25 Aralık 2015 Cuma

Siber saldırı sürüyor

Hacker grubu Anonymous, yaklaşık 10 günden beri düzenlediği saldırıları Türkiye’deki kontrol ettiği bilgisayarlarla gerçekleştiriliyor. DDos taktiği adı verilen yöntemle 50 bin civarında bilgisayar, sahiplerinin haberi olmadan Türkiye’deki internet sitelerine saldırıda bulunuyor.

Türkiye siber saldırıların etkisi altında. Geçtiğimiz haftalarda kamu sitelerine yönelik başlayan siber saldırılar, önceki gün ve dün bankalar başta olmak üzere birçok sektörü hedef almaya devam ediyor. Dün de bazı bankaların internet sitelerinden işlem yapılamadı. Saldırıları gerçekleştirenler ise dünyanın en büyük hacker grubu Anonymous. Şu ana kadar birçok web sitesinin fişini çekmeyi başaran Anonymous’un saldırılarının arkasında ise ’DDoS’ (Denial of service attack) taktiği bulunuyor.

TEK BİR KOMUT
Peki bu DDoS taktiği nedir? DDoS saldırıları, internet sayfalarına kapasitesinin çok üzerinde trafik gönderilmesinden ibaret. Yani dünyadaki bir sürü bilgisayar aynı anda saldırı yapılan internet adresine girmeye çalışıyor. Böylece gerçekten internet sitesine girmek isteyen kullanıcılar aşırı trafik nedeniyle siteye ulaşamıyor. Yüzbinlerce bilgisayardan aynı anda saldırının yapılması ise kullanıcıların haberi olmadan bilgisayarlarına yüklenen bir yazılımdan kaynaklanıyor. Güçlü bir koruma duvarı olmayan dünyadaki tüm bilgisayarlar bu yazılımdan etkilenebilir. Bu sizin bigisayarınız bile olabilir! İnternetteki birçok farklı siteden indirilen dosyalarla beraber gelen bu yazılımlar, bigisayarlarınızı ‘zombi bilgisayar’a çeviriyor. Bu zombi bilgisayarlar Anonymous’un ‘bot-net’ adındaki ağını oluşturuyor. ‘Bot-net’ ise Anonymous’un yüzbinlerce bilgisayarı tek bir komut ile harekete geçmesini sağlıyor. ‘Saldır’ komutu geldiği an Türkiye’nin günlerdir etkilendiği siber saldırı atağı başlamış oluyor. Sizin, benim ya da farkında olmayan yüzbinlerce insanın bilgisayarı bu komut ile harekete geçiyor ve Anonymous grubunun hedefine yönelmesini sağlıyor.

50 BİN BİLGİSAYAR
Anonymous’ın son saldırılarında Türkiye’ye hem yurtdışından hemde yurtiçinden ataklar yapıldı. Anonymous’un Türkiye’deki bilgisayarlara yazılım yüklediği daha önce Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) yaptığı soruşturmada ortaya çıkmıştı. Geçtiğimiz kasım ayında tamamlanan soruşturmaya göre Türkiye’de Anonymous kontrolünde 50 bin bilgisayar bulunuyor. Bu bilgisayarlarda Anonymous’un Türkiye’ye yönelik son dönemlerde yaptığı saldırılarda etkin olarak kullanılıyor. Siber savunma amaçlı yurtdışından gelen internet trafiği belli oradan kapatılsa bile Türkiye’deki zombi bilgisayarlar Anonymous tarafından saldırıda kullanılabiliyor.
Toplam zombi bilgisayarlar sayısı bakımından da Türkiye şu andan dünyada 4. sırada. Trend Micro rakamlarına göre Türkiye dünyadaki komuta kontrol merkezi bağlantılı bilgisayarların yüzde 5’ini barındırıyor. Türkiye’nin önünde ise, ABD, Hindistan ve Japonya bulunuyor.

2015’TE İKİYE KATLADI
SİBER saldırıların en büyük hedefleri arasında şirketler var. Siber güvenlik şirketi Kaspersky Lab’ın 2015 yılı için hazırladığı rapora göre ‘fidyeciler’ (cryptolockers) 50 binden fazla kurumsal bilgisayara saldırdı. Bu rakam geçtiğimiz yıl ise 25 bin civarındaydı. Kurumsal şirketlerin bilgisayarlarının yüzde 58’ine en az bir kere kötü amaçlı yazılım bulaştırmayı hedefleyen (malware infection) saldırı gerçekleştirilmiş. 2014’te bu tür saldırıların oranı yüzde 55. Kurumsal bilgisayarların yüzde 29’u ise en az bir kez internet tabanlı saldırılmış. Aynı zamanda bu bilgisayarların yüzde 41’i USB ve diğer fiziksel cihazlar üzerinden bulaşan kötü amaçlı yazılım saldırılarına maruz kalmış.

TÜRKİYE İLK 15’TE
KİŞİLERE yönelik siber suçların banka ve kredi kartı dolandırıcılığından interaktif bankacılık dolandırıcılığına kadar uzandığını belirten CSC Türkiye Genel Müdürü Alev Alp Esen, “Şirketlere yönelik suçlarda ise ilk sırada bilişim sistemlerine karşı işlenen suçlar geliyor. OECD verileri, bilişim güvenliği sorunu yaşayan şirketler içerisinde, Türkiye’nin dünya genelinde ilk 15 ülke arasında bulunduğunu ortaya koyuyor. Zararlı yazılımların ve sosyal mühendislik saldırılarının yanı sıra hacker saldırıları şeklinde de gerçekleşen siber suçlar, kamudan perakende ve finansa kadar hemen her sektörü tehdit ediyor” diye konuştu.

SALDIRILAR DEVAM ETTİ
TÜRKİYE’deki bankacılık sistemlerine önceki gün yoğun bir biçimde saldıran Anonymous dün de saldırılarına devam etti. Birçok bankanın internet sitesine ve mobil uygulamalarına kısmen erişim sağlanamadı. Banka işlemi yapmak isteyen kullanıcıların bir çoğu para transferi ve fatura ödeme işlemlerini gerçekleştiremedi.

KISA BİLGİLER

50 bin
Anonymous’un Türkiye’de kontrol ettiği bilgisayar sayısı

4
Zombi bilgisayarlar konusunda Türkiye’nin dünyadaki sıralaması

%100
Siber saldırıların son 1 yılda artışı

50 bin
2015 yılında şirket bilgisayarlarına saldırı sayısı

Kaybolan ressamla ilgili şok gelişme!

İstanbul'da 4 gün önce esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan Ressam Nurdan İskender'e çok benzeyen bir cesedin çarşamba günü Beşiktaş sahilinde denizden çıkarıldığı tespit edildi. Polis ekipleri cesedi teşhis ederlerken, kesin teşhis için aile üyelerinin Adli Tıp Kurumu'na gelmesi bekleniyordu. Adli Tıp Kurumu'na gelen ailesi, cesedin Nurdan İskender'e ait olduğunu teşhis etti.

Unkapanı'nda 21 Aralık 2015 tarihinde meydana gelen olayda bir arkadaşı ile birlikte gezmeye çıkan Ressam Nurdan İskender, cep telefonuyla konuşurken ortadan kaybolmuştu. Arkadaşının aileye haber vermesi üzerine Nurdan İskender polis tarafından aranmaya başlanmıştı. Ressam Nurdan İskender'e ait olduğu belirlenen kol çantası ise aynı gece Haliç kıyısına yakın bir ağacın altında bulunmuştu.

KAMERA GÖRÜNTÜLERİ TARANIYORDU

Kayıp Şahıslar Büro Amirliği tarafından olayla ilgili başlatılan çalışmalarda polis güvenlik kameralarını kullanarak Nurdan İskender'in kayboluşuyla ilgili detaylara ulaşmaya çalışıyordu. Yapılan çalışmalarda Nurdan İskender'in kız arkadaşı ile birlikte dolaşırken kaydedilen görüntülerine ulaştı. Çantanın bırakıldığı yerdeki görüntülerin incelemesinin sürdüğü öğrenildi.

BEŞİKTAŞ'TA DENİZDEN KADIN CESEDİ ÇIKTI

Polis çalışmalarını sürdürürken Adli Tıp Kurumu'ndan gelen bir haber soruşturmanın seyrini değiştirdi. Çarşamba günü öğleden sonra Beşiktaş sahilinde bulunan, üzerinden kimlik çıkmayan bir cesedin Adli Tıp Kurumu morgunda beklediğinin öğrenilmesi üzerine polis harekete geçti. Adli Tıp kurumunda polis ekiplerinin resimle yaptıkları karşılaştırmada cesedin Nurdan İskender'e ait olduğu tespit edildi. Cesedin boy, kilosu ve yüzündeki bir benin Nurdan İskender'le aynı olması üzerine aileye haber verildi. Kesin teşhis için aile üyelerinin Adli Tıp Kurumu morguna gelmesi bekleniyordu. Adli Tıp Kurumu'na gelen ailesi, cesedin Nurdan İskender'e ait olduğunu teşhis etti.

CESET ÜZERİNDE HERHANGİ BİR DARP İZİ YOK

Öte yandan ceset üzerinde Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan ilk incelemede vücudunda herhangi bir darp ya da yaralanma izine rastlanmadığı belirlendi. Ön otopside ölüm sebebinin "suda boğulma" olarak kayıtlara geçtiği ancak yapılacak testlerin ardından ölüm sebebinin kesinlik kazanacağı belirtildi. DHA

Davutoğlu'na 2016 çağrısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Kasım seçimlerinin ‘istikrar’ için yapıldığını ancak AK Parti’nin yüzde 49.5 oy oranıyla hükümet kurmasına rağmen ülkeye istikrar gelmediğini, vatandaşın rahata kavuşamadığını savundu. Darbe hukuku, dış politika, ekonomi, eğitim ve Kürt sorununun, Türkiye’nin önündeki 5 sorun alanı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na sorunları birlikte çözme çağrısı yaptı.

Gazetecilerin Ankara temsilcileriyle buluşan Kılıçdaroğlu, 5 sorun alanının birbirleriyle iç içe geçtiğine dikkat çekerek, hükümetin eylem planında bu sorunların çözümüne dair bir şey olmadığını söyledi. İstikrarsızlığın kurumsallaştığını da savunan Kılıçdaroğlu, Davutoğlu ile yapacağı görüşme öncesinde şu çağrıyı yaptı:

“Kuşkusuz biz anamuhalefet partisiyiz. Sayın Davutoğlu’nun ne kadar sorumluluğu varsa bizim de sorumluluğumuz var. Biz 14 yıldır kamplaşmadan medet uman bir süreci yaşadık, uzlaşma kültürümüzü kaybettik. Biz seçim öncesi tavrımızı ortaya koyduk. Madem ki bu güzel topraklarda yaşıyoruz o zaman oturup sorunlarımızı çözebilmeliyiz.”

Kılıçdaroğlu, 5 sorunu şöyle sıraladı:

1- ‘HANGİ BAŞKANLIK’ DİYE SORARIZ

Darbe hukuku kalkmalı: Birinci sınıf demokrasi konusu. Bunun içinde anayasa, Siyasi Partiler Yasası, yüzde 10 seçim barajı da var basın özgürlüğü de. 21. Yüzyıl Türkiye’sinde kitap toplama kararları, gazetecilerin hapse atılması doğru değil. Türkiye’nin, darbenin çizdiği kalıbın dışına çıkması lazım. Seçim barajının kalkması için elimizden gelen katkıyı sağlarız. Çorbada tuzumuz olursa mutlu oluruz. Anayasanın ilk 4 maddesi bizim için kırmızı çizgidir. Başkanlık sistemi için de Türkiye gereksiz bir kavganın içine itilmemeli, Zaman kaybetmemeli. 12 Eylül darbe yasalarını kaldırırsınız, parlamenter sistem kendi içinde çalışır. Yargı bağımsızlığı konusunda uzlaşma sağlanırsa çok önemli.
Davutoğlu geldiğinde Anayasa Uzlaşma Komisyonumuz yeniden hayat kazanabilir. ‘Başkanlık sistemi’ derse kendisine şunu soracağım; ‘Nedir başkanlık sisteminden kastettiğiniz? ABD tipi mi Türkiye tipi mi? 200 yıllık bir parlamenter sistem tecrübemiz varken hiç bilmediğimiz bir alana niçin bodoslama dalıyoruz?’ Türkiye’de her şey tartışılabilmeli, tartışılmalı da. Öyle bir mükemmel sistem getirirler ki belki biz de destekleriz. Biz parlamenter sisteme dayalı, saat gibi çalışan, güçlerin dengelendiği bir parlamenter sistem istiyoruz. Demokrasi kültürü yoksa bir toplumda hangi sistemi getirirsiniz getirin, bütün mesele bu demokratik sistemi içselleştirmektir. Sayın Davutoğlu ‘illa getireceğiz’ derse, ‘bu düşünceni açma’ diyemem, bu saygısızlık olur. Sayın Davutoğlu bir akademisyen, bunları iyi anlatır. Bir kişinin müthiş bir arzusu var ama Sayın Davutoğlu’nun gündeminde olacağını zannetmiyorum. Bu kadar ağır sorunlar var ve yeni bir sorunla Türkiye’nin gündemini meşgul etmenin bir anlamı yok.

2- AB DAYATMADAN BİZ YAPALIM

Dış politika: Her şey meydanda. Komşu, dost ülke kalmadı. Öyle bir açmazla karşı karşıya kaldık ki ‘kimse Türkiye’nin gücünü test etmesin’den Süleyman Şah türbesini kaçırmaya kadar geldik. Mezhep, kin, intikam eksenli bir dış politika olamaz, olmamalıdır da. Dış politika tamamen değişmeli. Tek olumlu gelişme AB ile yakınlaşma ve yeni bir fasıl açılması. Ben 2016 için Sayın Davutoğlu’na çok açık bir çağrı yapıyorum. Gel AB’nin yeni bir fasıl açmasını beklemeyelim. AB’nin bütün standartlarını Türkiye’ye getirelim. Onlar dayatmadan biz yapalım. Neyimiz eksik bizim, demokrasi istemiyor muyuz? istiyoruz, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, güçlü bir sivil toplum istiyoruz. Özgürce tartışmayan üniversiteler istiyor muyuz? İstiyoruz. O zaman yapalım.

3- BENZİNCİLER ‘VERGİ DAİRESİ’

Ekonomi: Paranın bol olduğu, doların fışkırdığı dönemde ekonomi yönetildi. Şimdi ortada dolar yok. Çok karamsar bir tablo çizmek istemiyorum. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı Batı’da tartışma konusu ise Türkiye ekonomide sınıfta kalmış demektir. Merkez Bankası’na niye, hangi gerekçe ile müdahale ediyoruz? Ekonomideki açmaz, liyakat sisteminin ortadan kaldırılmış olmasıdır. ‘Bizim partili’ deyip işin ehli olmayana görev veriyorsunuz. Petrol fiyatları bütün dünyada dibe vurdu, bizde benzin istasyonları vergi dairelerinden daha iyi çalışıyor. Türkiye orta gelir tuzağı ve orta teknoloji tuzağına paçasını değil, gövdesini kaptırmış durumda.

4- İRAN BİZDEN ÇOK YAYIN YAPIYOR

Eğitim: Devlet okulları iflas etmiş durumda. Eğer bir ülkeye kötülük yapmak, kalkınmasını engellemek, kaosa mahkûm olmasını sağlamak istiyorsanız, bombalamanıza gerek yok; eğitim sistemini mahvetmeniz yeterli. 4+4+4 sistemi tam bir felaket. Üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılabilmeli, bilgi üretebilmeli, bilimsel, mali özerkliği olmalı. Bunları yaparsanız Türkiye orta gelir, orta teknoloji tuzağını aşar. Eğitim sistemi düzelmedikçe hiçbir şey olmaz. İran’ın üniversiteleri, bizim üniversitelerimizden daha çok yayın yapar hale geldi.

5- DEMİRTAŞ’IN ZİYARETİ ZAMANSIZ

Kürt sorunu: Toplumsal barış sorununun giderek derinleştiğini hep beraber görüyoruz. Öteden beri ‘Bu sorun toplumsal uzlaşmayla, TBMM’de çözülür’ dedik. ‘Buyurun size kredi açıyoruz’ dedik. Reddettiler. O zaman çözün. Sorun giderek büyüdü, eskiden dağdaydı eşkıya, şimdi şehre indi. Şehirler silah deposuna döndü. Kimin zamanında? CHP zamanında değil. Valilere ‘Bunlara dokunmayın’ diye talimatı CHP mi verdi? Çözemediler, çözemiyorlar. TBMM’de ister içtüzük değişikliği ile isterse bir yasal düzenleme ile bir toplumsal uzlaşma komisyonu kurulması lazım. Operasyonların ilerleme biçimi, sadece beni değil, ülkeyi düşünen herkesi kaygılandırıyor. Nereye gittiği yönünde ciddi kaygılarımız var. Sayın Demirtaş’ın Moskova ziyaretini zamansız bulunuyorum.”

İLİŞKİMİZ YOK Kİ MESAFE KOYALIM

m Kılıçdaroğlu’na toplantıda “CHP, Fethullah Gülen’le ilgili ne düşünüyor” ve “CHP İrancı mı oldu” soruları da yöneltildi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ilk soruya, “Biz Fethullah Gülen hareketi ile hiçbir zaman bir araya gelmedik ki aramızda bir mesafe olsun. Yasadışı bir işlem, hukuksuzluk varsa gereğini yapın. Hiç itirazımız yok. Ama bir mücadele yapacaksanız, hukuk içinde yapın. Sayın Erdoğan dedi ki ‘Ne istediler de vermedik’. Bunun cevabı gelmedi. Sayın Erdoğan, ne istediler de verdin? Önce bunun cevabı gelmeli. Benim cemaatle ne bir ilgim var, ne bir yanyana gelmişliğim var. Fethullah Gülen’le ne bir konuşmuşluğum var, ne bir aracı göndermişliğim var. Eleştiri bize değil, Türkiye’yi bu noktaya getiren siyasi otoriteye olması lazım” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, İran konusunda da “Biz hiçbir zaman hiçbir devleti kötülemek gibi bir düşünce içine girmedik” yorumunu yaptı.

HİÇ DİNLEMESİN DEMİYORUM

Davutoğlu’nun, oturduğu koltuğun hakkını vermesini isteyen Kılıçdaroğlu, “Başbakan olarak görev yapmasını istiyorum. ‘Cumhurbaşkanını hiç dinlemesin’ demiyorum. Görüşecektir ama oradan gelecek telkinlerle bir politika belirlemesi doğru değil. Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın fazla müdahalelerinden rahatsız olduğunu da tahmin ediyorum” dedi. Hürriyet

Başbakan Nazım Hikmet'in dizelerini okudu

Türk-Japon ortak yapımı "Ertuğrul 1890" adlı filmin galası, Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde gerçekleştirildi. Galaya, Başbakan Ahmet Davutoğlu da eşiyle birlikte katıldı. Başbakan galada yaptığı konuşmada, Nâzım Hikmet'in 'Kız çocuğu' şiirinden "Hiroşima'da öleli / Oluyor bir 10 yıl kadar / 7 yaşında bir kızım / Büyümez ölü çocuklar" dizelerini de okuyarak "Hiroşima'ya atılan bombanın her bir zerresi insanlara ölüm saçtı. Allah bir daha hiç kimseye Hiroşima ve Nagazaki'deki dehşeti yaşatmasın" dedi.


Galada ilk sözü alan Japonya'nın Ankara Büyükelçisi Yutaka Yokoi, ortak yapım olan bu filmin iki ülke arasındaki tarihi dostluğu daha da pekiştireceğini vurguladı. Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Önal da, filmin, Türk sinema tarihindeki en büyük bütçeli filmlerinden biri olduğunu belirterek, iki ülkenin platolarında 4,5 ayda tamamlandığını söyledi. Filmin Japon Yönetmeni Mitsutoshi Tanaka ise bu filmi, iki ülke arasındaki dostluğun daha da derinleşmesi için yaptığını söyledi.

"FEDAKARLIĞIN SİNEMA DİLİYLE ANLATILDIĞI BU FİLM..."

Başbakan Ahmet Davutoğlu da galada yaptığı konuşmada, "Fedakarlığın sinema diliyle anlatıldığı bu filmi bizlere kazandıranlara teşekkür ediyoruz" dedi.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öyle anlar vardır ki hafızanızdan hiç silinmez. Hafızanızda hep diri olarak yaşar. Benim hafızamda da yer eden, hiç unutamadığım bir hatıra var. 11 Nisan 2014 günü Dışişleri Bakanı olarak Kuşimato'ya gitmem ve oradan Hoşima köyüne geçip ziyaret etmemdir. 681 şehidimizin okyanusta şehit olduğu o yere gidip bir süre oturdum. Okyanusa baktım, sanki onlar "Sen hissetmesen de biz buradayız" diyordu. Uzun süre, kayalıklara çarpan dalgaları seyrederek, 681 şehidimizi ve kurtulan 69 ecdadı tekrar tekrar gözden geçirdim. Kuşimato farklıydı. Bir dostluk için uzak bir ülkeye giden insanlardır bunlar. Evet, gittiler. 1887 yılında Japon İmparatoru Komeii tarafından Sultan 2. Abdülhamid'e gönderilen nişana karşı, Sultanımızın selamını götürmeye gittiler. Sultanımız Abdülhamid o nişanı kabul etmişti ve bir dostluk nişanı olarak o insanları okyanusa göndermişti. Bu olayla, dostlukların kıtalar aşabileceğini bir kez daha hissetmiştim. Siyasi iradeyle bir yolculuk başlıyor ama büyük fedakarlıklarla o tohum büyüyor. Onlar Türk-Japon dostluğunun nişanı oldular. Onları rahmetle anıyoruz. Onların fedakarlıklarını hiç zihnimizden çıkarmayacağız."

NÂZIM HİKMET'İN DİZELERİNİ OKUDU

Başbakan Ahmet Davutoğlu daha sonra Japonya'ya 2. Dünya Savaşı'nda atom bombası atıldığını hatırlatarak, Nâzım Hikmet'in "Hiroşima'da öleli / Oluyor bir 10 yıl kadar / 7 yaşında bir kızım / Büyümez ölü çocuklar" dizelerini okudu. Davutoğlu, "Hiroşima'ya atılan bombanın her bir zerresi insanlara ölüm saçtı. Allah bir daha hiç kimseye Hiroşima ve Nagazaki'deki dehşeti yaşatmasın" dedi.

Davutoğlu, Van depremindeki kurtarma çalışmaları sırasında hayatını kaybeden japon doktor Miyazaki'yi de andı.

Başbakan'ın konuşmasının ardından, filmin yönetmen, yapımcı ve oyuncuları sahneye çıkarak, duygularını anlattı. Ardından, Başbakan Davutoğlu ve diğer davetliler "Ertuğrul 1890" filmini izledi.

Mehmet AKTARAN / İstanbul DHA

Feyzioğlu: CHP Genel Başkanlığı'na aday değilim

Hatay Barosu'nun kuruluş yıl dönümü etkinlikleri için Hatay'a gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Barolar Birliği Başkanlığı'na yeniden aday olacağını açıkladı.


Metin Feyzioğlu, Hatay Barosu'nun kuruluş yıl dönümü nedeniyle Hatay'a geldi. İlk olarak Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez ve baro üyesi avukatlarla Atatürk Anıtı'na çelenk sunan Feyzioğlu, daha sonra Hatay Gazeteciler Cemiyeti'ne geçerek basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına ilişkin konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, gazetecilerin tutuklanmasının akıl tutulması olduğunu ifade etti. Gazetecilerin ortaya konulan iddiaları belgeleriyle birlikte haber yapmasının suç olamayacağını belirten Feyzioğlu, "Gazetecilerin kendilerine ulaşan, haber değeri olan, dayanağı olan her geçen gün yazdıklarının aslında mahkeme dosyalarına yansımış belgeleri de çıkan haberi yaptılar. Böyle olaylarda tutuklamaya ihtiyaç yoktu, tutuksuz da yargılanabilirdi deyip, çok sağlam bir pozisyon da alınabilir. Hakikaten de tutuklu yargılama bir skandaldır. Can Dündar ve Erdem Gül ahlaksızlık yapmadıkları için o yazıları yayımlamıştır" dedi.

"CHP GENEL BAŞKANLIĞI'NA ADAY DEĞİLİM"

Hürriyet'in haberine göre; CHP Genel Başkanlığı'na aday olmadığını belirten Feyzioğlu, "Ben aday olduğumu ilan etmedim. Bütün mesaimi bizim kanunumuzun izin verdiği değil emrettiği şekilde hizmete adadım. Türkiye'nin 'yurtta barış, dünyada barış' ilkesinden dahi sapmasında, adaletin mülkün temeli olması ve adaletin çökmesiyle birlikte mülkün, yani devletin, ülkenin korkunç bir erozyona girmesi var. Bu erozyon karşısında toplumun çeşitli kesimlerindeki fay hatları derinleşiyor, düşmanlaşıyoruz ve biz Barolar Birliği; toplumun birbirinden koparılmak istenen kesimlerini köprülerle birbirine bağlamaya gayret ediyoruz. Bu vatan için elbette ölünür, ancak önemli olan bu vatan için yaşayabilmektir. Bu vatan için hainlerle, düşmanlarla mücadele ederek, Türkiye üzerindeki aydın ihanetiyle mücadele ederek yaşamamız ve mücadele etmemiz lazım" dedi.

Barolar Birliği'nin iktidar ve ana muhalefetin yapması gereken tüm kesimleri kucaklama işini yaptığını aktaran Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"Toplumu kucaklaması, toplumun güven duyması gerekenler öncelikle iktidardaki siyasi partiyle iktidara alternatif olma iddiasını ortaya koyan muhalefet partisidir. Burada çok büyük bir boşluk olduğu için vatandaşlarımız neyin doğru neyin yanlış olduğu kargaşası içinde kendilerine kutup yıldızları, sarılıp tutabilecekleri kanaat önderleri arıyorlar. Bu sebeple de halkın çok büyük bir teveccühüne mazhar olduk. Bugün TBB Başkanını Türkiye'de günlük sadece sosyal medya üzerinden 5 milyonun üzerine kişi takip ediyor. Türkiye'nin her yerinde karşılık buluyorsak bu yaptığımız işin doğruluğunu gösterir. Bu ileriki dönemde siyasete evrilir mi? Bulunduğumuz ortamda siyaset yapsak meslektaşlarımız bizi kucaklamaz. Ama elbette günü geldiğinde benimle birlikte devam etmek isteyen arkadaşlara bu yarın veya öbür günde olmayacak, çünkü ben Barolar Birliği Başkanlığı'na yeniden adayım. İkinci dönemine adayım ve bunu da en değer verdiğim yerlerden biri Hatay'da ilan ediyorum. Ben Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı adaylığına ikinci defa adayım. Çünkü Türkiye'nin her yerinde örgütü olan ve şuan kamplaşmış olan Türkiye'yi kucaklayacak olan yapı, birbiriyle acımasızlıkla kavga edip fay hatlarını derinleştiren siyasi partiler değil, barolar ve Türkiye Barolar Birliği olacak. Toplumda Barolar Birliği ve Baro Başkanlarının gördüğü teveccüh, siyasi partilerin koltuklarından başka hiçbir kaygıları olmadığını, hezimetle kaybettikleri her seçimden sonra ispatlayan ve her seferinde biraz daha halkın gözünde değer kaybeden siyasetçiler tarafından rahatsızlık ortaya konmuştur. Halkın gözünde büyük karşılığı olan ve siyasete Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu uzlaşma kültürünü, müktesebatı, adaleti, kucaklaşmayı getirecek olan insanlar vasıflı olmaları sebebiyle Genel Başkanları etrafında kümelenmiş ve sadece küçük koltuklarının hesabını yapanlar tarafından bünyenin içine alınmak istemezler Türkiye'de. Bizlerde bu küçük kavgaların içine girip memleketin içine düşürüldüğü en büyük, en açık ve yakın tehlike halinde mücadelemizi zerre kadar ilgilenmediğim ve milletin de zerre kadar ilgilenmediğini bildiğim, kongrede o delege şunu almış, bu delege şunu yapmış gibi gayrı ciddi kavgalarla da harcamaya vaktimiz yoktur. Bıraksınlar kongrelerini yapsınlar, kongrelerinde sandalyelerini paylaşsınlar, paylaştıkları sandalyeleri kendilerine hayırlı uğurlu olsun. Millete hayırlı uğurlu olmasını dilemiyorum, çünkü milletin o sandalyeler umurunda değildir."

Putin’in şimdi de kokusu çıktı!

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin adına koku çıkarıldı. 100 gramlık parfümün fiyatı ise 6 bin ruble (yaklaşık 250 TL) civarında.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i yücelten propaganda süreci parfüme kadar ulaştı. Başkent Moskova’nın en büyük mağazası sayılan “GUM”da görkemli törenle  Putin parfümü tanıtıldı. 

Putin parfümünün tanıtıldığı törende hazır bulunan parfümün yaratıcısı Vlad Rekunov, “Putin parfümünü hayır işleri için ürettik. Parti bin adet ile sınırlı. 100 gramlık parfümün fiyatı ise 6 bin ruble (yaklaşık 250 TL) civarında. 20 Ocak'a kadar devam edecek satışlardan elde edilecek gelirin bir kısmı hasta çocukların tedavisi ve yine çocuklara yeni yıl hediyeleri alınmasında kullanılacak” açıklamasını yaptı. 

Putin parfümünü kalite olarak değerlendiren ismini açıklanması istemeyen sektör uzmanı ise “Parfümün olan üstü özellikler taşıdığını söyleyemem. PR amaçlı üretildiği ortada. Putin adı bu tür ürünlerin satılması için sıkça kullanıldığını biliyoruz” yorumunda bulundu. DHA

2 . Cumhurbaşkanı İsmet İnönü mezarı başında anıldı

Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Cumhurbaşkanı ve CHP'nin 2. Genel Başkanı İsmet İnönü, ölümünün 42. yılında Anıtkabir'deki mezarı başında törenle anıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefatının 42. yılı dolayısıyla mesaj yayımladı.

Anıtkabir'deki törene, İnönü ailesi üyelerinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Nadir Alpaslan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi, milletvekilleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları katıldı.

Törende, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Alpaslan tarafından Atatürk'ün kabrine çelenk konulmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Heyet daha sonra İnönü'nün kabrinin bulunduğu bölüme geçti. İnönü'nün kabrine de Cumhurbaşkanlığı, Genelkurmay Başbakanlığı ve CHP adına çelenk konuldu. Kızı Özden Toker de İsmet İnönü'nün kabrine çelenk bıraktı. Saygı duruşunda bulunulması ve İnönü'nün öz geçmişinin okunmasının ardından katılımcılar İnönü ailesine taziyelerini sundu.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN MESAJ YAYINLADI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefatının 42. yılı dolayısıyla mesaj yayımladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan mesajında, "Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'yü vefatının yıl dönümünde saygıyla anıyorum" ifadesine yer verdi.

BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefat yıldönümü dolayısıyla yayınladığı mesajda, "İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü; İstiklal mücadelemizde önemli başarılara imza atan bir komutan olmasının yanı sıra, Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkemize büyük hizmetlerde bulunmuştur" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün vefat yıldönümü dolayısıyla mesaj yayımladı. Davutoğlu, mesajında, "İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü, İstiklal mücadelemizde önemli başarılara imza atan bir komutan olmasının yanı sıra, Cumhuriyetin kurulmasından sonra da Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak ülkemize büyük hizmetlerde bulunmuştur.

Üstlendiği görevler ve elde ettiği muvaffakiyetler neticesinde tarihimizin önemli şahsiyetleri arasında yer alan merhum İsmet İnönü’yü vefatının yıldönümünde saygı ve rahmetle yâd ediyorum" ifadelerini kullandı.  Hürriyet

Değer Deniz cinayetinde önemli gelişme

Müzisyen Değer Deniz'i hırsızlık yapmak amacıyla girdiği evinde tecavüz edip öldürdüğü iddiasıyla yargılanan 17 yaşındaki C.M'nin, Adli Tıp Kurumu raporuna göre "suç tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğu" belirtildi.


Beyoğlu'ndaki evinde 5 Mayıs'ta ölü bulunan müzisyen Değer Deniz'in tecavüz ederek öldürdüğü iddiasıyla 29 yıla kadar hapis cezası istenen C.M.'nin yargılanmasına devam edildi.

İstanbul 1. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci celsesi görülen duruşmaya, tutuklu C.M. getirilirken; şikayetçiler Değer Deniz'in kardeşleri Orhan Deniz ile Amaç Deniz ve annesi Ayşe Sevinç Sözer katıldı. Mahkeme Başkanı Sevtap Yılmaz, İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun 25 Kasım 2015 tarihli raporuna göre C.M.'nin suç tarihinde işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğunu açıkladı. Değer Deniz'in kardeşi Orhan Deniz'in, Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu'na bir dilekçe vererek C.M.'nin yaşının büyük olması nedeniyle yaşı büyüklerle ilgili cezaevine nakledilmesini talep ettiği de tutanağa geçti.

"EN AĞIR ŞEKİLDE CEZALANDIRILSIN"

Değer Deniz'in annesi Ayşe Sevinç Sözer, Mersin'de yaşadığını belirterek, "Kızım benimle her şeyini paylaşan bir kişiydi. Kendisiyle arkadaştan öteydik. Arkadaşlarını dahi çok titizlikle seçen birisiydi. Kendisi küçük bir evde oturuyordu. Evine gidip gelen kişileri özellikle seçerdi. Kendisiyle bu konuda sürekli konuşuyorduk. Bu olayı yapan kişiden şikayetçiyim. En ağır şekilde cezalandırılmasını istiyorum" dedi.

KORKTUĞU İÇİN PARA VERMİŞ

Duruşmada C.M.'nin çaldığı klarneti satmak için götürdüğü Nail Galip Özdemir tanık olarak ifadesinde, klarnetin durumunun iyi olmadığını, para etmeyeceğini söylediği halde C.M.'nin gitmemekte ısrar ettiğini, kendisine her an bir şey yapar diye korktuğunu söyledi. Özdemir, C.M.'nin babasının rahatsız olduğunu, paraya ihtiyacı olduğunu, ısrarla almasını istediğini, C.M.'den çekindiği için 40 lira verdiğini, C.M.'nin de klarneti masaya bırakıp gittiğini anlattı. Olaydan sonra Değer Deniz'in evinin kapısını açan çilingir Bayram Bağcı ise kapının iki kez kilitlenmiş olduğunu, ancak kapının arkasında anahtar olup olmadığını kontrol etmediğini belirtti.

KADINLARLA DAYANIŞMA VAKFI'NIN KATILMA TALEBİNE RET

Kadınlarla Dayanışma Vakfı avukatı da davaya katılma talebinde bulundu. Savcı, suçtan doğrudan zarar göreme durumu olmadığından bu talebin reddini talep etti. Ancak şikayetçi avukatı, "Kadın örgütlerinin davaya katılma konusunda vermiş olduğu ret kararına katılmıyoruz. Avrupa Konseyi Şiddet Sözleşmesi, gerekse Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın tür davalara katılmasını düzenleyen yasalar doğrultusunda Kadınlarla Dayanışma Vakfı'nın davaya katılmasına karar verilmesini talep ediyoruz" diye konuştu. Mahkeme heyeti, Orhan Deniz'in Maltepe Çocuk ve Gençlik Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü'ne yazdığı C.M.'nin büyük sanıkların bulunduğu cezaevine gönderilmesi için yazdığı dilekçenin Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilmesine karar verdi. Heyet, suçtan doğrudan zarar görme söz konusu olmadığından Kadınlarla Dayanışma Vakfı'nın katılma taleplerini reddetti. C.M.'nin tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme, duruşmayı erteledi.

İDDİANAME...

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, suç tarihinde 18 yaşını doldurmayan C.M.'nin "Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak amacıyla kasten adam öldürme" suçundan müebbet hapsi, "mağduru öldürecek şekilde cinsel saldırı" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi, "konutta yağma" suçundan ise 15 yıla kadar hapsi talep edildi. Ancak yaş küçüklüğü nedeniyle şüpheli, 23 yıldan 29 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.

3 yaşındaki çocuk hamile annesini kurtardı

İngiltere'de hamile annesi merdivenlerden düşerek bayılan 3 yaşındaki bir kız, acil servis numarası olan 999'u arayarak annesi ve doğmamış kardeşinin hayatlarını kurtardı.
Yayınlanan konuşma kaydında çocuk sakin bir şekilde olanları anlattığı duyuluyor.Kasım ayında yaşanan olayın ardından acil yardım görevlileri Emma'ya cesaret madalyası verdi.Annesi de Emma'nın kardeşini sağlıklı bir şekilde dünyaya getirdi. (BBC Türkçe)


Fuat Avni kepenk kapattı

'Fuat Avni' sosyal medya hesabını artık kullanamıyor. Fuat Avni'nin iddialarının kaynağı anlaşılmasın diye yerel haberlerin verildiği bir başka hesap üzerinden gizlice servis edildiği öne sürüldü.

Sabah'ta yer alan haber şöyle...
Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı' na yönelik iftira tweetleri atan 'Fuat Avni' iyice köşeye sıkıştı. Paralel Çete'nin psikilojik harp maşası 'Fuat Avni'nin izi ABD'ye kadar sürülmüştü.
ABD'li yetkililerin hesabı kullanan kişi ya da kişilere ilişkin bilgileri vermemesi nedeniyle uzun süre açık kalan hesabın 1 Kasım'dan sonra geri plana çekildiği ortaya çıktı. Daha önce bu hesap üzerinden atılan iftiralar, yine tespit edilen bir başka hesap üzerine kaydırıldı. Ancak aynı kaynak olduğu anlaşılmasın diye bu yeni hesapta 'yerel' bazı haberlere de da yer verildiği tespit edildi. 'Fuat Avni'nin 'kısmen deşifre' olması ve haber alma kaynaklarının azalmasının da bu değişiklikte etkili olduğu kaydedildi.
'Fuat Avni' hesabından, seçimlere yönelik iddiaların hiçbiri tutmayınca muhalefetten de 'Fuat Avni'yle ilgili çok tepki geldi. Atılan iftiralarla ilgili yapılan suç duyuruları ve açılan soruşturmalar nedeniyle Türkiye sınırları içinde gerekli çalışmayı yapan güvenlik birimleri, yurt dışında anlaşmalı bazı ülkelerden de yardım alıyor. Ancak çalışmaların özellikle ABD ile yapılan görüşmelerde olumsuz sonuçlandığı öğrenildi. Son olarak 'Fuat Avni' hesabı ile ilgili bilgi talebinde bulunan ve görüşmeler yapan güvenlik birimlerine, muhataplarından "Sormayın, bilemeyiz. Onu bilmemiz mümkün değil" yanıtı verildi. (Sabah)

Yılbaşı kutlamak Türk geleneği, Noel Baba da Türk

Dünyaca ünlü 101 yaşındaki sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, yılbaşı kutlamalarının Türklerin İslamiyet öncesi dönemdeki geleneklerinden geldiğini açıkladı.

Muazzez İlmiye Çığ, yılbaşı kutlamalarının Türklerin İslamiyet öncesi dönemdeki geleneklerinden geldiğini, kutlamalarda kullanılan çam dalının altına da hediyeler konulduğunu belirterek, “Noel Baba olarak kabul edilen yaşlı adam da Türk geleneğinden günümüze gelmiştir” dedi.
Dünyanın en önemli sümerologlarından Muazzez İlmiye Çığ, Mersin Üniversitesi’nin (MEÜ) konuğu alarak, öğrencilerle bir araya geldi. Mersin Üniversitesi Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin (MERKAM) davetlisi olarak Mersin’e gelen Çığ, Atatürk’ün talimatıyla Türk dili, kültürü ve tarihini araştırmaya yönelik yapılan çalışmaları ve yılbaşı kutlaması geleneğini anlattı. MERKAM Müdürü Prof. Dr. Bahar Taner’in sunuşu ve Çığ’ın kısa özgeçmişinin okunmasıyla başlayan söyleşi programına MEÜ öğretim elemanları ve öğrencilerinin yanı sıra Mersin halkının da ilgisi yoğun oldu.
Konuşmasında, Anadolu toprakları ve Türklük ile ilgili çalışmaların eksikliğine işaret eden Çığ, "Cumhuriyet tarihine kadar Türklükten haberimiz yoktu. Bu halk, Türklüğün ne olduğunu, Türklerin nereden geldiğini bilmiyordu. Türk tarihi, kültürü ve dili ile ilgili hiçbir kitap, yazı, kaynak yoktu" diye konuştu.
Atatürk’ün onca sıkıntı arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni kurduğunu anımsatan Çığ, “Türklüğün araştırılması için bütün milletlerin, uygarlıkların dil ve tarihinin öğrenilmesi gereğinden hareketle bu fakültede bölümler açtırdı. Dil ve tarih kurumları kurdu. Hitler Almanya’sından bilim adamlarının ülkemize gelmesini sağlayarak bir eğitim seferberliği başlattı. O dönemde yurt dışından kitaplar, kütüphaneler satın alındı; yeni üniversiteler açılmaya, mevcut olanlar modernleştirilmeye başlandı. Ülkede, bilimden sanata büyük bir kalkınma oldu" ifadelerini kullandı.
Nobel Ödülü alan Türk bilim insanı Aziz Sancar’ın "Ben başarımı Atatürk devrine borçluyum" sözüne atıf yapan Çığ, Türk gençlerinin Amerika ya da Avrupa’daki imkanlara sahip oldukları takdirde daha fazla Nobel Ödülü alabileceklerini de söyledi.

“YILBAŞI KUTLAMASI VE NOEL BABA TÜRK GELENEĞİNDEN GELİR”
Yaklaşan yılbaşı dolayısıyla Türklerde yılbaşı kutlamalarına da değinen Çığ, yılbaşı kutlamalarının, Türklerin İslamiyet öncesi dönemdeki geleneklerinden geldiğini savundu. Eski Türklerde, gökyüzünün tanrısal bir güç olarak kabul edildiğini ifade eden Çığ, şöyle devam etti: 
“Geceyle gündüz kavga halindeydi. 21 Aralık tarihinin ardından günlerin uzamaya başlaması, kutsal kabul edilen güneşin kavgayı kazandığı gün olarak kabul edilir ve bunun için şenlikler düzenlenirdi. Bu kutlamalarda ’Akçam’ denilen çam dalı kullanılır, o çam dalının altına, Tanrı iyi insanlara iyi şeyler sunduğu için hediyeler konulurdu. Tanrı gelecek yıl iyi şeyler versin diye de o çam dalına iyi dilekleri simgeleyen bezler, süsler bağlanırdı. O gün aileler bir araya gelir, yemekler yapılır, yenir, şarkılar söylenip, dans edilirdi."
Noel Baba’nın da yine Türk geleneğinden günümüze geldiğini kaydeden Çığ, şunları söyledi: 
"Bugün Noel Baba olarak kabul edilen yaşlı adamın, gökyüzü tanrısının kötü kardeşi yeryüzü tanrısı olduğuna inanılır, 22 Aralık’ta onun bile iyi olmaya karar vererek, kapı kapı dolaşıp hediyeler verdiği düşünülürdü. Noel Baba’nın kıyafetleri tıpkı Türk geleneklerindeki kıyafetleri yansıtır. Bu adet, Hunlarla birlikte Avrupa’ya, Hristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte Hristiyanlara geçti. Yılbaşı kutlama geleneği, 325 yılında alınan bir kararla Hz. İsa’yı anmak için kullanılmaya başlanmıştır."
Söyleşinin ardından, MERKAM Müdürü Prof. Dr. Taner tarafından bir teşekkür belgesi ile daha önce düzenledikleri fotoğraf yarışmasında dereceye giren ’Umut’ adlı fotoğraf çalışması hediye edilen Çığ, kitaplarını da imzaladı. (medyafaresi.com.tr)

Yüzbinlerce Suriyeliye çalışma izni yolda

Ankara, AB'nin, Türkiye ile ilişkilerin geleceği açısından üzerinde durduğu en önemli konu olan Suriyeli mülteciler için kritik bir adım atmaya hazırlanıyor. Bakanlar Kurulu'nun gündemine gelen çalışma izni onaylanırsa, yüzbinlerce Suriyeli resmi olarak Türkiye'de çalışabilecek.


Resmi rakamlara göre sayıları 2 milyon 421 bine ulaşan mültecilere çalışma izni verilmesi için Bakanlar Kurulu kararı çıkartılacak.

Suriyelilerle ilgili adımın mesajını AB Bakanı Volkan Bozkır, önceki gün TBMM'de verdi.

Bozkır, AB Uyum Komisyonu'na katılarak komisyon üyelerine bir sunum yaptı. Basına kapalı gerçekleşen toplantıda özellikle muhalefet partilerinin üyeleri Türkiye'nin "ev ödevleri" konusunda Bakan'a çok sayıda soru yöneltti.

RESMİ RAKAM: 2 MİLYON 421 BİN SURİYELİ

Bakan Bozkır vekillerle çarpıcı bilgiler paylaştı.

Bozkır'ın tutanaklara yansıyan ifadelerine göre, o bilgilerden ilki Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayısına ilişkindi.

Bakan Bozkır, kayıtlı mülteci sayısının 2 milyon 421 bin 523 olduğunu açıkladı.

Bozkır AB'den gelecek 3 milyar Euro'nun kullanımı konusunda da eski milletvekili Murtaza Yetiş koordinasyonunda, Başbakanlık'ta bir mekanizma oluşturulacağını söyledi.
BUGÜNE NASIL GELİNDİ?

Türkiye-AB ilişkileri uzun duraksama döneminin ardından Brüksel'de 29 Kasım'da yapılan zirveyle yeniden canlanmıştı.

Zirvede, AB ve Türkiye Suriyeli mültecilerin AB'ye akınını önleme ve mültecileri Türkiye'de tutma konusunda birlikte çalışma, işbirliği yapmak için uzlaşmıştı.

Uzlaşmaya göre AB de mülteci akınının durdurulması karşılığında Türkiye'ye derhal ve sürekli yardım sağlayacak, genel mali yardım belirgin şekilde artırılacak ve başlangıç olarak 3 milyar Euro Türkiye'ye verilecekti.

Zirve sonunda yayımlanan bildiride ayrıca geri kabul anlaşmasının uygulanması ve öngörülen şartların karşılanması durumunda Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa için Ekim 2016 hedef tarih olarak gösterilmişti.

Bozkır, Türkiye'nin Suriyelilerle ilgili operasyonunu sadece bu 3 milyar Euro'ya bağlamadığının altını çizdi:

"Biz zaten üzerimize düşen vecibeyi yerine getiriyoruz. 8 milyar Euro şu ana kadar harcadık. 400 bin çocuk okul çağında, okullara gidecek, tüm sağlık hizmetleri, şimdi çalışma şeyi veriyoruz, işte şudur, budur zaten biz yapıyoruz.

"3 milyar ekstradan daha da bizim imkânlarımızın üzerine konularak onlara daha iyi şartlar sağlamaya yönelik bir kaynak olacak".
BAKANLAR KURULU KARARIYLA ÇALIŞMA İZNİ

Bozkır'ın komisyon üyeleri açısından belki de en dikkat çeken açıklaması ise "Türkiye'de geçici korumadan yararlanan Suriyelilerin iş piyasasına erişimlerini sağlayacak Bakanlar Kurulu kararının alınacağı" oldu.

Suriyelilerin iş piyasasına erişimlerinin sağlanması, mültecilere Türkiye'de çalışma izni verilmesi anlamına geliyor.

AB'nin merakla beklediği bu konu, Türkiye'de tartışmaları da beraberinde getirdi.

Putin, oligarklara “Türkiye ile ipleri koparın” demedi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin,  her yılsonu Kremlin Sarayı’nda önde gelen oligarklarla yaptığı durum değerlendirme toplantısını gerçekleştirdi. Putin’in toplantıda Türkiye’ye önemli yer ayırdığı ortaya çıktı.

Toplantının katılımcılarından birinin RBK ajansına verdiği bilgiye göre Putin, Rusya’nın en zengin isimlerine “Türkiye ile ilişkilerinizi kesin” demedi.

Toplantıya katılan isimlerden 50’si dolar milyarderiyken, gündem Türkiye ve Ukrayna krizlerinin Rusya’ya etkisiydi.

Putin ile birkaç saat devam eden toplantıda ilk önce Ukrayna’daki durum ele alındıktan sonra Türkiye konusuna geçildi.

TÜRKİYE KONUSUNDA SERT DİL KULLANMADI
Türkiye ile ilgili çok daha sert çıkış beklenmesine rağmen Putin’in Türkiye hakkında oldukça ılımlı konuştuğuna işaret eden ismi açıklanmayan oligark, “Putin, Türkiye ile iş bağlantılarımızı koparmamız yönünde telkin ve talimatlarda bulunmadı. Birçok iş adamında Türkiye krizi soru işaretleri yarattığı için bu durumu hisseden Putin sadece Rusya’nın Türkiye’ye yönelik neden böyle tavır takındığını bir kez daha detaylı bir şekilde bizlere anlattı” dedi.

ENERJİ DEVLERİ ORADAYDI

Kremlin Sarayı’nda yuvarlak masa etrafında toplanan oligarklar arasında Gazprom şirketinden Aleksey Miller, Sberbenk bankasından German Gref, Rosneft Başkanı İgor Seçin, Alfabank patronu Peter Aven, Renova Başkanı Viktor Vekselberg, Nafta Moskva petrol şirketi patronu Süleyman Kerimov, Oleg Deribaska ve daha birçok isim yer aldı DHA

ABD nükleer kıyamet planını itiraf etti

‘Soğuk Savaş’taki nükleer kıyamet planını itiraf eden ABD, 36 yıl sonra İran’ın rehin aldığı vatandaşlarına da tazminat ödeme kararı aldı.

ABD ordusunun, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği, Çin ve Doğu Avrupa’da birçok kenti savaş çıkması durumunda yok etmeye yönelik planlar yaptığı ortaya çıktı.

Sözcü'nün haberine göre; ABD Stratejik Hava Komutanlığı tarafından 1956’da hazırlanan “1959 İçin Atomik Silahlar Gereksinimleri Araştırması” adlı çok gizli çalışmanın üzerindeki gizlilik perdesi kaldırıldı.


HİROŞİMA’YI YOK EDEN BOMBANIN 70 KATI GÜÇTEYDİ

800 sayfalık belgeye göre ABD ordusu, Doğu Berlin, Moskova, Pekin, Varşova ve St. Petersburg dahil bin 200 kenti 1.7 ile 9 megaton arasında değişen bombalarla vurmayı planladı. 1 megatonluk nükleer bomba, Hiroşima’yı yok eden atom bombasının 70 katı tahribata yol açabilecek güçte. Belgelerde ABD ordusunu 60 megaton gücünde, yani Hiroşima’ya bırakılan bombadan 4 bin kat güçlü, nükleer bomba istediği de ortaya çıktı.

1979 REHİNELERİNE REKOR TAZMİNAT

Öte yandan İran’da 1979 İslam Devrimi’nden sonra basılan ve 444 gün rehin kalan 53 Amerikalı elçilik personeline 36 yıl sonra tazminat ödenecek. Geçen hafta kabul edilen harcama kanununa eklenen bir madde ile “başka ülkelerin devletlerinin terör saldırına maruz kalanlara 4.4 milyon dolara kadar tazminat ödenmesi” kabul edildi.
İran’da 444 gün esir kaldıktan sonra Tahran ile varılan salıverilme anlaşması gereği “tazminat isteme hakkı” elinden alınanlardan Rodney V. Sickmann, “Bu haber için 36 yıl 1 ay 14 gün bekledim.

Haberi duyduğumda otomobildeydim ve otomobili kenara çekip hüngür hüngür ağladım” dedi.

Seks kölelerine tazminat ödenecek

Japonya'nın, 2. Dünya Savaşı döneminde seks kölesi olarak çalıştırdığı Güney Koreli kadınlara tazminat için bir devlet fonu oluşturacağı bildirildi.


Birçok Güney Koreli kadın savaş döneminde kaçırılarak Japonya’daki askeri genelevlerde zorla çalıştırılmışlardı. Konu yıllardır, Japonya ve Güney Kore arasındaki önemli sorunlardan biri. Japon medyası, Japon Başbakan Şinzo Abe’nin, dışişleri bakanını bu sorunu çözmek için görevlendirdiğini yazdı.

Dışişleri Bakanı sorunun çözümü için önümüzdeki günlerde Seul’e gidecek. Güney Kore bugüne kadar Japonya’nın özür dilemenin ötesinde bir şey yapmadığını ve acımasız savaş dönemi geçmişini telafi etmede isteksiz davrandığını savunuyor. Ancak iki ülke arasındaki ilişkiler, görüşmeleri artırmaya karar vermeleri ardından iyileşiyor.

Nikkei Asian Review gazetesine göre, Dışişleri Bakanı’nın hazırladığı teklifte doğrudan devlet bütçesinden kapsamlı bir fon yaratılmasının olduğunu yazdı. 1995 yılında Japon hükümeti bir fon yaratmış ancak fondaki para bağışlar üzerinden oluşturulmuştu. Bu fon 2007′de sonlanmıştı.

Japon medyası hükümetin bu konuda özür dileme ihtimalinin bulunduğunu da yazıyor.
1993′te Japonya özür dilemiş ama muhafazakâr Abe hükümeti bu özrü eleştirmişti. Sözcü