26 Kasım 2014 Çarşamba

Hayyam Garipoğlu tutuklandı

Cem Garipoğlu'nun amcası işadamı Hayyam Garipoğlu, Londra'dan dönüşünde Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındı.

Münevver Karabulut cinayetine ilişkin yargılandığı davada "suçluyu kayırmaktan" aldığı hapis cezası onanan ve hakkında yakalama kararı bulunan İşadamı Hayyam Garipoğlu tutuklandı.

Hayyam Garipoğlu'nun talebi üzerine avukatları dün emniyete bilgi verdi.

Garipoğlu da bu sabah Londra dönüşü Atatürk Havalimanı'nda polisler tarafından gözaltına alınarak Bakırköy Adliyesi'ne götürüldü.

Garipoğlu burada infazı yüzüne okunduktan sonra Metris Cezaevi'ne götürüldü.

Tekmeci polisten kan donduran savunma

Üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın, aralarında polislerin de bulunduğu kişiler tarafından dövülerek öldürülmesiyle ilgili davada savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, Ali İsmail Korkmaz'ın göğsüne ve başına gelecek şekilde 3 tekme attığını belirterek, sanık polis Mevlüt Saldoğan hakkında “kasten adam öldürmek” suçlamasıyla müebbet hapis cezası istedi, 2 polis Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin için de delil yetersizliğinden beraat talep etti. Sanık polis Saldoğan, ''Bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı 'Gezi Parkı bir darbedir' diyor. Eğer bu darbeyse ben darbenin bastırılmasında görev aldım. Beraatimi talep ediyorum'' savunmasını yaptı.
3 Haziran 2013’te Eskişehir’deki Gezi eylemleri sırasında anadolu üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1. sınıf öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın polis ve sivil vatandaşlarca dövülerek öldürülmesi sonucu açılan davanın 5'nci duruşması bugün yapılıyor.

HERKES DİDİK ARANDI  

SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI
Bugünkü duruşmada savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Sanayi Sokağı’na giren bir gencin tekmelenerek yere düşürüldüğünü; sanıkların yerde olan gence elle ve tekmelerle vurmaya devam ettiklerini; daha sonra Mevlüt Saldoğan’ın göğsüne ve başına gelecek şekilde 3 tekme attığını belirten savcı, buna bağlı olarak hayatını kaybettiğini söylediği gencin Ali İsmail Korkmaz olduğunun da görüntülerle tespit edildiğini belirtti.

Savcı polis Mevlüt Saldoğan hakkında “kasten adam öldürme” suçlamasıyla müebbet hapis cezası isterken, sanık Yalçın Akbulut hakkında ise “kasten yaralama suretiyle ölüme sebebiyet vermek” suçlamasıyla 12 ilâ 16 yıl hapis talep etti.

Savcı, sivil sanıklardan fırıncı İsmail Koyuncu ve Ramazan Koyuncu ile Muhammet Vatansever ve Ebubekir Harlar hakkında ise 8-12 yıl hapis cezası talep etti. Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in ise “delil yetersizliği” nedeniyle beraatini istedi.

Savcı, tutuksuz yargılanan sanık polis memurlarından Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in beraatlerini istedi.

''ÇOCUĞUMLA GURUR DUYUYORUM'' 
Savcıdan sonra söz alan baba Şahap Korkmaz, şunları söyledi: ''Elinde yaralayıcı hiçbir cisim bulunmadan, olay yerinden kaçıp evine gitmeye çalışırken bu kişiler tarafından yapılan bu saldırı hangi kanuna sığar? Hepsi ölümüne sebep olmuştur. Raporlarda belirtildiği gibi herşey apaçık. Hepsi onu öldürmek için müdahale ettiler. Vücudunun her yeri morluklar içindeydi. Hiçbir zarar vermeyen bir kişiye bu şekilde saldırıyorlar.Bunlara katil dememek için hiçbir sebep yok. Gerçek bir ceza verilmesini istiyoruz. Adaletin adilce işlemesini istiyoruz” dedi.
Anne Emel Korkmaz da ''18 ay önce oğlumu yitirdim. Beş kez bu katillerle yüzyüze geliyorum. 18 aydır çocuğumun nefesini sesini duyamıyorum. Polislerden biri psikolojik sorunlar yaşıyormuş. Ali İsmail onları rahat bırakmadığı için. Siz katil damgasıyla hayatta kalacaksınız. Ben çocuğumla gurur duyuyorum. Hangi anne burada söylenenleri sakin şekilde dinleyebilir? İdam da edilseler Alişim gerşi gelmeyecek biliyorum ama bu ülkede adalet varsa en ağır şekilde yargılanmalarını istiyorum. Herkes kendini benim yerime koysun” dedi.

Ağabey Gürkan Korkmaz ise Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in beraat etmelerinin doğru olmayacağını savunarak şöyle dedi: “Sokakta amir sıfatıyla yakalama emrini veren polislere beraat istenmesi CMK’ ya aykırıdır. Savcı beyin gözünden kaçmış olabilir. Son 3 tekmeyi atan kişi için kasten adam öldürme dışında diğer sanıklar korunuyor.”

SANIK POLİS SALDOĞAN'DAN SAVUNMA: DARBENİN BASTIRILMASINDA GÖREV ALDIM
Hakkında müebbet hapis cezası istenen sanık polis Mevlüt Saldoğan, mütalaaya ilişkin savunmasında görüntülerde dövüldüğü iddia edilen kişinin Ali İsmail Korkmaz olmadığını ileri sürdü.

O sokağa 'göstericileri dağıtın' şeklindeki talimat üzerine gittiklerini belirten Saldoğan, bu nedenle gözaltı işlemi yapılmadığını ve bu tarzda müdahaleler olduğunu söyledi.

Saldoğan, ''Bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı ve İçişleri Bakanı 'Gezi Parkı bir darbedir' diyor. Eğer bu darbeyse ben darbenin bastırılmasında görev aldım. Beraatimi talep ediyorum'' dedi.

ÇOK SIKI GÜVENLİK ÖNLEMİ
Güvenlik gerekçesiyle Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne alınan dava nedeniyle adliye önünde geniş güvenlik tedbirleri alındı. Adliye Sarayı çevresi polis bariyerleriyle çevrildi. Davaya destek için Kayseri’ye gelen grup adliyeyi karşıdan gören Erkilet Bulvarı üzerinde bekletiliyor. Ayrıca adliyeye çıkan bütün yollar da yaya ve araç trafiğine kapatıldı. Davayı salondan takip edecekler ise polis kontrolünden sonra içeri alındı. Güvenlik tedbirleri kapsamında, adliye yakınlarında TOMA, itfaiye, çok sayıda çevik kuvvet ekibi hazır bekletiliyor.

DAVAYI TAKİP EDENLER
Duruşmayı Korkmaz’ın annesi Emel ve babası Şahap Korkmaz, abisi Avukat Gürkan Korkmaz, CHP Milletvekilleri Durdu Özbolat (Kahramanmaraş), Musa Çam (İzmir), Süheyl Batum (Eskişehir) ve çok sayıda vatandaş takip ediyor.

DURUŞMADAN NOTLAR:
KORKMAZ AİLESİ MAHKEMEYE OLAY YERİ MAKETİNİ GETİRDİ
   
* Ali İsmail Korkmaz'ın saldırıya uğradığı iddia edilen yerin maketi, avukatlar tarafından duruşma salonuna getirildi. Maket, mahkeme heyetinin önüne kuruldu.

SAVCININ MÜTALAASI:
* Savcı mütalaasında, Ali İsmail Korkmaz’ın Eskişehir’deki Gezi Parkı eylemlerine katıldığını ve eylemlerde yaralanarak, daha sonra yaşamını yitirdiğinin belirlendiğini söyledi. Tutuksuz yargılanan polis memurları Hüseyin Engin ve Şaban Gökpınar’ın beraatlerine karar verilmesini isteyen savcı, mütaalasında şu görüşlere yer verdi;

ASIL ZANLI MEVLÜT SALDOĞAN
“Eskişehir ilinde düzenlenen eylemlerde Ali İsmail Korkmaz’ın katıldığı Yunus Emre caddesindeki eylemlerde müdahaleden kaçarak, Kurtuluş Mahallesi Sanayi Sokak'a girdiği, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever, Ebubekir Harlar’ın, Korkmaz ı beklediği, Ebubekir Harlar’ın tekme attığı, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu ve Muhammet Vatansever’in çelme taktığı, ekmek fırını önünde yaraladığı, Mevlüt Saldoğan’ın yerde yatan Ali İsmail Korkmaz’a vurduğu, Yalçın Akbulut’un da orada bulunduğu, Ali İsmail Korkmaz’ın küfür ettiği, sanıklardan Mevlüt Saldoğan’ın Ali İsmail Korkmaz’ın göğüs ve baş kısmına tekme attığı belirlendi.

Ali İsmail Korkmaz’ın arkadaşlarıyla birlikte hastaneye tedavi amacıyla gittiği ve burada genel durumunun iyi olduğu, eşya taşırken düştüğünü söylediği, daha sonra beyin tomografisinin çekilmesi amacıyla Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne ambulansla sevk edildiği, yapılan muayenesinde çeşitli yerlerinde kırıklar olduğu, Ortopedi Polikliniği’nde tedavisinin devam edeceğinin söylendiği, ardından Ali İsmail Korkmaz’ın Odunpazarı Polis Merkezi Amirliği’nde verdiği ifadede eski Tren Garı’nda 5-6 kişinin kendisinin sopayla dövdüklerini söylediği, kendisine kimin neden vurduğunu bilmediği ve şikayetçi olduğunu söylediği, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılan kontrollerinde beyin kanaması geçirdiği, daha önce kalp ameliyatı geçirdiği ve buna bağlı olarak kullandığı ilaçların kan dolaşımını hızlandırdığı, kafa travmasına bağlı beyin kanaması, kalp rahatsızlığı nedeniyle kullandığı ilaçlarla aldığı kafa travmasıyla beyin kanaması ilişkili olabileceği, Ali İsmail Korkmaz’ın dövülmesiyle, ölümünün illiyet bağı bulunduğu, kullandığı ilaçların beyin kanamasını hızlandırdığı belirlendi.

Mevlüt Saldoğan’ın yaralamaya yönelik saldırı, ardından Ali İsmail Korkmaz’ın küfretmesi üzerine Mevlüt Saldoğan’ın başına 3 kez vurduğu ve yaralamaya yönelik saldırının kastının aştığı ve adam öldürmeye sebep olduğu anlaşılmakla, sanıklardan Mevlüt Saldoğan’ın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 81/1 53/1 kasten adam öldürmek suçundan cezalandırmasına, İsmail Koyuncu, Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatansever ve Ebubekir Harlar’ın TCK’nın 86/1, 87/4 ayrı ayrı eylemlerinin başta öldürmeye yönelik olmadığı ve nitelikli yaralamadan cezalandırılmaları, Yalçın Akbulut’un 86/3d maddesi 87/4 kasten yaralama suçundan, Şaban Gökpınar ve Hüseyin Engin’in ise kasten adam öldürmeye iştirak suçundan dava açılmış ise de Ali İsmail’in kaçtığı ve bu nedenle her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller olması nedeniyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi mütalaa olunur.”

(hürriyet.com.tr)

Meclis'te dört bakan için kurulan komisyona yayın yasağı

Dört eski bakan hakkında kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın yasağı getirildi. Yayın yasağının gerekçesi şu: “Eski Bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’ın kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, şöhret ve diğer haklarının korunması…”

TBMM Başkanlığı, 21 Kasım 2014’te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazı göndererek, komisyon tarafından yürütülen soruşturmayla ilgili basın ve yayın organlarınca, Anayasa’nın 38’inci, TBMM İçtüzüğü’nün 110’uncu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 157’nci maddelerinde düzenlenen, soruşturmanın gizliliğini ihlal edici ve masumiyet karinesini zedeler şekilde yayınlar yapıldığı belirtildi ve “soruşturmanın sağlıklı yürütülmesini takiben, soruşturmanın bitim tarihi olan 27 Aralık 2014’e kadar yayın yasağı kararı aldırılması” istendi. Basın Suçları Soruşturma Bürosunda görevli Cumhuriyet Savcısı Kürşat Kayral, bunun üzerine nöbetçi sulh ceza hâkimliğinden, söz konusu haberlere yayın yasağı getirmesini talep etti. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimi Yavuz Kökten’in, talebin kabulüne ilişkin kararında şöyle denildi:  

İŞTE SON DÖNEMDE YAYIN YASAĞI GETİRİLEN KONULAR 

YÜKSEKOVA’DA 3 ASKERİN ŞEHİT EDİLMESİ 

BİNGÖL SUİKASTI 

17 ARALIK OPERASYONU

IŞİD'İN MUSUL BAŞKONSOLOSLUĞU BASKINI 

BÖCEK SORUŞTURMASI 

RTÜK'TEN KANALLARA 'FACİA' UYARISI 

REYHANLI SALDIRISI 

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI'NDAKİ TOPLANTININ SES KAYITLARI 

MİT TIRLARINA YAPILAN BASKIN 

ŞİKE SORUŞTURMASI 

ULUDERE OLAYI 

AKTÜTÜN SALDIRISI

SORUŞTURMA BİTENE KADAR  

“Eski Bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar’ın kişilik haklarının zedelenmesinin önlenmesi, şöhret ve diğer haklarının korunmasının sağlanması bakımından, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun istemiş ve getirtmiş olduğu bilgi ve belge içerikleri ile komisyonun tanık, bilgi sahibi, bilirkişi sıfatıyla veya diğer ilgililer olarak beyanlarına başvurduğu kişilerin komisyona vermiş oldukları beyanlarına yönelik olarak 5187 Sayılı Basın Kanunu’nun 3/2. maddesi gereğince, soruşturma bitim tarihi olan 27 Aralık 2014 günü mesai sonu bitimine kadar tüm yazılı, görsel ve internet ortamında yapılan yayınlar hakkında yayın yasağı konulmasına karar verildi.”

MECLİS'TE BİR İLK !

MECLİS'TE DÖRT BAKAN İÇİN KURULAN KOMİSYONA YAYIN YASAĞININ ÖRNEĞİ YOK

TBMM'de dört eski bakan hakkında 17 Aralık soruşturmasıyla bağlantılı olarak kurulan soruşturma komisyonunun çalışmalarına yayın yasağı getirildi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başvurusu üzerine Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği'nin aldığı karar

TBMM tarihinde bir ilk.

TBMM'de daha önce pek çok bakan ya da Başbakan hakkında soruşturma komisyonları oluşturulmuş, ancak bu komisyonların çalışmalarına ilişkin yayın yasağı getirilmemişti.
Son dönemde TBMM'de eski hükümet üyeleri hakkındaki iddialar nedeniyle kurulan soruşturma komisyonlarında, gerek ilgili hükümet üyelerinin ifadeleri, gerekse komisyon çalışmaları yayınlanabilmiti.

TBMM'de son dönemde, TC hükümetlerinde görev yapmış Başbakan ve bakanlar konusundaki soruşturma komisyonları şöyle;

'TBMM'NİN GÖREVİ BU MUDUR?'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Meclis Soruşturma Komisyonu haberlerine yayın yasağı hakkında konuştu. Kılıçdaroğlu "TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, mahkemeye başvuruyor. TBMM'de kurulan komisyonla ilgili yayın yasağı getirin' diyor. Ve mahkemeden karar çıkartıyor. Ne zamandan beri TBMM hırsızların hamisi konumuna geldi. Sayın Cemil Çiçek bunu açıklar mısın? TBMM'nin görevi bu mudur? Senin görevin başka bir şey. Senin görevin TBMM'nin itibarını korumaktır. Yayın yasağı getirerek kimlere arka çıkıyorsun sen. Ayıp günah değil midir? Yaptığın iş doğru mudur acaba? Senin vicdanın buna el veriyor mu? Devlet soyulacak, tüyü bitmemiş yetimin hakkı elinden alınacak, sen kalkacaksın hırsızların koruyucusu pozisyonuna kendini konumlandıracaksın. Bunu kabul etmemiz doğru değil. Böyle birşey olmaz. Bu yeni mi oldu? Geçmişte de buna benzer olaylar oldu. Ama hiçbir zaman TBMM Başkanları hırsızları korumak gibi bir pozisyonda kendilerini tutmadılar. İlk kez böyle bir tablo ile karşı karşıyayız" dedi.

* Eski Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ve eski Devlet Bakanı Recep Önal hakkında, Türkiye Halk Bankası’nı zarara uğrattıkları gerekçesiyle soruşturma komisyonu açıldı. Komisyon çalışmaları sonucunda iki bakan 15 Haziran 2004 tarihinde Yüce Divan’a sevkedildi. İki Bakan Yüce Divan'da beraat etti.

* Eski Eneri ve Tabi Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer hakkında soruşturma komisyonu kuruldu. Ersümer'in, doğalgaz anlaşmalarında Türkiye aleyhine uygulamaların yapılmasına yol açtığı gerekçesiyle 13 Temmuz 2004 tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda yapılan oylamada Yüce Divan’a gönderildi. Cumhur Ersümer beraat etti.

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Türkbank ihalesine fesat karıştırdığı gerekçesiyle TBMM'de soruşturma komisyonu oluşturuldu. Yılmaz ve Taner, 13 Temmuz 2004’te Genel Kurul oylaması sonucunda Yüce Divan’a sevkedildi.

* Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Koray Aydın hakkında ihalelerde usulsüzlük yaptığı, görevini kötüye kullandığı ve malvarlığında haksız artış olduğu gerekçesiyle soruşturma komisyon kuruldu. Aydın, 9 Kasım 2004’te Yüce Divan’a gönderildi.

* Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı Yaşar Topçu hakkında Karadeniz Sahil Yolu ihalesinde devleti  zarara uğrattığı gerekçesiyle soruşturma komisyonu kuruldu. Topçu, 10 Kasım 2004’te Yüce Divan’a sevkedildi.

YÜCE DİVAN'A SEVK EDİLMEYENLER DE VAR

Daha önce eski Başbakanlar ve bakanlar hakkında çeşitli iddialarla kurulan soruşturma komisyonlarında, Yüce Divan'a sevk edilmelerine gerek olmadığına ilişkin karar da alındı. Yüce Divan'la sonuçlanmayan hükümet üyeleri hakkındaki iddialar ve kurulan soruşturma komisyonları şöyle;

* Eski Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu yanlış eğitim politikaları izlemek;

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz hakkında mevzuata aykırı şekilde İstanbul’da yeni turizm merkezleri ilan etmek;

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez hakkında İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayi A.Ş’ye bedelsiz vererek görevi kötüye kullanmak;

* Eski Devlet Bakanı Burhan Kara hakkında Denizcilik Müsteşarlığı’na ait bazı ihaleler ve personel alımında görevini kötüye kullanmak;

* Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nün personel sınavında usulsüzlük yapmak;

* Eski Başbakan Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Işın Çelebi hakkında POAŞ’ın özelleştirilmesinde ihaleye fesat karıştırmak;

* Eski Başbakan Yılmaz hakkında İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde devleti zarara uğratmak;

* Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kul hakkında SSK Genel Müdürlüğü’nce özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mezuata aykırı davranmak;

* Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar hakkında suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak;

* Eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Eyüp Aşık hakkında yasadışı örgütlerle birlikte hareket etmek;

* Eski Başbakan Yılmaz ve eski Ulaştırma Bakanı Necdet Menzir hakkında Telsim ve Turkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelerde görevlerini kötüye kullanmak;

*Eski Başbakan Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında Türk Ticaret Bankası’nın satışında yolsuzluk yapmak;

* Eski Başbakan Yılmaz hakkında İstanbul-Kurtköy Havaalanı ihalesinde görevini kötüye kullanmakı;

* Eski Başbakan Tansu Çiller ve eski Maliye Bakanı İsmet Atilla hakkında Başbakanlık örtülü ödeneğini mevzuata aykırı şekilde harcamak.

(Zeynep Gürcanlı / Hürriyet)

25 Kasım 2014 Salı

’2013’de 237 kadın öldürüldü’

CHP’ i kadınlar, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ nde İstiklal Caddesi’nde basın açıklaması yapıp, çevredekilere mor kurdela taktılar. CHP İstanbul İl Kadın Kolları üyesi bir grubun saat 11.00’ de İstiklal Caddesi’nde düzenlediği açıklamada, “Emeğimize, bedenimize, kimliğimize sahip çıkacağız” denildi.

GEÇEN YIL 237 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ
Basın açıklamasını okuyan CHP İstanbul Kadın Kolları Başkanı Arzu Öner,
“2013’de 237 kadın öldürüldü. 2014’ün ilk 10 ayında bu sayı 255’e yükseldi. Bunlardan 12 kadın tehdit edildiği için koruma başvurusu yapmasına rağmen, gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle hayatlarını kaybetti. Sadece Ekim ayında 29 kadının yaşam hakkı elinden alındı. Güvencesiz çalışan 101 kadın iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Kadınları yok sayan, onun emeği üzerinde hak iddia eden zihniyete karşı, bulunduğumuz her noktada kadın olmak ortak paydasında mücadele edeceğiz”dedi.

BAZI ERKEKLER KURDELAYI KABUL ETMEDİ
Kadına şiddete dikkat çekmek için yakalara takılan kurdelaları bazı erkeklerin kabul etmediği dikkat çekti. Açıklama olaysız bitti. (Sözcü)

"Bir defadan bir şey olmaz" karar

YARGITAY, bir genç avukatın yanağını okşayıp, öptüğü için cinsel saldırı suçu işleyen sanığa, verilen cezada “kadının beden ve ruh sağlığının bozulması nedeniyle” artırıma gidilmesine itiraz etti.

Yargıtay, dosyadaki raporlara rağmen “ani nitelikteki, devamı bulunmayan, kesik biçimde gerçekleştirilen dokunma” şeklindeki eylemle kadının ruh ve beden sağlığının bozulamayacağına hükmetti.

Dava dosyasına göre, 10 Mayıs 2011 tarihinde, Ankara’da bir icra müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak görev yapan H.S,  çalışan avukat genç kadına “Ben sana çok alıştım, biz seninle iyi arkadaş olduk. Biz seninle artık avukat, müdür yardımcısı değil iki arkadaşız. Şimdi sen bana telefon numaranı vereceksin” dedikten sonra yanağını okşayarak, öptü. Olayla ilgili olarak Müdür Yardımcısı H.S hakkında “cinsel saldırı” suçundan Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
10 YILDAN AZ OLMAMALI
Genç kadın, yaşadığı olay nedeniyle “beden ve ruh sağlığının bozulduğuna” ilişkin iki ayrı üniversite hastanesinden rapor aldı. Yapılan yargılama sonucunda mahkeme  sanığa cinsel saldırı suçundan ceza  verdi. Mahkeme, suç tarihinde yürürlükte bulunan “suçun mağdurun beden ve ruh sağlığının bozulması halinde, 10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilir” hükmünü de uygulayarak verilen cezayı artırdı. Mahkeme, cinsel saldırı suçunun artırım maddelerinden biri olan “Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak” hükmünü de uyguladı.

KARAR DEĞİŞTİ
Yapılan yargılama sonucunda mahkeme, toplamda sanık H.S’ye 8 yıl 4 ay hapis cezası verdi. Kararın temyiz incelemesini Yargıtay 14. Dairesi yaptı. Daire dosyayı önce onayladı. Yargıtay Başsavcılığı’nın itirazı üzerine dosyayı tekrar ele alan Yargıtay’ın kararı bu defa farklı oldu. Daire, sanığa verilen cezada artırım maddelerinin uygulaması nedeniyle verilen kararı bozdu. Daire, sanığın eylemi ile kadının beden ve ruh sağlığının bozulduğu yönündeki mahkeme kararına karşı çıkarak, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:

BİR ÖPME İLE RUH SAĞLIĞI BOZULMAZ
“Sanık tarafından işlenen ani nitelikteki, devamı bulunmayan, kesik biçimde gerçekleştirilen dokunma şeklindeki bu eyleminden dolayı kastettiğinden daha farklı ve daha ağır bir neticenin meydana geldiğinin iddia olunduğu, olayın gerçekleşme biçimi nazara alındığında ağır netice olarak ortaya çıkacak mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanık tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesinin söz konusu olmayacağı, meydana gelen zararın cezanın bireyselleştirilmesinde alt sınırdan uzaklaşılması sırasında dikkate alınabileceği gözetilmeden, sanık hakkında 102/5 maddesinin uygulanmasının doğru olmadığı ve fazla cezaya hükmedilmiştir.”

MAHKEME DİRENDİ
Yargıtay’ın bozma kararından sonra dava dosyası tekrar yerel mahkemeye geldi. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 Kasım’da yapılan duruşmada, oy birliği ile ilk verdiği kararda direnme kararı aldı. Avukat Seher Kırbaş Canikoğlu dilekçesinde, kadının beden ve ruh sağlığının bozulması nedeniyle verilen cezada artırıma gidilmesine Yargıtay’ın karşı çıkmasını eleştirerek şu değerlendirmeyi yaptı:

ANİ OLDUĞUNDA SUÇ OLMUYOR MU
“Sanığın müvekkile dokunarak kasıtlı bir biçimde cinsel saldırı suçunu işlediği sabittir. Sanığın bu kasıtlı suç sebebiyle müvekkilin ruh sağlığının bozulacağını öngörmemesi mümkün değildir. Ayrıca ani hareketle gerçekleştirilen cinsel saldırı ile ani olmayan hareketle gerçekleştirilen cinsel saldırı arasında, mağdurda yarattığı etki bakımından herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Ani hareketle yapılan cinsel saldırıya daha az ceza vermeyi düşünmek, hangi motivasyondan kaynaklanıyor olabilir? İnsanın daha çok erkeklerin kendilerini tutamayarak yani kasıtsız olarak mı bu hareketleri yaptığını düşünmekteler ki, daha az ceza vermenin uygun olacağını düşünmekteler ve bunu yasalaştırmaktalar.”

(Kaynak:hürriyet.com.tr)

Öğrencisiyle cinsel ilişkiye girdi, tutuklandı!

ABD’de, öğrencisiyle cinsel ilişkiye giren öğretmenler skandalına bir yenisi daha eklendi. ABD basınında öğretmenin Müslüman olmasına da vurgu yapıldı.

New Jersey eyaletinde, 21 yaşındaki öğretmen, 16 yaşındaki erkek öğrencisiyle cinsel ilişkiye girdiği gerekçesiyle tutuklanarak hapse kondu.

Amerikan medyasında yer alan haberlere göre, okulun yedek öğretmen kadrosunda bulunan fen bilgisi öğretmeni Linda Hardan, adı açıklanmayan 16 yaşındaki öğrenciyi, New Jersey eyaletine bağlı Wayne kentine götürerek, arabada öğrencisiyle cinsel ilişkiye girdi.

Linda Hardan, 250 bin dolar kefalet karşılığında tutuklanarak bölge hapishanesine kondu. Manchester Bölge Lisesi’nde görev yapan öğretmenin, kendisinin de aynı okuldan mezun olduğu öğrenildi. Öğretmen hakkında cinsel taciz ve reşit olmayan bir kişinin güvenliğini tehlikeye sokmak suçlamalarıyla dava açıldı.  (milliyet.com.tr)

Çocuğu olana erken emeklilik

Sadece erkeklere değil, çalışan annelere de erken emeklilik imkanı var. 3 çocuk borçlanması yapanlar, toplamda 2 bin 160 gün kazanacak. Böylece 6 yıl beklemeden erken emekli olabilecek

Erkeklerdeki askerlik borçlanmasının benzeri, kadınlar için doğumla devreye giriyor.Çalışan anneler, doğum borçlanması yaparak erken emeklilik imkanına kavuşuyor. Doğum borçlanması hakkı yeni bir uygulama değil ancak, torba yasa ile kapsamı genişletildi. Daha önce sadece SSK'lı kadınlara tanınan doğum borçlanması hakkı, torba yasa ile Bağ- Kur'lu ve memur kadınlara da verildi. Daha önce en fazla 2 çocuk için borçlanma yapılabilirken, borçlanma yapılabilecek çocuk sayısı da 3'e çıkarıldı.

ŞARTLARI VAR

Sigortalı olduktan sonra doğum yapan anneler, 3 çocuğa kadar borçlanma yapabiliyor. 3 çocuk için doğum borçlanması yapanlar, 2 bin 160 gün, yani 6 yıl prim kazanabiliyor. Ancak borçlanacağınız sürelerde çalışmamış, yani adınıza prim ödenmemiş olması ve çocuğun yaşaması şartı var. Her çocuk için 720 gün borçlanma hakkı bulunuyor.

EKSİĞİNİZİ TAMAMLAYIN

Ne kadar prim eksiğiniz varsa o kadar borçlanarak, bu süreleri beklemeden emeklilik hesabınıza katabiliyorsunuz. Başvuruda ödeyeceğiniz miktarı siz belirliyorsunuz. Priminiz tamam ise ve yaşı bekliyorsanız o zaman borçlanmaya gerek yok. Çünkü doğum borçlanması yaşı geriye çekmiyor. Kadınlar, doğum borçlanması için stajyerlik başlangıçlarını ilk tarih olarak kullanabiliyor. Doğum borçlanması başvurusu yapıp sonrasında ödeme yapılmazsa, işlem iptal ediliyor. Ancak hak kaybedilmiyor, sonradan yeniden başvurarak borçlanma yapılabiliyor

ASGARİ ÜCRET BELİRLİYOR

Yapılacak borçlanma miktarını asgari ücret belirliyor. Burada ihtiyacınız kadar prim gününü aylık ya da günlük olarak hesaplayıp ödeyebilirsiniz. En alt seviyeden ödemek yerine yüksek miktarda yapacağınız ödemeler emekli maaşınızda artışa da yol açacaktır.

KAYNAK:TAKVİM

Binlerce zehirli ayakkabı sır oldu

Çin'den gelen ayakkabılarda kanserojen madde belirlendi. İmhaya götürülen kutuların içindeki ayakkabıların değiştirildiği ortaya çıktı.

Milliyet Gazetesi'nden Tolga Şardan'ın haberine göre, İstanbul Erenköy Gümrüğü'nde incelenen 25 bin 510 çift ayakkabıda kanserojen madde olarak bilinen azor boyaya rastlandı ve ithalat izni verilmedi. 20 Ekim'de yapılan tespitin ardından ayakkabılarla ilgili gerekli işlemler tamamlandıve imha kararı alındı.

Tekrar TIR'lara yüklenen ayakkabılar Kocaeli'ndeki bir atık imha tesisine götürüldü. İşlem için tespit yapılmak istenince; kolilerde imha amacıyla gönderilen gerçek ayakkabıların olmadığı, daha önce piyasadan iade alınan eski ve yırtık ayakkabıların bulunduğu görüldü. Aralarında çocuk ayakkabılarının da olduğu kanserli madde içeren ayakkabıların izine rastlanamadı. Ayakkabıların bekletildiği antrepoyla ilgili inceleme başlatıldı.  

Yeni bir devlet kurumu geliyor

Hükümet, inşaat sektöründe suistimallerin yaşandığı standartların takip edilmesi ve malzeme niteliğinin araştırılması amacıyla ‘Yapı Araştırma Merkezi’ kurmaya hazırlanıyor. Böylelikle, Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilecek sonuçlar kentsel dönüşüm de dahil olmak üzere sektörün üretim sürecine doğrudan kanalize edilebilecek. Merkezle başta deprem olmak üzere doğal afetlere karşı dayanıklı uygulamaların üretilmesi de amaçlanıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yapılarla ilgili önerilerin ve standartların geliştirilmesi, yenilikçi tasarımların yapılması, yapım tekniklerinin yükseltilmesi, malzemelerin araştırılması ve geliştirilmesi amacıyla Yapı Araştırma Merkezi kurulmasına yönelik çalışmalara başladı. Merkezin kurulması için önümüzdeki günlerde hukuki altyapı hazırlanacak. Kurulacak Yapı Araştırma Merkezi’nce yürütülecek araştırma ve geliştirme faaliyetleriyle üretim ve pazarlama stratejisi oluşturulacak. Elde edilecek sonuçlar kentsel dönüşüm süreci de dahil olmak üzere inşaat sektörünün üretim sürecine doğrudan kanalize edilebilecek.

YERLİ FİRMA DESTEĞİ
Söz konusu merkez, yerli ve yabancı üniversiteler, sektör temsilcileri ve şirketlerle işbirliği içinde çalışacak. Merkez, protokol veya geçici görevlendirme yoluyla uzman desteği alarak faaliyetlerini yürütebilecek. Yapı Araştırma Merkezi’nin çalışmalarıyla inşaat malzemeleri sanayinin tüm segmentlerini kapsayacak şekilde yaygınlaştırılacak. Böylece daha düşük maliyetlerle birçok sıkıntının yaşandığı inşaat sektöründe kullanılan malzemelerle ilgili Ar-Ge yapılmasının önü açılacak. Merkezde yenilikçi, çevreye duyarlı, yerli ürünler öncelikle desteklenecek. İleri malzemelerin geliştirilmesi, akıllı ve yeşil bina teknolojileri, doğal afetlere dayanıklı uygulamalar gibi Ar-Ge alanları belirlenecek. Geliştirilen ürünlerin yerli üretimi için yurtiçindeki üreticilere teşvik ve destekler sağlanacak. Ayrıca yerel malzeme ve kaynakların kentsel dönüşümde değerlendirilmesi de teşvik edilecek. Hürriyet

24 Kasım 2014 Pazartesi

Borcunu ödemeyenler, bu habere dikkat!

Vergi ve trafik para cezası borçlarında torba yasa ile getirilen yapılandırma fırsatından yararlanmak için son haftaya girildi.

Milliyet'te yer alan habere göre borçlarını, faiz yükünden kurtularak peşin ya da taksitle ödemek isteyenlerin başvuru süresini kaçırmaması gerekiyor. Motorlu Taşıtlar Vergisi, emlak Vergisi, Çevre Temizlik Vergisi ile trafik cezası borçlarına yapılandırma için başvuru süresi 1 Aralık'ta doluyor. 1 Aralık günü mesai bitimine kadar başvurmayanlar, fırsatı kaçıracak.

NASIL BAŞVURULACAK?

Motorlu Taşıtlar Vergisi ve trafik para cezası borçları için Gelir İdaresi'nin internet adresi www.gib.gov.tr üzerinden internet aracılığıyla, bağlı bulunulan vergi dairesine şahsen ya da posta yoluyla başvurulabiliyor. Emlak Vergisi ve Çevre Temizlik Vergisi borçları için ise başvuru adresi belediyeler... Yetkililer, borçluların yapılandırma fırsatından yararlanmak isteyenlerin başvurularını son güne bırakmamalarını öneriyor. Vergi ve trafik para cezası borcunu yapılandırmak için başvuranlar, peşin, ya da 6, 9, 12, 18 eşit taksitte ödeme seçeneklerinden birini seçecek. Taksit ödemeleri 2 ayda bir yapılacak.

36 AY VADE

6 taksitte 12 ayda yapılacak ödemelerde 1.05, 9 taksitte 18 ayda yapılacak ödemelerde 1.07, 12 taksitte 24 ayda yapılacak ödemelerde 1.10, 18 taksitte 36 ayda yapılacak ödemelerde ise 1.15 katsayısı esas alınacak. Peşin ödeme için de taksitli ödemelerde ilk taksitin yatırılması için de son tarih 31 Aralık.

294 BİN KİŞİ YAPILANDIRDI

Gençlik ve spor Bakanlığı'nın 2015 yılı bütçe sunumunda, öğrenim katkı kredileriyle ilgili rakamlara yer verildi. 11 yılda tahsil edilen öğrenim katkı kredisi miktarı 6 milyar 148 milyon lirayı buldu. Takibe alınmış öğrenim veya katkı kredisi borçları, ilgili kanunlar kapsamında yeniden yapılandırılırken, bu haktan 294 bin 174 kişi yararlandı.

Adalet Bakanlığı'nda 220 bin liralık makam odaları!

Adalet Bakanlığı'nda makam odaları için 220 bin TL harcanmış.

Hürriyet'ten Zeynep Gürcanlı'nın haberine göre Adalet Bakanlığı, geçen yıl bakanlık yöneticilerinin makam odalarının teşrifi için 220 bin TL harcadı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun yazılı soru önergesine verdiği yanıtta, "651 adet harcama birimi yöneticilerine ait makam odası mobilyaları için 2012 yılında genel bütçeden yaklaşık 175.000,00 Türk Lirası; 2013 yılında ise yaklaşık 220.000,00 Türk Lirası ödenek tahsis edilmiştir" bilgisini verdi.

Bakan Bozdağ, Adli Tıp Kurumu'nda da makam odaları için 2012-2013 yılları arasında KDV hariç 53.793 Türk Lirası tutarında harcama yapıldını belirtti. .

Bozdağ, makam odalarının teşrifine ilişkin alımların, mevzuatta öngörülen limit ve usuller dahilinde, "doğrudan temin ve ihale yoluyla çeşitli firmalardan" gerçekleştirildiğini, bazı alımların da Devlet Malzeme Ofisinden gerçekleştirildiğini bildirdi.

BAKANLIK KIRTASİYE GİDERLERİ

Bozdağ, soru önergesine yanıtta, Adalet Bakanlığı'nın kırtasiye masraflarını açıkladı.

Buna göre, Adalet Bakanlığı Merkez teşkilâtı kırtasiye ihtiyaçları için 2006 yılında 305.883,00 Türk Lirası; 2007 yılında 565.640,00 Türk Lirası; 2008 yılında 318.388,00; 2009 yılında 573.711,00 Türk Lirası; 2010 yılında 590.785,00 Türk Lirası; 2011 yılında 833.806,00 Türk Lirası ve 2012 yılında 638.015,00 Türk Lirası ödenek kullanıldı.

Kazak çocuklar IŞİD’in cihat eğitim kampında

Irak ve Suriye’de etkili cihatçı örgüt IŞİD tarafından yayınlanan son propaganda videolarından birinde Kazakistan kökenli küçük çocuklara askeri eğitim verildiği görülüyor.

Kazakistan makamlarına gören en az 300 Kazak, Suriye’ye giderek IŞİD’e katıldı. Kazakça konuşulan videoda Arapça ve İngilizce altyazı mevcut.

‘Dünyayı sallayacağız’

Kayıtlarda, IŞİD eğitimindeki küçük çocuklara ilk olarak Arapça okuma ve yazma dersleri verildiği söyleniyor. Bu dersleri tamamladıktan sonra fiziksel ve askeri eğitim verileceği belirtiliyor. Farklı yaşlardaki çocuk ve yetişkinlere keskin nişancılık dersi verildiği görülüyor.

Videoda eğitim alan Kazak çocukların ‘çok yakında IŞİD ordusuna katılmak için hazır olacakları ve Allah’ın izniyle dünyayı sallayacakları’ söyleniyor.

Birleşmiş Milletler bünyesindeki Uluslararası Suriye Araştırma Komisyonu’na göre IŞİD giderek daha fazla çocuğu saflarına çekip istismar ediyor. (Milliyet)

Odun kırıp, soba yakan "Eğitim Melekleri"

Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Çatak Değirmen köyünde görevli İzmir ve Antalyalı iki kadın öğretmen, öğrenciler üşümesin diye ellerine ilk kez aldıkları baltayla odun kırıp, soba yakıyor. Öğretmenlerden Zeynep Kiraz: "Doğu'ya ilk defa geldim ve alışılmadık bir yaşam tarzıyla karşılaştım. Öğrenciler bana odun kırmayı ve soba yakmayı öğretti"

Hizan'ın Çatak Değirmen  köyünde görev yapan kadın öğretmenler, tüm zorluk ve imkansızlığa rağmen  öğrencilerini geleceğe hazırlıyor. Alışılagelmiş yaşamlarını geride bırakıp Hizan'a 50 kilometre  mesafedeki Çatak Değirmen köyünde öğretmenlik yapan İzmirli Zeynep Kiraz ile  Antalyalı İpek Şekerci, ailelerinden ve sevdiklerinden kilometrelerce uzakta  eğitim veren öğretmenlerden yalnızca ikisi...

Köydeki imkansızlıklar nedeniyle ilçe merkezinde oturan ve her gün  kilometrelerce yol katederek günün ilk ışıklarıyla köye ulaşan Zeynep ve İpek  öğretmen, öğrencilerini sıcak dersliklerde karşılamanın çabasını gösteriyor.

Öğrencileri okula gelmeden ellerine aldıkları baltayla odun kıran ve  sınıflardaki sobaları yakan fedakar öğretmenler, kendi çocuklarından ve  kardeşlerinden ayırt etmedikleri öğrencilerine hem anne hem de abla şefkati  gösteriyor.

İlk görev yeri

Alışık olmadıkları köy şartlarında tüm zorluklara göğüs gererek  öğrencilerine iyi bir gelecek sunmanın uğraşını veren genç öğretmenlerin bu  özverisi, köy halkı tarafından da takdir ediliyor. Antalya'dan ilk görev yeri olan Çatak Değirmen köyüne gelen  öğretmenlerden İpek Şekerci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, öğrencilerinin iyi  bir eğitim alması için gün doğmadan yola koyulduklarını söyledi.

Şekerci, hafta içi her gün bir saat süren yolculuğun ardından köye  ulaştıklarını ve ilk iş olarak odun kırıp dersliklerdeki sobaları yaktıklarını  vurgulayarak, şöyle konuştu:  "Antalya'dan geldiğim için hiç soba yakmamıştım. Öğrencilerin  yardımıyla soba yakmayı öğrendim. Hava şartları bizi zorluyor. Soğuk kış  günlerinde soba yakmak zor oluyor. Fakat hem köylüler hem de öğrencilerimiz bize  çok destek oluyor.

'Hiç alışık olmadığım bir yaşam tarzı'

Antalya'dan geldiğimde burada hiç alışık olmadığım bir yaşam  tarzıyla karşılaştım. Biraz zorlandım ama öğrencilerimizin gözündeki o ışık, her  şeye değiyor. Tüm zorluklara rağmen öğrencilerimizin sevgisi bizi mutlu ediyor.  Onlar için buradayız. Onların mutlu olduğunu görmek benim de hoşuma gidiyor. Bizi  buraya tek bağlayan unsur öğrencilerimiz." Geçen yıl kış mevsiminde köy yolunun kar nedeniyle kapandığını ve  kendilerinin de birkaç defa yolda kaldığını ifade eden Şekerci, aracın yolda  kaldığı günlerde saatlerce yürüyüp okula gittiklerini dile getirdi.

'Ankara'nın doğusunu ilk kez gördüm'

İzmirli Zeynep öğretmen ise Ankara'nın doğusunu ilk kez gördüğünü, bu  nedenle de alışık olmadığı bir yaşantıya adapte olmakta büyük zorluklar  yaşadığını belirtti. Tüm zorlukları öğrencilerin ve köylülerin desteğiyle aştıklarına  değinen Zeynep Kiraz, şunları kaydetti: "Buraya ilk geldiğimde soba yakmayı bilmiyordum. Daha önce hiç böyle  bir deneyimim olmamıştı. Okulu ilk gördüğümde büyük şaşkınlık yaşadım. Okulda iki  bayan öğretmen olduğumuz için her şeyle biz ilgileniyoruz. Okulun sobalı olması,  kışın aşırı soğuk geçmesi ve konuşulan dil nedeniyle çok sıkıntı yaşadım. Ama  çocuklar benim alışmam için çok yardımcı oldular. Doğu'ya ilk defa geldim ve  alışılmadık bir yaşam tarzıyla karşılaştım. Öğrenciler bana odun kırmayı ve soba  yakmayı öğretti. Şimdi işimi severek yapıyorum. İyi ki öğretmen olmuşum ve iyi ki  buradayım." (milliyet.com.tr)

Maden ocaklarında 162 kişilik işe 4 bin 269 başvuru

Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) maden ocaklarına alınacak 162 nitelikli işçi için Çalışma ve İş Kurumu Müdürlüğü’ne 4 bin 269 kişi başvurdu.

Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürü Gönül Demirsu, TTK Genel Müdürlüğü’nün 162 kişilik nitelikli işçi talebine başvuruların 20 Kasım’da sona erdiğini ve toplam 4 bin 269 kişinin müracaat ettiğini açıkladı. Demirsu, en çok müracaatın 1128 kişi ile yeraltı nakliyat işçiliğine olduğunu söyledi. Her meslek dalında yeterli başvurunun alındığını ifade eden Demirsu, Kamu Personeli Seçme Sınavı puanına göre oluşturulan listelerde taban puanın 70 olduğunu söyledi. Daha önceki taleplere göre yüksek puanlı başvurular olduğunu belirten Demirsu, işe alınacak işçi sayısının 3 katı oranında oluşturulan nihai listelerin TTK Genel Müdürlüğü’ne teslim edildiğini kaydetti.

TTK’da mekanizasyon, pres, elektrik, talaşlı imalat, kaynak, tarama ve söküm, bakım-onarım, yer altı ve yer üstü nakliyat, kuyu vinç, sinyal, sondaj işçisi, iş yeri sağlık görevlisi ve iş makinası operatörü olmak üzere 13 meslekte alınacak 162 kişi, TTK tarafından yapılacak mülakatla belirlenecek.

Valilere olağanüstü yetki geliyor

Hükümetin TBMM'ye gönderdiği yeni güvenlik paketiyle, suç kovuşturmasında valilere, önemli yetkiler veriliyor.

Tasarının 7. maddesinde, İl İdaresi Kanunu'nda değişiklik yapılmasına ilişkin bir hüküm yer alıyor. Bu hükümle, yürütmenin parçası olan valilere, yargının parçası olan yetkilerin bir bölümü sağlanıyor.

İlgili madde şöyle;

MADDE 7- 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun;

(1) 11 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

“G) Vali, lüzumu halinde, kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için gereken acele tedbirlerin alınması hususunda doğrudan emirler verebilir. Kolluk bu emirleri mevzuatta belirlenen usule uygun olarak yerine getirir."

BELEDİYELER DE ARAÇLARINI VALİ EMRİNE VERMEK ZORUNDA

Yasa tasarısında Valilere verilen bir başka yetki ise, gerekli gördüğü hallerde belediyelerin de araçlarını kullanma yetkisi.

Yeni düzenleme ile valilere, kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, bölgedeki mahalli idarelerin de tüm araç ve gereçlerini gerekli gördüğü hallerde kullanma yetkisi veriyor.

Valiye, araç ve gereçlerini valinin emrine vermeyen kamu kurumları ve mahalli idarelerden, bu araç ve gereci "kolluk kuvvetleri yardımıyla" alma yetkisi de tanınıyor. Emre uymayanlardan da, meydana gelen zararın tazmin edilmesi tasarıya dahil edilmiş durumda.
Tasarıdaki ilgili madde şöyle;

"H) Vali, kamu düzenini ve güvenliğini veya kişilerin can ve mal emniyetini sağlamak amacıyla aldığı tedbir ve kararların uygulanması için adli kuruluşlar ile (D) fıkrası hükmü saklı kalmak kaydıyla askeri kuruluşlar dışında, mahalli idareler dahil bütün kamu kurum ve kuruluşlarının itfaiye, ambulans, çekici, iş makinesi ve tedbirlerin zorunlu kıldığı diğer araç ve gereçlerinden yararlanabilir, personeline görev verebilir. Kamu kurum ve kuruluşları, valinin bu konudaki emir ve talimatlarını yerine getirmek zorundadır. Aksi takdirde vali emir ve talimatlarını' kolluk aracılığıyla uygular. Bu fıkradaki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya geciktirilmesi sebebiyle oluşan kamu zararı ile gerçek ve tüzel kişilerin Devlet tarafından karşılanan zararları ilgili idarece genel hükümlere göre sorumlu kamu görevlilerinden tazmin edilir.

İ) (G) ve (H) fıkraları ile valiye verilmiş olan yetkiler, ilçede kaymakam tarafından da kullanılabilir.”

(Zeynep Gürcanlı / hürriyet.com.tr)