14 Mayıs 2015 Perşembe

Erdoğan ve eşi gözyaşlarını tutamadı

Arnavutluk’un Başkenti Tiran’a bağlı Preza’da köyünde açılan Tarihi Kaleiçi Camisinin açılışında Aziz Mahmut Vakfı İşkodra İmam Hatip Okulu öğrencileri tarafından seslendirilen ’Biz kısık sesleriz’ şiiri ve ilahiler nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ile Aile Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam gözyaşlarına hakim olamadı.


Miting havasında yapılan Preza’da Tarihi Kaleiçi Camisi’nin açılışında yaklaşık 8 bin kişi katıldı. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un selamlama konuşması da yaptığı törende, açılış kurdelası kesilmeden önce Emine Erdoğan engelli bir çocuğun yanına giderek bir süre sohbet etti. Törende, Tiran Müftüsü Ülli Gurra günün anlamına Erdoğan’a Preza camisinin fotoğrafı olan bir tablo hediye etti. ’Yiğit adam İşkodra sizinle gurur duyuyor’, ’Müslüman’ların gururu Recep Tayyip Erdoğan’, ’Yeni Türkiye Balkanlar’a ümit ve cesaret verdi’ yazılı pankartlar dikkat çekerken Prezadalılar Erdoğan’a sevgi gösterisinde bulundu. Törende, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez dua ettirirken, Dünya Bektaşi Liderliği Başdede Hacı Dede Edmond Brahimaj da açılış kurdelası kesenler arasında yeraldı.

Ümit KOZAN/ TİRAN,(Arnavutluk),(DHA)



13 Mayıs 2015 Çarşamba

Siz hiç cennete yazılan bir mektup okudunuz mu?

Soma'da hayatını kaybeden 301 madenciden Ali Yüksel'in kızı Türkan Yüksel'in facianın yıldönümünde babasına yazdığı mektup, yürekleri dağladı. Türkan, babasına "Cennette mutlu bir şekilde bizi bekle" diye seslendi.

Madende hayatını kaybeden 301 işçiden Ali Yüksel'in ikiz çocukları Türkan ve Furkan Yüksel'in babaları için yazdığı mektup ve resmi görenler gözyaşlarını tutamadı. Türkan babasının mezarına mektup, Furkan ise çizdiği madenci fotoğrafını bıraktı.

"CEZALILAR CEZALARINI ÇEKECEK"
Madende can veren 301 işçiden birisi olan Ali Yüksel’in kızı Türkan Yüksel babası için yazdığı mektubu mezarının başına bıraktı. Mektubuna "13 Mayıs'ta içimiz yandı ama hala çok üzgünüm babacığım" diye başlayan küçük çocuk, "Seni çok özledik. 1 Mayıs İşçi Bayramı'nı sensiz geçirdiğim için çok üzgünüm" yazdı.

Adalete olan inancını da mektubuna yansıtan Türkan, "Cezalılar cezalarını çekecekler, içinde hiç kuşku kalmasın" diyerek, babasına seslendi

"CENNETTE BİZİ BEKLE"
Küçük çocuğun mektubunu bitirdiği, "Cennette mutlu bir şekilde bizi bekle babacığım. Ben pilot olacağım, senin yüzünü kara çıkarmayacağım" sözleri ise yürekleri dağladı.

Türkan Yüksel, mektupta ayrıca, kardeşinin, kendisinin, annesinin ve köpeğinin resmini de çizdi.



KARDEŞİ DE MADEN OCAĞI ÇİZDİ
Türkan Yüksel, babasına hitaben bu duygusal mektubu yazarken, erkek kardeşi ise maden ocağı resmini, Ali Yüksel'in mezarı başına bıraktı.

İşte o mektup ve resim:



ANNE ERGÜL: BENDEN HABERSİZ HAZIRLAMIŞLAR
Anne Ergül Yüksel ağlamaktan zor konuşarak, "Benden habersiz dün gece hazırlamışlar. Ben de mezarlıkta okudum. Şimdi ise çok kötüyüm" dedi. Anne Yüksel, "Yazın herkesin çocugu çiçek böcek resmi çizerken, onlar göçmüş maden resmi çiziyor, ölmüş babalarına mektup yazıyor" şeklinde konuştu.

"Törende uyuya kalan bakan idam edildi"

Kuzey Kore Savunma Bakanının, bir törende uyuduğu için idam edildiği öne sürüldü.


Güney Kore istihbaratı, Kuzey Kore Savunma Bakanı Hyon Yong-Chol'un idam edildiğini bildirdi.

Kuzey Kore Savunma Bakanının , ülkenin lideri Kim Jong-un'un katıldığı bir törende uyuya kaldığını ve talimatlarını da yerine getirmediğini kaydetti.

Savunma Bakanının, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un'a sadakatsizlik ve saygısızlıkla suçlandığı tahmin ediliyor.

Hyon'un 30 nisan'da uçaksavar ateşiyle kurşuna dizildiği belirtiliyor.


Hyon Yong-Chol

(Kaynak:ntvmsnc.com.tr)

Demirel hastaneye kaldırıldı! Durumu ağır..

Durumunun ağırlaştığı öğrenilen Süleyman Demirel Güven Hastanesi'ne kaldırıldı.


Güven Hastanesi yetkilileri, Demirel’in durumuna ilişkin olarak, “Üst solunum yolları enfeksiyonu nedeniyle hastanemize geldi. Gerekli tetkikler yapılıyor. Tedavisine bir süre hastanemizde devam edeceğiz. Ağır bir durum sözkonusu değil” bilgisini verdiler.

Süleyman Demirel'in yürümekte zorlandığı için ambulansla hastaneye götürüldüğü belirtildi.

Selfie çekerken canından oldu

Romanya'da park halindeki bir trenin üzerinde telefonuyla selfie çekmeye çalışan genç bir kadın, elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi.


St. Spiridon Hastanesi'nin sözcüsü Lucian Cernahonschi, cuma günü ülkenin kuzeydoğusunda Iasi kentinde, 18 yaşındaki Anna Ursu'nun park halindeki bir trenin üzerinde selfie çekmeye çalışırken yüksek gerilim hattına dokunduğunu ve vücudunda ağır yanıklar oluştuğunu açıkladı.


Cernahonschi, genç kızın nakledildiği Bükreş Yanık Hastanesi'nde Pazar günü hayatını kaybettiğini söyledi.

Ursu'nun olay sırasında hafif yaralanan 17 yaşındaki arkadaşının da St. Maria Hastanesi'nde tedavisinin sürdüğü belirtildi. (milliyet.com.tr)

Emine Şenlikoğlu, gözaltına alındı

Yazar Emine Şenlikoğlu, Adnan Oktar'ın şikayeti üzerine açılan bir dava kapsamında ifadesi alınmak üzere, Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındı


Yazar Emine Şenlikoğlu, Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındı. Şenlikoğlu, twitter'dan yaptığı açıklamada, Adnan Oktar'ın şikayeti üzerine, ifadesi alınmak üzere gözaltına alındığını duyurdu.

Emine Şenlikoğlu, attığı tweet'lerde havalimanı nezaretinde gözaltında tutulduğunu belirtirken, "Allah'tan havalimanı modern hücresi karanlık degil. Üzüldüm, çünkü gideceğim yerde çok önemli işim vardı" şeklinde ifadelerde bulundu. DHA

12 Mayıs 2015 Salı

Değer Deniz tecavüze mi uğradı?

Evinde öldürülen şarkıcı Değer Deniz yakınları tarafından yarı çıplak halde bulunmuştu. Savcılık Adli Tıp'tan tecavüz raporu istedi.


Şarkıcı Değer Deniz 6 Mayıs'ta İstanbulBeyoğlu Kuloğlu Mahallesi Güllabici Sokak'taki evinde boğulmuş olarak bulunmuştu. Değer Deniz'in ellerinin telefon şarj kablosu ile bağlandığı ve bir çanta kayışı yardımıyla boğulduğu saptanmıştı.

Soruşturmada şok bir detay ortaya çıktı. Kapıyı çilingire açtıran kardeşi Orhan Deniz tarafından bulunan cesedin yarı çıplak olduğu belirlendi. Şarkıcının öldürülmeden önce tecavüze uğrayıp uğramadığı savcılıkça araştırılmaya başlandı.

Eve sadece hırsızlık için girdiğini öne süren 17 yaşındaki katil zanlısının evlilik dışı beraberlikten bir çocuğunun dünyaya geldiği öğrenildi. Nikahsız eşinin evi terk etmesi sebebiyle çocuğunu göremeyen C.M.'nin bir süredir maddi sorunlar yaşadığı, olay günü Beyoğlu'nda Değer Deniz'in evine hırsızlık yapmak üzere girdiği anlaşıldı. C.M. tutuklanarak Maltepecezaevi'ne gönderildi.

(medyaafaresi.com.tr)

Kenan Evren’in kızı : 70 milyonun 60 milyonu takdirle anıyor

Kenan Evren’in kızı Şenay Gürvit, dün akşam CNN Türk’te Mirgün Cabas’ın hazırladığı ‘Her Şey’e canlı yayında bağlandı. “70 milyonun 60 milyonu Evren Paşa diye takdirle anıyor” diyen Gürvit şöyle konuştu:

''Böyle bir babaya sahip olduğumuz için çok mutluyuz. Çok babacan, dürüst, hiç kin tutmayan, herkese iyilik yapmayı seven, şimdiki televizyonlardaki söylenenleri hak etmeyen bir insandı. Onun için söylenenleri kabul etmemiz mümkün değil. Onun için biz Meclis’te tören istemedik. Gerek görmedik. Hiç bunları hak etmediğini düşünüyorum. O günden bu güne aynı anayasayla görev yapılıyor. Tek başına iktidar olan bir hükümet bir anayasayı değiştiremez miydi? İşlerine gelince anayasa değiştirilsin, işlerine gelmeyince... Olmaz öyle şey. Halka yanlış bilgiler vermemek lazım. Babam çok dürüst bir adamdı, ailecek alnımız ak. Onların hiçbirini haketmedi. Allah ona yattığı yerde rahatlık versin. Ne dedi. ‘Ben gene o şartlarda olsa yine aynı şeyi yapardım’ dedi. Bunu da saklamadı. Hiç yalpalamadı ki, şimdikiler gibi. Hiç kıvırtmadı yani. Şimdiki Türkiye’nin ortamı çok mu güzel. Askerler boşu boşuna içeri girdiler Genelkurmay Başkanı dahil. Tekrar onları tahliye ettiler. Onların canı yok muydu? Kimin sesi çıktı? Şimdi ‘biz yanlış yönlendirilmişiz’.. Yok böyle devlet yönetilmez. 12 Eylül öncesi canı yananları üniversiteye gidenleri. Herkes diyorki çocuklarımız Evren Paşa sayesinde okudu. Babam mı astırdı onları? Asın mı dedi? Olayları o günün şatları içinde her şey saptırılıyor. Herşey saptırılıyor. Medya o kadar güzel yönlendiriyorki. Bazı öyle profesörleri televizyonda görüyorum. Şaşırıp kalıyorum. Toplumu da yanlış yönlendiriyor. Babamın Yargıtay’da devam eden dosyası vardı. Evet. Haksızlık olduğunu düşünüyorum. Babam er olarak vefat etseydi herkes bayram mı edecekti. Medya, toplum bunu mu istiyor? Hayır... İnanın 70 milyonun 60 milyonu Evren Paşa diye takdirle anıyor. Geri kalan 10 milyonda öyle ansın bizim için hiçbir önemi yok.”

CENAZESİ BUGÜN

Ak Parti, CHP, MHP ve HDP, Evren’in bugünkü cenaze törenine katılmayacaklarını açıkladı. Evren için Genelkurmay’da tören yapılacak. Evren, Ahmet Hamdi Akseki Camisi’nde öğleyin kılınacak cenaze namazından sonra Devlet Mezarlığı’nda toprağa verilecek.

İngiliz usulü ‘Avam’ ihanet

İngiliz Avam Kamarası Başkanı’nın karısı, kocasının kuzeniyle ilişki yaşadığını itiraf etti. Ama o kuzen de onu aldatıp kendi karısına dönünce, isyan etti: Kalbimi kırdı!


İngiltere’de Avam Kamarası Başkanı John Bercow’un eşi Sally, kocasının kuzeni Alan Bercow ile yasak bir ilişki yaşadığı yönündeki iddiaları doğruladı.

Daily Mail gazetesine yaptığı açıklamada, kuzen Alan Bercow’un da birkaç hafta önce kendisini terk edip karısına geri döndüğünü belirten Sally Bercow (45), “Kalbim kırık” dedi.

Sally Bercow sözlerine, “Ben çok ama çok kötü bir eşim. John eğer beni geri isterse, çıldırmış demektir”  diyerek devam etti.

Kuzen Alan Bercow’un (57) kendisi gibi avukat olan eşi ise, İngiliz basınına, “Ben zaten Sally’den de John’dan da hiç hoşlanmazdım. Başka birşey söylemek istemiyorum” demekle yetindi.



‘OFİSTE’ YATIYOR

Sally ve John Bercow’un 3, Alan ve Erica Bercow’un ise bir çocuğu bulunuyor. John Bercow’un, karısının ilişkisini öğrenmesi  üzerine parlamento binasındaki dairesinde konakladığı, Sally Bercow’un ise çocukları ile ailenin Battersea semtindeki evinde, kaldığı belirtiliyor.

GEÇEN YIL DA YAKALANDI

Sally Bercow, geçen yıl da bir doğum günü partisinde, Afrika asıllı bir dansçı ile öpüşürken kameralara yakalanmıştı. Sally Bercow, fotoğraf bütün İngiliz ve hatta ardından da dünya basınında yayımlanınca, “John’la evliliğimde problem yok. Kimseye hesap vermem gerektiğini de düşünmüyorum. Utanılacak birşey yapmadım” demişti. (kaynak:hürriyet.com.tr)

Bülent Arınç: Yargıya duyulan güven yüzde 20'ye düştü

Yargıya duyulan güvenin yüzde 20'lere düştüğünü söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Çok güzel saraylar yaptık ama adalete duyulan güveni artıracak çok çalışmalar yapmamız lazım'' dedi.

Habertürk televizyonunda katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Arınç, şunları söyledi:  

“Ölüm büyük şey. Peygamberimizden öğrendiğimiz de odur. Yani, ölünün arkasından, mümkünse kötü şeyler konuşmamak, onun varsa iyilikleri üzerine konuşmak da bir adettir, bir gelenektir ama buna mecbur olmadığınız zamanlarda, insan kendi düşüncelerini, belki çok fazla da dillendirmeden kendi derununda saklayabilir. Arkadaşlar bu konuyu soracak kimse bulamayınca, benim bulunduğum toplantıya pusu kurmuşlar. Benden öncekiler ‘bu konuda konuşmayacağım’ demiş, hiç kimse ağzını açmamış. Bizim de kötü bir huyumuz var, sorulduğu zaman cevap veriyoruz. Onlara 12 Eylül 1980 darbesinden mağdur olan bir insan olarak çok iyi şeyler söyleyemeyeceğimi ifade ettim ve büyüklerimizden duyduğum bir duayı tekrarladım. O da ‘Allah, rahmete müstahak olanlara rahmet etsin’ sözüdür.

ÇOK GÜZEL SARAYLAR YAPTIK

Üzüldüğüm şey şudur, kalkınmada çok iyiyiz ama adalette acaba o kadar iyi miyiz? Biz zamanlar adalet sarayı açarken ‘sarayı yaptık da sıra adalete geldi’ demiştim. Bir ülkede yargıya duyulan güven yüzde 20’lere inmişse, yargı aynı zamanda adaletle eş anlamlıysa başımızı ellerimizin arasına alıp çok düşünmemiz lazım. Adalet yerlerde sürünürse, yargı itibar kaybederse bundan ülke zarar görür. Bütün insanlar hak ve adalet noktasında kuşkuya düşerler. Çok güzel saraylar yaptık ama adalete duyulan güveni artıracak çok çalışmalar yapmamız lazım.

ATATÜRK DAHİ YANINDAN AYIRMAZDI

Atatürk dahi Diyanet İşleri Başkanını yanından ayırmaz, protokolde ona önemli yer verirdi. Anayasamızda da Diyanet İşleri Başkanlığımızın çok önemli bir yeri vardır. Eskiden Siyasi Partiler Kanununda bir siyasi parti Diyanet İşleri Başkanlığını kaldırmayı tüzüğüne ve programına koyarsa o parti kapatılıyordu. Daha sonra bu madde kaldırıldı. Diyanet İşleri Başkanlığının konumu bugüne kadar gelmiş onlarca hükümet, onlarca cumhurbaşkanı, onlarca başbakan tarafından hiçbir zaman tartışılmamıştır. Varlığı önemsenmiştir, Anayasa içinde yer almasına da dikkat edilmiştir.
Burada sadece Sünni inanca yönelik hizmetlerin yapıldığı söyleniyor. Evet ,Türkiye’de Sünni inanca mensup insanlar sayıca çok olabilirler ama bugün Din ve Ahlak Bilgisi derslerinde dahi Alevilik de bir şekilde öğretilmekte, diğer mezheplerden de bahsedilmektedir.

KOALİSYON SÖZÜNÜ AĞZINA ALMAZ

Diğer partilerin tek başına iktidar olma hayali de hevesi de yok. HDP’nin yüzde 10’u aşma meselesi var. MHP, yüzde 15’i aşma iddiasında. Yüzde 17 olur, 18 olur. Onların da tek başına iktidar olma hayali de hevesi de yok. CHP’nin en büyük iddiası 30’ları geçmek, 35’lere ulaşmak. Onun da en büyük iddiası 35 ise bununla iktidar olmanın yolu diğer bütün partilerin barajın altında kalmasıdır. Dolayısıyla bu 3 partinin tek başına gelme ihtimali, kendilerinde de böyle bir hedef bulunmadığına göre söyleyecekleri tek şey ‘biz koalisyon kurabiliriz’ sözüdür. Peki ‘AK Parti gitsin de bu 3 parti bir koalisyon kursun’ derseniz buna Türkiye’de kaç kişi ‘evet’ der. Böyle bir koalisyondan Türkiye’ye fayda gelir mi? Hiçbir AK Partili koalisyon sözünü ağzına almaz, hiçbir AK Partili koalisyon ihtimaline kapı açmaz.” (hürriyet.com.tr)

Barbaros Şansal gözaltına alındı

Ünlü modacı Barbaros Şansal, KKTC'nin başkenti Lefkoşa'daki Ercan havalimanında üzerinde uyuşturucu bulunarak gözaltına alındı.

Girne'de ev satın alarak Ada'da yaşamaya başlayan Şansal ülkeye giriş yaparken narkotik polisi köpeği uyarı verdi. Yapılan aramada, Şansal'ın üzerinde 6 gram hint keneviri bulundu.

Narkotik şubede sorgusu süren Şansal, tutuklanmak üzere Lefkoşa Kaza Mahkemesi'ne çıkartılacak.

Edinilen bilgilere göre Kıbrıs’ta uygulanan prosedür, uyuşturucu suçu ile yargılanan kişinin pasaportuna el konuluyor. Şansal’ın da yargılama bitene kadar Kıbrıs’tan çıkmasına izin verilmemesi söz konusu olabilir.

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Dilekçeyi teslim et Bağ-Kur borcundan kurtul

1.3 milyon Bağ-Kur'lunun borçlarının silinme yöntemi belirlendi. Genelgeye göre, dilekçe ile müracaat edenlerin borçları hemen silinecek, emeklilik ve hastane hizmetleri açılacak.


Devlete borcu olduğu için emekli olamayan ya da hastane hizmetlerinden yararlanamayan 1.3 milyon Bağ-Kur'lunun borçlarından kurtulması için yapılacak işlemler belirlendi. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), yayımladığı genelge ile borcun nasıl silineceğini açıkladı. Böylece borcu olan vatandaşlar için süreç de başlamış oldu. Genelgeye göre; şirket ortakları da dahil tüm Bağ-Kur'lular borç sildirmeden yararlanabilecek. Tarım Bağ-Kur'luları ve esnaf da kapsamda olacak. Borçları sildirmek için en önemli şart ise borç süresinin en az 12 ay olması. Buna göre, 30 Nisan 2015 tarihi itibariyle geriye doğru en az 12 ay borcu olan her Bağ-Kur'lu, borcunu tamamen sildirebilecek. 12 aydan daha az borcu olanlar ise yasadan yararlanamayacak ama onlar da borçlarını yapılandırarak taksitler halinde ödeyebilecek.

İSTEYEN TEMMUZ'U BEKLER
Borçları sildirmek için 3 aylık bir süre öngörüldü. Bu süre 31 Temmuz 2015'te sona erecek. Bu tarihe kadar borcunu ödemeyen, yapılandırmayan herkes sildirme işleminden yararlanacak ve kurum kendiliğinden borçları silecek. Borçlarla birlikte hizmetler de dondurulacak ve ileride istenirse yeniden para ödenerek emeklilik hesabına katılacak. Ama ödeme yapılırken o zaman geçerli olan asgari ücret baz alınacak.

DİLEKÇE HIZLANDIRACAK
Temmuz ayını beklemek istemeyenler ise bağlı bulundukları SGK müdürlüğüne başvurarak bir dilekçe ile hemen borçlarından kurtulabilecek. Dilekçe verildikten sonra işlemler başlatılacak ve borçlar silinecek. Borcu silinen tüm Bağ-Kur'lular, eğer emeklilik şartlarını taşıyorlarsa hemen emekli olacak. Taşımıyorlarsa bu kez alamadıkları hastane hizmetlerine kavuşacak ve emeklilik için primlerini ödemeye başlayabilecek.

YAPILANDIRANA VAR
Borcunu daha önce çıkan yapılandırma yasalarından yararlanarak taksitlendirenler için de hak tanındı. Bu vatandaşlar, taksitleri ödemeye başlamış olsalar da 3 aylık sürenin sonunu beklemeden bağlı bulundukları SGK müdürlüğüne dilekçe ile başvurarak borçlarından kurtulacak. Böylece artık taksit ödemeyecekler ama sildirdikleri borca karşılık gelen hizmetleri de dondurulacak. İleri de isterlerse bu süreleri yeniden canlandırabilecekler.

TAMAMI ÖDENECEK
Borcunu ileride canlandırmak isteyen Bağ-Kur'lular, sildirdikleri sürenin tamamını ödemek zorunda kalacak. Bir kısmını ödemek gibi bir uygulama olmayacak. Bu arada borcunu yapılandırmayıp peşin ödeyenler ise yasadan yararlanamayacak. Geriye doğru bir silme işlemi olmayacak.

ÖNCE ÖDE SONRA BEKLE
Sosyal güvenlik uzmanımız Ali Şerbetçi, emeklilik için belli bir süreye ihtiyacı olan vatandaşlara şu bilgiyi verdi: "Söz gelimi 3 yıl borcunuz var ama 3 aya ihtiyacınız var. Bu 3 aylık kısmı önceden ödeyip sonra borcu sildirirseniz ileride hizmetleri yeniden canlandırmak istediğinizde 3 yılın tamamını ödemek zorunda kalmazsınız."

ADIM ADIM iŞLEMLER
Bağ-Kur'lu olmanız gerekiyor.

Borç süresinin 12 ay ve daha fazla olması şartı aranıyor.

Hemen sildirmek için dilekçe vermeniz şart.

Dilekçe vermeyenler için son tarih 31 Temmuz 2015.

Borcunu yapılandıranların mutlaka dilekçe vermesi isteniyor.

Dilekçeler bağlı bulunulan SGK müdürlüğüne veriliyor.

Borcun tamamı siliniyor ve hizmetler donduruluyor.

BAŞVURU NASIL YAPILACAK ?
Aşağıda örneği bulunan dilekçe ile müracaat etmeniz gerekiyor.

Eğer 3 aylık süreyi beklemeyecekseniz, 1 numaralı kutucuğu işaretleyin.

Eğer 6552 sayılı Kanun kapsamında borcunuzu yapılandırarak taksitlendirmişseniz, 2 numaralı kutucuğu işaretleyin.

6183 sayılı Kanun kapsamında borcunuzu yapılandırarak taksitlendirmişseniz, 3 numaralı kutucuğu işaretleyin.

(Kaynak:sabah.com.tr)

10 Mayıs 2015 Pazar

Fethullah Gülen cemaati iktidara nasıl yenildi?

Akşam Gazetesi yazarı Ethen Mahçupyan, İktidar ile paralel yapı arasındaki çatışmayı analiz etti. İşte o yazı; 

CEMAAT UYDURUK SORUŞTURMALARIN HEPSİNDEN SONUÇ ALMIŞTI

Geçmişte Gülen cemaatinin yapmış olduğu gayrı meşru tasarrufları bugünün sert tutumuyla mukayese ederek eşitlik üretmek mümkün değil. Gülen cemaati Balyoz davasını sulandırmanın ötesinde İzmir'deki casusluk ve Muş'taki Taşhiye davası örneklerinin gösterdiği üzere uyduruk soruşturmalar üzerinden örgütsel alan açma girişimlerinde bulundu. Selam Tevhid dosyası ile hayali bir gerçeklik üreterek olası siyasi rakiplerin tasfiyesine girişti. Bürokraside personel ve güvenlik şubelerinin kontrolünü ele geçirmekle yetinmeyip, KPSS suistimali sayesinde kadrolarını yığın halinde devlete taşıdı. Buna binlerce insanın dinlenmesini, MİT kamyonlarının aranmasını, Hakan Fidan müdahalesini ve 17/25 Aralıkta olası yolsuzluk üzerinden sahneye konan darbe girişimini ekleyebiliriz.

İKTİDARLA SAVAŞTA GELİNEN NOKTA: AÇIK BİR YENİLGİ!

Ortada bir simetri yok… Gülen cemaatinin yaptıkları yanında maalesef hükümet tutumunun pek bir ağırlığı kalmıyor. Gelinen nokta ise açık bir yenilgi… Hareketin toplumsal meşruiyet zemini buharlaştığı ölçüde, ancak yabancı destekle ayakta kalınabilecek bir noktaya sürüklenildiği anlaşılıyor.

BÜROKRASİYİ TEKELİNE ALAN FETULLAH GÜLEN NEDEN BAŞARISIZ OLDU?

Aslında bu beklenen bir sonuç değildi ve gerçekten de ortada eşitsiz bir tablo bulunmaktaydı. Gülen cemaati yıllardır parlak gençleri kendi kurumlarında yetiştirip bürokrasiye yerleştiriyordu. Ayrıca iş dünyasındaki gücünü küresel zemine yayma becerisini göstermişti. Medya bu bariz üstünlüğün sergilendiği yerdi ve gündemin dizginlerini kontrol ediyordu. Daha önemlisi Cemaat'in yargı, polis ve bürokrasi içindeki uzantılarıydı. Uygun polis-savcı-yargıç bileşimleri herkes için suç yaratma ve cezalandırma imkanı üretmekteydi. Buna Gülen cemaatinin AKP'nin sosyal yapısı içinde de son derece yaygın ve yerleşik olduğunu eklemek gerek. Böylece doğrudan AKP içindeki siyaseti etkileme, oluşturma ve gerektiğinde bir tehdit imkanı yaratma potansiyeline sahiptiler. Nihayet yurt dışı lobicilikte de Cemaat neredeyse tekel kurmuştu.

NORMAL ŞARTLARDA CEMAATİN BAŞARILI OLMASI GEREKİYORDU AMA…

Bunlara Batı dünyasının zaten AKP iktidarından pek hazzetmediğini ekleyin. Ve de hepsinin üstüne Gezi'yi, 17/25 hamlesini koyun… Bunun altından hangi iktidar kalkabilirdi? Erdoğan'ın siyaseti bırakmak zorunda kalacağı, AKP'nin Cemaat karşısında yumuşayacağı, Gülencilerin parti içinde güçlenerek iktidarın parçası olacakları 'gerçekçi' bir tahlil gibi duruyordu. Bürokrasiye zaten hakim olan Cemaat'in parlamento ve hükümeti de büyük ölçüde ele geçirmesi mukadder gibiydi.

BAŞARISIZ OLDU ÇÜNKÜ HALK CEMAATİN GERÇEK YÜZÜNÜ ZATEN BİLİYORDU

Ama öyle olmadı… Böylesine avantajlı olmasına rağmen acaba Cemaat niçin kaybetti? Erdoğan'ın sezgisel yetenekleri, dik duruşu ve toplumu teyakkuza çağırması tabii ki çok önemli. Ancak gerekli olmasına karşın yeterli koşul değil. Yeterli koşul muhafazakar toplumun Gülen cemaatini 'tanımasıdır'… Yenilginin asıl nedeni Cemaatin toplumsal algı ve tepkiyi hiçe sayarak, eylemlerini ve stratejisini müdanaasızca yerelde de sürdürmesi ve giderek Anadolu'nun çeşitli çevrelerinde bir nefret nesnesine dönüşmesiydi. 'İnsan' için uğraştığını söyleyen, ama aslında insanı kişiliksizleştirerek örgütün nesnesi kılan bu yaklaşımın, nihayette bizzat kendi toprağında çökmesi şimdi geriye bakıldığında çok doğal gözüküyor.

ETYEN MAHÇUPYAN/AKŞAM

Kenan Evren'in ölümü dış basında: Darbe lideri hayatını kaybetti

Türkiye’nin yedinci Cumhurbaşkanı ve 12 Eylül askeri darbesinin lideri Kenan Evren'in ölümü, dış basında da yer buldu.

İşte Evren'in ölümünün ardından uluslararası basında çıkan haberlerden alıntılar:

REUTERS: Türkiye'deki 1980 darbesine öncülük eden eski genelkurmay başkanı ve cumhurbaşkanı Kenan Evren 97 yaşında öldü. Türk ordusunun siyaset üzerinde on yıllarca süren nüfuzunun sembolü olan Evren, geçen Haziran'da müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.
Yaygın işkence, tutuklama ve ölümlerle sonuçlanan 1980 darbesini gerçekleştirdiği için hüküm giyen Evren, sağlık sorunları nedeniyle duruşmalara katılmamıştı. Evren hem bu yüzden hem de ilerlemiş yaşı sebebiyle cezaevine girmemişti.

AFP: Türkiye'de bazılarınca bir ulusun kurtarıcısı, bazıları tarafından ise eli kanlı bir adam olarak görülen eski cunta lideri Kenan Evren 97 yaşında öldü.
Yaptığı askeri darbeden sonra 50 kişi asıldı, onlarca insan işkenceden öldü, tüm siyasi görüşlerden 600 bini aşkın insan da tutuklandı.

AP: Kenan Evren 5 bin kişinin ölümüne neden olan çatışmaları sonlandırdığı için o dönem kahraman olarak görülüyordu. Ancak kısa süre sonra ülkenin en tartışmalı liderlerinden biri haline geldi. Ve daha çok eski militanlara ve destekçilerine yapılan işkencelerle, özgürlükleri kısıtlayan anayasayı yürürlüğe sokmasıyla ve ordunun siyasetteki rolüne resmiyet kazandırmasıyla hatırlanır oldu.

NEW YORK TIMES: Türkiye tarihindeki en sert baskıyı uygulayarak bir askeri darbeye öncülük eden ve 30 yıl sonra bu yüzden hüküm giyen General Kenan Evren, 97 yaşında öldü.
12 Eylül 1980'deki darbe gerçekleştiğinde, Türkiye'de neredeyse anarşi hakimdi. Siyasi çeteler birbiriyle savaşıyordu. Silah ve bomba sesi rutinleşmişti. Komutanlar, 1979'da İran'da gerçekleşen devrime benzer bir gelişmenin Türkiye'de de yaşanmasından ve mevcut düzenin yıkılmasından korkuyordu. Şiddet olayları öyle bir noktaya ulaşmıştı ki; birçok Türk, askeri müdahaleyi destekliyordu. Ancak çok az kişi, ardından yaşanacaklara hazırlıklıydı.

Beş kişilik bir cunta yönetimine başkanlık eden General Evren, kendisini cumhurbaşkanı ilan etti. Sıkıyönetim döneminde, aralarında çok sayıda sanatçı ve entelektüelin de bulunduğu 500 bin kişi siyasi suçlamalarla hapse atıldı. İşkence yaygındı. Yaklaşık 300 mahkum hapiste öldü. Bazıları işkencedendi. Diğerlerininse intihar ettiği, "çatışmalarda" ya da kaçmaya çalışırken öldüğü bildirildi. 50 kişi asıldı.

General Evren, meydanlardaki halka, "Asmayalım da besleyelim mi?" diye sordu.

BBC: Türkiye'nin eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 97 yaşında hayatını kaybetti. General Evren 12 Eylül 1980'de yaptığı askeri darbeyle hükümeti devirdi. 1989 yılına kadar cumhurbaşkanlığı yaptı. Doksanlı yaşlarında yargılandı ve geçen sene müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Darbe sırasında yaklaşık 600 bin kişi gözaltına alındı ve 50 kişi asıldı. Tüm siyasi partiler yasaklandı. Özellikle solcu aktivistler hedef alındı.

Eski cumhurbaşkanı Ankara'daki bir hastanede öldü. Sağlık durumu 2012'den beri kötüydü. Hüküm giydiği duruşmaya çıkamamıştı.

(hürriyet.com.tr)

Allah’la aldatanın sonu geldi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Âkif Ersoy’dan şiirler okumasına tepki göstererek, “Merhum Âkif’in ismini bir daha ağzına alma; elini yıkamadan, aklanmadan, tövbe etmeden de yüce kitabımızdan uzak dur. Âkif ne para çaldı ne de çocukları yatak odalarına para kasaları sakladı. İslam’la, Allah’la aldatanların sonu gelmiştir” dedi.

Partisinin seçim çalışmalarına Manisa ve İzmir’de devam eden Bahçeli, “Vur de vuralım, öl de ölelim” sloganı atan partililere özetle şunları söyledi:

MANEVİYAT SÖMÜRÜSÜ

“Başbakan, maneviyat sömürüsünde Erdoğan ile yarışmaktadır. Davutoğlu, Diyanet üzerinden meydanlarda bilirkişilik taslamaktadır. Kudüs’ü saygısızca siyasete alet etmektedir. Davutoğlu, Adıyaman’da ‘Biz milleti birleştirmeye yürüken, HDP zihniyeti bölmeye çalışıyor” demiştir. Davutoğlu, HDP’nin bölücülüğünü biliyorsa, 28 Şubat’ta Dolmabahçe’de sahnelenen rezil görüntülere nasıl izin vermiştir. HDP’lilerle, AKP’li bakanlar koro halinde, İmralı canisinin 10 maddelik ihanet metnini okurken Davutoğlu nereye saklanmıştı?

Erdoğan ve Davutoğlu maneviyat sömürüsüne hız vermiştir. Kuran’ı meydanda eline alıp, siyaset aracı yapan Erdoğan, günahkârlıkta yeni bir terfi almıştır. Bunlar Kuran’dan pasta yapıp yiyenlerle, ayetlerle dalga geçen iblis elçilerini koruyup kollamışlardır. Erdoğan, eline almış mukaddes Allah kelamını halka sallıyor. Be ey gafil, milletimizin inancı tamdır, imanı bütündür. 17-25 Erdoğan, sana sesleniyorum: Kendine gel, haddini bil küfre sapma.

EMİR VE YASAKLARI ÇİĞNEDİ

Elindeki Kuran’ı göstereceğin millet, Müslüman Türk milleti değildir. Elindeki Kuran’ı işaret edeceğin yer, vatanın toprakları değildir. Şayet göstereceksen Papa heykelleri önünde imza atarken aklın neredeydi? Müslümanları küresel zulümlere sürüklediğin BOP’un taşeronu olduğu Hristiyan efendilerince, boynuna asıldığı anda sıkıysa Kuran’ı orada gösterebilseydin.  Hırsızlık Müslüman’a caiz oldu da bizim mi haberimiz yoktur.

HARAM PARASI YOKTU

Erdoğan sıkıştığı her fırsatta Âkif’ten şiirler okumakta, yeni bir istismar kampanyasına imza atmaktadır. Âkif ne para çaldı, ne de çocukları yatak odalarına para kasaları sakladı. Âkif’in haram parası yoktu helalinden yaşadı. Âkif’in gemicikleri yoktu, her yere yürüyerek giderdi. Sarayı yoktu, mütevazı hanede yaşardı. Uçakları yoktu devletten ödülünü bile almadı. Erdoğan’a ne demeli? Kol bacak koparmaktan bahseden Davutoğlu’na ne söylemeli? Elinde Kuran sallayarak başkanlık propagandası yapan şahıs amacına ulaşamayacaktır. Türk milleti, Erdoğan ve Davutoğlu’nun başını çektiği haram şebekesine haddini bildirecektir.

TÜRKLÜĞÜ HAKİR GÖRENLER

Mustafa Kemal’e ayyaş diyenlere karşı bizimle yürü Türkiye. İzmir, işgalcileri nasıl defettiyse 7 Haziran’da aynısı sandıkta olacaktır. İzmir’e gavur diyen alçaklar, AKP içinde yuvalanmıştır. Türklüğü hakir gören milliyetsizler AKP’dedir. Yunan işgali hasıl zarar verdiyse, Ermeni çeteleri nasıl kötülük yaptıysa bir benzerini AKP sağlamıştır.”
Gündoğdu ‘selfie’si
MHP’nin İzmir 1’inci Bölge 1’inci sıra milletvekili adayı Oktay Vural da Gündoğdu Meydanı’nda partililerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Miting alanını dolduran kalabalıkla ‘selfie’ çekip ayaküstü sohbet eden Vural, kucağına aldığı bir çocukla da bu sefer gazetecilere poz verdi. İzmir 1. bölge adayı Senem Kılıç da dünkü mitingdeydi. Vatandaşlar Kılıç’a büyük ilgi gösterdi. (hürriyet.com.tr)