KKTC'de Milletvekili Doğuş Derya, Meclis genel kurulundaki konuşmasında, sadece Türk tarafının değil, Rumların, Ermenilerin de kayıplar yaşadığını ve tecavüzlere maruz kaldığını söyleyince adada kriz çıktı.
Milliyet'in haberine göre; KKTC Cumhuriyet Meclisi'nde önceki gün konuşan Cumhuriyetçi Türk Partisi- Birleşik Güçler (CTP-BG) Lefkoşa Milletvekili Doğuş Derya, barış için geçmişle hesaplaşmak gerektiğini belirterek,"Savaşlarda kazanan taraf yok. Kıbrıslı Türkler dışında acı çekenler de var. Kıbrıslı Rumlar, Ermeniler ve Maronitler de evsiz kaldı. Kayıplar verdi. Tecavüze uğradı" dedi.
"HEMEN ÖZÜR DİLESİN"
Derya'nın bu konuşması ise mecliste krize neden oldu. Oturdukları masalarda Derya'yı protesto eden milletvekilleri Derya'nın Türk askerini tecavüzcü olarak adlandırmasının kabul edilemez olduğunu belirterek tepki gösterdi. Protestodan sonra da söz isteyen Demokrat Parti-Ulusal Güçler Lefkoşa Milletvekili Zorlu Töre, çıktığı kürsüde Derya'nın özür dilemesini istedi. Derya özür dilemeyince de sosyal medyada ve adada Derya'nın sözleriyle ilgili tartışma başladı.
TEHDİT VE HAKARET TWEET'LERİ ALDI
Üyesi bulunduğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) ve Kıbrıs Sosyalist Partisi (KSP) Derya'ya destek verdi. Rauf Denktaş'ın oğlu Serdar Denktaş'ın genel başkan olduğu Demokrat Parti (DP) ve Ulusal Birlik Partisi (UBP)'den tepkiler aldı. Denktaş,"Türkler adaya tecavüze uğrayan, katledilen Türkler için adaya girmiştir" dedi. Sosyal medyada da Derya lehine ve aleyhine yazılar yazıldı.
Derya'da kendisi hakkında yazılan ağır yazılar ve tehditler nedeniyle soluğu karakolda aldı. Kendisi aleyhinde cinsiyetçi tweetler atıp tehdit eden kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu.
"GEÇMİŞLE HESAPLAŞMAK GEREKİR"
Açıklama sonrası Vatan Gazetesi'ne konuşan Doğuş Derya ise savaşan tüm orduların tecavüzü savaş stratejisi olarak kullandığını belirterek, "Benim söylemeye çalıştığım savaş ve şiddet tecavüz suçunu arttırmıştır. Ordular tecavüzü savaş silahı olarak kullanarak suçlar işlemiştir. 1974 öncesinde yaşananlarda da sonrasında yaşananlarda da siviller karşılıklı olarak askerlerin tecavüzüne maruz kalmıştır. Bu hem Türk askeri için hem de Rum askeri için geçerlidir. Barış ve birleşme için geçmişle hesaplaşmak gerekir" dedi.
DOĞUŞ DERYA KİMDİR?
1978 yılında Lefkoşa'da doğdu. 1999'da İstanbul Üniversitesi siyaset Bilimi'nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptı. Kıbrıslı Gençlik Platformu'nun kurucu üyeliğini yaptı. Türkiye'de çeşitli kadın örgütlerinde çalıştı, Kıbrıs'ta Feminist Atölye'de aktivist olarak bulundu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda Cinsiyet Eşitliği Mekanizması'nın (TOCEM) kuruluş çalışmalarını yürüttü. Kıbrıs Üniversitesi'nde doktora öğrencisi. 30 Temmuz 2013'ten beri milletvekili.
18 Aralık 2014 Perşembe
Süleyman Demirel'e acı haber
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel, dün gece Ankara'daki evinde hayatını kaybetti.
2013 yılının Mayıs ayında hayat arkadaşı Nazmiye Demirel'i kaybeden Süleyman Demirel, bugün Başkent'te tedavi gördüğü hastanenin özel odasında başka bir vefat haberiyle yıkıldı. Demirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel dün Ankara'daki evinde hayatını kaybetti.
Hacı Ali Demirel'in Isparta İslamköy'deki aile mezarlığına defnedilmesi bekleniyor.
2013 yılının Mayıs ayında hayat arkadaşı Nazmiye Demirel'i kaybeden Süleyman Demirel, bugün Başkent'te tedavi gördüğü hastanenin özel odasında başka bir vefat haberiyle yıkıldı. Demirel'in kardeşi Hacı Ali Demirel dün Ankara'daki evinde hayatını kaybetti.
Hacı Ali Demirel'in Isparta İslamköy'deki aile mezarlığına defnedilmesi bekleniyor.
17 Aralık 2014 Çarşamba
Konya-İstanbul YHT ilk 1 hafta ücretsiz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren (YHT) hattının açılışında konuştu. Erdoğan burada Konya-İstanbul arasındaki hızlı trenin 1 hafta süresince ücretsiz hizmet vereceğini açıkladı.
Konya-İstanbul YHT'nin, günde 2 gidiş 2 dönüş seferi yapacak. YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edecek. İstanbul'dan ise (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek. YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet verecek. YHT ile Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacak.
TAM BİLET 85 LİRA
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan seyahat edebilecek. Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilecek. Öğrenci, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli seyahat edecek.
Konya-İstanbul YHT'nin, günde 2 gidiş 2 dönüş seferi yapacak. YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edecek. İstanbul'dan ise (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek. YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet verecek. YHT ile Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacak.
TAM BİLET 85 LİRA
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan seyahat edebilecek. Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilecek. Öğrenci, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli seyahat edecek.
Transeksüelin şaşırtan isteği
Yaklaşık 36 bin lira harcayıp kadın olan Chelsea Attonley'nin şaşırtan isteği; "Kadın olmak zor geldi, ben tekrar erkek olmak istiyorum."
İngiltere’de yaşayan 30 yaşındaki Chelsea Attonley, Matthew adında bir erkek çocuğu olarak dünyaya geldi. Ancak daha sonra erkek olmak istemediğini fark eden Matthew, yaklaşık 36 bin liralık ameliyat masraflarını da Ulusal Sağlık Servisine ödeterek kadın oldu ve adını değiştirdi.
İngiliz basınından The Daily Mail'in sitesinde yer alan habere göre; büyüdüğü Chesterfield bölgesinde, kimliğini saklayarak büyümenin zorluklarından bahseden Chelsea, hep, ameliyat olarak kadın olması gerektiğini hissettiği belirtti. Çocukken bile kadın elbiseleri giyiyordu. Ancak Chelsea Attonley, kadın olmaktan da vazgeçti. Her gün makyaj yapmanın, süslenmenin, yüksek topuklu ayakkabılarla yürümenin çok zor ve yorucu olduğunu söyleyen transseksüel kadın, şimdi yeniden ameliyatla erkek olmak istiyor. Yaklaşık 50 bin lira tutarındaki ameliyatı yine Ulusal Sağlık Servisine yaptırmak isteyen Chelsea testosteron iğnesi yaptırmaya başladı bile.
İngiltere’de yaşayan 30 yaşındaki Chelsea Attonley, Matthew adında bir erkek çocuğu olarak dünyaya geldi. Ancak daha sonra erkek olmak istemediğini fark eden Matthew, yaklaşık 36 bin liralık ameliyat masraflarını da Ulusal Sağlık Servisine ödeterek kadın oldu ve adını değiştirdi.
İngiliz basınından The Daily Mail'in sitesinde yer alan habere göre; büyüdüğü Chesterfield bölgesinde, kimliğini saklayarak büyümenin zorluklarından bahseden Chelsea, hep, ameliyat olarak kadın olması gerektiğini hissettiği belirtti. Çocukken bile kadın elbiseleri giyiyordu. Ancak Chelsea Attonley, kadın olmaktan da vazgeçti. Her gün makyaj yapmanın, süslenmenin, yüksek topuklu ayakkabılarla yürümenin çok zor ve yorucu olduğunu söyleyen transseksüel kadın, şimdi yeniden ameliyatla erkek olmak istiyor. Yaklaşık 50 bin lira tutarındaki ameliyatı yine Ulusal Sağlık Servisine yaptırmak isteyen Chelsea testosteron iğnesi yaptırmaya başladı bile.
16 Aralık 2014 Salı
Kurşuna dizdiler diri diri yaktılar
Taliban, dün Pakistan’ın Peşaver kentinde daha çok asker çocuklarının gittiği bir okulda kıyım yaptı.Sabah saatlerinde okulu basan saldırganlar çocukları ve öğretmenleri kurşun yağmuruna tuttu. Pakistan tarihinin en kanlı terör saldırısında militanlar, çoğu öğrenci olmak üzere 145 kişiyi öldürdü, kadın öğretmenleri öğrencilerin gözleri önünde yaktı. Başbakan Ahmet Davutoğlu Pakistan'daki katliam nedeniyle Türkiye'de bugün bir günlük yas ilan edildiğini açıkladı.
Saldırı tam da Taliban’ın benzer bir saldırıda yaraladığı Pakistanlı genç kız Malala Yusufzay’ın (17) geçen hafta Nobel Barış Ödülü alması sonrası düzenlendi. Taliban sözcüsü, “Ordunun okulunu seçtik, çünkü hükümet bizim ailelerimizi ve kadınlarımızı hedef alıyor. Aynı acıyı yaşatmak istedik” diye açıklama yaptı.
Pakşstan Talibanı dün, ordunun son aylarda artan operasyonlarının “intikamını almak için” ülkenin kuzeyindeki Hayber-Pahtunhva eyaletinin başkenti Peşaver’de daha çok asker çocuklarının eğitim gördüğü bir okulu basarak 145 kişiyi katletti. Ülke tarihinin en kanlı saldırısında, yetkililerin açıklamalarına göre sayıları 6 ila 9 arasında değişen militanlar yerel saatle 10.00 sularında duvarları tırmanıp okula girdikten sonra etrafa rastgele ateş açmaya başladı. Büyük şok yaşayan öğrenciler can havliyle kaçmaya çalıştı, bazısı ölü taklidi yaptı. CNN’e konuşan Pakistan Ordusu Sözcüsü Asıf Bacva, saldırıda yaşları 12 ila 16 arasında değişen 132 çocuk, 10 öğretmen veya okul personeli ve 3 askerin yaşamını yitirdiğini söyledi.
OKULDAN TABUT ÇIKTI
Bacva, ilk, orta ve lise olarak hizmet veren ve 1099 öğrencinin kayıtlı olduğu okuldan 960 öğrencinin tahliye edildiğini belirtti. Saldırıda en az 124 kişi yaralanırken, saldırıya katılan militanların tamamının öldürüldüğü veya üzerlerindeki patlayıcıları infilak ettirerek öldüğü belirtiliyor. Taliban militanları öğrencileri ve öğretmenleri kurşun yağmuruna tutarken haberi alan aileler dışarıda korkunç bekleyiş içine girdi. Bombalarla döşenen okulda hâkimiyeti sağlamaya çalışan Pakistan ordusu özel birlikleriyle militanlar arasındaki çatışma yaklaşık sekiz saat sürdü. Okuldan öğrencilerin cesetleri tabutların içinde çıkarılırken aileleri sinir krizi geçirdi. 12 yaşındaki oğlunu kaybeden İrşadah Bibi (40) isimli bir anne, “Allah’ım oğlumu niye aldın? Benim çocuğumun ve bütün bu çocukların günahı neydi” diye feryat etti. Saldırıyı, Pakistan Taliban’ı olarak bilenen Tahriki Taliban Pakistan (TTP) üstlendi. Örgüt sözcüsü Muhammed Horasani, açıklamasında da “Ordunun okulunu seçtik çünkü hükümet bizim ailelerimizi hedef alıyor. Saldırıyı, hükümet tarafından öldürülen Taliban üyelerinin intikamını almak için yaptık. Onların da bu acıyı hissetmesini istiyoruz” dedi.
Türkiye de bugün yasta
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Pakistan Cumhurbaşkanı Memnun Hüseyin ve Pakistan Başbakanı Sayın Navaz Şerif’i telefonla arayarak, Pakistan’da Taliban’ın bir okula düzenlediği terör saldırısından dolayı derin üzüntü duyduğunu ifade etti. Olayı, “hiçbir insani, ahlaki ve vicdani değerle bağdaşmayan elim bir saldırı” olarak niteleyen Erdoğan, hayatlarını kaybeden Pakistan vatandaşlarına Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu da Pakistan’daki katliam nedeniyle Türkiye’de bugün bir günlük yas ilan edileceğini açıkladı. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında da saldırı kınanarak “Türkiye, kardeş Pakistan’ın terörizmle mücadelesine desteğini sürdürecektir” denildi.
EN KANLI SALDIRI
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, Taliban’a karşı operasyonu yönetmek için hemen Peşaver’e gitti. Başbakan burada yaptığı açıklamada Taliban militanlarına karşı yürütülen askeri operasyonların devam edeceğini söyledi. 3 günlük yas ilan eden Şerif, “Haince bir saldırı. Onlar benim çocuklarım ve kayıplar da benim. Bu bir ulusun kaybı. Teröre karşı operasyon son safhasına girmiştir. Zarb-e Azb operasyonu, son terörist yok edilene dek devam edecektir” dedi. Taliban’ın son okul katliamından önce Pakistan’daki en kanlı saldırısı, 2007 yılında eski başbakanlardan Benazir Butto’nun Karaçi’deki konvoyunu hedef almıştı. Bu saldırıda 139 kişi yaşamını yitirmişti.
Ölü taklidi yaparak kurtuldum
Okul katliamından kurtulan öğrencilerden biri ölü taklidi yaparak sağ kalmayı başardığını anlattı. Şahruk Han (16) isimli öğrenci, olay sırasında okulun salonundaki kariyer planlama seminerinde olduklarını, dört kişinin salonu bastığını belirterek dehşet anlarını şöyle anlattı: “Birileri, ‘Sıraların altına yatın’ diye bağırdı. Saldırganlar ateş açmadan tekbir getirdi. Sonra içlerinden biri, ‘Sıraların altında bir sürü çocuk var, onları bitirin’ dedi. Sonra yakıcı bir acı hissettim, iki bacağım da dizlerimin altından vurulmuştu. Ölü taklidi yaptım. Adam kurşun yağdırıyordu. Sessiz durmaya çalıştım, gözlerimi kapattım, yeniden vuracak diye bekledim. Ölümü o kadar yakından hissettim ki...
Bir askeri kaynak ise saldırıyı anlatırken “Bir öğretmeni sınıfta öğrencilerinin gözü önünde benzin dökerek yaktılar. Öğretmen canlı canlı yanarken çocuklara izlettiler” dedi.
Müzakere çökmüştü
Saldırı, Pakistan ordusunun 15 Haziran’dan itibaren Kuzey Veziristan ve çevresinde yerli ve yabancı uyruklu Taliban militanlarına karşı başlattığı Zarb-e Azb isimli operasyonun ardından geldi. Operasyonda şimdiye kadar yaklaşık bin 500 militan öldürülmüştü. Aslında geçen bahara kadar Tehrik-i Taliban ve Pakistan hükümeti barış görüşmeleri yürütüyordu, hükümet 19 Taliban üyesini de serbest bırakmıştı. Peşaver de geçmişte barış görüşmelerinin merkezi idi. Ancak barış görüşmeleri çöktü. 2013 yılında Pakistan Talibanı’nın lideri Hekimullah Mesud, ABD’nin insansız hava aracı saldırısında öldürülünce liderlik koltuğuna Molla Fazlullah oturdu. Pakistan Talibanı sözcüsü Şehidullah Şehid ise IŞİDslam Devleti’ne biat ettiğini açıkladığı için örgütten kovulmuştu. Kasım ayında Muhammed Horasani örgütün yeni sözcüsü olmuştu.
Malala kınadı
Pakistan’da kız çocuklarının eğitimini savunduğu için 2012 yılında Taliban tarafından okulda başından vurulduktan sonra hayatta kalmayı başaran, geçen hafta ise Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Pakistanlı Malala Yusufzay (17), saldırıyı kınayarak “Bu saçma ve acımasız terör eyleminden dolayı çok üzgün” olduğunu söyledi. İngiltere’de yaşayan Malala, “Bu zalim ve korkakça eylemleri kınıyorum. Asla mağlubiyete uğramayacağız. Taliban’ın dünya çapındaki düşmanlarına gözdağı vermesi nafile” dedi.
ABD Başkanı Barack Obama: Dualarımız kurbanlar, aileleri ve sevdikleriyle. Öğrencileri ve öğretmenleri hedef alan hain saldırıyı kınıyorum. (kaynak:hürriyet.com.tr)
Saldırı tam da Taliban’ın benzer bir saldırıda yaraladığı Pakistanlı genç kız Malala Yusufzay’ın (17) geçen hafta Nobel Barış Ödülü alması sonrası düzenlendi. Taliban sözcüsü, “Ordunun okulunu seçtik, çünkü hükümet bizim ailelerimizi ve kadınlarımızı hedef alıyor. Aynı acıyı yaşatmak istedik” diye açıklama yaptı.
Pakşstan Talibanı dün, ordunun son aylarda artan operasyonlarının “intikamını almak için” ülkenin kuzeyindeki Hayber-Pahtunhva eyaletinin başkenti Peşaver’de daha çok asker çocuklarının eğitim gördüğü bir okulu basarak 145 kişiyi katletti. Ülke tarihinin en kanlı saldırısında, yetkililerin açıklamalarına göre sayıları 6 ila 9 arasında değişen militanlar yerel saatle 10.00 sularında duvarları tırmanıp okula girdikten sonra etrafa rastgele ateş açmaya başladı. Büyük şok yaşayan öğrenciler can havliyle kaçmaya çalıştı, bazısı ölü taklidi yaptı. CNN’e konuşan Pakistan Ordusu Sözcüsü Asıf Bacva, saldırıda yaşları 12 ila 16 arasında değişen 132 çocuk, 10 öğretmen veya okul personeli ve 3 askerin yaşamını yitirdiğini söyledi.
OKULDAN TABUT ÇIKTI
Bacva, ilk, orta ve lise olarak hizmet veren ve 1099 öğrencinin kayıtlı olduğu okuldan 960 öğrencinin tahliye edildiğini belirtti. Saldırıda en az 124 kişi yaralanırken, saldırıya katılan militanların tamamının öldürüldüğü veya üzerlerindeki patlayıcıları infilak ettirerek öldüğü belirtiliyor. Taliban militanları öğrencileri ve öğretmenleri kurşun yağmuruna tutarken haberi alan aileler dışarıda korkunç bekleyiş içine girdi. Bombalarla döşenen okulda hâkimiyeti sağlamaya çalışan Pakistan ordusu özel birlikleriyle militanlar arasındaki çatışma yaklaşık sekiz saat sürdü. Okuldan öğrencilerin cesetleri tabutların içinde çıkarılırken aileleri sinir krizi geçirdi. 12 yaşındaki oğlunu kaybeden İrşadah Bibi (40) isimli bir anne, “Allah’ım oğlumu niye aldın? Benim çocuğumun ve bütün bu çocukların günahı neydi” diye feryat etti. Saldırıyı, Pakistan Taliban’ı olarak bilenen Tahriki Taliban Pakistan (TTP) üstlendi. Örgüt sözcüsü Muhammed Horasani, açıklamasında da “Ordunun okulunu seçtik çünkü hükümet bizim ailelerimizi hedef alıyor. Saldırıyı, hükümet tarafından öldürülen Taliban üyelerinin intikamını almak için yaptık. Onların da bu acıyı hissetmesini istiyoruz” dedi.
Türkiye de bugün yasta
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Pakistan Cumhurbaşkanı Memnun Hüseyin ve Pakistan Başbakanı Sayın Navaz Şerif’i telefonla arayarak, Pakistan’da Taliban’ın bir okula düzenlediği terör saldırısından dolayı derin üzüntü duyduğunu ifade etti. Olayı, “hiçbir insani, ahlaki ve vicdani değerle bağdaşmayan elim bir saldırı” olarak niteleyen Erdoğan, hayatlarını kaybeden Pakistan vatandaşlarına Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu da Pakistan’daki katliam nedeniyle Türkiye’de bugün bir günlük yas ilan edileceğini açıkladı. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında da saldırı kınanarak “Türkiye, kardeş Pakistan’ın terörizmle mücadelesine desteğini sürdürecektir” denildi.
EN KANLI SALDIRI
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, Taliban’a karşı operasyonu yönetmek için hemen Peşaver’e gitti. Başbakan burada yaptığı açıklamada Taliban militanlarına karşı yürütülen askeri operasyonların devam edeceğini söyledi. 3 günlük yas ilan eden Şerif, “Haince bir saldırı. Onlar benim çocuklarım ve kayıplar da benim. Bu bir ulusun kaybı. Teröre karşı operasyon son safhasına girmiştir. Zarb-e Azb operasyonu, son terörist yok edilene dek devam edecektir” dedi. Taliban’ın son okul katliamından önce Pakistan’daki en kanlı saldırısı, 2007 yılında eski başbakanlardan Benazir Butto’nun Karaçi’deki konvoyunu hedef almıştı. Bu saldırıda 139 kişi yaşamını yitirmişti.
Ölü taklidi yaparak kurtuldum
Okul katliamından kurtulan öğrencilerden biri ölü taklidi yaparak sağ kalmayı başardığını anlattı. Şahruk Han (16) isimli öğrenci, olay sırasında okulun salonundaki kariyer planlama seminerinde olduklarını, dört kişinin salonu bastığını belirterek dehşet anlarını şöyle anlattı: “Birileri, ‘Sıraların altına yatın’ diye bağırdı. Saldırganlar ateş açmadan tekbir getirdi. Sonra içlerinden biri, ‘Sıraların altında bir sürü çocuk var, onları bitirin’ dedi. Sonra yakıcı bir acı hissettim, iki bacağım da dizlerimin altından vurulmuştu. Ölü taklidi yaptım. Adam kurşun yağdırıyordu. Sessiz durmaya çalıştım, gözlerimi kapattım, yeniden vuracak diye bekledim. Ölümü o kadar yakından hissettim ki...
Bir askeri kaynak ise saldırıyı anlatırken “Bir öğretmeni sınıfta öğrencilerinin gözü önünde benzin dökerek yaktılar. Öğretmen canlı canlı yanarken çocuklara izlettiler” dedi.
Müzakere çökmüştü
Saldırı, Pakistan ordusunun 15 Haziran’dan itibaren Kuzey Veziristan ve çevresinde yerli ve yabancı uyruklu Taliban militanlarına karşı başlattığı Zarb-e Azb isimli operasyonun ardından geldi. Operasyonda şimdiye kadar yaklaşık bin 500 militan öldürülmüştü. Aslında geçen bahara kadar Tehrik-i Taliban ve Pakistan hükümeti barış görüşmeleri yürütüyordu, hükümet 19 Taliban üyesini de serbest bırakmıştı. Peşaver de geçmişte barış görüşmelerinin merkezi idi. Ancak barış görüşmeleri çöktü. 2013 yılında Pakistan Talibanı’nın lideri Hekimullah Mesud, ABD’nin insansız hava aracı saldırısında öldürülünce liderlik koltuğuna Molla Fazlullah oturdu. Pakistan Talibanı sözcüsü Şehidullah Şehid ise IŞİDslam Devleti’ne biat ettiğini açıkladığı için örgütten kovulmuştu. Kasım ayında Muhammed Horasani örgütün yeni sözcüsü olmuştu.
Malala kınadı
Pakistan’da kız çocuklarının eğitimini savunduğu için 2012 yılında Taliban tarafından okulda başından vurulduktan sonra hayatta kalmayı başaran, geçen hafta ise Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Pakistanlı Malala Yusufzay (17), saldırıyı kınayarak “Bu saçma ve acımasız terör eyleminden dolayı çok üzgün” olduğunu söyledi. İngiltere’de yaşayan Malala, “Bu zalim ve korkakça eylemleri kınıyorum. Asla mağlubiyete uğramayacağız. Taliban’ın dünya çapındaki düşmanlarına gözdağı vermesi nafile” dedi.
ABD Başkanı Barack Obama: Dualarımız kurbanlar, aileleri ve sevdikleriyle. Öğrencileri ve öğretmenleri hedef alan hain saldırıyı kınıyorum. (kaynak:hürriyet.com.tr)
‘Şarlatan’ çarkı
17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarında kilit isim olduğu öne sürülen işadamı Reza Zarrab, kendisine “şarlatan” dediği için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın aleyhine açtığı manevi tazminat davalarından vazgeçti.
MHP, mahkemeden son olarak İran Parlamentosu tarafından yürütülen komisyon çalışmalarında ortaya çıkan İranlı işadamı Babek Zencani ve Zarrab arasındaki işbirliği belgelerinin 3 Şubat 2010’da imzalanan ‘Türkiye ile İran Arasında Cezai ve Hukuki Konularda Adli İşbirliği Anlaşması’na uygun olarak İran yetkili makamlarından istenilmesini talep etti. Talebin değerlendirilmesinin beklendiği duruşmaya, Zarrab’ın avukatı feragat dilekçesi gönderdi.
100 BİN’ER TL’LİK 2 DAVA
Zarrab, Kahramanmaraş’ta yaptığı bir konuşmada hakkında, “İran’dan bir şarlatan gelmiş. Ne olduğu belirsiz” değerlendirmesinde bulunan Bahçeli aleyhine, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 100 bin liralık tazminat davası açtı. Dava sonrasında Bahçeli, Zarrab’a ‘şarlatan’ demeye devam edeceklerini vurgulayarak, “Bu hayırlı bir iştir. Şarlatan sözüne devam edeceğiz. Bir yargı başlarsa, 17 Aralık’a kadar iner” yanıtını verdi. MHP’li Yalçın da, “Zarrab’a şarlatan demeye devam edeceklerini” belirtti. Bunun üzerine Zarrab, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Yalçın aleyhine de 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Zarrab kendisine ‘Şarlatan’ denilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verimesini de talep etti.
İRAN’DAN İSTENSİN
Yalçın hakkında açılan davaya 25 Ekim’de cevaplarını sunan Avukat Yücel Bulut, Zencani ve Zarrab’la ilgili belgelerin istenmesini talep etti. Söz konusu taleplerin kabul edilmesi halinde İran Parlamentosu nezdinde kurulan komisyona intikal eden bilgi ve belgelerin tercüme edilmiş hallerinin mahkeme dosyasına girmesi bekleniyordu. İran’dan gelecek bilgi ve belgelerin Zarrab’ı sıkıntıya sokacağı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararına rağmen yeni bir soruşturma açılmasına olanak tanıyabileceği de iddialar arasındaydı.
SORUŞTURMA RAPORU İSTENDİ
Avukat Bulut, mahkemeden, Zarrab’ın şüpheli şahıslar arasında yer aldığı ve 2008’de MASAK tarafından hazırlanan Kara Para Aklama Raporu ile dönemin Başbakanı’na sunulduğu söylenen 18 Nisan 2013 tarihli MİT raporunun yanı sıra Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi tarafından hazırlanan ve “Zarrab’ın bilgisi ve talimatları doğrultusunda gümrük memurlarına rüşvet teklif edildiği” ifadelerine yer veren 18 Aralık 2013 tarihli, 201356-2 sayılı soruşturma raporunun da delil olarak istenmesini talep etti.
1 GÜN ÖNCE GERİ ÇEKTİ
Yalçın hakkındaki davanın duruşması dün İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmadan 1 gün önce Zarrab’ın avukatının, davadan feragat ettiklerine ilişkin dilekçeyi mahkemeye gönderdiği ortaya çıktı. Zarrab, Bahçeli ve Yalçın aleyhine açmış olduğu manevi tazminat davalarından vazgeçtiğini bildirdi. İran’dan belgelerin talep edilebilmesi olanağı da şimdilik ortadan kalktı.
MÜVEKKİLİM ÖYLE İSTEDİ
Zarrab’ın avukatı Şeyda Yıldırım, “Davalardan vazgeçtik. Müvekkilim öyle uygun gördü. Zaten o davaların parti ile ilgisi yoktu. Sadece Devlet Bey’in söylediği. ‘Şarlatan’ kelimesiyle ilgili davaydı. Müvekkilim artık gerek duymadı. Öyle talimat verdi, vazgeçtik hepsinden” dedi.
ZAMANLAMA MANİDAR
MHP’li Yalçın da ”Zamanlama çok manidar. İran’ı duyunca, davayı çektiler sanırım. Ama biz parti olarak bu işin peşini bırakmayacağız. İran’dan belgelerin gelmesi konusunda ısrarcıyız. 17-25 Aralık yolsuzluklarını, hırsızlıklarını unutturmayacağız” dedi.
MHP, mahkemeden son olarak İran Parlamentosu tarafından yürütülen komisyon çalışmalarında ortaya çıkan İranlı işadamı Babek Zencani ve Zarrab arasındaki işbirliği belgelerinin 3 Şubat 2010’da imzalanan ‘Türkiye ile İran Arasında Cezai ve Hukuki Konularda Adli İşbirliği Anlaşması’na uygun olarak İran yetkili makamlarından istenilmesini talep etti. Talebin değerlendirilmesinin beklendiği duruşmaya, Zarrab’ın avukatı feragat dilekçesi gönderdi.
100 BİN’ER TL’LİK 2 DAVA
Zarrab, Kahramanmaraş’ta yaptığı bir konuşmada hakkında, “İran’dan bir şarlatan gelmiş. Ne olduğu belirsiz” değerlendirmesinde bulunan Bahçeli aleyhine, kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 100 bin liralık tazminat davası açtı. Dava sonrasında Bahçeli, Zarrab’a ‘şarlatan’ demeye devam edeceklerini vurgulayarak, “Bu hayırlı bir iştir. Şarlatan sözüne devam edeceğiz. Bir yargı başlarsa, 17 Aralık’a kadar iner” yanıtını verdi. MHP’li Yalçın da, “Zarrab’a şarlatan demeye devam edeceklerini” belirtti. Bunun üzerine Zarrab, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Yalçın aleyhine de 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Zarrab kendisine ‘Şarlatan’ denilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verimesini de talep etti.
İRAN’DAN İSTENSİN
Yalçın hakkında açılan davaya 25 Ekim’de cevaplarını sunan Avukat Yücel Bulut, Zencani ve Zarrab’la ilgili belgelerin istenmesini talep etti. Söz konusu taleplerin kabul edilmesi halinde İran Parlamentosu nezdinde kurulan komisyona intikal eden bilgi ve belgelerin tercüme edilmiş hallerinin mahkeme dosyasına girmesi bekleniyordu. İran’dan gelecek bilgi ve belgelerin Zarrab’ı sıkıntıya sokacağı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen ‘kovuşturmaya yer olmadığı’ kararına rağmen yeni bir soruşturma açılmasına olanak tanıyabileceği de iddialar arasındaydı.
SORUŞTURMA RAPORU İSTENDİ
Avukat Bulut, mahkemeden, Zarrab’ın şüpheli şahıslar arasında yer aldığı ve 2008’de MASAK tarafından hazırlanan Kara Para Aklama Raporu ile dönemin Başbakanı’na sunulduğu söylenen 18 Nisan 2013 tarihli MİT raporunun yanı sıra Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi tarafından hazırlanan ve “Zarrab’ın bilgisi ve talimatları doğrultusunda gümrük memurlarına rüşvet teklif edildiği” ifadelerine yer veren 18 Aralık 2013 tarihli, 201356-2 sayılı soruşturma raporunun da delil olarak istenmesini talep etti.
1 GÜN ÖNCE GERİ ÇEKTİ
Yalçın hakkındaki davanın duruşması dün İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmadan 1 gün önce Zarrab’ın avukatının, davadan feragat ettiklerine ilişkin dilekçeyi mahkemeye gönderdiği ortaya çıktı. Zarrab, Bahçeli ve Yalçın aleyhine açmış olduğu manevi tazminat davalarından vazgeçtiğini bildirdi. İran’dan belgelerin talep edilebilmesi olanağı da şimdilik ortadan kalktı.
MÜVEKKİLİM ÖYLE İSTEDİ
Zarrab’ın avukatı Şeyda Yıldırım, “Davalardan vazgeçtik. Müvekkilim öyle uygun gördü. Zaten o davaların parti ile ilgisi yoktu. Sadece Devlet Bey’in söylediği. ‘Şarlatan’ kelimesiyle ilgili davaydı. Müvekkilim artık gerek duymadı. Öyle talimat verdi, vazgeçtik hepsinden” dedi.
ZAMANLAMA MANİDAR
MHP’li Yalçın da ”Zamanlama çok manidar. İran’ı duyunca, davayı çektiler sanırım. Ama biz parti olarak bu işin peşini bırakmayacağız. İran’dan belgelerin gelmesi konusunda ısrarcıyız. 17-25 Aralık yolsuzluklarını, hırsızlıklarını unutturmayacağız” dedi.
Etiketler:
devlet bahçeli,
haber,
İran,
mhp,
reza zarrab
Gülen ve Tahşiyeciler ‘tesettür’den çelişti
Tahşiyeciler adlı grubun lideri olduğu suçlamasıyla 17 ay cezaevinde tutuklu kalan emekli imam Mehmet Doğan (70), kendilerine tuzak kurulduğunu iddia etti.
Hürriyet'in haberine göre; Muş’taki evinde açıklamalar yapan Mehmet Doğan, 2010’da Fethullah Gülen’in, “Başörtüsü füruattır” sözünü, Rumuzü’l Kur’an adlı eserinde eleştirmesinden sonra Paralel Yapı’nın hedefi haline geldiğini ve tutuklandığını iddia etti. Doğan, şunları söyledi:
“Tesettür füruattandır, denildi. Biz bu meseleyi Üstat Bediüzzaman’ın Tesettür Risalesi’ndeki izahatla ve başka ayetlerden bir araya getirerek, güzel bir şekilde ispat ettik. İnanmak ayrıdır, amel etmek ayrıdır. Eğer siz tesettürü yapmıyorsanız ayrı. Fakat tesettürü yapmak mecburidir. Eserlerimde izahata başladım. Bunları yazınca birden o gizli örgütün maşaları, alemi İslam’da bir tane değildir. Türkiye’de çok cereyanları var, aynı dava peşindedirler. Hepsi birleşerek bize bir tuzak kurdular. Müjde mi veriyorsun, tesettürü mü açıyorsun, git hapse gir dediler.”
Bahçeli: Gülen AKP’yle ilişkisini artık açıklasın
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 14 Aralık Operasyonu’yla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepki göstererek, Fethullah Gülen’e çağrıda bulundu.
Bahçeli, “Cumhurbaşkanı’nın ve hükümetin açık tavrına karşı, yıllarca birçok konuda birlikte hareket etmiş, adeta koalisyon ortağı gibi davranmış Cemaat’in ve Pensilvanya’da mukim Sayın Gülen’in AKP’yle olan ilişkilerini her yönüyle teşhir etmesi artık kaçınılmaz bir sorumluluktur” dedi. Bahçeli, dün yaptığı yazılı açıklamada şöyle dedi:
RÖVANŞİST VE İNTİKAMCI
Türkiye, 14 Aralık 2014 Pazar gününe, rövanşist niyetlerin, intikamcı heveslerin, hukuku hiçe sayan zorbalıkların yeni bir operasyon ve gözaltı dalgasıyla uyanmıştır. Gözaltına alınan kişilere, 2009-2010 yıllarında Tahşiyeciler ismiyle anılan gruba iftira atmak, suç ve delil uydurup kumpas kurmak, silahlı terör örgütü kapsamında sahtecilik yapmak suçlamaları yöneltilmiştir. Tahşiyecilerin kumpas kurbanı olduğu sonucuna varan ve bu maksatla hukuku harekete geçiren siyaset zihniyetinin, Türk askerine yönelik ağır tahrik ve tuzak konusunda çekimser davranması en açık tabirle çifte standarttır.
ADALET CİNAYETİ İŞLENİYOR
AKP hükümeti, uzunca bir süredir rüşveti perdelemek, yolsuzluğu gündemden düşürmek, dikkatleri başka yöne çekmek için adalet cinayetleri işlemektedir. Bir medya organına baskın düzenlenmesi, gazetecilerin, dizi film yönetmenlerinin akıllara durgunluk veren suçlamalarla gözaltına alınmaları izaha muhtaç bir garabettir. 17-25 Aralık’ta foyası ortaya çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerçekleri bastırmak, dürüstlüğü mahkûm etmek için başlattığı inkâr ve saldırı kampanyası artık çok tehlikeli boyutlardadır. Erdoğan’ın 25 Ocak 2012 tarihinde; hakkı, hukuku ve demokrasiyi savunduğunu gururla söylediği, Türkiye’nin vizyonunu genişletip ufkunu açtığından övgüyle bahsettiği Zaman gazetesini girilecek ‘in’ seviyesine düşürmesi ibretlik bir sondur.
‘NE İSTEDİLER DE VERMEDİK’ DİYORDU
Erdoğan tarafından ülkemizin fikir ve medya dünyasına renk kattığı ileri sürülen bir gazete bugün fitne kaynağı olarak sunulmaktadır. Ne olmuştur da yıllarca aralarından su sızmayan, gizli bir protokole imza atmışcasına bir ve beraber hareket edenler şu günlerde iki ayrı husumet kampında mevzilenmiştir? Paylaşılamayan, anlaşılamayan, uzlaşılamayan gerçekte nelerdir, hangi konulardır? Erdoğan’ın bir yıl önce, ‘Ne istediler de vermedik’ sözleriyle sitem ettiği Cemaat’e bugün düşman kesilmesi, 12 yıllık iktidar döneminde yanyana, kucak kucağa dururken birden bire ‘Paralel’ tezlerine sarılarak darbe seferine çıkması en başta milletimizi kandırma, kir ve pası örtme teşebbüsüdür. Şayet paralel devlet varsa, paralel virüs devlet bünyesine bulaşmışsa bunun sorumlusu, bunun suçlusu muhataplarından önce Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetleridir.
Bahçeli, “Cumhurbaşkanı’nın ve hükümetin açık tavrına karşı, yıllarca birçok konuda birlikte hareket etmiş, adeta koalisyon ortağı gibi davranmış Cemaat’in ve Pensilvanya’da mukim Sayın Gülen’in AKP’yle olan ilişkilerini her yönüyle teşhir etmesi artık kaçınılmaz bir sorumluluktur” dedi. Bahçeli, dün yaptığı yazılı açıklamada şöyle dedi:
RÖVANŞİST VE İNTİKAMCI
Türkiye, 14 Aralık 2014 Pazar gününe, rövanşist niyetlerin, intikamcı heveslerin, hukuku hiçe sayan zorbalıkların yeni bir operasyon ve gözaltı dalgasıyla uyanmıştır. Gözaltına alınan kişilere, 2009-2010 yıllarında Tahşiyeciler ismiyle anılan gruba iftira atmak, suç ve delil uydurup kumpas kurmak, silahlı terör örgütü kapsamında sahtecilik yapmak suçlamaları yöneltilmiştir. Tahşiyecilerin kumpas kurbanı olduğu sonucuna varan ve bu maksatla hukuku harekete geçiren siyaset zihniyetinin, Türk askerine yönelik ağır tahrik ve tuzak konusunda çekimser davranması en açık tabirle çifte standarttır.
ADALET CİNAYETİ İŞLENİYOR
AKP hükümeti, uzunca bir süredir rüşveti perdelemek, yolsuzluğu gündemden düşürmek, dikkatleri başka yöne çekmek için adalet cinayetleri işlemektedir. Bir medya organına baskın düzenlenmesi, gazetecilerin, dizi film yönetmenlerinin akıllara durgunluk veren suçlamalarla gözaltına alınmaları izaha muhtaç bir garabettir. 17-25 Aralık’ta foyası ortaya çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerçekleri bastırmak, dürüstlüğü mahkûm etmek için başlattığı inkâr ve saldırı kampanyası artık çok tehlikeli boyutlardadır. Erdoğan’ın 25 Ocak 2012 tarihinde; hakkı, hukuku ve demokrasiyi savunduğunu gururla söylediği, Türkiye’nin vizyonunu genişletip ufkunu açtığından övgüyle bahsettiği Zaman gazetesini girilecek ‘in’ seviyesine düşürmesi ibretlik bir sondur.
‘NE İSTEDİLER DE VERMEDİK’ DİYORDU
Erdoğan tarafından ülkemizin fikir ve medya dünyasına renk kattığı ileri sürülen bir gazete bugün fitne kaynağı olarak sunulmaktadır. Ne olmuştur da yıllarca aralarından su sızmayan, gizli bir protokole imza atmışcasına bir ve beraber hareket edenler şu günlerde iki ayrı husumet kampında mevzilenmiştir? Paylaşılamayan, anlaşılamayan, uzlaşılamayan gerçekte nelerdir, hangi konulardır? Erdoğan’ın bir yıl önce, ‘Ne istediler de vermedik’ sözleriyle sitem ettiği Cemaat’e bugün düşman kesilmesi, 12 yıllık iktidar döneminde yanyana, kucak kucağa dururken birden bire ‘Paralel’ tezlerine sarılarak darbe seferine çıkması en başta milletimizi kandırma, kir ve pası örtme teşebbüsüdür. Şayet paralel devlet varsa, paralel virüs devlet bünyesine bulaşmışsa bunun sorumlusu, bunun suçlusu muhataplarından önce Tayyip Erdoğan ve AKP hükümetleridir.
Boşandığı eşine tecavüz eden sanığa 25 yıl
Kütahya’da boşandığı eşi A.K.’ye tecavüz etmek ve eşinin arkadaşı S.K.’yı da evde zorla alıkoymak suçundan yargılanan Murat K. 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Murat K. ile A.K. 11 Eylül 2014 tarihinde Kütahya Aile Mahkemesi’nde anlaşmalı olarak boşandı. Murat K., iddiaya göre bir hafta sonra 18 Eylül’de boşandığı eşi A.K.’yi çamaşır makinesinin nasıl çalıştığını göstermesi için evine çağırdı. A.K., yanına arkadaşı S.K.’yı alıp eski eşinin evine gitti. Murat K. iddiaya göre bıçak zoruyla eski eşi A.K.’ye tecavüz etti, S.K.’yı da bir süre evde alıkoydu. Olayın ardından Murat K. şikayet üzerine polis tarafından yakalandı ve çıkardığı mahkemece tutuklandı.
Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada mahkeme heyeti Murat K.’ya boşandığı eşine tecavüz suçundan 18 yıl, S.K.’yı da evde alıkoyup hürriyetinden yoksun bıraktığı için 7 yıl olmak üzere toplam 25 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Murat K. ile A.K. 11 Eylül 2014 tarihinde Kütahya Aile Mahkemesi’nde anlaşmalı olarak boşandı. Murat K., iddiaya göre bir hafta sonra 18 Eylül’de boşandığı eşi A.K.’yi çamaşır makinesinin nasıl çalıştığını göstermesi için evine çağırdı. A.K., yanına arkadaşı S.K.’yı alıp eski eşinin evine gitti. Murat K. iddiaya göre bıçak zoruyla eski eşi A.K.’ye tecavüz etti, S.K.’yı da bir süre evde alıkoydu. Olayın ardından Murat K. şikayet üzerine polis tarafından yakalandı ve çıkardığı mahkemece tutuklandı.
Kütahya Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada mahkeme heyeti Murat K.’ya boşandığı eşine tecavüz suçundan 18 yıl, S.K.’yı da evde alıkoyup hürriyetinden yoksun bıraktığı için 7 yıl olmak üzere toplam 25 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Türkiye'de yarın 1 günlük yas ilan edildi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Peşaver'deki bir okula Taliban tarafından düzenlenen baskında 148 öğrenci ile öğretmenin öldürülmesi nedeniyle yarın Türkiye'de 1 günlük "milli yas" ilan edileceğini bildirdi.
Milliyet'in haberine göre; Pakistan'da Taliban bugün inanılmaz bir katliama imza attı. Çoğu çocuk 148 kişi öldürüldü. Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. Taliban'dan yapılan açıklamada ""Saldırı için askeri okulu seçmemizin nedeni, ordunun operasyonlarda kadın ve çocuklarımızı hedef almasıdır. Onların da aynı acıyı hissetmesini istedik" denildi.
Katliam sonrası Türkiye yas kararı aldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Pakistan'la dayanışmak için 1 günlük yas ilan ettik" diye konuştu.
Milliyet'in haberine göre; Pakistan'da Taliban bugün inanılmaz bir katliama imza attı. Çoğu çocuk 148 kişi öldürüldü. Ölü sayısının artmasından endişe ediliyor. Taliban'dan yapılan açıklamada ""Saldırı için askeri okulu seçmemizin nedeni, ordunun operasyonlarda kadın ve çocuklarımızı hedef almasıdır. Onların da aynı acıyı hissetmesini istedik" denildi.
Katliam sonrası Türkiye yas kararı aldı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Pakistan'la dayanışmak için 1 günlük yas ilan ettik" diye konuştu.
Etiketler:
Ahmet Davutoğlu,
başbakan,
haber,
Pakistan,
Türkiye
Pakistan'da Taliban okul bastı: 148 ölü
Pakistan'ın Peşaver kentinde silahlı kişiler bir okuldaki 148 kişiyi öldürdü. Sabah saatlerinde başlayan ve dokuz militanın öldürülmesiyle sona eren saldırıyı Taliban üstlendi.
Pakistan'ın kuzeybatısındaki Peşaver kentinde gerçekleşen olayda, silahlı kişiler bir askeri okulu bastı.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Eyalet Hükümet Sözcülüğü, baskında 148 kişinin öldüğünü, yaralı sayısının da 150 olduğunu açıkladı.
Üzerlerinde bomba bulunan Taliban militanlarıının, okula girerek etrafa rastgele ateş açtıkları bildirildi. Pakistan ordusunun düzenlediği kurtarma operasyonu, militanların öldürülmesiyle sonlandı.
Saldırıya uğrayan okulun, Pakistan'da ordu tarafından idare edilen 146 okuldan biri olduğu belirtildi. 10 ila 18 yaş arasındaki öğrencilerin okuduğu okulda, askeri personel ve sivillerin çocuklarının eğitim gördüğü açıklandı.
Taliban'ın 'Tahrik-i Taliban Pakistan' adı verilen bir kolu saldırıyı üstlenirken, okula giren altı militana yaşları büyük öğrencileri öldürme emri verdikleri bildirildi.
"AYNI ACIYI HİSSETSİNLER DİYE..."
Reuters'ın haberine göre, Taliban sözcüsü Muhammed Umar Horasani, "Ordunun okulunu seçtik çünkü hükümet bizim ailelerimizi hedef alıyor. Onların da bu acıyı hissetmesini istiyoruz" dedi.
Ordunun düzenlediği operasyonda; ikisi öğrenci, altısı öğretmen ve yedisi idari görevli 15 kişinin komandolar tarafından kurtarıldığı açıklandı.
Saldırı sırasında okulda 500 öğrenci ve öğretmenin olduğu tahmin ediliyor.
ÜÇ GÜN YAS İLANI
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ve Genelkurmay Başkanı Rahil Şerif, Peşaver'deki kanlı okul baskının ardından bölgeye hareket etti.
Peşaver kentinin bağlı olduğu Hayber Paktunhva eyalet yönetimi de üç günlük yas ilan etti.
MALALA: ASLA MAĞLUP OLMAYACAĞIZ
Pakistan'da kız çocuklarının eğitimini savunduğu için 2012 yılında Taliban tarafından başından vurulan Pakistanlı Malala Yusufzay (17), baskını kınadı.
Nobel ödüllü Malala, "bu saçma ve acımasız terör eyleminden dolayı çok üzgün" olduğunu vurguladı. Okullardaki masum çocukların böyle bir dehşet sahnesinde yeri olmadığını belirten Malala, "Bu zalim ve korkakça eylemleri kınıyorum" ifadesini kullandı.
Pakistan silahlı kuvvetleri ve hükümetinin çabalarının takdire şayan olduğuna işaret eden Malala, şunları söyledi:
"Ben ve dünya genelinde milyonlar, bu çocukların, kardeşlerimin yasını tutuyor. Ama asla mağlubiyete uğramayacağız."
TÜRKİYE'DEN KINAMA
Türk Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı şiddetle kınadı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, sabah saatlerinde düzenlenen saldırıda çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığının, bazı öğrencilerin de rehin alındığının büyük bir üzüntüyle öğrenildiği belirtildi.
"Kardeş Pakistan'ın huzur ve güvenliği ile iç istikrarını bozmayı hedefleyen söz konusu terör eylemini şiddetle kınıyoruz" denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bu menfur saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Saldırıya karşı başlatılan operasyonların başarıyla sonuçlanarak, rehin alınan tüm öğrencilerin sağ salim kurtarılmaları en büyük temennimizdir. Türkiye, kardeş Pakistan'ın terörizmle mücadelesine desteğini, Pakistan hükümeti ve halkıyla dayanışmasını kararlılıkla sürdürecektir."
OBAMA: İĞRENÇ VE ADİCE
ABD Başkanı Barack Obama da saldırıyı ‘‘iğrenç ve adice’’ olarak nitelediği yazılı açıklamada, ‘‘ABD, Pakistan’ın Peşaver kentinde, okula yapılan saldırıyı en şiddetli biçimde kınıyor. Kalplerimiz, sevdiklerini kaybeden ailelerle, dualarımız kurbanlar için. Bu adi saldırıda, öğrencileri ve öğretmenleri hedef alan teröristler, bir kez daha günahkâr ve ahlaksız olduklarını gösterdiler. ABD olarak Pakistan halkının yanındayız, bölgede barış ve istikrarı sağlamaya çalışan Pakistan hükümetini terörizm ve aşırılıkla olan mücadelesini sürdüreceğiz’’ dedi. (hürriyet.com.tr)
Pakistan'ın kuzeybatısındaki Peşaver kentinde gerçekleşen olayda, silahlı kişiler bir askeri okulu bastı.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Eyalet Hükümet Sözcülüğü, baskında 148 kişinin öldüğünü, yaralı sayısının da 150 olduğunu açıkladı.
Üzerlerinde bomba bulunan Taliban militanlarıının, okula girerek etrafa rastgele ateş açtıkları bildirildi. Pakistan ordusunun düzenlediği kurtarma operasyonu, militanların öldürülmesiyle sonlandı.
Saldırıya uğrayan okulun, Pakistan'da ordu tarafından idare edilen 146 okuldan biri olduğu belirtildi. 10 ila 18 yaş arasındaki öğrencilerin okuduğu okulda, askeri personel ve sivillerin çocuklarının eğitim gördüğü açıklandı.
Taliban'ın 'Tahrik-i Taliban Pakistan' adı verilen bir kolu saldırıyı üstlenirken, okula giren altı militana yaşları büyük öğrencileri öldürme emri verdikleri bildirildi.
"AYNI ACIYI HİSSETSİNLER DİYE..."
Reuters'ın haberine göre, Taliban sözcüsü Muhammed Umar Horasani, "Ordunun okulunu seçtik çünkü hükümet bizim ailelerimizi hedef alıyor. Onların da bu acıyı hissetmesini istiyoruz" dedi.
Ordunun düzenlediği operasyonda; ikisi öğrenci, altısı öğretmen ve yedisi idari görevli 15 kişinin komandolar tarafından kurtarıldığı açıklandı.
Saldırı sırasında okulda 500 öğrenci ve öğretmenin olduğu tahmin ediliyor.
ÜÇ GÜN YAS İLANI
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ve Genelkurmay Başkanı Rahil Şerif, Peşaver'deki kanlı okul baskının ardından bölgeye hareket etti.
Peşaver kentinin bağlı olduğu Hayber Paktunhva eyalet yönetimi de üç günlük yas ilan etti.
MALALA: ASLA MAĞLUP OLMAYACAĞIZ
Pakistan'da kız çocuklarının eğitimini savunduğu için 2012 yılında Taliban tarafından başından vurulan Pakistanlı Malala Yusufzay (17), baskını kınadı.
Nobel ödüllü Malala, "bu saçma ve acımasız terör eyleminden dolayı çok üzgün" olduğunu vurguladı. Okullardaki masum çocukların böyle bir dehşet sahnesinde yeri olmadığını belirten Malala, "Bu zalim ve korkakça eylemleri kınıyorum" ifadesini kullandı.
Pakistan silahlı kuvvetleri ve hükümetinin çabalarının takdire şayan olduğuna işaret eden Malala, şunları söyledi:
"Ben ve dünya genelinde milyonlar, bu çocukların, kardeşlerimin yasını tutuyor. Ama asla mağlubiyete uğramayacağız."
TÜRKİYE'DEN KINAMA
Türk Dışişleri Bakanlığı, saldırıyı şiddetle kınadı.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, sabah saatlerinde düzenlenen saldırıda çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığının, bazı öğrencilerin de rehin alındığının büyük bir üzüntüyle öğrenildiği belirtildi.
"Kardeş Pakistan'ın huzur ve güvenliği ile iç istikrarını bozmayı hedefleyen söz konusu terör eylemini şiddetle kınıyoruz" denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Bu menfur saldırıda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Saldırıya karşı başlatılan operasyonların başarıyla sonuçlanarak, rehin alınan tüm öğrencilerin sağ salim kurtarılmaları en büyük temennimizdir. Türkiye, kardeş Pakistan'ın terörizmle mücadelesine desteğini, Pakistan hükümeti ve halkıyla dayanışmasını kararlılıkla sürdürecektir."
OBAMA: İĞRENÇ VE ADİCE
ABD Başkanı Barack Obama da saldırıyı ‘‘iğrenç ve adice’’ olarak nitelediği yazılı açıklamada, ‘‘ABD, Pakistan’ın Peşaver kentinde, okula yapılan saldırıyı en şiddetli biçimde kınıyor. Kalplerimiz, sevdiklerini kaybeden ailelerle, dualarımız kurbanlar için. Bu adi saldırıda, öğrencileri ve öğretmenleri hedef alan teröristler, bir kez daha günahkâr ve ahlaksız olduklarını gösterdiler. ABD olarak Pakistan halkının yanındayız, bölgede barış ve istikrarı sağlamaya çalışan Pakistan hükümetini terörizm ve aşırılıkla olan mücadelesini sürdüreceğiz’’ dedi. (hürriyet.com.tr)
17 Aralık'ta çok önemli karar
Aralarında Rıza Sarraf, Barış Güler ve Kaan Çağlayan’ın da bulunduğu "17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk" soruşturmasının takipsizlik kararına yapılan itiraz reddedildi. Dosyanın tek müştekisi olan eski Fatih Emniyet Müdür Yardımcısı Orhan İnce, 10 Kasım tarihinde Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcısı Ekrem Aydıner tarafından verilen takipsizlik kararına itiraz etmişti. İtirazın reddi ile birlikte takipsizlik kararı kesinleşti.
Orhan İnce’nin Avukatı Özcan Karakoç tarafından verilen 64 sayfalık itiraz dilekçesinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararının kanunlara, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Uluslararası sözleşmelere, hukukun genel normlarına ve tüm kamu vicdanına açıkça aykırı olduğu öne sürülmüştü. Orhan İnce dışında İzzettin Çelik, Şaban Saimler, Sema Bayraktar, Ayşe Tosun, Tülay Cengiz, Ayla Tokmak, Meltem Ayran, Atıf Aydın, Muğla Barosu Başkanlığı, Hüseyin Öztürk, Sevil Turan, Cüneyt Akaltın, Şemime Azazi, Arif Ali Cangı, Banu Dalgıç Cangı, Mehmet Yıldırım Aycan, Bahtiyar Alkan, Ercan Demir, İzmir Barosu Başkanlığı, Fatma Saadet Bilir, Kahraman Bolat, Mahmut Tanal, Meryem Cemre Okandal, Nedime Okandal, Turhan Okandal, Ali Uysal, Mehmet Nurettin Oğuz, Ali Sarızayim, Mehmet Salıcı, Mesude Aslan, Ayşe Kuru, Filiz Ayaz, Suna Kılıçcı, Münevver Özgenç, Serdar Erkan, Tülay Gürbaba Kahraman, Sevgi Önal, Gülistan Evran, Veli Sağ, Sabahat Hülya Ölçer, Halkın Kurtuluş Partisi vekilleri tarafından da takipsizlik kararına itiraz edilmişti.
AYRI KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA KARAR VERİLDİ
Orhan İnce’nin itirazını bir ay sonra karara bağlayan İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, müşteki Orhan İnce’nin itirazını esas yönünden, diğer kişi ve kurumların itirazını ise usul yönünden reddetti. İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimi Fevzi Keleş red kararında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından verilen takipsizlik kararını hatırlatarak, "53 şüpheli hakkında kamu adına soruşturma yürütüldüğü, yapılan soruşturma neticesinde yukarıda bahsedilen tarih ve no ile tüm şüpheliler hakkında ayrı ayrı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür" görüşüne yer verdi.
'ORHAN İNCE HARİCİNDE DİĞERLERİ TARAF DEĞİL’
Başsavcılığın takipsizlik kararına aralarında müşteki Orhan İnce’nin de aralarında bulunduğu bazı kişiler ve kurumlarca itiraz edildiği hatırlatılan kararda, "İtiraz eden kişilerden Orhan İnce’nin suç tarihinde emniyet müdürü olarak görev yaptığı, dosyada müşteki sıfatı ile ifadesinin alındığı, diğerlerinin ise dosyanın tamamında ya da kısmen soruşturma esnasında görev yapan kolluk görevlileri ile dosyanın mağduru olmayan kişi ya da kuruluşlar oldukları, dosya kapsamında taraf sıfatlarının bulunmadığı anlaşılmıştır" denildi.
CMK’nın 173/1 maddesinin itiraz hakkını suçtan zarar gören kişilere verdiği hatırlatılan itirazın reddi kararında, "Bu madde itiraz hakkını esasta suçtan zarar gören şikayetçiye ve şikayetçisi bulunmayan hallerde karar veren Cumhuriyet Savcısının bağlı olduğu Ağır Ceza Mahkemesi nezdindeki Cumhuriyet Başsavcısına vermiş bulunmaktadır. Bunun dışında yasal olarak karara itiraz hakkı başkalarına tanınmamıştır" ifadelerine yer verildi.
Bu nedenle müşteki Orhan İnce haricindeki kişilerin itiraz haklarının bulunmadığı belirtilen kararda, "Orhan İnce’nin dosyada müşteki olarak ifadesinin bulunduğu anlaşılmakta ise de Orhan İnce’nin şikayetçi olduğu konunun dosyanın tamamına dair olmadığı anlaşılmakla, dosyanın Orhan İnce yönünden sadece kendisine ilişkin kısmı ile incelenmesi gerekmektedir.
Müşteki Orhan İnce şikayet ve itiraz dilekçelerinde dosyada şüpheli olarak isimleri geçen Rıza Sarraf, Barış Güler ve Muammer Güler hakkında önce tayinini İstanbul dışındaki illere çıkarttıkları, akabinde de meslekten ihraç edildiği gerekçesi ile şikayetçi olmuştur. Öncelikle Muammer Güler’in milletvekili olması nedeniyle hakkındaki soruşturma dosyası Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonu’na gönderildiği, bu hususta Cumhuriyet Savcılığının soruşturma yetkisinin bulunmadığı, böylelikle de Muammer Güler hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı açıktır. Diğer iki şüpheli Rıza Sarraf ve Barış Güler hakkındaki şikayetin değerlendirilmesinde her iki şüphelinin de müşteki Orhan İnce’nin tayin edilmesi ya da meslekten ihraç edilmesi olayında herhangi bir yetkilerinin bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda her iki şüpheli hakkında da hukuken atfedilecek suç teşkil eden bir eylem bulunmadığı yönündeki kovuşturmaya yer olmadığına dair karar usul ve yasaya uygundur" denildi.
Orhan İnce dışındaki kişiler ve kuruluşlarının itiraz hakları bulunmadığı için bu kişilerin itirazını "Usul yönünden" reddeden Fevzi Keleş, Orhan İnce’nin itirazını da, "Takipsizlik kararı usul ve yasaya uygun" olduğu gerekçesi ile "Esas yönünden" reddetti.
Takipsizliğe yapılan itirazın reddi ile 53 kişi hakkında verilen takipsizlik kararı kesinleşti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 17 Aralık 2013 tarihinde yapılan operasyon ile işadamı Rıza Sarraf, eski bakan Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan, Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in de aralarında bulunduğu 53 kişi gözaltına alınmıştı. Aralarında Barış Güler, Rıza Sarraf, Kaan Çağlayan’ın da bulunduğu bazı kişiler bir süre tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, geçtiğimiz aylarda 53 kişi hakkında takipsizlik kararı vermişti.
Yüksel KOÇ/İSTANBUL, (DHA)
Orhan İnce’nin Avukatı Özcan Karakoç tarafından verilen 64 sayfalık itiraz dilekçesinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararının kanunlara, Anayasa’ya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Uluslararası sözleşmelere, hukukun genel normlarına ve tüm kamu vicdanına açıkça aykırı olduğu öne sürülmüştü. Orhan İnce dışında İzzettin Çelik, Şaban Saimler, Sema Bayraktar, Ayşe Tosun, Tülay Cengiz, Ayla Tokmak, Meltem Ayran, Atıf Aydın, Muğla Barosu Başkanlığı, Hüseyin Öztürk, Sevil Turan, Cüneyt Akaltın, Şemime Azazi, Arif Ali Cangı, Banu Dalgıç Cangı, Mehmet Yıldırım Aycan, Bahtiyar Alkan, Ercan Demir, İzmir Barosu Başkanlığı, Fatma Saadet Bilir, Kahraman Bolat, Mahmut Tanal, Meryem Cemre Okandal, Nedime Okandal, Turhan Okandal, Ali Uysal, Mehmet Nurettin Oğuz, Ali Sarızayim, Mehmet Salıcı, Mesude Aslan, Ayşe Kuru, Filiz Ayaz, Suna Kılıçcı, Münevver Özgenç, Serdar Erkan, Tülay Gürbaba Kahraman, Sevgi Önal, Gülistan Evran, Veli Sağ, Sabahat Hülya Ölçer, Halkın Kurtuluş Partisi vekilleri tarafından da takipsizlik kararına itiraz edilmişti.
AYRI KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA KARAR VERİLDİ
Orhan İnce’nin itirazını bir ay sonra karara bağlayan İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, müşteki Orhan İnce’nin itirazını esas yönünden, diğer kişi ve kurumların itirazını ise usul yönünden reddetti. İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimi Fevzi Keleş red kararında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından verilen takipsizlik kararını hatırlatarak, "53 şüpheli hakkında kamu adına soruşturma yürütüldüğü, yapılan soruşturma neticesinde yukarıda bahsedilen tarih ve no ile tüm şüpheliler hakkında ayrı ayrı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür" görüşüne yer verdi.
'ORHAN İNCE HARİCİNDE DİĞERLERİ TARAF DEĞİL’
Başsavcılığın takipsizlik kararına aralarında müşteki Orhan İnce’nin de aralarında bulunduğu bazı kişiler ve kurumlarca itiraz edildiği hatırlatılan kararda, "İtiraz eden kişilerden Orhan İnce’nin suç tarihinde emniyet müdürü olarak görev yaptığı, dosyada müşteki sıfatı ile ifadesinin alındığı, diğerlerinin ise dosyanın tamamında ya da kısmen soruşturma esnasında görev yapan kolluk görevlileri ile dosyanın mağduru olmayan kişi ya da kuruluşlar oldukları, dosya kapsamında taraf sıfatlarının bulunmadığı anlaşılmıştır" denildi.
CMK’nın 173/1 maddesinin itiraz hakkını suçtan zarar gören kişilere verdiği hatırlatılan itirazın reddi kararında, "Bu madde itiraz hakkını esasta suçtan zarar gören şikayetçiye ve şikayetçisi bulunmayan hallerde karar veren Cumhuriyet Savcısının bağlı olduğu Ağır Ceza Mahkemesi nezdindeki Cumhuriyet Başsavcısına vermiş bulunmaktadır. Bunun dışında yasal olarak karara itiraz hakkı başkalarına tanınmamıştır" ifadelerine yer verildi.
Bu nedenle müşteki Orhan İnce haricindeki kişilerin itiraz haklarının bulunmadığı belirtilen kararda, "Orhan İnce’nin dosyada müşteki olarak ifadesinin bulunduğu anlaşılmakta ise de Orhan İnce’nin şikayetçi olduğu konunun dosyanın tamamına dair olmadığı anlaşılmakla, dosyanın Orhan İnce yönünden sadece kendisine ilişkin kısmı ile incelenmesi gerekmektedir.
Müşteki Orhan İnce şikayet ve itiraz dilekçelerinde dosyada şüpheli olarak isimleri geçen Rıza Sarraf, Barış Güler ve Muammer Güler hakkında önce tayinini İstanbul dışındaki illere çıkarttıkları, akabinde de meslekten ihraç edildiği gerekçesi ile şikayetçi olmuştur. Öncelikle Muammer Güler’in milletvekili olması nedeniyle hakkındaki soruşturma dosyası Türkiye Büyük Millet Meclisi Soruşturma Komisyonu’na gönderildiği, bu hususta Cumhuriyet Savcılığının soruşturma yetkisinin bulunmadığı, böylelikle de Muammer Güler hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı açıktır. Diğer iki şüpheli Rıza Sarraf ve Barış Güler hakkındaki şikayetin değerlendirilmesinde her iki şüphelinin de müşteki Orhan İnce’nin tayin edilmesi ya da meslekten ihraç edilmesi olayında herhangi bir yetkilerinin bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda her iki şüpheli hakkında da hukuken atfedilecek suç teşkil eden bir eylem bulunmadığı yönündeki kovuşturmaya yer olmadığına dair karar usul ve yasaya uygundur" denildi.
Orhan İnce dışındaki kişiler ve kuruluşlarının itiraz hakları bulunmadığı için bu kişilerin itirazını "Usul yönünden" reddeden Fevzi Keleş, Orhan İnce’nin itirazını da, "Takipsizlik kararı usul ve yasaya uygun" olduğu gerekçesi ile "Esas yönünden" reddetti.
Takipsizliğe yapılan itirazın reddi ile 53 kişi hakkında verilen takipsizlik kararı kesinleşti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 17 Aralık 2013 tarihinde yapılan operasyon ile işadamı Rıza Sarraf, eski bakan Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan, Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in de aralarında bulunduğu 53 kişi gözaltına alınmıştı. Aralarında Barış Güler, Rıza Sarraf, Kaan Çağlayan’ın da bulunduğu bazı kişiler bir süre tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, geçtiğimiz aylarda 53 kişi hakkında takipsizlik kararı vermişti.
Yüksel KOÇ/İSTANBUL, (DHA)
13 saatlik yol 4 saate iniyor
Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Tren seferleri başlıyor. Otobüsle 10-11 saat, konvansiyonel trenlerle 13 saat olan Konya-İstanbul arası, hattın açılmasıyla 4 saat 15 dakikaya düşecek.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Trenin (YHT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılacağı törenle yarın seferlerine başlayacağını bildirdi. Bakan Elvan, yazılı açıklamasında, kavuşma günü anlamına gelen "Şeb-i Arus" törenleri öncesinde gerçekleştirilecek açılışla Konya ve İstanbul'un birbirine kavuşturulacağını ifade etti.
Konya-İstanbul arasında seyahat süresinin mevcut durumda otobüsle 10-11 saat, konvansiyonel trenlerle 13 saat sürdüğüne işaret eden Elvan, Konya-İstanbul hattının açılmasıyla bu sürenin 4 saat 15 dakikaya düşeceğini belirtti. - Konya-İstanbul sefer saatleri… Konya-İstanbul YHT'nin, konforlu, güvenli, çevreye saygılı ve ekonomik oluşuyla demiryoluna ilgiyi arttıracağını vurgulayan Elvan, günde 2 gidiş 2 dönüş olarak hizmet vermeye başlayacak YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edeceğini belirtti.
Lütfi Elvan, İstanbul'dan (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet vereceğini kaydetti. Konya-İstanbul seferlerinin başlamasıyla birlikte YHT'lerin sefer ve hareket saatlerinde yeni düzenleme yapıldığını bildiren Bakan Elvan, buna göre; Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacağını açıkladı.
Konya-İstanbul 42,5 liradan başlayan bilet fiyatlarıyla
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan başlayan fiyatlarla seyahat etme imkanına kavuşacağını vurgulayan Elvan, "Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilebilirken; genç, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli olarak, 7-12 yaş arası ve 65 yaş üstü olan yolcular yüzde 50 indirimli olarak hesaplı, konforlu, çevre dostu ve güvenli seyahat imkanı bulacak" diye konuştu.
Öte yandan, Konya-İstanbul seferlerinin başlaması ile birlikte yolcuların Ankara-İstanbul YHT'lerde sunulan "Plus" hizmeti ile tanışacağını ifade eden Elvan, "business" ve "ekonomi' bölümünde seyahat eden yolcuların 15 lira karşılığında Sabah seferlerinde kahvaltı, akşam seferlerinde sıcak yemek alma imkanına sahip olacağını belirtti. Muhabir: Tamer Toğanaş
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, Konya-İstanbul Yüksek Hızlı Trenin (YHT), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun katılacağı törenle yarın seferlerine başlayacağını bildirdi. Bakan Elvan, yazılı açıklamasında, kavuşma günü anlamına gelen "Şeb-i Arus" törenleri öncesinde gerçekleştirilecek açılışla Konya ve İstanbul'un birbirine kavuşturulacağını ifade etti.
Konya-İstanbul arasında seyahat süresinin mevcut durumda otobüsle 10-11 saat, konvansiyonel trenlerle 13 saat sürdüğüne işaret eden Elvan, Konya-İstanbul hattının açılmasıyla bu sürenin 4 saat 15 dakikaya düşeceğini belirtti. - Konya-İstanbul sefer saatleri… Konya-İstanbul YHT'nin, konforlu, güvenli, çevreye saygılı ve ekonomik oluşuyla demiryoluna ilgiyi arttıracağını vurgulayan Elvan, günde 2 gidiş 2 dönüş olarak hizmet vermeye başlayacak YHT'lerin Konya'dan 6.10 ve 18.35'te hareket edeceğini belirtti.
Lütfi Elvan, İstanbul'dan (Pendik) 7.10 ve 18.30 saatlerinde hareket edecek YHT'lerin, İzmit, Arifiye, Bozüyük, Eskişehir ve Konya güzergahında hizmet vereceğini kaydetti. Konya-İstanbul seferlerinin başlamasıyla birlikte YHT'lerin sefer ve hareket saatlerinde yeni düzenleme yapıldığını bildiren Bakan Elvan, buna göre; Ankara-İstanbul-Ankara arasında günlük 10 sefer, Konya-İstanbul-Konya arasında günlük 4 sefer, Ankara-Konya-Ankara arasında günlük 14 sefer, Ankara-Eskişehir-Ankara arasında günlük 8 sefer olmak üzere toplam 36 sefer yapılacağını açıkladı.
Konya-İstanbul 42,5 liradan başlayan bilet fiyatlarıyla
YHT'lerde erken bilet alan yolcuların 42,5 liradan başlayan fiyatlarla seyahat etme imkanına kavuşacağını vurgulayan Elvan, "Ekonomi tipinde tam biletle 85 lira, business tipi koltuk tipinde ise tam biletle 119 lira karşılığında seyahat edilebilirken; genç, öğretmen, TSK mensubu, 60-64 yaş, basın mensubu, gidiş-dönüş bileti alan yolcular yüzde 20 indirimli olarak, 7-12 yaş arası ve 65 yaş üstü olan yolcular yüzde 50 indirimli olarak hesaplı, konforlu, çevre dostu ve güvenli seyahat imkanı bulacak" diye konuştu.
Öte yandan, Konya-İstanbul seferlerinin başlaması ile birlikte yolcuların Ankara-İstanbul YHT'lerde sunulan "Plus" hizmeti ile tanışacağını ifade eden Elvan, "business" ve "ekonomi' bölümünde seyahat eden yolcuların 15 lira karşılığında Sabah seferlerinde kahvaltı, akşam seferlerinde sıcak yemek alma imkanına sahip olacağını belirtti. Muhabir: Tamer Toğanaş
"Kızlar tecavüze uğramasın diye..."
BM Suriye'de yaşana IŞİD vahşetine dikkat çekti. BM Acil Durumlar Koordinatörü Valerie Amos, genç kızların miltanlar tarafından pazarlarda satıldığına dikkat çekti ve ailelerin kızlarını IŞİD'den korumak için küçük yaşta evlenmeye zorladığını açıkladı.
Valerie Amos, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği brifingde, Suriye'de giderek kötüleşen insani durum ve işlenen savaş suçlarını anlatarak Konsey'den soruna çözüm bulmasını aksi halde bu trajedinin Suriye'nin bugününü aldığı gibi geleceğini de parçalayacağını dile getirdi.
BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'ye insani yardım girişine izin verilmesi ve asker-sivil ayrımı gözetmeksizin yapılan saldırılara son verilmesi için şubatta 2139 sayılı karar tasarısını kabul ettiğini hatırlatan Amos, "BMGK'nın karar tasarısını kabul etmesinin üzerinden geçen on ayda tasarıdaki talepler taraflarca gözardı edildi. Taraflar en temel insani prensipleri çiğnemeyi sürdürüyor" dedi.
BM tahminlerine göre şubat ayında 100 bin olan ölü sayısının şu anda 200 bin civarında olduğunu kaydeden Amos, bir milyon kişinin yaralandığını ve bu rakamların sürekli arttığını belirtti.
Amos 12.2 milyon Suriyelinin insani yardıma ihtiyacı olduğunu, toplam nüfusun neredeyse yarısının yerlerinden edildiğini kaydederek, "7.6 milyondan fazla Suriyeli ülke içinde yerlerinden edildi. 3 milyondan fazlası da komşu ülkelere sığındı. Dünya genelinde yerlerinden edilen her beş kişiden birisi Suriyeli" dedi.
"Suriye'de işlenen vahşeti, şiddeti ve insan yaşamına saygısızlığı tam olarak ifade edecek kelime kalmadı" diye konuşan Amos, rejimin hava saldırılarını ve varil bombası kullanmayı, "muhaliflerin ve terör örgütlerinin" de sivillerin bulunduğu bölgelerde patlayıcı kullanımı ve intihar saldırılarını sürdürdüğünü ifade etti.
"Beş yaşındaki çocuklara savaş eğitimi"
Amos, ülkede çocukların maruz kaldığı koşullara da değinerek, 5.6 milyon Suriyeli çocuğun acil yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
Çocukların işkence ve cinsel saldırılara maruz kaldıklarını, öldürüldüklerini anlatan Amos, özellikle IŞİD'in çocukları halkın gözü önünde idam ettiğini ya da taşlayarak öldürdüğünü kaydetti.
Amos, çocukların savaşmaya zorlandığını da belirterek, "Raporlara göre, Rakka'da askeri kampta aralarında beş yaşındakilerin de yer aldığı 350 çocuğa savaş eğitimi verildi" diye konuştu.
"Genç kızlar pazarda satılıyor"
Valerie Amos, IŞİD'in kız çocuklarına yaptığı insanlık dışı muameleleri de Konsey'in dikkatine getirerek, IŞİD'in kızları Rakka'daki pazarda köle olarak sattığını, köle olarak alıkonulan bazılarının da IŞİD militanlarının tecavüzüne uğradığını söyledi.
Amos, ailelerin kızlarını IŞİD'den korumak için küçük yaşta evlenmeye zorladığını da anlattı.
Kentlerdeki kuşatmaların da devam ettiğini kaydeden Amos, 185 bin kişinin hükümet kontrolündeki bölgelerde 26 bin 500'ünün ise muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde mahsur kaldığını ifade etti.
İnsani yardım ulaştırılmasını emreden BMGK kararından bu yana kuşatma altındakilerden sadece yüzde beşine ulaşılabildiğini vurgulayan Amos, "Savaşın bile kuralı olur. Tıbbi yardımı engelleme ve aç bırakma uluslararası hukuk tarafından yasaklanmıştır" dedi. (Milliyet)
Valerie Amos, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği brifingde, Suriye'de giderek kötüleşen insani durum ve işlenen savaş suçlarını anlatarak Konsey'den soruna çözüm bulmasını aksi halde bu trajedinin Suriye'nin bugününü aldığı gibi geleceğini de parçalayacağını dile getirdi.
BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'ye insani yardım girişine izin verilmesi ve asker-sivil ayrımı gözetmeksizin yapılan saldırılara son verilmesi için şubatta 2139 sayılı karar tasarısını kabul ettiğini hatırlatan Amos, "BMGK'nın karar tasarısını kabul etmesinin üzerinden geçen on ayda tasarıdaki talepler taraflarca gözardı edildi. Taraflar en temel insani prensipleri çiğnemeyi sürdürüyor" dedi.
BM tahminlerine göre şubat ayında 100 bin olan ölü sayısının şu anda 200 bin civarında olduğunu kaydeden Amos, bir milyon kişinin yaralandığını ve bu rakamların sürekli arttığını belirtti.
Amos 12.2 milyon Suriyelinin insani yardıma ihtiyacı olduğunu, toplam nüfusun neredeyse yarısının yerlerinden edildiğini kaydederek, "7.6 milyondan fazla Suriyeli ülke içinde yerlerinden edildi. 3 milyondan fazlası da komşu ülkelere sığındı. Dünya genelinde yerlerinden edilen her beş kişiden birisi Suriyeli" dedi.
"Suriye'de işlenen vahşeti, şiddeti ve insan yaşamına saygısızlığı tam olarak ifade edecek kelime kalmadı" diye konuşan Amos, rejimin hava saldırılarını ve varil bombası kullanmayı, "muhaliflerin ve terör örgütlerinin" de sivillerin bulunduğu bölgelerde patlayıcı kullanımı ve intihar saldırılarını sürdürdüğünü ifade etti.
"Beş yaşındaki çocuklara savaş eğitimi"
Amos, ülkede çocukların maruz kaldığı koşullara da değinerek, 5.6 milyon Suriyeli çocuğun acil yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
Çocukların işkence ve cinsel saldırılara maruz kaldıklarını, öldürüldüklerini anlatan Amos, özellikle IŞİD'in çocukları halkın gözü önünde idam ettiğini ya da taşlayarak öldürdüğünü kaydetti.
Amos, çocukların savaşmaya zorlandığını da belirterek, "Raporlara göre, Rakka'da askeri kampta aralarında beş yaşındakilerin de yer aldığı 350 çocuğa savaş eğitimi verildi" diye konuştu.
"Genç kızlar pazarda satılıyor"
Valerie Amos, IŞİD'in kız çocuklarına yaptığı insanlık dışı muameleleri de Konsey'in dikkatine getirerek, IŞİD'in kızları Rakka'daki pazarda köle olarak sattığını, köle olarak alıkonulan bazılarının da IŞİD militanlarının tecavüzüne uğradığını söyledi.
Amos, ailelerin kızlarını IŞİD'den korumak için küçük yaşta evlenmeye zorladığını da anlattı.
Kentlerdeki kuşatmaların da devam ettiğini kaydeden Amos, 185 bin kişinin hükümet kontrolündeki bölgelerde 26 bin 500'ünün ise muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde mahsur kaldığını ifade etti.
İnsani yardım ulaştırılmasını emreden BMGK kararından bu yana kuşatma altındakilerden sadece yüzde beşine ulaşılabildiğini vurgulayan Amos, "Savaşın bile kuralı olur. Tıbbi yardımı engelleme ve aç bırakma uluslararası hukuk tarafından yasaklanmıştır" dedi. (Milliyet)
Genç kız Taksim Metrosu'nda kayboldu
Moldovalı Ana Gore (21), tatil için geldiği İstanbul’da metronun içinde kayboldu. 1 haftadır bulunamayan Ana’nın Türk vatandaşlığına geçen ve 15 yıldır İstanbul’da yaşayan annesi Liuba Gore, “Kızımın kaçırıldığını düşünüyorum” dedi.
Moldovalı Ana Gore (21), 15 gün önce İstanbul’daki annesi Liuba Gore’nin yanına tatile geldi. İkili, 7 Aralık Pazar günü gezmeye çıktı. Taksim Metrosu’nda anne Gore bir turistin Akbil dolumuna yardım etmek isterken Ana bir anda ortadan kayboldu. Kızını göremeyen anne önce metro içerisinde aradı. Bulamayınca güvenlik görevlilerinden yardım istedi. İstasyonda adı anons edilen genç kız ortaya çıkmayınca Feriköy’deki evine dönen anne, Ana dönmeyince yardım istemek için polise başvurdu. Kayıp başvurusunda bulunan Liuba Gore, kızının cep telefonu ve pasaportunun evde olduğunu belirterek Ana’nın kaçırıldığını öne sürdü.
‘KIZIM KAÇIRILDI’
Anne Gore, “15 yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Kızım tatile geldi ama kayboldu. Geceleri Taksim ve civarındaki eğlence merkezlerinde kızımı arıyorum. İstanbul’u bilmiyor. Kaçırıldığını ve bir yerlerde zorla tutulduğunu düşünüyorum. Metronun kamera görüntüleri henüz polise ulaşmadı. Lütfen kızımı bulsunlar” diye konuştu. Polis, genç kızın annesinin çantasında unuttuğu cep teflonunu incelemeye aldı.
KAYNAK: HABERTÜRK
Moldovalı Ana Gore (21), 15 gün önce İstanbul’daki annesi Liuba Gore’nin yanına tatile geldi. İkili, 7 Aralık Pazar günü gezmeye çıktı. Taksim Metrosu’nda anne Gore bir turistin Akbil dolumuna yardım etmek isterken Ana bir anda ortadan kayboldu. Kızını göremeyen anne önce metro içerisinde aradı. Bulamayınca güvenlik görevlilerinden yardım istedi. İstasyonda adı anons edilen genç kız ortaya çıkmayınca Feriköy’deki evine dönen anne, Ana dönmeyince yardım istemek için polise başvurdu. Kayıp başvurusunda bulunan Liuba Gore, kızının cep telefonu ve pasaportunun evde olduğunu belirterek Ana’nın kaçırıldığını öne sürdü.
‘KIZIM KAÇIRILDI’
Anne Gore, “15 yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Kızım tatile geldi ama kayboldu. Geceleri Taksim ve civarındaki eğlence merkezlerinde kızımı arıyorum. İstanbul’u bilmiyor. Kaçırıldığını ve bir yerlerde zorla tutulduğunu düşünüyorum. Metronun kamera görüntüleri henüz polise ulaşmadı. Lütfen kızımı bulsunlar” diye konuştu. Polis, genç kızın annesinin çantasında unuttuğu cep teflonunu incelemeye aldı.
KAYNAK: HABERTÜRK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)