16 Nisan 2015 Perşembe

Özgecan'ın katillerine kadın hakim

Üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın katil zanlıları hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması 12 Haziran'da yapılacak.


Mersin'de, minibüste tecavüz girişiminde bulunulunca direndiği için öldürülen ve cesedi yakılan üniversite öğrencisi 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ın katil zanlıları hakkında ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle açılan davanın ilk duruşması 12 Haziran'da yapılacak.

13 Şubat'ta kaybolduktan 2 gün sonra cesedi bulunan Özgecan Aslan'ın ölümüyle ilgili başlatılan soruşturma sonunda Cumhuriyet Savcısı katil zanlıları tutuklu minibüs şoförü 26 yaşındaki Ahmet Suphi Altındöken, babası 50

yaşındaki Necmittin Altındöken ile arkadaşı 25 yaşındaki Fatih Gökçe'nin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istemiyle hazırladığı iddianameyi 9 Nisan'da Tarsus 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. İncelediği iddianameyi 15 Nisan'da kabul eden mahkeme heyeti, bugün de davada ilk duruşmanın 12 Haziran'da görülmesine karar verdi.

KADIN HAKİMLER YARGILAYACAK

Ahmet Suphi Altındöken'in 'Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs ve cinsel saikle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından; Necmittin Altındöken ile Fatih Gökçe'nin ise 'Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme' suçlarından yargılanacağı davada en dikkat çeken detay ise, mahkeme heyeti üyelerinin çoğunluğunun kadın hakimlerden oluşması. Zanlıları, Mahkeme Başkanı Ercan Kumhak ile birlikte üye hakimlerden Nesibe Çınar, Ayşe Şahin ve Fatma Serpil Aydın'dan 2'si yargılayacak.

ADLİYEDE O GÜN TEK DAVA GÖRÜLECEK

Öte yandan davanın görüleceği Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Haziran'da görülmesine karar verilen duruşmada yaşanılabilecekler konusunda Emniyet Müdürlüğü'nden yoğun tedbir alınmasını istedi. Başsavcılık ayrıca, diğer tüm mahkemelerden ilk duruşma nedeniyle izdiham olabileceği nedeniyle rutin duruşmaların ertelenmesi istedi. Bu nedenle o gün Tarsus Adliyesi'nde sadece Özgecan

Aslan'ın davasının görülmesi beklenirken, duruşmaya Özgecan Aslan'ın aile fertleri de davacı müdahil olarak katılacak. Ayrıca, yoğun güvenlik önlemlerinin alınacağı davada Özgecan'ın katil zanlılarının en ağır cezayı alması için çok sayıda avukatın savunma yapacağı bildirildi.

(DHA)

300 eski polis ve subayı idam edildi

Irak Cumhurbaşkan Yardımcısı Usame en-Nuceyfi, "terör örgütü IŞİD'in, birkaç gün içerisinde Musul kentinde 300 eski polis ve subayı idam ettiğini" öne dürdü.


Hürriyet'in haberine göre; Nuceyfi, Musul'un Telafer ilçesinden gelen aşiret liderleriyle yaptığı görüşmenin ardından başkent Bağdat'ta düzenlediği basın toplantısında, "IŞİD, son birkaç günde Musul'da, 300 eski polis ve subayı idam etti" dedi.

Nuceyfi, "Irak hükümeti, ordunun yapılanması konusunda askeri çalışmaların yanı sıra operasyonda yer alacak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve uluslararası koalisyon güçleriyle anlaşma yapılıyor" ifadesini kullandı.

Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile IKBY Başkanı Mesut Barzani, IŞİD'in kontrolündeki Musul kentinin kurtarılması konusunda anlaşmaya varmıştı.

Padişah mısın?

Amasya'nın Hamamözü Kaymakamı Kadir Güntepe, 3 hafta boyunca aramalarına cevap vermeyen Spor Genel Müdür Vekili Ömer Altunsoy’a sıra dışı bir yöntemle mesajını iletti. Twitter hesabından Genel Müdür Vekiline "Padişah mısın?" diye seslenen Kaymakam Güntepe, ayrıca internette kişisel sitesinden ‘Spor Genel Müdürü’ne Açık Mektup’ başlığı ile neden aramak istediğini dile getirip, şikayetçi olacağını yazdı.


Hamamözü Kaymakamı Kadir Güntepe, ilginç bir yöntemle Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdür Vekili Ömer Altunsoy’dan şikayetçi oldu. Hem twitter hesabından hem de kişisel web sayfasından sitemini dile getiren ve ’Padişah mısın?’ diye seslenen Kaymakam Güntepe, web sitesindeki açık mektubunda da kendisinin vatandaş nezdinde devletin temsilcisi ve ilçedeki en yüksek devlet memuru olarak, Genel Müdüre ulaşamayacaksa, normal vatandaşların nasıl ulaşacağını sordu.

HALI SAHA İÇİN YARDIM İSTEĞİ

Ayrıca sahip olunan makamların milletin bir emaneti olduğunu bu nedenle herkesin emanetin hakkını vermesi gerektiğini belirten Kaymakam Güntepe, halı saha için talepte bulunduğu Spor Genel Müdürü’ne açık mektupta özetle şöyle dedi:

"Konuya girmeden şunları ifade etmek istiyorum. Hamamözü’nde görev sürem 4 ay sonra dolacak. Bu kalan 4 ayı rutin faaliyetlerle, suya sabuna dokunmadan değerlendirebilirdim. Fakat Anayasamızın 58’inci maddesinin gençlerimizi kötü ve zararlı alışkanlıklardan korumak için bana verdiği bazı görev ve sorumluluklar var. Bu sorumluluk bilinciyle daha önce genel müdürlüğünüzden hiçbir destek almadan kendi kısıtlı imkanlarımızla ve Sayın Valimizin ciddi destekleriyle bir açık halı saha yaptırmıştık. Size ulaşmaktaki niyetimiz halı sahayı kapatıp özellikle gençlerimiz olmak üzere bütün vatandaşlarımızın her mevsim kullanıma sunmaktı. Bununla ilgili projemizi yaptık ve 20.03.2014 tarih 12183 sayılı yazıyla genel müdürlüğünüzde kayda alındı. Konuyla ilgili ilk olarak 27.03.2015 tarihinde size bağlı olan tesisler daire başkanınızı arattırdım, ancak ne cevap verildi ne de geri dönüş yapıldı."
"İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN"

Açık mektupta 3 hafta boyunca aramalara rağmen cevap alamadığını kaydeden Kaymakam Kadir Güntepe, "Son olarak bizzat kendim cepten sekreterinizi aradım gene görüştürmediler ve kimse de dönüş yapmadı" dedi. Kendisinin mülki idare amiri olduğunu hatırlatan Kaymakam Güntepe, "Sayın Spor Genel Müdür Vekili! Biz mülki idare amirleri ’İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ felsefesiyle vatandaşımıza hizmet vermeye çalışıyoruz. ’Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adli ilahi sorar Ömer’den onu’ düsturu ile darda zorda kalmış, garip gureba, dul, yetim öksüz bütün vatandaşlarımızın ellerinden tutuyoruz" diye yazdı. Kaymakam Güntepe, mektubunda şu ifadeleri de kullandı:

"ULAŞILAMAYAN İLK GENEL MÜDÜR SİZ DEĞİLSİNİZ"

"Kaymakamın telefonuna cevap vermeyerek itibar kazanacağınızı ve yükseleceğinizi zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Unutmayın ki büyük insanlar yükseldikçe küçülür, alçak gönüllü ve mütevazı olur. Sayın Spor Genel Müdür Vekili! Ulaşılamayan ilk genel müdür siz değilsiniz ama inşallah son olursunuz."

Kaymakam Güntepe, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Başkalığı’na, Başbakanlık Teftiş Kuruşlu Başkanlığı’na ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’na şikayet ettiğini de hatırlattığı Spor Genel Müdür Vekili Ömer Altunsoy’a açık mektubunda şöyle hitap etti:

"Devletin vatandaş nezdinde algısı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ’Yeni Türkiye’ anlayışıyla birlikte son 15 yılda kamu hizmetlerinin etkin, verimli ve hızlı olması açısından olumlu yönde büyük bir değişim ve ivme kazandı. Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın zat- devletlerinin feraset ve basiretini kavrayamayan sizler hala vatandaşımızla araya perde koymaya devam etmektesiniz."

Kaymakam Kadir Güntepe, ayrıca arama kaydı ve şikayet dilekçesini de açık mektubunun altına ekledi.

(hürriyet.com.tr)

1150 polis müdürü emekli

TBMM’de büyük tartışmaların ardından kabul edilen İç Güvenlik Paketi’nin yürürlüğe girmesinden sonra emniyette büyük tasfiye başladı.

Hürriyet'in haberine göre; Emniyet Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesindeki 1725 birinci sınıf emniyet müdüründen 1150’si emekliye sevk edildi. Emekliye sevk edilecek personel sayısının 3 bin 500’ü geçmesi bekleniyor. Emniyet kaynakları, emekliye sevk edilen polis şeflerinin büyük çoğunluğunun paralel yapı ile bağlantılı olduğunu öne sürüyor.

Emniyet Genel Müdürü Mehmet Celalettin Lekesiz başkanlığında pazartesi başlayan Yüksek Değerlendirme Kurulu, bugün de toplantısına devam edecek. Üç gündür süren toplantılarda, emekliye sevk edilecek yaklaşık 3 bin 500 birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf emniyet müdürünün dosyaları ele alındı.

17 ARALIK MÜDÜRLERİ GİTTİ
Kurul, 1’inci sınıf emniyet müdürü kadrosundaki 1725 kişinin durumunu sonuçlandırdı. 1150 1’inci sınıf emniyet müdürü kadrosuzluktan emekliye sevk edildi. Kurul bugün de 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü sınıf emniyet müdürlerinin dosyasını değerlendirecek. Bu rütbelerden de yaklaşık 2 bin 400 polisin emekli edileceği öğrenildi.

Kurul’un, emekliliğe hak kazanmış ya da aynı rütbede 5 yıl bekleyip “kadrosuzluk” gerekçesiyle terfi edememiş emniyet müdürleriyle, haklarında açılan soruşturma sonucu ceza alanları emekliye sevk ettiği kaydedildi. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk operasyonunda görev alan ve ardından ‘paralel yapı’ iddiasıyla haklarında soruşturma açılan, açığa alınan ve pasif görevlere kaydırılmış emniyet müdürlerinin de emekliye sevk edildiği belirtildi. Emekliye sevk edilenler arasında 17 Aralık öncesi Daire Başkanı, İl Emniyet Müdürü, Emniyet Genel Müdür yardımcılarının bulunduğu bildirildi.                                       

Abdullah Gül'den fla seçim tahmini

Türkiye'nin 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Financial Times Türkiye Zirvesi'nin kapanışında konuşma yaptı. 7 Haziran seçimleri konusunda konuşan Gül, "Benim tahminim şu; muhalefet partilerinin Meclis'te daha güçlü olacaklarını tahmin ediyorum ama tek parti iktidarının, hükümetin devam edeceğini öngörüyorum" ifadelerini kullandı. Türkiye'nin bugünkü durumuna da değinen Gül, "Her şey bugünden daha iyi olabilirdi. Bu bir gerçek" dedi.

Çevresi birçok sıkıntı içindeyken Türkiye'nin daha istikrarlı olmasının esas sebebinin ülkede geçen dönemde yapılan reformlar olduğunu belirten Gül, "Ülkemiz küresel mali krizden ve civardaki siyasi ve askeri çatışmalardan bir ölçüde etkilenmiş olsa da, bu etki Türkiye'nin istikrar ve dengesini bozmadı" diye konuştu.

Gül, 2 milyona yakın mültecinin kısa bir süre içinde bir ülkeye gelmesinin sosyal, güvenlik, siyasi, mali ve kültürel açıdan büyük bir olay olduğuna dikkati çekerek, bütün bu büyük yüklere rağmen Türkiye'nin dengesinin ve istikrarının sağlam durduğunu söyledi.

Türkiye'yi bu kadar sağlam hale getiren şeyin, geçen dönemde yaptıkları köklü reformlar olduğunu vurgulayan Gül, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği statüsü ve 2001'le başlayan, daha sonra benim kurduğum 2002'deki hükümetle devam eden ve uzun bir süre reformcu nitelikte süren yapısal değişiklikler ülkeyi dışarıdan gelen şoklara karşı sağlam hale getirdi. Neticede Türkiye AB ile müzakerelere başlayan bir ülke oldu. Bunun için bir taraftan Kopenhag siyasi kriterlerini, diğer taraftan Maastricht ekonomik kriterlerini yerine getirmek hedeflerimiz oldu. Çok köklü reformlar yaptık, çok yapısal değişiklikler oldu. Onlar bugün Türkiye'yi hala götürüyor ve hala Türkiye'nin bu olumsuzluklardan minimum derecede etkilenmesini sağlıyor.

Özellikle müzakere süreci içerisinde AB müktesebatını üstlenmeye başlamamızla, gerek Avrupa tarafından gerek bizden kaynaklanan yavaşlamalar olsa da, AB standartları birçok alanda artık uygulamaya girdi ve hayatımızın bir parçası haline geldi. Fakat biz burada en büyük getiriyi özellikle ilk 4-5 yıllık dönemde 2008 krizine kadarki büyümede gördük. Türkiye olağanüstü büyüdü ve bütün bu reformların karşılığını gördü."

 "SEÇİMDEN SONRA YENİ BİR BAŞLANGIÇ ŞART"
Abdullah Gül, Türkiye'de 12 yıllık iktidar döneminde bu yapılanların gayet iyi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Ülkenin bugünkü durumu, diğer ülkelere nispeten iyi. Fakat her şey bugünden daha iyi olabilirdi. Bu bir gerçek. Ülkenin durumunu daha da iyi halde görmek mümkündü. Burada soğukkanlı bir şekilde bakarsak, 12 yıllık kesintisiz bir iktidar dönemi sonunda ilk yılların reformcu heyecanının, dinamizminin ve performansının yavaşlamasını da doğal görüyorum. Bütün demokratik ülkelerde bununla karşılaşabiliriz. Dolayısıyla önemli olan, ülkeyi yönetenlerin bunu görüp yeni bir hamle yapma ihtiyacını hissetmeleri... Özellikle son 2-3 yıllık durgunluktan sonra yeni hamle yapma ihtiyacı çok açık bir şekilde ortada. Türkiye'yi yeni bir yörüngeye oturtmak için roketleri tekrar ateşlemek gerekir. Nasıl 2000'li yılların başında ülkeyi yeni bir yörüngeye oturtup, bütün bu reformcu süreci yaptıysak, şimdi artık roketleri tekrar ateşlemenin zamanı geldi. Bunu Türkiye'nin muhakkak yapması gerekir. Buna muhakkak ihtiyaç var."

Gül, seçimin bunun için fırsat olduğuna işaret ederek, "Seçimlere gitmek için iki aydan kısa bir süre var. Herkes kendisini seçime ve seçim sonrasına göre hazırlıyor. Tabii ki halkın iki ay içerisinde nasıl karar vereceğini bilemeyiz. Açıkça söyleyeyim, benim tahminim şu; muhalefet partilerinin Meclis'te daha güçlü olacaklarını tahmin ediyorum ama tek parti iktidarının, hükümetin devam edeceğini öngörüyorum" diye konuştu.

Gelecek risk ve tehditleri gözönüne alarak seçimden sonra güçlü bir şekilde yeni başlangıç yapmanın Türkiye için elzem olduğunu vurgulayan Gül, "Son yıllardaki bütün kayıpları ancak bu şekilde telafi edebiliriz. Gerek iç meselelerden çıkan çeşitli konular gerek dışarıdan gelen çeşitli meseleler epey enerjimizi tüketti. Bu gayet açık. Dolayısıyla seçimden sonra yeni bir başlangıç şart" ifadelerini kullandı.

Abdullah Gül, bunun için önce siyasi iklimin normalleştirilmesi ve kutuplaşmanın bitirilmesi gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Aslında çok da zor değil bu; söylemle bile yapılabilecek şeyler bunlar. Söylemlere dikkat etmek, kullanılan dili buna göre değiştirmek ve yeni bir iklimin oluşturulmasının hedeflenmesi gerekiyor seçimden sonra. Belirsizliklerin giderilmesi, ülkenin tüm aktörlerinin artık belli bir noktaya odaklanmasının muhakkak sağlanması gerekiyor ki bunu muhakkak ülkeyi yöneten hükümet yapacaktır. Bu sinerjinin ortaya çıkması için, bu iklimin oluşturulmasının esas liderliğini hükümet yapacaktır. Bütün bunlar sağlanırsa inanıyorum ki son yıllarda kaybedilenler kazanılabilir; Türkiye'de yeni bir dönem yaşanabilir."

 "SEÇİMDEN SONRA İSTİKRAR DEVAM EDECEK"
Abdullah Gül, "Yeni bir döneme başlayacağız. Ben ümitliyim. Seçimlerin neticesinin nasıl olacağını kesin bir şekilde söyleyemeyiz şüphesiz ama istikrarın devam edeceği kanaatindeyim sayısal açıdan. İstikrar şüphesiz ki sadece Meclis çoğunluğu demek değildir, bunun çok ötesi vardır ama tabi ki bu birinci şarttır. Son dönemlerde geçirdiğimiz şeylerin geçici olmasını arzu ederim. Yeni bir başlangıcın yapılabileceğini ve Türkiye'nin tekrar çok iyi bir atmosfere gireceğini ümit ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Seçim kampanyalarının ve seçime gidiş sürecinin de Türkiye'ye yakışır şekilde olması gerektiğini belirten Gül, "Seçim öncesi meselelerin seçim sonrasına nakledilip, seçim sonrasını esir almasına fırsat vermemek gerekir. Bu çok önemli. 1950'den beri Türkiye'de yapılan seçimler düzgün olmuştur; ufak tefek bazı sıkıntılar olmuş olsa bile... Hiçbir zaman seçim meşruiyetine gölge düşmemiştir, gayet düzgün yapılmıştır. Bu sefer de böyle olacağına inanıyorum. Bunun için herkese çok görev düşüyor. Seçim heyecanında ister istemez yapılan bazı yanlışları minimum yapmak gerekir. Bu tip şeyler her ülkede olur. Sorumluluk herkesin, bütün siyasi partilerin üzerindedir" ifadelerini kullandı.

Gül, "Türkiye'deki başkanlık sistemine ilişkin itirazınızı muhafaza ediyor musunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Aslında ben cumhurbaşkanı olduğum dönemde de bana bu tip sorular sorulduğunda, Türkiye Cumhurbaşkanının yetkilerinin çok olduğunu söylemiş bir insanım. Çünkü yetkilerin hepsi 1980 Anayasası'na göre dizayn edilmişti. Bunların bir parlamenter sisteme çok yakışmadığını cumhurbaşkanı iken söylemiş bir insanım. O bakımdan gayet berrağım. Ben parlamenter sistemin iyileştirilmesinin daha doğru olduğunu önce de söyledim. Fakat bir başkanlık sisteminin demokratik olmadığını söyleyemeyiz. Bir şartla; nasıl ki parlamenter sistemin noksanlarından Türkiye çok çekmiştir; öyle olmuştur ki Türkiye'de hükümetlerin yetkisi paylaşılmıştır, gölge kabineler olmuştur ve neler neler olmuştur.

Şimdi eğer bir başkanlık sistemi söz konusu olursa, burada çok daha dikkatli olmak gerekir. Denge ve frenlerin çok açık bir şekilde yazılmış olması gerekir. Yani gelişmiş demokrasilerdeki, hukukun gerçek anlamda evrensel olarak üstün olduğu ülkelerdeki gibi eğer başkanlık sistemi söz konusu olursa, ona da 'demokratik değildir' diyemeyiz. Fakat benim tercihim, Türkiye için doğrusu, parlamenter sistemin daha da iyileştirilmesi."

(hürriyet.com.tr)

Bu fotoğrafı vicdanınıza bırakıyorum

Maden faciasında eşi Hayrullah Baygül'ü yitiren ve solunum cihazına bağlı olarak yaşayan 3 yaşındaki oğlu Enes'i hayatta tutmaya çabalayan Zemine Baygül (20), "Kocam oğlumuzu kurtarmak için öldü. Onun yaşaması, tedavi olabilmesi için madene indi. Madene inmek istemiyordu ama başka geçim kaynağımız yoktu. Oğlumun bu fotoğrafını sorumluların vicdanlarına bırakıyorum" diye konuştu.


 Soma’daki faciada ölen işçilerden 27 yaşındaki Hayrullah Baygül’ün oğlu Enes, 11 aylıkken kalbinin durması sonucu oksijen yetersizliği nedeniyle beyin felci geçirdi. Küçük Enes, evinde kurulan özel bir odada solunum cihazına bağlı olarak yaşıyor. Eşinden kalan maaşla yaşamını sürdürdüklerini söyleyen acılı anne Zemine Baygül, Enes’in tıbbi ihtiyaçları sigorta tarafından karşılanmadığı için zor günler geçiriyor.

‘SESİMİ DUYURAMADIM’

2 Mart’ta CHP Manisa Milletvekili Sakine Öz tarafından Enes’in durumuyla ilgili Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’e soru önergesi verilmesine rağmen Meclis’in kapanması ve yetkililerin ilgi göstermemesi anneyi bir kez daha üzdü. Milliyet gazetesinden Timuçin Çelebi ve Ender Aldanmaz'a, 'sesini duyuramadığını' söyleyen Baygül, “Eşim öldüğünde oğlumuz 2 yaşındaydı. Kocam oğlumuzu kurtarmak için öldü. Onun yaşaması tedavi olabilmesi için madene indi. Madene inmek istemiyordu. Ama başka geçim kaynağımız yoktu. Para kazanmak zorundaydı. Oğlumun bu fotoğrafını sorumluların vicdanına bırakıyorum” dedi.

Maddi zorluklar yaşadığını ve Enes’in aylık giderinin 1000 TL’yi aştığını belirten Baygül, “Aldığımız tıbbi malzemeler özel tüketim malzemesi olarak görüldüğü için kendi cebimden karşılıyorum. Dikkat etmeme rağmen Enes sık sık enfeksiyon kapıyor. Hastanelere tedavi için götürdüğümde çoğu zaman yer bulamıyorum. Enes’in bütün sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasını ve sabit bir hastanede tedavi edilmesini istiyorum” dedi.
Küçük Enes için sigortadan karşılanması istenen tıbbi malzemeler şöyle:

- Enjektörler
- Steril eldivenler
- Boğaza takılan nemlendirici
- Solunum makinesi filtreleri
- Solunum cihazı filtresi
- Solunum devresi
- Ayak bileklikleri

(milliyet.com.tr)

Beşiktaş'ta Reza Zarrab krizi

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman ile Ümraniye'de yemek yiyen iş adamı Reza Zarrab, Vodafone Arena'dan 1 milyon 104 bin lira ödeyerek loca satın aldı. 17-25 Aralık operasyonlarıyla gündeme gelen Zarrab'a kulübün önde gelen isimlerinden tepki var.


Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'ın, 17-25 Aralık operasyonlarıyla gündeme gelen İran asıllı işadamı Reza Zarrab ile Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri'nde buluşup yemek yemesi, siyah beyazlı camiada tepkilere neden oldu.

YÖnetime yakın kaynaklara göre Zarrab, Vodafone Arena'dan loca almak için başvuruda bulundu. Kulüp yetkilileri de hakkında herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığı için konuyu başkanlık makamıyla paylaştı. Başkanlıktan onay alınınca loca satışı gerçekleştirildi. Zarrab yeni stadın batı tribünündeki 50 numaralı locayı 1 milyon 104 bin lira ödeyerek 3 yıllığına satın aldı.



Ebru Gündeş Yoktu
Loca sahibi Zarrab, Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri'nde başkan Fikret Orman'ın konuğu da oldu. İkili, tesisleri gezdikten sonra yemek yedi. Ancak yemeğe iddia edildiği gibi, Zarrab'ın eşi şarkıcı Ebru Gündeş'in katılmadığı öğrenildi.
Bu yemekten sonra Zarrab'ın kulübe üye yapıldığı ve önümüzdeki dönemde de yönetime gireceği iddiaları ortaya atıldı. Fakat şu ana kadar kulübe ulaşmış resmi bir başvuru yok.

REZA ZARRAB'IN LOCA ALMASI İÇİN NE DEDİLER?

HASAN ARAT (Eski yönetici ve başkan adayı)
Çarşı yargılanırken arkasında duramayanlar!..
Beşiktaş hassas bir camiadır. Çarşı davasında evlatlarımız yargılanırken arkasında duramıyorsanız, yaptığınız hareketlerde de dikkatli olmak zorundasınız. Beşiktaşlı bir yönetici çıkıp, "Taraftarımız Gezi'ye katılmıştır. Onlardan başvuranların üyelik işlemlerini bekletiyoruz" dedi. Bunu bile o gün tamir etmemiş bir yönetimin Ümraniye'de böyle bir görüşme yapması... Başkan kendi ofisinde görüşüp loca da satabilir veya iş arkadaşı da olabilir, ama ben bunu 15 kez düşünürdüm.

ŞEREF NASIR (Eski Divan Kurulu Başkanı)
Arzumuz stadın temelinde helal kazançtır
Şahsi bir dostu olarak görüştüğünü umuyorum. Bizler Süleyman Seba ekolünden geldik. Şerefli ikincilik düsturu olan bir kulübüz. Stadımızın temelinde de helal kazançlı harçlar arzumuzdur.

AYHAN GÜNER (Çarşı Grubu liderlerinden)

Bu işler bize acı verir
Tamamen karşıyız. Onlar kongre üyesi yaparlar, biz de gün gelir onu iptal ettiririz. Loca satılması bile bize acı verir. Kulübümüzü kirletmesinler.

(İsmail Er / hürriyet.com.tr)

Özgecan Aslan davası 12 Haziran'da görülecek

Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle ilgili davada ilk duruşmanın 12 Haziran'da görülmesinin planlandığı öğrenildi.

Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısının hazırladığı iddianameyi kabul eden Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi ilk duruşmanın tarihini belirlemek için çalışma yaptı. Duruşmanın 12 Haziran'da görülmesini planlayan mahkeme heyeti, o gün Tarsus Adliyesi'nde başka bir duruşmanın olmamasını talep etti.

Bu talebini içeren yazıyı diğer mahkeme başkanlıklarına ileten heyet, daha önceden o güne verilen duruşmaların da ertelenip ertelenemeyeceğini sordu.

Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığının talebe olumsuz cevap gelmemesi halinde ilk duruşma tarihini 12 Haziran olarak kesinleştireceği kaydedildi.

Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle ilgili tutuklu sanıklar Ahmet Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianame dün Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilmişti.

(medyafaresi.com.tr)

15 Nisan 2015 Çarşamba

Anayasa’daki "Türk" ifadesi çıkıyor mu?

Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı AK Parti’nin seçim bildirgesinin satır aralarında çok önemli değişikliklerin sinyalleri var. “Yeni anayasada herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans olmayacak” ifadesi, Anayasa’daki vatandaşlık tanımından “Türk” sözcüğünün çıkarılacağı şeklinde yorumlandı. Bildirgede, merkezi idarenin bazı yetkilerinin yerel yönetimlere devri konusunda da önemli taahhütler yer aldı. Görev devrinin “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında getirilen ilkeler doğrultusunda" yapılacağı belirtildi, bu çerçevede yasal bir zemin oluşturulacağı vaadi yer aldı.


Ak Parti 7 Haziran seçim bildirgesini açıkladı. Bildirgede öne çıkan unsur, 7 Haziran dönemlerinden sonra gelecek, AK Parti'nin Ahmet Davutoğlu yönetimindeki döneminin "ikinci atılım dönemi" olarak nitelendirilmesi. Davutoğlu'nun "şahsen yazdım" dediği bildirgenin Başkanlık sistemine ilişkin bölümde ise, en çok dikkat çeken cümle, Başkanlık sistemi tartışmalarının "kişiselleştirmeden yapılması" çağrısı oldu.

Seçim bildirgesinin siyasi bölümünde, bildirgenin 1920 tarihli Türkiye'nin ilk Anayasası'nın "referans kabul edildiği" vurgulandı. Bildirgede "katılımcı, çoğulcu, özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasa" amaçlandığı belirtilerek, yeni Anayasa'da şu unsurların yer alacağı sözü verildi;

* Yaşam tarzına saygı
* Eşit vatandaşlık
* Çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı demokrasi
* Kolluğa yönelik şikayetlerin üzerine etkin şekilde gidilmesi
* Siyasi etik kurallarının hayata geçirilmesi
* Sivil toplum kuruluşlarına yeni düzenleme;
* Kâr amacı gütmeyen kuruluşlar için ayrı finansal raporlama standartdı

YENİ ANAYASA NASIL OLACAK?

AKP'nin seçim bildirgesinde, amaçlanan yeni Anayasa'nın nasıl olacağına ilişkin partinin bakışı da anlatıldı. Buna göre, yeni Anayasa;
* Bireysel özgürlüklere dayanacak, insan onurunu temel alacak
* Vatandaş ve toplum odaklı olacak
* Vesayet izlerini silecek
* Daha fazla demokratikleşme sağlayacak
* Parti kapatmaya uluslararası standart getirecek

ANAYASA'DAKİ "TÜRK" İFADESİ ÇIKIYOR MU

AKP'nin seçim bildirgesinde dikkat çeken bir başka unsur ise, yeni Anayasa'da "Türk" kelimesinin çıkarılacağının işaretini veren bölüm oldu. Bildirgede şöyle denildi;

"Yeni anayasa, milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan, herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacaktır."



SEÇİM VE SİYASİ PARTİLER KANUNU DEĞİŞECEK

Bildirgede, Yeni Anayasa ile birlikte, seçim ve siyasi partiler kanunun da değiştirileceği vaadi şu ifadeyle yer aldı;

"Yeni anayasa, milletimizin kültürel ve toplumsal çeşitliliğini tanıyan, herhangi bir etnik veya dini kimliğe referans yapmayan bir vatandaşlık tanımını esas alacaktır."

BAŞKANLIK SİSTEMİ, YENİ ANAYASA ÇALIŞMASI KAPSAMINDA

Bildiregede, Başkanlık sisteminin yeni Anayasa çalışmaları çerçevesinde gündeme geleceği ifade edildi. Mevcut sistemin Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın "etkin ve eşgüdümlü" ilişki sağlayacak hukuki dayanaklardan yoksun olduğunun vurgulandığı bildirgede, şöyle denildi;

"AK Parti olarak, mevcut sistemin siyasi tarihimizdeki vesayetçi kurgusunu da göz önünde bulundurarak, Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesinin oluşturduğu bu yeni durumun yol açabileceği muhtemel yönetim sorunlarının başkanlık sistemiyle aşılacağına inanıyoruz"

BAŞKANLIK SİSTEMİ KİŞİLER ÜZERİNDEN TARTIŞILMAMALI

Bildirgede, muhalefet partilerinin Başkanlık sistemini "kişiler üzerinden tartışmayı" tercih ettikleri belirtilerek, "tartışmayı kişiselleştirmeden, siyasal geleneğimizdeki tecrübelerden de yararlanarak, yeni Türkiye vizyonumuza uygun bir sistem arayışını sürdürmek ve çözüm bulmak zorundayız" denildi.

YARGIYA "HESAP VEREBİLİRLİK" İLKESİ


Bildirgede, bağımsız yargı erkinin önemine dikkat çekilerek, yargıda hedef şöyle ifade edildi; "Yargıda etkinlik, hızlılık, hesap verebilirlik, ekonomiklik ve şeffaflığı sağlayacağız"

DİSİPLİN DIŞINDA, ASKERİ YARGIYA SON

Bildirgenin yargı bölümünde ayrıca,"disiplin mahkemeleri dışında askeri yargıya son verileceği" de hedef olarak yer aldı.

TEMYİZ, HUKUKİ DENETİMLE SINIRLANACAK

Bildirgede, Temyiz mahkemelerinin, alt derece mahkemeleri üzerindeki hukukilik denetiminin ötesine taşan etkilerini azaltılacağı vaadedilerek, "temyizi, hukuki denetim ile sınırlandıracağız" ifadesi yer aldı.

YÜKSEK HAKİMLERİ TBMM SEÇECEK

Bildirgede, yüksek mahkeme üyelerinin seçiminde TBMM'nin rolünün arttırılacağının da ipucu verilerek, şöyle denildi; "Yargı üst yönetimi ile temyiz mahkemelerinin oluşumunda milli iradeyi temsil eden Meclisimizin rolünü güçlendireceğiz, yargının toplumsal meşruiyetini artıracağız." 

YÜKSEK MAHKEME ÜYELİĞİNE SÜRE SINIRI

Bildirgede, Yüksek mahkeme üyeliğini Avrupa örneklerine benzer şekilde makul sürelerle sınırlanacağı yer aldı.

TİCARET VE İŞ MAHKEMELERİNE, HUKUKÇU OLMAYAN HAKİMLER GELİYOR 

Bildirgede, ihtisas mahkemelerinin sayısının artacağı belirtilerek, " Ticaret ve iş mahkemesi gibi bazı ihtisas mahkemelerinde meslekten olmayan hakimlerin de yer almasını sağlayacağız" vaadi yer aldı. Tüm hakimlerin statüsü için "tek kanun" olacağı da bildirgede yer aldı. 

BİLİRKİŞİLİK, GEÇİM ARACI OLMAYACAK

Bildirgede, Bilirkişilik kurumunu, geçim aracı bir meslek olmaktan çıkarılacak, bilirkişiliğe standarnizasyon getirileceği ifade edildi.

Anayasa Mahkemesi'NE BİREYSEL BAŞVURU HAKKI GÖZDEN GEÇİRİLECEK

Bildirgede, bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesine getirdiği aşırı iş yükü nedeniyle, uygulamanın "gözden geçirileceeği" de yer aldı.

HUKUKİ YARDIM SİGORTASI GELİYOR

Bildirgede, vatandaşların daha kolay adalet hizmeti alabilmesi için  Hukuki Yardım (Himaye) Sigortası Sisteminin geliştirileceği vaadedildi.

BAĞIMSIZ KOLLUK DENETİM MEKANİZMASI KURULACAK

Güvenlik alanında, kolluk kuvvetlerinin denetimi için, Bağımsız Kolluk Denetim Mekanizması kurulacağı da bildirgede yer aldı.

SINIRLAR İÇİN, "SINIR KOLLUĞU" GELİYOR

AKP'nin seçim bildirgesinde, sınırların korunmasından sorumlu olacak yeni, profesyonel bir "sınır kolluğu teşkilatı" kurulması da vaadedildi.

ÖZEL GÜVENLİK DEVAM

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kamuda özel güvenliğin kaldırılması gerektiği çıkışına rağmen, özel güvenlik AKP seçim bildirgesinde yer aldı. Bildirgede, "Özel güvenlik personelinin eğitiminin geliştirileceği", "görev ve yetkilerini gözden geçirileceği" ve "denetimine ağırlık verileceği" yer aldı. 

MAHALLİ İDAREYE, AVRUPA ÖZERKLİK ŞARTI İLKELERİ

AKP'nin seçim bildirgesindeki sürprizlerden biri de, Türkiye'nin en tartışmalı konularından biri olan, mahalli idarelerinin yetki ve görevleri konusunda oldu. 
Türkiye'nin çekince koyduğu, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, AKP Bildirgesinde yer buldu. 
Bildirgede, merkezi idareden mahalli idarelere yetki ve görev aktarımının, "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartında getirilen ilkeler doğrultusunda" yapılacağı yer aldı. Bu çerçevede yasal bir zemin oluşturulacağı vaadi yer aldı.

MAHALLİ İDAREYE HİZMET STANDARDI

Bildirgede, mahalli idarelerin hizmetlerine  "asgari standart şartı" getirileceği de yer aldı.

MECBURİ HİZMET DEVAM

Doğu ve güneydoğuya yönelik mecburi hizmet uygulamasının, yeni dönemde de devam edeceği, bildirgede yer aldı. Bildirgede, " Nispeten geri kalmış yörelerimizde yeterli ve nitelikli personel istihdamına yönelik tedbirler geliştireceğiz" denildi.

TÜM VATANDAŞLARA AKILLI KİMLİK

Vatandaşların, e devlet hizmetlerinden yaygın şekilde yararlanması için, akıllı kimlik uygulamasının tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılacağı da bildirgede vaadedildi.

PARALEL DEMEDEN, PARALELE ATIF

AKP'nin seçim bildirgesinde, "paralel" demeden, paralel yapıya atıf da yer aldı. Bildirgede, şöyle denildi; "İkinci atılım döneminde, kendisini milli iradenin üzerinde gören her türlü odakla mücadele ederken, toplumsal eğilimlerin demokratik süreçlerle siyasete yansımasını garanti altına alacağız. Katılımcı demokrasinin gereği olan sivil toplum kuruluşlarının yönetime daha aktif katılımını sağlayacağız.

MİLLETVEKİLİ VE BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINA NAKDİ YARDIM SİSTEMİ GELİYOR 

AKP seçim bildirgesinde, ilk kez Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uygulanan "adaylara nakdi yardım" sisteminin, milletvekili ve belediye başkanlığı  seçimlerinde getirileceğinin ipuçları verildi. Mevcut sistemde, gerçek ve tüzel kişilerin "siyasi partiye" yardımda bulunmasına olanak sağlıyor. Ancak adaylar için böyle bir yardım mevcut kanunda bulunmuyor. 

AKP'nin seçim sisteminde ise, yardım sisteminin adaylara da yaygınlaştırılacağının işareti, şu ifadelerle veriliyor;

"Milletvekili ve belediye başkan adaylarına yapılacak nakdi yardımların, kendi adlarına açılmış seçim hesaplarına yatırılmasını ve şeffaflığı sağlayacağız. Adaylara ve siyasi partilere yapılacak ayni ve nakdi yardımlara bazı sınırlamalar getireceğiz."

SİYASİ PARTİLERE MALİ KAYNAK İLANI ZORUNLULUĞU GELİYOR

Bildirgede yer alan bir başka önemli unsur ise, siyasi partilerin seçimden önce kaynaklarını ilan etme zorunluluğunu getirilmesi. Bildirgede ayrıca, siyasi partilere yapılan bağış miktarının, elektronik ortamda ilan edilmesini ve seçim hesaplarıyla yapılan harcamaların denetiminin yapılmasının, bunun elektronik ortamda açıklanmasının da önünün açılacağı vaadediliyor.
-   Halen beş yılda bir olan mal bildiriminin, iki yılda bire indirilmesi de bildirgede yer alan unsurlar arasında.

YÜKSEK MAHKEME BAŞKANLARI TBMM'YE MAL BİLDİRİMİ YAPACAK

Bildirgede, Yüksek Mahkeme Başkan ve üyeleri ile daire başkanlarının, TBMM Başkanlığına mal bildiriminde bulunmasının sağlanacağı da yer aldı. 

(Zeynep Gürcanlı / hürriyet.com.tr)

İşsizlik 5 yılın zirvesinde

İşsizlik oranı ekonomik aktivitedeki yavaşlama, hava koşullarının tarıma etkisi Suriyeli mülteciler ve artan işgücüne katılımın etkisiyle yükselmeye devam ederek Ocak döneminde yüzde 11.3 ile Nisan 2010'dan beri en yüksek seviyede.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan verilere göre, Aralık 2014, Ocak ve Şubat 2015 aylarını kapsayan Ocak döneminde, tarım dışı işsizlik ise yüzde 13.4, mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranı ise bir önceki döneme göre 0.1 puanlık azalışla yüzde 10.3 oldu.

BGC Partners Başekonomisti Özgür Altuğ, "Son 12 ayda işsiz kalanların sayısı 400,000'in üzerinde arttı. Bu artışta kötü hasat dönemi, ekonomik aktivitedeki yavaşlama, Suriyeli mülteciler ve işgücüne katılımdaki artış etkili. Önümüzdeki iki ay işsizlik oranında artış devam edebilir ardından ise bir miktar toparlanma bekliyoruz" dedi.


Verilere göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı Ocak döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 454,000 kişi artarak 3.259 milyon kişi oldu. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 2.3 puanlık artış ile yüzde 20 oldu.

İstihdam edilenlerin sayısı 2015 yılı Ocak döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 998,000 kişi artarak 25.454 milyon kişi, istihdam oranı ise 1.1 puanlık artış ile yüzde 44.3 oldu.

Verilere göre bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 55,000 kişi, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı ise 943,000 kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 19'u tarım, yüzde 21'i sanayi, yüzde 6.7'si inşaat, yüzde 53.3'ü ise hizmetler sektöründe yer aldı.

Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında hizmet sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 1.2 puan artarken, tarım sektörünün payı 0.6 puan, sanayi sektörünün payı 0.4 puan, inşaat sektörünün payı 0.2 puan azaldı.

İşgücü 2015 yılı Ocak döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 1.452 milyon kişi artarak 28.71 milyon kişi, işgücüne katılma oranı ise 1.8 puan artarak yüzde 50 olarak gerçekleşti.

(hürriyet.com.tr)

14 Nisan 2015 Salı

Fetullah Gülen'in suç duyurularına takipsizlik

Fetullah Gülen'in, bazı internet sitelerinde yayımlanan "Fetullah Gülen'in şok ses kaydı" başlıklı haber hakkında yaptığı 3 ayrı suç duyurusuna takipsizlik kararı verildi.



Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu Savcısı Sıddık Çinko tarafından verilen takipsizlik kararında, bazı internet sitelerinde çeşitli tarihlerde "Fetullah Gülen'in şok ses kaydı" başlıklı haberler yayınlandığı anlatıldı.

Kararda, haberler üzerine Gülen'in avukatı aracılığıyla, "haberleşmenin gizliliği hakkının ihlal edildiği, yasa gereği yayınlanmaması gereken konuşmaların yayınlanarak şeref ve itibarına saldırı yapıldığı" gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduğu hatırlatıldı.

Gülen'in suç duyurusunda, söz konusu konuşmaların "suç unsuru içermeyen, selam, afiyet ve iyi niyet temennileri içeren, haber değeri taşımayan diyaloglardan ibaret olduğunu" savunduğu belirtilen kararda, bu gizliliği ihlal edenler hakkında soruşturma başlatılmasını talep ettiği kaydedildi.

Takipsizlik kararında, soruşturma kapsamında beyanı alınan "www.sonsayfa.com" internet sitesinin sahibi Abdülbaki Özışık'ın söz konusu haberi birçok yerde haber olduğu için yayımladıklarını, kişisel olarak Gülen'i tanımadığını, kendilerine haberi yayımlamaları ile ilgili uyarıcı ve yalanlayıcı bir uyarı gelmediğini söylediği belirtildi.

Müşteki Gülen ile Aydın Doğan arasında geçtiği belirtilen telefon görüşmesinin video paylaşım sitesi YouTube'da yayımlandığı bildirilen kararda, haberde görüşmelerin haber niteliğini belirtir oranda verildiği, tüm görüşmelerin verilmediği, bu nedenle haber kapsamında değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
"BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLMELİ" 

Kararda, haberin basın özgürlüğü kavramı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin açık olduğu ifade edilerek, öğretide kabul edildiği üzere basın özgürlüğünün demokratik hukuk devletinin ve ifade özgürlüğünün en önemli unsularından olduğuna işaret edildi.

Kamuoyunu ilgilendiren ve tartışma konusu yapılan konularda, basına bilgi ve görüşleri iletme görevinin düştüğü aktarılan kararda, böyle durumlarda basının bu görevinin yanında, kamuoyunun da bilgi ve görüş alma hakkının açık olduğu belirtildi.
Kararda, basının kamuoyunun ilgilendiği alanlarda, ülke gündeminde yer edinecek hususlarda bilgi verme hak ve özgürlüğü ile halkın gözcülüğünü ve bekçiliğini yapma hakkının bulunduğu kaydedildi.

Dosya kapsamına göre kamuoyuna mal olmuş müştekinin yine kamuoyuna mal olmuş başka bir kişi ile ülke gündemindeki olaylarla ilgili internette yayımlanan ses kaydının haber konusu edilmesi ve bu şekilde kamuoyunun ve okuyucuların bilgilendirilmesi konusunun atılı suçun unsurlarını oluşturmadığı bildirildi.

Takipsizlik kararında, eylemin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği vurgulanarak, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği aktarıldı.

Öte yandan, aynı kapsamda "www.habererk.com" adlı internet sitesinin sahibi İsmail Türk ve "www.türkiyede.com.tr" adlı sitenin sorumlu yazı işleri müdürleri Lena Siyon ve Veysel Şafak Sevinç hakkında yapılan suç duyurularına da takipsizlik kararı verildi.

(ntv)

Annesini döven babasını göğsünden bıçakladı

Kocaeli'nin Kandıra ilçesinde meydana gelen olayda 14 yaşındaki R.K., alkol alıp kendisini ve annesini darp ettiği iddia edilen babası İ.K.’yi göğsünden bıçakladı.


İ.K., 2009 yılında meydana gelen traktör kazasında A.K. (12) isimli kızını kaybetmenin acısıyla birlikte kendisini alkole verdi. Alkolün etkisiyle eşine ve diğer çocuklarına şiddet uyguladığı öğrenilen İ.K. önceki gece yine alkol aldıktan sonra eşini darp etmeye başladı. O esnada evde olan R.K. (14) isimli kızı, babasının annesini darp etmesine dayanamayınca babasını göğsünden bıçakladı.

Kanlar içinde kalan baba olay yerine çağrılan ambulansla Kandıra Kazım Dinç Devlet Hastanesi’ne, oradan da Umuttepe Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada tedavi altına alınan İ.K. hayati tehlikeyi atlatarak hastanede tamamlanan tedavisinin ardından taburcu edildi. Babasını bıçaklayan R.K. ise Kandıra Adliyesi’nde verdiği ifadenin ardından adli kontrolle serbest bırakıldı.

Hürriyet

15 kişinin öldüğü köprü faciası kapandı

Zonguldak’ın Çaycuma İlçesi’nde, 6 Nisan 2012’de 15 kişinin öldüğü köprü çökmesiyle ilgili 3 yıl sonra savcılık soruşturması tamamlandı. Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığı, bilirkişi raporuna göre olayda kusurları bulunmasına rağmen soruşturma izni verilmeyen Çaycuma Belediyesi, Karayolları 15’inci Bölge Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri (DSİ) Şube Müdürlüğü görevlileri hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına karar verdi.


İlçenin girişinde bulunan 252 metre uzunluğundaki Çaycuma Köprüsü’nün 48 metrelik bölümünün çökmesiyle köprüde yürüyen 4 kişi ve içinde 11 kişi bulunan minibüs, alttaki Filyos Çayı’na düştü. Aralarında dönemin Çaycuma Belediye Başkanı AK Partili Mithat Gülşen’in babası 79 yaşındaki Kemal Gülşen’in de bulunduğu 11 kişinin cesetleri bulundu.

Mithat Gülşen’in yeğeni üniversite öğrencisi 21 yaşındaki Sezgin Gülşen, ev kadını 49 yaşındaki Kadın Saraç, 66 yaşındaki Tahir Özkara ve 59 yaşındaki Necati Azaklıoğlu’na ise hala ulaşılamadı.

SORUŞTURMA 3 YILDA TAMAMLANDI
Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığı, köprüde sorumlulukları bulunan Çaycuma Belediyesi, Karayolları 15’inci Bölge Müdürlüğü ve DSİ 232’nci Şube Müdürlüğü görevlileri hakkında, ’Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına sebep olmak’, ’Görevi kötüye kullanmak’ şüphesiyle soruşturma başlattı. 3 kurum hakkında devletin soruşturma izni vermemesi ve buna ilişkin itirazlar nedeniyle uzayan soruşturma 3 yıl sonunda tamamlandı. Soruşturmada, 3 kurum hakkında da soruşturma izni verilmemesi nedeniyle işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildi.

SAVCILIK KARARINDA BİLİRKİŞİ RAPORU HATIRLATILDI
İstanbul Teknik Üniversitesi’nce hazırlanan bilirkişi raporuna yer verilen kararda, köprünün çökme nedeni olarak, köprü ayaklarındaki oyulma ve erozyonu önlemek için suyun enerjisini düşürmek amacıyla taş ve kayalardan yapılan bariyerin çökme öncesinde yüksek su debesi nedeniyle yıkılması gösterilerek, "Söz konusu bariyerin kontrol ve bakımındaki yetersizliğin aşınmaya bağlı çökmeye neden olduğu anlaşılmaktadır" denildi.

İŞLEM YAPILMASINA YER OLMADIĞI KARARI
Karayolları Kastamonu Bölge Müdürlüğü için Kastamonu Valiliği, DSİ 232’nci Şube Müdürlüğü için Zonguldak Valiliği, Çaycuma Belediyesi için de İçişleri Bakanlığı’nın izin vermediği, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay’a yapılan itirazların da olumsuz sonuçlandığı hatırlatılan kararda, şöyle denildi:

"Söz konusu kişiler hakkında soruşturma yapılabilmesi 4483 Sayılı Kanunun 6’ncı maddesi uyarınca izne tabi olduğundan, ilgili görevliler hakkında ’soruşturma izni verilmemesine’ karar verildiği, bu kararlara karşı yapılan itirazların da reddedildiği ve tüm kanun yollarının tüketildiği, dolayısıyla hakkında ön inceleme yapılan kişi ve kişiler hakkında soruşturma yapma olanağının yasal olarak mümkün olmadığı anlaşıldığından işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir."

AVUKAT: HUKUK FACİASI
Ölen 15 kişiden, Meryem ve Muharrem Başören çifti ile sürücü İsmail Örenbaş’ın yakınlarının avukatı Malik Uçar, olayda kusuru olduğu düşünülenlerle ilgili ifadeye çağırma işlemi dahi yapılamadığını söyledi. Titiz bir soruşturma yürütüldüğünü, ancak sorumlulara dokunulmazlık sağlayan bazı kanunlar nedeniyle dava açılamadığına dikkat çeken Uçar, şöyle dedi:

"Sonuçta işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Maalesef köprü faciası bir hukuk faciasına dönüşmüş durumda. Bunu sağlayan da idarenin kendi bürokratlarını koruma altına almasıdır. Maalesef günümüzde olan benzer olayların tamamında olduğu gibi burada da hukuk sistemi işletilememiştir. Tamamıyla olayı kapatma niyetine gidilmiştir. Bütün kurumlar birbirlerini suçladıkları halde, herkes bir diğerini kusurlu gördüğü halde hiçbirinin kusurlu olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu son derece enteresan bir durumdur. Devlet soruşturma yapılmasına engel olmuştur."

Söz konusu kurumlar hakkında tazminat davaları açtıklarını, bazılarının sonuçlandığını, bazılarının devam etiğini belirten Uçar, "Sonuçlanan davlarda Çaycuma Belediyesi tazminata mahkum edildi. Ceza soruşturmasında kusursuz sayılan Çaycuma Belediyesi, ölenlerin yakınlarına idari davada tazminat ödemeye mahkum edilmiş durumda. Hem kusursuz, hem tazminat ödeyecek" diye konuştu.

BELEDİYE BAŞKANI: SUÇLU YOK, TAZMİNATA SÖZ KONUSU
Çaycuma Belediye Başkanı CHP’li Bülent Kantarcı, köprü faciasının önceki Belediye Başkanı Mithat Gülşen döneminde meydana geldiğini hatırlatarak, ceza soruşturmasında dava açılamadığı için suçluların ortaya çıkarılamadığını söyledi. Facianın sorumlusu olan kişi ya da kurumların ortaya çıkarılamadığına işaret eden Kantarcı, "Ancak idare mahkemesi Çaycuma Belediyesi’ni tazminata ödemeye mahkum etti. Biz bunu temyize gönderdik. Bir ceza yargılaması yapılamıyor, suçlu bulunamıyor, ortada suçlu yok. Fakat başka bir mahkeme tarafından da bir tazminat söz konusu. Umuyorum, idare mahkemesine yapılan bu itirazlar doğru bir neticeye varır" dedi.

Durmuş SEVİNDİK/ ÇAYCUMA(Zonguldak),(DHA)

Ankara Üniversitesi'nde eğitime ara verildi

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde eğitime ara verildi.



Hürriyet'in haberine göre; Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan gerginlik nedeniyle bugün ve yarın için  eğitime ara verildi.

FAKÜLTEDE GERGİNLİK

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde karşıt görüşlü öğrenciler arasında gerginlik çıktı. Çevik kuvvet ekipleri okul kampüsüne girerek grupları okuldan çıkardı.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde iki grup arasında gerginlik yaşandı. Gerginlik üzerine çevik kuvvet ekipleri kampüs içine girerek gruplar arasında barikat kurdu. Gruplar çevik kuvvet ekipleri tarafından ayrı ayrı okuldan çıkarılarak uzaklaştırıldı. Gerginlik nedeniyle okulda polis ekipleri tarafından boşaltıldı.

Özgecan Aslan cinayetinde son gelişme!..

Tarsus ilçesinde üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle ilgili hazırlanan ve 3 sanık için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen iddianame mahkemece kabul edildi.


Habertürk'ün haberine göre Özgecan Aslan'ın öldürülmesiyle ilgili tutuklu sanıklar Ahmet Suphi Altındöken, babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen ve 9 Nisan'da Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunulan iddianamenin kabul edildiği öğrenildi.

Sanıkların yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

İddianamede sanıklardan Ahmet Suphi Altındöken'in "Canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürmek, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmek, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs, cinsel saikle kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçlarını işlediği belirtiliyor. Altındöken için bu suçlar gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.

Babası Necmettin Altındöken ile arkadaşı Fatih Gökçe için de "Canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürmek, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmek" gibi suçlardan dolayı aynı ceza isteniyor.