26 Aralık 2015 Cumartesi

Kayseri'de üvey çocuklarına işkence yapan kadın hastaneye kaldırıldı

Kayseri'de üvey çocuklarına yaptığı işkence ile ülke gündemine oturan ve 46 yıl hapis cezası alan S.A.'nın kaldığı cezaevinden ambulans ile Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine getirilerek tedavi altına alındığı ve tedavisinin ardından taburcu olduğu ortaya çıktı.

Edinilen bilgiye göre, dün gece saatlerinde kaldığı cezaevinden ambulans ile alınan S.A.'nın yoğun güvenlik önlemleri altında Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine getirilerek tedavi edildiği ve tedavisinin ardından taburcu edildiği öğrenildi.

S.A.'nın cezaevinden hangi rahatsızlıktan dolayı hastaneye sevk edildiği ise gizemini koruyor.

Hastaneye sevk edilen kadının, hastanedeki görüntüleri ortaya çıktı.  Amatör kameraya yansıyan görüntülerde, S.A.'nın yoğun güvenlik önlemleri altında tedavi gördüğü Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisinde bulunan travma odasından çıktığı görüldü.

Özel uçakla geldiler evlerinin anahtarını aldılar

Ukrayna'dan 2 kafile halinde gelen 329 Ahıska Türkü, Erzincan’da Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan tarafından çiçeklerle karşılandı.

Ukrayna’da bulunan 329 Ahıska Türkü, Kiev’den kalkan uçakla Erzincan’a getirildi. Ahıska Türkleri için düzenlenen karşılama töreninde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Vali Süleyman Kahraman, Belediye Başkanı Cemalettin Başsoy, Ak Parti Erzincan Milletvekilleri Sebahattin Karakelle, Serkan Bayram, Üzümlü Kaymakamı Fatih Acar, Belediye Başkanı Ahmet Sazlı hazır bulundu.

İlk kafilede bulunan 164 Ahıska Türkü, saat 16.00’da THY’ye ait uçaktan inerken alkışlarla karşılandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı üzerine harekete geçtiklerini belirten Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Erzincan Havalimanına inen Ahıska Türklerine karanfil verdi. Ahıskalı Türkleri, vatanlarına geldiklerinden için çok mutlu olduklarını ifade ederken, bazıları sevinç gözyaşı döktü. Gümrük işlemlerinin ardından Ahıskalı Türkler onuruna Belediye Mehteran Ekibi, bir gösteri yaptı. Ahıskalılar, Türk Bayraklarını sallayarak gösteriyi izledi.

Bugün 2 uçakla 90 aile ve 329 Ahıska Türkü’nün geldiğine işaret eden Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Ahıskalı Türklerin Erzincan’ın Üzümlü Bucağındaki TOKİ konutlarında iskan edileceğini söyledi. Akdoğan, "Ahıska Türklerinin geçmişte yaşadıkları sıkıntıları, zulümleri, sürgünleri biliyorsunuz. O yüzden ensar ve muhacir anlayışıyla bütün bu kardeşlerimize en iyi şekilde kucağınızı açacağınıza inanıyorum" ifadelerini kullandı.


AKDOĞAN: KURU YAPRAK GİBİ DÜNYANIN DÖRT BİR YANINA SAVRULDULAR

"Asıl vatanınıza hoşgeldiniz" diyen Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ahıskalı soydaşlarımızla 1800 yıllardan itibaren aramıza sınırlar girdi. Ama gönüllerimizin arasına hiçbir mesafe girmedi. Ahıska, Gürcistan’da aslında yakın bir bölge. Büyük acılar yaşadılar. 1944 yılında 2. Dünya savaşının yaşandığı trajedide Ahıskalı kardeşlerimiz, soydaşlarımız trenlerle bir bilinmeze doğru gittiler.

120 bin kişi trenlere dolduruldu. Nereye gittikleri belli değildi. Kuru bir yaprak gibi dünyanın dört bir yanına savruldular. Evet bugün dünyanın 9 ülkesinde yaşıyorlar. İkinci büyük trajedi 1989 yılında yaşandı. Yine acıyı çekenler Ahıskalı kardeşlerimiz oldu. Yine sürgün edildiler. Yine cefa çektiler. Evet Türkiye yarım asır çerisinde iki defa yerlerinden edilen kardeşlerine sahip çıktı, sahip çıkacak. 1992 yılında başka hiçbir topluluk için yapılmayanı yaptı. Ahıska Türklerinin Türkiye’ye kabulü ve iskanına dair kanun kabul edildi. Türkiye Cumhuriyeti bütün kurumları ve hükümetleriyle Ahıska Türklerine sahip çıkmıştır."

Dünya Ahıska Türkleri Birliği Genel Başkanı Ziyatdin Kassanov, 9 ülkede Ahıskalı bulunduğunu, bugünün tarihi bir gün olduğunu bildirdi. Kassanov, 3 kere sürgün edilmelerine karşın Ahıskalıların dilini, dinini, örf ve adetlerini unutmadıklarını belirtti.

Yapılan konuşmalarda 500 aile ve 3 bin kişiden oluşan Ahıska Türklerinin Üzümlü ve Geyikli’de yaptırılan 580 TOKİ konutunda iskan edileceğini, ilk iki kafilenin ardından aralıklarla Ahıskalıların Erzincan’a geleceği bildirildi. Törende Bakan Akdoğan ve protokol üyeleri tarafından Ahıska Türklerine temsili olarak 5 evin anahtarı verildi. Karşılama ve konuşmaların ardından Üzümlü ilçesindeki TOKİ konutlarına geçen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, ailelerin kalacağı evleri denetledi ve yerleşen ailelerle sohbet etti.

AHISKALI TÜRKLER YENİ EVLERİNDE

Akdoğan konuşmasının ardından Ahıska Türkü ailelere, Erzincan'ın Üzümlü ilçesinde TOKİ tarafından yaptırılan ve kendileri için dayalı döşeli hazırlanan dairelerin anahtarlarını dağıttı. Törenin ardından aileler, evlerine götürülerek yerleştirildi.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan'ın eşlik ettiği aileler, yeni evlerini görünce büyük mutluluk yaşadı. DHA


İbrahim Adnan Saraçoğlu'na aile boyu şantaj

Ünlü Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu’nun kızı Serra Tarhan, babasına şantaj yaparak çıkar elde etmekten suçlu bulunarak 1 yıl hapse çarptırıldı. Tarhan’ın kocası ve oğlu da suçlu bulundu.

Hazırladığı bitkisel kürlerle tanınan ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı’na getirilen Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu’nun, kızı, eski damadı ve torunu hakkında şantaj suçlamasıyla şikâyetçi olması üzerine açılan dava sonuçlandı.Prof. Saraçoğlu’nun kâbusu haline gelen olaylar, 14 Mart 2015 tarihinde başladı. İddiaya göre, kızı Serrah Tarhan (45), babasını arayarak, “Şu anda baba-kız olarak değil iki rakip olarak karşı karşıyayız. İsteklerim için iki gün mühlet veriyorum. Yoksa hayatınız mahvolacak” sözleriyle, bazı maddi isteklerde bulundu. Konuşmaya, Saraçoğlu’nun danışmanı Mahmut Sipahioğlu da tanık oldu. Kısa süre aralarla Tarhan’ın oğlu, Prof. Saraçoğlu’nun torunu Sarp Bakış (25) ve babası, damat Burak Bakış da telefonla ve yüz yüze benzer taleplerde bulundular.

ZARFI ALIRKEN GÖZALTI

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat eden İbrahim Adnan Saraçoğlu’nun dosyası, Emniyet Müdürlüğü’ne gönderildi.Emniyet yetkilileri, suçun delillendirilmesi amacıyla, Prof. Saraçoğlu’ndan, şüphelilerden gelen isteği kabul etmesini istedi. Seri numaraları alınmış 10 bin lirayı alan danışman Sipahioğlu, Serra Tarhan ve Sarp Bakış ile buluştu. Tarhan ve oğlu, para dolu zarfı aldığı sırada yapılan operasyonla gözaltına alındı. İfadeleri sonrası anne ve oğlu serbest bırakılırken, savcılık, her üç sanık hakkında 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası talep etti.

CEZALAR 5 YIL ERTELENDİ

Yargılama sonucunda mahkeme hâkimi, Serra Tarhan’a, şantaj suçunu işlediğini sabit görerek 1 yıl hapis ve 30 gün adli para cezası verdi. Hâkim, indirimle Serra Tarhan’ı 10 ay hapis ve 25 gün adli para cezası ile cezalandırdı. Burak Bakış ile Sarp Bakış ise eyleme yardım ettikleri gerekçesiyle önce 1 yıl hapis ve 30 günlük adli para cezasına çarptırıldı. Bu ceza da iyi hal indirimi ile 5 ay hapis ve 12 gün karşılığı adli para cezasına çevrildi. Sanıkların cezaları, sabıkasız olmaları nedeniyle 5 yıllık denetim karşılığında ertelendi.

550 BİN TL VE SÜPER LÜKS OFİS

Anadolu 58. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ifade veren Prof. Saraçoğlu, kızının kapatacağı işyerinde işçilerin tazminatı için 50 bin, sermaye için 500 bin ve lüks bir ofis istediğini anlattı. Serra Tarhan suçlamaları reddederken, Burak Bakış, oğlu Sarp’ın, annesi ve dedesinin arasında kaldığı için kendisinin devreye girdiğini söyledi ve şantaj suçlamasını kabul etmedi. Sarp Bakış da, “Dedem, annemin işlettiği lokantayı kapatmasını istiyordu. Dedemle annem arasında kaldım. Dedemin neden böyle yaptığını anlamadım” dedi.

Aziz Özen / Hürriyet

İstanbul'a yılbaşında kar yağacak mı?

Yeni yıla sayılı günler kala Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü'nün haftalık tahminleri yayınlandı. Buna göre İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova ile Karadeniz'in tamamı yüzde 60 olasılıkla yeni yıla karla girecek. Ancak Meteoroloji Genel Müdürlüğü uzmanları, "Yüzde 60 ihtimal bizim için güvenilirliği düşük bir seviyedir. En doğru tahmini Pazartesi günü yapabileceğiz" uyarısı yaptı.

Hürriyet'e bilgi veren Meteoroloji yetkilileri, Türkiye'nin yeni yıla karlı mı karsız mı gireceğine ilişkin tutarlı bir tahmin yapabilmek için pazartesi gününün beklenmesi gerektiğinin altını çizdiler.

SÜRE UZADIKÇA TUTARLILIK AZALIYOR

7 günlük tahminlerine göre Marmara'nın doğusu ile Karadeniz'in tamamı için perşembe gecesi ve yeni yılın ilk günü kar yağışı beklediklerini belirten uzmanlar, "İlk üç günlük tahminlerimizin tutarlılığı yüzde 85 iken, bu oran ilk 3-5 gün aralığında yüzde 70'e; 5-7 gün aralığında ise yüzde 60'a düşüyor. Dolayısıyla vatandaşlarımıza daha kesin bir tahmin için Pazartesi haritalarımızı beklemelerini öneriyoruz. Çünkü yağışlı sistem Kafkaslar'a kayabileceği gibi; bizi pas geçerek Balkanlar üzerinden İtalya'ya da gidebilir. Ne olacağını Pazartesi söyleyebiliriz" diye konuştu.

Diyarbakır’dan psikiyatr uyarısı: Tedavi için 1 ay süremiz var

Operasyonların, çatışmaların ve ölümlerin yaşandığı Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Aytekin Sır, bölge insanının yaşadığı ruhsal travmaya dikkat çekerek, “Süremiz çok kısa. Bu insanlara ulaşıp bir ay içinde tedavi altına almazsak bedelini çok ağır öderiz” uyarısında bulundu. 1990’lı yıllardaki köy boşaltmaların ardından gerekli önlemlerin alınmadığını belirten Prof. Sır, “Köy boşaltmada duvara tosladık. Hiç olmazsa şimdi akıllı hareket etmek lazım” dedi. Sır, Hürriyet’e özetle şunları söyledi:

DEVAMLI KORKU İÇİNDELER

“İlk bir aya akut stres bozukluğu diyoruz. Ateş açıldığı zaman çocuklar ağlamaya, bağırmaya başlıyorlar. Kendilerine, ailelerine bir şey olacak mı diye devamlı korku içindeler. Erişkinler de böyle. En azından olayın ne olduğu konuşularak, olabilecek semptomlar anlatılmalı. Yeniden patlama olacak korkusuyla en ufak bir tıkırtı oldu mu eyvah diyor; terleme, çarpıntı, nefes darlığı gibi tablolar gelişmeye başlıyor. Geceleri kâbuslar görüyorlar, bağırarak uyanıyorlar. Yaralanma, ölüm, kayıp olduysa daha büyük tablolar ortaya çıkıyor. Olayı nasıl yaşadılar, neler hissettiler, o sırada neler oldu, nelere tanık oldular, bunları konuşmak bile insanlarda önemli bir basınç azalmasına sebep oluyor.

ARAŞTIRMA YAPAMIYORUZ

Akut stres bozukluğunun sıklığı ve ‘biyolojik marker’lara bakmak için bir çalışma hazırladım ama inanın arkadaşları gönderemiyorum. Özellikle Sur’da Baro Başkanı’nın öldürülmesinin ardından çok ciddi bir korku hâkim oldu. Sur dediğimiz bölgeyle üniversite karşı karşıya. Silvan burnumuzun dibi, gidemiyoruz, Cizre’ye öyle. Ama bugün bu işi çözmezsek ileride çok daha büyük yaralar açılacak. İleride oluşacak tablonun adı da post-travmatik stres bozukluğu veya travma sonrası stres bozukluğu. Bu, iki uçta yaşanıyor. Ya evden dışarı çıkamıyorlar ya da ilişkilerde kuvvet hâkimiyeti olmaya başlıyor; kimin elinde silahı varsa kendini kuvvetli hissetmeye başlıyor.

DUVARA TOSLADIK

Köy boşaltmalarda da ben buradaydım. Göç eden köyle göç etmeyen köyler arasında travma sonrası stres bozukluğu oranında neredeyse yüzde 38 gibi bir fark vardı. Keşke o dönemde köyler yakılırken ‘ne yapalım’ diye sorsalardı. O zaman biz de onlara ‘Halkın güvenliğini sağlayamıyorsanız boşaltın ama ev yapın, bir iş verin ki hayatını devam ettirebilsin’ diyecektik. Herkes evini römorka yükleyip şehir merkezine göçtü. Ne oldu? Şu anki olayları çıkartanlar onların çocukları. Devlet şimdi daha mı kârlı çıktı? Köy boşaltmalarda duvara tosladık. Hiç olmazsa şimdi akıllı hareket etmek lazım, en azından sonrası için olabilecek olayların önüne geçeriz.”

ASKER-POLİS DE REHABİLİTE EDİLMELİ

m PROF. Sır, güvenlik güçleriyle ilgili şu uyarılarda bulunuyor: “Biz sivilleri konuşuyoruz ama aynı olay poliste de askerde de var şu anda. Onların da rehabilite edilmesi gerekiyor. Onlar da arkadaşlarını kaybediyorlar. Bir polis anlatıyor: Çocuk diyor ki, siz köyümüzü yaktınız. Ben dünyada yoktum ama siz köyümüzü yakmışsınız. Nesilden nesile aktarılıyor bu düşmanlık. Bunu daha derinleştirmemek adına şu an harekete geçmenin tam zamanı. Geç kalacak olursak bunun bedelini çok ağır öderiz. Bu ateş yayılıyor ve bütün Türkiye’yi yakıyor.”

OYUNCAK TABANCAYI YASAKLARIM

PROF. Aytekin Sır’ın yetişkinlere tavsiyeleri ise şöyle: “Erişkinlere tavsiyemiz hiçbir şey yokmuş gibi davranmasınlar. Bir psikiyatri kliniğine müracaat etsinler, bir şey olup olmadığına biz karar verelim. Çocuklarıyla oyun oynayabilirler. Bomba patlıyorsa burada çocuğu önceden uyarmak gerekiyor. Onun yerine ‘Bak şimdi ben ağzımla bom diye bir ses çıkaracağım, böyle sesler zaman zaman olabilir. Ben de bazen korkuyorum ama bu esasında dışarıda olan bir olay, bize bir tehdit söz konusu değil. Burada güvendeyiz’i hissettirmek lazım çocuklara. Ben inanın bu şehri yönetiyor olsam, ilk yapacağım şey oyuncak tabancanın dahi şehre girişine engel olmak. Yasaklarım bunu. Çatapatların, torpillerin, havai fişeklerin girişine engel olurum. Bunlar bile insanları o kadar çok korkutmaya başlayacak ki, insanlar daha farkında değil bunların.”

EŞLERDEN PASTA-BÖREK

TERÖR örgütü PKK’ya yönelik Diyarbakır’ın Sur ilçesinde görev yapan polislere eşlerinden destek geldi. Polislerin eşleri, bölgeye giderek evde yaptıkları pasta ve börekleri eşlerine ve arkadaşlarına dağıttı.

ÇÖZÜME ORTAĞIZ

CHP’nin kadın milletvekillerinden oluşan heyet, Diyarbakır’da incelemelerde bulundu ve partinin Kürt sorununda çözüm ortağı olduğunu ilan ederek, çözüm paketini açıkladı. Heyete başkanlık yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, “Bir üçüncü yol olduğunu, hendeklerle, barikatlarla, terörle, şiddetle değil siyasetle çözebileceğimizi ve CHP’nin bu çözümde öncü rol oynayabileceğini anımsatmaya geldik” dedi.
silah sesleri duyuldu

CHP’de sokağa çıkma yasakları ve çatışmaların değerlendirildiği MYK’da bölgeye heyet gönderme kararının alınmasının ardından Selin Sayek Böke ile CHP’li kadın vekiller Melike Basmacı, Gamze İlgezdi, Elif Doğan Türkmen, Zeynep Altıok ve Nurhayat Altaca Kayışoğlu Diyarbakır’a giderek incelemelerde bulundu. CHP’li kadınlar ilk olarak Sur’da yasağın sürdüğü 6 mahalleye geçmek istedi ancak polis barikatı nedeniyle bölgeye girilemedi. Sıkı güvenlik önlemleri altında esnaf ve vatandaşlarla görüşen heyet, daha sonra Dağkapı Meydanı’na geçti. Bu sırada, sokağa çıkma yasağının bulunduğu yerden silah sesleri geldi. CHP’li kadınlar, Sur ilçesi muhtarları ile bir araya geldi, Sur’dan göç eden aileleri dinleyerek, Sur esnafı ile de bir toplantı yaptı. Görüşmeler sonrası CHP’nin çözüm paketini de anlatan CHP’li Böke, şunları söyledi:

İLK ADIM

“Kalbimizi, kulağımızı ve aklımızı açtık. Diyarbakır’ın sesini duymaya, duyduğumuz sesi daha sonra akılla politikaya dönüştürmek için ilk adımı atmaya geldik. Burada yaşanan acıyı tarif etmemiz mümkün değil. Kadın olarak, anne olarak bu ağır yükü paylaştık. İlaç almak için o barikatları aşmak zorunda kalan bir anne ile konuştuk. Bu barikatları Türkiye’nin aşması gerekiyor. Okula gidemeyen çocukların acısını gözlerinden hissettiğimiz annelerle görüştük. Bir umut var, üçüncü yol var. TBMM’de ‘Toplumsal Mutabakat Komisyonu’ kurulması için ısrarcıyız. Barışı toplumsallaştıracak adımların atıldığı bir komisyon kurulmasını çok önemsiyoruz.” (Rifat BAŞARAN/DİYARBAKIR) Hürriyet

25 Aralık 2015 Cuma

Siber saldırı sürüyor

Hacker grubu Anonymous, yaklaşık 10 günden beri düzenlediği saldırıları Türkiye’deki kontrol ettiği bilgisayarlarla gerçekleştiriliyor. DDos taktiği adı verilen yöntemle 50 bin civarında bilgisayar, sahiplerinin haberi olmadan Türkiye’deki internet sitelerine saldırıda bulunuyor.

Türkiye siber saldırıların etkisi altında. Geçtiğimiz haftalarda kamu sitelerine yönelik başlayan siber saldırılar, önceki gün ve dün bankalar başta olmak üzere birçok sektörü hedef almaya devam ediyor. Dün de bazı bankaların internet sitelerinden işlem yapılamadı. Saldırıları gerçekleştirenler ise dünyanın en büyük hacker grubu Anonymous. Şu ana kadar birçok web sitesinin fişini çekmeyi başaran Anonymous’un saldırılarının arkasında ise ’DDoS’ (Denial of service attack) taktiği bulunuyor.

TEK BİR KOMUT
Peki bu DDoS taktiği nedir? DDoS saldırıları, internet sayfalarına kapasitesinin çok üzerinde trafik gönderilmesinden ibaret. Yani dünyadaki bir sürü bilgisayar aynı anda saldırı yapılan internet adresine girmeye çalışıyor. Böylece gerçekten internet sitesine girmek isteyen kullanıcılar aşırı trafik nedeniyle siteye ulaşamıyor. Yüzbinlerce bilgisayardan aynı anda saldırının yapılması ise kullanıcıların haberi olmadan bilgisayarlarına yüklenen bir yazılımdan kaynaklanıyor. Güçlü bir koruma duvarı olmayan dünyadaki tüm bilgisayarlar bu yazılımdan etkilenebilir. Bu sizin bigisayarınız bile olabilir! İnternetteki birçok farklı siteden indirilen dosyalarla beraber gelen bu yazılımlar, bigisayarlarınızı ‘zombi bilgisayar’a çeviriyor. Bu zombi bilgisayarlar Anonymous’un ‘bot-net’ adındaki ağını oluşturuyor. ‘Bot-net’ ise Anonymous’un yüzbinlerce bilgisayarı tek bir komut ile harekete geçmesini sağlıyor. ‘Saldır’ komutu geldiği an Türkiye’nin günlerdir etkilendiği siber saldırı atağı başlamış oluyor. Sizin, benim ya da farkında olmayan yüzbinlerce insanın bilgisayarı bu komut ile harekete geçiyor ve Anonymous grubunun hedefine yönelmesini sağlıyor.

50 BİN BİLGİSAYAR
Anonymous’ın son saldırılarında Türkiye’ye hem yurtdışından hemde yurtiçinden ataklar yapıldı. Anonymous’un Türkiye’deki bilgisayarlara yazılım yüklediği daha önce Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) yaptığı soruşturmada ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz kasım ayında tamamlanan soruşturmaya göre Türkiye’de Anonymous kontrolünde 50 bin bilgisayar bulunuyor. Bu bilgisayarlarda Anonymous’un Türkiye’ye yönelik son dönemlerde yaptığı saldırılarda etkin olarak kullanılıyor. Siber savunma amaçlı yurtdışından gelen internet trafiği belli oradan kapatılsa bile Türkiye’deki zombi bilgisayarlar Anonymous tarafından saldırıda kullanılabiliyor.
Toplam zombi bilgisayarlar sayısı bakımından da Türkiye şu andan dünyada 4. sırada. Trend Micro rakamlarına göre Türkiye dünyadaki komuta kontrol merkezi bağlantılı bilgisayarların yüzde 5’ini barındırıyor. Türkiye’nin önünde ise, ABD, Hindistan ve Japonya bulunuyor.

2015’TE İKİYE KATLADI
SİBER saldırıların en büyük hedefleri arasında şirketler var. Siber güvenlik şirketi Kaspersky Lab’ın 2015 yılı için hazırladığı rapora göre ‘fidyeciler’ (cryptolockers) 50 binden fazla kurumsal bilgisayara saldırdı. Bu rakam geçtiğimiz yıl ise 25 bin civarındaydı. Kurumsal şirketlerin bilgisayarlarının yüzde 58’ine en az bir kere kötü amaçlı yazılım bulaştırmayı hedefleyen (malware infection) saldırı gerçekleştirilmiş. 2014’te bu tür saldırıların oranı yüzde 55. Kurumsal bilgisayarların yüzde 29’u ise en az bir kez internet tabanlı saldırılmış. Aynı zamanda bu bilgisayarların yüzde 41’i USB ve diğer fiziksel cihazlar üzerinden bulaşan kötü amaçlı yazılım saldırılarına maruz kalmış.

TÜRKİYE İLK 15’TE
KİŞİLERE yönelik siber suçların banka ve kredi kartı dolandırıcılığından interaktif bankacılık dolandırıcılığına kadar uzandığını belirten CSC Türkiye Genel Müdürü Alev Alp Esen, “Şirketlere yönelik suçlarda ise ilk sırada bilişim sistemlerine karşı işlenen suçlar geliyor. OECD verileri, bilişim güvenliği sorunu yaşayan şirketler içerisinde, Türkiye’nin dünya genelinde ilk 15 ülke arasında bulunduğunu ortaya koyuyor. Zararlı yazılımların ve sosyal mühendislik saldırılarının yanı sıra hacker saldırıları şeklinde de gerçekleşen siber suçlar, kamudan perakende ve finansa kadar hemen her sektörü tehdit ediyor” diye konuştu.

SALDIRILAR DEVAM ETTİ
TÜRKİYE’deki bankacılık sistemlerine önceki gün yoğun bir biçimde saldıran Anonymous dün de saldırılarına devam etti. Birçok bankanın internet sitesine ve mobil uygulamalarına kısmen erişim sağlanamadı. Banka işlemi yapmak isteyen kullanıcıların bir çoğu para transferi ve fatura ödeme işlemlerini gerçekleştiremedi.

KISA BİLGİLER

50 bin
Anonymous’un Türkiye’de kontrol ettiği bilgisayar sayısı

4
Zombi bilgisayarlar konusunda Türkiye’nin dünyadaki sıralaması

%100
Siber saldırıların son 1 yılda artışı

50 bin
2015 yılında şirket bilgisayarlarına saldırı sayısı

Kaybolan ressamla ilgili şok gelişme!

İstanbul'da 4 gün önce esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan Ressam Nurdan İskender'e çok benzeyen bir cesedin çarşamba günü Beşiktaş sahilinde denizden çıkarıldığı tespit edildi. Polis ekipleri cesedi teşhis ederlerken, kesin teşhis için aile üyelerinin Adli Tıp Kurumu'na gelmesi bekleniyordu. Adli Tıp Kurumu'na gelen ailesi, cesedin Nurdan İskender'e ait olduğunu teşhis etti.

Unkapanı'nda 21 Aralık 2015 tarihinde meydana gelen olayda bir arkadaşı ile birlikte gezmeye çıkan Ressam Nurdan İskender, cep telefonuyla konuşurken ortadan kaybolmuştu. Arkadaşının aileye haber vermesi üzerine Nurdan İskender polis tarafından aranmaya başlanmıştı. Ressam Nurdan İskender'e ait olduğu belirlenen kol çantası ise aynı gece Haliç kıyısına yakın bir ağacın altında bulunmuştu.

KAMERA GÖRÜNTÜLERİ TARANIYORDU

Kayıp Şahıslar Büro Amirliği tarafından olayla ilgili başlatılan çalışmalarda polis güvenlik kameralarını kullanarak Nurdan İskender'in kayboluşuyla ilgili detaylara ulaşmaya çalışıyordu. Yapılan çalışmalarda Nurdan İskender'in kız arkadaşı ile birlikte dolaşırken kaydedilen görüntülerine ulaştı. Çantanın bırakıldığı yerdeki görüntülerin incelemesinin sürdüğü öğrenildi.

BEŞİKTAŞ'TA DENİZDEN KADIN CESEDİ ÇIKTI

Polis çalışmalarını sürdürürken Adli Tıp Kurumu'ndan gelen bir haber soruşturmanın seyrini değiştirdi. Çarşamba günü öğleden sonra Beşiktaş sahilinde bulunan, üzerinden kimlik çıkmayan bir cesedin Adli Tıp Kurumu morgunda beklediğinin öğrenilmesi üzerine polis harekete geçti. Adli Tıp kurumunda polis ekiplerinin resimle yaptıkları karşılaştırmada cesedin Nurdan İskender'e ait olduğu tespit edildi. Cesedin boy, kilosu ve yüzündeki bir benin Nurdan İskender'le aynı olması üzerine aileye haber verildi. Kesin teşhis için aile üyelerinin Adli Tıp Kurumu morguna gelmesi bekleniyordu. Adli Tıp Kurumu'na gelen ailesi, cesedin Nurdan İskender'e ait olduğunu teşhis etti.

CESET ÜZERİNDE HERHANGİ BİR DARP İZİ YOK

Öte yandan ceset üzerinde Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan ilk incelemede vücudunda herhangi bir darp ya da yaralanma izine rastlanmadığı belirlendi. Ön otopside ölüm sebebinin "suda boğulma" olarak kayıtlara geçtiği ancak yapılacak testlerin ardından ölüm sebebinin kesinlik kazanacağı belirtildi. DHA

Davutoğlu'na 2016 çağrısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçimlerinin ‘istikrar’ için yapıldığını ancak AK Parti’nin yüzde 49.5 oy oranıyla hükümet kurmasına rağmen ülkeye istikrar gelmediğini, vatandaşın rahata kavuşamadığını savundu. Darbe hukuku, dış politika, ekonomi, eğitim ve Kürt sorununun, Türkiye’nin önündeki 5 sorun alanı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sorunları birlikte çözme çağrısı yaptı.

Gazetecilerin Ankara temsilcileriyle buluşan Kılıçdaroğlu, 5 sorun alanının birbirleriyle iç içe geçtiğine dikkat çekerek, hükümetin eylem planında bu sorunların çözümüne dair bir şey olmadığını söyledi. İstikrarsızlığın kurumsallaştığını da savunan Kılıçdaroğlu, Davutoğlu ile yapacağı görüşme öncesinde şu çağrıyı yaptı:

“Kuşkusuz biz anamuhalefet partisiyiz. Sayın Davutoğlu’nun ne kadar sorumluluğu varsa bizim de sorumluluğumuz var. Biz 14 yıldır kamplaşmadan medet uman bir süreci yaşadık, uzlaşma kültürümüzü kaybettik. Biz seçim öncesi tavrımızı ortaya koyduk. Madem ki bu güzel topraklarda yaşıyoruz o zaman oturup sorunlarımızı çözebilmeliyiz.”

Kılıçdaroğlu, 5 sorunu şöyle sıraladı:

1- ‘HANGİ BAŞKANLIK’ DİYE SORARIZ

Darbe hukuku kalkmalı: Birinci sınıf demokrasi konusu. Bunun içinde anayasa, Siyasi Partiler Yasası, yüzde 10 seçim barajı da var basın özgürlüğü de. 21. Yüzyıl Türkiye’sinde kitap toplama kararları, gazetecilerin hapse atılması doğru değil. Türkiye’nin, darbenin çizdiği kalıbın dışına çıkması lazım. Seçim barajının kalkması için elimizden gelen katkıyı sağlarız. Çorbada tuzumuz olursa mutlu oluruz. Anayasanın ilk 4 maddesi bizim için kırmızı çizgidir. Başkanlık sistemi için de Türkiye gereksiz bir kavganın içine itilmemeli, Zaman kaybetmemeli. 12 Eylül darbe yasalarını kaldırırsınız, parlamenter sistem kendi içinde çalışır. Yargı bağımsızlığı konusunda uzlaşma sağlanırsa çok önemli.
Davutoğlu geldiğinde Anayasa Uzlaşma Komisyonumuz yeniden hayat kazanabilir. ‘Başkanlık sistemi’ derse kendisine şunu soracağım; ‘Nedir başkanlık sisteminden kastettiğiniz? ABD tipi mi Türkiye tipi mi? 200 yıllık bir parlamenter sistem tecrübemiz varken hiç bilmediğimiz bir alana niçin bodoslama dalıyoruz?’ Türkiye’de her şey tartışılabilmeli, tartışılmalı da. Öyle bir mükemmel sistem getirirler ki belki biz de destekleriz. Biz parlamenter sisteme dayalı, saat gibi çalışan, güçlerin dengelendiği bir parlamenter sistem istiyoruz. Demokrasi kültürü yoksa bir toplumda hangi sistemi getirirsiniz getirin, bütün mesele bu demokratik sistemi içselleştirmektir. Sayın Davutoğlu ‘illa getireceğiz’ derse, ‘bu düşünceni açma’ diyemem, bu saygısızlık olur. Sayın Davutoğlu bir akademisyen, bunları iyi anlatır. Bir kişinin müthiş bir arzusu var ama Sayın Davutoğlu’nun gündeminde olacağını zannetmiyorum. Bu kadar ağır sorunlar var ve yeni bir sorunla Türkiye’nin gündemini meşgul etmenin bir anlamı yok.

2- AB DAYATMADAN BİZ YAPALIM

Dış politika: Her şey meydanda. Komşu, dost ülke kalmadı. Öyle bir açmazla karşı karşıya kaldık ki ‘kimse Türkiye’nin gücünü test etmesin’den Süleyman Şah türbesini kaçırmaya kadar geldik. Mezhep, kin, intikam eksenli bir dış politika olamaz, olmamalıdır da. Dış politika tamamen değişmeli. Tek olumlu gelişme AB ile yakınlaşma ve yeni bir fasıl açılması. Ben 2016 için Sayın Davutoğlu’na çok açık bir çağrı yapıyorum. Gel AB’nin yeni bir fasıl açmasını beklemeyelim. AB’nin bütün standartlarını Türkiye’ye getirelim. Onlar dayatmadan biz yapalım. Neyimiz eksik bizim, demokrasi istemiyor muyuz? istiyoruz, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçlü bir sivil toplum istiyoruz. Özgürce tartışmayan üniversiteler istiyor muyuz? İstiyoruz. O zaman yapalım.

3- BENZİNCİLER ‘VERGİ DAİRESİ’

Ekonomi: Paranın bol olduğu, doların fışkırdığı dönemde ekonomi yönetildi. Şimdi ortada dolar yok. Çok karamsar bir tablo çizmek istemiyorum. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı Batı’da tartışma konusu ise Türkiye ekonomide sınıfta kalmış demektir. Merkez Bankası’na niye, hangi gerekçe ile müdahale ediyoruz? Ekonomideki açmaz, liyakat sisteminin ortadan kaldırılmış olmasıdır. ‘Bizim partili’ deyip işin ehli olmayana görev veriyorsunuz. Petrol fiyatları bütün dünyada dibe vurdu, bizde benzin istasyonları vergi dairelerinden daha iyi çalışıyor. Türkiye orta gelir tuzağı ve orta teknoloji tuzağına paçasını değil, gövdesini kaptırmış durumda.

4- İRAN BİZDEN ÇOK YAYIN YAPIYOR

Eğitim: Devlet okulları iflas etmiş durumda. Eğer bir ülkeye kötülük yapmak, kalkınmasını engellemek, kaosa mahkûm olmasını sağlamak istiyorsanız, bombalamanıza gerek yok; eğitim sistemini mahvetmeniz yeterli. 4+4+4 sistemi tam bir felaket. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılabilmeli, bilgi üretebilmeli, bilimsel, mali özerkliği olmalı. Bunları yaparsanız Türkiye orta gelir, orta teknoloji tuzağını aşar. Eğitim sistemi düzelmedikçe hiçbir şey olmaz. İran’ın üniversiteleri, bizim üniversitelerimizden daha çok yayın yapar hale geldi.

5- DEMİRTAŞ’IN ZİYARETİ ZAMANSIZ

Kürt sorunu: Toplumsal barış sorununun giderek derinleştiğini hep beraber görüyoruz. Öteden beri ‘Bu sorun toplumsal uzlaşmayla, TBMM’de çözülür’ dedik. ‘Buyurun size kredi açıyoruz’ dedik. Reddettiler. O zaman çözün. Sorun giderek büyüdü, eskiden dağdaydı eşkıya, şimdi şehre indi. Şehirler silah deposuna döndü. Kimin zamanında? CHP zamanında değil. Valilere ‘Bunlara dokunmayın’ diye talimatı CHP mi verdi? Çözemediler, çözemiyorlar. TBMM’de ister içtüzük değişikliği ile isterse bir yasal düzenleme ile bir toplumsal uzlaşma komisyonu kurulması lazım. Operasyonların ilerleme biçimi, sadece beni değil, ülkeyi düşünen herkesi kaygılandırıyor. Nereye gittiği yönünde ciddi kaygılarımız var. Sayın Demirtaş’ın Moskova ziyaretini zamansız bulunuyorum.”

İLİŞKİMİZ YOK Kİ MESAFE KOYALIM

m Kılıçdaroğlu’na toplantıda “CHP, Fethullah Gülen’le ilgili ne düşünüyor” ve “CHP İrancı mı oldu” soruları da yöneltildi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ilk soruya, “Biz Fethullah Gülen hareketi ile hiçbir zaman bir araya gelmedik ki aramızda bir mesafe olsun. Yasadışı bir işlem, hukuksuzluk varsa gereğini yapın. Hiç itirazımız yok. Ama bir mücadele yapacaksanız, hukuk içinde yapın. Sayın Erdoğan dedi ki ‘Ne istediler de vermedik’. Bunun cevabı gelmedi. Sayın Erdoğan, ne istediler de verdin? Önce bunun cevabı gelmeli. Benim cemaatle ne bir ilgim var, ne bir yanyana gelmişliğim var. Fethullah Gülen’le ne bir konuşmuşluğum var, ne bir aracı göndermişliğim var. Eleştiri bize değil, Türkiye’yi bu noktaya getiren siyasi otoriteye olması lazım” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, İran konusunda da “Biz hiçbir zaman hiçbir devleti kötülemek gibi bir düşünce içine girmedik” yorumunu yaptı.

HİÇ DİNLEMESİN DEMİYORUM

Davutoğlu’nun, oturduğu koltuğun hakkını vermesini isteyen Kılıçdaroğlu, “Başbakan olarak görev yapmasını istiyorum. ‘Cumhurbaşkanını hiç dinlemesin’ demiyorum. Görüşecektir ama oradan gelecek telkinlerle bir politika belirlemesi doğru değil. Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın fazla müdahalelerinden rahatsız olduğunu da tahmin ediyorum” dedi. Hürriyet

Başbakan Nazım Hikmet'in dizelerini okudu

Türk-Japon ortak yapımı "Ertuğrul 1890" adlı filmin galası, Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde gerçekleştirildi. Galaya, Başbakan Ahmet Davutoğlu da eşiyle birlikte katıldı. Başbakan galada yaptığı konuşmada, Nâzım Hikmet'in 'Kız çocuğu' şiirinden "Hiroşima'da öleli / Oluyor bir 10 yıl kadar / 7 yaşında bir kızım / Büyümez ölü çocuklar" dizelerini de okuyarak "Hiroşima'ya atılan bombanın her bir zerresi insanlara ölüm saçtı. Allah bir daha hiç kimseye Hiroşima ve Nagazaki'deki dehşeti yaşatmasın" dedi.


Galada ilk sözü alan Japonya'nın Ankara Büyükelçisi Yutaka Yokoi, ortak yapım olan bu filmin iki ülke arasındaki tarihi dostluğu daha da pekiştireceğini vurguladı. Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Önal da, filmin, Türk sinema tarihindeki en büyük bütçeli filmlerinden biri olduğunu belirterek, iki ülkenin platolarında 4,5 ayda tamamlandığını söyledi. Filmin Japon Yönetmeni Mitsutoshi Tanaka ise bu filmi, iki ülke arasındaki dostluğun daha da derinleşmesi için yaptığını söyledi.

"FEDAKARLIĞIN SİNEMA DİLİYLE ANLATILDIĞI BU FİLM..."

Başbakan Ahmet Davutoğlu da galada yaptığı konuşmada, "Fedakarlığın sinema diliyle anlatıldığı bu filmi bizlere kazandıranlara teşekkür ediyoruz" dedi.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öyle anlar vardır ki hafızanızdan hiç silinmez. Hafızanızda hep diri olarak yaşar. Benim hafızamda da yer eden, hiç unutamadığım bir hatıra var. 11 Nisan 2014 günü Dışişleri Bakanı olarak Kuşimato'ya gitmem ve oradan Hoşima köyüne geçip ziyaret etmemdir. 681 şehidimizin okyanusta şehit olduğu o yere gidip bir süre oturdum. Okyanusa baktım, sanki onlar "Sen hissetmesen de biz buradayız" diyordu. Uzun süre, kayalıklara çarpan dalgaları seyrederek, 681 şehidimizi ve kurtulan 69 ecdadı tekrar tekrar gözden geçirdim. Kuşimato farklıydı. Bir dostluk için uzak bir ülkeye giden insanlardır bunlar. Evet, gittiler. 1887 yılında Japon İmparatoru Komeii tarafından Sultan 2. Abdülhamid'e gönderilen nişana karşı, Sultanımızın selamını götürmeye gittiler. Sultanımız Abdülhamid o nişanı kabul etmişti ve bir dostluk nişanı olarak o insanları okyanusa göndermişti. Bu olayla, dostlukların kıtalar aşabileceğini bir kez daha hissetmiştim. Siyasi iradeyle bir yolculuk başlıyor ama büyük fedakarlıklarla o tohum büyüyor. Onlar Türk-Japon dostluğunun nişanı oldular. Onları rahmetle anıyoruz. Onların fedakarlıklarını hiç zihnimizden çıkarmayacağız."

NÂZIM HİKMET'İN DİZELERİNİ OKUDU

Başbakan Ahmet Davutoğlu daha sonra Japonya'ya 2. Dünya Savaşı'nda atom bombası atıldığını hatırlatarak, Nâzım Hikmet'in "Hiroşima'da öleli / Oluyor bir 10 yıl kadar / 7 yaşında bir kızım / Büyümez ölü çocuklar" dizelerini okudu. Davutoğlu, "Hiroşima'ya atılan bombanın her bir zerresi insanlara ölüm saçtı. Allah bir daha hiç kimseye Hiroşima ve Nagazaki'deki dehşeti yaşatmasın" dedi.

Davutoğlu, Van depremindeki kurtarma çalışmaları sırasında hayatını kaybeden japon doktor Miyazaki'yi de andı.

Başbakan'ın konuşmasının ardından, filmin yönetmen, yapımcı ve oyuncuları sahneye çıkarak, duygularını anlattı. Ardından, Başbakan Davutoğlu ve diğer davetliler "Ertuğrul 1890" filmini izledi.

Mehmet AKTARAN / İstanbul DHA

Feyzioğlu: CHP Genel Başkanlığı'na aday değilim

Hatay Barosu'nun kuruluş yıl dönümü etkinlikleri için Hatay'a gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Barolar Birliği Başkanlığı'na yeniden aday olacağını açıkladı.


Metin Feyzioğlu, Hatay Barosu'nun kuruluş yıl dönümü nedeniyle Hatay'a geldi. İlk olarak Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez ve baro üyesi avukatlarla Atatürk Anıtı'na çelenk sunan Feyzioğlu, daha sonra Hatay Gazeteciler Cemiyeti'ne geçerek basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına ilişkin konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, gazetecilerin tutuklanmasının akıl tutulması olduğunu ifade etti. Gazetecilerin ortaya konulan iddiaları belgeleriyle birlikte haber yapmasının suç olamayacağını belirten Feyzioğlu, "Gazetecilerin kendilerine ulaşan, haber değeri olan, dayanağı olan her geçen gün yazdıklarının aslında mahkeme dosyalarına yansımış belgeleri de çıkan haberi yaptılar. Böyle olaylarda tutuklamaya ihtiyaç yoktu, tutuksuz da yargılanabilirdi deyip, çok sağlam bir pozisyon da alınabilir. Hakikaten de tutuklu yargılama bir skandaldır. Can Dündar ve Erdem Gül ahlaksızlık yapmadıkları için o yazıları yayımlamıştır" dedi.

"CHP GENEL BAŞKANLIĞI'NA ADAY DEĞİLİM"

Hürriyet'in haberine göre; CHP Genel Başkanlığı'na aday olmadığını belirten Feyzioğlu, "Ben aday olduğumu ilan etmedim. Bütün mesaimi bizim kanunumuzun izin verdiği değil emrettiği şekilde hizmete adadım. Türkiye'nin 'yurtta barış, dünyada barış' ilkesinden dahi sapmasında, adaletin mülkün temeli olması ve adaletin çökmesiyle birlikte mülkün, yani devletin, ülkenin korkunç bir erozyona girmesi var. Bu erozyon karşısında toplumun çeşitli kesimlerindeki fay hatları derinleşiyor, düşmanlaşıyoruz ve biz Barolar Birliği; toplumun birbirinden koparılmak istenen kesimlerini köprülerle birbirine bağlamaya gayret ediyoruz. Bu vatan için elbette ölünür, ancak önemli olan bu vatan için yaşayabilmektir. Bu vatan için hainlerle, düşmanlarla mücadele ederek, Türkiye üzerindeki aydın ihanetiyle mücadele ederek yaşamamız ve mücadele etmemiz lazım" dedi.

Barolar Birliği'nin iktidar ve ana muhalefetin yapması gereken tüm kesimleri kucaklama işini yaptığını aktaran Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"Toplumu kucaklaması, toplumun güven duyması gerekenler öncelikle iktidardaki siyasi partiyle iktidara alternatif olma iddiasını ortaya koyan muhalefet partisidir. Burada çok büyük bir boşluk olduğu için vatandaşlarımız neyin doğru neyin yanlış olduğu kargaşası içinde kendilerine kutup yıldızları, sarılıp tutabilecekleri kanaat önderleri arıyorlar. Bu sebeple de halkın çok büyük bir teveccühüne mazhar olduk. Bugün TBB Başkanını Türkiye'de günlük sadece sosyal medya üzerinden 5 milyonun üzerine kişi takip ediyor. Türkiye'nin her yerinde karşılık buluyorsak bu yaptığımız işin doğruluğunu gösterir. Bu ileriki dönemde siyasete evrilir mi? Bulunduğumuz ortamda siyaset yapsak meslektaşlarımız bizi kucaklamaz. Ama elbette günü geldiğinde benimle birlikte devam etmek isteyen arkadaşlara bu yarın veya öbür günde olmayacak, çünkü ben Barolar Birliği Başkanlığı'na yeniden adayım. İkinci dönemine adayım ve bunu da en değer verdiğim yerlerden biri Hatay'da ilan ediyorum. Ben Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı adaylığına ikinci defa adayım. Çünkü Türkiye'nin her yerinde örgütü olan ve şuan kamplaşmış olan Türkiye'yi kucaklayacak olan yapı, birbiriyle acımasızlıkla kavga edip fay hatlarını derinleştiren siyasi partiler değil, barolar ve Türkiye Barolar Birliği olacak. Toplumda Barolar Birliği ve Baro Başkanlarının gördüğü teveccüh, siyasi partilerin koltuklarından başka hiçbir kaygıları olmadığını, hezimetle kaybettikleri her seçimden sonra ispatlayan ve her seferinde biraz daha halkın gözünde değer kaybeden siyasetçiler tarafından rahatsızlık ortaya konmuştur. Halkın gözünde büyük karşılığı olan ve siyasete Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu uzlaşma kültürünü, müktesebatı, adaleti, kucaklaşmayı getirecek olan insanlar vasıflı olmaları sebebiyle Genel Başkanları etrafında kümelenmiş ve sadece küçük koltuklarının hesabını yapanlar tarafından bünyenin içine alınmak istemezler Türkiye'de. Bizlerde bu küçük kavgaların içine girip memleketin içine düşürüldüğü en büyük, en açık ve yakın tehlike halinde mücadelemizi zerre kadar ilgilenmediğim ve milletin de zerre kadar ilgilenmediğini bildiğim, kongrede o delege şunu almış, bu delege şunu yapmış gibi gayrı ciddi kavgalarla da harcamaya vaktimiz yoktur. Bıraksınlar kongrelerini yapsınlar, kongrelerinde sandalyelerini paylaşsınlar, paylaştıkları sandalyeleri kendilerine hayırlı uğurlu olsun. Millete hayırlı uğurlu olmasını dilemiyorum, çünkü milletin o sandalyeler umurunda değildir."

Putin’in şimdi de kokusu çıktı!

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin adına koku çıkarıldı. 100 gramlık parfümün fiyatı ise 6 bin ruble (yaklaşık 250 TL) civarında.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i yücelten propaganda süreci parfüme kadar ulaştı. Başkent Moskova’nın en büyük mağazası sayılan “GUM”da görkemli törenle  Putin parfümü tanıtıldı. 

Putin parfümünün tanıtıldığı törende hazır bulunan parfümün yaratıcısı Vlad Rekunov, “Putin parfümünü hayır işleri için ürettik. Parti bin adet ile sınırlı. 100 gramlık parfümün fiyatı ise 6 bin ruble (yaklaşık 250 TL) civarında. 20 Ocak'a kadar devam edecek satışlardan elde edilecek gelirin bir kısmı hasta çocukların tedavisi ve yine çocuklara yeni yıl hediyeleri alınmasında kullanılacak” açıklamasını yaptı. 

Putin parfümünü kalite olarak değerlendiren ismini açıklanması istemeyen sektör uzmanı ise “Parfümün olan üstü özellikler taşıdığını söyleyemem. PR amaçlı üretildiği ortada. Putin adı bu tür ürünlerin satılması için sıkça kullanıldığını biliyoruz” yorumunda bulundu. DHA

2 . Cumhurbaşkanı İsmet İnönü mezarı başında anıldı

Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Cumhurbaşkanı ve CHP'nin 2. Genel Başkanı İsmet İnönü, ölümünün 42. yılında Anıtkabir'deki mezarı başında törenle anıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefatının 42. yılı dolayısıyla mesaj yayımladı.

Anıtkabir'deki törene, İnönü ailesi üyelerinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Nadir Alpaslan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi, milletvekilleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları katıldı.

Törende, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Alpaslan tarafından Atatürk'ün kabrine çelenk konulmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Heyet daha sonra İnönü'nün kabrinin bulunduğu bölüme geçti. İnönü'nün kabrine de Cumhurbaşkanlığı, Genelkurmay Başbakanlığı ve CHP adına çelenk konuldu. Kızı Özden Toker de İsmet İnönü'nün kabrine çelenk bıraktı. Saygı duruşunda bulunulması ve İnönü'nün öz geçmişinin okunmasının ardından katılımcılar İnönü ailesine taziyelerini sundu.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN MESAJ YAYINLADI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefatının 42. yılı dolayısıyla mesaj yayımladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'yü vefatının yıl dönümünde saygıyla anıyorum" ifadesine yer verdi.

BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefat yıldönümü dolayısıyla yayınladığı mesajda, "İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü; İstiklal mücadelemizde önemli başarılara imza atan bir komutan olmasının yanı sıra, Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkemize büyük hizmetlerde bulunmuştur" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefat yıldönümü dolayısıyla mesaj yayımladı. Davutoğlu, mesajında, "İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü, İstiklal mücadelemizde önemli başarılara imza atan bir komutan olmasının yanı sıra, Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkemize büyük hizmetlerde bulunmuştur.

Üstlendiği görevler ve elde ettiği muvaffakiyetler neticesinde tarihimizin önemli şahsiyetleri arasında yer alan merhum İsmet İnönü’yü vefatının yıldönümünde saygı ve rahmetle yâd ediyorum" ifadelerini kullandı.  Hürriyet

Değer Deniz cinayetinde önemli gelişme

Müzisyen Değer Deniz'i hırsızlık yapmak amacıyla girdiği evinde tecavüz edip öldürdüğü iddiasıyla yargılanan 17 yaşındaki C.M'nin, Adli Tıp Kurumu raporuna göre "suç tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğu" belirtildi.


Beyoğlu'ndaki evinde 5 Mayıs'ta ölü bulunan müzisyen Değer Deniz'in tecavüz ederek öldürdüğü iddiasıyla 29 yıla kadar hapis cezası istenen C.M.'nin yargılanmasına devam edildi.

İstanbul 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci celsesi görülen duruşmaya, tutuklu C.M. getirilirken; şikayetçiler Değer Deniz'in kardeşleri Orhan Deniz ile Amaç Deniz ve annesi Ayşe Sevinç Sözer katıldı. Mahkeme Başkanı Sevtap Yılmaz, İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun 25 Kasım 2015 tarihli raporuna göre C.M.'nin suç tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğunu açıkladı. Değer Deniz'in kardeşi Orhan Deniz'in, Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu'na bir dilekçe vererek C.M.'nin yaşının büyük olması nedeniyle yaşı büyüklerle ilgili cezaevine nakledilmesini talep ettiği de tutanağa geçti.

"EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILSIN"

Değer Deniz'in annesi Ayşe Sevinç Sözer, Mersin'de yaşadığını belirterek, "Kızım benimle her şeyini paylaşan bir kişiydi. Kendisiyle arkadaştan öteydik. Arkadaşlarını dahi çok titizlikle seçen birisiydi. Kendisi küçük bir evde oturuyordu. Evine gidip gelen kişileri özellikle seçerdi. Kendisiyle bu konuda sürekli konuşuyorduk. Bu olayı yapan kişiden şikayetçiyim. En ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum" dedi.

KORKTUĞU İÇİN PARA VERMİŞ

Duruşmada C.M.'nin çaldığı klarneti satmak için götürdüğü Nail Galip Özdemir tanık olarak ifadesinde, klarnetin durumunun iyi olmadığını, para etmeyeceğini söylediği halde C.M.'nin gitmemekte ısrar ettiğini, kendisine her an bir şey yapar diye korktuğunu söyledi. Özdemir, C.M.'nin babasının rahatsız olduğunu, paraya ihtiyacı olduğunu, ısrarla almasını istediğini, C.M.'den çekindiği için 40 lira verdiğini, C.M.'nin de klarneti masaya bırakıp gittiğini anlattı. Olaydan sonra Değer Deniz'in evinin kapısını açan çilingir Bayram Bağcı ise kapının iki kez kilitlenmiş olduğunu, ancak kapının arkasında anahtar olup olmadığını kontrol etmediğini belirtti.

KADINLARLA DAYANIŞMA VAKFI'NIN KATILMA TALEBİNE RET

Kadınlarla Dayanışma Vakfı avukatı da davaya katılma talebinde bulundu. Savcı, suçtan doğrudan zarar göreme durumu olmadığından bu talebin reddini talep etti. Ancak şikayetçi avukatı, "Kadın örgütlerinin davaya katılma konusunda vermiş olduğu ret kararına katılmıyoruz. Avrupa Konseyi Şiddet Sözleşmesi, gerekse Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın tür davalara katılmasını düzenleyen yasalar doğrultusunda Kadınlarla Dayanışma Vakfı'nın davaya katılmasına karar verilmesini talep ediyoruz" diye konuştu. Mahkeme heyeti, Orhan Deniz'in Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'ne yazdığı C.M.'nin büyük sanıkların bulunduğu cezaevine gönderilmesi için yazdığı dilekçenin Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilmesine karar verdi. Heyet, suçtan doğrudan zarar görme söz konusu olmadığından Kadınlarla Dayanışma Vakfı'nın katılma taleplerini reddetti. C.M.'nin tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi.

İDDİANAME...

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, suç tarihinde 18 yaşını doldurmayan C.M.'nin "Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla kasten adam öldürme" suçundan müebbet hapsi, "mağduru öldürecek şekilde cinsel saldırı" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi, "konutta yağma" suçundan ise 15 yıla kadar hapsi talep edildi. Ancak yaş küçüklüğü nedeniyle şüpheli, 23 yıldan 29 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

3 yaşındaki çocuk hamile annesini kurtardı

İngiltere'de hamile annesi merdivenlerden düşerek bayılan 3 yaşındaki bir kız, acil servis numarası olan 999'u arayarak annesi ve doğmamış kardeşinin hayatlarını kurtardı.
Yayınlanan konuşma kaydında çocuk sakin bir şekilde olanları anlattığı duyuluyor.Kasım ayında yaşanan olayın ardından acil yardım görevlileri Emma'ya cesaret madalyası verdi.Annesi de Emma'nın kardeşini sağlıklı bir şekilde dünyaya getirdi. (BBC Türkçe)


Fuat Avni kepenk kapattı

'Fuat Avni' sosyal medya hesabını artık kullanamıyor. Fuat Avni'nin iddialarının kaynağı anlaşılmasın diye yerel haberlerin verildiği bir başka hesap üzerinden gizlice servis edildiği öne sürüldü.

Sabah'ta yer alan haber şöyle...
Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı' na yönelik iftira tweetleri atan 'Fuat Avni' iyice köşeye sıkıştı. Paralel Çete'nin psikilojik harp maşası 'Fuat Avni'nin izi ABD'ye kadar sürülmüştü.
ABD'li yetkililerin hesabı kullanan kişi ya da kişilere ilişkin bilgileri vermemesi nedeniyle uzun süre açık kalan hesabın 1 Kasım'dan sonra geri plana çekildiği ortaya çıktı. Daha önce bu hesap üzerinden atılan iftiralar, yine tespit edilen bir başka hesap üzerine kaydırıldı. Ancak aynı kaynak olduğu anlaşılmasın diye bu yeni hesapta 'yerel' bazı haberlere de da yer verildiği tespit edildi. 'Fuat Avni'nin 'kısmen deşifre' olması ve haber alma kaynaklarının azalmasının da bu değişiklikte etkili olduğu kaydedildi.
'Fuat Avni' hesabından, seçimlere yönelik iddiaların hiçbiri tutmayınca muhalefetten de 'Fuat Avni'yle ilgili çok tepki geldi. Atılan iftiralarla ilgili yapılan suç duyuruları ve açılan soruşturmalar nedeniyle Türkiye sınırları içinde gerekli çalışmayı yapan güvenlik birimleri, yurt dışında anlaşmalı bazı ülkelerden de yardım alıyor. Ancak çalışmaların özellikle ABD ile yapılan görüşmelerde olumsuz sonuçlandığı öğrenildi. Son olarak 'Fuat Avni' hesabı ile ilgili bilgi talebinde bulunan ve görüşmeler yapan güvenlik birimlerine, muhataplarından "Sormayın, bilemeyiz. Onu bilmemiz mümkün değil" yanıtı verildi. (Sabah)