RTÜK üyelerine Çankaya Köşkü'nde buluşan Başbakan Davutoğlu, TV'lerde yayımlanan izdivaç programlarıyla ilgili hassasiyetini anlatarak "Bunlar bizim aile kültürümüze uygun değil. Kapalı paravanın ardında aile kurulmaz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Prof. Dr. İlhan Yerlikaya başkanlığındaki Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyelerini önceki gün kabul etti. Çankaya Köşkü'nde basına kapalı gerçekleşen görüşme, yaklaşık 1 saat sürdü.
Başbakanlık kaynaklarından edinilen bilgiye göre Davutoğlu, izdivaç programlarından duyduğu rahatsızlığı dile getirirken, "Bunlara izdivaç da dememek lazım, bunlar aile kültürüne zarar veriyor. Kapalı bir paravanın ardından yapılan pazarlıkla aile kurulmaz. Bunlar Bizim Aile kültürümüze uygun değil" dedi.
RTÜK ÇOK SESLİLİĞİ SAĞLAMALI
Davutoğlu'nun, RTÜK'ten en temel beklentisini de şöyle anlattığı öğrenildi: "Benim RTÜK'ten en temel beklentim çok sesliliğin sağlanması konusunda duyarlı olması. Herkesin görüşünü medeni ölçüler içerisinde ifade edebilmesi için özgürlükçü ortamın korunması önemli." Davutoğlu'nun, RTÜK üyelerinin görevine işaret ederken, "RTÜK üyeleri seçilene kadar bir siyasi partinin aday göstermesiyle o siyasi partinin görüşleri doğrultusunda hareket edebilir. Bu da Meclis'in siyasi iradesinin yansıması olduğu için gayet doğru; ama seçildikten sonra kamu adına görev yapıldığının da unutulmaması gerekir" ifadelerini kullandığı belirtildi.
Kültürümüzle uyuşmuyor!
Gündüz kuşağında her kanalda yer alan izdivaç programlarının aile kültürüne uymadığını belirten Davutoğlu RTÜK'ü bu konuda uyardı. mynet
13 Şubat 2016 Cumartesi
12 Şubat 2016 Cuma
Abdullah Gül'ün kayınpederi Ahmet Özyurt son yolculuğuna uğurlandı
İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kayınpederi Ahmet Özyurt son yolculuğuna uğurlandı.
Ahmet Özyurt’un cenazesi saat 11.30 sıralarında Üsküdar’daki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii’ne getirildi.
Cenaze nedeniyle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii içinde ve dışında yoğun güvenlik önlemleri alındı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tedavi gördüğü Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nde hayatını kaybeden kayınpederi Ahmet Özyurt'un cenazesi ile ilgili sosyal medya üzerindeki kişisel hesabından ricada bulunarak, “Kayınpederimin vefatı vesilesiyle çelenk göndermek isteyen dostlarımızın çelenk yerine kendilerinin takdir ettikleri bir hayır veya eğitim kurumuna bağış yapmalarını rica ederim” dedi.
Gönderilen çelenkler cami dışında duvarın dibine dizildi.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisi'nin avlusunda Özyurt için taziye çadırı kuruldu.
Babasını kaybeden Hayrünnisa Gül gözyaşlarını tutamadı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, burada 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'e taziyelerini iletti.
Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Enerji Bakanı Berat Albayrak, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, MHP Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı ve AK Parti Kayseri Miletvekili Taner Yıldız, Adalet eski Bakanı Sadullah Ergin, Avrupa Birliği eski Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, işadamı Ali Koç ve çok sayıda isim katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu yoğun güvenlik önlemleri altında camiye geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül ve Başbakan Davutoğlu yan yana saf tuttu.
Cuma namazına müteakiben İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran'ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Özyurt'un tabutuna Abdulalh Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu omuz verdi.
Ahmet Özyurt’un cenazesi saat 11.30 sıralarında Üsküdar’daki Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii’ne getirildi.
Cenaze nedeniyle Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camii içinde ve dışında yoğun güvenlik önlemleri alındı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, tedavi gördüğü Yeditepe Üniversitesi Hastanesi'nde hayatını kaybeden kayınpederi Ahmet Özyurt'un cenazesi ile ilgili sosyal medya üzerindeki kişisel hesabından ricada bulunarak, “Kayınpederimin vefatı vesilesiyle çelenk göndermek isteyen dostlarımızın çelenk yerine kendilerinin takdir ettikleri bir hayır veya eğitim kurumuna bağış yapmalarını rica ederim” dedi.
Gönderilen çelenkler cami dışında duvarın dibine dizildi.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tatbikat Camisi'nin avlusunda Özyurt için taziye çadırı kuruldu.
Babasını kaybeden Hayrünnisa Gül gözyaşlarını tutamadı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Sare Davutoğlu, burada 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül'e taziyelerini iletti.
Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Ahmet Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, Enerji Bakanı Berat Albayrak, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, MHP Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı ve AK Parti Kayseri Miletvekili Taner Yıldız, Adalet eski Bakanı Sadullah Ergin, Avrupa Birliği eski Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, işadamı Ali Koç ve çok sayıda isim katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu yoğun güvenlik önlemleri altında camiye geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül ve Başbakan Davutoğlu yan yana saf tuttu.
Cuma namazına müteakiben İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran'ın kıldırdığı cenaze namazının ardından Özyurt'un tabutuna Abdulalh Gül, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu omuz verdi.
Suriyeli mültecilere çalışma izni yürürlüğe girdi
Türkiye'de ikamet eden ve çoğunluğu Suriyeli olan mültecilere belli koşullarda çalışma izni verilmesini düzenleyen Başbakanlık genelgesi yürürlüğe girdi.
Avrupa Birliği (AB) Kasım ayında varılan uzlaşı sonrası Türkiye'nin Avrupa'ya gelen göçmen sayısını azaltmasını bekliyor.
Varılan uzlaşı sonrası bazı AB yetkililerinin Türkiye'nin attığı adımlardan memnun olmadıklarını açıklaması üzerine, 11 Ocak tarihindeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda mültecilere çalışma iznini öngören düzenlemenin hazırlanması kararlaştırılmıştı.
YÜZDE 10'U GEÇMEME ZORUNLULUĞU
Bir Çalışma Bakanlığı yetkilisi bugün Reuters'a yaptığı değerlendirmede "Hükümet tarafından açıklanan ve çoğunluğu Suriyeli olan mültecilere, çalıştıkları işyerinin yüzde 10'unu geçmemek koşuluyla çalışma izni veren Başbakanlık Genelgesi geçtiğimiz günlerde yürürlüğe girdi" dedi.
Geçtiğimiz ay düzenlemenin ayrıntılarını kamuoyuyla paylaşan Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş şunları söylemişti:
"Öncelikli olarak geçici koruma sağlanan yabancılar, geçici kimlik belgesi düzenleme tarihinden altı ay sonra çalışma izni için başvurabilecek. Sığınmacılar sadece ikamet ettikleri illerde çalışma iznine kavuşabilecek. Onları sınırlandırmanın bir başka koşulu da çalıştıkları işyerindeki işçi sayısının yüzde 10'unu geçmeyecek olmaları."
TARIMDA VALİLİK İZNİ GERECEK
Düzenleme geriye dönük olarak dört haftalık sürede açık bulunan işyerleri için geçerli olacak. Geçici tarım işlerinde çalışan Suriyeli mültecilerin izinleri ise kotayla değil, valilik izniyle belirlenecek. Suriyeli sağlık görevlileri ve eğitimciler için ise Sağlık Bakanlığı, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın görüşlerine başvurulabilecek.
Çalışma izni verilen Suriyeli sığınmacılar Türk vatandaşlarının sahip oldukları sosyal güvenlik haklarını da kullanabilecekler.
Ankara, Ocak ayında Suriyeli sığınmacıların yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirici düzenlemeler yaparak yasadışı göçün önüne geçecek adımlar atacağını duyurmuştu.
Türkiye, toprakları üzerinden Avrupa'ya geçen göçmen sayısını sınırlama karşılığında mali destek, Türk vatandaşlarına vize kolaylıklarının sağlanması ve üyelik sürecinin canlandırılması için AB ile Kasım ayında anlaşmıştı. (hürriyet.com.tr)
Avrupa Birliği (AB) Kasım ayında varılan uzlaşı sonrası Türkiye'nin Avrupa'ya gelen göçmen sayısını azaltmasını bekliyor.
Varılan uzlaşı sonrası bazı AB yetkililerinin Türkiye'nin attığı adımlardan memnun olmadıklarını açıklaması üzerine, 11 Ocak tarihindeki Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda mültecilere çalışma iznini öngören düzenlemenin hazırlanması kararlaştırılmıştı.
YÜZDE 10'U GEÇMEME ZORUNLULUĞU
Bir Çalışma Bakanlığı yetkilisi bugün Reuters'a yaptığı değerlendirmede "Hükümet tarafından açıklanan ve çoğunluğu Suriyeli olan mültecilere, çalıştıkları işyerinin yüzde 10'unu geçmemek koşuluyla çalışma izni veren Başbakanlık Genelgesi geçtiğimiz günlerde yürürlüğe girdi" dedi.
Geçtiğimiz ay düzenlemenin ayrıntılarını kamuoyuyla paylaşan Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş şunları söylemişti:
"Öncelikli olarak geçici koruma sağlanan yabancılar, geçici kimlik belgesi düzenleme tarihinden altı ay sonra çalışma izni için başvurabilecek. Sığınmacılar sadece ikamet ettikleri illerde çalışma iznine kavuşabilecek. Onları sınırlandırmanın bir başka koşulu da çalıştıkları işyerindeki işçi sayısının yüzde 10'unu geçmeyecek olmaları."
TARIMDA VALİLİK İZNİ GERECEK
Düzenleme geriye dönük olarak dört haftalık sürede açık bulunan işyerleri için geçerli olacak. Geçici tarım işlerinde çalışan Suriyeli mültecilerin izinleri ise kotayla değil, valilik izniyle belirlenecek. Suriyeli sağlık görevlileri ve eğitimciler için ise Sağlık Bakanlığı, YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın görüşlerine başvurulabilecek.
Çalışma izni verilen Suriyeli sığınmacılar Türk vatandaşlarının sahip oldukları sosyal güvenlik haklarını da kullanabilecekler.
Ankara, Ocak ayında Suriyeli sığınmacıların yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirici düzenlemeler yaparak yasadışı göçün önüne geçecek adımlar atacağını duyurmuştu.
Türkiye, toprakları üzerinden Avrupa'ya geçen göçmen sayısını sınırlama karşılığında mali destek, Türk vatandaşlarına vize kolaylıklarının sağlanması ve üyelik sürecinin canlandırılması için AB ile Kasım ayında anlaşmıştı. (hürriyet.com.tr)
Fethullah Gülen’in internet sitesi kapatıldı
Fethullah Gülen'in Pensilvanya'dan verdiği mesajları yayınlayan Herkul.org sitesine erişim engeli getirildi.
Hakkında terör örgütü lideri olduğu gerekçesiyle yakalama kararı olan Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen’in ‘konuşmalarının’ yayınlandığı herkul.org sitesi örgütsel talimat verdiği gerekçesiyle kapatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının herkul.org sitesinden örgütsel talimatların verildiği gerekçesiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne yaptığı başvuru sonrası İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği siteye erişimin durdurulmasına hükmetti.
ERİŞİM ENGELLENDİ
Talebi değerlendiren Nöbetçi İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği Herkul.org adresli internet sitesine erişimin engellenmesine karar verdi. Karar siteden örgütsel mesajlar verildiği, örgüt liderinin verdiği talimatların Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurum ve kuruluşlarının haklarını ihlal ettiği kaydedildi. Sözcü
Hakkında terör örgütü lideri olduğu gerekçesiyle yakalama kararı olan Gülen cemaati lideri Fethullah Gülen’in ‘konuşmalarının’ yayınlandığı herkul.org sitesi örgütsel talimat verdiği gerekçesiyle kapatıldı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının herkul.org sitesinden örgütsel talimatların verildiği gerekçesiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne yaptığı başvuru sonrası İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği siteye erişimin durdurulmasına hükmetti.
ERİŞİM ENGELLENDİ
Talebi değerlendiren Nöbetçi İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği Herkul.org adresli internet sitesine erişimin engellenmesine karar verdi. Karar siteden örgütsel mesajlar verildiği, örgüt liderinin verdiği talimatların Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurum ve kuruluşlarının haklarını ihlal ettiği kaydedildi. Sözcü
İstanbul'un göbeğinde 'çocuk gelin' dehşeti
15 yaşındaki Zeyno K., şehrin göbeğinde kâbus gibi 2 gün geçirdi. 18 yaşındaki gencin akrabaları Zeyno'yu zorla kaçırdı. Tecavüzden kaçan kız, 3'üncü kattan atladı. Mucize eseri ölmedi. Konu yargıya intikal edince bugün basına yansıdı.
Sabah Gazetesi'nden Dilek Yaman'ın tarihi belirtilmeyen haberine göre İstanbul'da 18 yaşındaki İbo İ.'nin akrabalarınca kaçırılıp bir evde İbo İ. ile zorla birlikte olması istenen 15 yaşındaki Zeyno K., 3. kattan atlayarak ölmek istedi. Vücudunda çok sayıda kırık oluşan kız çocuğu şans eseri hayata tutundu. Zeyno'nun dramatik öyküsü, kendisiyle zorla evlenmek isteyen 18 yaşındaki İbo İ.'yi reddetmesiyle başladı. Saplantılı genç, Zeyno'yu elde etmek için akrabaları ile konuşup plan yaptı. Gözü dönmüş aile de çocuk yaştaki İbo ve Zeyno'yu evlendirmek için seferber oldu. Zeyno'nun bir arkadaşı ile işbirliği yapıldı. İstanbul Esenyurt'ta arkadaşı ile buluşacağını sanan Zeyno, buluşma noktasına gittiğinde İbo İ.'nin halası ve akrabası tarafından bir aracın arka koltuğuna zorla bindirildi. Önce Sefaköy'de günlük kiralanan bir eve, oradan da Kâğıthane'deki başka bir adrese götürüldü. Bu sırada Zeyno'nun babası bir anda ortadan kaybolan kızı için polise başvurdu.
HASTANEDE KURTARILDI
Ailesi her yerde Zeyno'yu ararken talihsiz kız 2 gün süren dehşet dolu anların sonuna yaklaşmıştı. Bir odaya kapatılan Zeyno, İbo İ. ile birlikte olması için ikna edilmeye çalışılıyordu. Hatta bazıları kız çocuğunu tartakladı. Zeyno ikna olmadı. İbo İ. ile birlikte bir odaya kapatıldı. Kendisine dokunmaması için İbo İ.'ye yalvaran Zeyno, başaramadı. Çaresiz kalınca pencereyi açıp 3'üncü kattan atladı. Ağır yaralanan Zeyno Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldırıldı. Vücudunda çok sayıda kırık oluşan kız çocuğu hayata tutunmayı başardı.
11 ŞÜPHELİ YARGILANIYOR
Hastane polisinin devreye girmesiyle korkunç olay ortaya çıktı. Savcılık soruşturma başlattı. Zeyno'nun babası şikâyetçi oldu. İbo İ. ve yakınlarına, "hürriyeti tahdit", "çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüs ve bu suça yardım etmek", "kasten yaralama" suçlarından dava açıldı. 11 şüpheli, ağır ceza mahkemesinde yargılanacak. Sabah
Sabah Gazetesi'nden Dilek Yaman'ın tarihi belirtilmeyen haberine göre İstanbul'da 18 yaşındaki İbo İ.'nin akrabalarınca kaçırılıp bir evde İbo İ. ile zorla birlikte olması istenen 15 yaşındaki Zeyno K., 3. kattan atlayarak ölmek istedi. Vücudunda çok sayıda kırık oluşan kız çocuğu şans eseri hayata tutundu. Zeyno'nun dramatik öyküsü, kendisiyle zorla evlenmek isteyen 18 yaşındaki İbo İ.'yi reddetmesiyle başladı. Saplantılı genç, Zeyno'yu elde etmek için akrabaları ile konuşup plan yaptı. Gözü dönmüş aile de çocuk yaştaki İbo ve Zeyno'yu evlendirmek için seferber oldu. Zeyno'nun bir arkadaşı ile işbirliği yapıldı. İstanbul Esenyurt'ta arkadaşı ile buluşacağını sanan Zeyno, buluşma noktasına gittiğinde İbo İ.'nin halası ve akrabası tarafından bir aracın arka koltuğuna zorla bindirildi. Önce Sefaköy'de günlük kiralanan bir eve, oradan da Kâğıthane'deki başka bir adrese götürüldü. Bu sırada Zeyno'nun babası bir anda ortadan kaybolan kızı için polise başvurdu.
HASTANEDE KURTARILDI
Ailesi her yerde Zeyno'yu ararken talihsiz kız 2 gün süren dehşet dolu anların sonuna yaklaşmıştı. Bir odaya kapatılan Zeyno, İbo İ. ile birlikte olması için ikna edilmeye çalışılıyordu. Hatta bazıları kız çocuğunu tartakladı. Zeyno ikna olmadı. İbo İ. ile birlikte bir odaya kapatıldı. Kendisine dokunmaması için İbo İ.'ye yalvaran Zeyno, başaramadı. Çaresiz kalınca pencereyi açıp 3'üncü kattan atladı. Ağır yaralanan Zeyno Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldırıldı. Vücudunda çok sayıda kırık oluşan kız çocuğu hayata tutunmayı başardı.
11 ŞÜPHELİ YARGILANIYOR
Hastane polisinin devreye girmesiyle korkunç olay ortaya çıktı. Savcılık soruşturma başlattı. Zeyno'nun babası şikâyetçi oldu. İbo İ. ve yakınlarına, "hürriyeti tahdit", "çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçuna teşebbüs ve bu suça yardım etmek", "kasten yaralama" suçlarından dava açıldı. 11 şüpheli, ağır ceza mahkemesinde yargılanacak. Sabah
11 Şubat 2016 Perşembe
Yılmaz Özdil'in Lahmacun yazısı olay oldu
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil'in bugünkü köşesinde yazdığı "Lahmacun" başlıklı yazı sosyal medyada olay oldu.
Yılmaz Özdil, bir fatura fotoğrafı ile köşesinde paylaştığı yazıda şunları söyledi...
Yılmaz Özdil, bir fatura fotoğrafı ile köşesinde paylaştığı yazıda şunları söyledi...
150 sene önce değil, sadece 1.5 sene önce, temmuz 2014… Suriye’den Türkiye’ye geçmeye çalışan silahlı grup, jandarmaya denk geldi, çatışma çıktı, üç askerimiz şehit oldu. Genelkurmay açıklama yaptı, “çatışmada en az altı PYD/PKK mensubu terörist öldürüldü” dedi.
*
Böylece… PYD’nin PKK’dan farklı olmadığını, farklı isimle aynı örgüt olduklarını kayda geçirdi.
*
Asrın liderimiz bayram namazındaydı, camiden çıkarken mikrofon uzattılar. “PKK’nın şehit ettiği üç askerimiz hakkında ne diyorsunuz?” diye sordular. “PKK mı, PYD mi, orada bir yanlışınız var, benim bildiğim PYD diye açıklandı” cevabını verdi.
*
Tuhaf bi durumdu.
Genelkurmay “PYD/PKK terörist” diyordu. Asrın liderimiz ise, hem PKK’ya toz kondurmuyor, hem PYD’ye terörist demiyor, hem de ikisinin farklı örgütler olduğuna dikkat çekiyordu.
Genelkurmay “PYD/PKK terörist” diyordu. Asrın liderimiz ise, hem PKK’ya toz kondurmuyor, hem PYD’ye terörist demiyor, hem de ikisinin farklı örgütler olduğuna dikkat çekiyordu.
*
Çünkü… Cumhurbaşkanlığı seçiminin eli kulağındaydı, İmralı-Kandil pazarlıkları tam gaz devam ediyordu, açılım oylarına ihtiyaç vardı, terörist merörist diyerek kimseyi üzmemek gerekiyordu!
*
Seçim yapıldı, asrın liderimiz cumhurbaşkanı oldu. Bismillah ilk iş… Meclis’ten Suriye tezkeresi çıkarıldı. Herkes Suriye’ye gireceğimizi zannetti. Halbuki kazın ayağı öyle değildi. Bu tezkere “yabancı silahlı askerlerin Türkiye’de bulunmasına” izin veriyordu. Amacı buydu.
*
Tezkere çıkarıldı.
Şak…
Obama telefon etti.
Şak…
Peşmergeye koridor açıldı.
Şak…
Obama telefon etti.
Şak…
Peşmergeye koridor açıldı.
*
Asrın liderimiz ne dedi biliyor musunuz? “Sayın Obama’yla telefonda görüştük, koridor açılmasını, peşmergelerin Türkiye üzerinden Kobani’ye geçmesini sayın Obama’ya zaten ben teklif ettim” dedi.
*
Yalaka Türk basını “işte dünya lideri” manşetleri atarken, Amerikan basını gülmekten yerlere yatıyordu. The New York Times gazetesi, asrın liderimizi karikatürize etti, semazen kıyafetiyle çizdi, asrın liderimiz devamlı dönüyor, döne döne ilerlemeye çalışıyordu.
*
29 Ekim 2014…
*
Cumhuriyet bayramı, akp hükümeti sayesinde, tarihimizde ilk kez Kürdistan bayramı olarak kutlandı. Peşmerge silahlı kuvvetleri, takvimde başka gün yokmuş gibi, inadına, tam 29 Ekim’de Türkiye’den resmi geçit yaptı.
*
Akp’den önce Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği pasaportla seyahat edebilen Barzani, şimdi topuyla tüfeğiyle Türk topraklarındaydı.
*
Erbil’den yola çıkan ağır silahlı peşmerge konvoyu Habur sınır kapımızdan girdi, Silopi, Cizre, Nusaybin, Kızıltepe, Suruç güzergahını katedip, Mürşitpınar sınır kapımızdan Suriye’ye, Kobani’ye geçti.
*
Bir bölümü de uçakla geldi. Şanlıurfa GAP Havalimanı’na indiler, karayoluyla gelenlere katıldılar. Karadan havadan… Resmen şov yapıyorlardı. Aramızda deniz olsa, denizden de gireceklerdi.
*
Türkiye topraklarında Kürdistan bayraklarıyla, alkışlarla karşılandılar. Kurbanlar kesildi. Yüzlerce otomobil, konvoya eşlik etti. Kornalar çalınıyor, havayi fişekler fırlatılıyor, halaylar çekiliyordu.
*
Bazı peşmergelerin üniformasında ABD bayrağı vardı. Karşılayanlar “biji serok Obama” sloganları attı.
*
Türk silahlı kuvvetleri ayak altında dolaşmamak, kobanicileri rencide etmemek için kışlalarına saklanmıştı. Özel harekat polisleri, kobaniciler rahatsız olmasın diye karakollarına saklanmıştı. Milli istihbarat teşkilatı teşrifatçı olmuştu, eskortluk yapıyordu. Hazindi.
*
Karada vaziyet buyken, havada vaziyet nasıldı? Kürdistan silahlı kuvvetlerini, Türkiye’nin bayrak taşıyıcısı, Türk Hava Yolları taşıdı. THY uçakları Şanlıurfa-Erbil arasında “özel uçak” hizmeti verdi.
*
PYD’ye yardım etmek üzere, katyuşa füzeleri, doçka uçaksavarları, havan toplarıyla güle oynaya Kobani’ye giden peşmerge konvoyu, Mardin-Urfa yolunda acıktı, bir benzin istasyonunun dinlenme tesislerinde mola verdiler. Lahmacun yediler. 979 lira hesap geldi. E para ödeyecek değillerdi herhalde… Şanlıurfa Valiliği ödedi. Elden nakit, tiko para ödendi. Faturası, Yatırım İzleme Koordinasyon Başkanlığı’na kesildi.
*
Kobanicilerin lahmacun parasını ödemek, yatırım’dı!
*
Türkiye Cumhuriyeti’nin onuruyla oynanırken, devletin haysiyeti ayaklar altına alınırken… Ahmet Kiziroğlu ne diyordu? “Türk ve Kürt kardeşler Şam’ın özgürlüğü için çalışacaklar, Kobani’ye selam ediyorum, Kobani’deki kardeşlerimin alnından öpüyorum” diyordu.
*
Şimdi ne diyorlar?
*
PYD terör örgütüdür.
Kobanidekiler teröristtir.
Eyyy ABD, bizimle mi ortaksın, terörist PYD’yle mi ortaksın filan.
Kobanidekiler teröristtir.
Eyyy ABD, bizimle mi ortaksın, terörist PYD’yle mi ortaksın filan.
*
Boşuna dememiş atalarımız…
*
yediğin hurmalar
yedirdiğin lahmacunlar
gün gelir malum yerini tırmalar!
yedirdiğin lahmacunlar
gün gelir malum yerini tırmalar!
*
Buyrun işte faturası…
PYD’nin bu coğrafyada aktör olması için elinden geleni yapacaksın, Kobani’nin anahtarlarını kendi ellerinle PYD’ye teslim edeceksin, Kürdistan silahlı kuvvetlerine yolgeçen hanı olmak için tezkere çıkaracaksın, Kobanidekileri alnından öpeceksin, PYD’ye yardıma gidenlerin yediği lahmacunun parasını bile bu millete ödeteceksin… Sonra dönüp aynı millete “benim hiç günahım yok, hepsi ABD’nin başının altından çıkıyor” diyeceksin öyle mi?
PYD’nin bu coğrafyada aktör olması için elinden geleni yapacaksın, Kobani’nin anahtarlarını kendi ellerinle PYD’ye teslim edeceksin, Kürdistan silahlı kuvvetlerine yolgeçen hanı olmak için tezkere çıkaracaksın, Kobanidekileri alnından öpeceksin, PYD’ye yardıma gidenlerin yediği lahmacunun parasını bile bu millete ödeteceksin… Sonra dönüp aynı millete “benim hiç günahım yok, hepsi ABD’nin başının altından çıkıyor” diyeceksin öyle mi?
*
Bak açık söyleyeyim.
Kimse hatırlamıyordur, yaptıklarım çoktan unutulmuştur, nasıl olsa yediririm sanıyorsun ama…
Lahmacun olsan, yenmezsin!
Kimse hatırlamıyordur, yaptıklarım çoktan unutulmuştur, nasıl olsa yediririm sanıyorsun ama…
Lahmacun olsan, yenmezsin!
İlk ‘kadın camii’ Danimarka’da açılıyor
İskandinavya'nın ilk kadın camii Danimarka'nın Kopenhag kentinde önümüzdeki günlerde açılıyor.
Sadece kadınların ibadetine açık olacak camide kadın imamlar görev yapacak. Yeni açılacak kadın camiinin bazı Müslüman çevrelerden tepki gördüğü öğrenildi.
Kadın camii projesinin öncülerinden imam Sherin Khankan kadın camii girişimini “feminist bir proje” olarak nitelendirerek kadınların eşitlik haklarını savunmayı, Müslüman kadınların eşlerinden ayrılmayı kolaylaştırmayı amaçladıklarını söyledi.
İmam Sherin Khankan kadın camii projesinin gerekçelerini açıklarken “Mevcut camilerde kendimi hiç bir zaman evimde hissetmedim. Bu camiler çok güzel ve büyük. Ancak buralarda kendimi hep yabancı hissettim. Biz kadınlar bu camilerde balkonlarda oturuyor ve aşağıda ne olduğunu izliyoruz. Bir çok kadın ve genç insan camilerin erkeklerin söz sahibi olduğu, erkek egemen yerler olması nedeniyle camilere gitmiyorlar. Bu nedenle kadınların koşullarına uygun bu camiyi kurduk” dedi.
Güney Danimarka Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi öğretim görevlisi Mehmet Ümit Necef kadın camii girişimini, olumlu bulduğunu söyleyerek bunu İslam’ın modernize edilmesi olarak değerlendirdiğini belirtti. M. Ümit Necef “Dışardan gelen eleştiriler Müslümanlar arasında kuşku ve savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor. Eleştiri ve yeni düşünceler içerden geldiği zaman olumlu oluyor. Olasıdır ki bu kadınlar batıcı olmak, İslam’ı bölmek ve İslami kurallara uymamakla suçlanacaklardır” dedi.
İslam Merkezi Camii başkanı İmam Waseem Hussein de Kadın camiinin Danimarka’daki Müslümanlar arasında kabul göreceğini düşünmediğini belirterek “İstediklerini yapabilirler. Ancak teolojik temelleri yanlış. Sadece erkekler için de mi camii açacağız. Böyle bir şey olsa bu Danimarka halkı arasında tepki ile karşılanırdı.” dedi. DHA
Sadece kadınların ibadetine açık olacak camide kadın imamlar görev yapacak. Yeni açılacak kadın camiinin bazı Müslüman çevrelerden tepki gördüğü öğrenildi.
Kadın camii projesinin öncülerinden imam Sherin Khankan kadın camii girişimini “feminist bir proje” olarak nitelendirerek kadınların eşitlik haklarını savunmayı, Müslüman kadınların eşlerinden ayrılmayı kolaylaştırmayı amaçladıklarını söyledi.
İmam Sherin Khankan kadın camii projesinin gerekçelerini açıklarken “Mevcut camilerde kendimi hiç bir zaman evimde hissetmedim. Bu camiler çok güzel ve büyük. Ancak buralarda kendimi hep yabancı hissettim. Biz kadınlar bu camilerde balkonlarda oturuyor ve aşağıda ne olduğunu izliyoruz. Bir çok kadın ve genç insan camilerin erkeklerin söz sahibi olduğu, erkek egemen yerler olması nedeniyle camilere gitmiyorlar. Bu nedenle kadınların koşullarına uygun bu camiyi kurduk” dedi.
Güney Danimarka Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi öğretim görevlisi Mehmet Ümit Necef kadın camii girişimini, olumlu bulduğunu söyleyerek bunu İslam’ın modernize edilmesi olarak değerlendirdiğini belirtti. M. Ümit Necef “Dışardan gelen eleştiriler Müslümanlar arasında kuşku ve savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor. Eleştiri ve yeni düşünceler içerden geldiği zaman olumlu oluyor. Olasıdır ki bu kadınlar batıcı olmak, İslam’ı bölmek ve İslami kurallara uymamakla suçlanacaklardır” dedi.
İslam Merkezi Camii başkanı İmam Waseem Hussein de Kadın camiinin Danimarka’daki Müslümanlar arasında kabul göreceğini düşünmediğini belirterek “İstediklerini yapabilirler. Ancak teolojik temelleri yanlış. Sadece erkekler için de mi camii açacağız. Böyle bir şey olsa bu Danimarka halkı arasında tepki ile karşılanırdı.” dedi. DHA
Diyarbakır'dan acı haber: Üç asker şehit
Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde güvenlik güçleriyle PKK'lılar arasında dün çıkan çatışmada yaralanan ve hastaneye kaldırılan üç asker şehit oldu. Dün şehit olan Afyonkarahisar’ın Dinar İlçesi nüfusuna kayıtlı Jandarma Uzman Çavuş Osman Öz ile Adana’nın Karaisalı İlçesi nüfusuna kayıtlı 26 yaşındaki uzman onbaşı Kadir Genç'ten sonra bu sabah bir acı haber daha geldi.
Diyarbakır'ın 6 mahallesinde sokağa çıkma yasağı süren merkez Sur İlçesi'nde güvenlik güçlerinin hendekleri kapatmak, barikatları kaldırmak ve PKK'lıları etkisiz hale getirmek için operasyonları sürüyor.
Dünkü operasyonlar sırasında PKK'lıların keskin nişancı tüfeği Kanas ile açtığı ateş sonucu bir asker, çatışma ve meydana gelen patlamada ise 3 asker yaralandı. Yaralı askerler Diyarbakır Asker Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Yaralı askerlerden durumu ağır olan Uzman Çavuş Osman Öz, doktorların yaptığı tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
ÇATIŞMADA YARALANAN UZMAN ÇAVUŞ DA ŞEHİT
Sur'da güvenlik güçleriyle PKK'lılar arasında çıkan çatışmada ağır yaralanan Uzman Çavuş Osman Öz'ün şehit olmasının ardından Asker Hastanesi'nde tedavisi süren ve durumu ağır olan 26 yaşındaki uzman onbaşı Kadir Genç de doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
SUR'DA ŞEHİT SAYISI 3'E YÜKSELDİ
GENELKURMAY Başkanlığı, Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde dün yaralanan bir askerin tüm çabalara rağmen şehit düştüğünü açıkladı.
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sayfasında bugün saat 08.00'de yapılan açıklamaya göre, dün Sur İlçesi'nde devam eden operasyonlar esnasında, teröristlerin düzenlediği silahlı saldırıda yaralanan bir asker tüm çabalara rağmen kurtarılamayarak şehit düştü.
Açıklamada, "Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu saldırıda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, şehidimizin değerli ailesine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır temenni ediyoruz" denildi.
2 ŞEHİT İÇİN BUGÜN TÖREN DÜZENLENECEK
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması için yürütülen operasyon sırasında dün şehit olan Afyonkarahisar’ın Dinar İlçesi nüfusuna kayıtlı Jandarma Uzman Çavuş Osman Öz ile Adana’nın Karaisalı İlçesi nüfusuna kayıtlı 26 yaşındaki uzman onbaşı Kadir Genç için bugün törenler düzenlenecek. DHA
Diyarbakır'ın 6 mahallesinde sokağa çıkma yasağı süren merkez Sur İlçesi'nde güvenlik güçlerinin hendekleri kapatmak, barikatları kaldırmak ve PKK'lıları etkisiz hale getirmek için operasyonları sürüyor.
Dünkü operasyonlar sırasında PKK'lıların keskin nişancı tüfeği Kanas ile açtığı ateş sonucu bir asker, çatışma ve meydana gelen patlamada ise 3 asker yaralandı. Yaralı askerler Diyarbakır Asker Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Yaralı askerlerden durumu ağır olan Uzman Çavuş Osman Öz, doktorların yaptığı tüm müdahaleye rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
ÇATIŞMADA YARALANAN UZMAN ÇAVUŞ DA ŞEHİT
Sur'da güvenlik güçleriyle PKK'lılar arasında çıkan çatışmada ağır yaralanan Uzman Çavuş Osman Öz'ün şehit olmasının ardından Asker Hastanesi'nde tedavisi süren ve durumu ağır olan 26 yaşındaki uzman onbaşı Kadir Genç de doktorların tüm müdahalesine rağmen kurtarılamayarak şehit oldu.
SUR'DA ŞEHİT SAYISI 3'E YÜKSELDİ
GENELKURMAY Başkanlığı, Diyarbakır'ın Sur İlçesi'nde dün yaralanan bir askerin tüm çabalara rağmen şehit düştüğünü açıkladı.
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sayfasında bugün saat 08.00'de yapılan açıklamaya göre, dün Sur İlçesi'nde devam eden operasyonlar esnasında, teröristlerin düzenlediği silahlı saldırıda yaralanan bir asker tüm çabalara rağmen kurtarılamayarak şehit düştü.
Açıklamada, "Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu saldırıda hayatını kaybeden aziz şehidimize Allah’tan rahmet, şehidimizin değerli ailesine, yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımıza ve Yüce Türk Milletine başsağlığı ve sabır temenni ediyoruz" denildi.
2 ŞEHİT İÇİN BUGÜN TÖREN DÜZENLENECEK
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde hendeklerin kapatılması, barikatların kaldırılması için yürütülen operasyon sırasında dün şehit olan Afyonkarahisar’ın Dinar İlçesi nüfusuna kayıtlı Jandarma Uzman Çavuş Osman Öz ile Adana’nın Karaisalı İlçesi nüfusuna kayıtlı 26 yaşındaki uzman onbaşı Kadir Genç için bugün törenler düzenlenecek. DHA
Caroline Koç’tan Instagram’da duygusal paylaşım
Geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Mustafa Koç'un eşi Caroline Koç, İnstagram hesabından duygusal bir paylaşımda bulundu.
Mustafa Koç’un bir fotoğrafı ile birlikte duygusal bir teşekkür mesajı paylaşan Koç’un paylaşımı yüzlerce beğeni aldı. Kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un eşi Caroline Giraud Koç, eşinin ölümünün ardından İnstagram hesabından ilk kez bir paylaşımda bulundu.
Eşinin gülen bir fotoğrafını paylaşan Koç fotoğrafın altına ise, “Güzel temennileriniz, samimi mesajlarınız ve sitaişkar sözleriniz için ne kadar duygulandığımızı, onur ve gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum. Mustafa birçok insanın hayatını etkiledi, onu ömür boyunca güzel anılarımızla kalbimizde yaşatmaya devam edeceğiz. Nur içinde yat Papili. Caroline, Esra, Aylin” notunu yazdı. İngilizce ve Türkçe olarak yazılan mesaj kısa sürede yüzlerce beğeni aldı.
Mustafa Koç’un bir fotoğrafı ile birlikte duygusal bir teşekkür mesajı paylaşan Koç’un paylaşımı yüzlerce beğeni aldı. Kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’un eşi Caroline Giraud Koç, eşinin ölümünün ardından İnstagram hesabından ilk kez bir paylaşımda bulundu.
Eşinin gülen bir fotoğrafını paylaşan Koç fotoğrafın altına ise, “Güzel temennileriniz, samimi mesajlarınız ve sitaişkar sözleriniz için ne kadar duygulandığımızı, onur ve gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum. Mustafa birçok insanın hayatını etkiledi, onu ömür boyunca güzel anılarımızla kalbimizde yaşatmaya devam edeceğiz. Nur içinde yat Papili. Caroline, Esra, Aylin” notunu yazdı. İngilizce ve Türkçe olarak yazılan mesaj kısa sürede yüzlerce beğeni aldı.
10 Şubat 2016 Çarşamba
Özgecan'ın ailesi: 'Kızımız rüyalarımızda yaşıyor'
Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015’te vahşice öldürülen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın annesi Songül ve babası Mehmet Aslan, bir yıllık sürecin hiç dinmeyen bir acıyla geçtiğini söylediler.
Çağ Üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan, bundan tam 1 yıl önce, Tarsus ilçesindeki okulundan evine dönmek üzere bindiği minibüste vahşice katledildi. Kızlarının Mersin’deki eve dönmemesi üzerine polise başvuran Aslan ailesi, iki gün sonra aldıkları haberle yıkıldı. Özgecan’ın cesedi, 13 Şubat 2015 tarihinde Tarsus-Ankara karayolu Çamalan köyündeki Cin Deresi'nde yanmış halde bulundu. Evine dönmek için bindiği minibüste tecavüze uğrayan ve hunharca katledilen 19 yayındaki Özgecan’ın davası, sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya mal oldu. Kadına şiddetin simgesi haline gelen Özgecan, tüm kadın örgütlerini harekete geçirirken, katilleri olan 3 sanığa verilen indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla da benzer davalarda emsal oldu.
"Hala inanamıyorum, kabullenemiyoruz"
Geçen bir yıllık süreçte kızlarını kaybeden Aslan Ailesi’nin acısı ise hiç dinmedi. Anne Songül ve Baba Mehmet Aslan, bir taraftan Özgecan’ın acısıyla yaşamaya çalışırken, bir taraftan da başka Özgecanların ölmemesi için mücadele ediyor. Kızlarının ölüm yıl dönümünde kapılarını basın mensuplarına açan Aslan Ailesi, yaşadıklarını ve beklentilerini anlattı. Baba Mehmet Aslan, zamanın acımasız olduğunu belirterek, bir yıllık acısını şu cümlelerle ifade etti:
“19 yıl birlikte olduk güzel Özgemle. Hani bir şarkı var ya, ‘Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım’, nasıl geçti hiç anlayamadık bile. Bir yıl geçti ve bu bir yıllık süreç içerisinde her gün aklımızda. Ben hala inanamıyorum. Rüyalarımıza geliyor, ‘Anne, baba ben geleceğim’ diyor. Kabullenemiyoruz. Emir Hak Taaladan, yapacak bir şey yok. Biz de boyun eğdik.”
Başka Özgecanların, başka meleklerin kanatları kırılmasın ve hem katledilen diğer kızların hem Özgecan’ın adını yaşatmak için Mersin Valiliğinin desteğiyle Özgecanlar Derneği’ni kurduklarını dile getiren Aslan, “Biz bu süreçte dernekle ilgili çok fazla bir faaliyet yürütemedik. Bundan sonra gerek ‘Özgecan Yasası’nın çıkması yolunda gerekse kız çocuklarının, kadınların bu tür olaylara maruz kalmamaları için elimizden geleni yapacağız. Derneğimiz bu alanda faaliyet gösterecek” dedi.
"Cezalar yeterli değil, caydırıcı olması ve rehabilite edilmeleri gerekiyor"
Bu tür olaylarda, olayı yapan faillerin yalnız başlarına suçlu olmadıklarını vurgulayan Baba Aslan, “Onları biz yaratıyoruz. Bir gencin, bir babanın, hatta toplumun, bir patronun, bir devlet yöneticisinin de şiddet uyguladığını görüyoruz. Burada sadece suçu işleyen kişiyi de tek başına cezalandırmak yetmez. Onun için çok iyi bir yasa çıkması gerekiyor. Caydırıcı olması gerekiyor. Eğer sevgi, barış diyorsak özünde iyiyi, güzeli, doğruyu yapabilmesi adına hem caydırıcı olacak hem de onların rehabilite edilmeleri, ıslah edilmeleri adına yapılacak her türlü uygulamada aslında şunun gözetilmesi gerekiyor; yapılacak her türlü cezai müeyyide nefsin ıslahı adına yapılmakla birlikte o kişiye sevginin ve saygının dahi gösterilmediği takdirde ısla edilemeyeceğine inanıyorum. Çünkü bütün insanlar sevgi ve saygı istiyor. Bunu toplumdan, ailesinden, çevresinden, devletinden göremediği zaman dönüp insanları, devleti, kendini, ailesini cezalandırmaya başlıyor, onlara şiddet uygulamaya başlıyor” diye konuştu.
Cezaların yeterli olmadığını, bu tür suçlarda mutlaka rehabilitasyonun da devreye girmesi gerektiğini söyleyen Aslan, “Verilecek olan cezalarda süreç ağırlaştırılmış müebbet ya da suçun ölçüsüne göre bir ceza veriliyor. Herhangi bir indirim uygulanmasa dahi neticede denetimli serbestlik ya da İnfaz Yasası ile cezasının bir kısmını yatıyor sonra serbest bırakılıyor. O süreçte içerideki insanların zaten hepsi suçlu, hepsi birbirini etkiliyor, yani cezaevlerinde ıslah olmuyorlar. Islah emenin başka bir yöntemini bulmalı. Bilim adamları, bilim kadınları, sosyologlar, felsefeciler, antropologlar, tarihçilerden oluşan çok geniş çaplı bir şura oluşturarak bunun çözüm yollarını bulmalarını gerekiyor. Halkın ne istediğini tam olarak bilmeleri gerekiyor. Çünkü Türk toplumunun fıtratı, başka toplumlarınkinden farklıdır. Bize uygun bir eğitim, bizim fıtratımıza uygun bir anlayışla yasaların yapılması gerekiyor. X bir devletin ceza yasasının, Anayasasının incelenmesiyle bu iş çözülemez” diye konuştu.
"Yasalar caydırıcı olmalı ama yetmez"
Özgecan davasında sanıklarına verilen cezalarda hakimin indirim uygulamadığına işaret eden Aslan, “Hakim, iyi halden dolayı kravat taktığı, masumiyeti taklit ettiği için bu indirimi uygulamadı. Fakat verilmiş olan bu ceza yeterli gelmedi maalesef. Gelmiş olsaydı bugün sadece basın kanalıyla topluma aktarılan olaylardan çok çok daha fazla olay oluyor. Bundan toplumun haberi olmuyor. Yasalar caydırıcı olmalı ama yetmez. Çünkü yasalarda ‘şeytana uydum’ cümlesini bertaraf edecek bir yasa var mı? Sonunun ölüm olduğunu bile bile insanlar hareket edebiliyor. Ölüm olduğunu, ceza alacağını, cezaevine gireceğini biliyor, yine de yapıyor. Sebep, ‘şeytana uydum’ diyor. Bu durumda kesinlikle rehabilitasyon devreye girmeli” şeklinde konuştu.
Özgecan adına bir rehabilitasyon merkezi kurma düşünceleri olduğunu, ancak bunu dernek çatısı altında ve 2-3 adım sonra hayata geçirmeyi düşündüklerini aktaran Aslan, şunları söyledi: “Hemen bir rehabilitasyon merkezi kuralım ve o suçluları rehabilite edelim düşüncesinin ötesinde, bu suçlu çocukların yaşam kodlarını, karakterlerini, kişiliklerini oluşturan çevredeki insanların, toplumun tamamını rehabilite etmek gerekiyor. Sadece o kişileri rehabilite etmek yetmez. Çünkü bugün 10 yaşındaki bir çocuğa sevgi, saygı, Anadolu’nun fıtratına uygun eğitim vermezseniz, o çocuğun başını okşamazsanız, gerek psikolojik gerekse fiziksel şiddet uygularsanız 10 yıl sonra ondan bir katil yaratırsınız. Ben rehabilitasyon merkezini kurdum diyelim, zaten devletin kurduğu yüzlerce rehabilitasyon merkezi var. Demek ki, yöntemde bir yanlışlık var. Bu tür suçların önüne geçebilmek için tüm toplumun rehabilite edilmesi gerekiyor.”
Özgecan’ın toprağa verildiği 14 Şubat’ta, Barış Mahallesi’ndeki evin önüne birkaç çadır kurulacağını ve bir günlüğüne de olsa fakirin fukarının karnının doyması adına yemek verileceğini ifade eden Aslan, “Kuran okunacak. Onu güzel bir şekilde anma adına bir şeyler yapacağız. 11-14 Şubat arasında da biz aile arasında Özgemizi ziyaret edeceğiz, dua edeceğiz” şeklinde konuştu.
"Kızım artık rüyalarda yaşıyor"
Sürekli gözyaşı döken Anne Songül Aslan ise duygularını güçlükle ifade ederek, şunları söyledi:
“Allah kimseye böyle bir acı vermesin. Bir yıl acıyla geçti. Hiç aklımızdan çıkmıyor. Hep rüyalarıma geliyor zaten Özgem. Kaç kere rüya gördüm, ‘Ben ölmedim, ben tatildeyim’ diyor. Gelip sarılıyor, öpüyor, ‘Anne bana çok iyi bakıyorlar, ben çok mutluyum’ diyor. Kızım artık hep rüyalarda yaşıyor. Okula gidiyor. Öyle görüyorum, öyle hissediyorum. Ancak böyle ben bu acıya katlanacağım. Yoksa bu acı ölene kadar asla bitmez. Allah kimseye böyle bir acı vermesin.”
Anne, babalara çocuklarını sevgiyle büyütmeleri çağrısında bulunan Anne Aslan, şu ifadeleri kullandı:
“İnsanın içinde vicdan, merhamet, acıma duygusu olması lazım. Bütün insanlarda bu duygu olmazsa zaten her şeyi yaparlar. Anne, babaların çocuklarını sevgi ve barış içinde çok iyi eğitmeleri gerekiyor. Zaten çocukluktan başlıyor bu tür durumlar. Ailede şiddet gören çocuklar ileride bu tür şeylere sebep oluyor. Anne, babalara çok büyük görevler düşüyor, çocuklarını çok güzel eğitsinler. Benim rahmetli babam hep derdi, ‘eline, beline, diline sahip ol’. Biz bu yolda çıktık ve ben çocuklarımı hep böyle yetiştirdim, böyle de yetiştirmeye devam edeceğim.”
Çağ Üniversitesi öğrencisi Özgecan Aslan, bundan tam 1 yıl önce, Tarsus ilçesindeki okulundan evine dönmek üzere bindiği minibüste vahşice katledildi. Kızlarının Mersin’deki eve dönmemesi üzerine polise başvuran Aslan ailesi, iki gün sonra aldıkları haberle yıkıldı. Özgecan’ın cesedi, 13 Şubat 2015 tarihinde Tarsus-Ankara karayolu Çamalan köyündeki Cin Deresi'nde yanmış halde bulundu. Evine dönmek için bindiği minibüste tecavüze uğrayan ve hunharca katledilen 19 yayındaki Özgecan’ın davası, sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya mal oldu. Kadına şiddetin simgesi haline gelen Özgecan, tüm kadın örgütlerini harekete geçirirken, katilleri olan 3 sanığa verilen indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla da benzer davalarda emsal oldu.
"Hala inanamıyorum, kabullenemiyoruz"
Geçen bir yıllık süreçte kızlarını kaybeden Aslan Ailesi’nin acısı ise hiç dinmedi. Anne Songül ve Baba Mehmet Aslan, bir taraftan Özgecan’ın acısıyla yaşamaya çalışırken, bir taraftan da başka Özgecanların ölmemesi için mücadele ediyor. Kızlarının ölüm yıl dönümünde kapılarını basın mensuplarına açan Aslan Ailesi, yaşadıklarını ve beklentilerini anlattı. Baba Mehmet Aslan, zamanın acımasız olduğunu belirterek, bir yıllık acısını şu cümlelerle ifade etti:
“19 yıl birlikte olduk güzel Özgemle. Hani bir şarkı var ya, ‘Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım’, nasıl geçti hiç anlayamadık bile. Bir yıl geçti ve bu bir yıllık süreç içerisinde her gün aklımızda. Ben hala inanamıyorum. Rüyalarımıza geliyor, ‘Anne, baba ben geleceğim’ diyor. Kabullenemiyoruz. Emir Hak Taaladan, yapacak bir şey yok. Biz de boyun eğdik.”
Başka Özgecanların, başka meleklerin kanatları kırılmasın ve hem katledilen diğer kızların hem Özgecan’ın adını yaşatmak için Mersin Valiliğinin desteğiyle Özgecanlar Derneği’ni kurduklarını dile getiren Aslan, “Biz bu süreçte dernekle ilgili çok fazla bir faaliyet yürütemedik. Bundan sonra gerek ‘Özgecan Yasası’nın çıkması yolunda gerekse kız çocuklarının, kadınların bu tür olaylara maruz kalmamaları için elimizden geleni yapacağız. Derneğimiz bu alanda faaliyet gösterecek” dedi.
"Cezalar yeterli değil, caydırıcı olması ve rehabilite edilmeleri gerekiyor"
Bu tür olaylarda, olayı yapan faillerin yalnız başlarına suçlu olmadıklarını vurgulayan Baba Aslan, “Onları biz yaratıyoruz. Bir gencin, bir babanın, hatta toplumun, bir patronun, bir devlet yöneticisinin de şiddet uyguladığını görüyoruz. Burada sadece suçu işleyen kişiyi de tek başına cezalandırmak yetmez. Onun için çok iyi bir yasa çıkması gerekiyor. Caydırıcı olması gerekiyor. Eğer sevgi, barış diyorsak özünde iyiyi, güzeli, doğruyu yapabilmesi adına hem caydırıcı olacak hem de onların rehabilite edilmeleri, ıslah edilmeleri adına yapılacak her türlü uygulamada aslında şunun gözetilmesi gerekiyor; yapılacak her türlü cezai müeyyide nefsin ıslahı adına yapılmakla birlikte o kişiye sevginin ve saygının dahi gösterilmediği takdirde ısla edilemeyeceğine inanıyorum. Çünkü bütün insanlar sevgi ve saygı istiyor. Bunu toplumdan, ailesinden, çevresinden, devletinden göremediği zaman dönüp insanları, devleti, kendini, ailesini cezalandırmaya başlıyor, onlara şiddet uygulamaya başlıyor” diye konuştu.
Cezaların yeterli olmadığını, bu tür suçlarda mutlaka rehabilitasyonun da devreye girmesi gerektiğini söyleyen Aslan, “Verilecek olan cezalarda süreç ağırlaştırılmış müebbet ya da suçun ölçüsüne göre bir ceza veriliyor. Herhangi bir indirim uygulanmasa dahi neticede denetimli serbestlik ya da İnfaz Yasası ile cezasının bir kısmını yatıyor sonra serbest bırakılıyor. O süreçte içerideki insanların zaten hepsi suçlu, hepsi birbirini etkiliyor, yani cezaevlerinde ıslah olmuyorlar. Islah emenin başka bir yöntemini bulmalı. Bilim adamları, bilim kadınları, sosyologlar, felsefeciler, antropologlar, tarihçilerden oluşan çok geniş çaplı bir şura oluşturarak bunun çözüm yollarını bulmalarını gerekiyor. Halkın ne istediğini tam olarak bilmeleri gerekiyor. Çünkü Türk toplumunun fıtratı, başka toplumlarınkinden farklıdır. Bize uygun bir eğitim, bizim fıtratımıza uygun bir anlayışla yasaların yapılması gerekiyor. X bir devletin ceza yasasının, Anayasasının incelenmesiyle bu iş çözülemez” diye konuştu.
"Yasalar caydırıcı olmalı ama yetmez"
Özgecan davasında sanıklarına verilen cezalarda hakimin indirim uygulamadığına işaret eden Aslan, “Hakim, iyi halden dolayı kravat taktığı, masumiyeti taklit ettiği için bu indirimi uygulamadı. Fakat verilmiş olan bu ceza yeterli gelmedi maalesef. Gelmiş olsaydı bugün sadece basın kanalıyla topluma aktarılan olaylardan çok çok daha fazla olay oluyor. Bundan toplumun haberi olmuyor. Yasalar caydırıcı olmalı ama yetmez. Çünkü yasalarda ‘şeytana uydum’ cümlesini bertaraf edecek bir yasa var mı? Sonunun ölüm olduğunu bile bile insanlar hareket edebiliyor. Ölüm olduğunu, ceza alacağını, cezaevine gireceğini biliyor, yine de yapıyor. Sebep, ‘şeytana uydum’ diyor. Bu durumda kesinlikle rehabilitasyon devreye girmeli” şeklinde konuştu.
Özgecan adına bir rehabilitasyon merkezi kurma düşünceleri olduğunu, ancak bunu dernek çatısı altında ve 2-3 adım sonra hayata geçirmeyi düşündüklerini aktaran Aslan, şunları söyledi: “Hemen bir rehabilitasyon merkezi kuralım ve o suçluları rehabilite edelim düşüncesinin ötesinde, bu suçlu çocukların yaşam kodlarını, karakterlerini, kişiliklerini oluşturan çevredeki insanların, toplumun tamamını rehabilite etmek gerekiyor. Sadece o kişileri rehabilite etmek yetmez. Çünkü bugün 10 yaşındaki bir çocuğa sevgi, saygı, Anadolu’nun fıtratına uygun eğitim vermezseniz, o çocuğun başını okşamazsanız, gerek psikolojik gerekse fiziksel şiddet uygularsanız 10 yıl sonra ondan bir katil yaratırsınız. Ben rehabilitasyon merkezini kurdum diyelim, zaten devletin kurduğu yüzlerce rehabilitasyon merkezi var. Demek ki, yöntemde bir yanlışlık var. Bu tür suçların önüne geçebilmek için tüm toplumun rehabilite edilmesi gerekiyor.”
Özgecan’ın toprağa verildiği 14 Şubat’ta, Barış Mahallesi’ndeki evin önüne birkaç çadır kurulacağını ve bir günlüğüne de olsa fakirin fukarının karnının doyması adına yemek verileceğini ifade eden Aslan, “Kuran okunacak. Onu güzel bir şekilde anma adına bir şeyler yapacağız. 11-14 Şubat arasında da biz aile arasında Özgemizi ziyaret edeceğiz, dua edeceğiz” şeklinde konuştu.
"Kızım artık rüyalarda yaşıyor"
Sürekli gözyaşı döken Anne Songül Aslan ise duygularını güçlükle ifade ederek, şunları söyledi:
“Allah kimseye böyle bir acı vermesin. Bir yıl acıyla geçti. Hiç aklımızdan çıkmıyor. Hep rüyalarıma geliyor zaten Özgem. Kaç kere rüya gördüm, ‘Ben ölmedim, ben tatildeyim’ diyor. Gelip sarılıyor, öpüyor, ‘Anne bana çok iyi bakıyorlar, ben çok mutluyum’ diyor. Kızım artık hep rüyalarda yaşıyor. Okula gidiyor. Öyle görüyorum, öyle hissediyorum. Ancak böyle ben bu acıya katlanacağım. Yoksa bu acı ölene kadar asla bitmez. Allah kimseye böyle bir acı vermesin.”
Anne, babalara çocuklarını sevgiyle büyütmeleri çağrısında bulunan Anne Aslan, şu ifadeleri kullandı:
“İnsanın içinde vicdan, merhamet, acıma duygusu olması lazım. Bütün insanlarda bu duygu olmazsa zaten her şeyi yaparlar. Anne, babaların çocuklarını sevgi ve barış içinde çok iyi eğitmeleri gerekiyor. Zaten çocukluktan başlıyor bu tür durumlar. Ailede şiddet gören çocuklar ileride bu tür şeylere sebep oluyor. Anne, babalara çok büyük görevler düşüyor, çocuklarını çok güzel eğitsinler. Benim rahmetli babam hep derdi, ‘eline, beline, diline sahip ol’. Biz bu yolda çıktık ve ben çocuklarımı hep böyle yetiştirdim, böyle de yetiştirmeye devam edeceğim.”
Aylan bebeği ölüme götürenlerin yargılanacağı dava başlıyor
Ölümüyle tüm dünyayı yasa boğan Aylan bebeği ölüme götüren insan tacirlerinin yargılanacağı dava, yarın Muğla’nın Bodrum ilçesinde görülmeye başlanacak.
Bodrum’da 2 Eylül 2015 tarihinde Yunanistan'ın Kos Adası'na geçmek isterken bindikleri lastik botun batması sonucu ölen Suriyeli 3 yaşındaki Aylan Kurdi, ağabeyi Galip Kurdi ve annesi Rihan Kurdi'nin de aralarında bulunduğu 5 kişi ölmüştü.
Olay sonrasında sahile vuran Aylan bebeğin cansız bedeni dünyada yankı uyandırmıştı. Olayın ardından yapılan operasyonlar sonucunda Suriye uyruklu Muwafaka Alabash ve Asem Alfrhad tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Dosyanın incelenmesinin ardından yarın sabah saatlerinde Aylan bebeğin davasının başlayacağı öğrenildi. İki sanık hakkında, ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek' ve 'iştirak halinde göçmen kaçakçılığı yapmak' suçlarından 35’er yıla kadar hapis ve adli para cezası istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşmasının ise yarın Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacağı bildirildi. Hürriyet
Bodrum’da 2 Eylül 2015 tarihinde Yunanistan'ın Kos Adası'na geçmek isterken bindikleri lastik botun batması sonucu ölen Suriyeli 3 yaşındaki Aylan Kurdi, ağabeyi Galip Kurdi ve annesi Rihan Kurdi'nin de aralarında bulunduğu 5 kişi ölmüştü.
Olay sonrasında sahile vuran Aylan bebeğin cansız bedeni dünyada yankı uyandırmıştı. Olayın ardından yapılan operasyonlar sonucunda Suriye uyruklu Muwafaka Alabash ve Asem Alfrhad tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Dosyanın incelenmesinin ardından yarın sabah saatlerinde Aylan bebeğin davasının başlayacağı öğrenildi. İki sanık hakkında, ‘Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek' ve 'iştirak halinde göçmen kaçakçılığı yapmak' suçlarından 35’er yıla kadar hapis ve adli para cezası istemiyle dava açıldı. Davanın ilk duruşmasının ise yarın Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayacağı bildirildi. Hürriyet
Suudi genç yıllar sonra ilk kez yürüdü
Henüz 17 yaşındayken 610 kg olarak 'dünyanın en ağır genci' unvanını alan Halid Mohsen el Shaeri yıllar sonra ilk kez yürüdü.
Suudi Arabistanlı genç 2013 yılından bu yana hastanede özel tedavi görüyor. Düzenli olarak egzersiz yaptırılan genç iki senede 320 kg verince uzun yıllardan sonra ilk kez yürüyebildi.
Eski Suudi Kralı Abdullah'ın 2013 yılında verdiği emirle tedavi altına alınan genci evinden çıkarmak için ABD'den özel siparişle vinç getirilmişti.
30 kişilik sağlık ve kurtarma ekibi tarafından evinden çıkarılarak helikopterle başkent Riyad'a getirilen el Shaeri şimdi 24 yaşında ve vücut ağırlığının üçte ikisini kaybetti.
Yürüteç yardımıyla ilk adımlarını atan genç zayıflamak için programa devam ediyor.
Suudi Arabistanlı genç 2013 yılından bu yana hastanede özel tedavi görüyor. Düzenli olarak egzersiz yaptırılan genç iki senede 320 kg verince uzun yıllardan sonra ilk kez yürüyebildi.
Eski Suudi Kralı Abdullah'ın 2013 yılında verdiği emirle tedavi altına alınan genci evinden çıkarmak için ABD'den özel siparişle vinç getirilmişti.
30 kişilik sağlık ve kurtarma ekibi tarafından evinden çıkarılarak helikopterle başkent Riyad'a getirilen el Shaeri şimdi 24 yaşında ve vücut ağırlığının üçte ikisini kaybetti.
Yürüteç yardımıyla ilk adımlarını atan genç zayıflamak için programa devam ediyor.
Mustafa Koç'un adı Yalova'da yaşatılacak
Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, Yalova Yat Limanı'na Mustafa Koç Marina adının verilmesini teklif etti.
Yalova Belediyesi geçtiğimiz ay hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un adını Yalova'da ölümsüzleştirmek için kolları sıvadı. Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, Koç Holding Yönetim Kurulu'na bir dilekçe göndererek Yalova'da Koç Holding'e ait Setur Marina tarafından işletilen Yalova Yat Limanı'na Mustafa Koç'un adının verilmesini teklif etti.
Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, başarılı iş adamının genç yaşta hayatını kaybetmesinin ülkede derin üzüntüye sebep olduğunu hatırlatarak, "Mustafa Koç'un ne kadar sevildiği ortaya çıktı. Koç ailesi ülke açısında çok önemli bir aile. Çok sayıda insana ekmek veriyorlar. Bu aileye olan sevgi ve sempatiyi görünce, 'Bir şey yapılmalı, Mustafa Koç'un adı bir yerde yaşatılmalı' diye düşündüm. Yalova'da ki Setur Marina'da Koç ailesinin bir yatırımı. Onun adının yaşatılması için önemli. Koç Holding'e gönderdiğim bir yazı ile Mustafa Koç'un adının Yalova'daki Setur Marina tarafından işletilen yat limanına verilmesi konusunda bir girişimde bulunduk" dedi.
Yalova Belediyesi geçtiğimiz ay hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un adını Yalova'da ölümsüzleştirmek için kolları sıvadı. Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, Koç Holding Yönetim Kurulu'na bir dilekçe göndererek Yalova'da Koç Holding'e ait Setur Marina tarafından işletilen Yalova Yat Limanı'na Mustafa Koç'un adının verilmesini teklif etti.
Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman, başarılı iş adamının genç yaşta hayatını kaybetmesinin ülkede derin üzüntüye sebep olduğunu hatırlatarak, "Mustafa Koç'un ne kadar sevildiği ortaya çıktı. Koç ailesi ülke açısında çok önemli bir aile. Çok sayıda insana ekmek veriyorlar. Bu aileye olan sevgi ve sempatiyi görünce, 'Bir şey yapılmalı, Mustafa Koç'un adı bir yerde yaşatılmalı' diye düşündüm. Yalova'da ki Setur Marina'da Koç ailesinin bir yatırımı. Onun adının yaşatılması için önemli. Koç Holding'e gönderdiğim bir yazı ile Mustafa Koç'un adının Yalova'daki Setur Marina tarafından işletilen yat limanına verilmesi konusunda bir girişimde bulunduk" dedi.
Türkiye’nin en çok güvendiği isim Uğur Dündar
Gezici Araştırma şirketi, halkın 'en çok güven duyduğu' isim araştırmasını yayınladı. Listenin 1. sırasında Uğur Dündar yer aldı.
4 bin 860 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, halkın en çok güvendiği ilk üç isim Uğur Dündar, Fatih Terim ve Acun Ilıcalı oldu.
Gezici araştırma şirketi, en güvenilir isimleri araştırdı. Araştırma, Türkiye genelinde 14 Aralık 2015 ile 15 Ocak 2016 tarihleri arasında 7 coğrafi bölgede, 38 il ve 89 ilçede, bunlara bağlı 114 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 2 bin 430’u kadın toplam 4 bin 860 denekle, yüz yüze görüşme metoduyla yapıldı.
Sorular açık uçlu ve şık verilmeden soruldu. Araştırma; Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Batman, Bolu, Bursa, Balıkesir, Bingöl, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Kahramanmaraş, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Sivas, Trabzon, Van, Yalova ve Zonguldak’ta yapıldı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, araştırmanın istatistiki hata payı güven sınırları içerisinde artı eksi yüzde 1,2.
TÜRKİYE’NİN EN ÇOK GÜVEN DUYDUĞU İSİMLER
1. Uğur Dündar
2. Fatih Terim
3. Acun Ilıcalı
4. Kıvanç Tatlıtuğ
5. Ahmet Hakan
6. Yılmaz Özdil
7. Aziz Yıldırım
8. Cem Yılmaz
9. Ahmet Kural
10. İsmail Küçükkaya
11. Orhan Gencebay
12. Murat Boz
13. İlber Ortaylı
14. Ertuğrul Özkök
15. Taha Akyol
16. Fatih Portakal
17. Kadir İnanır
18. Seda Sayan
19. Cüneyt Özdemir
20. Şahan Gökbakar
21. Türkan Şoray
22. Fatih Altaylı
23. Hülya Avşar
24. Şirin Payzın
25. Sıla
26. Sibel Can
27. Bekir Çoşkun
28. Yiğit Bulut
29. Gülben Ergen
30. Beyazıt Öztürk
4 bin 860 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmada, halkın en çok güvendiği ilk üç isim Uğur Dündar, Fatih Terim ve Acun Ilıcalı oldu.
Gezici araştırma şirketi, en güvenilir isimleri araştırdı. Araştırma, Türkiye genelinde 14 Aralık 2015 ile 15 Ocak 2016 tarihleri arasında 7 coğrafi bölgede, 38 il ve 89 ilçede, bunlara bağlı 114 mahalle ve köyde, 18 yaş ve üstü seçmen nüfusunu temsil eden 2 bin 430’u kadın toplam 4 bin 860 denekle, yüz yüze görüşme metoduyla yapıldı.
Sorular açık uçlu ve şık verilmeden soruldu. Araştırma; Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Batman, Bolu, Bursa, Balıkesir, Bingöl, Çanakkale, Çorum, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hatay, Mersin, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kütahya, Kahramanmaraş, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Sivas, Trabzon, Van, Yalova ve Zonguldak’ta yapıldı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, araştırmanın istatistiki hata payı güven sınırları içerisinde artı eksi yüzde 1,2.
TÜRKİYE’NİN EN ÇOK GÜVEN DUYDUĞU İSİMLER
1. Uğur Dündar
2. Fatih Terim
3. Acun Ilıcalı
4. Kıvanç Tatlıtuğ
5. Ahmet Hakan
6. Yılmaz Özdil
7. Aziz Yıldırım
8. Cem Yılmaz
9. Ahmet Kural
10. İsmail Küçükkaya
11. Orhan Gencebay
12. Murat Boz
13. İlber Ortaylı
14. Ertuğrul Özkök
15. Taha Akyol
16. Fatih Portakal
17. Kadir İnanır
18. Seda Sayan
19. Cüneyt Özdemir
20. Şahan Gökbakar
21. Türkan Şoray
22. Fatih Altaylı
23. Hülya Avşar
24. Şirin Payzın
25. Sıla
26. Sibel Can
27. Bekir Çoşkun
28. Yiğit Bulut
29. Gülben Ergen
30. Beyazıt Öztürk
26 günlük bebek ‘bakımsızlıktan’ öldü
Adana otogarında açlıktan ölen Garam bebeğin ardından bir acı haber de Gaziantep'ten geldi.
Suriye’nin Halep kentindeki savaştan kaçan 24 yaşındaki Neddeh Haddad’ın Gaziantep’te dünyaya getirdiği 26 günlük kız bebeği yatağında ölü bulundu. Savaş sırasında anne karnına düşen, dünyaya gelince de yanlışlıkla tanıtım bilgi sistemine adı ‘Yunus’ cinsiyeti de ‘erkek’ olarak giren kız bebeğin bakımsızlık nedeniyle ölmüş olabileceği ileri sürüldü. Ailesinin `Kudüs` ismini verdiği bebeğin kesin ölüm nedeni otopsi ile belirlenecek. Dün de Suriye’den kaçarak Türkiye’ye gelen bir ailenin bebeği açlık ve soğuktan ölmüştü.
Suriye`nin Halep şehrinde yaşayan 27 yaşındaki Beşar ile 1 çocuk annesi hamile eşi Neddeh Haddad ülkelerindeki iç savaştan kaçıp 40 gün önce Türkiye`ye giriş yaptı. Genç kadın, Gaziantep`te kız bebek dünyaya getirdi. Bebek, yanlış anlaşılma nedeniyle tanıtım bilgi sistemine ağabeyi Yunus`un adıyla kaydedildi, cinsiyeti de `erkek` olarak yazıldı. Çift, Adana`ya gelip merkez Yüreğir İlçesi`nin Akıncılar Mahallesi`nde kiraladıkları 2 odalı eve yerleşti. Kentsel dönüşüme giren ve yıkılmayı bekleyen 2 katlı binanın zemininde oturan çift, bu sabah `Kudüs` ismini verdikleri bebeklerinin sesinin çıkmadığını fark edip kontrol etti. Kız bebeğin hareketsiz olduğunu görünce de komşularından, onlar da polis ve sağlık ekiplerinden yardım istedi. Sağlık ekipleri, bebeğin öldüğünü belirledi. Polis ekipleri, tercüman yardımı ile ailenin ifadesini alıp, bebeğin cenazesini kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu`na gönderdi.
KIZINI KUCAĞINDA ADLİ TIP`A GÖTÜRDÜ
Kızının ölümüyle şoka giren baba Beşar Haddad, minik yavrusunun battaniyeye sarılı bedenini kucağında Adli Tıp Kurumu`na götürdü. Bir gelirlerinin olmadığını belirten anne Neddeh, yiyecek bulmakta zorlandıklarını, bebeğinin bakımsızlıktan hastalanıp, hayatını kaybettiğini söyledi.
Henüz anne karnında talihsizlik yaşamaya başlayan, kimlik tanıtım bilgileri de yanlış girilen, ömrü de 26 gün süren minik Kudüs`ün kesin ölüm nedeni yapılacak otopsi ile belirlenecek.
GARAM BEBEK DE OTOGARDA ÖLMÜŞTÜ
Halep’ten yaya olarak Türkiye’ye geçen ve yakınlarıyla geldiği Adana otogarında otobüs bekleyen Suriyeli 33 yaşındaki Nesrin Berduş’un 1.5 yaşındaki kızı Garam Berduş de 3 gün hayatını kaybetmişti. (sözcü.com.tr)
Suriye’nin Halep kentindeki savaştan kaçan 24 yaşındaki Neddeh Haddad’ın Gaziantep’te dünyaya getirdiği 26 günlük kız bebeği yatağında ölü bulundu. Savaş sırasında anne karnına düşen, dünyaya gelince de yanlışlıkla tanıtım bilgi sistemine adı ‘Yunus’ cinsiyeti de ‘erkek’ olarak giren kız bebeğin bakımsızlık nedeniyle ölmüş olabileceği ileri sürüldü. Ailesinin `Kudüs` ismini verdiği bebeğin kesin ölüm nedeni otopsi ile belirlenecek. Dün de Suriye’den kaçarak Türkiye’ye gelen bir ailenin bebeği açlık ve soğuktan ölmüştü.
Suriye`nin Halep şehrinde yaşayan 27 yaşındaki Beşar ile 1 çocuk annesi hamile eşi Neddeh Haddad ülkelerindeki iç savaştan kaçıp 40 gün önce Türkiye`ye giriş yaptı. Genç kadın, Gaziantep`te kız bebek dünyaya getirdi. Bebek, yanlış anlaşılma nedeniyle tanıtım bilgi sistemine ağabeyi Yunus`un adıyla kaydedildi, cinsiyeti de `erkek` olarak yazıldı. Çift, Adana`ya gelip merkez Yüreğir İlçesi`nin Akıncılar Mahallesi`nde kiraladıkları 2 odalı eve yerleşti. Kentsel dönüşüme giren ve yıkılmayı bekleyen 2 katlı binanın zemininde oturan çift, bu sabah `Kudüs` ismini verdikleri bebeklerinin sesinin çıkmadığını fark edip kontrol etti. Kız bebeğin hareketsiz olduğunu görünce de komşularından, onlar da polis ve sağlık ekiplerinden yardım istedi. Sağlık ekipleri, bebeğin öldüğünü belirledi. Polis ekipleri, tercüman yardımı ile ailenin ifadesini alıp, bebeğin cenazesini kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu`na gönderdi.
KIZINI KUCAĞINDA ADLİ TIP`A GÖTÜRDÜ
Kızının ölümüyle şoka giren baba Beşar Haddad, minik yavrusunun battaniyeye sarılı bedenini kucağında Adli Tıp Kurumu`na götürdü. Bir gelirlerinin olmadığını belirten anne Neddeh, yiyecek bulmakta zorlandıklarını, bebeğinin bakımsızlıktan hastalanıp, hayatını kaybettiğini söyledi.
Henüz anne karnında talihsizlik yaşamaya başlayan, kimlik tanıtım bilgileri de yanlış girilen, ömrü de 26 gün süren minik Kudüs`ün kesin ölüm nedeni yapılacak otopsi ile belirlenecek.
GARAM BEBEK DE OTOGARDA ÖLMÜŞTÜ
Halep’ten yaya olarak Türkiye’ye geçen ve yakınlarıyla geldiği Adana otogarında otobüs bekleyen Suriyeli 33 yaşındaki Nesrin Berduş’un 1.5 yaşındaki kızı Garam Berduş de 3 gün hayatını kaybetmişti. (sözcü.com.tr)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)