CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, açığa alınan öğretmenlerle ilgili 2. göreve iade hazırlığı bulunduğunu açıkladı.
CHP İzmir Milletvekili ve Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Mustafa Balbay, açığa alınan öğretmenler arasında 7 bin öğretmenin incelendiğini ve yaklaşık 3 bin 500-4 bin öğretmenin daha göreve iade edilmesinin beklendiğini söyledi.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ile görüşen Balbay'ın aktardığına göre öğretmenlerle ilgili durum şöyle: “Bank Asya'da hesabı olanlar incelendi; sadece 8 Ocak 2014 günü Gülen'in ‘Bank Asya'ya para yatırın' talimatına uyanlar FETÖ bağlantılı olarak değerlendirildi. İlk 10 bin açığa alma listesindeki 6 bin öğretmen görevine iade edildi. Hazırlanan ikinci liste 10 gün içinde sonuçlanacak. 7 bin öğretmenin incelenmekte olduğu bu çalışmada 3 bin 500-4 bin kişinin iadesi bekleniyor.”
“GERÇEKTEN AKLANDIĞI YA DA SUÇLU OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ”
6 bin 7 öğretmenin göreve iadesi konusunda Meclis’te konuşan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ise, gerçekten bu öğretmenlerin aklandığı ya da suçlu olduğu anlamına da gelmediğini söyledi. Yılmaz, bir idari tedbir olarak görevden alınma yapıldığını, idari tedbiri uygulamanının da kamu yararı açısından uygun olmadıklarını gördüklerini ifade etti.
28 Kasım 2016 Pazartesi
27 Kasım 2016 Pazar
İşte Sayısal Loto'da kazanan numaralar
Milli Piyango İdaresince düzenlenen Sayısal Loto'nun bu haftaki çekilişi yapıldı. Bin 46'ıncı hafta çekilişinde kazandıran numaralar 5, 21, 22, 26, 29 ve 44 olarak belirlendi. Bu haftaki çekilişte 6 bilen iki kişi 3 milyon 154 bin 317 lira 65'er kuruş ikramiye kazandı.
Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, bu haftaki çekilişte 5 bilen 162 kişi 5 bin 912 lira 65'er kuruş, 4 bilen 9 bin 596 kişi 75 lira 60'ar kuruş, 3 bilen 185 bin 86 kişi 10 lira 95'er kuruş ikramiyenin sahibi oldu.
Çekilişte, toplam 10 milyon 18 bin 633 lira 90 kuruş ikramiye dağıtıldı. Hasılattan, kamuya KDV olarak 2 milyon 382 bin 633 lira 15 kuruş, Şans Oyunları Vergisi olarak da 1 milyon 329 bin 749 lira 49 kuruş aktarılacak.
Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, bu haftaki çekilişte 5 bilen 162 kişi 5 bin 912 lira 65'er kuruş, 4 bilen 9 bin 596 kişi 75 lira 60'ar kuruş, 3 bilen 185 bin 86 kişi 10 lira 95'er kuruş ikramiyenin sahibi oldu.
Çekilişte, toplam 10 milyon 18 bin 633 lira 90 kuruş ikramiye dağıtıldı. Hasılattan, kamuya KDV olarak 2 milyon 382 bin 633 lira 15 kuruş, Şans Oyunları Vergisi olarak da 1 milyon 329 bin 749 lira 49 kuruş aktarılacak.
Suudi Arabistan'a füze saldırısı
Yemen topraklarından Suudi Arabistan'a atılan balistik füze, ülkenin savunma sistemleri tarafından imha edildi.
Yemen topraklarından Suudi Arabistan'ın Hamis Muşeytkentine yönelik balistik füze saldırısı düzenlendiği bildirildi.Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon güçleri komutanlığından yapılan yazılı açıklamada, akşam saatlerinde Yemen topraklarından Hamis Muşeyt kentine yönelik balistik füze saldırısı yapıldığı belirtildi.Balistik füzenin Suudi Arabistan hava savunma sistemi tarafından havada imha edildiği kaydedilen açıklamada, olayda herhangi bir kaybın yaşanmadığı ifade edildi.
Rampalar imha edildi
Açıklamada, füze saldırısı sonrası Yemen'deki füze rampalarının imha edildiği bildirildi. Yemen'de meşru yönetime darbe yapan ve Eylül 2014'ten beri başta başkent Sana olmak üzere bazı bölgeleri kontrolü altında tutan Husilere, Mart2015'ten bu yana Yemen hükümetinin talebi doğrultusunda Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon ülkeleri saldırılar düzenliyor.Ülkede halen başkent Sana ve diğer bazı kentleri kontrolünde bulunduran ve İran tarafından desteklendiği iddia edilen Husiler, Suudi Arabistan'ın Yemen sınırındaki Necran ve Cazan kentlerine katyuşa füzeleri, diğerşehirlere ise balistik füzelerle sık sık saldırıyor. Söz konusu saldırıların çoğunlukla hava savunma sistemleri tarafından engellenmesine rağmen, sınır kentleri Necran ve Cazan'a yönelik katyuşa saldırılarında mal ve can kayıpları yaşanıyor. cnntürk
Yemen topraklarından Suudi Arabistan'ın Hamis Muşeytkentine yönelik balistik füze saldırısı düzenlendiği bildirildi.Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon güçleri komutanlığından yapılan yazılı açıklamada, akşam saatlerinde Yemen topraklarından Hamis Muşeyt kentine yönelik balistik füze saldırısı yapıldığı belirtildi.Balistik füzenin Suudi Arabistan hava savunma sistemi tarafından havada imha edildiği kaydedilen açıklamada, olayda herhangi bir kaybın yaşanmadığı ifade edildi.
Rampalar imha edildi
Açıklamada, füze saldırısı sonrası Yemen'deki füze rampalarının imha edildiği bildirildi. Yemen'de meşru yönetime darbe yapan ve Eylül 2014'ten beri başta başkent Sana olmak üzere bazı bölgeleri kontrolü altında tutan Husilere, Mart2015'ten bu yana Yemen hükümetinin talebi doğrultusunda Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyon ülkeleri saldırılar düzenliyor.Ülkede halen başkent Sana ve diğer bazı kentleri kontrolünde bulunduran ve İran tarafından desteklendiği iddia edilen Husiler, Suudi Arabistan'ın Yemen sınırındaki Necran ve Cazan kentlerine katyuşa füzeleri, diğerşehirlere ise balistik füzelerle sık sık saldırıyor. Söz konusu saldırıların çoğunlukla hava savunma sistemleri tarafından engellenmesine rağmen, sınır kentleri Necran ve Cazan'a yönelik katyuşa saldırılarında mal ve can kayıpları yaşanıyor. cnntürk
26 Kasım 2016 Cumartesi
53 yıl önce 'Kanlı Noel'de ailesini yitiren Nihat İlhan hayatını kaybetti
Tarihe "Kanlı Noel" olarak geçen olayda 53 yıl önce Kıbrıs’ta eşi ve çocukları Rum çeteleri tarafından katledilen dönemin Tabip Binbaşısı, emekli Tuğgeneral Nihat İlhan Ankara'da hayatını kaybetti. İlhan memleketi Elazığ'da, "Kanlı Noel"de yitirdiği eşi ve çocuklarının yanına gömüldü. İlhan'ın bir Rum kadının doğumuna yardımcı olduğu sırada yaşanan katliamda eşi Mürüvvet ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan'ın saklandıkları banyoda öldürüldükleri ev daha sonra "Barbarlık Müzesi"ne dönüştürülmüştü.
Ankara'da öldü
Kıbrıs'ta 53 yıl önce yaşanan "Kanlı Noel"de eşi ve iki çocuğu Rum çetelerince öldürülen emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, organ yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü Ankara Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde 92 yaşında hayata veda etti.
Elazığ'da tören düzenlendi
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan için, Elazığ İzzetpaşa Cami'inde tören düzenlendi. Törene, Vali Murat Zorluoğlu, KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, 8'inci Kolordu Komutanı Korgeneral Yılmaz Uyar ile askeri erkan ve vatandaşlar katıldı.
Askerler uğurladı
Elazığ Müftüsü Peyami Güngör’ün kıldırdığı cenaze namazının ardından Emekli Tuğgeneral Nihat İlhan’ın cenazesi, askerler tarafından top arabasına konularak Gazi Caddesi'nde bir süre taşındıktan sonra, İcadiye Şehitliği'ndeki aile kabristanına KKTC ve Türk Bayrakları ile sonsuzluğa uğurlandı.
Eşi ve çocuklarının yanına gömüldü
İlhan'ın cenazesi, Kıbrıs'ta 'Kanlı Noel' olaylarında Rum çetelerinin 53 yıl önce katlettiği eşi ve 3 çocuğunun yanına defnedildi.
Kıbrıs Türkleri onu unutmadı
İlhan'a vefa borcu duyan Kıbrıslı Türkler adına KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, Müsteşar Bumin Paşa, Büyükelçi Fazıl Can Korkut, Askeri Ataşe Albay Ali Korkut da cenazeye katıldı.
KKTC ve Türk bayrağı teslim edildi
Nihat İlhan'ın defnedilmesinin ardından ailesine hem Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hem de Türk Bayrağı teslim edildi.
'Kanlı Noel'de ne olmuştu?
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, 1961 ve 1963 yılları arasında Kıbrıs Türk Alayı'nda Binbaşı rütbesinde doktor olarak görev yaptı.
Kıbrıslıların gönlünde taht kurmuştu
Görevi sırasında, Türk-Rum ayrımı yapmadan herkesin yardımına koşan Binbaşı Nihat İlhan, yardımseverliği ile bütün Kıbrıslılar'ın gönlünde taht kurdu.
EOKA'cılar mahalleyi bastı
Binbaşı Nihat İlhan, kendisi ölümcül hastalığı bulunan hamile bir Rum kadının ameliyatını yaptığı sırada, evlerinin bulunduğu Lefkoşa'daki Türk Mahallesi'nin "Kanlı Noel" olaylarında Rum çetesi EOKA'cılar tarafından basıldığı ve o bölgeden yoğun silah sesleri geldiği haberi ameliyathaneye kadar ulaştı.
O ameliyata devam etti
Ameliyatı terk ederse hasta Rum kadının ve bebeğinin öleceğini bilen doktor, tüm zorluklara rağmen ameliyatı tamamladı.
Anne ve bebeği kurtardı
Hem annenin, hem de bebeğin hayatını kurtardı.
O sırada eşi ve çocukları katledildi
23 Aralık 1963 günü, bu fedakar doktor ameliyatta iken, Rum Çetesi EOKA'cılar, Türk mahallesini bastı ve korumasız olarak evlerinin banyosuna saklanan doktorun eşi ve çocuklarını, banyo küvetinde hunharca katletti.
Eve geldiğinde o sahneyle karşılaştı
Ameliyattan sonra hızla evine koşan Binbaşı İlhan, artık herkes tarafından bilinen Kıbrıs'taki soykırımının simgesi haline gelen fotoğraftaki vahşet sahnesi ile karşılaşır.
Birbirlerine sarılmış küvetteydiler
Eşi Mürüvvet ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan adlı çocuklarının cesetleri, kanlar içinde birbirlerine sarılmış olarak küvetin içinde yatmaktadır.
O ev "Barbarlık Müzesi" oldu
Tarihe, "Kanlı Noel", "Banyo Katliamı" olarak geçen bu olayı Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman unutmadı. Katliamın yapıldığı Lefkoşa'daki ev müzeleştirilerek, "Barbarlık Müzesi" ismiyle, 1 Ocak 1996 tarihinde ziyaretçilerin hizmetine açılmıştır.
(Haber - Fotoğraflar: DHA)
Kıbrıs'ta 53 yıl önce yaşanan "Kanlı Noel"de eşi ve iki çocuğu Rum çetelerince öldürülen emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, organ yetmezliği nedeniyle tedavi gördüğü Ankara Gazi Üniversitesi Hastanesi'nde 92 yaşında hayata veda etti.
Elazığ'da tören düzenlendi
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan için, Elazığ İzzetpaşa Cami'inde tören düzenlendi. Törene, Vali Murat Zorluoğlu, KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, 8'inci Kolordu Komutanı Korgeneral Yılmaz Uyar ile askeri erkan ve vatandaşlar katıldı.
Askerler uğurladı
Elazığ Müftüsü Peyami Güngör’ün kıldırdığı cenaze namazının ardından Emekli Tuğgeneral Nihat İlhan’ın cenazesi, askerler tarafından top arabasına konularak Gazi Caddesi'nde bir süre taşındıktan sonra, İcadiye Şehitliği'ndeki aile kabristanına KKTC ve Türk Bayrakları ile sonsuzluğa uğurlandı.
Eşi ve çocuklarının yanına gömüldü
İlhan'ın cenazesi, Kıbrıs'ta 'Kanlı Noel' olaylarında Rum çetelerinin 53 yıl önce katlettiği eşi ve 3 çocuğunun yanına defnedildi.
Kıbrıs Türkleri onu unutmadı
İlhan'a vefa borcu duyan Kıbrıslı Türkler adına KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kemal Dürüst, Müsteşar Bumin Paşa, Büyükelçi Fazıl Can Korkut, Askeri Ataşe Albay Ali Korkut da cenazeye katıldı.
KKTC ve Türk bayrağı teslim edildi
Nihat İlhan'ın defnedilmesinin ardından ailesine hem Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hem de Türk Bayrağı teslim edildi.
'Kanlı Noel'de ne olmuştu?
Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan, 1961 ve 1963 yılları arasında Kıbrıs Türk Alayı'nda Binbaşı rütbesinde doktor olarak görev yaptı.
Kıbrıslıların gönlünde taht kurmuştu
Görevi sırasında, Türk-Rum ayrımı yapmadan herkesin yardımına koşan Binbaşı Nihat İlhan, yardımseverliği ile bütün Kıbrıslılar'ın gönlünde taht kurdu.
EOKA'cılar mahalleyi bastı
Binbaşı Nihat İlhan, kendisi ölümcül hastalığı bulunan hamile bir Rum kadının ameliyatını yaptığı sırada, evlerinin bulunduğu Lefkoşa'daki Türk Mahallesi'nin "Kanlı Noel" olaylarında Rum çetesi EOKA'cılar tarafından basıldığı ve o bölgeden yoğun silah sesleri geldiği haberi ameliyathaneye kadar ulaştı.
O ameliyata devam etti
Ameliyatı terk ederse hasta Rum kadının ve bebeğinin öleceğini bilen doktor, tüm zorluklara rağmen ameliyatı tamamladı.
Anne ve bebeği kurtardı
Hem annenin, hem de bebeğin hayatını kurtardı.
O sırada eşi ve çocukları katledildi
23 Aralık 1963 günü, bu fedakar doktor ameliyatta iken, Rum Çetesi EOKA'cılar, Türk mahallesini bastı ve korumasız olarak evlerinin banyosuna saklanan doktorun eşi ve çocuklarını, banyo küvetinde hunharca katletti.
Eve geldiğinde o sahneyle karşılaştı
Ameliyattan sonra hızla evine koşan Binbaşı İlhan, artık herkes tarafından bilinen Kıbrıs'taki soykırımının simgesi haline gelen fotoğraftaki vahşet sahnesi ile karşılaşır.
Birbirlerine sarılmış küvetteydiler
Eşi Mürüvvet ile çocukları Murat, Kutsi ve Hakan adlı çocuklarının cesetleri, kanlar içinde birbirlerine sarılmış olarak küvetin içinde yatmaktadır.
O ev "Barbarlık Müzesi" oldu
Tarihe, "Kanlı Noel", "Banyo Katliamı" olarak geçen bu olayı Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman unutmadı. Katliamın yapıldığı Lefkoşa'daki ev müzeleştirilerek, "Barbarlık Müzesi" ismiyle, 1 Ocak 1996 tarihinde ziyaretçilerin hizmetine açılmıştır.
(Haber - Fotoğraflar: DHA)
25 Kasım 2016 Cuma
Beyoğlu'nun ünlü mekanlarına kapatma cezası
Beyoğlu'nun en meşhur mekanlarına Beyoğlu Belediyesi tarafından 3 gün kapatma cezası verildi. Cezanın sokağa konulan masalar nedeniyle kesildiği öğrenildi. Beyoğlu esnafı ise cezalara tepki gösterdi.
İstanbul'un en önemli eğlence merkezlerinden Beyoğlu'nda birçok ünlü mekan için Beyoğlu Belediyesi 3 gün kapatma kararı verdi. Kapatma kararının sokağa masa atılması nedeniyle alındığı öğrenildi. T24.com.tr'nin haberine göre Beyoğlu ilçesinde birçok meşhur mekan Beyoğlu Belediyesi tarafından 3 gün kapatıldı. Beyoğlu’nun en kalabalık mekanlarından, aralarında Muaf, Rock’n Rolla; Kenan Usta Ocakbaşı, Kirvem Ocakbaşı, Barish Pub, Marmara Çay Evi’nin de bulunduğu 10’dan fazla mekanın 'mekân dışında masa-sandalye olması' gerekçesiyle 3 gün kapatılacağı belirtildi.
Esnaf basın açıklaması yaptı
Beyoğlu Esnafı, yarın Mis Sokak’ta yapılacak basın açıklaması için çağrı yaptı. Açıklamada şunlar kaydedildi: "Beyoğlunu bitirmeyi misyon edinmiş Beyoğlu Belediyesi'nin özellikle eğlence mekanlarına yönelik acımasız uygulamaları devam ediyor. Kurabiye ve Balo Sokak'ta 10'dan fazla mekan 3 gün, üstelik haftasonu kapatılacak. Belediyenin bu uygulamasının esnafı iş yapamaz hale getirme ve Beyoğlu'nu insansızlaştırma politikasının bir devamı olduğu apaçık ortada! Artık isyan etme noktasına gelen Beyoğlu esnafı olarak sesimizi duyurmak üzere herkesi 26 Kasım Cumartesi saat 17.00'da Mis Sokak sonuna çağırıyoruz." cnntürk
İstanbul'un en önemli eğlence merkezlerinden Beyoğlu'nda birçok ünlü mekan için Beyoğlu Belediyesi 3 gün kapatma kararı verdi. Kapatma kararının sokağa masa atılması nedeniyle alındığı öğrenildi. T24.com.tr'nin haberine göre Beyoğlu ilçesinde birçok meşhur mekan Beyoğlu Belediyesi tarafından 3 gün kapatıldı. Beyoğlu’nun en kalabalık mekanlarından, aralarında Muaf, Rock’n Rolla; Kenan Usta Ocakbaşı, Kirvem Ocakbaşı, Barish Pub, Marmara Çay Evi’nin de bulunduğu 10’dan fazla mekanın 'mekân dışında masa-sandalye olması' gerekçesiyle 3 gün kapatılacağı belirtildi.
Esnaf basın açıklaması yaptı
Beyoğlu Esnafı, yarın Mis Sokak’ta yapılacak basın açıklaması için çağrı yaptı. Açıklamada şunlar kaydedildi: "Beyoğlunu bitirmeyi misyon edinmiş Beyoğlu Belediyesi'nin özellikle eğlence mekanlarına yönelik acımasız uygulamaları devam ediyor. Kurabiye ve Balo Sokak'ta 10'dan fazla mekan 3 gün, üstelik haftasonu kapatılacak. Belediyenin bu uygulamasının esnafı iş yapamaz hale getirme ve Beyoğlu'nu insansızlaştırma politikasının bir devamı olduğu apaçık ortada! Artık isyan etme noktasına gelen Beyoğlu esnafı olarak sesimizi duyurmak üzere herkesi 26 Kasım Cumartesi saat 17.00'da Mis Sokak sonuna çağırıyoruz." cnntürk
Fidel Castro vefat etti
Eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro hayatını kaybetti.
Küba Devlet Başkanı Raul Castro, devlet televizyonundan yaptığı açıklamada abisi Fidel Castro'nun Küba saati ile akşam 19.00'da yaşamını yitirdiğini açıkladı. Kardeş Castro, konuşmasını "Zafere kadar, daima!" sözleriyle bitirdi.
Castro son 10 yıldır bağırsak hastalığından muzdaripti. Devrimci lider, 2006 yılında bağırsak hastalığı nedeniyle az daha yaşamını yitiriyordu. Bu olaydan iki yıl sonra da yönetimi kardeşi Raul'a devretti.
En son yedi ay önce kameralar önüne çıkan Castro, "Yakında öleceğim, bu son konuşmam olabilir ama ideallerimiz yaşamalı" demişti.
Castro, Küba'da iktidarda bulunan diktatör Fulgencio Batista'ya karşı gerilla mücadelesini 1953'te başlatmıştı. Batista'nın 1958'te ülkeden kaçmasının ardından Castro, 1959'da başbakan olmuştu.
Küba'yı yeniden halkına veren lider olarak tanınan Castro, 1976 - 2008 yılları arasında devlet başkanı olarak Küba'yı yönetmişti.
Küba Devlet Başkanı Raul Castro, devlet televizyonundan yaptığı açıklamada abisi Fidel Castro'nun Küba saati ile akşam 19.00'da yaşamını yitirdiğini açıkladı. Kardeş Castro, konuşmasını "Zafere kadar, daima!" sözleriyle bitirdi.
Castro son 10 yıldır bağırsak hastalığından muzdaripti. Devrimci lider, 2006 yılında bağırsak hastalığı nedeniyle az daha yaşamını yitiriyordu. Bu olaydan iki yıl sonra da yönetimi kardeşi Raul'a devretti.
En son yedi ay önce kameralar önüne çıkan Castro, "Yakında öleceğim, bu son konuşmam olabilir ama ideallerimiz yaşamalı" demişti.
Castro, Küba'da iktidarda bulunan diktatör Fulgencio Batista'ya karşı gerilla mücadelesini 1953'te başlatmıştı. Batista'nın 1958'te ülkeden kaçmasının ardından Castro, 1959'da başbakan olmuştu.
Küba'yı yeniden halkına veren lider olarak tanınan Castro, 1976 - 2008 yılları arasında devlet başkanı olarak Küba'yı yönetmişti.
Otomobilde yeni ÖTV zamları belli oldu
Gündem olan yeni ÖTV oranları Resmi Gazete'de yayımlandı. 1.6 motora kadar olan ÖTV matrahı 40 bin TL'yi aşmayan otomobillerden yüzde 45, ÖTV matrahı 40 bin ile 70 bin TL arasındaki 1.6 motoru aşmayan otomobillerden yüzde 50 oranında ÖTV alınacak. Motor hacmi 1.6-2.0 litre arasında olan otomobillerden ÖTV matrahı üzerinden yüzde 100 ÖTV alınacak. Önceden bu oran yüzde 90'dı. Maliye Bakanı Naci Ağbal Türkiye'de satılan araçların yüzde 96'sının 1600 cc altında olduğunu bu otomobillere yüzde 3-3.5 arasında zam geleceğini belirtti.
Binek otomobilde özel tüketim vergisi (ÖTV) oranlarında değişikliğe gidildi. Bakanlar Kurulunun konu ile ilgili kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Buna göre, motor silindir hacmi 1600 CC'ye kadar olan binek araçlarda yüzde 60, 1600-2000 arası olan araçlarda yüzde 110, 1600-2000 arası elektrik motoru da bulunan araçlarda yüzde 60 onun üzerinde olan araçlarda yüzde 160, üzerinde elektrik motoru olan araçlarda yüzde 110 olarak uygulanacak.
Mevcut durumda özel tüketim vergisi 1600 CC'ye kadar olan araçlarda yüzde 45, 1600-2000 arası olan araçlarda yüzde 90 ve onun üzerinde olan araçlarda da yüzde 145 olarak uygulanıyordu. Önceki ÖTV oranlarını aşağıdaki tabloda görebilirsiniz.
Ayrıca, motor silindir hacmi 1600 cm3’ü geçmeyip ÖTV matrahı 40.000 TL'yi aşmayanlar için %45
ÖTV matrahı 40.000 TL'yi aşıp, 70.000 TL'yi aşmayanlar için %50
Motor silindir hacmi 1600 cm3’ü geçen fakat 2000 cm3’ü geçmeyenlerden ÖTV matrahı 100.000 TL'yi aşmayanlar için % 100
Elektrik motoru da olanlardan elektrik motor gücü 50 KW'ı geçip motor silindir hacmi 1800 cm3’ü geçmeyenlerden ÖTV matrahı 50.000 TL'yi aşmayanlar için %45
ÖTV matrahı 50.000 TL'yi aşıp, 80.000 TL'yi aşmayanlar için %50
Elektrik motoru da olanlardan elektrik motor gücü 100 KW'ı geçip motor silindir hacmi 2000 cm3 ila
2500 cm3 arasında olanlardan ÖTV matrahı 100.000 TL'yi aşmayanlar için %100, olarak
uygulanacak.
Sektöre nasıl yansıyacak?
TERA Menkul tarafından yazılan günlük raporda yeni ÖTV düzenlemelerinin otomotiv sektörü için negatif olduğu belirtildi. Raporda, “Motor kapasitesine göre otomobiller için ÖTV yüzde 15-20 aralığında artırılacak… Bu genel olarak liradaki değer kaybından dolayı da talebin olumsuz etkileneceği otomotiv sektörü için olumsuz bir gelişme” denildi.
Binek otomobilde özel tüketim vergisi (ÖTV) oranlarında değişikliğe gidildi. Bakanlar Kurulunun konu ile ilgili kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Buna göre, motor silindir hacmi 1600 CC'ye kadar olan binek araçlarda yüzde 60, 1600-2000 arası olan araçlarda yüzde 110, 1600-2000 arası elektrik motoru da bulunan araçlarda yüzde 60 onun üzerinde olan araçlarda yüzde 160, üzerinde elektrik motoru olan araçlarda yüzde 110 olarak uygulanacak.
Mevcut durumda özel tüketim vergisi 1600 CC'ye kadar olan araçlarda yüzde 45, 1600-2000 arası olan araçlarda yüzde 90 ve onun üzerinde olan araçlarda da yüzde 145 olarak uygulanıyordu. Önceki ÖTV oranlarını aşağıdaki tabloda görebilirsiniz.
Ayrıca, motor silindir hacmi 1600 cm3’ü geçmeyip ÖTV matrahı 40.000 TL'yi aşmayanlar için %45
ÖTV matrahı 40.000 TL'yi aşıp, 70.000 TL'yi aşmayanlar için %50
Motor silindir hacmi 1600 cm3’ü geçen fakat 2000 cm3’ü geçmeyenlerden ÖTV matrahı 100.000 TL'yi aşmayanlar için % 100
Elektrik motoru da olanlardan elektrik motor gücü 50 KW'ı geçip motor silindir hacmi 1800 cm3’ü geçmeyenlerden ÖTV matrahı 50.000 TL'yi aşmayanlar için %45
ÖTV matrahı 50.000 TL'yi aşıp, 80.000 TL'yi aşmayanlar için %50
Elektrik motoru da olanlardan elektrik motor gücü 100 KW'ı geçip motor silindir hacmi 2000 cm3 ila
2500 cm3 arasında olanlardan ÖTV matrahı 100.000 TL'yi aşmayanlar için %100, olarak
uygulanacak.
Sektöre nasıl yansıyacak?
TERA Menkul tarafından yazılan günlük raporda yeni ÖTV düzenlemelerinin otomotiv sektörü için negatif olduğu belirtildi. Raporda, “Motor kapasitesine göre otomobiller için ÖTV yüzde 15-20 aralığında artırılacak… Bu genel olarak liradaki değer kaybından dolayı da talebin olumsuz etkileneceği otomotiv sektörü için olumsuz bir gelişme” denildi.
Açığa alınan öğretmenlerin göreve iadesi başladı!
Milli Eğitim Bakanlığı'ndan beklenen müjdeli haber geldi. İlk bilgilere göre, açığa alınan 4 bin 444 öğretmen görevine iade edildi. Akşam saatlerinde bu rakam artarak 6 bin 7 öğretmene çıktı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından görevden alınan öğretmenlerin, herhangi bir suça karışmayanların göreve iadesi başladı. Açığa alınan öğretmenlerden 6 bin 7’si görevlerine geri döndü.
Konuyla ilgili sozcu.com.tr’ye bilgi veren Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, Hatay’da 925, 800 Batman’da 466 Van’da, 400 Adıyaman’da, 400 Urfa’da öğretmenin görevlerine geri döndüğünü açıkladı. Karaca, “İlk etapta 9 bin 400 üyemiz sendikal faaliyetlerinden dolayı açığa alınmıştı. Buradan bakıldığında hepsinin görevine dönmesi gerekiyor” diye konuştu.
CHP Bursa Milletvekili ve Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Ceyhun İrgil de Twitter hesabı üzerinden “Nihayet iyi bir haber TBMM’deyiz. MEB görüşmeleri devam edecek. 6000’den fazla açığa alınan öğretmen göreve iade edildi. İllere tebliğ edildi” açıklamasında bulundu.
DİYARBAKIR’DA 2 BİN 253 ÖĞRETMEN DÖNDÜ
Bu arada Diyarbakır’da da Kamu Hükmündeki Kararname ile açığa alınan 4 bin 319 öğretmenden, 2 bin 253 öğretmenin göreve başlamasının önünü açan bakanlık yazısı, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ulaştı.
Bakanlık Teftiş Kurulu’ndan geçen ve soruşturması tamamlanan ve göreve başlayacak 2 bin 253 öğretmenin isim yer aldığı liste ve görev izni Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ulaştı. Soruşturmaları tamamlanan 2 bin 253 öğretmenin, pazartesi günü görevlerine başlayacağı öğrenildi.
Van Milli Eğitim Müdürü Kıyasettin Kırekin ise yaptığı açıklamada “Van’da açığa alınan öğretmenlerimizden 466’sı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görevlerine iade edilmiştir. Bugün okullarına tebliğ edilecektir. Hayırlı olur inşallah” dedi.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da Twitter adresinden yaptığı duyuruda, “6 bin kişinin iade yazıları valiliklere gönderilmeye başlandı. Ancak bunların ağırlıklı olarak eylemden açığa alınanlar olduğu anlaşılmaktadır” dedi.
Diğer yandan, CHP’li milletvekili Twitter adreslerinden yaptığı duyuruda, açığa alınan öğretmenlerden bugün 5 bin tanesinin görevine iade edileceği bilgisini paylaşmışlardı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından görevden alınan öğretmenlerin, herhangi bir suça karışmayanların göreve iadesi başladı. Açığa alınan öğretmenlerden 6 bin 7’si görevlerine geri döndü.
Konuyla ilgili sozcu.com.tr’ye bilgi veren Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca, Hatay’da 925, 800 Batman’da 466 Van’da, 400 Adıyaman’da, 400 Urfa’da öğretmenin görevlerine geri döndüğünü açıkladı. Karaca, “İlk etapta 9 bin 400 üyemiz sendikal faaliyetlerinden dolayı açığa alınmıştı. Buradan bakıldığında hepsinin görevine dönmesi gerekiyor” diye konuştu.
CHP Bursa Milletvekili ve Milli Eğitim Komisyonu Üyesi Ceyhun İrgil de Twitter hesabı üzerinden “Nihayet iyi bir haber TBMM’deyiz. MEB görüşmeleri devam edecek. 6000’den fazla açığa alınan öğretmen göreve iade edildi. İllere tebliğ edildi” açıklamasında bulundu.
DİYARBAKIR’DA 2 BİN 253 ÖĞRETMEN DÖNDÜ
Bu arada Diyarbakır’da da Kamu Hükmündeki Kararname ile açığa alınan 4 bin 319 öğretmenden, 2 bin 253 öğretmenin göreve başlamasının önünü açan bakanlık yazısı, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ulaştı.
Bakanlık Teftiş Kurulu’ndan geçen ve soruşturması tamamlanan ve göreve başlayacak 2 bin 253 öğretmenin isim yer aldığı liste ve görev izni Milli Eğitim Müdürlüğü’ne ulaştı. Soruşturmaları tamamlanan 2 bin 253 öğretmenin, pazartesi günü görevlerine başlayacağı öğrenildi.
Van Milli Eğitim Müdürü Kıyasettin Kırekin ise yaptığı açıklamada “Van’da açığa alınan öğretmenlerimizden 466’sı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görevlerine iade edilmiştir. Bugün okullarına tebliğ edilecektir. Hayırlı olur inşallah” dedi.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da Twitter adresinden yaptığı duyuruda, “6 bin kişinin iade yazıları valiliklere gönderilmeye başlandı. Ancak bunların ağırlıklı olarak eylemden açığa alınanlar olduğu anlaşılmaktadır” dedi.
Diğer yandan, CHP’li milletvekili Twitter adreslerinden yaptığı duyuruda, açığa alınan öğretmenlerden bugün 5 bin tanesinin görevine iade edileceği bilgisini paylaşmışlardı.
İki günlük bebeği aracın altına bıraktılar
Batman’da yol kenarındaki bir aracın altında 2 günlük bir bebek bulundu.
Olay, Çarşı Mahallesi 726. Sokakta meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Ahmet Taş isimli bir vatandaş eve gittiği sırada yol kenarında bir aracın altında battaniye gördü. Araca yaklaşan Taş, ağlama sesini duyunca battaniyeyi açtı. Battaniyenin içinde bebeği gören Taş, polisi aradı. Kısa sürede olay yerine gelen polis ekipleri bebeği alarak sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri bebeği ambulansa alarak şekerli su ile karnını doyurdu.
Ahmet Taş, eve giderken battaniyeye sarılı olarak bir aracın altında bebeği gördüğünü belirterek, “Yeni bir battaniyeyi kimin sokağa attığını düşünürken battaniyenin kımıldadığını gördüm. Battaniyeyi açtığımda bebeği gördüm ve yetkililere haber verdim. Bebeği arabanın altına bırakmışlardı. Üç dakika geç görseydim araç hareket edip bebeği ezerdi” dedi.
Bebeğe ilk müdahaleyi olay yerine yapan sağlık ekibi ise, bebeği ambulansa aldıklarını ve ilk müdahaleyi yaptıklarını belirterek, “Bebeğin sağlık durumu iyi acıkmıştı biraz şekerli su verdik. Bebek iki günlük gibi görünüyor çünkü daha göbek bağı duruyor” dedi.
Polis iki günlük bebeği sokağa bırakan kişi ya da kişileri tespit etmek için çalışma başlattı. Sözcü
Olay, Çarşı Mahallesi 726. Sokakta meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Ahmet Taş isimli bir vatandaş eve gittiği sırada yol kenarında bir aracın altında battaniye gördü. Araca yaklaşan Taş, ağlama sesini duyunca battaniyeyi açtı. Battaniyenin içinde bebeği gören Taş, polisi aradı. Kısa sürede olay yerine gelen polis ekipleri bebeği alarak sağlık ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri bebeği ambulansa alarak şekerli su ile karnını doyurdu.
Ahmet Taş, eve giderken battaniyeye sarılı olarak bir aracın altında bebeği gördüğünü belirterek, “Yeni bir battaniyeyi kimin sokağa attığını düşünürken battaniyenin kımıldadığını gördüm. Battaniyeyi açtığımda bebeği gördüm ve yetkililere haber verdim. Bebeği arabanın altına bırakmışlardı. Üç dakika geç görseydim araç hareket edip bebeği ezerdi” dedi.
Bebeğe ilk müdahaleyi olay yerine yapan sağlık ekibi ise, bebeği ambulansa aldıklarını ve ilk müdahaleyi yaptıklarını belirterek, “Bebeğin sağlık durumu iyi acıkmıştı biraz şekerli su verdik. Bebek iki günlük gibi görünüyor çünkü daha göbek bağı duruyor” dedi.
Polis iki günlük bebeği sokağa bırakan kişi ya da kişileri tespit etmek için çalışma başlattı. Sözcü
24 Kasım 2016 Perşembe
Tacizcisini görme korkusu canına mal oldu
İlkokul öğrencisi 9 yaşındaki Y. K evde kalp krizi geçirdikten sonra hastanede hayatını kaybetti. Y. K'nin kalp krizi geçirmesinin nedeni ise 4 ay önce kendisine cinsel istismarda bulunan 56 yaşındaki T. Ç'yi mahkemede görme korkusuydu.
İzmir Bornova'da geçen 29 Temmuz'da meydana geldiği belirtilen olayda; ilkokul öğrencisi Y.K., babasından izin alıp komşularının kızıyla balkonlarında oynamaya başladı. Oyunda yaşadıkları tartışma sırasında arkadaşı küsüp yanından ayrıldı. Bunun üzerine tek kalan Y.K.'nin yanına gelen, arkadaşının dedesi T.Ç., bebek alacağı vaadiyle küçük kızı, torununun odasına götürdü. Hem odada, hem de evin salonunda torunu olmadığı sırada T.Ç.'nin tacizine uğradığı öne sürülen Y.K., bu durumdan rahatsız olup dışarı çıkarak, karşıdaki evlerine gitti.
Yaşadıklarını annesine anlatması üzerine ailesi polise şikayette bulundu. Gözaltına alınan T.Ç., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcılık soruşturmasından sonra da T.Ç., hakkında İzmir 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'çocuğa cinsel istismarda bulunmak'tan dava açıldı.
Küçük kız olayın travamasını atlamadı
Yaşadığı travmanın ve büyük korkunun etkisinden kurtulamayan Y.K., o günden sonra okula gitmedi, psikolojik tedavi gördü, tek başına kalamamaya başladı. Ailesinin sürekli yanında bulunduğu Y.K., davanın ilk duruşması öncesinde büyük stres yaşadı. Duruşma günü pedagog eşliğinde ifade vermesi beklenen Y.K., bunun neden olduğu stres ve tacizcisiyle karşılaşacak olmanın yaratacağı korkuyu yaşamaya başladı.
Duruşmadan 2 gün önce fenalaştı
Yaşadığı strese minik kalbinin dayanamadığı öne sürülen Y.K., duruşmadan iki gün önce geçen pazartesi günü evinde fenalaştı. Kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Göz yaşlarıyla toprağa verilen Y.K.'nin tacizden sonra ve dava gününün yaklaşmasından dolayı yaşadığı ağır stres ortamından dolayı kalp krizi geçirdiği ileri sürüldü.
Davanın geçen çarşamba günü yapılan duruşması ertelenirken, olayın peşini bırakmayacaklarını söyleyen baba T.K., "Tacizden sonra kızım çok korktu. Biz olaydan kısa süre önce bu sokağa taşınmıştık. Meğer bütün komşularımız biliyormuş adamın öyle olduğunu. Kızım hayatını kaybetti, şimdi taşınıp gittiler ama ben ceza alması için elimden geleni yapacağım" dedi.
İzmir Bornova'da geçen 29 Temmuz'da meydana geldiği belirtilen olayda; ilkokul öğrencisi Y.K., babasından izin alıp komşularının kızıyla balkonlarında oynamaya başladı. Oyunda yaşadıkları tartışma sırasında arkadaşı küsüp yanından ayrıldı. Bunun üzerine tek kalan Y.K.'nin yanına gelen, arkadaşının dedesi T.Ç., bebek alacağı vaadiyle küçük kızı, torununun odasına götürdü. Hem odada, hem de evin salonunda torunu olmadığı sırada T.Ç.'nin tacizine uğradığı öne sürülen Y.K., bu durumdan rahatsız olup dışarı çıkarak, karşıdaki evlerine gitti.
Yaşadıklarını annesine anlatması üzerine ailesi polise şikayette bulundu. Gözaltına alınan T.Ç., tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Savcılık soruşturmasından sonra da T.Ç., hakkında İzmir 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'çocuğa cinsel istismarda bulunmak'tan dava açıldı.
Küçük kız olayın travamasını atlamadı
Yaşadığı travmanın ve büyük korkunun etkisinden kurtulamayan Y.K., o günden sonra okula gitmedi, psikolojik tedavi gördü, tek başına kalamamaya başladı. Ailesinin sürekli yanında bulunduğu Y.K., davanın ilk duruşması öncesinde büyük stres yaşadı. Duruşma günü pedagog eşliğinde ifade vermesi beklenen Y.K., bunun neden olduğu stres ve tacizcisiyle karşılaşacak olmanın yaratacağı korkuyu yaşamaya başladı.
Duruşmadan 2 gün önce fenalaştı
Yaşadığı strese minik kalbinin dayanamadığı öne sürülen Y.K., duruşmadan iki gün önce geçen pazartesi günü evinde fenalaştı. Kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Göz yaşlarıyla toprağa verilen Y.K.'nin tacizden sonra ve dava gününün yaklaşmasından dolayı yaşadığı ağır stres ortamından dolayı kalp krizi geçirdiği ileri sürüldü.
Davanın geçen çarşamba günü yapılan duruşması ertelenirken, olayın peşini bırakmayacaklarını söyleyen baba T.K., "Tacizden sonra kızım çok korktu. Biz olaydan kısa süre önce bu sokağa taşınmıştık. Meğer bütün komşularımız biliyormuş adamın öyle olduğunu. Kızım hayatını kaybetti, şimdi taşınıp gittiler ama ben ceza alması için elimden geleni yapacağım" dedi.
Etiketler:
cinsel istismar,
çocuk,
haber,
izmir,
taciz
'Fetullah Gülen'in gerçek doğumu Haziran 1938'dir'
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik yapılan soruşturma kapsamında açılan FETÖ Çatı Davası'nın görülmesine Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Bugünkü celsede dinlenen Fetullah Gülen'in akrabası Kazım Avcı, Gülen'in doğumu ile ilgili bir efsane yaratıldığını belirterek, "Gülen'in gerçek doğumu Haziran 1938'dir" dedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümnde Fetullah Gülen'in dayısının oğlu Kazım Avcı ve bir dönem Gülen'in avukatlığını yapan Abdulkadir Aksoy'un savunmasını yaptı.
25 yıl öğretmenlik yaptığını, son dört yıldır TBMM Genel Kurulu'nda sekreterlik yaptığını belirten Avcı, "İddianamede Çetin Acar'ın benimle ilgili Mecliste FETÖ yapılanmasını sağladığım, bir örgüt kurup Abdullah Öcalan'ı öldürmeyi planladığım yer alıyor. Bunlar tamamen iftira. Fetullah Gülen dayımın oğlu ben de onun halasının oğluyum. Bu bir kader. Onun da benim de haberim olmadan akraba olmuşuz. Ben onun açmış olduğu hiç bir okulda yada yurtta yöneticilik yapmadım. Ne gazetesinin yöneticisiyim ne de başka bir şirketinde. Hiç bir zaman cemaat düşüncesinde olmayan bir insanım. Ne öğretmenlik yıllarımda ne de memuriyetimde cemaatle bir ilişkim olmadı. Benim cemaatle, örgütle tek alakam Gülen'in akrabası olmamdır" diye konuştu.
Gülen'in doğum tarihi
Avcı, Gülen'in büyük dayısının oğlu olduğunu ve İmam Hatip'te okuduğu dönemde babasını kaybettiği için dayısının kendisine sahip çıktığını belirtti.
Aileyi çok yakından tanıdığını ve Gülen'in doğum tarihi ile ilgili Atatürk'ün ölümünden hemen sonra doğduğu yönünde bir efsane yaratıldığını, bunun gerçekleri yansıtmadığını söyledi.
Avcı, Gülen'in doğum tarihi ile ilgili resmi kayıtlarda yer alan 27 Nisan 1941 yılının da doğru olmadığını, Gülen'in gerçek doğumunun Haziran 1938 olduğunu söyledi.
Avcı, Gülen'le zaman zaman görüştüğünü ve kendisine cemaate karşı olduğunu söylediğini belirterek, "ABD'ye her gidişimde görüştüm. Son gittiğimde yanlış yaptığını ve ülkeye dönmesi gerektiğini söyledim. Ben bunları akrabası olduğum için söyledim, cemaatle ilgim olduğu için değil. Bana, 'Ben seni biliyorum, haklısın ama şimdi şartlar müsait değil. Memlekete millete zarar gelir diye ülkeye dönmüyorum. Şu an şartlar müsait değil' dedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümnde Fetullah Gülen'in dayısının oğlu Kazım Avcı ve bir dönem Gülen'in avukatlığını yapan Abdulkadir Aksoy'un savunmasını yaptı.
25 yıl öğretmenlik yaptığını, son dört yıldır TBMM Genel Kurulu'nda sekreterlik yaptığını belirten Avcı, "İddianamede Çetin Acar'ın benimle ilgili Mecliste FETÖ yapılanmasını sağladığım, bir örgüt kurup Abdullah Öcalan'ı öldürmeyi planladığım yer alıyor. Bunlar tamamen iftira. Fetullah Gülen dayımın oğlu ben de onun halasının oğluyum. Bu bir kader. Onun da benim de haberim olmadan akraba olmuşuz. Ben onun açmış olduğu hiç bir okulda yada yurtta yöneticilik yapmadım. Ne gazetesinin yöneticisiyim ne de başka bir şirketinde. Hiç bir zaman cemaat düşüncesinde olmayan bir insanım. Ne öğretmenlik yıllarımda ne de memuriyetimde cemaatle bir ilişkim olmadı. Benim cemaatle, örgütle tek alakam Gülen'in akrabası olmamdır" diye konuştu.
Gülen'in doğum tarihi
Avcı, Gülen'in büyük dayısının oğlu olduğunu ve İmam Hatip'te okuduğu dönemde babasını kaybettiği için dayısının kendisine sahip çıktığını belirtti.
Aileyi çok yakından tanıdığını ve Gülen'in doğum tarihi ile ilgili Atatürk'ün ölümünden hemen sonra doğduğu yönünde bir efsane yaratıldığını, bunun gerçekleri yansıtmadığını söyledi.
Avcı, Gülen'in doğum tarihi ile ilgili resmi kayıtlarda yer alan 27 Nisan 1941 yılının da doğru olmadığını, Gülen'in gerçek doğumunun Haziran 1938 olduğunu söyledi.
Avcı, Gülen'le zaman zaman görüştüğünü ve kendisine cemaate karşı olduğunu söylediğini belirterek, "ABD'ye her gidişimde görüştüm. Son gittiğimde yanlış yaptığını ve ülkeye dönmesi gerektiğini söyledim. Ben bunları akrabası olduğum için söyledim, cemaatle ilgim olduğu için değil. Bana, 'Ben seni biliyorum, haklısın ama şimdi şartlar müsait değil. Memlekete millete zarar gelir diye ülkeye dönmüyorum. Şu an şartlar müsait değil' dedi.
Etiketler:
ankara,
cemaat,
darbe,
fethullah gülen,
haber
Suriyeli çocuklarla arkadaşlığa izin yok
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu için hazırlanan araştırma raporuna göre görüşülen kişilerin yarısından fazlası çocuklarının Suriyeli çocuklarla arkadaşlık kurmasını istemiyor. Araştırmaya göre Suriyeli çocukların en büyük sorunları eğitim, barınma ve sağlık.
GfK Türkiye’nin, Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu için hazırladığı Toplum Gözüyle Mülteci Çocuk Araştırması raporu kapsamında, “Türkiye'deki Suriyelilerin en önemli sorunları nedir? Türkiye'deki Suriyeli çocukların en önemli sorunları nedir? Bu sorunların çözümü için ne yapılmalı? Suriyeli çocukların uyum ve eğitim sorunları nelerdir?” sorularının cevabı arandı.
Kalacak yer en büyük sıkıntı
Araştırma Türkiye’nin Kentsel ve kırsal bölgelerini temsilen seçilmiş, 26 ilde yaşayan,15-65 yaş, ABC1C2DE SES grubunda 1105 kişi ile telefonda görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırma raporunda Türkiye’deki Suriyelilerin sorunları ortaya kondu. Çıkan sonuçlara göre en büyük sorun yüzde 33’lük oranla barınma, kalacak yer. Onu yüzde 17’yle işsizlik ve yüzde 9 ile yurtlarından ayrı olmaları takip ediyor. Bu sorunları sırasıyla maddi sıkıntı, eğitim, açlık, sağlık ve dil bilmemeleri takip ediyor.
Eğitim en büyük sorun
Araştırma sonucunda Türkiye’deki Suriyeli çocukların sorunları da ortaya kondu. Rapora göre bu sorunların en büyüğü yüzde 46’yla eğitim sorunu. Eğitim sorununu yüzde 16’lık oranla açlık ve yüzde 7’şer oranla barınma, kalacak yer ve sağlık takip ediyor. Çocukların diğer sıkıntıları içinde ise maddi sıkıntılar, ilgi görememeleri, dil bilmemeleri, yurtlarından ayrı olmaları ve ailelerinin sahip çıkmaması bulunuyor.
Yüzde 18 'geri gitsinler' dedi
Araştırmaya katılanlara sorunlar için nasıl çözümler bulunabilir sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 39’u barınma ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalı derken, yüzde 18’i ülkelerine geri gönderilmeli, yüzde 11’i yardım yapılmalı, yüzde 9’u eğitim faaliyetleri artırılmalı, yine yüzde 9’u savaş sona ermeli dedi. Onu devlet çözüm bulmalı, tüm vatandaşlar duyarlı olmalı, tamamı belli bir bölgede toplanmalı, iş olanakları sağlanmalı diyenler takip etti. Gerekli çalışmaların yapıldığını düşünenlerin ve diğer ülkelerden yardım istenmeli diyenlerin oranı ise yüzde 1.
Arkadaş olmayın
Görüşülen kişilerin yüzde 57’si çocuklarının Suriyeli çocuklarla arkadaşlık etmesini onaylamadığını belirtiyor. Kesinlikle onaylarım ve onaylarım diyenlerinin oranı yüzde 28, arada kalanların oranı ise yüzde 11. Araştırmadaki çocuk sahibi katılımcılar öğrencilere kıyasla Suriyeli çocuklarla aynı sınıfta eğitim görmeye olumlu bakıyor. Çocuk sahibi olanların yüzde 64’ü çocuklarının Suriyeli çocuklarla birlikte eğitim görmesini onaylayacağını belirtirken, yüzde 23’ü onaylamayacağını belirtiyor. Öğrencilerin ise yarısı sınıflarında Suriyeli çocuklarla eğitim görmeyi istediklerini belirtirken, istemediklerini belirtenlerin oranı yüzde 25. cnntürk
GfK Türkiye’nin, Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu için hazırladığı Toplum Gözüyle Mülteci Çocuk Araştırması raporu kapsamında, “Türkiye'deki Suriyelilerin en önemli sorunları nedir? Türkiye'deki Suriyeli çocukların en önemli sorunları nedir? Bu sorunların çözümü için ne yapılmalı? Suriyeli çocukların uyum ve eğitim sorunları nelerdir?” sorularının cevabı arandı.
Kalacak yer en büyük sıkıntı
Araştırma Türkiye’nin Kentsel ve kırsal bölgelerini temsilen seçilmiş, 26 ilde yaşayan,15-65 yaş, ABC1C2DE SES grubunda 1105 kişi ile telefonda görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırma raporunda Türkiye’deki Suriyelilerin sorunları ortaya kondu. Çıkan sonuçlara göre en büyük sorun yüzde 33’lük oranla barınma, kalacak yer. Onu yüzde 17’yle işsizlik ve yüzde 9 ile yurtlarından ayrı olmaları takip ediyor. Bu sorunları sırasıyla maddi sıkıntı, eğitim, açlık, sağlık ve dil bilmemeleri takip ediyor.
Eğitim en büyük sorun
Araştırma sonucunda Türkiye’deki Suriyeli çocukların sorunları da ortaya kondu. Rapora göre bu sorunların en büyüğü yüzde 46’yla eğitim sorunu. Eğitim sorununu yüzde 16’lık oranla açlık ve yüzde 7’şer oranla barınma, kalacak yer ve sağlık takip ediyor. Çocukların diğer sıkıntıları içinde ise maddi sıkıntılar, ilgi görememeleri, dil bilmemeleri, yurtlarından ayrı olmaları ve ailelerinin sahip çıkmaması bulunuyor.
Yüzde 18 'geri gitsinler' dedi
Araştırmaya katılanlara sorunlar için nasıl çözümler bulunabilir sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 39’u barınma ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalı derken, yüzde 18’i ülkelerine geri gönderilmeli, yüzde 11’i yardım yapılmalı, yüzde 9’u eğitim faaliyetleri artırılmalı, yine yüzde 9’u savaş sona ermeli dedi. Onu devlet çözüm bulmalı, tüm vatandaşlar duyarlı olmalı, tamamı belli bir bölgede toplanmalı, iş olanakları sağlanmalı diyenler takip etti. Gerekli çalışmaların yapıldığını düşünenlerin ve diğer ülkelerden yardım istenmeli diyenlerin oranı ise yüzde 1.
Arkadaş olmayın
Görüşülen kişilerin yüzde 57’si çocuklarının Suriyeli çocuklarla arkadaşlık etmesini onaylamadığını belirtiyor. Kesinlikle onaylarım ve onaylarım diyenlerinin oranı yüzde 28, arada kalanların oranı ise yüzde 11. Araştırmadaki çocuk sahibi katılımcılar öğrencilere kıyasla Suriyeli çocuklarla aynı sınıfta eğitim görmeye olumlu bakıyor. Çocuk sahibi olanların yüzde 64’ü çocuklarının Suriyeli çocuklarla birlikte eğitim görmesini onaylayacağını belirtirken, yüzde 23’ü onaylamayacağını belirtiyor. Öğrencilerin ise yarısı sınıflarında Suriyeli çocuklarla eğitim görmeyi istediklerini belirtirken, istemediklerini belirtenlerin oranı yüzde 25. cnntürk
Başbakan Yıldırım: Erken seçim yok, seçimler 2019'da
TRT Haber'de canlı yayına çıkan Başbakan Binali Yıldırım, gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtladı. Yıldırım, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte 2019'da yapılacağını söyledi.
Başbakan Binali Yıldırım, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç'u, moderatörlüğünde, Okan Müderrisoğlu, ve Hürriyet Gazetesi yazarı Vahap Munyar'ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Yıldırım'ın gündeme dair değerlendirmeleri özetle şöyle:
GEREKLİ UYARILAR YAPILDI: Konuyla ilgili Genelkurmay Başkanlığımızın muhataplarıyla gerekli askeri temasları devam ediyor. Nereden kaynaklandı, nasıl kaynaklandı, tekrarı olmaması konusunda da en kesin ve net şekilde uyarılar yapıldı muhataplara."
ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: Bu bir tehdit değil, Avrupa'ya karşı bir meydan okuma da değil. Burada karşılıklı irade var. Uzakdoğu ülkeleri, Çin, Rusya, Orta Asya ülkeleri bunlar, ilişkilerimizi hem siyasi hem ekonomik olarak geliştirmek istiyorlar, biz de geliştirmek istiyoruz. Olay bundan ibaret. Yoksa 'AB olmazsa Asya birliği olur' gibi bir zorunlu tercih peşinde değiliz, bunun böyle görülmesinde fayda var."
SEÇİMLER 2019'DA YAPILACAK: "Milletvekilleri seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacak ve 2019'da olacak. 2019'dan sonra fiilen yüzde 100 cumhurbaşkanlığı sistemi uygulanacak ama bu arada geçiş süreci tamamlanmış olacak. Yüzlerce, binlerce mevzuat yenilenecek."
AP'NİN TÜRKİYE KARARI: Bu kararın pratik anlamı şu, 'Biz, müzakere faslı açmayacağız'. Zaten uzun zamandan beri açılmıyor, canları sıkılınca açıyorlar kapatıyorlar, keyifleri gelince açıyorlar. Böyle bir belirsiz süreç uzun süredir devam ediyor. Avrupa ile ilişkileri zehirlemek, kopma noktasına getirmek Türkiye'ye zarar verir kabul ediyorum ama Avrupa'ya 3 misli, 5 misli daha çok zarar verir.
BİZİM İÇİN HİÇ ÖNEMİ YOK: Avrupa Parlamentosunun (AP), Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile sürdürdüğü müzakerelerin geçici olarak dondurulmasını tavsiye eden tasarıyı kabulüne ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin bir süreden beri gergin olduğunun sır olmadığını dile getirdi. Yıldırım, çeşitli vesilelerle Türkiye'ye ayar vermeye çalışıldığını vurgulayarak, "Başkalarının ayar vermeye kalkışması, yönlendirmelerle, işaretlerle, talimatlarla hizaya getirme bizim karakterimize uygun bir şey değil. Biz, kendi kararını kendisi veren, en büyük dayanağı da milleti olan, geleneğimizde hep özgürlüğümüzü canımız kadar önemli bilmişiz. Esaret altına girmeden 16 devlet değiştirerek bugünlere gelmişiz. Bu hassasiyetimizin herkes tarafından görülmesi lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Binali Yıldırım, TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Yaşar Taşkın Koç'u, moderatörlüğünde, Okan Müderrisoğlu, ve Hürriyet Gazetesi yazarı Vahap Munyar'ın gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Yıldırım'ın gündeme dair değerlendirmeleri özetle şöyle:
GEREKLİ UYARILAR YAPILDI: Konuyla ilgili Genelkurmay Başkanlığımızın muhataplarıyla gerekli askeri temasları devam ediyor. Nereden kaynaklandı, nasıl kaynaklandı, tekrarı olmaması konusunda da en kesin ve net şekilde uyarılar yapıldı muhataplara."
ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ: Bu bir tehdit değil, Avrupa'ya karşı bir meydan okuma da değil. Burada karşılıklı irade var. Uzakdoğu ülkeleri, Çin, Rusya, Orta Asya ülkeleri bunlar, ilişkilerimizi hem siyasi hem ekonomik olarak geliştirmek istiyorlar, biz de geliştirmek istiyoruz. Olay bundan ibaret. Yoksa 'AB olmazsa Asya birliği olur' gibi bir zorunlu tercih peşinde değiliz, bunun böyle görülmesinde fayda var."
SEÇİMLER 2019'DA YAPILACAK: "Milletvekilleri seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçimleri birlikte yapılacak ve 2019'da olacak. 2019'dan sonra fiilen yüzde 100 cumhurbaşkanlığı sistemi uygulanacak ama bu arada geçiş süreci tamamlanmış olacak. Yüzlerce, binlerce mevzuat yenilenecek."
AP'NİN TÜRKİYE KARARI: Bu kararın pratik anlamı şu, 'Biz, müzakere faslı açmayacağız'. Zaten uzun zamandan beri açılmıyor, canları sıkılınca açıyorlar kapatıyorlar, keyifleri gelince açıyorlar. Böyle bir belirsiz süreç uzun süredir devam ediyor. Avrupa ile ilişkileri zehirlemek, kopma noktasına getirmek Türkiye'ye zarar verir kabul ediyorum ama Avrupa'ya 3 misli, 5 misli daha çok zarar verir.
BİZİM İÇİN HİÇ ÖNEMİ YOK: Avrupa Parlamentosunun (AP), Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile sürdürdüğü müzakerelerin geçici olarak dondurulmasını tavsiye eden tasarıyı kabulüne ilişkin bir soru üzerine Yıldırım, Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin bir süreden beri gergin olduğunun sır olmadığını dile getirdi. Yıldırım, çeşitli vesilelerle Türkiye'ye ayar vermeye çalışıldığını vurgulayarak, "Başkalarının ayar vermeye kalkışması, yönlendirmelerle, işaretlerle, talimatlarla hizaya getirme bizim karakterimize uygun bir şey değil. Biz, kendi kararını kendisi veren, en büyük dayanağı da milleti olan, geleneğimizde hep özgürlüğümüzü canımız kadar önemli bilmişiz. Esaret altına girmeden 16 devlet değiştirerek bugünlere gelmişiz. Bu hassasiyetimizin herkes tarafından görülmesi lazım." değerlendirmesinde bulundu.
Etiketler:
başbakan,
binali yıldırım,
seçim,
Türkiye
Avusturya Parlamentosu’ndan Türkiye’ye silah ambargosu kararı
Avusturya Meclisi, Türkiye’ye askeri teçhizat ve malzeme ihracatının engellenmesini talep eden önergeyi kabul etti. AB üyesi ülkelerin dışişleri ve savunma bakanlarının geçen hafta Brüksel'de yaptığı toplantıda, "Türkiye ile üyelik müzakereleri durdurulsun" çağrısında bulunan tek ülke de Avusturya'ydı.
Avusturya Meclisi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, altı siyasi partinin girişimiyle sunulan, Türkiye’ye yapılan silah ihracatının engellenmesine yönelik önerge oybirliğiyle kabul edildi.
Yasal bağlayıcılığı olmadığı belirtilen önergede, savaş malzemeleri ve dış ticaret yasası kapsamında savaş veya savaş çıkması muhtemel ülkelere silah ve mühimmat sevkiyatı için ruhsat verilmesinin engellenmesi talep edildi.
Türkiye'de insan haklarının baskı altında olduğu vurgulanan önergenin gerekçesinde ise söz konusu silahların muhaliflere karşı kullanılacağı iddia edildi.
Yeşiller Milletvekili Peter Pilz, yaptığı açıklamada, "Bir daha asla Avusturya'dan Türk özel kuvvetlerine keskin nişancı silahı gönderilmesin" ifadelerini kullandı.
Avusturya'nın AB içerisinde böyle bir kararı alan ilk ülke olduğunu ifade eden Pilz, AB ve diğer ülkelerin de benzer kararlar alması çağrısında bulundu. cnntürk
Avusturya Meclisi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, altı siyasi partinin girişimiyle sunulan, Türkiye’ye yapılan silah ihracatının engellenmesine yönelik önerge oybirliğiyle kabul edildi.
Yasal bağlayıcılığı olmadığı belirtilen önergede, savaş malzemeleri ve dış ticaret yasası kapsamında savaş veya savaş çıkması muhtemel ülkelere silah ve mühimmat sevkiyatı için ruhsat verilmesinin engellenmesi talep edildi.
Türkiye'de insan haklarının baskı altında olduğu vurgulanan önergenin gerekçesinde ise söz konusu silahların muhaliflere karşı kullanılacağı iddia edildi.
Yeşiller Milletvekili Peter Pilz, yaptığı açıklamada, "Bir daha asla Avusturya'dan Türk özel kuvvetlerine keskin nişancı silahı gönderilmesin" ifadelerini kullandı.
Avusturya'nın AB içerisinde böyle bir kararı alan ilk ülke olduğunu ifade eden Pilz, AB ve diğer ülkelerin de benzer kararlar alması çağrısında bulundu. cnntürk
23 Kasım 2016 Çarşamba
Ailece 4.5 saat görüştüler
FETÖ çatı davasının ikinci gününde çapraz sorgusu yapılan eski AK Parti Milletvekili İlhan İşbilen, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ABD’de Fetullah Gülen’le 4-4.5 saat görüştüğünü iddia etti. Davutoğlu’nun yanında ailesinin olduğunu da öne süren İşbilen, “O günlerde AK Parti’nin kendisine büyük teveccühü vardı” diye konuştu.
Hürriyet'in haberine göre Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen FETÖ çatı davasının ikinci gününde, sanık İlhan İşbilen’in çapraz sorgusu yapıldı. Müşteki avukatlarının “Fetullah Gülen hareketi bir terör örgüt mü” sorusu üzerine İşbilen, “Fetullah Gülen hareketini bir terör örgütü olarak görmüyorum” dedi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray’ın, Amerika ziyaretlerinin sebebini sorması üzerine İşbilen, özetle şunları söyledi:
Herkes uğradı geçti
“Bütün milletvekilleriyle çekilmiş fotoğraflar var. AK Partililer gidiyordu. AK Parti’nin eski Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’le birlikte, 4 yıl süreyle o konferanslar yapılırken devlet olarak, milletvekilleri olarak gidilirdi. Davutoğlu’nun ailesi ile birlikte 4 - 4.5 saat Gülen’in evinde kaldığını biliyorum. 4 yıl içinde oradan herkes uğradı geçti.” Mahkeme Başkanı’nın, ziyaretlerin hangi amaçla yapıldığı yönündeki sorusuna karşılık “O günlerde AK Parti’nin kendisine büyük bir teveccühü vardı” yanıtını veren İşbilen, FETÖ elebaşı Gülen’in varisi olduğu yönündeki iddiaları da “Böyle bir şey mümkün değil” sözleriyle yalanladı. İşbilen, iddianamede örgütün istişare heyeti üyesi olduğu yönündeki suçlamayı da kabul etmediğini belirterek, “Polis, hâkim atamalarında kumpas davalarında hiçbir şeyim yok. Hiçbir yerde değilim. 15 Temmuz’un kimin yaptırdığını da bilmiyorum” diye konuştu.
‘Silivri’den sonra Sincan’
İşbilen’in avukatı Atilla Kart da FETÖ’ye yönelik soruşturmaların 17-25 Aralık tarihi konularak sınırlandırılmasının doğru olmadığını ifade ederek, “Silivri yargılamaları tamamen kumpastır. FETÖ ve yapılanmasının ivedi olarak yargılanması gerekir. 15 Temmuz’u yapanların acilen yargılanması lazım. Ancak, 15 Temmuz darbe girişimi ile diğer örgüt davalarının birlikte ele alınması doğru değildir. Müvekkilim İşbilen, Zaman gazetesi, Samanyolu TV yöneticiliği şeklinde yaptığı çalışmalar yasal zeminde gerçekleşmiştir. Sağlıklı bir yargılama yapılmadığı takdirde Silivri’den sonra Sincanlar yaratırız” dedi.
Polis 'baba' diye yazmış
Duruşmada İlhan İşbilen’e eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile yaptığı telefon konuşmaları da soruldu. Yapılan görüşmede ABD Başkanı Obama’nın Antalya ziyaretinin güvenlik açısından sıkıntılı olup olmayacağı konuşması çözülürken, polis memuru tarafından Obama’nın adının ‘baba’ olarak deşifre edildiğine dikkat çekildi.
Deccal kavgası
İddianamede ‘Örgütün Gayrimeşru İşler İrtibat Görevlisi’ olarak gösterilen sanık Dilaver Azim duruşmada özetle şunları söyledi: “Özbek asıllıyım, 1989 yılında Orta Asya’dan göçmen olarak geldim. Süleymancılar’a ait bir yurtta kaldım. FETÖ ile ilgim yok. 2012 yılında tefecilere bir operasyon yapıldı. 17 Aralık’tan sonra tefeciler gidip beni ‘bize kumpas kurdu’ diye şikayet etti. Bunlarla aynı ortamda olmaktan hicap duyuyorum. 20 yıldır bu örgüte ‘deccal’ demiş bir insanım. 20 yıldır küfrettiğim örgütün üyesi olarak yargılanıyorum. Çatı davasına benim gibi bir adam sokulur mu? 11 aydır kafayı yiyorum. Bu adamlarla birlikte yargılanmaktansa idam etseniz daha iyi. FETÖ mağduruyum, şimdi FETÖ’cü olmakla suçlanıyorum.” Azim’in sözleri diğer sanıkların tepkisine neden oldu. Sanıklardan Zaman gazetesinin eski sahibi Alaaddin Kaya, “Ben de onunla oturmaktan şeref duymuyorum, nefret ediyorum” diye tepki gösterdi. Sanık İsmail Uçar da “Bu sözleriyle beni de kast ediyorsa bunu reddediyorum” dedi. İşbilen’in avukatı Atilla Kart da söz alarak, “FETÖ için ağır ifadeler kullandı. Bu konuda diyecek bir şeyimiz yok. Ancak sözleriyle müvekkilimi mahkum eden ifadeler kullanıyor. Bunu reddediyor ve kayıtlara geçmesini istiyorum” ifadelerini kullandı. Diğer sanıkların beyanları üzerine söz almadan, bağırarak konuşan sanık Dilaver Azim, “50 yıl arkadaşlık yapmışlar, ben mi Fetullah Gülen’in 50 yıllık arkadaşıyım” dedi.
Nasıl lider olurum
Duruşmaya bu tartışmalardan sonra tutuklu sanık Avukat Ali Çelik’in ifadesiyle devam edildi. Eski savcı Zekeriya Öz’ü tanımadığını, emniyet imam yardımcısı olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediğini söyleyen Çelik, “1972 doğumluyum, bu örgüt 1965’te kurulmuş. Ben nasıl oluyorum da örgüt kurucusu ve yöneticisi oluyorum” dedi.
Hürriyet'in haberine göre Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen FETÖ çatı davasının ikinci gününde, sanık İlhan İşbilen’in çapraz sorgusu yapıldı. Müşteki avukatlarının “Fetullah Gülen hareketi bir terör örgüt mü” sorusu üzerine İşbilen, “Fetullah Gülen hareketini bir terör örgütü olarak görmüyorum” dedi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray’ın, Amerika ziyaretlerinin sebebini sorması üzerine İşbilen, özetle şunları söyledi:
Herkes uğradı geçti
“Bütün milletvekilleriyle çekilmiş fotoğraflar var. AK Partililer gidiyordu. AK Parti’nin eski Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’le birlikte, 4 yıl süreyle o konferanslar yapılırken devlet olarak, milletvekilleri olarak gidilirdi. Davutoğlu’nun ailesi ile birlikte 4 - 4.5 saat Gülen’in evinde kaldığını biliyorum. 4 yıl içinde oradan herkes uğradı geçti.” Mahkeme Başkanı’nın, ziyaretlerin hangi amaçla yapıldığı yönündeki sorusuna karşılık “O günlerde AK Parti’nin kendisine büyük bir teveccühü vardı” yanıtını veren İşbilen, FETÖ elebaşı Gülen’in varisi olduğu yönündeki iddiaları da “Böyle bir şey mümkün değil” sözleriyle yalanladı. İşbilen, iddianamede örgütün istişare heyeti üyesi olduğu yönündeki suçlamayı da kabul etmediğini belirterek, “Polis, hâkim atamalarında kumpas davalarında hiçbir şeyim yok. Hiçbir yerde değilim. 15 Temmuz’un kimin yaptırdığını da bilmiyorum” diye konuştu.
‘Silivri’den sonra Sincan’
İşbilen’in avukatı Atilla Kart da FETÖ’ye yönelik soruşturmaların 17-25 Aralık tarihi konularak sınırlandırılmasının doğru olmadığını ifade ederek, “Silivri yargılamaları tamamen kumpastır. FETÖ ve yapılanmasının ivedi olarak yargılanması gerekir. 15 Temmuz’u yapanların acilen yargılanması lazım. Ancak, 15 Temmuz darbe girişimi ile diğer örgüt davalarının birlikte ele alınması doğru değildir. Müvekkilim İşbilen, Zaman gazetesi, Samanyolu TV yöneticiliği şeklinde yaptığı çalışmalar yasal zeminde gerçekleşmiştir. Sağlıklı bir yargılama yapılmadığı takdirde Silivri’den sonra Sincanlar yaratırız” dedi.
Polis 'baba' diye yazmış
Duruşmada İlhan İşbilen’e eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile yaptığı telefon konuşmaları da soruldu. Yapılan görüşmede ABD Başkanı Obama’nın Antalya ziyaretinin güvenlik açısından sıkıntılı olup olmayacağı konuşması çözülürken, polis memuru tarafından Obama’nın adının ‘baba’ olarak deşifre edildiğine dikkat çekildi.
Deccal kavgası
İddianamede ‘Örgütün Gayrimeşru İşler İrtibat Görevlisi’ olarak gösterilen sanık Dilaver Azim duruşmada özetle şunları söyledi: “Özbek asıllıyım, 1989 yılında Orta Asya’dan göçmen olarak geldim. Süleymancılar’a ait bir yurtta kaldım. FETÖ ile ilgim yok. 2012 yılında tefecilere bir operasyon yapıldı. 17 Aralık’tan sonra tefeciler gidip beni ‘bize kumpas kurdu’ diye şikayet etti. Bunlarla aynı ortamda olmaktan hicap duyuyorum. 20 yıldır bu örgüte ‘deccal’ demiş bir insanım. 20 yıldır küfrettiğim örgütün üyesi olarak yargılanıyorum. Çatı davasına benim gibi bir adam sokulur mu? 11 aydır kafayı yiyorum. Bu adamlarla birlikte yargılanmaktansa idam etseniz daha iyi. FETÖ mağduruyum, şimdi FETÖ’cü olmakla suçlanıyorum.” Azim’in sözleri diğer sanıkların tepkisine neden oldu. Sanıklardan Zaman gazetesinin eski sahibi Alaaddin Kaya, “Ben de onunla oturmaktan şeref duymuyorum, nefret ediyorum” diye tepki gösterdi. Sanık İsmail Uçar da “Bu sözleriyle beni de kast ediyorsa bunu reddediyorum” dedi. İşbilen’in avukatı Atilla Kart da söz alarak, “FETÖ için ağır ifadeler kullandı. Bu konuda diyecek bir şeyimiz yok. Ancak sözleriyle müvekkilimi mahkum eden ifadeler kullanıyor. Bunu reddediyor ve kayıtlara geçmesini istiyorum” ifadelerini kullandı. Diğer sanıkların beyanları üzerine söz almadan, bağırarak konuşan sanık Dilaver Azim, “50 yıl arkadaşlık yapmışlar, ben mi Fetullah Gülen’in 50 yıllık arkadaşıyım” dedi.
Nasıl lider olurum
Duruşmaya bu tartışmalardan sonra tutuklu sanık Avukat Ali Çelik’in ifadesiyle devam edildi. Eski savcı Zekeriya Öz’ü tanımadığını, emniyet imam yardımcısı olduğu yönündeki iddiaları kabul etmediğini söyleyen Çelik, “1972 doğumluyum, bu örgüt 1965’te kurulmuş. Ben nasıl oluyorum da örgüt kurucusu ve yöneticisi oluyorum” dedi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)