17 Mart 2015 Salı

İşte Adli Tıp'ın Özgecan Aslan raporu

Adli Tıp Kurumu'nun Özgecan Arslan'ın katledilmesiyle ilgili raporu tamamlandı: Ceset tanınmayacak şekilde yanmış. Cinsel saldırı bulgusuna ulaşılamadı, Özgecan'ın tırnaklarında zanlı Suphi Altındöken'in DNA'sı çıktı.

Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre Mersin Tarsus'ta vahşi şekilde öldürülerek cesedi yakılan Özgecan Arslan’ın muayene işlemi sırasında kimliğinin tespit edilemediği ortaya çıktı. Tutanakta “Ceset aşırı derecede yanmış olduğundan kimlik tespit edilemedi” deniliyor. Cesetin tespiti için kıl, kan ve doku örneklerini değerlendiren Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı biyoljik raporla birlikte cesedin Özgecan’a ait olduğunu tespit edildi. Bu arada, cinsel saldırı bulgusuna ulaşılmazken; Özgecan’ın ellerinde ve tırnaklarında saldırgan Suphi Altındöken’in DNA’sı çıktı. Prof. Dr. Ümit Biçer, bu bulguların Özgecan’la saldırgan arasında bir boğuşmaya delil olduğunu söylüyor.

Ölü Muayene Tutanağına göre Özgecan Arslan’ın cesedi, gelen ihbar üzerine 13 Şubat’ta saat 08.37’de Alman Mezarlığı mevkisinde bulunan eski asfalt yola 250 metre mesafede bulundu. Savcı Hakan Gökalp Uçan saat 09.30’da olay yerine gelerek, inceleme yaptı. Tutanağa göre “Cesedin tali yolun aşağısındaki yarda yanmış halde olduğu görüldü.” Arslan’ın sırtüstü yattığı belirtilerek, “Vücut bütünlüğünün tam olmadığı görülmüştür” denildi. Daha sonra ceset muayene işlemi için Tarsus Devlet Hastanesi’ne getirildi.

CESET YANIK OLDUĞUNDAN KİMLİĞİ SAPTANAMAMIŞ
Tutanağa göre, Özgecan Arslan’a ait cesedin kimlik tespiti yapılamadı. Tutanakta, “Her ne kadar 22 yaşında olan Özgecan Arslan’ın kayıp olduğunun kolluk güçlerine bildirildiği, bu yönde çalışmalar yapıldığı anlaşılsa da ceset aşırı derecede yanmış olduğundan, yanığın kemiklere kadar inerek, kemikleri ortaya çıkardığı görüldüğünden kimlik tespit edilemedi” denildi. Cesedin dış muayenesi bakımından da “Aşırı derecede cilt altı ve kemik dokusuna kadar bütün vücut yanık olduğundan dolayı harici muayene yapılamamıştır” ifadeleri kullanıldı. Bu nedenle cesedin kimliğinin tespiti için kıl, kan ve doku örnekleri üzerinden yakınlarıyla karşılaştırmak üzere DNA örneği çıkartılmasına, cinsel saldırı emaresinin olup olmadığının tespiti için de ceset üzerinde başka şahıslara ait kıl, kan ve sperm olup olmadığının araştırılmasına karar verildi. Bunun üzerine örnekler, Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Biyolojik İhtisas Dairesi Başkanlığı’na gönderildi.

BOĞUŞMA İZLERİ VAR

Adli Tıp Kurumu’nun 27 Şubat’ta hazırladığı raporu savcılığa sundu. Raporda cesedin Özgecan Arslan’a ait olduğu, DNA’sının yüzde 99,9 oranında annesi Songül Arslan’la uyumlu olduğu saptandı. Böylece cesedin Özgecan Arslan’a ait olduğu kesinlik kazandı. Cinsel saldırı iddiasına ilişkin Özgecan Arslan’ın genital ve anal bölgesinde herhangi bir sperm örneğine rastlanmadı. Ancak Özgecan Arslan’ın kesik ellerinde ve tırnaklarında Suphi Altındöken’e ait DNA’lar bulundu. Altındöken’in elinde de Özgecan Arslan’a ait DNA’lar tespit edildi.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Ümit Biçer, bu bulgular ışığında Özgecan Arslan ile Suphi Altındöken arasında bir boğuşma yaşandığını belirterek, “Sanığın çocukla mücadelesini gösteren bir durum var. Bir boğuşmanın varlığını düşündürüyor. Ama tecavüz konusunda konusunda bir şey söylemek mümkün değil” diye konuştu.

14 Mart 2015 Cumartesi

Eskişehir'de sokak köpekleri kadını parçaladı

Eskişehir'de, sokak köpekleri tarafından parçalanmış kadın cesedi bulundu.

Alınan bilgiye göre, Batıkent Mahallesi Binay Sokağı'nda sabah yürüyüşe çıkan kişi, tarlada çok sayıda köpeğin bir şey yediğini fark etti. Köpeklerin yanına doğru yaklaşan vatandaş, hayvanların arasında ceset görünce polis ekiplerine haber verdi.

Olay yerine gelen polis ekipleri, cesedin 30 yaşındaki Erinç Pütün'e ait olduğunu belirledi. Çevrede araştırma yapan ekipler, kadının çantası ve giysilerine ait parçalar buldu.

Köpekler tarafından öldürüldüğü tespit edilen Pütün'ün cesedi, otopsi için Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi morguna gönderildi.

Seçmen listeleri askıya çıktı

7 Haziran'da yapılacak genel seçimler için seçmen listeleri bugün muhtarlıklarda askıya çıktı. Listeler, 14 gün askıda kalacak.

Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) açıkladığı seçim takvimi kapsamında, yurt içi ve yurt dışı seçmen listeleri saat 08.00'den itibaren askıya çıktı. YSK'nın internet sitesinden de sorgulanabilecek olan seçmen bilgileri bugünden itibaren muhtarlıklarda askıda. Seçmen listeleri 27 Mart'a kadar askıda kalacak.

Bakırköy Osmaniye Mahallesi muhtarı Serdar Uzunoğlu, sabah erken saatlerde listeleri hazırladığını ancak tatil günü olduğu için vatandaşların çok fazla gelmediğini söyledi. Muhtar Uzunoğlu, "Listeleri masaya koydum çünkü yaşlı insanlarımız var. Onlar gelip oturarak listeyi kontrol etsinler." dedi.

En büyük hedef Emirgan

Emlak Konut GYO’un geçen yıl Özelleştirme İdaresi’nden 1 milyar 5 milyon 522 bin liraya satın aldığı İstanbul İstinye’deki arsanın ihalesini Tahincioğlu Gayrimenkul kazandı.


3 Mart’ta ilk oturumu yapılan ve 8 teklif sunulan ihalenin ikinci ve son oturumu dün gerçekleşti. 4 firmanın teklif sunduğu ihalede 3 tur açık arttırma yapıldıktan sonra kapalı zarf ile teklifler alındı. Tahincioğlu Gayrimenkul - Tahincioğlu Yapı - Nida İnşaat İş Ortaklığı 158 dönüm arsa için satış toplam geliri olarak 3 milyar 672 milyon verdi. İş ortaklığı bu fiyatın yüzde 51.1’ini Emlak Konut’a teklif etti. Şirket, Emlak Konut’a 1 milyar 876 milyon 392 bin lira ödeyecek. Bu rakam bugüne kadar Emlak Konut’un en yüksek arsa geliri olacak. Emlak Konut, geçen yıl ihalesi yapılan  İstanbul Zeytinburnu arsasından da 1 milyar 568 milyon 800 bin lira gelir sağlamıştı.

Kazlıçeşme’den sonra en fazla geliri İstinye’deki arsalarından sağlayacaklarını belirten Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum, “1.8 milyarlık teklif hem Emlak Konut adına hem de gayrimenkul sektörü adına önemli bir gelişme” dedi. Emirgan Korusu’na komşu arsada yapılaşma olması tartışma yaratmış, Mimarlar Odası ihaleye karşı çıkmıştı. Bölge ve İstanbul siluetine zarar vermeyeceklerini belirten Kurum ise şunları söyledi: “Zemin artı 2 kat olarak yapılaşma olacak. Projede turizm tesisi, apart oteller, konut ve alışveriş birimleri yer alacak. Ayrıca arsa içinde yaklaşık 50 dönüm yeşil alan olarak planladı. Bir de okul yapılacak.” Kurum, yıl içinde projelendirme çalışmaları olacağını, 2016 başında ise inşaat çalışmalarının başlayacağını kaydetti. Tahincioğlu Gayrimenkul ise az katlı yapılardan oluşan ve çevreye saygılı otel ve apart otel projesi planlandıklarını açıkladı.

4 şirket çekildi

İHALENİN ilk oturumuna katılan Durmaz İnşaat - Egemen İnşaat İş Ortaklığı, İzka Gayrimenkul, Bema İnşaat - Osmanbey Emlak İş Ortaklığı, Maksem Yapı ihaleden çekildi. İlk oturumda arsaya en yüksek teklif, Esad’a karşı muhalifleri desteklediği için Suriye’den ayrılmak zorunda kalan Urbacon’un sahibi El Hayat’tan gelmişti. Sonuç olarak; ihalede en iyi ikinci teklif, arsa satış geliri için 3 milyar 200 milyon lira ve bunun yüzde 52.1’ini yani 1 milyar 667 milyon 200 bin lirasını Emlak Konut’a ödemeyi teklif eden Teknik Yapı-Emay İnşaat İş Ortaklığı’ndan geldi.

İstinye Bayırı Katar Caddesi oldu

İBB Meclisi’nin mart ayı toplantılarının son oturumuna cadde ve sokak isimleri değişikliği damgasını vurdu. İstanbul’da Sarıyer ilçe sınırları içinde kalan meşhur İstinye Bayırı Caddesi’nin ismi Katar Caddesi oldu. CHP’lilerin karşı çıkmasına karşın Ak Partililerin oylarıyla kabul edilen rapor doğrultusunda 3.5 kilometre uzunluğundaki caddesinin adı  Katar Caddesi olarak değiştirildi.

İntiharlar şehidi geçti

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) son 10 yıl içerisinde intihar edenlerin sayısı, şehit sayısını geçti. Teröre verilen şehit sayısı 818 iken, aynı süre içerisinde kışlalarda 934 asker intihar etti.


Asker intiharları, 2012 rakamlarına göre sivillerden 2.5 kat daha fazla. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın TBMM’ye verdiği bilgilere göre ise 2002-2012 yılları arasında TSK’da 983 Mehmetçik intihar etti. Son 3 yılda tespit edilen 158 intihar vakasıyla birlikte kayıtlara göre son 13 yılda intihar eden asker sayısı 1141’i buldu. Türkiye Barolar Birliği’nde (TBB) ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nde İntihar ve Mobbing’ konulu sempozyum yapıldı. Sempozyumun sonuç bildirgesinde çarpıcı rakamlar yer aldı. TSK’da amire ve üste, disiplini tesis etme adına verilen yasal yetkilerin, kişisel ihtiras, husumet ve benzeri nedenlerle mobbing’e dönüşmesinin oldukça sık karşılaşılan bir durum olduğunun vurgulandığı bildirgede, şu bilgilere yer verildi:

YÜZDE 42’Sİ ŞİKÂYETÇİ

“Lider personelin 4’te 3’ünü astsubayların oluşturduğu göz önüne alındığında, hemen her astsubay meslek hayatının bir döneminde mobbing’e maruz kalıyor. Son 10 yılda teröre verilen şehit sayısı 818. Rapor edilen bilgilere göre, aynı süre içerisinde kışlalarda 934 asker, son 2.5 yıl içerisinde ise 29 astsubay intihar etti. Mobbing mağduru askerlerin yüzde 42’si hakaretten, yüzde 30’u dayaktan, yüzde 28’i orantısız cezalardan, yüzde 24’ü sağlık hizmeti alamamaktan, yüzde 14’ü aşırı fiziksel aktiviteye zorlanmaktan, yüzde 14’ü tehdit edilmekten, yüzde 7’si rütbeli personelin şahsi işlerine koşturulmaktan, yüzde 7’si uykusuz bırakılmaktan şikâyet ediyor.” (hürriyet.com.tr)

İlker Başbuğ açıkladı: Kozmik Oda'daki arama listesi

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Kozmik Oda soruşturması sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Arınç’a suikast iddiasındaki tutarsızlıkları anlattıklarını ve “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini aktardı. Başbuğ, Kozmik Oda’yı aramaktaki asıl niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu ifade etti.

KOZMİK Oda ve Arınç’a suikast olarak bilinen soruşturmanın takipsizlik kararıyla kapatılması, o günlerde yaşananları gün yüzüne çıkardı. Konuşmak için soruşturmanın tamamlanmasını bekleyen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini anlattı. Kendilerinin bunu kanıtlayan verileri siyasetçilerle paylaştığını anımsatan Başbuğ, niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu ifade etti.

İstanbul’da görüştüğümüz Başbuğ, 61 sayfalık takipsizlik kararı ile soruşturma sürecinde aldığı notları okuyarak hazırlanmıştı. Görüşmeye basında çıkan haberlerle Kozmik Oda soruşturmasındaki kritik gelişmeler arasındaki paralelliğe dikkat çekerek başladı:

TESADÜF MÜ
“20 Ocak 2010’da, yani Seferberlik Tetkik Kurulu’nda aramanın bittiği gün, Taraf Gazetesi Balyoz ile ilgili o ünlü haberini yaptı.
25 Şubat 2013 günü savcılık Seferberlik Tetkik Kurulu’nda kasaya konulan imajı istedi. Aynı gün Taraf Gazetesi 2010’da Arınç’a suikast iddiasının ardından Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen toplantımızı haber yaptı.
14 Eylül 2013 günü Zaman’da ‘Kozmik oda soruşturması derinleştiriliyor’ haberi çıktı, 19 Eylül 2013’te ikinci bir arama tesadüf mü?”

ÜÇ İDDİA DA BOŞ ÇIKTI
Başbuğ, takipsizlik kararını inceledikten sonra haklı çıktıklarını gördüğünü belirterek şu tespitleri yaptı:
“1 - O dönem savcıya operasyonun gerekçesini sorduk. Terörle Mücadele Şubesi’nin telefonuna ABD’den gelen bir ihbar olduğunu iddia etmişlerdi. Şimdi takipsizlik kararından görüyoruz ki, HTS kayıtlarına göre TEM  telefonunu o saatte arayan olmamış.
2 - İddianın önemli bir kaynağı da bir kağıt parçasıydı. Polisler ‘Yutmaya çalıştı’ dediler. Albay yutmadığını söyledi. Kriminal incelemede yazının onlara ait olmadığı anlaşıldı. İfadeleri bile alınmadan serbest bırakıldı. Takipsizlik kararından anlaşılacağı üzere akla mantığa aykırı işler.
3 - Bir erin babasıyla konuşurken ‘Belge yakıyoruz’ dediği iddia edildi. Kararda böyle bir görüşmenin de olmadığı görülüyor.”

BAŞBAKAN’A ANLATTIK
19 Aralık günü başlayan sürecin 26 Aralık’tan itibaren kendilerine yansıdığını anımsatan Başbuğ, gelişmeleri şöyle anlattı:  “26 Aralık 2009 günü bize geldiler. ‘Hakim kararı lazım’ dedik. Hakim kararı aldılar. Gece hakim geldi. Genelkurmay’a davet ettim. ‘Yaptığınız yanlış, girmenize müsaade etmeyiz’ dedik. 27 Aralık’ta Başbakan’dan randevu aldık. Hakimden o görüşmenin sonucunu beklemesini istedik. Her adımı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner Paşa ile birlikte sevk ve idare ettik. Başbakan’a da birlikte gittik. Bütün verileri Başbakan’a ve yanındaki ilgili bakanlara anlattık. ‘Örtbas etmeye çalışmıyoruz, çekinmiyoruz ama yasal olarak buraya girilmesi doğru değil’ dedik. Başbakan mahkeme kararına uyulmasını istedi. Aynı gece arama başladı. Biz yine de hukuki itirazlarımızı yaptık. Hatta Adalet Bakanlığı’na başvurarak ‘Kanun yararına bozma’ istedik.

TUTARSIZLIKLARI GÖSTERDİK
İstihbarat Başkanımız İsmail Hakkı Pekin, Çukurambar’da yakalanan subaylarla ilgili çok detaylı bir araştırma yaptırdı. HTS kayıtlarından, görev çizelgelerinden o gün attıkları her adımı çıkardı. Bir subayı takip ettikleri anlaşıldı. Bunların hepsini siyasilere anlattık ve suikast iddiasının tutarsızlığını gösterdik. Başbakan’a ‘Bu soruşturmayı yapanların niyeti kötü’ dedim. Bu arada izlenen subay da daha sonra çok onurlu davrandı. Bir subay gibi durdu. Haksız yere izlemeye alındığını, haksızlığa uğradığını da açıkladık. “


İŞTE O KELİMELER
“Kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hâkime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede Arınç, Çukurambar, Ali Şahin, Sadullah Ergin ve Toyota gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Planlanmış bir kumpas diyelim, harekât olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik”

Belgeleri yasal zorunluluktan verdik
GENELKURMAY Başkanlığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan soruşturmada verilen takipsizlik kararıyla açığa çıkan çarpıcı bilgilerle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığı’nda muhafaza altında tutulan imajın 16 Mart 2013’te Cumhuriyet Savcısına teslim edilmesinin nedeni; mahkeme kararının yerine getirilmesinin yasal bir zorunluluk olması, TSK ve personelini zan altında bırakan soruşturmanın daha fazla sürüncemede bırakılmasının istenmemesi, maddi gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılarak haksız yere suçlanan TSK personelinin uzun süre soruşturma tehdidi altında kalmaktan kurtarılmasının amaçlanması ve TSK aleyhine kamuoyunda oluşturulan olumsuz algının ortadan kaldırılmak istenmesidir” denildi. Bazı gazetelerde sonradan teslim edilen belgeler nedeniyle TSK personelini suçlayıcı tarzda haberler yer aldığı iddia edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

“Savcı Mustafa Bilgili’nin kozmik odalarda arama yapma talebine itiraz edilmiş, itiraz üzerine Hâkim Kadir Kayan itiraza konu bölümlerde arama yapmıştır. Arama sonunda 22 yazılı belgeye el konulmasına ve inceleme konusu harddisk imajlarının mühürlenerek savcılık emanetine konulmasına Kayan tarafından karar verilmiştir. Ancak el konulmasına karar verilen evraktan 7 adedinin ve imajların içeriğindeki bilgiler, ‘devlet sırrı’ niteliğinde olabileceğinden, bunlar teslim edilmemiş ve Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nda özel bir odada mühürlenerek muhafaza edilmesi sağlanmıştır.

İMAJDA NELER VARDI
3 yıl süreyle saklanan imajlar hâkimlik kararıyla savcılığa teslim edilmiştir. Söz konusu imaj, 16 Mart 2013’te emanete (Ankara Adalet Binasında hazırlanan yere) konulmak üzere, Cumhuriyet Savcısı’na teslim edilmiştir. Teslim işlemi öncesinde, imajın içeriğinde devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği, devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek, devlet sırrı olarak nitelendirilmesi ihtimali bulunan bilgi ve belgeler bulunabileceği değerlendirildiğinden, suç olgusuna ilişkin bilgileri içerebilecek belgelerin belirlenip, ayrılması işlemleri esnasında CMK’nın 125’inci maddesinin uygulanması bakımından ilgili askeri mevzuat ve uygulamalar konusunda teknik/mesleki bilgilerine başvurulmak üzere iki askeri personelin isimleri Cumhuriyet Savcılığı’na verilmiş ve incelemenin bu personelin huzurunda yapılması gerektiği bildirilmiştir. Diğer nüsha imaj ile harddisk ise Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nın lağvedilmesi nedeniyle halen Savcılık mührüyle mühürlenmiş olarak Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda muhafaza edilmeye devam edilmektedir. Teslim işlemi sonrasında Cumhuriyet Savcılığı’ndan herhangi bir talep gelmemesi üzerine imajın akıbeti hakkında savcılığa yazı yazılmış, Savcılık tarafından ‘imajların adli emanete alındığı, incelenmesine başlanılmadığı ve soruşturmanın devam ettiği bilgisini’ verilmiştir. Savcılığın verdiği takipsizlik kararının tarafımıza ulaşmasından sonra gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılacak, Mahkeme kararı gereği Cumhuriyet Savcılığına teslim edilmiş imaj içeriğindeki TSK’ya ait bilgi ve belgelerin mevzuata aykırı şekilde yetkisiz kişilerin eline geçmesine sebebiyet verenler hakkında adli yollara başvurulacaktır.”

İkinci liste amaçlarını ortaya koydu
“Arama sırasında kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, orada elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK’tan ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hakime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede ‘Arınç’, ‘Çukurambar’, ‘Ali Şahin’, ‘Sadullah Ergin’ ve ‘Toyota’ gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Ancak ikinci bir liste vardı ve listede ‘Ankara’da işlenen cinayetler’, ‘Hablemitoğlu’, ‘Ahmet Taner Kışlalı’, ‘Uğur Mumcu’, ‘Danıştay’, ‘Maske Mazereti’ ve ‘Maskeli Görev’, ‘Cami çalışmaları’, ‘Kilise’, ‘Zararlı şahıslar’ gibi ifadeler yer alıyordu. Dijital belgelerde onları da aradılar. Bu liste asıl niyeti ortaya çıkardı. Planlanmış, bir kumpas diyelim, harekat olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik. Üstelik bizim zamanımızda Kozmik odadan hiçbir şey çıkmadı. Yani karşı taraftan bize yöneltilen ‘Kozmik oda talan edildi, izlediler’ iddiasının doğru olmadığı da bu kararla ortaya çıktı.”

SAVCIYI TEBRİK ETTİ

Başbuğ, olay sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu’nda Tümgeneral rütbesinde olan Selahattin Kısacık, dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu ve İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in çok iyi çalıştığını anlattı. Takipsizlik kararını veren savcının da son derece titiz çalışmasıyla gerçekleri ortaya çıkardığını belirten Başbuğ, “Gerçekler er ya da geç ortaya çıkıyor” dedi.

Bakanlıktan arama vizesi
KOZMİK Oda soruşturmada verilen takipsizlik kararına, Seferberlik Tetkik Kurulu’ndaki aramaya Adalet Bakanlığı’nın vize verdiği yansıdı. Soruşturmada, şüpheli askerlerin işyerleri olduğu gerekçesiyle Ankara Seferberlik Tetkik Kurulu’nda arama kararı alınmıştı. Aramayı, Hâkim Kadir Kayan yaptı. Hem Milli Savunma Bakanlığı hem de Genelkurmay Başkanlığı aramaya ilişkin ‘hâkimlik kararına’, Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi nezdinden itiraz etti. Mahkeme ise itirazları reddetti. Takipsizlik kararında, mahkemenin ‘aramalara izin veren’ kararının bozulması için Yargıtay’a başvuru yapılması için Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozma yoluna gitmesi talebinde bulunulduğu anlaşıldı. Ancak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bu talebi, “Kanun yararına bozma yoluna gitme talebi”ne verdiği yanıtta, “Delil toplamaya yönelik olarak verilen söz konusu kararın esas hükümle birlikte kanun yolları aşamasında merciince denetlenmesinin mümkün olması karşısında kanun yararına bozma yoluna gidilmeyeceği” gerekçesiyle dosyayı Yargıtay’a taşımadı. (Mesut Hasan BENLİ / Hürriyet)

8 subaydan tazminat davası

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiasıyla açılan ve 6 yıl süren Kozmik Oda soruşturmasında gözaltına alınan ve haklarında ‘takipsizlik’ kararı verilen 8 subay, sürecin sorumluları hakkında kişi başı 500 bin lira olmak üzere toplam 4 milyon liralık tazminat davası açmaya hazırlanıyor. Subayların avukatı Süleyman Ayhan, “Müvekkillerim soruşturma safhasında gözaltına alındı, 3’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. 6 yıl boyunca hem meslek kariyerleri açısından hem de psikolojik olarak mağdur oldular. 6 yıl boyunca her gün aynı stres ve üzüntü ile yaşamak zorunda bırakıldılar. Ordu mensubu olan müvekkilerim, hükümeti yıkmakla suçlandılar” dedi.

İKİ DE SUÇ DUYURUSU

Avukat Ayhan ‘takipsizlik’ kararında, soruşturmayı başlatan ihbar telefonunun sahte olduğunun belirtildiğini de anımsattı. Bu bölüme istinaden terörle mücadele biriminde görev yapan Emniyet mensupları hakkında ‘suç uydurmak, sahte resmi evrak düzenlemek’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Ayhan, Savcı Mustafa Bilgili hakkında ise müvekkilleri ile yaptığı bazı telefon görüşmelerini ‘suç delili’ olarak dosyaya koyduğu gerekçesiyle Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) suç duyurusunda bulunacağını bildirdi.

(Deniz Zeyrek / hürriyet.com.tr)

16 yaşındaki Elif 3 haftadır kayıp

Almanya’da yaşayan 16 yaşındaki Elif'in, IŞİD’e katıldığından endişe ediliyor. Alman polisi kızın Münih’ten İstanbul’a uçtuktan sonra izinin kaybolduğunu belirtiyor.


16 yaşındaki Elif'in ailesi endişeli. Zira Almanya'nın Münih kentindeki aile, Elif'in IŞİD'e katılmak için kaçtığını düşünüyor.

Üç haftadır kayıp olan kızın nerede olduğu bilinmiyor. Ancak polis yetkilileri kızın Münih'ten İstanbul'a uçtuktan sonra izini kaybettirdiğini aktarıyor.


Elif'in babası Atilla Ö. kızını aramak için İstanbul'a geldi. Üzüntülü baba, Türk televizyonlarına verdiği demeçte kızı Elif'in zaman içinde radikalleştiğini aktardı.

"Kızım şu an cihat yaptığını düşünüyor. Ekim ayında bana Allah'ın yolundan gitmek istediğini ve IŞİD'e karşı sempati duyduğunu söyledi. Ve zaman içinde de örtünmeye başladı."

Elif'in uçak biletini arkadaşının kredi kartıyla çok önceden aldığı ve Türkiye'ye geldikten sonra da telefonunun sim kartını kırdığı aktarıldı.

(hürriyet.com.tr)

2. sınıf öğrencilerine şok taciz

Adana'da bir ilkokulda "folklor" öğretmeni olarak görev yapan bir kişi, 2. sınıf öğrencisi 5 kız öğrenciyi taciz ettiği iddiasıyla tutuklandı.


Edinilen bilgiye göre, olay, Seyhan ilçesinde meydana geldi. İddiaya göre, ilköğretim okulundan folklor öğretmeni olarak görev alan M.Y.G. (40), öğrencileri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda gösteri sunmaları için çalıştırmaya başladı.

Bir süre sonra 2. sınıf öğrencisi 5 kız çocuğu, rehber öğretmenlerine giderek folklor öğretmeninin kendilerini kucağına alıp yanağından öptüğünü, kendilerine sarıldığını söyledi. Bunun üzerine rehber öğretmeni de durumu ailelere bildirdi. Bu ailelerden üçü Ahlak Büro Amirliği'ne gelerek şikayetçi oldu. Bunun üzerine polis Kenan Evren Bulvarı'nda folklor öğretmeni gözaltına alındı. M.Y.G. sorguda suçlamaları kabul etmeyerek, "Ben çocukları öğretmen öğrenci ilişkisi çerçevesinde sevdim. Folklorde başarılı olan öğrencileri onları yanağında öperek ve kucaklayarak kutladım, kesinlikle öğrencileri taciz etmedim" dediği öğrenildi.

Öğretmen sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. Sanık, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.

13 Mart 2015 Cuma

Bugünden itibaren yasak

Tüketicinin korunması maksadıyla Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın getirdiği değişiklik bugün yürürlüğe girdi.


Bugünden (13 Mart 2015) itibaren kasaplar ve marketler ambalajsız tavuk eti satamayacak. 13 Şubat 2015'te yayınlanan, et ve et ürünleri satışına yeni kurallar getiren tebliğe göre, tüketici talep ederse tavuk parçalara ayrılabilecek.


Ayrıca perakende işletmelerde kıyma, hazırlanmış kırmızı et karışımları ve hazırlanmış kanatlı et karışımları üretimi yapılamayacak, bunlar hazır halde satışa sunulamayacak. Tüketici talep ederse kıyma çekilebilecek. Ambalaj Sanayicileri Derneği Başkanı Sadettin Korkut, yüksek teknolojide üretim yapan ambalaj sektörünün tüketicinin korunmasına katkı sağlayacağını söyledi.

GÜVEN DE ARTACAK

Ambalajlı et ürünlerinin, üretici şirket tarafından garanti altına alındığını belirten ASD Başkanı, "Aksi halde market ya da kasaba güvenmek zorundayız" dedi.

O dava başladı!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile haber spikeri ve eski Türkiye güzeli Defne Samyeli'nin fotoğraflarını, kurduğu web sitesinde yan yana koyarak, yazdığı yazı ile hakaret ettiği iddia edilen sanık Semih K. hakim karşısına çıktı.

İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz sanık Semih K. katılırken, şikayetçi Defne Samyeli katılmadı. Kimlik tespiti yapılan Semih K. bilgisayar programcısı olduğunu belirterek, davaya konu olan web sitesini kendisinin kurduğunu söyledi.

"Amacım hakaret etmek değildi"

Hakaret içerdiği iddia edilen ifadenin kendisinin yarattığı bir ifade olmadığını söyleyen sanık Semih K. " Fotoğrafları ve yazıyı siteye koyan benim. Buradaki cümlelerin hiçbiri benim şahsi düşüncem ve fikrim değildir. İnternet ve basında çıkan yazılar ve cümlelerdir. Onların birleşimidir. Onları alıp web sitesine koydum. Art niyetim yoktur. Defne Samyeli'nin avukatını arayarak fotoğrafları koyduğumuzu söyledim. İstemediklerini söyleyince aynı gün kaldırdım. Yerine müştekinin konuyla ilgili daha önceki röportajını siteye koydum. Amacım hakaret etmek değildi. Suçu kabul etmiyorum" dedi.

 "Eylem nedeniyle müvekkilim yeteri kadar zarar görmüştür"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da aynı konuyla ilgili şikayetçi olduğu ve sanık hakkında Anadolu Adalet Sarayı'nda dava açıldığını belirten hakim, Erdoğan'ın şikayetçi olduğu dava ile kendi mahkemelerindeki davanın birleştirilmesi için muvafakat istendiğini söyledi. Defne Samyeli'nin avukatı, şikayetlerinin devam ettiğini belirterek, "Eylem nedeniyle müvekkilim yeteri kadar zarar görmüştür. Her iki davanın da birleştirilmemesini talep ediyoruz" dedi.

Her iki dava da birleştirildi

Anadolu 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikayetçi olduğu dava ile kendi mahkemelerinde görülen dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan birleştirilmesine karar veren mahkeme, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.

İddianamede sanığın hakaretten 2 yıla kadar hapsi isteniyor

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, şüpheli Semih K.'nın 2014 yılında 'defnevetayyip' isimli web sitesinde Erdoğan ve Samyeli'nin fotoğraflarını yan yana koyarak, yazdığı yazı ile Defne Samyeli'ye hakaret ettiği iddia ediliyor. Şüpheli Semih K.nın 'hakaret' suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapsi isteniyor. Öte yandan söz konusu internet sitesi 25 Mart 2014 tarihinde 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla kapatılmıştı.   (kaynak:sözcü.com.tr)

Van'da kaybolan Nehir'in cesedi bulundu

Van'ın Gürpınar ilçesinde yaklaşık 4,5 ay önce kaybolan 4 yaşındaki Nehir'in cesedi, evinin 50 metre ilerisinde bir metre derinliğindeki bataklık alanda bulundu.


Van'ın Gürpınar İlçesi Kırkgeçit Mahallesi'nde 29 Ekim 2014'te evinin önünde oynarken ortadan kaybolan 4 yaşındaki Nehir Aslan'a ait olduğu ileri sürülen bir çocuk cesedi bulundu. Cesedin, Nehir'e ait olup olmadığı araştırılıyor.
Kırkgeçit Mahallesi'ndeki evlerinin önünde oynarken kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan 4 yaşındaki küçük Nehir'in cesedini evinin 50 metre ilerisinde bir metre derinliğindeki bataklıkta gören bir vatandaşlar, durumu ailesine bildirdi.
     
Bataklığın bulunduğu yere gelerek Nehir'i giydiği kıyafetlerden teşhis eden baba Erkan Aslan, jandarmaya haber verdi.
     
Köye gelen Jandarma Olay Yeri İnceleme ekiplerinin, Nehir'in bulunduğu yerdeki incelemeleri devam ediyor.

OLAY
     
Gürpınar'ın Kırkgeçit Mahallesi'ndeki evlerinin önünde oynayan 4 yaşındaki Nehir Aslan, 29 Ekim'de kaybolmuştu. Küçük kızın bulunabilmesi için mahalle ve çevresinde atlı birliklerle jandarma ve AFAD ekiplerince helikopter destekli yaklaşık 20 gün boyunca arama çalışması yapılmıştı.

Gizli kamera sapığından güldüren savunma

Zonguldak Belediyesi'nce işletilen Kapuz Belediye Plajı'nda havlusunun altına yerleştirdiği gizli kamerayla görüntü çektiği iddiasıyla yargılanan sanık, 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.


Zonguldak 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki karar duruşmasına, tutuksuz yargılanan sanık S. H. (65) ile mağdurlar ve avukatlar katıldı. Sanık S.H, savunmasında, suça konu kameranın gizli kamera olmadığını belirterek, "Araç kamerasıdır. O gün sahile ayar yapmak için götürmüştüm. Herhangi bir çekim yapma amacım yoktu. Özellikle belli kişi ya da kişileri hedef alarak çekim yapmadım. Genel olarak çekim yaptım, bunun suç olduğunu bilmiyordum. Mağdurların özel hayatlarının gizliliğini ihlal etme kastım yoktur. Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.

Mahkeme, sanığın "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Zonguldak Belediyesi'nce işletilen Kapuz Belediye Plajı'nda 10 Temmuz 2014'te plajdaki bazı kadınlar, hareketlerinden şüphelendikleri ve gizli kamerayla çekim yaptığını iddia ettikleri S.H'yi polis ve zabıta ekiplerine şikayet etmişti. Polis ekipleri yaptığı incelemede, S.H'nin plaj havlusunun altına gizli kamera yerleştirdiğini tespit etmiş ve gözaltına almış, daha sonra savcılık talimatıyla serbest bırakılmıştı.

Üniversiteli genç Erdoğan'a hakaretten hapse atıldı

Kayseri'de Gezi eylemleri protestosu sırasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılan üniversite öğrencisi ve Vatan Partisi'nin Öncü Gençlik İl Başkanı Aykutalp Avşar, polisler tarafından yakalanıp cezaevine konuldu.

Gezi eylemleri sonrası Kayseri Cumhuriyet meydanındaki protesto eylemleri sırasında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 'diktatör' olmakla suçlayan slogan attığı iddiasıyla Aykutalp Avşar hakkında soruşturma başlatıldı. Öncü Gençlik Kayseri İl Başkanı olan, Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 3'üncü sınıf öğrencisi Aykutalp Avşar, hakkında Kayseri 7'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada 'devlet büyüklerine hakaret' suçlamasıyla 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Aykutalp Avşar dün polisler tarafından yakalanarak cezaevine gönderildi.
Vatan Partisi'nden yapılan açıklamada Aykutalp Avşar'ın dün akşam saat 17.00 sıralarında Çanakkale Savaşları'nın 100'üncü Yılı Törenleri için Çanakkale'ye gitme hazırlığı yaparken polisler tarafından alındığı belirtildi.

Aykutalp Avşar'ın avukatı İlhami Şimşek, tutuklanmasına itiraz ederek, denetimli serbestlik yasasından yararlanmak için başvuracaklarını söyledi. medyafaresi.com.tr

Büyükşehirlerde Özgecan korkusu

Gediz Üniversitesi öğrencileri, Özgecan Aslan cinayetinin ardından "Kadının Adı Platformu" kurdu. Kadınların yaşadığı sıkıntılara dikkat çekmek, toplumda bu yönde farkındalık oluşturmak amaçlandı. Bu kapsamda peşpeşe etkinlikler yapan duyarlı gençler, son olarak "Kadın İstihdamının Toplumsal Hayata Etkisi" konulu bir panel düzenledi. Panelde konuşan Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, kadınların yaşadığı en büyük korkulardan birinin de toplu taşıma araçlarında son yolcu veya son kadın yolcu durumunda kalmak olduğuna işaret etti. Pekdaş, Özgecan Aslan’ın bindiği minibüsün şoförü tarafından diğer yolcular indikten sonra vahşice öldürülmesinin bu korkuyu daha da büyüttüğünü söyledi.


Gediz Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Özlem Erdoğdu Erkarslan’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülsün Aygörmez Uğurlubay konuştu.

Aynı zamanda İzmir Barosu eski başkanı olan Pekdaş, kadınların yaşadığı en büyük korkulardan birinin de toplu taşıma araçlarında son yolcu veya son kadın yolcu durumunda kalmak olduğuna işaret etti.

Başkan Pekdaş, Tarsus’ta üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın bindiği minibüsün şoförü tarafından diğer yolcular indikten sonra vahşice öldürülmesinin bu korkuyu daha da büyüttüğünü dile getirdi.

Pekdaş, “Bir kadın için son yolcu durumuna düşmek, son derece tedirgin edici bir durum. Ne yazık ki ülkemizin doğusunda da böyle, batısında da böyle. Son cinayetin ardından ise daha da derinleşti” dedi.

Pekdaş, kadınların yüreğini ağzına getiren bu travmaya çözüm bulunması gerektiğini ifade ederek, “Hep birlikte harekete geçmeli, bu korkuyu nasıl yeneceğimizi konuşup tartışmalıyız” çağrısında bulundu.

Pekdaş, Türkiye'de çalışanların en az üçte birinin kadın olması gerektiğini, bunun için öncelikle kadınların siyasette daha çok yer bulabilmesinin şart olduğunu da belirtti.

Yrd. Doç. Dr. Uğurlubay da iş hayatındaki kadın erkek eşitsizliğini Avrupa’nın da henüz tam olarak çözemediğini vurguladı. Uğurlubay, “AB genelinde kadınların istihdamda yeri fazla fakat erkeklere göre yüzde 16 daha az kazanıyorlar. Aynı işi yapmalarına rağmen erkekler daha çok gelir elde ediyor.” diye konuştu. Hürriyet

Putin böyle Müslüman oldu!

Rusya'nın resmi haber ajansı İnterfax'a dayandırılarak yapılan 'Putin Müslüman oldu' haberi asparagas çıktı.

Rus medyası tarafından dile getirildiği iddia edilen "Putin Müslüman oldu" haberi asparagas çıktı. iddiaya göre, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in basın danışmanı Dmitri Peskov, Putin’in Müslümanlığı seçtiğini belirtti. Peskov’un bu yöndeki sorulara, “Evet, Putin böyle bir karar aldı” cevabını verdiği iddia edildi. Hatta Putin’in danışmanı Peskov’un “Putin’in özel nedenlerle böyle bir karar aldığını” söylediği savunuldu. Haber Türkiye 'de bir anda yayıldı.. Ancak ne Interfax ajansında ne de Rus medyasında böyle bir haber yoktu. Böylece Putin, sadece Türkiye'de Müslüman oldu! (radikal.com.tr)