30 Mart 2015 Pazartesi

Masonlar: Fethullah Gülen üyemiz değil..

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, son günlerde dernekle ilgili basında ve internet sitelerinde yer alan bazı iddialarla ilgili yazılı açıklama yaptı.


Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği, son günlerde dernekle ilgili basında ve internet sitelerinde yer alan bazı iddialarla ilgili yazılı açıklama yaptı.

Açıklama şöyle:

"Son günlerde kurumumuza muhtelif vesileler ile yapılan haksız ve bilgiye dayanmayan atıflar üyelerimiz arasında büyük üzüntü yaratmaktadır.

Aşağıda açıkladığımız üzere:

Derneğimiz ilgili kamu otoritesinin denetimi altında faaliyet göstermektedir. Belgelerimiz, yazışmalarımız ve çalışmalarımız kamu otoritesi tarafından sürekli olarak denetlenmektedir.

Derneğimizin amacı; kazanç paylaşımı olmaksızın, iyi ve erdemli insanlar arasında kardeşlik, yardımseverlik ruhunun oluşmasına; insanlığın ve toplumun özgürlük içinde düşünsel ve kültürel yönden gelişmesine, olgunlaşmasına; hakikatin aranmasına katkıda bulunmaktır.

Derneğimiz bu amacı benimseyen, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip, aydın, hür fikirli, iyi ahlak sahibi, Tanrı'ya inanan, tüm dinlere saygı duyan, vatansever kişilerin ortak çabalarını birleştirir. Bu suretle ülkenin ve ulusun ilerlemesini, uyum içinde gelişmesini sağlamaya çalışır. Yurtiçinde ve yurtdışında kendisinden üstün veya kendisine eşit hiçbir masonik otoriteyi kabul etmez.

Bazı haberlerde söz edilen M. Fethullah Gülen, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği'nin şu anda üyesi olmadığı gibi hiçbir zaman da üyemiz olmamıştır.

Habere konu yazı üzerinde bulunan 'Türkiye Büyük Mason Mahfili' unvanının derneğimizle bir ilgisi yoktur. Derneğimiz o dönemin kamu otoritesinin izni ile 1973 tarihine kadar 'Türk Yükseltme Cemiyeti' unvanını kullanmış, 1973 tarihinde derneğimizin unvanı 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası' olarak değiştirilmiştir. 2011 tarihinden sonra ise Genel Kurul kararıyla derneğimizin unvanı 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Derneği' olarak kabul edilmiş ve halen bu unvan kullanılmaktadır.

Keza Merhum Kasım Gülek de hiçbir zaman derneğimizin üyesi olmamıştır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur." - İstanbul

(medyafaresi.com.tr)

Ahmet Hakan'dan Melih Gökçek'e şok tweet!

Ahmet Hakan'la Melih Gökçek Twitter'da atıştı. Ahmet Hakan Melih Gökçek'e, Bülent Arınç'ın "Ankara'yı parsel parsel sattı" sözüne nazire yaparak yanıt verdi.


Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşesinde Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan Melih Gökçek Twitter'ı yasaklamasını rica etmişti. Melih Gökçek'ten Amet Hakan'a yanıt ise Twitter'dan geldi. Ahmet Hakan ise yine altta kalmadı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'la girdiği tartışmayla Türkiye'nin gündemini sallayan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in Ahmet Hakan'la atışması ise tam gaz sürüyor.

Ahmet Hakan'ın Melih Gökçek'in Twitter kullanmaması için yaptığı çağrıya Melih Gökçek, "AHMET SAYIN BAŞBAKAN'IMIZDAN BENİ TWİTTERDAN YASAKLAMASINI İSTEMİŞ.GEREKÇE AİLESİNE DAHA ÇOK ZAMAN AYIRACAKMIŞ.NE ZAMAN EVLENDİN?" diye tepki gösterdi.

Melih Gökçek'e Ahmet Hakan'dan yanıt Bülent Arınç'ın "Melih Gökçek Ankara'yı Paralel Yapı'ya parsel parsel sattı" sözlerine nazire yapar bir şekilde geldi:

"twitter'ı icat eden adam bile twitter'ı senin kadar kullanmadı. parsel parsel kapladın ortamı... bi git iki santim metro yap"



Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinden Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yaptığı Melih Gökçek çağrısında şu ifadeler yer alıyordu:

SAYIN Başbakanım...
Sizden bir ricam var.
Lütfen Melih Gökçek isimli belediye başkanınıza "Twitter" denilen mecrayı kullanmasını tamamen ve kesin olarak yasaklar mısınız?

Sayın Başbakanım...
Twitter'ı Melih Gökçek'e yasaklarsanız...
Vatana, millete ve devlete büyük bir hizmet yapmış olursunuz. Hatta verimliliğin artışına da muazzam bir katkı sağlamış olursunuz.

Sayın Başbakanım...
Eğer Gökçek'e Twitter'ı yasaklarsanız...
Bana da bir iyilik yapmış olacaksınız.
Ben de buna cevap yetiştirmek için uğraşmak yerine işime daha fazla konsantre olacağım, aileme daha fazla zaman ayıracağım, daha fazla kitap okuyacağım. Bu arada malayani bir işten de uzak durmuş olacağım.

Gülen: Masonların kötü bir şey yaptığını kim söyleyebilir?

Yeni Şafak Gazetesi'nin Fethullah Gülen'in mason olduğunu iddia eden haberi haberi Günün Manşeti'nde tartışıldı. Söz konusu haberler Fethullah Gülen'in yıllar önce Fatih Altaylı'nın sorusuna verdiği cevabı hatırlattı.

İşte Günün Manşeti programında 24 Yayın Danışmanı Ersoy Dede'nin açıklamalarından satır başları:

GÜLEN'LE İLGİLİ BAZI ŞEYLER ARTIK ŞAŞIRTMIYOR

Fethullah Gülen'le ilgili bazı şeyler artık şaşırtmıyor çünkü bu dini bir yapılanma, bir dini sosyete gibi sunuluyordu ama aslında bunun başka bir sosyolojik yapı olduğu 17 Aralık'ta çok net bir şekilde çıkmıştı ortaya.

MEKTUPTA İSMİ GEÇENLER ÇIKIP KONUŞACAKTIR

Bu yapılanmanın temellerinde ne var. O ilk komünizmle mücadele derneklerinin kurulduğu günden beri herhalde benzer şeyler çokça konuşuluyordu. Bugün ortada çok ciddi belgeler, mektuplar var Fethullah Gülen'in mason olduğuna dair. Bunlar çokça konuşulacak. 1996'da ölen ve Fethullah Gülen'in de cenazesinde bulunduğu Kasım Gülek'in mektubunda adı geçen bazı isimler var. Onlar da herhalde bugün çıkıp konuşacaktır.

YENİ ŞAFAK BU YAYINA DEVAM EDECEK DİYE DÜŞÜNÜYORUM

Bu tür bir manşet 'bunun devamı da var' anlamına geliyor. Yeni Şafak bu yayına devam edecek. Eminim muhtemel yalanlamalara karşı ikinci bir manşeti de hazırdır diye tahmin ediyorum Yeni Şafak'ın.

GÜLEN MASON LOCASI ÜYESİ Mİ YOKSA GÜLEN'İN KURDUĞU YAPI MI MASONİK?

Bir yapılanma olarak bakacak olursak çok da şaşırtıcı görünmüyor Fethullah Gülen'in mason çıkması ya da mason teşkilatına üye olması ama tabi bu belgeler bugün teyid edilecektir. Doğrulanacak ya da yalanlanacak. Ondan sonra daha belirgin bir şekilde göreceğiz fakat başka birşey daha var. Biz bu mason meselesini ilk kez duymuyoruz. Kavramları doğru yere oturtmak adına bunu söylüyorum. Fethullah Gülen, hür ve kabul edilmiş mason locasının bir üyesi midir yoksa kurduğu yapı masonik bir yapı mıdır tartışması hep yapılageldi zaten.

GÜLEN'İN MASONLUKLA İLGİLİ ÖVGÜLER İÇEREN KONUŞMALARI VAR

Sistem olarak masonluğa dair övgüleri kendi konuşmalarında da var. Mesela 'Komünizm mi masonluk mu?' gibi tartışmalarda hep komünizmle mücadelenin daha önemli olduğuna dair konuşmalarını ben hatırlıyorum.

BAKIN FATİH ALTAYLI'YA YILLAR ÖNCE NE SÖYLEMİŞ!

2000 yılına ait Fatih Altaylı'nın bir yazısı var. Bugünkü tartışmaların aslında 15 sene evvel de Türkiye kamuoyunda olduğunu görüyoruz.

İşte Fatih Altaylı'nın yıllar önceki o yazısı:

BİRKAÇ yıl önce Fethullah Gülen cemaati peşimde.

Benim elimde Gülen'le ilgili bir kaset olduğunu düşünüyorlar ve bu kasedin içeriğini merak ediyorlar.

Hiç ummadık kanallardan bana ulaşmaya çalışıyorlar.

Sonunda ulaştılar.

Gülen'in benimle bir yemek istediği söylediler.

Olur dedik ve buluştuk.

Altunizade'de bir dershanenin üst katında, Gülen'in yaşadığı ve televizyon programları çektiği yerde buluştuk.

Benim yanımda Teke Tek ekibi, onun yanında başta İhsan Kalkavan kendi ekibi.

Güzel bir yemek yedik.

Onlar da kendi bakış açılarından yaptıkları işleri anlattılar.

Okulları nasıl kurduklarını, neden kurduklarını, nasıl yürüttüklerini.

Gülen özellikle Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar'daki faaliyetlerini anlattı.

Hepimizin bildiği şeyleri kendi açılarından görerek aktardılar.

Sohbetin sonunda Gülen'e izlenimimi aktardım.

Gülen, yurtiçinde ve yurtdışında aynen bir mason teşkilatı gibi örgütleniyordu.

Masonların yüzlerce yıl önce yaptıklarını, şimdi adına ‘‘mason’’ demeden yapıyorlardı.

Aynı zamanda da bir dönem Batı'dan Anadolu'ya gelen misyonerlerin işlevini üstlenmişlerdi ve ‘‘Türk emperyalizminin uç beyliklerini’’ oluşturmaya çalışıyorlardı.

Gülen'e ‘‘Bu, yapılanma açısından masoniktir’’ dedim.

Yüzüme uzun uzun baktı.

Sonra kendi adamlarına döndü ve ‘‘Masonların kötü bir şey yaptığını kim söyleyebilir’’ dedi.

‘‘Sizin çevreler masonları pek sevmez’’ dedim.

‘‘Biz o çevrelerden değiliz’’ dedi.

O zaman yazmaya değer bulmamıştım.

Ve bu konuda hazırladığım kitaba saklamıştım.

Ama yine Gülen konuşulmaya başlanınca aktarmak istedim.

Düzeyi, en aşağılık olan belirliyor!

Kaynak: yirmidorthaber.com

Yeni Şafak'tan şok iddia: Fethullah Gülen mason

Yeni Şafak gazetesi, Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen ile ilgili şoke eden bir iddia ortaya attı. Gazete, Gülen'in 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından üstün hizmetleri karşılığı taltif madalyası ile ödüllendirildiğini ve 1975 yılında Türkiye Büyük Mason Mahfili’ne gizli yemin töreniyle girdiğini iddia etti.

İşte Yeni Şafak gazetesinde bugün yayınlanan o haber;

Yeni Şafak, Fethullah Gülen’le ilgili gün yüzüne çıkmamış belgelere ulaştı. 1969 yılında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından üstün hizmetleri karşılığı taltif madalyası ile ödüllendirilen Gülen, 1975’te ise Türkiye Büyük Mason Mahfili’ne gizli yemin töreniyle girmiş. Cenaze namazını kıldırdığı CHP’li Kasım Gülek’in mektubuna göre, ‘her Masonun rüyası’ olan en büyük madalyaya da ulaşan Gülen’den, locadaki arkadaşları da oldukça memnun. Gülen, dönemin Tenis Eskrim ve Dağcılık Kulübü’ndeki ‘kardeşler sofrası’na ‘tuz ve ekmek paylaşmak’ için muntazaman katılmış.
Yeni Şafak, paralel yapının 1 numarası Fethullah Gülen'in şimdiye kadar hiç bilinmeyen ilişkilerini açığa çıkaran tarihi belgelere ulaştı.

Gülen'in daha askerlik döneminde Mason teşkilatları ile bağlantıları, bu bağlantılar üzerinden Moon tarikatı, MOSSAD ve CIA ile irtibatları, gençlik döneminden itibaren bir proje olarak yetiştirilip hazırlanmasına dair çarpıcı bilgi ve belgeler gün yüzüne çıktı.

Gülen'in, kendisini Moon tarikatı ve CIA ile tanıştıran kişi olduğu bilinen eski CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek ile temaslarını da ilk kez bu kadar açıklıkla ortaya koyan belgeler Türkiye'yi derinden sarsacak.

Üstün hizmeti için madalya aldı

İlk belge, Kasım Gülek'in 16 Temmuz 1967 tarihinde, Mason Locası'na Fethullah Gülen'in de aralarında bulunduğu bazı ünlü isimler için yazdığı mektup. Gülek'in mektubunda hem sitem hem de Masonluk birkaç gruba ayrılmaya başladığı için yaptığı özeleştiriler yeralıyor:

“Saygıdeğer KK" (KK: kardeşler) sözüyle başlayan mektup şöyle:

“Türkiye'de yegane ve muntazam mason teşkilatı, Türkiye hür ve kabul edilmiş masonların büyük locası (Türk Yükseltme Cemiyeti)dir. Hal böyle iken bazı kimselerin biraraya gelerek bir dernek kurmalarıyla bunca yıllık, temeli 1900'lere dayanan ve dünyaca tanınmış ve kabul görmüş Türk masonluğunu bir kenara itmeğe çalışmak doğru bir iş değildir.
Bir müessesede, bir dernekte veya bir vücutta aksayan hastalanan bir taraf her zaman olabilir. O vakit yapılacak şey hemen başka bir derneğe geçivermek değildir, aksaklığın giderilmesi, hastalığın tedavisi olduğunu pek iyi bilir ve takdir edersiniz.

Biraderler küstü

Birtakım yan fikirlerle destekleyip kamufle edilen bu şiddetli ihtiras Türk masonluğunu ikiye hatta üçe bölmüş, bir kısım arkadaşlarımızı Ş.K., A.Ş., Fethullah Gülen, A.D., Z.E., K.T., V.K. ve T.K. biraderleri küstürmüşlerdir. Bu arkadaşlarımızın büyük locadan en büyük madalya aldıkları unutulmaktadır. Üstün hizmet madalyasına sahip olmak her masonun rüyasıdır.
Türk masonluğunu bozmaya, bölmeye ve Türkiye büyük locasını yıkmaya yeltenen bir kimse Türk masonluğuna karşı nasıl suç işlemiş olmaktadır? Geliniz de bu sualin cevabını herkesin vicdanına, nizamnamelere ve Türk masonluğu tarihine bırakılır.

İnsanların iyi niyetle biraraya gelerek halledemeyecekleri hiçbir ihtilaf, elbirliğiyle ıslah olunmayacak hiçbir aksaklık bulunmadığına göre bir kısım biraderlerin bu normal yoldan ayrılarak, fani insan için böylesine ideal, böylesine güzel bir birliğin bozulmasına teşvik edenlere uymuş olmalarını anlamak kabil değildir. Onlar acaba nefis muhasebesinde bulundukları zaman bu tutumlarını samimiyetle doğru mu buluyorlar.

'Bir Mason olarak...'

İnsanlık mabedi mefkuresini bu mukaddes emaneti her zaman korumak ve daha ilerilere götürmeğe çalışmak zaruridir. Bunda kimsenin tereddüdü yoktur. Herhalde mevzuları ve hadiseleri varmak istedikleri neticelere göre izah etmek suretiyle, biraderlere telkin ve teşviklerde bulunanların bu maksatlı hareketlerine aklıselim sahiplerinin pek gecikmeden teşhislerini koyacaklarını ve hakikatleri olduğu gibi göreceklerine eminim. Bir mason olarak saygılarımı sunarım." (Kasım Gülek)
Mahfil'de tekris yemini

25Mart 1975'te hazırlanan bir başka belgede ise Fetullah Gülen'in Mason Locası'ndan ayrılan isimlerin kurduğu Türkiye Büyük Mason Mahfili'ndeki 'Tekris Yemini' var. Masonluk literatüründe 'Tekris' hem örgüte giriş sırasında hem de derece yükseldiğinde yapılan yemine deniliyor.

Türkiye Büyük Mason Mahfili antetli 'Tekris Yemini'nde Gülen'in verdiği sözler büyük bir sadakat vurgusu içeriyor..

Anayasası başka

“Evrenin Ulu Mimarının ve şu Mason topluluğunun huzurunda, kendi arzu ve irademle samimi olarak yemin ederim ki: Bana öğretilecek ve söylenecek Masonluk sırlarını bir Masondan başkasına ve Mason Mahfilinden başka bir yerde asla beyan ve ifşa etmeyeceğim. Masonluk için çalışacağım. Prensiplerine sadık kalacağım. Toplantılarına muntazam devam edeceğim. Şeref ve haysiyetimi koruyacağım, insanları seveceğim ve onların iyiliği için çalışacağım. Aileme ve vatanıma karşı fedakar olacağım. Cehalet ve taassupla mücadele edeceğim. Adalet ve hakkaniyetten ayrılmayacağım ve başkalarının haklarına da kendi hakkım kadar saygı göstereceğim. Türkiye Büyük Mason Mahfili'ni, Türkiye'de remzi üç derecenin nazım ve hakim otoritesi olarak tanıyacağım. Türkiye Büyük Mason Mahfili'nin anayasası, iç tüzüğü Mahfiller genel tüzüğü ile Muhterem Mahfilin iç tüzük ve kararlarına riayet edeceğim. Bu taahhütnameyi 25.03.1975 günü İstanbul yedisinde hakikat nurunun kaynağı olan Muhterem Üçgen Mahfilinin resmi celsesinde imza eyledim." (M. Fetullah Gülen) (kaynak:medyafaresi.com.tr)

27 Mart 2015 Cuma

İnternet ve sağlıkla ilgili torba yasa kabul edildi

İnternet ve sağlıkla ilgili düzenlemeleri de içeren "Torba Kanun Teklifi" TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı. Artık TİB Başkanı değil, Başbakan ya da bakanların talebiyle 4 saat içinde internete erişim engellenebilecek. Sakıncalı bulunan içerikler çıkarılıncaya kadar erişim yasağı devam edecek. İçerik engellendikten sonra 24 saat içinde karar hakimin onayına sunulacak. Hakim kararını 48 saat içinde açıklayacak.


Ak Parti, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) internette sakıncalı bulduğu yayınları 4 saat içinde kapatmasını düzenleyen ve geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen hükümleri yeni bir torbayla yeniden düzenledi. Yeni teklifte, TİB Başkanı’nın doğrudan talimatı yerine Başbakan ve bakanların talebiyle harekete geçilen kademeli bir düzenleme öngörüldü.

Düzenlemeye göre, TİB Başkanlığı’nca internet ortamında yer alan yayınlarla ilgili içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı hızla verilebilecek. Bunun için Başbakanlık veya bakanlıkların talebi gerekecek.

Yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden biri halinde Başbakanlığın talebiyle karar alınacak. Milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili ise bakanlıkların talebi yeterli olacak. Karar, TİB tarafından derhal erişim sağlayıcılara ve ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirilecek. İçerik çıkartılması veya erişimin engellenmesi kararının gereği, derhal ve en geç kararın bildirilmesinden itibaren 4 saat içinde yerine getirilecek. İçerikler çıkarılıncaya kadar erişimin engellenmesi tedbirine devam edilecek.

24 SAAT İÇİNDE HAKİMİN ONAYINA SUNULACAK
Başbakanlık veya ilgili bakanlıkların talebi üzerine başkanlık tarafından verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararı, başkanlık tarafından, 24 saat içinde sulh ceza hakiminin onayına sunulacak. Hakim, kararını 48 saat içinde açıklayacak; aksi halde, karar kendiliğinden kalkacak.

İNTERNET SİTESİNİN TÜMÜNÜN ENGELLENMESİ
Bu madde kapsamında verilen erişimin engellenmesi kararları, ihlalin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verilecek. Ancak, teknik olarak ihlale ilişkin içeriğe erişimin engellenmesi yapılamadığı veya ilgili içeriğe erişimin engellenmesi yoluyla ihlalin önlenemediği durumlarda, internet sitesinin tümüne yönelik olarak erişimin engellenmesi kararı verilebilecek.

3 BİNDEN 10 BİN GÜNE KADAR ADLİ PARA CEZASI
     
Bu madde kapsamındaki suça konu internet içeriklerini oluşturan ve yayanlar hakkında başkanlık tarafından, cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacak. Bu suçların faillerine ulaşmak için gerekli olan bilgiler içerik, yer ve erişim sağlayıcılar tarafından hakim kararı üzerine adli mercilere verilecek. Bu bilgileri vermeyen içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, 3 bin günden 10 bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacak.
     
Verilen içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararın gereğini yerine getirmeyen erişim sağlayıcılar ile ilgili içerik ve yer sağlayıcılara 50 bin liradan 500 bin liraya kadar idari para cezası verilecek. Ayrıca, içeriğin çıkarılması veya erişimin engellenmesi kararının uygulanmaması  sonucunda devlet veya kişiler zarara uğramış ise, zararın niteliği ve derecesine göre Başkanlığın talebi üzerine Kurum tarafından yetkilendirmenin iptaline de karar verilebilecek.

(hürriyet.com.tr)

26 Mart 2015 Perşembe

40 günlük ikizler sütsüz kaldı!

ADANA’da 26 yaşındaki Osman Atam’ın ile kaçıp, birlikte yaşamaya başlayan 36 yaşındaki Vicdan Özkılıç’ın 40 gün önce dünyaya getirdiği ikiz bebekleri, babaları cezaevine düşünce sütsüz kaldı.

Milliyet'in haberine göre; Ayakkabı imalatında çalışan Osman Atam, 4 yıl önce karşılaştığı Vicdan Özkılıç’a aşık oldu. Çift, evlenmelerine ailelerinin karşı çıkması üzerine, kaçıp birlikte yaşamaya başladı. Ev tutacak paraları olmadığı için ilk günlerde akrabalarının yanında kalan çift, yaz aylarında da geceleri parklarda geçirdi. 2 yıl önce Fatih Mahallesi’nde tek odalı bir evi, aylık 150 liraya kiralayan Osman Atam ile Vicdan Özkılıç, buraya yerleşip yaşamlarını sürdürmeye çalıştı.

Çiftin 40 gün önce de ikizleri Asuman ile Yağmur dünyaya geldi. Borcunu ödeyemediği için evlerinin elektriği ve suyu da kesin olan çiftin çocuk sevinci, Atam’ın 10 gün önce karıştığı kavga sonucu verilen 3 bin lira para cezasını ödeyemeyince, cezaevine girmesiyle yarım kaldı. Camları da kırık olan evde mum ışığında ikizleriyle yaşam savaşı veren anne Vicdan Özkılıç, 5 aydır kiralarını ödeyemedikleri için sahibinin evin boşaltmasını istemesiyle bir kez daha şok yaşadı. Genç kadın, yeterli beslenmediği için anne sütü azalınca bebeklerine de süt ve bez alacak para bulamadı.

’BEBEKLERİMLE NASIL PARKTA YAŞARIM?’

Sadece bir odası ve bir mutfağı bulunan evin, kirasını ödeyemediklerini anlatan Vicdan Özkılıç, şöyle konuştu:

"Eşim yanımızdayken en azından günlük işlere gidiyordu. Oradan aldığı parayla geçimimizi sağlamaya çalışıyordu. Ancak ikizlerimiz olduktan sonra çok güç duruma düştük. Bunun da üzerine eşim cezaevine girince geçim sıkıntısı yaşıyorum. 6 ay hapis yatacak. Param olmadığı için bebek bezi de süt de alamıyorum. Zaman zaman komşularım yardım ediyor ama, bu nereye kadar sürecek bilmiyorum. Evin pencere camı olmadığı için kartonla soğuk gelmesini engellemeye çalışıyorum. Elektrik ve su olmadığı için mum ışığında oturuyorum. Geceleri tek başıma uyumaya korkuyorum. Nereye yardım için başvursam destek alamadım. Ev sahibimiz kirayı ödeyemediğimiz için evden atacağını söylüyor. Buradan çıkarsam ikizlerimle nasıl parklarda yaşayacağımı bilmiyorum."


Düşen uçakla ilgili flaş gelişme

Fransa'da 150 kişinin ölümüyle sonuçlanan Germanwings faciasına, uçağı kasten düşüren ikinci pilotun neden olduğu belirtildi. Soruşturmayla ilgili basın toplantısı düzenleyen Marsilya Savcısı Brice Robin, Andreas Lubitz isimli ikinci pilotun, uçağı "kasten alçalttığını" söyledi.

Kara kutuya ilişkin incelemelerde korkunç detaylar ortaya çıktı. Buna göre pilotlardan biri uçak irtifa kaybetmeden önce dışarı çıktı. Geri döndüğünde kokpit kapısı açılmadı. Pilot, kapıyı kırmaya çalıştı ama başaramadı.

Kokpitte tek başına kalan pilotun intihar etmiş olabileceği ihtimali de belirtiliyor.

Marsilya Başsavcısı Brice Robin, Fransa'nın güneyinde düşen Germanwings havayolu şirketinin Airbus A320 tipi uçağını düşüş anında kullanmakta olan pilotun uçağı bilinçli olarak alçalttığını açıkladı.


'Pilotun uçağı parçalamak istediğinin görüldüğünü' belirten Marsilya savcısının açıklamasına göre, kaptan pilot uçağı otomatik pilota aldıktan sonra "yetki senin" diyerek kokpitten ayrıldı. Fransız savcı, Alman vatandaşı olduğu belirtilen Lubitz'in, kaptan pilot yokken bir düğmeye basarak uçağı düşüşe geçirdiğini söyledi. Savcı, uçak yere çarpmadan önce yolcuların çığlık attığının kayıtlarda yer aldığını da açıkladı.

HAYATTAYDI, NEFES ALIYORDU

Marsilya savcısı Brice Robin’in öğle saatlerinde Marsilya’dan yaptığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:

"Kokpitteki  sesleri kayıt eden karakutudan kazadan 30 dakika öncesi ile ilgili kayıtları dinledik. Pilotun koltuğunu geri çekip kalbinden ayrıldığı ve kokpitin kapısının kapandığı duyuluyor. Pilot kokpiti terk ettiğinde uçak otomatik pilota bağlı. Pilot Kokpiti terk ettikten sonra yardımcı pilot uçağın kontrolünü alıyor ve alçalma prosedürünü  başlatıyor. Pilot tekrar kabine dönmek için yardımcı pilotu uyarıyor. Pilotun Kokpit dışından yaptığı bütün çağrılar  yardımcı pilot tarafından cevapsız bırakılıyor. Yardımcı pilotun derin bir nefes aldığı duyuluyor, bu da bize uçak yerle temas ettiğinde yardımcı pilotun hayatta olduğunu ve şuurunun yerinde olduğunu ispatlıyor. Marsilya hava kontrolü uçaktan ‘acil yardım’ sinyalini vermesini istiyor, kontrol bu çağrısını bir çok kez yöneliyor. Kontrol Merkezi civarda bulunan uçaklardan bu mesajı Germanwings uçağına ulaştırmaları için devreye girmelerini  istiyor. Yardımcı pilot bu çağrıların hiç birine cevap vermiyor. İsminin Andreas Lubitz olduğu söylenen yardımcı pilotun bir ‘terörist’ olduğuna dair hiç bir kanıt bulunamadı, dolayısıyla ‘terörist bir saldırı’ tezi mümkün değil."

PİLOTUN KİMLİĞİ AÇIKLANDI
Bu arada dünyayı şoke eden yardımcı pilotun kimliği açıklandı. Alman vatanşaı olan 28 yaşındaki Andreas Lubitz...





"SON ANA KADAR NEFES ALDI"

Olaydan önceki son 30 dakikaya ait kokpit kayıtlarına ulaşabildiklerini ifade eden Robin, kayıtların ilk 20 dakikasındaki konuşmaların normal konuşmalar olduğunu söyledi. Kayıtların 20. dakikasından sonra pilotlardan birinin kokpiti terk ettiğinin anlaşıldığını ifade eden Robin, daha sonra uçağı kullanmaya devam eden pilotun "uçağı bilinçli olarak alçalttığını" bildirdi. Robin, uçağı kullanan pilotun çarpmanın son anına kadar nefes almaya devam ettiğini de kaydetti.

Pilotun psikolojik bir rahatsızlık sebebeiyle böyle bir şeyi yapmış olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Uzmanlar zaman zaman pilotların bu gibi psikolojik rahatsızlıklar yaşadığını, kişisel sorunlar sebebiyle havada intihar etme ihtimallerinin her zaman olduğunu belirtiyor. Bu tür sorunlara karşı da 6 ayda bir pilotlar bazı psikolojik testlerden geçiriliyor.  Söz konusu yardımcı pilotun ise bilinen bir psikolojik sorunu olmadığı sıkı bir eğitim almış, genç bir pilot olduğu, 600 saatlik bir uçuş deneyimi olduğu belirtiyor. Bu sebeple yardımcı pilotun uçağı neden kasten düşürmüş olabileceği aydınlatılmaya çalışıyor.

Şu an için bir çok belirsizlik olsa da kesinleşen bilgi pilotun kokpitin dışımda kaldığı ve yardımcı pilot içerideyken kapıyı tekmelese bile açılmadığı yönünde...

PİLOT KOKPİTİN DIŞINDA KALDI

Kokpitte yapılan konuşmaları kaydeden kara kutudaki ses kayıtlarına göre, uçağın pilotlarından biri uçak irtifa kaybetmeye başlamadan önce, yolcuların da bulunduğu kabin tarafına geçti. Bir süre sonra geri dönerek kokpit kapısını tıklayan pilot, içerideki pilottan yanıt alamadı.

Kara kutu ses kayıtlarına göre, pilot daha sonra kapıyı yumruklamaya, tekmelemeye başladı, hatta kırmaya çalıştı ancak başarılı olamadı ve içerideki pilottan yine hiçbir tepki gelmedi.

Kazanın araştırılmasında görevli üst düzey bir askeri yetkiliye dayandırılan ve Amerikan medyasına yansıyan haberlere göre, 144 yolcu ve 6 mürettebatın ölümü ile sonuçlanan kazada çarpıcı bir gelişme ortaya çıktı. Uçak irtifa kaybetmeye başlamadan önce kokpitten ayrılan pilotlardan biri, geri döndüğünde içeriden kilitli olan kokpite giremedi.


Kazanın araştırılmasında görevli, adı açıklanmayan üst düzey bir Amerikalı askeri yetkilinin ses kayıtlarını dinledikten sonra verdiği bilgilere göre, kokpit kapısına geri dönen pilot, önce kapıyı tıklamaya başladı. İçerideki kapının açılmaması ve içerideki pilottan bir ses yada tepki gelmemesi üzerine, kapıdaki pilot kapıyı yumruklamaya, tekmelemeye başladı ve kırmaya çalıştı.

(milliyet.com.tr)

Erdoğan onlarla görüştü mü?

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın basın mensuplarına açıklama yaptı.


İşte Kalın’ın açıklamasından satır başları:

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, çözüm sürecinin mimarı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kendisi belki de siyasi kariyerinin en büyük risklerinden birini alarak bu süreci başlatmış ve bu iş silah bırakma noktasına kadar gelmiştir. Bu meselenin artık silahsızlanma noktasına gelmesi ve silahların bırakılarak çözüm sürecinin tamamlanması en büyük hedefimizdir. Cumhurbaşkanımız da kendi siyasi iradesiyle bu sürecin sonuna kadar arkasındadır. Hatırlarsanız, çözüm süreci cumhurbaşkanımızın birinci gündem maddelerinden birisi idi. Bu sürecin başarıya ulaşması onun ortaya koyduğu irade sayesinde mümkün olacaktır. Bu noktada zaman zaman adeta cumhurbaşkanımızı çözüm sürecinin karşısındaymış gibi göstermeye çalışanların çabalarının beyhude bir çaba olduğunun altını çizmek isterim. En önemli konu terör örgütünün silah bırakmasıdır. Bunu sağladığımız noktada, çözüm süreci artık amacına ulaşmış olacaktır.

SORU & CEVAP

Yemen’deki gelişmeler malumunuz. Dışişleri de açıklama yaparak operasyona Türkiye’nin de destek verdiğini söyledi. Suudi Arabistan’dan Türkiye’ye sahada yer almasına ilişkin bir talep geldi mi? İran’dan da bir açıklama geldi. Bu programda bir değişiklik var mı?

İran’a yapacağı seyahatte herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Suudi Arabistan tarafı bize bilgi vermiştir. Cumhurbaşkanımız da bilgilendirilmiştir. Bizzat takip etmeye başlamıştır. Dışişleri bakanlığımızın yaptığı açıklamada dikkat çeken husus, işin buraya gelmesindeki hatalara da atıflarda bulunuyoruz. Keşke askeri müdahale zaruri hale dönüşmeseydi. Maalesef Yemen’de, Yemen’in seçilmiş cumhurbaşkanı ülkenin başkentini terk etmek zorunda kaldı. Husi’ler Aden’i de ele geçirmek üzereyken, Suudi Arabistan aldığı kararla ortak operasyon, Fas gibi Sudan gibi ülkelerin katılımları var, bu operasyon bu sabah itibariyle gerçekleşti.

ERDOĞAN ARINÇ VE GÖKÇEK'LE GÖRÜŞTÜ MÜ?
Bülent Arınç ile Melih Gökçek’in birbirlerine yönelik açıklamaları malumunuz. Cumhurbaşkanının bu konuyla ilgili bir teması oldu mu?

Hayır, cumhurbaşkanımızın bu konuyla ilgili bir teması trafiği olmamıştır. Sayın başbakanımız gerekli açıklamayı yaptığı için cumhurbaşkanlığı makamını ilgilendiren bir konu değildir.

İzleme heyetiyle ilgili, Arınç’ın cumhurbaşkanını bilgilendireceğini söylemişti. Cumhurbaşkanı bilgilendirildi mi? Gerçekleşmediyse ne zaman gerçekleşecek? Cumhurbaşkanının tavrında bir değişiklik var mı?

Çözüm sürecinde en aciliyet arz eden husus silahsızlanma aşamasıdır. Buna benzer açıklamalar geçmişte de yapılmış idi. Uygulama konusunda netice alınırsa zaten süreç amacına ulaşmış demektir. Bilgilendirme konusunda ise, cumhurbaşkanımızı elbette bilgilendirilmektedir. Başbakanımızın, bizzat cumhurbaşkanını bilgilendirdiğini biliyoruz. 

Sayın cumhurbaşkanının bakanlar kuruluna başkanlık edeceği toplantının tarihi belli mi? Önümüzdeki dönemdeki ziyaretleriyle ilgili bilgi verir misiniz? ABD ziyareti planlanıyor mu?

Henüz kesinleşmiş bir tarih yok. Olduğu zaman paylaşacağız. Bu da belli bir sisteme oturdu diyebiliriz. Önümüzdeki dönemdeki seyahatlerle ilgili basın başdanışmanlığımız size bilgilendirme yapıyor, yapacak. Önümüzdeki haftalarda cumhurbaşkanımızın bir dizi yurt dışı yurt içi ziyaretleri olacak. Üç AB ülkesini kapsayan ziyaretimiz olacak.

ABD işle ilgili planlanan bir seyahat bulunmuyor. Cumhurbaşkanımız programlar el verdiği ölçüde, G20 zirvesi öncesinde, g20 ülkelerini ziyaret etmeyi planlamaktadır. Maksimum sayıda ziyareti planlıyoruz. G20 hazırlıklarının da sürdüğünü ifade etmek isterim. 15-16 Kasım da cumhurbaşkanımız başkanlık edecektir.

İran ziyaretinin önem kazandığını söylediniz. 

Baştan beri biliyorsunuz biz bölgede mezhep temelli yaklaşımların bölgede gerginlik yaratmasına her zaman karşı olduk. İran bizim güçlü bir komşumuzdur, biz İran ile bu konuları her zaman açık net konuştuk. Konuşmaya da devam edeceğiz. Bu tür gerginlikleri minimize etmeye yönelik sorumluluk herkesin üzerindedir. Biz gerek Ortadoğu gerek İslam dünyasına yönelik bakışımızda ve politikalarımızda hiçbir zaman mezhep eksenli bakmadık.

Çözüm sürecine ilişkin genelkurmay açıklama yaptı. Dün de PKK Dağlıca'da saldırdı. çözüm sürecini nasıl etkiler?  Cumhurbaşkanın kurduğu partinin propagandasında başkanlık yer alacak mı?

Genelkurmay başkanlığımız açıklamayı yaptı. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi çözüm süreci devam ediyor diye kamu düzeninden taviz verilmeyecektir. Cumhurbaşkanımızın ve hükümetin kararlığı çok nettir. Güvenlik ile demokrasi-özgürlük arasındaki dengeyi muhafaza etmenin gayreti içerisindeyiz. ama birileri bunun istismar etmeye çalışırsa devlet kamu düzenini kurmak için gerekli adımları atar. umarız bu tür saldırılar olmaz, saldırı yapan gruplar kimlerse, ne saikle yapıyorlarsa bundan derhal vazgeçerler.
Başkanlık sistemiyle ilgili cumhurbaşkanımız yoğun biçimde dile getiriyor. kurucusu olduğu Ak Parti, 2015 seçimleri beyannamesine başkanlık sistemini alıp almayacağını başbakanımız açıkladığı zaman öğreneceğiz. 

Cumhurbaşkanımız dün bir mahkumu affetti. bu mahkumun suçu neydi? Detaylı bilgiye ulaşamadık. Cumhurbaşkanı, hastanede tedavi göremez raporu alan bütün mahkumları serbest bırakacak mı?

Burada bir takım genel prensipler olmakla birlikte, her bir olayı ayrı ayrı değerlendiririz. dün affedilen kişiyle ilgili dördüncü kademe kanser olan bir mahkumdan bahsediyoruz. Artık bu noktada mahkumiyeti şu veya bu sebep değildir belirleyici olan. Cumhurbaşkanımız affetmeyi uygun görmüştür. Benzer vakalar geldiği zaman, her biri hususi alınarak değerlendirilecektir. 

Başbakandan duymak isabetli olur dediniz ama, başkanlık sisteminin beyannamede yer almaması bir problem olabilir mi?

Bu tartışma Türkiye'nin gündemine oturan bir tartışmadır. 2023 vizyonuna ulaşmak için hangi yönetimle hareket etmeliyiz konusu tartışılmaktadır. Seçimlerden sonra da bu tartışma devam edecektir. Bu konu gündemimizde olmaya devam edecektir. (Hürriyet)

'Camide içki içtiler' iddiasında" yeni gelişme

Kabataş'tan sonra Gezi Parkı eylemleri sırasında Bezm-i Alem Valide Sultan Cami iddiası da yargıya taşındı. CHP Milletvekili İlhan Cihaner, "camide içki içildi" iddiasına delil olarak gösterilen bira kutusunun sonradan konulduğunu, bunun fotoğraf ve videolarla ispat edildiğini belirterek, "Amaç halkı tahrik etmekti" dedi. Suç duyurusunda, bira kutusunun öyküsüyle ilgili madde madde iddialar dikkat çekti.

Gezi Parkı eylemleri sırasında Kabataş’ta türbanlı bir kadının tartaklandığına ilişkin haberden sonra Dolmabahçe’deki Bezm-i Alem Valide Sultan Camisi’nde içki içildiği yönündeki iddia da yargıya taşındı.

CHP Denizli Millevekili İlhan Cihaner, tanık anlatımları ve haber ajanslarının görüntülerine göre camide içki içilmediğini, protestocular camiden ayrıldıktan sonra bir bira kutusunun camiye getirilip konulduğunu ve birden çok yerde içildiği izlenimi yaratmak için  kutunun yerinin değiştirildiğini ifade ederek, şüpheliler hakkında “halkın kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan dava açılması için suç duyurusunda bulundu

CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner tarafından bugün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçede, Gezi Parkı gösterileri sırasında bir grup eylemcinin polisten kaçarak Dolmabahçe’deki Bezm-i Âlem Valide Sultan Camisi’ne sığındığı, 3 Haziran 2013’te Anadolu Ajansı ve Cihan Haber Ajansı’nın abonelerine, “Cami’de içki içtiler” başlığıyla haber, fotoğraf ve görüntü geçtiği ifade edildi. “Fotoğraf ve video görüntüsüyle desteklenen bu haber, kamuoyunda büyük bir infial yaratmıştır” denilen dilekçede, şöyle devam edildi:

ÇORUM, MARAŞ, SİVAS...
''Bu haber sonrasında protestocuların dine, dini değerlere, ibadethanelere saygılı olmadığı gibi bir tartışma başlatılmıştır. Başta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümet üyeleri ile hükümete destek veren medya organları bu iddiaları gerçekmiş gibi aylarca gündemde tutmuşlardır. Eylemleri savunan ve destek verenler ile eylemi eleştirenler, ‘din karşıtlığı’ ve ‘dindarlık’ kavramları üzerinden karşı karşıya getirilmeye çalışılmıştır. Özellikle dini değerler üzerinden, halkın bir kesiminin diğer kesime karşı, kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa ve kin beslemeye açıkça tahrik edilmesinin sonuçları, yakın tarihimizde Çorum, Maraş ve Sivas’ta çok acı bir şekilde görülmüştür. Nitekim 57 yurttaşın hayatını kaybettiği, 200’ün üstünde yaralı; 300’e yakın ev ve işyerinin tahrip edilerek yakılması; binlerce ailenin göçüyle tarihin en karanlık sayfaları arasında yerini alan Çorum katliamı Alaaddin Camii’ne bomba atıldığına dair gerçek dışı bir haber üzerine başlamıştır.''

BİRA KUTUSU ORDAN ORAYA DOLAŞTIRILMIŞ
Bezm-i Alem Valide Sultan Camii Müezzini Fuat Yıldırım’ın camide içki içildiğini görmediği, protestocuların içki içmedikleri yönündeki beyanı ve Zaman Gazetesi İstihbarat Şefi İbrahim Doğan’ın bira kutusunun eylemcilerin camiyi boşaltmasından sonra konduğu yönündeki tweetleri de delil olarak gösterildi. Elinde bira kutusu olmakla suçlanan Emre Öztürk’ün kola kutusu taşıdığı yönündeki beyanına işaret edildi. Bira kutusunun hem camideki halı üzerinde, hem de ayakkabılıkta görüntülendiği ifade edilerek, “Boş bira kutusunun markası, rengi ve ezilme biçimi aynıdır. Çünkü her iki yerde çekilen boş bira kutusu aynı boş bira kutusudur. Bir bira kutusu, Cami’nin değişik yerlerine götürülmüş, buralarda fotoğrafı ve videosu çekilmiş ve birden fazla bira kutusu olduğu izlenimi yaratılmıştır” denildi.

ÖNCE YOK SONRA VAR
AA’nın servis ettiği 13 fotoğraf arasında hiçbir yerde boş bira kutusunun olmadığı vurgulandı.


(Gencin elindeki kutunun bira olduğu iddia edilmiş ancak, yapılan incelemede kola olduğu ortaya çıkmıştı)

Dilekçede, görüntü çelişkileri şöyle sıralandı:
* Protestocuların camiye sığındıkları gece ve sonrasında Doğan Haber Ajansı (DHA), Cihan Haber Ajansı (CHA), İhlas Haber Ajansı (İHA) ve Anadolu Ajansı (AA) tarafından toplam beş adet video çekimi yapılmıştır. AA ilk görüntüyü gece, ikinci görüntüyü ise gündüz çekmiştir.
İlk görüntü, AA kameramanı Murat Karadağ tarafından çekilmiştir. Eylemcilerin camiyi boşaltmasından hemen sonra, gece çekilen videonun 35-55’inci saniyeleri arasında, bira kutusunun bulunduğu iddia edilen yerler görüldüğü halde, hiçbir yerde bira kutusunun olmadığı net bir biçimde görülmektedir.

* Camide çekilen ikinci video, DHA tarafından o gecenin sabahında çekilmiştir. Bu çekimin 25. saniyesinde bira kutusunun fotoğraflandığı alan çok net olarak görüldüğü halde bira kutusu görülmemektedir.

* AA, kameraman Umut Özgan’ın çektiği bir videoyu daha servis etmiştir. Olaylardan saatler sonra ve gündüz çekilen bu videonun 40. saniyesinde, ilk çekimde olmayan boş bira kutusu, halı üzerinde görüntülenmiştir. Ayakkabıların olduğu yerde çekilen fotoğraflardaki boş bira kutusu, bu görüntülerde yer almamaktadır. Görüntünün 1 dakika 49. saniyesinde bira kutusunun fotoğraflandığı yerde kutunun olmadığı görülmektedir.

* CHA tarafından gündüz çekilen görüntünün 50’inci saniyesinde cami içinde bira kutusunun fotoğraflandığı alan görülmesine karşın bira kutusunun olmadığı anlaşılmaktadır. 58’inci saniyede ise ayakkabıların konulduğu bölümde bira kutusu görülmektedir. ( Bira kutusunun bulunduğu yer AA’nın servis ettiği gündüz (ikinci) görüntülerinin tam tersidir.)

* İHA’nın görüntüsünde ise cami içinde halı üzerinde bira kutusu görülmezken, cami dışında, ayakkabıların konulduğu bölümde bira kutusu görülmektedir.

* Fotoğraf ve video görüntüleri karşılaştırıldığında cami içindeki halı üzerinde ve ayakkabılıkta görüntülenen boş bira kutusunun markası, rengi ve ezilme biçimi aynıdır. Bu haliyle tek bir bira kutusu olduğu ortadadır.

* Aynı bira kutusu farklı yerlere götürülerek görüntülenmiştir:

* AA’nın göstericilerin camiden çıkmasından hemen sonra gece çektiği ilk görüntüde, camii içinde ve ayakkabılıkta (hiçbir yerde) bira kutusu yoktur.

* DHA’nın görüntüsünde bira kutusu ayakkabılığın üzerinde görülmektedir.

* CHA’nın görüntüsünde bira kutusu ayakkabılığın üzerinde görülmektedir.

* AA’nın gündüz saatlerinde çektiği kamera görüntülerinde ise bira kutusu caminin içindeki halının üzerinde görülmektedir.

* İHA’nın görüntüsünde ise bira kutusu ayakkabılığın üzerinde görülmektedir.

* Basına kim tarafından servis edildiği bilinmeyen fotoğraflarda ise bira kutusu iki yerde de görülmektedir.

* Buna göre; boş bira kutusu AA gece geldiğinde hiç yoktu. DHA gündüz geldiğinde bira kutusu ayakkabılığa konulmuştu. DHA gittikten sonra AA’nın ikinci gelişinde bira kutusu camii içine konulmuştu. CHA geldiğinde bira kutusunun yeri değiştirilmiş ve tekrar ayakkabılığa konulmuştu. İHA geldiğinde bira kutusu ayakkabılıktaydı. 

* Görüldüğü üzere; bir tek bira kutusu olmasına karşın sanki birden çok bira kutusu varmış gibi çekilen görüntülerdeki bira kutusunun protestocular camiden çıktıktan sonra, şüpheliler tarafından camiye getirilip konulduğu ve çeşitli basın organlarının fotoğraf ve video görüntülerine girmesi için sürekli olarak yerinin değiştirildiği görüntülerden ve bira kutusunun konuluş biçiminden anlaşılmaktadır.

(İsmail Saymaz / Hürriyet)

Erdoğan'a afişli hakarete 6 bin 80 lira ceza

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Başbakan olduğu dönemde afiş ile hakaret ettiği gerekçesiyle Halkın Türkiye Komünist Partisi yönetim kurulu üyesi Memet Adıgüzel'e 6 bin 80 lira adli para cezası verildi.

Hürriyet'in haberine göre; Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasına tutuksuz sanık Memet Adıgüzel katılmazken Adıgüzel'i avukat Özgür Urfa temsil etti. Avukat Urfa, müvekkilinin beraatını talep ederken mahkeme, Memet Adıgüzel'in “kamu görevlisine alenen hakaret" suçundan 6 bin 80 lira adli para cezasına çarptırılmasına karar verdi. Mahkeme, Adıgüzel'in cezayı 24 taksitte ödemesine hükmetti. Öte yandan hükmün açıklanmasının bırakılmasını da kabul etmeyen Adıgüzel'in cezası da ertelenmedi.

PARTİ CAMINA ASILAN AFİŞ NEDENİYLE
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Çekmeköy Ak Parti İlçe Teşkilatı'nın sevgi yürüyüşü düzenledi. İddianamede, AK Parti üyelerinin cadde üzerinde bulunan Halkın Türkiye Komünist Partisi Çekmeköy İlçe teşkilatının önünden geçtiği sırada parti penceresinde bulunan afişte, o tarihte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kalemle çizilmiş resmi ve resim yanında hakaret içeren yazıların olduğu belirtildi. Afişin fotoğrafını çeken emniyet görevlilerinin ihbarı üzerine başlatılan soruşturma kapsamında afişleri parti camına asan Mehmet Adıgüzel hakkında “kamu görevlisine alenen hakaret" suçlamasıyla 3 ay 15 günden 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Vahşet minibüsü gezici kütüphane oluyor

Hatay'da Ayhan Kara Vakfı Başkanı Ayhan Kara, Özgecan Aslan’ın hunharca öldürüldüğü minibüsü gezici kütüphaneye dönüştüreceğini söyledi.

Kara, yaptığı açıklamada minibüsün satın alınarak Hatay’a getirildiğini öğrendiğini ve o şahıs ile irtibata geçerek minibüsü aldığını söyledi. Araçla ilgili Özgecan'ın ailesiyle görüştüğünü belirten Kara, "Görüşme sonunda 'karanlığa karanlıkla', 'ateşe ateşle' karşılık verilmemesi gerektiği kanısı hasıl oldu ve aracı tamamen yakma fikrinden vazgeçtik. Bu aracın içindeki koltuklar ve döşemeler ibretlik bir şekilde yakılacak ve içerisi gezici bir çocuk kütüphanesi olarak dizayn edildikten sonra Ayhan Kara Vakfı'nın çatısı altında Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde çocuk okurlara hizmet verecek" dedi.

Cübbeli Ahmet Hoca’nın beraati istendi

Savcı, 'Cübbeli Ahmet'in beraatini istedi.

Savcı, “Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün yargılandığı davada beraatini istedi.


Savcı, "Cübbeli Ahmet Hoca" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün yargılandığı davada beraatini istedi.
Kamu oyunda 'Cübbeli Ahmet' olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün de sanıkları arasında bulunduğu "Karagümrük çetesine" yönelik açılan davada savcı mütalaasını verdi.

Savcı, Ahmet Mahmut Ünlü'nün de aralarında bulunduğu 10 tutuksuz sanık hakkında "Örgüt kurmak ve örgüte üye olmak" suçlarından; delil yetersizliği, "İnsan ticareti, fuhuşa teşvik ve aracılık etme" suçlarından; suçların manevi unsurunun bulunmadığı, "Cinsel saldırı" suçundan ise soyut iddia haricinde yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesini istedi.
Savcı, aralarında sanık Nejat Ergin'in bulunduğu diğer 6 sanık hakkında ise "Örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak" suçlarından; yeterli kesin inandırıcı delil bulunamadığı gerekçesiyle beraat istedi. Savcı Nejat Ergin hakkında sadece "Tehdit" suçundan cezalandırılmasını talep ederken, sanıklardan Mahjouba Demirel hakkında ise sahte pasaport bulundurmak suçundan cezalandırılmasını istedi.

İstanbul 9 saat elektrik yok - Hangi ilçelerde elektrik yok?

Ataşehir, Çekmeköy, Sancaktepe, Sultanbeyli ve Tuzla'nın bazı kesimlerine, 28 Mart'ta elektrik verilemeyecek.

İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım AŞ'den yapılan açıklamaya göre, 28 Mart Cumartesi günü Ataşehir'de 08.00 ile 17.00 saatleri arasında Örnek Mahallesi Akmeşe Sokak, Çekmeköy'de ise saat 10.00-12.00'de Alemdağ Mahallesi, Saray ile 111 ve 117 sokaklarda elektrik kesintisi uygulanacak.

Sancaktepe'de, 10.00 ile 11.00 saatleri arasında, Sarıgazi Mahallesi, Çeşme, Türbe ve Namık Kemal sokaklara, Sultanbeyli'de de saat 13.00-17.00'de Ahmet Yesevi Mahallesi, İktibas, Kaptanı Derya ve  Çukur Yayla sokaklarına elektrik verilemeyecek. Tuzla'da da 12.00 ile 13.00 saatleri arasında, Orta Mahallesi 1. Sanayi Sokak'ta kesintisi yapılacak.

CHP'den AK Parti’yi destekleyen iş adamlarıyla ‘gizli’ görüşme

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki akşam sürpriz bir biçimde ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da iş yapan 8 ünlü işadamıyla bir araya geldi. Bir otelde düzenlenen yemeğin katılımcıları “sır” gibi saklanırken, iş adamlarının, “Önceki seçimlerde, AKP’ye oy verdik, partiye destek sunduk. Ancak artık endişeliyiz. Bu seçimlerde demokrasiyi rafa kaldırmayacağını bildiğimiz siyasi partilerin yanında durmak istiyoruz” mesajını verdikleri iddia edildi.

Milliyet Gazetesi'nden Meriç Trafolar'ın haberine göre Kılıçdaroğlu, önceki akşam İzmir’e hareketinden önce Marriott Otel’de sürpriz bir programa katıldı. Basından ve partililerden dahi saklanan yemeğin CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin tarafından organize edildiği öğrenildi. Yemeğe ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yatırımları bulunan 8 ünlü işadamı katıldı. İşadamlarının isimleri, “AK Parti baskısıyla karşılaşabilecekleri” gerekçesiyle paylaşılmadı.

İddialara göre, işadamları, “Geçmişte Ak Parti’ye oy verdik. Maddi destek de sağladık. Ancak artık Türkiye’nin gidişatından endişeliyiz. Demokrasi ve hukuk konularında kaygılarımız var. Bu seçimlerde demokrat bir tavır takındığını bildiğimiz, demokrasiyi rafa kaldırmayacağını bildiğimiz siyasi partilerin yanında durmak istiyoruz” diyerek CHP’ye dolaylı destek mesajı verdikleri belirtildi.

Yemekte, CHP’nin Kürt sorunun çözümü konusundaki tutumumun da bölgede karşılığı olduğu, ancak Ak Parti-HDP kutuplaşması nedeniyle CHP’nin bölgede yeteri kadar oy alamadığı tespitinin yapıldığı da ileri sürüldü.

İşsizlerle buluşacak
Kılıçdaroğlu, bugün ODTÜ Vişnelik tesislerinde genç işsizlerle bir araya gelecek. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu ve Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız’ın organizasyonunda farklı sektörlerden gençlerin katılacağı toplantıdan çıkan kararların, seçim bildirgesine yansıyacağı ifade ediliyor. Kılıçdaroğlu, daha sonra Tunceli’ye geçerek Pertek’te muhtarlarla bir araya gelecek.

Mehmet Metiner'den Kabataş itirafı

AK Parti Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner katıldığı bir TV programında Kabataş olayı hakkında konuştu.

Metiner Gezi olayları sırasında Kabataş’ta başörtülü bir kadına saldırıldığı yönündeki iddialara ilişkin o dönemin bazı polis müdürleri tarafından kandırıldıklarını söyledi.

Mehmet Metiner şunları söyledi:

Ben izlediğimi söylemedim mesela. Ama katıldığım TV programlarında bu görüntülerin var olduğunu söyledim. Niye var olduğunu da açıkladım. Çünkü biz iktidar partisiyiz. Biz emniyet müdürlerimizi ararız ilgili birimlerimizi arar sorarız.  Deriz ki ‘bu görüntüler var mı?’ O dönemin paralel müdürleri bu görüntülerin elimizde olduğunu söylediler. Biz de meğer namert olduklarını bilmeden onların söylemiş oldukları söze itibar ederek ‘evet bu olayın görüntüleri var’ dedik. 

Ben dedim ben… Gerçek böyle itiraf edilir. Ben izlediğimi söylemedim. Ama izlediğini söyleme yalanı üzerinden bir algı oluşturulmaya çalışılmışsa, bugün tırnak içinde gerçeğini açıklıyorum üzerinden de başka bir algı başka bir operasyon yapılmak isteniyor.