28 Mayıs 2015 Perşembe

Maliye Bakanı Şimşek'in kızı Azra Esma, yoğun bakımda

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in ikiz kızlarından Azra Esma'nın rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede yoğun bakımda tedavi gördüğü öğrenildi.



Bakan Şimşek'in 16 aylık kızı Azra Esma, 20 Mayıs Çarşamba gecesi aniden rahatsızlanması üzerine Ankara'daki bir üniversite hastanesine kaldırıldı. Sağlık durumu ciddiyetini koruyan Azra Esma'nın tedavisi yoğun bakımda sürüyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün partisinin Batman mitinginde yaptığı konuşmada, Bakan Şimşek'in kızının hastanede tedavi görmesine rağmen mitinge geldiğini belirtmiş, "Başka hiçbir insanın yapacağı kolay bir fedakarlık değil. Hepinizden şimdi onun kızı için dua etmenizi istiyorum. Onun evladı bizim evladımızdır. Allah şifa versin" demişti.

Kalabalığın "Amin" karşılığını vermesi üzerine de Davutoğlu, "İşte dava adamı budur. Nasıl kızı, ailesi hastanedeyken buraya mitinge gelmişse, bu nöbeti terk etmemişse bu Batmanlı kahramandan örnek alacaksınız, sandıklara gidip terk etmeyeceksiniz" ifadesini kullanmıştı.

Bakan Şimşek'in dün katıldığı mitingde de üzgün olduğu gözlendi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 27 Ocak 2014 tarihinde baba olmuş, ikiz çocuk sevincini Twitter'dan yazdığı mesajla paylaşmıştı. Şimşek ailesi, ikiz kızlarına Azra Esma ve Sare Nur isimlerini vermişti.

(hürriyet.com.tr)

4 saatlik kâbusun bedeli 3 bin lira

Ankara’da Ayşe ve Okay K. çifti, 19 Kasım 2012’de oğulları B.K.’yı (4) kreşe götürecek servise teslim edip işe gitti.

Şoför A.D., çocukları kreşe bırakırken arka koltukta uyuyakalan B.K.’yı fark etmedi; aracını parka çekip kapısını kilitleyerek ayrıldı. Olay, kreşten aileye gelen ‘Çocuğunuz nerede’ telefonuyla ortaya çıktı. B.K., 4 saat sonra, başka bir servis şoförünce ağlarken görülünce kurtarıldı. Şok geçiren çocuk, hastaneye götürüldü. Ailenin açtığı davaya bakan Ankara 37’nci Asliye Ceza Mahkemesi 6’ncı duruşmada kararını verdi. Mahkeme, şoför A.D., turizm firması yetkilileri M.K. ve O.K.’yı  3’er bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. Aile ise cezayı ‘komik’ bulduklarını belirterek karara itiraz edeceklerini belirtti.

Üç çocuğunu toprağa veren anne-babaya çapraz sorgu

Kars’ın Arpaçay İlçesi’nin Tomarlı Köyü’nde üç ayda 4 çocuğundan 3’ünü toprağa veren Zeynep ile Hacı Güler çiftini soruşturmayı yürüyen savcı çapraz sorguya aldı.


Anne Zeynep Güler 'Bir anne evladına nasıl kıyar? Onları ne emekle, ne yoklukla büyüttüm' derken, baba Hacı Güler ise 'Ailemizin 3’ü burada, 3’ü mezarda. 3 isteğim var. Otopsi raporları bir an önce açıklansın, ailemin tamamı sağlık taramasından geçirilsin, devlet yeni ev versin' dedi.

ANNE-BABAYA ÇAPRAZ SORGU

Habertürk'ün haberine göre; Savcılıkça çarpaz sorguya alınan anne-babaya çok sayıda soru sorulduğu öğrenildi. Anne Zeynep Güler, savcılığın çocukların nasıl öldüğü, kaçta yemek yedirdiği, ilaç kullanıp kullanmadığı, hayal görüp görmediği yönünde sorular sorduğunu ifade etti. Bütün sorulara yanıt verdiğini söyleyen Zeynep Güler, “Hepsini tek tek anlattım. Son çocuğumun ölümünden sonra sakinleştirici ilaç aldığımı, hayal de görmediğimi söyledim” dedi.

BOĞULMA YA DA DARP İZİ YOK

3 ay içinde esrarengiz biçimde hayatını kaybeden 3.5 yaşındaki Aybüke, 5 yaşındaki Enes ile 5 aylık Gözde’nin ölümüyle ilgili soruşturma sürüyor. 21 Şubat’ta ölen Aybüke’nin ölümü, diğer çocuklardan farklı. 2 yıl önce gezici sağlık ekibi tarafından aşı yapılan Aybüke, ayağında oluşan şişlik nedeniyle 2 yıl önce ameliyat olmuş. Antibiyotik tedavisinin de tam iyileşme sağlayamadığı Aybüke’nin buna bağlı olarak ölmüş olabileceği üzerinde duruluyor.

ESRARENGİZ VE ŞÜPHELİ

Enes ve Gözde’nin ölümü ise tam anlamıyla esrarengiz ve şüpheli. Her 2 çocukla ilgili patolojik ve toksikolojik testler yapıldı ve raporlar bekleniyor. Yapılan soruşturmada ilk bulgulara göre çocuklarda boğulma ya da darpa dair herhangi bir morluk ya da ize rastlanmadı. Gözle yapılan ilk incelemelerde, şüphe uyandıracak herhangi bir maddi bulgu bulunamadı. Savcılık ve Adli Tıp’ın, olayı koordineli olarak incelediği belirtildi.

OLAY YERİNDE KEŞİF YAPILACAK

Savcılığın olay yerinde keşif yapmak için mahkemeden talepte bulunduğu; kimyevi bir inşaat malzemesi, gaz sızıntısının araştırılacağı öğrenildi. Heyet oluşturulduktan sonra olay yerinde keşfin yapılacağı belirtildi. Ayrıca çocukların farklı yaşlarda öldüğü göz önüne alınarak genetik bir rahatsızlıktan ölümün uzak bir ihtimal olarak değerlendirildiği de kaydedildi.

Mutlu Kaya, 2 saat boyunca makinesiz nefes aldı

Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan ve 9 günden bu yana makineye bağlı nefes alan Mutlu Kaya’nın, dün 2 saat boyunca destek almadan nefes aldığı bildirildi.

Özel bir televizyon kanalında yayınlanan ‘Sesi Çok Güzel’ yarışması ile adını tüm Türkiye’ye duyuran ve Sibel Can’ın ‘Veliahtım’ dediği Mutlu Kaya, 18 Mayıs’ta erkek arkadaşının açtığı ateş sonucu başından ağır yaralanmıştı.

Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan ve 21 Mayıs’a kadar uyutulan Mutlu Kaya’yı, bu tarihten itibaren uyandırma sürecine geçildi. Aradan geçen 6 günün ardından doktorları tarafından makine bağlantısı kesilen Mutlu’nun dün 2 saat boyunca destek almadan nefes alıp verdiği öğrenildi.

Mutlu Kaya’nın babası Mehmet Kaya İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Mutlu’nun kendi kendine nefes alması için makine bağlantısı kesildi. Kızım 2 saat boyunca hiçbir destek almadan nefes alıp verdi 2 saat boyunca. 2 saatin sonunda doktorlar zorlama yaşamaması için tekrar makineye bağladı” dedi.

26 Mayıs 2015 Salı

Cübbeli: O şarkıları söyleyen de dinleyen de cehennemlik

Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, Vahdet gazetesindeki yazısında içinde isyan geçen şarkıları söyleyen ve dinleyen herkesin cehenneme gideceğini söyledi.


“Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Vahdet gazetesinde bugün yayımlanan “Bize şairlik lazım değil” başlıklı yazısında “kahpe felek”, “adaletin nerede?”, “isyanım tanrıya” ifadeleri geçen şiirleri yazan şairin, bu şiiri besteleyen, okuyan şarkıcının ve bu şarkıyı dinleyenlerin de cehennemlik olduğunu iddia etti.

Cübbeli yazısında, “Şiirlerinde ve şarkılarında Allah’a isyan eden, kadere, feleğe küfreden kişiler Berat gecesinde de af olmazlar. Allah hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Kişilerin, toplumların başına gelen şeylerin arkasında mutlaka ilahi adalet vardır” ifadelerini kullandı.

"ŞARKI SÖYLEYENLER VE DİNLEYENLER CEHENNEME GİDECEK"

“Kader, felek, isyan” geçen şiirleri ve şarkıları yazanın, okuyanın, besteleyenin ve dinleyenin cehenneme gideceğini söyleyen Cübbeli yazısında şu ifadeleri kullandı: “Şiirlerinde ve şarkılarında ‘Kahpe felek nerede?’ diyenler, ‘Adaletin nerede?’ diyenler, ‘İsyanım tanrıya’ diyenler maalesef berat gecesi de af olmazlar. Bu şairlerin şarkılarını söyleyenler, bir de bunları efkârlanıp da dinleyenler, cehennemde bir efkârlanacaksın ki sen, hakiki efkârı orada göreceksin. Sigara da yok ki tüttüresin. Her taraf ateş zaten nerde neyi tüttüreceksin. Efkârlanmış! Ne efkarlanıyorsun?!”

CHP'li kadın aday Elif Doğan Türkmen'e silahlı saldırı

CHP'nin Adana 1'inci sıra milletvekili adayı avukat Elif Doğan Türkmen, bir etkinliğe katılmak için bu sabah saat 09.00'da gittiği bir restoranda silahlı saldırıda yaralandı. Adana Valisi Mustafa Büyük, olayın siyasi boyutunun olmadığını, ön değerledirmelere göre saldırının nedeninin avukat müvekkil ilişkisinden kaynaklandığını söyledi. Geçtiğimiz günlerde AK Parti Milletvekili adayı Ramazan Demir de bıçaklanmıştı.


ADANA’da, CHP 1’inci sıra milletvekili adayı avukat Elif Doğan Türkmen, uğradığı silahlı saldırıda bacaklarından yaralandı. Beyaz renkli otomobilden ateş eden saldırganlar kaçarken, 3 kurşun isabet eden Türkmen, tedaviye alındı. Hayati tehlikesi bulunmayan Türkmen, yaptığı ilk açıklamada, saldırının korkutma amacıyla yapılmış olabileceğini söyledi.

Olay, bugün saat 09.00 sıralarında merkez Çukurova İlçesi Karslı Mahallesi’ndeki Park Zirve restoranın girişinde meydana geldi. Çukurova Genç İşadamları Derneği’nin (ÇUGİAD) kahvaltısına katılmak üzere restorana gelen CHP Adana 1’inci sıra Milletvekili adayı avukat Elif Doğan Türkmen, otomobilden inip, merdivenlere doğru yöneldiği sırada, kiralık otomobille gelen saldırganlar tabancayla 3 el ateş etti. Bacaklarından yaralanan Elif Doğan Türkmen, kaldırıldığı özel bir hastanede tedaviye alınırken, saldırganlar da geldikleri araçla kaçtı.


Elif Doğan Türkmen'in vurulma anı

İhbar üzerine alarma geçen polis ekipleri, saldırıyı gerçekleştiren şüphelilerin kullandığı otomobili merkez Çukurova İlçesi Güzelyalı Mahallesi’nde terk edilmiş halde buldu. Otomobil incelemeye alınırken kaçan şüpheliler aranıyor.

KORKUTMA AMAÇLI

Özel Medline Hastanesi’nde acil müdahale edilen ve her iki bacağının diz altında 3 kurşun yarası olduğu saptanan Elif Doğan Türkmen’in sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi. Filmleri çekilen Türkmen, yaptığı ilk açıklamada, "Ben iyiyim. Saldırı korkutma amaçlı yapılmıştır. Sağlık durumum iyi, saldırıyı abartmayın" dedi.

DOLANDIRICILIK SUÇLAMASI

Yapılan ilk incelemede, saldırıda kullanılan otomobili Ali Fuat Elibol adında bir kişinin kiraladığı tesbit edildi. Elibol’un da avukat Türkmen’in milletvekili adaylığının kesinleşmesinin hemen ardından, basın kuruluşlarına Türkmen’in kendisini dolandırdığı iddiasıyla döküman göndermişti. Ancak, iddiaya rağmen Türkmen hakkında dolandırıcılık iddiasıyla açılmış herhangi bir davanın bulunmadığı anlaşılırken, Elibol’un da bir dolandırıcılık davasından ceza aldığı ortaya çıktı.



Elif Doğan Türkmen, hastanede tedavi altına alındı

AK PARTİ ADAYI DA BIÇAKLANMIŞTI

AK Parti Adana 12’inci sıra milletvekili adayı Ramazan Demir de 23 Mayıs’ta seçim çalışmaları için gittiği Adana’nın Aladağ İlçesi’nde bıçaklı saldırıda karın bölgesinden yaralanmıştı. Halen Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavisi süren Demir’i 3 bıçak darbesiyle yaraladığı iddiasıyla yakalanan 31 yaşındaki Faruk S. tutuklanırken, 22 yaşındaki Muhammet F. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Ayağına isabet eden kurşunlarla yaralanan Elif Doğan Türkmen hastaneye kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.



ADANA VALİSİ: DİZLERİNDEN VURULDU

Adana Valisi Mustafa Büyük, CHP Adana 1. sıra milletvekili adayı Elif Doğan Türkmen'in kahvaltı programına giderken, bir araçtan açılan ateş sonucu dizlerinden yaralandığını, hastaneye kaldırılan Türkmen'in hayati tehlikesinin olmadığını bildirdi. Vali Büyük, saldırıda kullanılan ve kiralık olduğu belirlenen aracın terk edilmiş halde bulunduğunu, zanlıların arandığını açıkladı.      

Adana Valisi Mustafa Büyük, milletvekili adayı Türkmen'in seçim çalışmaları için Çukurova Genç İşadamları Derneğince merkez Çukurova ilçesinde bir restoranda düzenlenen kahvaltı programına giderken, silahlı saldırıya uğradığını söyledi.
     
Türkmen'e bir araçtan ateş açıldığını aktaran Büyük, "Dizlerinden yaralanarak hastaneye kaldırılan Elif Doğan Türkmen'in hayati tehlikesi bulunmuyor" dedi.    



ELİF DOĞAN TÜRKMEN KİMDİR?

1962 Adana Doğumlu Avukat Elif Doğan Türkmen, ilk, orta ve lise eğitimini Adana'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 1986 yılından beri Adana'da avukat olarak meslek yaşamına devam edem Türkmen, SODEP üyeliği, SHP İl Kadın Kolları'nın kurucu üyeliğinin yanı sıra CHP'nin ikinci kez kurulması ile birlikte CHP'ye geçerek CHP'de şuan görev yaptığı seçim ve hukuk komisyonu gibi bir çok komisyonda görev aldı ve 1994-1999 yılları arasında CHP Belediye üyeliği yaptı.

Türkmen, İŞKAD olarak "Geleceğin Lider Kadınları" projesi ile AB hibe programından ilk kez fon kazanılmasını sağladı. Sivil toplum örgütlerindeki çalışmalarının sonucu olarak Adana'da ilk kez yılın kadını seçilme başarısını gösterdi.

(hürriyet.com.tr)

Bir köy 7 yıl boyunca tecavüzü seyretti

Elazığ'ın Karakoçan İlçesi'ne bağlı bir köyde yaşayan S.A. 8 yaşındaydı. Yedi yıl boyunca yüzlerce kez 20 erkeğin tecavüzüne uğradı. Annesi bile onu suçladı. Tüm köyün sessiz kaldığı vahşetle ilgili sanıklara 22 yıla kadar hapis istendi.


Taraf Gazetesi'nden Bahar Kılıçgedik'in haberine göre, S.A.'ya yaşları 14 ile 70 arasında değişen 20 kişi tarafından 7 yıl boyunca yüzlerce kez tecavüz edildi. Olayı anlattığı öz ağabeyi tarafından da tecavüze uğrayan küçük kız, annesi tarafından suçlanarak dayak yedi. S.A., 15 yaşına kadar derdini kimseye anlatamadı.

S.A.'nın yanına gelen her erkek, ''Onunla olmuşsun, benimle de olacaksın'' diye tehdit ederek istismarı sürdürdü. Tüm köyün bildiği ama kimsenin dur demediği bu utanç, sınır anlaşmazlığı yüzünden köye gelen Jandarma tarafından tesadüfen ortaya çıkarıldı.

2013 yılında Jandarma iki köy arasında nöbet tutarken, sohbet ettiği köylülerden bazıları cinsel istismar olayından söz etti. Bu olay Jandarma astsubayın dikkatini çekti. Jandarma astsubay başka köylülerle de sohbet edince, olayın boyutunu anladı. Jandarma olayla yakından ilgilenerek gizli tanıkların ifadesi doğrultusunda soruşturma başlattı.

S.A. ifadesinde aralarında ağabeyi ve 70 yaşındaki G.E.'nin de bulunduğu yaklaşık 20 kişinin ismini vererek, başına gelenleri detaylı bir şekilde anlattı. Jandarmanın soruşturma kapsamında cinsel istismarda bulundukları tespit edilen 7 kişiyi gözaltına almasıyla olay yargıya taşınmış oldu.

S.A. ifadesinde ilkokul 2. sınıfta iken köy halkından olan K.E.'nin kendisine cinsel tacizde bulunduğunu, durumu öğretmenlerine anlatması üzerine bu kişinin öğretmenler tarafından okula çağırılıp uyarıldığını söyledi.

S.A. uyarının ardından K.E.'nin kendisinden bir süre uzak durduğunu, 6. sınıfa geçtiğinde kendisini evine çağırıp zorla tecavüz ettiğini anlattı.

S.A., 6 gün sonra verdiği ifadesinde korktuğu için isimlerini söylemediği kişiler olduğunu belirtip ifadesinde yaşadığı diğer tecavüzleri de anlattı. Ağabeyinin sanıklardan K.E.'den para istemeye zorlandığını anlatan S.A., M.A'nın da ''F.B. ile birlikte olmuşsun'' diyerek kendisine cinsel istismarda bulunduğunu söyledi.

M.A.'nın durumu anlatması üzerine F.A.'nın da mağdure S.A.'yı tehdit ederek cinsel ilişkiye girdiğini, F.A.'nın yaşadıklarını kardeşi M.A.'ya anlatması üzerine bu kişi tarafından da tecavüze uğradığını anlattı.

Bu durumu bütün köy halkının bildiğini söyleyen S.A. aralarında çocukların da bulunduğu 6 kişinin de cinsel tacizine uğradığını belirtti.

Hiçbir cinsel münasebeti kendi rızasıyla yaşamadığını, saymış olduğu tüm bu isimlerin kendisine baskı yaptıklarını anlatan S.A., bu kişilerin tehdit ettiğini ifadesinde söyledi.

9 SANIĞA DAVA
9 sanık hakkında 'nitelikli cinsel istismar' suçundan dava açıldı. 11 şüphelinin ise yaşlarının küçük olması nedeniyle dava dosyaları ayrıldı. Elazığ Cumhuriyet Savcısı Nevzat Kandırmaz tarafından hazırlanan iddianame, Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Sanıklar K.E., E.E., S.K., M.E., K.A., Ö.A., İ.K., S.A. ve M.A.'nın 12 yıldan 22 yıla kadar hapis cezası ile yargılanmaları talep edildi. Tüyler ürperten tecavüzün tüm detayları iddianamede yer aldı.

Fuat Avni, KPSS operasyonunu duyurmuştu

Operasyonları Twitter'dan önceden duyurmasıyla bilinen 'Fuat Avni' 24 Mayıs'ta attğı bir tweette bu sabah Ankara merkezli 19 ilde başlayan operasyonu duyurmuştu.



Fuat Avni, paylaştığı mesajında ''Salı günü 3227 KPSS Kumpası'na ilişkin 3. operasyonu yapıp 50 kişiyi gözaltına almayı planlıyorlar'' diye yazmıştı.

Hastasıyla ilişkiye giren fizyoterapiste soruşturma!

Yeni Zelanda’da hastasıyla cinsel ilişkiye giren fizyoterapist hakkında açılan soruşturma tamamlandı.

Soruşturmaya konu olay yerel basında şöyle aktarıldı: 2003 yılında spor salonunda sakatlanan bir kadın, fizyoterapistle tedaviye başladı. Bundan önce de ikili birbirini spor salonu ve kiliseden tanıyordu. Beş hafta boyunca fizyoterapist, hastasına dokuz seans tedavi uyguladı ve son randevunun ardından ikili daha samimi bir sohbete başladı, kişisel sorunları üzerine konuştu.

Bunu karşılıklı mesajlaşma takip etti ve fizyoterapist hastasına DVD ödünç vermeyi teklif etti. O gece birkaç aksiyon filmi DVD’si bırakmak için kadının evine gitti. İkili evde birlikte pizza yiyip, film izledi. Sonrasında ise birkaç kez cinsel ilişkiye girdiler.

HASTA KADININ BABASI ŞİKÂYETÇİ OLDU

Sonraki gün fizyoterapist bir bağlantıları olduğunu söyleyerek sürekli hastasıyla iletişim kurmaya çalıştı, fakat kadın ilişki yaşamak istemediğini söyledi. Bu durum üzerine kadının babası Sağlık Şubesi’ne şikâyette bulundu.

Fizyoterapist savunmasında, hastasıyla tedavi sırasındaki ilişkisinin gayet profesyonel olduğunu, tedavi bittikten sonra da sadece bir kez “daha ileri gittiklerini” söyledi. Fakat kadının anlattıkları hiç de böyle değildi ve "onunla yattığı dönemde bile kendini fizyoterapistin hastası olarak" hissediyordu.

OLAYLAR TEK TEK DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE...

Soruşturmayı tamamlayan Sağlık ve Engelliler Şubesi Müdürü Hill, hastayı haklı buldu ve tedavi esnasında ikili arasında kişisel bilgi paylaşımı olmadan bir ilişkinin bu kadar çabuk başlamayacağına karar verdi. Hill, “Her bir olayın tek başına büyük bir kaygı nedeni olmamasına karşın, toplamda profesyonel sınırların gözetilmesi noktasında bir eksikliğe işaret ettiğini” ifade etti.

Fizyoterapist hakkındaki karar, Sağlık Şubesi bünyesinde faaliyet gösteren bir üst makam tarafından verilecek.

(hürriyet.com.tr)

25 Mayıs 2015 Pazartesi

4 ayda 3 çocukları öldü

Kars’ın Arpaçay ilçesinde Güler çiftinin 3 çocuğu 4 ay içinde yaşamını yitirdi.


Arpaçay ilçesine bağlı Tomarlı Köyünde oturan 25 yaşındaki Zeynep ve 35 yaşındaki Hacı Güler çiftinin 3.5 yaşındaki kızları Aybüke Güler, 21 Şubat günü televizyon izledikten sonra uyudu.

Anne Zeynep Güler, bir süre sonra yemek yedirmek için kızını uyandırmak istedi ancak nefes almadığını fark etti.

Hastaneye götürülen minik Aybüke'nin yaşamıni yitirdiği belirtildi ama ölüm nedeni belirlenemedi.

Güler çiftinin 5 yaşındaki oğulları Enes, 7 Nisan’da yemek yedikten sonra, 5 aylık kızları Gözde ise mama yedirilip uyutulduktan sonra yaşamını yitirdi.

Baba Hacı Güler 6.5 yaşındaki kızı Irmak'ın hayatından endişe ettiklerini söyledi.
Çocuklarının ölüm nedeninin belirlenmesi için Erzurum Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi sonucu beklediklerini vurgulayan baba Güler "Ölüm nedenlerinin tıbbi olarak açıklığa kavuşsun istiyoruz. Eve girmeye korkar olduk. O odanın kapısını kapadık ve akrabalarımızın yanında kalıyoruz. Çocuklarım neden öldü merak ediyoruz" dedi.


Anne Zeynep Güler ise 3 çocuğunun ani ölümünün ardından yıkıldığını belirterek "Benim içim yanıyor. Ne olduğunu anlayamadan çocuklarımı bir bir kaybediyorum. Buradan tüm ilgilere sesleniyorum, lütfen bizimle ilgilensinler. Üç evlat acısını yüreğimde yaşıyorum. Hayatta kalan tek evladım olan Irmak'ın yaşamından endişe ediyorum" diye konuştu. (ntvmsnc)


'Özgecan Aslan sahte rapor kurbanı'

İTO Meclis Üyesi Osman Oral, ticari araç kullananlara zorunlu olan psikoteknik değerlendirme raporunun suistimal edildiğini belirterek, "Sahte raporlar yüzünden trafikte can kayıpları oluyor, Özgecan'lar bu yüzden ölüyor" dedi.


Asır'dan Kadir Kemaloğlu'nun haberine göre Anadolu'nun pek çok kentinden İzmir'e gönderilen dosyalarla sürücülerin İzmir'e gelmeden psikoteknik değerlendirme raporu aldığını öne süren Oral, "İnsanlar ellerinde çanta çevre il ve ilçelerden dosyaları alıp İzmir'den psikoteknik değerlendirme raporlarını adrese teslim gönderiyorlar. Ondan sonra Özgecan haberleri, trafik can aldı haberleri geliyor. Ben Özgecan'ın katilinin psikoteknik değerlendirme belgesinin olduğuna inanmıyorum. Olsa bile farklı yollardan almıştır. Lütfen bu konuda denetimler artırılsın" dedi.

İTO Meclis Üyesi Osman Oral, karayolu taşıma kanununa göre ticari taşıt şoförlerinin alması zorunlu olan psikoteknik belgesinin verilmesi ile ilgili çarpıcı bir iddia ortaya attı. Bugün işini doğru yapan Psikoteknik kurumlarının teker teker kapandığını aktaran Oral, kendi kurumunda günde ortalama 8 ile 10 tane rapor verdiklerini ancak işin kurnazlığına gidenlerin günde 50 taneye kadar sahte rapor verdiğini ileri sürdü.

15 dakikada korsan programlarla Türkiye'nin çeşitli yerlerinden kişiler adına rastgele rapor verildiğini anlatan Oral, Psikoteknik testinde kişinin araç hakimiyeti, dikkati, öfkesi, saldırgan bir yapıya sahip olup olmadığı gibi birçok konuda tespit yapıldığını belirtti. Söz konusu testlerden geçemeyen ticari araç sürücülerine psikoteknik değerlendirme belgesi verilmediği için araç da kullanamadıklarını hatırlatan Oral, "Bu testler düzenli olmadığı ve kanunlara uygun bir şekilde verilmediği sürece trafikte üzücü olaylar hep olacak" diye konuştu.

Kurumlar kapandı

Devlet adına Psikoteknik belgesi veren kurumun kapattığını anlatan Psikolog Muhsin Uyan, "Yasal olmayan yollara başvuranlar günde tanesi 86 lira olan testlerden 50 tane değerlendirme raporunu hiç görmedikleri insanlara korsan programlarla uyguluyorlar. Belgelerini de Türkiye'nin neresindeyse evlerine gönderiyorlar. Sürücülerde zaman kaybetmemek ve ayaklarına kadar gelen belgeler için yasadışı iş yapan bu merkezlere gidiyorlar. Bu nedenle masrafların altından kalkamadım ve işyerimi kapattım" dedi.



24 Mayıs 2015 Pazar

‘PKK konuşur AKP yapar’ demeyi sürdür

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın partili cumhurbaşkanı fikrini fiilen uygulamaya geçirdiğini belirterek, “Devamlı Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi eleştiren ve tanımadığını söyleyen Erdoğan, tam manasıyla Sisi’nin metotlarını takip etmektedir” dedi.


Bahçeli, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun HDP binalarına yapılan saldırılara yönelik “HDP’nin MHP’ye pas attığı” sözlerine de “Davutoğlu futbola fazla merak salmıştır. Attığı uyduruk mizansen üç golden de anladığı budur, fakat Başbakan’ın bonservisi çoktan HDP ve PKK’nın elindedir” tepkisini gösterdi. Bahçeli, Kırşehir ve Kayseri mitinglerinde özetle şunları söyledi:

FİİLEN UYGULAMAYA GEÇİRDİ

“Başbakan iyice çirkefleşmiş, çamura yatmıştır. AKP’nin iktidardan paldır küldür düştüğünü görmektedir. Erdoğan tüm kozlarını oynamakta, elindeki bütün imkân ve güçleri genel seçimler için seferber etmektedir. Erdoğan partili cumhurbaşkanı sistemini fiilen uygulamaya geçirmiştir.

ADALET KAÇKINI CUMHURBAŞKANI

Recep Tayyip Erdoğan düzmece de olsa, açılıştan açılışa koşmaktadır. Erdoğan Anayasa’ya darbe yapmaktadır. Devamlı Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi eleştiren ve tanımadığını söyleyen Erdoğan, tam manasıyla Sisi’nin metotlarını takip etmektedir. Erdoğan 7 Haziran için artık gizli kapaklı ve şifreli konuşmaktan vazgeçmelidir. Türk milleti böylesi bir kanun tanımaz Cumhurbaşkanı’nı ilk kez görmüştür. Kırşehirli, adalet kaçkını bir Cumhurbaşkanı’na ilk defa tanıklık etmektedir.

SEN GİT PKK’YLA OYNA

Bu Davutoğlu bizim için ‘İç Anadolu’da milliyetçilik oynar’ diyor. Davutoğlu, bil ki milliyetçilik oyun değildir, oynanmaz. Ey Davutoğlu, sen git PKK’yla ve HDP’yle orta oyunu oyna. Yetmezse sarayda rüşvet oyunu oyna, yolsuzluk alıştırması yapmayı dene. ‘PKK konuşur, AKP yapar’ demeyi sürdür. Davutoğlu, Ordu-Giresun Havalimanı’nın açılış töreninde ‘Tarık bin Ziyad gibi bütün gemileri yakmış çıkmışız’ diyor. Sayın Davutoğlu, haberi yok galiba; gemiler yakılmadı, yenileri yapıldı, yenileri alındı, haram limanlarında sizi bekliyor. Mahdumlar İsrail’e yük taşıyor, Mescidi Aksa’yı çiğneyen Siyonist emellerle ticaret yapıyor. ”      

YAVRU İLE KATİP GİBİLER

Bahçeli, Erdoğan ile Davutoğlu’nu Türkiye’de “Yavru ile Katip” olarak bilinen ünlü İtalyan komedi ikilisi “Franco ve Ciccio”ya benzetti. Erdoğan’ın zırhlı araba vereceği Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in pazartesi istifa etmesi gerektiğini belirten Bahçeli, partisinin siyasetteki hedefini de üçgen şeklindeki “hedefler hiyerarşisi” ile anlattı: “ En altı gerçekleşebilir hedeftir. Üst katı ulaşılabilir hedeftir. Burası ise nihai hedeftir.”

(Umut Erdem / hürriyet.com.tr)

23 Mayıs 2015 Cumartesi

66 yaşında dördüz annesi oldu

13 çocuk annesi 66 yaşındaki Annegret Raunigk dördüz bebeklerini kucağına aldı.


Alman RTL televizyonuna göre bebeklerini Berlin'deki bir hastanede sezaryenle dünyaya getiren Raunigk'in üç oğlu bir kızı oldu. 26 haftalık, prematüre olarak doğan bebeklerin hayatta kalma ihtimallerinin yüksek olduğu belirtiliyor.

Dünyada dördüz doğuran en yaşlı kadın olan Raunigk, küçük kardeş sahibi olmak isteyen dokuz yaşındaki kızı Leila'nın dileğini yerine getirmek için hamile kalmaya karar verdiğini belirtmişti.

Annegret Raunigk, Ukrayna’daki bir klinikte kimliği bilinmeyen bir erkekten alınan sperm ve yine kimliği bilinmeyen bir kadından alınan yumurtalarla hamile kaldı.

Olasılık 13 milyonda bir

Almanya’da bu uygulama yasal değil.

Döllenen yumurtalar Raunigk’in rahmine yerleştirildi ve doktorların tahminlerinin aksine sonuç başarılı oldu.



Doğal yollardan dördüzlere hamile kalma olasılığı 13 milyonda bir.

İlkokul öğretmeni olan ve emekliye ayrılmayı planlayan Raunigk, yaşı nedeniyle bebeklerini emziremeyecek.

Beşinci eşinden de ayrılan Raunigk, çocuklarını büyütmesine yardım edecek başka bir erkek istemediğini söyledi.

65 yaşında hamilelik nasıl mümkün?



Menopoza giren kadınların yardım almadan hamile kalmaları mümkün değil.

Hamile kalabilmeleri için ya başka bir kadının, ya da önceden dondurdukları kendi yumurtalarını kullanmaları gerekiyor.

35'ten sonra...

Kadınların doğurganlığı yaş ilerledikçe düşüyor. Kişiden kişiye farklılık göstermesine karşın bu süreç genellikle 35'inden sonra hızlanıyor.

Her şey yumurtalara bağlı.



Kız çocukları, hayatları boyunca sahip olacakları yumurtalarla doğuyor ve menstürasyon ile birlikte bunları kaybetmeye başlıyorlar.

40 yaşlarına geldiklerinde kadınların iyi kalitedeki yumurtalarının sayısı hızla azalıyor.

Döllenmiş yumurtanın kullanılabilmesi için doktorların ana rahminin buna uygun olduğuna bakması gerekiyor.



Doktorlar, kadınlara kısa süreli östrojen tedavisi verebilirler. Bu, rahim zarını kalınlaştırmak ve embriyo için ortamı hazırlamak amacıyla yapılıyor.

Risk fazla

Döllenmiş yumurtanın rahme yerleştirilmesinden sonra kadının hamileliğini desteklemesi için daha fazla hormon almaya devam etmesi gerekiyor. Çünkü yumurtalıkları tam olarak çalışan daha genç kadınların aksine, kendi kendilerine hormon üretemiyorlar.



İngiltere'nin Birmingham kentinden IVF uzmanı Dr. Sue Avery, "Yumurtalıkları alınan kadınlara uygulanan yöntemin büyük ölçüde aynısı" diyor.

Dr. Avery daha yaşlı hamile kadınların daha dikkatli izlenmesi gerektiğini, çünkü yüksek tansiyon ve gebelik şekeri gibi hamilelikle bağlantılı komplikasyonlara daha açık olduklarını söylüyor.

Yumurta genç bir kadından alınırsa...

Ancak yumurta genç bir anneden alınmışsa, bu durum değişebiliyor.

Dr. Avery "Kadının kendi yaşlı olmasına rağmen, yumurta genç bir kadına ait olduğu için hamilelik hormonal olarak destekleniyor. Sanki genç bir kadın hamile kalmış gibi oluyor" diyor.



ABD'de 101 hamile kadınla yapılan bir araştırmada, başkasından alınan yumurtayla hamile kalan 50 yaşın üstündeki kadınlarda sorunla karşılaşma riskinin bu yolla hamile kalan daha genç kadınlardaki gibi olduğu tespit edildi.

Sonuç olarak bu annenin yaşına değil fiziksel açıdan ne kadar güçlü olduğuna bağlı.

Genç hamileliği gibi

Uzmanlara göre Raunigk'in hamileliğindeki en önemli risk faktörü, taşıdığı bebeklerin sayısı.

Çoklu hamilelikler, - ikiz, üçüz, dördüz ya da daha çoğu - doktorlar tarafından her zaman daha riskli değerlendiriliyor.

Bu yüksek tansiyon vepre-eklampsinin yanı sıra (gebeliğin ikinci yarısında gelişebilen bir hastalık) prematüre doğum olasılığını ve bebeğin az kilolu doğma riskini artırıyor.

BBC Türkçe

Genç kızı linç edip yaktılar!

Guetemala'da bir taksicini ölümüne neden olduğu iddia edilen genç kız kalabalık bir grup tarafından önce linç edildi, ardından yakıldı.


Guatemala'da 16 yaşındaki bir genç kız "bir taksi şoförünün ölümüne yol açtığını" öne süren yaklaşık 25 kişiden oluşan kalabalık tarafından yakılarak öldürüldü.

Independent’ın haberine göre, Rio Bravo’daki bir köyde meydana gelen olayda, kalabalık genç kızı, 68 yaşındaki taksi şoförü Carlos Enrique Gonzalez Noriega’nın ölümüne neden olan grubun içinde yer almakla suçluyordu. İddialara göre, Noriega’ya saldıran grup olaydan sonra kaçtı, ancak genç kız köydekiler tarafından yakalandı. Genç kızın öldürülmesini yaşlı kadın ve çocukların da izlediği görülürken, polis henüz öldürülen kızın kimliğini belirleyemedi.

Benzer bir olay Mart ayında da meydana gelmiş ve araba çalmakla suçlanan iki kişi linç edildikten sonra yakılmıştı. (medyafaresi.com.tr)

Tuğçe Albayrak davasında şok iddia!..

Almanya'nın Offenbach kentinde tacize uğrayan iki Alman kızına yardım etmek isterken hayatını kaybeden Tuğçe Albayrak'ı doktor hatası mı öldürdü?


Vatan'da yer alan habere göre davanın beşinci duruşmasında, Tuğçe'nin yanlış müdahale sonucu hayatını kaybettiği iddia edildi.

YANLIŞ TEDAVİ UYGULANDI

Stern Onlinein bildirdiğine göre, kendi rızasıyla polisleri arayan Offenbach kliniğinde çalışan bir anestezi uzmanı, Albayraka yapılan ilk yardım müdahalesinde yanlışlık yapıldığını itiraf etti.

Savcı, anastezi uzmanı doktorun polislere verdiği önemli bilgilerin inceleme aşamasında olduğunu ve gerekli araştırmaların yapılacağını açıkladı.

Anestezi uzmanının bir sonraki duruşmada dinlenilmesi için davet edildiği kaydedildi.

Darmstadt Eyalet Mahkemesinde görüşülen davada, katil zanlısı Sırp genci Sanel M. (18) yaralamaya bağlı olarak ölüme sebebiyet verme suçlamasıyla yargılanıyor.

OLAY NASIL OLMUŞTU?

Tuğçe Albayrak 15 Kasım 2014 tarihinde bir restoranda tacize uğrayan 15 yaşlarında iki Alman kıza yardım etmek isteyince, Sanel M. ile aralarında tartışma çıkmış ve Sırp gencinin yumruk darbesiyle başını yere çarpan Tuğçe komaya girmişti. Günlerce makinelere bağlı olarak kalan Tuğçe Albayrak'ı hayata bağlayan makinaların fişi, ailesinin kararıyla 22.nci doğum günü olan 28 Kasımda çekilmişti.

Güzellik kraliçesinin acı sonu

Venezuela'nın eski güzellik kraliçelerinden Damarys Ruiz, hayatının son 15 yılını evsiz geçirmenin ardından yaşamını yitirdi. Ailesi ise cesedi teşhis etmek üzere hastaneye gitmeyeceklerini açıkladı...

1973’te Miss Venezuela seçilen Damarys Ruiz, hayatının son 15 yılını evsiz geçirdikten sonra başkent Caracas’taki bir parkta ölü bulundu. Bir dönem ülkesinde top model olan 68 yaşındaki Ruiz’in cesedini teşhis etmek üzere hastaneye çağrılan ailesi, yetkililere olumsuz yanıt verdi.
Daily Mail’in haberine göre, hukuk mezunu olan eski güzellik kraliçesi, 26 yaşındayken Miss Venezuela yarışmasına katıldı. Birinci seçilen Ruiz, ülkesinde hızlı bir şekilde üne kavuştu. Ne var ki Ruiz, ülkedeki popülaritesine rağmen hiçbir zaman uluslararası üne sahip olmadı. Mezun olduğu hukuk alanında çalışmamaya karar veren Ruiz, Caracas’ta ev yapımı takılar satmaya başladı.

'KARDEŞİM BENİ AÇ BIRAKIRDI'


Uzun dönemli bir ilişkisi bulunmayan Ruiz, bir dönem erkek kardeşiyle yaşadı. Güzellik kraliçesinin arkadaşları, kardeşinin Ruiz’i kıskandığını ve kendisine hiçbir şekilde özgür bir alan tanımadığını söylüyordu. 2005’te verdiği bir söyleşide Ruiz de arkadaşlarını doğrulayarak, “Kardeşim beni aç bırakırdı. Sıklıkla tehdit ederdi ve beni döverdi. Polisi tekrar tekrar aradım ama hiçbir zaman bir şey yapmadılar” demişti.

AİLESİ HASTANEYE GİTMİYOR

Gördüğü şiddet nedeniyle 2000 yılında kardeşinin yanından ayrılmaya karar veren eski Miss Venezuela, sokakta yaşamaya başladı. Rosalba Gomes, son iki yıldır tanığı Ruiz’i şu sözlerle anlattı:
“Hayatı, ailesi veya arkadaşlarından destek almadan, olağanüstü depresyonla sona erdi. İçinde bulunduğu kapandan kaçmak için herhangi bir yol bulamadı. İçinde ve dışında çok güzel bir kadındı. Benim sevimli, küçük, yaşlı kadınım. Bu kadın mükemmeldi, bilgiliydi ve muhteşem sohbet ederdi. Avukattı ve birkaç yıl üniversitede eğitim gördü. Her şeyle ilgili bir fikri vardı. Onu, hikayelerini ve anekdotlarını dinlemeyi çok severdim, her şey hakkında konuşurduk.”
Ruiz’in cesedinin bulunduğu hastanenin sözcüsü, cesedin henüz resmi olarak teşhis edilmediğini belirtti. Sözcü, aileyi hastaneye çağırdıklarını, ancak ailenin kendilerine olumsuz yanıt verdiğini de sözlerine ekledi. (radikal.com.tr)

22 Mayıs 2015 Cuma

Ailesi konsere gitmesine izin vermeyince...

Mersin’in Bozyazı ilçesinde, 16 yaşındaki lise öğrencisi, aşırı dozda ilaç içerek intihar etti. Genç öğrencinin, ailesinin konsere gitmesine izin vermemesi üzerine bunalıma girerek intihar ettiği öne sürüldü.

Edinilen bilgiye göre, olay, dün akşam saatlerinde Bozyazı ilçesi Gözce Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre, Bozyazı Çok Programlı Anadolu Lisesi 10. Sınıf öğrencisi A.D., motosiklet ile Bozyazı’da konsere gitmek istedi. A.D., ailesinin konsere gitmesine izin vermemesine kızarak, odasına çekildi. Uzun süre ses gelmemesi üzerine, A.D.’nin odasına giren yakınları, genç öğrenciyi yerde hareketsiz yatar şekilde buldu. Durumun Jandarma ve 112 Acil Servisi’ne bildirilmesi üzerine olay yerine gelen 112 Acil ekipleri, A.D.’yi Bozyazı Devlet Hastanesi’ne götürdü. Hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan lise öğrencisini yaşamını yitirdi.

A.D’nin, aşırı dozda ilaç aldığı belirtilirken, cenazesi Adana Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Lise öğrencisinin kesin ölüm nedeninin burada yapılacak otopsi sonucunda belirleneceği kaydedildi. Jandarmanın ise çok yönlü soruşturma başlattığı öğrenildi.

Öğrencinin ölümü, okulunda büyük üzüntüyle karşılanırken, Bozyazı Çok Programlı Anadolu Lisesi’nde adeta yas ilan edildi. Arkadaşlarının intihar ederek öldüğünü duyan öğrenciler, derse girmeyerek ailesine destek olmak için A.D.’nin evine gitti. Okul Müdürü Galip Göl, üzüntülü olduğunu belirterek, A.D.’ye Allah’tan rahmet, ailesine ve arkadaşlarına başsağlığı diledi. Göl, “Öğrencim derslerinde başarılıydı. Arkadaşları tarafından sevilen birisiydi. Çok üzüntülüyüm, söyleyecek kelime bulamıyorum. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Allah ailesine sabır versin” dedi. (milliyet.com.tr)

34 bin liraya iki kavun!

Japonya'nın Saporra kentindeki Yubari kavunu üreticileri yılda yaklaşık 18 milyon euro ciro yapıyor.

Milliyet'in haberine göre; Japonya’nın Saporra kentindeki sebze-meyve halinde yapılan açık artırmada iki kavun için yaklaşık 34 bin lira (15 bin yen) ödendi. Ülkede bir prestij objesi olarak görülen Yubari kavunlarının ilk ürünleri değer görüyor. Normalde, 50-150 Euro arası satılan lüks kavunlardan, sezonun ilk ürününü satın almak kentte yaşayan zenginler için çok önemli.

2008 yılında iki kavun için yaklaşık 60 bin lira ödenmişti. Kentteki yaklaşık 150 Yubari kavunu üreticisi yılda yaklaşık 18 milyon euro ciro yapıyor. Adını Yubari kentinden alan kavunlar, tatlı ve oldukça sulu olarak biliniyor. Oldukça yoğun bakım isteyen ve sert kış aylarında yetiştirilen kavunların olgunlaşması için yaklaşık 105 gün gerekiyor.

Fuat Avni efsanesi bitti

Devlet içinden sızdırdığı gizli bilgilerle ünlenen Twitter fenomeni Fuat Avni'nin bilgi akışı hemen hemen durdu.

Paralel yapının devlet içine sızmış üyelerinin sızdırdığı bilgilerle twetler atan Fuat Avni kod adlı kullanıcı son 2 operasyonu önceden duyuramadı.

Önceki hafta attığı twette “Bütün illerde UYAP’taki tüm sorumlular, % 100 güvenilir partili isimlerle değiştirildi” diye yazan Fuat Avni, UYAP personeli değiştikten sonra yapılan 34 istihbaratçı polis operasyonunu önceden bilememişti.

Son olarak bugün Konya merkezli birçok ilde gerçekleştirilen operasyonla ilgili de önceden bilgi sızdıramayan Fuat Avni’nin istihbarat kanallarının büyük kısmının kesildiği yorumları yapıldı.

Önceki paylaşımlarında nokta bilgiler veren Fuat Avni’nin son twetlerinde bilgiden çok yorum yapması da bu bilgiyi teyit etmiş oldu. (milliyet.com.tr)

Gülen: Erdoğan'ın damadını odamda misafir ettim

Gülen Cemaati lideri Fethullah Gülen, Sabah gazetesinin evini görüntülemesi üzerine sohbetinde çarpıcı açıklamalar yaptı. Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın evinde misafir olduğunu söyleyen Gülen, "benim kulübemi gördü, yattığım yeri de gördü bunlara rağmen hala malikane diyorlar" ifadelerini kullandı.


Fethullah Gülen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın Pensilvanya'daki evinde misafir olduğunu açıkladı. Gülen, "O serkârlardan birisinin damadı geldiğinde ben orada misafir ettim onu. Bağışlayın, vaktinde izdivaç yapsaydım, benim o yaşta torunum olurdu. Ben insan gibi onu o odamda özel mahiyette, başkalarıyla görüşmüyorum mülahazasına binaen misafir ettim; izâz-u ikramda hiç kusur etmedim. Yattığım o yeri de, fakirâne yeri de, kulübe gibi yeri de gördü; çalıştığım masamı da gördü. Bütün bunlara rağmen hâlâ mâlikâne diyorlar" ifadelerini kullandı.

Sabah Gazetesi, Gülen'in Pensilvanya'da kaldığı evi helikopterle havadan görüntülemişti.

Gülen'in "Savaş ve Hile" başlığıyla herkul.org'ta yayımlanan (22 Mayıs 2015) konuşmasından ilgili bölümler şöyle:

'Damat efendi misafir oldu, binaları gördü’

*O mesele bir densizliktir, fakat ben dememiş olayım: Gelip helikopterle burada -bu umuma ait, vakfa ait bir bina- bunun üzerinde, buranın resmini çekme, buraya mâlikâne deme filan… Burayı bir dönemde kendilerine de yakın birisi, Allah rızası için yaptı, Altın Nesil Vakfı’na bağışladı. Bu vakıf biz buraya gelmeden kurulmuş. Arazi o dönemde alınmış. Burada yedi-sekiz tane kulübecik vardı. O günden bugüne, o vakıf kendi imkânlarıyla yapa yapa yapa, bugün o sekiz tane kulübenin yerinde sekiz tane bina var. Bu büyük binayı da o arkadaş elindeki imkânları kullanmak suretiyle, kendi imkânlarıyla yaptı ve Altın Nesil Vakfı’na bağışladı. Buranın iki tane namaz kılınan salonu, altta konferans salonu gibi bir şey var, yemekhane gibi bir şey yapmışlar. Diğer birkaç tane odası var. Geldiğimiz zaman biz de burada kalıyoruz. Öbür taraftaki binaya gelince, defaatle röportaj yapanlar girdiler, Kıtmir’in odasını gördüler; orada bir yatağım var, bir de iki metrelik içinde namaz kıldığım yer var.

*O serkârlardan birisinin damadı geldiğinde ben orada misafir ettim onu. Bağışlayın, vaktinde izdivaç yapsaydım, benim o yaşta torunum olurdu. Ben insan gibi onu o odamda özel mahiyette, başkalarıyla görüşmüyorum mülahazasına binaen misafir ettim; izâz u ikramda hiç kusur etmedim. Yattığım o yeri de, fakirâne yeri de, kulübe gibi yeri de gördü; çalıştığım masamı da gördü. Bütün bunlara rağmen hâlâ “mâlikâne” diyor, o iftira ve isnatlarda bulunuyorlarsa, bence, bunlar akıllarını yitirmiş, vicdanlarını tamamen kaybetmiş, dinden uzaklaşmış öyle insanlardır ki, bunlara söyleyeceğiniz sözlerin hepsi malumu i’lam olur ve zâid olur. Bunu yaparken bunlara hud’a diyorlarsa, adeta kâfire karşı savaş ilan etmiş gibi kendilerini görüyorlarsa, o onların kaybına sebebiyet verir. Dünyada da bir gün kayıplarına sebebiyet verecek.

*Yalan ahireti kaybettirir, iftira ahireti kaybettirir, hud’a ahireti kaybettirir. Allah o yanlış yolda yürüyenlere hidayet-i sübhaniyesi ile hidayet eylesin. O mahvedici, batırıcı yolda yürümekten onları halas eylesin.

(Kaynak:medyafaresi.com.tr)

18 Mayıs 2015 Pazartesi

'Kenan Evren ötenazi istedi' iddiası

Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Evren'in, yıllardır yaşamına son vermek istediği, ancak kızları ve doktoru tarafından bu isteğinin engellendiği iddia edildi.


12 Eylül darbesinin mimarı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, 12 Eylül davası başladığında ölmeyi dilediği öne sürüldü. 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştirdikten sonra Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Kenan Evren'in ötenazi isteğini kızlarına ilettiği belirtildi.

"ALLAH CANIMI ALMIYOR"
Takvim Gazetesi'nin haberinde yer alan iddiaya göre, Evren özellikle 12 Eylül davasıyla ilgili yargılanmaya başladıktan sonra 3 kızını da etrafına toplayıp şöyle dedi: "Yıllardır ölmek istiyorum, Allah benim canımı almıyor. Bırakın, izin verin öleyim! Doktorlarıma söyleyin, beni uyutsunlar..." Ancak bu sözleri duyan kızları, babalarının sıra dışı isteğine şiddetle karşı çıktı.

ÖTENAZİ İSTEĞİ SIR GİBİ SAKLANDI
Kenan Evren'in,12 Eylül darbesi ile ilgili yargılanmaya başlamasından sonra ise ötanazi konusunu adeta bir sır gibi saklamayı tercih ettiği öne sürüldü. Bir şekilde duyanlara karşı da inkar yoluna gittiği ifade edildi.
Ünlü iş adamı da doğruladı

Kenan Evren'in 15 yıl boyunca Marmaris'te komşusu olan ünlü reklamcı ve işadamı Nail Keçili Kenan Evren'in ötenazi isteğini doğrulayarak, "Benim de kulağıma geldi. Evren, ısrarla ölmek istemiş! Ancak buna önce kızları, sonra da doktorları karşı çıkmış." dedi.

(hürriyet.com.tr)

14 yaşında hamile kaldı annesine dava açıldı

Kızı hamile kalan anneye, kızına sahip çıkmıyor diye istismar davası açıldı. Hamile kalan kız yurda konurken, 'ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı' gerekçesiyle kız kardeşi hakkında da koruma kararı çıkarıldı.


Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, Sinop’ta, 14 yaşındaki D.M.Y. adlı kız çocuğu 17 yaşındaki sevgilisi H.G. ile birlikte olup hamile kaldı. Savcılık, erkek çocuğun evlerinde kalmasına müsaade ettiği için kızın annesi S.Ç.’ye, “bakım gözetim yükümlülüğünü ihlal ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun olduğu” iddiasıyla dava açtı. Hamile kalan kız yurda konurken, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle kız kardeşi hakkında da koruma kararı çıkarıldı. Bunun üzerine anne S.Ç. küçük kızını alıp bir başka şehre kaçtı. Anne S.Ç., “Çocuğumu istismar eden H.G.’nin de kız kardeşleri var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun kardeşleri koruma altına alınmıyor da neden benim küçük kızım alınmak isteniyor?” diye soruyor.

Sinop’ta ikamet eden S.Ç. adlı 41 yaşındaki kadın, bir süre önce eşinden ayrılıp iki kızıyla yaşamaya başladı. S.Ç.’nin 14 yaşındaki kızı D.M.Y., iddiaya göre, bir gün annesine gelerek, H.G. adlı çocukla sevgili olduklarını söyledi. Anne S.Ç. de kızının “Bizde kalsın” baskılarına dayanamayarak, ayrı odada uyumak kaydıyla H.G.’nin zaman zaman gelip kendi evlerine kalmasına izin verdi. S.G.’nin ve kızının anlatımına göre H.G., ayrı bir odada tek başına kalmaktaydı. Fakat 2014’ün ekim ayında iki çocuk yakınlaştı ve annenin evde olmadığı bir gün cinsel ilişkiye girdi. Bu ilişkinin ardından D.M.Y. hamile kaldı. D.M.Y. de çaresiz kalıp hamileliğini annesine söyledi. Anne S.Ç. sinirlenerek, “O H.G.’yi öldüreceğim” dedi. Korkan H.G. karakola giderek, şikayetçi oldu.

Bunun üzerine anne S.Ç. hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi gereğince “çocuğun cinsel istismarı” suçundan sekiz yıldan on beş yıla, TCK’nın 106. maddesine göre “tehdit” suçundan da altı aydan iki yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sinop Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, “Annenin 17 yaşında olan H. ile 14-15 yaş aralığında olan kızının aynı evde, aynı odada kalmalarına müsaade etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, kızı üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihlal ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun olduğu” belirtildi. Bu arada, 17 yaşındaki H.G., geçen 15 Şubat’ta cezaevine kondu. Kısa süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

D.M.Y. adlı kız çocuğu ise koruma altına alınıp Samsun’da devlet yurduna yerleştirildi. Savcılık, “İsterse çocuk doğurabilir” diyerek, gebeliği sonlandırma izni vermeyince kürtaj ihtimali de ortadan kalktı. Savcılık ayrıca, S.Ç.’nin diğer kızı A.Y. için de koruma kararı aldırdı. Anne S.Ç. de küçük kızını alıp bir başka şehre kaçtı. Küçük kız, polis tarafından yakalanacağı gerekçesiyle halen okula gidemiyor. S.Ç., “Küçük kızımı, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle almak istiyorlar. Kızımı vermeyeceğim. Çocuğumu istismar eden H.G.’nin de kız kardeşleri var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun kardeşleri koruma altına alınmıyor da neden benim küçük kızım alınmak isteniyor?” diye soruyor. Büyük kızının yedi aylık hamile olduğunu anlatan S.G., “Ben imza verdiğim takdirde evlenebiliyor. Fakat o imzayı vermeyeceğim. Ben kızımı yanıma almak istiyorum” diyor. Hamileliğin sonlandırılması için başvurduğu savcılığın, “15 yaşındaki bir çocuk kendi inisiyatifiyle doğurabilir” dediğini savunan S.Ç., “15 yaşındaki çocuk doğurabiliyorsa neden hâlâ yurtta tutuluyor?” diye konuşuyor.

17 Mayıs 2015 Pazar

Başbakanı'nın eşcinsel evliliği!

Lüksemburg'un ilk eşcinsel Başbakanı Xavier Bettel, uzun yıllardır birlikte olduğu hayat arkadaşı Gauthier Destenay ile evlendi.

Milliyet'te yer alan habere göre 42 yaşındaki Lüksemburg Başbakanı Xavier Bettel böylece eşcinsel evlilik yapan ilk AB lideri oldu. Bettel, Belçika vatandaşı, mimar Gauthier Destenay ile dünya evine girdi.

Lüksemburg'daki nikah töreninde Belçika Başbakanı Charles Michel de hazır bulundu. Charles Michel, "Bir dostumun düğünü için geldim. Bu büyük anda yanlarında olmak istedim" dedi.

Bettel ve Destenay nikahın kıyıldığı belediye başkanlığı binasına el ele ve yürüyerek geldiler. Bu sırada bina önünde bekleyen 200 kadar kişi alkışlarla çifti karşıladı.

Nikahı Lüksemburg Belediye Başkanı Lydie Polfer kıydı. Xavier Bettel 2013 yılı sonunda başbakan olmadan önce Lüksemburg belediye başkanlığı görevinde bulunuyordu.

Çiftin hafta sonu boyunca evliliğini kutlayacağı, düğüne 500 kadar kişinin davetli olduğu bildirildi.

Bettel, Los Angeles Times'a geçen yıl verdiği bir demeçte evlilik kararını duyurmuştu. Lüksemburg başbakanı, "Evlenme teklif etti. Ben de evet dedim" sözlerini kullanmıştı.

Komşuyla yasak aşkı pahalıya patlayacak!..

Kendisinden boşanmak isteyen kocasının, komşu kadınla seks kaydını bulan eş manevi tazminat istedi.


Sabah'tan Ali Eyce'nin haberine göre İzmir Buca'da yaşayan evli ve 2 çocuk babası emekli memur Mahir S. (52) 4 ay önce eşi Zeynep S.'den boşanmak istedi. Eşi ve çocuklarına nafaka ödemeyi kabul ettiğini, birikimleriyle aldığı tek evini de onlara bırakacağını söyledi. Kocasının açtığı boşanma davasına anlam veremeyen Zeynep S., mahkemede 'Eşimi seviyorum ve ayrılmak istemiyorum"dedi.

BİLGİSAYARDAKİ DOSYA

Eşi evi terk ettikten sonra iki kızıyla birlikte yaşamaya devam eden Zeynep S., kız kardeşiyle bilgisayar üzerinden görüşürken bir dosya içinde video kaydı buldu. Zeynep S. videoda kendisinden ayrılmak isteyen kocasının kendi evlerinde başka bir kadınla birlikte olduğunu görünce şoke oldu.

KARŞI BOŞANMA DAVASI

Zeynep S., kocasıyla birlikte olan kadının kendileriyle aynı sitede oturan ve eşi şehir dışında çalışan komşuları Aylin T. olduğunu fark etti. Kocasının kendisinden boşanmak istemesinin nedeninin yaşadığı yasak aşk olduğunu anlayan kadın görüntüyü kayıt altına aldı. Karşı boşanma davası açan kadın, hem eşinden boşanmak istediğini hem de eşinin 250 bin lira maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesini istedi.

15 yıllığına 8 milyon dolara kiralandı

Çinli milyarder bir iş adamı, Japon bir p*rno yıldızını 15 yıllığına kişisel asistanı olması için 5 milyon sterline yani yaklaşık 8 milyon dolara kiraladı.


DailyMail sitesinde yer alan habere göre, Çin'de milyarder bir işadamı, Çin'in en büyük sosyal medyası Webio üzerinde 5 milyondan fazla takipçisi olan, Rola Misaki adlı bir porn* yıldızını kişisel yardımcısı olması için kiraladı.

Haberde Misaki ile imzalanan 15 yıllık anlaşmanın aslında Çinli iş adamının yıldızın kariyerini geliştirmek için yapıldığına vurgu yapıldı.

Sitede bu hareketlin 1990'lı yılların ünlü filmi Pretty Woman'ı andırdığına işaret edildi.

Çinli iş adamının adı açıklanmadı.

1992 doğumlu olan Misaki, yarı Japon yarı Rus. Ülkesinden çok Çin'de hayranları bulunuyor.

Misaki, Çin'de "Erkeklerin Tanrıçası" olarak da biliniyor.

'Paralel’in TV, radyo, site ve gazetelerini engelleyin'

‘Paralel Yapı’ iddialarıyla ilgili soruşturmayı yürüten Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan Fethullah Gülen’in açıklamalarının engellenmesini istedi.

Örgüt lideri olarak nitelendirilen Gülen’in talimatlarını elindeki basın yayın organları üzerinden verdiğini belirten savcılık yazısında, “Ellerindeki televizyonlar, radyolar, internet siteleri ve basılı yayınlarının, topluma ulaştırılmasında devlet imkânlarının kullanılmasının engellenmesi için gereğini takdirlerine arz ederim” denildi.

ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu, ‘Paralel Yapı’ iddiaları nedeniyle sürdürdüğü soruşturmada, çarpıcı bir başvuruda bulundu. Savcılık, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Türksat Genel Müdürlüğü’ne yazdığı yazıda, örgüt lideri olarak nitelendirdiği Fethullah Gülen’in talimatları ve çağrılarını örgütün elindeki basın yayın organları üzerinden verdiğini iddia etti. Savcılıktan 27 Nisan’da Türksat Genel Müdürlüğüne gönderilen yazıda, değişik illerde ‘Paralel Yapı’nın işlediği öne sürülen suçlara ilişkin birçok soruşturma olduğu anımsatılarak şöyle denildi:

CEMAAT DİKTATÖRLÜĞÜ

“Paralel devlet yapılanması olarak isimlendirilen yıllarca dini bir cemaat görünümünde faaliyetini sürdüren Fetullahçı örgütün, bir terör örgütü olduğu ve devletin meşru güçlerinin elindeki silahları örgüt üyeleri aracılığıyla kullanarak hükümeti devirmek ve anayasal düzeni ihlal ederek meşru seçilmiş iktidar dışında onu kontrol eden bir cemaat diktatörlüğü kurmak için yıllarca faaliyet yürütmektedir.

SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ

Silahlı Fetullahçı Terör Örgütü’nün, milletin egemenliğine paralel ve karşı bir cemaat egemenliğinde, siyasi iktidar kurmak istediği, gizli emelleri için dini istismar ederek bir cemaatin mensuplarını aldatıp kullandığı, örgütlü hiyerarşik, disiplinli ve organize bir şekilde toplumu da emelleri doğrultusunda şekillendirmeye çalıştığı, toplumsal psikolojiyi elindeki imkânları kullanarak terörize edip bozduğu, toplumu belli şekilde kitlesel halde düşünmeye sevk ederek algı yönetimi yaptığı, toplumda kutuplaşma ve kamplaşmaya yol açtığı, organize ve örgütlü olarak bu yapının işlediği suçların sıradan işler gibi gösterilip örgüte kamuoyu desteği sağlamaya çalışılmaktadır.

TALİMAT VERİYOR

Silahlı terör örgütü kuran, yöneten, anayasal düzeni zorla ihlal etmeye teşebbüste bulunan, hükümeti yıkmaya teşebbüs eden örgütün kurucusu ve yöneticisi Fetullah Gülen’in örgüte yönelik genel çağrı ve talimatlarının örgütün elindeki basın yayın organları üzerinden verildiği, örgütün geliştireceği tavır ve örgütlü olarak yapacağı işlerin basın yayın organları üzerinden tabana duyurulduğu, basın yayın organları kullanılarak kitlesel olarak örgütlü yapı bir arada tutulmaya çalışılmaktadır.

HEDEF GÖSTERİYORLAR

Örgütün yöneticisinin açıklamalarının yayınlandığı, örgüt liderinin propagandasına yer verildiği, örgütün geliştirdiği tavırların alt kitleye basın yayın üzerinden duyurulduğu, çeşitli programlarda terör soruşturmasında görev alan savcı ve hâkimlerin hedef gösterilip tehdit edildiği, topluma kin ve nefret yükleyen, eleştiri sınırlarını aşan açıklamalar yapılıp programlar defalarca tekrar yayınlanmaktadır.

DEVLETTEN YARARLANIYOR

Paralel Devlet Yapılanması/Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) bu işleri yaparken devletin imkânlarından faydalandığı, devlete ait imkânları kullanarak basın yayın faaliyeti yürüttüğü, devletin bir kısım organlarının terör örgütü olarak işlem yaptığı örgütlü yapının diğer yandan devlet imkânlarından serbestçe yararlanması hukuk devleti ilkelerine tezat oluşturmaktadır.

GEREĞİNİ YAPIN

Devlete ait imkânları kullanan ve yayın yapan bu örgütün elindeki televizyonlar, radyolar, internet siteleri, devlete ait uydulardan yayın yapan her türlü görsel ve basılı yayınların topluma ulaştırılmasında devlet imkânlarının kullanılmasının engellenmesi için gereğini takdirlerinize arz ederim.”
Savcılık kaynakları, yapılan başvuruya, Ulaştırma Bakanlığı’nın halen olumlu ya da olumsuz bir yanıt vermediğini bildirdiler.  hürriyet.com.tr

Dağdan indi CEO oldu

Kuleli’den ABD’nin ünlü askeri akademisi West Point’e giden, mezun olup Güneydoğu dağlarından terörist kovalayan Teğmen Cem Hacıoğlu, şimdi ABD’nin en önemli gaz firmalarından birinin CEO’su.


ABD’nin ünlü West Point askeri akademisini bitirdikten sonra elinde silahı ile Bingöl’de PKK’ya karşı savaşan Cem Hacıoğlu (47), Dünya Bankası’ndan iş teklifi alınca ABD’ye gitti. Hacıoğlu şu anda hızla büyüyen bir enerji firmasının CEO’su. Kuleli Askeri Lisesi son sınıfında okurken ABD’nin en ünlü devlet adamları ve komutanlarını yetiştiren West Point Askeri Akademisi’nin sınavlarına giren Cem Hacıoğlu, o yıllarda ABD ile imzalanan anlaşma gereği her yıl gönderilen tek öğrenci olmaya hak kazandı. West Point’te matematik ağırlıklı ekonomi ve inşaat mühedisliği okuyan Hacıoğlu, yaz aylarında Türkiye’ye dönmek yerine Dünya Bankası’nda staj yaptı. Genç teğmen, 1992 yılında Hürriyet’in de izlediği mezuniyet töreninde Amerikalı okul arkadaşlarıyla şapkasını havaya atarak piyade teğmen olarak Türk ordusuna katıldı.



ROTAYI AMERİKA’YA ÇEVİRDİ
PKK ile mücadelenin kızıştığı 1990’lı yıllarda Bingöl’deki birliğinde dağ taş demeden terörist peşinde koşan Hacıoğlu’nun kalbinde, askerlikten çok ekonomi, girişimcilik yatıyordu. Dağlarda operasyonlara çıkarken, Dünya Bankası’ndan telefon geldi. Hacıoğlu da bu telefon üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılarak, rotasını tekrar Amerika’ya çevirdi.

MIT’DE MASTER
ABD’nin başkenti Washington’da, Dünya Bankası’nda araştırma analisti olarak işe başladı. Ancak kafasında başka planlar vardı. İş idaresi masteri (MBA) programlarından birine girebilmek için gece gündüz ders çalıştı. Ve ABD’nin en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Institute of Technology’nin (MIT) Sloan School of Management programını kazandı.
1998 yılında MIT’den aldığı MBA diplomasını cebine koyan Hacıoglu’nun yeni durağı bu defa bir finans kurumu olan Merrill Lynch’in New York’taki yatırım bankacılığı departmanıydı. Buradaki 3 yıllık tecrübe, Cem’e finans dünyasının daha sıradışı ve girilmesi bir o kadar da zor olan “Hedge Fund/Private Equity” dünyasının kapılarını açtı. Sırasıyla önemli firmalarda portöy yöneticisi olarak çalıştı.

VE SONUNDA CEO’LUK
Ardından, Hacıoğlu’nun önüne, CEO’luk sunacak çok önemli  bir fırsat çıktı.
Portföy yöneticiliğini yaptığı ve sıvı doğal gaz (LNG) üretip pazarlayan “Applied LNG” isimli bir firma hatalı yönetim sonucu iflas tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Şirketin başına geçmesi teklif edildi. Cem,  eşi ve  5 aylık bebekleri Efe’yi de yanına alarak Dallas’a yerleşti. Hacıoğlu 15 ay içinde çökme eşiğinde olan “Applied LNG”yi ayağa kaldırmayı başardı.

Hedefi en büyük olmak
CEM Hacıoğlu’nun CEO koltuğuna otunmasının ardından Applied LNG’de elemanlar motive olmuş, temel faaliyet ve fonksiyonlar düzene girmiş ve borçlar yeniden yapılandırılmıştı. Hacıoğlu, genel merkezi üretim tesislerine daha yakın ve müşterilerin yoğun olduğu Los Angeles şehrine taşıdı.

300 MİLYON DOLAR
Kapasitesinin yüzde 45’ini kullanan fabrikayi yüzde 100 kapasiteye çıkardı, kapanmak üzere olan firmanın değerini 300 milyon dolara çıkardı. Ayrıca, dünyanın en büyük para fonlarından birini ikinci bir üretim tesisi açmak için şirkete yatırım yapmaya ikna etti.  Hacıoğlu’nun şimdi hedefinde LNG konusunda en büyük ve öncü firma olmak var.

(hürriyet.com.tr)

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Özgecan Aslan'ın katili linç mi edildi?

Mersin'de Özgecan Aslan'ı vahşi bir şekilde öldüren Suphi Altındöken'in tutuklu kaldığı Gaziantep Ceza ve Tutukevi'nde öldüresiye dövüldüğü iddia edildi!


Mersin'de 20 yaşındaki Özgecan Aslan'ı vahşice katlederek öldüren Suphi Altındöken'in, tutuklu bulunduğu Gaziantep Ceza ve Tutukevi'nde diğer mahkumlarca darp edildiği iddia edildi.

İddialara göre Suphi Altındöken'e ait olan ve darp edildikten sonra çekildiği anlaşılan bir fotoğraf sosyal medyada paylaşılmaya başlandı. Aynı iddiaya göre Suphi Altındöken'e ilk müdahaleyi yapan doktorlar, hayati tehlikesi olduğunu belirtti.

Sosyal medyada bir anda hızla yayılmaya başlayan bu haber henüz resmi makamlar tarafından doğrulanmadı. (medyafaresi.com.tr)

15 Mayıs 2015 Cuma

"İftira ters tepti"

Hakkında ortaya atılan kaset iddialarının ardından lider eşlerine çağrı yapan MHP Milletvekili Meral Akşener’e lider eşlerinden destek geldi.



ERDOĞANLAR’DAN AKŞENER’E DESTEK TELEFONU

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, TBMM Başkanvekili ve MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener’i telefonla arayarak, kaset tartışmalarından dolayı derin üzüntü duyduklarını belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Van’da Valilik ziyareti yaptığı sırada gerçekleşen telefon görüşmesinde Erdoğan çifti, karalamalara asla itibar edilmemesi gerektiğini ve bu tür bir şeyi asla kabul edemeyeceklerini vurgulayarak Akşener’e desteklerini dile getirdiler.

Meral Akşener, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu ve 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün de kendisini arayarak destek verdiklerini açıkladı. Başbakanlık kaynakları da Sare Davutoğlu’nun Akşener’i aradığını doğruladı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam da Akşener’i arayarak yanında olduğunu söyledi. Bakan İslam, bu tür gayri ahlaki davranışların siyasette son bulması, bir daha da yaşanmaması gerektiğini belirterek, “Bir kadın siyasetçi olarak yanınızdayım” dedi.

''KİMSE ŞANTAJ YAPMADI''


Çok yorulduğunu, basın mensuplarına konuşmak istemediğini, sadece bazı canlı yayınlara çıktığını anlatan Akşener, son olarak Fox TV’de, kendisi hakkındaki iddiaları ortaya atan Latif Erdoğan’ı tanımadığını ancak Cemil Barlas ve ailesini tanıdığını söyledi. Akşener, “Bana alçak bir iftira atıldı ama nedeni MHP’nin yükselişi ve 17 Aralık’ta ortaya çıkan ‘yolsuzlukları’ eleştirmemdi. Cemaat mensubu olmakla suçlanıyorum ama ben buna ‘ha ha ha’ diyorum sadece. Çünkü 28 Şubat sürecinde mağdur olanlara en çok desteği ben vermiştim. Fethullah Gülen’in cemaatinden maaş almıyorum, kocam ya da oğlum veya ağabeyim, ekonomik anlamda en küçük bir menfaatim olmadı” dedi. Akşener, kasetin cemaatin elinde olduğu ve kendisine şantaj yapıldığı iddialarına da yanıt vererek, şöyle devam etti:

''TORUNUM OKUYACAK''

“Ben çiğ yemedim ki karnım ağrısın. Şimdi bunu reddediyorlar. Cemaatin elinde olduğu söyleniyor. Bugüne kadar şantaja yönelik bir kelam eden olmamıştır. 59 yaşındayım, kayınvalidemle oturuyorum, aynı zamanda babaanne olmak üzereyim. Benim torunum yıllar sonra girip internete bunları okuyacak. Bu, aynı zamanda kadını siyasetten söküp atmak harekâtı. Kadının bedeni üzerinden yapılan bir saldırıya ilk tepki veren kişiyim ben. Daha çok kadının siyasete girmesi için gayret edeceğim. Kayınvalidem bütün gün elinde tespih dua ediyor bana, çok üzüldü. Ailem yanımda ve mücadelem sürecek.

‘BENİ ASIL VURAN...’

Beni asıl vuran, kanal yöneticilerinin tepkisizliği olduğu. Kanal sahipleri, Hasan Kalyoncu’nun çocukları. Rahmetli Hasan Kalyoncu, beni kızı gibi görürdü. Ne yapacaklar diye bekledim, ‘çıt’ yok. Sonra o kanalı yöneten Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tı ve milletvekili adayı oldu. Arkasından onun ağabeyi Serhat Albayrak yönetici oldu. Hepsi alçakça, şerefsizce iftiraya zımnen onay verdiler. Beni asıl vuran budur. O iki müptezel, küstah şahıs, program yapmaya devam ediyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.”

''Emine Hanım için İçişleri Bakanı’na gittim''

MERAL Akşener, programda 1999 yılında Emine Erdoğan için yaptığı bir girişimi de ilk kez açıkladı. Akşener, “Ben o dönem DYP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı’ydım. Bir gece saat 01.30’da beni Zahid Akman aradı. Tayyip Bey hapishaneye gitmiş, Emine Hanım evde yalnız. Kapısının önündeki polisler kaldırılmış. Dert anlatacak kimseyi bulamamışlar. Bula bula Meral Akşener bulunmuş. Demişler ki; ‘Akşener söver sayar. Bir kadın bir kadına destek çıkar.’ Gece uykumdan kalkıp, Kanal 7’ye telefonla katıldım. Canlı yayında her türlü sert sözü söyledim. İşte bugün o iğrenç insanlar, çemkiren insanlar o dönem bulunamıyordu kardeşim. O partililer de bulunamıyor, arana arana DYP’li Meral Akşener bulunuyor. Ben de ertesi gün gidip dönemin İçişleri Bakanı’ndan rica ettim ve gereği yapıldı. Bunlar ortamı öyle bir hale getirdiler ki yarın arayacak kimseyi bulamayacaklar” dedi.

Arınç: O iki kişi ihanet içindeler

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, TBMM Başkanvekili Meral Akşener hakkındaki iddialara ilişkin Kilis'te  gazetecilere şunları söyledi: “ İki kişi çok büyük bir ihanet içerisindedirler, çok büyük bir iftira atmışlardır. Şüphesiz kendisi de buna karşı şeriatın kısasını uygulayacağını söylüyor. Benim ona aklım ermez ancak bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunabilir, dava açılmasını isteyebilir. Ben bu iddia ve iftiraların kesinlikle yalan olduğuna inanıyorum. Hanımefendiyi çok iyi tanıdığım için bunu söylüyorum. Meral Hanımefendi’nin, değerli eşinin ve biricik oğullarının nasıl mazbut bir yaşam sürdüğünü, ne kadar inançlı ve ibadetine düşkün bir hanımefendi olduğunu ben biliyorum. Dolayısıyla kimse bana kötü bir şey söyleyemez, söylememesi lazım” (hürriyet.com.tr)

14 Mayıs 2015 Perşembe

Kadınları şantajla sanal seks kölesi yaptı!

Ukraynalı modelin dedektif gibi takibi Türkiye'de son buldu. Yüzlerce kadını şantajla sanal seks kölesine çevirdiği ortaya çıkan Türk, Türk polisi tarafından yakalandı.


Ukraynalı model Julia Starykh, webcam'de karşısındaki mankenlik ajansı yetkilisinin, soyunmasını ve bazı pornografik hareketler yapmasını istediğinde bir şeylerin yanlış olduğunu farketmişti.

"İşte o dakika anladım ki, eğer kabul edersem bütün hayatım mahvolacak. O an iğrenç bir his içimi kapladı"

Starykh herşeyin kendisini İtalya'nın ünlü mankenlik ajanslarından Urban Management'ın yıldız avcısı olarak tanıtan bir şahıstan gelen teklifle başladığını söylüyor. "Bana Milano'da gerçekleşecek bir mayo kataloğu için teklifte bulundu. Bu iş için bana 2 bin dolar vereceklerini söyledi. Söylediği rakam sektördeki ortalama rakamlara yakındı. Sonrasında bunun da onun taktiğinin bir parçası olduğunu anladım. Başlangıçta böyle bir ajansın beni seçmesi bana garip gelmişti. Çünkü ben mankenliği aslında hobi olarak yapıyordum. Fakat bana gönderdiği mektupta ajansın tüm internet sitelerinin adresi ve iletişim bilgileri vardı. Bunu kontrol ettim. Fakat iletişim kuracağım isimleri kontrol etmedim. bu büyük bir hataydı. Prensip olarak iletişim kurduğu tüm modellerle parayı ödemeden önce Skype üzerinden bir görüşme yaptığını söyledi.

Kabul ettim. Görüntülü görüşme sırasında benden iç çamaşırıyla kalmamı istedi. Bunu pek de garipsemedim. sonuçta bir mayo kataloğu içindi ve daha önce de bu türden görüşmeler yapıldığını duymuştum. Daha sonra göğüs ölçümden emin olmak istediğini söyledi ve sütyenimi çıkarmamı istedi. Ardından selülitlerimin olup olmadığını görmek istediğini söyledi. Tamamen çırılçıplak kalmamı istediğinde bir şeylerin ters gitmeye başladığını düşünmüştüm.

Bazı erotik hareketler talep ettiğinde artık her şeyden emin olmuştum. Bu bir mankenlik ajansından daha çok bir seks işçisi prodüksiyonu gibi görünüyordu. Bunu farkedip reddettiğimde photoshop'la başımı çıplak bir kadın vücuduna monte edebileceğini ve bunu tanıdığım her yere ve işyerime de gönderebileceğini söyledi. Hatta porno sitelere bile bu fotoğrafları göndermekle tehdit etti.

Konuşma öncesinde ismini Chris Brule olarak veren şahıs, bütün Skype, email, Viber ve Rusya'nın facebook'u olarak bilinen VK profilimle ilgili bilgileri öğrenmişti.

Bu sosyal paylaşım sitelerinden arkadaşlarımın listesine de ulaşmıştı. Buna karşılık tüm arkadaşlarımı listemden sildim. Kendisinin hacker olduğunu ve çalıştığım yeri de öğreneceğini ve fotoğrafları iş yerime de göndereceğini söyledi. Sonra beni bir porno siteye 'webcam kızı' olarak kaydetmekle tehdit etti. Kısa bir araştırmanın ardından bu adamın dünyanın dört bir yanından yüzlerce kurbanının olduğu ortaya çıktı. Uluslararası Modeller ve Menajerler Ajansı'yla (MAMA)irtibata geçen Julia, aynı isim nedeniyle yaklaşık 400-500 kadından telefon ve şikayet aldıklarını söyledi.

Aslında bu kişinin yaklaşık 2-3 yıldır aynı yöntemle yüzlerce kadını tuzağına düşürdüğü ve yakalanamadığı ortaya çıktı. MAMA'nın şikayetleri ile başlayan polis soruşturması bu kişinin izlerinin Türkiye'ye kadar ulaştığını ortaya çıkardı. Ve sonunda yüzlerce kadını iğrenç bir tuzağa sürükleyen E.Ç. isimli bu kişi Türk polisi tarafından yakalandı. (medyafaresi.com.tr)

Whatsapp üzerinden kadınları pazarlıyorlar

Sakarya Emniyet Asayiş Şube Müdürlüğü Ahlak Büro Amirliği ekipleri bazı kişilerin Adapazarı, Serdivan Ferizli ile Karasu İlçesi’nden kiraladıkları evlerde para karşılığında fuhuş yaptırdıklarını belirledi

Bu tespit sonrasında yapılan takipte R.E., N.K., N.E. ve R.Y.’nin internette popüler mesajlaşma aracı Whatsapp üzerinden pazarlık yaptıkları kişilerle anlaşıp kadınları pazarladıkları belirlendi.

Kadın satıcılarının internet üzerinden pazarladıkları kadınların fotoğraflarını da göndererek müşterilerin  beğenisine sundukları tespit edilince önceki gün fuhuş yaptıran ve aracılık yapan kişilere yönelik baskın yapıldı.

Eş zamanlı olarak yapılan aramada R.E., N.K., N.E ve R.Y ile Gürcistan ve Türkmenistan vatandaşı N.K (35)  E.M. (33),  M.P. (29),  Z.A. (28),  J.İ. (37),  Ş.S. (35) gözaltına alındı.

AİDS ŞÜPHESİ VAR!

Kadınların yaklaşık 4 aydır  Adapazarı, Serdivan, Ferizli ve Karasu İlçesi’nde  fuhuş yaptırıldığı belirlenirken kadınlardan birinin AIDS süphesi bulunduğu belirtildi.

Kadınlardan alınan kan örnekleri tahlile gönderilirken Whatsapp üzerinden fuhuş yaptıran 4 kişi adliyeye sevk edildi. DHA

Doğum sırasında karnında unutulan cep telefonu titreşince ortaya çıktı

Ürdün’ün başkenti Amman’da sezaryenle doğum yapan bir kadın, doğumu gerçekleştiren doktorun karnında cep telefonu unuttuğunu ve olayın da karnındaki telefonun titreşmesiyle ortaya çıktığını iddia etti. Skandalı meclise taşıyan bir vekil, hükümetin istifasını istedi.


Gulf News’un haberine göre, Hanan Mahmoud Abdul Karim adlı 36 yaşındaki bir kadın Amman’daki bir özel hastanede sezaryenle doğum yaptı.

4.8 kilo ağırlığında bir erkek bebek dünyaya getiren kadın bebeğiyle eve döndükten bir süre sonra karnında bir titreşim hissetti. Bu olayla beraber kadının karnındaki sancılar da arttı.

Kentteki bir devlet hastanesine kaldırılan kadının röntgeni çekilince 7 santimlik bir yabancı cisim tespit edildi. Derhal ameliyata alınan kadının karnından bir cep telefonu çıktığı ileri sürüldü.

MECLİSE TAŞINDI
Olay Ürdünlü Milletvekili Salim Al Bataynah tarafından Meclis’e de taşındı. Al Bataynah 21’inci yüzyılda böyle bir hatanın kabul edilemeyeceğini belirterek hükümetin istifasını istedi.

Ürdün sağlık bakanlığı ise kendilerinde böyle bir olaya ilişkin bilgi bulunmadığını kaydederek olayın araştırılacağını duyurdu. DHA

"Kırmızı rujlu kız" yaşam savaşını kaybetti

Kanser tedavisi gören, sosyal medyada hastalığına yönelik mesajlarla tanınan Fisun Yurdusever, Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi'nde yaşam mücedelesini kaybetti.


Sosyal medyada "hastalığıyla konuşarak ve dalga geçerek" attığı mesajlarla dikkati çekmesinin ardından kendisi için kampanya başlatılan 21 yaşındaki kanser hastası FisunYurdusever, yaşamını yitirdi.

Bir süredir Bursa Acıbadem Hastanesi'nde kanser tedavisi gören Yurdusever, sevk edildiği Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi'nde hayata gözlerini yumdu.

Bir yıl önce mide kanserine yakalanan ve organı alındıktan sonra kanserli hücreler kemiklerine de sıçrayan Yurdusever için sevenleri tarafından sosyal medyada "Kırmızı rujlu kız, mekanın cennet olsun" şeklinde başsağlığı mesajları yayınlandı.

Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman da Fisun Yurdusever ile bir röportaj yapmış, mücadelesini onun ağzından aktarmıştı.

Sosyal medyada Fisun Yurdusever'in ardından paylaşılanlar: