7 Ekim 2015 Çarşamba

İlker Başbuğ Yargıtay'da ifade veriyor

İlker Başbuğ, Ergenekon Davası kapsamında Yargıtay'da ifade veriyor. George W. Bush yönetimi ve dönemin AK Parti iktidarını suçlayan İlker Başbuğ ifadesinde, “TSK'ya karşı oynanan oyunun arkasında kimler vardır? George W. Bush yönetimi, TSK'ya karşı oynanan oyunu desteklemiştir. Siyasi iktidar ise, ‘Ne istediler de vermedik’ ve ‘aldatıldık’ ifadeleri ile Cemaate gerekli desteği verdiklerini açıkça belirtmiştir” dedi.

Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Ergenekon Davası kapsamında Yargıtay'da ifade veriyor.   

Başbuğ ifadesinde "2011 yılı başlarında, bir savcı hazırladığı iddianame ile bizim müebbet hapisle cezalandırılmamızı talep etti ve ÖYM de bu cezayı verdi" dedi.
"BAZI SORUMLULUKLAR TAŞIMAKTAYIM"  "Daha dört yıl geçmeden, aynı konu 25 Aralık iddianamesinde yer aldı" diyen Başbuğ,  bu bölümü tekrar okudu.

Başbuğ, "Aslında bu sözlerden sonra benim konuşmamı sonlandırmam, başka bir söz söylememem lazım. Ancak bazı sorumluluklar taşımaktayım. Birinci sorumluluğum, bu süreçte hayatlarını kaybedenleredir. İkinci sorumluluğum silah arkadaşlarıma ve üçüncüsü ise tarihe karşıdır.  Dördüncü sorumluluğum ise; TSK'ne karşı yapılan bu komploları planlayıcı ve icracılarının yakalanıp, adil yargılanmalarını sağlamaktır" diye konuştu.

"CEMAAT İŞLENEN HUKUK CİNAYETLERİNİN ASLİ FAİLİDİR" "TSK'ne karşı oynanan oynun arkasında kimler vardır?"  diyen İlker Başbuğ, "George W. Bush yönetimi, TSK'ne karşı oynanan oyunu desteklemiştir. Cemaat işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir. Bu cinayeti yargı ve emniyet içine yerleştirdikleri kadroları vasıtasıyla işlemiştir. Siyasi iktidar ise, "Ne istediler de vermedik" ve "aldatıldık" ifadeleri ile Cemaate gerekli desteği verdiklerini açıkça belirtmiştir" şeklinde konuştu. DHA

6 Ekim 2015 Salı

Kısa dönem vekiller mesai saati başına 3500 TL alacak

Türkiye, 7 Haziran seçimlerinin ardından hükümet kurulamaması nedeniyle 1 Kasım'da yeniden seçime giderken, 5 aylık milletvekilleri 'çalışmadıkları' 2.5 ayın maaşını da alacaklar. 1 Kasım seçimlerinde Meclis'e girmeyi başaran eski vekillere ise 'yeni dönem' için de 37 bin 500 lira daha ödenecek. Böylece 25.dönem milletvekillerinin 1 saati için kendilerine 3 bin 500 lira; toplamda ise 108 bin 750 lira maaş ödenmiş olacak.

7 Haziran'da milletvekili seçilenler, 1 Ekim tarihine kadar olan yaklaşık 4 aylık süre içinde 10 kez Genel Kurul toplantısına katıldılar ve 31 saat genel kurul mesaisi yaptılar. 3 ayda bir vekillik maaşının 'peşin ödenmesi' dolayısıyla 7 Haziran'dan 15 Temmuz'a kadar olan süre için 1 ay 1 haftalık maaş olarak kendilerine 18 bin 750 lira ödendi.
45 BİN LİRA ÖDENDİ
15 Temmuz'da ise 3 aylık peşin maaş olarak, 15 Ekim'e kadar olan dönem için, 45 bin liralık ödeme yapıldı. Yasa gereği 15 Ekim'de ise, 15 Ocak 2016'ya kadar olan dönemin maaşı olarak 45 bin lira daha ödenecek. Böylece 25.dönem milletvekillerinin 1 saati için kendilerine 3 bin 500 lira; toplamda ise 108 bin 750 lira maaş ödenmiş olacak.
YASANIN 6.MADDESİ
Bir başka ifadeyle 25.dönem milletvekilleri 15 Ekim-1 Kasım tarihleri arasında 15 günlük vekillik ücreti olarak 7500 lira almaları gerekirken; fazladan 33 bin 750 lira alacaklar. Hürriyet'in konuyla ilgili sorularını yanıtlayan vekiller, "Bu durum yeni bir kanuni düzenlemeden kaynaklanmıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanunun 6.maddesi hükmü gereği vekiller, seçimlerin yenilenmesi durumunda önceden aldıkları ödenek ve yollukları geri vermiyorlar" dediler.
Söz konusu kanunun ilgili hükmü şöyle, " Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu sıfatı iktisap ettikleri aydan itibaren, bu Kanunda belirtilen ödenek ve yolluklara hak kazanırlar. Herhangi bir nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sıfatı kalkanların istihkakları, bu sıfatın kalktığı ayı takip eden aybaşından itibaren verilmez. Ancak, ölüm ve çeşitli sebeplerle genel seçimin yenilenmesi halinde önceden aldıkları üç aylık ödenek ve yolluklar geri alınmaz. Aylık ödenek ve yollukların üç aylığı peşin olarak ve çekle ödenir." 7 Haziran vekillerinden emekli olanlar, bu maaşların yanı sıra 8 bin 200 liralık 'emekli vekil' maaşlarını da almaya devam ettiler.
1 KASIM'DA MECLİSE GİREN 'YENİDEN MAAŞ' ALACAK
AKP'nin 1 Kasım milletvekili aday listesi 7 Haziran'a göre 'büyük ölçüde' değişirken; CHP, MHP ve HDP'de değişim sınırlı oldu. Peki ama 7 Haziran'da vekil olan ve 15 Ekim'de fazladan 2.5 aylık maaş alan isimler, 1 Kasım'da yeniden vekil seçilirlerse maaşları ne olacak?  TBMM yetkilileri bu kişilerin 25.dönem vekili olarak aldıkları maaşları yasa gereği 'iade' edemeyeceklerini belirterek, "26.dönem milletvekili olarak Meclis'e geldiklerinde 1 Kasım'dan 15 Ocak'a kadar olan sürenin maaşını alacaklar. Yani diğer vekillerle birlikte onlara da 2.5 aylık maaş karşılığı 37 bin 500 lira ödenecek" yanıtını verdiler.  (Aysel Alp / hürriyet.com.tr)

AYM Fethullah Gülen'in başvurusunu reddetti

Anayasa Mahkemesi (AYM), Fethullah Gülen’in, bir internet sitesinde yayımlanan röportajda nefret söylemi bulunduğu iddiasıyla Cumhuriyet savcısına yaptığı şikayet neticesinde ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yaptığı başvuruyu değerlendirdi.


Resmi Gazete’de yayımlanan AYM kararına göre; Fethullah Gülen, 17 Şubat 2015 tarihinde, bir internet sitesinde yayımlanan “Sağlam: Gülen’in kullanım süresi doldu” başlıklı röportajın hakaret, iftira, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçlarını oluşturduğu iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yetkisizlik kararı verilerek soruşturma dosyası İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Nisan 2014 tarihli kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Gülen’in anılan karar yaptığı itiraz, Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 28 Mayıs 2014 tarihli kararıyla reddedildi. Gülen, 24 Temmuz 2014 tarihinde AYM’ye bireysel başvuruda bulundu. 
cnntürk.com.tr

11 yaşındaki çocuk 8 yaşındaki komşusunu öldürdü

ABD'nin Tennessee eyaletinde 11 yaşındaki bir erkek çocuğu, 8 yaşındaki komşu kızını bir yavru köpek nedeniyle çıkan tartışma yüzünden öldürmekle suçlandı.


Çocuğa küçük yaşta birinci derece cinayet suçlaması yöneltildiği belirtildi.
Polise göre erkek çocuğu adı McKayla Dyler olarak açıklanan komşu kız çocuğunu yavru köpeğini göstermeyi reddettiği için babasına ait olan tüfekle vurdu.
Anne Latasha Dyer iki çocuğun da aynı okula gittiğini söyledi.
Latasha Dyer "Kızımla dalga geçiyor, isimler takıyor kötü davranıyordu. Bir süre bunlara ara verdi ve dün durup dururken gelip kızımı vurdu. Kızıma yeniden sarılmak istiyorum" dedi.
Komşu Chastity Arwood da silah sesi duyduğunu ve ardından McKayla'yı çimlerin üzerinde yatarken gördüğünü söyledi.
Arwood, "Annesini, teyzesini, büyükannesini, büyükbabasını, kardeşini, ablasını teselli etmek hayatımda yapmaya çalıştığım en zor şeydi" dedi.
Adı açıklanmayan zanlı erkek çocuğunun 28 Ekim'de yeniden mahkemeye çıkartılması bekleniyor.
Obama bile isyan etti
ABD'de ateşli silah kaynaklı şiddet olaylarını araştıran Gun Violence Archive adlı gruba göre, bu yıl içinde şimdiye dek 11 yaşın altındaki 559 çocuk ateşli silahlar nedeniyle öldü ya da yaralandı. Son olarak Oregon eyaletinde 26 yaşındaki bir kişi üniversite kampüsünde silahlı saldırıda bulunarak, 10 kişinin ölümüne neden olmuştu. Başkan Obama olay sonrasında sert bir konuşma yaparak bireysel silahlanmanın önüne geçilmesi gerektiği çağrısında bulundu. (miliyet.com.tr)

5 Ekim 2015 Pazartesi

Hacdaki izdihamda 1100'ün üzerinde hacı hayatını kaybetti

Suudi Arabistan'ın Mekke kenti yakınlarındaki Mina'da 24 Eylül'de gerçekleşen izdiham faciasında hayatını kaybedenlerin sayısı konusunda çelişkili ifadeler gelmeye devam ediyor.


Associated Press haber ajansına göre, faciada ölenlerin sayısı, yürek burkan olayda 769 hacının öldüğünü, 934'ünün de yaralandığını duyuran Suudi Arabistan'ın açıkladığı kaybın maalesef epey üzerinde.
16 ülkeden yapılan resmi açıklamaları ve devlete bağlı yayın organlarındaki haberleri inceleyen Associated Press'in hesabına göre, "şeytan taşlama" sırasında yaşanan izdihamda bin 112 hacı yaşamını yitirdi.
Ajansa göre: olayın ardından İran 465, Mısır 146, Endonezya 100, Pakistan 75, Nijerya 64, Mali 60, Hindistan 58, Kamerun 42, Bangladeş 41, Cezayir 18, Etiyopya 13, Çad 11, Kenya sekiz, Senegal beş, Türkiye ve Fas ise üçer vatandaşını yitirdiğini açıkladı. (hürriyet.com.tr)

İstanbul'un 10 yaşındaki çocuk "seks işçileri"

Çocuklar baskıdan, aile içi şiddetten kaçmak için İstanbul'a geliyor. Ancak bu çocuklar kentin arka sokaklarında bedenlerini yemek için, barınmak için veya para için takas ediyor.


Cumhuriyet'ten Figen Atalay'ın haberine göre, çocuklar baskıdan, aile içi şiddetten kaçmak için İstanbul ’a geliyor. Ancak bu çocuklar kentin arka sokaklarında, bedenlerini, yemek için, barınmak için veya para için takas ediyor.
Ensestten, dayaktan, baskıdan kaçıp İstanbul’a geliyorlar. Çoğu 14-18 yaş arasında ama aralarında 10-11 yaşında olan da var. Bu küçük kız çocukları, kentin arka sokaklarında bedenlerini parayla, yemekle, barınacak bir yerle, uyuşturucuyla takas ediyorlar. Sayıları yüzlerle ifade ediliyor ama sürekli hareket halinde oldukları için tam sayı bilinmiyor.
İstanbul’da 18 yaş altında “ticari seks işçisi’’ olarak sömürülen yüksek risk altındaki kız çocukları hakkında ilk sosyolojik araştırmayı gerçekleştiren Güliz Erginsoy ile bu verilere dayanan bir de kitap yazan sosyolog Prof. Dr. Esin Küntay, “Bunun bir coğrafyası var’’ diyor. Bu kızlar, Anadolu yakasında başta Kadıköy olmak üzere Bostancı, Maltepe, Avrupa yakasında ise başta Beyoğlu’nun arka sokakları, Etiler, Laleli, Aksaray, Beylikdüzü’nde bulunuyorlar.
Birçoğu ensest vakası
Küntay’ın verdiği bilgilere göre bu çocuklar çok hareketli ve esas olarak üç şekilde çalışıyorlar. Discolarda dansçı, şarkıcı olarak, masaj salonlarında ve otostop çekerek. Özellikle yaz aylarında İstanbul’dan Ankara , İzmir, Antalya, Alanya, Bursa, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Muğla, Fethiye, Manisa, Uşak’a gidiyorlar, bir süre kalıp dönüyorlar. Küntay, bu sorunun yanıtını şöyle veriyor:
“Ortalama 14-18 yaş arasındalar ama 10-11 yaşında kız çocukları da var. 40 senedir bu alanda çalışıyorum ve birçoğu ensest vakası. Ensestten kaçıyor, şiddetten kaçıyor. Erkek arkadaşları da kandırıyor. Namusla bekâret çok sıkı birbirine bağlı. Bekâret giderse iki yolu var. Ya intihara zorlanacak ya da kaçacak. O da kaçıyor.
İstanbul’da bunları koruyan büyükleri var, daha evvel gelmiş bu yola kaymış daha büyük ablalar. Erkekler de var ama daha çok kadınlar ağırlıklı bir ilişki demeti. Uyuşturucu kullananlar da var, özellikle içilmesi yasak olan ilaçlar Tarlabaşı’nda satışa sunulduğu için en büyük tehlike o. Bu ilaçları alan kızlar, kendilerinden geçiyor ve o zaman da kendine şiddet uyguluyor.’’
Nasıl çözülecek?
Prof. Küntay’ın önerileri şöyle:
- Sorunun varlığı kabul edilecek.
- Politik kararlılıkla üstüne gidebilmek için bütçeden pay ayrılması, araştırma yapacak olanlara izin verilmesi lazım.
- Bu kızların kaldıkları çocuk evlerinde personelin yerinin değişmemesi lazım, çocuklar bağlanıyor.
Yasalar ne diyor?
Cinsel İstismara 8-15 yıl ceza
TCK Madde 103- (1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması halinde 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilir. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması halinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.
Yasada neler değişmeli?
* Ceza Kanunu düzenlemesi, çocuğun cinsel ilişkiye girdiği kişinin çocuk üzerindeki yetkisi, ilişkinin biçimi gibi konuları rıza yaşı bakımından özel faktörler olarak dikkate almamış. Bu da 15 yaşını doldurmuş olan çocukların cinsel sömürü eylemlerine karşı korumasız bırakıyor.
* Erken yaşta evlendirilmenin cinsel sömürünün araçlarından biri olduğu dikkate alınarak, özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin önüne geçecek özel önlemler alınmalı.
* 103. maddenin değiştirilmesi ve çocukla ilişkiye giren kişinin kimliğine göre suçların tarif edilmesi ve çocuğun korunmaya çalışılan menfaatine uygun biçimde müeyyide konulması gerekir.
* Konu hakkında çalışan kolluk, sağlık çalışanları vb. tüm görevlilerin görev tanımları ve izleyecekleri prosedür bir yönetmelikle ayrıntılı şekilde düzenlenmeli.
* Ensest ayrı bir suç olarak düzenlenmemiş. Bu nedenle ensestin mevzuatta ayrıca düzenlenmesine ihtiyaç var. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yapılacak düzenleme ile ensest mağdurlarının korunması, kimliklerinin gizlenmesi gibi olanaklar da öngörülmeli.
Rakamlarla çocuk istismarı
* Her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk istismarı vakası gönderiliyor.
* Her yıl 91 bin kız çocuğu anne oluyor.
* Tüm evliliklerin üçte birini 18 yaş altı kız çocukları oluşturuyor.
* Çocukların Cinsel İstismarı Suç ve Karar 2014 verilerine göre 24 bin 825 mahkeme kararı var. Bunların 13 bin 968’i mahkûmiyet (yüzde 56.3).
* Cinsel suçlardan mağduriyet nedeniyle güvenlik birimlerine getirilen çocuk sayısı 11 bin 95.
* 2014 yılında bin 463 çocuk ve 13 bin 287 yetişkin, çocuğa karşı cinsel istismar suçu işlemiş.
Bugün Dünya Çocuk Günü
UNİCEF’in kararıyla Ekim ayının ilk pazartesi günü, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerde Dünya Çocuk Günü olarak kutlanıyor. Amaç, çocuklara, onların haklarına dikkat çekmek ve daha iyi, daha mutlu yetişmeleri için farkındalık sağlamak.
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu’nca bu özel gün nedeniyle yapılan açıklamada şunlar dile getirildi:
‘’Türkiye de Dünya Çocuk Gününü kutlayan, Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalamış, Birleşmiş Milletler üyesi ülkelerden bir tanesidir. Ancak, ne yazık ki, çocuklarımız haklarının tam anlamıyla uygulanmadığı, şiddetin sıradanlaştığı bir ortamda büyümeye devam etmektedir.
Çocuğun haklarını kullanabilmesi için ailelerin, devletin ve toplumun bilinçli, bu bilincin kullanılabilmesi için de toplumun huzur, barış ve gelecek kaygısı duymadan çocuğa güvenli ortamı sağlayacak koşullarda olması gerekir. Özellikle son dönemde huzur ve barış ortamının sağlanamayışı, ülkemizin yoğun göç alması, ekonomideki dengesizlikler, tüm toplumu, dolayısıyla çocuklarımızı da etkilemektedir.”
 cumhuriyet.com.tr

“Türkiye iki milyon Suriyeli daha alacak” iddiası

Türkiye’nin iki milyon Suriyeli mülteciye daha kapılarını açacağı öne sürüldü. Alman Die Zeit gazetesi internet sayfasında yer verdiği haberde, AB ve Türkiye’nin Frontex kapsamında Yunanistan sınırlarının korunmasını planladığını ve Türkiye’nin iki milyona yakın Suriyeli mülteciyi daha almaya hazırlandığını yazdı.

Habere göre, AB ve Türkiye, mültecilerin Avrupa’ya akınını durdurma konusunda plan hazırladı. Gazetenin Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung’a  (FAS) dayandırdığı haberde, Türkiye’nin Yunanistan sınırlarını daha sıkı koruma konusunda söz verdiği öne sürüldü.
Yunanistan ve Türk güvenlik birimlerinin Frontex koordinasyonunda Ege kıyılarında mültecileri takip edeceği kaydedilen haberde, insan kaçakçılığı yapan gemilerin durdurularak, mültecilerin tamamının Türkiye’ye geri gönderileceği yer aldı.
TÜRKİYE’DE 6 YENİ KAMP KURULACAK
Türkiye’den deniz yoluyla Avrupa’ya gelen 350 bin mülteciden sadece 50 bininin Türk Sahil Güvenlik birimlerince durdurulduğuna  yer verilen haberde, Türkiye’de iki milyona yakın mültecinin barınabileceği  6 yeni kamp kurulacağı ve AB’nin de bu kampların kurulmasına maddi destek vereceği kaydedildi.Avrupa Birliği’nin Türkiye’den mültecilerin uyumu ve iş hayatına katılmaları konusunda ciddi adımlar atmasını da istediği belirtiliyor. 
AB ÜLKELERİ 500 BİN MÜLTECİYİ ALACAK
Habere göre, Türkiye’de kurulacak kamplardan AB ülkeleri 500 bin dolayında mülteciyi alma konusunda taahhüt veriyor. Alınacak mültecilerin kaçak yollar yerine, legal olarak bu ülkelere getirilmesi planlanıyor.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’LA GÖRÜŞÜLECEK
Söz konusu planı AB ve Türk yetkililerin geçen hafta Brüksel’de görüştükleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pazartesi günü (yarın) Brüksel’de yapacağı temaslarda konunun ele alınacağı belirtiliyor. AB’nin beklediği gibi tarafların politik olarak da plan üzerinde anlaşması durumunda, plana Ekim ayı ortalarında yapılacak olan AB zirvesinde kesinleştirilerek, en kısa sürede uygulanmasına geçilecek.
Ahmet YILDIRIM - ALMANYA / DHA

4 Ekim 2015 Pazar

Facebook bağımlılığı boşanma nedeni

İvrindi’de mahkeme, zamanının çoğunu Facebook’ta geçiren eşinden boşanmak isteyen kocayı haksız buldu. Koca itiraz edince dosya Yargıtay’a gitti. “Facebook’ta fazla kalmak boşanma nedeni” diyen Yargıtay ise yerel mahkemenin kararını bozdu


Yargıtay, vaktini sürekli internette ve Facebook’ta geçiren karısından boşanmak isteyen kocayı haklı buldu: “Bu durum eşlerden diğeri için ortak hayatı çekilmez kılar. Haklı boşanma gerekçesidir.” Almanya’da yaşayan T.K., eşi G.K.’ya 2013 yılında Balıkesir’de boşanma davası açtı. T.K.’nın boşanma isteğinin nedenlerinden biri de birlikte yaşamaktan kaçınan karısının zamanının çoğunu sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta geçirmesiydi. İvrindi Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yapılan yargılamada, T.K. eşinin internet bağımlığını kanıtlamak için mahkeme huzurunda şahitler dinletti.
Ancak yargılamanın sonunda G.K.’nın internet ve Facebook’a sıklıkla girmesi hakim tarafından kusur olarak görülmedi. Boşanma talebini reddeden mahkeme, gerekçesinde, “Günümüzde herkes günün çoğunu internette geçirmektedir. Bu nedenle de Almanya’da yaşayan bir kadının internette zaman geçirmesi normaldir” ifadelerine yer verdi.

Emsal olacak karar

Davacı koca karara itiraz edince dosya temyiz için Yargıtay’a geldi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, emsal bir karara imza atarak, internet ve Facebook’ta fazla zaman geçirmenin evlilik birliğinin mutluluğunu sağlama konusundaki özen yükümlülüğüne aykırı olduğunu belirterek, “Bu durum eşlerden diğeri için ortak hayatı çekilmez kılar” dedi.

Kararda, “Gerçekleşen bu duruma göre, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı, dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır” denildi.

Tek celsede boşandılar

Yargıtay’ın kararında dosyaya ilişkin şu bilgiler de paylaşıldı: “Davalının hem mobil telefonundan, hem de bilgisayardan sürekli olarak internete girdiği ve Facebook isimli sosyal paylaşım sitesini kullandığı, bu şekilde kuşku çeken tutum ve davranışlarda bulunduğu, son olarak da Almanya’ya döndükten iki gün sonra ‘T.’den ayrılacağını, boşanmak istediğini’ söyleyerek evi terk ettiği yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinde eşler, birlikte yaşamak ve birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamakla yükümlüdürler.”

Bozma kararının ardından dosya tekrar geçtiğimiz aylarda İvrindi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne geldi. Mahkeme bu kez, boşanma konusunda anlaşan çifti tek celsede boşadı.
Vatan

3 Ekim 2015 Cumartesi

Gülen Cemaati’ne Opus Dei benzetmesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile çok sayıda işadamının şüphelileri arasında yer aldığı 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmasında usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin 1453 sayfalık iddianamede bir numaralı şüpheli olarak Fetullah Gülen yer aldı.

Hürriyet'in haberine göre; Fethullah Gülen ile birlikte 6 kişinin örgüt yöneticiliği, 63 kişinin örgüt üyeliğiyle suçlandığı iddianamede, örgütün ismi FETÖ/PDY (Fethullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) olarak belirtildi. Suç tarihi olarak 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının başlatıldığı 6 Mart 2012 gösterildi. Süpheliler, “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” ile suçlandı.

Başsavcının onayına sunulan ve bir polis memurunun da gizli tanık olarak yer aldığı iddianamede, Opus Dei Tarikatı, Moon Tarikatı ve Gülen Cemâati arasındaki benzerlikler sıralandı. Üç tarikatın ortak özelliğinin misyonerlik faaliyetleri olduğu ve ABD’deki NED, CSIS ve CIA gibi istihbarat örgütlerince desteklendiği öne sürüldü.


TARİHİ KRONOLOJİ

Şüphelilerin hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ettikleri iddia edilen iddianamede, Türkiye’de ve dünyada yaşanan tarihi olaylara kronolojik olarak değinildi. Hitit, Lidya, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye’deki olaylar anlatılarak, dünyadaki ilk cinayet olan Kabil’in Habil’i öldürmesi, Sezar’ın öldürülmesi, 31 Mart vakası, Şeyh Said isyanı, Menemen olayı, Atatürk’e suikast eylemi, Cumhuriyet tarihinde yapılan 4 darbe, 28 Şubat süreci ve Batı Çalışma Grubu, Gezi eylemlerine de yer verildi.

HAYAT KARARTTILAR

Örgütün, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki, vatansever subayları pasifize edebilmek için kendi uydurdukları delillerle operasyon yaptıkları, bu şekilde yüzlerce subayın hayatını kararttıkları ve birçok masum insanın ekmeğiyle oynadıkları iddia edildi.

“FENERBAHÇE’YE KUMPAS”: Cemaatin bir dönem Fenerbahçe Futbol Kulübünü ele geçirmek için kumpas kurduğu, iktidar partisinin başına da dilediği idareyi geçirmek için kumpas kurmaya karar verdiği öne sürüldü.

KASET KUMPASI: FETÖ örgütü istihbarat birimine yerleştirdiği militanları sayesinde istediği bütün siyasileri rahatlıkla takip etmiş attıkları her adımı kayıt altına almıştır.

“YERLİ BİR ÖRGÜT DEĞİL”: Kökü dışarda, devletin kılcallarına kadar sızmış, devlete kastetmiş bir ihanet örgütüdür.

Tahşiyeciye kumpas iddianamesi kabul edildi

TAHŞİYE grubuna yönelik kumpas iddialarına ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 333 sayfalık iddianame İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Mahkeme iddianamenin kabul kararı ile İddianamenin bir numaralı sanığı olan Fethullah Gülen’in yokluğunda tutuklanmasına karar vererek hakkında da kırmızı bülten çıkartılmasını istedi.

2 Ekim 2015 Cuma

Ahmet Hakan ameliyat oldu

İstanbul Teşvikiye’deki evinin önünde önceki gece dört kişinin saldırısına uğrayan Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan, ameliyata oldu. Hakan'ın ameliyathaneden hastane odasına çıktığı ve durumunun iyi olduğu belirtildi. Ahmet Hakan ile aynı mahallede oturan bir kişi, saldırganlardan Kamuran Ergin'in zaman zaman gelip binaları izlediğini söyledi.


Bugün 13.00 sıralarında evinden ayrılarak Amerikan Hastanesi’ne giden Ahmet Hakan, bir dizi tetkikin ardından burnundaki kırık nedeniyle saat 15.00’de ameliyata alındı. Başarılı geçen operayonun ardından Hakan ameliyathaneden odasına çıkarıldı.

Genel anestezi altında yapılan ameliyat sonrası Ahmet Hakan’ın genel durumuna bakılarak geceyi hastanede mi yoksa evinde mi geçireceği netleşecek. Öte yandan Hakan’ın kaburgasındaki kırıklar için ise operasyon yapılmayacağı öğrenildi. Kırıkların kendi kendine kaynaması beklenecek.

BELLİ Kİ PLANLI BİR OLAY

Ahmet Hakan’ın evine ziyaretler ikinci gün de devam etti. Hakan’ı evine ziyaret eden Milliyet Yazarı Güneri Cıvaoğlu yaptığı açıklamada “Bu tip olaylar gerçekten çok acı. Ahmet’le daha bir hafta önce yemekteydik. Dikkat etmesini söyledim. Ama dikkat etsen de nereye kadar… Belli ki planlı bir olay... Bunun arkasında kimin olduğunu bilemiyorum. Ama her kim varsa bütün yüreğimle kınıyorum. Ben aynı zamanda bir hukukçuyum. Bunun için kim yaptı diye teori kurmak istemiyorum. Ama her kimse yürekten kınıyorum. Bu olayın arkasında kimin olduğunu polisin ortaya çıkarması gerekiyor” dedi. Öte yandan gün içinde Hakan’ın birçok yakını ve arkadaşı evine ziyarette bulundu.

SALDIRI ÖNCESİ KEŞİF İDDİASI

Ahmet Hakan’a saldıran 4 kişi arasında yer alan Kamuran Ergin’in olaydan iki gün önce Nişantaşı’nda keşif yaptığı iddia edildi. Ahmet Hakan’ın evinin yakınında bir kafeteryaya pazartesi akşamı oturmaya gelen Kamuran Ergin’in çevreyi kontrol ettiği söyleyen mahalle sakini İbrahim Bilge “Bu kişi sokağa gelip binaları izliyordu. Birkaç defa gördüm. Ahmet Hakan’a yapılan saldırının adından bu kişiyi televizyonda gördüm. Buraya gelip etrafı izleyen adam buydu. Buradaki kafelere oturup gidiyordu. Mahallenin insanı olmadığı için çok dikkat çekiyordu” dedi. Hürriyet

1 Ekim 2015 Perşembe

Fethullah Gülen'e ağırlaştırılmış müebbet istendi

Paralel Devlet Yapılanması'nın "25 Aralık soruşturmasında şüphelilere kumpas kurduğu" iddiasıyla aralarında Gülen'in de bulunduğu 69 şüpheli hakkında yürütülen soruşturmada iddianame hazırlandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, Paralel Devlet Yapılanması'nın, "takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurduğu" iddiasıyla aralarında Fetullah Gülen ve eski Emniyet Müdürü Yakup Saygılı'nın da bulunduğu 69 şüpheli hakkında yürüttüğü soruşturma tamamlanarak, iddianame hazırlandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İsmail Uçar tarafından hazırlanan 1453 sayfalık iddianamede, 1 numaralı şüpheli olarak Fetullah Gülen yer aldı.

Şüpheli Fetullah Gülen'in "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek", "silahlı örgüt kurmak veya yönetmek" ve "Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etmek" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması talep edilen iddianamede, Gülen'in kaçak olduğu için tensiple birlikte tutuklanması istendi.

İddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bilal Erdoğan, Berat Albayrak, Serhat Albayrak, Hakan Fidan, İsmail Rüştü Cirit, Nihat Ömeroğlu ve Yalçın Akdoğan "müşteki", Başbakan Ahmet Davutoğlu, bazı bakan ve milletvekilleri de "mağdur" olarak yer aldı.

İddianame, onaylanması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunuldu.

(Kaynak:hürriyet.com.tr)

Elektrik faturasındaki kayıp-kaçak TRT tutarı vatandaşa geri ödenecek mi?

Elektrik faturaları üzerinden ödenen TRT payına ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) 28 Eylül Pazartesi günü aldığı karar, tüketicinin kafasını karıştırdı. Vatandaşın, TRT'ye ödediği yıllık toplam 150 ila 200 milyon liralık kesintinin iadesi için ne zaman ve kime başvurulması gerekecek? Bu sorunun yanıtını Elektrik Mühendisleri Odası verdi. Tüketici TRT'nin kayıp kaçak bedeli üzerinden aldığı payın geri iadesi için dağıtım şirketine başvuracak fakat konuyla ilgili son kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu verecek.

Hürriyet'te yeralan habere göre, Elektrik Mühendisleri Odası Enerji Bilim Koordinatörü Olgun Sakarya, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) 2011 yılı başında, kayıp kaçak bedeli üzerinden TRT payı alınamayacağına ilişkin bir karar yayınladığını anımsattı. TRT'nin EPDK kararına itirazı üzerine Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı aldığını belirtti. Ancak Danıştay 13.Dairesinin birkaç ay önce, TRT itirazını reddettiğini vurgulayan Sakarya, "Dolayısıyla EPDK'nin kayıp kaçak bedeli üzerinden TRT payı alınamayacağı kararı geçerli kılınmış oldu. Ancak TRT, Danıştay 13.Dairesi kararına itiraz etti. Şimdi son sözü Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu söyleyecek" dedi.

Vatandaş ne zaman nereye başvurmalı?

Sakarya, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 13.Dairenin kararını onaması halinde vatandaşın, 2011 yılı Şubat ayından itibaren ödediği fazla paranın iadesini isteyebileceğini söyledi. Bunun için vatandaşın dava açmasına gerek olmadığını vurgulayan Sakarya

"Bulunduğu ildeki dağıtım şirketine bir dilekçe vererek fazla ödemenin iadesini isteyebilir. Dilekçesinden sonuç alamaz ise başvurması gereken yer EPDK olmalıdır. Ancak vatandaşlara İdari Dava Daireleri Kurulunun kararını beklemelerini öneririm" dedi. Sakarya, tüketicinin bu konuda eziyet çekmemesi, daha fazla mağdur olmaması için EPDK'nin veya siyasi otorite olarak Enerji Bakanlığı'nın vatandaş başvurusuna gerek kalmadan, faturalar üzerinden mahsuplaşılması kararı almasının daha doğru olacağını savundu.

Ne kadar iade alınacak?

Vatandaşların, kayıp kaçak bedeli üzerinden ödediği TRT payının ortalama bir faturada 20 kuruş civarında olabileceği tahmininde bulunan Sakarya, bunun da yıllık 2.5 lira; 4 yılda ise 10 lira anlamına geldiğini söyledi. Sakarya, TRT'nin bu yolla yılda fazladan 150 ila 200 milyon lira topladığını belirterek, 4 yılda iade etmesi gereken rakamın 800 milyon liraya yaklaştığını vurguladı. Sakarya, "Vatandaş için çok anlamlı bir rakam değil belki ama toplamda çok önemli bir miktar. Biz EMO olarak vatandaşın kayıp-kaçak bedelini kesinlikle ödememesi gerektiğini savunuyoruz. Bu hukuksuz, haksız bir tahsilattır. Durum böyleyken bir de bunun üzerinden TRT payı ve yüzde 18 KDV eklenerek, tam bir Deli Dumrul Vergisine dönüşüyor. Buna bir an önce son verilmelidir. Yargı kararları ortadadır" dedi.

Yere izmarit atana 68 euro ceza

Fransa'nın başkenti Paris'te yere izmarit atanlar bundan böyle 68 euro ceza ödeyecek.


Paris Büyükşehir Belediyesi tarafından alınan "yere izmarit atma yasağı" bugün yürürlüğe girdi.

Yasak belediyenin görevlendirdiği 96 müfettiş tarafından denetlenecek. Bu müfettişler Paris sınırları içinde yere izmarit atarken gördükleri kişilere 68 euro (yaklaşık 230 Türk Lirası) ceza kesecek.

Ceza zamanında ödenmediği takdirde 180 euroya (yaklaşık 610 Türk Lirası) çıkacak. Paris Büyükşehir Belediyesi yasak uygulamasının yürülüğe girmesinden önce, izmaritlerin yere atılmasına mazeret bulunmasın diye kentin değişik yerlerine çöp kutuları yerleştirdi.

Benzer bir izmarit yasağı Kanada'nın Montreal kentinde de yürürlükte bulunuyor. Bu kentte sokağa izmarit atanlara 115 euro (yaklaşık 390 Türk Lirası) ceza kesiliyor. (ntvmsnc.com.tr)

Milli kredi kartı geliyor!

Türkiye, banka ve kredi kartlarında kendi ödeme yöntemini hayata geçirmek için düğmeye bastı. MasterCard ve Visa’ya rakip olması beklenen ‘milli’ ödeme yöntemi ‘TROY’ da (Türkiye Ödeme Yöntemi) sona gelindi. 1 Nisan 2016 tarihinden itibaren Türkiye kendi ödeme yöntemini kullanmaya başlayacak.

Kredi ve banka kartlarının sağ alt köşesinde yer alan ödeme sistemini gösteren alanda artık bir Türk markası da yer alacak. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) tarafından geliştirilen yerli ödeme yöntemi ‘TROY’ (Türkiye’nin Ödeme Yöntemi) 1 Nisan 2016 tarihinden itibaren uygulamaya geçecek. MasterCard, Visa’ya rakip olması beklenen TROY’un Türkiye’de bulunan 164 milyon adet kartta kullanılması bekleniyor. TROY aynı zamanda İngilizce’de Truva anlamına geliyor. BKM Genel Müdürü Soner Canko, “TROY kısa süre sonra hayata geçecek. Bugüne kadar bilgi birikimi ve teknoloji gücü ile oluşan altyapımızla artık kendi ödeme yönetimimizi yaratmanın zamanı gelmişti. Türkiye’de 106 milyon banka kartı, 58 milyon kredi kartı ve 2.4 milyon adet POS cihazı bulunuyor. Yıllık kartlı işlem tutarı 400 milyar dolar” dedi.
YURTDIŞINA AÇILABİLİR
Küresel düzeyde 1 milyarın üzerinde kredi kartı ve banka kartı için faaliyet gösteren sistemlere, yerel düzeyde özelleşen taleplere cevap verecek, farklı bir alternatif ihtiyacın giderek arttığını söyleyen Canko, çeşitli ülkelerde de yerel düzeyde bakıldığında alternatif ödeme yönteminin mevcut olduğuna işaret etti. Canko, şöyle konuştu: “Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkeler bu uygulamaları gerçekleştirdi. Brezilya, Çin ve Rusya gibi ülkeler ise çalışmalar yapıyor. Bu da ne kadar doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. ‘Ben buna katılmayacağım. Ben bu işte yokum’ diyen banka olmadı. 2.4 milyon POS cihazında TROY kullanılabilecek ve 45 bin ATM de TROY’a para ödeyecek.”
MÜŞTERİ TERCİH YAPABİLECEK
Soner Canko, TROY’un stratejisi ile ilgili olarak da şunları anlattı: “Türkiye’de gerçekleştirilen işlemlerin yüzde 60’ı nakit, yüzde 40’ı kartlarla yapılıyor. Var olan mevcut uluslararası markalarla kıyasıya bir mücadeleyi sürdürmek yerine, yüzde 60’lık nakitlik bölüme cephane kazanmak arzusu ile bu işe başlıyoruz. Bilinçli kullanıcı belli bir müddet sonra kartların birbirleriyle olan avantajları ve teknolojilerine baktığı zaman ‘ben X kartı ya da Y kartını istiyorum’ deme şansına ulaşacaktır” dedi.
YIKICI DEĞİL YAPICI BİR REKABET İSTİYORUZ  
Kartı bankaların basacağını ve kartların sağ alt köşesinde Türkiye’nin markası olan TROY’un yazacağını anımsatan Canko, “Büyük hedeflerimiz var Türkiye’nin en büyük üç ödeme yönteminden birisi olmak istiyoruz ve bir numara olma hedefimiz var. İlk yaptığımız işlem Rekebet Kurumu’na başvurmak oldu. Yıkıcı değil yapıcı bir rekabet yapmak istiyoruz” diye konuştu.
TROY İLE İLGİLİ MERAK EDİLENLER
Yurtdışında alışverişte kullanılabilecek mi?
Bankalar uluslararası altyapı konusunda anlaşma sağlarsa alışveriş yapılabilecek.
İnternet alışverişinde kullanılabilecek mi?
TROY ile internet üzerinden alışveriş mümkün olacak.
Kredi kartı aidat ücreti alınacak mı?
Buna bankalar karar verecek. Ancak mevcut kredi kartı ücretlerinden daha düşük olması bekleniyor.
Ne zaman kullanılmaya başlanacak?
1 Nisan 2016 tarihinden itibaren kullanımda olacak.
Hangi banka kartlarında geçerli olacak?
Türkiye’deki tüm bankaların projeye destek vermesi bekleniyor.
Tüm POS cihazlarda ve ATM’lerde kullanılabilecek mi?
1 Nisan 2016 tarihinden sonra Türkiye’de her yerde geçerli olacak.
hürriyet.com.tr

Ahmet Hakan evinin önünde saldırıya uğradı

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, İstanbul'daki evinin önünde 4 kişinin saldırısına uğradı. Hastaneye kaldırılan Ahmet Hakan'ın vücudunda kırıklar olduğu öğrenildi. Ahmet Hakan, sabah saatlerinde taburcu edilirken, saldırıyla ilgili önce 3 kişi gözaltına alındı, sabah saatlerinde 4'ncü saldırgan da yakalandı. Ahmet Hakan, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ile bir mesaj gönderdi. Hakan, 'Bu tür saldırılardan hiç bir şekilde yılmayacağız. Korkmuyoruz. Bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz' ifadelerini kullandı.

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan dün gece CNN Türk’teki ‘Tarafsız Bölge’ programından sonra şoförünün kullandığı ve korumasının da bulunduğu otomobiliyle evine gitmek üzere ayrıldı. Hakan, Nişantaşı’ndaki evinin önüne geldiğinde saldırıya uğradı.

3 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

Saldırıya karıştıkları belirlenen 3 kişi gözaltına alındı. Şüpheliler Şişli Hamidiye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirildi.  

Saldırganlar, Hamidiye Şişli Etfal Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirildikten sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü'ne götürüldü. Emniyet yetkilileri gözaltına alınan saldırganlar hakkında bir açıklama yapmadı. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. (AA)


DÖRDÜNCÜ SALDIRGAN DA YAKALANDI

Sabah erken saatlerde Ahmet Hakan'a saldıran 4'ncü kişi de yakalandı.


VÜCUDUNDA KIRIKLAR VAR

Hakan ve koruması Amerikan Hastanesi’ne kaldırıldı. Hastanede müdahalesi yapılan, tomografisi çekilen Ahmet Hakan’ın burnunda ve kaburgasında kırıklar tespit edildi.

Saldırı haberini alan Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök ve DHA Genel Müdürü Uğur Cebeci hastaneye gitti.

AHMET HAKAN'DAN MESAJ VAR

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin hastane önünde bekleyen basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Ergin; "Ahmet Hakan'ın mesajı var sizlere. Öncelikle bu saate kadar bekleyen muhabir ve kameraman arkadaşlara sevgilerini ve selamlarını gönderdi. Kendisi hastanedeyken arayanlara soranlara herkese teşekkürlerini iletiyor. Aynı zamanda kendisine bu saldırganları bu aksam gönderenlere de bir mesajı var. Mesajı da şu; 'Bu tür saldırılardan hiç bir şekilde yılmayacağız. Korkmuyoruz. Bildiğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz.' ifadelerini kullandı.

TABURCU EDİLDİ

4 kişinin saldırısına maruz kalan Ahmet Hakan, sabahın ilk saatlerinde taburcu edildi.

ARAÇ KİRALIK ÇIKTI

Saldırganların kullandığı aracın kiralık olduğu öğrenildi.

TEHDİT EDİLMİŞTİ

Hürriyet’e saldırıya katılan AK Parti Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın, Hakan’ı tehdit etmişti. Boynukalın, Hürriyet’e yapılan ikinci saldırıdan sonra çekildiği ortaya çıkan görüntülerde Ahmet Hakan’ın Nişantaşı’ndaki evinin önüne gitmeyi düşündüğünü belirterek, “Bizim hatamız bunlara zamanında dayak atmamak olmuş” demişti. Star gazetesi yazarı Cem Küçük de köşesinde “İstersek seni sinek gibi ezeriz. Bugüne kadar merhamet ettik de hâlâ hayatta kalabiliyorsun” diye yazmıştı.

(Kaynak:hürriyet.com.tr)