Adana'da 'yası dışı dinleme' iddiasıyla polisler hakkında yürütülen soruşturmalar kapsamında 4'üncü bir dava daha açıldı. 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan davada yargılanan tutuksuz 31 polis hakkında 238'er yıla kadar hapis cezası istendi.
Adana'da hakim ve savcılar ile emniyet mensuplarının yasa dışı olarak dinlenmesiyle ilgili biri emekli 14 polis hakkında ilk olarak 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir dava açılmıştı. Tutuksuz polisler hakkında 25'er yıla kadar hapis cezası istenirken 'yasa dışı dinleme' iddialarıyla ilgili 6'ncı ve 7'nci Ağır Ceza Mahkemeleri'nde de farklı şikayetçiler tarafından yapılan başvurular nedeniyle bazı polisler hakkında davalar açıldı ancak duruşmalara henüz başlanmadı.
DÖRDÜNCÜ DAVA AÇILDI
Devam eden soruşturma kapsamında aralarında Adana Adliyesi'nde görev yapan memurlar ve polislerin de bulunduğu 14 kişiyi sahte kimlik ve uydurma suçlar işlemiş gibi göstererek yasa dışı dinledikleri iddiasıyla 31 polis hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün yapıldı.
Aralarında daha önceki davalarda yargılanan polislerin de bulunduğu tutuksuz sanıklar hakkında 'Haberleşmenin gizliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği' suçlarından 238'er yıla kadar hapis cezası istendi.
9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına 31 sanığın 24'ü katıldı. Duruşmaya sanıkların 1'inci derece yakınlarının dışında kimse alınmadı.
Salih ÜÇTEPE/ ADANA, (DHA)
22 Aralık 2014 Pazartesi
Soma hakkında korkutan iddia
MANİSA’nın Soma İlçesi’nde, 301 madencinin hayatını kaybettiği Eynez bölgesindeki ocak ile Atabacası ocağından toplam 2 bin 831 işçinin geçen 1 Aralık itibariyle işten çıkartılmasının yankıları sürerken; CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’nin 600-700 kişiyi daha işten çıkarmayı planladığını öne sürdü. İlçede açılması planlanan iki yeni maden ocağına ise sadece 200 işçinin alınacağını kaydeden Özel, "Soma’da işten çıkartılanlar ortada kaldı" dedi.
Soma’daki faciadan sonra şirketin iki ocağında yapılan denetimlerde çok sayıda eksiklik bulunup, çalışmaların sonlandırıldığını belirten Milletvekili Özgür Özel, "İşçilerin işsiz kalma endişesi vardı. İktidar partisi ve bizlerin takibi sonucunda belli bir süreyle işsizlik fonundan yapılan özel bir düzenleme ile işçilerin maaşları ödendi. En önemli sıkıntı gerekli maden güvenliğiyle ilgili tedbirlerin alınmamış olmasıydı. En büyük eksik iş güvenliğinde kaldı. Şirket eski mevzuata göre üretime hazır olduğunu defalarca dile getirdi. Daha sonra birçok kişi araya girdi madenlerin açılması için. İşçileri işsizlikle korkutarak maden sahipleri madenleri açılması için imza kampanyaları bile düzenledi. Yeniden çalışma izni verildi. Ancak izin verilmesinden 5-6 gün sonra madenlerin birinde yangın çıktı. Facianın kıyısından dönüldü. Madenler tekrar kapatıldı. Firma işçilere bundan sonra para ödeyemeyeğini, içeride tutulan parasının serbest bırakılmasını istedi. Şirketin binlerce kişiyi arkasında alacaklı bırakıp kaçmasından da endişe ediliyordu. Mahkeme bu talebi reddetti. 2 bin 831 madenci işten çıkartıldı. Şimdi bu işçilere verilen en bariz söz kimsenin işsiz kalmayacağı, devletin kimseyi yüzüstü bırakmayacağıydı. Madende ölenlere iktidar partisi sürekli ’şehit’ diyor. Eğer onlar şehitse o madende ölmeden kurtulanlar bu facianın gazileridir. Bu kişiler yüzüstü bırakılmamalıdır" dedi. İşten çıkartılan madencilerin çaresiz bekleyişinin 22 gündür sürdüğüne dikkati çeken Milletvekili Özel, her gün kendisini arayıp, zor durumda olduklarını söylediklerini aktardı.
"İŞ-KUR SADECE 200 MADENCİ İLANI VERDİ"
İktidar milletvekillerinin yeni açılacak olan Demir Export ’ta İmbat madenciliğin işten çıkarılan işçilerinin istihdam edeceği açıklamalarını hatırlatan Özel, "İŞ-KUR’un sitesinde bir firma 100, öteki firma da 100 olmak üzere 200 madenci için ilan var. Yani iktidar milletvekillerinin söylediği gibi 2 bin 831 kişi istihdam edilmeyecek. Oysa oralarda çalışılması için 200 kişilik bir istihdam bildirilmiş. Bu 2 bin 831 işçi kışın ortasında yüzükoyun kalmış durumda" diye konuştu.
İşten çıkarmaların devam edeceğini öne süren Özel, "Daha 600-700 işçinin de durumu sallantıda. Her an onlara da çıkış verileceği söyleniyor" dedi.
"SOMA YOĞUN BAKIMDA"
İşten çıkarmalar nedeniyle hiçbir geliri olmayan madenciler ve ailelerinin büyük travma yaşadığını da dile getiren Milletvekili Özel, şunları söyledi:
"Sadece işsizlik maaşına başvurdularsa oradan para alabiliyorlar. Bu parada 400-600 lira kadar. ’Unutulduk, çoluğumuz çocuğumuz aç’ diyorlar. 2 bin 831 işçi demek aileleriyle birlikte 10 bin kişi demektir. Bir anda ilçede 10 bin kişinin harcaması piyasadan çekilince, Soma suyu çekilmiş göle döndü. Soma çok ciddi bir travma altında. Bir şehrin komple çöküşüne şahitlik edebiliriz. Soma şu anda yoğun bakımda."
’SOMA’DA UYGULAMA MADENİ KURULSUN"
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından devlet eliyle Soma’da uygulama madeni kurulmasını öneren Milletvekili Özel, Soma’nın ardından Zonguldak ve Ermenek’te de bunun uygunabileceğini kaydetti. Devlet eliyle kurulacak bu madenin Türkiye’ye örnek olacak bir maden olması gerektiğini savunan Özel, "Bu maden mühendisliği bölümü öğrencileri mezun olduklarında işe başlamadan önce pratik eğitimleri alacakları en ileri teknolojinin kullanılacağı bir uygulama madeni olmalı. Dünyanın birçok yerinde uygulama madenleri var. Türkiye’de Soma bu uygulama madenlerinin ilk örneği olsun. Soma’ya Türkiye’nin en güvenli madenini yapalım. Hem de bu işçiler işsiz kalmasın" dedi.
Mehmed Hakkı ÖZBAYIR/ MANİSA,(DHA)-
Soma’daki faciadan sonra şirketin iki ocağında yapılan denetimlerde çok sayıda eksiklik bulunup, çalışmaların sonlandırıldığını belirten Milletvekili Özgür Özel, "İşçilerin işsiz kalma endişesi vardı. İktidar partisi ve bizlerin takibi sonucunda belli bir süreyle işsizlik fonundan yapılan özel bir düzenleme ile işçilerin maaşları ödendi. En önemli sıkıntı gerekli maden güvenliğiyle ilgili tedbirlerin alınmamış olmasıydı. En büyük eksik iş güvenliğinde kaldı. Şirket eski mevzuata göre üretime hazır olduğunu defalarca dile getirdi. Daha sonra birçok kişi araya girdi madenlerin açılması için. İşçileri işsizlikle korkutarak maden sahipleri madenleri açılması için imza kampanyaları bile düzenledi. Yeniden çalışma izni verildi. Ancak izin verilmesinden 5-6 gün sonra madenlerin birinde yangın çıktı. Facianın kıyısından dönüldü. Madenler tekrar kapatıldı. Firma işçilere bundan sonra para ödeyemeyeğini, içeride tutulan parasının serbest bırakılmasını istedi. Şirketin binlerce kişiyi arkasında alacaklı bırakıp kaçmasından da endişe ediliyordu. Mahkeme bu talebi reddetti. 2 bin 831 madenci işten çıkartıldı. Şimdi bu işçilere verilen en bariz söz kimsenin işsiz kalmayacağı, devletin kimseyi yüzüstü bırakmayacağıydı. Madende ölenlere iktidar partisi sürekli ’şehit’ diyor. Eğer onlar şehitse o madende ölmeden kurtulanlar bu facianın gazileridir. Bu kişiler yüzüstü bırakılmamalıdır" dedi. İşten çıkartılan madencilerin çaresiz bekleyişinin 22 gündür sürdüğüne dikkati çeken Milletvekili Özel, her gün kendisini arayıp, zor durumda olduklarını söylediklerini aktardı.
"İŞ-KUR SADECE 200 MADENCİ İLANI VERDİ"
İktidar milletvekillerinin yeni açılacak olan Demir Export ’ta İmbat madenciliğin işten çıkarılan işçilerinin istihdam edeceği açıklamalarını hatırlatan Özel, "İŞ-KUR’un sitesinde bir firma 100, öteki firma da 100 olmak üzere 200 madenci için ilan var. Yani iktidar milletvekillerinin söylediği gibi 2 bin 831 kişi istihdam edilmeyecek. Oysa oralarda çalışılması için 200 kişilik bir istihdam bildirilmiş. Bu 2 bin 831 işçi kışın ortasında yüzükoyun kalmış durumda" diye konuştu.
İşten çıkarmaların devam edeceğini öne süren Özel, "Daha 600-700 işçinin de durumu sallantıda. Her an onlara da çıkış verileceği söyleniyor" dedi.
"SOMA YOĞUN BAKIMDA"
İşten çıkarmalar nedeniyle hiçbir geliri olmayan madenciler ve ailelerinin büyük travma yaşadığını da dile getiren Milletvekili Özel, şunları söyledi:
"Sadece işsizlik maaşına başvurdularsa oradan para alabiliyorlar. Bu parada 400-600 lira kadar. ’Unutulduk, çoluğumuz çocuğumuz aç’ diyorlar. 2 bin 831 işçi demek aileleriyle birlikte 10 bin kişi demektir. Bir anda ilçede 10 bin kişinin harcaması piyasadan çekilince, Soma suyu çekilmiş göle döndü. Soma çok ciddi bir travma altında. Bir şehrin komple çöküşüne şahitlik edebiliriz. Soma şu anda yoğun bakımda."
’SOMA’DA UYGULAMA MADENİ KURULSUN"
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) tarafından devlet eliyle Soma’da uygulama madeni kurulmasını öneren Milletvekili Özel, Soma’nın ardından Zonguldak ve Ermenek’te de bunun uygunabileceğini kaydetti. Devlet eliyle kurulacak bu madenin Türkiye’ye örnek olacak bir maden olması gerektiğini savunan Özel, "Bu maden mühendisliği bölümü öğrencileri mezun olduklarında işe başlamadan önce pratik eğitimleri alacakları en ileri teknolojinin kullanılacağı bir uygulama madeni olmalı. Dünyanın birçok yerinde uygulama madenleri var. Türkiye’de Soma bu uygulama madenlerinin ilk örneği olsun. Soma’ya Türkiye’nin en güvenli madenini yapalım. Hem de bu işçiler işsiz kalmasın" dedi.
Mehmed Hakkı ÖZBAYIR/ MANİSA,(DHA)-
06melihchina kullanıcısı gözaltında!
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek adına @06melihchina kullanıcı adı ile açtığı parodi hesapta Gökçek ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği iddiasıyla gözaltına alınan Ersan Taş (30), “Hakaret kastım yoktu, komedi ve güldürü amaçlı paylaşımlar” dedi.
Polis, Gökçek ile Erdoğan’ın şikayetçi olduğu, haftada bir gün karakola imza şartıyla bırakılan Taş’a montaj paylaşımların yanı sıra Che Guevara’ya ait, “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için “size mi ait” diye sordu.
SAVCILIK TALİMATIYLA ŞİFRELER DEĞİŞTİ
Onbinlerce takipçisi bulunan hesabın şifresi savcılık talimatıyla değiştirilip polise verildi ve hala faal. Twiter, profilinde ‘parodi hesap’ yazan hesapları kapatmıyor. Taş’ın avukatı Bekir Korkmaz twiter hesabından “Ekmek almaya gidenin terörist, eylem yapan taraftar grubunun darbeci olduğu ülkemizde mizahın suç (hakaret) olarak görülmesi ne yazık ki şaşırtıcı değildir” açıklaması yaptı.
GÖKÇEK ŞİKAYETÇİ OLDU, GÖZALTINA ALINDI
Melih Gökçek’in avukatı @06melihchina adlı, profilinde İbrahim Melih Gökçek yazan ve bu ismin Noel baba şapkası giydirilmiş fotoğrafı bulunan hesapla ilgili şikayetçi oldu. Suç duyurusunda “Kamu görevlilerinin ve onların gönlünde taht kurmuş mütedeyyin milyonlarca yurttaşın onur ve saygınlığını rencide etmesi sebebiyle” şüphelinin yakalanarak hakaret suçundan cezalandırılması istendi. Ersan Taş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in şikayeti üzerine 14 Aralık sabahı İstanbul’da çalıştığı işyerinde gözaltına alındı. Avukatı Bekir Korkmaz “Sıradan bir internet korsanının ortalama 5 dakikada yerini tespit edeceği bir şahsı aylar süren teknik ve fiziki takip, iki yıllık kovalamaca, iki ev baskını ve yüzlerce sayfalık yazışma sonucu ele geçiren emniyet güçleri sayesinde artık daha az gülüp, daha huzurlu uyuyabiliriz” dedi. Taş’ın el konulan dizüstü bilgisayarı, harddiski ve cep telefonunda yapılan bilirkişi incelemesinde şikayet konusu @06melihchina hesabının oluşturulduğu tespit edildi.
DEVLET BÜYÜKLERİMİZİN ELİ-KOLU UZUN!
Avukat Korkmaz, müvekkili sağlık kontrolünün ardından emniyete getirildiğinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatı tarafından faks çekilerek şikayette bulunulduğunu belirterek, “Savcı bey tarafından yapılan ‘Devlet büyüklerimizin eli-kolu uzun, haber alıyorlar bir şekilde’ uyarısı tarafımızca yeterince haklı bulunduğu için üzerine gidilmemiş, Cumhurbaşkanının çaldığı şeyin, fotoğrafta görülen ‘saz’ olduğu belirtilmiştir” dedi. Taş polis ve savcılıkta hesabın kendisi tarafından oluşturulduğunu kabul ederek, “Bilgisayardaki fotomontajları eğlence amaçlı ve mizah ürünü eserler olarak, boş zamanı geçirmek için, küçük düşürmek amacıyla değil mizah amacıyla yaptım” dedi, özür diledi.
CHE’NİN SÖZÜ İÇİN: “SİZE Mİ AİT, AMACINIZ NE?”
Ersan Taş’a polis sorgusunda, baş kısmında çoğu Melih Gökçek’e, bir kısmı Erdoğan’a ait fotomontajlar tek tek soruldu. Polis yazılı bir paylaşımda Che Guevara’ya ait “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için Taş’a, “size mi ait, bu söz Türk toplumuna yönelik bir söz mü, size aitse bunu paylaşmaktaki amacınız nedir?” sorusunu yöneltti. Taş, beğenip paylaştığını, sahibini bilmediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili fotomontajlara yanıt vermeyen Taş, Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Hakim her Pazar akşamı en yakın karakola imza verme şartıyla Taş’ı serbest bıraktı.
PARODİ HESABI, SUÇ YOK, TWITTER KAPATMIYOR
Avukat Bekir Korkmaz önceki gün twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
“@06melihchina hesabının, ortalama zeka ile kolaylıkla anlaşılacak olsa da, profilinde ‘PARODİ HESABI’ olduğu açıkça belirtilmiştir. “Herhangi bir suç unsuru taşımayan hesabın şifresi, savcı talimatıyla değiştirilmiş olup, halen polisin kontrolü altındadır. Hiçbir kredi kartı hırsızlığı/dolandırıcılığı, çocuk pornosu, yasadışı kumar vb. suçların işlenmediği, Atatürk’e ve diğer Türk/Dünya büyüklerine hiçbir hakaretin edilmediği cennet ülkemizde @06melihchina twitter kullanıcısı etkisiz hale getirilerek umarız beklenen sonuç elde edilmiştir. Teknik yetersizlikler nedeniyle kısa süre aranızda olamayacak @06melihchina, dizüstü bilgisayar ve ilgili teçhizatları temin ettiğinde yeni fotomontajlarıyla aramızda olacaktır.”
Polis, Gökçek ile Erdoğan’ın şikayetçi olduğu, haftada bir gün karakola imza şartıyla bırakılan Taş’a montaj paylaşımların yanı sıra Che Guevara’ya ait, “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için “size mi ait” diye sordu.
SAVCILIK TALİMATIYLA ŞİFRELER DEĞİŞTİ
Onbinlerce takipçisi bulunan hesabın şifresi savcılık talimatıyla değiştirilip polise verildi ve hala faal. Twiter, profilinde ‘parodi hesap’ yazan hesapları kapatmıyor. Taş’ın avukatı Bekir Korkmaz twiter hesabından “Ekmek almaya gidenin terörist, eylem yapan taraftar grubunun darbeci olduğu ülkemizde mizahın suç (hakaret) olarak görülmesi ne yazık ki şaşırtıcı değildir” açıklaması yaptı.
GÖKÇEK ŞİKAYETÇİ OLDU, GÖZALTINA ALINDI
Melih Gökçek’in avukatı @06melihchina adlı, profilinde İbrahim Melih Gökçek yazan ve bu ismin Noel baba şapkası giydirilmiş fotoğrafı bulunan hesapla ilgili şikayetçi oldu. Suç duyurusunda “Kamu görevlilerinin ve onların gönlünde taht kurmuş mütedeyyin milyonlarca yurttaşın onur ve saygınlığını rencide etmesi sebebiyle” şüphelinin yakalanarak hakaret suçundan cezalandırılması istendi. Ersan Taş, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in şikayeti üzerine 14 Aralık sabahı İstanbul’da çalıştığı işyerinde gözaltına alındı. Avukatı Bekir Korkmaz “Sıradan bir internet korsanının ortalama 5 dakikada yerini tespit edeceği bir şahsı aylar süren teknik ve fiziki takip, iki yıllık kovalamaca, iki ev baskını ve yüzlerce sayfalık yazışma sonucu ele geçiren emniyet güçleri sayesinde artık daha az gülüp, daha huzurlu uyuyabiliriz” dedi. Taş’ın el konulan dizüstü bilgisayarı, harddiski ve cep telefonunda yapılan bilirkişi incelemesinde şikayet konusu @06melihchina hesabının oluşturulduğu tespit edildi.
DEVLET BÜYÜKLERİMİZİN ELİ-KOLU UZUN!
Avukat Korkmaz, müvekkili sağlık kontrolünün ardından emniyete getirildiğinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın avukatı tarafından faks çekilerek şikayette bulunulduğunu belirterek, “Savcı bey tarafından yapılan ‘Devlet büyüklerimizin eli-kolu uzun, haber alıyorlar bir şekilde’ uyarısı tarafımızca yeterince haklı bulunduğu için üzerine gidilmemiş, Cumhurbaşkanının çaldığı şeyin, fotoğrafta görülen ‘saz’ olduğu belirtilmiştir” dedi. Taş polis ve savcılıkta hesabın kendisi tarafından oluşturulduğunu kabul ederek, “Bilgisayardaki fotomontajları eğlence amaçlı ve mizah ürünü eserler olarak, boş zamanı geçirmek için, küçük düşürmek amacıyla değil mizah amacıyla yaptım” dedi, özür diledi.
CHE’NİN SÖZÜ İÇİN: “SİZE Mİ AİT, AMACINIZ NE?”
Ersan Taş’a polis sorgusunda, baş kısmında çoğu Melih Gökçek’e, bir kısmı Erdoğan’a ait fotomontajlar tek tek soruldu. Polis yazılı bir paylaşımda Che Guevara’ya ait “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun kölelerdir” sözü için Taş’a, “size mi ait, bu söz Türk toplumuna yönelik bir söz mü, size aitse bunu paylaşmaktaki amacınız nedir?” sorusunu yöneltti. Taş, beğenip paylaştığını, sahibini bilmediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilgili fotomontajlara yanıt vermeyen Taş, Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Hakim her Pazar akşamı en yakın karakola imza verme şartıyla Taş’ı serbest bıraktı.
PARODİ HESABI, SUÇ YOK, TWITTER KAPATMIYOR
Avukat Bekir Korkmaz önceki gün twitter hesabından şu açıklamayı yaptı:
“@06melihchina hesabının, ortalama zeka ile kolaylıkla anlaşılacak olsa da, profilinde ‘PARODİ HESABI’ olduğu açıkça belirtilmiştir. “Herhangi bir suç unsuru taşımayan hesabın şifresi, savcı talimatıyla değiştirilmiş olup, halen polisin kontrolü altındadır. Hiçbir kredi kartı hırsızlığı/dolandırıcılığı, çocuk pornosu, yasadışı kumar vb. suçların işlenmediği, Atatürk’e ve diğer Türk/Dünya büyüklerine hiçbir hakaretin edilmediği cennet ülkemizde @06melihchina twitter kullanıcısı etkisiz hale getirilerek umarız beklenen sonuç elde edilmiştir. Teknik yetersizlikler nedeniyle kısa süre aranızda olamayacak @06melihchina, dizüstü bilgisayar ve ilgili teçhizatları temin ettiğinde yeni fotomontajlarıyla aramızda olacaktır.”
Erdoğan: Yıllarca doğum kontrolü ihanetiyle..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile birlikte dün akşam Bisse gömleklerinin sahibi Mustafa Kefeli'nin oğlu Onur Kefeli ile Cansu Pişirgen'in düğün törenlerine katıldı. Erdoğan burada da 'en az üç çocuk' çağrısını yineleyerek, "Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın kıydığı nikahta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik çiftin nikah şahitliğini yaptı.
"BU ÜLKEDE YILLARCA BİR DOĞUM KONTROLÜ İHANETİ YAPTILAR"
Nikah töreninin ardından konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çiftlere mutluluklar diledi. Erdoğan, "Evlilik uzun bir yolculuk. iyi günler var, kötü günler var. iyi günler paylaştıkça çoğalır ama kötü günlerde sabrettikçe elbet mutluluğa dönüşür. Beypazarı'ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim..." dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz milletimiz güçlü kılmak için, hem nüfus itibariyle daha çok genç nüfusa, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Hem de yetişmiş nüfusa ihtiyacımız var. Bunu ihmal etmeyeceğiz ve muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım. Ekonomide bir kaide vardır, 'genç, dinamik demek'. Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli. Ben sizlere inanıyorum ve aile cüzdanımız da kızımıza verelim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlilik cüzdanını geline vererek tekrar mutluluklar diledi.
Düğüne ayrıca, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ve çok sayıda milletvekili, belediye başkanlarının yanı sıra, sanat ve iş dünyasından ünlü isimler katıldı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın kıydığı nikahta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik çiftin nikah şahitliğini yaptı.
"BU ÜLKEDE YILLARCA BİR DOĞUM KONTROLÜ İHANETİ YAPTILAR"
Nikah töreninin ardından konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çiftlere mutluluklar diledi. Erdoğan, "Evlilik uzun bir yolculuk. iyi günler var, kötü günler var. iyi günler paylaştıkça çoğalır ama kötü günlerde sabrettikçe elbet mutluluğa dönüşür. Beypazarı'ndan bir amcamın bana tavsiyesi var, diyor ki; bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim..." dedi.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz milletimiz güçlü kılmak için, hem nüfus itibariyle daha çok genç nüfusa, dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Hem de yetişmiş nüfusa ihtiyacımız var. Bunu ihmal etmeyeceğiz ve muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak istiyorsak bu milletin güçlü olması lazım. Ekonomide bir kaide vardır, 'genç, dinamik demek'. Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler. Neslin önemi, gücü ekonomide olduğu gibi manen de çok önemli. Ben sizlere inanıyorum ve aile cüzdanımız da kızımıza verelim."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlilik cüzdanını geline vererek tekrar mutluluklar diledi.
Düğüne ayrıca, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ve çok sayıda milletvekili, belediye başkanlarının yanı sıra, sanat ve iş dünyasından ünlü isimler katıldı.
Fethullah Gülen: Lenin ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir
Fethullah Gülen, 'herkul.org' isimli internet sitesinde 'Ne kadar hâlimsin Rabbimiz' başlıklı açıklamasında ''İnanın Lenin, Allah’ı inkar ettiği halde, Marksizm çizgisinde, o ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir'' dedi.
İşte Gülen'in açıklamasından önemli satırbaşları:
O dert ve ızdırabı çeken ilk siz değilsiniz. Şimdiye kadar bütün enbiya-ı izâm ve rusül-ü fihâm efendilerimiz, sonra sahabe-yi kiram efendilerimiz ve hemen bütün salih seleflerimiz hep çekmişler.
Lenin ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir
Siz de onların çektiklerine benzer ya da ondan küçük şeylere maruz kaldığınız zaman herhalde “Allahım demedik şey bırakmadılar; ne kadar halîmsin Allahım!..” sözüyle soluklanacaksınız.
Dün, arkadaşlar sadece en galizlerini seçmişlerdi, kocaman bir dosya, bir seneden beri tam 400 tane küfür lafı var. İnanın Lenin, Allah’ı inkar ettiği halde, Marksizm çizgisinde, o ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir. Her şeyi Nazizm’e bağlamak isteyen ve ona muhalif gelen herkesi yok etmek suretiyle bir yönüyle dünyada farklı bir şey tesis etmeye çalışan Hitler, o kadar merhametsiz, o kadar gaddar olmasına rağmen 400 tane küfür kullanmamıştır. Bunlara dense dense küfür müctehidi denir. Oturup kalkıp sürekli kafalarını o istikamette kullanmak suretiyle kafalarında küfür üretiyorlar ve lisanları da ona tercüman oluyor.
İnsan bir söz söylediğinde; bir, o söz onu ne derece dinin dışına iter, dalalete sürükler bakması lazım; bir de konumuna bakması lazım. Cemaat içinde sıradan bir insan bir ite -afedersiniz- it dese, insanlar biraz bunu mazur görürler. Fakat milletin önündeki imam kalkar dilini bununla kirletirse şayet, belki onu tutup camiden dışarı atmak icap eder. Bu da konuma yakışıksız düştüğünden dolayıdır. Enbiya-i izam hazretleri, onca olumsuz şeye maruz kalmalarına rağmen, onun milyonda biri, onların lisan-ı nezihlerinden sadır olmamıştır.
Sözün bittiği yer
Binlerce insan belki şu anda yaşadığı ızdırabı (İmam Şazilî hazretlerinin duası gibi) farklı sözlerle seslendiriyor. İnsanlar günlerdir, haftalardır, aylardır hep bununla sızlanıp durmuşlarsa imtihanı vermişler demektir; bu defa sözün bittiği yerdir orası!.. Sözün bittiği yer, fiil-i ilahînin başladığı yerdir. O varsa, ne gam var!..
Bir intikam hissi değil.. “Allah kahretsin, cehenneme yuvarlasın” değil. Cenâb-ı Allah ıslah eylesin, mülayemet lütfeylesin, hakikati doğruyu göstersin. Bir yönüyle, ruh-u Muhammedî’den gelen tecellilerle onların ufkunu da açsın. Onların gözlerini de hakikate açsın ve onları da insanca yaşamaya muvaffak kılsın.
Paralel (söylemi) nifakın takıyyesidir
O günlerde milletimizin hepsi bir irtica paranoyası yaşamıyordu. Bahsediliyordu; bir kesim tarafından mü’minler terörist olarak gösteriliyordu. Bu defaatle yaşandı. İşin hakikatini anladıkları zaman da çok defa hukuk sistemi doğru işledi. Beri tarafta, meseleyi uzaktan seyreden bir sürü vicdanlı insan vardı, onların da yürekleri yanıyor, vicdanları sızlıyordu. O en kötü dönemlerde bile -şöyle böyle- sizi himaye eden, sizin hakkınızda olumlu bahseden insanlara şahit olduk. 27 Mayıs’ta da, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de aynı şeylere şahit olduk. Hatta denebilir ki, bir ölçüde 28 Şubat’ta da…
'Oh oluyor' diyenler var
Belli bir dönemde gerçekten Allah’a inanmış insanlar, yeniden ruhlarının abidesini ikame etmeye çalışan insanlar, Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) ses ve soluğu dünyanın dört bir yanına duyurmak isteyen insanlar, ruh ve mana köklerinden gelen değerleri bir abide şeklinde bütün dünyanın gözüne sokmak isteyen insanlar, o irtica paranoyasıyla hep eziliyor, elekten geçiriliyordu. En yakın dönem itibarıyla Hazreti Pir’i ve talebelerini düşünebilirsiniz. O irtica paranoyası hiç durmadı ama belli bir kesim tarafından… Diğer yığınlar ve kitleler de o mevzuda o ölçüde duyarlı değillerdi, öyle bir şey olduğunun farkında bile değillerdi. Bir kesim zulüm yapıyor, haksızlıklarda bulunuyordu, beri tarafta bir şeyden anlamayan insanlar da “Galiba bunlar hak etmişler, ondan dolayı” diyorlardı. Şu anda da çokları tarafından söylenen sözler, “Oh oluyor!..” diyenler bile var.
Birisi delice bir şey attı ortaya
Birisi delice bir şey attı ortaya, diğerleri de onu dillerine pelesenk ettiler, tekrar edip durdular. “Hukukta böyle bir tarif var mı, bu dediğimiz şeyi yarın bize tarih sorarsa, hukukçular sorarsa, dünya bu meseleyi bize sorarsa diyeceğimiz bir şey var mı? En azından diyecek şey adına aklımızı kullanmalıyız. Bütün bütün akılsız davranmamalıyız.” Bunları düşünmeliydiler ama…
Devlet adamlarına telefon ediyorlar
Elli defa yabancı misyon şefleriyle konuşuyorlar, o devlet adamlarına telefon ediyorlar. “Size şu avantajları tanıyacağız -bugüne kadar kimseye müyesser olmayan- o camianın açtığı okulları kapatalım. Dünyanın kurtuluşu bu okulların kapatılmasına bağlı!.”. gibi mantığı olmayan, insanî yanı olmayan, mürüvvetle irtibatı olmayan tahribat.. yapılmamış bir şeyi milletimiz yapmış, onu yıkmaya çalışma şenâetin, denâetin, fezâetin hiçbir kıstasla kabul edilemeyecek en korkunç şeklidir.
Allah (celle celaluhu) o okulları/hizmetleri lütfediyor, şimdi onu yıkmak için uğraşıyorlar. Neye bağlayarak bunu? Bir dönemde başkaları irticaya bağlıyorlardı, irtica paranoyasıyla hareket ediyorlardı. Vakıa “irtica” deyip o paranoyayla açtıkları mahkemeler de beraatla sonuçlandı, temyiz de tasdik etti o meseleyi.
“İrtica küfrün takıyyesiydi; bugün de paralel, nifakın takıyyesidir!” denebilir mi? Hiç tereddüt etmeden söyleyebilirsiniz. Çünkü bir-iki asırdan beri İslam dünyasında Müslümanlar, Müslüman görünenler arasında da bir sürü münafık var. Bu da o münafıkların takıyyesidir.
İşte Gülen'in açıklamasından önemli satırbaşları:
O dert ve ızdırabı çeken ilk siz değilsiniz. Şimdiye kadar bütün enbiya-ı izâm ve rusül-ü fihâm efendilerimiz, sonra sahabe-yi kiram efendilerimiz ve hemen bütün salih seleflerimiz hep çekmişler.
Lenin ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir
Siz de onların çektiklerine benzer ya da ondan küçük şeylere maruz kaldığınız zaman herhalde “Allahım demedik şey bırakmadılar; ne kadar halîmsin Allahım!..” sözüyle soluklanacaksınız.
Dün, arkadaşlar sadece en galizlerini seçmişlerdi, kocaman bir dosya, bir seneden beri tam 400 tane küfür lafı var. İnanın Lenin, Allah’ı inkar ettiği halde, Marksizm çizgisinde, o ezip öldürdüğü insanlara o kadar küfür lafı etmemiştir. Her şeyi Nazizm’e bağlamak isteyen ve ona muhalif gelen herkesi yok etmek suretiyle bir yönüyle dünyada farklı bir şey tesis etmeye çalışan Hitler, o kadar merhametsiz, o kadar gaddar olmasına rağmen 400 tane küfür kullanmamıştır. Bunlara dense dense küfür müctehidi denir. Oturup kalkıp sürekli kafalarını o istikamette kullanmak suretiyle kafalarında küfür üretiyorlar ve lisanları da ona tercüman oluyor.
İnsan bir söz söylediğinde; bir, o söz onu ne derece dinin dışına iter, dalalete sürükler bakması lazım; bir de konumuna bakması lazım. Cemaat içinde sıradan bir insan bir ite -afedersiniz- it dese, insanlar biraz bunu mazur görürler. Fakat milletin önündeki imam kalkar dilini bununla kirletirse şayet, belki onu tutup camiden dışarı atmak icap eder. Bu da konuma yakışıksız düştüğünden dolayıdır. Enbiya-i izam hazretleri, onca olumsuz şeye maruz kalmalarına rağmen, onun milyonda biri, onların lisan-ı nezihlerinden sadır olmamıştır.
Sözün bittiği yer
Binlerce insan belki şu anda yaşadığı ızdırabı (İmam Şazilî hazretlerinin duası gibi) farklı sözlerle seslendiriyor. İnsanlar günlerdir, haftalardır, aylardır hep bununla sızlanıp durmuşlarsa imtihanı vermişler demektir; bu defa sözün bittiği yerdir orası!.. Sözün bittiği yer, fiil-i ilahînin başladığı yerdir. O varsa, ne gam var!..
Bir intikam hissi değil.. “Allah kahretsin, cehenneme yuvarlasın” değil. Cenâb-ı Allah ıslah eylesin, mülayemet lütfeylesin, hakikati doğruyu göstersin. Bir yönüyle, ruh-u Muhammedî’den gelen tecellilerle onların ufkunu da açsın. Onların gözlerini de hakikate açsın ve onları da insanca yaşamaya muvaffak kılsın.
Paralel (söylemi) nifakın takıyyesidir
O günlerde milletimizin hepsi bir irtica paranoyası yaşamıyordu. Bahsediliyordu; bir kesim tarafından mü’minler terörist olarak gösteriliyordu. Bu defaatle yaşandı. İşin hakikatini anladıkları zaman da çok defa hukuk sistemi doğru işledi. Beri tarafta, meseleyi uzaktan seyreden bir sürü vicdanlı insan vardı, onların da yürekleri yanıyor, vicdanları sızlıyordu. O en kötü dönemlerde bile -şöyle böyle- sizi himaye eden, sizin hakkınızda olumlu bahseden insanlara şahit olduk. 27 Mayıs’ta da, 12 Mart’ta da, 12 Eylül’de de aynı şeylere şahit olduk. Hatta denebilir ki, bir ölçüde 28 Şubat’ta da…
'Oh oluyor' diyenler var
Belli bir dönemde gerçekten Allah’a inanmış insanlar, yeniden ruhlarının abidesini ikame etmeye çalışan insanlar, Muhammedî (sallallâhu aleyhi ve sellem) ses ve soluğu dünyanın dört bir yanına duyurmak isteyen insanlar, ruh ve mana köklerinden gelen değerleri bir abide şeklinde bütün dünyanın gözüne sokmak isteyen insanlar, o irtica paranoyasıyla hep eziliyor, elekten geçiriliyordu. En yakın dönem itibarıyla Hazreti Pir’i ve talebelerini düşünebilirsiniz. O irtica paranoyası hiç durmadı ama belli bir kesim tarafından… Diğer yığınlar ve kitleler de o mevzuda o ölçüde duyarlı değillerdi, öyle bir şey olduğunun farkında bile değillerdi. Bir kesim zulüm yapıyor, haksızlıklarda bulunuyordu, beri tarafta bir şeyden anlamayan insanlar da “Galiba bunlar hak etmişler, ondan dolayı” diyorlardı. Şu anda da çokları tarafından söylenen sözler, “Oh oluyor!..” diyenler bile var.
Birisi delice bir şey attı ortaya
Birisi delice bir şey attı ortaya, diğerleri de onu dillerine pelesenk ettiler, tekrar edip durdular. “Hukukta böyle bir tarif var mı, bu dediğimiz şeyi yarın bize tarih sorarsa, hukukçular sorarsa, dünya bu meseleyi bize sorarsa diyeceğimiz bir şey var mı? En azından diyecek şey adına aklımızı kullanmalıyız. Bütün bütün akılsız davranmamalıyız.” Bunları düşünmeliydiler ama…
Devlet adamlarına telefon ediyorlar
Elli defa yabancı misyon şefleriyle konuşuyorlar, o devlet adamlarına telefon ediyorlar. “Size şu avantajları tanıyacağız -bugüne kadar kimseye müyesser olmayan- o camianın açtığı okulları kapatalım. Dünyanın kurtuluşu bu okulların kapatılmasına bağlı!.”. gibi mantığı olmayan, insanî yanı olmayan, mürüvvetle irtibatı olmayan tahribat.. yapılmamış bir şeyi milletimiz yapmış, onu yıkmaya çalışma şenâetin, denâetin, fezâetin hiçbir kıstasla kabul edilemeyecek en korkunç şeklidir.
Allah (celle celaluhu) o okulları/hizmetleri lütfediyor, şimdi onu yıkmak için uğraşıyorlar. Neye bağlayarak bunu? Bir dönemde başkaları irticaya bağlıyorlardı, irtica paranoyasıyla hareket ediyorlardı. Vakıa “irtica” deyip o paranoyayla açtıkları mahkemeler de beraatla sonuçlandı, temyiz de tasdik etti o meseleyi.
“İrtica küfrün takıyyesiydi; bugün de paralel, nifakın takıyyesidir!” denebilir mi? Hiç tereddüt etmeden söyleyebilirsiniz. Çünkü bir-iki asırdan beri İslam dünyasında Müslümanlar, Müslüman görünenler arasında da bir sürü münafık var. Bu da o münafıkların takıyyesidir.
Dikkat çeken açıklama: Gülen kaçabilir!
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Fethullah Gülen için hem kırmızı bülten çıkarılacağını hem iade talebinde bulunulacağını açıkladı.
Bozdağ gerekçenin ise "Gülen'in bulunduğu adresten kaçma ihtimali" olduğunu söyledi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ katıldığı televizyon programında, hakkında yakalama kararı çıkarılan Fethullah Gülen'in iadesi konusunda açıklamalar yaptı. Bozdağ, Gülen'in kaçma ihtimaline karşı hakkında hem İnterpol'de kırmızı bülten çıkarılacağını hem Amerika'dan iadesinin talep edileceğini söyledi.
Bozdağ, Amerika'nın iade talebine olumlu yanıt vermesini beklediklerini de belirtti.
Bozdağ, "paralel yapıların tarih boyunca görüldüğünü ancak her seferinde tarihe gömüldüklerini" ifade etti. Medyafaresi
Bozdağ gerekçenin ise "Gülen'in bulunduğu adresten kaçma ihtimali" olduğunu söyledi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ katıldığı televizyon programında, hakkında yakalama kararı çıkarılan Fethullah Gülen'in iadesi konusunda açıklamalar yaptı. Bozdağ, Gülen'in kaçma ihtimaline karşı hakkında hem İnterpol'de kırmızı bülten çıkarılacağını hem Amerika'dan iadesinin talep edileceğini söyledi.
Bozdağ, Amerika'nın iade talebine olumlu yanıt vermesini beklediklerini de belirtti.
Bozdağ, "paralel yapıların tarih boyunca görüldüğünü ancak her seferinde tarihe gömüldüklerini" ifade etti. Medyafaresi
21 Aralık 2014 Pazar
Ve Recep Sert muradına erdi
Türkiye'nin 5'inci yüz ve ilk çene nakli yapılan Recep Sert ile nişanlısı Esma Akyurt, törenle dünyaevine girdi.
Recep Sert, Esma Akyurt ile İnegöl Alyans Düğün Salonu’nda düzenlenen törenle dünya evine girdi.
Çiftin akrabaları, sevdikleri ve yakınlarının katıldığı nikah töreni öncesi basın mensuplarına açıklama yapan Recep Sert, çok mutlu olduğunu söyledi. Balayı için bir plan yapmadıklarını belirten Sert, yaşamlarını bundan sonra İnegöl’de devam edeceklerini ve İnegöl Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başlayacağını kaydetti. Esma Akyurt ise bugün çok mutlu olduğunu belirterek, “Hayat arkadaşımla yolumu birleştiriyorum” dedi.
Çiftin nikahını İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş kıydı. Nikahta Sert’in şahitliklerini İnegöl Kaymakamı Ali Akça ile damadın arkadaşı Erdal Recep Bayraktar yaptı. Akyurt’un nikah şahitleri ise İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Gülhan Şahin ile gelinin arkadaşı Gül Çekiç oldu. Bir ömür boyu birlikteliğe 'evet' diyen çiftin, evlilik cüzdanını ise İnenöl Kaymakamı Ali Akça verdi. Mutlu bir evlilik için 5S kuralının çok önemli olduğunu söyleyen Akça, bunların sevgi, saygı, sorumluluk, sadakat ve sabır olarak sıraladı. Mutlulukları gözlerinden okunan çift nikah töreninin ardından ilk danslarını yaptı.
Recep Sert, Esma Akyurt ile İnegöl Alyans Düğün Salonu’nda düzenlenen törenle dünya evine girdi.
Çiftin akrabaları, sevdikleri ve yakınlarının katıldığı nikah töreni öncesi basın mensuplarına açıklama yapan Recep Sert, çok mutlu olduğunu söyledi. Balayı için bir plan yapmadıklarını belirten Sert, yaşamlarını bundan sonra İnegöl’de devam edeceklerini ve İnegöl Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başlayacağını kaydetti. Esma Akyurt ise bugün çok mutlu olduğunu belirterek, “Hayat arkadaşımla yolumu birleştiriyorum” dedi.
Çiftin nikahını İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş kıydı. Nikahta Sert’in şahitliklerini İnegöl Kaymakamı Ali Akça ile damadın arkadaşı Erdal Recep Bayraktar yaptı. Akyurt’un nikah şahitleri ise İnegöl Belediye Başkan Yardımcısı Gülhan Şahin ile gelinin arkadaşı Gül Çekiç oldu. Bir ömür boyu birlikteliğe 'evet' diyen çiftin, evlilik cüzdanını ise İnenöl Kaymakamı Ali Akça verdi. Mutlu bir evlilik için 5S kuralının çok önemli olduğunu söyleyen Akça, bunların sevgi, saygı, sorumluluk, sadakat ve sabır olarak sıraladı. Mutlulukları gözlerinden okunan çift nikah töreninin ardından ilk danslarını yaptı.
Tarihinde bir ilk olacak!
İktidar ve muhalefet, bugünkü kritik hamleler için stratejilerini belirledi. Bu süreçte ilk kilit hamle oylama yöntemi olacak. Geçmişte suç fiillerini ayrı ayrı oylama örneği ise bulunamadı
17-25 Aralık operasyonlarının yıldönümünde gözler, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun Ak Partili eski bakanlar Erdoğan Bayraktar, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Güler hakkında bugün yapacağı oylamaya çevrildi.
Komisyonda her bakan için oylama ayrı ayrı yapılacak ve haklarında verilen kararlar da, ‘suçun şahsiliği’ dikkate alınarak ayrı ayrı kaleme alınacak. Komisyonda bakanlar hakkındaki oylamalar açık olacak. Buna göre komisyon, Meclis soruşturma önergesinde haklarında iddia edilen suçlar için bakanların Yüce Divan’a sevk edilip edilmemelerine ilişkin kararlarını 11 ayrı oylama sonucu netleştirecek. Komisyonda haklarındaki suçlamalar doğrultusunda Güler için 4, Çağlayan için 3, Bağış ve Bayraktar için ise 2’şer kez, ‘Suçlu mu, değil mi?’ oylaması gerçekleştirileceği konuşuluyor. 4 eski bakan için Yüce Divan kararı çıkmazsa muhalefet partileri, muhalefet şerhi yazabilecek.
Örnek bulunamadı
Oylama öncesinde kulislere oldukça ilginç bilgiler yansıdı. TBMM uzmanları, iktidar ve muhalefet partileri ile soruşturulan bakanların ‘oylamanın yöntemi’ konusunda hummalı bir araştırma yaptığı ortaya çıktı. Komisyonun iktidar kanadının oylamada suç fiillerinin de ayrı ayrı oylanması konusuna odaklandığı öğrenildi.
Komisyon ve TBMM’nin hukukçu uzmanları Yüce Divan oylamasında suç fiillerinin ayrı ayrı oylanmasını araştırırken, geçmişteki soruşturma komisyonlarında böyle bir uygulama bulunmadığı tespit edildi.
‘Suç daraltılabilir’
Kulislerde komisyonun bakanlar hakkındaki suç fiillerini ayrı ayrı oylatırsa, daha komisyon aşamasında suçların kapsamı daraltılacağı için bakanların Yüce Divan’a gitseler dahi suçsuz bulunma olasılığının yüksek olabileceği konuşuluyor.
Çağlayan’a “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, resmi belgede sahtecilik ve rüşvet”, Güler’e, “resmi belgede sahtecilik, nüfuz ticareti, gizliliğin ihlali, Bağış’a, “nüfuz ticareti ve rüşvet”, Bayraktar’a ise, “nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma” suçlamaları yöneltiliyor.
Komisyonun birbirinden bağlantısı olduğu gerekçesiyle isnat edilen bu suç fiillerini ayrı ayrı oylatılacağı görüşünün ağırlık kazandığı dile getiriliyor.
Tarihinde ilk olacak
4 Bakan hakkında soruşturma yapan komisyon, ayrı ayrı bir oylama gerçekleştirilirse geçmişte böyle bir uygulama olmadığı için soruşturma komisyonu bir ilki gerçekleştirerek tarihe geçmiş olacak.
Soruşturma Komisyonu’nun Ak Partili bir üyesi suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması gerektiğini dile getirdi. Her kişi ve fiil için ayrı oylamanın kaçınılmaz olduğunu belirten Ak Partili üye, 5 ayrı suç isnat edilmişse birinci fiilin suç oluşturup oluşturmadığının bağımsız olarak karara bağlanması gerektiğini kaydetti. Ak Partili üye, bugünkü toplantıda muhalefet üyeleriyle birlikte oylamanın yöntemini oylayacaklarını kaydetti.
‘Mahkemeye güvenilebilir’
Bazı bakanların basit suçlamalarla Yüce Divan’a gönderileceği tartışması kulislerde kulaktan kulağa dolaşırken üst düzey bir Ak Parti yöneticisi ise ilginç bir çıkış yaptı. Üst düzey yönetici, bakanların Yüce Divan’a gitmeleri halinde Anayasa Mahkemesi’ne ne kadar güvenilebileceği konusunda “İptal davalarında güvenmemek mümkün, siyasi şeyler bunlar. Anayasaya aykırı der iptal eder. Fakat Yüce Divan olarak baktığı kararda, ağır ceza mahkemesi formatını, dikkatini koruyor mahkeme. Yüce Divan kararlarında mahkemeye güvenilebilir” diye konuştu.
Bakanlar kulisten ayrılmıyor
Soruşturulan bakanların son günlerde TBMM kulisinden hiç ayrılmayarak Ak Partili milletvekilleriyle yoğun temaslarda bulundukları gözlendi. Soruşturulan bir bakanın Komisyon ve TBMM hukukçularına “Muhalefet önerge verebilir mi? Verirse ne olur?” sorusunu yönelttiği öğrenildi.
Anketlerle ölçülecek
Kulislerde Ak Parti’nin “4 bakanı veya bir kaçını Yüce Divan’a göndermesi halinde yolsuzluk suçlamalarını kabul etmiş görüntüsü vereceği” ile “Yüce Divan’a gönderme olmazsa iddiaları umursamadığı, yolsuzlukları sahiplendiği yönünde kanaat oluşacağı” handikabıyla karşı karşıya olduğu öne sürülüyor.
Ak Parti Genel Merkez yönetiminin komisyonda çıkacak Yüce Divan’a gönderme veya göndermeme kararının Genel Kurul’daki son oylamasına kadar kamuoyunda algıyı anketler aracılığıyla tespit ederek ona göre tavır belirleyeceği dile getiriliyor.
CHP ‘tek oylama’ istiyor
Komisyonun CHP kanadı ‘tek oylama’ istiyor. CHP’liler suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması halinde Ak Partililerin ağır suçlara ilişkin fiillerde bakanları Yüce Divan’a göndermeyip daha hafif suçlamalarda bulunarak yargılamadan fazla yara almadan kurtulmalarını amaçladıklarını düşünüyor. “Bakın Yüce Divan’da aklandılar” görüntüsünün verilmek istenebileceğini dile getiriyor.
İşte komisyondaki 14 üye
Dört eski bakan hakkında yapılacak oylama nedeniyle gözler TBMM Soruşturma Komisyonu’nda... Tarihi oylamada, Ak Parti’den tamamı hukukçu 9, CHP’den 3’ü hukukçu 1’i işletme mezunu 4, MHP’den ise işletme mezunu bir milletvekili olmak üzere toplam 14 üye karar verecek
Hakkı Köylü
Komisyon Başkanı. Ak Parti Kastamonu milletvekili.
İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Eski cumhuriyet savcısı. Partisinin üç dönemlik milletvekillerinden.
Mustafa Akış
Ak Parti Konya milletvekili. Yerel seçimlerden sonra, yedek listeden partinin kongreden sonraki en üst organı olan MKYK’ya girdi.
Yusuf Başer
Ak Parti Yozgat milletvekili. TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu’na Zeyid Aslan’ın istifasının ardından başkanlık yapmıştı.
M. Kemal Şerbetçioğlu
Ak Parti Bursa milletvekili. 1969 doğumlu. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. 1996 yılından itibaren serbest avukat olarak çalıştı.
Bilal Uçar
Ak Parti Denizli milletvekili. İskanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Basın yayın alanında çalıştı, serbest avukatlık yaptı.
İlknur İnceöz
Ak Parti Aksaray milletvekili. İki dönemdir parlamentoda. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı.
Ayşe Türkmenoğlu
Ak Parti Konya milletvekili. İkinci dönemi. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Konya’dan 72 yıl aradan sonra Meclis’e giren ilk kadın milletvekili.
İsmet Su
Ak Parti Bursa milletvekili. İÜ Hukuk fakültesi mezunu. Grup Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı ve Anayasa Komisyonu sözcüsü.
Yılmaz Tunç
Ak Parti Bartın milletvekili. Grup Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Merkez Siyasi Hukuki İşler Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyor.
Rıza Türmen
CHP İzmir milletvekili. Büyükelçi, yargıç ve gazeteci. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçlığı yaptı.
Erdal Aksünger
CHP İzmir milletvekili. İşadamı. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Bilişim çalışmalarıyla biliniyor. Çeşitli vakıflarda başkanlık yaptı.
Osman Korutürk
CHP İstanbul milletvekili. CHP’li Ercan Cengiz’in istifası sonrası komisyona girdi. 6. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk’ün oğlu.
Emre Köprülü
CHP Tekirdağ milletvekili. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Köprülü, 2002 yılında CHP üyeliği ile aktif siyasete başlamıştır.
Mesut Dedeoğlu
MHP Kahramanmaraş milletvekili. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunu. Araştırma ve inceleme dalında 2 kitabı yayımlandı. (Önder Yılmaz / Milliyet)
Komisyonda her bakan için oylama ayrı ayrı yapılacak ve haklarında verilen kararlar da, ‘suçun şahsiliği’ dikkate alınarak ayrı ayrı kaleme alınacak. Komisyonda bakanlar hakkındaki oylamalar açık olacak. Buna göre komisyon, Meclis soruşturma önergesinde haklarında iddia edilen suçlar için bakanların Yüce Divan’a sevk edilip edilmemelerine ilişkin kararlarını 11 ayrı oylama sonucu netleştirecek. Komisyonda haklarındaki suçlamalar doğrultusunda Güler için 4, Çağlayan için 3, Bağış ve Bayraktar için ise 2’şer kez, ‘Suçlu mu, değil mi?’ oylaması gerçekleştirileceği konuşuluyor. 4 eski bakan için Yüce Divan kararı çıkmazsa muhalefet partileri, muhalefet şerhi yazabilecek.
Örnek bulunamadı
Oylama öncesinde kulislere oldukça ilginç bilgiler yansıdı. TBMM uzmanları, iktidar ve muhalefet partileri ile soruşturulan bakanların ‘oylamanın yöntemi’ konusunda hummalı bir araştırma yaptığı ortaya çıktı. Komisyonun iktidar kanadının oylamada suç fiillerinin de ayrı ayrı oylanması konusuna odaklandığı öğrenildi.
Komisyon ve TBMM’nin hukukçu uzmanları Yüce Divan oylamasında suç fiillerinin ayrı ayrı oylanmasını araştırırken, geçmişteki soruşturma komisyonlarında böyle bir uygulama bulunmadığı tespit edildi.
‘Suç daraltılabilir’
Kulislerde komisyonun bakanlar hakkındaki suç fiillerini ayrı ayrı oylatırsa, daha komisyon aşamasında suçların kapsamı daraltılacağı için bakanların Yüce Divan’a gitseler dahi suçsuz bulunma olasılığının yüksek olabileceği konuşuluyor.
Çağlayan’a “Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na muhalefet, resmi belgede sahtecilik ve rüşvet”, Güler’e, “resmi belgede sahtecilik, nüfuz ticareti, gizliliğin ihlali, Bağış’a, “nüfuz ticareti ve rüşvet”, Bayraktar’a ise, “nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma” suçlamaları yöneltiliyor.
Komisyonun birbirinden bağlantısı olduğu gerekçesiyle isnat edilen bu suç fiillerini ayrı ayrı oylatılacağı görüşünün ağırlık kazandığı dile getiriliyor.
Tarihinde ilk olacak
4 Bakan hakkında soruşturma yapan komisyon, ayrı ayrı bir oylama gerçekleştirilirse geçmişte böyle bir uygulama olmadığı için soruşturma komisyonu bir ilki gerçekleştirerek tarihe geçmiş olacak.
Soruşturma Komisyonu’nun Ak Partili bir üyesi suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması gerektiğini dile getirdi. Her kişi ve fiil için ayrı oylamanın kaçınılmaz olduğunu belirten Ak Partili üye, 5 ayrı suç isnat edilmişse birinci fiilin suç oluşturup oluşturmadığının bağımsız olarak karara bağlanması gerektiğini kaydetti. Ak Partili üye, bugünkü toplantıda muhalefet üyeleriyle birlikte oylamanın yöntemini oylayacaklarını kaydetti.
‘Mahkemeye güvenilebilir’
Bazı bakanların basit suçlamalarla Yüce Divan’a gönderileceği tartışması kulislerde kulaktan kulağa dolaşırken üst düzey bir Ak Parti yöneticisi ise ilginç bir çıkış yaptı. Üst düzey yönetici, bakanların Yüce Divan’a gitmeleri halinde Anayasa Mahkemesi’ne ne kadar güvenilebileceği konusunda “İptal davalarında güvenmemek mümkün, siyasi şeyler bunlar. Anayasaya aykırı der iptal eder. Fakat Yüce Divan olarak baktığı kararda, ağır ceza mahkemesi formatını, dikkatini koruyor mahkeme. Yüce Divan kararlarında mahkemeye güvenilebilir” diye konuştu.
Bakanlar kulisten ayrılmıyor
Soruşturulan bakanların son günlerde TBMM kulisinden hiç ayrılmayarak Ak Partili milletvekilleriyle yoğun temaslarda bulundukları gözlendi. Soruşturulan bir bakanın Komisyon ve TBMM hukukçularına “Muhalefet önerge verebilir mi? Verirse ne olur?” sorusunu yönelttiği öğrenildi.
Anketlerle ölçülecek
Kulislerde Ak Parti’nin “4 bakanı veya bir kaçını Yüce Divan’a göndermesi halinde yolsuzluk suçlamalarını kabul etmiş görüntüsü vereceği” ile “Yüce Divan’a gönderme olmazsa iddiaları umursamadığı, yolsuzlukları sahiplendiği yönünde kanaat oluşacağı” handikabıyla karşı karşıya olduğu öne sürülüyor.
Ak Parti Genel Merkez yönetiminin komisyonda çıkacak Yüce Divan’a gönderme veya göndermeme kararının Genel Kurul’daki son oylamasına kadar kamuoyunda algıyı anketler aracılığıyla tespit ederek ona göre tavır belirleyeceği dile getiriliyor.
CHP ‘tek oylama’ istiyor
Komisyonun CHP kanadı ‘tek oylama’ istiyor. CHP’liler suç fiillerinin ayrı ayrı oylanması halinde Ak Partililerin ağır suçlara ilişkin fiillerde bakanları Yüce Divan’a göndermeyip daha hafif suçlamalarda bulunarak yargılamadan fazla yara almadan kurtulmalarını amaçladıklarını düşünüyor. “Bakın Yüce Divan’da aklandılar” görüntüsünün verilmek istenebileceğini dile getiriyor.
İşte komisyondaki 14 üye
Dört eski bakan hakkında yapılacak oylama nedeniyle gözler TBMM Soruşturma Komisyonu’nda... Tarihi oylamada, Ak Parti’den tamamı hukukçu 9, CHP’den 3’ü hukukçu 1’i işletme mezunu 4, MHP’den ise işletme mezunu bir milletvekili olmak üzere toplam 14 üye karar verecek
Hakkı Köylü
Komisyon Başkanı. Ak Parti Kastamonu milletvekili.
İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Eski cumhuriyet savcısı. Partisinin üç dönemlik milletvekillerinden.
Mustafa Akış
Ak Parti Konya milletvekili. Yerel seçimlerden sonra, yedek listeden partinin kongreden sonraki en üst organı olan MKYK’ya girdi.
Yusuf Başer
Ak Parti Yozgat milletvekili. TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu’na Zeyid Aslan’ın istifasının ardından başkanlık yapmıştı.
M. Kemal Şerbetçioğlu
Ak Parti Bursa milletvekili. 1969 doğumlu. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. 1996 yılından itibaren serbest avukat olarak çalıştı.
Bilal Uçar
Ak Parti Denizli milletvekili. İskanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Basın yayın alanında çalıştı, serbest avukatlık yaptı.
İlknur İnceöz
Ak Parti Aksaray milletvekili. İki dönemdir parlamentoda. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı.
Ayşe Türkmenoğlu
Ak Parti Konya milletvekili. İkinci dönemi. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Konya’dan 72 yıl aradan sonra Meclis’e giren ilk kadın milletvekili.
İsmet Su
Ak Parti Bursa milletvekili. İÜ Hukuk fakültesi mezunu. Grup Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı ve Anayasa Komisyonu sözcüsü.
Yılmaz Tunç
Ak Parti Bartın milletvekili. Grup Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Merkez Siyasi Hukuki İşler Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyor.
Rıza Türmen
CHP İzmir milletvekili. Büyükelçi, yargıç ve gazeteci. İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıçlığı yaptı.
Erdal Aksünger
CHP İzmir milletvekili. İşadamı. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Bilişim çalışmalarıyla biliniyor. Çeşitli vakıflarda başkanlık yaptı.
Osman Korutürk
CHP İstanbul milletvekili. CHP’li Ercan Cengiz’in istifası sonrası komisyona girdi. 6. Cumhurbaşkanı Fahri S. Korutürk’ün oğlu.
Emre Köprülü
CHP Tekirdağ milletvekili. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Köprülü, 2002 yılında CHP üyeliği ile aktif siyasete başlamıştır.
Mesut Dedeoğlu
MHP Kahramanmaraş milletvekili. Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunu. Araştırma ve inceleme dalında 2 kitabı yayımlandı. (Önder Yılmaz / Milliyet)
Başbakan Davutoğlu: Kardeşimiz olsa kolunu koparırız
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonlarının ‘yolsuzluk operasyonu’ değil, hükümeti devirme çabası olduğunu ileri sürerek, “Kim milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız” dedi.
Hürriyet'ten Ümit Çetin'in haberine göre; Başbakan Ahmet Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonlarının ‘yolsuzluk operasyonu’ olmadığını ileri sürerek “Kim şu veya bu gerekçeyle milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız. Yolsuzluk iddiaları üzerinden yalan yanlış ithamlarla ve komplolarla milli iradeye karşı kim harekete geçerse onu da durdurmaya aynı şekilde kararlıyız” dedi. Ankara Arena’da partisinin Ankara İl Kongresi’ne ve Bolu İl Kongresi’ne katılan Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
İŞTE FOTOĞRAF İŞTE VESİKA
“CHP’nin zihniyet köklerinde darbe anlayışı vardır. Baktılar ki Ak Parti döneminde Türkiye’de darbe yapmak artık mümkün değil, bu sefer, darbe kültürü devam ettiği için, gittiler Şişli Belediyesi’nde birbirlerine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. İbret vesikasıdır. Melih Gökçek haklı, ‘Kılıçdaroğlu’nu Allah CHP’nin başından uzaklaştırmasın’ diyelim. Bir CHP milletvekili dedi ki ‘30 Mart’ta Paralelciler ile işbirliği yapmakla büyük hata yaptık’. İşte fotoğraf, işte vesika. Kendi içinizden bu ses çıkıyor Kılıçdaroğlu. Ne tür ittifak yaptıysanız açıklayın. CHP ve onun arkasındaki Paralelci anlayışa da sesleniyoruz: Sizin vesayet arayışlarınız bizim dik duruşumuz karşısında iflas edecektir.
HERKESE HESAP SORULABİLİR
14 Aralık’ta yargıda başlayan süreç siyasi bir süreç değildir ve herhangi bir siyasi müdahaleyle başlamamıştır. 2010 yılında 30’u aşkın vatandaşımızın haksız suçlamalarla ve yalan bir takım delillerle, bürolarına yerleştirilen bazı silahlar üzerinden kurulan kumpaslarla 17 ay hapis yatmasının karşılığında, onların bir şikâyet süreciyle başlamıştır. Yani ortada aslında insan hakları davası var. Yargı ne yapacaktı, bu baskı, bu töhmet, bu zulüm karşısında susacak mıydı? Bu operasyonlarda herhangi bir şekilde, basın özgürlüğünü ilgilendiren bir konu söz konusu değildir. Basın özgürlüğü Türkiye’de teminat altındadır ama hiç kimse bulunduğu makam, mevki ve taşıdığı unvan nedeniyle hesap sorulamaz değildir.
HÜKÜMETİ DEVİRME ÇABASI
12 yılda bu kadar büyük hizmetler gerçekleşmişse bilinsin ki bunun arkasında AK Parti’nin yolsuzluklara karşı verdiği mücadele vardır. 17 ve 25 Aralık operasyonlarının arkasında yolsuzluklara karşı bir mücadele anlayışından çok milli idareyle iktidara gelmiş bir hükümeti devirme çabası vardır.
ŞİMDİ CEVAP VERME VAKTİ
Kılıçdaroğlu, ‘benim yakınlarımdan yedi kişi bile girmiş olsa, ben istifa etmeye hazırım’ demişti. Bugün isimler yayınlandı. Amcaoğlu, dayıoğlu, teyzeoğlu, her türlü akrabasının, kendi genel müdürlüğü zamanında SSK’ya girdiği belgelendi. Şimdi bu sorulara cevap verme vakti.”
Hürriyet'ten Ümit Çetin'in haberine göre; Başbakan Ahmet Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonlarının ‘yolsuzluk operasyonu’ olmadığını ileri sürerek “Kim şu veya bu gerekçeyle milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız. Yolsuzluk iddiaları üzerinden yalan yanlış ithamlarla ve komplolarla milli iradeye karşı kim harekete geçerse onu da durdurmaya aynı şekilde kararlıyız” dedi. Ankara Arena’da partisinin Ankara İl Kongresi’ne ve Bolu İl Kongresi’ne katılan Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
İŞTE FOTOĞRAF İŞTE VESİKA
“CHP’nin zihniyet köklerinde darbe anlayışı vardır. Baktılar ki Ak Parti döneminde Türkiye’de darbe yapmak artık mümkün değil, bu sefer, darbe kültürü devam ettiği için, gittiler Şişli Belediyesi’nde birbirlerine karşı darbe yapmaya kalkıştılar. İbret vesikasıdır. Melih Gökçek haklı, ‘Kılıçdaroğlu’nu Allah CHP’nin başından uzaklaştırmasın’ diyelim. Bir CHP milletvekili dedi ki ‘30 Mart’ta Paralelciler ile işbirliği yapmakla büyük hata yaptık’. İşte fotoğraf, işte vesika. Kendi içinizden bu ses çıkıyor Kılıçdaroğlu. Ne tür ittifak yaptıysanız açıklayın. CHP ve onun arkasındaki Paralelci anlayışa da sesleniyoruz: Sizin vesayet arayışlarınız bizim dik duruşumuz karşısında iflas edecektir.
HERKESE HESAP SORULABİLİR
14 Aralık’ta yargıda başlayan süreç siyasi bir süreç değildir ve herhangi bir siyasi müdahaleyle başlamamıştır. 2010 yılında 30’u aşkın vatandaşımızın haksız suçlamalarla ve yalan bir takım delillerle, bürolarına yerleştirilen bazı silahlar üzerinden kurulan kumpaslarla 17 ay hapis yatmasının karşılığında, onların bir şikâyet süreciyle başlamıştır. Yani ortada aslında insan hakları davası var. Yargı ne yapacaktı, bu baskı, bu töhmet, bu zulüm karşısında susacak mıydı? Bu operasyonlarda herhangi bir şekilde, basın özgürlüğünü ilgilendiren bir konu söz konusu değildir. Basın özgürlüğü Türkiye’de teminat altındadır ama hiç kimse bulunduğu makam, mevki ve taşıdığı unvan nedeniyle hesap sorulamaz değildir.
HÜKÜMETİ DEVİRME ÇABASI
12 yılda bu kadar büyük hizmetler gerçekleşmişse bilinsin ki bunun arkasında AK Parti’nin yolsuzluklara karşı verdiği mücadele vardır. 17 ve 25 Aralık operasyonlarının arkasında yolsuzluklara karşı bir mücadele anlayışından çok milli idareyle iktidara gelmiş bir hükümeti devirme çabası vardır.
ŞİMDİ CEVAP VERME VAKTİ
Kılıçdaroğlu, ‘benim yakınlarımdan yedi kişi bile girmiş olsa, ben istifa etmeye hazırım’ demişti. Bugün isimler yayınlandı. Amcaoğlu, dayıoğlu, teyzeoğlu, her türlü akrabasının, kendi genel müdürlüğü zamanında SSK’ya girdiği belgelendi. Şimdi bu sorulara cevap verme vakti.”
1500'lerden beri Avrupa'nın en sıcak yılı oldu
Hollanda Kraliyet Metoroloji Enstitüsü'ne endüstriyelleşme ve küresel ısınma yüzünden 1500'lü yıllardan bu yana Avrupa'nın en sıcak yılı 2014'te yaşandı.
Bu yıl hava sadece size sıcak gelmiyor. Financial Times’ın haberine göre bilim adamlarına göre 2014 yılı 1500’lü yıllardan bu yana Avrupa’nın gördüğü en sıcak yıl oldu. Uzmanlara göre bunun bir numaralı nedeni küresel ısınma. Yapılan araştırmaya göre Avrupa kıtasındaki 19 ülke bu yıl tarihlerinin en sıcak yıllarını geçildi.
ORTALAMA SICAKLIK 10.5 DERECE
Hollanda Kraliyet Metoroloji enstitüsüne göre Avrupa’da bu yıl sıcaklık ortalaması 10.5 santigrat derece olarak belirlendi. 2007 yılında Avrupa’da ortalama sıcaklık 10.2 dereceydi.
Bu yıl hava sadece size sıcak gelmiyor. Financial Times’ın haberine göre bilim adamlarına göre 2014 yılı 1500’lü yıllardan bu yana Avrupa’nın gördüğü en sıcak yıl oldu. Uzmanlara göre bunun bir numaralı nedeni küresel ısınma. Yapılan araştırmaya göre Avrupa kıtasındaki 19 ülke bu yıl tarihlerinin en sıcak yıllarını geçildi.
ORTALAMA SICAKLIK 10.5 DERECE
Hollanda Kraliyet Metoroloji enstitüsüne göre Avrupa’da bu yıl sıcaklık ortalaması 10.5 santigrat derece olarak belirlendi. 2007 yılında Avrupa’da ortalama sıcaklık 10.2 dereceydi.
Etiketler:
avrupa,
haber,
hava durumu,
meteoroloji,
Türkiye
ABD iade edecek mi?
Fethullah Gülen hakkında “terör örgütü kurma ve yönetme” suçlamasıyla yakalama kararı çıkartılmasının ardından gözler ABD’ye döndü.
Ancak Washington, 1999 yılından beri Pennsylvania eyaletinde yaşayan Gülen’in iade edilip edilmeyeceği ile ilgili soruları yine yanıtsız bıraktı. Beyaz Saray kaynakları Milliyet’in bu konudaki sorularını Dışişleri Bakanlığı’na yönlendirdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki ise cuma günü basın brifinginde “(Tutuklama kararı çıkarıldığı) yönündeki haberleri gördük. Uzun süredir devam eden bir politika olarak iade taleplerini ne doğruluyor ne de yalanlıyoruz. Daha çok detay için sizi Türkiye hükümetine yönlendiririm” dedi.
Beyaz Saray yalanlamıştı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başbakan olduğu dönemde ABD Başkanı Barack Obama ile Gülen’in iadesi ile ilgili konuştuğunu söylemişti. İki liderin 19 Şubat 2014’te yaptığı telefon görüşmesinin ardından Erdoğan, “Ben sayın Obama ile de bu konuyu görüştüm, ondan da umutluyum. ‘Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağı oradadır ve sizden gerekeni bekliyorum’ dedim. ‘Amerika’nın iç güvenliğini tehdit edenleri nasıl benden istiyorsanız ben de sizden bu konuda yardım istiyorum’ dedim ve o da olumlu baktı. Yani ‘Mesaj alındı’ dedi” ifadelerini kullanmıştı. Ancak Beyaz Saray bu ifadeleri yalanlamıştı.
İade anlaşması var ama...
Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi anlaşması var. Ancak her talep otomatik olarak hayata geçirilmiyor. İadesi istenen kişinin dosyasını önce ABD Dışişleri Bakanlığı inceliyor. Kişinin neyle suçlandığı, delillerin inandırıcı olup olmadığı, suçun ABD yasalarında da mevcut olup olmadığı inceleniyor. Politik suçlar iade kapsamına alınmıyor. Dosya daha sonra mahkemeye gidiyor. Yargı da kişinin iade edilebileceğine onay verdikten sonra son kararı Dışişleri Bakanı veriyor. Özellikle Fethullan Gülen gibi bir kişini iadesi ile ilgili alınacak karar bu nedenle diplomatik ve siyasi bir nitelik taşıyor. (Milliyet)
Ancak Washington, 1999 yılından beri Pennsylvania eyaletinde yaşayan Gülen’in iade edilip edilmeyeceği ile ilgili soruları yine yanıtsız bıraktı. Beyaz Saray kaynakları Milliyet’in bu konudaki sorularını Dışişleri Bakanlığı’na yönlendirdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki ise cuma günü basın brifinginde “(Tutuklama kararı çıkarıldığı) yönündeki haberleri gördük. Uzun süredir devam eden bir politika olarak iade taleplerini ne doğruluyor ne de yalanlıyoruz. Daha çok detay için sizi Türkiye hükümetine yönlendiririm” dedi.
Beyaz Saray yalanlamıştı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başbakan olduğu dönemde ABD Başkanı Barack Obama ile Gülen’in iadesi ile ilgili konuştuğunu söylemişti. İki liderin 19 Şubat 2014’te yaptığı telefon görüşmesinin ardından Erdoğan, “Ben sayın Obama ile de bu konuyu görüştüm, ondan da umutluyum. ‘Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağı oradadır ve sizden gerekeni bekliyorum’ dedim. ‘Amerika’nın iç güvenliğini tehdit edenleri nasıl benden istiyorsanız ben de sizden bu konuda yardım istiyorum’ dedim ve o da olumlu baktı. Yani ‘Mesaj alındı’ dedi” ifadelerini kullanmıştı. Ancak Beyaz Saray bu ifadeleri yalanlamıştı.
İade anlaşması var ama...
Türkiye ile ABD arasında suçluların iadesi anlaşması var. Ancak her talep otomatik olarak hayata geçirilmiyor. İadesi istenen kişinin dosyasını önce ABD Dışişleri Bakanlığı inceliyor. Kişinin neyle suçlandığı, delillerin inandırıcı olup olmadığı, suçun ABD yasalarında da mevcut olup olmadığı inceleniyor. Politik suçlar iade kapsamına alınmıyor. Dosya daha sonra mahkemeye gidiyor. Yargı da kişinin iade edilebileceğine onay verdikten sonra son kararı Dışişleri Bakanı veriyor. Özellikle Fethullan Gülen gibi bir kişini iadesi ile ilgili alınacak karar bu nedenle diplomatik ve siyasi bir nitelik taşıyor. (Milliyet)
‘Gözyaşlarım bile bana acı veriyor’
Okullarda önlem alınmadan yapılan deney ya da tatbikatlar can yakmaya devam ediyor. 6’ncı sınıf öğrencisi Mert de bu çocuklardan biri. Gözlerini kaybeden Mert, ‘Kendimi düşündükçe ağlıyorum’ diyor
İstanbul Üsküdar’daki Ali Fuat Başgil Ortaokulu’nun 6-C sınıfındaki öğrenciler, 3 Aralık günü Fen Bilgisi dersini işlemek için okulun deney laboratuvarına indi. Fen Bilgisi dersine giren öğretmen Mehmet Aslan, bir demir boruyu eline alarak öğrencilere çinko ve cıvanın karışmasını anlatacağını söyledi.
Ortaya çıkacak madde plastik boruyu eriteceği için metal bir kap kullandığını söyleyen öğretmen Mehmet Aslan, kendisine yardımcı olması için 11 yaşındaki Mert Öztoprak’ı çağırdı. Demir boruyu Mert’in eline veren öğretmen, önce çinkoyu ardından sıvı haldeki cıvayı dökmeye başladı. Mehmet Aslan, döktüğü cıvanın çinko ile karışması için Mert’in elindeki demir boruya üflediği anda bir alev topu oluştu.
Gözleri alevler içinde kaldı
1 saniye içinde çıkan alev demir borunun ağzına doğru bakan Mert’in burnunun üstünden kafasının hepsini kapladı. Mert’in gözleri alevler içinde kalırken saçları da tamamen yandı. Öğretmen Aslan’ın da gözleri alevlerden etkilendi.
Öğretmen ve öğrencisi ambulans ile önce Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, ardından Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Ünitesi’ne sevk edildi.
Öğretmen taburcu oldu
Öğretmen Mehmet Aslan tedavisinin ardından taburcu edilirken, 11 yaşındaki Mehmet’e doktorlar kötü haberi verdi. Patlamayla Mert’in gözkapaklarının ve göz içinin tamamen yandığı ve iki gözünü birden kaybettiği açıklandı. Doktorlar, Mert’in tedavi sürecinin 1 yılı bulabileceği ve okula devam etmesinin mümkün olmadığını da vurguladı. Sol gözünün artık görme şansı olmadığını, sağ gözünün ise 1 yılı bulan zorlu bir sürecin ardından en fazla yüzde 30 oranında görebileceğini öğrenen Mert ve ailesi büyük bir şok yaşadı.
‘Geleceğimizi elimizden aldı’
Mert’in annesi Ayşe Öztoprak, “Ben çocuğumu okula yolladım. Sokağa ya da bilmediğim bir yere değil. Bizim geleceğimizi elimizden alan öğretmenden ve okul müdüründen şikâyetçiyim. Hepsinin cezalandırılması bile oğlumun geleceğini vermeyecek” dedi. Baba Mehmet Öztoprak, “Nerede gözlük, eldiven, yangın tüpü? Böyle deney mi yapılır? Çocukların hayatı bu kadar ihmal edilir mi? Bir öğretmen bu kadar sorumsuz olabilir mi? O öğretmen bize nasıl bir acı yaşattığını biliyor mu? İhmali olanlar cezalandırılana kadar mücadele edeceğiz” diye konuştu.
‘Onu hiç affetmeyeceğim’
Bir hafta içinde 4 operasyon geçiren küçük Mert, 5 TL değerindeki basit bir gözlükle bile bu olayın yaşanmayacağını öğrenince üzüntüsü daha da arttı. Henüz 11 yaşında geleceği kararan Mert, “Öğretmenimiz çinkonun üzerine civa dökerken birkaç damla sızdı. O sırada Mehmet öğretmen demir borunun üzerine üfledi. Tükürüğü demir boruya karıştığında elimde büyük bir patlama oldu. Gözlerimin yandığını anladım ve yere düşerek saçlarımı söndürdüm. Önceki derslerde sakar olduğunu ve benzer deneylerde ceketini ya da önlüğünü yaktığını söylemişti. Ama bu kez benim geleceğimi yaktı” dedi.
Beylerbeyi Spor Kulübü Futbol Akademisi’nde oynayan ve büyüyünce futbolcu olmak isteyecek kadar iyi bir sporcu olan Mert, “Hiçbir şey göremiyorum. Kendimi düşündükçe ağlıyorum ve gözyaşlarım bana daha çok acı veriyor. Gözkapaklarım dikili olduğu için gözyaşım dışarı çıkmıyor. Çok acı çekiyorum. Eskisi gibi arkadaşlarımla oynayamayacağım. Futbolcu olamayacağım. Geleceğimi karartan öğretmenimi hiç affetmeyeceğim” dedi. Milliyet
İstanbul Üsküdar’daki Ali Fuat Başgil Ortaokulu’nun 6-C sınıfındaki öğrenciler, 3 Aralık günü Fen Bilgisi dersini işlemek için okulun deney laboratuvarına indi. Fen Bilgisi dersine giren öğretmen Mehmet Aslan, bir demir boruyu eline alarak öğrencilere çinko ve cıvanın karışmasını anlatacağını söyledi.
Ortaya çıkacak madde plastik boruyu eriteceği için metal bir kap kullandığını söyleyen öğretmen Mehmet Aslan, kendisine yardımcı olması için 11 yaşındaki Mert Öztoprak’ı çağırdı. Demir boruyu Mert’in eline veren öğretmen, önce çinkoyu ardından sıvı haldeki cıvayı dökmeye başladı. Mehmet Aslan, döktüğü cıvanın çinko ile karışması için Mert’in elindeki demir boruya üflediği anda bir alev topu oluştu.
Gözleri alevler içinde kaldı
1 saniye içinde çıkan alev demir borunun ağzına doğru bakan Mert’in burnunun üstünden kafasının hepsini kapladı. Mert’in gözleri alevler içinde kalırken saçları da tamamen yandı. Öğretmen Aslan’ın da gözleri alevlerden etkilendi.
Öğretmen ve öğrencisi ambulans ile önce Haydarpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne, ardından Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim Araştırma Hastanesi Yanık Tedavi Ünitesi’ne sevk edildi.
Öğretmen taburcu oldu
Öğretmen Mehmet Aslan tedavisinin ardından taburcu edilirken, 11 yaşındaki Mehmet’e doktorlar kötü haberi verdi. Patlamayla Mert’in gözkapaklarının ve göz içinin tamamen yandığı ve iki gözünü birden kaybettiği açıklandı. Doktorlar, Mert’in tedavi sürecinin 1 yılı bulabileceği ve okula devam etmesinin mümkün olmadığını da vurguladı. Sol gözünün artık görme şansı olmadığını, sağ gözünün ise 1 yılı bulan zorlu bir sürecin ardından en fazla yüzde 30 oranında görebileceğini öğrenen Mert ve ailesi büyük bir şok yaşadı.
‘Geleceğimizi elimizden aldı’
Mert’in annesi Ayşe Öztoprak, “Ben çocuğumu okula yolladım. Sokağa ya da bilmediğim bir yere değil. Bizim geleceğimizi elimizden alan öğretmenden ve okul müdüründen şikâyetçiyim. Hepsinin cezalandırılması bile oğlumun geleceğini vermeyecek” dedi. Baba Mehmet Öztoprak, “Nerede gözlük, eldiven, yangın tüpü? Böyle deney mi yapılır? Çocukların hayatı bu kadar ihmal edilir mi? Bir öğretmen bu kadar sorumsuz olabilir mi? O öğretmen bize nasıl bir acı yaşattığını biliyor mu? İhmali olanlar cezalandırılana kadar mücadele edeceğiz” diye konuştu.
‘Onu hiç affetmeyeceğim’
Bir hafta içinde 4 operasyon geçiren küçük Mert, 5 TL değerindeki basit bir gözlükle bile bu olayın yaşanmayacağını öğrenince üzüntüsü daha da arttı. Henüz 11 yaşında geleceği kararan Mert, “Öğretmenimiz çinkonun üzerine civa dökerken birkaç damla sızdı. O sırada Mehmet öğretmen demir borunun üzerine üfledi. Tükürüğü demir boruya karıştığında elimde büyük bir patlama oldu. Gözlerimin yandığını anladım ve yere düşerek saçlarımı söndürdüm. Önceki derslerde sakar olduğunu ve benzer deneylerde ceketini ya da önlüğünü yaktığını söylemişti. Ama bu kez benim geleceğimi yaktı” dedi.
Beylerbeyi Spor Kulübü Futbol Akademisi’nde oynayan ve büyüyünce futbolcu olmak isteyecek kadar iyi bir sporcu olan Mert, “Hiçbir şey göremiyorum. Kendimi düşündükçe ağlıyorum ve gözyaşlarım bana daha çok acı veriyor. Gözkapaklarım dikili olduğu için gözyaşım dışarı çıkmıyor. Çok acı çekiyorum. Eskisi gibi arkadaşlarımla oynayamayacağım. Futbolcu olamayacağım. Geleceğimi karartan öğretmenimi hiç affetmeyeceğim” dedi. Milliyet
‘Kurşun parası’ utancı bitecek
Meclis’e sunulan “askeri torba tasarı”ya göre vatani görevini yaparken intihar eden askerlerin yakınlarından istenen 1 lira 11 kuruş ‘kurşun parası’ son bulacak. Tasarıda 2 aydan az olan askeri cezaların paraya çevirilmesi de yer alıyor...
Milliyet'in haberine göre; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), utanç verici bir uygulamaya son veriyor. askerlik görevini yerine getirirken intihar eden askerlerin ailelerinden Hazine zararı denilerek istenilen kurşun parası artık alınmayacak. TSK’nın intihar vakasında 1 lira 11 kuruş olarak belirlediği kurşun parasını gözü yaşlı ailelerden istemesi tepkiye yol açmıştı.
Milli Savunma Bakanlığı’nın TBMM’ye önceki akşam gönderdiği son, “askeri torba” tasarısında TSK’nın kamuoyunda büyük yankı yaratan tartışmalı uygulamasına son veriliyor. Askeri Ceza Kanunu’nda hizmete özel verilen eşyayı tahrip etmeyi düzenleyen 130. maddesindeki, “kaybedilen, kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip edilen veya harabolmasına sebebiyet verilen eşyanın ödettirilmesine de ayrıca hükmolunur” ifadesi yürürlükten kaldırılıyor. Böylece askerlik hizmetini yerine getirirken intihar edenlerin ailelerinden, “Hazine zararı” denilerek kurşun parası istenilmesine son verilmiş olacak.
Kamuoyunda infaal yaratmıştı
2014 içinde oğlu askerde intihar eden aileden 1 lira 11 kuruşluk kurşun parası istenmesi infaale yol açmış, TSK yasadan kaynaklanan bu zorunluluğu açıklamada güçlük çekmişti. Alınan bilgiye göre, kurşun parası uygulamasına şöyle son verilecek:
Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte bu tür Hazine zararlarının gerçekleştiği olayların ceza yönüne TSK bakacak, mali yönüyle de Maliye Bakanlığı ilgilenecek. Maliye Bakanlığı’nın amme alacakları mevzuatındaki belli parasal sınırın altındaki alacakların tahsil edilmemesi yetkisi dahilinde kurşun parası istenmeyecek.
Kurşun parasının yanı sıra askerlere hizmet gereceği olarak verilen, palaska gibi yine tahsil edilmeyecek belli parasal sınırın altında kalan değerdeki eşyalar için de para istenmeyecek. Askeri torba tasarındaki diğer bazı düzenlemeler ise şöyle:
Uyuşturucu askeri suç
l Genelkurmay Başkanlığı’nın gerekli görmesi üzerine Afganistan gibi askeri varlığımızın bulunduğu bölgelerde sürekli görevlendirilecek kadrolar tahsis edilebilecek.
l Savaş hali hariç sivil personel askeri şahıs tanımından çıkarılacak.
l Bonzai başta olmak üzere uyuşturucu suçları askeri suç kapsamına alınacak. İşleyen er, erbaş veya subaylara Türk Ceza Kanunu’ndaki bu suçlara yönelik çeşitli ceza hükümleri uygulanabilecek.
l 2 aydan az olan askeri cezalar artık paraya veya bu suçu işleyen kamu yararına bir işte çalıştırma gibi TCK’daki seçenek yaptırımlarına çevrilebilecek.
1100 kişi intihar etti
Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre 1 Ocak 2012-15 Temmuz 2013 arasında 166 asker hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren askerlerden 108’i intihar sonucu, 40’ı silahlı kaza sonucu öldü. 2002-2013 arasında ise bin 100 asker bu kapsamda hayatını kaybetti.
Benim çocuğum bir mermi parası mı?
TSK’nın oğulları askerlik hizmetini yaparken yaşamını kaybeden ailelerden 1 lira kurşun parasını istemesi tepkilere yol açmıştı. Yaşanmış olaylardan bazıları şöyle:
l muş’un Hasköy İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı’nda vatani görevini yaparken tezkeresine 2 ay kalan Batman nüfusuna kayıtlı er Abdurrahman Çiftçi, 6 Mart 2013’te arkadaşının silahıyla intihar etti. Askeri Savcılığın soruşturmasında aileden Çiftçi’nin ölümüne sebep olan kurşunların da Hazine malı olması nedeniyle para istendi.
l Genelkurmay, Muş’ta askerliği sırasında 9.12.2012’de len jandarma er Uysal Doğan’ın babasından mermi parası istedi. Baba Rıza Doğan, “Bizden mermi parasını istiyorlar. Çocuklarımızın değeri 1 lira 11 kuruş mu? Benim çocuğum bir mermi parası mı?” diye isyan etmişti.
Milliyet'in haberine göre; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), utanç verici bir uygulamaya son veriyor. askerlik görevini yerine getirirken intihar eden askerlerin ailelerinden Hazine zararı denilerek istenilen kurşun parası artık alınmayacak. TSK’nın intihar vakasında 1 lira 11 kuruş olarak belirlediği kurşun parasını gözü yaşlı ailelerden istemesi tepkiye yol açmıştı.
Milli Savunma Bakanlığı’nın TBMM’ye önceki akşam gönderdiği son, “askeri torba” tasarısında TSK’nın kamuoyunda büyük yankı yaratan tartışmalı uygulamasına son veriliyor. Askeri Ceza Kanunu’nda hizmete özel verilen eşyayı tahrip etmeyi düzenleyen 130. maddesindeki, “kaybedilen, kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip edilen veya harabolmasına sebebiyet verilen eşyanın ödettirilmesine de ayrıca hükmolunur” ifadesi yürürlükten kaldırılıyor. Böylece askerlik hizmetini yerine getirirken intihar edenlerin ailelerinden, “Hazine zararı” denilerek kurşun parası istenilmesine son verilmiş olacak.
Kamuoyunda infaal yaratmıştı
2014 içinde oğlu askerde intihar eden aileden 1 lira 11 kuruşluk kurşun parası istenmesi infaale yol açmış, TSK yasadan kaynaklanan bu zorunluluğu açıklamada güçlük çekmişti. Alınan bilgiye göre, kurşun parası uygulamasına şöyle son verilecek:
Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte bu tür Hazine zararlarının gerçekleştiği olayların ceza yönüne TSK bakacak, mali yönüyle de Maliye Bakanlığı ilgilenecek. Maliye Bakanlığı’nın amme alacakları mevzuatındaki belli parasal sınırın altındaki alacakların tahsil edilmemesi yetkisi dahilinde kurşun parası istenmeyecek.
Kurşun parasının yanı sıra askerlere hizmet gereceği olarak verilen, palaska gibi yine tahsil edilmeyecek belli parasal sınırın altında kalan değerdeki eşyalar için de para istenmeyecek. Askeri torba tasarındaki diğer bazı düzenlemeler ise şöyle:
Uyuşturucu askeri suç
l Genelkurmay Başkanlığı’nın gerekli görmesi üzerine Afganistan gibi askeri varlığımızın bulunduğu bölgelerde sürekli görevlendirilecek kadrolar tahsis edilebilecek.
l Savaş hali hariç sivil personel askeri şahıs tanımından çıkarılacak.
l Bonzai başta olmak üzere uyuşturucu suçları askeri suç kapsamına alınacak. İşleyen er, erbaş veya subaylara Türk Ceza Kanunu’ndaki bu suçlara yönelik çeşitli ceza hükümleri uygulanabilecek.
l 2 aydan az olan askeri cezalar artık paraya veya bu suçu işleyen kamu yararına bir işte çalıştırma gibi TCK’daki seçenek yaptırımlarına çevrilebilecek.
1100 kişi intihar etti
Milli Savunma Bakanlığı verilerine göre 1 Ocak 2012-15 Temmuz 2013 arasında 166 asker hayatını kaybetti. Yaşamını yitiren askerlerden 108’i intihar sonucu, 40’ı silahlı kaza sonucu öldü. 2002-2013 arasında ise bin 100 asker bu kapsamda hayatını kaybetti.
Benim çocuğum bir mermi parası mı?
TSK’nın oğulları askerlik hizmetini yaparken yaşamını kaybeden ailelerden 1 lira kurşun parasını istemesi tepkilere yol açmıştı. Yaşanmış olaylardan bazıları şöyle:
l muş’un Hasköy İlçe Jandarma Karakol Komutanlığı’nda vatani görevini yaparken tezkeresine 2 ay kalan Batman nüfusuna kayıtlı er Abdurrahman Çiftçi, 6 Mart 2013’te arkadaşının silahıyla intihar etti. Askeri Savcılığın soruşturmasında aileden Çiftçi’nin ölümüne sebep olan kurşunların da Hazine malı olması nedeniyle para istendi.
l Genelkurmay, Muş’ta askerliği sırasında 9.12.2012’de len jandarma er Uysal Doğan’ın babasından mermi parası istedi. Baba Rıza Doğan, “Bizden mermi parasını istiyorlar. Çocuklarımızın değeri 1 lira 11 kuruş mu? Benim çocuğum bir mermi parası mı?” diye isyan etmişti.
İstanbul'da 18 bin taksiye birden panik butonu geliyor
Dünyada 92 şehirde kullanılan taksi sistemi "Taksi Çağrı Merkezi ve Yönetimi" projesi İstanbul'da hayata geçiriliyor. 'İstanbulTaksi ve Çağrı Merkezi' adı verilen proje, ilk etapta 2015 yılının Şubat ayı ile birlikte pilot olarak belirlenen 100 taksi ile uygulamaya sokulacak, 2 yıl içinde İstanbul'daki 18 bin taksiyi kapsayacak. Projeyle, sürücü ve yolcu güvenliğinin artırılması, trafik kaynaklı stres ve gürültü kirliliğinin azalması, yakıt maliyetlerinin düşmesi ve çevre kirliliğinin önüne geçilmesi hedefleniyor.
Hürriyet'in haberine göre; İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak olan 'İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi' projesi, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 'TRANSİST 2014 Ulaşım Teknolojileri Fuarı'nda İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik tarafından tanıtıldı.
PANİK BUTONU İLE HEM TAKSİCİ HEM DE YOLCU GÜVENDE
Sürücü ve yolcu güvenliğinin artırılmasının ön plana çıktığı projede, yolcu ve sürücü bölümünde iki ayrı panik butonu olacak. İstenmeyen bir durum anında, taksici ya da yolcu panik butonlarını kullanarak yardım çağırabilecek. Böylece proje ile birlikte taksici esnafının en büyük sorunu olan gasp ve hırsızlıkların da önüne geçilmesi hedefleniyor.
İSPARK GENEL MÜDÜRÜ ÇEVİK, PROJEYİ TANITTI
İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik, projenin tanıtımı için örnek olarak hazırlanan bir araca kurulan sistemi basın mensuplarına anlattı. Gelişmiş ülkelerin tamamında uygulanan bir sistemin İstanbul'da uygulanacağını ifade eden Çevik, projenin ilk etapta 2015 yılının Şubat ayında 100 taksi ile başlayacağının ve 2 yıl içinde İstanbul'daki 18 bin araçta uygulanacağını söyledi. Çevik, "Müşterinin oturacağı bölümde bir plazma var. Bu plazmadan gerekli bilgileri kontrol edebilecek. Ayrıca hem şoförün hem de müşterinin kullanabileceği iki ayrı panik butonu var. Bu panik butonuna basıldığında çağrı merkezimize gerekli ikaz bildiriliyor. Biz de hareket halindeki aracı görebildiğimiz için araca müdahale edebiliyoruz. Geçmişte taksici şoförlerinin ölümlerine şahit olduk. Panik butonuna basıldığında hareket halindeki araçtan bulunduğu konum ile ilgili bilgileri alabileceğiz. Ayrıca kamera sistemi devreye girecek ve anında yüzleri görebileceğiz. Bu şekilde en kısa sürede araca ulaşmış olacağız" ifadesini kullandı.
TAKSİCİLER ESNAF ODASI BAŞKANI UĞUR: "MÜŞTERİ VE TAKSİCİ, ÇOK DAHA MEDENİ BİR ORTAMDA BULUŞACAK"
Tanıtıma katılan İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Yahya Uğur ise sistemi çok beğendiğini belirterek, müşteri ve taksici esnafının çok daha medeni bir ortamda buluşmasını sağlayacağını söyledi. Uğur, "Taksicinin iyi esnaf olma özelliklerinden bir tanesi güven vererek sürmek ve yolcuyu güven vererek seyahat ettirmektir. Bu sistem bunu kontrol altına alıyor. Yani hem araç içerisindeki şoför arkadaşlarımızı hem de müşterilerden gelebilecek tehditler açısından güvenliği sağlamak adına denetim sağlamış oluyor. Panik butonu ile hem yolcuların hem de şoförlerin tehdit hissedildiğinde kullanılabilecek bir sistem oluşturulmuş. Bu, emniyet açısından çok güzel bir şey. Ayrıca, bu sistemde kamera ile yapılacak kayıtlar 6 ay boyunca muhafaza edilebilecek. Bu özellik sayesinde artık kayıp eşya diye bir sorun olmayacak" diye konuştu.
TAKSİCİLERE VE MÜŞTERİLERE BÜYÜK KOLAYLIKLAR SAĞLAYACAK
Öte yandan İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi projesi hem İstanbullulara hem de taksicilere büyük kolaylıklar sağlayacak. Vatandaşlar 134'ü aradıklarında istedikleri yere kısa zamanda taksi yönlendirilecek. Yolcuyu bırakan taksi ise en yakınındaki durağa sevk edilerek trafikte dolaşması önlenecek. İnternet ve telefon uygulamaları gibi yenilikler yolcuların hizmetinde olacak. Vatandaşlar taksi çağırma butonlarının yanı sıra akıllı sistemleri kullanarak taksi isteyebilecekler, rezervasyon yapabilecek. İstenilen noktaya en yakın yerden yönlendirilecek taksi GPRS sistemiyle takip edilerek yolcu ve sürücü güvenliği kontrol edilecek. Yolcular seyahat rotasını ve taksimetre ücretini de önündeki cihazdan kontrol edebilecek.
Proje ile taksiciler reklam geliriyle ek kazanç elde edecek. Parmak izi uygulamasıyla şoförler taksileri kullanabilecek. Sürücüler taksilerde sigortalı olarak çalışacak. Modern ve teknolojik donanımlı taksilerde isteyen yolcular kredi kartı ile ödeme yapabilecek.
Hürriyet'in haberine göre; İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak olan 'İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi' projesi, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 'TRANSİST 2014 Ulaşım Teknolojileri Fuarı'nda İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik tarafından tanıtıldı.
PANİK BUTONU İLE HEM TAKSİCİ HEM DE YOLCU GÜVENDE
Sürücü ve yolcu güvenliğinin artırılmasının ön plana çıktığı projede, yolcu ve sürücü bölümünde iki ayrı panik butonu olacak. İstenmeyen bir durum anında, taksici ya da yolcu panik butonlarını kullanarak yardım çağırabilecek. Böylece proje ile birlikte taksici esnafının en büyük sorunu olan gasp ve hırsızlıkların da önüne geçilmesi hedefleniyor.
İSPARK GENEL MÜDÜRÜ ÇEVİK, PROJEYİ TANITTI
İSPARK Genel Müdürü Mehmet Çevik, projenin tanıtımı için örnek olarak hazırlanan bir araca kurulan sistemi basın mensuplarına anlattı. Gelişmiş ülkelerin tamamında uygulanan bir sistemin İstanbul'da uygulanacağını ifade eden Çevik, projenin ilk etapta 2015 yılının Şubat ayında 100 taksi ile başlayacağının ve 2 yıl içinde İstanbul'daki 18 bin araçta uygulanacağını söyledi. Çevik, "Müşterinin oturacağı bölümde bir plazma var. Bu plazmadan gerekli bilgileri kontrol edebilecek. Ayrıca hem şoförün hem de müşterinin kullanabileceği iki ayrı panik butonu var. Bu panik butonuna basıldığında çağrı merkezimize gerekli ikaz bildiriliyor. Biz de hareket halindeki aracı görebildiğimiz için araca müdahale edebiliyoruz. Geçmişte taksici şoförlerinin ölümlerine şahit olduk. Panik butonuna basıldığında hareket halindeki araçtan bulunduğu konum ile ilgili bilgileri alabileceğiz. Ayrıca kamera sistemi devreye girecek ve anında yüzleri görebileceğiz. Bu şekilde en kısa sürede araca ulaşmış olacağız" ifadesini kullandı.
TAKSİCİLER ESNAF ODASI BAŞKANI UĞUR: "MÜŞTERİ VE TAKSİCİ, ÇOK DAHA MEDENİ BİR ORTAMDA BULUŞACAK"
Tanıtıma katılan İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Yahya Uğur ise sistemi çok beğendiğini belirterek, müşteri ve taksici esnafının çok daha medeni bir ortamda buluşmasını sağlayacağını söyledi. Uğur, "Taksicinin iyi esnaf olma özelliklerinden bir tanesi güven vererek sürmek ve yolcuyu güven vererek seyahat ettirmektir. Bu sistem bunu kontrol altına alıyor. Yani hem araç içerisindeki şoför arkadaşlarımızı hem de müşterilerden gelebilecek tehditler açısından güvenliği sağlamak adına denetim sağlamış oluyor. Panik butonu ile hem yolcuların hem de şoförlerin tehdit hissedildiğinde kullanılabilecek bir sistem oluşturulmuş. Bu, emniyet açısından çok güzel bir şey. Ayrıca, bu sistemde kamera ile yapılacak kayıtlar 6 ay boyunca muhafaza edilebilecek. Bu özellik sayesinde artık kayıp eşya diye bir sorun olmayacak" diye konuştu.
TAKSİCİLERE VE MÜŞTERİLERE BÜYÜK KOLAYLIKLAR SAĞLAYACAK
Öte yandan İstanbul'da hizmet veren 18 bin taksiyi tek çatı altında toplayacak İstanbul Taksi ve Çağrı Merkezi projesi hem İstanbullulara hem de taksicilere büyük kolaylıklar sağlayacak. Vatandaşlar 134'ü aradıklarında istedikleri yere kısa zamanda taksi yönlendirilecek. Yolcuyu bırakan taksi ise en yakınındaki durağa sevk edilerek trafikte dolaşması önlenecek. İnternet ve telefon uygulamaları gibi yenilikler yolcuların hizmetinde olacak. Vatandaşlar taksi çağırma butonlarının yanı sıra akıllı sistemleri kullanarak taksi isteyebilecekler, rezervasyon yapabilecek. İstenilen noktaya en yakın yerden yönlendirilecek taksi GPRS sistemiyle takip edilerek yolcu ve sürücü güvenliği kontrol edilecek. Yolcular seyahat rotasını ve taksimetre ücretini de önündeki cihazdan kontrol edebilecek.
Proje ile taksiciler reklam geliriyle ek kazanç elde edecek. Parmak izi uygulamasıyla şoförler taksileri kullanabilecek. Sürücüler taksilerde sigortalı olarak çalışacak. Modern ve teknolojik donanımlı taksilerde isteyen yolcular kredi kartı ile ödeme yapabilecek.
Facebook'taki arkadaşlık teklifini kabul etmeyince...
ABD’nin Florida eyaletindeki Seminole kentinde yaşayan 27 yaşındaki Rachel Hayes isimli kadın Facebook’tan gönderdiği arkadaşlık teklifini kabul etmediği için 72 yaşındaki büyükannesini defalara tokatladığı gerekçesi ile tutuklandı.
Bir çocuk annesi olan Hayes’in olay sırasında sarhoş olduğu açıklandı.
Yerel basın Hayes’in “Rachel Frickin Hayes” isimini kullandığı Facebook hesabından büyükannesine arkadaşlık teklifi gönderdiği ancak torununun sosyal medya sitesindeki “kaba” paylaşımlarını beğenmeyen büyükannenin bu teklifi kabul etmediğini belirtti.
Bunun üzerine Hayes’in sabaha karşı 3:40 sularında büyükannesinin evine gittiği ve kapıyı açan yaşlı kadına saldırdığı açıklandı. Bir çok kez tokat yedikten sonra evinin içine kaçmayı başaran kadının polisi aradığı ve gelen ekiplerin Hayes’i tutukladığı belirtildi.
Hayes’in daha önce alkollü araç kullanma ve halka açık alanda idrarını yapma suçlamaları ile iki kez daha tutuklandığı açıklandı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)