2015 genel seçimi için AK Parti Konya milletvekilliği için aday adaylığını açıklayan Osman Yavuz'un hazırladığı afiş sosyal medyayı salladı.
2015 genel seçimi için AK Parti'den aday adaylığını açıklayan Osman Yavuz, hazırladığı afişle sosyal medyanın diline düştü. Kendisini 'Diriliş' dizisindeki karakterlere benzeten Osman Yavuz, Konya'ya hizmet etmek istediğini de sözlerine ekledi.
Kendisi de bir reklam ve PR şirketi sahibi olan Osman Yavuz'un 'viral' yapabilmek adına böyle bir afiş çalışması yaptırdığı tahmin ediliyor. AK Parti'nin "Osmanlı" sevgisini en iyi şekilde kullanan Osman Yavuz'un aday gösterilip gösterilmeyeceği ise merak konusu oldu.
İşte sosyal medyada atılan tweetlerden bazıları;
Benazir Coşkun @BenazirCoskun
Sabah sabah yüzümüzü güldüren Osman Yavuz Han kardeşimizin gazası mübarek olsun, Allah yar ve yardımcısı olsun!
ToLGa @bin900yedi
AKP Konya milletvekili aday adayı Anadolu Beylerbeyi Osman Yavuz..
Metin Uca @MetinUca
Hem Osman hem Yavuz daha ne istiyosunuz. Bu cengaver bir seçilsin çekiç değil gürz ile muhalifleri dağıtır #Gafdagi
Serge Gainsbourg @SergeEfendi
AKP Konya milletvekili aday adayı Osman Yavuz yüksek dozda din almış
Yavuzhan Kılınç @Yavuzhankilinc
Heralde Osman Yavuz Konya'yı yeniden Karamanoğlu beyliği yapacak.
nevbahar @nevbahar111
Konya Akp mv aday adayı 2. Aladdin bin Osman bin Yavuz...
M @jakabvo
konya'da yeniden karamanoğlu beyliği için çare osman yavuz!
Yiğit.Ç @Ygtcklr
Sarayda cumhurbaşkanının yanında duran Duşkabinoğullarından osman yavuz adaylığını koymuş
UAGH @UAGH2
bakın ben hikaye yazıp osman yavuz gibi bi karekter uydursam, o kadar olmaz işkembeden sallama dersiniz ama adam gerçek
Halit Siyah :d @kirmizihalit
Umarım Osman Yavuz akp'den meclise girer. Orada çıkış gösterir ve birtakım hamlelerle buraların padişahı olur da hepimizi kılıçtan geçirir.
25 Şubat 2015 Çarşamba
Tayfun Talipoğlu adaylığını açıkladı!
Gazeteci ve yapımcı Tayfun Talipoğlu adaylık başvurusunu yaptı ve 'yarından itibaren'çalışmaya başlayacağını duyurdu!
Adaylık başvurusunu CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan'a ileten Talipoğlu yaptığı açıklamada, "Yarından itibaren Aydın'dayım. Kalmaya geldim" dedi.
Talipoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları kaydetti:" Türkiye yollarında 2,5 milyon kilometre yol kat ettim. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan Anadolu insanın iyi ve kötü gününde yanında olmaya çalıştım. Şimdi edindiğim tecrübelerim ve biriktirdiğim sevgiyle Aydınlıların karşısındayım. İnsanına, doğasına, demokrat yapısına, Efe duruşuna vuruldum Aydın ve Aydınlıların. Birçok kez haber yapıp seslerini duyurduğum Aydınlıların bu kez TBMM'nde sesine ses olmak istiyorum. Beni bağırlarına basacaklarını biliyorum."
Adaylık başvurusunu CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan'a ileten Talipoğlu yaptığı açıklamada, "Yarından itibaren Aydın'dayım. Kalmaya geldim" dedi.
Talipoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şunları kaydetti:" Türkiye yollarında 2,5 milyon kilometre yol kat ettim. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan Anadolu insanın iyi ve kötü gününde yanında olmaya çalıştım. Şimdi edindiğim tecrübelerim ve biriktirdiğim sevgiyle Aydınlıların karşısındayım. İnsanına, doğasına, demokrat yapısına, Efe duruşuna vuruldum Aydın ve Aydınlıların. Birçok kez haber yapıp seslerini duyurduğum Aydınlıların bu kez TBMM'nde sesine ses olmak istiyorum. Beni bağırlarına basacaklarını biliyorum."
Etiketler:
chp,
haber,
milletvekili,
seçim,
Türkiye
Ali Koç: Çocuklarımın geleceğinden endişeliyim
Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç, ülkedeki gelir dağılımı eşitsizliği ve işsizlikten bahsettiği toplantıda 'Ben şahsen 6 ve 8 yaşında iki çocuk sahibi bir baba olarak çocuklarımızın geleceğinden endişe duyuyorum' dedi.
Antalya’da düzenlenen G20- OECD Nitelikli Çıraklık ve İşbaşında Eğitimin Teşviki Konferansı’nın açılış oturumunda konuşan B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç, dünyada özellikle 2’nci Dünya Savaşı sonrası zenginliğin arttığını, borsaların değer kazandığını, likiditenin inanılmaz boyutlara ulaştığını ve gayri safi milli hasılaların arttığını söyledi.
Dünyanın kat be kat daha zenginleşmesine karşın gelir dağılımı eşitsizliğin büyüdüğünü, orta sınıfın yok olmaya başladığını ve zengin ile fakirin arasındaki uçurumun derinleştiğini kaydeden Ali Koç, "Reel ücretlerin düşüklüğü ve işsizliğin artışı gibi de pek çok sorun yaşanıyor. Globalleşme son derece baş döndürücü hızla ilerlemesine rağmen sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. 21’inci Yüzyıl’ın ilk yıllarına baktığımız zaman bu yüzyılın içinde pek çok sürdürülemez sorunu barındırdığını da görüyoruz" diye konuştu.
ÇOCUKLARIMIZ GELECEĞİNDEN ENDİŞELİYİM
Bu çağın sorunlarının başında, özellikle 2008 yılından bu yana artan işsizlik ve istihdamla ilgili sorunlar geldiğini kaydeden Koç, "Son dönemdeki krizler yaramızı daha da derinleştirdi ve iyileştirme de arzu ettiğimiz seviyede değil" dedi.
İşsizliğin dünyanın her yerinde büyük sorun olarak ortaya çıktığını söyleyen Ali Koç, şöyle konuştu: "Her kesimden milyonlarca insanın umutları yok oluyor, hayatları kararıyor ve onlar açısından dünya yaşanmaz bir konuma geliyor. Tabi ki bu gidişat da berberinde sosyal sorunlar ve ciddi gerginlik getiriyor. Ben şahsen 6 ve 8 yaşında iki çocuk sahibi bir baba olarak çocuklarımızın geleceğinden, bu gidişata baktığımız zaman, endişe duymamak mümkün değil diye düşünüyorum. Eminim bu da hepiniz için geçerlidir."
GENÇ İŞSİZLİK ÇOK FAZLA
İstihdam ve işsizlik sorunu içinde genç işsizliğinin ayrıca ele alınması gerektiğini aktararak konuşmasını sürdüren Ali Koç, dünyada genç nüfusun işsizlik oranı, yetişkin işsizliğinin 3 katı olduğunu söyledi. Genç nüfus işsizliği, tüm G20 ülkelerinin önceliği haline geldiğini söyleyen Koç, "Devletler, gençlerin iyi eğitilmesi, okul terk oranlarının düşmesi, okuldan istihdama geçişin artırılması, kısacası gençlerimize umutlu ve iyi bir başlangıç vermek için var güçleriyle çaba gösteriyorlar. Buna rağmen, arzu edilen ve hedeflenen ilerleme ve gelişmeler sağlanamıyor" dedi.
Çözümün ancak tüm paydaşların samimi işbirliği içerisinde sorunu çözmek üzere sorumluluk aldıkları takdirde mümkün olabileceğini aktaran Ali Koç, iş dünyasının ya da herhangi bir paydaşın münferit çabalarının çözüm için yeterli olmayacağının altını çizdi. Milliyet
Antalya’da düzenlenen G20- OECD Nitelikli Çıraklık ve İşbaşında Eğitimin Teşviki Konferansı’nın açılış oturumunda konuşan B20 İstihdam Görev Gücü Koordinatör Başkanı ve Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç, dünyada özellikle 2’nci Dünya Savaşı sonrası zenginliğin arttığını, borsaların değer kazandığını, likiditenin inanılmaz boyutlara ulaştığını ve gayri safi milli hasılaların arttığını söyledi.
Dünyanın kat be kat daha zenginleşmesine karşın gelir dağılımı eşitsizliğin büyüdüğünü, orta sınıfın yok olmaya başladığını ve zengin ile fakirin arasındaki uçurumun derinleştiğini kaydeden Ali Koç, "Reel ücretlerin düşüklüğü ve işsizliğin artışı gibi de pek çok sorun yaşanıyor. Globalleşme son derece baş döndürücü hızla ilerlemesine rağmen sorgulandığı bir dönemden geçiyoruz. 21’inci Yüzyıl’ın ilk yıllarına baktığımız zaman bu yüzyılın içinde pek çok sürdürülemez sorunu barındırdığını da görüyoruz" diye konuştu.
ÇOCUKLARIMIZ GELECEĞİNDEN ENDİŞELİYİM
Bu çağın sorunlarının başında, özellikle 2008 yılından bu yana artan işsizlik ve istihdamla ilgili sorunlar geldiğini kaydeden Koç, "Son dönemdeki krizler yaramızı daha da derinleştirdi ve iyileştirme de arzu ettiğimiz seviyede değil" dedi.
İşsizliğin dünyanın her yerinde büyük sorun olarak ortaya çıktığını söyleyen Ali Koç, şöyle konuştu: "Her kesimden milyonlarca insanın umutları yok oluyor, hayatları kararıyor ve onlar açısından dünya yaşanmaz bir konuma geliyor. Tabi ki bu gidişat da berberinde sosyal sorunlar ve ciddi gerginlik getiriyor. Ben şahsen 6 ve 8 yaşında iki çocuk sahibi bir baba olarak çocuklarımızın geleceğinden, bu gidişata baktığımız zaman, endişe duymamak mümkün değil diye düşünüyorum. Eminim bu da hepiniz için geçerlidir."
GENÇ İŞSİZLİK ÇOK FAZLA
İstihdam ve işsizlik sorunu içinde genç işsizliğinin ayrıca ele alınması gerektiğini aktararak konuşmasını sürdüren Ali Koç, dünyada genç nüfusun işsizlik oranı, yetişkin işsizliğinin 3 katı olduğunu söyledi. Genç nüfus işsizliği, tüm G20 ülkelerinin önceliği haline geldiğini söyleyen Koç, "Devletler, gençlerin iyi eğitilmesi, okul terk oranlarının düşmesi, okuldan istihdama geçişin artırılması, kısacası gençlerimize umutlu ve iyi bir başlangıç vermek için var güçleriyle çaba gösteriyorlar. Buna rağmen, arzu edilen ve hedeflenen ilerleme ve gelişmeler sağlanamıyor" dedi.
Çözümün ancak tüm paydaşların samimi işbirliği içerisinde sorunu çözmek üzere sorumluluk aldıkları takdirde mümkün olabileceğini aktaran Ali Koç, iş dünyasının ya da herhangi bir paydaşın münferit çabalarının çözüm için yeterli olmayacağının altını çizdi. Milliyet
O daha 4 yaşında: Yardım edin !
Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde evlerinde çıkan yangında yüzünü, gözlerini ellerini ve kulaklarını kaybeden 4 yaşındaki Serkan Akbaş’ın ailesi yüz nakli için yardım bekliyor.
Yüksekova’nın Esentepe Mahallesi’nde ikamet eden Hasan Akbaş’ın 4. çocuğu olan Serkan, birkaç yıl önce evlerinden çıkan yangında yüzünü, gözlerini, ellerini ve kulaklarını kaybetti. Görenleri hayretler içerisinde bırakan küçük çocuk sadece mamayla beslenirken, değişik yıllarda Adana ilinde farklı hastanelerde 4 ayrı ameliyat geçirdi. Şimdi yüz nakli bekleyen ve yüzü açık bir şekilde dışarı çıkması mümkün olmayan küçük Serkan, ailesi tarafından başının üzerine örtü örtülmek suretiyle dışarı çıkartılıyor. Baş ve yüz kısmı tamamen yandığı için gözleri dışarı fırlayan Serkan’ın içler acısı durumu, dünya da ender görülebilecek bir vaka.
“KESİNLİKLE İNSAN İÇİNE ÇIKAMIYORUZ”
İşsiz baba Hasan Akbaş, hayırsever vatandaşlara ve hastane sahiplerine seslenerek çocuğunun bu görüntüden kurtarılmasını istedi. Birkaç yıl önce kendisi il dışında çalışırken evlerinde çıkan yangından dolayı çocuğunun bu hale geldiğini ifade eden Akbaş, oğlunun kesinlikle insan içine çıkamadığını söyledi. Akbaş, “Çocuğum daha bir yaşındayken evimde çıkan yangın sonucu bu hale geldi. Yüz kısmının tümü ve ellerini kaybetti. Bakın çocuğumun görünümü ortadadır. Adana'da değişik yıllarda 4 ameliyat geçirdi. Her iki ayağından parça alınarak yüzüne nakledildi, ama yine de olmadı. Ben işsizim ve bakmakla yükümlü olduğum 8 nüfus var.
Yazın 3 ay inşaatlarda çalışarak aileme bakıyorum. Çocuğumu bu halde görünce üzülüyorum. Elimdeki kısıtlı imkânlara rağmen iyileşmesi için çaba harcıyorum. Ama bu çabalarım yetmiyor. Sadece kafatası ameliyatı için yüklü miktarda para istiyorlar. Çocuğumu hastaneye bile getirirken kesinlikle toplu taşıma araçlarını kullanamıyorum. Gören insanlar korkuyor. İlaçları kendim alıyorum. Mama ile besleniyor. Tek isteğim devlet büyüklerinin, hayırsever vatandaşların ve hastane sahiplerinin çocuğumun bu görünümden kurtarılması için yardım etmeleridir. Türkiye’de son yıllarda yüz nakli yapılıyor, keşke çocuğum da bundan faydalansa. Çünkü kesinlikle insan içine çıkamıyoruz” şeklinde konuştu. Yüksekova ilçesinden Hakkari’ye gelen Akbaş ailesi, çocuklarının yüzünü yine örtü ile kapatarak, ticari taksiyle evlerinin yolunu tuttular. milliyet.com.tr
Şok bebeğini yastıkla boğdu
Küçükçekmece’de geçimsizlik nedeniyle kocasıyla tartıştıktan sonra 8 aylık bebeğini yastıkla boğarak öldüren tutuklu sanık Elif Gül, müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Küçükçekmece’de 29 Nisan 2012 tarihinde 8 aylık bebeğini öldüren Elif Gül’ün yargılandığı dava karara bağlandı. Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında söz sözü sorulan Elif Gül (26), evlenmeden önce sinir hastalığı tedavisi gördüğünü ve istemediği bir evlilik yaptığını dile getirdi. Eşinin kendisini aldattığını, anti depresif ilaç kullandığını savunan Elif Gül, olaydan 2 gün önce eşiyle tartıştığını, ancak çocuk yüzünden evden ayrılamadığını savundu.
SON SÖZLERİ SORULDU
Olay günü sinir ilaçları kullandığını belirten sanık Elif Gül, olay günü evden ayrılmayı planladığını, kapının kilitli olduğunu, anahtarı da bulamadığı için evi terk etmediğini belirterek, "Eşimin odasına gittim, amacım ona zarar vermekti. Ancak yapmadım geri döndüm. Bu sırada çocuk ağladı, odasına girdim ve gerisini tam olarak hatırlamıyorum. Sadece çocuğun ayakları bana çarpınca ne yaptığımı fark ettim ve bu olayın üzerine evdekilerin bana zarar vereceğini düşündüğüm için karakola gittim. Bana çocuğun hastaneye kaldırıldığı söylendi, sonrasında da çocuğun öldürüldüğü bildirildi. Bu olayda kastım olmadığını, gerçekten bunu yapmak istemediğimi anlamanızı istiyorum" dedi. Elif Gül’ün son sözünden sonra kararını açıklayan mahkeme, 8 aylık bebeği Zeynep Nisa Gül’ü ‘kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanığın olaydan sonraki hali, yargılama aşamasındaki tutum ve davranışları, olayın geleceği üzerindeki etkisine dikkat çeken mahkeme, cezayı müebbet hapis cezasına çevirdi.
İDDİANAMEDEN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanık Elif Gül’ün eşi İsmail Gül (36) ile olan evliliğinden 21 Ocak 2012 tarihinde dünyaya gelen kızı Zeynep Nisa Gül’ü 29 Eylül 2012 tarihinde öldürdüğü belirtildi. İddianamede, eşi ile geçimsizlik nedeniyle tartışan Elif Gül’ün, kızı Zeynep Nisa Gül’ün yüzüne yastık bastırarak boğulmasına neden olduğu ifade edilerek, "Çocuğa yada beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiyi kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istenmişti.
Küçükçekmece’de 29 Nisan 2012 tarihinde 8 aylık bebeğini öldüren Elif Gül’ün yargılandığı dava karara bağlandı. Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında söz sözü sorulan Elif Gül (26), evlenmeden önce sinir hastalığı tedavisi gördüğünü ve istemediği bir evlilik yaptığını dile getirdi. Eşinin kendisini aldattığını, anti depresif ilaç kullandığını savunan Elif Gül, olaydan 2 gün önce eşiyle tartıştığını, ancak çocuk yüzünden evden ayrılamadığını savundu.
SON SÖZLERİ SORULDU
Olay günü sinir ilaçları kullandığını belirten sanık Elif Gül, olay günü evden ayrılmayı planladığını, kapının kilitli olduğunu, anahtarı da bulamadığı için evi terk etmediğini belirterek, "Eşimin odasına gittim, amacım ona zarar vermekti. Ancak yapmadım geri döndüm. Bu sırada çocuk ağladı, odasına girdim ve gerisini tam olarak hatırlamıyorum. Sadece çocuğun ayakları bana çarpınca ne yaptığımı fark ettim ve bu olayın üzerine evdekilerin bana zarar vereceğini düşündüğüm için karakola gittim. Bana çocuğun hastaneye kaldırıldığı söylendi, sonrasında da çocuğun öldürüldüğü bildirildi. Bu olayda kastım olmadığını, gerçekten bunu yapmak istemediğimi anlamanızı istiyorum" dedi. Elif Gül’ün son sözünden sonra kararını açıklayan mahkeme, 8 aylık bebeği Zeynep Nisa Gül’ü ‘kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Sanığın olaydan sonraki hali, yargılama aşamasındaki tutum ve davranışları, olayın geleceği üzerindeki etkisine dikkat çeken mahkeme, cezayı müebbet hapis cezasına çevirdi.
İDDİANAMEDEN
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, sanık Elif Gül’ün eşi İsmail Gül (36) ile olan evliliğinden 21 Ocak 2012 tarihinde dünyaya gelen kızı Zeynep Nisa Gül’ü 29 Eylül 2012 tarihinde öldürdüğü belirtildi. İddianamede, eşi ile geçimsizlik nedeniyle tartışan Elif Gül’ün, kızı Zeynep Nisa Gül’ün yüzüne yastık bastırarak boğulmasına neden olduğu ifade edilerek, "Çocuğa yada beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiyi kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması istenmişti.
'Varsın onlar inadına dekolte inadına mini etek desinler'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan , TÜRGEV yurtları açılış törenindeki konuşması sırasında muhalefete yönelik "Varsın onlar inadına dekolte inadına mini etek desinler. Biz TÜRGEV'le diğer vakıflarımızla inancına kültürüne sahip gençler üretmeye devam edeceğiz."dedi.
Bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da yanınızda olacağımı bilmenizi istiyorum. TÜRGEV 17-25 Aralık darbe teşebbüsünün en önemli hedeflerinden birtanesiydi. Böylesine hayırlı işler yapan kurum niçin hedef alınır. Bunun sebebini ve cevabını aramak gerekiyor. Bu kurumun hizmetleri neden engellenmek isteniyor. Yetimin öksüzün fakirin evlatlarının sığındığı bu kuruma neden kilit vurulmak isteniyor. Ahlaksızca bir kılıfla bunu yapmaya çalıştılar. Türkiye'nin ne kadar milli projesi ve kurumu varsa bunlarla beraber TÜRGEV'de hedef alındı.
"TÜRGEV onlar için bir tehditti. Çünkü TÜRGEV, inancını, tarihini, kültürünü bilen, araştıran, sorgulayan, öğrenen, üreten şuurlu gençler yetiştirmek istiyor. Vatanına bağlı, milletine sevdalı gençler yetiştirmek istiyor. Bunu hazmedemediler."
Allah rızası için diyerek topladıkları paraları Ülkemiz aleyine çalışan lobilere aktardılar. Sonunda kendi elleriyle kendi kuyularını kazdılar. Milletin tokadını yiyip yerlerine oturdular. Milletimiz bunları gönlünden sildi. Paralel yağı himmet diyerek yardım diyerek insanların duygularını istismar ettiler. Yurtdışındaki okullarımız için milli eğitim bakanlığı bünyesinde bir vakıf açılacak.
17-25 Aralık'ta köklerinden kopartılmak istenen bu mirasa sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
VARSIN ONLAR İNADINA...
Darbe teşebbüsünde eğer başarılı olsaydılar, Muhalafet onları esir alacaktı. Biz onları bundan kurtardır ama hala Paralel yapının yanında yer alıyorlar. Varsın onlar inadına dekolte inadına mini etek desinler. Biz TÜRGEV'le diğer vakıflarımızla inancına kültürüne sahip gençler üretmeye devam edeceğiz. Dünya yok etmeye çalıştıkları TÜRGEV işte burada dimdik ayakta. Onların iste Pensilvanya'dan başka sığınacak yerleri kalmadı.
"Gittiler, kendi ayaklarıyla o yapıya teslim oldular. Sen kendi ayağınla gidersen, o da seni hem kullanır hem de şantajını yapar. İşte günlerdir gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanıyor, görüyorsunuz yaşanan rezilliği. Biri diğerine montajlı, dublajlı kasetler veriyor, öteki ona biatını bildiriyor, arada birbirlerini tehdit, hakaret etmekten, alaya almaktan da geri durmuyorlar. Bu nasıl hastalıklı bir ilişkidir."
PENSİLVANYA
"Buyrun şu anda Pensilvanya'nın ikinci yakalama emri çıktı. Beraber kontak kurdukları kişilerin yakalama emirleri çıkıyor. Ne oluyoruz, nereye gidiyor bu iş? Şimdi 17-25 Aralık'ın sırları ortaya çıkmaya başladı, görüyoruz. Türkiye'de kendilerine payandalık yapan, yol arkadaşlığı yapanlardan da boşuna medet ummasınlar. Millet asla onlara bu ülkenin kaderini teslim etmez, bu ülkenin yönetimini teslim etmez. Bunu böyle bilsinler."
KADINA ŞİDDET
"Son günlerde kadına şiddet konusunda gelinen nokta bizler için gerçekten çok üzüntü verici. Özgecan kızımızla ilgili yaşanan yenilir yutulur değil. Bu bir vahşet ve bunların da yargıda karşılığının hem kısa sürede hem de en yüksek derecede verilmesi gerekiyor" (milliyet.com.tr)
Bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da yanınızda olacağımı bilmenizi istiyorum. TÜRGEV 17-25 Aralık darbe teşebbüsünün en önemli hedeflerinden birtanesiydi. Böylesine hayırlı işler yapan kurum niçin hedef alınır. Bunun sebebini ve cevabını aramak gerekiyor. Bu kurumun hizmetleri neden engellenmek isteniyor. Yetimin öksüzün fakirin evlatlarının sığındığı bu kuruma neden kilit vurulmak isteniyor. Ahlaksızca bir kılıfla bunu yapmaya çalıştılar. Türkiye'nin ne kadar milli projesi ve kurumu varsa bunlarla beraber TÜRGEV'de hedef alındı.
"TÜRGEV onlar için bir tehditti. Çünkü TÜRGEV, inancını, tarihini, kültürünü bilen, araştıran, sorgulayan, öğrenen, üreten şuurlu gençler yetiştirmek istiyor. Vatanına bağlı, milletine sevdalı gençler yetiştirmek istiyor. Bunu hazmedemediler."
Allah rızası için diyerek topladıkları paraları Ülkemiz aleyine çalışan lobilere aktardılar. Sonunda kendi elleriyle kendi kuyularını kazdılar. Milletin tokadını yiyip yerlerine oturdular. Milletimiz bunları gönlünden sildi. Paralel yağı himmet diyerek yardım diyerek insanların duygularını istismar ettiler. Yurtdışındaki okullarımız için milli eğitim bakanlığı bünyesinde bir vakıf açılacak.
17-25 Aralık'ta köklerinden kopartılmak istenen bu mirasa sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
VARSIN ONLAR İNADINA...
Darbe teşebbüsünde eğer başarılı olsaydılar, Muhalafet onları esir alacaktı. Biz onları bundan kurtardır ama hala Paralel yapının yanında yer alıyorlar. Varsın onlar inadına dekolte inadına mini etek desinler. Biz TÜRGEV'le diğer vakıflarımızla inancına kültürüne sahip gençler üretmeye devam edeceğiz. Dünya yok etmeye çalıştıkları TÜRGEV işte burada dimdik ayakta. Onların iste Pensilvanya'dan başka sığınacak yerleri kalmadı.
"Gittiler, kendi ayaklarıyla o yapıya teslim oldular. Sen kendi ayağınla gidersen, o da seni hem kullanır hem de şantajını yapar. İşte günlerdir gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanıyor, görüyorsunuz yaşanan rezilliği. Biri diğerine montajlı, dublajlı kasetler veriyor, öteki ona biatını bildiriyor, arada birbirlerini tehdit, hakaret etmekten, alaya almaktan da geri durmuyorlar. Bu nasıl hastalıklı bir ilişkidir."
PENSİLVANYA
"Buyrun şu anda Pensilvanya'nın ikinci yakalama emri çıktı. Beraber kontak kurdukları kişilerin yakalama emirleri çıkıyor. Ne oluyoruz, nereye gidiyor bu iş? Şimdi 17-25 Aralık'ın sırları ortaya çıkmaya başladı, görüyoruz. Türkiye'de kendilerine payandalık yapan, yol arkadaşlığı yapanlardan da boşuna medet ummasınlar. Millet asla onlara bu ülkenin kaderini teslim etmez, bu ülkenin yönetimini teslim etmez. Bunu böyle bilsinler."
KADINA ŞİDDET
"Son günlerde kadına şiddet konusunda gelinen nokta bizler için gerçekten çok üzüntü verici. Özgecan kızımızla ilgili yaşanan yenilir yutulur değil. Bu bir vahşet ve bunların da yargıda karşılığının hem kısa sürede hem de en yüksek derecede verilmesi gerekiyor" (milliyet.com.tr)
24 Şubat 2015 Salı
Abdullah Gül’ün babası hastaneye kaldırıldı
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, babası Ahmet Hamdi Gül’ün hastaneye kaldırıldığı haberini alır almaz Kayseri’ye geldi. Doğruca hastaneye giden Abdullah Gül, babasını ziyaret etti ve doktorlardan sağlık durumuyla ilgili bilgi aldı.
Abdullah Gül’ün babası 89 yaşındaki Ahmet Hamdi Gül, soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle Kayseri’de özel bir hastanede tedavi altında bulunuyor. Ahmet Hamdi Gül, akşam saatlerinde soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle Acıbadem Kayseri Hastanesi’ne kaldırılıp tedavi altına alındı. Başhekim Ömer Akbeyaz, Ahmet Hamdi Gül’ün sağlık durumunun ciddi olmadığını, şu anda özel odada antibiyotik tedavisi gördüğünü söyledi.
Başhekim Akbeyaz, "Ahmet Hamdi Gül, soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle hastanemizde tedavi altına alındı. İdrar yollarıyla ve romatizmayla ilgili rahatsızlıkları uzmanlarımız tarafından tedavi edilmektedir. Sanırım yarın kendisini taburcu edeceğiz. Damardan ilaç tedavisi sürmektedir. Hastamızın ciddi bir durumu yoktur" diye konuştu.
Abdullah Gül’ün babası 89 yaşındaki Ahmet Hamdi Gül, soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle Kayseri’de özel bir hastanede tedavi altında bulunuyor. Ahmet Hamdi Gül, akşam saatlerinde soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle Acıbadem Kayseri Hastanesi’ne kaldırılıp tedavi altına alındı. Başhekim Ömer Akbeyaz, Ahmet Hamdi Gül’ün sağlık durumunun ciddi olmadığını, şu anda özel odada antibiyotik tedavisi gördüğünü söyledi.
Başhekim Akbeyaz, "Ahmet Hamdi Gül, soğuk algınlığına bağlı idrar yolları enfeksiyonu nedeniyle hastanemizde tedavi altına alındı. İdrar yollarıyla ve romatizmayla ilgili rahatsızlıkları uzmanlarımız tarafından tedavi edilmektedir. Sanırım yarın kendisini taburcu edeceğiz. Damardan ilaç tedavisi sürmektedir. Hastamızın ciddi bir durumu yoktur" diye konuştu.
Etiketler:
abdullah gül,
cumhurbaşkanı,
haber,
sağlık
Jandarma ekibine 'Özgecan' takdiri..
Tarsus’ta Özgecan Aslan’ın cinayet şüphelilerini, dikkatleri sayesinde yakalayan jandarma ekibi ödüllendirildi.
Hürriyet'te yer alan habere göre İl Jandarma Komutanı Albay Ömer Uyan, Tarsus İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Yavuz Bulut, Teğmen Nesip Karcı, Astsubay Üstçavuş Mustafa Özçatal ve Uzman Jandarma 4’üncü Kademe Çavuşu İbrahim Şahin’e başarı belgelerini Vali Özdemir Çakacak, makamında verdi.
Hürriyet'te yer alan habere göre İl Jandarma Komutanı Albay Ömer Uyan, Tarsus İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Yavuz Bulut, Teğmen Nesip Karcı, Astsubay Üstçavuş Mustafa Özçatal ve Uzman Jandarma 4’üncü Kademe Çavuşu İbrahim Şahin’e başarı belgelerini Vali Özdemir Çakacak, makamında verdi.
Gülen ve Uslu'ya yakalama kararı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da aralarında bulunduğu 101 kişinin telefon görüşmelerinin depolandığı iddiasıyla ilgili sürdürülen soruşturma kapsamında Fethullah Gülen ve Emre Uslu hakkında yakalama kararı verildi.
İstanbul Başsavcı Vekili İrfan Fidan'ın dün Fethullah Gülen ve Emre Uslu hakkında istediği yakalama talebi kararını değerlendiren İstanbul 3.Sulh Ceza Hakimliği talebi kabul etti. Gülen ve Uslu hakkında yakalama kararı çıktı.
Bu kararla birlikte Fethullah Gülen hakkında 2.kez yakalama kararı verilmiş oldu. Emre Uslu hakkında ise ilk kez yakalama kararı çıktı.Gülen hakkında daha önce de Tahşiye operasyonu kapsamında 'Suç Örgütünün lderi' olduğu iddiasıyla yakalama kararı çıkartılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, Fethullah Gülen ve Emre Uslu ile ilgili istediği yakalama kararının talep yazısında 'Silahlı Terör Örgütü Kurma ve Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siaysal veya askeri casusluk amacıylka temin etme' suçlamaları yöneltti. İstanbul 3.Sulh Ceza Hakimliğ'de bu gerekçelerle şüphelilerin yakalanma kararına onay verdi.
Selam Tevhid (Kudüs Ordusu) soruşturmasını yürüten İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli 76 polis, 22 Temmuz’da gözaltına alınmıştı. Aralarında dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürleri Yurt Atayün ve Ömer Köse’nin de bulunduğu 16 polis şefi tutuklanmış, 4 kişiye yurtdışına çıkış yasağı koyulmuş, 56 kişi ise ifadelerinin ardından serbest bırakılmıştı. Yapılan incelemede eski MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ‘Emin’ kod adıyla dinlendiği, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın telefon görüşmelerinin de tape haline getirildiği tespit edilmişti.
Bu soruşturmanın devamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Selam Tevhid soruşturmasının yürütüldüğü birimdeki bilgisayar, harddisk ve dosyaların incelenmesi talimatını verdi. Soruşturma kapsamında incelenen 1000 GB kapasiteli W1D2FHSF ve W1D2FJB4 seri numaralı harddisklerin içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da aralarında bulunduğu 101 kişinin ses kaydı bulundu. Ses kayıtlarının 2010-2013 yıllarına ait olduğu, bürokrat, büyükelçi, vb kişilerin telefon görüşmelerinin imha edilmeyerek depolandığı tespit edildi. Bunun üzerine başlatılan operasyonlarda 21 polis gözaltına alındı. Sorgulamalarının ardından mahkemeye çıkartılan 21 kişiden aralarında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’u tutuklandığında Silivri Cezaevi’ne götüren Emniyet Müdürü Gafur Ataç’ın da bulunduğu 17 kişi tutuklandı. (hürriyet.com.tr)
İstanbul Başsavcı Vekili İrfan Fidan'ın dün Fethullah Gülen ve Emre Uslu hakkında istediği yakalama talebi kararını değerlendiren İstanbul 3.Sulh Ceza Hakimliği talebi kabul etti. Gülen ve Uslu hakkında yakalama kararı çıktı.
Bu kararla birlikte Fethullah Gülen hakkında 2.kez yakalama kararı verilmiş oldu. Emre Uslu hakkında ise ilk kez yakalama kararı çıktı.Gülen hakkında daha önce de Tahşiye operasyonu kapsamında 'Suç Örgütünün lderi' olduğu iddiasıyla yakalama kararı çıkartılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan, Fethullah Gülen ve Emre Uslu ile ilgili istediği yakalama kararının talep yazısında 'Silahlı Terör Örgütü Kurma ve Yönetme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siaysal veya askeri casusluk amacıylka temin etme' suçlamaları yöneltti. İstanbul 3.Sulh Ceza Hakimliğ'de bu gerekçelerle şüphelilerin yakalanma kararına onay verdi.
Selam Tevhid (Kudüs Ordusu) soruşturmasını yürüten İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görevli 76 polis, 22 Temmuz’da gözaltına alınmıştı. Aralarında dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürleri Yurt Atayün ve Ömer Köse’nin de bulunduğu 16 polis şefi tutuklanmış, 4 kişiye yurtdışına çıkış yasağı koyulmuş, 56 kişi ise ifadelerinin ardından serbest bırakılmıştı. Yapılan incelemede eski MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ‘Emin’ kod adıyla dinlendiği, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın telefon görüşmelerinin de tape haline getirildiği tespit edilmişti.
Bu soruşturmanın devamında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Selam Tevhid soruşturmasının yürütüldüğü birimdeki bilgisayar, harddisk ve dosyaların incelenmesi talimatını verdi. Soruşturma kapsamında incelenen 1000 GB kapasiteli W1D2FHSF ve W1D2FJB4 seri numaralı harddisklerin içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da aralarında bulunduğu 101 kişinin ses kaydı bulundu. Ses kayıtlarının 2010-2013 yıllarına ait olduğu, bürokrat, büyükelçi, vb kişilerin telefon görüşmelerinin imha edilmeyerek depolandığı tespit edildi. Bunun üzerine başlatılan operasyonlarda 21 polis gözaltına alındı. Sorgulamalarının ardından mahkemeye çıkartılan 21 kişiden aralarında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’u tutuklandığında Silivri Cezaevi’ne götüren Emniyet Müdürü Gafur Ataç’ın da bulunduğu 17 kişi tutuklandı. (hürriyet.com.tr)
Türkiye'yi sarsacak haber
Şakran Cezaevi' diye bilinen İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda çocuk mahkûmların birbirlerine işkence yaptıkları Müdür Hamit Karslıoğlu'nun imzasını taşıyan kurum içi yazışmayla ortaya çıktı. Türkiye'yi sarsan yazışmalarda çocukların, “anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri”; “metal çay kaşığını dörde bölerek yuttukları” gibi korkunç ifadeler yer alıyor.
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre ‘Şakran Cezaevi’ diye bilinmekte olan İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Hamit Karslıoğlu’nun imzasını taşıyan kurum içi yazışmada, cezaevinde çocuk mahkûmların birbirlerine işkence yaptıkları ortaya çıktı. Okuyanın tüylerini ürperten evrakta yer alan bilgilere göre; zayıf çocukların büyüklerce cinsel istismara uğradığı, bu suçlardan ötürü cezaevine düşenlerin içeride de küçüklere tecavüz ettikleri ve bunu topluca yaptıkları ileri sürüldü. Evrakta çocukların, “anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri”; “metal çay kaşığını dörde bölerek yuttukları” gibi korkunç ifadeler yer alıyor. Ayrıca, “infaz koruma memurlarının, kullanımı çocuklarca yasak olan emtianın geçmesine neden oldukları” ifade edildi.
‘Şakran Cezaevi’ diye bilinmekte olan İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Hamit Karslıoğlu’nun imzasını taşıyan 2 Aralık 2014 tarihli evrak, “Görev Taksim” başlığını taşıyor. İnfaz kurumu içinde Psiko Sosyal Birime gönderildiği anlaşılan evrakta, “Ceza infaz kurumlarında çocuk koğuş ve odalarında her türlü personel kontrolünden uzak kapalı kapılar ardında mesai saatinin sona ermesi ile” meydana gelen vakalar sıralandı. Evrakta, “Ya kurum kayıtlarında ya da yaşananlardan sonra diğer çocuk tutuklu ve hükümlülerce anlatılan” vakalar şöyle sıralandı:
‘KAŞIK YUTUYOR, VÜCUTLARINI KESİYORLAR’
- Çocuk koğuşunda bir arada barındırılan çocuklardan ikisinin; hemen akşam yemeğinden sonra metal çay kaşığını yutup yutmayacakları konusunda iddiaya girip çay kaşığını birkaç kez bükerek dörde böldükleri ve sonra ekmek arasına ikişer parça koyarak yuttukları… Diğer çocukların, çok sonra konuyu idarecilere aksettirdikleri, yapılan tıbbi muayene sonrasında boş batın grafiklerinde durumun belgelendiği…
- Ring aracı ile hastaneye gitmek adına sıvı deterjan içerek intihar görüntüsü verdikleri ve idarecilerin telaşına güldükleri…
- Yatıştırıcı ilaç kullanan çocuğun, sağlık memurunun içmesini sağladığı ilacın kusarak çıkardığı, sonra diğer çocuklara sattığı, hatta diğer küçük ya da saf çocukların yemeklerinde bu ilaçları eriterek habersizce kattıkları, bu yemekleri tüketen çocukların şuursuz, sersem hareketlerine daha sonra beraberce güldükleri, kendinden geçen çocuğu ranzasına bağlayıp üzerine işedikleri…
- İdrarlarını Cola vb. içeceklerle karıştırıp zayıf çocuklara içirdikleri…
- Kuru çay otundan yaptıkları ve sigara dedikleri maddeyi yakmak için prizlerde olan 220 volt elektriği kullandıkları, sigara dedikleri maddeyi tavanda bulunan florasan lambasında yakmaya çalıştıkları…
- Hastaneye gitme adına cam ve fayans parçalarıyla vücutlarını kestikleri,
- Sekiz metre yüksekliğindeki bina duvarlarından gündüz saatlerinde çarşaf bağlayarak kaçmaya yeltendikleri, jandarma tarafından fark edildikleri,
- Hekim tarafından atele alınmış, (alçı) tedavisi başlamış iken ateri hastaneye gitmek için defalarca söküp attıkları, hastaneye defalarca bu anlamda götürülüp getirildikleri, angarya için iş çıkardıkları, memuru oyaladıkları, devleti zarara uğrattıkları…
TECAVÜZ SÜRÜYOR
Evrakta ayrıca, çocukların “boy, kilo, yaş ve ruhsal durumları gözetilerek koğuşlara yerleştirmede sınıflandırmaya yapılmaya çalışılsa da” duruma engel olunamadığı kaydedilerek, şöyle denildi:
- Zayıf çocukların cinsel istismara uğradıkları,
- Cinsel eğilimleri yüzünden kurumda olan çocukların bu arayışlarını ceza infaz kurumunda da sürdürdükleri, diğer zayıf çocuklara tecavüz ettikleri, hatta bunu grup olarak yaşadıkları,
- Anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri…
GARDİYANLAR YASAK MADDE SOKTURUYOR
Evrakta, “Çocuk koğuşlarında yaşanan tüm bu acılar, ıstıraplar Halil Rıfat Paşa’nın ‘Gidemediğin yer senin değildir’ özdeyişini haklı çıkarıyor gibi, çocukları bir demir kapı arkasına kapatıp hapsetmek, onları aynı dışarıdaki yaşantılarına, kaderlerine terk etmekle eşdeğerdir” denildi.
Ayrıca, kurumda görevli infaz ve koruma memurlarının denetimsiz kaldığı, yetki ve sorumluluklarını aşara yanlış kararlar icra ettikleri, bir çalışanın sekiz saat görev yerine uğramadığı ve bu konu hakkında disiplin soruşturması yapıldığı, hakkı ve görevi olmadığı halde bir diğer arkadaşının görevini diğerlerinin sürdürdüğü, koğuş nöbetçilerinin kurum kapılarında x-ray cihazını kullandığı, kullanımı çocuklarca yasak olan emtianın geçmesine neden oldukları ifade edildi. Bu nedenle kurum idarecilerinin vardiyalarının başında 7-24 saat hizmet verdikleri anlatıldı.
Evrakta, “Kanun ve yönetmelikten kaynaklanan diğer görevlerinizin yanında iş bölümü gereği tevdi edilen yeni diğer rutin sorumluluklarınızı da takip ve icra etmekle görevlendirildiniz” denildi.
Radikal’in ulaştığı kurum müdürü Hamit Karslıoğlu, “Bu yazı size mi ait” sorusuna karşılık, “Bu konuyla ilgili bilgi vermeye yetkili değilim. Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürlüğü’nü bu konuda ararsanız onlar gerekli açıklamayı yapacaktır” dedi. Bu yazışmanın cezaevindeki psiko-sosyal personelle ilgili bir iç yazışma olduğu ifade ediliyor. radikal.com.tr
Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre ‘Şakran Cezaevi’ diye bilinmekte olan İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Hamit Karslıoğlu’nun imzasını taşıyan kurum içi yazışmada, cezaevinde çocuk mahkûmların birbirlerine işkence yaptıkları ortaya çıktı. Okuyanın tüylerini ürperten evrakta yer alan bilgilere göre; zayıf çocukların büyüklerce cinsel istismara uğradığı, bu suçlardan ötürü cezaevine düşenlerin içeride de küçüklere tecavüz ettikleri ve bunu topluca yaptıkları ileri sürüldü. Evrakta çocukların, “anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri”; “metal çay kaşığını dörde bölerek yuttukları” gibi korkunç ifadeler yer alıyor. Ayrıca, “infaz koruma memurlarının, kullanımı çocuklarca yasak olan emtianın geçmesine neden oldukları” ifade edildi.
‘Şakran Cezaevi’ diye bilinmekte olan İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Hamit Karslıoğlu’nun imzasını taşıyan 2 Aralık 2014 tarihli evrak, “Görev Taksim” başlığını taşıyor. İnfaz kurumu içinde Psiko Sosyal Birime gönderildiği anlaşılan evrakta, “Ceza infaz kurumlarında çocuk koğuş ve odalarında her türlü personel kontrolünden uzak kapalı kapılar ardında mesai saatinin sona ermesi ile” meydana gelen vakalar sıralandı. Evrakta, “Ya kurum kayıtlarında ya da yaşananlardan sonra diğer çocuk tutuklu ve hükümlülerce anlatılan” vakalar şöyle sıralandı:
‘KAŞIK YUTUYOR, VÜCUTLARINI KESİYORLAR’
- Çocuk koğuşunda bir arada barındırılan çocuklardan ikisinin; hemen akşam yemeğinden sonra metal çay kaşığını yutup yutmayacakları konusunda iddiaya girip çay kaşığını birkaç kez bükerek dörde böldükleri ve sonra ekmek arasına ikişer parça koyarak yuttukları… Diğer çocukların, çok sonra konuyu idarecilere aksettirdikleri, yapılan tıbbi muayene sonrasında boş batın grafiklerinde durumun belgelendiği…
- Ring aracı ile hastaneye gitmek adına sıvı deterjan içerek intihar görüntüsü verdikleri ve idarecilerin telaşına güldükleri…
- Yatıştırıcı ilaç kullanan çocuğun, sağlık memurunun içmesini sağladığı ilacın kusarak çıkardığı, sonra diğer çocuklara sattığı, hatta diğer küçük ya da saf çocukların yemeklerinde bu ilaçları eriterek habersizce kattıkları, bu yemekleri tüketen çocukların şuursuz, sersem hareketlerine daha sonra beraberce güldükleri, kendinden geçen çocuğu ranzasına bağlayıp üzerine işedikleri…
- İdrarlarını Cola vb. içeceklerle karıştırıp zayıf çocuklara içirdikleri…
- Kuru çay otundan yaptıkları ve sigara dedikleri maddeyi yakmak için prizlerde olan 220 volt elektriği kullandıkları, sigara dedikleri maddeyi tavanda bulunan florasan lambasında yakmaya çalıştıkları…
- Hastaneye gitme adına cam ve fayans parçalarıyla vücutlarını kestikleri,
- Sekiz metre yüksekliğindeki bina duvarlarından gündüz saatlerinde çarşaf bağlayarak kaçmaya yeltendikleri, jandarma tarafından fark edildikleri,
- Hekim tarafından atele alınmış, (alçı) tedavisi başlamış iken ateri hastaneye gitmek için defalarca söküp attıkları, hastaneye defalarca bu anlamda götürülüp getirildikleri, angarya için iş çıkardıkları, memuru oyaladıkları, devleti zarara uğrattıkları…
TECAVÜZ SÜRÜYOR
Evrakta ayrıca, çocukların “boy, kilo, yaş ve ruhsal durumları gözetilerek koğuşlara yerleştirmede sınıflandırmaya yapılmaya çalışılsa da” duruma engel olunamadığı kaydedilerek, şöyle denildi:
- Zayıf çocukların cinsel istismara uğradıkları,
- Cinsel eğilimleri yüzünden kurumda olan çocukların bu arayışlarını ceza infaz kurumunda da sürdürdükleri, diğer zayıf çocuklara tecavüz ettikleri, hatta bunu grup olarak yaşadıkları,
- Anüslerinden vücutlarına ne kadar uzunlukta hortumu alacakları yönünde kendi aralarında iddiaya girip denedikleri…
GARDİYANLAR YASAK MADDE SOKTURUYOR
Evrakta, “Çocuk koğuşlarında yaşanan tüm bu acılar, ıstıraplar Halil Rıfat Paşa’nın ‘Gidemediğin yer senin değildir’ özdeyişini haklı çıkarıyor gibi, çocukları bir demir kapı arkasına kapatıp hapsetmek, onları aynı dışarıdaki yaşantılarına, kaderlerine terk etmekle eşdeğerdir” denildi.
Ayrıca, kurumda görevli infaz ve koruma memurlarının denetimsiz kaldığı, yetki ve sorumluluklarını aşara yanlış kararlar icra ettikleri, bir çalışanın sekiz saat görev yerine uğramadığı ve bu konu hakkında disiplin soruşturması yapıldığı, hakkı ve görevi olmadığı halde bir diğer arkadaşının görevini diğerlerinin sürdürdüğü, koğuş nöbetçilerinin kurum kapılarında x-ray cihazını kullandığı, kullanımı çocuklarca yasak olan emtianın geçmesine neden oldukları ifade edildi. Bu nedenle kurum idarecilerinin vardiyalarının başında 7-24 saat hizmet verdikleri anlatıldı.
Evrakta, “Kanun ve yönetmelikten kaynaklanan diğer görevlerinizin yanında iş bölümü gereği tevdi edilen yeni diğer rutin sorumluluklarınızı da takip ve icra etmekle görevlendirildiniz” denildi.
Radikal’in ulaştığı kurum müdürü Hamit Karslıoğlu, “Bu yazı size mi ait” sorusuna karşılık, “Bu konuyla ilgili bilgi vermeye yetkili değilim. Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürlüğü’nü bu konuda ararsanız onlar gerekli açıklamayı yapacaktır” dedi. Bu yazışmanın cezaevindeki psiko-sosyal personelle ilgili bir iç yazışma olduğu ifade ediliyor. radikal.com.tr
Özgecan'ın o fotoğrafının hikayesi...
Türkiye Özgecan'a ağlıyor... Bir masanın üzerinde kollarını çenesinin altına koyduğu, belli belirsiz bir tebessümle objektife baktığı o sembol fotoğrafın hikâyesini genç kızın yakınları anlattı...
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde okuldan eve dönerken öldürülen ardından da yakılan Özgecan Aslan’ın korkunç cinayete kurban gitmesinin ardından bir fotoğrafı vardı ki adeta sembol oldu. Bir masanın üzerinde kollarını çenesinin altına koyduğu, belli belirsiz bir tebessümle objektife baktığı o fotoğrafın hikâyesini genç kızın yakınları anlattı.
‘GELİN SİZİ DE ÇEKEYİM’
Mersin Pozcu Turizm Otelcilik Meslek Lisesi’ni bitiren Özgecan, 2 yıl önce bir yıl süre ile Mersin’deki bir otelde staj yaptı. Stajın bir bölümünde otelde garsonluk işini sürdürdü. Özgecan’ın stajını yaptığı otelde o gün bir fotoğraf çekimi olacaktı. Bunun için bir de kırmızı fon oluşturuldu. Fotoğrafçı, çekimini tamamladıktan sonra Özgecan’ı üniformasıyla görünce, “Gelin sizi de çekeyim” dedi. Özgecan da bir masanın önüne oturdu ve iki kolunun üzerine uzanarak fotoğrafçıya poz verdi. Özgecan akşam heyecanla ablası Beste’ye koştu ve “Abla arka fon kırmızıydı, benim üniformam da kırmızı. Çok uyumlu oldu. Üniformamla fotoğraf çekildi. Çok güzel baktım, değil mi abla, çok güzel oldu” dedi.
Mersin’in Tarsus İlçesi’nde okuldan eve dönerken öldürülen ardından da yakılan Özgecan Aslan’ın korkunç cinayete kurban gitmesinin ardından bir fotoğrafı vardı ki adeta sembol oldu. Bir masanın üzerinde kollarını çenesinin altına koyduğu, belli belirsiz bir tebessümle objektife baktığı o fotoğrafın hikâyesini genç kızın yakınları anlattı.
‘GELİN SİZİ DE ÇEKEYİM’
Mersin Pozcu Turizm Otelcilik Meslek Lisesi’ni bitiren Özgecan, 2 yıl önce bir yıl süre ile Mersin’deki bir otelde staj yaptı. Stajın bir bölümünde otelde garsonluk işini sürdürdü. Özgecan’ın stajını yaptığı otelde o gün bir fotoğraf çekimi olacaktı. Bunun için bir de kırmızı fon oluşturuldu. Fotoğrafçı, çekimini tamamladıktan sonra Özgecan’ı üniformasıyla görünce, “Gelin sizi de çekeyim” dedi. Özgecan da bir masanın önüne oturdu ve iki kolunun üzerine uzanarak fotoğrafçıya poz verdi. Özgecan akşam heyecanla ablası Beste’ye koştu ve “Abla arka fon kırmızıydı, benim üniformam da kırmızı. Çok uyumlu oldu. Üniformamla fotoğraf çekildi. Çok güzel baktım, değil mi abla, çok güzel oldu” dedi.
Çakıroğlu cinayetinde flaş gelişme
Ege Üniversitesi öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu'nun hayatını kaybettiği olayla ilgili 1 kişi tutuklandı, 5 kişi serbest kaldı.
Üniversitede geçen Cuma günü çıkan kavgada öldürülen, Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi Çakıroğlu’nun cinayetiyle ilgili Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen şüphelilerden N.S. tutuklandı. Diğer şüpheliler ise adli kontrol kapsamında serbest bırakıldı.
Bu arada İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Yeşilyurt Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavisi süren yaralılardan M.D.'nin, gözaltı süresinin uzatılması kararı verildi.
Üniversitede geçen Cuma günü çıkan kavgada öldürülen, Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4. sınıf öğrencisi Çakıroğlu’nun cinayetiyle ilgili Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen şüphelilerden N.S. tutuklandı. Diğer şüpheliler ise adli kontrol kapsamında serbest bırakıldı.
Bu arada İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Yeşilyurt Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavisi süren yaralılardan M.D.'nin, gözaltı süresinin uzatılması kararı verildi.
Bahçeli: Fırat evladımız göz göre göre ölüme terk edildi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuşuyor.
İşte Bahçeli’nin konuşmasından satır başları:
Geçen yıl Ermeni diasporasına özür mektubu yazan şahıs cumhurbaşkanlığı koltuğundadır. Erdoğan Ermenistan devlet başkanını ülkemize 24 Nisan’da çağırmasına rağmen reddedilmiştir. Erdoğan ve zihniyeti Türkiye’ye şaşı bakmaktadır. Mazideki acılar hala dinmemişken Ermenilerin topraklarımızla ilgili talepleri belliyken Erdoğan neyin peşinde koşmaktadır.
Hocalı’da şehit edilen tüm soydaşlarımıza, Ermeni çetelerinin saldırıları ile hayatını kaybetmiş tüm mazlumlara Allah’tan rahmet diliyorum.
"ACI HABERLE KAHROLDUK"
Geçtiğimiz Cuma günü Ege Üniversitesi’nden gelen acı ile kahrolduk. Fırat Yılmaz Çakıroğlu hainlerin saldırışa uğradı. Duygularımı ifade etmek için cümleler yetersizdir. Düşünüyorum da ne çok ölüyor ne çok üzülüyoruz. 46 yıldır tabutlar omuzlardan inmiyor.
"FAKÜLTE KORİDORLARI KANDİL'İN MAĞARALARI GİBİ"
Biz şehitler ölmez vatan bölünmez demeyi sürdüreceğiz. Ege Üniversitesi İzmir’dedir ve İzmir ülkenin en büyük üçüncü şehridir. Üniversite yönetimi uyumuştur. Fakülte koridorları Kandil’deki mağaralar gibidir. Fırat evladımı şehit eden katil bu eylemi herkesin gözü önünde yapmıştır.
"GÖZ GÖRE GÖRE ÖLÜME TERK EDİLDİ"
45 dakika ambulans gelmemiştir. Kimse ilk yardımda bulunmamış bulunmaya çalışanlar da güvenlik çemberini aşamamıştır. Evladımızı göz göre göre ölüm terk edilmiştir. Üniversite rektörü ne iş yapmaktadır. Koltuğunda oturmayı onursuzca sürdürecek midir?
“SORUMLU ACİZ BAŞBAKAN VE SÜNEPE HÜKÜMET”
Dağ eğitiminden geçmiş bölümü militanların kanlı eylemi yaşanmıştır. Gerçekleri saptırmak kimseye hele ki rektöre ve bilim insanları kimseye fayda sağlamayacaktır. Durum medyada karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması olarak yer almıştır. Üniversitelerde karşıt görüşlülerin değil PKK’lıların provokasyonu vardır bunun da sorumlusu aciz Başbakan ve sünepe hükümetidir. Teröristler ne zamandan beri fikir sahibi olmuştur.
“YANAĞI OKŞANAN CANİLER VATANINI SEVEN GENCİMİZE KIYDI”
Kimse sabrımızla daha fazla oynamayı aklından geçirmemelidir. İzmir’de sadece Fırat’a değil Türk gençliğine saldırılmıştır. Pazarlık masalarında yanağı okşanan caniler İzmir’de vatanı sevmekten başka suçu olmayan gencimize kıymıştır.
“MHP’Yİ SOKAĞA ÇEKMEK İÇİN PLAN VARSA…”
Milliyetçi hareketi sokağa çekmek için plan varsa bunu düşünenlerin hesabı tutmayacaktır. Türk milleti tarih boyunca nice acılara katlanmıştır. Sevinçlerimi kadar hüzün ve kayıplarımız eksik olmamıştır. Türk milleti büyük bir ailedir. Türklük en temel mirasımızı en haklı gururumuzdur. Siyasi sınırlar soydaşlarımızla kurduğumuzu gönül bağını zayıflatmamıştır.
Hafızamızda taşıdığımız her toprak parçası bizim için vatandır. Bizi diğer siyasi akım ve aktörlerden ayıran vasfımız şüphesiz ki vatan kavramına yüklediğimiz anlamda gizlidir.
“26 AĞUSTOS 1922 TARİHİNDEN BERİ İLK KEZ…”
Türkiye 26 Ağustos 1922 tarihinden beri ilk kez geri çekilmiş ilk kez vatan bildiği toprakları geride bırakmıştır. AKP vatanımızın bir parçasını koparıp atmıştır. AKP hükümeti Süleyman Şah türbesini arkasına bakmadan terk etmiştir. Vatan toprağı olarak tehdit edilen Süleyman Şah türbesi yıllar sonra aniden yok sayılmıştır.
“SİZİN FİLMİNİZ BUYSA…”
Sizin filminiz buysa biz ömür billah reklam izlemeye razıyız. 1931 tarihinde Mustafa Kemal’in emri ile elden geçirilmiş karakol haline getirilmiştir. Tamiri imkansız hale gelince nakil işlemi yapılmıştır. Bir kez daha söylüyorum Süleyman Şah türbesi vatan toprağıdır. Ankara’dan Kayseri’den Manisa’dan farkı yoktur. Kaldı ki Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP yöneticileri daha geçtiğimiz yıl bu yönde açıklamalarda bulunmuştur. Hürriyet
Etiketler:
cinayet,
devlet bahçeli,
haber,
manisa,
mhp
O artık yürüyemiyor
Vimizim adlı ilacı SGK kapsamında olmadığı içim 6 aydır ilaç alamayan Mukopolisakkaridoz (MPS) hastası 7 yaşındaki Ekin Miray Yıldız yürüme fonksiyonunu kaybetti. Baba Şahin Yıldız, 'kızım yavaş yavaş ölüyor' dedi.
Mukopolisakkaridoz (MPS) hastalığı dünyada ender görülen genetik hastalıklardan biri. Yağ ve şeker parçalayan enzimlere sahip olmadığı için MPS hastalarının vücutları sağlıklı olarak gelişemiyor. Buna bağlı olarak yürüme ve konuşma gibi fiziksel faaliyetleri yerine getiremiyorlar. Sağlıklı fiziksel gelişim için MPS hastalarının enzim tedavisi alması lazım. 200 binde bir görülen bu hastalık Türkiye ’de yaklaşık 250 çocukta bulunuyor.
Gazi Üniversitesi Çocuk Metabolizması bölümünde tedavi gören yedi yaşındaki Ekin Miray Yıldız’a 2011 yılında MPS TİP 4 teşhisi konuldu. Doktorlar 1 Temmuz 2014 tarihinde bir Vimizim adlı ilacı kullanması için Miray adına bir reçete düzenledi. Endikasyon dışı olan ilacın yurt dışından getirtilmesi için Yıldız adına 2 Temmuz 2014 tarihinde Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihazlar Kurumu tarafından bir rapor hazırlanarak SGK’ya gönderildi. SGK ise ilacın temin edilebilmesi için Yurtdışı İlaç Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu (YİTEDK) oluşturdu. Ancak Vimizim adlı ilaç SGK tarafından ‘yurtdışı ödenecek ilaçlar’ listesine eklenmediği için Yıldız tam 6 aydır ilaç alamıyor.
İLACIN AYLIK MALİYET 150 BİN LİRA
Enzim tedavisi alamadığı için iskelet Ekin’in sisteminde bozukluklar oluştuğunu söyleyen baba Şahin Yıldız sözlerine şu şekilde devam etti: "Ekin’in ağrıları arttığı için fizik tedaviye başladık. Ekin yavaş yavaş yürüme fonksiyonlarını kaybediyor. Oturduğu yerden kalkamıyor, tuvalete gidemiyor. Evin içerisinde bile destek alarak ancak yürüyebiliyor. Böyle devam ederse bir daha yürüyemeyecek. Ekin Miray’ın hafta iki kutu Vimizim adlı ilacı alması lazım. Bu ilaç Ekin’in sağlığı için çok önemli. Sağlık raporu olmasına rağmen ilaç alamıyoruz. Eğer maddi durumum olsaydı ilacı paramla alırdım. Ancak bu ilacın bir kutusu 2 bin 400 lira. Bu ilacı alacak param yok. En son bundan 15 gün önce Ankara ’da Meclis Sağlık Komisyon’u üyeleri ile görüştük. İlacın bizim için ne kadar önemli olduğunu onlara da aktardık. Bir an önce ilaçların getirtilmesini istiyoruz.’’
250 BİN İMZA TOPLANDI
Ekin Miray gibi MPS hastası olan ve Vimizim adlı ilacı almadığı için mağdur olan Türkiye’de yaklaşık 150 çocuk bulunuyor. SGK 30 Ocak’ta yaptığı bir basın açıklamada Vimizim adlı ilacın temin edilmesi için Yurtdışı İlaç Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu (YİTEDK) oluşturulduğunu ve komisyonun çalışmalara başladığını bildirdi. Öte taraftan Change.org’da MPS hastaları için imza kampanyası başlatıldı. ‘Devlet ilacımızı versin çocuklarımız da yaşasın!’ adıyla başlatılan imza kampanyası 250 bin kişi destek verdi.
BEYTULLAH HAYATINI KAYBETTİ
Sosyal Güvenlik Kurumu, 2011 yılında Sağlık Uygulamaları Tebliği’nde (SUT) bir düzenleme yaparak 6 yaş altındaki ‘ileri derece zekâ özrü’ olan MPS hastalarının enzim tedavilerinin artık SGK tarafından karşılanmayacağını bildirmiş, bunun üzerine üç yıl boyunca ilaçlarını alamayan 12 yaşındaki Beytullah Hakyeri önce yürüme fonksiyonunu kaybetmiş, bir yıl sonra da hayatını kaybetmişti. Radikal
Mukopolisakkaridoz (MPS) hastalığı dünyada ender görülen genetik hastalıklardan biri. Yağ ve şeker parçalayan enzimlere sahip olmadığı için MPS hastalarının vücutları sağlıklı olarak gelişemiyor. Buna bağlı olarak yürüme ve konuşma gibi fiziksel faaliyetleri yerine getiremiyorlar. Sağlıklı fiziksel gelişim için MPS hastalarının enzim tedavisi alması lazım. 200 binde bir görülen bu hastalık Türkiye ’de yaklaşık 250 çocukta bulunuyor.
Gazi Üniversitesi Çocuk Metabolizması bölümünde tedavi gören yedi yaşındaki Ekin Miray Yıldız’a 2011 yılında MPS TİP 4 teşhisi konuldu. Doktorlar 1 Temmuz 2014 tarihinde bir Vimizim adlı ilacı kullanması için Miray adına bir reçete düzenledi. Endikasyon dışı olan ilacın yurt dışından getirtilmesi için Yıldız adına 2 Temmuz 2014 tarihinde Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihazlar Kurumu tarafından bir rapor hazırlanarak SGK’ya gönderildi. SGK ise ilacın temin edilebilmesi için Yurtdışı İlaç Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu (YİTEDK) oluşturdu. Ancak Vimizim adlı ilaç SGK tarafından ‘yurtdışı ödenecek ilaçlar’ listesine eklenmediği için Yıldız tam 6 aydır ilaç alamıyor.
İLACIN AYLIK MALİYET 150 BİN LİRA
Enzim tedavisi alamadığı için iskelet Ekin’in sisteminde bozukluklar oluştuğunu söyleyen baba Şahin Yıldız sözlerine şu şekilde devam etti: "Ekin’in ağrıları arttığı için fizik tedaviye başladık. Ekin yavaş yavaş yürüme fonksiyonlarını kaybediyor. Oturduğu yerden kalkamıyor, tuvalete gidemiyor. Evin içerisinde bile destek alarak ancak yürüyebiliyor. Böyle devam ederse bir daha yürüyemeyecek. Ekin Miray’ın hafta iki kutu Vimizim adlı ilacı alması lazım. Bu ilaç Ekin’in sağlığı için çok önemli. Sağlık raporu olmasına rağmen ilaç alamıyoruz. Eğer maddi durumum olsaydı ilacı paramla alırdım. Ancak bu ilacın bir kutusu 2 bin 400 lira. Bu ilacı alacak param yok. En son bundan 15 gün önce Ankara ’da Meclis Sağlık Komisyon’u üyeleri ile görüştük. İlacın bizim için ne kadar önemli olduğunu onlara da aktardık. Bir an önce ilaçların getirtilmesini istiyoruz.’’
250 BİN İMZA TOPLANDI
Ekin Miray gibi MPS hastası olan ve Vimizim adlı ilacı almadığı için mağdur olan Türkiye’de yaklaşık 150 çocuk bulunuyor. SGK 30 Ocak’ta yaptığı bir basın açıklamada Vimizim adlı ilacın temin edilmesi için Yurtdışı İlaç Tıbbi ve Ekonomik Değerlendirme Komisyonu (YİTEDK) oluşturulduğunu ve komisyonun çalışmalara başladığını bildirdi. Öte taraftan Change.org’da MPS hastaları için imza kampanyası başlatıldı. ‘Devlet ilacımızı versin çocuklarımız da yaşasın!’ adıyla başlatılan imza kampanyası 250 bin kişi destek verdi.
BEYTULLAH HAYATINI KAYBETTİ
Sosyal Güvenlik Kurumu, 2011 yılında Sağlık Uygulamaları Tebliği’nde (SUT) bir düzenleme yaparak 6 yaş altındaki ‘ileri derece zekâ özrü’ olan MPS hastalarının enzim tedavilerinin artık SGK tarafından karşılanmayacağını bildirmiş, bunun üzerine üç yıl boyunca ilaçlarını alamayan 12 yaşındaki Beytullah Hakyeri önce yürüme fonksiyonunu kaybetmiş, bir yıl sonra da hayatını kaybetmişti. Radikal
Sümeyye Erdoğan'ın korumalarının tamamı değişti
Suikast yapılacağı iddiası sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'ın korumaları tamamen değişti.
Sabah Gazetesi'nin haberine göre, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'a suikast iddialarının ardından Erdoğan'ın çevresinde bir dizi güvenlik önlemi alındığı öğrenildi. Erdoğan'ın "Tedbirlerimizi aldık" diyerek gönderme yaptığı o önlemlere göre Sümeyye Erdoğan'ın etrafındaki korumaların tamamı değişti. Ekibe özel harekâtçı polisler eklendi. Benzer önlemler ailenin diğer üyeleri için de uygulandı.
Sabah Gazetesi'nin haberine göre, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan'a suikast iddialarının ardından Erdoğan'ın çevresinde bir dizi güvenlik önlemi alındığı öğrenildi. Erdoğan'ın "Tedbirlerimizi aldık" diyerek gönderme yaptığı o önlemlere göre Sümeyye Erdoğan'ın etrafındaki korumaların tamamı değişti. Ekibe özel harekâtçı polisler eklendi. Benzer önlemler ailenin diğer üyeleri için de uygulandı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)