21 Ekim 2015 Çarşamba

Çocuklara asitli saldırı dehşeti!

İstanbul Ataşehir’de bulunan ünlü kebapçı Develi’nin oyun odasına giren bir kişi, çocukların üzerine karton bardakla asit olduğu iddia edilen bir madde döktü. Olaya sosyal medyada tepki gösteren anne babalar 'Bu, hepimizin başına gelebilir' şeklinde mesajlar paylaştılar.


Aileleri tarafından hastaneye götürülen çocukların birinin vücudunda 3’üncü derece yanık oluştu. Polis, eşkalini belirlediği erkek saldırganı arıyor.

Korkunç olay geçtiğimiz cumartesi akşamı Ataşehir’deki Develi Kebap da yaşandı. Yemeğe gelen müşteriler, çocuklarını oyun odasındaki görevliye teslim etti. Çocukların oynadığı oyun odasına giren bir kişi, elindeki karton bardakta asit olduğu iddia edilen kimyasal maddeyi çocukların üzerine döktü. Büyük panik yaşanan olayın ardından saldırgan kaçarken, vücutlarında yanık oluşan çocuklar aileleri tarafından çevredeki hastanelere götürüldü. Çocuklar ilk tedavilerinin ardından taburcu edildiler.

KÖR OLMA TEHLİKESİ VAR
Babası C.K., annesi I.K. tarafından hastaneye götürülen 3.5 yaşındaki erkek çocuğu Y.K.’nın vücudunda 3’üncü derece yanık oluştuğu belirlerdi. Y.K. ilk müdahalenin ardından  Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık ve Yara Tedavi Merkezi’ne sevk edildi. Hastanede tedavisi süren Y.K.’nın vücuduna dökülen madde nedeniyle gözlerinde görme kaybı olduğu ve yüzünde ağır yanık oluştuğu belirtildi. Y.K.’nın kör olma tehlikesinin de bulunduğu belirtildi.
DOKUNAN HERKESIN ELBISELERİ YANDI
Olay anında bulunan bir kadın şunları aktardı :
"O akşam oyun odasında yetişkin yabancı biri, 3,5 yaşındaki bir kız çocuğunu üstüne karton bardak ile saf asit döktü. Etrafa saçılan asit ile orada bulunan bütün çocukların çorapları yırtıldı, ayakları yandı ve o kızın canının yanması ile dokunduğu herkesin üstü pantolonu eli parçalandı ve yandı. Kız çocuğu şu anda hastanede. Cumartesi gecesinden beri bizim 17 çocuğumuz ve velileri Ataşehir Asayiş, Çocuk Bürosu ve Olay Yeri Inceleme ile sürekli ifade veriyoruz. Gece 01-02 de bile hepimizi tekrar tekrar arayıp ifademizi alıyorlar"
120 KAMERA VAR, KAYIT YOK
Ataşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro ekipleri, saldırganı yakalamak için çalışma başlattı.  Olay yerinden kimyasal madde numunesi alınarak Polis Kriminal Laboratuvarı’na gönderildi. Polis, olay sırasında oyun odasında bulunan çocukların anne ve babaları ile restoranda bulunan diğer müşterilerin ifadelerini aldı. Polis, saldırganın yakalanması için mesafe kaydedildiğini bildirirken, olay akşamı restorandaki kameraların çalışmadığı öne sürüldü. Dehşet anlarını çocuğuyla birlikte yaşayan başka bir müşteri şunları anlattı: “O akşam oyun odasında yetişkin yabancı biri 3,5 yaşındaki bir erkek çocuğunu üstüne karton bardak ile saf asit döktü. Etrafa saçılan asit ile orada bulunan bütün çocukların çorapları yırtıldı, ayakları yandı ve o çocuğun canının yanması ile dokunduğu herkesin üstü pantolonu eli parçalandı ve yandı. Polis ifademizi aldı. İşletmenin 120 tane kamerasının çalışmadığı ortaya çıktı. Günlerdir olayın etkisini yaşıyoruz. Çocuklarımız perişan oldu.”
DEVELİ: SİSTEM BAKIMDAYDI
Develi restorandan bir yetkili olayla ilgili şunları söyledi: “Çocuklar oynarken yerde bir sıvı olduğu ve çocukların çoraplarını ve ayaklarını etkilediği, çocukların başında duran görevlilerimiz tarafından farkediliyor. Zarar gören çocukları hastaneye götürdük. Polis soruşturma başlattı. Kamera sistemimiz bakımda olduğundan faal değildi, bu nedenle elimizde olayla ilgili görüntü bulunmuyor. Saldırganın hangi amaçla bunu yaptığını bilmiyoruz. Polisin olayla ilgili soruşturmasının sonucunu bekliyoruz. Çok sayıda çocuğun etkilendiği doğru değil 2 çocuk etkilendi.”

Dedelere, ninelere, engelilere 'kreş' geliyor

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, evde yaşlı anne babasına bakmakta güçlük çeken evlatlar ile engelli çocuğu olan ailelerin derdini 'kreş' ile çözmeye hazırlanıyor. Bakanlık, 2016 yılından itibaren 'gündüz bakım hizmetleri' adı altında büyük şehirlerde ihtiyaç olan mahallelerde, cep merkezi, kreş gibi merkezler açmayı planlıyor. Bürokratlar, "Yaşlınız veya engelliniz varsa, sabah işinize giderken bu merkeze bırakırsınız, akşama kadar ona bakılır. Akşam eve döndüğünüzde de eve götürürsünüz" diyor. 


İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Araştırma Merkezi, Galatasaray Üniversitesi ve  İstanbul Şehir Üniversitesi'nin katkılarıyla, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle düzenlenen "Yaşlılık Atölyesi" başladı.

İstanbul Üniversitesinin Beyazıt'taki Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleşen programın açılışında konuşan  Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü İshak Çiftçi, yaşlıların toplumun en önemli zenginlik kaynaklarından biri olduğunu belirterek, onların bir toplumun hem geçmişi hem hafızası olduğunu; hem de kuşaklar arsında bir köprü görevi gördüğünü anlattı.

Huzurevinin yaşlılar için en son çare olarak başvurulması gerektiğini söyleyen Çiftçti, "Bakanlığımızda da yaşlılarımızın kendi aile ortamlarında hayatlarını sürdürmelerini öncelikli olarak destekliyor ve bu politikayı benimsiyoruz. Yeni başlattığımız modeli, kendi toplumumuza uygun olsun diye uğraşıyoruz. Gündüzlü bakım hizmetleri başlatıyoruz. 2016 yılı hizmetlerine bu projeyi koyduk. Modern hayatın getirdiği zorunluluktur. Büyükşehirlerde ihtiyaç olan mahallelerde, cep merkezi, kreş gibi merkezler yapmayı planlıyoruz. Yaşlınız veya engelliniz varsa, sabah işinize giderken bu merkeze bırakırsınız, akşama kadar ona bakılır. Akşam da eve dönerken alırsınız. Hiç olmazsa bağınızı kesmez, gece hizmetinizi görürsünüz. Sabah yine gelir bırakırsınız bizim kültürümüze uygun olan budur" dedi.

İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz ise yaşlılığın giderek önemi artan temel konulardan biri olduğunu belirterek, Yaşlılık Atölyesinin yol gösterici önemli bir program olduğunu söyledi. Türkiye'de 2012'de 65 yaş üstü nüfusun yüzde 7 iken 2023'te bunun yüzde 10'lara çıkmasının beklendiğini ifade eden Ersöz, yaşlılığın üniversitelerde ele alınması gerektiği üzerinde durdu. "Bu alanla ilgili bilimsel bilgi üretmek ve bu alanda karar alıcılara, politikacılara yön verebilmek, katkı sağlayabilmek üniversitelerin temel görevidir" dedi.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Başkanı ve Sosyoloji Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. İsmail Coşkun, üretim odaklı çalışmak istedikleri için atölye dizileriyle başlayacaklarını ve bugün başlayan atölyenin ilki olduğunu aktardı. Önümüzdeki dönemlerde tarihsel sosyoloji gibi birçok alanda bir dizi atölye çalışması yapacaklarını dile getiren Coşkun, kamuoyu yararına bilgi üretmek istediklerini belirtti. "Yaşlılıkla ilgili bu atölyeyi daha kapsamlı ve düzenli kılmak istiyoruz. Amacımız burayı işbirliğiyle uluslararası zemine taşımak" dedi.

Açılışın ardından başlayan oturumda yaşlılık, yaşlanma ve demografi konusunda önemli çalışmaları bulunan akademisyenler sunum yaptı. Prof. Dr. Esin Küntay'ın gerçekleştirdiği oturumda, İstanbul Bilgi Üniversitesi Prof. Dr. Alan Duben, "Yaşlılık ve Kuşaklar: Disiplinlerarası Yaklaşımlar", Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Banu Akadlı Ergöçmen, "Türkiye’nin Demografik Dönüşümü ve Yaşlanma", Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. İlhan Tomanbay, "Yaşlılık ve Güncel Sosyal Hizmet Uygulamaları" ve Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. İsmail Tufan, "Yaşlanan İnsanın ve Toplumun Bugünü ve Geleceği: Gerontolojinin Ödevleri ve Müdahale Olanakları" başlıklı konularla ilgili sunum yaptı.

 "Yaşlılık Atölyesi", İstanbul Türkiye'de yaşlılık ve yaşlanma alanında çalışan akademisyenleri, kamu kurum ve kuruluşlarını, STK’leri ve özel sektör çalışanlarını bir araya getirerek yaşlılık meselesini çeşitli boyutları ile ele almayı amaçlıyor. Program, 21 Ekim'de de devam edecek.  Hürriyet

8 yaşındaki çocuk okul bahçesinde kalp krizi geçirdi

Ordu'da teneffüs bitince okul bahçesinde arkadaşlarıyla el ele tutuşup sınıfına doğru yürürken kalp krizi geçiren ilkokul 2’nci sınıf öğrencisi 8 yaşındaki Seçil Aydoğan, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

Olay bugün Ordu’nun Altınordu İlçesi’ndeki Mehmet Akif İnan İlkokulu’nun bahçesinde meydana geldi. Teneffüste arkadaşlarıyla oyun oynayan 2/A sınıfı öğrencisi Seçil Aydoğan, zilin çalmasıyla birlikte arkadaşlarıyla elele tutuşarak sınıfına doğru yürümeye başladı. Minik Seçil, bu sırada aniden fenalaşarak yere yığıldı. Tekrar ayağa kalkmaya çalışan Seçil, arkadaşlarının şaşkın bakışları arasında bir kez daha yerde kaldı. Arkadaşlarının çığlık sesleri üzerine hemen yardıma koşan öğretmenler ve okul idarecileri 112’yi arayarak yardım istedi. Kısa sürede olay yerine gelen 112 sağlık ekipleri, nabzının atmadığını belirlediği Seçil Aydoğan’ı kalp masajı yaparak müdahalede bulundu. Kalbi tekrar çalıştırıldıktan sonra ambulansla Ordu Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Seçil Aydoğan, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak öldü.

Seçil Aydoğan’ın okul bahçesinde yürürken yere yığıldığı anlar ise okulun güvenlik kamerası tarafından saniye saniye kaydedildi. Diğer öğrenciler ise Aydoğan’ın yürürken birden yere düştüğünü söyledi.

Kalp krizinden öldüğü belirtilen çocuğun cenazesi, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için otopsi yapılmak üzere hastane morguna kaldırıldı. Jandarma olayla ilgili soruşturma başlattı. DHA

50 bin mülteci Türkiye'ye geliyor...

Esad rejiminin Rus hava operasyonları desteğinde Halep’te beş gün önce başlattığı harekât yüzünden kent sakinleri şehri terk ediyor. Türkmenlere göre 50 bin kişi Türkiye’ye yöneldi. 


Türkiye’nin, Suriye’den yeni bir göç dalgasına dair duyduğu endişenin ilk sinyalleri gelmeye başladı. Rusya’ya ait savaş uçaklarının başta Halep’in güney ve doğusu olmak üzere ılımlı muhalifler ile kentin dışında IŞİD’in hâkim olduğu bölgelere yoğun operasyon düzenlemesi, sonrasında da Esad’a bağlı güçlerin kara harekatına başlamasıyla, ilk etapta kentten ayrılmaya çalışan 70 bin kişiden 50 bininin Türkiye istikametine yönelmek için hazırlık yaptığı bildirildi.

BÖYLE SÜRERSE 350 BİN KİŞİ GÖÇ EDECEK

Hürriyet'in haberine göre; Bölgeden alınan istihbaratlar doğrultusunda Halep ve civarına yönelik Esad güçlerinin karadan yaptığı harekâta İran ve Hizbullah da destek veriyor. Türk yetkililer, havadan ve karadan operasyonun bu şiddette devam etmesi halinde Halep’ten hafta sonuna doğru 350 bin kişinin ayrılabileceğini, bunun büyük bir bölümünün de Türkiye sınırına dayanabileceğini belirttiler. Suriye Türkmen Meclisi Başkanı Abdurrahman Mustafa da, 50 bin kişinin Türkiye yoluna döküldüğü bilgisini doğruladı. Mustafa, Hürriyet’e şunları söyledi:

‘DURUM KÖTÜLEŞECEK’: “Asıl göç, Halep’in güneyinden başladı. Türkmenler, kırsal ve kuzey kesimlerde. Rejim güçleri buraya ulaştığı zaman göç tehdidi daha da büyüyecek. Bayırbucak bölgesinde de şiddetli çatışmalar oluyor. Türkmendağı’nın yanında Cebelekrat’ta (Kürtdağı) rejim güçleri Rusya’nın hava desteği ile yoğun bir operasyon başlattı. Bayırbucak Türkmenlerini de bir yandan Esad, diğer yandan da Rusya ve IŞİD vuruyor. Böyle giderse Türkmenler için durum iyice kötüleşecek.”

HAZIRLIKLAR TAMAM: AFAD yetkilileri de Halep ve civarından yoğun göç tehdidine karşılık Hatay ve Kilis’te gereken tüm önlemlerin alındığını söylediler. Cenevre’deki BM ajansı İnsani Olaylar Koordinasyonu Ofisi’nden (OCHA) dün yapılan açıklamada çatışmalar yüzünden 35 bin civarında insanın evini terk ettiği belirtildi. OCHA Sözcüsü Vanessa Huguenin, “İnsanların acilen gıda, temel barınma ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Yardım ajanslarının havanın giderek soğumasından ötürü dışarda yaşayan aileler konusunda endişeleri artıyor” diye konuştu.    

RUSYA’DAN MUHALİF GRUPLARA AĞIR DARBE

Suriye’de Esad yönetimine karşı savaşan örgütlere Amerikan yapımı tanksavar TOW füzelerinin ulaştırıldığına dair haberlerin ardından Rusya, Batı-Körfez destekli gruplara ağır darbe vurdu. Son saldırılarda Nureddin Zenki Tugayları ve Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı Birinci Sahil Tümeni’nin komutanları öldü. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SİHG) göre önceki gün Lazkiye’nin doğusundaki Cebel Akrad bölgesinde Birinci Sahil Tümeni’nin mevzileri havadan vuruldu. Ölen 45 kişi arasında örgütün lideri Basil Zamo da var. Yerel Koordinasyon Komiteleri ise Lazkiye’de kayıpların sayısını 57 olarak verdi.

HAVADAN-KARADAN SALDIRI

Yine önceki gün Halep’in güneyindeki çatışmalarda Nureddin Zenki Tugayları komutanı İsmail Nassif öldürüldü. Bu iki örgüt de ABD’nin askeri yardım programlarından yararlanıyor. Halep’in güneyindeki operasyonlara havadan Rusya karadan Suriye ordusu, Hizbullah, rejimin milis gücü Ulusal Savunma Güçleri, Baas Partisi üyelerinden oluşan Baas Tugayları ve Iraklı milislerle kurulan Neceba Hareketi katılıyor. Suriye ordusu ve müttefikleri önceki gün Halep kırsalında Tel Nağmus, Tel Sebıyn, El Muflese, Nasıriye, Havica ve Bakaca beldelerini kontrol altına aldı.

BİLGİ NOTU

Suriye ordusu, Rusya, İran ve Hizbullah’ın desteğiyle Halep’te 16 Ekim’de büyük çaplı bir operasyon başlattı. 2012’den bu yana Halep merkezi olan batı kısmı Esad rejiminin, doğusu ve güney kırsalı muhaliflerin denetiminde. Şehirdeki Şehy Maksud semti ise PKK bağlantılı YPG’nin denetiminde. Halep’in doğusundaki kırsal kesimlerde ise IŞİD’in etkinliği söz konusu.

20 Ekim 2015 Salı

Hac faciasında ölenlerin sayısı en az 2 bin 177

Associated Press haber ajansı, Eylül ayı sonunda Hac'da şeytan taşlama sırasında yaşanan izdihamda hayatını kaybeden hacıların sayısının açıklanan resmi rakamların çok daha üzerinde olduğunu ve olayda en az 2 bin 177 kişinin hayatını kaybettiğini yazdı.


Suudi Arabistan, izdihamın ardından yaptığı açıklamalarda ölü sayısını önce 769 olarak vermiş ancak ardından sayının 1000'e yaklaştığını açıklamıştı.

Ancak Associated Press, çok sayıda cansız bedenin hâlâ teşhis edilemediğini ve birçok kişinin de kayıp olduğunu aktarıyor.

Pazar günü İçişleri Başkanı Prens Muhammed bin Naif Abdülaziz başkanlığında toplanan bir heyet, Mina'da yaşanan faciayı değerlendirdi.

Devlet haber ajansında yer alan haberde "Prens, yetkililere soruşturmanıun sağlıklı bir şekilde ilerlediği yönünde güvence verdi" deniyor.

Associated Press, hac faciasıyla ilgili 30 ülkeden gelen açıklamaların yanı sıra Suudi Arabistan devlet yayın organlarının haberlerini derleyerek toplam ölü sayısına ulaşmaya çalıştı.

İran 465 vatandaşının hayatını kaybettiğini açıklıyor. Mali 254, Nijerya 199, Kamerun ise 76 vatandaşının hayatını kaybettiğini açıkladı.

Nijer 72, Senegal 61, Fildişi Sahilleri ile Benin ise 52'şer vatandaşını hac faciasında yitirdiğini açıklamıştı.

BBC Türkçe

"Yolda geçen süre mesaiye dahildir"

Avrupa Birliği Adalet Divanı bütün şirketleri ilgilendiren, ilginç ama çok tartışılacak bir karar verdi: Ofis dışında çalışan personelin sabah evden işe, akşam işten eve giderken yolda geçirdikleri süre, kanunî mesaiye dahildir.

Adalet Divanı bu kararı (yangın ve elektronik güvenliği sektöründe çalışan) İspanyol Tyco şirketiyle ilgili bir davada aldı. Şirket 2011 yılında bölge bürolarını kapadığından, görevli teknisyenlerin sabit bir ofisi yok. Bu sebeple, Madrid’deki merkeze bağlı çalışan teknisyenler çalışma noktalarıyla ofis arasında her gün saatlerce yol yapmak zorunda kalıyorlar. Bu yol bazı günler 100 km’yi ve 3 saati aşabiliyor. Tyco yönetimi sabah-akşam işe gidip gelirken geçen sürenin çalışanın ‘dinlenme vakti’ne dahil olduğunu öne sürüyordu. İspanyol mahkemelerinde açılan davayı kaybeden şirket, konuyu Avrupa Adalet Divanı’na götürmüştü.

Hukukçular: Bütün çalışanlara yayılacaktır
Geçen hafta görülen davada mahkeme “sabit veya alışılmış bir çalışma yeri olmayan çalışanların sabah evleriyle (şirket tarafından belirlenmiş) ilk çalışma noktaları ve akşam, son çalışma noktaları ile evleri arasında geçen süre, mesai süresine dahildir” şeklinde özetlenebilecek bir karar verdi. 

Avrupa Birliği (AB) mevzuatı çalışma (mesai) süresini “çalışanın işinde, işverenin tasarrufunda ve işini yapmakla mükellef olduğu süre” şeklinde tanımlıyor. AB ülkelerinde, özel sözleşmeler veya özel tanınan haklar hariç, çalışanların  genellikle evleri ile iş yerleri arasında geçen ulaşım süresi için bir maddi karşılık talep etme hakları bulunmuyor. 

Avrupalı hukukçular, Adalet Divanı’nın bu kararının bütün üye ülkeler için bağlayıcı olduğunu hatırlatıyorlar. Bu durumda önce (plasiyerler, satıcılar, teknisyenler gibi) ofis dışında çalışanların yolda geçen sürelerinin mesaiden sayılacağını, sonra, büyük olasılıkla, bu hakkın diğer çalışanlara da yaygınlaştırılacağını öngörüyorlar. Ancak bunun uzun süre alacağını da düşünüyorlar. 

İK uzmanları: Çalışanlara zarar verebilir
İK uzmanları ise, çalışanların lehine önemli bir kazanım gibi görünse de, böyle bir uygulamanın, (şirketler için, pratik uygulamadaki zorlukların ötesinde, ağır bir mali yük anlamına geleceğinden) uzun vâdede çalışanların aleyhine işleyebileceği uyarısında bulunuyorlar. Şirketlerin, ofise yakın bölgede ikamet eden personeli tercih edeceklerini, bunun da iş bulmayı ve işsizlikle mücadeleyi zorlaştıracağını düşünüyorlar.

Türkiye’de durum nedir? Bu karar Türkiye’yi bağlar mı?
Türkiye’de mevzuata göre mesai, o işyerinde mesai olarak bilerlenen saatte başlamaktadır. Buna göre ev ile işyeri arasında geçen süre mesaiye dahil değildir. Çalışan ofis dışında görevlendirildiğinde, yolda geçen süre mesaiye dahildir. Ancak görev tanımı gereği sürekli ofis dışında çalışanlar için yolda geçen süre mesaiye dahil değildir.

Nihayet, Türkiye AB üyesi olmadığından, AB Adalet Divanı’nın kararları Türk mahkemeleri için bağlayıcı değildir.

Soma davasında, madenci ailelerinden büyük suçlama

Manisa’nın Soma İlçesi’nde 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciayla ilgili 8’i tutuklu 46 sanıklı davanın, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde, görülmesine devam edildi. Duruşmayı takip eden mağdur madenci ailelerinden de önemli bir iddia geldi. Aileler, duruşmalarda dinleneceği önceden belli olan işsiz madencileri, 13 Ekim’den önce arayan şirket yetkililerinin "İşe alınacaksınız. Bizden haber bekleyin" dediğini, bu vaatle ifadelerin etkilendiğini öne sürdü.

Soma’da geçen yıl 13 Mayıs’ta meydana gelen faciada, 301 madencinin yaşamını yitirmesi ardından başlatılan adli soruşturmada, haklarında, ’Olası kastla öldürme’, ’Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümü ile birlikte birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma’, ’Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama’ suçlarından 301 kez, 2 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılan toplam 46 sanığın yargılanmasına, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Duruşmada, tutuklu sanıklar Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Genel Müdürü Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, Maden Mühendisi, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı, maden mühendisleri Yasin Kurnaz, Hilmi Kazık, Ertan Ersoy, emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik’in yanı sıra tutuksuz sanıkların bir bölümü hazır bulundu. Duruşmada, maden ocağında çalıştıkları sırada, faciayı yaşayan mağdur ve tanık işçilerin dinlenmesine, bugün de kaldığı yerden devam edilecek.

AİLELER, İŞÇİLER KANDIRILMAYA ÇALIŞILIYOR

Bu arada, ölen madencilerin aileleri de, toplu olarak geldikleri arama noktasından geçip, duruşmayı takip etmek için mahkeme salonuna geldi. Aileler, bu sırada da önemli bir iddiada bulundu. Savcılık soruşturması sırasında şikayetçi olan ya da anlatımlarıyla suçlamalarda bulunan madencilerin, duruşmalardaki ifadelerini değiştirmelerine dikkat çeken aileler, bunun şirketin bir kandırma planından kaynaklandığını ileri sürdü. Aileler, şirket yetkililerinin, ilk olarak kendilerine başvuruları bulunan işsiz madencilerden, duruşmada ifade vereceklerin isimlerini belirlediğini anlattı. Ardından da bu işçilerin, 13 Ekim’de başlayan duruşmalar öncesinde arandığını ve onlara, "İşe alınacaksınız. Bizden haber bekleyin" dendiğini söyledi. Faciadan sonra yaklaşık 1.5 yıldır işsiz kalan işçilerin, bu vaatlerle, ifadelerin etkilendiği öne sürüldü.

Taylan YILDIRIM- Barış GEZİCİ/ AKHİSAR (Manisa) (DHA)

Erdoğan ve Defne Samyeli'nin şikayetçi olduğu 'hakaret' davasında karar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile haber spikeri ve eski Türkiye Güzeli Defne Samyeli'nin fotoğraflarını, kurduğu web sitesinde yan yana koyarak, yazdığı yazı ile hakaret ettiği iddiasıyla yargılanan Semih K., 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırıldı.


İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan 42. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmaya tutuksuz sanık Semih K. ile  şikayetçi Defne Samyeli'nin avukatı katıldı. Erdoğan'ın avukatı ise duruşmada yer almadı.

Samyeli'nin avukatı söz alarak sanıktan şikayetçi olduklarını beyan etti. Son sözü sorulan sanık Semih K. ise "Dedikodular daha önceden de internet ortamında vardı. Ben orada geçen cümleleri kullandım. Olay tarihinde Defne hanımın avukatıyla telefon görüşmesi yaptık. Ardından fotoğrafları hemen sildim ve siteyi de kapattım. Kasıtlı olarak yapmadım" dedi.

HAKİM 1 YIL 15 GÜN CEZA VERDİ

Duruşmaya verdiği kısa aranın ardından kararını açıklayan mahkeme hakimi, sanık Semih K.'ya 1 yıl 15 gün hapis cezası verdiğini açıkladı. Sanığın sabıkasız oluşunu göz önünde bulunduran hakim, cezanın ertelenmesine hükmetti.

İDDİANAMEDE 2 YILA KADAR HAPSİ İSTENMİŞTİ

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, bilgisayar programcısı olan Semih K.'nın 2014 yılında bir web sitesinde Erdoğan ve Samyeli'nin fotoğraflarını yan yana koyarak, yazdığı yazı ile Defne Samyeli'ye hakaret ettiği iddia edildi. Şüpheli Semih K.'nın 'hakaret' suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapsi istendi. Öte yandan söz konusu internet sitesi 25 Mart 2014 tarihinde 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla kapatılmıştı.

HER İKİ DAVA BİRLEŞTİRİLMİŞTİ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da şikayet etmesi üzerine Semih K. hakkında Anadolu 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı. 42. Asliye Ceza Mahkemesi, görülen davalar arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan birleştirilmesine karar vermişti.  DHA

Diz çökecekler

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlarla buluşma toplantısının 12’ncisinde, Balıkesir, Bursa, Edirne, Erzurum, Gümüşhane, İstanbul, Kocaeli, Malatya, Sakarya ve Mersin’den gelen muhtarları Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ağırladı. Erdoğan, “Teröre Allah’ın izniyle diz çöktüreceğiz. Türkiye’yi rotasından çıkarmak hedefinde yürüyenlere sesleniyorum; başaramayacaksınız. Bizim için kurduğunuz tuzaklara inşallah siz düşeceksiniz” dedi.


KAÇAK SARAY KAÇAK SARAY

“(1998 yılında aldığı hapis cezası sonrası ‘Muhtar bile olamaz’ manşetini anımsatarak) En makbul muhtar, belediye başkanı, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı milletin değil kendilerinin emrinde olanlardır. Biz 1994 yılında bu vesayet odaklarının değil, İstanbul halkının emrinde belediye başkanlığı yaptığımız için o manşete maruz kaldık. Burada onların değil, sizin bulunmanızdan, onların değil, sizin sesinizin duyuluyor olmasından rahatsızlar. Cumhurbaşkanlığı Külliyesiyle ilgili eleştirilerin gerisindeki asıl sebep de budur. Yoksa onlar da bu külliyeyle ilgili sorun olmadığını biliyorlar. Tek sıkıntıları Beştepe’nin kendilerinin değil, milletin emrinde olmasıdır. İkide bir tutturmuşlar ‘kaçak saray, kaçak saray’. Elinde bir belgen mi var, bir bilgi mi var? Varsa çık açıkla. Danıştay kararlarını açıklamamıza rağmen ısrarla bunu söylemeye devam ettiler. Geçenlerde bir muhalefet partisinin genel başkanı televizyonda konuşuyor, ‘kaçak saray’ diyor. Anamuhalefetin genel başkanı zaten bunları söylüyordu. Bu sefer ‘Çağırırlarsa gelirim’ demeye başladı. Önce ‘Ben kaçak saraya çıkmam’ diyordu.


TUZAĞA SİZ DÜŞECEKSİNİZ

Hürriyet'in haberine göre; Biz hizmet siyasetine mi önem vereceğiz, teröre mi? Teröre Allah’ın izniyle diz çöktüreceğiz, kimsenin şüphesi olmasın. Şehitlerimiz bizim kanayan yaramız. Ama şunu bilin ki bir milletin zaferinin, geleceğinin altında şehitler yatmaktadır. Bu vatan şehit kanları ile yoğruldu. Önceki hafta sonu Ankara Garı önünde meydana gelen bombalı saldırıda kaybettiğimiz vatandaşlarımızın acısı tüm tazeliği ile içimizi yakıyor. Terörün amacının Türkiye’yi bu gündeminden, yatırımlardan uzaklaştırmak olduğunu biliyoruz. Türkiye’yi rotasından çıkarmak hedefinde yürüyenlere sesleniyorum; Başaramayacaksınız, kardeşliğimizi bozamayacaksınız, bayrağımızı indiremeyeceksiniz, ezanlarımızı susturamayacaksınız, bizi 2023 hedeflerimizden vazgeçiremeyeceksiniz. Bizim için kurduğunuz tuzaklara inşallah siz düşeceksiniz.


DEMOKRASİ BU DEĞİL

Demokrasilerde muhalefet ve eleştiri olmazsa olmaz bir unsurdur. Hiçbir muhalefetin kendi ülkesine, kendi toplumuna karşı olma hatta düşmanlık yapma hakkı yoktur. Ülkemizde hükümeti ve devlet kurumlarını eleştirmek adına terör örgütlerine, bölücü örgütün güdümündeki siyasi organizasyona ki bakınız ‘parti’ demeye bile dilim varmıyor. Bunun için ‘organizasyon’ diyorum. Bu tür yapılara destek vermeyi, muhalefet adı altında meşrulaştırmaya çalışanlar var. Bir takım medya kuruluşları, akademisyenler, siyasetçiler, işi gücü bırakmış terör örgütünün ve onun güdümündeki siyasi organizasyonun propaganda makinesi haline dönmüştür. Demokrasi bu değil. Bunun adı terör örgütü yandaşlığıdır.


1 KASIM’DA YETKİYİ ALIN...

Kendi çıkarları için 78 milyonun geleceğini tehlikeye atanlar, istiyorlar ki Cumhurbaşkanı devreden çıksın, biz de eskiden olduğu gibi Türkiye’yi yönetelim. Allah ömür, halkımız destek verdiği sürece milli iradeden gücünü almayan hiç kimse at oynatamayacak, borusunu öttüremeyecek. Türkiye’yi yönetmek mi istiyorsunuz? İşte sandık orada. Geçin milletin karşısına, anlatın derdinizi. Şayet 1 Kasım’da yetkiyi alırsanız, o zaman gelin karşımıza. Bizim için esas olan milletimizin tercihidir. O tercihe saygı duymak bugüne kadar savunduğumuz değerlerin de, bulunduğumuz makamın da gereğidir. . Tekrar seçim bu ülkede güveni ve istikrarı getirecek. Bu sağlanırsa Türkiye 13 yıldır yakaladığı bu yükseliş trendini devam ettirir.”


AKADEMİSYENLERE: BUNLAR MANKURT

ERDOĞAN, Merkel’e mektup yazarak bu dönemde Türkiye’ye ziyarette bulunmasını eleştiren 100 akademisyene ‘mankurt’ dedi: “Kendilerine akademisyen diyen bir güruh, bir sürü gerekçenin ardından ‘Gelmeyin, ziyaret Erdoğan ve Davutoğlu’na destek anlamı taşır’ diyor. Bu girişimin adı 5. kol faaliyetidir, içinde yer alanları birer mankurt olarak görüyorum. Önemli bir bölümü devletten maaş alan, milletin sağladığı imkânlarla refah içinde yaşayan kişilerdir.”

Yeni Kıbrıs’a 220 bin Türk

KIBRIS’ta Türk ve Rumlar arasında devam eden müzakerelerde önemli görülen nüfus konusunda da anlaşma sağlandı.


Hürriyet'in haberine göre; Taraflar, yeni kurulacak federasyonda 4 Rum 1 Türk eşitliği tartışmasını sona erdirerek, 734 bin Rum’a karşılık 220 bin KKTC vatandaşının ortak devletin ve AB’nin vatandaşı olmasında anlaştı. Kıbrıs Rum yönetimi, bugüne kadar kendi nüfuslarını 4’e bölerek 180 bin KKTC vatandaşının yeni federasyonunun vatandaşı olması gerektiğini savunuyor, Türkiye kökenli KKTC kimliği taşıyanların, evlilik gibi kriterlerle vatandaş yapılmasını istiyordu. Türk tarafı ise KKTC vatandaşları arasında ayrım yapamayacağını belirterek, 220 bin KKTC vatandaşının tümünün AB vatandaşı olmasında ısrar ediyordu.

ÇOĞUNLUK KİMLİK ALDI

Kıbrıs’ta ebeveynleri 1974 öncesi Kıbrıs’ta doğan Türklerin büyük çoğunluğu, Rumlar’dan kimlik ve pasaport aldı. Rum yönetimi, Türkiye’den Ada’ya gelerek yerleşen veya Kıbrıs’ta doğmalarına rağmen ebeveynlerin Türkiye kökenli olanları ‘yerleşik’ diye nitelendiriyor ve Ada’da serbest dolaşıma izin vermiyor.

Kemal Kılıçdaroğlu: Kuzu kuzu yetki verecek

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na yönelik eleştirilerle ilgili “Önce ‘Biz oraya gitmeyiz’ diyorlardı. ‘Çağrılırsak gideriz’ demeye başladılar. Kuzu kuzu geleceksiniz” sözlerine şu yanıtı verdi: “Öyle anlaşılıyor ki kuzu kuzu yetki verecek.”

Kemal Kılıçdaroğlu, uçakta ve Samsun’un Çarşamba, Tekkeköy, Atakum, İlkadım, Bafra ve Havza ilçelerinde özetle şunları söyledi:


SEÇİM MECBUR BIRAKACAK

“(Cumhurbaşkanı’nın ‘Saray’a kuzu kuzu gelecekler’ sözü) Öyle anlaşılıyor ki kuzu kuzu yetki verecek. Seçim sonuçları buna mecbur bırakacak. Kendisine göre şimdiden onun alt yapısını oluşturmaya çalışıyor.

ANKARA DA GEÇİŞTİRİLECEK

IŞİD terörü üzerine yeterince gidilmiyor. Terör örgütlerinin yerini, internet sitelerini, eğitim yerlerini hem polis hem istihbarat biliyor ama hükümet onlara yönelik bir operasyon yapılmasını istemiyor. Ta ki Ankara’nın göbeğinde, Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı yapılana kadar. Suruç olayı geçiştirildi, korkarım ki Ankara olayı da geçiştirilecek. Polis yapılan konuşmaları biliyordu, bildiği halde polise operasyon yapmayın emrini kim verdi? Terörün temel sorumlusu AKP hükümetidir. ‘Devlet yaptı’ demek AKP hükümetini aklamak anlamına gelir. Devlet tüzel kişiliktir. Devleti yöneten siyasi otoritedir. Kalkar İçişleri Bakanı’na ‘Gereğini yapın’ dersiniz. Gereğini yapmıyorsa görevden alırsınız. O teröristler Türkiye’ye geldiler, tedavi edildiler, Musul Başkonsolosluğu basıldı, Davutoğlu ‘Onlar teröristtir’ diyemedi, ‘yaramaz çocuk’ ifadesini kullandı. Sorumlu Davutoğlu ve hükümettir. AKP, IŞİD’ın üzerine gidemiyor.


DAVETLİ DEĞİLDİM

DİSK Genel Başkanı, Barış Mitingi nedeniyle beni ziyaret ettiği zaman kendisine zamanlama konusunda ‘Doğru bir zamanlama mıdır’ diyerek düşüncemi ilettim, çok gergin bir ortamda olduğumuzu söyledim. Kendileri de mitingi gerçekleştirme konusunda kararlılıklarını ilettiler. Yoksa özel olarak o mitinge davet edilmiş değildim.


KUTUPLAŞMA TEHLİKESİ

Kutuplaşmanın sona ermesi için yeni bir hükümet kurulması gerekir. Toplumun tüm kesimlerini kucaklayan bir dil kullanmalıyız. Biz toplumun bütün kesimlerini kucaklamaya hazırız. Biz hiçbir kesimi kutuplaştırmadık. Gençlere ‘Kininizi unutmayın’ demedik. Tam tersine toplumun tüm kesimlerinin barışık olmasını defalarca ifade ettik. Şimdi farklı bir söylemle çıkıp, yaşanan gerginlik kendilerinden kaynaklanmamış gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. ‘Ne olursan ol yine gel’ diyen Mevlana’nın kentinde, ölenler yuhalanıyor. Kutuplaşmanın kendilerine zarar verdiğini gördüler. Ancak oturup hepimizin şunu sorgulaması lazım; bu toplumu bu hale kim getirdi?


BABALARININ MALI GİBİ SATTILAR

13 yıldır ülkeyi yönetiyorlar, kim memnun hayatından; köşeyi dönen üç beş hortumcu. Davutoğlu saray için çalışır, Kılıçdaroğlu halk için çalışır. Seçim vaatlerimizi açıkladığımızda, ‘kaynağı nereden bulacaksınız’ dediler. Önce itiraz ettiler. 1 Kasım seçimleri için bizim bütün projelerimizi onlar kopya ettiler. Bafra sigarası vardı, tütün vardı. Babalarının malı gibi sattılar. Sayın Davutoğlu arzu ediyorsa öyle miting meydanlarından birbirimize laf yetiştireceğimize onun arzu ettiği gazetecilerle bir araya geleyim. Televizyonu izleyenler de bize not verir. (hürriyet.com.tr)

19 Ekim 2015 Pazartesi

Şehit astsubay Onur Sönmez Kayseri'de toprağa verildi

Tunceli'de teröristlerce yola döşenen patlayıcının zırhlı askeri aracın geçişi sırasında infilak ettirilmesi sonucu şehit olan jandarma astsubay kıdemli çavuş Onur Sönmez'in cenazesi, memleketi Kayseri'de toprağa verildi.

Şehit Sönmez için Kalem Kırdı Camisi'nde düzenlenen törene şehidin yakınlarının yanı sıra Kayseri Valisi Orhan Düzgün,  Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve diğer yetkililer ile vatandaşlar katıldı.

Sönmez'in cenazesi, İl Müftüsü Şahin Güven tarafından kıldırılan namazın ardından kortej eşliğinde götürüldüğü Kartal Şehitliği'nde defnedildi.

Şehidin 8 aylık hamile eşi Bilge Sönmez, güçlükle ayakta kalabildi.

Şehidin tabutuna sarılı Türk bayrağı, cenaze töreninin ardından Vali Düzgün tarafından eşi Bilge Sönmez'e verildi.

Şehit Mehmet Şimşek'in eşinden yürek yakan sözler

Tunceli’de PKK’lı teröristlerin askeri araca düzenlediği mayınlı saldırı sonucu şehit olan 2 askerden 26 yaşındaki Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş Mehmet Şimşek, memleketi Afyonkarahisar’ın Çay İlçesi’nde toprağa verildi. Şehidin mezarına kapanan eşi Şeyda Şimşek, "Mehmedim burada üşür" diye ağladı.


Tunceli- Pülümür karayolunda dün yol kontrolü yapan askerlerin geçişi sırasında PKK’lı teröristlerce önceden yola döşenen el yapımı patlayıcının patlatılması sonucu 2 asker şehit oldu. Şehitlerden Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş Mehmet Şimşek’in cenazesi askeri uçakla Kayseri’den Afyonkarahisar’a getirildi. Afyonkarahisar Askeri Havalimanı’nda karşılanan şehit Mehmet Şimşek’in cenazesi Çay’a bağlı Çayırpınar Köyü’ndeki baba evine getirildi. Şehidin cenazesini taşıyan ambulansın gelmesiyle evden feryatlar yükseldi. Yakınlarının tek tek ambulansa binerek şehidi son kez gördüğü helallik sırasında eşi Şeyda Şimşek’in çığlıkları ambulansın dışına taştı. Anne Adile Şimşek, eşi Şeyda Şimşek ile şehidin yakınlarının fenalık geçirdiği evin önünde helallik alınarak dua edildi. 

BİNİ AŞKIN KİŞİ KATILDI

Daha sonra şehit Astsubay Mehmet Şimşek için Çayırpınar köy mezarlığı önünde askeri tören düzenlendi. Cenaze törenine Orman ve Su İşleri Bakanı Veeysel Eroğlu, Afyonkarahisar Valisi Hakan Yusuf Güner, İkmal ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Gökhan İsmet Gülmez, Afyonkarahisar milletvekilleri Ali Özkaya, Burcu Köksal ve Mehmet Parsak, Afyonkarahisar  Belediye Başkanı Ak Partili Burhanettin Çoban, İl Genel Meclisi Başkanı Salih, protokol üyeleriyle 1000’i aşkın kişi katıldı.

’KALK, SON BİR KERE SARILAYIM’

Şehidin özgeçmişinin okunmasının ardından bir kez daha helallik istendi. İl Müftüsü Şükrü Kabukçu’nun kıldırdığı namazın ardından şehidin cenazesi köy mezarlığında defnedildi. Cenaze sonrası Kuran okunmasını da bekleyen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, şehidin tabutunun üzerindeki bayrağı öperek eşi Şeyda Şimşek’e teslim etti. Eşinin fotoğrafını okşayan Şeyda Şimşek, "Mehmet’imin yüzü çok güzeldi ama parçalamışlar yüzünü" diye ağladı. Kuran okunması sonrası, "Kalk son bir kere sarılayım" diye feryat eden Şeyda Şimşek, eşinin mezarına kapanarak uzun süre gözyaşı döktü. "Mehmet’im burada üşür" diye ağıt yakan acılı eşi, iki kadın asker güçlükle sakinleştirirken, hala Fadime Saldoğan ise şehidin mezarındaki taşları tek tek öptü. Cenaze sonrası baba Osman Şimşek evde taziyeleri kabul etti. Şehit Jandarma Astsubay Kıdemli Çavuş Mehmet Şimşek’in Çayırpınar Köyü’nün ilk şehidi olduğu belirtildi.

Onur BAYRAM- Muzaffer NAL/ÇAY (Afyonkarahisar), (DHA)

“Kumpas iddianamesi” kabul edildi

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Fethullah Gülen’in bir numaralı sanık olduğu “Paralel yapı” iddianamesi kabul edildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ABD’de bulunan Fethullah Gülen’in bir numaralı sanık olduğu “Paralel yapı” iddianamesiyle ilgili kararını verdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, “Paralel devlet” yapılanmasının "takipsizlikle sonuçlanan 25 Aralık soruşturmasında usulsüzlükler yaptığı ve şüphelilere kumpas kurduğu" iddiasıyla aralarında bir numaralı sanık olarak Fetullah Gülen'in de bulunduğu 69 şüpheli hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti.

Mahkeme heyeti, sanıklar Fetullah Gülen ile yardımcısı Sinan Dursun hakkında yakalama kararı çıkardı. 

Mahkeme, Gülen ve Dursun hakkında Kırmızı Bülten çıkarılması amacıyla Adalet Bakanlığı'na yazı yazılmasına da hükmetti. ntvmsnc

18 Ekim 2015 Pazar

İşsiz kalınca bu işi kurdu... Şimdilik ayda 3 bin TL kazanıyor

Amasya'nın Gümüşhacıköy ilçesinde yaşayan girişimci Nurhan Çolban, SYDV'nin verdiği 15 bin lira kredi ile bin tavuk alarak çiftlik kurdu. Günde ortalama 700 yumurta üreten Çolban, krediyi tamamen ödedikten sonra bin 500 tavuk daha alarak işini büyütmeyi planlıyor.



Amasya'nın Gümüşhacıköy ilçesinde  yaşayan girişimci Nurhan Çolban, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından (SYDV)  aldığı kredi ile kurduğu tavuk çiftçiliğinde günde ortalama 700 yumurta üretiyor. 
Maden Mahallesi'nde yaşayan Nurhan Çolban, AA muhabirine yaptığı  açıklamada, eşi işten çıkarılınca ne yapabileceklerini düşündüklerini söyledi. Bir süre önce katıldığı kursta girişimci belgesi aldığını belirten  Çolban, evde oturmaktan sıkıldığı için başvurduğu kaymakamlıkta kendilerine SYDV  kredisi ile işlerini kurmalarının önerildiğini anlattı. 
Bunun üzerine eşi Salim Çolban'ın yardımıyla 5 ay önce tavuk çiftliği  kurmaya karar verdiğini dile getiren Çolban, "Kaymakamlık SYDV'den 15 bin lira  kredi verdi. Biz de bununla evimizin yanında yaklaşık 3 dönümlük alanda tavuk  çiftliği kurduk. Bin tavuk satın alarak üretime başladık" dedi. 
Doğal yöntemlerle beslediği tavuklardan günde ortalama 700 yumurta  aldıklarını ifade eden Çolban, "Ürettiğimiz yumurtaları eşimle Gümüşhacıköy ve  Merzifon'daki marketlere veriyoruz. Çevre illerdeki pazarlara giderek satıyoruz.  Satışlarımız çok güzel. Ayda 3 bin lira civarında gelirimiz var" diye konuştu. 

1500 TAVUK DAHA ALACAKLAR
SYDV'den aldıkları krediyi geri ödedikten sonra işini büyütmeyi, bin  500 tavuk daha almayı planladıklarını bildiren Çolban, böylece gelirlerini de  artırmış olacaklarını kaydetti. 
RENGİ, KOKUSU FARKLI...
  Çolban, salma tavukçuluk yaptıkları için yumurtalarının köy yumurtası  tadında organik olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: "Tavuklarımız arazide yoncada yayılıyor. Verdiğimiz yemde tritikale,  soya fasulyesi, Mısır, çavdar gibi bitkiler bulunuyor. Tavuklarımız yeşillikte  yayıldıkları için suni yem verilen tavuklara göre yumurtamızın rengi, kokusu tadı  çok farklı. Pazarda ilk önce birkaç tane alıyorlar. Tadına baktıktan sonra 30  tane alan oluyor. Memnun kalanlar eşine dostuna söylüyor, bizim de müşterilerimiz  sürekli artıyor." 

ÇOCUK GİBİ İLGİ İSTİYORLAR
Gümüşhacıköy Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü ekiplerinin her  hafta tavukların kontrolünü yaptığını bildiren Çolban, tavuklarda hastalık,  bitlenme ve bulundukları yerin temizliğinin kontrol edildiğini söyledi. Çolban, "Tavuklarımda bitlenme olmaması ve vitaminlerinden düşmemesi  için bakımlarını, ilaçlamalarını zamanında yapıyorum. Yumurtalarını sabit  topluyorum. Çocuk annesinden nasıl ilgi istiyorsa onlarda bakım ve ilgi istiyor"  ifadesini kullandı. Çolban, kendilerine bu fikri veren ve destekleyen Gümüşhacıköy  Kaymakamı Hüseyin Tekin'e teşekkür etti. Milliyet