1 Mart 2015 Pazar

"Keşke o konuşmalar yapılmasaydı"

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Şah Fırat Operasyonu nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel arasındaki ‘vatanseverlik’ tartışmasının yapılmaması gerektiğini vurgulayarak, “Çok üzüldüm” dedi. Başbuğ, muhalefet partilerinin hiç bilgilendirilmediğine de dikkat çekerek, “Doğası gereği tepki gösteriyorsunuz. Muhalefetin her türlü sözü söyleme hakkı doğuyor” diye konuştu.

26’ncı Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Şah Fırat Operasyonu sonrasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel arasında geçen ‘vatanseverlik’ tartışması için “Keşke o açıklamaların hiçbiri yapılmasaydı” dedi. Başbuğ, bugün ATO Congressium’daki Ankara Kitap Fuarı’nda okurlarıyla buluşacak ve ‘Nasıl Bir Türkiye’ isimli kitabını imzalayacak. Ankara’ya geldiğini duyunca kendisiyle buluştuk, hem kitabı hakkında sohbet ettik hem de geçen haftanın tartışma konusu olan Süleyman Şah Operasyonu’nu konuştuk. Arap Baharı sonucunda Tunus’ta, Libya’da, Mısır’da ve son olarak Suriye’de yaşananları anımsatan Başbuğ, Süleyman Şah meselesine Türkiye’nin başta Suriye olmak üzere bu konulardaki dış politikası açısından bakmak gerektiğini söyledi. Başbuğ, şu tespitleri yaptı:

CAYDIRICILIĞIMIZ ZEDELENDİ

Her ülkenin bir milli menfaati ve milli siyaseti var. Temel dış siyasetimiz komşuların iç işlerine karışmamaktır. Suriye’de bir olay var. Ne olursa olsun Suriye’nin iç meselesidir. Ortadoğu’da ülkeler arasında sorun varsa ona da karışmayın, tarafsız kalın. Kendinizi angaje ederseniz Süleyman Şah gibi sorunlarla karşılaşırsınız.

Caydırıcılık, silah atmadan milli menfaatlerinizi korumaktır ve çok önemlidir. TSK’nın temel görevi caydırıcılık. Asker savaşı hiç istemez. Görevimiz aslında barış zamanında savaşı engellemek. İki şey önemli. Bir, yönetimin kararlılığı. Kararlılıkta sendeleme olursa caydırıcılığınız zarar görüyor. Caydırıcılık bir sözdür. Söylediğiniz olmazsa karşılığını vermeniz lazım. Bunun için de Silahlı Kuvvetlerinizin güçlü olması lazım. Suriye olayına baktığımızda, caydırıcılığımızın da zedelendiğini, zaafa uğradığını söylemek mecburiyetindeyiz. Siyasi otorite bir söz söylediğinde arkasında duracak. Asker de imkan ve kabiliyetiyle caydırıcılık etkisi yaratabilmeli.

AÇIKLIK POLİTİKASI YOK

Sadece Türkiye’de değil bütün ülkelerde dış siyaset konuları iç siyasetin malzemesi oluyor. Olmamalı, hele seçim malzemesi hiç olmamalı. Süleyman Şah olayı, Türkiye’nin bir milli konusu mudur? Evet. Öyleyse devlet bir mutabakatla çözüm bulmalı. İktidar partisinin en azından parlamentoda bir mutabakat araması lazımdı. Süleyman Şah’ta bir sorun var. Nedenlerini bilmiyoruz. Haklı da olabilirler, haksız da. Ama bu konuyu TBMM’ye getirin, bir anlatın. Hadi Meclis’e getirmediniz, muhalefet liderlerine anlatın. Deyin ki ‘Bu bir milli bir meseledir. Bize bu konuda destek verin.’ Acaba muhalefet ‘hayır’ mı diyecek? Elinizdeki gerekçeler doğru ise diyemezler. Bunu yapmayınca milli konuda yine ikiye bölünüyoruz. Bu ülkeyi zayıflatıyor. ‘Biz anlatsaydık kabul etmeyeceklerdi’ diyebilirler. Siz anlatın, ‘Kabul etmediler’ deyin.

Açıklık politikası da uygulanmıyor. Süleyman Şah’la ilgili TBMM’de sorular soruluyor. Yok yok yok diyorlar. ‘Bir şey olursa 5 dakikada oradayız’ diye meydan okuyorsunuz. Pat diye bu olayla karşılaşıyorsunuz. Hangi tehditten dolayı bu tedbiri alıyorsunuz? Asker niye istemiş? Askeri zaruret nedir?

YANSITILMA ŞEKLİ YANLIŞ

Bu olayda esas tehdit, terör örgütü değil mi? Orada bir şey olsa, müdahale etseniz, Suriye’deki olayın içine çekilirsiniz. Burdaki milli menfaatimiz ne? Bu, Türkiye’ye nasıl yansır? IŞİD, Türkiye’de terör eylemleri yapar mıydı? Belki de karar almada etken faktör bunlardı.

Geçici mi değil mi? Geçici ise niye ayrı bir yer yapıyorsunuz? Boşalttığın türbeyi niye bombalıyorsun? Bırak o yapsın. Zaten önemli şeyleri alıp getirmişsiniz? Son konu, bu olayın medyaya yansıtılma şekli. Çok yanlış. Ne olursa olsun, bu bir boşaltma faaliyetidir. Geri çekiliyorsunuz. Bunun medyayla olan bacağı bu kadar değil de daha sakin olsa, belki Türkiye bu kadar kilitlenmezdi, bu kadar itişmezdik.

ÇOK ÜZÜLDÜM DOĞRUSU

Bunları alt alta yazarsanız, muhalefet partilerinin yaptığına da yanlış diyemezsiniz. Milli bir konu ve resmin dışında bırakılıyorsunuz. Hiç bilgilendirilmemişsiniz. Doğası gereği de tepki gösteriyorsunuz. Muhalefetin de her türlü sözü söyleme hakkı doğuyor. Keşke o konuşmaların, ama bütün konuşmaların hiçbiri yapılmasaydı. Çok üzüldüm doğrusu.” (hürriyet.com.tr)

28 Şubat 2015 Cumartesi

Türk vekilden cesur pozlar!

Belçika Federal Meclisi’nin Türk kökenli üyelerinden Zuhal Demir, Flamanca yayınlanan P-Magazine dergisine verdiği pozlarla gündeme oturdu.



Hürriyet'ten Güven Özalp'in haberine göre Ayrılıkçı Flaman partisi Yeni Flaman İttifakı (N-VA) üyesi olan 35 yaşındaki Demir’in fotoğrafları giydiği şık ve dekolte giysilerin yanı sıra çekimlerin Federal Meclis’in çeşitli bölümlerinde yapılması nedeniyle de ilgi çekti. P-Magazine, ilk kez bir siyasinin bu tarz bir çekimle kapak olmayı kabul etmesini “tarihi” olarak değerlendirdi.

Demir’in kapak olduğu sayının tanıtımı derginin twitter hesabından, “Parlamentonun gerçek bombası” ifadeleriyle duyuruldu.Demir fotoğraflarla ilgili olarak basına yaptığı açıklamada “Tabuları kırma konusunda sorunum yok. Bunu yapmaya cesaret eden ilk kişi ben oldum” dedi. Demir toplum nezdindeki kredibilitesi hakkında ise “Herkes benim kim olduğumu biliyor ve pozisyonlarımın farkındalar. Bu hikayenin peşimden geleceğini düşünmüyorum. Aldığım tepkiler olumlu” diye konuştu.

Federal Meclis Başkanı Siegfried Bracke, parlamento binasında yapılan çekimlerin sorun yaratacak nitelikte olmadığını belirterek, “İlginç bir söyleşi, güzel bir kadının fotoğrafları. Bununla ilgili herhangi bir sorunum yok” dedi.


Yaşar Kemal'in doktorundan ilk açıklama

92 yaşında hayatını kaybeden Türk edebiyatının usta yazarı Yaşar Kemal'in doktoru Mehmet Akif Karan'dan ilk açıklama:

Yaşar Kemal'in hayatını kaybetmesinin ardından konuşan doktoru, Prof. Dr. Mehmet Akif Karan, "Günlük olarak basınla paylaştığımız bilgiler vardı.  Her gün bilgi veriyorduk. Çoklu organ yetmezliği vardı. Üzerine eklenen bozucu faktörlerin etkisiyle kalp, akciğer ve diğer organların etkilenmesiyle ortaya çıkan bir durum. Yapay solunum desteği veriliyordu. Yarım saat önce kendisini kaybettik." şeklinde açıklama yaptı.

45 GÜNDÜR YOĞUN BAKIMDAYDI

Solunum güçlüğü ve kalp ritm bozukluğu sebebiyle İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Yaşar Kemal, 14 Ocak'tan beri bu hastanede tedavi görüyordu. Yaşar Kemal'in doktorları yaptıkları açıklamalarda, akciğer enfeksiyonu ve ritm bozukluğunun yanında çoklu organ yetmezliği yaşadığını söyledi. Kemal, hastaneye yattığı 14 Ocak'tan bugüne kadar 45 gündür kesintisiz olarak yoğun bakımda kaldı.

Büyük usta Yaşar Kemal'i kaybettik

Türk edebiyatının efsanevi ismi yazar büyük usta Yaşar Kemal'i kaybettik. 92 yaşındaki Yaşar Kemal, uzun süredir İstanbul Üniversitesi'nde tedavi görüyordu.

Solunum güçlüğü ve kalp ritm bozukluğu sebebiyle 14 Ocak'ta İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Yaşar Kemal, o tarihten beri bu hastanede tedavi görüyordu. Yaşar Kemal'in doktorları yaptıkları açıklamalarda, akciğer enfeksiyonu ve ritm bozukluğunun yanında çoklu organ yetmezliği yaşadığını söyledi. Kemal, hastaneye yattığı 14 Ocak'tan bugüne kadar 45 gündür kesintisiz olarak yoğun bakımda kaldı.

Yaşar Kemal'in hayatını kaybetmesinin ardından konuşan doktoru, Prof. Dr. Mehmet Akif Karan, "Günlük olarak basınla paylaştığımız bilgiler vardı.  Her gün bilgi veriyorduk. Organ yetmezliği vardı. Üzerine eklenen bozucu faktörlerin etkisiyle kalp, akciğer ve diğer organların etkilenmesiyle ortaya çıkan bir durum. Yapay solunum desteği veriliyordu. Yarım saat önce kendisini kaybettik." şeklinde açıklama yaptı.

Yaşar Kemal kimdir?

Yaşar Kemal, 1923 yılında Gökçedam, Osmaniye'nin Gökçedam köyünde doğdu.

Türk edebiyatının en önde gelen yazarlarından biridir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, Cumhuriyet'te tefrika edildi. İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlandı ve kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır.

Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesidir. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.

ÇOCUKLUĞU

Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis (bugün Ünseli) köyünden olan bir aileden dünyaya geldi.Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Ailesi, Birinci Dünya Savaşı'ndan dolayı Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite (bugün Gökçedam) köyüne yerleşti. Beş yaşındayken, babasının camide öldürülüşüne tanık oldu. Ortaokul döneminde çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği (1941), Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk (1942), Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği (1941-42), pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.

SANAT HAYATI

1978 yılında yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle çakıştığını" anımsadığını belirtti.İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi:

"Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde bayramlarda beni hep Aşık Mecitle çakıştırırlardı. Aşık Mecitle Kadirlide bir kahvede bir gece sabaha kadar çakıştığımı şimdi iyice anımsıyorum."

Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurovadan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayınladı. 1944 yılında ilk hikâyesi Pis Hikâye'yi yayınladı. Bunu, Kayseri'de askerlik yaparken yazmıştı. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı.

Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi.

1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi.Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikayesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı.

Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere çevrildi.

SİYASET

17 yaşından bu yana sosyalist politikanın içindedir.1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne 1962'de katıldı.Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal,TİP'te sekiz yıl çalıştı ve yöneticilerden biriydi.

1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir:

"Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için, bilinçli olarak kullanılmışlardır, emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım."

TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı.Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan gözyaşlarını tutamadı


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği tarafından düzenlenen, "28 Şubat'lar Bin Yıl Sürmez" programına katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Şubat ile ilgili yapılan sunumu izlerken duygulandı, gözyaşlarını saklayamadı.  (hürriyet.com.tr)






Cumhurbaşkanı Erdoğan: Başkanlık sistemi diyoruz çünkü...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir daha kimse 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara, 17-25 Aralıklara teşebbüs edemesin diye 'yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi' diyoruz" dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği tarafından düzenlenen, "28 Şubat'lar Bin Yıl Sürmez" programına katıldı.

İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:

18 YIL ÖNCE DEMOKRASİ FACİASI YAŞANDI
18 yıl önce Türkiye bir demokrasi faciası yaşanmıştır
1980 darbesini yapanlar neyi murad ediyorlarsa 28 Şubat'çılar da onları istiyordu
İsimler farklı olabilir, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı
2001 yılında arkadaşlarımla kurduğum siyasi parti de iktidara gelerek milletin gönlündeki yerini aldı
Darbecilere milletim ülke emanet etmedi
Bu süreçte çok büyük acılar yaşandı
Rahmetli Menderes hala yarayan kanadır
Ama onun idam kararını verenleri kimse hatırlamıyor
Fidan gibi delikanlıların acısı içimizde tazedir
Okullarda cadı avına çıkıldı
Camilerde bile cadı avına çıkıldı
Darbe hükümetini sevinç çığlıklarıyla karşılayanlar oldu

BEDELİNİ BEN DE BİR BABA OLARAK ÖDEDİM
Artık 1 milyonu aşkın imam hatipli öğrencimiz var
Açın önünü ya bu bir yarış
Fen lisesi mi istiyor, matematik mi, meslek mi istiyor açın önünü…
Artık bu kilitler kırıldı, yıllar açıldı
Kapatılmak istenen Kur'an kursları daha da gelişmiş şekilde faaliyetlerini sürdürüyor
Listelerle ticari faaliyetleri durdurmaya çalışılan firmalar yollarına devam ediyor
Yarasa diye hakaret ettikleri insanlar milletin umudu milletin önderi oldular 
Ama çekilenler ömür boyu unutulmayacak
Annelerinin gözyaşları unutulmayacak
Önleri katsayı duvarları örülerek mühendis, kaymakam, öğretmen olmaları engellenenlerin ahı, bunun sebebi olanlarını hiçbir zaman rahat bırakmayacak
Bunun bedelini çeken bilir. Bunun bedelini ben de bir baba olarak ödedim
3 tane yavrum aynı şekilde katsayı engeliyle ülkemde okuyamadı
Ama ne oldu bunlar yavrularımızı ev sahibi yaptılar, yani ilim sahibi yaptılar

SİYASİ HAYATIMI BİTİRDİKLERİNE ÖYLE EMİNDİLER Kİ...
Bu millet milli şef dönemini nasıl kabus gibi hatırlıyorsa, 1960 darbesini yapanları lanetle anıyorsa ,1980 darbesini yapanları 35 yıl sonra ifadeye çekiyor…
Paralel devlet yapılanması 28 Şubat darbecilerinin yapmak istediğini hizmet kılıfıyla, cemaat görüntüsü altında yapmak isteyen bir yapının adıdır
Ondan 17-25 Aralık hadisesine darbe teşebbüsü diyoruz
Milletim 1999’da cezaevinden çıktığımda nasıl bağrına bastıysa, partimi iktidara getirmiştir, cumhurbaşkanlığı makamına getirmiştir
Milletim bizi sahipsiz bırakmadı
28 Şubat’ı yaptıktan sonra kendilerini öyle güçlü görüyorlardı ki 28 Şubat 100 yıl sürecek diyorlardı
Bunlar keramet sahibiydiler..
Kerametlerini gördük, yalancının mumu yatsıya kadar yandı
Şahsımın siyasi hayatımı bitirdiklerine öyle emindiler ki….

SAVCI DAVAYI AÇTIĞINDA BEN ŞOK OLDUM
Çok iyi tanıdığınız bir savcı benimle ilgili 146. Maddeden davayı açtığında ben şok oldum
3 saat ifade, sonra nöbetçi hakimin karşısına çıktım. Yüzünde tebessüm vardı. O biraz 
İdamın isteniyor deyince, orada şaşırdım, neydi bu falan dedim
İstenen şeyin pek de uyumlu olmadığını gördüm
Belediye başkanı olarak yaptıklarımı anlattım, ardından hamdolsun takipsizlik kararı geldi
Kaderin üzerinde bir kader vardır…

O BİR KIRILMA NOKTASIYDI
Bu millet 28 Şubatların değil kendi iradesinin bin yıl süreceğini her fırsatta dile getirmiştir
2007’de 27 Nisan bildirisinde bu duruşu sergiledik
Bu duruş sergilenmeseydi geri vitese takılsaydı bugün burada olmazdık
27 Nisan bildirisi cevabını alınca o bir kırılma noktasıydı, devran farklı dönmeye başladı
Kamuoyunda bilinen bilinmeyen bütün olaylarda bu duruşu sergiledik
Milletimizin güçlenmesini sadece içerideki odaklar değil, dışarıdaki odaklar da çok engellemeye çalışıyor
Şu anda bitti sanmayın, bu süreç hala devam ediyor

BAŞKANLIK SİSTEMİ
Bir daha kimse 28 Şubat’a, 17-25 Aralık’a teşebbüs edemesin diye Yeni Anayasa diyoruz başkanlık sistemi diyoruz
Çatışmalardan beslenenlerin önünü kesmek için başkanlık sistemi diyoruz
Bir avuç imtiyazlı tarafından yağmalanamasın diye bu değişimi istiyoruz
İsviçre’de, Avusturya’da müslümanların hayatını etkileyecek düzenlemeler yapılıyor
Sanki müslümanların lehine yapılıyor, alakası yok
Kendi kendilerine toplanıyorlar bir yasa çıkarıyorlar
Almanya’da İslam resmi din değil ama Avusturya’da resmi din
Güzel bir süreç vardı, ama şimdi gelinen süreç çok iyi bir süreç değil
Samimiyetlerini göreceğiz
AB diyeceksiniz, sonra ters adımlar atacaksınız
Olay farklı bir zemine kayıyor
Bu ülkelerde yeni 28 Şubat’lar üretiliyor
Burada yaşayan vatandaşlarımız için başkanlık sistemi istiyoruz

ALLAH BİR DAHA BU MİLLETE 28 ŞUBAT'LAR YAŞATMASIN
28 Şubat’tan başlayan meseleler nerelere geldi
Ama unutmayın! Düşmez kalkmaz sadece Allah’tır
Her şey değişir, istikametimizi kaybetmezsek gerisi kolaydır
Bugün dinledik işte…
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır…
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır…
Sizler işte yenilgi yenilgi büyüyen zaferin isimlerisiniz…
28 Şubat’ı yapanları belki milletimiz hatırlamıyor bile
Ama bizler ve sizler işte buradayız ayaktayız…
Allah bir daha bu millete 28 Şubat’lar yaşatmasın

(hürriyet.com.tr)

"Deniz hep 25 yaşında"

Deniz Gezmiş'in doğum günü, Ataşehir Deniz Gezmiş Parkı'ndaki heykelinin önünde kutlandı. 6 Mayıs 1972 tarihinde 2 arkadaşıyla beraber idam edilen Deniz Gezmiş yaşasaydı bugün 68 yaşında olacaktı. Türk devrimci hareketin simgelerinden biri olarak tanınan ve Yusuf Aslan ile Hüseyin İnan ile birlikte idam edilen Deniz Gezmiş 68. Yaş günü sebebiyle anıldı. Sosyal medyada en çok paylaşılan videolardan biri ise Gezmiş'in idam kararının yüzüne okunduğu o anlar oldu...

25 yaşında idam edilen Deniz Gezmiş'in bugün doğum günü. Türk devrimci hareketin simgelerinden biri olan Deniz Gezmiş, 68.yaş gününde anılıyor. 1968 yılında Amerikan 6. Filosunu protesto edip 1971 yılında da 4 Amerikan askerini kaçıran Deniz Gezmiş ve arkadaşları Sivas’ın Şarkışla ilçesinde yakalanmışlardı.

Yakalanmasının ardından idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 sabahı Ankara Merkez Kapalı Cezaevinde idam edilmişti.

"DENİZ HEP 25 YAŞINDA"

Ağabeyi Bora Gezmiş ve sevenleri Türkiye'deki ilk ve tek heykelinin önünde bir araya geldi. Heykelin önüne yerleştirilen 25 adet mumu yaktılar, güvercin uçurdular. Sosyal Dönüşüm Vakfı Girişimi Sözcüsü Gamze Akkuş İlgezdi, "Devrim denen uzun koşunun en güzel 100 metresini koşan Deniz hep 25 yaşında bizim için" diyerek sözü Ağabeyi Bora Gezmiş'e bıraktı.

Bora Gezmiş, "Bana bir gün heykeli dikilecek dediklerinde, inanmamıştım. Şimdi gençleri zaman zaman buraya getiriyorum. Onlara Deniz'i anlatıyorum. Bu halk için yapılan hiçbir şeyi halk unutmuyor. Kardeşimin boşuna ölmediğini biliyorum" dedi.

Deniz Gezmiş’in babasına yazdığı son mektup…

“Baba,
Mektup elinize geçtiğinde ben aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok fazla yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir. Bu nedenle ben erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonunun da bu olduğunu biliyordu. Seninle düşüncelerimiz ayrı ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil Türkiye’de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara’da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür’ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul’a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım.

Oğlun Deniz Gezmiş. Merkez Cezaevi”

16 yaşındaki genci öpen kadına ceza!

Almanya’dan Adana’ya gelen uçakta 16 yaşındaki genci öpen kadına bin 500 lira para cezası verildi

Almanya’dan Adana’ya gelen uçakta 16 yaşındaki genci öpen kadına bin 500 lira para cezası verildi.
İddiaya göre, babası Almanya’da olan ancak Adana’da yaşayan 16 yaşındaki A.J. babasını görmek için Almanya’ya gitti. Yaklaşık 15 gün kaldıktan sonra memleketine dönmek üzere Adana uçağına bindi. Bu arada annesi Mersin’de olan ancak Almanya’da yaşayan 43 yaşındaki V.M. de annesini görmeye gelmek için aynı uçağa bindi. 16 yaşındaki erkek çocuğu uçakta V.M.’nin yanındaki koltukta yoluculuk yapmaya başladı. Bu arada V.M. uçağa bindikten sonra sözle erkek çocuğu taciz etmeye başladı. Hem Almanca hem Türkçe çocuğa kendisini öpmek istediğini söyledi. Ancak çocuk kadının söylediklerini duymazlıktan geldi. Bunun üzerine sinirlenen kadın çocuğu zorla öptü. Çocuk yanındakilerden ve uçakta bulunan bir akrabasından yardım istedi. Bunun üzerine hostesler gelerek kadını başka bir yere götürdü. A.J., uçak Adana Havalimanı’na indiğinde polisin yanına giderek kadından şikayetçi oldu. Bunun üzerine kadın, "çocuğa cinsel istismardan" ahlak polisleri tarafından gözaltına alındı. Kadın, ifadesinde uçağa binmeden önce çok alkol aldığını uçakta ne yaptığını hatırlamadığını söyledi. Taciz zanlısı kadın, daha sonra adliyeye sevk edildi. Savcının karşısına çıkan kadın bin 500 lira para cezasına çarptırılarak serbest bırakıldı.(milliyet.com.tr)

27 Şubat 2015 Cuma

Erdoğan'a hakaretten tutukluydu...

İzmir’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Parti Meclisi Üyesi ve Birleşik Haziran Hareketi (BHH) İzmir İl Koordinasyon Kurulu üyesi Onur Kılıç, avukatlarının itirazı üzerine nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Onur Kılıç tahliye olur olmaz öğretmen olan annesine koştu.

Onur Kılıç bu mutlu anını sosyal paylaşım sitesinden paylaştı.


Soma'dan kötü haber

Soma'da Eynez Bölgesi'nde faaliyet gösteren İmbat Madeni'nde Yusuf Çakıroğlu adlı işçi başına topan (yığın) düşmesi sonucu hayatını kaybetti.

İmbat Madeni'nde çalışmalar dururken 1980 doğumlu Çakıroğlu'nun Bergamalı olduğu öğrenildi.


İstanbul çiçek açtı: 32 milyon TL!

Belediyenin, İstanbul'da yolların kenarlarındaki duvarlara ve elektrik direklerine çiçek dikmek için 32 milyon lira harcadığı ortaya çıktı. Belediye meclisi üyeleri "Bu kadar para İstanbul'un başka sorunlarına harcanabilirdi" dedi.


İstanbul 'da yeşil alanların yapılaşmaya kurban edildiği ve her geçen gün biraz daha azaldığı muhalefetin şehir yönetimine karşı en önemli eleştirisi... İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise 'duvarları bile' yeşillendirerek bu eleştirilere karşılık vermeye çalışıyor. Her yıl dikilen lalelere harcanan paralar tartışılırken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi şimdi de ‘Duvarbahçe’ ve elektrik direklerine ‘modüler saksı’ projelerini geliştirdi. ‘Duvarbahçe’ projesi ile yolların kenarlarındaki duvarlar çiçek açarken, ‘modüler saksı’ projesi ile de yolların aydınlatılmasını sağlayan elektrik direkleri çiçeklendiriliyor. Böylece kente yeşil bir görünüm veriliyor. Duvar ve direklere çiçek projelerine ne kadar para harcandığı ise merak konusuydu.

MALİYET SORU ÖNERGESİYLE ORTAYA ÇIKTI

CHP ’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis üyeleri Hüseyin Sağ ve Hakkı Sağlam, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın yanıtlaması istemiyle meclise konuyla ilgili bir soru önergesi verdi. CHP’liler verdikleri soru önergesinde, duvar ve saksıda çiçek uygulaması için belediye bütçesinden ne kadar para harcandığını ve projelerin kaç yıldır uygulandığını sordular. CHP’lilerin soru önergesine İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Başkan Kadir Topbaş imzalı bir cevap verdi. Belediyeden önergeye verilen cevapta direklere saksı uygulamasının 2009, duvarlara çiçek uygulamasının ise 2011 yılından itibaren yaşama geçirildiği ve her iki proje için bugüne kadar toplam 32 milyon lira para harcandığı dile getirildi.



ELEKTRİK DİREĞİNE SAKSI İÇİN 20 MİLYON

Belediyenin soru önergesine verdiği yanıtta ‘Modüler saksı’ (elektrik direklerine ve korkuluklara asılan çiçekler) uygulamasının 2009 yılında başladığı belirtildi. Çiçeklerin asılma süreci ve fiyatı ile ilgili ise şunlar dile getirildi: “Ocak ayında saksıya dikilen çiçekler nisan ayına kadar büyütülüyor, daha sonra ise nisanda direklere asılıp aralık ayında ise sökülüyor. Taksim’den Edirnekapı Şehitliği’ne, Kadıköy’den Şile’ye kadar 14 bin 981 saksı elektrik direkleri ve korkuluklara asılıyor. Saksı çiçekler için ihaleyi alan firmaya 2009 yılında 745 bin 938 lira ödenirken, 2010 yılında 617 bin 358 lira ödendi.  2011 yılında 2 milyon 951 bin, 2012 yılında 4 milyon 774 bin, 2013 yılında 4 milyon 77 bin, 2014 yılında ise 5 milyon 498 bin lira  olmak üzere 6 yılda yaklaşık 20 milyon lira ödeme yapıldı."

'DUVARBAHÇE' İÇİN 12 MİLYON
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin verilerine göre İstanbul’daki yol kenarlarındaki duvarların çiçeklendirildiği ‘Duvarbahçe’  uygulaması 2011 yılında başladı. Atatürk Havalimanı’ndan Gezi Parkı’na, Altunizade’den Sahiba Gökçen Havalimanı’na kadar 10 bin 964 metrekare duvara çiçek dikiliyor. Duvarlara çiçek dikilmesi için 2011 yılında 584 bin 726 lira harcanırken, bu rakam 2012 yılında 1 milyon 540 bin liraya çıktı. 2013 yılında 2 milyon 43 bin 965 lira harcama yapılırken, 2014 yılında ise 7 milyon 681 bin 833 lira olmak üzere 4 yılda toplam 12 milyon lira para harcandı.



İSTANBUL’UN DAHA ÖNEMLİ SORUNLARI VAR 

Soru önergesini veren CHP’li meclis üyeleri ise Radikal'e yaptıkları açıklamada, İstanbul’un trafikten,  depreme sosyal yaşama kadar birçok sorunu olduğunu dile getirerek bu kadar yüklü paranın İstanbul’un daha önemli sorunlarına harcanabileceğini söyledi.

Türkiye'nin ilk trans milletvekili adayı

Muhalefet kanadında dönüm noktası olarak görülen haziran seçimleri için adaylar ince elenip sık dokunuyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun kaderini belirleyecek seçimlerde CHP'de en çok dikkat çeken adaylardan biri de CHP İstanbul 3. Bölgeden milletvekili aday adayı olan Niler Albayrak...

Albayrak'ı diğer aday adaylarından farklı kılan bir özelliği var. Albayrak, Türkiye'nin ilk transeksüel kadın milletvekili adayı olma özelliğini taşıyor.

ADAYLIK BAŞVURU BELGESİNİ ALDI

Türkiye'deki tüm Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transgender ve İnterseks Birliği'nin desteğini aldığını belirten Albayrak, adaylık başvuru belgesini aldıktan sonra seçim için startı verdi.

26 Şubat 2015 Perşembe

Hayri İnönü: Kolaysa Atatürk'e laf atsınlar

İsmet İnönü'nün torunu Hayri İnönü AK Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu'nun sosyal medya paylaşımı üzerine hurriyet.com.tr'ye bir açıklamada bulundu.


İnönü, "Kale bile almıyorum. Değersiz, palavra çünkü. Reklam arasında kendi reklamını yapıyor. Tekrar aday olmak istiyor her halde. Dönüp dolaşıp İnönü’ye laf atıyorlar. Atatürk’e laf atamıyorlar çünkü. Kolaysa Atatürk’e laf atsınlar bakalım" diye konuştu.

Tülay Babuşçu'nun sözlerine CHP'den tepki: Bu yapılan hainlik

AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu'nun Twitter hesabı üzerinden paylaştığı, Türkiye'nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye hakaret eden tweete, CHP'den tepki sert oldu.

CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, Hürriyet'e yaptığı açıklamada, "Ömrü cephelerde geçmiş, hayatını hiçe sayarak, bu yurt ve halk uğruna mücadele etmiş bir milli kahramana kahpe demek, ihanettir, hainliktir" dedi. Erdoğdu, AKP'nin de bu paylaşım konusunda milletvekili Babuşçu hakkında harekete geçmesini beklediklerini vurgulayarak, "AKP'den bu paylaşıma disiplin cezası bekliyoruz. Aksi halde AKP de bu suçun koruyucusu ve iştirakçisidir" dedi.

"İKİNCİ HAKARET"
Tülay Babuşçu'nun daha önce Türkiye Cumhuriyeti için "reklam arası" ifadesini kullanmasına atıf yapan Erdoğdu, şöyle konuştu;
"Bu kadının yaptığı ikinci hakarettir bu. Merhum İsmet İnönü'nün hatırasını bu şekilde kirletmeye çalışmak ve toplumu bunun üzerinden bölmeye çalışmak, açıkça halk düşmanlığı, insanlıktan yoksun olmaktır. Sadece İsmet Paşa için değil ,ebediyete intikal etmiş tüm siyasetçilere nezaket ve hürmetle davranmamız gerekirken, milletvekili aday adaylığı sürecinde bu kadar küçülen ,basitleşen, bayağılaşan kadınla ilgili AKP'den hangi disiplin cezasını vereceğini bekliyoruz. Aksi takdirde AKP yönetimi de bu suçun koruyucusu ve iştirak edeni ve koruyucusudur."

 "BUNU ANCAK MİLLİ DÜŞMANLAR SÖYLER..."
Böyle bir sözü ancak "Türkiye'nin milli düşmanlarının söyleyebileceğini" de söyleyen Erdoğdu, şöyle dedi;
"Memleketin dört bir tarafı, yedi düvel tarafından işgal edildiği bir sırada, canını riske atarak, bu memleketi kurtarmak için direnişi sağlayan, vatanı kurtaran, devlet kuran ve bugün bağımsızlığımızın sebeplerinden biri olan milli kahramanlar için bunu söyleyebilmek, ancak milli düşmanlardan beklenecek bir şeydir. Tarihimizi azıcık okusa, bu küstahlığı gösteremezdi. Halkımız bunun hesabını soracaktır. Biz de bunun hesabını soracağız ve takipçisi olacağız."Hürriyet

AK Partili Babuşçu’dan olay paylaşım

AK Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu, Cumhuriyetin “reklam arası” olduğu şeklindeki büyük tepki çeken Twitter mesajının ardından çok tartışılacak yeni bir paylaşımda bulundu. AK Parti’den yeniden aday adayı olan Babuşçu, “BAŞKAN RTE” adlı Twitter kullanıcısının “Bizans dostu kahpe İsmet İnönü” başlıklı tweetini paylaştı.


Babuşçu’nun paylaştığı Twitt’te, Dr. Mehmet Hakan Sağlam’ın yazdığı öne sürülen şu mesaj yer aldı:
“Masa başında toprak nasıl kaybedilir içimizdeki hainleri anlatalım; Lozan Barış Antlaması madde 129: Türk hükümetince Anzak (Arıburnu) bölgesindeki toprak parçaları İngiliz İmparatorluğuna bırakılacaktır... Evet, uğruna 253 bin şehit verdiğimiz Arıburnu İsmet İnönü tarafından İngiltere toprağı haline getirilmiştir. Gelibolu Arıburnu sahilinde Türk devleti asker bulunduramaz, hiçbir şey inşa edemez. İnanmayan Geziciler, ulusalcılar, CHP’liler Lozan Antlaşmasının 129. maddesini okusun da Lozan’ın başarı mı yoksa hezimet mi olduğunu öğrensin. Cumhuriyetin lider sultası Lozan’da; Suriye, Mısır, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Cezayir, Libya, 12 Adalar ve Balkanları verip geldi.”


''REKLAM ARASI BİTTİ''
Babuşçu daha önce de Twitter hesabından Cumhuriyeti kastederek, “Osmanlı İmparatorluğu’nun 90 yıllık reklam arası sona erdi” mesajı atmıştı. Bu mesajı büyük tepki çeken Babuşçu, “Aradaşlar reklam arası bitti, film başladı ve isteseniz de istemeseniz de 2023’te vizyona girecek” mesajı da atmıştı. (kaynak:hürriyet.com.tr)