Batman’da yol kenarındaki bir aracın altında 2 günlük bir bebek bulundu.
Olay, Çarşı Mahallesi 726. Sokakta meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Ahmet Taş isimli bir vatandaş eve gittiği sırada yol kenarında bir aracın altında battaniye gördü. Araca yaklaşan Taş, ağlama sesini duyunca battaniyeyi açtı. Battaniyenin içinde bebeği gören Taş, polisi aradı. Kısa sürede olay yerine gelen polis ekipleri bebeği alarak sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri bebeği ambulansa alarak şekerli su ile karnını doyurdu.
Ahmet Taş, eve giderken battaniyeye sarılı olarak bir aracın altında bebeği gördüğünü belirterek, “Yeni bir battaniyeyi kimin sokağa attığını düşünürken battaniyenin kımıldadığını gördüm. Battaniyeyi açtığımda bebeği gördüm ve yetkililere haber verdim. Bebeği arabanın altına bırakmışlardı. Üç dakika geç görseydim araç hareket edip bebeği ezerdi” dedi.
Bebeğe ilk müdahaleyi olay yerine yapan sağlık ekibi ise, bebeği ambulansa aldıklarını ve ilk müdahaleyi yaptıklarını belirterek, “Bebeğin sağlık durumu iyi acıkmıştı biraz şekerli su verdik. Bebek iki günlük gibi görünüyor çünkü daha göbek bağı duruyor” dedi.
Polis iki günlük bebeği sokağa bırakan kişi ya da kişileri tespit etmek için çalışma başlattı. Sözcü
25 Kasım 2016 Cuma
24 Kasım 2016 Perşembe
Tacizcisini görme korkusu canına mal oldu
İlkokul öğrencisi 9 yaşındaki Y. K evde kalp krizi geçirdikten sonra hastanede hayatını kaybetti. Y. K'nin kalp krizi geçirmesinin nedeni ise 4 ay önce kendisine cinsel istismarda bulunan 56 yaşındaki T. Ç'yi mahkemede görme korkusuydu.
İzmir Bornova'da geçen 29 Temmuz'da meydana geldiği belirtilen olayda; ilkokul öğrencisi Y.K., babasından izin alıp komşularının kızıyla balkonlarında oynamaya başladı. Oyunda yaşadıkları tartışma sırasında arkadaşı küsüp yanından ayrıldı. Bunun üzerine tek kalan Y.K.'nin yanına gelen, arkadaşının dedesi T.Ç., bebek alacağı vaadiyle küçük kızı, torununun odasına götürdü. Hem odada, hem de evin salonunda torunu olmadığı sırada T.Ç.'nin tacizine uğradığı öne sürülen Y.K., bu durumdan rahatsız olup dışarı çıkarak, karşıdaki evlerine gitti.
Yaşadıklarını annesine anlatması üzerine ailesi polise şikayette bulundu. Gözaltına alınan T.Ç., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcılık soruşturmasından sonra da T.Ç., hakkında İzmir 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'çocuğa cinsel istismarda bulunmak'tan dava açıldı.
Küçük kız olayın travamasını atlamadı
Yaşadığı travmanın ve büyük korkunun etkisinden kurtulamayan Y.K., o günden sonra okula gitmedi, psikolojik tedavi gördü, tek başına kalamamaya başladı. Ailesinin sürekli yanında bulunduğu Y.K., davanın ilk duruşması öncesinde büyük stres yaşadı. Duruşma günü pedagog eşliğinde ifade vermesi beklenen Y.K., bunun neden olduğu stres ve tacizcisiyle karşılaşacak olmanın yaratacağı korkuyu yaşamaya başladı.
Duruşmadan 2 gün önce fenalaştı
Yaşadığı strese minik kalbinin dayanamadığı öne sürülen Y.K., duruşmadan iki gün önce geçen pazartesi günü evinde fenalaştı. Kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Göz yaşlarıyla toprağa verilen Y.K.'nin tacizden sonra ve dava gününün yaklaşmasından dolayı yaşadığı ağır stres ortamından dolayı kalp krizi geçirdiği ileri sürüldü.
Davanın geçen çarşamba günü yapılan duruşması ertelenirken, olayın peşini bırakmayacaklarını söyleyen baba T.K., "Tacizden sonra kızım çok korktu. Biz olaydan kısa süre önce bu sokağa taşınmıştık. Meğer bütün komşularımız biliyormuş adamın öyle olduğunu. Kızım hayatını kaybetti, şimdi taşınıp gittiler ama ben ceza alması için elimden geleni yapacağım" dedi.
İzmir Bornova'da geçen 29 Temmuz'da meydana geldiği belirtilen olayda; ilkokul öğrencisi Y.K., babasından izin alıp komşularının kızıyla balkonlarında oynamaya başladı. Oyunda yaşadıkları tartışma sırasında arkadaşı küsüp yanından ayrıldı. Bunun üzerine tek kalan Y.K.'nin yanına gelen, arkadaşının dedesi T.Ç., bebek alacağı vaadiyle küçük kızı, torununun odasına götürdü. Hem odada, hem de evin salonunda torunu olmadığı sırada T.Ç.'nin tacizine uğradığı öne sürülen Y.K., bu durumdan rahatsız olup dışarı çıkarak, karşıdaki evlerine gitti.
Yaşadıklarını annesine anlatması üzerine ailesi polise şikayette bulundu. Gözaltına alınan T.Ç., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcılık soruşturmasından sonra da T.Ç., hakkında İzmir 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'çocuğa cinsel istismarda bulunmak'tan dava açıldı.
Küçük kız olayın travamasını atlamadı
Yaşadığı travmanın ve büyük korkunun etkisinden kurtulamayan Y.K., o günden sonra okula gitmedi, psikolojik tedavi gördü, tek başına kalamamaya başladı. Ailesinin sürekli yanında bulunduğu Y.K., davanın ilk duruşması öncesinde büyük stres yaşadı. Duruşma günü pedagog eşliğinde ifade vermesi beklenen Y.K., bunun neden olduğu stres ve tacizcisiyle karşılaşacak olmanın yaratacağı korkuyu yaşamaya başladı.
Duruşmadan 2 gün önce fenalaştı
Yaşadığı strese minik kalbinin dayanamadığı öne sürülen Y.K., duruşmadan iki gün önce geçen pazartesi günü evinde fenalaştı. Kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Göz yaşlarıyla toprağa verilen Y.K.'nin tacizden sonra ve dava gününün yaklaşmasından dolayı yaşadığı ağır stres ortamından dolayı kalp krizi geçirdiği ileri sürüldü.
Davanın geçen çarşamba günü yapılan duruşması ertelenirken, olayın peşini bırakmayacaklarını söyleyen baba T.K., "Tacizden sonra kızım çok korktu. Biz olaydan kısa süre önce bu sokağa taşınmıştık. Meğer bütün komşularımız biliyormuş adamın öyle olduğunu. Kızım hayatını kaybetti, şimdi taşınıp gittiler ama ben ceza alması için elimden geleni yapacağım" dedi.
Etiketler:
cinsel istismar,
çocuk,
haber,
izmir,
taciz
'Fetullah Gülen'in gerçek doğumu Haziran 1938'dir'
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik yapılan soruşturma kapsamında açılan FETÖ Çatı Davası'nın görülmesine Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Bugünkü celsede dinlenen Fetullah Gülen'in akrabası Kazım Avcı, Gülen'in doğumu ile ilgili bir efsane yaratıldığını belirterek, "Gülen'in gerçek doğumu Haziran 1938'dir" dedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümnde Fetullah Gülen'in dayısının oğlu Kazım Avcı ve bir dönem Gülen'in avukatlığını yapan Abdulkadir Aksoy'un savunmasını yaptı.
25 yıl öğretmenlik yaptığını, son dört yıldır TBMM Genel Kurulu'nda sekreterlik yaptığını belirten Avcı, "İddianamede Çetin Acar'ın benimle ilgili Mecliste FETÖ yapılanmasını sağladığım, bir örgüt kurup Abdullah Öcalan'ı öldürmeyi planladığım yer alıyor. Bunlar tamamen iftira. Fetullah Gülen dayımın oğlu ben de onun halasının oğluyum. Bu bir kader. Onun da benim de haberim olmadan akraba olmuşuz. Ben onun açmış olduğu hiç bir okulda yada yurtta yöneticilik yapmadım. Ne gazetesinin yöneticisiyim ne de başka bir şirketinde. Hiç bir zaman cemaat düşüncesinde olmayan bir insanım. Ne öğretmenlik yıllarımda ne de memuriyetimde cemaatle bir ilişkim olmadı. Benim cemaatle, örgütle tek alakam Gülen'in akrabası olmamdır" diye konuştu.
Gülen'in doğum tarihi
Avcı, Gülen'in büyük dayısının oğlu olduğunu ve İmam Hatip'te okuduğu dönemde babasını kaybettiği için dayısının kendisine sahip çıktığını belirtti.
Aileyi çok yakından tanıdığını ve Gülen'in doğum tarihi ile ilgili Atatürk'ün ölümünden hemen sonra doğduğu yönünde bir efsane yaratıldığını, bunun gerçekleri yansıtmadığını söyledi.
Avcı, Gülen'in doğum tarihi ile ilgili resmi kayıtlarda yer alan 27 Nisan 1941 yılının da doğru olmadığını, Gülen'in gerçek doğumunun Haziran 1938 olduğunu söyledi.
Avcı, Gülen'le zaman zaman görüştüğünü ve kendisine cemaate karşı olduğunu söylediğini belirterek, "ABD'ye her gidişimde görüştüm. Son gittiğimde yanlış yaptığını ve ülkeye dönmesi gerektiğini söyledim. Ben bunları akrabası olduğum için söyledim, cemaatle ilgim olduğu için değil. Bana, 'Ben seni biliyorum, haklısın ama şimdi şartlar müsait değil. Memlekete millete zarar gelir diye ülkeye dönmüyorum. Şu an şartlar müsait değil' dedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümnde Fetullah Gülen'in dayısının oğlu Kazım Avcı ve bir dönem Gülen'in avukatlığını yapan Abdulkadir Aksoy'un savunmasını yaptı.
25 yıl öğretmenlik yaptığını, son dört yıldır TBMM Genel Kurulu'nda sekreterlik yaptığını belirten Avcı, "İddianamede Çetin Acar'ın benimle ilgili Mecliste FETÖ yapılanmasını sağladığım, bir örgüt kurup Abdullah Öcalan'ı öldürmeyi planladığım yer alıyor. Bunlar tamamen iftira. Fetullah Gülen dayımın oğlu ben de onun halasının oğluyum. Bu bir kader. Onun da benim de haberim olmadan akraba olmuşuz. Ben onun açmış olduğu hiç bir okulda yada yurtta yöneticilik yapmadım. Ne gazetesinin yöneticisiyim ne de başka bir şirketinde. Hiç bir zaman cemaat düşüncesinde olmayan bir insanım. Ne öğretmenlik yıllarımda ne de memuriyetimde cemaatle bir ilişkim olmadı. Benim cemaatle, örgütle tek alakam Gülen'in akrabası olmamdır" diye konuştu.
Gülen'in doğum tarihi
Avcı, Gülen'in büyük dayısının oğlu olduğunu ve İmam Hatip'te okuduğu dönemde babasını kaybettiği için dayısının kendisine sahip çıktığını belirtti.
Aileyi çok yakından tanıdığını ve Gülen'in doğum tarihi ile ilgili Atatürk'ün ölümünden hemen sonra doğduğu yönünde bir efsane yaratıldığını, bunun gerçekleri yansıtmadığını söyledi.
Avcı, Gülen'in doğum tarihi ile ilgili resmi kayıtlarda yer alan 27 Nisan 1941 yılının da doğru olmadığını, Gülen'in gerçek doğumunun Haziran 1938 olduğunu söyledi.
Avcı, Gülen'le zaman zaman görüştüğünü ve kendisine cemaate karşı olduğunu söylediğini belirterek, "ABD'ye her gidişimde görüştüm. Son gittiğimde yanlış yaptığını ve ülkeye dönmesi gerektiğini söyledim. Ben bunları akrabası olduğum için söyledim, cemaatle ilgim olduğu için değil. Bana, 'Ben seni biliyorum, haklısın ama şimdi şartlar müsait değil. Memlekete millete zarar gelir diye ülkeye dönmüyorum. Şu an şartlar müsait değil' dedi.
Etiketler:
ankara,
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
Suriyeli çocuklarla arkadaşlığa izin yok
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu için hazırlanan araştırma raporuna göre görüşülen kişilerin yarısından fazlası çocuklarının Suriyeli çocuklarla arkadaşlık kurmasını istemiyor. Araştırmaya göre Suriyeli çocukların en büyük sorunları eğitim, barınma ve sağlık.
GfK Türkiye’nin, Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu için hazırladığı Toplum Gözüyle Mülteci Çocuk Araştırması raporu kapsamında, “Türkiye'deki Suriyelilerin en önemli sorunları nedir? Türkiye'deki Suriyeli çocukların en önemli sorunları nedir? Bu sorunların çözümü için ne yapılmalı? Suriyeli çocukların uyum ve eğitim sorunları nelerdir?” sorularının cevabı arandı.
Kalacak yer en büyük sıkıntı
Araştırma Türkiye’nin Kentsel ve kırsal bölgelerini temsilen seçilmiş, 26 ilde yaşayan,15-65 yaş, ABC1C2DE SES grubunda 1105 kişi ile telefonda görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırma raporunda Türkiye’deki Suriyelilerin sorunları ortaya kondu. Çıkan sonuçlara göre en büyük sorun yüzde 33’lük oranla barınma, kalacak yer. Onu yüzde 17’yle işsizlik ve yüzde 9 ile yurtlarından ayrı olmaları takip ediyor. Bu sorunları sırasıyla maddi sıkıntı, eğitim, açlık, sağlık ve dil bilmemeleri takip ediyor.
Eğitim en büyük sorun
Araştırma sonucunda Türkiye’deki Suriyeli çocukların sorunları da ortaya kondu. Rapora göre bu sorunların en büyüğü yüzde 46’yla eğitim sorunu. Eğitim sorununu yüzde 16’lık oranla açlık ve yüzde 7’şer oranla barınma, kalacak yer ve sağlık takip ediyor. Çocukların diğer sıkıntıları içinde ise maddi sıkıntılar, ilgi görememeleri, dil bilmemeleri, yurtlarından ayrı olmaları ve ailelerinin sahip çıkmaması bulunuyor.
Yüzde 18 'geri gitsinler' dedi
Araştırmaya katılanlara sorunlar için nasıl çözümler bulunabilir sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 39’u barınma ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalı derken, yüzde 18’i ülkelerine geri gönderilmeli, yüzde 11’i yardım yapılmalı, yüzde 9’u eğitim faaliyetleri artırılmalı, yine yüzde 9’u savaş sona ermeli dedi. Onu devlet çözüm bulmalı, tüm vatandaşlar duyarlı olmalı, tamamı belli bir bölgede toplanmalı, iş olanakları sağlanmalı diyenler takip etti. Gerekli çalışmaların yapıldığını düşünenlerin ve diğer ülkelerden yardım istenmeli diyenlerin oranı ise yüzde 1.
Arkadaş olmayın
Görüşülen kişilerin yüzde 57’si çocuklarının Suriyeli çocuklarla arkadaşlık etmesini onaylamadığını belirtiyor. Kesinlikle onaylarım ve onaylarım diyenlerinin oranı yüzde 28, arada kalanların oranı ise yüzde 11. Araştırmadaki çocuk sahibi katılımcılar öğrencilere kıyasla Suriyeli çocuklarla aynı sınıfta eğitim görmeye olumlu bakıyor. Çocuk sahibi olanların yüzde 64’ü çocuklarının Suriyeli çocuklarla birlikte eğitim görmesini onaylayacağını belirtirken, yüzde 23’ü onaylamayacağını belirtiyor. Öğrencilerin ise yarısı sınıflarında Suriyeli çocuklarla eğitim görmeyi istediklerini belirtirken, istemediklerini belirtenlerin oranı yüzde 25. cnntürk
GfK Türkiye’nin, Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu için hazırladığı Toplum Gözüyle Mülteci Çocuk Araştırması raporu kapsamında, “Türkiye'deki Suriyelilerin en önemli sorunları nedir? Türkiye'deki Suriyeli çocukların en önemli sorunları nedir? Bu sorunların çözümü için ne yapılmalı? Suriyeli çocukların uyum ve eğitim sorunları nelerdir?” sorularının cevabı arandı.
Kalacak yer en büyük sıkıntı
Araştırma Türkiye’nin Kentsel ve kırsal bölgelerini temsilen seçilmiş, 26 ilde yaşayan,15-65 yaş, ABC1C2DE SES grubunda 1105 kişi ile telefonda görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırma raporunda Türkiye’deki Suriyelilerin sorunları ortaya kondu. Çıkan sonuçlara göre en büyük sorun yüzde 33’lük oranla barınma, kalacak yer. Onu yüzde 17’yle işsizlik ve yüzde 9 ile yurtlarından ayrı olmaları takip ediyor. Bu sorunları sırasıyla maddi sıkıntı, eğitim, açlık, sağlık ve dil bilmemeleri takip ediyor.
Eğitim en büyük sorun
Araştırma sonucunda Türkiye’deki Suriyeli çocukların sorunları da ortaya kondu. Rapora göre bu sorunların en büyüğü yüzde 46’yla eğitim sorunu. Eğitim sorununu yüzde 16’lık oranla açlık ve yüzde 7’şer oranla barınma, kalacak yer ve sağlık takip ediyor. Çocukların diğer sıkıntıları içinde ise maddi sıkıntılar, ilgi görememeleri, dil bilmemeleri, yurtlarından ayrı olmaları ve ailelerinin sahip çıkmaması bulunuyor.
Yüzde 18 'geri gitsinler' dedi
Araştırmaya katılanlara sorunlar için nasıl çözümler bulunabilir sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 39’u barınma ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalı derken, yüzde 18’i ülkelerine geri gönderilmeli, yüzde 11’i yardım yapılmalı, yüzde 9’u eğitim faaliyetleri artırılmalı, yine yüzde 9’u savaş sona ermeli dedi. Onu devlet çözüm bulmalı, tüm vatandaşlar duyarlı olmalı, tamamı belli bir bölgede toplanmalı, iş olanakları sağlanmalı diyenler takip etti. Gerekli çalışmaların yapıldığını düşünenlerin ve diğer ülkelerden yardım istenmeli diyenlerin oranı ise yüzde 1.
Arkadaş olmayın
Görüşülen kişilerin yüzde 57’si çocuklarının Suriyeli çocuklarla arkadaşlık etmesini onaylamadığını belirtiyor. Kesinlikle onaylarım ve onaylarım diyenlerinin oranı yüzde 28, arada kalanların oranı ise yüzde 11. Araştırmadaki çocuk sahibi katılımcılar öğrencilere kıyasla Suriyeli çocuklarla aynı sınıfta eğitim görmeye olumlu bakıyor. Çocuk sahibi olanların yüzde 64’ü çocuklarının Suriyeli çocuklarla birlikte eğitim görmesini onaylayacağını belirtirken, yüzde 23’ü onaylamayacağını belirtiyor. Öğrencilerin ise yarısı sınıflarında Suriyeli çocuklarla eğitim görmeyi istediklerini belirtirken, istemediklerini belirtenlerin oranı yüzde 25. cnntürk
Başbakan Yıldırım: Erken seçim yok, seçimler 2019'da
TRT Haber'de canlı yayına çıkan Başbakan Binali Yıldırım, gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı. Yıldırım, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte 2019'da yapılacağını söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç'u, moderatörlüğünde, Okan Müderrisoğlu, ve Hürriyet Gazetesi yazarı Vahap Munyar'ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Yıldırım'ın gündeme dair değerlendirmeleri özetle şöyle:
GEREKLİ UYARILAR YAPILDI: Konuyla ilgili Genelkurmay Başkanlığımızın muhataplarıyla gerekli askeri temasları devam ediyor. Nereden kaynaklandı, nasıl kaynaklandı, tekrarı olmaması konusunda da en kesin ve net şekilde uyarılar yapıldı muhataplara."
ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: Bu bir tehdit değil, Avrupa'ya karşı bir meydan okuma da değil. Burada karşılıklı irade var. Uzakdoğu ülkeleri, Çin, Rusya, Orta Asya ülkeleri bunlar, ilişkilerimizi hem siyasi hem ekonomik olarak geliştirmek istiyorlar, biz de geliştirmek istiyoruz. Olay bundan ibaret. Yoksa 'AB olmazsa Asya birliği olur' gibi bir zorunlu tercih peşinde değiliz, bunun böyle görülmesinde fayda var."
SEÇİMLER 2019'DA YAPILACAK: "Milletvekilleri seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacak ve 2019'da olacak. 2019'dan sonra fiilen yüzde 100 cumhurbaşkanlığı sistemi uygulanacak ama bu arada geçiş süreci tamamlanmış olacak. Yüzlerce, binlerce mevzuat yenilenecek."
AP'NİN TÜRKİYE KARARI: Bu kararın pratik anlamı şu, 'Biz, müzakere faslı açmayacağız'. Zaten uzun zamandan beri açılmıyor, canları sıkılınca açıyorlar kapatıyorlar, keyifleri gelince açıyorlar. Böyle bir belirsiz süreç uzun süredir devam ediyor. Avrupa ile ilişkileri zehirlemek, kopma noktasına getirmek Türkiye'ye zarar verir kabul ediyorum ama Avrupa'ya 3 misli, 5 misli daha çok zarar verir.
BİZİM İÇİN HİÇ ÖNEMİ YOK: Avrupa Parlamentosunun (AP), Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile sürdürdüğü müzakerelerin geçici olarak dondurulmasını tavsiye eden tasarıyı kabulüne ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin bir süreden beri gergin olduğunun sır olmadığını dile getirdi. Yıldırım, çeşitli vesilelerle Türkiye'ye ayar vermeye çalışıldığını vurgulayarak, "Başkalarının ayar vermeye kalkışması, yönlendirmelerle, işaretlerle, talimatlarla hizaya getirme bizim karakterimize uygun bir şey değil. Biz, kendi kararını kendisi veren, en büyük dayanağı da milleti olan, geleneğimizde hep özgürlüğümüzü canımız kadar önemli bilmişiz. Esaret altına girmeden 16 devlet değiştirerek bugünlere gelmişiz. Bu hassasiyetimizin herkes tarafından görülmesi lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Binali Yıldırım, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç'u, moderatörlüğünde, Okan Müderrisoğlu, ve Hürriyet Gazetesi yazarı Vahap Munyar'ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Yıldırım'ın gündeme dair değerlendirmeleri özetle şöyle:
GEREKLİ UYARILAR YAPILDI: Konuyla ilgili Genelkurmay Başkanlığımızın muhataplarıyla gerekli askeri temasları devam ediyor. Nereden kaynaklandı, nasıl kaynaklandı, tekrarı olmaması konusunda da en kesin ve net şekilde uyarılar yapıldı muhataplara."
ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: Bu bir tehdit değil, Avrupa'ya karşı bir meydan okuma da değil. Burada karşılıklı irade var. Uzakdoğu ülkeleri, Çin, Rusya, Orta Asya ülkeleri bunlar, ilişkilerimizi hem siyasi hem ekonomik olarak geliştirmek istiyorlar, biz de geliştirmek istiyoruz. Olay bundan ibaret. Yoksa 'AB olmazsa Asya birliği olur' gibi bir zorunlu tercih peşinde değiliz, bunun böyle görülmesinde fayda var."
SEÇİMLER 2019'DA YAPILACAK: "Milletvekilleri seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacak ve 2019'da olacak. 2019'dan sonra fiilen yüzde 100 cumhurbaşkanlığı sistemi uygulanacak ama bu arada geçiş süreci tamamlanmış olacak. Yüzlerce, binlerce mevzuat yenilenecek."
AP'NİN TÜRKİYE KARARI: Bu kararın pratik anlamı şu, 'Biz, müzakere faslı açmayacağız'. Zaten uzun zamandan beri açılmıyor, canları sıkılınca açıyorlar kapatıyorlar, keyifleri gelince açıyorlar. Böyle bir belirsiz süreç uzun süredir devam ediyor. Avrupa ile ilişkileri zehirlemek, kopma noktasına getirmek Türkiye'ye zarar verir kabul ediyorum ama Avrupa'ya 3 misli, 5 misli daha çok zarar verir.
BİZİM İÇİN HİÇ ÖNEMİ YOK: Avrupa Parlamentosunun (AP), Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile sürdürdüğü müzakerelerin geçici olarak dondurulmasını tavsiye eden tasarıyı kabulüne ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin bir süreden beri gergin olduğunun sır olmadığını dile getirdi. Yıldırım, çeşitli vesilelerle Türkiye'ye ayar vermeye çalışıldığını vurgulayarak, "Başkalarının ayar vermeye kalkışması, yönlendirmelerle, işaretlerle, talimatlarla hizaya getirme bizim karakterimize uygun bir şey değil. Biz, kendi kararını kendisi veren, en büyük dayanağı da milleti olan, geleneğimizde hep özgürlüğümüzü canımız kadar önemli bilmişiz. Esaret altına girmeden 16 devlet değiştirerek bugünlere gelmişiz. Bu hassasiyetimizin herkes tarafından görülmesi lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Etiketler:
başbakan,
binali yıldırım,
seçim,
Türkiye
Avusturya Parlamentosu’ndan Türkiye’ye silah ambargosu kararı
Avusturya Meclisi, Türkiye’ye askeri teçhizat ve malzeme ihracatının engellenmesini talep eden önergeyi kabul etti. AB üyesi ülkelerin dışişleri ve savunma bakanlarının geçen hafta Brüksel'de yaptığı toplantıda, "Türkiye ile üyelik müzakereleri durdurulsun" çağrısında bulunan tek ülke de Avusturya'ydı.
Avusturya Meclisi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, altı siyasi partinin girişimiyle sunulan, Türkiye’ye yapılan silah ihracatının engellenmesine yönelik önerge oybirliğiyle kabul edildi.
Yasal bağlayıcılığı olmadığı belirtilen önergede, savaş malzemeleri ve dış ticaret yasası kapsamında savaş veya savaş çıkması muhtemel ülkelere silah ve mühimmat sevkiyatı için ruhsat verilmesinin engellenmesi talep edildi.
Türkiye'de insan haklarının baskı altında olduğu vurgulanan önergenin gerekçesinde ise söz konusu silahların muhaliflere karşı kullanılacağı iddia edildi.
Yeşiller Milletvekili Peter Pilz, yaptığı açıklamada, "Bir daha asla Avusturya'dan Türk özel kuvvetlerine keskin nişancı silahı gönderilmesin" ifadelerini kullandı.
Avusturya'nın AB içerisinde böyle bir kararı alan ilk ülke olduğunu ifade eden Pilz, AB ve diğer ülkelerin de benzer kararlar alması çağrısında bulundu. cnntürk
Avusturya Meclisi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, altı siyasi partinin girişimiyle sunulan, Türkiye’ye yapılan silah ihracatının engellenmesine yönelik önerge oybirliğiyle kabul edildi.
Yasal bağlayıcılığı olmadığı belirtilen önergede, savaş malzemeleri ve dış ticaret yasası kapsamında savaş veya savaş çıkması muhtemel ülkelere silah ve mühimmat sevkiyatı için ruhsat verilmesinin engellenmesi talep edildi.
Türkiye'de insan haklarının baskı altında olduğu vurgulanan önergenin gerekçesinde ise söz konusu silahların muhaliflere karşı kullanılacağı iddia edildi.
Yeşiller Milletvekili Peter Pilz, yaptığı açıklamada, "Bir daha asla Avusturya'dan Türk özel kuvvetlerine keskin nişancı silahı gönderilmesin" ifadelerini kullandı.
Avusturya'nın AB içerisinde böyle bir kararı alan ilk ülke olduğunu ifade eden Pilz, AB ve diğer ülkelerin de benzer kararlar alması çağrısında bulundu. cnntürk
23 Kasım 2016 Çarşamba
Ailece 4.5 saat görüştüler
FETÖ çatı davasının ikinci gününde çapraz sorgusu yapılan eski AK Parti Milletvekili İlhan İşbilen, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ABD’de Fetullah Gülen’le 4-4.5 saat görüştüğünü iddia etti. Davutoğlu’nun yanında ailesinin olduğunu da öne süren İşbilen, “O günlerde AK Parti’nin kendisine büyük teveccühü vardı” diye konuştu.
Hürriyet'in haberine göre Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen FETÖ çatı davasının ikinci gününde, sanık İlhan İşbilen’in çapraz sorgusu yapıldı. Müşteki avukatlarının “Fetullah Gülen hareketi bir terör örgüt mü” sorusu üzerine İşbilen, “Fetullah Gülen hareketini bir terör örgütü olarak görmüyorum” dedi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray’ın, Amerika ziyaretlerinin sebebini sorması üzerine İşbilen, özetle şunları söyledi:
Herkes uğradı geçti
“Bütün milletvekilleriyle çekilmiş fotoğraflar var. AK Partililer gidiyordu. AK Parti’nin eski Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’le birlikte, 4 yıl süreyle o konferanslar yapılırken devlet olarak, milletvekilleri olarak gidilirdi. Davutoğlu’nun ailesi ile birlikte 4 - 4.5 saat Gülen’in evinde kaldığını biliyorum. 4 yıl içinde oradan herkes uğradı geçti.” Mahkeme Başkanı’nın, ziyaretlerin hangi amaçla yapıldığı yönündeki sorusuna karşılık “O günlerde AK Parti’nin kendisine büyük bir teveccühü vardı” yanıtını veren İşbilen, FETÖ elebaşı Gülen’in varisi olduğu yönündeki iddiaları da “Böyle bir şey mümkün değil” sözleriyle yalanladı. İşbilen, iddianamede örgütün istişare heyeti üyesi olduğu yönündeki suçlamayı da kabul etmediğini belirterek, “Polis, hâkim atamalarında kumpas davalarında hiçbir şeyim yok. Hiçbir yerde değilim. 15 Temmuz’un kimin yaptırdığını da bilmiyorum” diye konuştu.
‘Silivri’den sonra Sincan’
İşbilen’in avukatı Atilla Kart da FETÖ’ye yönelik soruşturmaların 17-25 Aralık tarihi konularak sınırlandırılmasının doğru olmadığını ifade ederek, “Silivri yargılamaları tamamen kumpastır. FETÖ ve yapılanmasının ivedi olarak yargılanması gerekir. 15 Temmuz’u yapanların acilen yargılanması lazım. Ancak, 15 Temmuz darbe girişimi ile diğer örgüt davalarının birlikte ele alınması doğru değildir. Müvekkilim İşbilen, Zaman gazetesi, Samanyolu TV yöneticiliği şeklinde yaptığı çalışmalar yasal zeminde gerçekleşmiştir. Sağlıklı bir yargılama yapılmadığı takdirde Silivri’den sonra Sincanlar yaratırız” dedi.
Polis 'baba' diye yazmış
Duruşmada İlhan İşbilen’e eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile yaptığı telefon konuşmaları da soruldu. Yapılan görüşmede ABD Başkanı Obama’nın Antalya ziyaretinin güvenlik açısından sıkıntılı olup olmayacağı konuşması çözülürken, polis memuru tarafından Obama’nın adının ‘baba’ olarak deşifre edildiğine dikkat çekildi.
Deccal kavgası
İddianamede ‘Örgütün Gayrimeşru İşler İrtibat Görevlisi’ olarak gösterilen sanık Dilaver Azim duruşmada özetle şunları söyledi: “Özbek asıllıyım, 1989 yılında Orta Asya’dan göçmen olarak geldim. Süleymancılar’a ait bir yurtta kaldım. FETÖ ile ilgim yok. 2012 yılında tefecilere bir operasyon yapıldı. 17 Aralık’tan sonra tefeciler gidip beni ‘bize kumpas kurdu’ diye şikayet etti. Bunlarla aynı ortamda olmaktan hicap duyuyorum. 20 yıldır bu örgüte ‘deccal’ demiş bir insanım. 20 yıldır küfrettiğim örgütün üyesi olarak yargılanıyorum. Çatı davasına benim gibi bir adam sokulur mu? 11 aydır kafayı yiyorum. Bu adamlarla birlikte yargılanmaktansa idam etseniz daha iyi. FETÖ mağduruyum, şimdi FETÖ’cü olmakla suçlanıyorum.” Azim’in sözleri diğer sanıkların tepkisine neden oldu. Sanıklardan Zaman gazetesinin eski sahibi Alaaddin Kaya, “Ben de onunla oturmaktan şeref duymuyorum, nefret ediyorum” diye tepki gösterdi. Sanık İsmail Uçar da “Bu sözleriyle beni de kast ediyorsa bunu reddediyorum” dedi. İşbilen’in avukatı Atilla Kart da söz alarak, “FETÖ için ağır ifadeler kullandı. Bu konuda diyecek bir şeyimiz yok. Ancak sözleriyle müvekkilimi mahkum eden ifadeler kullanıyor. Bunu reddediyor ve kayıtlara geçmesini istiyorum” ifadelerini kullandı. Diğer sanıkların beyanları üzerine söz almadan, bağırarak konuşan sanık Dilaver Azim, “50 yıl arkadaşlık yapmışlar, ben mi Fetullah Gülen’in 50 yıllık arkadaşıyım” dedi.
Nasıl lider olurum
Duruşmaya bu tartışmalardan sonra tutuklu sanık Avukat Ali Çelik’in ifadesiyle devam edildi. Eski savcı Zekeriya Öz’ü tanımadığını, emniyet imam yardımcısı olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediğini söyleyen Çelik, “1972 doğumluyum, bu örgüt 1965’te kurulmuş. Ben nasıl oluyorum da örgüt kurucusu ve yöneticisi oluyorum” dedi.
Hürriyet'in haberine göre Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen FETÖ çatı davasının ikinci gününde, sanık İlhan İşbilen’in çapraz sorgusu yapıldı. Müşteki avukatlarının “Fetullah Gülen hareketi bir terör örgüt mü” sorusu üzerine İşbilen, “Fetullah Gülen hareketini bir terör örgütü olarak görmüyorum” dedi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray’ın, Amerika ziyaretlerinin sebebini sorması üzerine İşbilen, özetle şunları söyledi:
Herkes uğradı geçti
“Bütün milletvekilleriyle çekilmiş fotoğraflar var. AK Partililer gidiyordu. AK Parti’nin eski Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’le birlikte, 4 yıl süreyle o konferanslar yapılırken devlet olarak, milletvekilleri olarak gidilirdi. Davutoğlu’nun ailesi ile birlikte 4 - 4.5 saat Gülen’in evinde kaldığını biliyorum. 4 yıl içinde oradan herkes uğradı geçti.” Mahkeme Başkanı’nın, ziyaretlerin hangi amaçla yapıldığı yönündeki sorusuna karşılık “O günlerde AK Parti’nin kendisine büyük bir teveccühü vardı” yanıtını veren İşbilen, FETÖ elebaşı Gülen’in varisi olduğu yönündeki iddiaları da “Böyle bir şey mümkün değil” sözleriyle yalanladı. İşbilen, iddianamede örgütün istişare heyeti üyesi olduğu yönündeki suçlamayı da kabul etmediğini belirterek, “Polis, hâkim atamalarında kumpas davalarında hiçbir şeyim yok. Hiçbir yerde değilim. 15 Temmuz’un kimin yaptırdığını da bilmiyorum” diye konuştu.
‘Silivri’den sonra Sincan’
İşbilen’in avukatı Atilla Kart da FETÖ’ye yönelik soruşturmaların 17-25 Aralık tarihi konularak sınırlandırılmasının doğru olmadığını ifade ederek, “Silivri yargılamaları tamamen kumpastır. FETÖ ve yapılanmasının ivedi olarak yargılanması gerekir. 15 Temmuz’u yapanların acilen yargılanması lazım. Ancak, 15 Temmuz darbe girişimi ile diğer örgüt davalarının birlikte ele alınması doğru değildir. Müvekkilim İşbilen, Zaman gazetesi, Samanyolu TV yöneticiliği şeklinde yaptığı çalışmalar yasal zeminde gerçekleşmiştir. Sağlıklı bir yargılama yapılmadığı takdirde Silivri’den sonra Sincanlar yaratırız” dedi.
Polis 'baba' diye yazmış
Duruşmada İlhan İşbilen’e eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile yaptığı telefon konuşmaları da soruldu. Yapılan görüşmede ABD Başkanı Obama’nın Antalya ziyaretinin güvenlik açısından sıkıntılı olup olmayacağı konuşması çözülürken, polis memuru tarafından Obama’nın adının ‘baba’ olarak deşifre edildiğine dikkat çekildi.
Deccal kavgası
İddianamede ‘Örgütün Gayrimeşru İşler İrtibat Görevlisi’ olarak gösterilen sanık Dilaver Azim duruşmada özetle şunları söyledi: “Özbek asıllıyım, 1989 yılında Orta Asya’dan göçmen olarak geldim. Süleymancılar’a ait bir yurtta kaldım. FETÖ ile ilgim yok. 2012 yılında tefecilere bir operasyon yapıldı. 17 Aralık’tan sonra tefeciler gidip beni ‘bize kumpas kurdu’ diye şikayet etti. Bunlarla aynı ortamda olmaktan hicap duyuyorum. 20 yıldır bu örgüte ‘deccal’ demiş bir insanım. 20 yıldır küfrettiğim örgütün üyesi olarak yargılanıyorum. Çatı davasına benim gibi bir adam sokulur mu? 11 aydır kafayı yiyorum. Bu adamlarla birlikte yargılanmaktansa idam etseniz daha iyi. FETÖ mağduruyum, şimdi FETÖ’cü olmakla suçlanıyorum.” Azim’in sözleri diğer sanıkların tepkisine neden oldu. Sanıklardan Zaman gazetesinin eski sahibi Alaaddin Kaya, “Ben de onunla oturmaktan şeref duymuyorum, nefret ediyorum” diye tepki gösterdi. Sanık İsmail Uçar da “Bu sözleriyle beni de kast ediyorsa bunu reddediyorum” dedi. İşbilen’in avukatı Atilla Kart da söz alarak, “FETÖ için ağır ifadeler kullandı. Bu konuda diyecek bir şeyimiz yok. Ancak sözleriyle müvekkilimi mahkum eden ifadeler kullanıyor. Bunu reddediyor ve kayıtlara geçmesini istiyorum” ifadelerini kullandı. Diğer sanıkların beyanları üzerine söz almadan, bağırarak konuşan sanık Dilaver Azim, “50 yıl arkadaşlık yapmışlar, ben mi Fetullah Gülen’in 50 yıllık arkadaşıyım” dedi.
Nasıl lider olurum
Duruşmaya bu tartışmalardan sonra tutuklu sanık Avukat Ali Çelik’in ifadesiyle devam edildi. Eski savcı Zekeriya Öz’ü tanımadığını, emniyet imam yardımcısı olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediğini söyleyen Çelik, “1972 doğumluyum, bu örgüt 1965’te kurulmuş. Ben nasıl oluyorum da örgüt kurucusu ve yöneticisi oluyorum” dedi.
Grup Yorum üyelerinin hepsi tutuklandı
Geçen hafta düzenlenen operasyonla gözaltına alınan Grup Yorum üyelerinin hepsi tutuklandı.
Mahkeme, Okmeydanı’nda bulunan İdil Kültür Merkezi’ne geçen hafta düzenlenen operasyonda gözaltına alınan Grup Yorum üyeleri Ali Aracı, İnan Altın, Selma Altın, Sultan Gökçek, Fırat Kıl, Dilan Poyraz, Helin Bölek, Abdullah Özgün’ün tutuklanmasına karar verdi.
Grup Yorum üyeleri geçtiğimiz hafta Okmeydanı'nda bulunan İdil Kültür Merkezi'ne yapılan polis baskınında gözaltına alınmıştı.
Tutuklama kararını Halkın Hukuk Bürosu, Twitter hesabından duyurdu.
Kültür merkezinin kafesin tadilatında çalışan işçiler Musa Varıcı, Cemil Varıcı, Mehmet Varıcı’ya ise ev hapsi verildi.
Mahkeme, Okmeydanı’nda bulunan İdil Kültür Merkezi’ne geçen hafta düzenlenen operasyonda gözaltına alınan Grup Yorum üyeleri Ali Aracı, İnan Altın, Selma Altın, Sultan Gökçek, Fırat Kıl, Dilan Poyraz, Helin Bölek, Abdullah Özgün’ün tutuklanmasına karar verdi.
Grup Yorum üyeleri geçtiğimiz hafta Okmeydanı'nda bulunan İdil Kültür Merkezi'ne yapılan polis baskınında gözaltına alınmıştı.
Tutuklama kararını Halkın Hukuk Bürosu, Twitter hesabından duyurdu.
Kültür merkezinin kafesin tadilatında çalışan işçiler Musa Varıcı, Cemil Varıcı, Mehmet Varıcı’ya ise ev hapsi verildi.
Adana'da patlama! Acı haberi valilik açıkladı
Adana'dan son dakika haberi... Adana Valiliği'nin otoparkında bu sabah bir patlama meydana geldi. DHA'nın haberine göre teröristler bomba yüklü araç patlattı. Adana Valisi ise yaptığı açıklamada patlamada 2 vatandaşın hayatını kaybettiğini, 16 kişinin yaralandığını duyurdu. Adana Valisi Demirtaş, "Saat 08.05 civarında otoparkta Valilik makam girişine yakın yerde araç patlatılıyor. Bir kadın tarafından olayın gerçekleştirildiği tahmin ediliyor" dedi.
DHA'nın geçtiği habere göre Adana Valiliği’ne bu sabah teröristler bomba yükü araçla saldırı düzenledi. Merkez Seyhan İlçesi’ndeki Döşeme Mahallesi Mehmet Nuri Sabuncu Bulvarı’nda bulunan Adana Valiliği’nin önündeki açık otoparktaki patlama saat 08.05’te meydana geldi. İlk belirlemelere göre teröristler önceden getirdiği bomba yüklü aracı tam mesai saatinin başladığı sırada infilak ettirdi.
Kentin büyük bölümünden duyulan patlamayla birlikte otoparktaki araçlar yanmaya başlarken o sırada araçlarını park eden ve oradan geçenler yaralandı. Valilik binası başta olmak üzere çevredeki çok sayıda binanın camları kırıldı. Polis bölgeyi güvenlik çemberine aldı.
Güvenlik güçleri bombalı araçla saldırıyı düzenleyen teröristlerin yakalanması için operasyon başlattı.
2 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ, 16 YARALI VAR
Adana Valisi Mahmut Demirtaş, "Saat 08.05 civarında otoparkta Valilik makam girişine yakın yerde araç patlatılıyor. Bir kadın tarafından olayın gerçekleştirildiği tahmin ediliyor.” dedi. Demirtaş, patlamada 2 kişinin yaşamını yitirdiğini, 16 kişinin yaralandığını bildirdi.
33 PLAKALI ARAÇ
Demirtaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, patlamanın 33 plakalı bir araçta meydana geldiğini söyledi.
KADIN TERÖRİST ŞÜPHESİ
Aracın bu zamana kadar herhangi arama kaydının olmadığını anlatan Demirtaş, "Saat 08.05 civarında otoparkta Valilik makam girişine yakın yerde araç patlatılıyor. Bir kadın tarafından olayın gerçekleştirildiği tahmin ediliyor. Patlamada 2 kişi öldü, 16 kişi yaralandı. Yaralılar hastanelere kaldırıldı." diye konuştu.
AB BAKANI: VALİMİZLE KONUŞTUM, YARALILARIMIZ VAR
AB Bakanı Ömer Çelik de Twitter hesabından Adana'daki patlamayla ilgili şunladı söyledi:
''ADANA Valiliği önünde otoparkta bir patlama gerçekleşti. Valimizle konuştum. Yaralılarımız var.Yaralılarımıza acil şifa diliyorum. Aydınlığın işareti olan sabah saatlerinde bu alçak saldırı gerçekleşti. Adanamıza geçmiş olsun. Lanetli terör insanımızı hedef almaya devam ediyor. İnsanlık adına bu terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz.''
DHA'nın geçtiği habere göre Adana Valiliği’ne bu sabah teröristler bomba yükü araçla saldırı düzenledi. Merkez Seyhan İlçesi’ndeki Döşeme Mahallesi Mehmet Nuri Sabuncu Bulvarı’nda bulunan Adana Valiliği’nin önündeki açık otoparktaki patlama saat 08.05’te meydana geldi. İlk belirlemelere göre teröristler önceden getirdiği bomba yüklü aracı tam mesai saatinin başladığı sırada infilak ettirdi.
Kentin büyük bölümünden duyulan patlamayla birlikte otoparktaki araçlar yanmaya başlarken o sırada araçlarını park eden ve oradan geçenler yaralandı. Valilik binası başta olmak üzere çevredeki çok sayıda binanın camları kırıldı. Polis bölgeyi güvenlik çemberine aldı.
Güvenlik güçleri bombalı araçla saldırıyı düzenleyen teröristlerin yakalanması için operasyon başlattı.
2 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ, 16 YARALI VAR
Adana Valisi Mahmut Demirtaş, "Saat 08.05 civarında otoparkta Valilik makam girişine yakın yerde araç patlatılıyor. Bir kadın tarafından olayın gerçekleştirildiği tahmin ediliyor.” dedi. Demirtaş, patlamada 2 kişinin yaşamını yitirdiğini, 16 kişinin yaralandığını bildirdi.
33 PLAKALI ARAÇ
Demirtaş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, patlamanın 33 plakalı bir araçta meydana geldiğini söyledi.
KADIN TERÖRİST ŞÜPHESİ
Aracın bu zamana kadar herhangi arama kaydının olmadığını anlatan Demirtaş, "Saat 08.05 civarında otoparkta Valilik makam girişine yakın yerde araç patlatılıyor. Bir kadın tarafından olayın gerçekleştirildiği tahmin ediliyor. Patlamada 2 kişi öldü, 16 kişi yaralandı. Yaralılar hastanelere kaldırıldı." diye konuştu.
AB BAKANI: VALİMİZLE KONUŞTUM, YARALILARIMIZ VAR
AB Bakanı Ömer Çelik de Twitter hesabından Adana'daki patlamayla ilgili şunladı söyledi:
''ADANA Valiliği önünde otoparkta bir patlama gerçekleşti. Valimizle konuştum. Yaralılarımız var.Yaralılarımıza acil şifa diliyorum. Aydınlığın işareti olan sabah saatlerinde bu alçak saldırı gerçekleşti. Adanamıza geçmiş olsun. Lanetli terör insanımızı hedef almaya devam ediyor. İnsanlık adına bu terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz.''
Gülen'e disiplin para cezası
FETÖ elebaşı Fethullah Gülen, "kişilik haklarını ihlal ettiği" iddiasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine açtığı manevi tazminat davasında 2 bin lira disiplin para cezasına çarptırıldı.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, "kişilik haklarını ihlal ettiği" iddiasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhine açtığı manevi tazminat davasında 2 bin lira disiplin para cezasına çarptırıldı.
Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, FETÖ elebaşı Gülen'in Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine açtığı 100 bin liralık manevi tazminat davasının gerekçeli kararını açıkladı. Kararda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı tarafından Gülen aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesinin talep edildiği hatırlatıldı.
Davanın, FETÖ elebaşı Gülen tarafından kötü niyetle açıldığı belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Davalı ve onun gibi diğer üst düzey yöneticileri, siyasileri, basın ve medyayı da sindirmeye yönelik açıldığı anlaşıldığından, davacının haksız olduğunu bilerek, hiçbir hakkı olmadan, kötü niyetle bu davayı açıp kendisini ve mensubu olduğu örgütü kamuoyu önünde aklamaya yönelik iş bu davanın da açıldığı belirlendiğinden, bu nedenlerle yasal şartlar oluştuğundan bizzat davacının 2 bin lira disiplin para cezası ile mahkum edilmesine de karar verilmesi gerekmiş, bu gerekçe ile hükmün tesisi yasal görülmüştür."
Gerekçeli kararda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Kötü niyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları" başlıklı 329. maddesinin 2. fıkrasındaki "Kötü niyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı halde dava açan taraf, bundan başka 500 Türk Lirasından 5 bin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkum edilebilir. Bu hallere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır" ifadelerine yer verildi.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, "kişilik haklarını ihlal ettiği" iddiasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhine açtığı manevi tazminat davasında 2 bin lira disiplin para cezasına çarptırıldı.
Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, FETÖ elebaşı Gülen'in Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine açtığı 100 bin liralık manevi tazminat davasının gerekçeli kararını açıkladı. Kararda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı tarafından Gülen aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesinin talep edildiği hatırlatıldı.
Davanın, FETÖ elebaşı Gülen tarafından kötü niyetle açıldığı belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Davalı ve onun gibi diğer üst düzey yöneticileri, siyasileri, basın ve medyayı da sindirmeye yönelik açıldığı anlaşıldığından, davacının haksız olduğunu bilerek, hiçbir hakkı olmadan, kötü niyetle bu davayı açıp kendisini ve mensubu olduğu örgütü kamuoyu önünde aklamaya yönelik iş bu davanın da açıldığı belirlendiğinden, bu nedenlerle yasal şartlar oluştuğundan bizzat davacının 2 bin lira disiplin para cezası ile mahkum edilmesine de karar verilmesi gerekmiş, bu gerekçe ile hükmün tesisi yasal görülmüştür."
Gerekçeli kararda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Kötü niyetle veya haksız dava açılmasının sonuçları" başlıklı 329. maddesinin 2. fıkrasındaki "Kötü niyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı halde dava açan taraf, bundan başka 500 Türk Lirasından 5 bin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkum edilebilir. Bu hallere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır" ifadelerine yer verildi.
22 Kasım 2016 Salı
Zehirlenerek öldürüldü mü?
Özbekistan'ın Eylül'de hayatını kaybeden eski Cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un aylardır ortalıkta görünmeyen büyük kızı Gülnara Kerimova’nın (44) zehirlenerek öldürüldüğü ileri sürüldü.
Orta Asya'dan verdiği haberlerle tanınan "Tsentr-1" adlı site tarafından ortaya atılan ve bir Özbek ulusal güvenlik servisi görevlisine dayandırılan iddiaya göre, zehirlenerek öldürülen Gülnara Kerimova 5 Kasım’da Özbekistan'ın başkenti Taşkent’te toprağa verildi. Mezarın başka biri tarafından bulunmaması için de yerle bir edildiği öne sürüldü.
Söz konusu kaynak, Kerimova'nın defin sürecine bizzat şahit olduğunu iddia etti.
Bir aile ferdi de Rus haber ajansı RIA Novosti'ye yaptığı açıklamada, Kerimova ile ilgili iddiaları yalanladı.
ZORLA AKIL HASTANESİNE KAPATILDIĞI ÖNE SÜRÜLMÜŞTÜ
Aylardır kamuoyunun karşısına geçmeyen ve tek bir fotoğrafı dahi yayımlanmayan Kerimova, babasının Eylül ayındaki cenaze törenine de katılmamıştı.
Ekim ayında basına yansıyan iddialarda; Kerimova'nın, babası İslam Kerimov öldükten sonra başkanlık koltuğuna oturan 59 yaşındaki Şevket Mirziyoyev tarafından zorla akıl hastanesine kapatıldığı öne sürülmüştü.
KERİMOV KIZINI EV HAPSİNE ALDIRMIŞTI
Bir dönemin ‘dokunulamaz’ isimlerinden Gülnara Kerimova, son yıllarda uluslararası medyaya yaptığı açıklamalarda, annesi ve kız kardeşine açıktan cephe almıştı. Onları büyücülükle suçlayan Kerimova, ülkenin istihbarat şefinin babasının yerinde gözü olduğunu savunmuştu. Ticari faaliyetleriyle ilgili birçok skandal ortaya çıkan Kerimova hakkında rüşvet, kara para aklama gibi suçlamalarla hakkında soruşturma açılmıştı. Ayrıca, Gülnara’nın ortaya çıkan yarı çıplak fotoğrafları da babasının öfkesini artırmıştı. Bu gelişmeler sonucunda o döneme kadar babasının varisi olarak görülen Gülnara ev hapsine alınmıştı.
İş kadını, şarkıcı, hayır kurumları yöneticisi, diplomat, modacı, medya patronu, oyuncu gibi birçok sıfata sahip olan ve lüks hayat tarzıyla tanınan Gülnara, sık sık partilerde ünlü oyuncu ve müzisyenlerle boy gösteriyordu. Kerimov’un iki kızı ve bir oğlu bulunuyor. Kerimov, ilk evliliğinden olan oğlunu pek yakınında tutmuyordu. Medyanın da ilgisi Özbek siyasetçinin kızları Gülnara (44) ve Lola’nın (38) üzerindeydi. Ancak iki kız kardeş birbirleriyle yıllardır konuşmuyor. cnntürk
Orta Asya'dan verdiği haberlerle tanınan "Tsentr-1" adlı site tarafından ortaya atılan ve bir Özbek ulusal güvenlik servisi görevlisine dayandırılan iddiaya göre, zehirlenerek öldürülen Gülnara Kerimova 5 Kasım’da Özbekistan'ın başkenti Taşkent’te toprağa verildi. Mezarın başka biri tarafından bulunmaması için de yerle bir edildiği öne sürüldü.
Söz konusu kaynak, Kerimova'nın defin sürecine bizzat şahit olduğunu iddia etti.
Bir aile ferdi de Rus haber ajansı RIA Novosti'ye yaptığı açıklamada, Kerimova ile ilgili iddiaları yalanladı.
ZORLA AKIL HASTANESİNE KAPATILDIĞI ÖNE SÜRÜLMÜŞTÜ
Aylardır kamuoyunun karşısına geçmeyen ve tek bir fotoğrafı dahi yayımlanmayan Kerimova, babasının Eylül ayındaki cenaze törenine de katılmamıştı.
Ekim ayında basına yansıyan iddialarda; Kerimova'nın, babası İslam Kerimov öldükten sonra başkanlık koltuğuna oturan 59 yaşındaki Şevket Mirziyoyev tarafından zorla akıl hastanesine kapatıldığı öne sürülmüştü.
KERİMOV KIZINI EV HAPSİNE ALDIRMIŞTI
Bir dönemin ‘dokunulamaz’ isimlerinden Gülnara Kerimova, son yıllarda uluslararası medyaya yaptığı açıklamalarda, annesi ve kız kardeşine açıktan cephe almıştı. Onları büyücülükle suçlayan Kerimova, ülkenin istihbarat şefinin babasının yerinde gözü olduğunu savunmuştu. Ticari faaliyetleriyle ilgili birçok skandal ortaya çıkan Kerimova hakkında rüşvet, kara para aklama gibi suçlamalarla hakkında soruşturma açılmıştı. Ayrıca, Gülnara’nın ortaya çıkan yarı çıplak fotoğrafları da babasının öfkesini artırmıştı. Bu gelişmeler sonucunda o döneme kadar babasının varisi olarak görülen Gülnara ev hapsine alınmıştı.
İş kadını, şarkıcı, hayır kurumları yöneticisi, diplomat, modacı, medya patronu, oyuncu gibi birçok sıfata sahip olan ve lüks hayat tarzıyla tanınan Gülnara, sık sık partilerde ünlü oyuncu ve müzisyenlerle boy gösteriyordu. Kerimov’un iki kızı ve bir oğlu bulunuyor. Kerimov, ilk evliliğinden olan oğlunu pek yakınında tutmuyordu. Medyanın da ilgisi Özbek siyasetçinin kızları Gülnara (44) ve Lola’nın (38) üzerindeydi. Ancak iki kız kardeş birbirleriyle yıllardır konuşmuyor. cnntürk
16 bin yeni memur alınacak
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "2017 yılı içinde Adalet Bakanlığı olarak yaklaşık 16 bin yeni personel alımı yapacağız" dedi.
Bozdağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığının 2017 yılı bütçesine ilişkin görüşmelerde, milletvekillerinin sorularına ve yöneltilen eleştirilere cevap verdi.
Bakan Bozdağ, önümüzdeki yıl personel alımı yapılacağını bildirerek, şunları söyledi: "2017 yılı içinde Adalet Bakanlığı olarak yaklaşık 16 bin yeni personel alımı yapacağız. Bunlardan kastım icra katibi, zabıt katibi, mübaşir, teknisyen, şoför, kaloriferci, infaz koruma memuru, infaz katibi gibi şeyler ve de hakim savcı alımı dahil 16 bin civarında alım yapılacaktır. Son çıkarılan KHK ile biz uzman çavuşlar ve uzman erbaşlardan 2 yıl çalıştıktan sonra görevden ayrılanların gardiyan olarak mesleğe alımı konusunda bir hüküm koyduk. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili bir ilana çıkacağız. 35 yaşını doldurmamış olanlar arasından bunun seçimi yapılacak. Zannedersem ilk ilanda 5 bin kişi bunlardan alacağız. Büyük ihtimalle aralık ayı içinde bunun ilanını yapacağız."
Bozdağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Adalet Bakanlığının 2017 yılı bütçesine ilişkin görüşmelerde, milletvekillerinin sorularına ve yöneltilen eleştirilere cevap verdi.
Bakan Bozdağ, önümüzdeki yıl personel alımı yapılacağını bildirerek, şunları söyledi: "2017 yılı içinde Adalet Bakanlığı olarak yaklaşık 16 bin yeni personel alımı yapacağız. Bunlardan kastım icra katibi, zabıt katibi, mübaşir, teknisyen, şoför, kaloriferci, infaz koruma memuru, infaz katibi gibi şeyler ve de hakim savcı alımı dahil 16 bin civarında alım yapılacaktır. Son çıkarılan KHK ile biz uzman çavuşlar ve uzman erbaşlardan 2 yıl çalıştıktan sonra görevden ayrılanların gardiyan olarak mesleğe alımı konusunda bir hüküm koyduk. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili bir ilana çıkacağız. 35 yaşını doldurmamış olanlar arasından bunun seçimi yapılacak. Zannedersem ilk ilanda 5 bin kişi bunlardan alacağız. Büyük ihtimalle aralık ayı içinde bunun ilanını yapacağız."
Faturalarını otomatik ödeyenler, ekstreyi kontrol edin!
Tüketici Başvuru Merkezi (TBM) Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, elektrik, su, doğalgaz, telefon, kira gibi faturalarını "otomatik ödeme talimatı" ile kredi kartından ödeyen tüketicilere faiz yansıtılmaya başlandığı yönünde kendilerine şikayetler geldiğini belirterek, ekstresinde bununla ilgili ayrıntı gören tüketicilerin itiraz edebileceğini söyledi.
Ağaoğlu, ülkede milyonlarca kredi kartı kullanıldığını, birçok tüketicinin bu kartlara otomatik ödeme talimatları verdiğini belirtti.
Faturaların bankalar aracılığıyla karttan otomatik ödendiği için birçok tüketicinin ekstreye yansıtılan fatura tutarlarını detaylı incelemediğini ifade eden Ağaoğlu, bugüne kadar otomatik ödenen faturalara faiz yansıtılmadığını söyledi.
Ağaoğlu, "Tüketici Kanununa göre sözleşmelerde tüketici aleyhine tek taraflı değişiklik yapılamaz ancak kredi kartı hesabından otomatik ödenen doğalgaz, elektrik, su, telefon gibi faturalar için bazı bankalar faiz yansıtmaya başlamış. Bunu tüketiciye haber vermeden yapmaları haksız ve hukuksuzdur" dedi.
"Uygulama kötü bir sürpriz"
Bu uygulamanın tüketiciler için kötü bir sürpriz olduğunu vurgulayan Ağaoğlu, şunları kaydetti:
"Son günlerde bu konuda şikayetler ve faiz yansıtıldığına dair kredi kartı ekstreleri gelmeye başladı. İki tüketici bu konuda bize başvuruda bulundu. 'Otomatik fatura ödeme faizi' adı altında bir müşteriden 7,63 lira, diğerinden de buna yakın kesinti yapılmış.
"Tüketiciler dikkatli olmalı"
Şu anda bütün bankalar yapıyor diyemeyiz ancak tüketiciler bu konuda dikkatli olmalı. Bazı bankalar, bu değişikliği, ödendiği tarihten hesap kesim tarihine kadar faiz yürütüleceğini, kredi kartı hesap özetinin altına yazarak tüketiciye fark ettirmeden uygulamaya sokmuşlar.
Bankaların önceden haber vermeden, tüketicinin onayını almadan yansıttıkları bu faizlere itiraz edilebilir.
"Ekstreleri sürekli kontrol edin"
Yürürlükteki mevzuata göre bankalar, faizle ilgili değişiklikleri en az 30 gün önceden tüketiciye bildirmesi gerekir. Hesap özeti bildirimine birtakım notlar yazılmak suretiyle tüketici aleyhine yapılan değişiklikler, geçersizdir. Bu konuda tüketiciler ekstrelerini sürekli kontrol etmeli, hakkını savunmalıdır."
Ağaoğlu, otomatik ödemelere yansıtılan faiz gibi ilave ücretlendirmelere yasal dayanak oluşturulmaya çalışıldığını vurgulayarak, "Bankalar fatura tahsilatından herhangi bir ücret ve komisyon almak istiyorlarsa bunu tüketicilerden değil adına tahsilat yaptıkları şirket ve kurumlardan talep etmelidirler çünkü o kurumlar alacaklarını tahsil etmek için kuracakları sistem, ofis, personel ve birçok giderden tasarruf sağlıyorlar. Zaten bankalar o kurumlarla anlaşırken ya belli oranda bir komisyon alıyorlar veya ödemelerini 30-45 gün gibi süre sonra aktarıyorlar" ifadelerini kullandı.
Ağaoğlu, ülkede milyonlarca kredi kartı kullanıldığını, birçok tüketicinin bu kartlara otomatik ödeme talimatları verdiğini belirtti.
Faturaların bankalar aracılığıyla karttan otomatik ödendiği için birçok tüketicinin ekstreye yansıtılan fatura tutarlarını detaylı incelemediğini ifade eden Ağaoğlu, bugüne kadar otomatik ödenen faturalara faiz yansıtılmadığını söyledi.
Ağaoğlu, "Tüketici Kanununa göre sözleşmelerde tüketici aleyhine tek taraflı değişiklik yapılamaz ancak kredi kartı hesabından otomatik ödenen doğalgaz, elektrik, su, telefon gibi faturalar için bazı bankalar faiz yansıtmaya başlamış. Bunu tüketiciye haber vermeden yapmaları haksız ve hukuksuzdur" dedi.
"Uygulama kötü bir sürpriz"
Bu uygulamanın tüketiciler için kötü bir sürpriz olduğunu vurgulayan Ağaoğlu, şunları kaydetti:
"Son günlerde bu konuda şikayetler ve faiz yansıtıldığına dair kredi kartı ekstreleri gelmeye başladı. İki tüketici bu konuda bize başvuruda bulundu. 'Otomatik fatura ödeme faizi' adı altında bir müşteriden 7,63 lira, diğerinden de buna yakın kesinti yapılmış.
"Tüketiciler dikkatli olmalı"
Şu anda bütün bankalar yapıyor diyemeyiz ancak tüketiciler bu konuda dikkatli olmalı. Bazı bankalar, bu değişikliği, ödendiği tarihten hesap kesim tarihine kadar faiz yürütüleceğini, kredi kartı hesap özetinin altına yazarak tüketiciye fark ettirmeden uygulamaya sokmuşlar.
Bankaların önceden haber vermeden, tüketicinin onayını almadan yansıttıkları bu faizlere itiraz edilebilir.
"Ekstreleri sürekli kontrol edin"
Yürürlükteki mevzuata göre bankalar, faizle ilgili değişiklikleri en az 30 gün önceden tüketiciye bildirmesi gerekir. Hesap özeti bildirimine birtakım notlar yazılmak suretiyle tüketici aleyhine yapılan değişiklikler, geçersizdir. Bu konuda tüketiciler ekstrelerini sürekli kontrol etmeli, hakkını savunmalıdır."
Ağaoğlu, otomatik ödemelere yansıtılan faiz gibi ilave ücretlendirmelere yasal dayanak oluşturulmaya çalışıldığını vurgulayarak, "Bankalar fatura tahsilatından herhangi bir ücret ve komisyon almak istiyorlarsa bunu tüketicilerden değil adına tahsilat yaptıkları şirket ve kurumlardan talep etmelidirler çünkü o kurumlar alacaklarını tahsil etmek için kuracakları sistem, ofis, personel ve birçok giderden tasarruf sağlıyorlar. Zaten bankalar o kurumlarla anlaşırken ya belli oranda bir komisyon alıyorlar veya ödemelerini 30-45 gün gibi süre sonra aktarıyorlar" ifadelerini kullandı.
Günlük ev kiralayanlar dikkat: Cezası 10 bin lira!
OHAL kapsamında yayınlanan son Kanun Hükmünde Kararname ile günübirlik kiralanan evlerde de kimlik bildirimi zorunlu hale getirildi. Bu evleri kiralayanlardan, genel kolluk kuvvetlerinin terminallerine bağlanmayanlara 10 bin lira, anlık veri göndermeyen veya gerçeğe aykırı kayıt tutanlara 5 bin lira idari para cezası verilecek.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında, günübirlik ev kiralayanlara da kimlik bildirimi zorunlu hale getirildi.
Buna göre, 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu'nun ikinci maddesinin birinci fıkrasına, "bekar odaları" ibaresinden sonra gelmek üzere "günübirlik kiralanan evler" ibaresi eklendi.
Para cezaları getirildi
Söz konusu düzenleme ile kanunun ikinci maddesinde sayılan özel veya resmi her türlü konaklama tesisleri, tüm kayıtlarını bilgisayarda günü gününe tutmak, genel kolluk kuvvetlerinin bilgisayar terminallerine bağlanarak mevcut bilgi, belge ve kayıtları genel kolluk kuvvetlerine anlık olarak bildirmek zorunda.
Genel kolluk kuvvetlerinin terminallerine bağlanmayanlara mülki idare amirlerince 10 bin lira, anlık veri göndermeyen veya gerçeğe aykırı kayıt tutanlara 5 bin lira idari para cezası verilecek. Bu fiillerin tekrarı halinde işletme ruhsatları iptal edilecek. Ayrıca bu maddeye göre verilen idari para cezaları, tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenecek.
İki ay süre tanındı
Söz konusu tesisler, genel kolluk kuvvetlerinin terminallerine bağlanmak için gerekli işlemleri bugünden itibaren iki ay içinde tamamlayacak.
678 sayılı KHK ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 75'inci maddesine, "Afet, kitlesel göç ve teröre maruz kalan yerleşim birimlerinin belediyeleri ile bu kanunun 45'inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyelerde, vali veya belediye başkanı, aksayan belediye hizmetinin başka bir belediye tarafından yerine getirilmesini talep edebilir. Yardım istenilen belediye, meclis kararına gerek olmaksızın İçişleri Bakanının izniyle bu talebi yerine getirebilir" fıkrası eklendi.
Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yer alan 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında, günübirlik ev kiralayanlara da kimlik bildirimi zorunlu hale getirildi.
Buna göre, 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu'nun ikinci maddesinin birinci fıkrasına, "bekar odaları" ibaresinden sonra gelmek üzere "günübirlik kiralanan evler" ibaresi eklendi.
Para cezaları getirildi
Söz konusu düzenleme ile kanunun ikinci maddesinde sayılan özel veya resmi her türlü konaklama tesisleri, tüm kayıtlarını bilgisayarda günü gününe tutmak, genel kolluk kuvvetlerinin bilgisayar terminallerine bağlanarak mevcut bilgi, belge ve kayıtları genel kolluk kuvvetlerine anlık olarak bildirmek zorunda.
Genel kolluk kuvvetlerinin terminallerine bağlanmayanlara mülki idare amirlerince 10 bin lira, anlık veri göndermeyen veya gerçeğe aykırı kayıt tutanlara 5 bin lira idari para cezası verilecek. Bu fiillerin tekrarı halinde işletme ruhsatları iptal edilecek. Ayrıca bu maddeye göre verilen idari para cezaları, tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenecek.
İki ay süre tanındı
Söz konusu tesisler, genel kolluk kuvvetlerinin terminallerine bağlanmak için gerekli işlemleri bugünden itibaren iki ay içinde tamamlayacak.
678 sayılı KHK ile 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 75'inci maddesine, "Afet, kitlesel göç ve teröre maruz kalan yerleşim birimlerinin belediyeleri ile bu kanunun 45'inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince belediye başkanı veya başkan vekili görevlendirilen belediyelerde, vali veya belediye başkanı, aksayan belediye hizmetinin başka bir belediye tarafından yerine getirilmesini talep edebilir. Yardım istenilen belediye, meclis kararına gerek olmaksızın İçişleri Bakanının izniyle bu talebi yerine getirebilir" fıkrası eklendi.
21 Kasım 2016 Pazartesi
'Cinsel istismar önergesi' komisyona geri çekildi
Başbakan Binali Yıldırım, toplumda geniş tepkileri tetikleyen ve gece yarısı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "geniş mutabakatla çözün" çağrısı yaptığı "cinsel istismar önerisini", Komisyona geri çektiklerini açıkladı. Başbakan Yıldırım, "Etraflıca bütün tarafların görüşleri de dikkate alınarak bu sorun mutlaka ve mutlaka çözüme ulaştırılacaktır" dedi.
Başbakan Binali Yıldırım, "cinsel istismar önerisini", Komisyona geri çektiklerini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önergeyle ilgili "geniş mutabakat sağlanması" çağrısına işaret eden Yıldırım, muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, vatandaşlar, uzmanlar ve akademisyenlerden gelen önerileri dikkate alarak sorunu çözeceklerini söyledi.
'AK Parti suç olarak tanımladı'
İstanbul'da Haliç Kongre Merkezi'nde katılacağı "Bilişim Zirvesi 2016" öncesinde açıklamada bulunan Başbakan Yıldırım, çocuk yaşta evliliklerinin AK Parti döneminde Türk Ceza Kanunu'nda suç haline getirildiğini söyleyerek, bu kanun değişikliği önergesini getirme amaçlarını şöyle açıkladı:
"Bu değişikliği bilemeyen gençler 17-18 yaşından önce evlilik yapıyor. O evlilikten çocuklar yapınca, o çocukların nüfusa kaydı esnasında bunun suç olduğunu öğreniyor. Böylece erkek cezaevine gidiyor, kadın çocuklarla ortada kalıyor. Yani gençlerin yaptığı bu evliliğin bedelini çocuklar ödüyor. Özellikle bu toplumda bilindiğinden daha derin kanayan bir yaradır. Bunu görmek lazım."
'Birden bire kıyamet koptu'
Seçim meydanlarında AK Parti'nin de CHP ve MHP'nin de bu sorunla karşılaştığını ve çözümü için söz verdiğini dile getiren Başbakan Yıldırım, önergeyi TBMM'ye getirirken buradan hareket ettiklerini ifade etti. Başbakan Yıldırım, tanımladığı bu sorunu yaşayan bazı çiftlerin isimlerini de sıralayarak, "Binlerce gencin sorununu çözelim diye bir girişimde bulunduk ve Meclis'e bir kanun teklifi verdik. Ne olduysa birden bire kıyamet koptu. Neymiş efendim 'tecavüzcüye af geliyor' Böyle bir şey yok, bizim amacımız bu mağduriyeti gidermek" diye konuştu.
'Muhalefete kızdı: Kısmen başardılar'
Muhalefet partilerine yönelik eleştirilerde bulunan Başbakan Yıldırım, "Muhalefet partilerine bu konuda uzlaşma çağrıları yaptık ve hatta dedik ki, 'teklifiniz varsa, buyrun teklifinizi de getirin, bu meseleyim çözelim, böylece kanayan yara ortadan kalksın'. Ne yazık ki bu çağrımız gerektiği gibi kabul görmediği gibi bunu bir siyasi rant olarak kullanma yolunu tercih edip çok önemli bir sorunu yine ıskaladılar. Ayrıca bu yönde toplumda da bir kafa karışıklığı oluşturmayı kısmen başardılar" şeklinde konuştu.
'Cumhurbaşkanının çağrısı'
Başbakan Yıldırım daha sonra önergeyi geri çektiklerini şu sözlerle açıkladı:
"Gerek toplumdaki mutabakatın tam anlamıyla sağlanması, gerek Cumhurbaşkanımızın bu konudaki 'geniş mutabakat' çağrısı, gerekse de muhalefet partilerine kendi önerilerini geliştirmeleri için zaman tanınması bakımından Meclis'teki bu tasarıyı komisyona alıyoruz. Komisyonda etraflıca bütün tarafların görüşleri de dikkate alınarak bu sorun mutlaka ve mutlaka çözüme ulaştırılacaktır."
Muhalefet, sivil toplum, uzmanlar...
Bu sorununun bedelini çocukların çektiğini ve sorunu görmezden gelemeyeceklerini yineleyen Başbakan Yıldırım, bir soru üzerine de "CHP ve MHP'den bir teklif gelirse, bu da dikkate alınarak önerge olgunlaştırılacak. Gelmezse, sivil toplum örgütleri, vatandaşlar, uzmanlar, akademisyenlerden gelen önerileri de dikkate alarak bu meseleyi de halledeceğiz" dedi. cnntürk
Başbakan Binali Yıldırım, "cinsel istismar önerisini", Komisyona geri çektiklerini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önergeyle ilgili "geniş mutabakat sağlanması" çağrısına işaret eden Yıldırım, muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, vatandaşlar, uzmanlar ve akademisyenlerden gelen önerileri dikkate alarak sorunu çözeceklerini söyledi.
'AK Parti suç olarak tanımladı'
İstanbul'da Haliç Kongre Merkezi'nde katılacağı "Bilişim Zirvesi 2016" öncesinde açıklamada bulunan Başbakan Yıldırım, çocuk yaşta evliliklerinin AK Parti döneminde Türk Ceza Kanunu'nda suç haline getirildiğini söyleyerek, bu kanun değişikliği önergesini getirme amaçlarını şöyle açıkladı:
"Bu değişikliği bilemeyen gençler 17-18 yaşından önce evlilik yapıyor. O evlilikten çocuklar yapınca, o çocukların nüfusa kaydı esnasında bunun suç olduğunu öğreniyor. Böylece erkek cezaevine gidiyor, kadın çocuklarla ortada kalıyor. Yani gençlerin yaptığı bu evliliğin bedelini çocuklar ödüyor. Özellikle bu toplumda bilindiğinden daha derin kanayan bir yaradır. Bunu görmek lazım."
'Birden bire kıyamet koptu'
Seçim meydanlarında AK Parti'nin de CHP ve MHP'nin de bu sorunla karşılaştığını ve çözümü için söz verdiğini dile getiren Başbakan Yıldırım, önergeyi TBMM'ye getirirken buradan hareket ettiklerini ifade etti. Başbakan Yıldırım, tanımladığı bu sorunu yaşayan bazı çiftlerin isimlerini de sıralayarak, "Binlerce gencin sorununu çözelim diye bir girişimde bulunduk ve Meclis'e bir kanun teklifi verdik. Ne olduysa birden bire kıyamet koptu. Neymiş efendim 'tecavüzcüye af geliyor' Böyle bir şey yok, bizim amacımız bu mağduriyeti gidermek" diye konuştu.
'Muhalefete kızdı: Kısmen başardılar'
Muhalefet partilerine yönelik eleştirilerde bulunan Başbakan Yıldırım, "Muhalefet partilerine bu konuda uzlaşma çağrıları yaptık ve hatta dedik ki, 'teklifiniz varsa, buyrun teklifinizi de getirin, bu meseleyim çözelim, böylece kanayan yara ortadan kalksın'. Ne yazık ki bu çağrımız gerektiği gibi kabul görmediği gibi bunu bir siyasi rant olarak kullanma yolunu tercih edip çok önemli bir sorunu yine ıskaladılar. Ayrıca bu yönde toplumda da bir kafa karışıklığı oluşturmayı kısmen başardılar" şeklinde konuştu.
'Cumhurbaşkanının çağrısı'
Başbakan Yıldırım daha sonra önergeyi geri çektiklerini şu sözlerle açıkladı:
"Gerek toplumdaki mutabakatın tam anlamıyla sağlanması, gerek Cumhurbaşkanımızın bu konudaki 'geniş mutabakat' çağrısı, gerekse de muhalefet partilerine kendi önerilerini geliştirmeleri için zaman tanınması bakımından Meclis'teki bu tasarıyı komisyona alıyoruz. Komisyonda etraflıca bütün tarafların görüşleri de dikkate alınarak bu sorun mutlaka ve mutlaka çözüme ulaştırılacaktır."
Muhalefet, sivil toplum, uzmanlar...
Bu sorununun bedelini çocukların çektiğini ve sorunu görmezden gelemeyeceklerini yineleyen Başbakan Yıldırım, bir soru üzerine de "CHP ve MHP'den bir teklif gelirse, bu da dikkate alınarak önerge olgunlaştırılacak. Gelmezse, sivil toplum örgütleri, vatandaşlar, uzmanlar, akademisyenlerden gelen önerileri de dikkate alarak bu meseleyi de halledeceğiz" dedi. cnntürk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)