CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçimlerinin ‘istikrar’ için yapıldığını ancak AK Parti’nin yüzde 49.5 oy oranıyla hükümet kurmasına rağmen ülkeye istikrar gelmediğini, vatandaşın rahata kavuşamadığını savundu. Darbe hukuku, dış politika, ekonomi, eğitim ve Kürt sorununun, Türkiye’nin önündeki 5 sorun alanı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sorunları birlikte çözme çağrısı yaptı.
Gazetecilerin Ankara temsilcileriyle buluşan Kılıçdaroğlu, 5 sorun alanının birbirleriyle iç içe geçtiğine dikkat çekerek, hükümetin eylem planında bu sorunların çözümüne dair bir şey olmadığını söyledi. İstikrarsızlığın kurumsallaştığını da savunan Kılıçdaroğlu, Davutoğlu ile yapacağı görüşme öncesinde şu çağrıyı yaptı:
“Kuşkusuz biz anamuhalefet partisiyiz. Sayın Davutoğlu’nun ne kadar sorumluluğu varsa bizim de sorumluluğumuz var. Biz 14 yıldır kamplaşmadan medet uman bir süreci yaşadık, uzlaşma kültürümüzü kaybettik. Biz seçim öncesi tavrımızı ortaya koyduk. Madem ki bu güzel topraklarda yaşıyoruz o zaman oturup sorunlarımızı çözebilmeliyiz.”
Kılıçdaroğlu, 5 sorunu şöyle sıraladı:
1- ‘HANGİ BAŞKANLIK’ DİYE SORARIZ
Darbe hukuku kalkmalı: Birinci sınıf demokrasi konusu. Bunun içinde anayasa, Siyasi Partiler Yasası, yüzde 10 seçim barajı da var basın özgürlüğü de. 21. Yüzyıl Türkiye’sinde kitap toplama kararları, gazetecilerin hapse atılması doğru değil. Türkiye’nin, darbenin çizdiği kalıbın dışına çıkması lazım. Seçim barajının kalkması için elimizden gelen katkıyı sağlarız. Çorbada tuzumuz olursa mutlu oluruz. Anayasanın ilk 4 maddesi bizim için kırmızı çizgidir. Başkanlık sistemi için de Türkiye gereksiz bir kavganın içine itilmemeli, Zaman kaybetmemeli. 12 Eylül darbe yasalarını kaldırırsınız, parlamenter sistem kendi içinde çalışır. Yargı bağımsızlığı konusunda uzlaşma sağlanırsa çok önemli.
Davutoğlu geldiğinde Anayasa Uzlaşma Komisyonumuz yeniden hayat kazanabilir. ‘Başkanlık sistemi’ derse kendisine şunu soracağım; ‘Nedir başkanlık sisteminden kastettiğiniz? ABD tipi mi Türkiye tipi mi? 200 yıllık bir parlamenter sistem tecrübemiz varken hiç bilmediğimiz bir alana niçin bodoslama dalıyoruz?’ Türkiye’de her şey tartışılabilmeli, tartışılmalı da. Öyle bir mükemmel sistem getirirler ki belki biz de destekleriz. Biz parlamenter sisteme dayalı, saat gibi çalışan, güçlerin dengelendiği bir parlamenter sistem istiyoruz. Demokrasi kültürü yoksa bir toplumda hangi sistemi getirirsiniz getirin, bütün mesele bu demokratik sistemi içselleştirmektir. Sayın Davutoğlu ‘illa getireceğiz’ derse, ‘bu düşünceni açma’ diyemem, bu saygısızlık olur. Sayın Davutoğlu bir akademisyen, bunları iyi anlatır. Bir kişinin müthiş bir arzusu var ama Sayın Davutoğlu’nun gündeminde olacağını zannetmiyorum. Bu kadar ağır sorunlar var ve yeni bir sorunla Türkiye’nin gündemini meşgul etmenin bir anlamı yok.
2- AB DAYATMADAN BİZ YAPALIM
Dış politika: Her şey meydanda. Komşu, dost ülke kalmadı. Öyle bir açmazla karşı karşıya kaldık ki ‘kimse Türkiye’nin gücünü test etmesin’den Süleyman Şah türbesini kaçırmaya kadar geldik. Mezhep, kin, intikam eksenli bir dış politika olamaz, olmamalıdır da. Dış politika tamamen değişmeli. Tek olumlu gelişme AB ile yakınlaşma ve yeni bir fasıl açılması. Ben 2016 için Sayın Davutoğlu’na çok açık bir çağrı yapıyorum. Gel AB’nin yeni bir fasıl açmasını beklemeyelim. AB’nin bütün standartlarını Türkiye’ye getirelim. Onlar dayatmadan biz yapalım. Neyimiz eksik bizim, demokrasi istemiyor muyuz? istiyoruz, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçlü bir sivil toplum istiyoruz. Özgürce tartışmayan üniversiteler istiyor muyuz? İstiyoruz. O zaman yapalım.
3- BENZİNCİLER ‘VERGİ DAİRESİ’
Ekonomi: Paranın bol olduğu, doların fışkırdığı dönemde ekonomi yönetildi. Şimdi ortada dolar yok. Çok karamsar bir tablo çizmek istemiyorum. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı Batı’da tartışma konusu ise Türkiye ekonomide sınıfta kalmış demektir. Merkez Bankası’na niye, hangi gerekçe ile müdahale ediyoruz? Ekonomideki açmaz, liyakat sisteminin ortadan kaldırılmış olmasıdır. ‘Bizim partili’ deyip işin ehli olmayana görev veriyorsunuz. Petrol fiyatları bütün dünyada dibe vurdu, bizde benzin istasyonları vergi dairelerinden daha iyi çalışıyor. Türkiye orta gelir tuzağı ve orta teknoloji tuzağına paçasını değil, gövdesini kaptırmış durumda.
4- İRAN BİZDEN ÇOK YAYIN YAPIYOR
Eğitim: Devlet okulları iflas etmiş durumda. Eğer bir ülkeye kötülük yapmak, kalkınmasını engellemek, kaosa mahkûm olmasını sağlamak istiyorsanız, bombalamanıza gerek yok; eğitim sistemini mahvetmeniz yeterli. 4+4+4 sistemi tam bir felaket. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılabilmeli, bilgi üretebilmeli, bilimsel, mali özerkliği olmalı. Bunları yaparsanız Türkiye orta gelir, orta teknoloji tuzağını aşar. Eğitim sistemi düzelmedikçe hiçbir şey olmaz. İran’ın üniversiteleri, bizim üniversitelerimizden daha çok yayın yapar hale geldi.
5- DEMİRTAŞ’IN ZİYARETİ ZAMANSIZ
Kürt sorunu: Toplumsal barış sorununun giderek derinleştiğini hep beraber görüyoruz. Öteden beri ‘Bu sorun toplumsal uzlaşmayla, TBMM’de çözülür’ dedik. ‘Buyurun size kredi açıyoruz’ dedik. Reddettiler. O zaman çözün. Sorun giderek büyüdü, eskiden dağdaydı eşkıya, şimdi şehre indi. Şehirler silah deposuna döndü. Kimin zamanında? CHP zamanında değil. Valilere ‘Bunlara dokunmayın’ diye talimatı CHP mi verdi? Çözemediler, çözemiyorlar. TBMM’de ister içtüzük değişikliği ile isterse bir yasal düzenleme ile bir toplumsal uzlaşma komisyonu kurulması lazım. Operasyonların ilerleme biçimi, sadece beni değil, ülkeyi düşünen herkesi kaygılandırıyor. Nereye gittiği yönünde ciddi kaygılarımız var. Sayın Demirtaş’ın Moskova ziyaretini zamansız bulunuyorum.”
İLİŞKİMİZ YOK Kİ MESAFE KOYALIM
m Kılıçdaroğlu’na toplantıda “CHP, Fethullah Gülen’le ilgili ne düşünüyor” ve “CHP İrancı mı oldu” soruları da yöneltildi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ilk soruya, “Biz Fethullah Gülen hareketi ile hiçbir zaman bir araya gelmedik ki aramızda bir mesafe olsun. Yasadışı bir işlem, hukuksuzluk varsa gereğini yapın. Hiç itirazımız yok. Ama bir mücadele yapacaksanız, hukuk içinde yapın. Sayın Erdoğan dedi ki ‘Ne istediler de vermedik’. Bunun cevabı gelmedi. Sayın Erdoğan, ne istediler de verdin? Önce bunun cevabı gelmeli. Benim cemaatle ne bir ilgim var, ne bir yanyana gelmişliğim var. Fethullah Gülen’le ne bir konuşmuşluğum var, ne bir aracı göndermişliğim var. Eleştiri bize değil, Türkiye’yi bu noktaya getiren siyasi otoriteye olması lazım” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, İran konusunda da “Biz hiçbir zaman hiçbir devleti kötülemek gibi bir düşünce içine girmedik” yorumunu yaptı.
HİÇ DİNLEMESİN DEMİYORUM
Davutoğlu’nun, oturduğu koltuğun hakkını vermesini isteyen Kılıçdaroğlu, “Başbakan olarak görev yapmasını istiyorum. ‘Cumhurbaşkanını hiç dinlemesin’ demiyorum. Görüşecektir ama oradan gelecek telkinlerle bir politika belirlemesi doğru değil. Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın fazla müdahalelerinden rahatsız olduğunu da tahmin ediyorum” dedi. Hürriyet