Hollanda Kraliyet Metoroloji Enstitüsü'ne endüstriyelleşme ve küresel ısınma yüzünden 1500'lü yıllardan bu yana Avrupa'nın en sıcak yılı 2014'te yaşandı.
Bu yıl hava sadece size sıcak gelmiyor. Financial Times’ın haberine göre bilim adamlarına göre 2014 yılı 1500’lü yıllardan bu yana Avrupa’nın gördüğü en sıcak yıl oldu. Uzmanlara göre bunun bir numaralı nedeni küresel ısınma. Yapılan araştırmaya göre Avrupa kıtasındaki 19 ülke bu yıl tarihlerinin en sıcak yıllarını geçildi.
ORTALAMA SICAKLIK 10.5 DERECE
Hollanda Kraliyet Metoroloji enstitüsüne göre Avrupa’da bu yıl sıcaklık ortalaması 10.5 santigrat derece olarak belirlendi. 2007 yılında Avrupa’da ortalama sıcaklık 10.2 dereceydi.
21 Aralık 2014 Pazar
ABD iade edecek mi?
Fethullah Gülen hakkında “terör örgütü kurma ve yönetme” suçlamasıyla yakalama kararı çıkartılmasının ardından gözler ABD’ye döndü.
Ancak Washington, 1999 yılından beri Pennsylvania eyaletinde yaşayan Gülen’in iade edilip edilmeyeceği ile ilgili soruları yine yanıtsız bıraktı. Beyaz Saray kaynakları Milliyet’in bu konudaki sorularını Dışişleri Bakanlığı’na yönlendirdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki ise cuma günü basın brifinginde “(Tutuklama kararı çıkarıldığı) yönündeki haberleri gördük. Uzun süredir devam eden bir politika olarak iade taleplerini ne doğruluyor ne de yalanlıyoruz. Daha çok detay için sizi Türkiye hükümetine yönlendiririm” dedi.
Beyaz Saray yalanlamıştı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başbakan olduğu dönemde ABD Başkanı Barack Obama ile Gülen’in iadesi ile ilgili konuştuğunu söylemişti. İki liderin 19 Şubat 2014’te yaptığı telefon görüşmesinin ardından Erdoğan, “Ben sayın Obama ile de bu konuyu görüştüm, ondan da umutluyum. ‘Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağı oradadır ve sizden gerekeni bekliyorum’ dedim. ‘Amerika’nın iç güvenliğini tehdit edenleri nasıl benden istiyorsanız ben de sizden bu konuda yardım istiyorum’ dedim ve o da olumlu baktı. Yani ‘Mesaj alındı’ dedi” ifadelerini kullanmıştı. Ancak Beyaz Saray bu ifadeleri yalanlamıştı.
İade anlaşması var ama...
Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi anlaşması var. Ancak her talep otomatik olarak hayata geçirilmiyor. İadesi istenen kişinin dosyasını önce ABD Dışişleri Bakanlığı inceliyor. Kişinin neyle suçlandığı, delillerin inandırıcı olup olmadığı, suçun ABD yasalarında da mevcut olup olmadığı inceleniyor. Politik suçlar iade kapsamına alınmıyor. Dosya daha sonra mahkemeye gidiyor. Yargı da kişinin iade edilebileceğine onay verdikten sonra son kararı Dışişleri Bakanı veriyor. Özellikle Fethullan Gülen gibi bir kişini iadesi ile ilgili alınacak karar bu nedenle diplomatik ve siyasi bir nitelik taşıyor. (Milliyet)
Ancak Washington, 1999 yılından beri Pennsylvania eyaletinde yaşayan Gülen’in iade edilip edilmeyeceği ile ilgili soruları yine yanıtsız bıraktı. Beyaz Saray kaynakları Milliyet’in bu konudaki sorularını Dışişleri Bakanlığı’na yönlendirdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki ise cuma günü basın brifinginde “(Tutuklama kararı çıkarıldığı) yönündeki haberleri gördük. Uzun süredir devam eden bir politika olarak iade taleplerini ne doğruluyor ne de yalanlıyoruz. Daha çok detay için sizi Türkiye hükümetine yönlendiririm” dedi.
Beyaz Saray yalanlamıştı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başbakan olduğu dönemde ABD Başkanı Barack Obama ile Gülen’in iadesi ile ilgili konuştuğunu söylemişti. İki liderin 19 Şubat 2014’te yaptığı telefon görüşmesinin ardından Erdoğan, “Ben sayın Obama ile de bu konuyu görüştüm, ondan da umutluyum. ‘Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağı oradadır ve sizden gerekeni bekliyorum’ dedim. ‘Amerika’nın iç güvenliğini tehdit edenleri nasıl benden istiyorsanız ben de sizden bu konuda yardım istiyorum’ dedim ve o da olumlu baktı. Yani ‘Mesaj alındı’ dedi” ifadelerini kullanmıştı. Ancak Beyaz Saray bu ifadeleri yalanlamıştı.
İade anlaşması var ama...
Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi anlaşması var. Ancak her talep otomatik olarak hayata geçirilmiyor. İadesi istenen kişinin dosyasını önce ABD Dışişleri Bakanlığı inceliyor. Kişinin neyle suçlandığı, delillerin inandırıcı olup olmadığı, suçun ABD yasalarında da mevcut olup olmadığı inceleniyor. Politik suçlar iade kapsamına alınmıyor. Dosya daha sonra mahkemeye gidiyor. Yargı da kişinin iade edilebileceğine onay verdikten sonra son kararı Dışişleri Bakanı veriyor. Özellikle Fethullan Gülen gibi bir kişini iadesi ile ilgili alınacak karar bu nedenle diplomatik ve siyasi bir nitelik taşıyor. (Milliyet)
‘Gözyaşlarım bile bana acı veriyor’
Okullarda önlem alınmadan yapılan deney ya da tatbikatlar can yakmaya devam ediyor. 6’ncı sınıf öğrencisi Mert de bu çocuklardan biri. Gözlerini kaybeden Mert, ‘Kendimi düşündükçe ağlıyorum’ diyor
İstanbul Üsküdar’daki Ali Fuat Başgil Ortaokulu’nun 6-C sınıfındaki öğrenciler, 3 Aralık günü Fen Bilgisi dersini işlemek için okulun deney laboratuvarına indi. Fen Bilgisi dersine giren öğretmen Mehmet Aslan, bir demir boruyu eline alarak öğrencilere çinko ve cıvanın karışmasını anlatacağını söyledi.
Ortaya çıkacak madde plastik boruyu eriteceği için metal bir kap kullandığını söyleyen öğretmen Mehmet Aslan, kendisine yardımcı olması için 11 yaşındaki Mert Öztoprak’ı çağırdı. Demir boruyu Mert’in eline veren öğretmen, önce çinkoyu ardından sıvı haldeki cıvayı dökmeye başladı. Mehmet Aslan, döktüğü cıvanın çinko ile karışması için Mert’in elindeki demir boruya üflediği anda bir alev topu oluştu.
Gözleri alevler içinde kaldı
1 saniye içinde çıkan alev demir borunun ağzına doğru bakan Mert’in burnunun üstünden kafasının hepsini kapladı. Mert’in gözleri alevler içinde kalırken saçları da tamamen yandı. Öğretmen Aslan’ın da gözleri alevlerden etkilendi.
Öğretmen ve öğrencisi ambulans ile önce Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, ardından Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Ünitesi’ne sevk edildi.
Öğretmen taburcu oldu
Öğretmen Mehmet Aslan tedavisinin ardından taburcu edilirken, 11 yaşındaki Mehmet’e doktorlar kötü haberi verdi. Patlamayla Mert’in gözkapaklarının ve göz içinin tamamen yandığı ve iki gözünü birden kaybettiği açıklandı. Doktorlar, Mert’in tedavi sürecinin 1 yılı bulabileceği ve okula devam etmesinin mümkün olmadığını da vurguladı. Sol gözünün artık görme şansı olmadığını, sağ gözünün ise 1 yılı bulan zorlu bir sürecin ardından en fazla yüzde 30 oranında görebileceğini öğrenen Mert ve ailesi büyük bir şok yaşadı.
‘Geleceğimizi elimizden aldı’
Mert’in annesi Ayşe Öztoprak, “Ben çocuğumu okula yolladım. Sokağa ya da bilmediğim bir yere değil. Bizim geleceğimizi elimizden alan öğretmenden ve okul müdüründen şikâyetçiyim. Hepsinin cezalandırılması bile oğlumun geleceğini vermeyecek” dedi. Baba Mehmet Öztoprak, “Nerede gözlük, eldiven, yangın tüpü? Böyle deney mi yapılır? Çocukların hayatı bu kadar ihmal edilir mi? Bir öğretmen bu kadar sorumsuz olabilir mi? O öğretmen bize nasıl bir acı yaşattığını biliyor mu? İhmali olanlar cezalandırılana kadar mücadele edeceğiz” diye konuştu.
‘Onu hiç affetmeyeceğim’
Bir hafta içinde 4 operasyon geçiren küçük Mert, 5 TL değerindeki basit bir gözlükle bile bu olayın yaşanmayacağını öğrenince üzüntüsü daha da arttı. Henüz 11 yaşında geleceği kararan Mert, “Öğretmenimiz çinkonun üzerine civa dökerken birkaç damla sızdı. O sırada Mehmet öğretmen demir borunun üzerine üfledi. Tükürüğü demir boruya karıştığında elimde büyük bir patlama oldu. Gözlerimin yandığını anladım ve yere düşerek saçlarımı söndürdüm. Önceki derslerde sakar olduğunu ve benzer deneylerde ceketini ya da önlüğünü yaktığını söylemişti. Ama bu kez benim geleceğimi yaktı” dedi.
Beylerbeyi Spor Kulübü Futbol Akademisi’nde oynayan ve büyüyünce futbolcu olmak isteyecek kadar iyi bir sporcu olan Mert, “Hiçbir şey göremiyorum. Kendimi düşündükçe ağlıyorum ve gözyaşlarım bana daha çok acı veriyor. Gözkapaklarım dikili olduğu için gözyaşım dışarı çıkmıyor. Çok acı çekiyorum. Eskisi gibi arkadaşlarımla oynayamayacağım. Futbolcu olamayacağım. Geleceğimi karartan öğretmenimi hiç affetmeyeceğim” dedi. Milliyet
İstanbul Üsküdar’daki Ali Fuat Başgil Ortaokulu’nun 6-C sınıfındaki öğrenciler, 3 Aralık günü Fen Bilgisi dersini işlemek için okulun deney laboratuvarına indi. Fen Bilgisi dersine giren öğretmen Mehmet Aslan, bir demir boruyu eline alarak öğrencilere çinko ve cıvanın karışmasını anlatacağını söyledi.
Ortaya çıkacak madde plastik boruyu eriteceği için metal bir kap kullandığını söyleyen öğretmen Mehmet Aslan, kendisine yardımcı olması için 11 yaşındaki Mert Öztoprak’ı çağırdı. Demir boruyu Mert’in eline veren öğretmen, önce çinkoyu ardından sıvı haldeki cıvayı dökmeye başladı. Mehmet Aslan, döktüğü cıvanın çinko ile karışması için Mert’in elindeki demir boruya üflediği anda bir alev topu oluştu.
Gözleri alevler içinde kaldı
1 saniye içinde çıkan alev demir borunun ağzına doğru bakan Mert’in burnunun üstünden kafasının hepsini kapladı. Mert’in gözleri alevler içinde kalırken saçları da tamamen yandı. Öğretmen Aslan’ın da gözleri alevlerden etkilendi.
Öğretmen ve öğrencisi ambulans ile önce Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, ardından Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Ünitesi’ne sevk edildi.
Öğretmen taburcu oldu
Öğretmen Mehmet Aslan tedavisinin ardından taburcu edilirken, 11 yaşındaki Mehmet’e doktorlar kötü haberi verdi. Patlamayla Mert’in gözkapaklarının ve göz içinin tamamen yandığı ve iki gözünü birden kaybettiği açıklandı. Doktorlar, Mert’in tedavi sürecinin 1 yılı bulabileceği ve okula devam etmesinin mümkün olmadığını da vurguladı. Sol gözünün artık görme şansı olmadığını, sağ gözünün ise 1 yılı bulan zorlu bir sürecin ardından en fazla yüzde 30 oranında görebileceğini öğrenen Mert ve ailesi büyük bir şok yaşadı.
‘Geleceğimizi elimizden aldı’
Mert’in annesi Ayşe Öztoprak, “Ben çocuğumu okula yolladım. Sokağa ya da bilmediğim bir yere değil. Bizim geleceğimizi elimizden alan öğretmenden ve okul müdüründen şikâyetçiyim. Hepsinin cezalandırılması bile oğlumun geleceğini vermeyecek” dedi. Baba Mehmet Öztoprak, “Nerede gözlük, eldiven, yangın tüpü? Böyle deney mi yapılır? Çocukların hayatı bu kadar ihmal edilir mi? Bir öğretmen bu kadar sorumsuz olabilir mi? O öğretmen bize nasıl bir acı yaşattığını biliyor mu? İhmali olanlar cezalandırılana kadar mücadele edeceğiz” diye konuştu.
‘Onu hiç affetmeyeceğim’
Bir hafta içinde 4 operasyon geçiren küçük Mert, 5 TL değerindeki basit bir gözlükle bile bu olayın yaşanmayacağını öğrenince üzüntüsü daha da arttı. Henüz 11 yaşında geleceği kararan Mert, “Öğretmenimiz çinkonun üzerine civa dökerken birkaç damla sızdı. O sırada Mehmet öğretmen demir borunun üzerine üfledi. Tükürüğü demir boruya karıştığında elimde büyük bir patlama oldu. Gözlerimin yandığını anladım ve yere düşerek saçlarımı söndürdüm. Önceki derslerde sakar olduğunu ve benzer deneylerde ceketini ya da önlüğünü yaktığını söylemişti. Ama bu kez benim geleceğimi yaktı” dedi.
Beylerbeyi Spor Kulübü Futbol Akademisi’nde oynayan ve büyüyünce futbolcu olmak isteyecek kadar iyi bir sporcu olan Mert, “Hiçbir şey göremiyorum. Kendimi düşündükçe ağlıyorum ve gözyaşlarım bana daha çok acı veriyor. Gözkapaklarım dikili olduğu için gözyaşım dışarı çıkmıyor. Çok acı çekiyorum. Eskisi gibi arkadaşlarımla oynayamayacağım. Futbolcu olamayacağım. Geleceğimi karartan öğretmenimi hiç affetmeyeceğim” dedi. Milliyet
‘Kurşun parası’ utancı bitecek
Meclis’e sunulan “askeri torba tasarı”ya göre vatani görevini yaparken intihar eden askerlerin yakınlarından istenen 1 lira 11 kuruş ‘kurşun parası’ son bulacak. Tasarıda 2 aydan az olan askeri cezaların paraya çevirilmesi de yer alıyor...
Milliyet'in haberine göre; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), utanç verici bir uygulamaya son veriyor. askerlik görevini yerine getirirken intihar eden askerlerin ailelerinden Hazine zararı denilerek istenilen kurşun parası artık alınmayacak. TSK’nın intihar vakasında 1 lira 11 kuruş olarak belirlediği kurşun parasını gözü yaşlı ailelerden istemesi tepkiye yol açmıştı.
Milli Savunma Bakanlığı’nın TBMM’ye önceki akşam gönderdiği son, “askeri torba” tasarısında TSK’nın kamuoyunda büyük yankı yaratan tartışmalı uygulamasına son veriliyor. Askeri Ceza Kanunu’nda hizmete özel verilen eşyayı tahrip etmeyi düzenleyen 130. maddesindeki, “kaybedilen, kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip edilen veya harabolmasına sebebiyet verilen eşyanın ödettirilmesine de ayrıca hükmolunur” ifadesi yürürlükten kaldırılıyor. Böylece askerlik hizmetini yerine getirirken intihar edenlerin ailelerinden, “Hazine zararı” denilerek kurşun parası istenilmesine son verilmiş olacak.
Kamuoyunda infaal yaratmıştı
2014 içinde oğlu askerde intihar eden aileden 1 lira 11 kuruşluk kurşun parası istenmesi infaale yol açmış, TSK yasadan kaynaklanan bu zorunluluğu açıklamada güçlük çekmişti. Alınan bilgiye göre, kurşun parası uygulamasına şöyle son verilecek:
Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte bu tür Hazine zararlarının gerçekleştiği olayların ceza yönüne TSK bakacak, mali yönüyle de Maliye Bakanlığı ilgilenecek. Maliye Bakanlığı’nın amme alacakları mevzuatındaki belli parasal sınırın altındaki alacakların tahsil edilmemesi yetkisi dahilinde kurşun parası istenmeyecek.
Kurşun parasının yanı sıra askerlere hizmet gereceği olarak verilen, palaska gibi yine tahsil edilmeyecek belli parasal sınırın altında kalan değerdeki eşyalar için de para istenmeyecek. Askeri torba tasarındaki diğer bazı düzenlemeler ise şöyle:
Uyuşturucu askeri suç
l Genelkurmay Başkanlığı’nın gerekli görmesi üzerine Afganistan gibi askeri varlığımızın bulunduğu bölgelerde sürekli görevlendirilecek kadrolar tahsis edilebilecek.
l Savaş hali hariç sivil personel askeri şahıs tanımından çıkarılacak.
l Bonzai başta olmak üzere uyuşturucu suçları askeri suç kapsamına alınacak. İşleyen er, erbaş veya subaylara Türk Ceza Kanunu’ndaki bu suçlara yönelik çeşitli ceza hükümleri uygulanabilecek.
l 2 aydan az olan askeri cezalar artık paraya veya bu suçu işleyen kamu yararına bir işte çalıştırma gibi TCK’daki seçenek yaptırımlarına çevrilebilecek.
1100 kişi intihar etti
Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre 1 Ocak 2012-15 Temmuz 2013 arasında 166 asker hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren askerlerden 108’i intihar sonucu, 40’ı silahlı kaza sonucu öldü. 2002-2013 arasında ise bin 100 asker bu kapsamda hayatını kaybetti.
Benim çocuğum bir mermi parası mı?
TSK’nın oğulları askerlik hizmetini yaparken yaşamını kaybeden ailelerden 1 lira kurşun parasını istemesi tepkilere yol açmıştı. Yaşanmış olaylardan bazıları şöyle:
l muş’un Hasköy İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı’nda vatani görevini yaparken tezkeresine 2 ay kalan Batman nüfusuna kayıtlı er Abdurrahman Çiftçi, 6 Mart 2013’te arkadaşının silahıyla intihar etti. Askeri Savcılığın soruşturmasında aileden Çiftçi’nin ölümüne sebep olan kurşunların da Hazine malı olması nedeniyle para istendi.
l Genelkurmay, Muş’ta askerliği sırasında 9.12.2012’de len jandarma er Uysal Doğan’ın babasından mermi parası istedi. Baba Rıza Doğan, “Bizden mermi parasını istiyorlar. Çocuklarımızın değeri 1 lira 11 kuruş mu? Benim çocuğum bir mermi parası mı?” diye isyan etmişti.
Milliyet'in haberine göre; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), utanç verici bir uygulamaya son veriyor. askerlik görevini yerine getirirken intihar eden askerlerin ailelerinden Hazine zararı denilerek istenilen kurşun parası artık alınmayacak. TSK’nın intihar vakasında 1 lira 11 kuruş olarak belirlediği kurşun parasını gözü yaşlı ailelerden istemesi tepkiye yol açmıştı.
Milli Savunma Bakanlığı’nın TBMM’ye önceki akşam gönderdiği son, “askeri torba” tasarısında TSK’nın kamuoyunda büyük yankı yaratan tartışmalı uygulamasına son veriliyor. Askeri Ceza Kanunu’nda hizmete özel verilen eşyayı tahrip etmeyi düzenleyen 130. maddesindeki, “kaybedilen, kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip edilen veya harabolmasına sebebiyet verilen eşyanın ödettirilmesine de ayrıca hükmolunur” ifadesi yürürlükten kaldırılıyor. Böylece askerlik hizmetini yerine getirirken intihar edenlerin ailelerinden, “Hazine zararı” denilerek kurşun parası istenilmesine son verilmiş olacak.
Kamuoyunda infaal yaratmıştı
2014 içinde oğlu askerde intihar eden aileden 1 lira 11 kuruşluk kurşun parası istenmesi infaale yol açmış, TSK yasadan kaynaklanan bu zorunluluğu açıklamada güçlük çekmişti. Alınan bilgiye göre, kurşun parası uygulamasına şöyle son verilecek:
Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte bu tür Hazine zararlarının gerçekleştiği olayların ceza yönüne TSK bakacak, mali yönüyle de Maliye Bakanlığı ilgilenecek. Maliye Bakanlığı’nın amme alacakları mevzuatındaki belli parasal sınırın altındaki alacakların tahsil edilmemesi yetkisi dahilinde kurşun parası istenmeyecek.
Kurşun parasının yanı sıra askerlere hizmet gereceği olarak verilen, palaska gibi yine tahsil edilmeyecek belli parasal sınırın altında kalan değerdeki eşyalar için de para istenmeyecek. Askeri torba tasarındaki diğer bazı düzenlemeler ise şöyle:
Uyuşturucu askeri suç
l Genelkurmay Başkanlığı’nın gerekli görmesi üzerine Afganistan gibi askeri varlığımızın bulunduğu bölgelerde sürekli görevlendirilecek kadrolar tahsis edilebilecek.
l Savaş hali hariç sivil personel askeri şahıs tanımından çıkarılacak.
l Bonzai başta olmak üzere uyuşturucu suçları askeri suç kapsamına alınacak. İşleyen er, erbaş veya subaylara Türk Ceza Kanunu’ndaki bu suçlara yönelik çeşitli ceza hükümleri uygulanabilecek.
l 2 aydan az olan askeri cezalar artık paraya veya bu suçu işleyen kamu yararına bir işte çalıştırma gibi TCK’daki seçenek yaptırımlarına çevrilebilecek.
1100 kişi intihar etti
Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre 1 Ocak 2012-15 Temmuz 2013 arasında 166 asker hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren askerlerden 108’i intihar sonucu, 40’ı silahlı kaza sonucu öldü. 2002-2013 arasında ise bin 100 asker bu kapsamda hayatını kaybetti.
Benim çocuğum bir mermi parası mı?
TSK’nın oğulları askerlik hizmetini yaparken yaşamını kaybeden ailelerden 1 lira kurşun parasını istemesi tepkilere yol açmıştı. Yaşanmış olaylardan bazıları şöyle:
l muş’un Hasköy İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı’nda vatani görevini yaparken tezkeresine 2 ay kalan Batman nüfusuna kayıtlı er Abdurrahman Çiftçi, 6 Mart 2013’te arkadaşının silahıyla intihar etti. Askeri Savcılığın soruşturmasında aileden Çiftçi’nin ölümüne sebep olan kurşunların da Hazine malı olması nedeniyle para istendi.
l Genelkurmay, Muş’ta askerliği sırasında 9.12.2012’de len jandarma er Uysal Doğan’ın babasından mermi parası istedi. Baba Rıza Doğan, “Bizden mermi parasını istiyorlar. Çocuklarımızın değeri 1 lira 11 kuruş mu? Benim çocuğum bir mermi parası mı?” diye isyan etmişti.
İstanbul'da 18 bin taksiye birden panik butonu geliyor
Dünyada 92 şehirde kullanılan taksi sistemi "Taksi Çağrı Merkezi ve Yönetimi" projesi İstanbul'da hayata geçiriliyor. 'İstanbulTaksi ve Çağrı Merkezi' adı verilen proje, ilk etapta 2015 yılının Şubat ayı ile birlikte pilot olarak belirlenen 100 taksi ile uygulamaya sokulacak, 2 yıl içinde İstanbul'daki 18 bin taksiyi kapsayacak. Projeyle, sürücü ve yolcu güvenliğinin artırılması, trafik kaynaklı stres ve gürültü kirliliğinin azalması, yakıt maliyetlerinin düşmesi ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesi hedefleniyor.
Hürriyet'in haberine göre; İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak olan 'İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi' projesi, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 'TRANSİST 2014 Ulaşım Teknolojileri Fuarı'nda İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik tarafından tanıtıldı.
PANİK BUTONU İLE HEM TAKSİCİ HEM DE YOLCU GÜVENDE
Sürücü ve yolcu güvenliğinin artırılmasının ön plana çıktığı projede, yolcu ve sürücü bölümünde iki ayrı panik butonu olacak. İstenmeyen bir durum anında, taksici ya da yolcu panik butonlarını kullanarak yardım çağırabilecek. Böylece proje ile birlikte taksici esnafının en büyük sorunu olan gasp ve hırsızlıkların da önüne geçilmesi hedefleniyor.
İSPARK GENEL MÜDÜRÜ ÇEVİK, PROJEYİ TANITTI
İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik, projenin tanıtımı için örnek olarak hazırlanan bir araca kurulan sistemi basın mensuplarına anlattı. Gelişmiş ülkelerin tamamında uygulanan bir sistemin İstanbul'da uygulanacağını ifade eden Çevik, projenin ilk etapta 2015 yılının Şubat ayında 100 taksi ile başlayacağının ve 2 yıl içinde İstanbul'daki 18 bin araçta uygulanacağını söyledi. Çevik, "Müşterinin oturacağı bölümde bir plazma var. Bu plazmadan gerekli bilgileri kontrol edebilecek. Ayrıca hem şoförün hem de müşterinin kullanabileceği iki ayrı panik butonu var. Bu panik butonuna basıldığında çağrı merkezimize gerekli ikaz bildiriliyor. Biz de hareket halindeki aracı görebildiğimiz için araca müdahale edebiliyoruz. Geçmişte taksici şoförlerinin ölümlerine şahit olduk. Panik butonuna basıldığında hareket halindeki araçtan bulunduğu konum ile ilgili bilgileri alabileceğiz. Ayrıca kamera sistemi devreye girecek ve anında yüzleri görebileceğiz. Bu şekilde en kısa sürede araca ulaşmış olacağız" ifadesini kullandı.
TAKSİCİLER ESNAF ODASI BAŞKANI UĞUR: "MÜŞTERİ VE TAKSİCİ, ÇOK DAHA MEDENİ BİR ORTAMDA BULUŞACAK"
Tanıtıma katılan İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Yahya Uğur ise sistemi çok beğendiğini belirterek, müşteri ve taksici esnafının çok daha medeni bir ortamda buluşmasını sağlayacağını söyledi. Uğur, "Taksicinin iyi esnaf olma özelliklerinden bir tanesi güven vererek sürmek ve yolcuyu güven vererek seyahat ettirmektir. Bu sistem bunu kontrol altına alıyor. Yani hem araç içerisindeki şoför arkadaşlarımızı hem de müşterilerden gelebilecek tehditler açısından güvenliği sağlamak adına denetim sağlamış oluyor. Panik butonu ile hem yolcuların hem de şoförlerin tehdit hissedildiğinde kullanılabilecek bir sistem oluşturulmuş. Bu, emniyet açısından çok güzel bir şey. Ayrıca, bu sistemde kamera ile yapılacak kayıtlar 6 ay boyunca muhafaza edilebilecek. Bu özellik sayesinde artık kayıp eşya diye bir sorun olmayacak" diye konuştu.
TAKSİCİLERE VE MÜŞTERİLERE BÜYÜK KOLAYLIKLAR SAĞLAYACAK
Öte yandan İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi projesi hem İstanbullulara hem de taksicilere büyük kolaylıklar sağlayacak. Vatandaşlar 134'ü aradıklarında istedikleri yere kısa zamanda taksi yönlendirilecek. Yolcuyu bırakan taksi ise en yakınındaki durağa sevk edilerek trafikte dolaşması önlenecek. İnternet ve telefon uygulamaları gibi yenilikler yolcuların hizmetinde olacak. Vatandaşlar taksi çağırma butonlarının yanı sıra akıllı sistemleri kullanarak taksi isteyebilecekler, rezervasyon yapabilecek. İstenilen noktaya en yakın yerden yönlendirilecek taksi GPRS sistemiyle takip edilerek yolcu ve sürücü güvenliği kontrol edilecek. Yolcular seyahat rotasını ve taksimetre ücretini de önündeki cihazdan kontrol edebilecek.
Proje ile taksiciler reklam geliriyle ek kazanç elde edecek. Parmak izi uygulamasıyla şoförler taksileri kullanabilecek. Sürücüler taksilerde sigortalı olarak çalışacak. Modern ve teknolojik donanımlı taksilerde isteyen yolcular kredi kartı ile ödeme yapabilecek.
Hürriyet'in haberine göre; İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak olan 'İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi' projesi, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 'TRANSİST 2014 Ulaşım Teknolojileri Fuarı'nda İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik tarafından tanıtıldı.
PANİK BUTONU İLE HEM TAKSİCİ HEM DE YOLCU GÜVENDE
Sürücü ve yolcu güvenliğinin artırılmasının ön plana çıktığı projede, yolcu ve sürücü bölümünde iki ayrı panik butonu olacak. İstenmeyen bir durum anında, taksici ya da yolcu panik butonlarını kullanarak yardım çağırabilecek. Böylece proje ile birlikte taksici esnafının en büyük sorunu olan gasp ve hırsızlıkların da önüne geçilmesi hedefleniyor.
İSPARK GENEL MÜDÜRÜ ÇEVİK, PROJEYİ TANITTI
İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik, projenin tanıtımı için örnek olarak hazırlanan bir araca kurulan sistemi basın mensuplarına anlattı. Gelişmiş ülkelerin tamamında uygulanan bir sistemin İstanbul'da uygulanacağını ifade eden Çevik, projenin ilk etapta 2015 yılının Şubat ayında 100 taksi ile başlayacağının ve 2 yıl içinde İstanbul'daki 18 bin araçta uygulanacağını söyledi. Çevik, "Müşterinin oturacağı bölümde bir plazma var. Bu plazmadan gerekli bilgileri kontrol edebilecek. Ayrıca hem şoförün hem de müşterinin kullanabileceği iki ayrı panik butonu var. Bu panik butonuna basıldığında çağrı merkezimize gerekli ikaz bildiriliyor. Biz de hareket halindeki aracı görebildiğimiz için araca müdahale edebiliyoruz. Geçmişte taksici şoförlerinin ölümlerine şahit olduk. Panik butonuna basıldığında hareket halindeki araçtan bulunduğu konum ile ilgili bilgileri alabileceğiz. Ayrıca kamera sistemi devreye girecek ve anında yüzleri görebileceğiz. Bu şekilde en kısa sürede araca ulaşmış olacağız" ifadesini kullandı.
TAKSİCİLER ESNAF ODASI BAŞKANI UĞUR: "MÜŞTERİ VE TAKSİCİ, ÇOK DAHA MEDENİ BİR ORTAMDA BULUŞACAK"
Tanıtıma katılan İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Yahya Uğur ise sistemi çok beğendiğini belirterek, müşteri ve taksici esnafının çok daha medeni bir ortamda buluşmasını sağlayacağını söyledi. Uğur, "Taksicinin iyi esnaf olma özelliklerinden bir tanesi güven vererek sürmek ve yolcuyu güven vererek seyahat ettirmektir. Bu sistem bunu kontrol altına alıyor. Yani hem araç içerisindeki şoför arkadaşlarımızı hem de müşterilerden gelebilecek tehditler açısından güvenliği sağlamak adına denetim sağlamış oluyor. Panik butonu ile hem yolcuların hem de şoförlerin tehdit hissedildiğinde kullanılabilecek bir sistem oluşturulmuş. Bu, emniyet açısından çok güzel bir şey. Ayrıca, bu sistemde kamera ile yapılacak kayıtlar 6 ay boyunca muhafaza edilebilecek. Bu özellik sayesinde artık kayıp eşya diye bir sorun olmayacak" diye konuştu.
TAKSİCİLERE VE MÜŞTERİLERE BÜYÜK KOLAYLIKLAR SAĞLAYACAK
Öte yandan İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi projesi hem İstanbullulara hem de taksicilere büyük kolaylıklar sağlayacak. Vatandaşlar 134'ü aradıklarında istedikleri yere kısa zamanda taksi yönlendirilecek. Yolcuyu bırakan taksi ise en yakınındaki durağa sevk edilerek trafikte dolaşması önlenecek. İnternet ve telefon uygulamaları gibi yenilikler yolcuların hizmetinde olacak. Vatandaşlar taksi çağırma butonlarının yanı sıra akıllı sistemleri kullanarak taksi isteyebilecekler, rezervasyon yapabilecek. İstenilen noktaya en yakın yerden yönlendirilecek taksi GPRS sistemiyle takip edilerek yolcu ve sürücü güvenliği kontrol edilecek. Yolcular seyahat rotasını ve taksimetre ücretini de önündeki cihazdan kontrol edebilecek.
Proje ile taksiciler reklam geliriyle ek kazanç elde edecek. Parmak izi uygulamasıyla şoförler taksileri kullanabilecek. Sürücüler taksilerde sigortalı olarak çalışacak. Modern ve teknolojik donanımlı taksilerde isteyen yolcular kredi kartı ile ödeme yapabilecek.
Facebook'taki arkadaşlık teklifini kabul etmeyince...
ABD’nin Florida eyaletindeki Seminole kentinde yaşayan 27 yaşındaki Rachel Hayes isimli kadın Facebook’tan gönderdiği arkadaşlık teklifini kabul etmediği için 72 yaşındaki büyükannesini defalara tokatladığı gerekçesi ile tutuklandı.
Bir çocuk annesi olan Hayes’in olay sırasında sarhoş olduğu açıklandı.
Yerel basın Hayes’in “Rachel Frickin Hayes” isimini kullandığı Facebook hesabından büyükannesine arkadaşlık teklifi gönderdiği ancak torununun sosyal medya sitesindeki “kaba” paylaşımlarını beğenmeyen büyükannenin bu teklifi kabul etmediğini belirtti.
Bunun üzerine Hayes’in sabaha karşı 3:40 sularında büyükannesinin evine gittiği ve kapıyı açan yaşlı kadına saldırdığı açıklandı. Bir çok kez tokat yedikten sonra evinin içine kaçmayı başaran kadının polisi aradığı ve gelen ekiplerin Hayes’i tutukladığı belirtildi.
Hayes’in daha önce alkollü araç kullanma ve halka açık alanda idrarını yapma suçlamaları ile iki kez daha tutuklandığı açıklandı.
Kol ve bacaklarını kaybeden toruna dededen şok cevap
İki kolu ve bacağı kesilen Büşra Akbaş, açtığı nafaka davasını kazandı ama dedesinden gelen cevapla şok oldu.
Büşra Akbaş'ın açtığı dava sonucu nafaka ödemeye mahkum ettiği dedesi 81 yaşındaki Sırrı Akbaş, "Kimseye verecek param yok. Kendime zor bakıyorum. Malım-mülküm de yok" dedi.
Büşra Akbaş'ın, 2010 yılında henüz 16 yaşındayken yakalandığı romatizma hastalığının tedavisi için kullandığı ilaçların yan etkisi ile kolları ve bacakları kangren olunca kesildi.
'ROBİN HOOD YASASI'NDAN YARARLANDI
Annesi ile babasının boşandığını, mal varlığı da olmayan babasından 12 yıldan bu yana nafaka alamayan Büşra Akbaş, 'Robin Hood Yasası' olarak bilinen Medeni Kanun'daki, "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür" düzenlemesinden yararlanarak Dedesi Sırrı Akbaş hakkında kendisine nafaka ödemesi için İstanbul'da Adalet Sarayı'nda bulunan 6'ncı Aile Mahkemesi'nde kendisi için aylık 7 bin, kardeşi içinse 4 bin lira istediği dava sonuçlandı.
Mahkeme hakimi, Sırrı Akbaş'ın, engelli torunu Büşra'ya ayda 1000, okuyan kardeşine ise 400 lira yoksulluk nafakası bağlanmasına karar verdi.
''ONLARA VERECEK PARAM YOK''
Bursa'da oturan Sırrı Akbaş, iddia edildiği gibi mülkünün bulunmadığını söyledi. Akbaş, "Onlara verecek param yok. Benim sadece bir evim ve 500 lira emekli maaşım var. O para bana ve eşime yetmiyor. Torunum ile 12 yıldır görüşmüyoruz. Dedelerini aramışlar mı, onlara yardımcı olayım. Ben de verecek para falan yok, mahkeme hangi akla hizmetle bu kararı verdi anlayamadım" dedi. DHA
Büşra Akbaş'ın açtığı dava sonucu nafaka ödemeye mahkum ettiği dedesi 81 yaşındaki Sırrı Akbaş, "Kimseye verecek param yok. Kendime zor bakıyorum. Malım-mülküm de yok" dedi.
Büşra Akbaş'ın, 2010 yılında henüz 16 yaşındayken yakalandığı romatizma hastalığının tedavisi için kullandığı ilaçların yan etkisi ile kolları ve bacakları kangren olunca kesildi.
'ROBİN HOOD YASASI'NDAN YARARLANDI
Annesi ile babasının boşandığını, mal varlığı da olmayan babasından 12 yıldan bu yana nafaka alamayan Büşra Akbaş, 'Robin Hood Yasası' olarak bilinen Medeni Kanun'daki, "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür" düzenlemesinden yararlanarak Dedesi Sırrı Akbaş hakkında kendisine nafaka ödemesi için İstanbul'da Adalet Sarayı'nda bulunan 6'ncı Aile Mahkemesi'nde kendisi için aylık 7 bin, kardeşi içinse 4 bin lira istediği dava sonuçlandı.
Mahkeme hakimi, Sırrı Akbaş'ın, engelli torunu Büşra'ya ayda 1000, okuyan kardeşine ise 400 lira yoksulluk nafakası bağlanmasına karar verdi.
''ONLARA VERECEK PARAM YOK''
Bursa'da oturan Sırrı Akbaş, iddia edildiği gibi mülkünün bulunmadığını söyledi. Akbaş, "Onlara verecek param yok. Benim sadece bir evim ve 500 lira emekli maaşım var. O para bana ve eşime yetmiyor. Torunum ile 12 yıldır görüşmüyoruz. Dedelerini aramışlar mı, onlara yardımcı olayım. Ben de verecek para falan yok, mahkeme hangi akla hizmetle bu kararı verdi anlayamadım" dedi. DHA
20 Aralık 2014 Cumartesi
Ruslar Antalya’dan göçüyor
Ülkelerindeki krizden etkilenen borçlu Ruslar, bunu ödeyebilmek için Antalya'daki evlerini satışa çıkarmaya başladı.
Antalya’da ağırlıklı olarak Ruslarla çalışan Tolerance Yatırım adlı uluslararası emlak firmasının ortaklarından Ukraynalı Sergey Volchenkov, Rusya’daki politikalardan dolayı büyük bir kriz yaşandığını söyledi. Rublede büyük oranda değer kaybı olduğunu anlatan Sergey Volchenkov, “Ruslar şimdi Antalya’dan ev alma değil, kendini kurtarma derdinde. Hatta bazıları Antalya’daki evini bile satıp Rusya’daki borçlarını ödeyebilme telaşında” dedi.
RUSLAR OLANLARI ANLAMAYA ÇALIŞIYOR
Antalya’da 12 yıldır Türk ortağıyla birlikte emlakçılık yapan Sergey Volchenkov şöyle devam etti:
“Rusya’da çok büyük kriz oldu, rublenin değeri yarı yarıya düştü. Kimse bu kadar büyük düşüş beklemiyordu. Rubledeki değer kaybı nedeniyle Rus alıcılar şimdi ne yapacağını bilmiyor. Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlar. Böyle bir ortamda yurtdışından ev almak onlar için ikinci planda kaldı. Doğal olarak piyasalar da etkilenecek, değişecek. Çünkü artık alım gücü de azalıyor. Rubledeki değer kaybından emlak piyasası çok ciddi etkilenecek. Rus müşterilerde ciddi azalma bekliyoruz.”
KAZANÇLARI RUBLE
Rusların kazancının ruble olduğunu, Antalya’daki dairelerin ise dolar ve euro üzerinden satıldığını anlatan Sergey Volchenkov, sadece emlak sektörünün değil, turizmin de krizden olumsuz etkileneceğini söyledi. Volchenkov, “Ben turizmci değilim, ama bence kriz, turizmi de kesinlikle etkileyecektir. Çünkü otel fiyatı dolar ve euro üzerinden hesaplanıyor” diye konuştu.
SIKINTI 1 YIL ÖNCE BAŞLADI
Antalya’da Rusların yanı sıra, Araplarla, İranlılarla, Avrupalılarla çalıştıklarını anlatan Sergey Volchenkov, “Ama bugüne kadar en büyük pazar Rus pazarıydı. 12 yıldır da onlarla çalışıyoruz. Yaklaşık 1 yıl kadar önce Rusya’da bir şeylerin iyi gitmediğini anlamaya başlamıştık. Bu yüzden stratejimizi değiştirdik. Rus pazarındaki kaybı öngördüğümüz için farklı pazarlara da ağırlık verdik. Ama doğal olarak etkilendik” dedi.
ANTALYA’DAKİ EVİNİ SATLIĞA ÇIKARANLAR ARTTI
Son dönemde Antalya’dan aldığı evi satmak isteyen Rusların sayısında da artış olduğunu anlatan Sergey Volchenkov, “Ruslardan bazıları Antalya’dan aldığı evi satmak için bize başvuruyor. Üstelik bir an önce satmak için fiyatı da düşük tutuyorlar. Çok sayıda değil ama böyle gelenler oluyor. Önceden böyle bir şey yoktu. Bana göre bu daha da çoğalacaktır. Eskiden biz İngilizlerin evlerini Ruslara satardık. Şimdi de Ruslardan alıp başkalarına satacağız” dedi.
NEDEN KONYAALTI
Rusların Konyaaltı’nı tercih etmesindeki en önemli etkenin denize ulaşım ve burada uygulanan projeler olduğunu anlatan Volchenkov, “Lara bölgesi de denize yakın ama orada denize girebilmek için Kundu’ya gitmeniz ya da Konyaaltı’na gelmeniz lazım. Konyaaltı sahil kenarında olduğu için yabancılar genellikle burayı tercih ediyor. Konyaaltı’nda da en yeni projelerin olduğu Liman Mahallesi tercih ediliyor. Bazılarının kapalı havuzu var, SPA var, fitness’i var, hamamı var. Antalya’de en fazla Rus nüfus bu bölgede yaşıyor. Hatta Rus parkı da yapıldı burada” diye konuştu.
SEKTÖR ETKİLENİR
Antalya Rusya Dostluk Derneği Başkanı Marina Sorokina da rubledeki değer kaybı nedeniyle artık Rusların eskisi gibi Antalya’dan ev sahibi olamayacağını söyledi. “Bu konuda neler yapılabilir bilmiyorum” diyen Sorokina, Antalya emlak sektörünün bundan etkilenebileceğini kaydetti.
RUBLE KARŞISINDA FİYATLAR UÇTU
Antalya’da 30 Mart seçimlerinde AKP’den Konyaaltı Belediye Meclis Üyeliği’ne aday gösterilen Rus Sanat ve Kültür Derneği Başkanı İrina Balcı da Ruslar için artık Antalya’da ev fiyatlarının uçtuğunu söyledi. Rus rublesindeki değer kaybı nedeniyle artık birçok Rus için bunun hayalden öteye gidemeyeceğini anlatan İrina Balcı, “Şu anda emlak piyasasındaki duŞu anda emlak piyasasındaki rgunluğun bir nedeni de noel olabilir. Noel döneminde insanlar emlak alım satımıyla fazla ilgilenmez. Buna karşılık Rusya’da dolar üzerinden kazananlar için bu kriz bir fırsat da yaratabilir. Rusya’da kazandıklarını Antalya’ya gayrimenkule yatıranlar da olabilir” dedi. Antalya Emlakçılar Odası Başkanı Şeref Sağlam da emlak satışlarında durgunluk olduğunu belirterek, “Sadece Rus pazarında değil, genel bir durgunluk var” dedi.
RUSLARIN 7 BİN TAŞINMAZI VAR
Antalya’da yabancılara ait 50 bine yakın taşınmaz bulunuyor. Bu taşınmazlardan yaklaşık 7 bini ise Rus vatandaşlarına ait. Antalya’da geçen yıl yabancılara 5 bin 548 konut satılırken, bu rakam 2014’ün 10 aylık döneminde 5 bin 486’da kaldı.
Antalya’da ağırlıklı olarak Ruslarla çalışan Tolerance Yatırım adlı uluslararası emlak firmasının ortaklarından Ukraynalı Sergey Volchenkov, Rusya’daki politikalardan dolayı büyük bir kriz yaşandığını söyledi. Rublede büyük oranda değer kaybı olduğunu anlatan Sergey Volchenkov, “Ruslar şimdi Antalya’dan ev alma değil, kendini kurtarma derdinde. Hatta bazıları Antalya’daki evini bile satıp Rusya’daki borçlarını ödeyebilme telaşında” dedi.
RUSLAR OLANLARI ANLAMAYA ÇALIŞIYOR
Antalya’da 12 yıldır Türk ortağıyla birlikte emlakçılık yapan Sergey Volchenkov şöyle devam etti:
“Rusya’da çok büyük kriz oldu, rublenin değeri yarı yarıya düştü. Kimse bu kadar büyük düşüş beklemiyordu. Rubledeki değer kaybı nedeniyle Rus alıcılar şimdi ne yapacağını bilmiyor. Ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlar. Böyle bir ortamda yurtdışından ev almak onlar için ikinci planda kaldı. Doğal olarak piyasalar da etkilenecek, değişecek. Çünkü artık alım gücü de azalıyor. Rubledeki değer kaybından emlak piyasası çok ciddi etkilenecek. Rus müşterilerde ciddi azalma bekliyoruz.”
KAZANÇLARI RUBLE
Rusların kazancının ruble olduğunu, Antalya’daki dairelerin ise dolar ve euro üzerinden satıldığını anlatan Sergey Volchenkov, sadece emlak sektörünün değil, turizmin de krizden olumsuz etkileneceğini söyledi. Volchenkov, “Ben turizmci değilim, ama bence kriz, turizmi de kesinlikle etkileyecektir. Çünkü otel fiyatı dolar ve euro üzerinden hesaplanıyor” diye konuştu.
SIKINTI 1 YIL ÖNCE BAŞLADI
Antalya’da Rusların yanı sıra, Araplarla, İranlılarla, Avrupalılarla çalıştıklarını anlatan Sergey Volchenkov, “Ama bugüne kadar en büyük pazar Rus pazarıydı. 12 yıldır da onlarla çalışıyoruz. Yaklaşık 1 yıl kadar önce Rusya’da bir şeylerin iyi gitmediğini anlamaya başlamıştık. Bu yüzden stratejimizi değiştirdik. Rus pazarındaki kaybı öngördüğümüz için farklı pazarlara da ağırlık verdik. Ama doğal olarak etkilendik” dedi.
ANTALYA’DAKİ EVİNİ SATLIĞA ÇIKARANLAR ARTTI
Son dönemde Antalya’dan aldığı evi satmak isteyen Rusların sayısında da artış olduğunu anlatan Sergey Volchenkov, “Ruslardan bazıları Antalya’dan aldığı evi satmak için bize başvuruyor. Üstelik bir an önce satmak için fiyatı da düşük tutuyorlar. Çok sayıda değil ama böyle gelenler oluyor. Önceden böyle bir şey yoktu. Bana göre bu daha da çoğalacaktır. Eskiden biz İngilizlerin evlerini Ruslara satardık. Şimdi de Ruslardan alıp başkalarına satacağız” dedi.
NEDEN KONYAALTI
Rusların Konyaaltı’nı tercih etmesindeki en önemli etkenin denize ulaşım ve burada uygulanan projeler olduğunu anlatan Volchenkov, “Lara bölgesi de denize yakın ama orada denize girebilmek için Kundu’ya gitmeniz ya da Konyaaltı’na gelmeniz lazım. Konyaaltı sahil kenarında olduğu için yabancılar genellikle burayı tercih ediyor. Konyaaltı’nda da en yeni projelerin olduğu Liman Mahallesi tercih ediliyor. Bazılarının kapalı havuzu var, SPA var, fitness’i var, hamamı var. Antalya’de en fazla Rus nüfus bu bölgede yaşıyor. Hatta Rus parkı da yapıldı burada” diye konuştu.
SEKTÖR ETKİLENİR
Antalya Rusya Dostluk Derneği Başkanı Marina Sorokina da rubledeki değer kaybı nedeniyle artık Rusların eskisi gibi Antalya’dan ev sahibi olamayacağını söyledi. “Bu konuda neler yapılabilir bilmiyorum” diyen Sorokina, Antalya emlak sektörünün bundan etkilenebileceğini kaydetti.
RUBLE KARŞISINDA FİYATLAR UÇTU
Antalya’da 30 Mart seçimlerinde AKP’den Konyaaltı Belediye Meclis Üyeliği’ne aday gösterilen Rus Sanat ve Kültür Derneği Başkanı İrina Balcı da Ruslar için artık Antalya’da ev fiyatlarının uçtuğunu söyledi. Rus rublesindeki değer kaybı nedeniyle artık birçok Rus için bunun hayalden öteye gidemeyeceğini anlatan İrina Balcı, “Şu anda emlak piyasasındaki duŞu anda emlak piyasasındaki rgunluğun bir nedeni de noel olabilir. Noel döneminde insanlar emlak alım satımıyla fazla ilgilenmez. Buna karşılık Rusya’da dolar üzerinden kazananlar için bu kriz bir fırsat da yaratabilir. Rusya’da kazandıklarını Antalya’ya gayrimenkule yatıranlar da olabilir” dedi. Antalya Emlakçılar Odası Başkanı Şeref Sağlam da emlak satışlarında durgunluk olduğunu belirterek, “Sadece Rus pazarında değil, genel bir durgunluk var” dedi.
RUSLARIN 7 BİN TAŞINMAZI VAR
Antalya’da yabancılara ait 50 bine yakın taşınmaz bulunuyor. Bu taşınmazlardan yaklaşık 7 bini ise Rus vatandaşlarına ait. Antalya’da geçen yıl yabancılara 5 bin 548 konut satılırken, bu rakam 2014’ün 10 aylık döneminde 5 bin 486’da kaldı.
7 öğrenci okul gezisinden hamile döndü!
Bosna'da 7 öğrencinin okul gezisinden hamile olarak dönmesi, ülkede büyük tartışmalara neden oldu.
Bosna'da okulla birlikte geziye çıkan 7 kız öğrenci evlerine hamile döndü. Bosna'nın Sırp bölgesi "Republika Srpska"da yaşanan skandal eğitim sisteminin de sorgulanmasına neden oldu.
Bosna'ya bağlı Sırp Cumhuriyeti'nde okul gezisine çıkan, yaşları 13 ile 14 arasında değişen 7 kız çocuğu evlerine hamile döndü.
Kız çocuklarının evlerine hamile dönmesi okullarda cinsel eğitim derslerinin de sorgulanmasına neden oldu.
Okullarda cinsel eğitim derslerine karşı çıkan bazı veliler, söz konusu derslerin çocukları cinsel ilişkiye girmeye teşvik ettiklerini ileri sürüyor.
Bosna'nın başkenti Sarayevo'da sadece geçtiğimiz yıl, yaşları reşit olmayan 31 kız çocuğu cinsel ilişki sonrası hamile kaldı.
Sırp Cumhuriyeti Ulusal sağlık Koordinatörü Nenad Babic, "Bu durumdan ailelerin sorumluluğu var ancak eğitim sisteminden kaynaklanan sorunlar da mevcut" dedi.
Sarayevo'da Kadın hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Senad Mehmetbasiç ise, okullarda cinsel eğitim derslerinin kaldırılmasına karşı çıktı.
Mehmetbasiç, "13 yaşındaki kız çocuklarının hamile kalması yeterince endişe verici ancak bu cinsel eğitim derslerinin kaldırılmasına neden olmamalı. Çocuklarımız cinsel eğitim okul yerine sokakta öğrenerek büyümemeli" şeklinde konuştu. (NTV)
Bosna'da okulla birlikte geziye çıkan 7 kız öğrenci evlerine hamile döndü. Bosna'nın Sırp bölgesi "Republika Srpska"da yaşanan skandal eğitim sisteminin de sorgulanmasına neden oldu.
Bosna'ya bağlı Sırp Cumhuriyeti'nde okul gezisine çıkan, yaşları 13 ile 14 arasında değişen 7 kız çocuğu evlerine hamile döndü.
Kız çocuklarının evlerine hamile dönmesi okullarda cinsel eğitim derslerinin de sorgulanmasına neden oldu.
Okullarda cinsel eğitim derslerine karşı çıkan bazı veliler, söz konusu derslerin çocukları cinsel ilişkiye girmeye teşvik ettiklerini ileri sürüyor.
Bosna'nın başkenti Sarayevo'da sadece geçtiğimiz yıl, yaşları reşit olmayan 31 kız çocuğu cinsel ilişki sonrası hamile kaldı.
Sırp Cumhuriyeti Ulusal sağlık Koordinatörü Nenad Babic, "Bu durumdan ailelerin sorumluluğu var ancak eğitim sisteminden kaynaklanan sorunlar da mevcut" dedi.
Sarayevo'da Kadın hastalıkları uzmanı olarak görev yapan Senad Mehmetbasiç ise, okullarda cinsel eğitim derslerinin kaldırılmasına karşı çıktı.
Mehmetbasiç, "13 yaşındaki kız çocuklarının hamile kalması yeterince endişe verici ancak bu cinsel eğitim derslerinin kaldırılmasına neden olmamalı. Çocuklarımız cinsel eğitim okul yerine sokakta öğrenerek büyümemeli" şeklinde konuştu. (NTV)
Erdoğan'a hakaretten 11 ay hapis
Karamanoğlu Mehhmetbey Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı 38 yaşındaki Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse, Gezi olaylarında hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın ölümünün proteste edildiği gösteride dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a ’hakaret’ ettiği gerekçesiyle 11 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yrd. Doç. Dr. Köse’nin avukatı, mahkemenin hükmün açıklanmasını geri bıraktığı kararı temyiz edeceklerini söyledi.
İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini protesto eylemleri sırasında yaşamını yitiren 15 yaşındaki Berkin Elvan için düzenlenen protesto gösterisinde, Erdoğan aleyhine slogan atıp hakaret ettiği iddiasıyla Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse ile Mehmet Hüner ve Fatma Eser hakkında 4’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı. İddianamede, ”Şüphelilerin bu sloganlarla Başbakanlık görevini yürütmekte olan kamu görevlisine karşı görevinden dolayı onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek şekilde somut bir fiil isnat ettikleri, böylece hakaret suçunu işledikleri CD kayıtları kamera kaydı çözümleri kimlik tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamında anlaşılmaktadır” denildi.
Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse ile birlikte Mehmet Hüner ve Fatma Eser hakim karşısına çıktı. Aralarında CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, İzmir Milletvekili Hülya Güven, Balıkesir Milletvekili Nedret Akova’nın da bulunduğu grup da duruşmayı izledi.
Mahkeme heyeti ’hakaret’ suçundan yargılanan Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse’ye 11 ay hapis cezası verdi. Ancak, ’hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ kararı verildi. Heyet, sanıklar Mehmet Hüner ve Fatma Eser Gün hakkında da 7 biner lira para cezası verdi, bunu da hükmün açıklanmasını geri bıraktı.
Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse’nin avukatı Genco Yıldırım, kararı temyiz için Yargıtay’a başvuracaklarını belirterek, ”Evrensel hukuk kurallarına aykırı olarak oluşturulan dava yine evrensek hukuk kurallarına aykırı olarak sonuçlandı. Sonuna kadar gidilecek. Bu hem ifade özgürlüğünün kısıtlanması, hem de özel hayatın gizliliği anlamında ciddi bir problem. Hukuk her geçen gün daha kötüye gidiyor. Hukuk herkese lazım” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse de mahkemenin verdiği karar hakkında konuşmak istemediğini belirtildi.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, 35 yıllık bir hukukçu olduğunu belirterek, ”Bir ceza muhakemesinde usulünün böylesine ihlal edildiği bir uygulama görmedim. Yargının geldiği tabloya bakar mısınız? Doğrudan hükümetin yarattığı iklimin tesiriyle hükümetin baskı talimat ve telkinleriyle hüküm kuran bir yargı mekanizması” dedi. (Medyafaresi)
İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini protesto eylemleri sırasında yaşamını yitiren 15 yaşındaki Berkin Elvan için düzenlenen protesto gösterisinde, Erdoğan aleyhine slogan atıp hakaret ettiği iddiasıyla Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse ile Mehmet Hüner ve Fatma Eser hakkında 4’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı. İddianamede, ”Şüphelilerin bu sloganlarla Başbakanlık görevini yürütmekte olan kamu görevlisine karşı görevinden dolayı onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek şekilde somut bir fiil isnat ettikleri, böylece hakaret suçunu işledikleri CD kayıtları kamera kaydı çözümleri kimlik tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamında anlaşılmaktadır” denildi.
Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse ile birlikte Mehmet Hüner ve Fatma Eser hakim karşısına çıktı. Aralarında CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, İzmir Milletvekili Hülya Güven, Balıkesir Milletvekili Nedret Akova’nın da bulunduğu grup da duruşmayı izledi.
Mahkeme heyeti ’hakaret’ suçundan yargılanan Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse’ye 11 ay hapis cezası verdi. Ancak, ’hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ kararı verildi. Heyet, sanıklar Mehmet Hüner ve Fatma Eser Gün hakkında da 7 biner lira para cezası verdi, bunu da hükmün açıklanmasını geri bıraktı.
Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse’nin avukatı Genco Yıldırım, kararı temyiz için Yargıtay’a başvuracaklarını belirterek, ”Evrensel hukuk kurallarına aykırı olarak oluşturulan dava yine evrensek hukuk kurallarına aykırı olarak sonuçlandı. Sonuna kadar gidilecek. Bu hem ifade özgürlüğünün kısıtlanması, hem de özel hayatın gizliliği anlamında ciddi bir problem. Hukuk her geçen gün daha kötüye gidiyor. Hukuk herkese lazım” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Elifhan Köse de mahkemenin verdiği karar hakkında konuşmak istemediğini belirtildi.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, 35 yıllık bir hukukçu olduğunu belirterek, ”Bir ceza muhakemesinde usulünün böylesine ihlal edildiği bir uygulama görmedim. Yargının geldiği tabloya bakar mısınız? Doğrudan hükümetin yarattığı iklimin tesiriyle hükümetin baskı talimat ve telkinleriyle hüküm kuran bir yargı mekanizması” dedi. (Medyafaresi)
Gülen'e yakalama talebi.. İşte o belge
14 Aralık operasyonu kapsamında soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 18 Aralık 2014 tarihinde, Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep ettiği öğrenildi.
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Aralık 2014'te, Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, “Kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen medya, ekonomi ve bürokrasi alanlarında kanun ve nizamlara aykırı yapılandığı değerlendirilen suç örgütünün lideri olan şüpheli Fethullah Gülen'in, 1998 yılında yurt dışına çıktıktan sonra bir daha ülkeye dönmediği” kaydedildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Aralık soruşturması kapsamında, şüpheli Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep etti.
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Aralık 2014'te, Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, “Kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen medya, ekonomi ve bürokrasi alanlarında kanun ve nizamlara aykırı yapılandığı değerlendirilen suç örgütünün lideri olan şüpheli Fethullah Gülen'in, 1998 yılında yurt dışına çıktıktan sonra bir daha ülkeye dönmediği” kaydedildi.
Talep yazısında, halen Amerika'da yaşadığı belirtilen Gülen'in, “Soruşturma kapsamında suç işlediğine dair yeterli somut bulgulara ulaşıldığı ve uzun süreden beri yurt dışından olması nedeni ile kendisine ulaşılmasının mümkün olmadığı” ifade edildi. Yazıda, bu nedenlerle şüpheli Gülen hakkında, CMK'nın 94. maddesi uyarınca yakalama emri düzenlenmesi talep edildi.
1. Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın talebini kabul etti
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Aralık 2014'te, Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, “Kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen medya, ekonomi ve bürokrasi alanlarında kanun ve nizamlara aykırı yapılandığı değerlendirilen suç örgütünün lideri olan şüpheli Fethullah Gülen'in, 1998 yılında yurt dışına çıktıktan sonra bir daha ülkeye dönmediği” kaydedildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 14 Aralık soruşturması kapsamında, şüpheli Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep etti.
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 18 Aralık 2014'te, Sulh Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda, “Kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen medya, ekonomi ve bürokrasi alanlarında kanun ve nizamlara aykırı yapılandığı değerlendirilen suç örgütünün lideri olan şüpheli Fethullah Gülen'in, 1998 yılında yurt dışına çıktıktan sonra bir daha ülkeye dönmediği” kaydedildi.
Talep yazısında, halen Amerika'da yaşadığı belirtilen Gülen'in, “Soruşturma kapsamında suç işlediğine dair yeterli somut bulgulara ulaşıldığı ve uzun süreden beri yurt dışından olması nedeni ile kendisine ulaşılmasının mümkün olmadığı” ifade edildi. Yazıda, bu nedenlerle şüpheli Gülen hakkında, CMK'nın 94. maddesi uyarınca yakalama emri düzenlenmesi talep edildi.
1. Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın talebini kabul etti
Etiketler:
cemaat,
fethullah gülen,
haber,
istanbul
19 Aralık 2014 Cuma
Kürtajdan sonra şok eden ölüm
Trabzon’da istemediği bebeği özel bir muayenede kürtajla aldıran genç kadın bir müddet sonra rahatsızlanırken, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, bekar olduğu ve sevgilisinden hamile kaldığı öğrenilen Gonca D. (28) 5-6 haftalık bebeğini aldırmak için özel bir muayenehaneye başvurdu. Kadın Doğum Uzmanı Dr. B.A. tarafından kürtajla bebeği alınan genç kadın, operasyon sonrası evine gitti.
Evinde rahatsızlanan genç kadın, kaldırıldığı Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Gonca D.’nin kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için
cenazesi Trabzon Adli Tıp Kurumu’na kaldırılırken, Dr. B.A. ise çıkartıldığı nöbetçi mahkemece ’denetimli serbestlik’ kapsamında serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Edinilen bilgiye göre, bekar olduğu ve sevgilisinden hamile kaldığı öğrenilen Gonca D. (28) 5-6 haftalık bebeğini aldırmak için özel bir muayenehaneye başvurdu. Kadın Doğum Uzmanı Dr. B.A. tarafından kürtajla bebeği alınan genç kadın, operasyon sonrası evine gitti.
Evinde rahatsızlanan genç kadın, kaldırıldığı Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Gonca D.’nin kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için
cenazesi Trabzon Adli Tıp Kurumu’na kaldırılırken, Dr. B.A. ise çıkartıldığı nöbetçi mahkemece ’denetimli serbestlik’ kapsamında serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.
Çöpe atılan bebeği karıncalar yedi!
Hindistan'da çöp kutusunda yeni doğmuş bir kız bebek bulundu.
Polis, Hindistan'ın orta kesimlerindeki Bhopal kentinde, yeni doğmuş bir kız çocuğunun terk edilmiş halde çöp kutusunda bulunduğunu söyledi. Doğduktan birkaç saat sonra çöpe bırakılan bebeğin çıplak olduğu ve karıncalar tarafından ısırıldığı belirtildi.
Rajiv Patel adlı bir vatandaşın, ağlamalarını duyduğu bebeği bularak polisi aradığı öğrenildi. Polis bebeğin hastaneye kaldırıldığını ancak durumunun ciddi olduğunu söyledi.
ANNENİN DURUMU İYİ DEĞİL
Bebeğin annesini bulan polisler, kadının da iyi olmadığını ve hastanede tedaviye alındığını açıkladı.
BBC Hintçe'ye konuşan üst düzey bir polis "Kadın hakkındaki şikayeti kaydettik. Kendisi tedavi olup iyileştiğinde sorgulamaya başlayacağız" dedi.
Ancak bebeğin neden terk edildiği henüz netleşmedi. Hindistan'da çoğu ebeveyn, erkek çocuğu kız çocuğuna tercih ediyor ve bebeğin bu yüzden terk edilmiş olabileceği öne sürülüyor. Ülkede çok sayıda hamile kadın, kız çocuğuna hamile olduğunu öğrendiklerinde kürtaj olmuş, bu durumu eleştiren kampanyalar düzenlenmişti. Kampanyayı yürütenler, "ülkede milyonlarca kızın kaybolduğunu" ileri sürüyorlardı. Bu tür uygulamalar ülkede cinsiyet dağılımını da etkiliyor. 2011'de yayımlanan bir araştırmaya göre Hindistan'da yedi yaşın altındaki 1000 erkek çocuğa 914 kız çocuk düşüyor.
Polis, Hindistan'ın orta kesimlerindeki Bhopal kentinde, yeni doğmuş bir kız çocuğunun terk edilmiş halde çöp kutusunda bulunduğunu söyledi. Doğduktan birkaç saat sonra çöpe bırakılan bebeğin çıplak olduğu ve karıncalar tarafından ısırıldığı belirtildi.
Rajiv Patel adlı bir vatandaşın, ağlamalarını duyduğu bebeği bularak polisi aradığı öğrenildi. Polis bebeğin hastaneye kaldırıldığını ancak durumunun ciddi olduğunu söyledi.
ANNENİN DURUMU İYİ DEĞİL
Bebeğin annesini bulan polisler, kadının da iyi olmadığını ve hastanede tedaviye alındığını açıkladı.
BBC Hintçe'ye konuşan üst düzey bir polis "Kadın hakkındaki şikayeti kaydettik. Kendisi tedavi olup iyileştiğinde sorgulamaya başlayacağız" dedi.
Ancak bebeğin neden terk edildiği henüz netleşmedi. Hindistan'da çoğu ebeveyn, erkek çocuğu kız çocuğuna tercih ediyor ve bebeğin bu yüzden terk edilmiş olabileceği öne sürülüyor. Ülkede çok sayıda hamile kadın, kız çocuğuna hamile olduğunu öğrendiklerinde kürtaj olmuş, bu durumu eleştiren kampanyalar düzenlenmişti. Kampanyayı yürütenler, "ülkede milyonlarca kızın kaybolduğunu" ileri sürüyorlardı. Bu tür uygulamalar ülkede cinsiyet dağılımını da etkiliyor. 2011'de yayımlanan bir araştırmaya göre Hindistan'da yedi yaşın altındaki 1000 erkek çocuğa 914 kız çocuk düşüyor.
Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı
14 Aralık operasyonu kapsamında bugünkü duruşmada Fethullah Gülen hakkında da yakalama kararı çıktı.
Sabah Gazetesi’nin iddiasına göre 14 Aralık operasyonu kapsamında Ekrem Dumanlı serbest bırakılırken terör örgütü liderliği gerekçesiyle Fethullah Gülen hakkında da yakalama kararı çıkartıldı.
KARACA DAHİL 4 TUTUKLAMA
Samanyolu Yayın Grup Başkanı Hidayet Karaca dahil 4 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında eski emniyet müdürü Tufan Ergüder de bulunuyor. Hidayet Karaca ve Tufan Ergüder dışında tutuklanan diğer isimlerin ise eski Asayiş Şube Müdürü Ertan Erçıktı ve Komiser Mustafa Kılıçarslan olduğu açıklandı.
Sabah Gazetesi’nin iddiasına göre 14 Aralık operasyonu kapsamında Ekrem Dumanlı serbest bırakılırken terör örgütü liderliği gerekçesiyle Fethullah Gülen hakkında da yakalama kararı çıkartıldı.
KARACA DAHİL 4 TUTUKLAMA
Samanyolu Yayın Grup Başkanı Hidayet Karaca dahil 4 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında eski emniyet müdürü Tufan Ergüder de bulunuyor. Hidayet Karaca ve Tufan Ergüder dışında tutuklanan diğer isimlerin ise eski Asayiş Şube Müdürü Ertan Erçıktı ve Komiser Mustafa Kılıçarslan olduğu açıklandı.
İnternette tanışıp evlenmek istedi, tecavüze uğradı
Adana'da bir kadın, internette tanıştığı kişi tarafından tecavüze uğrayıp darp edildiğini iddia etti.
Edinilen bilgiye göre, Belgin K. (37) bir süre önce internette evlilik sitelerine girip Malatyalı olduğu belirtilen Erol Y. ile tanıştı.
Erol Y. ile internet üzerinden bir süre sohbet eden Belgin K. evlenmeye karar verdi. 4 gün önce Erol Y, otomobille Malatya'dan Adana'ya gelerek Belgin K.'yı Adana'nın Seyhan ilçesi Şakirpaşa Mahallesi'ndeki evlerinin önünden aldı. Erol Y, Belgin K'yı önce Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine götürdü. Belgin K ile Erol Y. Elbistan'dan Malatya'ya geçti. Belgin K. evlenmek istediğini söyleyince Erol Y. "Seninle evlenmem biraz gezdik tozduk, hepsi bu. Artık sen yoluna ben yoluma" dedi. Bu arada, Belgin K.'nın annesi kızı akşam eve gelmeyince ertesi gün polis merkezine giderek kayıp başvurusunda bulundu. Erol Y, daha sonra da genç kadını Adana'ya bırakmak üzere yola çıktı. Bu durumu kabul etmeyen Belgin K., Erol Y. ile tartışmaya başladı. Tartışmada Erol Y. genç kadını darp edip Osmaniye'de otomobilden aşağı attı. "BANA TECAVÜZ ETTİ" Genç kadın, kendi imkanlarıyla Adana'ya gelerek polis merkezine gidip şikayetçi oldu. Genç kadın, Erol Y.'nin kendisine tecavüz ettiğini, evlenmek vaadiyle kandırıp kaçırdığını ileri sürdü. Bunun üzerine genç kadın, doğum hastalıkları hastanesini götürülerek muayene edildi. Daha sonra da adli tıpa götürülen genç kadının yediği dayaktan dolayı gözünün morluklar oluştuğu görüldü. Polis şimdi genç kadının şikayetçi olduğu Erol Y.'yi bulmaya çalışıyor.
Edinilen bilgiye göre, Belgin K. (37) bir süre önce internette evlilik sitelerine girip Malatyalı olduğu belirtilen Erol Y. ile tanıştı.
Erol Y. ile internet üzerinden bir süre sohbet eden Belgin K. evlenmeye karar verdi. 4 gün önce Erol Y, otomobille Malatya'dan Adana'ya gelerek Belgin K.'yı Adana'nın Seyhan ilçesi Şakirpaşa Mahallesi'ndeki evlerinin önünden aldı. Erol Y, Belgin K'yı önce Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine götürdü. Belgin K ile Erol Y. Elbistan'dan Malatya'ya geçti. Belgin K. evlenmek istediğini söyleyince Erol Y. "Seninle evlenmem biraz gezdik tozduk, hepsi bu. Artık sen yoluna ben yoluma" dedi. Bu arada, Belgin K.'nın annesi kızı akşam eve gelmeyince ertesi gün polis merkezine giderek kayıp başvurusunda bulundu. Erol Y, daha sonra da genç kadını Adana'ya bırakmak üzere yola çıktı. Bu durumu kabul etmeyen Belgin K., Erol Y. ile tartışmaya başladı. Tartışmada Erol Y. genç kadını darp edip Osmaniye'de otomobilden aşağı attı. "BANA TECAVÜZ ETTİ" Genç kadın, kendi imkanlarıyla Adana'ya gelerek polis merkezine gidip şikayetçi oldu. Genç kadın, Erol Y.'nin kendisine tecavüz ettiğini, evlenmek vaadiyle kandırıp kaçırdığını ileri sürdü. Bunun üzerine genç kadın, doğum hastalıkları hastanesini götürülerek muayene edildi. Daha sonra da adli tıpa götürülen genç kadının yediği dayaktan dolayı gözünün morluklar oluştuğu görüldü. Polis şimdi genç kadının şikayetçi olduğu Erol Y.'yi bulmaya çalışıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)