçları kullanmaya başladı ancak olaydan yaklaşık 45 gün sonra bu kez hayal görme, ışıktan, sesten rahatsız olma gibi rahatsızlıklar yaşamaya başladı. Bunun üzerine tekrar hastaneye gitti. Ancak bu kez doktorlar V.A.’ya bir teşhis koyamadı. V.A. kendi isteğiyle 17 Eylül 2016 tarihinde Adana’ya gelerek burada Çukurova Dr. Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi’ne akşam acil servisten giriş yaptı. Doktor hastayı muayene edip şikayetini dinledi. Doktor şikayetleri dinlediğinde kuduz vakası olabileceğinden şüphelenerek hastaya “Seni herhangi bir hayvan ısırdı mı” diye sordu. Bunun üzerine V.A. 45 gün önce kendisini alnından bir yarasa ısırdığını söyledi. Doktor hemen ambulansı hazırlatarak hastanın karantina altına alınması gerektiğini söyleyip Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’ne sevk etti. V.A., ambulans ile buraya getirilerek hastanede enfeksiyon bölümünün yoğun bakımında karantina altına alındı. Hemen tetkikler yapıldı, alınan sonuçlarda hastanın kuduz olduğu kesinleşti. Hastanın durumunun ağır olduğu öğrenildi.
HASTAYA TEMAS EDENLER KUDUZ AŞISI OLDU
Bu arada, hastanın kuduz olduğu kesinleşince Çukurova Dr. Aşkım Tüfekçi Devlet Hastanesi acil servisinde o sırada çalışan hemşire, doktor, güvenlik görevlileri, o saatte acile gelen hastalar, hastayı taşıyan ambulanstaki görevlilere kuduz aşısı yapıldı. Ayrıca hemen aileye haber verilerek hasta ile temas eden bütün aile bireylerine de kuduz aşısı yapıldı.
Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği yetkilileri hastanın yarasa ısırmasına bağlı olarak kuduz olduğunun düşünüldüğünü, ancak hastanın bunu çok geç fark etmesinden dolayı hastalığın çok ilerlediğini, hastanın ÇÜ Balcalı Hastanesi’ne yatırılarak tedavi altına alındığını ancak durumunun ağır olduğu belirtildi. Ayrıca hasta ile temas eden herkese kuduz aşısı yapılarak gerekli önlemin alındığı bildirildi.
Bu arada, uzmanlar, herhangi bir memeli hayvanın kuduzu bulaştırabilmekle birlikte kuduzun en yaygın rezervuarının rakun, kokarca, yarasa, tilki ve çakal gibi hayvanlarda olduğunu bildirdi.Sözcü
Almanya'da doğum oranlarında Türkler ilk sırada
Almanya'da doğan her 5 bebekten birinin yabancı kökenli anneden dünyaya geldiği belirlendi. Almanya'da 2015 yılında doğum yapan yabancı kökenli anneler 148 bin çocuk dünyaya getirirken ilk sırayı 21 bin çocukla Türk anneler aldı.
Federal İstatistik Dairesi 2015 yılı doğum oranlarını açıkladı. 2015 yılında 738 bin bebeğin dünyaya geldiği ifade edilen açıklamada doğum oranlarında bir önceki yıla göre 22 bin 650 artışın olduğu kaydedildi.
cnntürk'ün haberine göre; Almanya'da doğan her 5 bebekten birinin yabancı kökenli annelerden doğduğu ve 2015 yılında 147 bin yabancı çocuğun dünyaya geldiği ifade edilirken yabancı doğum oranlarında 21 bin çocukla Türkler ilk sırayı aldı.
İkinci sırayı 11 bin çocukla Polonyalılar, üçüncü sırayı 8 bin çocukla Rumenler alırken Bulgarlar ise 7 bin çocukla 4. sırada yer aldı.
Alman kadınlar bir önceki yıla oranla 5 bin 370 daha fazla doğum yaparken, yabancı kökenli annelerin sayısı 17 bini buldu.
Federal İstatistik Dairesi 2015 yılı doğum oranlarını açıkladı. 2015 yılında 738 bin bebeğin dünyaya geldiği ifade edilen açıklamada doğum oranlarında bir önceki yıla göre 22 bin 650 artışın olduğu kaydedildi.
cnntürk'ün haberine göre; Almanya'da doğan her 5 bebekten birinin yabancı kökenli annelerden doğduğu ve 2015 yılında 147 bin yabancı çocuğun dünyaya geldiği ifade edilirken yabancı doğum oranlarında 21 bin çocukla Türkler ilk sırayı aldı.
İkinci sırayı 11 bin çocukla Polonyalılar, üçüncü sırayı 8 bin çocukla Rumenler alırken Bulgarlar ise 7 bin çocukla 4. sırada yer aldı.
Alman kadınlar bir önceki yıla oranla 5 bin 370 daha fazla doğum yaparken, yabancı kökenli annelerin sayısı 17 bini buldu.
Avrupa'da gençler alkol ve sigarayı bırakıp uyuşturucuya yöneliyor
Alkol ve Diğer Uyuşturucular Üzerine Avrupa Araştırma Okulu'nun (Espad) Avrupa ülkelerinde yaptığı araştırmaya göre, 15 ve 16 yaşındaki gençler arasında alkol ve sigara kullanımı azalırken, esrar kullanımı çoğaldı.
Alkol ve Diğer Uyuşturucular Üzerine Avrupa Araştırma Okulu (Espad), Almanya ve İngiltere dışındaki bütün Avrupa Birliği ülkelerinde alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımını araştırdı. BBC Türkçe'nin haberine göre, araştırma Avrupa ülkelerinde 15 ve 16 yaşındaki gençler arasında alkol ve sigara kullanımının azaldığını, esrar kullanımının ise çoğaldığını ortaya koydu. İspanya'dan gelen veriler ise kısmen eksik olduğu araştırma, gençler arasında sigara içenlerin genel oranının yüzde 21 olduğunu gösterdi. En yüksek sigara içme oranı yüzde 37 ile İtalya'da.
1995-2015 arasında son 30 günde alkol aldıklarını söyleyenlerin oranı yüzde 56'dan yüzde 46'ye inerken, en çok esrar kullananlar ise yüzde 37 ile Çek gençleri. Esrarın, kokain ve ecstasy gibi diğer maddelere oranla daha kolay bulunabildiği belirtiliyor.
Araştırmada, Bulgaristan, Yunanistan, Polonya ve Romanya'da da gençler arasında esrar kullanımının arttığı sonucuna varılıyor. Espad'in çalışmasında "Esrar kullanımı, hem hayatın bir noktasında içmiş olmak hem de güncel kullanım anlamında arttı" denildi.
13 yaşından önce her gün sigara içenlerin oranı ise 1995-2015 arasında yüzde 10'dan yüzde 4'e
geriledi.
'Alkol kullanımında azalma'
Alkol kullanımı yüksek seyrederken, hayatının bir noktasında içenlerin oranı yüzde 89'dan yüzde 81'e düştü. Gençler arasında en az alkol kullanımı olanlarsa Danimarka hariç, kuzey Avrupa ülkeleri.
Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan'da ise alkol tüketimi yüksek.
Genelde uyuşturucuyla mücadele yasalarında yer almayan yeni psikoaktif maddelerse amfetamin, ecstasy, kokain ve LSD gibi maddelerden daha sık kullanılıyor.
Bu alanda yüzde 8 ile başı Estonya ve Polonya çekerken, Avrupa ortalaması yüzde 4.
Alkol ve Diğer Uyuşturucular Üzerine Avrupa Araştırma Okulu (Espad), Almanya ve İngiltere dışındaki bütün Avrupa Birliği ülkelerinde alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımını araştırdı. BBC Türkçe'nin haberine göre, araştırma Avrupa ülkelerinde 15 ve 16 yaşındaki gençler arasında alkol ve sigara kullanımının azaldığını, esrar kullanımının ise çoğaldığını ortaya koydu. İspanya'dan gelen veriler ise kısmen eksik olduğu araştırma, gençler arasında sigara içenlerin genel oranının yüzde 21 olduğunu gösterdi. En yüksek sigara içme oranı yüzde 37 ile İtalya'da.
1995-2015 arasında son 30 günde alkol aldıklarını söyleyenlerin oranı yüzde 56'dan yüzde 46'ye inerken, en çok esrar kullananlar ise yüzde 37 ile Çek gençleri. Esrarın, kokain ve ecstasy gibi diğer maddelere oranla daha kolay bulunabildiği belirtiliyor.
Araştırmada, Bulgaristan, Yunanistan, Polonya ve Romanya'da da gençler arasında esrar kullanımının arttığı sonucuna varılıyor. Espad'in çalışmasında "Esrar kullanımı, hem hayatın bir noktasında içmiş olmak hem de güncel kullanım anlamında arttı" denildi.
13 yaşından önce her gün sigara içenlerin oranı ise 1995-2015 arasında yüzde 10'dan yüzde 4'e
geriledi.
'Alkol kullanımında azalma'
Alkol kullanımı yüksek seyrederken, hayatının bir noktasında içenlerin oranı yüzde 89'dan yüzde 81'e düştü. Gençler arasında en az alkol kullanımı olanlarsa Danimarka hariç, kuzey Avrupa ülkeleri.
Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan'da ise alkol tüketimi yüksek.
Genelde uyuşturucuyla mücadele yasalarında yer almayan yeni psikoaktif maddelerse amfetamin, ecstasy, kokain ve LSD gibi maddelerden daha sık kullanılıyor.
Bu alanda yüzde 8 ile başı Estonya ve Polonya çekerken, Avrupa ortalaması yüzde 4.
Vaşak vuran aranıyor
Erzincan’ın Kemah ilçesi yakınlarında, nesli tükenmek üzere olduğu için koruma altına alınan yabani hayvanlar sınıfında bulunan vaşak, vurulmuş olarak bulundu. Vaşağı vuranlar aranıyor.
Vatandaşlar tarafından Erzincan'a 100 kilometre uzaklıkta bulunan Kemah ilçesinin Kayabaşı köyü yakınlarında, yol kenarında karın bölgesinden vurulmuş vaşak bulundu.
Öldürülen vaşağın fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılmasının ardından Erzincan Orman ve Su İşleri Müdürlüğü harekete geçti. Orman ve Su İşleri Müdürlüğüne bağlı ekipler Kayabaşı Köyü yakınlarında kurşunlanarak öldürülen vaşağı buldu. Vaşak vuranın 6 bin lira tazminat ödemesi gerektiğine işaret eden yetkililer, doğada koruma altındaki türler arasında bulunan vaşağı kimin vurduğunun araştırıldığını bildirdiler.
Vatandaşlar tarafından Erzincan'a 100 kilometre uzaklıkta bulunan Kemah ilçesinin Kayabaşı köyü yakınlarında, yol kenarında karın bölgesinden vurulmuş vaşak bulundu.
Öldürülen vaşağın fotoğraflarının sosyal medyada paylaşılmasının ardından Erzincan Orman ve Su İşleri Müdürlüğü harekete geçti. Orman ve Su İşleri Müdürlüğüne bağlı ekipler Kayabaşı Köyü yakınlarında kurşunlanarak öldürülen vaşağı buldu. Vaşak vuranın 6 bin lira tazminat ödemesi gerektiğine işaret eden yetkililer, doğada koruma altındaki türler arasında bulunan vaşağı kimin vurduğunun araştırıldığını bildirdiler.
2017’de resmi tatiller hangi güne denk geliyor?
2017 yılının çalışanlar için kötü bir sürprizi var... Önümüzdeki yıl mayısa kadar resmi tatillerin tamamı hafta sonuna denk geliyor. Başka bir deyişle önümüzdeki 7 ay boyunca çalışana, memura resmi tatil yok. Öte yandan dini bayramların da hafta sonuna denk gelmesiyle 2017'de 9 günlük uzun izinler rafa kalkacak gibi görünüyor.
Resmi tatil olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın cumartesi gününe, yılbaşı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın ise pazar gününe rastlaması çalışanların moralini bozdu.
1 MAYIS 2017’YE KADAR RESMİ TATİL YOK
Yalnızca 1 Mayıs İşçi Bayramı, Pazartesi günü resmi tatil yapılabilecek.
KURBAN BAYRAMI VE RAMAZAN BAYRAMI TATİLİ 2 GÜN!
Öte yandan dini bayramlar da bu sene hafta sonuna denk geldiği için devlet tarafından 9 günlük uzun tatile izin verilmesi zor görünüyor. 2016’da iki bayramda toplam 18 gün izin yapan çalışanlar bu sene uzun tatil yapma fırsatını yakalayamayabilir.
Ramazan Bayramı’nı 25 Haziran Pazar günü başlayıp, 27 Haziran Salı günü sona erecek.
Dört günlük Kurban Bayramı’nın ise ikinci ve üçüncü günleri hafta sonuna denk geliyor. 1 Eylül Cuma günü başlayacak olan Kurban Bayramı 4 Eylül Pazartesi günü sona erecek.
Resmi tatil olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın cumartesi gününe, yılbaşı ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın ise pazar gününe rastlaması çalışanların moralini bozdu.
1 MAYIS 2017’YE KADAR RESMİ TATİL YOK
Yalnızca 1 Mayıs İşçi Bayramı, Pazartesi günü resmi tatil yapılabilecek.
KURBAN BAYRAMI VE RAMAZAN BAYRAMI TATİLİ 2 GÜN!
Öte yandan dini bayramlar da bu sene hafta sonuna denk geldiği için devlet tarafından 9 günlük uzun tatile izin verilmesi zor görünüyor. 2016’da iki bayramda toplam 18 gün izin yapan çalışanlar bu sene uzun tatil yapma fırsatını yakalayamayabilir.
Ramazan Bayramı’nı 25 Haziran Pazar günü başlayıp, 27 Haziran Salı günü sona erecek.
Dört günlük Kurban Bayramı’nın ise ikinci ve üçüncü günleri hafta sonuna denk geliyor. 1 Eylül Cuma günü başlayacak olan Kurban Bayramı 4 Eylül Pazartesi günü sona erecek.
Genel kredi kartlarında taksit sayısı 12'ye çıktı
Başbakan Binali Yıldırım, kredi kartlarına yönelik düzenleme hakkında bilgi verdi. Genel kredi kartlarında taksit sayısı 9 aydan 12 aya çıkarken, tüketici kredilerindeki vade 36 aydan 48 aya yükseltildi. Konut kredilerinde bankaların azami katılımı ise yüzde 80 oldu.
Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti Genel Merkezi'nde çalışmalarını sürdürdü.
Parti çıkışında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Yıldırım, dün Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı yaptıklarını belirtti.
Taksit sayısı 12'ye çıkarıldı
Yıldırım, dünkü toplantıda belli başlı birkaç konuyu ele aldıklarını anlatarak, "Bunlardan bir tanesi tüketici kredileri ve kredi kartlarıyla ilgili uygulamalarda bazı değişiklikler yapıldı. Genel kredi taksit sınırını 9 aydan 12 aya çıkardık. Bazı ürünlerde kredi taksit sayısı az olabiliyor ama her halükarda 12 aydan daha fazla olmuyor. Kredi kartlarının borç bakiyelerini yeniden yapılandırma imkanı getiriyoruz. Yani, ödüyorsunuz baştan yapmışsınız taksitleri sonradan ödeme zorluğuna girerseniz 72 aya kadar yeniden yapılandırma, bir kereye mahsus, imkanı getiriyoruz. Bu ihtiyaç kredileriyle ilgili düzenleme. Ayrıca, tüketici kredilerindeki vade azami 36 aydı, bunu 48 aya çıkarıyoruz. Konut kredilerinde özkaynak kredi diye iki bölüm vardı, 100 bin liraya ev alacaksanız 75 bini kredilendiriyor, 25 bini siz veriyordunuz. Burada 5 puan arttırdık. Bankalar yüzde 80'e kadar kredilendirecek, yüzde 20'sini de alıcı verecek" ifadelerini kullandı.
Bankalarla katılım bankaları arasındaki fark kalkıyor
"Yatırım ve katılım bankaları, finansal kiralama işlemlerinde kredi teminat oranı uygulamasında istisna getiriyor ve yüzde 100'ünü kredilendirebilecekler" diyen Yıldırım, "Bir başka düzenleme, bankaların verdiği kredilerde sermaye yeterlilik oranı diye bir şey var. Verdiği kredi ödenmezse bunun bir karşılığı var. Burada, katılım bankalarıyla diğer bankalar arasına farklılıklar vardı. O farkı aradan kaldırıyoruz, aynı kriter, aynı kural katılım bankalarına da uygulanacak. Bankalarla katılım bankaları arasındaki fark tamamen kalkmış olacak. Malum, kredi kartı gelirinin dört katı ile sınırlı. Yani, kredili alışveriş. Diyelim bin lira geliriniz varsa 4 bin lira. Asgari ücret bin 300 TL olduğu için 5 bin 200 en az kredi kullanma limiti, kredi kartı için, çıkmış oluyor" şeklinde konuştu.
"Gıda komitesinin yeniden yapılandırılmasını kararlaştırdık"
Enflasyonun arttığını belirten Yıldırım, "Artış sebebine baktığımız zaman gıda fiyatlarındaki ani dalgalanmaların genel anlamda enflasyonun artmasına sebep olduğunu görüyoruz. Bunun için bu artışlar, bir ay sivri biber, bir ay limon artıyor. Bu artış enflasyonu, o ay ki, neredeyse üçte birini teşkil ediyor. Bu durumun dikkatle incelenmesi lazım. Bu amaca yönelik olarak da gıda komitesi zaten vardı, gıda komitesinin yeniden yapılandırılmasını kararlaştırdık. Buna göre, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Ekonomi, Gıda Tarım Bakanı, Gümrük Bakanı, Kalkınma Bakanı ve Maliye Bakanından oluşan gıda komitesi gıda enflasyonundaki ani dalgalanmaları mercek altına alacak ve burada alınması gereken tedbirleri vakit geciktirmeden anında alacak. Bu komitenin sekretaryasında Merkez Bankası yürütecek." dedi.
Yıldırım, "Bu komite, ne zaman ne iş yapacak? Bir kere gıda fiyatları üreticiden tüketiciye giderken takip altına alacak. Tarlada bir lira olan mal, tezgahta 10 liraya kadar çıkabiliyor. Üretici ben üretiyorum, kazanamıyorum diyor. Peki bu para nereye gidiyor? Bunun ortaya çıkarılması konusunda gıda komitesi ciddi bir çalışma yapacak. Bir kötü amaçlı fiyatlarla oynama varsa gerekirse ette yaptığımız gibi geçici ithalat yapacak. Hal yasasından kaynaklanan bazı sorunlar var. Bunları inceleyecek ve buradaki aksaklıkları giderecek. Desteklerin üreticiye doğrudan yansıması için gerekli kararlar alacak. Lisanslı depoculuk yaygınlaştırılacak. Fiyat artışlarının önüne geçilecek. Tarım bankacılığı teşvik edilecek. Gıda komitesinin işi, gıda, sebzede, meyvede temel gıda maddelerinde yaşanan artışın olmaması için tedbir almak ve piyasada kontrol altına almak için faaliyet içine girmiş olacak. Haksız yere enflasyonun yükselmesinin önüne geçilecek" diye konuştu.
“Kredi kartında gıda alımında taksit yok”
Yıldırım, açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, kredi kartı kullanımında gıda alışverişinde taksitlendirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusuna, Yıldırım, "Kredi kartında gıda alımında taksit yok. Elektronik ile ilgili, yerli elektroniklerin teşvik edilmesi konusunda tedbirler var" cevabını verdi. Kredi kartının borç bakiyelerinin yapılandırılmasına ilişkin Yıldırım, "Şu kadarını söyleyeyim. Takipteki alacaklar, yüzde 4 seviyesinde toplam kullanımın. Öyle çok büyük oranlar değil ama yine de bir sıkışıklık var" dedi. cnntürk
Başbakan Binali Yıldırım, AK Parti Genel Merkezi'nde çalışmalarını sürdürdü.
Parti çıkışında basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Yıldırım, dün Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı yaptıklarını belirtti.
Taksit sayısı 12'ye çıkarıldı
Yıldırım, dünkü toplantıda belli başlı birkaç konuyu ele aldıklarını anlatarak, "Bunlardan bir tanesi tüketici kredileri ve kredi kartlarıyla ilgili uygulamalarda bazı değişiklikler yapıldı. Genel kredi taksit sınırını 9 aydan 12 aya çıkardık. Bazı ürünlerde kredi taksit sayısı az olabiliyor ama her halükarda 12 aydan daha fazla olmuyor. Kredi kartlarının borç bakiyelerini yeniden yapılandırma imkanı getiriyoruz. Yani, ödüyorsunuz baştan yapmışsınız taksitleri sonradan ödeme zorluğuna girerseniz 72 aya kadar yeniden yapılandırma, bir kereye mahsus, imkanı getiriyoruz. Bu ihtiyaç kredileriyle ilgili düzenleme. Ayrıca, tüketici kredilerindeki vade azami 36 aydı, bunu 48 aya çıkarıyoruz. Konut kredilerinde özkaynak kredi diye iki bölüm vardı, 100 bin liraya ev alacaksanız 75 bini kredilendiriyor, 25 bini siz veriyordunuz. Burada 5 puan arttırdık. Bankalar yüzde 80'e kadar kredilendirecek, yüzde 20'sini de alıcı verecek" ifadelerini kullandı.
Bankalarla katılım bankaları arasındaki fark kalkıyor
"Yatırım ve katılım bankaları, finansal kiralama işlemlerinde kredi teminat oranı uygulamasında istisna getiriyor ve yüzde 100'ünü kredilendirebilecekler" diyen Yıldırım, "Bir başka düzenleme, bankaların verdiği kredilerde sermaye yeterlilik oranı diye bir şey var. Verdiği kredi ödenmezse bunun bir karşılığı var. Burada, katılım bankalarıyla diğer bankalar arasına farklılıklar vardı. O farkı aradan kaldırıyoruz, aynı kriter, aynı kural katılım bankalarına da uygulanacak. Bankalarla katılım bankaları arasındaki fark tamamen kalkmış olacak. Malum, kredi kartı gelirinin dört katı ile sınırlı. Yani, kredili alışveriş. Diyelim bin lira geliriniz varsa 4 bin lira. Asgari ücret bin 300 TL olduğu için 5 bin 200 en az kredi kullanma limiti, kredi kartı için, çıkmış oluyor" şeklinde konuştu.
"Gıda komitesinin yeniden yapılandırılmasını kararlaştırdık"
Enflasyonun arttığını belirten Yıldırım, "Artış sebebine baktığımız zaman gıda fiyatlarındaki ani dalgalanmaların genel anlamda enflasyonun artmasına sebep olduğunu görüyoruz. Bunun için bu artışlar, bir ay sivri biber, bir ay limon artıyor. Bu artış enflasyonu, o ay ki, neredeyse üçte birini teşkil ediyor. Bu durumun dikkatle incelenmesi lazım. Bu amaca yönelik olarak da gıda komitesi zaten vardı, gıda komitesinin yeniden yapılandırılmasını kararlaştırdık. Buna göre, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Ekonomi, Gıda Tarım Bakanı, Gümrük Bakanı, Kalkınma Bakanı ve Maliye Bakanından oluşan gıda komitesi gıda enflasyonundaki ani dalgalanmaları mercek altına alacak ve burada alınması gereken tedbirleri vakit geciktirmeden anında alacak. Bu komitenin sekretaryasında Merkez Bankası yürütecek." dedi.
Yıldırım, "Bu komite, ne zaman ne iş yapacak? Bir kere gıda fiyatları üreticiden tüketiciye giderken takip altına alacak. Tarlada bir lira olan mal, tezgahta 10 liraya kadar çıkabiliyor. Üretici ben üretiyorum, kazanamıyorum diyor. Peki bu para nereye gidiyor? Bunun ortaya çıkarılması konusunda gıda komitesi ciddi bir çalışma yapacak. Bir kötü amaçlı fiyatlarla oynama varsa gerekirse ette yaptığımız gibi geçici ithalat yapacak. Hal yasasından kaynaklanan bazı sorunlar var. Bunları inceleyecek ve buradaki aksaklıkları giderecek. Desteklerin üreticiye doğrudan yansıması için gerekli kararlar alacak. Lisanslı depoculuk yaygınlaştırılacak. Fiyat artışlarının önüne geçilecek. Tarım bankacılığı teşvik edilecek. Gıda komitesinin işi, gıda, sebzede, meyvede temel gıda maddelerinde yaşanan artışın olmaması için tedbir almak ve piyasada kontrol altına almak için faaliyet içine girmiş olacak. Haksız yere enflasyonun yükselmesinin önüne geçilecek" diye konuştu.
“Kredi kartında gıda alımında taksit yok”
Yıldırım, açıklaması sonrası gazetecilerin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, kredi kartı kullanımında gıda alışverişinde taksitlendirme yapılıp yapılmayacağına ilişkin sorusuna, Yıldırım, "Kredi kartında gıda alımında taksit yok. Elektronik ile ilgili, yerli elektroniklerin teşvik edilmesi konusunda tedbirler var" cevabını verdi. Kredi kartının borç bakiyelerinin yapılandırılmasına ilişkin Yıldırım, "Şu kadarını söyleyeyim. Takipteki alacaklar, yüzde 4 seviyesinde toplam kullanımın. Öyle çok büyük oranlar değil ama yine de bir sıkışıklık var" dedi. cnntürk
Etiketler:
ak parti,
başbakan,
binali yıldırım,
kredi
Özel harekat polis alımı | Kaç kişi alınacak? | Şartlar nelerdir?
Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademesi Daire Başkanlığı'ndan önemli bir duyuru. Polis Akademisi özel harekat polis alımı duyurusunu internet sitesinden duyurdu. Kimler başvurabilir, KPSS şartı var mı, Lise mezunu olanlar başvuru hakkına sahip mi, başvurular nereden yapılacaktır? Soru ve cevaplarla personel alımı haberimizde.
Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademisi 10 bin özel harekat polisi yetiştirmek amacıyla alımlar başlatacak. Başvurular ne zaman başlıyor, istenen şartlar nelerdir? Askerlik şartı geçerli mi?
Başvurular ne zaman başlıyor?
Başvuru 10 Ekim 2016 tarihinde başlıyor.
Lise mezunu başvurabilir mi?
Evet.
KPSS şartı var mı?
Hayır.
Kimler başvurabilir?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, 28 yaşından gün almamış lise mezunu olan herkes başvuru hakkına sahiptir.
Askerlik şartı var mı?
Evet.
Başvuru nereden yapılmaktadır?
Polis Akademisi'nin sitesinden.
Başvuru sonra yapılan süreç nasıl gerçekleşecek?
Başvurusu kabul edilenler "fiziki yeterlilik" ve sözlü mülakata tâbi tutulacaktır.
Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademisi 10 bin özel harekat polisi yetiştirmek amacıyla alımlar başlatacak. Başvurular ne zaman başlıyor, istenen şartlar nelerdir? Askerlik şartı geçerli mi?
Başvurular ne zaman başlıyor?
Başvuru 10 Ekim 2016 tarihinde başlıyor.
Lise mezunu başvurabilir mi?
Evet.
KPSS şartı var mı?
Hayır.
Kimler başvurabilir?
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup, 28 yaşından gün almamış lise mezunu olan herkes başvuru hakkına sahiptir.
Askerlik şartı var mı?
Evet.
Başvuru nereden yapılmaktadır?
Polis Akademisi'nin sitesinden.
Başvuru sonra yapılan süreç nasıl gerçekleşecek?
Başvurusu kabul edilenler "fiziki yeterlilik" ve sözlü mülakata tâbi tutulacaktır.
Mehmet Altan tutuklandı, Ahmet Altan serbest
15 Temmuz darbe girişimine ilişkin tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen Gazeteci-Yazar Ahmet Altan serbest bırakılırken kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan ise tutuklandı.
10 Eylül'de gözaltına alınan iki kardeş bugün Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılarından Can Tuncay'a 4,5 saat ifade veren Altan kardeşler tutuklama istemiyle İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, Mehmet Altan'ın, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olmak" suçlarından tutuklanmasına karar verdi. Ahmet Altan'ın ise "haftada bir gün evine en yakın güvenlikbirimine imza verme" ve "yurt dışına çıkış yasağı" adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakılmasına hükmetti.Serbest kalan Ahmet Altan'ı çıkışta ailesi ve yakınları karşıladı.
Basın mensuplarına açıklama yapan Altan, "Darbenin ne olduğunu bilmeyen darbeyi ciddiye almayan bir tek cümleyle bir konuşmada darbeyle ilişkiyi kurmaya açık duran bir hukuk sistemiyle bu ülkenin gerçekten çok zor günler yaşayacağını düşünüyorum. Mehmet Altan'ın bugün tutuklanması 15 Temmuzla ilgili soruşturmanın tamamen yolundan saptırılması, ciddiyetinden uzaklaştırılması ve esas sorumlulara gidecek bir soruşturmanın önünün kesilmesidir. Bunun başka hiçbir anlamı yok. Bir profesör, 30 yıllık bir yazar bunca kitabın müellifi hayatı boyunca darbelere karşı çıkmış ve demokrasiyi korumuş bir adam bir konuşmasında siyasi iktidarı eleştirdiği için darbeyle ilişkilendiriliyorsa bu ülkede gerçekten yaşamak çok zor. Burayı yönetenlerin nasıl bir ülkeyi yönettiklerini, ğlkeyi ne hale getirdiklerini bir kere daha düşünmeleri lazım" dedi.
Altan, "Bu hukuk sistemiyle bu tür suçlamalarla siyasi iktidara yönelik her eleştiriyi darbecilik olarak nitelemekle varabileceği hiçbir yer yoktur. Bugün bu tutuklama 15 temmuzla ilgili ciddi her türlü soruşturmanın önünü kesiyor. Bilmediğimiz bir güç her nedense bu darbenin nasıl olduğunun soruşturulmasını engellemek istiyor. Bize açılan bu dava, Mehmet Altan'ın tutuklanması bu soruşturmanın derine ve zirmeye gitmesini engellemekten başka hiçbir amaç taşımıyor" ifadelerini kullandı.
Altan, "Bugünden itibaren bu soruşturma gerek Türkiye'de gerek dünyada hiçbir şekilde ciddiye alınmayacaktır. O zaman sormamız gerekir: Kim? ve Neden? 15 temmuzu yapanların sonuna kadar araştırılmasını engellemek istiyor. Ve bunu aydınların üzerine sevk ederek yolundan saptırıyor" diye konuştu.
Mehmet Altan Silivri Cezaevi'nde
Tutuklanan Mehmet Altan sivil bir polis aracıyla Silivri Cezaevi'ne getirildi.
Mehmet Altan: Darbe olacağından haberim yoktu
Mehmet Altan'ın nöbetçi mahkemedeki ifadesinde, "Fetullah Gülen'i tanırım. Yüz yüze bir heyetle gazetecilik amacıyla görüşmüşlüğüm vardır. Fetullah Gülen'in nihai hedefinin ne olduğunu bilmiyorum. Hakkımdaki örgüt üyeliği iddiasını kabul etmiyorum. Gülen'in elini öptüğüme dair iddiada bulunulmuş ise de iddia sahibi özür dilemiştir. Evimde 6 adet bir dolarlık banknot bulunmuştur. Bunlardan birisi 1990 yılında basılmıştır ve kullanılmayacak vaziyettedir. Diğer 5 adet bir dolarlık banknot ise cüzdanımda bulundu. Bu paraların yurdışına çıktığımda kullanıyordum. 2012 yılında gazetede yazılar yazıyordum. 2016 yılının Ocak ayına kadar herhangi bir gazetede çalışmadım. Bu tarihten sonra 'Özgür Düşünce' isimli gazetede köşe yazarlığı yaptım. Bu gazete 15 Temmuz tarihinden önce kendiliğinden kapanmıştır. Ben gazetenin kimin kontrolünde olduğunu bilmiyorum. Benim darbe girişimine katılmam söz konusu değildir. Darbe aleyhine kitaplar yazmıştım. 28 Şubat sürecinde mağdur olduğum için şahsım komisyona davet edilmiştir. 14 Temmuz 2016 günü "Can Erzincan TV'deki programda dile getirdiğim husus yasama, yürütme, yargıya ilişkindir. Darbe olacağından haberim yoktu. O televizyon konuşmasından kastettiğim yapı devlet organlarıdır. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinç altına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinç altına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor" dediği öğrenildi.
Ahmet Altan: Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor
Serbest bırakılan Ahmet Altan ise ifadesinde, "Hakkmdaki gözaltı ve arama kararında sübliminal mesaj vermek suretiyle FETÖ örgütüne destek verdiğim iddia edilmiştir. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinçaltına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor. Yine hakkımda balyoz davasına destek olmamdan dolayı örgütün faaliyetlerine katkıda bulunduğum iddia edilmektedir. Balyoz davasıyla ilgli yargılama sonucunda verilen beraat kararının bir kısmı temyiz edilmiştir ve halen Yargıtay'da görüşülmeyi beklemektedir. Bu nedenle Balyoz davasının bir kumpas davası olduğu kabul etmek mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı da Adalet Bakanı da darbe girişimi olduğunu kabul etmişlerdir. Bu nedenle bu iddialar doğru değildir. uzun süredir yazarlık yapmaktayım ve 2012 yılına kadar da gazetecilik yapmıştım. Yazdığım yazılardaki amacım kötü giden devlet yönetiminin düzeltilmesine hizmet edecek yazılardır. Cumhurbaşkanının yada hükümeti eleştirmem beni darbeci yapmaz.
Hayatım boyunca darbecilere karşı çıkmışımdır. Bu nedenle darbecilerle birlikte olmam mümkün değildir. Yazmış olduğum iki adet yazıda kötü gidişatı eleştirmeye yöneliktir. Yazılardan bir kısmı alınmıştır bu yüzden farklı anlam yüklenmiştir. yazdığım yazılar uyarı yazılarıdır. basın özgürlüğü kapsamındadır. Ben Ağır Ceza mahkemesi'nde şu an 52 yıl hapis istemiyle yargılanmaktayım ona rağmen kaçmadım. HaLen buradayım. Örgüt üyesi değilim. İddaları kabul etmiyorum. Fetullah Gülen ile hiç görüşmedim. Kendisini sadece basından tanırım. Amacının ne olduğunu bilmiyorum. Darbe girişimini FETÖ Terör Örgütünün gerçekleştridiğini Genelkurmay Başkanının açıklamarından biliyorum. Savunmam bundan ibarettir" dediği öğrenildi. DHA
10 Eylül'de gözaltına alınan iki kardeş bugün Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Savcılarından Can Tuncay'a 4,5 saat ifade veren Altan kardeşler tutuklama istemiyle İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, Mehmet Altan'ın, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve terör örgütüne üye olmak" suçlarından tutuklanmasına karar verdi. Ahmet Altan'ın ise "haftada bir gün evine en yakın güvenlikbirimine imza verme" ve "yurt dışına çıkış yasağı" adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakılmasına hükmetti.Serbest kalan Ahmet Altan'ı çıkışta ailesi ve yakınları karşıladı.
Basın mensuplarına açıklama yapan Altan, "Darbenin ne olduğunu bilmeyen darbeyi ciddiye almayan bir tek cümleyle bir konuşmada darbeyle ilişkiyi kurmaya açık duran bir hukuk sistemiyle bu ülkenin gerçekten çok zor günler yaşayacağını düşünüyorum. Mehmet Altan'ın bugün tutuklanması 15 Temmuzla ilgili soruşturmanın tamamen yolundan saptırılması, ciddiyetinden uzaklaştırılması ve esas sorumlulara gidecek bir soruşturmanın önünün kesilmesidir. Bunun başka hiçbir anlamı yok. Bir profesör, 30 yıllık bir yazar bunca kitabın müellifi hayatı boyunca darbelere karşı çıkmış ve demokrasiyi korumuş bir adam bir konuşmasında siyasi iktidarı eleştirdiği için darbeyle ilişkilendiriliyorsa bu ülkede gerçekten yaşamak çok zor. Burayı yönetenlerin nasıl bir ülkeyi yönettiklerini, ğlkeyi ne hale getirdiklerini bir kere daha düşünmeleri lazım" dedi.
Altan, "Bu hukuk sistemiyle bu tür suçlamalarla siyasi iktidara yönelik her eleştiriyi darbecilik olarak nitelemekle varabileceği hiçbir yer yoktur. Bugün bu tutuklama 15 temmuzla ilgili ciddi her türlü soruşturmanın önünü kesiyor. Bilmediğimiz bir güç her nedense bu darbenin nasıl olduğunun soruşturulmasını engellemek istiyor. Bize açılan bu dava, Mehmet Altan'ın tutuklanması bu soruşturmanın derine ve zirmeye gitmesini engellemekten başka hiçbir amaç taşımıyor" ifadelerini kullandı.
Altan, "Bugünden itibaren bu soruşturma gerek Türkiye'de gerek dünyada hiçbir şekilde ciddiye alınmayacaktır. O zaman sormamız gerekir: Kim? ve Neden? 15 temmuzu yapanların sonuna kadar araştırılmasını engellemek istiyor. Ve bunu aydınların üzerine sevk ederek yolundan saptırıyor" diye konuştu.
Mehmet Altan Silivri Cezaevi'nde
Tutuklanan Mehmet Altan sivil bir polis aracıyla Silivri Cezaevi'ne getirildi.
Mehmet Altan: Darbe olacağından haberim yoktu
Mehmet Altan'ın nöbetçi mahkemedeki ifadesinde, "Fetullah Gülen'i tanırım. Yüz yüze bir heyetle gazetecilik amacıyla görüşmüşlüğüm vardır. Fetullah Gülen'in nihai hedefinin ne olduğunu bilmiyorum. Hakkımdaki örgüt üyeliği iddiasını kabul etmiyorum. Gülen'in elini öptüğüme dair iddiada bulunulmuş ise de iddia sahibi özür dilemiştir. Evimde 6 adet bir dolarlık banknot bulunmuştur. Bunlardan birisi 1990 yılında basılmıştır ve kullanılmayacak vaziyettedir. Diğer 5 adet bir dolarlık banknot ise cüzdanımda bulundu. Bu paraların yurdışına çıktığımda kullanıyordum. 2012 yılında gazetede yazılar yazıyordum. 2016 yılının Ocak ayına kadar herhangi bir gazetede çalışmadım. Bu tarihten sonra 'Özgür Düşünce' isimli gazetede köşe yazarlığı yaptım. Bu gazete 15 Temmuz tarihinden önce kendiliğinden kapanmıştır. Ben gazetenin kimin kontrolünde olduğunu bilmiyorum. Benim darbe girişimine katılmam söz konusu değildir. Darbe aleyhine kitaplar yazmıştım. 28 Şubat sürecinde mağdur olduğum için şahsım komisyona davet edilmiştir. 14 Temmuz 2016 günü "Can Erzincan TV'deki programda dile getirdiğim husus yasama, yürütme, yargıya ilişkindir. Darbe olacağından haberim yoktu. O televizyon konuşmasından kastettiğim yapı devlet organlarıdır. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinç altına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinç altına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor" dediği öğrenildi.
Ahmet Altan: Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor
Serbest bırakılan Ahmet Altan ise ifadesinde, "Hakkmdaki gözaltı ve arama kararında sübliminal mesaj vermek suretiyle FETÖ örgütüne destek verdiğim iddia edilmiştir. Sübliminal kelimesinin anlamı insan bilincinin algılamadığı mesajları bilinçaltına yerleştirme anlamına gelmektedir. Bu durum skandal niteliktedir. Bilinçaltına hükmetmem nedeniyle tutuklanmam isteniyor. Yine hakkımda balyoz davasına destek olmamdan dolayı örgütün faaliyetlerine katkıda bulunduğum iddia edilmektedir. Balyoz davasıyla ilgli yargılama sonucunda verilen beraat kararının bir kısmı temyiz edilmiştir ve halen Yargıtay'da görüşülmeyi beklemektedir. Bu nedenle Balyoz davasının bir kumpas davası olduğu kabul etmek mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı da Adalet Bakanı da darbe girişimi olduğunu kabul etmişlerdir. Bu nedenle bu iddialar doğru değildir. uzun süredir yazarlık yapmaktayım ve 2012 yılına kadar da gazetecilik yapmıştım. Yazdığım yazılardaki amacım kötü giden devlet yönetiminin düzeltilmesine hizmet edecek yazılardır. Cumhurbaşkanının yada hükümeti eleştirmem beni darbeci yapmaz.
Hayatım boyunca darbecilere karşı çıkmışımdır. Bu nedenle darbecilerle birlikte olmam mümkün değildir. Yazmış olduğum iki adet yazıda kötü gidişatı eleştirmeye yöneliktir. Yazılardan bir kısmı alınmıştır bu yüzden farklı anlam yüklenmiştir. yazdığım yazılar uyarı yazılarıdır. basın özgürlüğü kapsamındadır. Ben Ağır Ceza mahkemesi'nde şu an 52 yıl hapis istemiyle yargılanmaktayım ona rağmen kaçmadım. HaLen buradayım. Örgüt üyesi değilim. İddaları kabul etmiyorum. Fetullah Gülen ile hiç görüşmedim. Kendisini sadece basından tanırım. Amacının ne olduğunu bilmiyorum. Darbe girişimini FETÖ Terör Örgütünün gerçekleştridiğini Genelkurmay Başkanının açıklamarından biliyorum. Savunmam bundan ibarettir" dediği öğrenildi. DHA
21 Eylül 2016 Çarşamba
Sağlık Bakanlığı o ilacı geri çekti
Sağlık Bakanlığı'nın, genellikle çocuklardaki kulak enfeksiyonu ve faranjit gibi rahatsızlıklarda kullanılan "Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml" adlı ürünü piyasadan geri çektiği bildirildi.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun internet sitesinden yapılan duyuruya göre, "Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml" adlı ürünlerin ambalajında, 15 mililitrelik ambalaj boyutuna ait kullanma talimatlarının yer aldığı belirlendi. Konunun bilimsel komisyonca değerlendirilmesi sonucunda, ürünün nihai kullanıcı seviyesinde geri çekilmesinin önerildiği ifade edilen duyuruda, şu ifadelere yer verildi:
"Bu nedenle 'Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml' adlı ürünün bu şekilde piyasada bulunan tüm parti numaralarına, 19 Kasım 2015 tarih ve 29537 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Geri Çekme Yönetmeliği'ne göre 1. sınıf A seviyesinde (nihai kullanıcı seviyesi) geri çekme işlemi uygulanmış olup, gereği yapılmak üzere firmaya duyurulmuştur."
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun internet sitesinden yapılan duyuruya göre, "Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml" adlı ürünlerin ambalajında, 15 mililitrelik ambalaj boyutuna ait kullanma talimatlarının yer aldığı belirlendi. Konunun bilimsel komisyonca değerlendirilmesi sonucunda, ürünün nihai kullanıcı seviyesinde geri çekilmesinin önerildiği ifade edilen duyuruda, şu ifadelere yer verildi:
"Bu nedenle 'Azitro Oral Süspansiyon Hazırlamak İçin Kuru Toz 30 ml' adlı ürünün bu şekilde piyasada bulunan tüm parti numaralarına, 19 Kasım 2015 tarih ve 29537 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Geri Çekme Yönetmeliği'ne göre 1. sınıf A seviyesinde (nihai kullanıcı seviyesi) geri çekme işlemi uygulanmış olup, gereği yapılmak üzere firmaya duyurulmuştur."
Ankara'da 'Öğretmenime Dokunma' kampanyası
'Proje okullar'da 8 görev yılını dolduran öğretmenlerin başka okullara tayin edilmesiyle ilgili kararname öğrencileri isyan ettirdi. O okullardan biri olan Ankara Atatürk Lisesi öğrencileri "Öğretmenime Dokunma" kampanyası başlattı. AK Parti geçen yıl Türkiye'nin en gözde 44 okulunu 'Proje Okul' ilan ederek doğrudan Milli Eğitim Bakanı'na bağlamıştı. Bu okullara öğretmen atamaları yönetmelikler dışına çıkarılmıştı.
"Proje Okulu" olan Ankara Atatürk Lisesi öğrencileri öğretmenleriyle ilgili tayin kararı üzerine
"Öğretmenime Dokunma" kampanyası başlattı.
Öğrenciler adına yapılan açıklamada, "Biz Ankara Atatürk Lisesi öğrencileriyiz. Okulumuz seçilen proje okullarından sadece bir tanesidir. Fakat bu okul geçmişiyle köklü, düşünen ve üreten bireyler yetiştirmektedir. Şu an okulumuz öğretmenlerinin yüzde 80'i için verilen karar öğretmenlerimizin gitmesidir. Okulumuzun başarısı tehdit altında olmakla beraber, aynı tip insan yetiştirme tehditi ile karşı karşıyadır. Okulumuz Türkiye'ye birçok aydın sayılı gazeteci sanatkar ve emektar kazandırmıştır. Proje okulları adı altında yapılacak yaptırımların farkındayız. Sesimizi kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Farkındalık için sesimizi duyurmak için geleceğin aydınlarına sahip çıkmak için sizin de yardımınıza ihtiyacımız var" denildi.
Atatürk Lisesi'nin 95 öğretmeninden 54'ünün başka okullara tayin edileceği öğrenildi. Bu sayının 80'e ulaşması bekleniyor.
İzmir'de de tepki var
İzmir'de 'Proje Okul'larından Bornova Anadolu Lisesi, Cihat Kora Anadolu Lisesi ve İzmir Fen Lisesi'nin 8 yılı dolduran öğretmenlerinin, 'norm fazlası' oldukları gerekçesiyle başka okullara gönderilmek istenmesine öğrenciler tepki gösterdi. 120 öğretmenin görev yaptığı okullarında 58 öğretmenin bu şekilde başka okullara tayin edileceğini söyleyen öğrenciler "Bu, okulumuzun kimyasıyla, DNA'sıyla oynamaktır. Öğretmenlerimizin yarısını başka okullara gönderiyorlar. Hem öğretmenlerimiz mağdur oluyor, hem biz" dediler.
Proje Okul
2014 yılı Mart ayında “Dershane Yasası”na eklenen bir maddeyle Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan okulları 'Proje Okul' ilan edildi. Proje Okullar listesine alınan okulların yönetici ve öğretmenlerinin atamaları yönetmelikler dışına çıkarılarak Milli Eğitim Bakanı'na bağlandı. Proje okulları arasında İstanbul’dan İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Kadıköy Anadolu, Cağaloğlu Anadolu, Hüseyin Avni Sözen, Kadıköy Fen, Balıkesir’den Sırrı Yırcalı, İzmir’den Cahit Kora, Bornova Anadolu Lisesi, İzmir Fen Lisesi, Ankara’dan Atatürk Lisesi gibi okullar bulunuyor. (cnntürk.com.tr)
"Proje Okulu" olan Ankara Atatürk Lisesi öğrencileri öğretmenleriyle ilgili tayin kararı üzerine
"Öğretmenime Dokunma" kampanyası başlattı.
Öğrenciler adına yapılan açıklamada, "Biz Ankara Atatürk Lisesi öğrencileriyiz. Okulumuz seçilen proje okullarından sadece bir tanesidir. Fakat bu okul geçmişiyle köklü, düşünen ve üreten bireyler yetiştirmektedir. Şu an okulumuz öğretmenlerinin yüzde 80'i için verilen karar öğretmenlerimizin gitmesidir. Okulumuzun başarısı tehdit altında olmakla beraber, aynı tip insan yetiştirme tehditi ile karşı karşıyadır. Okulumuz Türkiye'ye birçok aydın sayılı gazeteci sanatkar ve emektar kazandırmıştır. Proje okulları adı altında yapılacak yaptırımların farkındayız. Sesimizi kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Farkındalık için sesimizi duyurmak için geleceğin aydınlarına sahip çıkmak için sizin de yardımınıza ihtiyacımız var" denildi.
Atatürk Lisesi'nin 95 öğretmeninden 54'ünün başka okullara tayin edileceği öğrenildi. Bu sayının 80'e ulaşması bekleniyor.
İzmir'de de tepki var
İzmir'de 'Proje Okul'larından Bornova Anadolu Lisesi, Cihat Kora Anadolu Lisesi ve İzmir Fen Lisesi'nin 8 yılı dolduran öğretmenlerinin, 'norm fazlası' oldukları gerekçesiyle başka okullara gönderilmek istenmesine öğrenciler tepki gösterdi. 120 öğretmenin görev yaptığı okullarında 58 öğretmenin bu şekilde başka okullara tayin edileceğini söyleyen öğrenciler "Bu, okulumuzun kimyasıyla, DNA'sıyla oynamaktır. Öğretmenlerimizin yarısını başka okullara gönderiyorlar. Hem öğretmenlerimiz mağdur oluyor, hem biz" dediler.
Proje Okul
2014 yılı Mart ayında “Dershane Yasası”na eklenen bir maddeyle Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan okulları 'Proje Okul' ilan edildi. Proje Okullar listesine alınan okulların yönetici ve öğretmenlerinin atamaları yönetmelikler dışına çıkarılarak Milli Eğitim Bakanı'na bağlandı. Proje okulları arasında İstanbul’dan İstanbul Erkek, Kabataş Erkek, Kadıköy Anadolu, Cağaloğlu Anadolu, Hüseyin Avni Sözen, Kadıköy Fen, Balıkesir’den Sırrı Yırcalı, İzmir’den Cahit Kora, Bornova Anadolu Lisesi, İzmir Fen Lisesi, Ankara’dan Atatürk Lisesi gibi okullar bulunuyor. (cnntürk.com.tr)
Çalışan anne düzenlemesinin ayrıntıları belli oldu
Çalışan annelere getirilen yeni düzenlemenin ayrıntıları belli oldu. Buna göre yeni doğum yapan anneler yarım gün çalışıp tam gün maaşlarını alabilecekler. Bu süreçte annelerin ücretlerine devlet katkısı 823 TL olacak.
İlk olarak Ocak 2015’te açıklanan çalışan annelerin yarım gün çalışıp tam gün maaş alması düzenlemesinin detayları belli oldu.
Buna göre kadınlar doğum yapmaları halinde analık izni sonrasında birinci doğumda 2 ay ikincisinde 4 ay, sonraki doğumlarda ise 6 ay süreyle yarım gün çalışıp tam maaş alacaklar.
Özel sektörde anne şirketiyle anlaşarak üç gün çalışıp üç gün çalışmama yoluna da gidebilecek.
Devlet annenin maaşının tamamını aldığı süreçte annenin aylık ücretinin içinde olmak üzere 823 TL katkıda bulunacak.
Engelli çocuk dünyaya getiren anneler 12 ay boyunca yarım gün çalışıp tam maaş alabilecek.
Bu haklardan faydalanmak isteyen annelerin son üç yıl içerisinde toplam 600 gün sigortalı çalışmış olmaları gerekiyor. Sözcü
İlk olarak Ocak 2015’te açıklanan çalışan annelerin yarım gün çalışıp tam gün maaş alması düzenlemesinin detayları belli oldu.
Buna göre kadınlar doğum yapmaları halinde analık izni sonrasında birinci doğumda 2 ay ikincisinde 4 ay, sonraki doğumlarda ise 6 ay süreyle yarım gün çalışıp tam maaş alacaklar.
Özel sektörde anne şirketiyle anlaşarak üç gün çalışıp üç gün çalışmama yoluna da gidebilecek.
Devlet annenin maaşının tamamını aldığı süreçte annenin aylık ücretinin içinde olmak üzere 823 TL katkıda bulunacak.
Engelli çocuk dünyaya getiren anneler 12 ay boyunca yarım gün çalışıp tam maaş alabilecek.
Bu haklardan faydalanmak isteyen annelerin son üç yıl içerisinde toplam 600 gün sigortalı çalışmış olmaları gerekiyor. Sözcü
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)