14 Mart 2016 Pazartesi

Ankara saldırısını gerçekleştiren teröristin kimliği belli oldu

Ankara’da dün akşam en az 37 kişinin öldüğü terör saldırısının faillerinden olduğu kesinleşen bir ismin kimliği belirlendi. Emniyet kaynaklarına göre saldırıyı, S.Ç.D adlı kadın terörist yaptı.

Kimlik tesbitinin ceset parçaları ve parmak izinden yapıldığı belirtiliyor. Balıkesir Üniversitesi’nde öğrenci olan S.Ç.D’nin, 2013 yılında terör örgütüne katıldığı iddia ediliyor.

ÖRGÜT DAVASINDAN YARGILANIYOR

Balıkesir Üniversitesi öğrencisi olan S.Ç.D 4 kadın arkadaşı ile birlikte Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, PKK terör örgütü üyeliği ve propogandası suçundan yargılanıyor. Davanın son duruşması Aralık 2015′de yapılmış ve dava karar için ertelenmişti. 

Ankara'da hayatını kaybedenlerin sayısı 37 oldu

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Ankara'da dün gerçekleştirilen bombalı saldırıdahayatını kaybedenlerin sayısının 37 olduğunu açıkladı.

Ankara Kızılay'da dün akşam seyir halinde patlayıcı yüklü bir araçla otobüs durağında bekleyen sivillere yönelik saldırı düzenlendi.

Müezzinoğlu, Ankara'da Numune Hastanesi'nde gazetecilere yaptığı açıklamada, olay yerinde hayatını kaybedenlerin sayısının 30 olduğunu, bunlardan birinin kesin, ikincisinin ise şüpheli olarak saldırıyı düzenleyen kişiler olduğunu kaydetti.  

Bu sabah itibariyle hastanede yaşamını yitirenlerin sayısının ise yediye çıktığını belirten Müezzinoğlu, toplamda şu ana kadar 37 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

Müezzinoğlu şu anda hastanelerde 71 yaralı bulunduğunu da söyleyerek, bunlardan 15'inin durumunun ciddiyetini koruduğunu ifade etti.

13 Mart 2016 Pazar

Ankara'daki patlama haberlerine yayın yasağı

Radyo ve Televizyon Üst Kurulunca (RTÜK), Kızılay'da meydana gelen patlamayla ilgili geçici yayın yasağı getirilmesi kararlaştırıldı.

RTÜK'ten yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:

"15 Şubat 2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un 7'nci maddesinde 'milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde veya kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasının muhtemel olduğu durumlarda' geçici yayın yasağı getirilebileceği öngörülmektedir.13 Mart 2016 tarihinde Ankara'da gerçekleşen patlama da anılan hüküm çerçevesinde olduğu değerlendirildiğinden, söz konusu olayla ilgili geçici yayın yasağı getirilmesi uygun görülmüştür." Geçici yayın yasağı, olay yerini görecek şekilde canlı yayın yapılmasını, olayın oluş anı ve hemen sonrasına ilişkin görüntüler ve cenaze görüntülerinin verilmesini kapsıyor.

Ankara Valiliği: 27 kişi öldü, 75 kişi yaralandı.

Ankara saldırısına ilişkin ilk açıklama

Ankara Valiliği kanlı saldırıya ilişkin yaptığı ilk açıklamada 27 kişinin öldüğünü söyledi.  Saldırıda 75 kişinin de yaralandığı belirtildi.


Ankara’da büyük patlama! Ölü ve yaralılar var

Ankara Kızılay semtinde büyük bir patlama meydana geldi. Çok sayıda ölen ve yaralananların olduğu belirtiliyor.


İlk bilgilere göre  çok sayıda vatandaşın hayatını kaybettiği belirtiliyor. Dış bakın ise 23 kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu. Sosyal medyada ise durakların yanlarında hayatını kaybeden vatandaşların görüntüleri paylaşıldı.

ARAÇ, BELEDİYE OTOBÜSÜNE ÇARPTI VE İNFİLAK ETTİ

Saldırı, bombalı bir araçla gerçekleştirildi. Araç, bir belediye otobüsüne çarptıktan sonra infilak etti. Olay, Pazar olmasına rağmen, evlerine gitmek için otobüs bekleyen kişilerin olduğu yerde gerçekleşti. Çok sayıda belediye otobüsü ve yoldan geçen araçlar da zarar gördü. Çok sayıda yaralı olduğu belirtiliyor.

Ankara Kızılay’da  saat 18.45′te patlama meydana geldi. Patlama, kentin en işlek bölgelerinden Güvenpark civarında oldu. Polisin bölgeyi çember içine aldığı ifade edilirken, olay yerine çok sayıda polis, itfaiye ve ambulansın sevk edildiği belirtildi. Ayrıca saldırının sivil vatandaşlara yönelik olduğu gelen bilgiler arasında…

ALÇAKLAR, OTOBÜS DURAKLARINDA BEKLEYENLERE SALDIRDI
AMBULANSLAR OLAY YERİNDE

Ankara’nın merkezinde saldırı üzerine çok sayıda ambulans bölgeye sevkedildi.

GEÇEN AY MEYDANA GELEN SALDIRIYA ÇOK YAKIN
Saldırı, geçen ay Ankara’da askeri servis araçlarını hedef alan saldırıya da çok uzak olmayan bir noktada gerçekleşti.

ABD UYARMIŞTI
Ankara’nın ABD Büyükelçiliği 11 Mart’ta kendi vatandaşlarına uyarıda bulunup özellikle Balçelievler bölgesinden uzak durmalarını istemişti.

ANKARA ALARMDAYDI
Güvenlik birimleri uzun süredir Ankara’da “alarm” durumundaydı. Hatta polislere, olası bir canlı bomba saldırı için bölge bile bildirilmişti: Emniyet, yeni hedefin Ankara merkezdeki Bahçelievler semti olabileceğine ilişkin istihbarat almıştı. Ancak patlama Kızılay’da gerçekleşti.


iKİNCİ ARAÇ ŞÜPHESİ
Patlamanın hemen arkasından güvenlik birimleri ikinci bir bomba yüklü araç olabileceğini dikkate alarak bölgeyi vatandaşları uzaklaştırıyor.

Bu arada Yargıtay birasında çalışan bazı hakimlerin de binadan çıkışlarına güvenlik nedeni ile izin verilmedi. Sözcü

Tüfekle oynarken torununu öldürdü

Bahçelievler’de dede Musa D. (52), av tüfeğini temizlediği sırada 4.5 yaşındaki torunu Baran’ı başından vurarak öldürdü. Adli Tıp’ta işlemleri tamamlanan minik Baran’ın cenazesi ailesi tarafından alındı.

Bahçelievler’de dün öğle saatlerinde yaşanan olayda iddiaya göre dede Musa D. evin içinde av tüfeğini temizliyordu. Musa D. kazayla tetiğe dokununca karşısında onu seyreden 4.5 yaşındaki torunu Baran’ı başından vurdu. Hastaneye kaldırılan Baran A.K. tüm çabalara rağmen hayatını kaybetti. Minik Baran’ın cenazesi otopsi işleminin ardından ailesi tarafından Adli Tıp Kurumu’ndan alındı.
"ÇOK PİŞMANIM"
Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekiplerince, 5 yaşındaki torunu Baran Abdi K'yı av tüfeğiyle kazara vurarak ölümüne sebep olduğu iddiasıyla gözaltına alınan M.D'nin emniyetteki işlemleri tamamlandı. Şube çıkışında olayın kaza sonucu meydana geldiğini söyleyen dede, "İnsan torununu hiç öldürür mü?" dedi. Şüphelinin emniyetteki ifadesinde, "Tüfeğimle doldur-boşalt yaparken bir anda kazayla torunumu vurdum. Çok büyük şok yaşadım, şoku atlatmak için parka ağlayarak gittim. Hava almak için gittim ve polis ekipleri yanıma geldi. Çok pişmanım" dediği öğrenildi. Geceyi emniyette geçiren dede, İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü'ndeki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.

Tehlikenin farkında mısınız?

Türkiye’de eşek sayısı giderek azalıyor. Sütü altın değerinde olan eşek sayısı son 10 yılda yüzde 55 oranında düştü.

Türkiye’de eşek sütünün faydaları gün geçtikçe daha çok bilinmeye başlarken, eşek sayısı ciddi oranda azalıyor. TÜİK verilerine göre, 2005 yılında 341 bin 377 olan toplam eşek sayısı, 2015’te yüzde 55 oranında düşerek, 155 bin 158’e geriledi. Yetişkin eşek sayısı 2005’te 257 bin 474’ten 2015’te 117 bin 866’ya gerilerken, genç-yavru sayısı da aynı dönemde 83 bin 903’ten 37 bin 292’ye düştü.

Eski Mısır’da evcilleştirildiği belirtilen eşeklerin dünyaya yayılması 18’inci yüzyılda gerçekleşti. Sütünün tarih boyunca çok sayıda iyileştirici gücü olduğuna inanılan eşekler daha çok yük hayvanı olarak kullanılıyor. Ancak son dönemde eşek de sütü de karaborsaya düştü.

BİRÇOK HASTALIĞA İYİ GELİYOR 

Kanser, astım, bronşit, siroz gibi birçok hastalığa iyi geldiği ve protein bakımından en zengin süt olduğu belirtilen eşek sütü üretimi yaygınlaştırılmaya çalışılsa da eşek sayısının azalması nedeniyle fiyatlar 4-5 katına çıkmış bulunuyor. Ortalama fiyatları 200 lira olan eşekler son günlerde bin liraya satılmaya başlandı. Yavrusuyla birlikte satılan eşeğin fiyatı ise bin 500 lirayı buluyor. Geçen yıl 80 liraya satılan eşek sütü ise talebin artmasıyla birlikte 100 liraya satılıyor.(sözcü.com.tr)


İstiklal Marşı okuma yarışmasında ödülü kabul etmedi

Mersin’in Anamur ilçesinde Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV) Şubesi’nin bu yıl 3’üncüsünü düzenlediği İstiklal Marşı Okuma Yarışması’nda ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri sergiledikleri performanslarla salonda bulunanları duygulandırdı. Yarışmada dereceye giren Rabia Şeyda Kar, "İstiklal Marşı’na ödül konmaz" diyerek verilen altın ödülünü kabul etmedi.

Anamur Kaplan Düğün Salonu’nda yapılan yarışmanın açılışına Anamur Belediye Başkanı Mehmet Türe ile çok sayıda davetli katıldı. TÜRKAV Anamur Şube Başkanı Mehmet Gümüş, burada yaptığı konuşmada İstiklal Marşı’nın nasıl yazıldığını anlattı ve amaçlarının gençlere bu ruhu yaşatmak olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından 36 öğrenci 3 kategoride yarıştı.

İlkokul ve ortaokul kategorisinde Şerife Ars birinci, Elif Metin ikinci ve Kübra Uysal üçüncü oldu. Liselerde ise Şehit İbrahim Armut Fen Lisesi 10’uncu sınıf öğrencisi Rabia Tatar birinci olurken yine aynı okulda eğitim gören 9’uncu sınıf öğrencisi İzzet Salihlioğlu üçüncülük elde etti. Anamur Anadolu Lisesi öğrencisi Fatma Şeker ise liseler kategorisinde ikinci oldu.

ÖDÜLÜ KABUL ETMEDİ

Yarışma sonunda gösterdiği performansla mansiyon ödülüne layık görülen Şehit İbrahim Armut Fen Lisesi 10’uncu sınıf öğrencisi Rabia Şeyda Kar kendisine verilen çeyrek altını kabul etmedi. Kar, "Ben İstiklal Marşı’nı ödül için okumadım. Benim ödülümü bir hayır kurumuna verirsiniz. İstiklal Marşı için ödül konulmamalı" dedi. DHA

Öğretmenin 8 çocuğa tecavüz ettiği iddiası infial yarattı

Karaman'da bir ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapan M.B.’nin, vakıf ve dernek evlerinde kursa gelen öğrencilere tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanması kentte infiale neden oldu. Öğretmen M.B.’nin, ilkokul ve ortaokulda okuyan 8 öğrenciye tecavüz ettiğinin raporla saptandığı, bu sayının artabileceği ileri sürüldü.


İddiaya göre olay, tecavüze uğrayan bir ortaokul öğrencisinin durumu ailesine anlatması ve ailenin savcılığa başvurmasıyla ortaya çıktı. Başlatılan soruşturmada sınıf öğretmeni 54 yaşındaki M.B.’nin, gönüllü olarak bazı vakıf ve derneklerin kiraladıkları evlerde ders verdiği ve çok sayıda erkek öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu bilgisine ulaşıldı. Polis tarafından gözaltına alınan öğretmen sorgulanırken, ilkokul ve ortaokulda okuyan 8 erkek öğrencinin tecavüze uğradığına ilişkin hastaneden rapor alındı. Sorgusunun ardından geçen 4 Mart günü adliyeye sevk edilen öğretmen tutuklandı.

ÜÇ KEZ EVLENİP AYRILMIŞ

Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılığı, tecavüze uğradığı ileri sürülen öğrencilerle ilgili sağlık raporlarının konulduğu dosya için ’gizlilik’ kararı verdi. Adli soruşturma devam ederken Milli Eğitim Müdürlüğü de öğretmen hakkında idari soruşturma başlattı.

Öğretmenin 3 kez evlenip ayrıldığı ve bir çocuğu olduğu öğrenildi. Öğretmenin okulda 3 yıldır çalıştığı, bazı vakıf ve derneklerin öğrenciler için açtığı etütlerde ise gönüllü olarak görev yaptığı belirtildi.

Öğretmenin tecavüz iddiasıyla tutuklanması kentteki herkesi şoke ederken, Karaman Valisi Murat
Koca, olayla ilgili soruşturmanın adli mercilerle yürütüldüğünü ve dava hakkında gizlilik kararı olduğunu, olayın adli vaka olduğu içinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açıklama yapılmasının daha doğru olduğunu söyledi. DHA

Özdemir Bayraktar'ın oğlu Selçuk Bayraktar: 'Herkesten dua bekliyoruz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan ile nişanlanacağı gün babası kalp krizi geçiren Selçuk Bayraktar, babası Özdemir Bayraktar'ın sağlık durumuna ilişkin açıklama yaptı. Bayraktar, "Herkesten dua bekliyoruz" dedi.


TBMM Başkanı İsmail Kahraman, kalp krizinin ardından ameliyat olan iş adamı Özdemir Bayraktar'ı tedavi gördüğü hastanede ziyaret etti.

Kahraman, Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi'ne, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu ve Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu ile geldi.
Bir süre hastanede kalan ve doktorlardan bilgi alan Kahraman'ı, Özdemir Bayraktar'ın çocukları Haluk ve Selçuk Bayraktar uğurladı.

'HERKESTEN DUA BEKLİYORUZ'

Selçuk Bayraktar, gazetecilerin babasının sağlık durumuna ilişkin sorusu üzerine, "Herkesten dua bekliyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'la dün nişan töreni yapılması planlanan Selçuk Bayraktar'ın babası olan iş adamı Özdemir Bayraktar, kalp krizi geçirmesi üzerine hastaneye kaldırılmıştı.,




Çamur deryasında doğan mülteci bebeğin fotoğrafı dünyayı sarstı

Makedonya sınırının açılması umuduyla 13 bin mülteci ve göçmenin haftalardır beklediği Yunanistan’ın İdomeni kasabasında, 6 Mart’ta doğan bir bebeğin yaşam mücadelesinin fotoğrafları şok etkisi yarattı. İngiliz basını "Cehennemde doğan bebek" manşetini attı.


Günlerdir yağan şiddetli yağmur nedeniyle adeta bataklığa dönüşen kasabada, önceki gün birkaç saatliğine de olsa güneş çıkmasını fırsat sayan dört çocuklu bir mülteci ailesi, yeni doğan bebeklerinin üzerindeki çamuru bir şişe su ile temizlemeye çalıştılar.

Bebeğin fotoğraflarını yayınlayan Yunan basını ”Hangi Avrupa ülkesi vatandaşı bu şartlarda dünyaya geldi” diye sordu.

İngiliz gazetesi Daily Mail ise "Cehennemde doğan bebek" başlığını attı.







cnntürk.com.tr

VIP baskında 1 numaralı şüpheli Fethullah Gülen

İstanbul merkezli 15 ilde 24 istihbaratçıya yakalama kararı verildi...


Birçok ünlü işadamı ve gazeteciyi, İBDA-C ve organize suç örgütleriyle bağlantılı göstererek dinlediği iddia edilen istihbaratçı polislere operasyon yapıldı. Soruşturmada 1 numaralı şüphelinin Fethullah Gülen olduğu öğrenildi. İki müfettişin hazırladığı rapor doğrultusunda düğmeye basıldı.

İstanbul merkezli 15 ilde 24 istihbaratçıya yakalama kararı verildi…
İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Hasan Yılmaz’ın yürüttüğü soruşturma çerçevesinde 45 şüpheli için adreslerinde arama ve gözaltı kararı çıkarıldı. İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri dün sabah saatlerinde, işadamları ve gazetecileri, 2007-2008-2009 yılları arasında, İBDA-C ve organize suç örgütleriyle ilişkilendirip ‘baskı altına alabilmek’ amacıyla telefonlarını dinlediği iddia edilen istihbaratçı polislerin adreslerinde arama yaptı. 

İşte ‘telekulak’ operasyonunun ayrıntıları:

UĞUR DÜNDAR, ALİ KOÇ, FERİT ŞAHENK…

Savcılıkça 24 kişi hakkında gözaltı kararı alınırken, başka suçlardan tutuklu aralarında emniyet eski müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Erol Demirhan, Mesut Yılmaz, Hayati Başdağ’ın da bulunduğu 16 şüphelinin ifadesine başvurulacağı, 1 numaralı şüphelinin ise Fethullah Gülen olduğu öğrenildi. Aralarında Ali Koç, Ferit Şahenk, , Mehmet Emin Karamehmet gibi işadamları ile SÖZCÜ yazarları Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Can Dündar, İsmail Küçükkaya gibi ünlü gazetecilerin de bulunduğu 59 mağduru çeşitli terör örgütleri ve organize suç şebekeleri ile sahte evraklarla ilintilendirip dinledikleri ileri sürülen müdür ve amir konumunda bulunan eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü personelleri hakkında gözaltı kararı çıkarıldı.

İKİ MÜFETTİŞ İSTİHBARAT ŞUBE’DE ARAŞTIRDI

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmanın düğmesine 5 Aralık 2014 yılında bastığı, İçişleri Bakanlığı’nın da müfettişler Turgay Alpman ve Selim Kutkan’ı görevlendirdiği öğrenildi. İki müfettişin yaklaşık 1.5 yıl boyunca İstanbul İstihbarat Şube’de çalışma yaptıkları, şüphelilerin gerçekte hiçbir suç örgütü ile irtibatları olmayan ünlü işadamı ve gazetecileri sanki suç örgütleri ile irtibatı varmış gibi 3 boyunca izledikleri ortaya çıkarıldı.

SAHTE İSİM VE IMEİ ÜZERİNDEN TAKİP

İddialara göre gözaltına alınan isimlerin, 59 kişinin telefonlarını IMEİ üzerinden sahte isim ya da sadece isim ve soyadları ile karar almak suretiyle kayıt altına aldıkları ve bunu da söz konusu isimleri baskı ve ‘sessizleştirmek’ amacıyla gerçekleştirdikleri öne sürüldü. Savcılık, polislerin bu dinleme ve izlemeleri 2013 yılının sonunda planladıkları operasyonlara alt yapı hazırlamak için yaptıklarını tespit etti. Bu dinlemelerin yapıldığı dönemde İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi’nin başında Ali Fuat Yılmazer görev yapıyordu. Yılmazer, daha önce ortaya çıkarılan yasadışı telefon dinlemeleriyle ilgili iddialar çerçevesinde halen tutuklu bulunuyor.

SUÇLAMA: SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ KURMA

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, yasadışı dinlemelerle ilgili 15 ilde 24 şüphelinin yakalanması için operasyon başlatıldığını açıkladı. Emniyet’ten yapılan açıklamada şöyle denildi: “İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nce; 2014 yılında kamuoyunda ‘Dinlenen VIP İsimler’ ve ‘VIP Kulak” olarak haberlere konu olan 2007, 2008, 2009 yıllarında ülkemiz ekonomisinde önde gelen iş adamlarının, eğitim dalında yatırımcıların, televizyoncu, gazeteci ve yazarların usulsüz dinlemeleri ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ‘Silahlı Terör Örgütü Kurma ve Yönetme’, ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma’, ‘Örgüt Faaliyetleri Kapsamında Resmi Belgede Sahtecilik’, “Görevi Kötüye Kullanma’, ‘Haberleşmenin Gizliliğini İhlal’, ‘Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması’, “Özel Hayatın Gizliliğini İhlal’ ve “Kişisel Verilerin Kaydedilmesi’ suçlarından İstanbul merkez ve 15 farklı ilde eş zamanlı olarak toplam 24 şüphelinin yakalanmasına yönelik operasyon başlatılmıştır.”

‘DİNLEMELER PLANLI VE ORGANİZE…’

Bu arada soruşturmayla ilgili dikkat çekici bir not da şu: Operasyonun düğmesine basılmasına neden olan çalışmayı yapan iki müfettiş, İstanbul’da yasadışı telefon dinleme olaylarına yönelik olarak daha önce de bir rapor hazırlamıştı. Raporda da dinleme eylemlerinin ‘sistematik, planlı ve organize’ bir görünüm sergilediğine dikkat çekilmiş, yapılan dinlemelerin ‘belirli bir amacı gerçekleştirmeye yönelik’ olduğunun altı çizilmişti.

İşte dinlenen o ünlü isimler

Aralarında iş adamı ve gazetecilerin de olduğu dinlenen 59 kişinin ismi şöyle: Ali Koç, Ferit Şahenk, Caroline Nicole Koç, Mustafa Süzer, Mehmet Emin Karamehmet, Melih Türker, Fevzi Bülent Özaydınlı, Atalay Şahinoğlu, Erol Altaca, Mehmet Yörük, Dursun Ali Yılmaz, Ahmet Topsoy, Ali İhsan Karacan, Yener Şenok, Süleyman Kocakaya, Memduh Karakullukçu, Sezai Çanakçı, İbrahim Çağlar, Uğur Dündar, Ömer Lütfi Karagöz, Cemal Tanık Küçük, Tufan Türenç, Murat Yetkin, Zafer Mutlu, Yılmaz Özdil, Can Dündar, Aslı Aydıntaşbaş, Mehmet Faraç, İsmail Küçükkaya, Mirgün Cabas, İbrahim Özay Şendir, İbrahim Yıldız, Amberin Zaman, Şirin Payzın, Nihat Genç, Rasih Yılmaz, Selahattin Sadıkoğlu, Ergün Diler, Cengiz Semercioğlu, Engin Ardıç, Bedri Baykam, Melih Meriç, Metin Yüksel, Saner Ayar, Recep Tepeli, Ruhat Mengi, Bülent Çöltekin, Rıdvan Bıyık, Mustafa Şekeroğlu, Nuri Çolakoğlu, Faruk Bildirici, Suna Vidinli, Arslan Bulut, Özdemir İnce, Mehmet Emin Darendeliler, Ahmet Altınel, Hüseyin Özalp, Metin Yavuz Yalçın.

Kaynak:sözcü.com.tr

Minik ikizlerin ölümü İskoçya’yı yasa boğdu

İskoçya’nın Dalgethy Bay kasabasında ebeveynleri evde oyun oynadıklarını düşünürken bahçeye çıkıp küçük bir balık havuzunun içine düşen Rhys ve Shaun isimli iki yaşındaki ikiz bebekler boğularak hayatlarını kaybetti.


Polis yetkilileri, ailenin yaşanan kazayı fark ettikten sonra derhal ambulans çağırdığını ancak doktorların tüm çabalara rağmen Kirkcaldy’deki Victoria Hastanesi’ne kaldırılan çocukları hayata döndürmeyi başaramadığını söyledi.

Yetkililer, konuyla ilgili bir soruşturma başlattıklarını ve ikizlerin acılı ebeveynlerine psikolojik destek hizmeti verdiklerini belirtti.

Ailenin komşuları Sun on Sunday gazetesine yaptıkları açıklamada, ikizlerin annesi Sarah Aitken ve babası Mervyn Scott’ın yaşadığı acıyı “hayal etmelerinin bile çok zor olduğunu” söyledi.
Komşular, ailenin kazanın gerçekleştiği eve kısa süre önce taşınmış olduğunu belirtti.

Rhys ve Shaun’un beklenmedik ölümü Birleşik Krallık genelinde büyük bir üzüntü yaratırken, ülkenin dört bir yanından aileye taziye mesajları yağdı.


"Vizeler kalkacak" yorumu: Siz inanıyor musunuz

“Türkiye tarihi günler yaşıyor” diye bir klişe vardır gazetecilikte. Boş bulunup bu cümleyi kullanan espri konusu olur, çünkü Türkiye’nin tarihi günleri, tarihi kavşakları bitmez! Çalkantılı dönemlerde yaşadıklarımızı anlamak, bilgili kararlar almak, öngörülerde bulunmak için tarihi iyi bilmek gerekir. Hürriyet bu boşluğu ülkemizin önemli tarihçilerinden Prof. Dr. İlber Ortaylı’yla dolduruyor.


Hürriyet'yen Çınar Oskay röportajı...

İlber Hoca her pazar, yazılarıyla, bazen bugün yaptığımız gibi keyifli tarih sohbetleriyle Hürriyet’te olacak. Zaman zaman yine yazılarıyla hafta içi de karşınıza çıkacak. Hürriyet’e hoş geldiniz Hocam...

SURİYELİLER TÜRKİYE İÇİN KAZANÇ OLABİLİR

En sıcak konuyla başlayalım... Türkiye- AB arasında mülteciler üzerinde yürütülen pazarlığı nasıl görüyorsunuz?

Tutmayacak, çok açık. Sen üç milyar dolar ödeyerek bir-iki yılda bir memlekette göç denilen olayı nasıl durduracaksın? O suyu tutmaya yetmiyor, görülüyor bu.

Bu büyük göç dalgası, dünyayı değiştirecek yeni bir ‘Kavimler Göçü’ mü?

Kavimler Göçü’nde bu kadar kalabalık yoktu! Dünyayı değil ama Avrupa’yı değiştirecek. Geçen gün öğrencilerime söyledim. Çok yakın bir gelecekte 2.5 milyon mültecinin içinde hiç değilse 25 çocuk çıkacak. Bu gençler, Türkçe, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce bilen adamlar olacak. Siz bu beş dil bilen insanlarla nasıl rekabet edeceksiniz? İngilizceniz bile yok doğru dürüst. Biraz Osmanlıca okuyanınız kendini bir şey sanıyor. Bir asır evvel bu kadar iyi yetişen insanlar aristokrasiden çıkardı, bilinçli münevver orta sınıf burjuvadan çıkardı. Bu defa ayak takımından çıkacak. Sırtında torbası kaçan köylülerden, şehirlilerden çıkacak. Alt-üst olacak dünya. Bu bile yeter...

Mülteciler içinden dünyayı değiştirecek insanlar çıkacak yani...

Kaç politikacı çıkacak, kaç Theodora çıkacak, güzelliğiyle dünyayı idare eden... Kaç şarkıcı, tiyatrocu, futbolcu çıkacak... Ortalığı yıkacaklar!

Türkiye’nin tutumu nasıl? Başbakan “Kayseri pazarlığı” dedi.

Kayseri pazarlığını ancak Kayserililer yapar. Başbakanımızın nereli olduğu belli. Bu kadar söylüyorum.

Türkleri Avrupa’ya vizesiz alacaklar mı?

Siz inanıyor musunuz? Kendisi inanıyor mu acaba muhatap olan? Söz veren adam inanıyor mu?

İNTİBAK RAHAT OLUR

Kandırıyor mu Avrupalı liderler bizi?

18’inci, 19’uncu asırdaki devlet adamı, bürokrat portresine baktığı zaman benim gibi tarihçiler şöyle düşünür: Merkel, Hollande gibileri, eski Almanya’da, Fransa’da devlet adamlarının kulübünde sekreterlik bile yapamazlardı. Basit bir sekreterya hizmetinde memur bile olamazlardı. Böyle bir dekadans var dünyada. Hepimize okulda bir şey öğretilmiş: Biz müspet bir ilerleme ve sıçrama halindeyiz. Gerçekten öyle mi acaba?

Bugün 3 milyona yakın Suriyeli mülteci ülkemizde. Araştırmalar Suriyelilerin büyük bölümünün
ülkesine dönmeyeceğine işaret ediyor. Bu Türkiye’yi nasıl değiştirecek?

Büyük kazanca dönüşebilir. Suriye dediğin ülkede 5 bin yıllık medeniyetin uzantılarını görürsün. Çok zeki insanlar çıkar. Bunu yaratan bir yapı, bir tortu vardır. Tabii ki kriminal da, üçkâğıtçı da çıkacak ama doğru dürüstleri de çıkacak. Suriye diye bir devlet zaten yok tarihte, çok rahat şekilde bize de intibak edebilirler.

TÜRKİYE'DE MONARŞİ MÜMKÜN DEĞİL

Atatürk Cumhuriyeti’nin sonuna mı geliyoruz?

Hayır. Türkiye Cumhuriyet ile idare edilen bir toplum. Monarşi olması mümkün değil. Mesele o değil. Atatürk Cumhuriyeti’nin sonu neden gelmez? Çünkü insanların alıştıkları bir tarz-ı hayat var. Ondan vazgeçilemez. Çok radikal bir hayat değişikliğini getirecek düzenlemelere Türkiye tahammül edemez. Kırılmalar yeni kutuplaşmalar meydana getirdi. O kutuplaşmaların olduğu yerde bu tip değişmeler olamaz. Herhangi bir değişme sağlam zemin bulamaz.

‘Kutuplaşma’ya farklı bir bakış bu. Bir tarafın kendi yaşam kültürünü dayatmasını engelleyen bir şey yani...

Burada bu zemin çürükse sen kocaman elbise dolaplarını, bir ton ağırlığındaki masaları oradan oraya oynatamazsın. Zemin pat diye çöküverir, hepsi aşağı iner.

LAFINI ETTİKLERİ FEDERASYON ÇALIŞMAZ

Ufukta bir Kürt devleti görüyor musunuz?

Kürtlerin kendileri bu işin etrafında ne kadar toplanıyorlar, onu göreceğiz, görüyoruz da...
PKK bağımsızlık istiyor mu?

Bağımsızlık lafını etmiyorlar. Ama lafını ettikleri federasyon çalışmaz. 1918’de Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu gümledikten sonra federasyon devri bitmiştir. Pratik bir yanı yoktur. Ondan sonraki federasyon sopa işidir. KGB lazımdır, Stalin lazımdır ve uyuşuk bir halk lazımdır. Ama görünen o ki hiçbir yerde böyle bir sistemin yürüme şartı yoktur. Yugoslavya’da bir zaman “Aman olacak galiba” dedik, sonra çok kanlı, utanç verici manzaralar seyrettik.

Tarihte Türkler ve Kürtler uyum içinde yaşamış mıdır? Yoksa bu çatışma tarihsel mi?

O zamanlar Kürtlerin coğrafyası bugünkü gibi değildi. Balkanlar’ın tümünden çok daha geç bağlandı imparatorluğa. Buradaki birkaç asır devam eden uyum çok şey ifade etmiyor. O kadar da tarihselci olmayalım.

IŞİD’e, İslamcı teröre ne diyorsunuz? İslam dünyası krizde mi?

Hiç alakası yoktur. İslam tamamıyla devletçi bir dindir. Devlet kuran bir peygamberin resulu olduğu bir dindir. Bu gibi yapılanmalar, İslam’ın devlet ve toplum teorisiyle bağdaşmaz.

Anadolu’daki İslam geleneği, IŞİD gibi selefi, çatışmacı akımlara nasıl bakar?

Uyumlu değildir kesinlikle. O yüzden böyle macera isteyenler, Anadolu’dan kalkıp oraya gidiyorlar. Cemaat meselesine gelelim... Erzurum’dan bir imam çıkıyor ve takipçileriyle birlikte devlet aygıtlarını ele geçiriyor.

Tarihte örneği var mı?

Tarihteki cemaat yapılanması örnekleri buna benzemez. Ümit ederim, insanlar haksızca bu yapılanmanın içine sokulmadan iş biter. Devlet içinde devleti kimse tasvip edemez. Bu ne demokratiktir, ne rasyoneldir.

İKİ CEMİYET BİRBİRİNE MUHTAÇ

Rusya ile çatışmamız tarihsel mi, önlenemez bir şey mi?

Evet, gelişmemizin, tarihteki nefes almamızın önünü kesen bir kuvvettir. Rusya’nın da önünü kesen kuvvetlerden biri biziz. İkisinin rasyonel ve üretken bir hayat tarzı yakınlaşması söz konusuydu. Son olaylarla suya düştü. Düzelmesi gerekiyor. İki devlet, iki cemiyet birbirine muhtaç. Anlaşıyorlar, evlilikleri, işbirlikleri iyi gidiyor. Türkiye-Rusya politikasının bilgisizliğe, fevri hareketlere, gösterişe tahammülü yok. İki taraf için de geçerli bu durum.

Dünya, insanlık bunca çalkantılı bir dönem yaşarken çocuğunuza, öğrencilerinize ne öneriyorsunuz? Hayatı nasıl yaşamalıyız?

İyi yaşayın, eğlenin, spor yapın, çalışın. Etrafı öğrenmeye çalışın. Dindar mısın kardeşim, o zaman öbür dinleri de öğreneceksin. Solcu musun, öbür akımlara da dikkat edeceksin. Bakacaksın dünyaya... Küçük Prens’in gezegenleri gibi gökyüzünde bir yerde değilsiniz. Dünya’da yaşıyorsunuz. Bu gezegeni bilmek zorundayız. Merakınızı koruyunuz, meraksız olmaz.

S. ARABİSTAN BUGÜN VAR, YARIN YOK

Türkiye bu dönemde Suudi Arabistan ve Katar ile yakınlaştı. Bu ittifakın tarihi arka planı var mı?
Ciddi bir yakınlaşma değil. Suudi Arabistan, 20’nci yüzyılın devletidir. Bugün var, yarın yok. Tabii ben Katar ile Suudiler’i aynı kefeye koyacak kadar bilgisiz değilim.

Nedir farkları?

Katar, çok zengin bir ülke. Suudiler’e göre kaynakları çok fazla. Sıvı gaza dayanıyor. Nüfusları çok az. İçtimai yapı alt katmandaki insanlara daha çok ekmek vermeye yönelik. Eğer, üst sınıf parayı daha iyi kullanırsa ilimde, kültürde, teknik sahada iyi işler yapabilirler. Şeyha Moza güzel bir kraliçe, akıllı bir kadın. Batı’da bile az rastlanacak tipte bir entelektüel. Böyle bir yere gitmek, gelmek, iş yapmak büyük kazançtır aslında. Suudiler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Fakat bu gibi birleşmelerin sabit politika, devamlı bir destek olacağı kanaatinde değilim.

Suriye’de bundan sonra ne olur? Bölünecek mi?

Tabii bölünecek, bölündü bile. Irak nasıl bölündüyse, Suriye de bölündü.

Türkiye ne yapmalı?

Bir şey yapmamalı. Kendi koruyacağı azınlıklar var Suriye’de, ona dikkat etmeli. Başka hiçbir şey yapmamalı.

TOPLUM UMUTSUZ 

Bugünlerde toplumumuzun psikolojisini nasıl görüyorsunuz?
Umutsuz, kırık... İyimser görünende bile bir zorlama var. Mezarlıktan geçerken şarkı söyler gibi... Her sınıf insanın kendine göre memnuniyetsizliği var. Ve en kötüsü nepotizm...* Nepotizmi herkes kabul etmiş durumda. *(Eş dost, akraba kayırma)

Peki böyle mi devam edecek?

Hayır. Hiçbir sistem buna ebediyen dayanamaz. Önemli bir düzeltme gerekir. Bu düzeltmenin nasıl olacağı bir soru. O soru bizi endişelendiriyor.

TÜRKİYE İRAN OLMAZ O İŞ ORADA DA CIVIDI

Türkiye’de otoriter, dini bir sistem kurulabilir mi? Klasik soruyu sorayım: Türkiye İran olur mu?
İran’da bile o iş cıvıdı. Bu bu kadardır. Tıkanır kalır, değişirler. Türkiye, İran olmaz. Bazı yönlerden keşke İran olabilse... Onlar kadar okusa, onlar kadar altan alta işleri çözmeyi öğrense... Ama burası İran filan olmaz.

Peki, Türkiye toplumun muhalif katmanlarına diz çöktürerek yönetilebilecek bir ülke mi?
Ben toplumun diğer katmanlarına diz çöktürecek kapasitede bir lider, bu kapasite ve inançta bir kadro görmüyorum. Bu kadar basit.

'BU AHALİNİN AĞASI OLURUZ' GERÇEKÇİ DEĞİL

Türkiye kapılarını mültecilere açarken bir virtüözlük var mı, buna bakarım. Yufka yüreklilik, hümanist bir yaklaşım mı? “Elhamdülillah hepimiz Müslümanız, alalım” tipinde bir yaklaşım mı? Ki bu ikisine çok itirazım yok. Yoksa “Bunları alır, hepsini idare ederiz, bu ahalinin ağası, efendisi oluruz” mu? Ama böyle bir vizyon gerçekçi değil. Kim bu Ortadoğu’yu kolayca ele geçirip, idare edebilir? Siyasi tarihte istediğini rahat yapan büyük devlet yoktur. Büyük devlet istemediğini önleyen devlettir.

ANADOLU’DA MÜSLÜMANLIK YEKNESAK DEĞİLDİR

Derler ki, Anadolu’daki İslamiyet’in mesela bir Arabistan’daki Vahabilik gibi, İran’daki Şii’lik gibi yeknesak bir homojen hali yok. Bu çok açık.

MÜLTECİ MESELESİNDE ABD DE SUÇLU

Amerika Birleşik Devletleri’nde Noam Chomsky çıkıyor ve “Utanç verici! Bu ülke daha kaç milyon mülteci doldurur! Bırak Doğu sahillerini, Amerika’nın orta bölgeleri bomboş” diyor. Amerika da suçludur mülteci konusunda. İkinci Cihan Harbi’nde her yıl Avrupa’dan aldıkları kontenjanı kıstılar. Yahudileri Nazizmin insafına bıraktılar. Goebbels bunun çok propagandasını yaptı: “Sizin istemediğinizi, biz niye tutalım” diye.

HER AVRUPALI TÜRKLERE AYNI GÖZLE BAKMAZ 

Avrupa’nın Türkiye’ye bakışı muhtelif bir şeydir. Türkleri berbat, yamyam gibi görenler vardır. Ama başka türlü görenler de vardır. Bunu genelleyemezsiniz.

ERKEKLERDEN İCAZETLİ KADIN HAKLARI OLMAZ

Gayet banal bir ayrımcılığı, tasvip edilmeyecek, bilgisiz bir muhafazakârlığı alkışlayan bir kadın takımıyla kadın hakları yürüyecek, öyle mi? Böyle bir şey olmaz. Erkeklerden icazetli kadın hakları farfarasına kimse inanmaz.

Türkiye'nin konuştuğu çocuk bulundu

İzmir Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube ekipleri, önceki gün bir esnaf tarafından darbedilen çocuğun Suriyeli Hasan Hantumani olduğunu ve ailesiyleMurat Mahallesi'nde bir evde kaldığı tespit etti. Annesiyle ifadesi alınmak üzere polis ekiplerince Çocuk Şubesine götürülen çocuk, işlemlerinin ardından yine ekiplerce evine getirildi. İzmir Valisi Mustafa Toprak da Hasan'ın ailesi ve akrabalarıyla yaşadığı evi ziyaret ederek baba Abdülcelil ve anne Rava Hantumani'ye geçmiş olsun dileklerini iletti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 6 yaşındaki Suriyeli çocuğa bisiklet hediye etti.


Cumhurbaşkanı Erdoğan adına getirdiği bisikleti Suriyeli Hasan'a hediye eden Vali Toprak, bir süre çocuğun bisiklete binmesine yardımcı oldu. Vali Toprak, yaptığı açıklamada, hiçbir şiddet olayın kabul edilemeyeceğini söyledi. Olayın yaşandığı bölgedeki vatandaşların çocuğu darbeden kişiye tepki gösterdiğini anımsatan Vali Toprak, "İzmir'in genel hali ve uygulaması barışı, hoşgörüyü, sahiplenmeyi, sevgiyi, saygıyı kendi içerisinde yaşamak ve yaşatmaktır. Dolayısıyla oradaki tekil bir olayın, hiçbir şekilde İzmir'de olanlara ne de konuk olarak bulunanlara gösterilmesi mümkün değildir" dedi.

KORKTUĞU İÇİN OLAYI AİLESİNDEN GİZLEMİŞ

Olayı gerçekleştiren Musa D'nin polis ekiplerince gözaltına alındığını ve işlemlerinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını aktaran Toprak, soruşturmanın devam ettiğini söyledi.
Vali Toprak, Hasan'ın korktuğu için ailesinden olayı gizlediğini, emniyet ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ekiplerinin çalışmaları sonrasında tespit edildiğini anlatarak şunları kaydetti: "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla ailemize geçmiş olsun duygularını ve selamlarını getirdik, aynı zamanda da Sayın Cumhurbaşkanımız adına bir bisikleti Hasan'a ve ailesine teslim ettik. Hasan, bu bisiklete güvenli bir şekilde binecek. Ailemize de tüm ailelere yaptığımız gibi dikkatimizi ve ilgimizi göstermeye devam edeceğiz."

Vali Toprak, aileye Hasan'ın bugün dünyaya gelen yeğeni için bir beşik ile yiyecek, kıyafet, oyuncak ve bebek bezi gibi yardım malzemelerini teslim etti.

Hasan ve kardeşlerinin okula gitmediğini öğrenen Toprak, çocukların okula başlaması için gerekli işlemlerin yapılması talimatını verdi.

'BEN ONU BAĞIŞLADIM'

Suriyeli Hasan da orada mendil sattığını ve motosiklete dokunduğu için darbedildiğini ifade ederek "Çok korktum, kimseye bir şey anlatmadım. Bana hediye gönderdiği için Cumhurbaşkanı'na teşekkür ederim. Ben, o adamı bağışladım" dedi. 

Hasan'ın annesi Rava Hantumani ise Suriye'nin Halep kentinden 4 yıl önce Türkiye'ye geldiklerini ve 3 yıldır da İzmir'de yaşadıklarını söyledi. Polis ekiplerinin evlerine gelerek olayın görüntüleri gösterene kadar Hasan'ın kendilerine hiçbir şey anlatmadığını ve durumdan haberdar olmadıklarını aktaran anne, "O adamın da bizimki gibi çocukları vardır. Allah, o adamı ıslah etsin, çocukları var diye bir şey demedim, onu bağışladım. Devlet onu bağışlarsa devlete de teşekkür ederim" diye konuştu. 

Anne Hantumani, kendilerinin kimseden şikayetçi olmadıklarını belirterek oğluna yardımcı olanlara teşekkür etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da teşekkür eden anne, Türkiye'deki insanlardan memnun olduklarını kaydetti.