Üç milyon memur için ömür boyu garantili iş dönemi kapanıyor, performans dönemi başlıyor. Bakan Müezzinoğlu, “Memurluk tapulu mal olmayacak” dedi.
Hükümet, devlet memurluğunda önemli adımlar atmaya hazırlanıyor. Yeni dönemde kamu kurumlarında garantili iş dönemi yerine 8 başlıkta beş yıllık karneye dayalı esnek bir yapı geliyor. Kamu personel reformu ile yöneticiler dâhil tüm memurlar için performans değerlendirmesi yapılacak.
Memura hem hizmet alan vatandaş hem de amirleri not verecek. Performans ölçümü iş bilgisi, kalitesi, iletişim, işbirliği, görev bilinci, iş alışkanlıkları, disiplin-kurallara uyma, gelişime açıklık ölçütleri ile yapılacak.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, kamuda güvencenin "tapulu mal gibi olmasını" doğru bulmadığını belirterek, referandumdan sonra kamu personel reformunu yaşama geçirecekleri mesajını verdi.
SİSTEME FORMAT ATILACAK
Çalışma Bakanı Müezzinoğlu, kamu çalışanı reformuna ilişkin çalıştayların sürdüğünü belirterek, "Kamuda bütüncül bir düzenleme yapabilirsek, taşeronları bunun içinde çözeceğiz. Kamu çalışanları zaten yamalı bohça gibi 657, sözleşmeliler, kısa süreli sözleşmeliler, mevsimlik işçiler, 4A, 4B, 4C. Bunlara statü koyacağız buna göre yeni bir format çıkacak. Düzenleme çalıştaylarda netleşecek. Güvenceli, sürdürülebilir, geliştirilebilir bir yapı arzu ediyoruz" diye konuştu.
Bakan Müezzinoğlu, 657 Sayılı Kanun kapsamında iş güvencesinin tapulu mal gibi olmasının yanlış olduğunu ifade ederek, "Memurun kendisini geliştirmesinin yolu açılmalı, liyakati, performansı değerlendirebilmeli. Yılların getirdiği kıdemle, birikimle bunu ölçmek doğru değil. Bunda da ısrarla güvence diyorsak kamu da beklediği hizmeti alamaz. Mesleklere göre 5 yılda bir kendini çek edebilen bir sistem olmalı" dedi.
SİCİL DEĞİL PERFORMANS KRİTERİ
Yeni dönemde, kamu kurumlarının tamamında sicil değil performans kriterleri uygulanacak. Mevcut beş ayrı devlet personel rejimi tek bir yasa altında toplanırken, ödeme çeşitlerinin de yeniden tanımlanması öngörülüyor.
Kamuya uğramadan aylık alan müşavirlik kadroları yeniden gözden geçirilecek. 657 Sayılı Memur Yasası da çağın gereklerine uygun hale getirilirken, kamuda yaklaşık 50 çeşide ulaşan ödemelerin de dengeli hale getirilmesi planlanıyor. Temel ücret, hizmet farkı, ek ödenek, ders ücreti, vekâlet ücreti, performans gibi belli başlıklar halinde sıralanması hedefleniyor. Yine, performansı yüksek memurlara daha yüksek ücret verilecek. (Sabah)
20 Şubat 2017 Pazartesi
Altı aylık bebek kanseri ‘teşhis etti’
26 yaşındaki Sarah Boyle, 6 aylık bebeği Teddy'nin meme kanserini teşhis ettiğini söyledi.
Bebeğinin sağ memesinden süt emmeyi reddettiğini söyleyen anneye 2013’te iyi huylu kist tanısı konmuştu.
Sarah, kiste tekrar bakılmasını istemiş ancak kendisine endişelenmemesi söylenmişti.
BBC Türkçe’nin haberine göre; genç anne, oğlunun geçen yaza kadar ‘sorunsuz bir şekilde’ süt emdiğini belirtti.
Ancak Sarah’nın söylediğine göre Teddy’nin davranışları birden değişti ve annesini itmeye başladı.
Sarah, “Çok huzursuzlaşmıştı, hatta bana vuruyordu. 8 aylık bir bebeğin annesini itmesi çok kalp kırıcı” diyor.
Sarah kistin sertleştiğini, acı vermeye başladığını ve memesinin şekil değiştirdiğini söylüyor.
Daha sonra tekrar doktora gitti ve meme taraması yapıldıktan sonra doktorlar kiste biyopsi yaparak kanser teşhisi koydular.
Üçlü negatif meme kanserinin ikinci evrede olduğu teşhisi konulan anne, çifte mastektomi yaptırdığını ve kemoterapi gördüğünü söyledi.
Bazı bebeklerin göğüsteki değişiklikleri sezebildiklerine dair anekdotlar olsa da, doktorlar bunun her zaman kanserin işareti olduğunu düşünmüyor.
Bebeğinin sağ memesinden süt emmeyi reddettiğini söyleyen anneye 2013’te iyi huylu kist tanısı konmuştu.
Sarah, kiste tekrar bakılmasını istemiş ancak kendisine endişelenmemesi söylenmişti.
BBC Türkçe’nin haberine göre; genç anne, oğlunun geçen yaza kadar ‘sorunsuz bir şekilde’ süt emdiğini belirtti.
Ancak Sarah’nın söylediğine göre Teddy’nin davranışları birden değişti ve annesini itmeye başladı.
Sarah, “Çok huzursuzlaşmıştı, hatta bana vuruyordu. 8 aylık bir bebeğin annesini itmesi çok kalp kırıcı” diyor.
Sarah kistin sertleştiğini, acı vermeye başladığını ve memesinin şekil değiştirdiğini söylüyor.
Daha sonra tekrar doktora gitti ve meme taraması yapıldıktan sonra doktorlar kiste biyopsi yaparak kanser teşhisi koydular.
Üçlü negatif meme kanserinin ikinci evrede olduğu teşhisi konulan anne, çifte mastektomi yaptırdığını ve kemoterapi gördüğünü söyledi.
Bazı bebeklerin göğüsteki değişiklikleri sezebildiklerine dair anekdotlar olsa da, doktorlar bunun her zaman kanserin işareti olduğunu düşünmüyor.
Gülen'in eski avukatından 'İmamın Ordusu' itirafı
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in 21 yıllık avukatı Orhan Erdemli, tutuklu gazeteci Ahmet Şık'ın 'İmamın Ordusu' isimli bir kitap yazdığından FETÖ'nün önceden haberdar olduğunu, dönemin özel yetkili savcısı Zekeriya Öz'ün talimatıyla da kitap taslağının polis zoruyla toplatıldığını itiraf etti.
Hürriyet'ten Toygun Atilla'nın haberine göre, avukat Erdemli, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği 29 sayfalık dilekçede FETÖ üyesi olmadığını belirterek, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Gülen yapılanmasının gerçek yüzünün ortaya çıktığını savundu.
Erdemli, 21 yıllık süreçte şahit olduğu olayları da özetle şöyle sıraladı:
'Muhabirler bizi kınıyordu'
23 Mart 2011'de Ahmet Şık'ın 'İmamın Ordusu' isimli kitap çalışmasına henüz baskıya girmeden bilgisayarlar üzerinden el konuldu. Bu olaydan kısa bir süre önce Gülen'in fikriyatı konusunda danışmanlık hizmeti veren Mustafa Özcan (FETÖ'nün 2. adamı) bize, Ahmet Şık'ın Fetullah Gülen ile ilgili kitap çalışması yaptığını, bu kitabın baskısının ve dağıtımının önlemesi için başvurulabilecek hukuki yolları sordu. Biz de mevzuatta yer alan hükümlerden bahsederek, basılmayan bir kitap hakkında müracaat yolu bulunmadığını anlattık. O gün Mustafa Özcan, 'avukatların abisi' diye bahsettiği ve 'Kemal Bey' dediği kişinin de birazdan geleceğini ona da bu bilgileri aktarmamızın iyi olacağını söyledi. Kemal Bey denilen kişi gelmedi. Birkaç gün sonra savcı Zekeriya Öz tarafından kitap taslağı toplatıldı.
Biz şike dosyası denilen davada Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz'ın avukatlığını üstlenmiştik. Biz vekil olarak televizyon ve gazeteye gittikçe orada görüştüğümüz muhabirler bizi Mecnun Otyakmaz'ın avukatlığını aldığımız için kınıyorlardı. Şike davasının ilk duruşması Silivri'de yapıldı. Orada Zaman gazetesinden 4 bay, 1 bayan (Büşra Erdal) bir de Cihan Haber Ajansı'ndan Nuri İmre vardı. Bu kişiler bana, 'Bu davada sizin ne işiniz var. Mecnun davanın kilit adamı. Bu adamın vekaletini bırakın' şeklinde sözler söyledi. Biz, 'Maçı kasetten izledik, dosyayı okuduk, Sivasspor-Fenerbahçe maçında şike yok' deyince 'Emniyet'ten daha mı iyi biliyorsunuz, adamlar 1 yıl çalışmışlar, onlar bilmiyor da 2 günde siz mi gerçeği keşfetiniz' şeklinde sözlerle tepki veriyorlardı. Bu kişiler arkamdan 'Orhan Erdemli Ergenekoncu olmuş' diye bir söz söylemiş. Bunu Büşra Erdal anlatmıştı.
EGM İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in avukatı olarak medyada tanınan Avukat Nurullah Albayrak'ın da aynı dönem ABD'ye giderek Gülen'in avukatlığını aldığını duyduk. 2013'te strateji değişikliklerine gittiklerini medyadan takip ettim. Militanlık yapacak avukatlarla çalışmak istedikleri çok açıktı. Birkaç ay içinde 600 dava açarak medya mensuplarıyla savaşa giriştiler.
Hürriyet'ten Toygun Atilla'nın haberine göre, avukat Erdemli, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdiği 29 sayfalık dilekçede FETÖ üyesi olmadığını belirterek, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Gülen yapılanmasının gerçek yüzünün ortaya çıktığını savundu.
Erdemli, 21 yıllık süreçte şahit olduğu olayları da özetle şöyle sıraladı:
'Muhabirler bizi kınıyordu'
23 Mart 2011'de Ahmet Şık'ın 'İmamın Ordusu' isimli kitap çalışmasına henüz baskıya girmeden bilgisayarlar üzerinden el konuldu. Bu olaydan kısa bir süre önce Gülen'in fikriyatı konusunda danışmanlık hizmeti veren Mustafa Özcan (FETÖ'nün 2. adamı) bize, Ahmet Şık'ın Fetullah Gülen ile ilgili kitap çalışması yaptığını, bu kitabın baskısının ve dağıtımının önlemesi için başvurulabilecek hukuki yolları sordu. Biz de mevzuatta yer alan hükümlerden bahsederek, basılmayan bir kitap hakkında müracaat yolu bulunmadığını anlattık. O gün Mustafa Özcan, 'avukatların abisi' diye bahsettiği ve 'Kemal Bey' dediği kişinin de birazdan geleceğini ona da bu bilgileri aktarmamızın iyi olacağını söyledi. Kemal Bey denilen kişi gelmedi. Birkaç gün sonra savcı Zekeriya Öz tarafından kitap taslağı toplatıldı.
Biz şike dosyası denilen davada Sivasspor Başkanı Mecnun Otyakmaz'ın avukatlığını üstlenmiştik. Biz vekil olarak televizyon ve gazeteye gittikçe orada görüştüğümüz muhabirler bizi Mecnun Otyakmaz'ın avukatlığını aldığımız için kınıyorlardı. Şike davasının ilk duruşması Silivri'de yapıldı. Orada Zaman gazetesinden 4 bay, 1 bayan (Büşra Erdal) bir de Cihan Haber Ajansı'ndan Nuri İmre vardı. Bu kişiler bana, 'Bu davada sizin ne işiniz var. Mecnun davanın kilit adamı. Bu adamın vekaletini bırakın' şeklinde sözler söyledi. Biz, 'Maçı kasetten izledik, dosyayı okuduk, Sivasspor-Fenerbahçe maçında şike yok' deyince 'Emniyet'ten daha mı iyi biliyorsunuz, adamlar 1 yıl çalışmışlar, onlar bilmiyor da 2 günde siz mi gerçeği keşfetiniz' şeklinde sözlerle tepki veriyorlardı. Bu kişiler arkamdan 'Orhan Erdemli Ergenekoncu olmuş' diye bir söz söylemiş. Bunu Büşra Erdal anlatmıştı.
EGM İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in avukatı olarak medyada tanınan Avukat Nurullah Albayrak'ın da aynı dönem ABD'ye giderek Gülen'in avukatlığını aldığını duyduk. 2013'te strateji değişikliklerine gittiklerini medyadan takip ettim. Militanlık yapacak avukatlarla çalışmak istedikleri çok açıktı. Birkaç ay içinde 600 dava açarak medya mensuplarıyla savaşa giriştiler.
Etiketler:
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
Ameliyathanedeki cihazları çaldılar
Çorum’da akıllara durgunluk veren bir hırsızlık olayı yaşandı. Bir hastanede safra kesesi ameliyatlarında kullanılan 2 adet teleskop cihazının çalındığı ortaya çıktı.
Çorum Sungurlu ilçesi Devlet Hastanesinde ameliyathanedeki cihazlar çalındı. Edinilen bilgiye göre, Devlet Hastanesinde safra kesesi ameliyatlarında kullanılan ve piyasa değeri yaklaşık 8 bin TL olan iki adet teleskop cihazı, kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından çalındı. Hastaneden 2 hafta önce çalındığı fark edilen teleskop cihazlarını çalanların bulunması için çalışma başlatıldı. Polis tarafından hastanedeki güvenlik kamerası görüntülerinin incelemeye alındığı öğrenildi.
Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Çorum Sungurlu ilçesi Devlet Hastanesinde ameliyathanedeki cihazlar çalındı. Edinilen bilgiye göre, Devlet Hastanesinde safra kesesi ameliyatlarında kullanılan ve piyasa değeri yaklaşık 8 bin TL olan iki adet teleskop cihazı, kimliği belirsiz kişi veya kişiler tarafından çalındı. Hastaneden 2 hafta önce çalındığı fark edilen teleskop cihazlarını çalanların bulunması için çalışma başlatıldı. Polis tarafından hastanedeki güvenlik kamerası görüntülerinin incelemeye alındığı öğrenildi.
Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Bankalardan vatandaşlara dolandırıcılık uyarısı
Türkiye Bankalar Birliği, telefonda kendilerini "Türkiye Bankalar Birliği Bireysel Müşteri Hakem Heyeti çalışanı" olarak tanıtan şahısların dolandırıcılık girişimlerine karşı vatandaşları uyardı.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) telefonda kendilerini Türkiye Bankalar Birliği Bireysel Müşteri Hakem Heyeti çalışanı olarak tanıtan şahısların dolandırıcılık girişimlerine karşı vatandaşları uyardı.
Birlikten yapılan açıklamada telefonda kendilerini Türkiye Bankalar Birliği Bireysel Müşteri Hakem Heyeti çalışanı olarak tanıtan şahısların 'bankacılık işlemlerine ilişkin komisyon ve masrafların iadesinin yapılacağı' vaadiyle dolandırıcılık girişimlerinde bulunduklarına ilişkin bilgi edinildiği, bu tür dolandırıcılık eylemlerine ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesini teminen aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görüldüğü belirtildi.
"Bireysel müşteri hakem heyeti hizmeti ücretsizdir"
Açıklamada Türkiye Bankalar Birliği'nin, kar amacı gütmeyen bir meslek örgütü olduğu vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
"TBB sunmuş olduğu Bireysel Müşteri Hakem Heyeti hizmeti ücretsizdir. Bu hizmete aracılık eden bir şirket, kurum veya kuruluş bulunmamaktadır. "
"Bireysel Müşteri Hakem Heyeti'ne başvuru yapmamış kişilere, Türkiye Bankalar Birliği çalışanlarının telefonla ulaşması mümkün değildir."
Bu nedenle başvurusu olmayan kişiler, Bireysel Hakem Heyeti'ne atfen yapılan telefon aramalarına, SMS veya elektronik postalara kesinlikle itibar etmemeli, bir dolandırıcılık olayına maruz kalmamak için kişisel bilgilerini asla paylaşmamalıdır. Bu tür dolandırıcılık eylemleri ile karşılaşanların ivedilikle savcılık ve emniyet müdürlüklerine başvurması gerekmektedir" denildi.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) telefonda kendilerini Türkiye Bankalar Birliği Bireysel Müşteri Hakem Heyeti çalışanı olarak tanıtan şahısların dolandırıcılık girişimlerine karşı vatandaşları uyardı.
Birlikten yapılan açıklamada telefonda kendilerini Türkiye Bankalar Birliği Bireysel Müşteri Hakem Heyeti çalışanı olarak tanıtan şahısların 'bankacılık işlemlerine ilişkin komisyon ve masrafların iadesinin yapılacağı' vaadiyle dolandırıcılık girişimlerinde bulunduklarına ilişkin bilgi edinildiği, bu tür dolandırıcılık eylemlerine ilişkin kamuoyunun bilgilendirilmesini teminen aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görüldüğü belirtildi.
"Bireysel müşteri hakem heyeti hizmeti ücretsizdir"
Açıklamada Türkiye Bankalar Birliği'nin, kar amacı gütmeyen bir meslek örgütü olduğu vurgulanarak şu ifadelere yer verildi:
"TBB sunmuş olduğu Bireysel Müşteri Hakem Heyeti hizmeti ücretsizdir. Bu hizmete aracılık eden bir şirket, kurum veya kuruluş bulunmamaktadır. "
"Bireysel Müşteri Hakem Heyeti'ne başvuru yapmamış kişilere, Türkiye Bankalar Birliği çalışanlarının telefonla ulaşması mümkün değildir."
Bu nedenle başvurusu olmayan kişiler, Bireysel Hakem Heyeti'ne atfen yapılan telefon aramalarına, SMS veya elektronik postalara kesinlikle itibar etmemeli, bir dolandırıcılık olayına maruz kalmamak için kişisel bilgilerini asla paylaşmamalıdır. Bu tür dolandırıcılık eylemleri ile karşılaşanların ivedilikle savcılık ve emniyet müdürlüklerine başvurması gerekmektedir" denildi.
Arıcılar Canan Karatay'a isyan etti
Canan Karatay'ın, 'Bal eşittir şeker, eşittir zehir' sözlerine Giresunlu arıcılar tepki gösterdi. Giresun Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kubilay Elevli, "Birileri artık Canan Karatay'a 'dur' demeli'' dedi.
Prof. Dr. Canan Karatay'ın kaleme aldığı, 'Karatay Diyeti Bilimsel Gerçeklerle Kilo Vermenin ABC'si' kitabında 'bal' ile alakalı olan kısımlarda baldan 'zehir' olarak bahsettiğini söyleyen Giresun Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kubilay Elevli, Karatay hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyledi.
Balın zehir ile eşit gösterilmesinde arıcıların oldukça rahatsız olduğunu dile getiren Elevli, "Birileri artık Canan Karatay'a 'dur' demeli. Kendi kitaplarında yazdığı anlamsızca şeyler haricinde kanal kanal gezip spikerlerin 'Peki, balda mı yemeyeceğiz' sorusuna, 'kesinlikle, bal eşittir şeker, eşittir zehir' demesi kesinlikle yanlış. Canan Karatay bu söyleminden, kitabındaki bal ile alakalı yazdığı yazılardan vazgeçmeli" diye konuştu.
'Eğer bal yeseydin...'
Elevli, Prof. Karatay'ın telefon dolandırıcıları tarafından dolandırıldığını da hatırlatarak, "Eğer bal yeseydin dolandırılmazdın. Avrupa bugün Türkiye üretiminin üç katı balı, 284 bin ton balı ithal ediyor. Sağlıklı nesiller yetiştirmek için. Avrupa'da çeşitli dünyanın gelişmiş ülkelerinde bal bal artık reçete olarak sağlıkta kullanılıyor. Sayın Karatay bu söyleminizden vazgeçin, çünkü bal şifadır" diye konuştu.
'56 bin üretici var'
Karatay'ın kitaplarından kullandığı cümlelerin düzeltilmesi gerektiğini kaydeden Elevli, sözlerine şöyle devam etti:
"Kitabının 23. baskısı 105 bin satmış. Şu anda kaçıncı baskıdadır bilmiyorum ama düşünün elit insanlar sizin kitabınızı okuyor ve buna bakarak yüz binlerce kişi sofrasından balı uzaklaştırıyor. Düzgün ve sağlıklı düşünebilmeniz için bir sabah kahvaltınıza bal koyun, bal yiyin ve ondan sonra sağlıklı düşünerek ağzınızdan çıkan söze dikkat edin. Bu ülkede 56 bin tane üretici geçimini baldan sağlıyor, bal üretiyor ve doğal bal üretiyor. Elbetteki sahte ballar vardır. Her sektörde olduğu gibi bu sektörde de vardır ama bu ülkenin gerçek doğal balları vardır. Sayın Karatay, lütfen Türk arıcılığı adına söylüyorum, bu söyleminizden vazgeçin ve bundan sonraki baskınızda bunu düzeltiniz."
Prof. Dr. Canan Karatay'ın kaleme aldığı, 'Karatay Diyeti Bilimsel Gerçeklerle Kilo Vermenin ABC'si' kitabında 'bal' ile alakalı olan kısımlarda baldan 'zehir' olarak bahsettiğini söyleyen Giresun Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kubilay Elevli, Karatay hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyledi.
Balın zehir ile eşit gösterilmesinde arıcıların oldukça rahatsız olduğunu dile getiren Elevli, "Birileri artık Canan Karatay'a 'dur' demeli. Kendi kitaplarında yazdığı anlamsızca şeyler haricinde kanal kanal gezip spikerlerin 'Peki, balda mı yemeyeceğiz' sorusuna, 'kesinlikle, bal eşittir şeker, eşittir zehir' demesi kesinlikle yanlış. Canan Karatay bu söyleminden, kitabındaki bal ile alakalı yazdığı yazılardan vazgeçmeli" diye konuştu.
'Eğer bal yeseydin...'
Elevli, Prof. Karatay'ın telefon dolandırıcıları tarafından dolandırıldığını da hatırlatarak, "Eğer bal yeseydin dolandırılmazdın. Avrupa bugün Türkiye üretiminin üç katı balı, 284 bin ton balı ithal ediyor. Sağlıklı nesiller yetiştirmek için. Avrupa'da çeşitli dünyanın gelişmiş ülkelerinde bal bal artık reçete olarak sağlıkta kullanılıyor. Sayın Karatay bu söyleminizden vazgeçin, çünkü bal şifadır" diye konuştu.
'56 bin üretici var'
Karatay'ın kitaplarından kullandığı cümlelerin düzeltilmesi gerektiğini kaydeden Elevli, sözlerine şöyle devam etti:
"Kitabının 23. baskısı 105 bin satmış. Şu anda kaçıncı baskıdadır bilmiyorum ama düşünün elit insanlar sizin kitabınızı okuyor ve buna bakarak yüz binlerce kişi sofrasından balı uzaklaştırıyor. Düzgün ve sağlıklı düşünebilmeniz için bir sabah kahvaltınıza bal koyun, bal yiyin ve ondan sonra sağlıklı düşünerek ağzınızdan çıkan söze dikkat edin. Bu ülkede 56 bin tane üretici geçimini baldan sağlıyor, bal üretiyor ve doğal bal üretiyor. Elbetteki sahte ballar vardır. Her sektörde olduğu gibi bu sektörde de vardır ama bu ülkenin gerçek doğal balları vardır. Sayın Karatay, lütfen Türk arıcılığı adına söylüyorum, bu söyleminizden vazgeçin ve bundan sonraki baskınızda bunu düzeltiniz."
19 Şubat 2017 Pazar
Ezan sesi artık 80 desibeli aşmayacak
Diyanet İşleri Başkanlığı ezanın usulüne uygun yeni standartları açıkladı. Buna göre artık ezan sesi 80 desibeli aşmayacak.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 8 Şubat'ta Ankara'da 'Ezan ve Cami Odaklı Din Hizmetleri Çalıştayı' düzenledi.
Yeni Şafak'ın haberine göre, çalıştayda 85 desibelin üzerindeki ses şiddetinin insan sağlığı açısından tehlikeli olduğu göz önünde bulundurularak camilerde ses cihazı kullanımına makul bir desibel sınırı getirilmesi ve bunun 80 desibel olması kararlaştırıldı.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal, Diyanet'e gelen şikâyetlerin kahir ekseriyetinin ezanın okunuş biçiminin rahatsız etmesi, yanlış mikrofon kullanımı gibi konularda olduğunu söyledi.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 8 Şubat'ta Ankara'da 'Ezan ve Cami Odaklı Din Hizmetleri Çalıştayı' düzenledi.
Yeni Şafak'ın haberine göre, çalıştayda 85 desibelin üzerindeki ses şiddetinin insan sağlığı açısından tehlikeli olduğu göz önünde bulundurularak camilerde ses cihazı kullanımına makul bir desibel sınırı getirilmesi ve bunun 80 desibel olması kararlaştırıldı.
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yavuz Ünal, Diyanet'e gelen şikâyetlerin kahir ekseriyetinin ezanın okunuş biçiminin rahatsız etmesi, yanlış mikrofon kullanımı gibi konularda olduğunu söyledi.
Daire fiyatına park yeri
Moskova'da merkeze yakın yerlerde otopark bulmak önemli sorun. Öyle ki araba park etmek için satılan yerlere verilen para ile bir daire almak mümkün olabiliyor.
Moskova’da yeni konutlarda otoparklara talebin düşüklüğünden yakınılırken, merkeze yakın, lüks konutların otoparklarında park yerlerinin fiyatları hala şehrin mütevazı semtlerinde bir küçük daire fiyatına kadar çıkabiliyor. İşte son rakamlar:
Kommersant gazetesinin haberine göre, Rusya’da apartmanların otoparklarındaki park yerlerinin konutlardan ayrı olarak satışa çıkarılması yolundaki yasal düzenleme, park yeri satışlarında beklenen canlanmaya yol açmadı.
Moskovalıların, kentteki park sorununa rağmen hala park yeri satın almaya sıcak bakmadığı belirtiliyor.
Moskova’da park yeri fiyatları, otoparkların yer aldığı konut kompleksine göre değişiyor. Yeraltındaki park yerlerinin fiyatlarının 300 bin ila 7 milyon ruble, yerüstü park yerlerinin fiyatlarının 250 bin ila 700 bin ruble arasında değiştiği belirtiliyor.
Emlak uzmanları, Moskova’da MKAD çevre yoluna yakın yerlerde 6-7 milyon rubleye 35-40 metrekarelik daire satın alınabileceğine dikkat çekiyor.
Moskova’da yeni konutlarda otoparklara talebin düşüklüğünden yakınılırken, merkeze yakın, lüks konutların otoparklarında park yerlerinin fiyatları hala şehrin mütevazı semtlerinde bir küçük daire fiyatına kadar çıkabiliyor. İşte son rakamlar:
Kommersant gazetesinin haberine göre, Rusya’da apartmanların otoparklarındaki park yerlerinin konutlardan ayrı olarak satışa çıkarılması yolundaki yasal düzenleme, park yeri satışlarında beklenen canlanmaya yol açmadı.
Moskovalıların, kentteki park sorununa rağmen hala park yeri satın almaya sıcak bakmadığı belirtiliyor.
Moskova’da park yeri fiyatları, otoparkların yer aldığı konut kompleksine göre değişiyor. Yeraltındaki park yerlerinin fiyatlarının 300 bin ila 7 milyon ruble, yerüstü park yerlerinin fiyatlarının 250 bin ila 700 bin ruble arasında değiştiği belirtiliyor.
Emlak uzmanları, Moskova’da MKAD çevre yoluna yakın yerlerde 6-7 milyon rubleye 35-40 metrekarelik daire satın alınabileceğine dikkat çekiyor.
Schengen bölgesinde sistematik sınır kontrolü başlıyor
Avrupa Birliği'nin (AB) terörle mücadelesi yönergesi, Avrupa Parlamentosu'nda (AP) oylanarak kabul edildi ve değişti; bu kapsamda bundan böyle Schengen bölgesine giriş ve çıkışlarda sistematik kontrol e tabi yapılacak.
Avrupa Birliği (AB) terörle mücadele yönergesi güncellendi. Avrupa Parlamentosunda (AP) oylanarak kabul edilen yeni yönergede terörle mücadele kapsamında bundan böyle Schengen bölgesine giriş ve çıkışlar sistematik kontrole tabi tutulacak.
Strazburg'da devam eden AP Genel Kurulunda, AP'nin Romanyalı üyesi Monica Macovei'nin hazırladığı tasarıya ilişkin rapor görüşülerek oylandı.
Genel Kurulda, artan terör tehdidi, AB'ye geri dönen yabancı savaşçılar, AB dışından gelen tehditler gibi gelişmelere karşı, 2002 yılında uygulamaya sokulan "Terörle Mücadele Yönergesi" üzerinde değişiklik yapılarak kabul edildi.
Buna göre, Aralık 2015'te Avrupa Komisyonu tarafından yapılan çalışma ile Schengen sınır kurallarında değişikliğe gidildi. Üye ülkelerden, Schengen bölgesine kara, hava ve deniz yoluyla giren veya çıkan tüm yolcular kontrolden geçirilecek. Kontroller, klasik uygulama olan pasaport, kimlik belgesi veya seyahat belgesi kontrollerinin dışında Schengen Bilgi Sistemi, çalınan veya kaybedilen pasaportlar gibi verilerin kullanılması şeklinde gerçekleştirilecek. Aynı zamanda kontrollerin sınırlarda aşırı yoğunluk ve gecikmelere neden olacağı durumlarda "şüphelenilen" kişiler belirlenip kontrol edilebilecek. Bu durumda yine klasik kimlik-pasaport kontrolü mutlaka yapılacak.
Bir ay içerisinde uygulamaya geçmesi beklenen yeni kuralların, havaalanlarında gerekli tedbirlerin alınması ve kontrol noktalarının yeniden düzenlenmesi aşamaları göz önünde bulundurularak 6 aylık bir esneklik döneminden sonra tam olarak devreye girecek. Bu süre içerisinde sadece "şüpheli kişiler" geniş çaplı kontrolden geçirilebilecek.
AB sınırlarının daha iyi korunması ve özellikle Suriye ve Irak'ta savaşmaya gidip AB'ye geri dönen AB vatandaşı "yabancı savaşçıların" yakalanması amacını taşıyan tasarı 469 evet, 120 hayır ve 42 üyenin çekimser oyuyla kabul edildi.
Mevcut uygulamada, AB vatandaşları Schengen bölgesi girişlerinde pasaport veya kimlik belgesi göstererek geçebiliyordu. AB dışı ülkelerin vatandaşları ise sadece girişlerde yoğun kontrole tutuluyordu. Yeni uygulama ile bu kişiler girişte olduğu gibi çıkışlarda da kontrol edilecek. Yeni düzenleme Danimarka, İngiltere ve İrlanda'yı kapsamıyor.
Avrupa Birliği (AB) terörle mücadele yönergesi güncellendi. Avrupa Parlamentosunda (AP) oylanarak kabul edilen yeni yönergede terörle mücadele kapsamında bundan böyle Schengen bölgesine giriş ve çıkışlar sistematik kontrole tabi tutulacak.
Strazburg'da devam eden AP Genel Kurulunda, AP'nin Romanyalı üyesi Monica Macovei'nin hazırladığı tasarıya ilişkin rapor görüşülerek oylandı.
Genel Kurulda, artan terör tehdidi, AB'ye geri dönen yabancı savaşçılar, AB dışından gelen tehditler gibi gelişmelere karşı, 2002 yılında uygulamaya sokulan "Terörle Mücadele Yönergesi" üzerinde değişiklik yapılarak kabul edildi.
Buna göre, Aralık 2015'te Avrupa Komisyonu tarafından yapılan çalışma ile Schengen sınır kurallarında değişikliğe gidildi. Üye ülkelerden, Schengen bölgesine kara, hava ve deniz yoluyla giren veya çıkan tüm yolcular kontrolden geçirilecek. Kontroller, klasik uygulama olan pasaport, kimlik belgesi veya seyahat belgesi kontrollerinin dışında Schengen Bilgi Sistemi, çalınan veya kaybedilen pasaportlar gibi verilerin kullanılması şeklinde gerçekleştirilecek. Aynı zamanda kontrollerin sınırlarda aşırı yoğunluk ve gecikmelere neden olacağı durumlarda "şüphelenilen" kişiler belirlenip kontrol edilebilecek. Bu durumda yine klasik kimlik-pasaport kontrolü mutlaka yapılacak.
Bir ay içerisinde uygulamaya geçmesi beklenen yeni kuralların, havaalanlarında gerekli tedbirlerin alınması ve kontrol noktalarının yeniden düzenlenmesi aşamaları göz önünde bulundurularak 6 aylık bir esneklik döneminden sonra tam olarak devreye girecek. Bu süre içerisinde sadece "şüpheli kişiler" geniş çaplı kontrolden geçirilebilecek.
AB sınırlarının daha iyi korunması ve özellikle Suriye ve Irak'ta savaşmaya gidip AB'ye geri dönen AB vatandaşı "yabancı savaşçıların" yakalanması amacını taşıyan tasarı 469 evet, 120 hayır ve 42 üyenin çekimser oyuyla kabul edildi.
Mevcut uygulamada, AB vatandaşları Schengen bölgesi girişlerinde pasaport veya kimlik belgesi göstererek geçebiliyordu. AB dışı ülkelerin vatandaşları ise sadece girişlerde yoğun kontrole tutuluyordu. Yeni uygulama ile bu kişiler girişte olduğu gibi çıkışlarda da kontrol edilecek. Yeni düzenleme Danimarka, İngiltere ve İrlanda'yı kapsamıyor.
Dini musiki müfredata alınmalı önerisi
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen çalıştaylarda İmam Hatip Liseleri ile İlahiyat Fakültesi müfredatında dini musikinin zorunlu ders olması için çalışma yapılmalı önerisi geldi. Çalıştayda ayrıca ezanlarda 80 desibeli aşmamaya özen gösterilmeli önerisi de yapıldı.
Diyanet İşleri Başkanlığı, din görevlilerinin ezanı güzel okuma yeterliklerinin artırılması için bu yıl 2 çalıştay düzenledi. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre İstanbul ve Ankara’daki çalıştaylarda camilerdeki ses cihazlarından kaynaklanan sorunlar da görüşüldü.
Önerilerden bazıları şöyle :
- Cami içi ve dışında kullanılan ses cihazlarının desibel ölçümleri yaptırılarak ezanın 80 desibeli aşmamasına özen gösterilmeli.
- Birbirine yakın camilerin ezan seslerinin karışması ezanı dinlenemez hale getirmektedir. Mahalle düzeyinde lokal merkezler oluşturulabilir.
- Bazı camilerde kasetten yayın yapan cihazlar kullanılıyor. Bu kullanım yaygınlaşmadan gerekli tedbirler alınmalı.
- Ezanı usulüne uygun icra edenlerin kayıtlarıyla ezan portalı oluşturulmalı.
- İmam hatip liseleri ile ilahiyat fakültesi müfredatında dini musikinin zorunlu ders olması için çalışma yapılmalı.
- Cami içi seslendirmelerde kullanılan hoparlörlerin insan boyunu aşmamasına ve karşıya değil cemaatin sağ ve soluna monte edilmesine dikkat edilmelidir.
- Müezzin kayyum atamalarında öncelikle görevlinin ezanı usulüne uygun okuyup okuyamadığına dikkat edilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, din görevlilerinin ezanı güzel okuma yeterliklerinin artırılması için bu yıl 2 çalıştay düzenledi. Habertürk gazetesinde yer alan habere göre İstanbul ve Ankara’daki çalıştaylarda camilerdeki ses cihazlarından kaynaklanan sorunlar da görüşüldü.
Önerilerden bazıları şöyle :
- Cami içi ve dışında kullanılan ses cihazlarının desibel ölçümleri yaptırılarak ezanın 80 desibeli aşmamasına özen gösterilmeli.
- Birbirine yakın camilerin ezan seslerinin karışması ezanı dinlenemez hale getirmektedir. Mahalle düzeyinde lokal merkezler oluşturulabilir.
- Bazı camilerde kasetten yayın yapan cihazlar kullanılıyor. Bu kullanım yaygınlaşmadan gerekli tedbirler alınmalı.
- Ezanı usulüne uygun icra edenlerin kayıtlarıyla ezan portalı oluşturulmalı.
- İmam hatip liseleri ile ilahiyat fakültesi müfredatında dini musikinin zorunlu ders olması için çalışma yapılmalı.
- Cami içi seslendirmelerde kullanılan hoparlörlerin insan boyunu aşmamasına ve karşıya değil cemaatin sağ ve soluna monte edilmesine dikkat edilmelidir.
- Müezzin kayyum atamalarında öncelikle görevlinin ezanı usulüne uygun okuyup okuyamadığına dikkat edilmelidir.
Hesapları bir SMS ile boşaltıyorlar
Dolandırıcılar her gün yeni bir yöntemle vatandaşları tuzağa düşürmeye devam ediyor. KKTC merkezli bir internet oyun sitesinin adını kullanan dolandırıcılar ‘tekno marketten hediye çeki kazandınız’ diyerek ağına düşürdükleri vatandaşların gsm hatlarına tanımlı mobil hesabından kendi hesaplarına usulsüz para aktarıyorlar. Vurgun kişi başına 300 lirayı aşıyor.
İnternet ve cep telefonu üzerinden dolandırıcılık yapan simsarlar, her geçen gün yeni yöntemler geliştiriyor. Bu kez KKTC’deki www.levelci.com adlı internet Oyun sitesinin adını kullanarak halkı dolandıran simsarlar, kişi başına yaklaşık 300 lirayı aşan vurgunlar yapıyor.
Milliyet gazetesinden Arif Balkan'ın haberine göre dolandırıcılar, sosyal medya üzerinden harekete geçerek ‘tekno marketten hediye çeki kazandınız’ diyerek ağına düşürdükleri vatandaşların gsm hatlarına tanımlı mobil hesabından kendi hesaplarına usulsüz para aktarıyorlar. Simsarlar, vatandaşların şüphelenmemeleri için birinci derece yakınlarının sosyal medya hesaplarını ele geçirirken, yeni dolandırıcılık yöntemi şöyle işliyor:
İlk önce Facebook hesabı gidiyor
İlk olarak bir kişinin Facebook hesabını ele geçiren dolandırıcılar, bu kişinin arkadaş listesindeki birinci derece yakınlarını tespit ediyor. Ardından mesajlaşma programı üzerinden normal bir sohbet başlıyor. Hal hatır sorma faslından sonra dolandırıcılar, her şeyden habersiz olan vatandaşa tekno marketlerden indirim kazandığını ve bunu akrabası olarak paylaşmak istediğini söylüyor. Mesajlaşma programı üzerinden önce gsm hattının faturalı olup olmadığı soruluyor. Olumlu cevap alındıktan sonra bu kez karşısındaki kişiden telefon numarasını isteyip, 5523’e ‘Evet’ yazıp mesaj atmasını söylüyor.
Evet dediği anda...
Karşısındaki kişinin akrabası olduğunu düşünen ve kurulan tuzaktan şüphelenmeyen vatandaşlar dolandırıcının istediği numaraya evet mesajı gönderince gsm hattına kayıtlı mobil hesaptan otomatik olarak para çekilmeye başlıyor. Dolandırıcılar, www.levelci.com adlı internet oyun sitesinin adını kullanarak, mobil oyun satın alınmış gibi, parayı kendi hesaplarına geçiriyorlar.
İnternet ve cep telefonu üzerinden dolandırıcılık yapan simsarlar, her geçen gün yeni yöntemler geliştiriyor. Bu kez KKTC’deki www.levelci.com adlı internet Oyun sitesinin adını kullanarak halkı dolandıran simsarlar, kişi başına yaklaşık 300 lirayı aşan vurgunlar yapıyor.
Milliyet gazetesinden Arif Balkan'ın haberine göre dolandırıcılar, sosyal medya üzerinden harekete geçerek ‘tekno marketten hediye çeki kazandınız’ diyerek ağına düşürdükleri vatandaşların gsm hatlarına tanımlı mobil hesabından kendi hesaplarına usulsüz para aktarıyorlar. Simsarlar, vatandaşların şüphelenmemeleri için birinci derece yakınlarının sosyal medya hesaplarını ele geçirirken, yeni dolandırıcılık yöntemi şöyle işliyor:
İlk önce Facebook hesabı gidiyor
İlk olarak bir kişinin Facebook hesabını ele geçiren dolandırıcılar, bu kişinin arkadaş listesindeki birinci derece yakınlarını tespit ediyor. Ardından mesajlaşma programı üzerinden normal bir sohbet başlıyor. Hal hatır sorma faslından sonra dolandırıcılar, her şeyden habersiz olan vatandaşa tekno marketlerden indirim kazandığını ve bunu akrabası olarak paylaşmak istediğini söylüyor. Mesajlaşma programı üzerinden önce gsm hattının faturalı olup olmadığı soruluyor. Olumlu cevap alındıktan sonra bu kez karşısındaki kişiden telefon numarasını isteyip, 5523’e ‘Evet’ yazıp mesaj atmasını söylüyor.
Evet dediği anda...
Karşısındaki kişinin akrabası olduğunu düşünen ve kurulan tuzaktan şüphelenmeyen vatandaşlar dolandırıcının istediği numaraya evet mesajı gönderince gsm hattına kayıtlı mobil hesaptan otomatik olarak para çekilmeye başlıyor. Dolandırıcılar, www.levelci.com adlı internet oyun sitesinin adını kullanarak, mobil oyun satın alınmış gibi, parayı kendi hesaplarına geçiriyorlar.
İstanbul'da AVM'yi karıştıran kavganın nedeni Recep İvedik!
İstanbul Maltepe’de bulunan bir alışveriş merkezinin sinema katında yaşanan kavga sonrası büyük panik yaşandı. Bomba söylentisi vatandaşları korkuttu. Polis ekipleri kimsenin yaralanmadığı kavgaya karışanları tespit etmeye çalışıyor. Kısa süreli paniğin ardından hareketlilik sona erdi. AVM’de yaşanan olayın nedeninin Recep İvedik 5 filmine bilet almak için kuyrukta çıkan kavga olduğu anlaşıldı.
Maltepe’de bir alışveriş merkezinde sinema katında yaşanan bir kavganın ardından büyük panik yaşandı. Kavganın silahlı olduğu ihbarı üzerine alışveriş merkezine çok sayıda polis ekibi sevk edildi.
Vatandaşlar dışarı koştu
Paniğe yol açan kavga sırasında alışveriş merkezinde bulunan vatandaşlar dışarı koştu. Panik yaşanırken bazı vatandaşların ağladığı görüldü.
Hareketlilik sona erdi
İhbarla birlikte olay yerine gelen polis ise alışveriş merkezinde araştırma yaptı. Polis ekipleri kimsenin yaralanmadığı kavgaya karışan şahısları tespit etmeye çalışırken kısa süreli paniğin ardından alışveriş merkezindeki hareketlilik sona erdi.
Kavganın nedeni belli oldu
Yaşanan kargaşanın ardından olayın aslının Recep İvedik 5 filmini izlemek için bilet sırasında olan 2 kişinin kavga etmesi olduğu öğrenildi.
Maltepe’de bir alışveriş merkezinde sinema katında yaşanan bir kavganın ardından büyük panik yaşandı. Kavganın silahlı olduğu ihbarı üzerine alışveriş merkezine çok sayıda polis ekibi sevk edildi.
Vatandaşlar dışarı koştu
Paniğe yol açan kavga sırasında alışveriş merkezinde bulunan vatandaşlar dışarı koştu. Panik yaşanırken bazı vatandaşların ağladığı görüldü.
Hareketlilik sona erdi
İhbarla birlikte olay yerine gelen polis ise alışveriş merkezinde araştırma yaptı. Polis ekipleri kimsenin yaralanmadığı kavgaya karışan şahısları tespit etmeye çalışırken kısa süreli paniğin ardından alışveriş merkezindeki hareketlilik sona erdi.
Kavganın nedeni belli oldu
Yaşanan kargaşanın ardından olayın aslının Recep İvedik 5 filmini izlemek için bilet sırasında olan 2 kişinin kavga etmesi olduğu öğrenildi.
Deniz Baykal'dan referandum çağrısı: 'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
CHP Antalya Milletvekili ve CHP'nin eski genel başkanı Deniz Baykal partisinin Zeytinburnu'nda düzenlediği referandumla ilgili toplantıda yaptığı konuşmada, "Bu oy çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu" dedi.
CHP Antalya Milletvekili ve CHP'nin eski genel başkanı Deniz Baykal, partisinin Zeytinburnu'nda düzenlediği referandumla ilgili toplantıya katıldı. Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'ndeki toplantıya Baykal'ın yanı sıra CHP İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat da katıldı. Toplantıda konuşan Deniz Baykal, "Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu" dedi.
Türkiye'nin tarihi bir kırılma noktasına doğru yaklaştığını söyleyen ve milli bir görev duygusu içinde Zeytinburnu'ndan başlayarak bir görev yapmak üzere yola çıktıklarını ifade eden Deniz Baykal, "Ülkemize hayırlı olsun, Allah mahcup etmesin, inşallah hep birlikte ülkemizin layık olduğu, hak ettiği güzel sonuçları sağlarız" dedi.
Baykal: Gençleri oy vermeye yönlendirin Baykal, "Bugün burada bir siyasi parti toplantısı yapmıyoruz, bir siyasi parti tartışması içinde değiliz. Elbette hepimizin siyasi kimliği vardır. Umut ediyorum bu salonda, bu muhteşem buluşmada bir arada olduğumuz değerli arkadaşlarım bizimkilerden daha farklı bir siyasi kimliği vardır. Biz burada günlük anlamda siyaset yapmak, parti tartışmak üzere buluşmadık. Burada siyaset yapmak için değil bir vatan görevi yapmak için bir aradayız. Anlayışımız burada milli bir sorumluk duygusu içinde, bir milli duyarlılık içinde, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun, hangi etnik kimlikten olursa olsun, hangi inançtan, mezhepten olursa olsun Türkiye'nin bütün insanlarını daha iyi günlere taşıyacağına inandığımız bir anayasal düzeni savunmak için bir arada bulunuyoruz" diye konuştu.
Deniz Baykal, "Bu ihtiyaç nereden çıktı? Niçin Türkiye birden bire bir anayasa krizi içine çekildi. Böyle bir anayasal arayışın, talebin, ihtiyacın Anadolu'da insanlarımız yaşam ortamlarında, hanelerde, okullarda, dükkanlarda, fabrikalarda , sokakta, meydan ortaya çıktığına tanık olduk mu? Böyle bir milli ihtiyaç mı var, talep mi var? Bu anayasa taslağı tepeden inme bir anayasa taslağıdır. Bu anayasa taslağı aşağıdan yukarıya, milletin ihtiyacından kaynaklanan, milletin talebinden kaynaklanan, milletin arayışından kaynaklanan bir anayasa arayışı değildir. Bunu önce çok iyi bilelim. Dayatma bir anayasadır, tepeden inme bir anayasadır, müellifi belli ortaya çıkamayan bir anayasadır. Müellifi yoktur, yazarı iftiharla 'ben yazdım' diye çıkabilecek durumda değildir. Ne hukuk, ne siyaset hiç bir bakımdan, dünyanın hiçbir ölçüsüyle hazırlayana kesinlikle şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. 12 Eylül anayasasının bir sahibi vardı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı. Bir hukukçu olarak çıktı, 'bunu ben hazırladım' dedi. İyi, kötü... Bunun sahibini arıyoruz. Sahibi yok ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Sahibinin sesidir bu anayasa. Sahibi arkasındadır" şeklinde konuştu.
Baykal, şunları söyledi: "Karanlıkta hazırlanmış, meclisteki milletvekillerinin daha okumadan imzaladığı, boş kağıda imza atarak meclise sunulmuş bir anayasa. Mecliste iktidar partisine mensup çok değerli hukukçular var, eski meclis başkanları var, Adalet Bakanlığı yapmış insanlar var. çok deneyimli, bilgili, saygı değer hukukçular var. O insanlarla konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, onlarda bizim gibi düşünüyor. Onlarda bunun doğru olmadığı inancında. Bunu bazıları da kamuoyunda ifade etti. Bu kadar net ifadeyle değil ama lisanı münasiple, lafın tamamı deliye söylenir. Uygun bir şekilde anlattı ki bu olmadı ama onlarda gittiler oy verdiler. Bu onların bir siyasi parti anlayışıdır. Ama yanlış olduğunu da lisanı münasiple, bazen açıktan özel sohbette net bir şekilde ifade ettiler. Bugün sizin önünüze gelen bu yasanın hazırlanış ve önünüze geliş macerası budur. Yani meclisteki milletvekilleri çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, çeşitli zorunluluklar nedeniyle 'biz beraber yola çıktık, parti almış kararı' diyerek partici anlayışla, partizanca düşünceyle bir dayanışma ve sorumluluğu paylaşan anlayışı içinde bunlara oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizan kapı kulu değilsiniz, halksınız."
Baykal, anayasa taslağının henüz anlaşılmadığını, 2019'da yürürlüğe gireceğini ancak buna rağmen her şeyin alelacele yapıldığını belirtti. Baykal, çözüm sürecinde "Akil Adamlar" grubunun oluşturulduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa içinde akil adamlar oluştursa, onları da seferber etsene. Millet onları bir dinlese bir sorgulasa ya" dedi.
Deniz Baykal, "Bugün Türkiye'de giderek yükselen, kabaran 'anayasaya hayır' dalgası var. Bu Türkiye'nin her yerinde var. Bunu anlamak lazım. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği 'hayır' dalgası değildir. Bu 'hayır'ın hiçbir sahibi yoktur, bunu yönlendiren, yöneten kimse yoktur. Bu 'hayır' milletin, halkın hayrıdır. Ve biz buna saygı anlayışı içinde, her birimizin parti kimliği olduğu halde ve parti kimliğimizde iftihar ettiğimiz halde, Türkiye'nin o parti kimliğine şiddetle muhtaç olduğunu en yakında bildiğimiz halde, bugün buraya ben Cumhuriyet Halk Partili olarak değil bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim. Ve karşımdaki herkesi de siyasi kimliğini hiç düşünmeden onu benimle eşit konumda, bu ülkenin hukukuyla ilgili benim kadar söz söyleme hakkına sahip, benim gibi birere vatandaş gibi düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Deniz Baykal, "Toplumun her yerinde çoban ateşleri gibi kendiliğinde, talimatsız, emirsiz, yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, sokakta, hayatın içinde insanlar birdenbire 'olmaz, buna evet diyemeyiz' diye tepki koymaya başladılar. Şimdi bu tepkiyi etkisiz kılmak için buna uydurma sahipler bulmaya çalışıyorlar. Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK'lılarmış, yok FETÖ'cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye'yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes 'hayır' diyor" dedi.
Baykal, "Biz iktidarı İstanbul'daki saraydan almışız, Ankara'daki o onurlu meclise getirmişiz. Şimdi Ankara'daki meclisten onu alacaklar, Beştepe'deki saraya götürecekler. Ana hatlarıyla getirilen anayasanın niteliği tek adam inşa etmeye yönelik olmasıdır. Bunu söyleyince rahatsız oluyor AKP'liler ama gerçek bu. Gerçek bu çünkü onu yapıyorsunuz. Size onu yaptırıyorlar. Adını bile koyamıyorsunuz. Tek adam anayasasıdır bu" dedi.
Deniz Baykal, anayasa taslağının geçmiş suçları kapsamadığına dikkat çekerek, "Başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak bir iddia ortaya atıldığı zaman, bugün atıldığı zaman, 'bir dakika adam cumhurbaşkanı' denecek. Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı, bu ayrı bir olay. Yok artık o cumhurbaşkanı. Bir insanın geldiği makama göre dokunulmazlığının değişmesi, böyle bir şey olabilir mi? Özel suç olsa mesela. Mesela birisine komplo yapmış olsa ve bu komplo zaman içinde yavaş yavaş şekillense. İşaretleri çıkmaya başladı, davalar açıldıkça açıklamalar gelecek, öyle gözüküyor. Kimin talimatıyla, kimin yönlendirmesiyle bu işler olduğu ortaya çıksa. Bir ondan mahkumiyet olsa. Onun statüsü ne olacak. Bu görevi ile ilgili bir suç değil, başka bir şey bu, adi bir suç. Ne olacak o zaman. O da aynı. Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu. Anında suç üstü uygulaması yapıldı. Meydan da gitse vursa ne olacak? 'Bir dakika ne yapıyorsun, burası dağ başı mı? O bir vatandaş onunda hukuk var' diyebilecek olan baba yiğit var?" diye konuştu.
'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
Deniz Baykal şunları söyledi: "Bu oyu çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın. Atalarından kaldı sana o. O İstiklal Savaşı dediğin neydi? İşte o tapuyu kazanma savaşıydı. O tapuyu kazanmak için o şehitleri verdik, o mücadeleyi yaptık. Anadolu'yu, o 776 bin kilometrekareyi o şekilde kurtarabildik. Şimdi ona sahip çıkın. Onu kaptırmayın ona buna. En küçük bir vekalet verirken 40 defa düşünüyorsun da 'acaba bu ince ince yazılı lafların arkasında' beni tuzağa mı düşürüyorlar diye, ona, buna soruyorsun. Kardeşim bu oyunun kıymetini bil, o bir vekalet, senin her şeyinin vekaleti. Devletin tapusu, senin tapun, senin kimliğin, bağımsızlığın, başının dik olması. Onurun, şerefin o ya, kıymetini bil onun."
Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: "1946'dan 2003'e kadar 57 yıllık sürede Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin, içinde savaş, isyanlar, darbeler dahil ortalama kalkınma hızı yıllık 5.1. Şimdi bu son 14 yılı ortalama kalkınma hızı yüzde 4.6. 5.1 cumhuriyetin yani çok partili dönemin, 14 yıl bu dönemin. 'Şartlar böyle oldu' falan, mesele yok bunu da bir şikayet konusu diye söylemiyorum. Ama bilelim ne olduğunu. Olay 4.6'dır. Bunun içinde her şey dahildir, o havalimanlı, köprüler, tüneller her şey dahildir."
"Sonuç 4.6. Bu 4.6'ya daha bir ince bakacak olursak, şunu görürüz; bu dönemin içinde iki dönem var, Sayın Erdoğan'ın 2003-2014 dönem, 11 yıllık iktidar dönemi ondan sonra da 3 yıllık öbür dönem. O da cumhurbaşkanlığı dönemi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin büyümesi, başbakanlığı dönemindeki büyümesinin yarısı kadar altında, 3.1. O 4.6, 5 küsürlük oran ilk dönem, sonra da 3.1'lik ikinci dönem. Bu güçlü Türkiye'ye uygulama bu."
"Nasıl gidiyoruz kardeşim? Sen cumhurbaşkanı oldun, bütün bağlardan kurtuldun, Türkiye tökezlemeye başladı. Gidişat geriye düşmeye başladı. Senin o şikayet ettiğin dönemler var ya, Ahmet Necdet Sezer'de vardı, Abdullah Gül'de vardı falan. Ne oldu? Geçineceksin kardeşim, siyaset bu. 'Kimse olmayacak, ne söylersem o olacak', onunla bir yere gitmen mümkün değil. Bu açıkça gözüküyor. İlk 5 yıl çıraklı diyordu, ikinci 5 yıl kalfalık, üçüncü 5 yılda ustalık... Allah ustalıktan sonrasından sakınsın Türkiye'yi. Güçlü Türkiye bu. Güçlü Türkiye'nin anayasayla ne alakası var. Sen anayasayı anlat bana. İnanalım sen söylüyorsun diye."
Deniz Baykal, "İstikrar dediği meclis zırt pırt seçim yapamasın, siyasi iradesini 5 yıl içinde değiştirmeye teşebbüs edemesin. Değişiverirse benim dengelerim allak bullak olur. O nedenle meclisi sustur. Meclisi sustururken, milleti susturuyor aslında. İstikrar bu. Bürokrasinin vesayeti. Sevsinler bu vesayet diyeni. Türkiye'de senin dışında vesayet koyacak kim kaldı ya. Türkiye'de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, "Hayır çıktığı zaman, cumhurbaşkanı değişmeyecek, başbakan değişmeyecek, hükümet değişmeyecek. Hatta tam tersine, başbakan ve hükümeti kurtaracağız. Başbakan da, Bakanlar Kurulu da kurtulacak" dedi.
Türkiye'nin tarihi bir kırılma noktasına doğru yaklaştığını söyleyen ve milli bir görev duygusu içinde Zeytinburnu'ndan başlayarak bir görev yapmak üzere yola çıktıklarını ifade eden Deniz Baykal, "Ülkemize hayırlı olsun, Allah mahcup etmesin, inşallah hep birlikte ülkemizin layık olduğu, hak ettiği güzel sonuçları sağlarız" dedi.
Baykal: Gençleri oy vermeye yönlendirin Baykal, "Bugün burada bir siyasi parti toplantısı yapmıyoruz, bir siyasi parti tartışması içinde değiliz. Elbette hepimizin siyasi kimliği vardır. Umut ediyorum bu salonda, bu muhteşem buluşmada bir arada olduğumuz değerli arkadaşlarım bizimkilerden daha farklı bir siyasi kimliği vardır. Biz burada günlük anlamda siyaset yapmak, parti tartışmak üzere buluşmadık. Burada siyaset yapmak için değil bir vatan görevi yapmak için bir aradayız. Anlayışımız burada milli bir sorumluk duygusu içinde, bir milli duyarlılık içinde, hangi siyasi anlayışa sahip olursa olsun, hangi etnik kimlikten olursa olsun, hangi inançtan, mezhepten olursa olsun Türkiye'nin bütün insanlarını daha iyi günlere taşıyacağına inandığımız bir anayasal düzeni savunmak için bir arada bulunuyoruz" diye konuştu.
Deniz Baykal, "Bu ihtiyaç nereden çıktı? Niçin Türkiye birden bire bir anayasa krizi içine çekildi. Böyle bir anayasal arayışın, talebin, ihtiyacın Anadolu'da insanlarımız yaşam ortamlarında, hanelerde, okullarda, dükkanlarda, fabrikalarda , sokakta, meydan ortaya çıktığına tanık olduk mu? Böyle bir milli ihtiyaç mı var, talep mi var? Bu anayasa taslağı tepeden inme bir anayasa taslağıdır. Bu anayasa taslağı aşağıdan yukarıya, milletin ihtiyacından kaynaklanan, milletin talebinden kaynaklanan, milletin arayışından kaynaklanan bir anayasa arayışı değildir. Bunu önce çok iyi bilelim. Dayatma bir anayasadır, tepeden inme bir anayasadır, müellifi belli ortaya çıkamayan bir anayasadır. Müellifi yoktur, yazarı iftiharla 'ben yazdım' diye çıkabilecek durumda değildir. Ne hukuk, ne siyaset hiç bir bakımdan, dünyanın hiçbir ölçüsüyle hazırlayana kesinlikle şeref ve onur kazandırmayacak bir anayasa taslağıdır. 12 Eylül anayasasının bir sahibi vardı. Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı. Bir hukukçu olarak çıktı, 'bunu ben hazırladım' dedi. İyi, kötü... Bunun sahibini arıyoruz. Sahibi yok ama arkasındaki siyasi irade bellidir. Sahibinin sesidir bu anayasa. Sahibi arkasındadır" şeklinde konuştu.
Baykal, şunları söyledi: "Karanlıkta hazırlanmış, meclisteki milletvekillerinin daha okumadan imzaladığı, boş kağıda imza atarak meclise sunulmuş bir anayasa. Mecliste iktidar partisine mensup çok değerli hukukçular var, eski meclis başkanları var, Adalet Bakanlığı yapmış insanlar var. çok deneyimli, bilgili, saygı değer hukukçular var. O insanlarla konuştuğumuz zaman görüyoruz ki, onlarda bizim gibi düşünüyor. Onlarda bunun doğru olmadığı inancında. Bunu bazıları da kamuoyunda ifade etti. Bu kadar net ifadeyle değil ama lisanı münasiple, lafın tamamı deliye söylenir. Uygun bir şekilde anlattı ki bu olmadı ama onlarda gittiler oy verdiler. Bu onların bir siyasi parti anlayışıdır. Ama yanlış olduğunu da lisanı münasiple, bazen açıktan özel sohbette net bir şekilde ifade ettiler. Bugün sizin önünüze gelen bu yasanın hazırlanış ve önünüze geliş macerası budur. Yani meclisteki milletvekilleri çeşitli bağımlılıklar nedeniyle, çeşitli zorunluluklar nedeniyle 'biz beraber yola çıktık, parti almış kararı' diyerek partici anlayışla, partizanca düşünceyle bir dayanışma ve sorumluluğu paylaşan anlayışı içinde bunlara oy vermiş olabilir. Ama siz milletsiniz, siz kimsenin partizan kapı kulu değilsiniz, halksınız."
Baykal, anayasa taslağının henüz anlaşılmadığını, 2019'da yürürlüğe gireceğini ancak buna rağmen her şeyin alelacele yapıldığını belirtti. Baykal, çözüm sürecinde "Akil Adamlar" grubunun oluşturulduğunu hatırlatarak, "Bu anayasa içinde akil adamlar oluştursa, onları da seferber etsene. Millet onları bir dinlese bir sorgulasa ya" dedi.
Deniz Baykal, "Bugün Türkiye'de giderek yükselen, kabaran 'anayasaya hayır' dalgası var. Bu Türkiye'nin her yerinde var. Bunu anlamak lazım. Bu siyasi bir partinin organize ettiği, yönlendirdiği 'hayır' dalgası değildir. Bu 'hayır'ın hiçbir sahibi yoktur, bunu yönlendiren, yöneten kimse yoktur. Bu 'hayır' milletin, halkın hayrıdır. Ve biz buna saygı anlayışı içinde, her birimizin parti kimliği olduğu halde ve parti kimliğimizde iftihar ettiğimiz halde, Türkiye'nin o parti kimliğine şiddetle muhtaç olduğunu en yakında bildiğimiz halde, bugün buraya ben Cumhuriyet Halk Partili olarak değil bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak geldim. Ve karşımdaki herkesi de siyasi kimliğini hiç düşünmeden onu benimle eşit konumda, bu ülkenin hukukuyla ilgili benim kadar söz söyleme hakkına sahip, benim gibi birere vatandaş gibi düşünüyorum" şeklinde konuştu.
Deniz Baykal, "Toplumun her yerinde çoban ateşleri gibi kendiliğinde, talimatsız, emirsiz, yönlendirmesiz, sosyal medyada, kahvede, sokakta, hayatın içinde insanlar birdenbire 'olmaz, buna evet diyemeyiz' diye tepki koymaya başladılar. Şimdi bu tepkiyi etkisiz kılmak için buna uydurma sahipler bulmaya çalışıyorlar. Bu halkın tepkisini, milletin tepkisini, toplumun içinden gelen, yürekten gelen, akıldan gelen bu tepkisini siyasallaştırmaya, terörize etmeye çalışıyorlar. Yok PKK'lılarmış, yok FETÖ'cülermiş, vatan hainleriymiş. Türkiye'yi bugünlere getiren o güzellikleri savunmak için herkes 'hayır' diyor" dedi.
Baykal, "Biz iktidarı İstanbul'daki saraydan almışız, Ankara'daki o onurlu meclise getirmişiz. Şimdi Ankara'daki meclisten onu alacaklar, Beştepe'deki saraya götürecekler. Ana hatlarıyla getirilen anayasanın niteliği tek adam inşa etmeye yönelik olmasıdır. Bunu söyleyince rahatsız oluyor AKP'liler ama gerçek bu. Gerçek bu çünkü onu yapıyorsunuz. Size onu yaptırıyorlar. Adını bile koyamıyorsunuz. Tek adam anayasasıdır bu" dedi.
Deniz Baykal, anayasa taslağının geçmiş suçları kapsamadığına dikkat çekerek, "Başbakanlığı döneminde işlediği suçlarla ilgili olarak bir iddia ortaya atıldığı zaman, bugün atıldığı zaman, 'bir dakika adam cumhurbaşkanı' denecek. Cumhurbaşkanıysa cumhurbaşkanı, bu ayrı bir olay. Yok artık o cumhurbaşkanı. Bir insanın geldiği makama göre dokunulmazlığının değişmesi, böyle bir şey olabilir mi? Özel suç olsa mesela. Mesela birisine komplo yapmış olsa ve bu komplo zaman içinde yavaş yavaş şekillense. İşaretleri çıkmaya başladı, davalar açıldıkça açıklamalar gelecek, öyle gözüküyor. Kimin talimatıyla, kimin yönlendirmesiyle bu işler olduğu ortaya çıksa. Bir ondan mahkumiyet olsa. Onun statüsü ne olacak. Bu görevi ile ilgili bir suç değil, başka bir şey bu, adi bir suç. Ne olacak o zaman. O da aynı. Allah göstermesin seçilecek olan cumhurbaşkanı çekse birisini vursa ne olacak? Mecliste daha önce böyle bir iki olay oldu. Anında suç üstü uygulaması yapıldı. Meydan da gitse vursa ne olacak? 'Bir dakika ne yapıyorsun, burası dağ başı mı? O bir vatandaş onunda hukuk var' diyebilecek olan baba yiğit var?" diye konuştu.
'Sakın ha tapuyu kaptırmayın'
Deniz Baykal şunları söyledi: "Bu oyu çok kıymetli, bu oyunuzun kıymetini bilin, bu oy olağanüstü önemli. Sakın ha tapuyu kaptırmayın. Hem gecekondunun tapusunu, hem de devletin tapusunu. İkisi de senin elinde, ikisi de senin hakkın. Atalarından kaldı sana o. O İstiklal Savaşı dediğin neydi? İşte o tapuyu kazanma savaşıydı. O tapuyu kazanmak için o şehitleri verdik, o mücadeleyi yaptık. Anadolu'yu, o 776 bin kilometrekareyi o şekilde kurtarabildik. Şimdi ona sahip çıkın. Onu kaptırmayın ona buna. En küçük bir vekalet verirken 40 defa düşünüyorsun da 'acaba bu ince ince yazılı lafların arkasında' beni tuzağa mı düşürüyorlar diye, ona, buna soruyorsun. Kardeşim bu oyunun kıymetini bil, o bir vekalet, senin her şeyinin vekaleti. Devletin tapusu, senin tapun, senin kimliğin, bağımsızlığın, başının dik olması. Onurun, şerefin o ya, kıymetini bil onun."
Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: "1946'dan 2003'e kadar 57 yıllık sürede Türkiye'nin gelmiş geçmiş hükümetlerinin, içinde savaş, isyanlar, darbeler dahil ortalama kalkınma hızı yıllık 5.1. Şimdi bu son 14 yılı ortalama kalkınma hızı yüzde 4.6. 5.1 cumhuriyetin yani çok partili dönemin, 14 yıl bu dönemin. 'Şartlar böyle oldu' falan, mesele yok bunu da bir şikayet konusu diye söylemiyorum. Ama bilelim ne olduğunu. Olay 4.6'dır. Bunun içinde her şey dahildir, o havalimanlı, köprüler, tüneller her şey dahildir."
"Sonuç 4.6. Bu 4.6'ya daha bir ince bakacak olursak, şunu görürüz; bu dönemin içinde iki dönem var, Sayın Erdoğan'ın 2003-2014 dönem, 11 yıllık iktidar dönemi ondan sonra da 3 yıllık öbür dönem. O da cumhurbaşkanlığı dönemi. Cumhurbaşkanlığı döneminde Türkiye'nin büyümesi, başbakanlığı dönemindeki büyümesinin yarısı kadar altında, 3.1. O 4.6, 5 küsürlük oran ilk dönem, sonra da 3.1'lik ikinci dönem. Bu güçlü Türkiye'ye uygulama bu."
"Nasıl gidiyoruz kardeşim? Sen cumhurbaşkanı oldun, bütün bağlardan kurtuldun, Türkiye tökezlemeye başladı. Gidişat geriye düşmeye başladı. Senin o şikayet ettiğin dönemler var ya, Ahmet Necdet Sezer'de vardı, Abdullah Gül'de vardı falan. Ne oldu? Geçineceksin kardeşim, siyaset bu. 'Kimse olmayacak, ne söylersem o olacak', onunla bir yere gitmen mümkün değil. Bu açıkça gözüküyor. İlk 5 yıl çıraklı diyordu, ikinci 5 yıl kalfalık, üçüncü 5 yılda ustalık... Allah ustalıktan sonrasından sakınsın Türkiye'yi. Güçlü Türkiye bu. Güçlü Türkiye'nin anayasayla ne alakası var. Sen anayasayı anlat bana. İnanalım sen söylüyorsun diye."
Deniz Baykal, "İstikrar dediği meclis zırt pırt seçim yapamasın, siyasi iradesini 5 yıl içinde değiştirmeye teşebbüs edemesin. Değişiverirse benim dengelerim allak bullak olur. O nedenle meclisi sustur. Meclisi sustururken, milleti susturuyor aslında. İstikrar bu. Bürokrasinin vesayeti. Sevsinler bu vesayet diyeni. Türkiye'de senin dışında vesayet koyacak kim kaldı ya. Türkiye'de şimdi, zaten bir tek adam vesayeti vardı, bu anayasal güvencelere bağlanmış bir tek adam vesayetidir. Gerçek vesayet bu anayasadadır. Vesayet lafıyla bunu izah etmek hiç bir şekilde mümkün değildir" şeklinde konuştu.
Baykal, "Hayır çıktığı zaman, cumhurbaşkanı değişmeyecek, başbakan değişmeyecek, hükümet değişmeyecek. Hatta tam tersine, başbakan ve hükümeti kurtaracağız. Başbakan da, Bakanlar Kurulu da kurtulacak" dedi.
Etiketler:
anayasa,
chp,
deniz baykal,
referandum
Saadet Partisi'nden referandum açıklaması
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Necmettin Erbakan'ı Anma ve Şehitler Gecesi'nde yaptığı konuşmada; "Başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımına uyulması icap eder. Başkan bütün yetkiyi elinde bulundurur, parlamentoyu kendisi kabul eder adalet mekanizmasını kendisi kontrol edecek tarzda bir düzenleme olursa burada adalet olmaz. Bu dikta rejimine evrilmek demektir" dedi.
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı tarafından, ölümünün 6. yılında Necmettin Erbakan'ı anma programı organize edildi. Sultanbeyli Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen programa Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve partililer katıldı. Karamollaoğlu referandum süreci öncesi Anayasa değişiklik teklifi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, "Biz prensip itibarı ile başkanlık sisteminin karşısında değiliz. Hatta taraftarız ancak Başkanlık sistemi kabul edilecekse mutlaka bu başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımına uyulması icap eder" dedi.
"Yargı vesayet altına alınacak"
Yeni sistemde Cumhurbaşkanının meclis üzerinde vesayet kuracağını belirten Karamollaoğlu, "Başkan bütün yetkiyi elinde bulundurur, parlamentoyu kendisi kabul eder adalet mekanizmasını kendisi kontrol edecek tarzda bir düzenleme olursa burada adalet olmaz. Bu dikta rejimine evrilmek demektir. Biz bunları hem hükümete hem mecliste grubu bulunan parti başkanlarına ilettik. Talep ettiğimiz değişiklikler mecliste yapılmadı. Cumhurbaşkanının meclisi fesih etme, seçime götürme yetkisi var mı? yok mu? Böyle bir yetkisi varsa meclisin üzerinde vesayet kuracak. Bu değişiklikle yargı organlarının yarısına yakınını Cumhurbaşkanı, kalanını da meclis seçecek. Yargı vesayet altına alınacak" diye konuştu.
"Bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar"
Karamollaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz böyle bir düzenlemeye evet demeyiz, dedik. Nazik olsun diye de 'Hayır' demedik. Şimdi bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar. Siz Avrupa Birliği ile CHP ile yan yana mısınız? Aynı kulübün içinde misiniz? Kandil de o kulübün içinde mi değil mi? onu söyleyin. Siz Ortadoğu'da en güçlü müttefik olarak İsrail'i görüyor musunuz? Görmüyor musunuz? Kandil de görüyor. CHP de görüyor. Neremiz benziyor bizim onlarla."
"Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi?"
"Haksız ithamlara razı olmayacağız. Bunu bu dünyada bir kavga meselesi de yapmayacağız" " diyen Karamollaoğlu, "Siz benzetmelere kalkarsanız, hiçbir zaman bir araya gelmediğimiz Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi? 15 yıl beslediniz. Bir ihtilal denemesi olunca milletimiz biz affetsin, Allah bağışlasın diyorsunuz. Milletten özür diliyorsunuz. Sen bu hakkı kendinde görüyorsan, öbür taraftakilerin de aynı tövbeyi yapmaları durumunda onları da serbest bırakman icap eder" şeklinde konuştu. cnntürk
Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı tarafından, ölümünün 6. yılında Necmettin Erbakan'ı anma programı organize edildi. Sultanbeyli Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen programa Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve partililer katıldı. Karamollaoğlu referandum süreci öncesi Anayasa değişiklik teklifi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Karamollaoğlu, "Biz prensip itibarı ile başkanlık sisteminin karşısında değiliz. Hatta taraftarız ancak Başkanlık sistemi kabul edilecekse mutlaka bu başkanlık sisteminde kuvvetler ayrımına uyulması icap eder" dedi.
"Yargı vesayet altına alınacak"
Yeni sistemde Cumhurbaşkanının meclis üzerinde vesayet kuracağını belirten Karamollaoğlu, "Başkan bütün yetkiyi elinde bulundurur, parlamentoyu kendisi kabul eder adalet mekanizmasını kendisi kontrol edecek tarzda bir düzenleme olursa burada adalet olmaz. Bu dikta rejimine evrilmek demektir. Biz bunları hem hükümete hem mecliste grubu bulunan parti başkanlarına ilettik. Talep ettiğimiz değişiklikler mecliste yapılmadı. Cumhurbaşkanının meclisi fesih etme, seçime götürme yetkisi var mı? yok mu? Böyle bir yetkisi varsa meclisin üzerinde vesayet kuracak. Bu değişiklikle yargı organlarının yarısına yakınını Cumhurbaşkanı, kalanını da meclis seçecek. Yargı vesayet altına alınacak" diye konuştu.
"Bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar"
Karamollaoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz böyle bir düzenlemeye evet demeyiz, dedik. Nazik olsun diye de 'Hayır' demedik. Şimdi bizi Kandil ile yan yana getirmeye çalışıyorlar. Siz Avrupa Birliği ile CHP ile yan yana mısınız? Aynı kulübün içinde misiniz? Kandil de o kulübün içinde mi değil mi? onu söyleyin. Siz Ortadoğu'da en güçlü müttefik olarak İsrail'i görüyor musunuz? Görmüyor musunuz? Kandil de görüyor. CHP de görüyor. Neremiz benziyor bizim onlarla."
"Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi?"
"Haksız ithamlara razı olmayacağız. Bunu bu dünyada bir kavga meselesi de yapmayacağız" " diyen Karamollaoğlu, "Siz benzetmelere kalkarsanız, hiçbir zaman bir araya gelmediğimiz Paralel yapıyı bu memlekette kim besledi, bu noktaya getirdi? 15 yıl beslediniz. Bir ihtilal denemesi olunca milletimiz biz affetsin, Allah bağışlasın diyorsunuz. Milletten özür diliyorsunuz. Sen bu hakkı kendinde görüyorsan, öbür taraftakilerin de aynı tövbeyi yapmaları durumunda onları da serbest bırakman icap eder" şeklinde konuştu. cnntürk
Etiketler:
ak parti,
anayasa,
chp,
cumhurbaşkanı,
referandum
18 Şubat 2017 Cumartesi
Kalbi göğsünün altında atan kız hayata meydan okuyor
Doktorlar, 7 yaşındaki Virsaviya doğduğunda "Yaşarsa mucize olur" dedi. Ama o pes etmedi...
Rusya'da torakoabdominal sendrom hastalığıyla doğan Virsaviya Borun'un zorluklarla dolu yaşamını, Instagram'da annesi Dari Borun yıllardır takipçileriyle paylaşıyor.
Kalbi göğsünün dışında atan minik kız, milyonda bir görülen bir hastalıktan muzdarip. Ancak Virsaviya buna rağmen yaşıtları gibi dans ediyor, oynuyor, resim yapıyor.
BBC'ye konuşan küçük kız, "Bu benim kalbim. Buna sahip olan tek kişiyim" dedi. Virsaviya, göğüs kafesinin altında çarpan ve sadece ince bir deriyle korunan kalbi nedeniyle, çok dikkatli bir yaşam sürmek zorunda.
Minik kız, "Giyinirken, kalbim acımasın diye üzerime yumuşak kıyafetler geçiriyorum" ifadesini kullandı ve ekledi: "Zıplıyorum. Koşmamam gerekiyor ama koşuyorum. Çünkü koşmayı seviyorum."
Annesi Dari Borun, "Kızım doğduğunda, doktorlar bana en kötüsüne hazırlıklı olmamı söyledi. Çok nadir görülen bir hastalığı vardı. Hayatta kalamayacağını söylediler. Kalbinin nasıl attığını ilk gördüğümde, tabii ki de benim için özel bir andı. Virsaviya'nın hayatta olduğu anlamına geliyordu. Nefes alabilecek, yaşayabilecekti" dedi.
Virsaviya, yüksek tansiyon sorunu nedeniyle ameliyat edilemiyordu. Bu yüzden daha iyi şartlarda tedavi edilebilmesi umuduyla, annesiyle birlikte Rusya'dan ABD'ye taşındı.
Dari Borun, "Ancak ABD'deki doktorlar da yardımcı olamayacaklarını söylediler. Büyük yıkım yaşadım. Çünkü bana, kızımın yakında öleceğini söyleyip duruyorlardı" ifadesini kullandı.
Genç anne, "Virsaviya için hiç kolay bir hayat değil. Kalbi dışarıda yaşıyor. Çok hassas bir durum. Hep dikkatli olmak zorunda. Düşebilir ve bu çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden ölebilir bile" diye yakındı.
Dair Borun ve kızı son olarak Hollywood'a taşındı. İlaç tedavisi sayesinde Virsaviya'nın tansiyonun yeterli seviyelere düşürülmesini ve böylece ameliyat edilebilmesini umut ediyorlar.
Yaşama sevinciyle dolu olan Virsaviya ve annesi, geçen yıl bir defilede modellik dahi yaptı. (cnntürk)
Kalbi göğsünün dışında atan minik kız, milyonda bir görülen bir hastalıktan muzdarip. Ancak Virsaviya buna rağmen yaşıtları gibi dans ediyor, oynuyor, resim yapıyor.
BBC'ye konuşan küçük kız, "Bu benim kalbim. Buna sahip olan tek kişiyim" dedi. Virsaviya, göğüs kafesinin altında çarpan ve sadece ince bir deriyle korunan kalbi nedeniyle, çok dikkatli bir yaşam sürmek zorunda.
Minik kız, "Giyinirken, kalbim acımasın diye üzerime yumuşak kıyafetler geçiriyorum" ifadesini kullandı ve ekledi: "Zıplıyorum. Koşmamam gerekiyor ama koşuyorum. Çünkü koşmayı seviyorum."
Annesi Dari Borun, "Kızım doğduğunda, doktorlar bana en kötüsüne hazırlıklı olmamı söyledi. Çok nadir görülen bir hastalığı vardı. Hayatta kalamayacağını söylediler. Kalbinin nasıl attığını ilk gördüğümde, tabii ki de benim için özel bir andı. Virsaviya'nın hayatta olduğu anlamına geliyordu. Nefes alabilecek, yaşayabilecekti" dedi.
Virsaviya, yüksek tansiyon sorunu nedeniyle ameliyat edilemiyordu. Bu yüzden daha iyi şartlarda tedavi edilebilmesi umuduyla, annesiyle birlikte Rusya'dan ABD'ye taşındı.
Dari Borun, "Ancak ABD'deki doktorlar da yardımcı olamayacaklarını söylediler. Büyük yıkım yaşadım. Çünkü bana, kızımın yakında öleceğini söyleyip duruyorlardı" ifadesini kullandı.
Genç anne, "Virsaviya için hiç kolay bir hayat değil. Kalbi dışarıda yaşıyor. Çok hassas bir durum. Hep dikkatli olmak zorunda. Düşebilir ve bu çok tehlikeli olabilir. Bu yüzden ölebilir bile" diye yakındı.
Dair Borun ve kızı son olarak Hollywood'a taşındı. İlaç tedavisi sayesinde Virsaviya'nın tansiyonun yeterli seviyelere düşürülmesini ve böylece ameliyat edilebilmesini umut ediyorlar.
Yaşama sevinciyle dolu olan Virsaviya ve annesi, geçen yıl bir defilede modellik dahi yaptı. (cnntürk)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)