Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) son 10 yıl içerisinde intihar edenlerin sayısı, şehit sayısını geçti. Teröre verilen şehit sayısı 818 iken, aynı süre içerisinde kışlalarda 934 asker intihar etti.
Asker intiharları, 2012 rakamlarına göre sivillerden 2.5 kat daha fazla. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın TBMM’ye verdiği bilgilere göre ise 2002-2012 yılları arasında TSK’da 983 Mehmetçik intihar etti. Son 3 yılda tespit edilen 158 intihar vakasıyla birlikte kayıtlara göre son 13 yılda intihar eden asker sayısı 1141’i buldu. Türkiye Barolar Birliği’nde (TBB) ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nde İntihar ve Mobbing’ konulu sempozyum yapıldı. Sempozyumun sonuç bildirgesinde çarpıcı rakamlar yer aldı. TSK’da amire ve üste, disiplini tesis etme adına verilen yasal yetkilerin, kişisel ihtiras, husumet ve benzeri nedenlerle mobbing’e dönüşmesinin oldukça sık karşılaşılan bir durum olduğunun vurgulandığı bildirgede, şu bilgilere yer verildi:
YÜZDE 42’Sİ ŞİKÂYETÇİ
“Lider personelin 4’te 3’ünü astsubayların oluşturduğu göz önüne alındığında, hemen her astsubay meslek hayatının bir döneminde mobbing’e maruz kalıyor. Son 10 yılda teröre verilen şehit sayısı 818. Rapor edilen bilgilere göre, aynı süre içerisinde kışlalarda 934 asker, son 2.5 yıl içerisinde ise 29 astsubay intihar etti. Mobbing mağduru askerlerin yüzde 42’si hakaretten, yüzde 30’u dayaktan, yüzde 28’i orantısız cezalardan, yüzde 24’ü sağlık hizmeti alamamaktan, yüzde 14’ü aşırı fiziksel aktiviteye zorlanmaktan, yüzde 14’ü tehdit edilmekten, yüzde 7’si rütbeli personelin şahsi işlerine koşturulmaktan, yüzde 7’si uykusuz bırakılmaktan şikâyet ediyor.” (hürriyet.com.tr)
14 Mart 2015 Cumartesi
İlker Başbuğ açıkladı: Kozmik Oda'daki arama listesi
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Kozmik Oda soruşturması sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Arınç’a suikast iddiasındaki tutarsızlıkları anlattıklarını ve “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini aktardı. Başbuğ, Kozmik Oda’yı aramaktaki asıl niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu ifade etti.
KOZMİK Oda ve Arınç’a suikast olarak bilinen soruşturmanın takipsizlik kararıyla kapatılması, o günlerde yaşananları gün yüzüne çıkardı. Konuşmak için soruşturmanın tamamlanmasını bekleyen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini anlattı. Kendilerinin bunu kanıtlayan verileri siyasetçilerle paylaştığını anımsatan Başbuğ, niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu ifade etti.
İstanbul’da görüştüğümüz Başbuğ, 61 sayfalık takipsizlik kararı ile soruşturma sürecinde aldığı notları okuyarak hazırlanmıştı. Görüşmeye basında çıkan haberlerle Kozmik Oda soruşturmasındaki kritik gelişmeler arasındaki paralelliğe dikkat çekerek başladı:
TESADÜF MÜ
“20 Ocak 2010’da, yani Seferberlik Tetkik Kurulu’nda aramanın bittiği gün, Taraf Gazetesi Balyoz ile ilgili o ünlü haberini yaptı.
25 Şubat 2013 günü savcılık Seferberlik Tetkik Kurulu’nda kasaya konulan imajı istedi. Aynı gün Taraf Gazetesi 2010’da Arınç’a suikast iddiasının ardından Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen toplantımızı haber yaptı.
14 Eylül 2013 günü Zaman’da ‘Kozmik oda soruşturması derinleştiriliyor’ haberi çıktı, 19 Eylül 2013’te ikinci bir arama tesadüf mü?”
ÜÇ İDDİA DA BOŞ ÇIKTI
Başbuğ, takipsizlik kararını inceledikten sonra haklı çıktıklarını gördüğünü belirterek şu tespitleri yaptı:
“1 - O dönem savcıya operasyonun gerekçesini sorduk. Terörle Mücadele Şubesi’nin telefonuna ABD’den gelen bir ihbar olduğunu iddia etmişlerdi. Şimdi takipsizlik kararından görüyoruz ki, HTS kayıtlarına göre TEM telefonunu o saatte arayan olmamış.
2 - İddianın önemli bir kaynağı da bir kağıt parçasıydı. Polisler ‘Yutmaya çalıştı’ dediler. Albay yutmadığını söyledi. Kriminal incelemede yazının onlara ait olmadığı anlaşıldı. İfadeleri bile alınmadan serbest bırakıldı. Takipsizlik kararından anlaşılacağı üzere akla mantığa aykırı işler.
3 - Bir erin babasıyla konuşurken ‘Belge yakıyoruz’ dediği iddia edildi. Kararda böyle bir görüşmenin de olmadığı görülüyor.”
BAŞBAKAN’A ANLATTIK
19 Aralık günü başlayan sürecin 26 Aralık’tan itibaren kendilerine yansıdığını anımsatan Başbuğ, gelişmeleri şöyle anlattı: “26 Aralık 2009 günü bize geldiler. ‘Hakim kararı lazım’ dedik. Hakim kararı aldılar. Gece hakim geldi. Genelkurmay’a davet ettim. ‘Yaptığınız yanlış, girmenize müsaade etmeyiz’ dedik. 27 Aralık’ta Başbakan’dan randevu aldık. Hakimden o görüşmenin sonucunu beklemesini istedik. Her adımı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner Paşa ile birlikte sevk ve idare ettik. Başbakan’a da birlikte gittik. Bütün verileri Başbakan’a ve yanındaki ilgili bakanlara anlattık. ‘Örtbas etmeye çalışmıyoruz, çekinmiyoruz ama yasal olarak buraya girilmesi doğru değil’ dedik. Başbakan mahkeme kararına uyulmasını istedi. Aynı gece arama başladı. Biz yine de hukuki itirazlarımızı yaptık. Hatta Adalet Bakanlığı’na başvurarak ‘Kanun yararına bozma’ istedik.
TUTARSIZLIKLARI GÖSTERDİK
İstihbarat Başkanımız İsmail Hakkı Pekin, Çukurambar’da yakalanan subaylarla ilgili çok detaylı bir araştırma yaptırdı. HTS kayıtlarından, görev çizelgelerinden o gün attıkları her adımı çıkardı. Bir subayı takip ettikleri anlaşıldı. Bunların hepsini siyasilere anlattık ve suikast iddiasının tutarsızlığını gösterdik. Başbakan’a ‘Bu soruşturmayı yapanların niyeti kötü’ dedim. Bu arada izlenen subay da daha sonra çok onurlu davrandı. Bir subay gibi durdu. Haksız yere izlemeye alındığını, haksızlığa uğradığını da açıkladık. “
İŞTE O KELİMELER
“Kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hâkime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede Arınç, Çukurambar, Ali Şahin, Sadullah Ergin ve Toyota gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Planlanmış bir kumpas diyelim, harekât olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik”
Belgeleri yasal zorunluluktan verdik
GENELKURMAY Başkanlığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan soruşturmada verilen takipsizlik kararıyla açığa çıkan çarpıcı bilgilerle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığı’nda muhafaza altında tutulan imajın 16 Mart 2013’te Cumhuriyet Savcısına teslim edilmesinin nedeni; mahkeme kararının yerine getirilmesinin yasal bir zorunluluk olması, TSK ve personelini zan altında bırakan soruşturmanın daha fazla sürüncemede bırakılmasının istenmemesi, maddi gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılarak haksız yere suçlanan TSK personelinin uzun süre soruşturma tehdidi altında kalmaktan kurtarılmasının amaçlanması ve TSK aleyhine kamuoyunda oluşturulan olumsuz algının ortadan kaldırılmak istenmesidir” denildi. Bazı gazetelerde sonradan teslim edilen belgeler nedeniyle TSK personelini suçlayıcı tarzda haberler yer aldığı iddia edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Savcı Mustafa Bilgili’nin kozmik odalarda arama yapma talebine itiraz edilmiş, itiraz üzerine Hâkim Kadir Kayan itiraza konu bölümlerde arama yapmıştır. Arama sonunda 22 yazılı belgeye el konulmasına ve inceleme konusu harddisk imajlarının mühürlenerek savcılık emanetine konulmasına Kayan tarafından karar verilmiştir. Ancak el konulmasına karar verilen evraktan 7 adedinin ve imajların içeriğindeki bilgiler, ‘devlet sırrı’ niteliğinde olabileceğinden, bunlar teslim edilmemiş ve Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nda özel bir odada mühürlenerek muhafaza edilmesi sağlanmıştır.
İMAJDA NELER VARDI
3 yıl süreyle saklanan imajlar hâkimlik kararıyla savcılığa teslim edilmiştir. Söz konusu imaj, 16 Mart 2013’te emanete (Ankara Adalet Binasında hazırlanan yere) konulmak üzere, Cumhuriyet Savcısı’na teslim edilmiştir. Teslim işlemi öncesinde, imajın içeriğinde devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği, devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek, devlet sırrı olarak nitelendirilmesi ihtimali bulunan bilgi ve belgeler bulunabileceği değerlendirildiğinden, suç olgusuna ilişkin bilgileri içerebilecek belgelerin belirlenip, ayrılması işlemleri esnasında CMK’nın 125’inci maddesinin uygulanması bakımından ilgili askeri mevzuat ve uygulamalar konusunda teknik/mesleki bilgilerine başvurulmak üzere iki askeri personelin isimleri Cumhuriyet Savcılığı’na verilmiş ve incelemenin bu personelin huzurunda yapılması gerektiği bildirilmiştir. Diğer nüsha imaj ile harddisk ise Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nın lağvedilmesi nedeniyle halen Savcılık mührüyle mühürlenmiş olarak Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda muhafaza edilmeye devam edilmektedir. Teslim işlemi sonrasında Cumhuriyet Savcılığı’ndan herhangi bir talep gelmemesi üzerine imajın akıbeti hakkında savcılığa yazı yazılmış, Savcılık tarafından ‘imajların adli emanete alındığı, incelenmesine başlanılmadığı ve soruşturmanın devam ettiği bilgisini’ verilmiştir. Savcılığın verdiği takipsizlik kararının tarafımıza ulaşmasından sonra gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılacak, Mahkeme kararı gereği Cumhuriyet Savcılığına teslim edilmiş imaj içeriğindeki TSK’ya ait bilgi ve belgelerin mevzuata aykırı şekilde yetkisiz kişilerin eline geçmesine sebebiyet verenler hakkında adli yollara başvurulacaktır.”
İkinci liste amaçlarını ortaya koydu
“Arama sırasında kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, orada elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK’tan ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hakime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede ‘Arınç’, ‘Çukurambar’, ‘Ali Şahin’, ‘Sadullah Ergin’ ve ‘Toyota’ gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Ancak ikinci bir liste vardı ve listede ‘Ankara’da işlenen cinayetler’, ‘Hablemitoğlu’, ‘Ahmet Taner Kışlalı’, ‘Uğur Mumcu’, ‘Danıştay’, ‘Maske Mazereti’ ve ‘Maskeli Görev’, ‘Cami çalışmaları’, ‘Kilise’, ‘Zararlı şahıslar’ gibi ifadeler yer alıyordu. Dijital belgelerde onları da aradılar. Bu liste asıl niyeti ortaya çıkardı. Planlanmış, bir kumpas diyelim, harekat olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik. Üstelik bizim zamanımızda Kozmik odadan hiçbir şey çıkmadı. Yani karşı taraftan bize yöneltilen ‘Kozmik oda talan edildi, izlediler’ iddiasının doğru olmadığı da bu kararla ortaya çıktı.”
SAVCIYI TEBRİK ETTİ
Başbuğ, olay sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu’nda Tümgeneral rütbesinde olan Selahattin Kısacık, dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu ve İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in çok iyi çalıştığını anlattı. Takipsizlik kararını veren savcının da son derece titiz çalışmasıyla gerçekleri ortaya çıkardığını belirten Başbuğ, “Gerçekler er ya da geç ortaya çıkıyor” dedi.
Bakanlıktan arama vizesi
KOZMİK Oda soruşturmada verilen takipsizlik kararına, Seferberlik Tetkik Kurulu’ndaki aramaya Adalet Bakanlığı’nın vize verdiği yansıdı. Soruşturmada, şüpheli askerlerin işyerleri olduğu gerekçesiyle Ankara Seferberlik Tetkik Kurulu’nda arama kararı alınmıştı. Aramayı, Hâkim Kadir Kayan yaptı. Hem Milli Savunma Bakanlığı hem de Genelkurmay Başkanlığı aramaya ilişkin ‘hâkimlik kararına’, Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi nezdinden itiraz etti. Mahkeme ise itirazları reddetti. Takipsizlik kararında, mahkemenin ‘aramalara izin veren’ kararının bozulması için Yargıtay’a başvuru yapılması için Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozma yoluna gitmesi talebinde bulunulduğu anlaşıldı. Ancak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bu talebi, “Kanun yararına bozma yoluna gitme talebi”ne verdiği yanıtta, “Delil toplamaya yönelik olarak verilen söz konusu kararın esas hükümle birlikte kanun yolları aşamasında merciince denetlenmesinin mümkün olması karşısında kanun yararına bozma yoluna gidilmeyeceği” gerekçesiyle dosyayı Yargıtay’a taşımadı. (Mesut Hasan BENLİ / Hürriyet)
8 subaydan tazminat davası
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiasıyla açılan ve 6 yıl süren Kozmik Oda soruşturmasında gözaltına alınan ve haklarında ‘takipsizlik’ kararı verilen 8 subay, sürecin sorumluları hakkında kişi başı 500 bin lira olmak üzere toplam 4 milyon liralık tazminat davası açmaya hazırlanıyor. Subayların avukatı Süleyman Ayhan, “Müvekkillerim soruşturma safhasında gözaltına alındı, 3’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. 6 yıl boyunca hem meslek kariyerleri açısından hem de psikolojik olarak mağdur oldular. 6 yıl boyunca her gün aynı stres ve üzüntü ile yaşamak zorunda bırakıldılar. Ordu mensubu olan müvekkilerim, hükümeti yıkmakla suçlandılar” dedi.
İKİ DE SUÇ DUYURUSU
Avukat Ayhan ‘takipsizlik’ kararında, soruşturmayı başlatan ihbar telefonunun sahte olduğunun belirtildiğini de anımsattı. Bu bölüme istinaden terörle mücadele biriminde görev yapan Emniyet mensupları hakkında ‘suç uydurmak, sahte resmi evrak düzenlemek’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Ayhan, Savcı Mustafa Bilgili hakkında ise müvekkilleri ile yaptığı bazı telefon görüşmelerini ‘suç delili’ olarak dosyaya koyduğu gerekçesiyle Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) suç duyurusunda bulunacağını bildirdi.
(Deniz Zeyrek / hürriyet.com.tr)
KOZMİK Oda ve Arınç’a suikast olarak bilinen soruşturmanın takipsizlik kararıyla kapatılması, o günlerde yaşananları gün yüzüne çıkardı. Konuşmak için soruşturmanın tamamlanmasını bekleyen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a “Soruşturmacıların niyeti kötü” dediğini anlattı. Kendilerinin bunu kanıtlayan verileri siyasetçilerle paylaştığını anımsatan Başbuğ, niyetin TSK’yı faili meçhul cinayetlerle ilişkilendirecek deliller bulmak olduğunu ifade etti.
İstanbul’da görüştüğümüz Başbuğ, 61 sayfalık takipsizlik kararı ile soruşturma sürecinde aldığı notları okuyarak hazırlanmıştı. Görüşmeye basında çıkan haberlerle Kozmik Oda soruşturmasındaki kritik gelişmeler arasındaki paralelliğe dikkat çekerek başladı:
TESADÜF MÜ
“20 Ocak 2010’da, yani Seferberlik Tetkik Kurulu’nda aramanın bittiği gün, Taraf Gazetesi Balyoz ile ilgili o ünlü haberini yaptı.
25 Şubat 2013 günü savcılık Seferberlik Tetkik Kurulu’nda kasaya konulan imajı istedi. Aynı gün Taraf Gazetesi 2010’da Arınç’a suikast iddiasının ardından Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen toplantımızı haber yaptı.
14 Eylül 2013 günü Zaman’da ‘Kozmik oda soruşturması derinleştiriliyor’ haberi çıktı, 19 Eylül 2013’te ikinci bir arama tesadüf mü?”
ÜÇ İDDİA DA BOŞ ÇIKTI
Başbuğ, takipsizlik kararını inceledikten sonra haklı çıktıklarını gördüğünü belirterek şu tespitleri yaptı:
“1 - O dönem savcıya operasyonun gerekçesini sorduk. Terörle Mücadele Şubesi’nin telefonuna ABD’den gelen bir ihbar olduğunu iddia etmişlerdi. Şimdi takipsizlik kararından görüyoruz ki, HTS kayıtlarına göre TEM telefonunu o saatte arayan olmamış.
2 - İddianın önemli bir kaynağı da bir kağıt parçasıydı. Polisler ‘Yutmaya çalıştı’ dediler. Albay yutmadığını söyledi. Kriminal incelemede yazının onlara ait olmadığı anlaşıldı. İfadeleri bile alınmadan serbest bırakıldı. Takipsizlik kararından anlaşılacağı üzere akla mantığa aykırı işler.
3 - Bir erin babasıyla konuşurken ‘Belge yakıyoruz’ dediği iddia edildi. Kararda böyle bir görüşmenin de olmadığı görülüyor.”
BAŞBAKAN’A ANLATTIK
19 Aralık günü başlayan sürecin 26 Aralık’tan itibaren kendilerine yansıdığını anımsatan Başbuğ, gelişmeleri şöyle anlattı: “26 Aralık 2009 günü bize geldiler. ‘Hakim kararı lazım’ dedik. Hakim kararı aldılar. Gece hakim geldi. Genelkurmay’a davet ettim. ‘Yaptığınız yanlış, girmenize müsaade etmeyiz’ dedik. 27 Aralık’ta Başbakan’dan randevu aldık. Hakimden o görüşmenin sonucunu beklemesini istedik. Her adımı dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner Paşa ile birlikte sevk ve idare ettik. Başbakan’a da birlikte gittik. Bütün verileri Başbakan’a ve yanındaki ilgili bakanlara anlattık. ‘Örtbas etmeye çalışmıyoruz, çekinmiyoruz ama yasal olarak buraya girilmesi doğru değil’ dedik. Başbakan mahkeme kararına uyulmasını istedi. Aynı gece arama başladı. Biz yine de hukuki itirazlarımızı yaptık. Hatta Adalet Bakanlığı’na başvurarak ‘Kanun yararına bozma’ istedik.
TUTARSIZLIKLARI GÖSTERDİK
İstihbarat Başkanımız İsmail Hakkı Pekin, Çukurambar’da yakalanan subaylarla ilgili çok detaylı bir araştırma yaptırdı. HTS kayıtlarından, görev çizelgelerinden o gün attıkları her adımı çıkardı. Bir subayı takip ettikleri anlaşıldı. Bunların hepsini siyasilere anlattık ve suikast iddiasının tutarsızlığını gösterdik. Başbakan’a ‘Bu soruşturmayı yapanların niyeti kötü’ dedim. Bu arada izlenen subay da daha sonra çok onurlu davrandı. Bir subay gibi durdu. Haksız yere izlemeye alındığını, haksızlığa uğradığını da açıkladık. “
İŞTE O KELİMELER
“Kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hâkime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede Arınç, Çukurambar, Ali Şahin, Sadullah Ergin ve Toyota gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Planlanmış bir kumpas diyelim, harekât olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik”
Belgeleri yasal zorunluluktan verdik
GENELKURMAY Başkanlığı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla başlatılan soruşturmada verilen takipsizlik kararıyla açığa çıkan çarpıcı bilgilerle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığı’nda muhafaza altında tutulan imajın 16 Mart 2013’te Cumhuriyet Savcısına teslim edilmesinin nedeni; mahkeme kararının yerine getirilmesinin yasal bir zorunluluk olması, TSK ve personelini zan altında bırakan soruşturmanın daha fazla sürüncemede bırakılmasının istenmemesi, maddi gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılarak haksız yere suçlanan TSK personelinin uzun süre soruşturma tehdidi altında kalmaktan kurtarılmasının amaçlanması ve TSK aleyhine kamuoyunda oluşturulan olumsuz algının ortadan kaldırılmak istenmesidir” denildi. Bazı gazetelerde sonradan teslim edilen belgeler nedeniyle TSK personelini suçlayıcı tarzda haberler yer aldığı iddia edilen açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Savcı Mustafa Bilgili’nin kozmik odalarda arama yapma talebine itiraz edilmiş, itiraz üzerine Hâkim Kadir Kayan itiraza konu bölümlerde arama yapmıştır. Arama sonunda 22 yazılı belgeye el konulmasına ve inceleme konusu harddisk imajlarının mühürlenerek savcılık emanetine konulmasına Kayan tarafından karar verilmiştir. Ancak el konulmasına karar verilen evraktan 7 adedinin ve imajların içeriğindeki bilgiler, ‘devlet sırrı’ niteliğinde olabileceğinden, bunlar teslim edilmemiş ve Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nda özel bir odada mühürlenerek muhafaza edilmesi sağlanmıştır.
İMAJDA NELER VARDI
3 yıl süreyle saklanan imajlar hâkimlik kararıyla savcılığa teslim edilmiştir. Söz konusu imaj, 16 Mart 2013’te emanete (Ankara Adalet Binasında hazırlanan yere) konulmak üzere, Cumhuriyet Savcısı’na teslim edilmiştir. Teslim işlemi öncesinde, imajın içeriğinde devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği, devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek, devlet sırrı olarak nitelendirilmesi ihtimali bulunan bilgi ve belgeler bulunabileceği değerlendirildiğinden, suç olgusuna ilişkin bilgileri içerebilecek belgelerin belirlenip, ayrılması işlemleri esnasında CMK’nın 125’inci maddesinin uygulanması bakımından ilgili askeri mevzuat ve uygulamalar konusunda teknik/mesleki bilgilerine başvurulmak üzere iki askeri personelin isimleri Cumhuriyet Savcılığı’na verilmiş ve incelemenin bu personelin huzurunda yapılması gerektiği bildirilmiştir. Diğer nüsha imaj ile harddisk ise Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı’nın lağvedilmesi nedeniyle halen Savcılık mührüyle mühürlenmiş olarak Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda muhafaza edilmeye devam edilmektedir. Teslim işlemi sonrasında Cumhuriyet Savcılığı’ndan herhangi bir talep gelmemesi üzerine imajın akıbeti hakkında savcılığa yazı yazılmış, Savcılık tarafından ‘imajların adli emanete alındığı, incelenmesine başlanılmadığı ve soruşturmanın devam ettiği bilgisini’ verilmiştir. Savcılığın verdiği takipsizlik kararının tarafımıza ulaşmasından sonra gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılacak, Mahkeme kararı gereği Cumhuriyet Savcılığına teslim edilmiş imaj içeriğindeki TSK’ya ait bilgi ve belgelerin mevzuata aykırı şekilde yetkisiz kişilerin eline geçmesine sebebiyet verenler hakkında adli yollara başvurulacaktır.”
İkinci liste amaçlarını ortaya koydu
“Arama sırasında kozmik odalardan tek bir belgenin alınamayacağını, orada elle not alınmasını istedik. TÜBİTAK’tan ve Genelkurmay’dan bilirkişiler hakime eşlik etti. Sözcük ile tarama yaptılar. İlk listede ‘Arınç’, ‘Çukurambar’, ‘Ali Şahin’, ‘Sadullah Ergin’ ve ‘Toyota’ gibi, iddiayla ilgili 37 kelime aradılar. Ancak ikinci bir liste vardı ve listede ‘Ankara’da işlenen cinayetler’, ‘Hablemitoğlu’, ‘Ahmet Taner Kışlalı’, ‘Uğur Mumcu’, ‘Danıştay’, ‘Maske Mazereti’ ve ‘Maskeli Görev’, ‘Cami çalışmaları’, ‘Kilise’, ‘Zararlı şahıslar’ gibi ifadeler yer alıyordu. Dijital belgelerde onları da aradılar. Bu liste asıl niyeti ortaya çıkardı. Planlanmış, bir kumpas diyelim, harekat olduğunu gösteriyor. Faili meçhulleri TSK’ya fatura etmek istiyorlardı ve bunun için delil arıyorlardı. Aramaya izin verdik, çünkü suikast iddiası çok çirkindi ve TSK’ya yüklenmeye çalışılan şaibeyi, töhmeti engelledik. Üstelik bizim zamanımızda Kozmik odadan hiçbir şey çıkmadı. Yani karşı taraftan bize yöneltilen ‘Kozmik oda talan edildi, izlediler’ iddiasının doğru olmadığı da bu kararla ortaya çıktı.”
SAVCIYI TEBRİK ETTİ
Başbuğ, olay sırasında Seferberlik Tetkik Kurulu’nda Tümgeneral rütbesinde olan Selahattin Kısacık, dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Hıfzı Çubuklu ve İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in çok iyi çalıştığını anlattı. Takipsizlik kararını veren savcının da son derece titiz çalışmasıyla gerçekleri ortaya çıkardığını belirten Başbuğ, “Gerçekler er ya da geç ortaya çıkıyor” dedi.
Bakanlıktan arama vizesi
KOZMİK Oda soruşturmada verilen takipsizlik kararına, Seferberlik Tetkik Kurulu’ndaki aramaya Adalet Bakanlığı’nın vize verdiği yansıdı. Soruşturmada, şüpheli askerlerin işyerleri olduğu gerekçesiyle Ankara Seferberlik Tetkik Kurulu’nda arama kararı alınmıştı. Aramayı, Hâkim Kadir Kayan yaptı. Hem Milli Savunma Bakanlığı hem de Genelkurmay Başkanlığı aramaya ilişkin ‘hâkimlik kararına’, Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi nezdinden itiraz etti. Mahkeme ise itirazları reddetti. Takipsizlik kararında, mahkemenin ‘aramalara izin veren’ kararının bozulması için Yargıtay’a başvuru yapılması için Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozma yoluna gitmesi talebinde bulunulduğu anlaşıldı. Ancak Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü bu talebi, “Kanun yararına bozma yoluna gitme talebi”ne verdiği yanıtta, “Delil toplamaya yönelik olarak verilen söz konusu kararın esas hükümle birlikte kanun yolları aşamasında merciince denetlenmesinin mümkün olması karşısında kanun yararına bozma yoluna gidilmeyeceği” gerekçesiyle dosyayı Yargıtay’a taşımadı. (Mesut Hasan BENLİ / Hürriyet)
8 subaydan tazminat davası
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiasıyla açılan ve 6 yıl süren Kozmik Oda soruşturmasında gözaltına alınan ve haklarında ‘takipsizlik’ kararı verilen 8 subay, sürecin sorumluları hakkında kişi başı 500 bin lira olmak üzere toplam 4 milyon liralık tazminat davası açmaya hazırlanıyor. Subayların avukatı Süleyman Ayhan, “Müvekkillerim soruşturma safhasında gözaltına alındı, 3’ü tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. 6 yıl boyunca hem meslek kariyerleri açısından hem de psikolojik olarak mağdur oldular. 6 yıl boyunca her gün aynı stres ve üzüntü ile yaşamak zorunda bırakıldılar. Ordu mensubu olan müvekkilerim, hükümeti yıkmakla suçlandılar” dedi.
İKİ DE SUÇ DUYURUSU
Avukat Ayhan ‘takipsizlik’ kararında, soruşturmayı başlatan ihbar telefonunun sahte olduğunun belirtildiğini de anımsattı. Bu bölüme istinaden terörle mücadele biriminde görev yapan Emniyet mensupları hakkında ‘suç uydurmak, sahte resmi evrak düzenlemek’ iddiasıyla suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Ayhan, Savcı Mustafa Bilgili hakkında ise müvekkilleri ile yaptığı bazı telefon görüşmelerini ‘suç delili’ olarak dosyaya koyduğu gerekçesiyle Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) suç duyurusunda bulunacağını bildirdi.
(Deniz Zeyrek / hürriyet.com.tr)
16 yaşındaki Elif 3 haftadır kayıp
Almanya’da yaşayan 16 yaşındaki Elif'in, IŞİD’e katıldığından endişe ediliyor. Alman polisi kızın Münih’ten İstanbul’a uçtuktan sonra izinin kaybolduğunu belirtiyor.
16 yaşındaki Elif'in ailesi endişeli. Zira Almanya'nın Münih kentindeki aile, Elif'in IŞİD'e katılmak için kaçtığını düşünüyor.
Üç haftadır kayıp olan kızın nerede olduğu bilinmiyor. Ancak polis yetkilileri kızın Münih'ten İstanbul'a uçtuktan sonra izini kaybettirdiğini aktarıyor.
Elif'in babası Atilla Ö. kızını aramak için İstanbul'a geldi. Üzüntülü baba, Türk televizyonlarına verdiği demeçte kızı Elif'in zaman içinde radikalleştiğini aktardı.
"Kızım şu an cihat yaptığını düşünüyor. Ekim ayında bana Allah'ın yolundan gitmek istediğini ve IŞİD'e karşı sempati duyduğunu söyledi. Ve zaman içinde de örtünmeye başladı."
Elif'in uçak biletini arkadaşının kredi kartıyla çok önceden aldığı ve Türkiye'ye geldikten sonra da telefonunun sim kartını kırdığı aktarıldı.
(hürriyet.com.tr)
16 yaşındaki Elif'in ailesi endişeli. Zira Almanya'nın Münih kentindeki aile, Elif'in IŞİD'e katılmak için kaçtığını düşünüyor.
Üç haftadır kayıp olan kızın nerede olduğu bilinmiyor. Ancak polis yetkilileri kızın Münih'ten İstanbul'a uçtuktan sonra izini kaybettirdiğini aktarıyor.
Elif'in babası Atilla Ö. kızını aramak için İstanbul'a geldi. Üzüntülü baba, Türk televizyonlarına verdiği demeçte kızı Elif'in zaman içinde radikalleştiğini aktardı.
"Kızım şu an cihat yaptığını düşünüyor. Ekim ayında bana Allah'ın yolundan gitmek istediğini ve IŞİD'e karşı sempati duyduğunu söyledi. Ve zaman içinde de örtünmeye başladı."
Elif'in uçak biletini arkadaşının kredi kartıyla çok önceden aldığı ve Türkiye'ye geldikten sonra da telefonunun sim kartını kırdığı aktarıldı.
(hürriyet.com.tr)
2. sınıf öğrencilerine şok taciz
Adana'da bir ilkokulda "folklor" öğretmeni olarak görev yapan bir kişi, 2. sınıf öğrencisi 5 kız öğrenciyi taciz ettiği iddiasıyla tutuklandı.
Edinilen bilgiye göre, olay, Seyhan ilçesinde meydana geldi. İddiaya göre, ilköğretim okulundan folklor öğretmeni olarak görev alan M.Y.G. (40), öğrencileri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda gösteri sunmaları için çalıştırmaya başladı.
Bir süre sonra 2. sınıf öğrencisi 5 kız çocuğu, rehber öğretmenlerine giderek folklor öğretmeninin kendilerini kucağına alıp yanağından öptüğünü, kendilerine sarıldığını söyledi. Bunun üzerine rehber öğretmeni de durumu ailelere bildirdi. Bu ailelerden üçü Ahlak Büro Amirliği'ne gelerek şikayetçi oldu. Bunun üzerine polis Kenan Evren Bulvarı'nda folklor öğretmeni gözaltına alındı. M.Y.G. sorguda suçlamaları kabul etmeyerek, "Ben çocukları öğretmen öğrenci ilişkisi çerçevesinde sevdim. Folklorde başarılı olan öğrencileri onları yanağında öperek ve kucaklayarak kutladım, kesinlikle öğrencileri taciz etmedim" dediği öğrenildi.
Öğretmen sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. Sanık, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
Edinilen bilgiye göre, olay, Seyhan ilçesinde meydana geldi. İddiaya göre, ilköğretim okulundan folklor öğretmeni olarak görev alan M.Y.G. (40), öğrencileri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda gösteri sunmaları için çalıştırmaya başladı.
Bir süre sonra 2. sınıf öğrencisi 5 kız çocuğu, rehber öğretmenlerine giderek folklor öğretmeninin kendilerini kucağına alıp yanağından öptüğünü, kendilerine sarıldığını söyledi. Bunun üzerine rehber öğretmeni de durumu ailelere bildirdi. Bu ailelerden üçü Ahlak Büro Amirliği'ne gelerek şikayetçi oldu. Bunun üzerine polis Kenan Evren Bulvarı'nda folklor öğretmeni gözaltına alındı. M.Y.G. sorguda suçlamaları kabul etmeyerek, "Ben çocukları öğretmen öğrenci ilişkisi çerçevesinde sevdim. Folklorde başarılı olan öğrencileri onları yanağında öperek ve kucaklayarak kutladım, kesinlikle öğrencileri taciz etmedim" dediği öğrenildi.
Öğretmen sorgusunun ardından adliyeye sevk edildi. Sanık, çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
13 Mart 2015 Cuma
Bugünden itibaren yasak
Tüketicinin korunması maksadıyla Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın getirdiği değişiklik bugün yürürlüğe girdi.
Bugünden (13 Mart 2015) itibaren kasaplar ve marketler ambalajsız tavuk eti satamayacak. 13 Şubat 2015'te yayınlanan, et ve et ürünleri satışına yeni kurallar getiren tebliğe göre, tüketici talep ederse tavuk parçalara ayrılabilecek.
Ayrıca perakende işletmelerde kıyma, hazırlanmış kırmızı et karışımları ve hazırlanmış kanatlı et karışımları üretimi yapılamayacak, bunlar hazır halde satışa sunulamayacak. Tüketici talep ederse kıyma çekilebilecek. Ambalaj Sanayicileri Derneği Başkanı Sadettin Korkut, yüksek teknolojide üretim yapan ambalaj sektörünün tüketicinin korunmasına katkı sağlayacağını söyledi.
GÜVEN DE ARTACAK
Ambalajlı et ürünlerinin, üretici şirket tarafından garanti altına alındığını belirten ASD Başkanı, "Aksi halde market ya da kasaba güvenmek zorundayız" dedi.
Bugünden (13 Mart 2015) itibaren kasaplar ve marketler ambalajsız tavuk eti satamayacak. 13 Şubat 2015'te yayınlanan, et ve et ürünleri satışına yeni kurallar getiren tebliğe göre, tüketici talep ederse tavuk parçalara ayrılabilecek.
Ayrıca perakende işletmelerde kıyma, hazırlanmış kırmızı et karışımları ve hazırlanmış kanatlı et karışımları üretimi yapılamayacak, bunlar hazır halde satışa sunulamayacak. Tüketici talep ederse kıyma çekilebilecek. Ambalaj Sanayicileri Derneği Başkanı Sadettin Korkut, yüksek teknolojide üretim yapan ambalaj sektörünün tüketicinin korunmasına katkı sağlayacağını söyledi.
GÜVEN DE ARTACAK
Ambalajlı et ürünlerinin, üretici şirket tarafından garanti altına alındığını belirten ASD Başkanı, "Aksi halde market ya da kasaba güvenmek zorundayız" dedi.
O dava başladı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile haber spikeri ve eski Türkiye güzeli Defne Samyeli'nin fotoğraflarını, kurduğu web sitesinde yan yana koyarak, yazdığı yazı ile hakaret ettiği iddia edilen sanık Semih K. hakim karşısına çıktı.
İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz sanık Semih K. katılırken, şikayetçi Defne Samyeli katılmadı. Kimlik tespiti yapılan Semih K. bilgisayar programcısı olduğunu belirterek, davaya konu olan web sitesini kendisinin kurduğunu söyledi.
"Amacım hakaret etmek değildi"
Hakaret içerdiği iddia edilen ifadenin kendisinin yarattığı bir ifade olmadığını söyleyen sanık Semih K. " Fotoğrafları ve yazıyı siteye koyan benim. Buradaki cümlelerin hiçbiri benim şahsi düşüncem ve fikrim değildir. İnternet ve basında çıkan yazılar ve cümlelerdir. Onların birleşimidir. Onları alıp web sitesine koydum. Art niyetim yoktur. Defne Samyeli'nin avukatını arayarak fotoğrafları koyduğumuzu söyledim. İstemediklerini söyleyince aynı gün kaldırdım. Yerine müştekinin konuyla ilgili daha önceki röportajını siteye koydum. Amacım hakaret etmek değildi. Suçu kabul etmiyorum" dedi.
"Eylem nedeniyle müvekkilim yeteri kadar zarar görmüştür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da aynı konuyla ilgili şikayetçi olduğu ve sanık hakkında Anadolu Adalet Sarayı'nda dava açıldığını belirten hakim, Erdoğan'ın şikayetçi olduğu dava ile kendi mahkemelerindeki davanın birleştirilmesi için muvafakat istendiğini söyledi. Defne Samyeli'nin avukatı, şikayetlerinin devam ettiğini belirterek, "Eylem nedeniyle müvekkilim yeteri kadar zarar görmüştür. Her iki davanın da birleştirilmemesini talep ediyoruz" dedi.
Her iki dava da birleştirildi
Anadolu 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikayetçi olduğu dava ile kendi mahkemelerinde görülen dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan birleştirilmesine karar veren mahkeme, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
İddianamede sanığın hakaretten 2 yıla kadar hapsi isteniyor
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, şüpheli Semih K.'nın 2014 yılında 'defnevetayyip' isimli web sitesinde Erdoğan ve Samyeli'nin fotoğraflarını yan yana koyarak, yazdığı yazı ile Defne Samyeli'ye hakaret ettiği iddia ediliyor. Şüpheli Semih K.nın 'hakaret' suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapsi isteniyor. Öte yandan söz konusu internet sitesi 25 Mart 2014 tarihinde 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla kapatılmıştı. (kaynak:sözcü.com.tr)
İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz sanık Semih K. katılırken, şikayetçi Defne Samyeli katılmadı. Kimlik tespiti yapılan Semih K. bilgisayar programcısı olduğunu belirterek, davaya konu olan web sitesini kendisinin kurduğunu söyledi.
"Amacım hakaret etmek değildi"
Hakaret içerdiği iddia edilen ifadenin kendisinin yarattığı bir ifade olmadığını söyleyen sanık Semih K. " Fotoğrafları ve yazıyı siteye koyan benim. Buradaki cümlelerin hiçbiri benim şahsi düşüncem ve fikrim değildir. İnternet ve basında çıkan yazılar ve cümlelerdir. Onların birleşimidir. Onları alıp web sitesine koydum. Art niyetim yoktur. Defne Samyeli'nin avukatını arayarak fotoğrafları koyduğumuzu söyledim. İstemediklerini söyleyince aynı gün kaldırdım. Yerine müştekinin konuyla ilgili daha önceki röportajını siteye koydum. Amacım hakaret etmek değildi. Suçu kabul etmiyorum" dedi.
"Eylem nedeniyle müvekkilim yeteri kadar zarar görmüştür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da aynı konuyla ilgili şikayetçi olduğu ve sanık hakkında Anadolu Adalet Sarayı'nda dava açıldığını belirten hakim, Erdoğan'ın şikayetçi olduğu dava ile kendi mahkemelerindeki davanın birleştirilmesi için muvafakat istendiğini söyledi. Defne Samyeli'nin avukatı, şikayetlerinin devam ettiğini belirterek, "Eylem nedeniyle müvekkilim yeteri kadar zarar görmüştür. Her iki davanın da birleştirilmemesini talep ediyoruz" dedi.
Her iki dava da birleştirildi
Anadolu 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şikayetçi olduğu dava ile kendi mahkemelerinde görülen dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan birleştirilmesine karar veren mahkeme, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.
İddianamede sanığın hakaretten 2 yıla kadar hapsi isteniyor
İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nca hazırlanan iddianamede, şüpheli Semih K.'nın 2014 yılında 'defnevetayyip' isimli web sitesinde Erdoğan ve Samyeli'nin fotoğraflarını yan yana koyarak, yazdığı yazı ile Defne Samyeli'ye hakaret ettiği iddia ediliyor. Şüpheli Semih K.nın 'hakaret' suçundan 3 aydan 2 yıla kadar hapsi isteniyor. Öte yandan söz konusu internet sitesi 25 Mart 2014 tarihinde 5. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla kapatılmıştı. (kaynak:sözcü.com.tr)
Van'da kaybolan Nehir'in cesedi bulundu
Van'ın Gürpınar ilçesinde yaklaşık 4,5 ay önce kaybolan 4 yaşındaki Nehir'in cesedi, evinin 50 metre ilerisinde bir metre derinliğindeki bataklık alanda bulundu.
Van'ın Gürpınar İlçesi Kırkgeçit Mahallesi'nde 29 Ekim 2014'te evinin önünde oynarken ortadan kaybolan 4 yaşındaki Nehir Aslan'a ait olduğu ileri sürülen bir çocuk cesedi bulundu. Cesedin, Nehir'e ait olup olmadığı araştırılıyor.
Kırkgeçit Mahallesi'ndeki evlerinin önünde oynarken kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan 4 yaşındaki küçük Nehir'in cesedini evinin 50 metre ilerisinde bir metre derinliğindeki bataklıkta gören bir vatandaşlar, durumu ailesine bildirdi.
Bataklığın bulunduğu yere gelerek Nehir'i giydiği kıyafetlerden teşhis eden baba Erkan Aslan, jandarmaya haber verdi.
Köye gelen Jandarma Olay Yeri İnceleme ekiplerinin, Nehir'in bulunduğu yerdeki incelemeleri devam ediyor.
OLAY
Gürpınar'ın Kırkgeçit Mahallesi'ndeki evlerinin önünde oynayan 4 yaşındaki Nehir Aslan, 29 Ekim'de kaybolmuştu. Küçük kızın bulunabilmesi için mahalle ve çevresinde atlı birliklerle jandarma ve AFAD ekiplerince helikopter destekli yaklaşık 20 gün boyunca arama çalışması yapılmıştı.
Van'ın Gürpınar İlçesi Kırkgeçit Mahallesi'nde 29 Ekim 2014'te evinin önünde oynarken ortadan kaybolan 4 yaşındaki Nehir Aslan'a ait olduğu ileri sürülen bir çocuk cesedi bulundu. Cesedin, Nehir'e ait olup olmadığı araştırılıyor.
Kırkgeçit Mahallesi'ndeki evlerinin önünde oynarken kaybolan ve bir daha kendisinden haber alınamayan 4 yaşındaki küçük Nehir'in cesedini evinin 50 metre ilerisinde bir metre derinliğindeki bataklıkta gören bir vatandaşlar, durumu ailesine bildirdi.
Bataklığın bulunduğu yere gelerek Nehir'i giydiği kıyafetlerden teşhis eden baba Erkan Aslan, jandarmaya haber verdi.
Köye gelen Jandarma Olay Yeri İnceleme ekiplerinin, Nehir'in bulunduğu yerdeki incelemeleri devam ediyor.
OLAY
Gürpınar'ın Kırkgeçit Mahallesi'ndeki evlerinin önünde oynayan 4 yaşındaki Nehir Aslan, 29 Ekim'de kaybolmuştu. Küçük kızın bulunabilmesi için mahalle ve çevresinde atlı birliklerle jandarma ve AFAD ekiplerince helikopter destekli yaklaşık 20 gün boyunca arama çalışması yapılmıştı.
Gizli kamera sapığından güldüren savunma
Zonguldak Belediyesi'nce işletilen Kapuz Belediye Plajı'nda havlusunun altına yerleştirdiği gizli kamerayla görüntü çektiği iddiasıyla yargılanan sanık, 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Zonguldak 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki karar duruşmasına, tutuksuz yargılanan sanık S. H. (65) ile mağdurlar ve avukatlar katıldı. Sanık S.H, savunmasında, suça konu kameranın gizli kamera olmadığını belirterek, "Araç kamerasıdır. O gün sahile ayar yapmak için götürmüştüm. Herhangi bir çekim yapma amacım yoktu. Özellikle belli kişi ya da kişileri hedef alarak çekim yapmadım. Genel olarak çekim yaptım, bunun suç olduğunu bilmiyordum. Mağdurların özel hayatlarının gizliliğini ihlal etme kastım yoktur. Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Mahkeme, sanığın "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Zonguldak Belediyesi'nce işletilen Kapuz Belediye Plajı'nda 10 Temmuz 2014'te plajdaki bazı kadınlar, hareketlerinden şüphelendikleri ve gizli kamerayla çekim yaptığını iddia ettikleri S.H'yi polis ve zabıta ekiplerine şikayet etmişti. Polis ekipleri yaptığı incelemede, S.H'nin plaj havlusunun altına gizli kamera yerleştirdiğini tespit etmiş ve gözaltına almış, daha sonra savcılık talimatıyla serbest bırakılmıştı.
Zonguldak 3. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki karar duruşmasına, tutuksuz yargılanan sanık S. H. (65) ile mağdurlar ve avukatlar katıldı. Sanık S.H, savunmasında, suça konu kameranın gizli kamera olmadığını belirterek, "Araç kamerasıdır. O gün sahile ayar yapmak için götürmüştüm. Herhangi bir çekim yapma amacım yoktu. Özellikle belli kişi ya da kişileri hedef alarak çekim yapmadım. Genel olarak çekim yaptım, bunun suç olduğunu bilmiyordum. Mağdurların özel hayatlarının gizliliğini ihlal etme kastım yoktur. Beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Mahkeme, sanığın "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Zonguldak Belediyesi'nce işletilen Kapuz Belediye Plajı'nda 10 Temmuz 2014'te plajdaki bazı kadınlar, hareketlerinden şüphelendikleri ve gizli kamerayla çekim yaptığını iddia ettikleri S.H'yi polis ve zabıta ekiplerine şikayet etmişti. Polis ekipleri yaptığı incelemede, S.H'nin plaj havlusunun altına gizli kamera yerleştirdiğini tespit etmiş ve gözaltına almış, daha sonra savcılık talimatıyla serbest bırakılmıştı.
Üniversiteli genç Erdoğan'a hakaretten hapse atıldı
Kayseri'de Gezi eylemleri protestosu sırasında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılan üniversite öğrencisi ve Vatan Partisi'nin Öncü Gençlik İl Başkanı Aykutalp Avşar, polisler tarafından yakalanıp cezaevine konuldu.
Gezi eylemleri sonrası Kayseri Cumhuriyet meydanındaki protesto eylemleri sırasında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 'diktatör' olmakla suçlayan slogan attığı iddiasıyla Aykutalp Avşar hakkında soruşturma başlatıldı. Öncü Gençlik Kayseri İl Başkanı olan, Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 3'üncü sınıf öğrencisi Aykutalp Avşar, hakkında Kayseri 7'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada 'devlet büyüklerine hakaret' suçlamasıyla 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Aykutalp Avşar dün polisler tarafından yakalanarak cezaevine gönderildi.
Vatan Partisi'nden yapılan açıklamada Aykutalp Avşar'ın dün akşam saat 17.00 sıralarında Çanakkale Savaşları'nın 100'üncü Yılı Törenleri için Çanakkale'ye gitme hazırlığı yaparken polisler tarafından alındığı belirtildi.
Aykutalp Avşar'ın avukatı İlhami Şimşek, tutuklanmasına itiraz ederek, denetimli serbestlik yasasından yararlanmak için başvuracaklarını söyledi. medyafaresi.com.tr
Gezi eylemleri sonrası Kayseri Cumhuriyet meydanındaki protesto eylemleri sırasında, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 'diktatör' olmakla suçlayan slogan attığı iddiasıyla Aykutalp Avşar hakkında soruşturma başlatıldı. Öncü Gençlik Kayseri İl Başkanı olan, Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi 3'üncü sınıf öğrencisi Aykutalp Avşar, hakkında Kayseri 7'nci Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada 'devlet büyüklerine hakaret' suçlamasıyla 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Aykutalp Avşar dün polisler tarafından yakalanarak cezaevine gönderildi.
Vatan Partisi'nden yapılan açıklamada Aykutalp Avşar'ın dün akşam saat 17.00 sıralarında Çanakkale Savaşları'nın 100'üncü Yılı Törenleri için Çanakkale'ye gitme hazırlığı yaparken polisler tarafından alındığı belirtildi.
Aykutalp Avşar'ın avukatı İlhami Şimşek, tutuklanmasına itiraz ederek, denetimli serbestlik yasasından yararlanmak için başvuracaklarını söyledi. medyafaresi.com.tr
Büyükşehirlerde Özgecan korkusu
Gediz Üniversitesi öğrencileri, Özgecan Aslan cinayetinin ardından "Kadının Adı Platformu" kurdu. Kadınların yaşadığı sıkıntılara dikkat çekmek, toplumda bu yönde farkındalık oluşturmak amaçlandı. Bu kapsamda peşpeşe etkinlikler yapan duyarlı gençler, son olarak "Kadın İstihdamının Toplumsal Hayata Etkisi" konulu bir panel düzenledi. Panelde konuşan Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, kadınların yaşadığı en büyük korkulardan birinin de toplu taşıma araçlarında son yolcu veya son kadın yolcu durumunda kalmak olduğuna işaret etti. Pekdaş, Özgecan Aslan’ın bindiği minibüsün şoförü tarafından diğer yolcular indikten sonra vahşice öldürülmesinin bu korkuyu daha da büyüttüğünü söyledi.
Gediz Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Özlem Erdoğdu Erkarslan’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülsün Aygörmez Uğurlubay konuştu.
Aynı zamanda İzmir Barosu eski başkanı olan Pekdaş, kadınların yaşadığı en büyük korkulardan birinin de toplu taşıma araçlarında son yolcu veya son kadın yolcu durumunda kalmak olduğuna işaret etti.
Başkan Pekdaş, Tarsus’ta üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın bindiği minibüsün şoförü tarafından diğer yolcular indikten sonra vahşice öldürülmesinin bu korkuyu daha da büyüttüğünü dile getirdi.
Pekdaş, “Bir kadın için son yolcu durumuna düşmek, son derece tedirgin edici bir durum. Ne yazık ki ülkemizin doğusunda da böyle, batısında da böyle. Son cinayetin ardından ise daha da derinleşti” dedi.
Pekdaş, kadınların yüreğini ağzına getiren bu travmaya çözüm bulunması gerektiğini ifade ederek, “Hep birlikte harekete geçmeli, bu korkuyu nasıl yeneceğimizi konuşup tartışmalıyız” çağrısında bulundu.
Pekdaş, Türkiye'de çalışanların en az üçte birinin kadın olması gerektiğini, bunun için öncelikle kadınların siyasette daha çok yer bulabilmesinin şart olduğunu da belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Uğurlubay da iş hayatındaki kadın erkek eşitsizliğini Avrupa’nın da henüz tam olarak çözemediğini vurguladı. Uğurlubay, “AB genelinde kadınların istihdamda yeri fazla fakat erkeklere göre yüzde 16 daha az kazanıyorlar. Aynı işi yapmalarına rağmen erkekler daha çok gelir elde ediyor.” diye konuştu. Hürriyet
Gediz Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Özlem Erdoğdu Erkarslan’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gülsün Aygörmez Uğurlubay konuştu.
Aynı zamanda İzmir Barosu eski başkanı olan Pekdaş, kadınların yaşadığı en büyük korkulardan birinin de toplu taşıma araçlarında son yolcu veya son kadın yolcu durumunda kalmak olduğuna işaret etti.
Başkan Pekdaş, Tarsus’ta üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın bindiği minibüsün şoförü tarafından diğer yolcular indikten sonra vahşice öldürülmesinin bu korkuyu daha da büyüttüğünü dile getirdi.
Pekdaş, “Bir kadın için son yolcu durumuna düşmek, son derece tedirgin edici bir durum. Ne yazık ki ülkemizin doğusunda da böyle, batısında da böyle. Son cinayetin ardından ise daha da derinleşti” dedi.
Pekdaş, kadınların yüreğini ağzına getiren bu travmaya çözüm bulunması gerektiğini ifade ederek, “Hep birlikte harekete geçmeli, bu korkuyu nasıl yeneceğimizi konuşup tartışmalıyız” çağrısında bulundu.
Pekdaş, Türkiye'de çalışanların en az üçte birinin kadın olması gerektiğini, bunun için öncelikle kadınların siyasette daha çok yer bulabilmesinin şart olduğunu da belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Uğurlubay da iş hayatındaki kadın erkek eşitsizliğini Avrupa’nın da henüz tam olarak çözemediğini vurguladı. Uğurlubay, “AB genelinde kadınların istihdamda yeri fazla fakat erkeklere göre yüzde 16 daha az kazanıyorlar. Aynı işi yapmalarına rağmen erkekler daha çok gelir elde ediyor.” diye konuştu. Hürriyet
Putin böyle Müslüman oldu!
Rusya'nın resmi haber ajansı İnterfax'a dayandırılarak yapılan 'Putin Müslüman oldu' haberi asparagas çıktı.
Rus medyası tarafından dile getirildiği iddia edilen "Putin Müslüman oldu" haberi asparagas çıktı. iddiaya göre, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in basın danışmanı Dmitri Peskov, Putin’in Müslümanlığı seçtiğini belirtti. Peskov’un bu yöndeki sorulara, “Evet, Putin böyle bir karar aldı” cevabını verdiği iddia edildi. Hatta Putin’in danışmanı Peskov’un “Putin’in özel nedenlerle böyle bir karar aldığını” söylediği savunuldu. Haber Türkiye 'de bir anda yayıldı.. Ancak ne Interfax ajansında ne de Rus medyasında böyle bir haber yoktu. Böylece Putin, sadece Türkiye'de Müslüman oldu! (radikal.com.tr)
Rus medyası tarafından dile getirildiği iddia edilen "Putin Müslüman oldu" haberi asparagas çıktı. iddiaya göre, Rusya Başkanı Vladimir Putin’in basın danışmanı Dmitri Peskov, Putin’in Müslümanlığı seçtiğini belirtti. Peskov’un bu yöndeki sorulara, “Evet, Putin böyle bir karar aldı” cevabını verdiği iddia edildi. Hatta Putin’in danışmanı Peskov’un “Putin’in özel nedenlerle böyle bir karar aldığını” söylediği savunuldu. Haber Türkiye 'de bir anda yayıldı.. Ancak ne Interfax ajansında ne de Rus medyasında böyle bir haber yoktu. Böylece Putin, sadece Türkiye'de Müslüman oldu! (radikal.com.tr)
Erdoğan: Erol Büyükburç'un programı öncesi ölümü düşündürücü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Erol Büyükburç'un ölümü üzerine açıklama yaptı. Erdoğan, Büyükburç'un yarınki (bugün) programı öncesi ölümünün düşündürücü olduğunu söyledi.
Macaristan Cumhurbaşkanı Janos Ader'i Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda ağırlayan Erdoğan yaptığı görüşme sonrası basın mensuplarının sorularına cevap verdi.
Erol Büyükburç'un ölümüne değinen Erdoğan, Büyükburç'a Allah'tan rahmet yakınlarına ise başsağlığı diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Bizim pop müziğinde değerli sanatçımız Erol Büyükburç'un bugün (dün) evinde ölü olarak bulunduğuna dair haberi aldık. Bundan dolayı hüznümüz var. Kendisine rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum. Özellikle de yarınki (bugün) bir program öncesinde böyle bir şeyin gerçekleşmiş olması düşündürücüdür. Şu anda güvenlik güçlerimizden henüz bu işin neticesini almadık. Nedir, ne değildir... Bu bir adli tıp konusudur. Adli Tıp incelemelerini yapacaktır, ondan sonra da bizlere gerekli bilgiler bu konuyla ilgili verilecektir" (hürriyet.com.tr)
Anayasa Mahkemesi'nden başörtüsü kararı
Almanya Anayasa Mahkemesi, okullarda tüm öğretmenleri kapsayan bir başörtüsü yasağının din özgürlüğü ile bağdaşmadığına hükmetti.
Karlsruhe'de bulunan mahkeme, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinden yapılan iki başvuruda başörtüsü yasağının ‘anayasaya uygun olarak sınırlandırılmasına' hükmetti.
Kararda tarafsızlık ve okul barışı açısından soyut bir tehdidin başörtüsü yasağına gerekçe oluşturmadığı, yasak için başörtüsünden yola çıkarak ‘yeterli derecede somut bir tehdit' oluşması gerektiği belirtildi.
Almanya'nın en yüksek yargı mercii olan Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili kararını bugün açıklamaya hazırlanıyordu. Ancak Die Tageszeitung'un haberine göre bilgisayarlarda yaşanan bir hata üzerine karar metni dün internete yansıdı. Anayasa Mahkemesi basın açıklamasının kendilerinden kaynaklanan bir hata nedeniyle kısa bir süreliğine internet sayfasında yer aldığını doğruladı.
Anayasa Mahkemesi 2003 yılında Stuttgartlı öğretmen Fereshta Ludin davasında, yasal temeli olduğu takdirde tedbir olarak başörtüsü yasağı getirilebileceğine hükmetmişti. Bu karar üzerine birçok eyalet yönetimi eğitim yasalarına başörtüsü yasağı koymuştu.
Die Tageszeitung'un haberine göre Anayasa Mahkemesi, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin yasalarında yer alan bir maddenin de anayasaya uygun olmadığına hükmetti. Mahkeme, ‘Hrıstiyan ve Batı eğitim ve kültür değerlerinin veya geleneklerinin sunulmasına” öncelik tanınmasını öngören maddenin anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. Kararda, bu maddenin anayasanın dini temelde eşitsizlik oluşmasına engel olma maddesiyle bağdaşmadığı kaydedildi. (hürriyet.com.tr)
Karlsruhe'de bulunan mahkeme, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinden yapılan iki başvuruda başörtüsü yasağının ‘anayasaya uygun olarak sınırlandırılmasına' hükmetti.
Kararda tarafsızlık ve okul barışı açısından soyut bir tehdidin başörtüsü yasağına gerekçe oluşturmadığı, yasak için başörtüsünden yola çıkarak ‘yeterli derecede somut bir tehdit' oluşması gerektiği belirtildi.
Almanya'nın en yüksek yargı mercii olan Anayasa Mahkemesi konuyla ilgili kararını bugün açıklamaya hazırlanıyordu. Ancak Die Tageszeitung'un haberine göre bilgisayarlarda yaşanan bir hata üzerine karar metni dün internete yansıdı. Anayasa Mahkemesi basın açıklamasının kendilerinden kaynaklanan bir hata nedeniyle kısa bir süreliğine internet sayfasında yer aldığını doğruladı.
Anayasa Mahkemesi 2003 yılında Stuttgartlı öğretmen Fereshta Ludin davasında, yasal temeli olduğu takdirde tedbir olarak başörtüsü yasağı getirilebileceğine hükmetmişti. Bu karar üzerine birçok eyalet yönetimi eğitim yasalarına başörtüsü yasağı koymuştu.
Die Tageszeitung'un haberine göre Anayasa Mahkemesi, Kuzey Ren Vestfalya eyaletinin yasalarında yer alan bir maddenin de anayasaya uygun olmadığına hükmetti. Mahkeme, ‘Hrıstiyan ve Batı eğitim ve kültür değerlerinin veya geleneklerinin sunulmasına” öncelik tanınmasını öngören maddenin anayasaya aykırı olduğuna karar verdi. Kararda, bu maddenin anayasanın dini temelde eşitsizlik oluşmasına engel olma maddesiyle bağdaşmadığı kaydedildi. (hürriyet.com.tr)
Hac kuraları 2015 sonuç sorgulama
Diyanet Hac kuraları 2015 sonuçlarını açıkladı. Hac kurasında adı çıkan hacı adayları Hac kura sonuçlarını T.C numaraları ile sorgulatabilecekler.
2015 yılı hac kura sonuçları bugün diyanet.gov.tr adresinde açıklandı. Hacı adayları hac kura sonuçlarını T.C numaraları ile sorgulatabilecekler. Kura sonuçlarını öğrenen adayların sonuçları ile birlikte il müftülüğüne gitmesi gerekiyor.
2015 yılı hac kura sonuçları bugün (perşembe) bilgisayar ortamında Ankara'da çekildi. Diyanet kura sonuçlarını 21.00'da açıklayacağını bildirmişti ama 17.00'da hac kura sonuçları erişime açıldı.
BU SENE BİR İLK UYGULANACAK
2015 yılı hac kurası bugün saat 11:00'den sonra Ankara'da bilgisayar ortamında çekilen sonuçlar bugün 17.00'den itibaren erişime açıldı. Adaylar sonuçlarınıhttp://hac.diyanet.gov.tr/adresinden TC kimlik numarasıyla sorgulanabilecek. 2007 yılından beri aralıksız kayıt yaptırıp kurasız hacca gidecekler ile 2008 yılı ve sonrasında ön kayıtlı olanlar için çekilecek kura sonucu hacca gitmeye hak kazanacakların kesin kayıtları 16-27 Mart 2015 tarihleri arasında il müftülüklerinde yapılacak. Kesin kayıt yaptıracakların kontenjan belgeleri 2007 yılından kalanlar öncelikli olmak üzere, kura sonucunda yapılacak sıralamaya göre (internetteki sorguda yayınlanacak olan sıraya riayet edilerek) il müftülüklerince verilecek.
HACI ADAYLARI BU BELGEYE DİKKAT!
Hacı adaylarının durumlarını internetten sorgulayarak tespit ettikleri sıralarına göre il müftülüklerine müracaat etmeleri gerekiyor. Bu yıl kesinlikle il müftülüğü önünde kendiliğinden sıra oluşturulmayacak. Adaylar, 16-27 Mart 2015 tarihleri arasında müftülükteki sıra numarası takip edilerek ve isim okunarak içeriye alınacak. Kontenjan belgelerini bizzat hacı adayının kendisi alacak, başka birine kesinlikle verilmeyecek. Hacı adayları kontenjan belgesini almaya gelirken beraberinde internetten kura sorgulama belgesini ve nüfus cüzdanının aslını getirecek.
Diyanet İşleri Başkanlığında yapılan kura çekimi, Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başladı. Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Enver Günenç, burada yaptığı konuşmada, Diyanetİşleri Başkanlığı olarak kutsal topraklara gidenlere rehberlik ettiklerini belirtti. Organizasyonun her sene geliştiğini vurgulayan Günenç, kısıtlı imkanlar sebebiyle 1 milyon 244 bin 629 kişinin sırada bekliyor olmasının kendilerini üzdüğünü söyledi.
Günenç, Kabe ve çevresinde yapımı devam eden genişletme çalışmaları nedeniyle 2013 yılında uygulamaya konulan yüzde 20 kontenjan kısıtlamasının 2014 yılında olduğu gibi bu yılda devam edeceğini ifade etti.
KAYIT HAKKI KAZANAN HACILAR
Bu yıl yeni hac müracaatı alınmadığını dile getiren Günenç, 2007 yılında kayıtlı olan ve 2014 yılına kadar kesintisiz kayıt yenileten hacı ve adaylarına 2014 yılı kura sıra numarasına göre kayıt hakkı verildiğini söyledi.
Günenç, "Ülkemize tanınan hac kontenjanından görevliler ile 2007 yılından bekleyenler, yani 43 bin 810 kişi düşürdükten sonra kalan 11 bin 588 kontenjan, 2008-2014 yılları arasında kayıt yenileten hacı adayları arasından kura çekilerek dağıtılacaktır" dedi.
Kura çekiminde katsayı uygulaması yapılacağını, bu sayede hac kayıt sayısı fazla olanların kurada çıkma oranının da fazla olacağını ifade eden Günenç, kayıt olup 7 yıl bekleyenlerin yedinin katları kadar kuraya gireceğini, bununla daha önce yazılıp çok bekleyenlerin kurada çıkma şansının daha yüksek olmasının amaçlandığını belirtti.
2014 yılında hacca gitmeye hak kazandığı halde mazeretsiz olarak gitmeyenlerin, ön kayıt yaptırdığı yıllara göre katsayı verilerek kuraya dahil edileceklerini dile getiren Günenç, kura sonuçlarının Başkanlığın internet sitesinden kimlik numarasıyla aynı gün sorgulanabileceğini aktardı.
55 BİN VATANDAŞ HACCA GİDECEK
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Hac kontenjanları, 1987 yılında Ürdün'ün başkenti Amman'da yapılan "İslam Ülkeleri Dış İşleri Bakanları Toplantısı'nda alınan karara dayanıyor. Burada alınan karar gereği her ülkenin nüfusunun binde biri oranında kontenjan verilerek hac kontenjanları tespit ediliyor. Ancak Kabe'nin çevresini genişletme çalışmaları sebebiyle geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Suudi Arabistan makamlarıyla imzalan protokol gereği yüzde 20'lik bir kontenjan kısıtlamasına gidildi. Buna göre bu yıl ülkemizden 55 bin 540 vatandaş hacca gidebilecek. Kesin kayıt hakkı elde ettiği halde heyet raporuyla sağlık durumlarının elverişli olmadığını beyan edenler için bir kolaylık getirildi. Bu durumda olan hacı adayları, istedikleri bir kişiye noterden vekalet vererek hac vazifesini vekalet yoluyla yerine getirebilecek. Hacca gidecek vatandaşlara farklı hizmet seçenekleri sunabilmek amacıyla Mekke ve Medine'deki bina ve otellerin fizik yapıları ve Harem'e olan mesafeleri dikkate alınarak hac konaklama türleri de belirlendi. Buna göre hacılara normal, müstakil ve otel konaklama türlerinde hizmet verilecek. Bu yıl hacca gitmeye hak kazananlar, belirlenen konaklama tipine göre farklı ücretlendirmeye tabi olacaklar. Buna göre "normal konaklama" seçeneğini tercih edenler 3 bin 600 dolar, "müstakil konaklama"yı tercih edenler 5 bin dolar ödeyecekler. Otel tipi konaklama tercih edenler ise 6 bin 900 dolar ile 9 bin 900 dolar arasında değişen hizmet bedelini ödeyecekler" denildi.
DİYANET'TEN HACI ADAYLARINA ÖNEMLİ AÇIKLAMA
"Suudi Arabistan'daki bütün ücretlendirme ve kiralamalar dolar kuru üzerinden yapılıyor. Bu nedenle Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kurulu, 2014 yılı kasım ayında aldığı kararla Hac ve Umre hizmetleri için alınan ücreti dolar kuru olarak değiştirildi. 5 ay önce yapılan söz konusu değişikliğin son dönemdeki dolar kurunda yaşanan yükselmeyle bir ilgisi bulunmuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı bütün hizmetlerini ticari bir kaygı gözetmeden yerine getiriyor. Yurt dışından hacca gitmek isteyenlerin hac başvuruları Din Hizmetleri Müşavirlik ve Ataşeliklerinden yapılıyor. Bu başvurular neticesinde her yıl yaklaşık 8 bin kişi yurt dışından hacca gitme imkanı buluyor. Bu yıl da aynı sayıda kişinin kutsal topraklara gitmesi bekleniyor."
2015 yılı hac kura sonuçları bugün diyanet.gov.tr adresinde açıklandı. Hacı adayları hac kura sonuçlarını T.C numaraları ile sorgulatabilecekler. Kura sonuçlarını öğrenen adayların sonuçları ile birlikte il müftülüğüne gitmesi gerekiyor.
2015 yılı hac kura sonuçları bugün (perşembe) bilgisayar ortamında Ankara'da çekildi. Diyanet kura sonuçlarını 21.00'da açıklayacağını bildirmişti ama 17.00'da hac kura sonuçları erişime açıldı.
BU SENE BİR İLK UYGULANACAK
2015 yılı hac kurası bugün saat 11:00'den sonra Ankara'da bilgisayar ortamında çekilen sonuçlar bugün 17.00'den itibaren erişime açıldı. Adaylar sonuçlarınıhttp://hac.diyanet.gov.tr/adresinden TC kimlik numarasıyla sorgulanabilecek. 2007 yılından beri aralıksız kayıt yaptırıp kurasız hacca gidecekler ile 2008 yılı ve sonrasında ön kayıtlı olanlar için çekilecek kura sonucu hacca gitmeye hak kazanacakların kesin kayıtları 16-27 Mart 2015 tarihleri arasında il müftülüklerinde yapılacak. Kesin kayıt yaptıracakların kontenjan belgeleri 2007 yılından kalanlar öncelikli olmak üzere, kura sonucunda yapılacak sıralamaya göre (internetteki sorguda yayınlanacak olan sıraya riayet edilerek) il müftülüklerince verilecek.
HACI ADAYLARI BU BELGEYE DİKKAT!
Hacı adaylarının durumlarını internetten sorgulayarak tespit ettikleri sıralarına göre il müftülüklerine müracaat etmeleri gerekiyor. Bu yıl kesinlikle il müftülüğü önünde kendiliğinden sıra oluşturulmayacak. Adaylar, 16-27 Mart 2015 tarihleri arasında müftülükteki sıra numarası takip edilerek ve isim okunarak içeriye alınacak. Kontenjan belgelerini bizzat hacı adayının kendisi alacak, başka birine kesinlikle verilmeyecek. Hacı adayları kontenjan belgesini almaya gelirken beraberinde internetten kura sorgulama belgesini ve nüfus cüzdanının aslını getirecek.
Diyanet İşleri Başkanlığında yapılan kura çekimi, Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başladı. Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürü Enver Günenç, burada yaptığı konuşmada, Diyanetİşleri Başkanlığı olarak kutsal topraklara gidenlere rehberlik ettiklerini belirtti. Organizasyonun her sene geliştiğini vurgulayan Günenç, kısıtlı imkanlar sebebiyle 1 milyon 244 bin 629 kişinin sırada bekliyor olmasının kendilerini üzdüğünü söyledi.
Günenç, Kabe ve çevresinde yapımı devam eden genişletme çalışmaları nedeniyle 2013 yılında uygulamaya konulan yüzde 20 kontenjan kısıtlamasının 2014 yılında olduğu gibi bu yılda devam edeceğini ifade etti.
KAYIT HAKKI KAZANAN HACILAR
Bu yıl yeni hac müracaatı alınmadığını dile getiren Günenç, 2007 yılında kayıtlı olan ve 2014 yılına kadar kesintisiz kayıt yenileten hacı ve adaylarına 2014 yılı kura sıra numarasına göre kayıt hakkı verildiğini söyledi.
Günenç, "Ülkemize tanınan hac kontenjanından görevliler ile 2007 yılından bekleyenler, yani 43 bin 810 kişi düşürdükten sonra kalan 11 bin 588 kontenjan, 2008-2014 yılları arasında kayıt yenileten hacı adayları arasından kura çekilerek dağıtılacaktır" dedi.
Kura çekiminde katsayı uygulaması yapılacağını, bu sayede hac kayıt sayısı fazla olanların kurada çıkma oranının da fazla olacağını ifade eden Günenç, kayıt olup 7 yıl bekleyenlerin yedinin katları kadar kuraya gireceğini, bununla daha önce yazılıp çok bekleyenlerin kurada çıkma şansının daha yüksek olmasının amaçlandığını belirtti.
2014 yılında hacca gitmeye hak kazandığı halde mazeretsiz olarak gitmeyenlerin, ön kayıt yaptırdığı yıllara göre katsayı verilerek kuraya dahil edileceklerini dile getiren Günenç, kura sonuçlarının Başkanlığın internet sitesinden kimlik numarasıyla aynı gün sorgulanabileceğini aktardı.
55 BİN VATANDAŞ HACCA GİDECEK
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, "Hac kontenjanları, 1987 yılında Ürdün'ün başkenti Amman'da yapılan "İslam Ülkeleri Dış İşleri Bakanları Toplantısı'nda alınan karara dayanıyor. Burada alınan karar gereği her ülkenin nüfusunun binde biri oranında kontenjan verilerek hac kontenjanları tespit ediliyor. Ancak Kabe'nin çevresini genişletme çalışmaları sebebiyle geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Suudi Arabistan makamlarıyla imzalan protokol gereği yüzde 20'lik bir kontenjan kısıtlamasına gidildi. Buna göre bu yıl ülkemizden 55 bin 540 vatandaş hacca gidebilecek. Kesin kayıt hakkı elde ettiği halde heyet raporuyla sağlık durumlarının elverişli olmadığını beyan edenler için bir kolaylık getirildi. Bu durumda olan hacı adayları, istedikleri bir kişiye noterden vekalet vererek hac vazifesini vekalet yoluyla yerine getirebilecek. Hacca gidecek vatandaşlara farklı hizmet seçenekleri sunabilmek amacıyla Mekke ve Medine'deki bina ve otellerin fizik yapıları ve Harem'e olan mesafeleri dikkate alınarak hac konaklama türleri de belirlendi. Buna göre hacılara normal, müstakil ve otel konaklama türlerinde hizmet verilecek. Bu yıl hacca gitmeye hak kazananlar, belirlenen konaklama tipine göre farklı ücretlendirmeye tabi olacaklar. Buna göre "normal konaklama" seçeneğini tercih edenler 3 bin 600 dolar, "müstakil konaklama"yı tercih edenler 5 bin dolar ödeyecekler. Otel tipi konaklama tercih edenler ise 6 bin 900 dolar ile 9 bin 900 dolar arasında değişen hizmet bedelini ödeyecekler" denildi.
DİYANET'TEN HACI ADAYLARINA ÖNEMLİ AÇIKLAMA
"Suudi Arabistan'daki bütün ücretlendirme ve kiralamalar dolar kuru üzerinden yapılıyor. Bu nedenle Bakanlıklar arası Hac ve Umre Kurulu, 2014 yılı kasım ayında aldığı kararla Hac ve Umre hizmetleri için alınan ücreti dolar kuru olarak değiştirildi. 5 ay önce yapılan söz konusu değişikliğin son dönemdeki dolar kurunda yaşanan yükselmeyle bir ilgisi bulunmuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı bütün hizmetlerini ticari bir kaygı gözetmeden yerine getiriyor. Yurt dışından hacca gitmek isteyenlerin hac başvuruları Din Hizmetleri Müşavirlik ve Ataşeliklerinden yapılıyor. Bu başvurular neticesinde her yıl yaklaşık 8 bin kişi yurt dışından hacca gitme imkanı buluyor. Bu yıl da aynı sayıda kişinin kutsal topraklara gitmesi bekleniyor."
Cübbeli: Bursa'dan aday olsam kazanır mıyım acaba?
Cübbeli Ahmet adı ile anılan Ahmet Mahmut Ünlü, neden milletvekili olmayacağını Vahdet gazetesinde yazdığı köşe yazısında açıkladı.
Bu dünya hayatında verilen imkânların ve makamların hepsinin geçici olduğuna dikkat çeken Cübbeli Ahmet, "Koltuk sevdalısı olmamak lazım. Bazı insanlar koltuğu altından çekildiği zaman ağzından emziği alınan çocuk gibi ağlıyor" değerlendirmesinde bulundu. Cübbeli, milletvekili olma hırsı içinde olanları da eleştirdi.
Cübbeli vekillik peşinde koşanlara seslenen Cübbeli milletvekili olmak gibi bir hedefinin niye olmayacağını şu ifadelerle açıkladı:
"NE MERAKLISINIZ VEKİL OLMAYA YAHU!"
Allah-u Teâlâ’nın verdiği mallar geçici, oğullar geçici, ziynetler geçici, imkânlar, itibarlar geçici, makamlar, mevkiler, koltuklar geçici. Adam geçen dönem milletvekili oluyor, şimdi benim gibi milletten biri oluyor ve üzülüyor buna. Ne üzülüyorsun?! Kurtuldun işte sevinsene. Yine illa milletvekili olmayı istiyor. 40 senedir milletvekili olanlar var mecliste. 40 senedir mecliste olmana rağmen bu memleket düzelmediyse sen fuzulisin demek ki. Makam, makam, makam… Koltuğunu altından çektikleri zaman ağzından emziği alınan çocuk gibi ağlıyor. Ne kadar meraklısınız vekil olmaya yahu! Bir acayip iş.
"ADAY OLSAM KAZANIR MIYIM?"
Ben Bursa’dan koysam adaylığımı kazanır mıyım acaba? Bursa’nın hepsini bana verseler girer miyim bu işlere acaba? Bütün Bursa’nın kadrolarını verseler girer miyim? Girmem çünkü akıllıyım.
"SADDAM’IN SONU ORTADA"
Milleti namaza başlatmak lazım, Ehl-i Sünnet itikadını tashih etmek lazım, insanları haramdan, zinadan kurtarmak lazım. Siyasetin ehli var, Allah onlara becerttirsin, muvaffak eylesin. Biz o işin ehli değiliz. Biz size hizmet edeceğiz. Onun için dünya geçer, makam, mevki, mertebe biter. 10 sene de, 20 sene de, 40 sene de geçer.
Kral olsan ne olur?! Bir de sonunun kötü olma ihtimali de var. Saddam’ın sonu ne hale geldi?! Kaddafi’nin durumu ne hale geldi?! 40 senelik krallık kurtaramadı onları. Zalimlik etti, hainlik etti Mevla da belasını verdi.
Bu dünya hayatında verilen imkânların ve makamların hepsinin geçici olduğuna dikkat çeken Cübbeli Ahmet, "Koltuk sevdalısı olmamak lazım. Bazı insanlar koltuğu altından çekildiği zaman ağzından emziği alınan çocuk gibi ağlıyor" değerlendirmesinde bulundu. Cübbeli, milletvekili olma hırsı içinde olanları da eleştirdi.
Cübbeli vekillik peşinde koşanlara seslenen Cübbeli milletvekili olmak gibi bir hedefinin niye olmayacağını şu ifadelerle açıkladı:
"NE MERAKLISINIZ VEKİL OLMAYA YAHU!"
Allah-u Teâlâ’nın verdiği mallar geçici, oğullar geçici, ziynetler geçici, imkânlar, itibarlar geçici, makamlar, mevkiler, koltuklar geçici. Adam geçen dönem milletvekili oluyor, şimdi benim gibi milletten biri oluyor ve üzülüyor buna. Ne üzülüyorsun?! Kurtuldun işte sevinsene. Yine illa milletvekili olmayı istiyor. 40 senedir milletvekili olanlar var mecliste. 40 senedir mecliste olmana rağmen bu memleket düzelmediyse sen fuzulisin demek ki. Makam, makam, makam… Koltuğunu altından çektikleri zaman ağzından emziği alınan çocuk gibi ağlıyor. Ne kadar meraklısınız vekil olmaya yahu! Bir acayip iş.
"ADAY OLSAM KAZANIR MIYIM?"
Ben Bursa’dan koysam adaylığımı kazanır mıyım acaba? Bursa’nın hepsini bana verseler girer miyim bu işlere acaba? Bütün Bursa’nın kadrolarını verseler girer miyim? Girmem çünkü akıllıyım.
"SADDAM’IN SONU ORTADA"
Milleti namaza başlatmak lazım, Ehl-i Sünnet itikadını tashih etmek lazım, insanları haramdan, zinadan kurtarmak lazım. Siyasetin ehli var, Allah onlara becerttirsin, muvaffak eylesin. Biz o işin ehli değiliz. Biz size hizmet edeceğiz. Onun için dünya geçer, makam, mevki, mertebe biter. 10 sene de, 20 sene de, 40 sene de geçer.
Kral olsan ne olur?! Bir de sonunun kötü olma ihtimali de var. Saddam’ın sonu ne hale geldi?! Kaddafi’nin durumu ne hale geldi?! 40 senelik krallık kurtaramadı onları. Zalimlik etti, hainlik etti Mevla da belasını verdi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)