Devlet içinden sızdırdığı gizli bilgilerle ünlenen Twitter fenomeni Fuat Avni'nin bilgi akışı hemen hemen durdu.
Paralel yapının devlet içine sızmış üyelerinin sızdırdığı bilgilerle twetler atan Fuat Avni kod adlı kullanıcı son 2 operasyonu önceden duyuramadı.
Önceki hafta attığı twette “Bütün illerde UYAP’taki tüm sorumlular, % 100 güvenilir partili isimlerle değiştirildi” diye yazan Fuat Avni, UYAP personeli değiştikten sonra yapılan 34 istihbaratçı polis operasyonunu önceden bilememişti.
Son olarak bugün Konya merkezli birçok ilde gerçekleştirilen operasyonla ilgili de önceden bilgi sızdıramayan Fuat Avni’nin istihbarat kanallarının büyük kısmının kesildiği yorumları yapıldı.
Önceki paylaşımlarında nokta bilgiler veren Fuat Avni’nin son twetlerinde bilgiden çok yorum yapması da bu bilgiyi teyit etmiş oldu. (milliyet.com.tr)
22 Mayıs 2015 Cuma
Gülen: Erdoğan'ın damadını odamda misafir ettim
Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen, Sabah gazetesinin evini görüntülemesi üzerine sohbetinde çarpıcı açıklamalar yaptı. Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın evinde misafir olduğunu söyleyen Gülen, "benim kulübemi gördü, yattığım yeri de gördü bunlara rağmen hala malikane diyorlar" ifadelerini kullandı.
Fethullah Gülen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın Pensilvanya'daki evinde misafir olduğunu açıkladı. Gülen, "O serkârlardan birisinin damadı geldiğinde ben orada misafir ettim onu. Bağışlayın, vaktinde izdivaç yapsaydım, benim o yaşta torunum olurdu. Ben insan gibi onu o odamda özel mahiyette, başkalarıyla görüşmüyorum mülahazasına binaen misafir ettim; izâz-u ikramda hiç kusur etmedim. Yattığım o yeri de, fakirâne yeri de, kulübe gibi yeri de gördü; çalıştığım masamı da gördü. Bütün bunlara rağmen hâlâ mâlikâne diyorlar" ifadelerini kullandı.
Sabah Gazetesi, Gülen'in Pensilvanya'da kaldığı evi helikopterle havadan görüntülemişti.
Gülen'in "Savaş ve Hile" başlığıyla herkul.org'ta yayımlanan (22 Mayıs 2015) konuşmasından ilgili bölümler şöyle:
'Damat efendi misafir oldu, binaları gördü’
*O mesele bir densizliktir, fakat ben dememiş olayım: Gelip helikopterle burada -bu umuma ait, vakfa ait bir bina- bunun üzerinde, buranın resmini çekme, buraya mâlikâne deme filan… Burayı bir dönemde kendilerine de yakın birisi, Allah rızası için yaptı, Altın Nesil Vakfı’na bağışladı. Bu vakıf biz buraya gelmeden kurulmuş. Arazi o dönemde alınmış. Burada yedi-sekiz tane kulübecik vardı. O günden bugüne, o vakıf kendi imkânlarıyla yapa yapa yapa, bugün o sekiz tane kulübenin yerinde sekiz tane bina var. Bu büyük binayı da o arkadaş elindeki imkânları kullanmak suretiyle, kendi imkânlarıyla yaptı ve Altın Nesil Vakfı’na bağışladı. Buranın iki tane namaz kılınan salonu, altta konferans salonu gibi bir şey var, yemekhane gibi bir şey yapmışlar. Diğer birkaç tane odası var. Geldiğimiz zaman biz de burada kalıyoruz. Öbür taraftaki binaya gelince, defaatle röportaj yapanlar girdiler, Kıtmir’in odasını gördüler; orada bir yatağım var, bir de iki metrelik içinde namaz kıldığım yer var.
*O serkârlardan birisinin damadı geldiğinde ben orada misafir ettim onu. Bağışlayın, vaktinde izdivaç yapsaydım, benim o yaşta torunum olurdu. Ben insan gibi onu o odamda özel mahiyette, başkalarıyla görüşmüyorum mülahazasına binaen misafir ettim; izâz u ikramda hiç kusur etmedim. Yattığım o yeri de, fakirâne yeri de, kulübe gibi yeri de gördü; çalıştığım masamı da gördü. Bütün bunlara rağmen hâlâ “mâlikâne” diyor, o iftira ve isnatlarda bulunuyorlarsa, bence, bunlar akıllarını yitirmiş, vicdanlarını tamamen kaybetmiş, dinden uzaklaşmış öyle insanlardır ki, bunlara söyleyeceğiniz sözlerin hepsi malumu i’lam olur ve zâid olur. Bunu yaparken bunlara hud’a diyorlarsa, adeta kâfire karşı savaş ilan etmiş gibi kendilerini görüyorlarsa, o onların kaybına sebebiyet verir. Dünyada da bir gün kayıplarına sebebiyet verecek.
*Yalan ahireti kaybettirir, iftira ahireti kaybettirir, hud’a ahireti kaybettirir. Allah o yanlış yolda yürüyenlere hidayet-i sübhaniyesi ile hidayet eylesin. O mahvedici, batırıcı yolda yürümekten onları halas eylesin.
(Kaynak:medyafaresi.com.tr)
Fethullah Gülen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın Pensilvanya'daki evinde misafir olduğunu açıkladı. Gülen, "O serkârlardan birisinin damadı geldiğinde ben orada misafir ettim onu. Bağışlayın, vaktinde izdivaç yapsaydım, benim o yaşta torunum olurdu. Ben insan gibi onu o odamda özel mahiyette, başkalarıyla görüşmüyorum mülahazasına binaen misafir ettim; izâz-u ikramda hiç kusur etmedim. Yattığım o yeri de, fakirâne yeri de, kulübe gibi yeri de gördü; çalıştığım masamı da gördü. Bütün bunlara rağmen hâlâ mâlikâne diyorlar" ifadelerini kullandı.
Sabah Gazetesi, Gülen'in Pensilvanya'da kaldığı evi helikopterle havadan görüntülemişti.
Gülen'in "Savaş ve Hile" başlığıyla herkul.org'ta yayımlanan (22 Mayıs 2015) konuşmasından ilgili bölümler şöyle:
'Damat efendi misafir oldu, binaları gördü’
*O mesele bir densizliktir, fakat ben dememiş olayım: Gelip helikopterle burada -bu umuma ait, vakfa ait bir bina- bunun üzerinde, buranın resmini çekme, buraya mâlikâne deme filan… Burayı bir dönemde kendilerine de yakın birisi, Allah rızası için yaptı, Altın Nesil Vakfı’na bağışladı. Bu vakıf biz buraya gelmeden kurulmuş. Arazi o dönemde alınmış. Burada yedi-sekiz tane kulübecik vardı. O günden bugüne, o vakıf kendi imkânlarıyla yapa yapa yapa, bugün o sekiz tane kulübenin yerinde sekiz tane bina var. Bu büyük binayı da o arkadaş elindeki imkânları kullanmak suretiyle, kendi imkânlarıyla yaptı ve Altın Nesil Vakfı’na bağışladı. Buranın iki tane namaz kılınan salonu, altta konferans salonu gibi bir şey var, yemekhane gibi bir şey yapmışlar. Diğer birkaç tane odası var. Geldiğimiz zaman biz de burada kalıyoruz. Öbür taraftaki binaya gelince, defaatle röportaj yapanlar girdiler, Kıtmir’in odasını gördüler; orada bir yatağım var, bir de iki metrelik içinde namaz kıldığım yer var.
*O serkârlardan birisinin damadı geldiğinde ben orada misafir ettim onu. Bağışlayın, vaktinde izdivaç yapsaydım, benim o yaşta torunum olurdu. Ben insan gibi onu o odamda özel mahiyette, başkalarıyla görüşmüyorum mülahazasına binaen misafir ettim; izâz u ikramda hiç kusur etmedim. Yattığım o yeri de, fakirâne yeri de, kulübe gibi yeri de gördü; çalıştığım masamı da gördü. Bütün bunlara rağmen hâlâ “mâlikâne” diyor, o iftira ve isnatlarda bulunuyorlarsa, bence, bunlar akıllarını yitirmiş, vicdanlarını tamamen kaybetmiş, dinden uzaklaşmış öyle insanlardır ki, bunlara söyleyeceğiniz sözlerin hepsi malumu i’lam olur ve zâid olur. Bunu yaparken bunlara hud’a diyorlarsa, adeta kâfire karşı savaş ilan etmiş gibi kendilerini görüyorlarsa, o onların kaybına sebebiyet verir. Dünyada da bir gün kayıplarına sebebiyet verecek.
*Yalan ahireti kaybettirir, iftira ahireti kaybettirir, hud’a ahireti kaybettirir. Allah o yanlış yolda yürüyenlere hidayet-i sübhaniyesi ile hidayet eylesin. O mahvedici, batırıcı yolda yürümekten onları halas eylesin.
(Kaynak:medyafaresi.com.tr)
18 Mayıs 2015 Pazartesi
'Kenan Evren ötenazi istedi' iddiası
Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Evren'in, yıllardır yaşamına son vermek istediği, ancak kızları ve doktoru tarafından bu isteğinin engellendiği iddia edildi.
12 Eylül darbesinin mimarı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, 12 Eylül davası başladığında ölmeyi dilediği öne sürüldü. 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirdikten sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Kenan Evren'in ötenazi isteğini kızlarına ilettiği belirtildi.
"ALLAH CANIMI ALMIYOR"
Takvim Gazetesi'nin haberinde yer alan iddiaya göre, Evren özellikle 12 Eylül davasıyla ilgili yargılanmaya başladıktan sonra 3 kızını da etrafına toplayıp şöyle dedi: "Yıllardır ölmek istiyorum, Allah benim canımı almıyor. Bırakın, izin verin öleyim! Doktorlarıma söyleyin, beni uyutsunlar..." Ancak bu sözleri duyan kızları, babalarının sıra dışı isteğine şiddetle karşı çıktı.
ÖTENAZİ İSTEĞİ SIR GİBİ SAKLANDI
Kenan Evren'in,12 Eylül darbesi ile ilgili yargılanmaya başlamasından sonra ise ötanazi konusunu adeta bir sır gibi saklamayı tercih ettiği öne sürüldü. Bir şekilde duyanlara karşı da inkar yoluna gittiği ifade edildi.
Ünlü iş adamı da doğruladı
Kenan Evren'in 15 yıl boyunca Marmaris'te komşusu olan ünlü reklamcı ve işadamı Nail Keçili Kenan Evren'in ötenazi isteğini doğrulayarak, "Benim de kulağıma geldi. Evren, ısrarla ölmek istemiş! Ancak buna önce kızları, sonra da doktorları karşı çıkmış." dedi.
(hürriyet.com.tr)
12 Eylül darbesinin mimarı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, 12 Eylül davası başladığında ölmeyi dilediği öne sürüldü. 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirdikten sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Kenan Evren'in ötenazi isteğini kızlarına ilettiği belirtildi.
"ALLAH CANIMI ALMIYOR"
Takvim Gazetesi'nin haberinde yer alan iddiaya göre, Evren özellikle 12 Eylül davasıyla ilgili yargılanmaya başladıktan sonra 3 kızını da etrafına toplayıp şöyle dedi: "Yıllardır ölmek istiyorum, Allah benim canımı almıyor. Bırakın, izin verin öleyim! Doktorlarıma söyleyin, beni uyutsunlar..." Ancak bu sözleri duyan kızları, babalarının sıra dışı isteğine şiddetle karşı çıktı.
ÖTENAZİ İSTEĞİ SIR GİBİ SAKLANDI
Kenan Evren'in,12 Eylül darbesi ile ilgili yargılanmaya başlamasından sonra ise ötanazi konusunu adeta bir sır gibi saklamayı tercih ettiği öne sürüldü. Bir şekilde duyanlara karşı da inkar yoluna gittiği ifade edildi.
Ünlü iş adamı da doğruladı
Kenan Evren'in 15 yıl boyunca Marmaris'te komşusu olan ünlü reklamcı ve işadamı Nail Keçili Kenan Evren'in ötenazi isteğini doğrulayarak, "Benim de kulağıma geldi. Evren, ısrarla ölmek istemiş! Ancak buna önce kızları, sonra da doktorları karşı çıkmış." dedi.
(hürriyet.com.tr)
14 yaşında hamile kaldı annesine dava açıldı
Kızı hamile kalan anneye, kızına sahip çıkmıyor diye istismar davası açıldı. Hamile kalan kız yurda konurken, 'ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı' gerekçesiyle kız kardeşi hakkında da koruma kararı çıkarıldı.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Sinop’ta, 14 yaşındaki D.M.Y. adlı kız çocuğu 17 yaşındaki sevgilisi H.G. ile birlikte olup hamile kaldı. Savcılık, erkek çocuğun evlerinde kalmasına müsaade ettiği için kızın annesi S.Ç.’ye, “bakım gözetim yükümlülüğünü ihlal ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun olduğu” iddiasıyla dava açtı. Hamile kalan kız yurda konurken, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle kız kardeşi hakkında da koruma kararı çıkarıldı. Bunun üzerine anne S.Ç. küçük kızını alıp bir başka şehre kaçtı. Anne S.Ç., “Çocuğumu istismar eden H.G.’nin de kız kardeşleri var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun kardeşleri koruma altına alınmıyor da neden benim küçük kızım alınmak isteniyor?” diye soruyor.
Sinop’ta ikamet eden S.Ç. adlı 41 yaşındaki kadın, bir süre önce eşinden ayrılıp iki kızıyla yaşamaya başladı. S.Ç.’nin 14 yaşındaki kızı D.M.Y., iddiaya göre, bir gün annesine gelerek, H.G. adlı çocukla sevgili olduklarını söyledi. Anne S.Ç. de kızının “Bizde kalsın” baskılarına dayanamayarak, ayrı odada uyumak kaydıyla H.G.’nin zaman zaman gelip kendi evlerine kalmasına izin verdi. S.G.’nin ve kızının anlatımına göre H.G., ayrı bir odada tek başına kalmaktaydı. Fakat 2014’ün ekim ayında iki çocuk yakınlaştı ve annenin evde olmadığı bir gün cinsel ilişkiye girdi. Bu ilişkinin ardından D.M.Y. hamile kaldı. D.M.Y. de çaresiz kalıp hamileliğini annesine söyledi. Anne S.Ç. sinirlenerek, “O H.G.’yi öldüreceğim” dedi. Korkan H.G. karakola giderek, şikayetçi oldu.
Bunun üzerine anne S.Ç. hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi gereğince “çocuğun cinsel istismarı” suçundan sekiz yıldan on beş yıla, TCK’nın 106. maddesine göre “tehdit” suçundan da altı aydan iki yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sinop Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, “Annenin 17 yaşında olan H. ile 14-15 yaş aralığında olan kızının aynı evde, aynı odada kalmalarına müsaade etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kızı üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihlal ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun olduğu” belirtildi. Bu arada, 17 yaşındaki H.G., geçen 15 Şubat’ta cezaevine kondu. Kısa süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
D.M.Y. adlı kız çocuğu ise koruma altına alınıp Samsun’da devlet yurduna yerleştirildi. Savcılık, “İsterse çocuk doğurabilir” diyerek, gebeliği sonlandırma izni vermeyince kürtaj ihtimali de ortadan kalktı. Savcılık ayrıca, S.Ç.’nin diğer kızı A.Y. için de koruma kararı aldırdı. Anne S.Ç. de küçük kızını alıp bir başka şehre kaçtı. Küçük kız, polis tarafından yakalanacağı gerekçesiyle halen okula gidemiyor. S.Ç., “Küçük kızımı, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle almak istiyorlar. Kızımı vermeyeceğim. Çocuğumu istismar eden H.G.’nin de kız kardeşleri var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun kardeşleri koruma altına alınmıyor da neden benim küçük kızım alınmak isteniyor?” diye soruyor. Büyük kızının yedi aylık hamile olduğunu anlatan S.G., “Ben imza verdiğim takdirde evlenebiliyor. Fakat o imzayı vermeyeceğim. Ben kızımı yanıma almak istiyorum” diyor. Hamileliğin sonlandırılması için başvurduğu savcılığın, “15 yaşındaki bir çocuk kendi inisiyatifiyle doğurabilir” dediğini savunan S.Ç., “15 yaşındaki çocuk doğurabiliyorsa neden hâlâ yurtta tutuluyor?” diye konuşuyor.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Sinop’ta, 14 yaşındaki D.M.Y. adlı kız çocuğu 17 yaşındaki sevgilisi H.G. ile birlikte olup hamile kaldı. Savcılık, erkek çocuğun evlerinde kalmasına müsaade ettiği için kızın annesi S.Ç.’ye, “bakım gözetim yükümlülüğünü ihlal ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun olduğu” iddiasıyla dava açtı. Hamile kalan kız yurda konurken, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle kız kardeşi hakkında da koruma kararı çıkarıldı. Bunun üzerine anne S.Ç. küçük kızını alıp bir başka şehre kaçtı. Anne S.Ç., “Çocuğumu istismar eden H.G.’nin de kız kardeşleri var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun kardeşleri koruma altına alınmıyor da neden benim küçük kızım alınmak isteniyor?” diye soruyor.
Sinop’ta ikamet eden S.Ç. adlı 41 yaşındaki kadın, bir süre önce eşinden ayrılıp iki kızıyla yaşamaya başladı. S.Ç.’nin 14 yaşındaki kızı D.M.Y., iddiaya göre, bir gün annesine gelerek, H.G. adlı çocukla sevgili olduklarını söyledi. Anne S.Ç. de kızının “Bizde kalsın” baskılarına dayanamayarak, ayrı odada uyumak kaydıyla H.G.’nin zaman zaman gelip kendi evlerine kalmasına izin verdi. S.G.’nin ve kızının anlatımına göre H.G., ayrı bir odada tek başına kalmaktaydı. Fakat 2014’ün ekim ayında iki çocuk yakınlaştı ve annenin evde olmadığı bir gün cinsel ilişkiye girdi. Bu ilişkinin ardından D.M.Y. hamile kaldı. D.M.Y. de çaresiz kalıp hamileliğini annesine söyledi. Anne S.Ç. sinirlenerek, “O H.G.’yi öldüreceğim” dedi. Korkan H.G. karakola giderek, şikayetçi oldu.
Bunun üzerine anne S.Ç. hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi gereğince “çocuğun cinsel istismarı” suçundan sekiz yıldan on beş yıla, TCK’nın 106. maddesine göre “tehdit” suçundan da altı aydan iki yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sinop Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, “Annenin 17 yaşında olan H. ile 14-15 yaş aralığında olan kızının aynı evde, aynı odada kalmalarına müsaade etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kızı üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihlal ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun olduğu” belirtildi. Bu arada, 17 yaşındaki H.G., geçen 15 Şubat’ta cezaevine kondu. Kısa süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
D.M.Y. adlı kız çocuğu ise koruma altına alınıp Samsun’da devlet yurduna yerleştirildi. Savcılık, “İsterse çocuk doğurabilir” diyerek, gebeliği sonlandırma izni vermeyince kürtaj ihtimali de ortadan kalktı. Savcılık ayrıca, S.Ç.’nin diğer kızı A.Y. için de koruma kararı aldırdı. Anne S.Ç. de küçük kızını alıp bir başka şehre kaçtı. Küçük kız, polis tarafından yakalanacağı gerekçesiyle halen okula gidemiyor. S.Ç., “Küçük kızımı, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle almak istiyorlar. Kızımı vermeyeceğim. Çocuğumu istismar eden H.G.’nin de kız kardeşleri var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun kardeşleri koruma altına alınmıyor da neden benim küçük kızım alınmak isteniyor?” diye soruyor. Büyük kızının yedi aylık hamile olduğunu anlatan S.G., “Ben imza verdiğim takdirde evlenebiliyor. Fakat o imzayı vermeyeceğim. Ben kızımı yanıma almak istiyorum” diyor. Hamileliğin sonlandırılması için başvurduğu savcılığın, “15 yaşındaki bir çocuk kendi inisiyatifiyle doğurabilir” dediğini savunan S.Ç., “15 yaşındaki çocuk doğurabiliyorsa neden hâlâ yurtta tutuluyor?” diye konuşuyor.
17 Mayıs 2015 Pazar
Başbakanı'nın eşcinsel evliliği!
Lüksemburg'un ilk eşcinsel Başbakanı Xavier Bettel, uzun yıllardır birlikte olduğu hayat arkadaşı Gauthier Destenay ile evlendi.
Milliyet'te yer alan habere göre 42 yaşındaki Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel böylece eşcinsel evlilik yapan ilk AB lideri oldu. Bettel, Belçika vatandaşı, mimar Gauthier Destenay ile dünya evine girdi.
Lüksemburg'daki nikah töreninde Belçika Başbakanı Charles Michel de hazır bulundu. Charles Michel, "Bir dostumun düğünü için geldim. Bu büyük anda yanlarında olmak istedim" dedi.
Bettel ve Destenay nikahın kıyıldığı belediye başkanlığı binasına el ele ve yürüyerek geldiler. Bu sırada bina önünde bekleyen 200 kadar kişi alkışlarla çifti karşıladı.
Nikahı Lüksemburg Belediye Başkanı Lydie Polfer kıydı. Xavier Bettel 2013 yılı sonunda başbakan olmadan önce Lüksemburg belediye başkanlığı görevinde bulunuyordu.
Çiftin hafta sonu boyunca evliliğini kutlayacağı, düğüne 500 kadar kişinin davetli olduğu bildirildi.
Bettel, Los Angeles Times'a geçen yıl verdiği bir demeçte evlilik kararını duyurmuştu. Lüksemburg başbakanı, "Evlenme teklif etti. Ben de evet dedim" sözlerini kullanmıştı.
Milliyet'te yer alan habere göre 42 yaşındaki Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel böylece eşcinsel evlilik yapan ilk AB lideri oldu. Bettel, Belçika vatandaşı, mimar Gauthier Destenay ile dünya evine girdi.
Lüksemburg'daki nikah töreninde Belçika Başbakanı Charles Michel de hazır bulundu. Charles Michel, "Bir dostumun düğünü için geldim. Bu büyük anda yanlarında olmak istedim" dedi.
Bettel ve Destenay nikahın kıyıldığı belediye başkanlığı binasına el ele ve yürüyerek geldiler. Bu sırada bina önünde bekleyen 200 kadar kişi alkışlarla çifti karşıladı.
Nikahı Lüksemburg Belediye Başkanı Lydie Polfer kıydı. Xavier Bettel 2013 yılı sonunda başbakan olmadan önce Lüksemburg belediye başkanlığı görevinde bulunuyordu.
Çiftin hafta sonu boyunca evliliğini kutlayacağı, düğüne 500 kadar kişinin davetli olduğu bildirildi.
Bettel, Los Angeles Times'a geçen yıl verdiği bir demeçte evlilik kararını duyurmuştu. Lüksemburg başbakanı, "Evlenme teklif etti. Ben de evet dedim" sözlerini kullanmıştı.
Komşuyla yasak aşkı pahalıya patlayacak!..
Kendisinden boşanmak isteyen kocasının, komşu kadınla seks kaydını bulan eş manevi tazminat istedi.
Sabah'tan Ali Eyce'nin haberine göre İzmir Buca'da yaşayan evli ve 2 çocuk babası emekli memur Mahir S. (52) 4 ay önce eşi Zeynep S.'den boşanmak istedi. Eşi ve çocuklarına nafaka ödemeyi kabul ettiğini, birikimleriyle aldığı tek evini de onlara bırakacağını söyledi. Kocasının açtığı boşanma davasına anlam veremeyen Zeynep S., mahkemede 'Eşimi seviyorum ve ayrılmak istemiyorum"dedi.
BİLGİSAYARDAKİ DOSYA
Eşi evi terk ettikten sonra iki kızıyla birlikte yaşamaya devam eden Zeynep S., kız kardeşiyle bilgisayar üzerinden görüşürken bir dosya içinde video kaydı buldu. Zeynep S. videoda kendisinden ayrılmak isteyen kocasının kendi evlerinde başka bir kadınla birlikte olduğunu görünce şoke oldu.
KARŞI BOŞANMA DAVASI
Zeynep S., kocasıyla birlikte olan kadının kendileriyle aynı sitede oturan ve eşi şehir dışında çalışan komşuları Aylin T. olduğunu fark etti. Kocasının kendisinden boşanmak istemesinin nedeninin yaşadığı yasak aşk olduğunu anlayan kadın görüntüyü kayıt altına aldı. Karşı boşanma davası açan kadın, hem eşinden boşanmak istediğini hem de eşinin 250 bin lira maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesini istedi.
Sabah'tan Ali Eyce'nin haberine göre İzmir Buca'da yaşayan evli ve 2 çocuk babası emekli memur Mahir S. (52) 4 ay önce eşi Zeynep S.'den boşanmak istedi. Eşi ve çocuklarına nafaka ödemeyi kabul ettiğini, birikimleriyle aldığı tek evini de onlara bırakacağını söyledi. Kocasının açtığı boşanma davasına anlam veremeyen Zeynep S., mahkemede 'Eşimi seviyorum ve ayrılmak istemiyorum"dedi.
BİLGİSAYARDAKİ DOSYA
Eşi evi terk ettikten sonra iki kızıyla birlikte yaşamaya devam eden Zeynep S., kız kardeşiyle bilgisayar üzerinden görüşürken bir dosya içinde video kaydı buldu. Zeynep S. videoda kendisinden ayrılmak isteyen kocasının kendi evlerinde başka bir kadınla birlikte olduğunu görünce şoke oldu.
KARŞI BOŞANMA DAVASI
Zeynep S., kocasıyla birlikte olan kadının kendileriyle aynı sitede oturan ve eşi şehir dışında çalışan komşuları Aylin T. olduğunu fark etti. Kocasının kendisinden boşanmak istemesinin nedeninin yaşadığı yasak aşk olduğunu anlayan kadın görüntüyü kayıt altına aldı. Karşı boşanma davası açan kadın, hem eşinden boşanmak istediğini hem de eşinin 250 bin lira maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesini istedi.
15 yıllığına 8 milyon dolara kiralandı
Çinli milyarder bir iş adamı, Japon bir p*rno yıldızını 15 yıllığına kişisel asistanı olması için 5 milyon sterline yani yaklaşık 8 milyon dolara kiraladı.
DailyMail sitesinde yer alan habere göre, Çin'de milyarder bir işadamı, Çin'in en büyük sosyal medyası Webio üzerinde 5 milyondan fazla takipçisi olan, Rola Misaki adlı bir porn* yıldızını kişisel yardımcısı olması için kiraladı.
Haberde Misaki ile imzalanan 15 yıllık anlaşmanın aslında Çinli iş adamının yıldızın kariyerini geliştirmek için yapıldığına vurgu yapıldı.
Sitede bu hareketlin 1990'lı yılların ünlü filmi Pretty Woman'ı andırdığına işaret edildi.
Çinli iş adamının adı açıklanmadı.
1992 doğumlu olan Misaki, yarı Japon yarı Rus. Ülkesinden çok Çin'de hayranları bulunuyor.
Misaki, Çin'de "Erkeklerin Tanrıçası" olarak da biliniyor.
DailyMail sitesinde yer alan habere göre, Çin'de milyarder bir işadamı, Çin'in en büyük sosyal medyası Webio üzerinde 5 milyondan fazla takipçisi olan, Rola Misaki adlı bir porn* yıldızını kişisel yardımcısı olması için kiraladı.
Haberde Misaki ile imzalanan 15 yıllık anlaşmanın aslında Çinli iş adamının yıldızın kariyerini geliştirmek için yapıldığına vurgu yapıldı.
Sitede bu hareketlin 1990'lı yılların ünlü filmi Pretty Woman'ı andırdığına işaret edildi.
Çinli iş adamının adı açıklanmadı.
1992 doğumlu olan Misaki, yarı Japon yarı Rus. Ülkesinden çok Çin'de hayranları bulunuyor.
Misaki, Çin'de "Erkeklerin Tanrıçası" olarak da biliniyor.
'Paralel’in TV, radyo, site ve gazetelerini engelleyin'
‘Paralel Yapı’ iddialarıyla ilgili soruşturmayı yürüten Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan Fethullah Gülen’in açıklamalarının engellenmesini istedi.
Örgüt lideri olarak nitelendirilen Gülen’in talimatlarını elindeki basın yayın organları üzerinden verdiğini belirten savcılık yazısında, “Ellerindeki televizyonlar, radyolar, internet siteleri ve basılı yayınlarının, topluma ulaştırılmasında devlet imkânlarının kullanılmasının engellenmesi için gereğini takdirlerine arz ederim” denildi.
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu, ‘Paralel Yapı’ iddiaları nedeniyle sürdürdüğü soruşturmada, çarpıcı bir başvuruda bulundu. Savcılık, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Türksat Genel Müdürlüğü’ne yazdığı yazıda, örgüt lideri olarak nitelendirdiği Fethullah Gülen’in talimatları ve çağrılarını örgütün elindeki basın yayın organları üzerinden verdiğini iddia etti. Savcılıktan 27 Nisan’da Türksat Genel Müdürlüğüne gönderilen yazıda, değişik illerde ‘Paralel Yapı’nın işlediği öne sürülen suçlara ilişkin birçok soruşturma olduğu anımsatılarak şöyle denildi:
CEMAAT DİKTATÖRLÜĞÜ
“Paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen yıllarca dini bir cemaat görünümünde faaliyetini sürdüren Fetullahçı örgütün, bir terör örgütü olduğu ve devletin meşru güçlerinin elindeki silahları örgüt üyeleri aracılığıyla kullanarak hükümeti devirmek ve anayasal düzeni ihlal ederek meşru seçilmiş iktidar dışında onu kontrol eden bir cemaat diktatörlüğü kurmak için yıllarca faaliyet yürütmektedir.
SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ
Silahlı Fetullahçı Terör Örgütü’nün, milletin egemenliğine paralel ve karşı bir cemaat egemenliğinde, siyasi iktidar kurmak istediği, gizli emelleri için dini istismar ederek bir cemaatin mensuplarını aldatıp kullandığı, örgütlü hiyerarşik, disiplinli ve organize bir şekilde toplumu da emelleri doğrultusunda şekillendirmeye çalıştığı, toplumsal psikolojiyi elindeki imkânları kullanarak terörize edip bozduğu, toplumu belli şekilde kitlesel halde düşünmeye sevk ederek algı yönetimi yaptığı, toplumda kutuplaşma ve kamplaşmaya yol açtığı, organize ve örgütlü olarak bu yapının işlediği suçların sıradan işler gibi gösterilip örgüte kamuoyu desteği sağlamaya çalışılmaktadır.
TALİMAT VERİYOR
Silahlı terör örgütü kuran, yöneten, anayasal düzeni zorla ihlal etmeye teşebbüste bulunan, hükümeti yıkmaya teşebbüs eden örgütün kurucusu ve yöneticisi Fetullah Gülen’in örgüte yönelik genel çağrı ve talimatlarının örgütün elindeki basın yayın organları üzerinden verildiği, örgütün geliştireceği tavır ve örgütlü olarak yapacağı işlerin basın yayın organları üzerinden tabana duyurulduğu, basın yayın organları kullanılarak kitlesel olarak örgütlü yapı bir arada tutulmaya çalışılmaktadır.
HEDEF GÖSTERİYORLAR
Örgütün yöneticisinin açıklamalarının yayınlandığı, örgüt liderinin propagandasına yer verildiği, örgütün geliştirdiği tavırların alt kitleye basın yayın üzerinden duyurulduğu, çeşitli programlarda terör soruşturmasında görev alan savcı ve hâkimlerin hedef gösterilip tehdit edildiği, topluma kin ve nefret yükleyen, eleştiri sınırlarını aşan açıklamalar yapılıp programlar defalarca tekrar yayınlanmaktadır.
DEVLETTEN YARARLANIYOR
Paralel Devlet Yapılanması/Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) bu işleri yaparken devletin imkânlarından faydalandığı, devlete ait imkânları kullanarak basın yayın faaliyeti yürüttüğü, devletin bir kısım organlarının terör örgütü olarak işlem yaptığı örgütlü yapının diğer yandan devlet imkânlarından serbestçe yararlanması hukuk devleti ilkelerine tezat oluşturmaktadır.
GEREĞİNİ YAPIN
Devlete ait imkânları kullanan ve yayın yapan bu örgütün elindeki televizyonlar, radyolar, internet siteleri, devlete ait uydulardan yayın yapan her türlü görsel ve basılı yayınların topluma ulaştırılmasında devlet imkânlarının kullanılmasının engellenmesi için gereğini takdirlerinize arz ederim.”
Savcılık kaynakları, yapılan başvuruya, Ulaştırma Bakanlığı’nın halen olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermediğini bildirdiler. hürriyet.com.tr
Örgüt lideri olarak nitelendirilen Gülen’in talimatlarını elindeki basın yayın organları üzerinden verdiğini belirten savcılık yazısında, “Ellerindeki televizyonlar, radyolar, internet siteleri ve basılı yayınlarının, topluma ulaştırılmasında devlet imkânlarının kullanılmasının engellenmesi için gereğini takdirlerine arz ederim” denildi.
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu, ‘Paralel Yapı’ iddiaları nedeniyle sürdürdüğü soruşturmada, çarpıcı bir başvuruda bulundu. Savcılık, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Türksat Genel Müdürlüğü’ne yazdığı yazıda, örgüt lideri olarak nitelendirdiği Fethullah Gülen’in talimatları ve çağrılarını örgütün elindeki basın yayın organları üzerinden verdiğini iddia etti. Savcılıktan 27 Nisan’da Türksat Genel Müdürlüğüne gönderilen yazıda, değişik illerde ‘Paralel Yapı’nın işlediği öne sürülen suçlara ilişkin birçok soruşturma olduğu anımsatılarak şöyle denildi:
CEMAAT DİKTATÖRLÜĞÜ
“Paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen yıllarca dini bir cemaat görünümünde faaliyetini sürdüren Fetullahçı örgütün, bir terör örgütü olduğu ve devletin meşru güçlerinin elindeki silahları örgüt üyeleri aracılığıyla kullanarak hükümeti devirmek ve anayasal düzeni ihlal ederek meşru seçilmiş iktidar dışında onu kontrol eden bir cemaat diktatörlüğü kurmak için yıllarca faaliyet yürütmektedir.
SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ
Silahlı Fetullahçı Terör Örgütü’nün, milletin egemenliğine paralel ve karşı bir cemaat egemenliğinde, siyasi iktidar kurmak istediği, gizli emelleri için dini istismar ederek bir cemaatin mensuplarını aldatıp kullandığı, örgütlü hiyerarşik, disiplinli ve organize bir şekilde toplumu da emelleri doğrultusunda şekillendirmeye çalıştığı, toplumsal psikolojiyi elindeki imkânları kullanarak terörize edip bozduğu, toplumu belli şekilde kitlesel halde düşünmeye sevk ederek algı yönetimi yaptığı, toplumda kutuplaşma ve kamplaşmaya yol açtığı, organize ve örgütlü olarak bu yapının işlediği suçların sıradan işler gibi gösterilip örgüte kamuoyu desteği sağlamaya çalışılmaktadır.
TALİMAT VERİYOR
Silahlı terör örgütü kuran, yöneten, anayasal düzeni zorla ihlal etmeye teşebbüste bulunan, hükümeti yıkmaya teşebbüs eden örgütün kurucusu ve yöneticisi Fetullah Gülen’in örgüte yönelik genel çağrı ve talimatlarının örgütün elindeki basın yayın organları üzerinden verildiği, örgütün geliştireceği tavır ve örgütlü olarak yapacağı işlerin basın yayın organları üzerinden tabana duyurulduğu, basın yayın organları kullanılarak kitlesel olarak örgütlü yapı bir arada tutulmaya çalışılmaktadır.
HEDEF GÖSTERİYORLAR
Örgütün yöneticisinin açıklamalarının yayınlandığı, örgüt liderinin propagandasına yer verildiği, örgütün geliştirdiği tavırların alt kitleye basın yayın üzerinden duyurulduğu, çeşitli programlarda terör soruşturmasında görev alan savcı ve hâkimlerin hedef gösterilip tehdit edildiği, topluma kin ve nefret yükleyen, eleştiri sınırlarını aşan açıklamalar yapılıp programlar defalarca tekrar yayınlanmaktadır.
DEVLETTEN YARARLANIYOR
Paralel Devlet Yapılanması/Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) bu işleri yaparken devletin imkânlarından faydalandığı, devlete ait imkânları kullanarak basın yayın faaliyeti yürüttüğü, devletin bir kısım organlarının terör örgütü olarak işlem yaptığı örgütlü yapının diğer yandan devlet imkânlarından serbestçe yararlanması hukuk devleti ilkelerine tezat oluşturmaktadır.
GEREĞİNİ YAPIN
Devlete ait imkânları kullanan ve yayın yapan bu örgütün elindeki televizyonlar, radyolar, internet siteleri, devlete ait uydulardan yayın yapan her türlü görsel ve basılı yayınların topluma ulaştırılmasında devlet imkânlarının kullanılmasının engellenmesi için gereğini takdirlerinize arz ederim.”
Savcılık kaynakları, yapılan başvuruya, Ulaştırma Bakanlığı’nın halen olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermediğini bildirdiler. hürriyet.com.tr
Dağdan indi CEO oldu
Kuleli’den ABD’nin ünlü askeri akademisi West Point’e giden, mezun olup Güneydoğu dağlarından terörist kovalayan Teğmen Cem Hacıoğlu, şimdi ABD’nin en önemli gaz firmalarından birinin CEO’su.
ABD’nin ünlü West Point askeri akademisini bitirdikten sonra elinde silahı ile Bingöl’de PKK’ya karşı savaşan Cem Hacıoğlu (47), Dünya Bankası’ndan iş teklifi alınca ABD’ye gitti. Hacıoğlu şu anda hızla büyüyen bir enerji firmasının CEO’su. Kuleli Askeri Lisesi son sınıfında okurken ABD’nin en ünlü devlet adamları ve komutanlarını yetiştiren West Point Askeri Akademisi’nin sınavlarına giren Cem Hacıoğlu, o yıllarda ABD ile imzalanan anlaşma gereği her yıl gönderilen tek öğrenci olmaya hak kazandı. West Point’te matematik ağırlıklı ekonomi ve inşaat mühedisliği okuyan Hacıoğlu, yaz aylarında Türkiye’ye dönmek yerine Dünya Bankası’nda staj yaptı. Genç teğmen, 1992 yılında Hürriyet’in de izlediği mezuniyet töreninde Amerikalı okul arkadaşlarıyla şapkasını havaya atarak piyade teğmen olarak Türk ordusuna katıldı.
ROTAYI AMERİKA’YA ÇEVİRDİ
PKK ile mücadelenin kızıştığı 1990’lı yıllarda Bingöl’deki birliğinde dağ taş demeden terörist peşinde koşan Hacıoğlu’nun kalbinde, askerlikten çok ekonomi, girişimcilik yatıyordu. Dağlarda operasyonlara çıkarken, Dünya Bankası’ndan telefon geldi. Hacıoğlu da bu telefon üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılarak, rotasını tekrar Amerika’ya çevirdi.
MIT’DE MASTER
ABD’nin başkenti Washington’da, Dünya Bankası’nda araştırma analisti olarak işe başladı. Ancak kafasında başka planlar vardı. İş idaresi masteri (MBA) programlarından birine girebilmek için gece gündüz ders çalıştı. Ve ABD’nin en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) Sloan School of Management programını kazandı.
1998 yılında MIT’den aldığı MBA diplomasını cebine koyan Hacıoglu’nun yeni durağı bu defa bir finans kurumu olan Merrill Lynch’in New York’taki yatırım bankacılığı departmanıydı. Buradaki 3 yıllık tecrübe, Cem’e finans dünyasının daha sıradışı ve girilmesi bir o kadar da zor olan “Hedge Fund/Private Equity” dünyasının kapılarını açtı. Sırasıyla önemli firmalarda portöy yöneticisi olarak çalıştı.
VE SONUNDA CEO’LUK
Ardından, Hacıoğlu’nun önüne, CEO’luk sunacak çok önemli bir fırsat çıktı.
Portföy yöneticiliğini yaptığı ve sıvı doğal gaz (LNG) üretip pazarlayan “Applied LNG” isimli bir firma hatalı yönetim sonucu iflas tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Şirketin başına geçmesi teklif edildi. Cem, eşi ve 5 aylık bebekleri Efe’yi de yanına alarak Dallas’a yerleşti. Hacıoğlu 15 ay içinde çökme eşiğinde olan “Applied LNG”yi ayağa kaldırmayı başardı.
Hedefi en büyük olmak
CEM Hacıoğlu’nun CEO koltuğuna otunmasının ardından Applied LNG’de elemanlar motive olmuş, temel faaliyet ve fonksiyonlar düzene girmiş ve borçlar yeniden yapılandırılmıştı. Hacıoğlu, genel merkezi üretim tesislerine daha yakın ve müşterilerin yoğun olduğu Los Angeles şehrine taşıdı.
300 MİLYON DOLAR
Kapasitesinin yüzde 45’ini kullanan fabrikayi yüzde 100 kapasiteye çıkardı, kapanmak üzere olan firmanın değerini 300 milyon dolara çıkardı. Ayrıca, dünyanın en büyük para fonlarından birini ikinci bir üretim tesisi açmak için şirkete yatırım yapmaya ikna etti. Hacıoğlu’nun şimdi hedefinde LNG konusunda en büyük ve öncü firma olmak var.
(hürriyet.com.tr)
ABD’nin ünlü West Point askeri akademisini bitirdikten sonra elinde silahı ile Bingöl’de PKK’ya karşı savaşan Cem Hacıoğlu (47), Dünya Bankası’ndan iş teklifi alınca ABD’ye gitti. Hacıoğlu şu anda hızla büyüyen bir enerji firmasının CEO’su. Kuleli Askeri Lisesi son sınıfında okurken ABD’nin en ünlü devlet adamları ve komutanlarını yetiştiren West Point Askeri Akademisi’nin sınavlarına giren Cem Hacıoğlu, o yıllarda ABD ile imzalanan anlaşma gereği her yıl gönderilen tek öğrenci olmaya hak kazandı. West Point’te matematik ağırlıklı ekonomi ve inşaat mühedisliği okuyan Hacıoğlu, yaz aylarında Türkiye’ye dönmek yerine Dünya Bankası’nda staj yaptı. Genç teğmen, 1992 yılında Hürriyet’in de izlediği mezuniyet töreninde Amerikalı okul arkadaşlarıyla şapkasını havaya atarak piyade teğmen olarak Türk ordusuna katıldı.
ROTAYI AMERİKA’YA ÇEVİRDİ
PKK ile mücadelenin kızıştığı 1990’lı yıllarda Bingöl’deki birliğinde dağ taş demeden terörist peşinde koşan Hacıoğlu’nun kalbinde, askerlikten çok ekonomi, girişimcilik yatıyordu. Dağlarda operasyonlara çıkarken, Dünya Bankası’ndan telefon geldi. Hacıoğlu da bu telefon üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılarak, rotasını tekrar Amerika’ya çevirdi.
MIT’DE MASTER
ABD’nin başkenti Washington’da, Dünya Bankası’nda araştırma analisti olarak işe başladı. Ancak kafasında başka planlar vardı. İş idaresi masteri (MBA) programlarından birine girebilmek için gece gündüz ders çalıştı. Ve ABD’nin en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) Sloan School of Management programını kazandı.
1998 yılında MIT’den aldığı MBA diplomasını cebine koyan Hacıoglu’nun yeni durağı bu defa bir finans kurumu olan Merrill Lynch’in New York’taki yatırım bankacılığı departmanıydı. Buradaki 3 yıllık tecrübe, Cem’e finans dünyasının daha sıradışı ve girilmesi bir o kadar da zor olan “Hedge Fund/Private Equity” dünyasının kapılarını açtı. Sırasıyla önemli firmalarda portöy yöneticisi olarak çalıştı.
VE SONUNDA CEO’LUK
Ardından, Hacıoğlu’nun önüne, CEO’luk sunacak çok önemli bir fırsat çıktı.
Portföy yöneticiliğini yaptığı ve sıvı doğal gaz (LNG) üretip pazarlayan “Applied LNG” isimli bir firma hatalı yönetim sonucu iflas tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Şirketin başına geçmesi teklif edildi. Cem, eşi ve 5 aylık bebekleri Efe’yi de yanına alarak Dallas’a yerleşti. Hacıoğlu 15 ay içinde çökme eşiğinde olan “Applied LNG”yi ayağa kaldırmayı başardı.
Hedefi en büyük olmak
CEM Hacıoğlu’nun CEO koltuğuna otunmasının ardından Applied LNG’de elemanlar motive olmuş, temel faaliyet ve fonksiyonlar düzene girmiş ve borçlar yeniden yapılandırılmıştı. Hacıoğlu, genel merkezi üretim tesislerine daha yakın ve müşterilerin yoğun olduğu Los Angeles şehrine taşıdı.
300 MİLYON DOLAR
Kapasitesinin yüzde 45’ini kullanan fabrikayi yüzde 100 kapasiteye çıkardı, kapanmak üzere olan firmanın değerini 300 milyon dolara çıkardı. Ayrıca, dünyanın en büyük para fonlarından birini ikinci bir üretim tesisi açmak için şirkete yatırım yapmaya ikna etti. Hacıoğlu’nun şimdi hedefinde LNG konusunda en büyük ve öncü firma olmak var.
(hürriyet.com.tr)
16 Mayıs 2015 Cumartesi
Özgecan Aslan'ın katili linç mi edildi?
Mersin'de Özgecan Aslan'ı vahşi bir şekilde öldüren Suphi Altındöken'in tutuklu kaldığı Gaziantep Ceza ve Tutukevi'nde öldüresiye dövüldüğü iddia edildi!
Mersin'de 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ı vahşice katlederek öldüren Suphi Altındöken'in, tutuklu bulunduğu Gaziantep Ceza ve Tutukevi'nde diğer mahkumlarca darp edildiği iddia edildi.
İddialara göre Suphi Altındöken'e ait olan ve darp edildikten sonra çekildiği anlaşılan bir fotoğraf sosyal medyada paylaşılmaya başlandı. Aynı iddiaya göre Suphi Altındöken'e ilk müdahaleyi yapan doktorlar, hayati tehlikesi olduğunu belirtti.
Sosyal medyada bir anda hızla yayılmaya başlayan bu haber henüz resmi makamlar tarafından doğrulanmadı. (medyafaresi.com.tr)
Mersin'de 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ı vahşice katlederek öldüren Suphi Altındöken'in, tutuklu bulunduğu Gaziantep Ceza ve Tutukevi'nde diğer mahkumlarca darp edildiği iddia edildi.
İddialara göre Suphi Altındöken'e ait olan ve darp edildikten sonra çekildiği anlaşılan bir fotoğraf sosyal medyada paylaşılmaya başlandı. Aynı iddiaya göre Suphi Altındöken'e ilk müdahaleyi yapan doktorlar, hayati tehlikesi olduğunu belirtti.
Sosyal medyada bir anda hızla yayılmaya başlayan bu haber henüz resmi makamlar tarafından doğrulanmadı. (medyafaresi.com.tr)
15 Mayıs 2015 Cuma
"İftira ters tepti"
Hakkında ortaya atılan kaset iddialarının ardından lider eşlerine çağrı yapan MHP Milletvekili Meral Akşener’e lider eşlerinden destek geldi.
ERDOĞANLAR’DAN AKŞENER’E DESTEK TELEFONU
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener’i telefonla arayarak, kaset tartışmalarından dolayı derin üzüntü duyduklarını belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Van’da Valilik ziyareti yaptığı sırada gerçekleşen telefon görüşmesinde Erdoğan çifti, karalamalara asla itibar edilmemesi gerektiğini ve bu tür bir şeyi asla kabul edemeyeceklerini vurgulayarak Akşener’e desteklerini dile getirdiler.
Meral Akşener, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ve 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de kendisini arayarak destek verdiklerini açıkladı. Başbakanlık kaynakları da Sare Davutoğlu’nun Akşener’i aradığını doğruladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da Akşener’i arayarak yanında olduğunu söyledi. Bakan İslam, bu tür gayri ahlaki davranışların siyasette son bulması, bir daha da yaşanmaması gerektiğini belirterek, “Bir kadın siyasetçi olarak yanınızdayım” dedi.
''KİMSE ŞANTAJ YAPMADI''
Çok yorulduğunu, basın mensuplarına konuşmak istemediğini, sadece bazı canlı yayınlara çıktığını anlatan Akşener, son olarak Fox TV’de, kendisi hakkındaki iddiaları ortaya atan Latif Erdoğan’ı tanımadığını ancak Cemil Barlas ve ailesini tanıdığını söyledi. Akşener, “Bana alçak bir iftira atıldı ama nedeni MHP’nin yükselişi ve 17 Aralık’ta ortaya çıkan ‘yolsuzlukları’ eleştirmemdi. Cemaat mensubu olmakla suçlanıyorum ama ben buna ‘ha ha ha’ diyorum sadece. Çünkü 28 Şubat sürecinde mağdur olanlara en çok desteği ben vermiştim. Fethullah Gülen’in cemaatinden maaş almıyorum, kocam ya da oğlum veya ağabeyim, ekonomik anlamda en küçük bir menfaatim olmadı” dedi. Akşener, kasetin cemaatin elinde olduğu ve kendisine şantaj yapıldığı iddialarına da yanıt vererek, şöyle devam etti:
''TORUNUM OKUYACAK''
“Ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın. Şimdi bunu reddediyorlar. Cemaatin elinde olduğu söyleniyor. Bugüne kadar şantaja yönelik bir kelam eden olmamıştır. 59 yaşındayım, kayınvalidemle oturuyorum, aynı zamanda babaanne olmak üzereyim. Benim torunum yıllar sonra girip internete bunları okuyacak. Bu, aynı zamanda kadını siyasetten söküp atmak harekâtı. Kadının bedeni üzerinden yapılan bir saldırıya ilk tepki veren kişiyim ben. Daha çok kadının siyasete girmesi için gayret edeceğim. Kayınvalidem bütün gün elinde tespih dua ediyor bana, çok üzüldü. Ailem yanımda ve mücadelem sürecek.
‘BENİ ASIL VURAN...’
Beni asıl vuran, kanal yöneticilerinin tepkisizliği olduğu. Kanal sahipleri, Hasan Kalyoncu’nun çocukları. Rahmetli Hasan Kalyoncu, beni kızı gibi görürdü. Ne yapacaklar diye bekledim, ‘çıt’ yok. Sonra o kanalı yöneten Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tı ve milletvekili adayı oldu. Arkasından onun ağabeyi Serhat Albayrak yönetici oldu. Hepsi alçakça, şerefsizce iftiraya zımnen onay verdiler. Beni asıl vuran budur. O iki müptezel, küstah şahıs, program yapmaya devam ediyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.”
''Emine Hanım için İçişleri Bakanı’na gittim''
MERAL Akşener, programda 1999 yılında Emine Erdoğan için yaptığı bir girişimi de ilk kez açıkladı. Akşener, “Ben o dönem DYP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı’ydım. Bir gece saat 01.30’da beni Zahid Akman aradı. Tayyip Bey hapishaneye gitmiş, Emine Hanım evde yalnız. Kapısının önündeki polisler kaldırılmış. Dert anlatacak kimseyi bulamamışlar. Bula bula Meral Akşener bulunmuş. Demişler ki; ‘Akşener söver sayar. Bir kadın bir kadına destek çıkar.’ Gece uykumdan kalkıp, Kanal 7’ye telefonla katıldım. Canlı yayında her türlü sert sözü söyledim. İşte bugün o iğrenç insanlar, çemkiren insanlar o dönem bulunamıyordu kardeşim. O partililer de bulunamıyor, arana arana DYP’li Meral Akşener bulunuyor. Ben de ertesi gün gidip dönemin İçişleri Bakanı’ndan rica ettim ve gereği yapıldı. Bunlar ortamı öyle bir hale getirdiler ki yarın arayacak kimseyi bulamayacaklar” dedi.
Arınç: O iki kişi ihanet içindeler
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanvekili Meral Akşener hakkındaki iddialara ilişkin Kilis'te gazetecilere şunları söyledi: “ İki kişi çok büyük bir ihanet içerisindedirler, çok büyük bir iftira atmışlardır. Şüphesiz kendisi de buna karşı şeriatın kısasını uygulayacağını söylüyor. Benim ona aklım ermez ancak bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilir, dava açılmasını isteyebilir. Ben bu iddia ve iftiraların kesinlikle yalan olduğuna inanıyorum. Hanımefendiyi çok iyi tanıdığım için bunu söylüyorum. Meral Hanımefendi’nin, değerli eşinin ve biricik oğullarının nasıl mazbut bir yaşam sürdüğünü, ne kadar inançlı ve ibadetine düşkün bir hanımefendi olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla kimse bana kötü bir şey söyleyemez, söylememesi lazım” (hürriyet.com.tr)
ERDOĞANLAR’DAN AKŞENER’E DESTEK TELEFONU
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener’i telefonla arayarak, kaset tartışmalarından dolayı derin üzüntü duyduklarını belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Van’da Valilik ziyareti yaptığı sırada gerçekleşen telefon görüşmesinde Erdoğan çifti, karalamalara asla itibar edilmemesi gerektiğini ve bu tür bir şeyi asla kabul edemeyeceklerini vurgulayarak Akşener’e desteklerini dile getirdiler.
Meral Akşener, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ve 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de kendisini arayarak destek verdiklerini açıkladı. Başbakanlık kaynakları da Sare Davutoğlu’nun Akşener’i aradığını doğruladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da Akşener’i arayarak yanında olduğunu söyledi. Bakan İslam, bu tür gayri ahlaki davranışların siyasette son bulması, bir daha da yaşanmaması gerektiğini belirterek, “Bir kadın siyasetçi olarak yanınızdayım” dedi.
''KİMSE ŞANTAJ YAPMADI''
Çok yorulduğunu, basın mensuplarına konuşmak istemediğini, sadece bazı canlı yayınlara çıktığını anlatan Akşener, son olarak Fox TV’de, kendisi hakkındaki iddiaları ortaya atan Latif Erdoğan’ı tanımadığını ancak Cemil Barlas ve ailesini tanıdığını söyledi. Akşener, “Bana alçak bir iftira atıldı ama nedeni MHP’nin yükselişi ve 17 Aralık’ta ortaya çıkan ‘yolsuzlukları’ eleştirmemdi. Cemaat mensubu olmakla suçlanıyorum ama ben buna ‘ha ha ha’ diyorum sadece. Çünkü 28 Şubat sürecinde mağdur olanlara en çok desteği ben vermiştim. Fethullah Gülen’in cemaatinden maaş almıyorum, kocam ya da oğlum veya ağabeyim, ekonomik anlamda en küçük bir menfaatim olmadı” dedi. Akşener, kasetin cemaatin elinde olduğu ve kendisine şantaj yapıldığı iddialarına da yanıt vererek, şöyle devam etti:
''TORUNUM OKUYACAK''
“Ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın. Şimdi bunu reddediyorlar. Cemaatin elinde olduğu söyleniyor. Bugüne kadar şantaja yönelik bir kelam eden olmamıştır. 59 yaşındayım, kayınvalidemle oturuyorum, aynı zamanda babaanne olmak üzereyim. Benim torunum yıllar sonra girip internete bunları okuyacak. Bu, aynı zamanda kadını siyasetten söküp atmak harekâtı. Kadının bedeni üzerinden yapılan bir saldırıya ilk tepki veren kişiyim ben. Daha çok kadının siyasete girmesi için gayret edeceğim. Kayınvalidem bütün gün elinde tespih dua ediyor bana, çok üzüldü. Ailem yanımda ve mücadelem sürecek.
‘BENİ ASIL VURAN...’
Beni asıl vuran, kanal yöneticilerinin tepkisizliği olduğu. Kanal sahipleri, Hasan Kalyoncu’nun çocukları. Rahmetli Hasan Kalyoncu, beni kızı gibi görürdü. Ne yapacaklar diye bekledim, ‘çıt’ yok. Sonra o kanalı yöneten Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tı ve milletvekili adayı oldu. Arkasından onun ağabeyi Serhat Albayrak yönetici oldu. Hepsi alçakça, şerefsizce iftiraya zımnen onay verdiler. Beni asıl vuran budur. O iki müptezel, küstah şahıs, program yapmaya devam ediyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.”
''Emine Hanım için İçişleri Bakanı’na gittim''
MERAL Akşener, programda 1999 yılında Emine Erdoğan için yaptığı bir girişimi de ilk kez açıkladı. Akşener, “Ben o dönem DYP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı’ydım. Bir gece saat 01.30’da beni Zahid Akman aradı. Tayyip Bey hapishaneye gitmiş, Emine Hanım evde yalnız. Kapısının önündeki polisler kaldırılmış. Dert anlatacak kimseyi bulamamışlar. Bula bula Meral Akşener bulunmuş. Demişler ki; ‘Akşener söver sayar. Bir kadın bir kadına destek çıkar.’ Gece uykumdan kalkıp, Kanal 7’ye telefonla katıldım. Canlı yayında her türlü sert sözü söyledim. İşte bugün o iğrenç insanlar, çemkiren insanlar o dönem bulunamıyordu kardeşim. O partililer de bulunamıyor, arana arana DYP’li Meral Akşener bulunuyor. Ben de ertesi gün gidip dönemin İçişleri Bakanı’ndan rica ettim ve gereği yapıldı. Bunlar ortamı öyle bir hale getirdiler ki yarın arayacak kimseyi bulamayacaklar” dedi.
Arınç: O iki kişi ihanet içindeler
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanvekili Meral Akşener hakkındaki iddialara ilişkin Kilis'te gazetecilere şunları söyledi: “ İki kişi çok büyük bir ihanet içerisindedirler, çok büyük bir iftira atmışlardır. Şüphesiz kendisi de buna karşı şeriatın kısasını uygulayacağını söylüyor. Benim ona aklım ermez ancak bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilir, dava açılmasını isteyebilir. Ben bu iddia ve iftiraların kesinlikle yalan olduğuna inanıyorum. Hanımefendiyi çok iyi tanıdığım için bunu söylüyorum. Meral Hanımefendi’nin, değerli eşinin ve biricik oğullarının nasıl mazbut bir yaşam sürdüğünü, ne kadar inançlı ve ibadetine düşkün bir hanımefendi olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla kimse bana kötü bir şey söyleyemez, söylememesi lazım” (hürriyet.com.tr)
14 Mayıs 2015 Perşembe
Kadınları şantajla sanal seks kölesi yaptı!
Ukraynalı modelin dedektif gibi takibi Türkiye'de son buldu. Yüzlerce kadını şantajla sanal seks kölesine çevirdiği ortaya çıkan Türk, Türk polisi tarafından yakalandı.
Ukraynalı model Julia Starykh, webcam'de karşısındaki mankenlik ajansı yetkilisinin, soyunmasını ve bazı pornografik hareketler yapmasını istediğinde bir şeylerin yanlış olduğunu farketmişti.
"İşte o dakika anladım ki, eğer kabul edersem bütün hayatım mahvolacak. O an iğrenç bir his içimi kapladı"
Starykh herşeyin kendisini İtalya'nın ünlü mankenlik ajanslarından Urban Management'ın yıldız avcısı olarak tanıtan bir şahıstan gelen teklifle başladığını söylüyor. "Bana Milano'da gerçekleşecek bir mayo kataloğu için teklifte bulundu. Bu iş için bana 2 bin dolar vereceklerini söyledi. Söylediği rakam sektördeki ortalama rakamlara yakındı. Sonrasında bunun da onun taktiğinin bir parçası olduğunu anladım. Başlangıçta böyle bir ajansın beni seçmesi bana garip gelmişti. Çünkü ben mankenliği aslında hobi olarak yapıyordum. Fakat bana gönderdiği mektupta ajansın tüm internet sitelerinin adresi ve iletişim bilgileri vardı. Bunu kontrol ettim. Fakat iletişim kuracağım isimleri kontrol etmedim. bu büyük bir hataydı. Prensip olarak iletişim kurduğu tüm modellerle parayı ödemeden önce Skype üzerinden bir görüşme yaptığını söyledi.
Kabul ettim. Görüntülü görüşme sırasında benden iç çamaşırıyla kalmamı istedi. Bunu pek de garipsemedim. sonuçta bir mayo kataloğu içindi ve daha önce de bu türden görüşmeler yapıldığını duymuştum. Daha sonra göğüs ölçümden emin olmak istediğini söyledi ve sütyenimi çıkarmamı istedi. Ardından selülitlerimin olup olmadığını görmek istediğini söyledi. Tamamen çırılçıplak kalmamı istediğinde bir şeylerin ters gitmeye başladığını düşünmüştüm.
Bazı erotik hareketler talep ettiğinde artık her şeyden emin olmuştum. Bu bir mankenlik ajansından daha çok bir seks işçisi prodüksiyonu gibi görünüyordu. Bunu farkedip reddettiğimde photoshop'la başımı çıplak bir kadın vücuduna monte edebileceğini ve bunu tanıdığım her yere ve işyerime de gönderebileceğini söyledi. Hatta porno sitelere bile bu fotoğrafları göndermekle tehdit etti.
Konuşma öncesinde ismini Chris Brule olarak veren şahıs, bütün Skype, email, Viber ve Rusya'nın facebook'u olarak bilinen VK profilimle ilgili bilgileri öğrenmişti.
Bu sosyal paylaşım sitelerinden arkadaşlarımın listesine de ulaşmıştı. Buna karşılık tüm arkadaşlarımı listemden sildim. Kendisinin hacker olduğunu ve çalıştığım yeri de öğreneceğini ve fotoğrafları iş yerime de göndereceğini söyledi. Sonra beni bir porno siteye 'webcam kızı' olarak kaydetmekle tehdit etti. Kısa bir araştırmanın ardından bu adamın dünyanın dört bir yanından yüzlerce kurbanının olduğu ortaya çıktı. Uluslararası Modeller ve Menajerler Ajansı'yla (MAMA)irtibata geçen Julia, aynı isim nedeniyle yaklaşık 400-500 kadından telefon ve şikayet aldıklarını söyledi.
Aslında bu kişinin yaklaşık 2-3 yıldır aynı yöntemle yüzlerce kadını tuzağına düşürdüğü ve yakalanamadığı ortaya çıktı. MAMA'nın şikayetleri ile başlayan polis soruşturması bu kişinin izlerinin Türkiye'ye kadar ulaştığını ortaya çıkardı. Ve sonunda yüzlerce kadını iğrenç bir tuzağa sürükleyen E.Ç. isimli bu kişi Türk polisi tarafından yakalandı. (medyafaresi.com.tr)
Ukraynalı model Julia Starykh, webcam'de karşısındaki mankenlik ajansı yetkilisinin, soyunmasını ve bazı pornografik hareketler yapmasını istediğinde bir şeylerin yanlış olduğunu farketmişti.
"İşte o dakika anladım ki, eğer kabul edersem bütün hayatım mahvolacak. O an iğrenç bir his içimi kapladı"
Starykh herşeyin kendisini İtalya'nın ünlü mankenlik ajanslarından Urban Management'ın yıldız avcısı olarak tanıtan bir şahıstan gelen teklifle başladığını söylüyor. "Bana Milano'da gerçekleşecek bir mayo kataloğu için teklifte bulundu. Bu iş için bana 2 bin dolar vereceklerini söyledi. Söylediği rakam sektördeki ortalama rakamlara yakındı. Sonrasında bunun da onun taktiğinin bir parçası olduğunu anladım. Başlangıçta böyle bir ajansın beni seçmesi bana garip gelmişti. Çünkü ben mankenliği aslında hobi olarak yapıyordum. Fakat bana gönderdiği mektupta ajansın tüm internet sitelerinin adresi ve iletişim bilgileri vardı. Bunu kontrol ettim. Fakat iletişim kuracağım isimleri kontrol etmedim. bu büyük bir hataydı. Prensip olarak iletişim kurduğu tüm modellerle parayı ödemeden önce Skype üzerinden bir görüşme yaptığını söyledi.
Kabul ettim. Görüntülü görüşme sırasında benden iç çamaşırıyla kalmamı istedi. Bunu pek de garipsemedim. sonuçta bir mayo kataloğu içindi ve daha önce de bu türden görüşmeler yapıldığını duymuştum. Daha sonra göğüs ölçümden emin olmak istediğini söyledi ve sütyenimi çıkarmamı istedi. Ardından selülitlerimin olup olmadığını görmek istediğini söyledi. Tamamen çırılçıplak kalmamı istediğinde bir şeylerin ters gitmeye başladığını düşünmüştüm.
Bazı erotik hareketler talep ettiğinde artık her şeyden emin olmuştum. Bu bir mankenlik ajansından daha çok bir seks işçisi prodüksiyonu gibi görünüyordu. Bunu farkedip reddettiğimde photoshop'la başımı çıplak bir kadın vücuduna monte edebileceğini ve bunu tanıdığım her yere ve işyerime de gönderebileceğini söyledi. Hatta porno sitelere bile bu fotoğrafları göndermekle tehdit etti.
Konuşma öncesinde ismini Chris Brule olarak veren şahıs, bütün Skype, email, Viber ve Rusya'nın facebook'u olarak bilinen VK profilimle ilgili bilgileri öğrenmişti.
Bu sosyal paylaşım sitelerinden arkadaşlarımın listesine de ulaşmıştı. Buna karşılık tüm arkadaşlarımı listemden sildim. Kendisinin hacker olduğunu ve çalıştığım yeri de öğreneceğini ve fotoğrafları iş yerime de göndereceğini söyledi. Sonra beni bir porno siteye 'webcam kızı' olarak kaydetmekle tehdit etti. Kısa bir araştırmanın ardından bu adamın dünyanın dört bir yanından yüzlerce kurbanının olduğu ortaya çıktı. Uluslararası Modeller ve Menajerler Ajansı'yla (MAMA)irtibata geçen Julia, aynı isim nedeniyle yaklaşık 400-500 kadından telefon ve şikayet aldıklarını söyledi.
Aslında bu kişinin yaklaşık 2-3 yıldır aynı yöntemle yüzlerce kadını tuzağına düşürdüğü ve yakalanamadığı ortaya çıktı. MAMA'nın şikayetleri ile başlayan polis soruşturması bu kişinin izlerinin Türkiye'ye kadar ulaştığını ortaya çıkardı. Ve sonunda yüzlerce kadını iğrenç bir tuzağa sürükleyen E.Ç. isimli bu kişi Türk polisi tarafından yakalandı. (medyafaresi.com.tr)
Whatsapp üzerinden kadınları pazarlıyorlar
Sakarya Emniyet Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği ekipleri bazı kişilerin Adapazarı, Serdivan Ferizli ile Karasu İlçesi’nden kiraladıkları evlerde para karşılığında fuhuş yaptırdıklarını belirledi
Bu tespit sonrasında yapılan takipte R.E., N.K., N.E. ve R.Y.’nin internette popüler mesajlaşma aracı Whatsapp üzerinden pazarlık yaptıkları kişilerle anlaşıp kadınları pazarladıkları belirlendi.
Kadın satıcılarının internet üzerinden pazarladıkları kadınların fotoğraflarını da göndererek müşterilerin beğenisine sundukları tespit edilince önceki gün fuhuş yaptıran ve aracılık yapan kişilere yönelik baskın yapıldı.
Eş zamanlı olarak yapılan aramada R.E., N.K., N.E ve R.Y ile Gürcistan ve Türkmenistan vatandaşı N.K (35) E.M. (33), M.P. (29), Z.A. (28), J.İ. (37), Ş.S. (35) gözaltına alındı.
AİDS ŞÜPHESİ VAR!
Kadınların yaklaşık 4 aydır Adapazarı, Serdivan, Ferizli ve Karasu İlçesi’nde fuhuş yaptırıldığı belirlenirken kadınlardan birinin AIDS süphesi bulunduğu belirtildi.
Kadınlardan alınan kan örnekleri tahlile gönderilirken Whatsapp üzerinden fuhuş yaptıran 4 kişi adliyeye sevk edildi. DHA
Bu tespit sonrasında yapılan takipte R.E., N.K., N.E. ve R.Y.’nin internette popüler mesajlaşma aracı Whatsapp üzerinden pazarlık yaptıkları kişilerle anlaşıp kadınları pazarladıkları belirlendi.
Kadın satıcılarının internet üzerinden pazarladıkları kadınların fotoğraflarını da göndererek müşterilerin beğenisine sundukları tespit edilince önceki gün fuhuş yaptıran ve aracılık yapan kişilere yönelik baskın yapıldı.
Eş zamanlı olarak yapılan aramada R.E., N.K., N.E ve R.Y ile Gürcistan ve Türkmenistan vatandaşı N.K (35) E.M. (33), M.P. (29), Z.A. (28), J.İ. (37), Ş.S. (35) gözaltına alındı.
AİDS ŞÜPHESİ VAR!
Kadınların yaklaşık 4 aydır Adapazarı, Serdivan, Ferizli ve Karasu İlçesi’nde fuhuş yaptırıldığı belirlenirken kadınlardan birinin AIDS süphesi bulunduğu belirtildi.
Kadınlardan alınan kan örnekleri tahlile gönderilirken Whatsapp üzerinden fuhuş yaptıran 4 kişi adliyeye sevk edildi. DHA
Doğum sırasında karnında unutulan cep telefonu titreşince ortaya çıktı
Ürdün’ün başkenti Amman’da sezaryenle doğum yapan bir kadın, doğumu gerçekleştiren doktorun karnında cep telefonu unuttuğunu ve olayın da karnındaki telefonun titreşmesiyle ortaya çıktığını iddia etti. Skandalı meclise taşıyan bir vekil, hükümetin istifasını istedi.
Gulf News’un haberine göre, Hanan Mahmoud Abdul Karim adlı 36 yaşındaki bir kadın Amman’daki bir özel hastanede sezaryenle doğum yaptı.
4.8 kilo ağırlığında bir erkek bebek dünyaya getiren kadın bebeğiyle eve döndükten bir süre sonra karnında bir titreşim hissetti. Bu olayla beraber kadının karnındaki sancılar da arttı.
Kentteki bir devlet hastanesine kaldırılan kadının röntgeni çekilince 7 santimlik bir yabancı cisim tespit edildi. Derhal ameliyata alınan kadının karnından bir cep telefonu çıktığı ileri sürüldü.
MECLİSE TAŞINDI
Olay Ürdünlü Milletvekili Salim Al Bataynah tarafından Meclis’e de taşındı. Al Bataynah 21’inci yüzyılda böyle bir hatanın kabul edilemeyeceğini belirterek hükümetin istifasını istedi.
Ürdün sağlık bakanlığı ise kendilerinde böyle bir olaya ilişkin bilgi bulunmadığını kaydederek olayın araştırılacağını duyurdu. DHA
Gulf News’un haberine göre, Hanan Mahmoud Abdul Karim adlı 36 yaşındaki bir kadın Amman’daki bir özel hastanede sezaryenle doğum yaptı.
4.8 kilo ağırlığında bir erkek bebek dünyaya getiren kadın bebeğiyle eve döndükten bir süre sonra karnında bir titreşim hissetti. Bu olayla beraber kadının karnındaki sancılar da arttı.
Kentteki bir devlet hastanesine kaldırılan kadının röntgeni çekilince 7 santimlik bir yabancı cisim tespit edildi. Derhal ameliyata alınan kadının karnından bir cep telefonu çıktığı ileri sürüldü.
MECLİSE TAŞINDI
Olay Ürdünlü Milletvekili Salim Al Bataynah tarafından Meclis’e de taşındı. Al Bataynah 21’inci yüzyılda böyle bir hatanın kabul edilemeyeceğini belirterek hükümetin istifasını istedi.
Ürdün sağlık bakanlığı ise kendilerinde böyle bir olaya ilişkin bilgi bulunmadığını kaydederek olayın araştırılacağını duyurdu. DHA
"Kırmızı rujlu kız" yaşam savaşını kaybetti
Kanser tedavisi gören, sosyal medyada hastalığına yönelik mesajlarla tanınan Fisun Yurdusever, Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi'nde yaşam mücedelesini kaybetti.
Sosyal medyada "hastalığıyla konuşarak ve dalga geçerek" attığı mesajlarla dikkati çekmesinin ardından kendisi için kampanya başlatılan 21 yaşındaki kanser hastası FisunYurdusever, yaşamını yitirdi.
Sosyal medyada "hastalığıyla konuşarak ve dalga geçerek" attığı mesajlarla dikkati çekmesinin ardından kendisi için kampanya başlatılan 21 yaşındaki kanser hastası FisunYurdusever, yaşamını yitirdi.
Bir süredir Bursa Acıbadem Hastanesi'nde kanser tedavisi gören Yurdusever, sevk edildiği Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu.
Bir yıl önce mide kanserine yakalanan ve organı alındıktan sonra kanserli hücreler kemiklerine de sıçrayan Yurdusever için sevenleri tarafından sosyal medyada "Kırmızı rujlu kız, mekanın cennet olsun" şeklinde başsağlığı mesajları yayınlandı.
Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman da Fisun Yurdusever ile bir röportaj yapmış, mücadelesini onun ağzından aktarmıştı.
Sosyal medyada Fisun Yurdusever'in ardından paylaşılanlar:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)