Tarsus’tan vahşet haberi... 2 gündür aranan üniversiteli Özgecan’ın ceseti bir dere yatağında yanmış olarak bulundu. Genç kızı bindiği yolcu minibüsünde bıçaklayarak öldürdükten sonra yaktıkları öne sürülen 3 şüpheliden önce 2’si gözaltına alındı. Cinayet zanlısı olarak aranan Suphi A. da dün akşam saatlerinde yakalandı. Gözaltına alındıktan sonra sağlık kontrolü için Tarsus Devlet Hastanesi'ne götürülen zanlıları, hastanede toplanan kalabalık linç etmek istedi. Polis ve jandarma öfkeli kalabalığı güçlükle yatıştırdı. Bu arada vahşetin sır perdesi de aralanıyor. Zanlıların ifadelerine göre minibüs şoförü Suphi A., Özgecan'a tecavüz etmeye kalkınca genç kız direndi. Suphi A. önce bıçakladı sonra da başına demir çubukla vurdu. Babası ve arkadaşından yardım istedi. Özgecan’ın cansız bedenini ormanlık bir alanda yaktılar.
MERSİN Tarsus’ta yaşayan Çağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Özgecan Aslan’a (20) ulaşamayan ailesi, çarşamba gecesi polise başvurdu. Özgecan aranırken, önceki akşam Tarsus- Mersin- Adana arasında yolcu taşıyan minibüsün sürücüsü Suphi A. (26) jandarma noktasında durarak otoyola nasıl çıkacağını sordu. Jandarmalar, tarif ettikleri yol yerine ormana giden minibüsü durdurdu. Suphi A., babası Necmettin A. (50) ve Fatih G.’nin (20) bulunduğu minibüste kan izine rastlandı. Suphi A., 2 yolcunun kavga ettiğini, o yüzden lekelerin olduğunu öne sürünce 3 şüpheli, serbest bırakıldı.
KAN DONDURAN VAHŞET
Jandarma, Özgecan Aslan’ın kayıp bilgisi üzerine minibüsü tekrar aramaya başladı. Tarsus’ta yapılan yol kontrolünde minibüs, içinde Necmettin A. ve Fatih G. ile birlikte ele geçirildi. Aramada bulunan bir şapka, Özgecan’ın babası Mehmet Aslan’a gösterildi. Baba Aslan, şapkanın kızına ait olduğunu söyleyince sorgulanan Necmettin A. ve Fatih G., genç kızı bıçaklayarak öldürdüklerini, cesedini benzin döküp yaktıklarını, sonra da Çamalan köyü Alman Mezarlığı yakınındaki Cin Deresi yatağına attıklarını itiraf etti. Linç edilmek istenen ve yüzünde tecavüze kalkıştığı Özgecan'ın tırnak izleri bulunan Suphi Altındöken İlçe Jandarma Komutanlığı'nda diğer 2 şüpheli ise Emniyet Müdürlüğü'nde sorguya alındı.
ARKADAŞI TEŞHİS EDEMEDİ
Dün sabah yapılan aramada, şüphelilerin gösterdiği yerde, yanmış kadın cesedi bulundu. Hastaneye getirilen ceset, Özgecan’ın Tarsus’ta en son birlikte görüldüğü kız arkadaşına gösterildi. Cesedi teşhis edemeyen genç kız, kıyafetlerin arkadaşına ait olduğunu söyleyip fenalık geçirdi.
KATİL ZANLILARINA LİNÇ GİRİŞİMİ
Cinayetle ilgili araştırmasını sürdüren polis ve jandarma ekipleri, firari Suphi A.'yı saat 21.00 sıralarında Fatih Mahallesi'nde bir alışveriş merkezinin yakınlarında saklanırken yakalandı. Gözaltına alınan şüpheli önce sorgulanlak için emniyete götürüldü. Burada işlemleri yapılan Suphi A., babası Necmettin A., ile Fatih G., sağlık kontrolü için Tarsus Devlet Hastanesine getirildiler.
Jandarma ve polis ekipleri çevrede geniş güvenlik önlemi alırken, hastanede bulunan kalabalık cinayet zanlılarına saldırarak linç etmek istediler. Sağlık kontrolünden geçirilen şüpheliler, polis ve Jandarma ekipleri tarafından kordon oluşturularak hastaneden çıkarıldı. Şüphelilerden Suphi A.'nın jandarmada, Necmettin A. ile Fatih G.'nin ise polisteki sorgusu devam ediyor.
Cinayet şüphelisi evli ve 1 çocuk babası olan minibüs şoförü Suphi A. ile cesedi yok etmek için kendisine yardım ettiği ileri sürülen eski kuyumcu babası 50 yaşındaki Necmettin A. ve arkadaşı 20 yaşındaki Fatih G.'nin sorgusu sürüyor. İlk bilgilere göre, Suphi A'nın, minibüste son yolcu olan Özgecan'a tecavüze kalkıştığı; genç kızın biber gazı sıkıp direnince bıçakla öldürdüğü; babası ve arkadaşını çağırıp cesedi yok etmek için ormanlık alanda yaktıkları ortaya çıktı. Şüphelilerin genç kıza tecavüz edip etmediği yapılan otopsinin sonucuna göre belirleneceği kaydedildi.
‘ALIŞVERİŞTEN DÖNÜYORDUK’
Güçlükle sakinleştirilen genç, şunları anlattı: “Çarşamba günü saat 13.30’da okuldan birlikte çıktık. Alışveriş merkezinde yemek yedik, akşam minibüse bindik. Ben yolda indim, o da evine gitmek üzere devam etti.” Aslan ailesi de cesedin kızları Özgecan’a ait olduğunu, minibüste bulunan kıyafetlerinden teşhis etti. Adana Adli Tıp Kurumu’nda otopsi yapılan Özgecan Aslan, toprağa verilmek üzere yakınlarına teslim edildi. Gözyaşları içerisinde alınan genç kızın naaşı cenaze aracıyla Mersin’e götürüldü.
DNA TESTİ BELİRLEYECEK
YÜZÜYLE birlikte vücudunun bir bölümü yanan cesedin kesin olarak Özgecan Aslan’a ait olduğunu belirlemek için aile fertlerinden alınan DNA örnekleri ile karşılaştırma yapılacak.
KAN DONDURAN VAHŞETİN SIR PERDESİ ARALANIYOR
Sorguya alınan 2 şüpheli cinayeti itiraf edip cesedi attıkları yeri gösterdi. Çamalan Köyü Alman Mezarlığı yanında ormanlık bölgede Cinderesi yatağında yüzü ve vücudunun bir bölümü yanmış halde bulunan cesedinin kayıp Özgecan Aslan’a ait olduğu belirlendi. Aranan cinayet şüphelisi Suphi A. dA polis ve jandarmanın operasyonuyla gözaltına alındı. Linç edilmek istenen ve yüzünde tecavüze kalkıştığı Özgecan’ın tırnak izleri bulunan Suphi A. İlçe Jandarma Komutanlığı’nda, diğer 2 şüpheli ise Emniyet Müdürlüğü’nde sorguya alındı.
MİNÜBÜSTE TECAVÜZE KALKIŞTI
Türkiye’yi ayağa kaldıran vahşetin kurbanı Özgecan Aslan toprağa verilirken, olaydaki sır perdesi de aydınlanmaya başladı.
Şüphelilerin ilk ifadeleri ve elde edilen delillere göre olay şöyle gelişti:
Çağ Üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan, Mersin’deki evine gitmek için bir arkadaşıyla halen Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığı’nda sorgulanan cinayet şüphelisi şoför Suphi A.'nın minibüsüne bindi. Tarsus’ta oturan arkadaşı inince Özgecan minibüste tek yolcu kaldı.
Şoför Suphi A. Mersin’e D-400 karayolundan gitmesi gerekirken güzergah değiştirerek Tarsus- Mersin Otoyolu doğru saptı. Sürücünün güzergahını değiştirmesinden 'kaçırılıp başına kötü bir şey geleceğini’ anlayınca tepki gösteren Özgecan, onunla tartıştı. Yola devam edip minibüsü tenha bir yerde durduran Suphi A.'nın tecavüze kalkıştığı Özgecan, yanında taşıdığı biber gazını sıkarak karşı koydu. Boğuşma sırasında Özgecan, Suphi A.'nın yüzüne tırnaklarını geçirip direndi. Şoför Suphi A., bıçağını çıkarıp Özgecan’a defalarca sapladı ardından araçta bulunan demir çubukla vurarak öldürdü.
Suphi A., Özgecan’ı öldürdükten sonra cesediyle birlikte Tarsus’a dönüp babası Necmettin A. ve arkadaşı Fatih G.’den yardım istedi. Onlar da gelince birlikte Özgecan’ın cesedi ortadan kaldırmak için benzin alıp ormanlık bölgeye götürüp, Cinderesi’nde yaktı.
Tarsuslu varlıklı bir aileden olan Necmettin A.'nın kuyumcu olduğu, işleri bozulup iflas edince şoförlük yaptığı, kaçakçılık suçundan sabıkalı olduğu ve bir süre önce trafik kazasına karıştığı belirtildi.
ACILI ANNE İSYAN ETTİ: İDAM EDİLSİN
Özgecan Aslan'ın annesi Songül Aslan, "Bir dolmuşa binip de evine gelirken bu katliamın olmasına benim aklım ermiyor, akıl sır erdiremiyorum. Kızımın tek hatası dolmuşa binip evine gelmek mi" dedi.
Aslan, kızı için Mersin Şehir Mezarlığı'nda düzenlenecek cenaze töreni öncesi gazetecilere yaptığı açıklamada, kızının katil zanlılarının en büyük cezayı almasını istediğini söyledi.
"Masum bir kızın ölmesine neden olanların benim kızımdan beter olmasını istiyorum" diyen anne Aslan, şöyle devam etti:
"Bu hakkın yerde kalmamasını istiyorum. İdam edilsin, işkence edilsin. Özgecan melek gibi kalbi temiz, yüreği temiz, her konuda herkese iyilik yapan bir insandı. Okuyup adam olma hedefleri vardı. Psikolojiyi bitirip kendine iş yeri açmak hedefiydi. Hep çalışıyordu ve çok başarılıydı ama yapamadı maalesef. Bir dolmuşa binip de evine gelirken bu katliamın olmasına benim aklım ermiyor, akıl sır erdiremiyorum. Kızımın tek hatası dolmuşa binip evine gelmek mi?"
Kızını en son okula yolcu ettiği sabah gördüğünü anlatan Aslan, "Sabah sütünü verdim, harçlığını verdim gitti. Üç gün önce telefonu bozuktu. Arkadaşının telefonundan ablasına 'Annem merak etmesin 20.00'de Mersin'de olacağım' diye mesaj atıyor. Bekliyorum, bekliyorum gelmiyor. Saatler geçti gelmeyince gece karakola 'kızım kayıp, kaçırdılar mı' diye başvuruda bulundum. Kimliğini verdim, araştırıyoruz dediler" diye konuştu.
Özgecan'ın ablası Beste de kardeşinin en son kendisine mesaj attığını kaydetti.
BAKAN AVCI'DAN ÖZGECAN AÇIKLAMASI
Bakan Avcı, Mersin Tarsus'ta öldürülen Özgecan Aslan'ın ile ilgili de değerlendirme yaparak şunları söyledi: “Her ölüm acıdır, genç ölümler daha acıdır. Kadınlarımıza, gençlerimize, çocuklarımıza yönelik şiddetin kaynağında eğitimsizliğinde yattığı söylenebilir, doğdur. Ama pek çok başka nedenlerde var. Biz zaten eğitim müfredatında yaptığımız düzenlemelerle özellikle şiddet konusunda, cinsiyet eşitsizliği konusunda, demokratik eğitim konusunda, farklı görüşlere, tutumlara hoş görüyle yaklaşma konusunda gerekli düzenlemeleri yapıyoruz. Daha da yapmamız gereken şeyler var. Ama ne kadar tedbir alırsanız alın zaman zaman bu tür müessif olaylarla da karşılaşılabiliyor" Hürriyet
14 Şubat 2015 Cumartesi
Liseli Ayşe yatağında ölü bulundu
SİVAS’ta lise son sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Ayşe Yılmaz, dün yatağında ölü bulundu. Savcılık Yılmaz’ın ölümünü şüpheli değerlendirerek otopsi yapılmasına karar verdi.
Sivas’ta çiftçi Mustafa-Fatma Yılmaz çiftinin çocukları Ayşe Yılmaz, dün sabah evinde gece yattığı yatağından sabah uyanmadı. Bunun üzerine odasına giden babası Mustafa Yılmaz, kızını yatağının içinde hareketsiz halde buldu.
Sağlık ekiplerine haber verilirken, olay yerine polis ekipleri de sevk edildi. Sağlık ekiplerinin yaptığı incelemede Ayşe Yılmaz’ın öldüğünü anlaşıldı.
Ölümün şüpheli görülmesi üzerine Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı’nca inceleme başlatıldı. Genç kızın cesedi olay yerindeki inceleme sonrası Cumhuriyet Üniversitesi morguna kaldırıldı.
Otopsi yapılarak vücudundan alınan örnekler incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Otopsi işleminin ardından Yılmaz toprağa verildi.
Genç kızın kesin ölüm nedeninin Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek rapora göre belirleneceği belirtildi.
Amatör olarak foto modellik yapan Yılmaz’ın yaşasaydı bugün 19’uncu yaşını kutlayacağı belirtildi. Hürriyet
Sivas’ta çiftçi Mustafa-Fatma Yılmaz çiftinin çocukları Ayşe Yılmaz, dün sabah evinde gece yattığı yatağından sabah uyanmadı. Bunun üzerine odasına giden babası Mustafa Yılmaz, kızını yatağının içinde hareketsiz halde buldu.
Sağlık ekiplerine haber verilirken, olay yerine polis ekipleri de sevk edildi. Sağlık ekiplerinin yaptığı incelemede Ayşe Yılmaz’ın öldüğünü anlaşıldı.
Ölümün şüpheli görülmesi üzerine Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı’nca inceleme başlatıldı. Genç kızın cesedi olay yerindeki inceleme sonrası Cumhuriyet Üniversitesi morguna kaldırıldı.
Otopsi yapılarak vücudundan alınan örnekler incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Otopsi işleminin ardından Yılmaz toprağa verildi.
Genç kızın kesin ölüm nedeninin Adli Tıp Kurumu’ndan gelecek rapora göre belirleneceği belirtildi.
Amatör olarak foto modellik yapan Yılmaz’ın yaşasaydı bugün 19’uncu yaşını kutlayacağı belirtildi. Hürriyet
Diyanet'ten nişanlı çiftlere: El ele tutuşmayın, sadece konuşun
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın aylık dergisinin şubat sayısında yer alan bir makalede, nişanlı çiftlerin “el ele dolaşmalarının dinen uygun olmadığı” savunuldu. Fetvada, nişanlı çiftlere “İslami usullere göre görüşüp konuşmaları” önerildi.
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşü olarak yer alan makalede tartışma yaratacak şu ifadelere yer verildi:
Nişanlıların İslami örtünmeyi gözetmek, başkalarının göremeyeceği bir tarzda yalnız kalmamak gibi dini ölçülere uygun olarak, birbirlerini daha yakından tanımak amacıyla görüşüp konuşmalarında bir sakınca yoktur.
Fakat nişanlıların flört etmeleri, dost hayatı yaşamaları, dedikoduya mahal verecek şekilde başbaşa kalmaları, öpüşmeleri, el ele tutuşmaları ve benzeri İslam'ın onaylamadığı davranışlardan uzak durmaları gerekir.
'MUTLAKA RESMİ NİKAH'
Bazı gençlerin dini hassasiyeti gözetme adına nişanlılık dönemlerinde “dini nikâh” kıydıklarına vurgu yapan makalede, bunun sonucunda da üzücü olaylar yaşandığı savunuldu.
Bu tarz üzücü olayların yaşanmaması için de mutlaka resmi nikâh kıyılması gerektiği vurgulandı. Yazıda, “Dinen evlilik hayatı”nın da nikâh kıyılmasıyla başladığı belirtilerek, nişanlıların, kesin evlenmeye karar vermeden nikâh kıydırmamaları ve İslami usulde nişanlılığa devam etmeleri istendi.Hürriyet
Din İşleri Yüksek Kurulu’nun görüşü olarak yer alan makalede tartışma yaratacak şu ifadelere yer verildi:
Nişanlıların İslami örtünmeyi gözetmek, başkalarının göremeyeceği bir tarzda yalnız kalmamak gibi dini ölçülere uygun olarak, birbirlerini daha yakından tanımak amacıyla görüşüp konuşmalarında bir sakınca yoktur.
Fakat nişanlıların flört etmeleri, dost hayatı yaşamaları, dedikoduya mahal verecek şekilde başbaşa kalmaları, öpüşmeleri, el ele tutuşmaları ve benzeri İslam'ın onaylamadığı davranışlardan uzak durmaları gerekir.
'MUTLAKA RESMİ NİKAH'
Bazı gençlerin dini hassasiyeti gözetme adına nişanlılık dönemlerinde “dini nikâh” kıydıklarına vurgu yapan makalede, bunun sonucunda da üzücü olaylar yaşandığı savunuldu.
Bu tarz üzücü olayların yaşanmaması için de mutlaka resmi nikâh kıyılması gerektiği vurgulandı. Yazıda, “Dinen evlilik hayatı”nın da nikâh kıyılmasıyla başladığı belirtilerek, nişanlıların, kesin evlenmeye karar vermeden nikâh kıydırmamaları ve İslami usulde nişanlılığa devam etmeleri istendi.Hürriyet
13 Şubat 2015 Cuma
Televizyon sunucuları hayat kadını çıktı
Ülke bu seks skandalıyla çalkalanıyor. Romanya’da 30’dan fazla sunucu ve model hayat kadınlığı suçlamasıyla tutuklandı.
Tutuklanan 33 kadından yedisinin bir gece için 10 bin sterlin ücret aldığı belirlendi. Televizyon kanallarında sunuculuk ve modellik yapan kadınlar fuhuş çetesinin üyeleri olmakla suçlanıyor. Aralarında bir Playboy modelinin de olduğu kadınlardan 6’sı ise Romanya televizyon kanallarında tanınan sunucular.
Tutuklanan 33 kadından yedisinin bir gece için 10 bin sterlin ücret aldığı belirlendi. Televizyon kanallarında sunuculuk ve modellik yapan kadınlar fuhuş çetesinin üyeleri olmakla suçlanıyor. Aralarında bir Playboy modelinin de olduğu kadınlardan 6’sı ise Romanya televizyon kanallarında tanınan sunucular.
Askeri lisede ‘Türkiye’yi nasıl vurursunuz’ dersi!
Rusya’da Savunma Bakanlığı’na bağlı Kamu Konseyi, uluslararası ilişkilerde değişen dengeleri müfredata yansıtmak için yapılması gereken değişiklikleri ele aldı.
Rus gazetesi Kommersant’ın haberine göre, askeri öğrencilere ilerleyen teknolojiyi kapsayan eğitimler verilmesi planlanırken, buna örnek olarak Harb Akademileri’nin başında bulunan Korgeneral Oleg Makareviç, Türkiye ve Letonya’nın aralarında bulunduğu bazı ülkelerdeki askeri üslere saldırı düzenlenen bir simülasyonu hayata geçirdi.
Gazeteye göre Makareviç, artık dört yıl öncesinden farklı bir askeri stratejileri olduğunu belirterek ‘Ukrayna krizi, Kiev’in ABD yanlısı olması, IŞİD terör örgütü tehdidi, Kore’deki istikrarsızlık’ gibi birçok faktörü örnek gösterdi. Korgeneral aynı zamanda eğitimin modernleşmesi gerektiğini; askeri liselerde savaş robotları, insansız hava araçları gibi ileri teknolojilerin öğretileceğini belirtti. Marakeviç’in buna örnek teşkil etmesi amacıyla, Türkiye’nin de arasında bulunduğu ülkelere saldırı düzenlenmesini işleyen bir simülasyonu bizzat kendisi kullandı.
Gizem'in katiline ağırlaştırılmış müebbet
Adana'da, altı yaşındaki Gizem Akdeniz'i bıçakladıktan sonra yakarak öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Süleyman Akdeniz'in güvenlik gerekçesiyle Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ikinci duruşmasında karar açıklandı. Adli Tıp’tan gelen rapor üzerine cinsel istismar suçundan beraat eden Süleyman Akdeniz, Gizem’i öldürmekten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, hürriyeti yoksun bırakmaktan da 12 yıl hapis cezasına mahkum edildi.
Güvenlik gerekçesiyle Manisa’da görülen dava, ilk duruşmada olduğu gibi yine yoğun güvenlik önlemleri altında yapıldı. Adliye girişinde ve içinde çok sayıda polisin hazır beklediği davayı takip etmek isteyen Gizem Akdeniz’in amcası duruşma salonuna alınmadı. Sabah saatlerinden itibaren güvenliğin en üst seviyede tutulduğu Manisa Adliye Sarayında x-ray cihazlarından geçen vatandaşlar polislerin üst araması ve kimlik kontrolü yapmalarının ardından binaya alındı.
Aynı işlem mahkeme salonu önünde de gerçekleştirildi.
Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada mahkeme başkanı Süleyman Akdeniz hakkındaki kararı açıkladı. Mahkeme Başkanı sanığın akrabalık ve ölenin küçüklüğünden yararlanarak pikniğe götürme bahanesi ile araçla Adana Rüzgarlıtepe mevkisine götürdüğünü, yolda pet şişe ile benzin aldığını, olay yerinde küçük kızın ellerini ayaklarını ve ağzını bantlayarak, karın bölgesinden bıçakladığını ve henüz ölmemiş küçük kızın üzerine yanında getirdiği benzini döküp ateşlemek suretiyle yanarak ölmesine sebep olduğunu söyledi. Sanığın aynı zamanda olayın ardından bir şey olmamış gibi küçük kızı arama çalışmalarına katıldığı ve şüphelerin kendisine çevrilmesinin ardından suçunu Cumhuriyet Savcılığına itiraf ettiğini ve bu itiraf ve yer göstermelerdeki tavrını samimi olarak değerlendirdiklerini ve bundan sonra yaptığı savunmaların dikkate alınmadığını belirtti. Çocuğun cinsel istismarına yönelik kamu davası açıldığını ancak adli tıptan gelen raporda Gizem Akdeniz’de herhangi bir cinsel istismar izine rastlanılmadığını belirten Mahkeme Başkanı sanığın, ‘Canavarca hisle veya eziyet çektirerek’, adam öldürmek suçundan cezalandırılmasına, cinsel istismar suçundan ise beraat etmesine karar verdi. Sanık Süleyman Akdeniz’in aynı zamanda hürriyeti yoksun kılma suçundan 12 yıl cezaya çarptırıldığı ve tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Sanık Süleyman Akdeniz, TCK’nın 82. maddesi 1-A, 1-B, 1-C, 1-E bendlerinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, 109 nolu maddenin 109-1, 2, 3-F bendlerinden de 12 yıl hapis cezasına çarptırılmış oldu. Süleyman Akdeniz’in temyiz yolu açık bulunuyor.
OLAY
Olay, 17 Nisan'da meydana geldi. Seyhan ilçesi Tellidere mahallesinde sokak ortasında oyun oynarken ortadan kaybolan Gizem Akdeniz'in cesedi, 36 saat sonra bıçaklanmış ve yakılmış olarak bulundu. Olayla ilgili çalışma başlatan polis, cinayet zanlısı olarak ailenin akrabası özel güvenlik görevlisi Süleyman Akdeniz'i gözaltına aldı.
Gizem'i, ablası Gamze Akdeniz ile evlenmesine izin verilmemesi üzerine intikam için öldürdüğünü itiraf eden Süleyman Akdeniz, "Cinayetten ağırlaştırılmış ömür boyu, çocuğun istismarı ve hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından 33 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmaya başlandı. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi, güvenlik gerekçesiyle davanın başka bir ilde görülmesi yönünde karar almasının ardından Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Süleyman Akdeniz'in Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verdi.
Güvenlik gerekçesiyle Manisa’da görülen dava, ilk duruşmada olduğu gibi yine yoğun güvenlik önlemleri altında yapıldı. Adliye girişinde ve içinde çok sayıda polisin hazır beklediği davayı takip etmek isteyen Gizem Akdeniz’in amcası duruşma salonuna alınmadı. Sabah saatlerinden itibaren güvenliğin en üst seviyede tutulduğu Manisa Adliye Sarayında x-ray cihazlarından geçen vatandaşlar polislerin üst araması ve kimlik kontrolü yapmalarının ardından binaya alındı.
Aynı işlem mahkeme salonu önünde de gerçekleştirildi.
Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada mahkeme başkanı Süleyman Akdeniz hakkındaki kararı açıkladı. Mahkeme Başkanı sanığın akrabalık ve ölenin küçüklüğünden yararlanarak pikniğe götürme bahanesi ile araçla Adana Rüzgarlıtepe mevkisine götürdüğünü, yolda pet şişe ile benzin aldığını, olay yerinde küçük kızın ellerini ayaklarını ve ağzını bantlayarak, karın bölgesinden bıçakladığını ve henüz ölmemiş küçük kızın üzerine yanında getirdiği benzini döküp ateşlemek suretiyle yanarak ölmesine sebep olduğunu söyledi. Sanığın aynı zamanda olayın ardından bir şey olmamış gibi küçük kızı arama çalışmalarına katıldığı ve şüphelerin kendisine çevrilmesinin ardından suçunu Cumhuriyet Savcılığına itiraf ettiğini ve bu itiraf ve yer göstermelerdeki tavrını samimi olarak değerlendirdiklerini ve bundan sonra yaptığı savunmaların dikkate alınmadığını belirtti. Çocuğun cinsel istismarına yönelik kamu davası açıldığını ancak adli tıptan gelen raporda Gizem Akdeniz’de herhangi bir cinsel istismar izine rastlanılmadığını belirten Mahkeme Başkanı sanığın, ‘Canavarca hisle veya eziyet çektirerek’, adam öldürmek suçundan cezalandırılmasına, cinsel istismar suçundan ise beraat etmesine karar verdi. Sanık Süleyman Akdeniz’in aynı zamanda hürriyeti yoksun kılma suçundan 12 yıl cezaya çarptırıldığı ve tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Sanık Süleyman Akdeniz, TCK’nın 82. maddesi 1-A, 1-B, 1-C, 1-E bendlerinden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, 109 nolu maddenin 109-1, 2, 3-F bendlerinden de 12 yıl hapis cezasına çarptırılmış oldu. Süleyman Akdeniz’in temyiz yolu açık bulunuyor.
OLAY
Olay, 17 Nisan'da meydana geldi. Seyhan ilçesi Tellidere mahallesinde sokak ortasında oyun oynarken ortadan kaybolan Gizem Akdeniz'in cesedi, 36 saat sonra bıçaklanmış ve yakılmış olarak bulundu. Olayla ilgili çalışma başlatan polis, cinayet zanlısı olarak ailenin akrabası özel güvenlik görevlisi Süleyman Akdeniz'i gözaltına aldı.
Gizem'i, ablası Gamze Akdeniz ile evlenmesine izin verilmemesi üzerine intikam için öldürdüğünü itiraf eden Süleyman Akdeniz, "Cinayetten ağırlaştırılmış ömür boyu, çocuğun istismarı ve hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından 33 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanmaya başlandı. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi, güvenlik gerekçesiyle davanın başka bir ilde görülmesi yönünde karar almasının ardından Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Süleyman Akdeniz'in Manisa Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verdi.
Öğretmenini öldürdü tahliye oldu
Kayseri'de tartışma sonucu yumruk attığı ve başını zemin çarpan müdür yardımcısı Mehmet Aktaş'ın kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmesi nedeniyle tutuklanan öğrenci F.Ş., 'Kasten yaralamadan ölüme sebebiyet vermek' suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti, tutuklu sanık F.Ş.'nin cezaevinde kaldığı süreyi göz önüne alarak tahliyesine karar verdi.
Hürriyet'in haberine göre; Olay, geçen yıl 17 Mayıs'ta meydana geldi. Merkez Melikgazi İlçesi Selimiye Mahallesi Seyyid Burhaneddin Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde Müdür Yardımcısı Mehmet Aktaş, Cuma namazı için okuldan ayrıldığı sırada, 12’nci sınıf öğrencisi ve o tarihte 17 yaşında olan F.Ş.’nin yolunu keserek, idiiaya göre devamsızlığı ile ilgili raporu vermek istedi. Raporu kabul etmeyen öğretmen Aktaş ile öğrenci arasında bu nedenle tartışma çıktı. Bu sırada F.Ş.'nın attığı yumruk sonucu başanı kaldırıma çarparak ağır yaralanan Mehmet Aktaş, kaldırıldığı Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yaşamını yitirdi. Öğrenci F.Ş. ise tutuklandı.
Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen karar duruşmasında öğretmen Aktaş'ın eşi Necla, çocukları Özüm ve Gizem Aktaş ile her iki tarafın avukatları hazır bulundu. Tutuklu sanık F.Ş. ise, Ankara'daki cezaevinden telekonferans sistemiyle katıldı. Mahkemede ifade veren Mehmet Aktaş’ın eşi Necla, “Duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Avukatı, çocuğun 274 gündür tutuklu olduğunu söylüyor. Peki, benim kocam kaç gündür tutuklu? Öğretmenleri koruyan bir ceza istiyorum. Buradan caydırıcı bir ceza verilmesini istiyorum” dedi. Babası gibi kendisi de öğretmen olan Özüm Aktaş da, adaletin yerini bulacağına inandığını belirterek, “Bu olay benim meslek hayatımın ilk yılında oldu. Ancak, ben korkmadan öğretmenliğe devam edeceğim. Adalet yerini bulacaktır” diye konuştu.
Tutuklu sanık F.Ş. ise, savunmasında pişman olduğunu belirterek, "Çok pişmanım. Bir suçum yok. Keşke böyle bir olay olmasaydı. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatımı talep ediyorum" dedi.
Mahkeme heyeti, ‘Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir kişiyi öldürme, kasten öldürme’ suçundan dava açılan sanık hakkında, Kasten yaralamadan ölüme sebebiyet verdiği gerekçesiyle 4 yıl 2 ay hapis cezası verdi. Ancak, ceza öğrencinin olay tarihinde yaşının küçük olması ve hapiste yattığı süreyi göz önüne alarak, tahliyesine karar verdi. Öğrencinin salıverilmesine sevinen F.Ş.'nin yakınları, adliye dışında sevinç gözyaşları döktü.
Hürriyet'in haberine göre; Olay, geçen yıl 17 Mayıs'ta meydana geldi. Merkez Melikgazi İlçesi Selimiye Mahallesi Seyyid Burhaneddin Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nde Müdür Yardımcısı Mehmet Aktaş, Cuma namazı için okuldan ayrıldığı sırada, 12’nci sınıf öğrencisi ve o tarihte 17 yaşında olan F.Ş.’nin yolunu keserek, idiiaya göre devamsızlığı ile ilgili raporu vermek istedi. Raporu kabul etmeyen öğretmen Aktaş ile öğrenci arasında bu nedenle tartışma çıktı. Bu sırada F.Ş.'nın attığı yumruk sonucu başanı kaldırıma çarparak ağır yaralanan Mehmet Aktaş, kaldırıldığı Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yaşamını yitirdi. Öğrenci F.Ş. ise tutuklandı.
Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen karar duruşmasında öğretmen Aktaş'ın eşi Necla, çocukları Özüm ve Gizem Aktaş ile her iki tarafın avukatları hazır bulundu. Tutuklu sanık F.Ş. ise, Ankara'daki cezaevinden telekonferans sistemiyle katıldı. Mahkemede ifade veren Mehmet Aktaş’ın eşi Necla, “Duygularımı nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Avukatı, çocuğun 274 gündür tutuklu olduğunu söylüyor. Peki, benim kocam kaç gündür tutuklu? Öğretmenleri koruyan bir ceza istiyorum. Buradan caydırıcı bir ceza verilmesini istiyorum” dedi. Babası gibi kendisi de öğretmen olan Özüm Aktaş da, adaletin yerini bulacağına inandığını belirterek, “Bu olay benim meslek hayatımın ilk yılında oldu. Ancak, ben korkmadan öğretmenliğe devam edeceğim. Adalet yerini bulacaktır” diye konuştu.
Tutuklu sanık F.Ş. ise, savunmasında pişman olduğunu belirterek, "Çok pişmanım. Bir suçum yok. Keşke böyle bir olay olmasaydı. Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatımı talep ediyorum" dedi.
Mahkeme heyeti, ‘Kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir kişiyi öldürme, kasten öldürme’ suçundan dava açılan sanık hakkında, Kasten yaralamadan ölüme sebebiyet verdiği gerekçesiyle 4 yıl 2 ay hapis cezası verdi. Ancak, ceza öğrencinin olay tarihinde yaşının küçük olması ve hapiste yattığı süreyi göz önüne alarak, tahliyesine karar verdi. Öğrencinin salıverilmesine sevinen F.Ş.'nin yakınları, adliye dışında sevinç gözyaşları döktü.
Türk turist vurularak öldürüldü
Tayland’ın Koh Samui adasında Türk olduğu açıklanan ama kimlik bilgileri gizli tutulan bir turist bu sabah saatlerinde Chaweng adlı sahil barının güvenliği ile tartıştı ve görevli tarafından vurularak öldürüldü.
Başına ve göğsüne isabet eden kurşunlarla yere yığılan Türk vatandaşının cesedinin yanında bir bıçak ve 100 bin baht (yaklaşık 3 bin dolar) nakit para bulunduğu bildirildi.
Kabin Srisa-ard adlı güvenlik görevlisi olay yerinde polisin gelmesini bekledi ve emniyet güçlerine teslim oldu.
Polis raporuna göre Türk turist gece saat 02.00 sularında alkollü olarak bara geldi ve kendisine servis yapılmasını istedi. Çalışanların barın kapandığını söylemesi üzerine ise olay çıkardı. Barın önünde bağırırken bir anda güvenlik görevlisiyle aralarında tartışma başladı. Bardaki görevlinin nefsi müdafaa kapsamında Türk turisti vurduğu iddia edildi.
Başına ve göğsüne isabet eden kurşunlarla yere yığılan Türk vatandaşının cesedinin yanında bir bıçak ve 100 bin baht (yaklaşık 3 bin dolar) nakit para bulunduğu bildirildi.
Kabin Srisa-ard adlı güvenlik görevlisi olay yerinde polisin gelmesini bekledi ve emniyet güçlerine teslim oldu.
Polis raporuna göre Türk turist gece saat 02.00 sularında alkollü olarak bara geldi ve kendisine servis yapılmasını istedi. Çalışanların barın kapandığını söylemesi üzerine ise olay çıkardı. Barın önünde bağırırken bir anda güvenlik görevlisiyle aralarında tartışma başladı. Bardaki görevlinin nefsi müdafaa kapsamında Türk turisti vurduğu iddia edildi.
İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad annesinin mezarına yattı
İran eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın annesi hayatını kaybetti.
Ahmedinejad, İran'ın başkenti Tahran'da düzenlenen cenaze töreninde, annesinin mezarına önce kendi yattı.
Annesini toprağa veren 58 yaşındaki İranlı siyasetçinin gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü.
Ahmedinejad, 2006 yılında da babasını kaybetmişti. İranlı lider, o cenaze töreninde de babasının mezarına girmişti.
Ahmedinejad, İran'ın başkenti Tahran'da düzenlenen cenaze töreninde, annesinin mezarına önce kendi yattı.
Annesini toprağa veren 58 yaşındaki İranlı siyasetçinin gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü.
Ahmedinejad, 2006 yılında da babasını kaybetmişti. İranlı lider, o cenaze töreninde de babasının mezarına girmişti.
Etiketler:
cumhurbaşkanı,
haber,
İran,
öldü,
vefat
Mahkemeden şerefsiz tazminatı
17 Aralık büyük rüşvet operasyonu sonrası istifa etmek zorunda kalan eski AB Bakanı Egemen Bağış, TBMM Genel Kurul görüşmeleri sırasında “Şerefsiz” diye bağırdığı CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray’a 2 bin 100 TL tazminat ödemeye mahkum edildi.
Çıray, Meclis Genel Kurulu’nda 5 Mayıs 2014’de Bağış hakkında verilen soruşturma önergesinin görüşmelerinde “Şapkadan tavşan çıkarmayı her daim başaran bu iktidar, Rıza Sarraf'ı hapisten çıkarmayı başarmıştır. Yasal takiple elde edilen ses ve görüntü kayıtlarına göre Egemen Bağış'a 1,5 milyon dolar rüşvet verdiği iddia edilen Rıza'dan söz ediyorum” demişti. Bağış’ın CHP’yi darbecilikle suçlaması üzerine tartışma çıkmıştı.
ÇIRAY ANISINI ANLATTI
Bunun üzerine Çıray, 5 Bağış’ın tepkisine neden olan şu anısını anlatmıştı:
“2000 ya da 2001 yılındaydık, Ereğli Demir Çelik fabrikalarının yönetim kurulu üyesiydim, benimle birlikte Kenan Paşa'nın damadı da orada yönetim kurulu üyesiydi. Bir gün bana geldi ‘Seni birisiyle tanıştırmak istiyorum’ dedi. ‘Kim?’ dedim, ‘Türk-Amerikan Dernekleri Başkanı. Orada, Amerika'da yürüyüş yapılacakmış, bizden de yardım talebi var, tanışırsan seveceksin’ dedi. ‘Peki, sizin tanışıklığınız nerden geliyor?’ dedim. ‘Kenan Paşa Amerika'ya geldiği zaman teşrifat işlerine o bakar’ dedi. Şimdi, sen Kenan Paşa'nın teşrifatçılığını yapacaksın, sonra geleceksin burada ‘O darbeci, bu darbeci’ diye palavra atacaksın. Yani, bu iki yüzlü siyasetin varacağı nokta bu kadar mı?”
''ŞEREFSİZSİN YALANCISIN''
Bu anıyı anlatmasının ardından tartışma büyüdü ve Bağış, Çıray’a “Şerefsizsin, yalancısın” diye bağırdı. Çıray da hakaret nedeniyle Bağış hakkında tazminat davası açtı. Ankara 24. Sulh Hukuk Mahkemesi, Bağış’ı 2 bin 100 lira tazminat ödemeye mahkum etti.
''O GÜCE BEL BAĞLAMASINLAR''
Çıray mahkeme kararı sonrasındaki açıklamada, “Dört Bakan Meclis Genel Kurulu'nda yapılan oylamalarda Yüce Divan'a gitmekten şimdilik kurtuldular. Fakat her geçen gün içten içte biraz daha çürüyen bu çürük güce fazla bel bağlamasalar iyi olur. Egemen Bağış’ın mahkeme tarafından bana tazminat ödemeye mahkum edilmesi bunun bir göstergesidir” dedi.
Çıray, Meclis Genel Kurulu’nda 5 Mayıs 2014’de Bağış hakkında verilen soruşturma önergesinin görüşmelerinde “Şapkadan tavşan çıkarmayı her daim başaran bu iktidar, Rıza Sarraf'ı hapisten çıkarmayı başarmıştır. Yasal takiple elde edilen ses ve görüntü kayıtlarına göre Egemen Bağış'a 1,5 milyon dolar rüşvet verdiği iddia edilen Rıza'dan söz ediyorum” demişti. Bağış’ın CHP’yi darbecilikle suçlaması üzerine tartışma çıkmıştı.
ÇIRAY ANISINI ANLATTI
Bunun üzerine Çıray, 5 Bağış’ın tepkisine neden olan şu anısını anlatmıştı:
“2000 ya da 2001 yılındaydık, Ereğli Demir Çelik fabrikalarının yönetim kurulu üyesiydim, benimle birlikte Kenan Paşa'nın damadı da orada yönetim kurulu üyesiydi. Bir gün bana geldi ‘Seni birisiyle tanıştırmak istiyorum’ dedi. ‘Kim?’ dedim, ‘Türk-Amerikan Dernekleri Başkanı. Orada, Amerika'da yürüyüş yapılacakmış, bizden de yardım talebi var, tanışırsan seveceksin’ dedi. ‘Peki, sizin tanışıklığınız nerden geliyor?’ dedim. ‘Kenan Paşa Amerika'ya geldiği zaman teşrifat işlerine o bakar’ dedi. Şimdi, sen Kenan Paşa'nın teşrifatçılığını yapacaksın, sonra geleceksin burada ‘O darbeci, bu darbeci’ diye palavra atacaksın. Yani, bu iki yüzlü siyasetin varacağı nokta bu kadar mı?”
''ŞEREFSİZSİN YALANCISIN''
Bu anıyı anlatmasının ardından tartışma büyüdü ve Bağış, Çıray’a “Şerefsizsin, yalancısın” diye bağırdı. Çıray da hakaret nedeniyle Bağış hakkında tazminat davası açtı. Ankara 24. Sulh Hukuk Mahkemesi, Bağış’ı 2 bin 100 lira tazminat ödemeye mahkum etti.
''O GÜCE BEL BAĞLAMASINLAR''
Çıray mahkeme kararı sonrasındaki açıklamada, “Dört Bakan Meclis Genel Kurulu'nda yapılan oylamalarda Yüce Divan'a gitmekten şimdilik kurtuldular. Fakat her geçen gün içten içte biraz daha çürüyen bu çürük güce fazla bel bağlamasalar iyi olur. Egemen Bağış’ın mahkeme tarafından bana tazminat ödemeye mahkum edilmesi bunun bir göstergesidir” dedi.
Etiketler:
ak parti,
chp,
haber,
milletvekili,
tbmm
12 Şubat 2015 Perşembe
Yayına çıkmadan gözaltına alındı
Eğitim boykotu düzenleyen Birleşik Haziran Hareketi İzmir İl Koordinasyon Kurulu üyesi Onur Kılıç, CNN Türk'teki programa katılamadan gözaltına alındı.
İzmir’de valiliğin genelgeyle yasakladığı 13 Şubat eğitim boykotundan bir gün önce polis, eylemi düzenleyen Birleşik Haziran Hareketi İzmir İl Koordinasyon Kurulu’ndan Onur Kılıç’ı gözaltına aldı.
İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Harputlu’nun İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği yazıda; Birleşik Haziran Hareketi’nin (BHH) 13 Şubat’ta ülke genelinde yaptığı ‘laik ve bilimsel eğitim için okul boykotu’ çağrısına uyup eyleme katılacak milli eğitim personeli ve öğrenciler hakkında disiplin işlemi yapılacağı açıklanmıştı.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Harputlu’nun imzasıyla geçen 6 Şubat’ta gönderilen yazıda, Birleşik Haziran Hareketi’nin ülke genelinde ‘Laik ve bilimsel eğitim için okul boykotu’ çağrısı yaptığı belirtildi. Boykota katılmaları halinde, milli eğitim personeli ile öğrencilere disiplin işlemi yapılması talimatı verildi.
Harputlu’nun gönderdiği yazıda, Birleşik Haziran Hareketi isimli yapılanmanın izleyeceği yol ile mücadele yönteminin Cumhurbaşkanı, Başbakan ile AKPi politikalarının karşıtı olduğu dile getirilerek, “Boykotlarda Gezi Parkı eylemlerini yeniden canlandırmak ve genel seçimler öncesi karmaşa yaşanmasına sebebiyet verilmek istendiği” vurgulanmıştı.
Bu yazı Türkiye’de gündem yaratırken gözler yarın yapılacak eğitim boykotuna çevrildi. Ancak ‘Laik ve Bilimsel Eğitim için Boykot’ eyleminden bir gün önce Birleşik Haziran Hareketi’nin İzmir’deki önemli isimlerinden Onur Kılıç bugün Terörle Mücadele Şubesi polislerince gözaltına alındı. Kılıç ifade için Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü.
Şirin Payzın da Twitter hesabından yaşanan gözaltılara ilişkin şunları yazdı:
“Bu akşam Ne Oluyor’a konuk olarak katılacak İzmir Birleşik Haziran hareketi sözcüsü Onur Kılıç polis tarafından göz altına alındı. Boykot afişi asanlara da da gözaltı var. İç güvenlik yasası ya çıkacak ya çıkacak denmişti daha çıkmadan kokusu geldi.”
İzmir’de valiliğin genelgeyle yasakladığı 13 Şubat eğitim boykotundan bir gün önce polis, eylemi düzenleyen Birleşik Haziran Hareketi İzmir İl Koordinasyon Kurulu’ndan Onur Kılıç’ı gözaltına aldı.
İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Harputlu’nun İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği yazıda; Birleşik Haziran Hareketi’nin (BHH) 13 Şubat’ta ülke genelinde yaptığı ‘laik ve bilimsel eğitim için okul boykotu’ çağrısına uyup eyleme katılacak milli eğitim personeli ve öğrenciler hakkında disiplin işlemi yapılacağı açıklanmıştı.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne, İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Harputlu’nun imzasıyla geçen 6 Şubat’ta gönderilen yazıda, Birleşik Haziran Hareketi’nin ülke genelinde ‘Laik ve bilimsel eğitim için okul boykotu’ çağrısı yaptığı belirtildi. Boykota katılmaları halinde, milli eğitim personeli ile öğrencilere disiplin işlemi yapılması talimatı verildi.
Harputlu’nun gönderdiği yazıda, Birleşik Haziran Hareketi isimli yapılanmanın izleyeceği yol ile mücadele yönteminin Cumhurbaşkanı, Başbakan ile AKPi politikalarının karşıtı olduğu dile getirilerek, “Boykotlarda Gezi Parkı eylemlerini yeniden canlandırmak ve genel seçimler öncesi karmaşa yaşanmasına sebebiyet verilmek istendiği” vurgulanmıştı.
Bu yazı Türkiye’de gündem yaratırken gözler yarın yapılacak eğitim boykotuna çevrildi. Ancak ‘Laik ve Bilimsel Eğitim için Boykot’ eyleminden bir gün önce Birleşik Haziran Hareketi’nin İzmir’deki önemli isimlerinden Onur Kılıç bugün Terörle Mücadele Şubesi polislerince gözaltına alındı. Kılıç ifade için Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü.
Şirin Payzın da Twitter hesabından yaşanan gözaltılara ilişkin şunları yazdı:
“Bu akşam Ne Oluyor’a konuk olarak katılacak İzmir Birleşik Haziran hareketi sözcüsü Onur Kılıç polis tarafından göz altına alındı. Boykot afişi asanlara da da gözaltı var. İç güvenlik yasası ya çıkacak ya çıkacak denmişti daha çıkmadan kokusu geldi.”
11 Şubat 2015 Çarşamba
"Mahkemeye gitmeyin, aldığımız kredileri geri veriyoruz"
Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, "Hemen hemen aldığımız komisyonların tamamını geri veriyoruz. Hatta şöyle bir karar aldık, artık mahkemeye gitmesine gerek yok. Talep etsin" dedi.
TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu'nda Ziraat Bankası AŞ'nin 2012 yılına ilişkin bilanço ve netice hesapları görüşüldü.
Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, burada yaptığı konuşmada kredi kullanımından alınan masraf ve komisyonların iadesine ilişkin sorular üzerine şöyle konuştu: "Komisyonlarla ilgili duruşumuz çok net. Bürokrasinden alamadığımız parayı vatandaştan almayacağız. Yeni düzenlemeyi makineye yükleyeceğiz şube müdürlerimizin, müdürlerimizin, yöneticilerimizin, çalışanlarımızın komisyonu indirme yetkisi olacak ama artırma yetkisi olmayacak. Ben aynı zamanda Bankalar Birlği Başkanıyım. Bu konuda çok da eleştiri alıyoruz bunu adam gibi uygulayacağız. Hemen hemen aldığımız komisyonların tamamını geri veriyoruz. Hatta şöyle bir karar aldık, artık mahkemeye gitmesine gerek yok. Talep etsin. Zaten kaybediyoruz, bürokrasiyi de kaldıralım aradan bunu ödeyelim dedik. Bunu talep edilince bir daha mahkeme kararı olmaksızın geri veriyoruz."
Ermenilerce bankaya açılan dava
Bankaya 2 Ermeni tarafından Amerika'da açılan ve maddi talepte bulunulan davaya ilişkin de bilgi veren Aydın, şunları kaydetti: "Ermeniler, Ziraat Bankası ve Merkez Bankasını dedelerinin parasıyla kurduğumuzu gerekçe göstererek çok önceleri dava açmışlar. İyi bir avukatlık ücreti ödüyoruz ama davayı takip ediyoruz. Bir karar olmadı. Merkez Bankası ile bizim Amerika'da ofisimiz olmasa belki de dava açılmayacak. Mahkemeyi kazanacağız. Ellerinde bir belge de yok. Başbakanlıkta da bir ekip kuruldu, tarihi vesikaları da araştırıyor. Ziraat Bankası, Balkanlar'da kurulmuş bir banka. Adana'daki dedeleri vasıtasıyla talepte bulunuyorlar. Gerekli gayreti gösteriyoruz. Davayı kaybedeceğimizi düşünmüyoruz."
Hükümlü istihdam edip etmeme konusunda serbest olduklarını ifade eden Aydın, engelli istihdamından ise kaçınmadıklarını, geçmişte bu konuda açık olabileceğini ama 2013'ten itibaren açıkları bulunmadığını kaydetti. Banka yöneticilerinin ortalama maaşlarının sorulmasına karşılık Aydın, "Özel sektörle mukayese edersek çok mahçup oluruz, bilhassa genel müdür aylığında. Düşük alıyoruz, çok yüksek almıyoruz" dedi.Milliyet
TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu'nda Ziraat Bankası AŞ'nin 2012 yılına ilişkin bilanço ve netice hesapları görüşüldü.
Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, burada yaptığı konuşmada kredi kullanımından alınan masraf ve komisyonların iadesine ilişkin sorular üzerine şöyle konuştu: "Komisyonlarla ilgili duruşumuz çok net. Bürokrasinden alamadığımız parayı vatandaştan almayacağız. Yeni düzenlemeyi makineye yükleyeceğiz şube müdürlerimizin, müdürlerimizin, yöneticilerimizin, çalışanlarımızın komisyonu indirme yetkisi olacak ama artırma yetkisi olmayacak. Ben aynı zamanda Bankalar Birlği Başkanıyım. Bu konuda çok da eleştiri alıyoruz bunu adam gibi uygulayacağız. Hemen hemen aldığımız komisyonların tamamını geri veriyoruz. Hatta şöyle bir karar aldık, artık mahkemeye gitmesine gerek yok. Talep etsin. Zaten kaybediyoruz, bürokrasiyi de kaldıralım aradan bunu ödeyelim dedik. Bunu talep edilince bir daha mahkeme kararı olmaksızın geri veriyoruz."
Ermenilerce bankaya açılan dava
Bankaya 2 Ermeni tarafından Amerika'da açılan ve maddi talepte bulunulan davaya ilişkin de bilgi veren Aydın, şunları kaydetti: "Ermeniler, Ziraat Bankası ve Merkez Bankasını dedelerinin parasıyla kurduğumuzu gerekçe göstererek çok önceleri dava açmışlar. İyi bir avukatlık ücreti ödüyoruz ama davayı takip ediyoruz. Bir karar olmadı. Merkez Bankası ile bizim Amerika'da ofisimiz olmasa belki de dava açılmayacak. Mahkemeyi kazanacağız. Ellerinde bir belge de yok. Başbakanlıkta da bir ekip kuruldu, tarihi vesikaları da araştırıyor. Ziraat Bankası, Balkanlar'da kurulmuş bir banka. Adana'daki dedeleri vasıtasıyla talepte bulunuyorlar. Gerekli gayreti gösteriyoruz. Davayı kaybedeceğimizi düşünmüyoruz."
Hükümlü istihdam edip etmeme konusunda serbest olduklarını ifade eden Aydın, engelli istihdamından ise kaçınmadıklarını, geçmişte bu konuda açık olabileceğini ama 2013'ten itibaren açıkları bulunmadığını kaydetti. Banka yöneticilerinin ortalama maaşlarının sorulmasına karşılık Aydın, "Özel sektörle mukayese edersek çok mahçup oluruz, bilhassa genel müdür aylığında. Düşük alıyoruz, çok yüksek almıyoruz" dedi.Milliyet
Bebeğini açlıktan öldürdü, yine hamile çıktı
Hayatını striptiz yaparak kazanan 21 yaşındaki genç bir kadın bebeğini açlıktan öldürdü. Cinayetten suçlanan anne tutuklandı. Ancak kadının yapılan sağlık kontrolünde yeniden hamile olduğu anlaşıldı.
Bir çocuğu açlıktan öldü. Üzerinden bir yıl geçmeden yeniden hamile kaldı. 21 yaşındaki striptizci Brittany Marie West’i erkek arkadaşı ihbar etti. Çünkü evde küçük bebeği cansız bir şekilde yatarken buldu. Bebeğe yapılan otopside korkunç gerçek ortaya çıktı. Zavallı bebek açlıktan ölmüştü. Tutuklanan genç anneye yapılan sağlık kontrolünde polis bir kez daha şok oldu. Çünkü Brittany Marie West üçüncü kez hamileydi. Bir bebeği açlıktan ölen kadının diğer çocuğu ise koruma altına alındı. 6 aylık hamile olan genç kadın hapishanede doğum yapabilir. Medyafaresi
Bir çocuğu açlıktan öldü. Üzerinden bir yıl geçmeden yeniden hamile kaldı. 21 yaşındaki striptizci Brittany Marie West’i erkek arkadaşı ihbar etti. Çünkü evde küçük bebeği cansız bir şekilde yatarken buldu. Bebeğe yapılan otopside korkunç gerçek ortaya çıktı. Zavallı bebek açlıktan ölmüştü. Tutuklanan genç anneye yapılan sağlık kontrolünde polis bir kez daha şok oldu. Çünkü Brittany Marie West üçüncü kez hamileydi. Bir bebeği açlıktan ölen kadının diğer çocuğu ise koruma altına alındı. 6 aylık hamile olan genç kadın hapishanede doğum yapabilir. Medyafaresi
Cübbeli Ahmet Hoca'ya devlet koruması
Cübbeli Ahmet Hoca IŞİD tarafından tehdit edilmesinin ardından koruma ordusuyla gezmeye başladı.
IŞİD tarafından tehdit edilen Cübbeli Ahmet Hoca, koruma ordusuyla gezmeye başladı. Son günlerde adeta küçük bir orduyla dolaşıyor. Cübbeli, özel korumalar hariç devlet korumasıyla da korunuyor.
"ALLAH'IN LİSTESİNDEYSEM..."
İnternethaber'in haberine göre, esprili konuşmalarıyla bilinen Cübbeli lakabıyla tanınan Ahmet Mahmut Ünlü , koruma ordusuyla gezmesine yine esprili bir yaklaşımla yorum yaparak, "Allah'ın listesinde değilsem, IŞİD o listeye karışamaz, ama Allah'ın listesindeysem zaten ölürüm" dedi.
Grip için serum aldıktan sonra yaşamını yitirdi!
26 yaşındaki Sevgi Dilmen, gribal enfeksiyon şikayetiyle gittiği hastanede verilen serumun ardından kısa bir süre sonra yeniden rahatsızlandı. 7 gün tedavi altında tutulan genç kız yaşamını yitirdi.
Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 26 yaşındaki Sevgi Dilmen, gribal enfeksiyon şikayetiyle gittiği Nusaybin Devlet Hastanesi'nde serum verilip evine gönderildikten kısa bir süre sonra yeniden rahatsızlandı. Tekrar Nusaybin Devlet Hastanesi'ne getirilen genç kız, durumu ağırlaşınca Mardin'deki özel bir hastaneye sevk edildi. Burada 7 gün tedavi altında tutulan Sevgi Dilmen yaşamını yitirdi. Ailesi yanlış teşhis, tedavi ve ihmal sonucu Sevgi Dilmen'in öldüğünü ileri sürerek, doktor ve hemşireler hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Nusaybin'de Çok Amaçlı Toplum Merkezi'nde açılan kuaför ve halı kursuna giden ve meslek sahibi olup kendisine bir işyeri açmak isteyen Sevgi Dilmen, 3 Şubat günü gribal enfeksiyon nedeniyle Nusaybin Devlet Hastanesi'ne başvurunca acil serviste tedavi altına alındı. Burada serum verilen Dilmen, iddiaya göre bir süre sonra fenalaşınca görevlilere, "Bu canımı acıtıyor, midem yanıyor çıkarın" dedi. Ancak görevliler serumu sonuna kadar verdikten sonra genç kız evine gönderildi.
EVDE RAHATSIZLANDI, 7 GÜN SONRA ÖLDÜ
Eve giden genç kız bir süre sonra rahatsızlanınca yeniden Nusaybin Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Kalbi durduğu iddia edilen Dilmen, Nusaybin Devlet Hastanesi'nde müdahaleyle kalbi çalıştırıldıktan sonra ambulansla Mardin'de özel bir hastaneye sevk edildi.
Mardin'deki özel hastanenin yoğun bakımında bir hafta yaşam savaşı veren Sevgi Dilmen, dün yaşamını yitirdi. Ailesi genç kızın ölümünden Nusaybin Devlet Hastanesi'ndeki görevli doktor ve hemşireleri sorumlu tutarak, Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu üzerine savcılık, Dilmen'in cesedini otopsi yapılmak üzere Diyarbakır Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. Otopsinin ardından Dilmen, Nusaybin Veysike Mezarlığı'nda gözyaşları arasında toprağa verildi.
'ÖNCEDEN HİÇBİR HASTALIĞI YOKTU'
Sevgi Dilmen'in ağabeyi Selçuk Dilmen, kardeşinin doktor ve hemşirelerin yanlış tedavisi sonucu öldüğünü öne sürerek şöyle dedi:
"Verilen serumun içine ilaç katılmış. Kardeşim durumu görevlilere anlatmış ama onu dinlememişler. Serum bittikten sonra da gönderdikleri evde yeniden fenalaştı. Kardeşimin daha önce hiçbir hastalığı yoktu. Hayatının baharındaki bir insanın basit bir iğne veya tedavi sonrası hayatının sona ermesinin hiçbir insan vicdanına sığmayacaktır."
Dilmen ailesinin avukatı Cüneyt Alkandemir, Nusaybin Devlet Hastanesi'ndeki görevli doktor ve hemşireler hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra savcılığın cenazeye el koyduğunu ve Diyarbakır Adli Tıp Kurumu'na otopsiye gönderdiğini söyledi. Alkandemir, "Suçluları ortaya çıkarmak için elimizden geleni yapacağız" dedi.
Nusaybin Devlet Hastanesi yetkilileri, Sevgi Dilmen'in hayatını kaybettiği olayın yargıya intikal ettiğini ve bu yüzden bir açıklama yapmayacaklarını söyledi. Medyafaresi
Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 26 yaşındaki Sevgi Dilmen, gribal enfeksiyon şikayetiyle gittiği Nusaybin Devlet Hastanesi'nde serum verilip evine gönderildikten kısa bir süre sonra yeniden rahatsızlandı. Tekrar Nusaybin Devlet Hastanesi'ne getirilen genç kız, durumu ağırlaşınca Mardin'deki özel bir hastaneye sevk edildi. Burada 7 gün tedavi altında tutulan Sevgi Dilmen yaşamını yitirdi. Ailesi yanlış teşhis, tedavi ve ihmal sonucu Sevgi Dilmen'in öldüğünü ileri sürerek, doktor ve hemşireler hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Nusaybin'de Çok Amaçlı Toplum Merkezi'nde açılan kuaför ve halı kursuna giden ve meslek sahibi olup kendisine bir işyeri açmak isteyen Sevgi Dilmen, 3 Şubat günü gribal enfeksiyon nedeniyle Nusaybin Devlet Hastanesi'ne başvurunca acil serviste tedavi altına alındı. Burada serum verilen Dilmen, iddiaya göre bir süre sonra fenalaşınca görevlilere, "Bu canımı acıtıyor, midem yanıyor çıkarın" dedi. Ancak görevliler serumu sonuna kadar verdikten sonra genç kız evine gönderildi.
EVDE RAHATSIZLANDI, 7 GÜN SONRA ÖLDÜ
Eve giden genç kız bir süre sonra rahatsızlanınca yeniden Nusaybin Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Kalbi durduğu iddia edilen Dilmen, Nusaybin Devlet Hastanesi'nde müdahaleyle kalbi çalıştırıldıktan sonra ambulansla Mardin'de özel bir hastaneye sevk edildi.
Mardin'deki özel hastanenin yoğun bakımında bir hafta yaşam savaşı veren Sevgi Dilmen, dün yaşamını yitirdi. Ailesi genç kızın ölümünden Nusaybin Devlet Hastanesi'ndeki görevli doktor ve hemşireleri sorumlu tutarak, Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu üzerine savcılık, Dilmen'in cesedini otopsi yapılmak üzere Diyarbakır Adli Tıp Kurumu'na gönderdi. Otopsinin ardından Dilmen, Nusaybin Veysike Mezarlığı'nda gözyaşları arasında toprağa verildi.
'ÖNCEDEN HİÇBİR HASTALIĞI YOKTU'
Sevgi Dilmen'in ağabeyi Selçuk Dilmen, kardeşinin doktor ve hemşirelerin yanlış tedavisi sonucu öldüğünü öne sürerek şöyle dedi:
"Verilen serumun içine ilaç katılmış. Kardeşim durumu görevlilere anlatmış ama onu dinlememişler. Serum bittikten sonra da gönderdikleri evde yeniden fenalaştı. Kardeşimin daha önce hiçbir hastalığı yoktu. Hayatının baharındaki bir insanın basit bir iğne veya tedavi sonrası hayatının sona ermesinin hiçbir insan vicdanına sığmayacaktır."
Dilmen ailesinin avukatı Cüneyt Alkandemir, Nusaybin Devlet Hastanesi'ndeki görevli doktor ve hemşireler hakkında suç duyurusunda bulunduktan sonra savcılığın cenazeye el koyduğunu ve Diyarbakır Adli Tıp Kurumu'na otopsiye gönderdiğini söyledi. Alkandemir, "Suçluları ortaya çıkarmak için elimizden geleni yapacağız" dedi.
Nusaybin Devlet Hastanesi yetkilileri, Sevgi Dilmen'in hayatını kaybettiği olayın yargıya intikal ettiğini ve bu yüzden bir açıklama yapmayacaklarını söyledi. Medyafaresi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)